ULUSLARARASI Ilişkiler Kuramları - (Neo) Realizm - (Neo) Liberalizm

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 40

Realizm ve Neorealizm

(Gerçekçilik ve Yeni
Gerçekçilik)

G‹R‹fi
Realizm, esas olarak I. Dünya Savafl› sonras› süreçte idealizmin temel düflüncesi-
nin ve uluslararas› bar›fl ve güvenli¤i sa¤lamaya dönük varsay›mlar›n›n iflas etme-
si üzerine ona bir meydan okuma olarak geliflmifltir. ‹lk ortaya ç›kmas› da asl›nda
idealizmin elefltirisiyle bafllam›fl ve özellikle II. Dünya Savafl› sonras› süreçte gü-
venlik meselesinin, uluslararas› sistemin ana gündemini oluflturmas›yla oldukça
çekici hale gelmifltir. Dolay›s›yla So¤uk Savafl boyunca devam eden çat›flma eksen-
li dünyadaki siyasal süreci ve d›fl politika yaklafl›mlar›n› aç›klamada baflvurulan te-
mel teorik çerçeve realizm olmufltur.

REAL‹ZM‹N VARSAYIMLARI VE TEMEL ÖZELL‹KLER‹


Realizm, uluslararas› iliflkilerde, politikay› güç ve ç›kar mücadelesi olarak gören
yaklafl›m›n ad›d›r. Bu teoriye göre, uluslararas› politika, özünde güç ve ç›kar mü-
cadelesi olarak tan›mlanabilecek bir siyasal süreçtir. Bu ayn› zamanda realizmin ya
da di¤er ad›yla siyasal gerçekçili¤in ilk ve temel varsay›m›d›r.
Uluslararas› Politika alan›nda özellikle 1940’dan 1970’lere kadarki çal›flmalar›n
a¤›rl›k noktas›n› oluflturan klasik realist yaklafl›mda güç kavram› ve ulusal güç, mer-
kezi bir öneme sahip olmufltur. Siyasal gerçekçilik ad› verilen realist paradigmada
gerek uluslararas› çat›flmalar›n sonucunun belirlenmesinde gerekse di¤er devletlerin
davran›fllar›n› etkileme konusunda devletlerin sahip olduklar› kapasiteler büyük bir
önem tafl›maktad›r. Realist yaklafl›m› benimseyen yazarlar her ne kadar devletin ka-
pasitesi ile askeri gücünü özdefllefltirseler de genelde ulusal gücün ö¤elerinin askeri
olmayan unsurlar› da kapsad›¤›n› kabul etmektedirler. Konular aras›nda hiyerarfli gö-
zeterek, askeri konulara ve güvenlik konular›na öncelik veren realist teoriler için
güç uluslararas› iliflkileri anlamada en temel kavramd›r. Uluslararas› istikrar›n sa¤lan-
mas› ve anlaflmazl›klar›n çözülmesi de gücün kullan›m›yla iliflkilendirilmektedir. Güç: Uluslararas› sistemde
Realizmin ikinci varsay›m›, uluslararas› iliflkilerin temel aktörünün egemen ulus aktörlerin siyasi, askeri,
ekonomik kapasitelerine
devletler olarak görülmesidir. Yani uluslararas› politika ya da uluslararas› iliflkiler, dayal› olarak, birbirlerinin
esas olarak, devletler aras›nda gerçekleflen bir etkileflim ve mücadele sürecidir. davran›fllar›na etki edebilme
potansiyellerdir.
Devletlerin d›fl›nda baflka aktörlerin olup olmad›¤› üzerinde durulmaz. Bu anlamda
devletlerin d›fl›ndaki uluslararas› örgütler, ulusal ve uluslararas› sivil toplum kuru-
lufllar›, ulusal ve uluslararas› medya kurulufllar›n›n rolü dikkate al›nmaz.
Dolay›s›yla realizme göre devletler, uluslararas› politikan›n temel aktörleridir.
Çok uluslu flirketler, uluslararas› çevre ya da insan haklar› örgütleri gibi uluslarafl›-
r› örgütler aktör olarak kabul edilmedikleri gibi; NATO, Birleflmifl Milletler gibi
4SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Uluslararas› ‹liflkiler Kuramlar›-I

D Ü fi Ü N E L ‹ M uluslararas›D Üörgütler
fi Ü N E L ‹ M de üyesi olan devletlerden ayr› varl›klar› ve egemenlikleri ol-
mad›¤› gerekçesiyle aktör olarak kabul edilmezler. Tek uluslararas› politika aktörü
olarak, otonom, egemen ve ba¤›ms›z hareket edebilme yetene¤ine sahip siyasal
S O R U S O R U
varl›klar olarak gördükleri devleti kabul ederler.

D‹KKAT Avrupa’da egemen


D ‹ K K Aulus
T devletlerin do¤uflu, Otuz Y›l Savafllar›n› sona erdiren 1648 West-
falya Anlaflmas›yla bafllam›flt›r.
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Realizmin üçüncü temel varsay›m› ise devletlerin d›fl politikada rasyonel karar
veren birimler olarak kabul edilmesidir. Buna göre, her devlet gücü oran›nda ç›-
AMAÇLARIMIZ
! ! karlar›n› maksimum
AMAÇLARIMIZk›lmay› amaçlayan bir politika takip eder. Devleti rasyonel ak-
törler olarak kabul eden realistlere göre, belli amaçlar do¤rultusunda hareket eden
devlet, mevcut kapasitesini dikkate alarak, bunlara uygun araçlarla amac›na ulafl-
K ‹ T A P maya çal›fl›r. K ‹ T A P
Realistlere göre, uluslararas› iliflkilerin ana gündemini ulusal güvenlik konular›
oluflturmaktad›r. Realistler için devletin varl›¤›n› sürdürmeye iliflkin olan ulusal gü-
venlik konusu yüksek politika (high politics) olarak; ticari, mali, parasal, sa¤l›kla
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
vb. ilgili konularsa alçak politika (low politics) olarak nitelenmektedir. Realistlere
göre, yukar›da da belirtildi¤i gibi devletlerin amaçlar›na ulaflmak ve ç›karlar›n› ger-
Siyasi ve askeri konular› en
önemli konular olarak gören
çeklefltirmek için kullanacaklar› temel unsur güçtür. Bu nedenle genelde realistler
realistlere
‹ N T E R Ngöre
E T devletler, için güç mücadelesi
‹ N T E R N E T uluslararas› iliflkilerin temelini oluflturmaktad›r.
ulusal ç›kar› maksimum Yöntem aç›s›ndan bak›ld›¤›nda realist teoriyi benimseyenlerin genelleme ve ya-
k›lmak için çaba gösterirler.
rarl›l›k özelli¤ine önem verdikleri görülmektedir. Realistlere göre bir teoriyi olufl-
turan varsay›mlar›n do¤rulu¤u ya da yanl›fll›¤› tart›fl›lmamal›d›r. Tart›fl›lmas› gere-
ken bu varsay›mlar›n gerçek dünya karfl›s›nda s›nanmaya uygun olup olmad›¤›d›r.
Buna karfl›l›k davran›flsalc›lar özellikle klasik realizmi bilimsellik aç›s›ndan yeterli
bulmamaktad›r. Davran›flsalc›l›¤›n elefltirisi karfl›s›nda varsay›mlar›n› gözden geçir-
mek durumunda kalan klasik realizme, bilimsel bir nitelik kazand›rma çabas›n›n
da etkisiyle 1970’li y›llar›n sonunda Kenneth Waltz’›n 1979’daki çal›flmas›yla ne-
orealizm ortaya ç›km›flt›r. Yap›sal realist olarak da bilinen Waltz, realizmin temel
varsay›m›n› insan do¤as›na dayand›rmamas› ve analiz düzeyi olarak sistem ve ya-
p›y› esas almas› bak›m›ndan daha bilimsel (davran›flsalc›) bir teori gelifltirmeye ça-
l›flm›flt›r (Buzan, 1996: 49; Forde, 1995: 144-46).
Realizmin (özellikle neorealizmin) önemli bir varsay›m›ysa devletlerin, tek tek
güvenli¤ini sa¤layacak bir merkezi otoritenin olmad›¤› uluslararas› yap›n›n, anarflik
oldu¤udur. Realistler, bu yap› içinde, her bir devletin kendi güvenli¤ini kendisi sa¤-
lamak zorunda oldu¤unu varsayarak (kendine güvenme-self-help), di¤er devletlerin
de ayn› flekilde davranaca¤›n› ve dolay›s›yla her bir devletin kendi ç›kar› do¤rultu-
sunda hareket edece¤ini ileri sürmektedir. Realistlere göre, uluslararas› yap›daki is-
tikrars›zl›klar devletlerin güvenli¤i için tehdit oluflturmakta olup, devletler olas› teh-
ditlere karfl› destek sa¤lamak için ittifak antlaflmalar› imzalayabilirler. Ancak devlet-
ler güvenlikleri için bunlara çok fazla güvenmezler ve kendi güvenliklerini kendi-
leri sa¤layabilecek bir güce eriflmeye çal›fl›rlar (Lopez ve Stohl, 1989: 9-10; Grieco,
1995: 153; Kegley, 1995: 4-5; Stone, 1994: 449-451). Realistler (klasik ve neo realist-
ler) maksimum güce ulaflmak arzusuyla hareket eden tüm devletlerin birbirlerinin
bu tür amaçlar›na engel olmaya çal›flt›klar›n›; bunun sonucunda ortaya ç›kan güç
dengesininse istikrar› sa¤layan önemli bir unsur oldu¤unu iddia etmektedirler.

SIRA S‹ZDE Klasik realizme


SIRA göre,
S‹ZDEuluslararas› sistemde merkezi bir otoritenin bulunmamas› (anarflik
1 yap›) istikrar için hangi önlemleri gerektirmektedir?

D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M

S O R U S O R U

D‹KKAT D‹KKAT
1. Ünite - Realizm ve Neorealizm (Gerçekçilik ve Yeni Gerçekçilik) 5

Birkaç önemli noktaya tekrar dikkat çekmek gerekirse realizme göre, e¤er dev-
let hayati ç›karlar›n› gözetmede baflar›s›z olursa içinde bulundu¤u uluslararas› or-
tam taraf›ndan ac›mas›zca cezaland›r›l›r. Çünkü; realistlere göre, rasyonel bir aktör
olan devlet d›fl politikada maliyet unsurunu dikkate almak durumundad›r. Özellik-
le neorealistlere göre; uluslararas› anarfli devletlerin davran›fllar›n› belirleyen önem-
li bir öge oldu¤undan, ortak ç›karlar söz konusu olsa bile net kazanç yoksa anar-
fli durumu devletlerin iflbirli¤i yapmas›n› engellemektedir. Bununla beraber, tüm
realistler için uluslararas› kurumlaflman›n iflbirli¤inin geliflmesine etkisi oldukça
marjinal düzeydedir (Grieco, 1995: 153).
Oysa liberallere göre, devletler mahkûmun ikilemi türü bir iliflkide dahi iflbirli-
¤i yapabilirler. Bu durumda taraflar›n, karfl›l›kl› istenmeyen bir durumdan kaç›n-
malar› için iflbirli¤i yapmalar› gerekmekte, ancak aralar›nda iletiflim olmad›¤› için,
di¤er tarafa güvenmeleri hatta di¤erinin iflbirli¤inden kaç›nabilece¤i riskini göze al-
malar› gerekecektir. Böyle bir durumda, iflbirli¤inin getirisi art›r›larak ya da iflbirli-
¤inden kaç›nma cezaland›r›larak, taraflara, iflbirli¤inin kendileri için rasyonel bir
seçim oldu¤u anlat›labilir. Realistler, bu tür çözümlerin ifle yaramayaca¤›n›, bunla-
r›n hem maliyetli hem de etkisi zay›f olan faktörler oldu¤unu düflünmektedirler.
Uluslararas› anarflik yap›da istikrar› sa¤layan ve devletleri iflbirli¤ine, kurumsallafl-
maya yönelten en önemli faktör, birbirlerini dengelemeye dönük davran›fllard›r
(Stone, 1994: 452-53).
Tüm realistler, iç politika ile uluslararas› politikay› birbirinden ay›rarak ele al-
maktad›rlar. Fakat klasik realistler, uluslararas› politikay› da güç mücadelesi ve
bundan kaynaklanan güç dengesiyle aç›klarken neorealistler, bu noktada anarfli
kavram›na baflvurarak, anarflinin devletlerin davran›fllar›n› belirledi¤ini varsaymak-
tad›r. Baflka bir deyiflle anarfli, güvensizli¤i ve belirsizli¤i do¤urmakta, bu ise taraf-
lar aras›ndaki iliflkiyi, mahkûmun ikilemi türü bir iliflkiye dönüfltürdü¤ü için, olas›
iflbirli¤i giriflimlerine engel olmaktad›r.
Sonuç olarak dört noktada özetlenebilecek realizmin temel varsay›mlar›na ilifl-
kin yazarlar›n yaklafl›mlar› aras›nda az çok farkl›l›klar bulunmaktad›r. Vasquez,
realizmin varsay›mlar›n› üç bafll›k alt›nda toplamaktad›r. 1) Devlet, uluslararas› po-
litikan›n temel aktörüdür. 2) ‹ç politika ve uluslararas› politika ayr›d›r. 3) Uluslara-
ras› iliflkiler güç mücadelesidir (Vasquez, 1998: 37). Bu çerçevede realizm mücade-
leyi do¤uran sebepler ve onlar›n ortadan kald›r›lma yollar› üzerinde durmaktad›r.
Keohane da realizmin varsay›mlar›n› araflt›rma program›n›n çetin özü (hard core)
olarak niteledi¤i üç noktada özetlemektedir. Bunlar: 1) devlet merkezcilik varsay›-
m›, 2) rasyonellik varsay›m›, 3) güç varsay›m›d›r (Shimko, 1992: 286-87).
Son olarak realist teorinin özünü oluflturan güç kavram›na yüklenen anlamlar
oldukça farkl›d›r. Güç kavram›n› en s›k kullanan ve uluslararas› politika analizinin
merkezine yerlefltiren Morgenthau, politikay› güç mücadelesi olarak tan›mlamak-
tad›r. Morgenthau’ya göre güç, politikan›n temel amac›n› ve herhangi bir siyasal
davran›fl›n temel güdüsünü oluflturmaktad›r. Bir baflka yerde de güç kavram›n›n
bir iliflki biçimi ya da amac› gerçeklefltirmek için bir araç oldu¤unu ifade edebil-
mektedir. Kenneth Waltz ise (1992: 36) gücü, bir amaç olmaktan ziyade bir araç
olarak, devletin varl›¤›n› sürdürmesinin ve güvenli¤inin sa¤lamas›n›n arac› olarak
görmektedir. Waltz’a göre devletin nihai amac› güç de¤il güvenliktir ve bu nokta-
da Morgenthau’dan farkl› düflünmektedir. Waltz’a göre güç, devletin daha fazla gü-
venli¤e sahip olmas›n›n bir arac›d›r.
Bunun d›fl›nda gücün ne oldu¤u konusuna realistler aç›kl›k getirmifllerdir.
Morgenthau’ya göre güç, bir ulusu di¤er uluslar karfl›s›nda güçlü k›lan faktörler
6 Uluslararas› ‹liflkiler Kuramlar›-I

ve do¤rudan ulusal güç olarak kabul edilen nicel ve nitel unsurlardan oluflmak-
tad›r. Bunlar aras›nda co¤rafya, do¤al kaynaklar, endüstriyel kapasite, askeri ha-
z›rl›k derecesi ve nüfus nicel unsurlar›; ulusal moral, ulusal karakter, diplomasi-
nin niteli¤i ve hükümetin niteli¤i ise niteliksel unsurlar› oluflturmaktad›r (Mor-
genthau, 1970: 130-94).
Yukar›da da ifade edildi¤i gibi, geleneksel ya da klasik realistler gücü bir dev-
letin sahip oldu¤u fiziksel unsurlar olarak ifade etmekte, buradan yola ç›karak da-
ha çok ulusal güç ve bunu meydana getiren ö¤eler üzerinde durmaktad›r. Dolay›-
s›yla genelde realistlerin gücün tan›m› konusunda belli bir noktada birleflemedik-
leri gözlense de Morgenthau ve Niebuhr gibi klasik realistler, gücü, bir devletin sa-
hip oldu¤u baflta askeri ve ekonomik güç olmak üzere, bu kapasitelerin toplam›
olarak görürler. Ancak realistlerin gücü, sadece fiziksel kapasite toplam› olarak
görmedikleri, gücün maddi olmayan unsurlar› da içerdi¤ine dikkat çektikleri gö-
rülmektedir. Ekonomik ve askeri gücün di¤er unsurlardan ayr›lamayaca¤›n› kabul
eden Waltz gibi neorealistler, gücün sürekli de¤iflen ve dinamik bir yap›ya sahip
oldu¤una da dikkat çekmektedir. Dolay›s›yla devletleri bir güç skalas›na (ölçe¤i-
ne) yerlefltirmek kolay bir ifl de¤ildir (Senarclens, 1991: 9-10).
Klasik realistler gücü Klasik realizm insan do¤as›ndan hareket ederek devletin güç peflinde koflma-
uluslararas› politika ve d›fl
politikan›n bafll›bafl›na bir s›ndan kaynaklanan güç mücadelesi üzerinde yo¤unlafl›rken, neorealizm, uluslara-
amac› olarak görmekteyken ras› yap›daki anarfli olgusu üzerinde durmaktad›r. Bu arada realist düflünce ulusla-
neorealistler gücü devletin
temel amac› olan hayatta
raras› politikay› devletleraras› bir etkileflim süreci olarak tan›r ve devletlerin bu
kalma ve varl›¤›n› sürdürme do¤rultuda kendi askeri, siyasal ve ekonomik kaynaklar›n› kulland›klar›n› belirtir.
amac›n› gerçeklefltirmeye Bir ortak otorite ya da merkezi hükümetin olmad›¤› uluslararas› sistemin yap›s› bu
yönelik bir araç olarak
de¤erlendirmektedir. haliyle anarfliktir. Bu nedenle bir taraftan uluslararas› yap›da sürekli bir düzenin
bulunmamas›, di¤er taraftan devletlerin farkl› ç›karlara sahip olmalar› savafllara yol
açmaktad›r. Uluslararas› sistemin anarflik yap›s›n›n yol açt›¤› korku ve güvensizlik,
uluslararas› iliflkilerin temelini oluflturmaktad›r. Güç unsuru hem klasik realizmde
hem de neorealizmde ana unsur olmaya devam etmektedir.

SIRA S‹ZDE Neorealistlerin,


SIRA klasik
S‹ZDE realistlerin alçak politika olarak nitelendirdikleri iktisadi konula-
2 r› gündeme tafl›malar›n›n nedenlerini düflününüz.

D Ü fi Ü N E L ‹ M REAL‹ZM‹N
D Ü fi Ü N E L ‹FELSEF‹
M KÖKENLER‹
XX. yüzy›l realizminin ortaya ç›k›fl›ndaki felsefi geri plan dikkate al›nd›¤›nda bu-
S O R U nun eski Yunana
S O R Ukadar götürülebilece¤i görülmektedir. M.Ö 5. yüzy›lda (MÖ 471-
400), yaklafl›k Platonla ayn› dönemde yaflayan Thucydides, Helen dünyas›na haki-
miyet konusunda aralar›nda rekabet bulunan Atina ve Sparta kent devletleri ara-
D‹KKAT D‹KKAT
s›nda 424’te patlak veren Peloponezya Savafllar› s›ras›nda bir Atina generali olarak
Trakya’da görevliydi. Fakat flehrin Sparta taraf›ndan al›nmas›na engel olamad›¤›
SIRA S‹ZDE SIRA
için yirmi y›l S‹ZDE mahkûm edilmiflti. Thucydides bundan sonraki zaman›n› sa-
sürgüne
vafl› izleyerek, gözlemlerde bulunarak, ve taraflarla görüflerek geçirmifltir. Savafl›n
AMAÇLARIMIZ
! ! bütün nedenlerini, taraflar›n motivasyonlar›n›, liderlerin politikalar›n› inceleyerek
AMAÇLARIMIZ
geçmiflten gelece¤e aktar›labilecek dersler ç›karmay› amaçlam›flt› (Viotti ve Kaup-
pi, 1993: 37-38).
K ‹ T A P Thucydides’e
K ‹ T Agöre
P savafl›n nedeni Atina’n›n güçlenmesinin Sparta’da yaratt›¤›
kuflku ve güvenlik kayg›s›yd›. Dolay›s›yla güç dengesindeki bozulma kuflkuyla bir-
leflince, savafl için yeterli sebep de oluflmufltu. Sparta, Helen dünyas›ndaki egemen
TELEV‹ZYON
konumunuT Ekaybetmek
LEV‹ZYON
endiflesine kap›lm›fl ve gücünü art›rmaya, bunun için itti-
faklar oluflturmaya dönük karfl› önlemlere baflvurmufl, Atina da buna ayn› flekilde

‹NTERNET ‹NTERNET
1. Ünite - Realizm ve Neorealizm (Gerçekçilik ve Yeni Gerçekçilik) 7

karfl›l›k vermiflti. Thucydides’in çal›flmas›nda silahlanma yar›fl›, ittifak, cayd›rma,


güç dengesi ve strateji gibi al›fl›k oldu¤umuz pek çok kavrama rastlamak mümkün-
dü (Viotti ve Kauppi, 1993: 38; Forde, 1992: 374).
Asl›nda Thucydides, savafla baflvurmay› ve emperyalizmi meflrulaflt›rmaktayd›.
Sparta’n›n Atina’ya sald›rmas›n› Atina’n›n güçlenmesine ba¤layarak, ortaya ç›kan
korku ve kuflkunun sald›r›y› kaç›n›lmaz bir davran›fl haline getirdi¤ini ifade etmek-
teydi. Hukuksal anlamda Sparta ve müttefikleri anlaflmalar› ihlal eden taraf olmak-
la beraber, realizmin ilk temsilcisine göre as›l sorumlu, Atina’n›n güçlenmesi ve
onun yol açt›¤› korkuydu. Böylece moral ve hukuksal ilkeler d›fllanarak zorunlu-
luk ve gereklilik gibi kavramlarla devletlerin politikalar› aklanmaya ve meflrulaflt›-
r›lmaya çal›fl›lmaktayd›. Çünkü; Thucydides’e göre Sparta, anlaflmalar› ihlal etme-
ye zorlanm›flt›. Adalet ve insanl›k gibi kavramlar, devletin ç›kar›, zorunluluklar kar-
fl›s›nda gereksiz ve lükstü (Forde, 1992: 374, 382-83).
Yaklafl›mlar›yla realizmin düflünsel temelinde önemli bir yeri olan, bir ‹talyan
siyaset felsefecisi olan Niccolo Machiavelli (1469-1527) ise ayr› ayr› kent devlet-
lerine bölünmüfl olan XVI. yüzy›l ‹talya’s›nda yaflam›fl olup, Floransa Cumhuriye-
ti’nin 1512’de y›k›lmas›na kadar bürokrat ve diplomat olarak görev yapm›flt›. Gü-
cün nas›l kazan›laca¤›, nas›l korunaca¤› ve nas›l sürdürülece¤ine iliflkin el kitab›
niteli¤inde olan Prens adl› çal›flmas›n› Floransa yöneticisi olan Lorenzo di Mecci-
ni’ye atfen yazm›flt›.
Rönesans ‹talya’s›ndaki yoz uygulamalar› kaleme alan yap›tta, o günkü düflük
ahlaksal uygulamalara felsefi aklama getirmekte, kitleler üzerinde güç kazanmay›
ve sürdürmeyi amaçlayan devlet adamlar›na, uygulamalar›nda yol gösterecek bir Niccolo Machiavelli
k›lavuz sunmaktayd›. Bu nedenle “amaç arac› aklar” diyen bir felsefi anlay›fl› tem- (1469-1527)
sil eden “Machiavellizm” baz›lar›na göre yüz k›zart›c› bir terimdir. “E¤er bir insan
en yüksek politik erki (gücü) kazanmay› baflaracaksa o zaman, bunu nas›l kazan-
d›¤›n›n pek önemi olmayacakt›r. Çünkü; aldat›lmalar›na izin veren kitleler, o za-
man, egemenlerine boyun e¤ip sayg› göstereceklerdir. Biricik (tek) günah politik
erki ele geçirmeyi baflaramamaktan oluflur. Çünkü; baflaramayan kifli yok edilebi-
lir” (Sahakian, 1995: 116). Machiavelli, t›pk› modern felsefeci Nietzche gibi, güce
bafll› bafl›na bir amaç olarak hayranl›k duydu ve onu ahlaksal ölçülere ya da etik
unsurlara bak›lmaks›z›n kazan›lacak bir fley olarak gördü.
Machiavelli’nin çal›flmas›nda güç, güç dengesi, ittifak ve karfl› ittifak oluflumu
ve kent devletleri aras›ndaki çat›flmalar›n nedenleri üzerine ilginç dersler bulun-
maktad›r. Machiavelli, prensin iktidar›n› sürdürebilmesi için, içten ve d›fltan gele-
cek tehditlere karfl› koyabilecek güce sahip olmas› gerekti¤ini ortaya koymakta-
d›r. Devlet güvenli¤inin esas al›nd›¤› Machiavelli’de, prensin bu konuda öncelik-
li bir sorumluluk sahibi oldu¤una dikkat çekilmektedir. ‹ki tür ahlak anlay›fl› üze-
rinde duran Machiavelli’ye göre, biri bireysel ahlak (bu kiflinin kendini korumas›-
na yöneliktir ve dinsel bir taraf› bulunmaktad›r) di¤eriyse prensin devletin ç›kar-
lar›n› ve ulusal güvenli¤i korumas›na iliflkin ahlaki sorumlulu¤udur. Bunlar ara-
s›nda bir çat›flma oldu¤unda prensin ikinciyi tercih etmesi sorumluluk ahlak›n›n
bir gere¤i olarak düflünülmektedir. Bu nedenle iyi yönetici, sorumluluk ahlak›
do¤rultusunda hareket eden, devletin bekas›n› sa¤layan yöneticidir. Klasik an-
lamda iyi ve ahlakl› biri olsa bile, bu noktada becerikli de¤ilse kötüdür (Viotti ve
Kauppi, 1993: 39).
Machiavelli’ye göre bir prens iyi yürekli, sad›k, insanc›l, namuslu ve dindar gö-
rünebilir; hatta gerçekten öyle de olabilir; fakat gerekti¤inde tam tersini yapabil-
meye haz›r olmal›d›r. Ancak, bir prensin, e¤er bir de yeni prens olmuflsa bunlar›
8 Uluslararas› ‹liflkiler Kuramlar›-I

yerine getirmesi, bunlar›n tersini yapmas›ndan daha zordur. Bir prensin esas göre-
vi, devlet erkini elinde tutmak oldu¤una göre bu meziyetleri (insanlar› övgüye de-
¤er k›lan tüm bu fleyleri) yerine getiremez. Çünkü; devleti elinde tutmak için s›k
s›k verdi¤i söze karfl›, iyilikseverli¤e karfl›, insanl›¤a karfl›, dine karfl› davranmak
zorunda kal›r (Machiavelli, 1994: 110).

“Demek ki prens, merhametli, dindar, namuslu, insanc›l görünmelidir; fakat mutla-


ka böyle olmas› gerekmez. Prenslerin eylemlerini yarg›lamak söz konusu oldu¤unda
araçlara de¤il amaca bak›l›r. O halde, bir prens, amaç olarak devletin ele geçirilme-
si ve elde tutulmas›n› seçerse o zaman, araçlar› hep övgüye de¤er bulunacak ve her-
kesçe övülecektir. Prensin dilinde bar›fl ve sadakat gibi sözcükler eksik olmamal›d›r;
bu sözcüklerin düflman› bile olsa; çünkü halk gördü¤üne inan›r; gerçe¤i ise pek az
kifli fark eder” (Machiavelli, 1994: 111).

Machiavelli’ye göre, devletin varl›¤›n› sürdürme ve hayatta kalma amac› di¤er


tüm amaçlar›n›n önünde gelir. Moral, ideolojik ve di¤er tüm amaçlar bu amaca gö-
re ikinci derecededir. Machiavelli de XX. yüzy›l realizmi gibi ulusal ç›kar› öncelik-
li görmektedir. Machiavelli ayn› zamanda Thucydides gibi devletin ve devlet ada-
m›n›n uluslararas› politikan›n gereklerine göre hareket edece¤ini varsaymaktad›r.
Realizmin felsefi kökenine ve düflünce dünyas›ndaki geri plan›na bakarken
Thomas Hobbes’in katk›s› göz ard› edilemez. Liberal felsefenin ortaya ç›kmas›n-
da ve temellerinin at›lmas›nda John Locke ne ise realizmin temel felsefesinin orta-
ya konmas›nda da Thomas Hobbes çok önemlidir. Her ikisi de Toplumsal Sözlefl-
me kuramlar›yla, realizmin ve liberalizmin ana çerçevelerini ortaya koymufllar ve
söz konusu teorilerin üzerinde yükselebilece¤i sa¤lam bir temel oluflturmufllard›r.
Bir ‹ngiliz siyaset felsefecisi ve soylu bir ailenin mensubu olan Thomas Hobbes
(1588-1679), Oxford’u bitirdikten sonra yazmaya bafllam›flt›r. 1641’de hükümetin
kendi aleyhine çal›flt›¤› suçlamas› yüzünden ülkeyi terk ederek bir süre Fransa’da
yaflam›fl, ancak 1651’de, cumhuriyetçi rejime sadakat sözü vererek ‹ngiltere’ye ge-
Thomas Hobbes
(1588-1679) ri dönmüfltür. Machiavelli’nin Prens’i gibi, Hobbes da Leviathan’›, II. Charles’›
memnun edece¤i umuduyla yazm›flt›. Çal›flma 1651’de Londra’da bas›ld›. Kilisenin
devlete ba¤l› olmas›n› savunmufl olsa da “yurttafllar› için, bar›fl ve güvenlik sa¤la-
yamayan tüm hükümetlerin de¤ifltirilmesini” savundu¤u için söz konusu çal›flma
Hobbes’un beklentisinin tersine Charles’› rahats›z etmifltir (Sahakian, 1997: 120; Vi-
otti ve Kauppi, 1993: 40).
Hobbes, “Yurttafl Üzerine” ve Hobbes’un ünlü eseri Leviathan, siyaset alan›nda ilk genel teori olarak kabul
“Leviathan” adl› edilmektedir. Machiavelli gibi Hobbes’un da insan›n do¤as›na yaklafl›m› olumsuz-
çal›flmalar›nda ortaya
koydu¤u gibi insana dur. Asl›nda Hobbes’un devlet ö¤retisine iliflkin görüfllerini ortaya koyarken Thucy-
naturalist bir antropoloji ile dides’ten de etkilendi¤i görülmektedir. ‹nsan yap›s› olabildi¤ince ç›karc›d›r. Bun-
yaklafl›r. ‹nsan›n kendi
varl›¤›n› ayakta tutma ve dan dolay› ister istemez insanlar birbirinin düflman› olur ve “herkesin herkese kar-
sürdürme güdüsünün tüm fl› savafl durumu (Latince: bellum omnium contra omnes) bafllar. Bu durumda “in-
eylemlerini belirledi¤ini
savunur.
san insan›n kurdu”dur (Latince: homo homini lupus). Ancak genel bir güvensizlik
oluflturan bu durum, insan›n ana güdüsü olan kendi varl›¤›n› korumay› istemesine
ayk›r›d›r, bu bak›mdan çok tehlikelidir. Bu varl›¤›n› koruma güdüsü, insanlar› bir
sözleflmeyle ellerinde bulunan güce baflvurma yetkisinden bir devlet ad›na vazgeç-
meleri ve onu bir egemene devretmelerine yol açm›flt›r. Böylece bir sözleflmeyle
devlet kurulmufl ve do¤a durumundan yurttafll›k durumuna geçilmifltir (Gökberk,
1974: 293).
1. Ünite - Realizm ve Neorealizm (Gerçekçilik ve Yeni Gerçekçilik) 9

Esas olarak iç politika üzerinde durmufl olmakla beraber, Hobbes’un ç›kard›¤›


ilkeler uluslararas› iliflkilere de uygulanabilecek niteliktedir. Yukar›da ifade edildi-
¤i gibi, Hobbes’a göre insanlar bir toplum haline gelmeden önce do¤a durumun-
da yaflamaktayd›. Do¤a durumu (state of nature) herkesin herkesle savaflt›¤›; kufl-
ku, korku ve fliddetin söz konusu oldu¤u oldukça güvensiz bir ortamd›r. Bu du-
rumdan kurtulmak için insanlar, her türlü yetkilerinden vazgeçerek, bunlar› Levi-
athan’a (devlet otoritesine ya da egemen otorite) devrederek “commonwealth”
(devlet) oluflturdular. Gerçekten böyle toplum ve devlet öncesi bir dönemin olup
olmad›¤› kuflkuludur. Ancak, oluflturulan bu kurgu hipotetik olmakla beraber ger-
çekten bir do¤a durumu olsayd› insanlar›n baflka türlü hareket etmeyecekleri var-
say›m›na dayanmaktad›r. Hükümet otoritesinin olmad›¤› bir ortamda düzenden
söz edilemeyece¤i gibi, düzenin olmad›¤› anarflik bir ortamda bilimsel ilerleme,
uygarl›¤›n geliflmesi ve bunlar›n sonuçlar›ndan insanl›¤›n yararlanmas› gibi fleyler
de mümkün olmayacakt› (Knutsen, 1992: 88-89; Viotti ve Kauppi, 1993: 40-41).
‹nsanlar sürekli korku içinde yaflad›klar› bu do¤a durumundan kurtulmak için
aralar›ndaki bir sözleflmeyle tüm yetkilerinden (egemenliklerinden) vazgeçerek
commonwealthi olufltururlar. Commonwealth, tüm yetkileri kullanan egemenin
(leviathan) bu konuda kimseye hesap vermek durumunda olmad›¤› ve s›n›rs›z,
mutlak egemenli¤e sahip oldu¤u bir duruma iflaret etmektedir. Bir toplumsal söz-
leflme bir tür yurttafllar yasas› olarak, karfl›l›kl› anlaflma yoluyla tüm kiflilerin özgür-
lüklerini s›n›rlar.
Realizmin temel varsay›m› olan ve Hobbes taraf›ndan da benimsenen insan›n
do¤al kötülü¤ü ve günahkârl›¤› onun bu do¤al kötülü¤ünün s›n›rlanmas›n› gerek-
tirdi¤inden bir üstün otoritenin varl›¤› gerekir. Dolay›s›yla devletin olmamas› ya da
herhangi bir flekilde y›k›lmas› halinde toplum yeniden savafl durumu olan do¤a
durumuna geri döner ve tekrar bir üstün otorite ç›kar›r.
Hobbes’tan yola ç›k›larak bir üstün otoritenin olmad›¤› ve do¤a durumunun
devam etti¤i uluslararas› sistemde de, her devletin birbiriyle savafl halinde oldu¤u
ve dolay›s›yla sistemin anarflik bir özelli¤e sahip oldu¤u varsay›lmaktad›r. Mahkû-
mun ikilemi modelindeki mahkûmlar gibi, her devlet d›fl dünyadan izole olmufl gi-
bidir. Niyetleri hakk›nda bilgi sahibi olmad›¤› di¤er devletlere karfl› kuflkuyla yak-
laflmakta ve kararlar›n› kendi mant›¤›na dayand›rmaktad›r. Üstün otoritenin olma-
d›¤› yerde üstün kötülü¤ün hüküm sürece¤ini varsayan Hobbes’a göre, insanlar
böyle bir ortamda sadece güçlerine güvenebilirler.

Realizmde do¤a durumu, hangi yönleriyle uluslararas› sisteme benzetilmektedir?


SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
3
KLAS‹K REAL‹ZM
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
Yukar›da ortaya konmaya çal›fl›lan temel varsay›mlar ve felsefi geri plan asl›nda
hem realizm (klasik realizm) için hem de neorealizm (yeni gerçekçilik) için geçer-
li olan ana varsay›mlar ve düflüncelerdir. Ancak bunlar›n d›fl›ndaS sadece
O R U klasik rea- S O R U
lizme ya da neo realizme özgü varsay›mlar da bulunmaktad›r.
Güç ve ç›kar› politikan›n oda¤›na yerlefltiren ve ona merkezi bir önem atfeden
D‹KKAT D‹KKAT
realizmde gücün bafll› bafl›na bir amaç gibi göründü¤ünü söylemekte yarar vard›r.
Zira devletler güç ve ç›kar peflinde koflan siyasi yap›lar olarak görülürken ulusla-
SIRA S‹ZDE Oysa güç,
raras› politikada da güç ve ç›kar mücadelesi olarak tan›mlanmaktad›r. SIRA S‹ZDE

neorealizm (yeni gerçekçilik) için amaç olmaktan ziyade güvenli¤e ulaflmak için
bir araç olarak görülecektir. AMAÇLARIMIZ
! ! AMAÇLARIMIZ

K ‹ T A P K ‹ T A P

TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
10 Uluslararas› ‹liflkiler Kuramlar›-I

Klasik realizmde devletlerin do¤as›yla insan do¤as› aras›nda do¤rudan iliflki ku-
rulmaktad›r. Buna göre, devletlerin do¤as›, insanlar›n do¤as›ndan ayr› tutulamaz
ve dolay›s›yla devletlerin bencil ve ç›karc› olmalar›, onlar› oluflturan insanlar›n do-
¤as›ndan kaynaklanmaktad›r. Devletin do¤as›n› ve dolay›s›yla politikan›n do¤as›n›
anlamak için insan do¤as›na bakmak gerekir.
Dolay›s›yla realizme göre, insan unsurunun uluslararas› politikaya yönelik önem-
li sonuçlar› bulunmaktad›r. Di¤er bir deyiflle insan unsuru, liberal ya da idealist yak-
lafl›m ve teorilerden farkl› bir boyutta ele al›nmaktad›r. Realistler insan›n kötü, gü-
nahkâr, ç›karc›, sald›rgan ve iliflkilerinde gücü ön plana ç›karan olumsuz bir do¤a-
ya sahip oldu¤unu düflünmektedirler. Özellikle klasik realizm, uluslararas› politika-
y› insan do¤as›yla aç›klamaktad›r. ‹nsana yönelik de¤erlendirmesi oldukça negatif
olan realizme göre, insan do¤ufltan kötü, açgözlü ve h›rsl›d›r. Uluslararas› politika-
y› insan do¤as›na bak›fllar›yla uyumlu flekilde aç›klayan savafl sonras› realistler Mor-
genthau ve Niebuhr, t›pk› bireyler gibi devletlerin de d›fl politikada güç ve ç›kar pe-
flinde olduklar›n› belirtmifllerdir. Sürekli kapasitelerini art›rma güdüsüyle hareket
eden devletler, imkânlar› ölçüsünde di¤erlerini egemenlikleri alt›na almaya çal›fl›r-
lar. Dolay›s›yla böyle bir yap›da savafl ve çat›flma ola¤an hale gelmektedir.
Realizme göre devlet adam›n› yönlendiren faktörler korku, kuflku, güvensizlik,
güvenlik ikilemi, üne kavuflma, sayg›nl›k ve ç›kar gibi unsurlard›r. Özellikle bun-
lar aras›nda korku ve bunun yol açt›¤› güvenlik ikilemi devletleri savafla zorlayan
nedenlerin bafl›nda gelmektedir. Kald› ki realistler di¤er bir devletin (e¤er ki bu ay-
n› zamanda potansiyel bir düflmansa) güçlenmesine seyirci kalmaktansa onu önle-
mek için savafla baflvurmay› meflru saymaktad›r. Bunun en önemli örne¤i Thucy-
dides’in çal›flmas›nda görülmektedir. Thucydides Atina’n›n güçlenerek güç denge-
sini bozma olas›l›¤›na karfl›, Sparta ve müttefiklerinin savafla baflvurmas›n› bir zo-
runluluk olarak görmektedir. Çünkü; bu anlay›fla göre vücudun herhangi bir yerin-
de varl›¤› anlafl›lan bir tümörün henüz küçükken ortadan kald›r›lmas› ne kadar ge-
rekliyse bu da o kadar gereklidir. Bu yaklafl›ma Machiavelli’de de rastlanmaktad›r.
Machiavelli de hakl› ve haks›z savafl gibi kavramlar üzerinde durmamaktad›r. Bu
kavramlar ayn› zamanda sald›r› ve sald›rgan kavramlar›n› da tan›mlamay› gerekti-
rir ki realizm bunun üzerinde durmay› gerekli görmez. E¤er bir savafl, ulusal ç›ka-
r›n korunmas› için gerekliyse yap›lmal›d›r. Kendini savunma kavram› oldukça ge-
nifl bir çerçevede ele al›nd›¤›ndan realizmde emperyalizme meflruluk tan›nmakta-
d›r. Zira tehdit aç›kça alg›lanabiliyorsa karfl› taraf›n sald›r›s›n› beklemeye gerek
yoktur, böyle bir savafl gereklidir ve meflru kabul edilmelidir (Forde, 1992: 375-76).
Realizme göre, politikac›lar ahlaki ölçütlerden ziyade temelinde ç›kar ve gücün
maksimum k›l›nmas›n› öngören siyasal kriterlere göre davran›rlar. ‹dealist yakla-
fl›m politikan›n ahlaki standartlara uymas› gerekti¤i üzerinde dururken realistler,
soyut nitelikli ahlaki standartlar›n siyasal eylemlere uygulanamayaca¤›n› ileri sürer-
ler. Çünkü; karar verici durumundaki devlet adam›, ulusal çevreden farkl› olarak,
gerek bir merkezi otoritenin, gerek tam anlam›yla devletleri ba¤lay›c› hukuki yap-
t›r›mlar›n, gerekse bütün devletlerce kabul edilmifl ilkelerin bulunmad›¤› bir ulus-
lararas› çevrede faaliyet göstermektedir. Ayr›ca uluslararas› alanda geçerli olan
standartlar, ulusal düzeyde bir bireyin davran›fllar›n› yönlendiren standartlardan da
oldukça farkl›d›r. Realistlere göre, devlet adam›, devletin ç›kar›n› gözetmek zorun-
da oldu¤undan, bireysel iliflkilerinde uydu¤u ahlaki standartlara ço¤u zaman uy-
mayabilir. Zira devlet adam›, öncelikle ulusal ç›kar› gözetmek ve devleti d›fl tehdit-
lerden ne pahas›na olursa olsun korumak zorundad›r. Çünkü; merkezi bir otorite-
nin bulunmad›¤› bir uluslararas› ortamda, sonucu belirleyen her zaman devletin
1. Ünite - Realizm ve Neorealizm (Gerçekçilik ve Yeni Gerçekçilik) 11

gücü olmaktad›r. Bu nedenle devrimci, yay›lmac› ya da revizyonist davran›fllara s›k


s›k rastlanan bir uluslararas› sistemde devleti düflmanlar›ndan korumak zorunda
olmas›, devlet adam›n› uygar bir toplumda bireyler ve gruplar aras›ndaki iliflkiler-
de hakim olan ahlaka ayk›r› ya da çirkin olarak kabul edilen birtak›m yöntemleri
benimsemek durumunda b›rakmaktad›r.
Morgenthau’ya göre, devlet, ulusal ç›kar peflinde koflarken bireysel iliflkilerde
geçerli olan ahlâki ilkeleri gözetmez. ‹kisinin birbirine kar›flt›r›lmamas› gerekir.
Devlet adam›n›n öncelikli sorumlulu¤u ulusal devletin varl›¤›n› korumakt›r ve
onun yapmas› gerekenler bu noktada bir vatandafl olarak bireysel iliflkilerinde dik-
kate ald›¤› ahlâki ilkelere ters düflebilir. Bireyler, özgürlük ve adalet gibi evrensel
moral ilkeler u¤runa kendilerini feda etme hakk›na sahip olduklar› halde devlet
adamlar›n›n geleceklerinden sorumlu olduklar› insanlar ad›na bunu yapmaya hak-
lar› yoktur. Dolay›s›yla ahlakç›lara göre ayk›r› görülebilecek birçok uygulama dev-
let adam› için gerekli bir davran›fl olarak görülebilmektedir. Çünkü; devlet ya da
devlet adam›n› yönlendiren unsur, moral unsurlardan ziyade devletin ç›kar› için
yap›lmas› gerekenlerdir. Bu gereklilik ve zorunluluk unsuru amaca ulaflmak (güç
dengesini korumak ya da varl›¤›n› sürdürmek) için kullan›lan arac›n ahlaki kriter-
lere göre de¤erlendirilmesini engellemektedir (Forde, 1992: 374-76).
Morgenthau’ya göre, devletler yine de kendi politikalar›n›n ahlâki, di¤er bir de-
yiflle evrensel moral ilkelere uygun oldu¤unu ileri sürme e¤ilimindedirler. Baz›lar›
ise bunu hukuki ya da dini ilkelerle ba¤daflt›rmaya çal›fl›r. Hatta bu flekilde tan›m-
lanan d›fl politikalara sahip devletlerin zamanla afl›r›l›klara gittikleri olmufltur. Bu-
na karfl›l›k, siyasal gerçekçili¤e (realizm) göre, d›fl politikalar gücün ç›kar olarak ta-
n›mland›¤› bir çerçeveye oturtuldu¤unda hem daha iyi anlafl›lacak hem de devlet-
leri bu tür siyasal ve moral afl›r›l›klardan koruyacakt›r. Bu yap›ld›¤›nda di¤er ulus-
lar› t›pk› kendi ulusumuz gibi yarg›layabilir ve di¤er uluslar›n ç›karlar›na sayg›l›
politikalar gelifltirme yetene¤i kazanabiliriz.
Morgenthau’ya göre ahlak›n ve siyasetin alanlar› ayr›d›r ve bunlar birbirine ka-
r›flt›r›lmamal›d›r. Siyaseti ve siyasal olan› tan›mlarken siyasal bir dil kullan›lmal›d›r.
Morgenthau’ya göre, siyasetin dili ç›karla ilgili olmal›d›r. Di¤er bir ifadeyle Mor-
genthau’ya göre iktisatç›lar›n, hukukçular›n ve ahlâkç›lar›n kendi alanlar›nda yap-
t›klar› gibi, siyasal alan›n da kendi bafl›na ba¤›ms›z olmas› gerekir. Devletin her-
hangi bir politikas› hakk›nda iktisatç›, söz konusu politikan›n toplumun refah›n›
nas›l etkiledi¤ini, hukukçu hukuksal kurallara uygun olup olmad›¤›n› ve ahlâk bi-
limci moral ilkelere uyup uymad›¤›n› araflt›r›rken realist (siyasal gerçekçi) ayn› ola-
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
y› güç olarak tan›mlanan ç›kar aç›s›ndan düflünür. Yani bu politikan›n, devletin gü-
cünü ne yönde etkiledi¤i konusu üzerinde durur. Bununla beraber, siyasal gerçek-
çi ayn› zamanda siyasal olmayan düflünce standartlar›n›n fark›ndad›r D Ü fi Ü N E L ‹ve
M onlar› bir D Ü fi Ü N E L ‹ M
tarafa b›rakmaz, fakat siyasal olmayanlar›n siyasal olaylar üzerinde kendilerini em-
poze etmelerini de kabul etmez ve siyasal olmayan standartlar› bu noktada siyasal
S O R U S O R U
olanlara ba¤›ml› k›lar.

Geleneksel realizm ya da klasik realizm gibi adlarla an›lan XX. yüzy›l Drealizminin
‹KKAT geliflme- D‹KKAT
sine öncülük eden yazarlar›n bafl›nda Edward Carr ve Hans Morgenthau gelmektedir. Ken-
neth Waltz ise, neo realizmi gelifltirmesi aç›s›ndan, ad›ndan en fazlaSIRA
söz S‹ZDE
ettiren realistler- SIRA S‹ZDE
dendir. Bunlar›n d›fl›nda Nicholas Spykman, John Herz, Raymond Aron, Arnold Wolfers ve
Norman Graebner gibi realizme önemli katk›larda bulunan baflka yazarlar da bulunmak-
tad›r. Kuram›n Henry Kissinger, Zbigniew Brzezinski ve Brent Scowcroft
yas›ndan da temsilcileri de vard›r.
AMAÇLARIMIZ
! !
gibi siyaset dün- AMAÇLARIMIZ

K ‹ T A P K ‹ T A P

TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
12 Uluslararas› ‹liflkiler Kuramlar›-I

Edward H. Carr, Uluslararas› ‹liflkiler alan›nda temel klasikler aras›na girmifl bu-
lunan “Yirmi Y›l›n Krizi: 1919-1939” (The Twenty Years’ Crisis) adl› çal›flmas›nda
II. Dünya Savafl›na giden süreci analiz ederken savafl›n nedenleri üzerinde durmak
yerine, genel bir kriti¤ini yaparak daha belirgin nedenler üzerinde durmay› tercih
etmifltir. Carr, 1919 tarihli Versay Antlaflmas›’n›n üzerinden henüz yirmi y›l geçme-
den savafl›n ç›k›fl›n› hayretle karfl›lad›¤›n› belirterek geleneksel idealist yaklafl›m›
fliddetle elefltirmektedir. I. Dünya Savafl›’n›n korku, endifle ve güvensizlikten kay-
nakland›¤›n› belirterek di¤er realist yazarlar gibi o da güç unsurunun önemi üze-
rinde durmaktad›r (Viotti ve Kauppi, 1993: 43-44). Carr, ilk baflta güvenlik endifle-
leriyle ve meflru savunma amac›yla bafllayan I. Dünya Savafl›’n›n bir süre sonra sal-
d›r› savafl›na dönüfltü¤üne dikkat çekerek, önce savunma amac›yla savafla girmifl
olan Avrupa devletlerinin de bir süre sonra baz› topraklar› ele geçirmek amac›yla
hareket etmeye bafllad›klar›n› ifade etmektedir. Zaten, Thucydides’in Atina-Sparta
savafl›nda da t›pk› böyle olmufltur. Carr, kendisinin ütopyac›l›k olarak adland›rd›¤›
idealist teorilerin ac›mas›z bir elefltirisini yapt›¤› çal›flmas›nda, de¤er ve güç unsur-
lar›n›n, ütopya ve gerçeklik gibi birbirinden farkl› kavramlar ve olgular oldu¤unu
ifade etmektedir.
Ç›karlar›n uyumu doktrinine Carr’a göre, politika eti¤in de¤il, etik politikan›n bir fonksiyonudur. Eti¤i daha
göre, birey kendi ç›kar› için öncelikli gören idealistlere (liberallere) göre, bireyin görevi toplumun genel yara-
çal›fl›rken toplum ç›kar› için
de çal›flm›fl olur. Kendi r›na tabi olmak ve kendi ç›kar›n› toplumun ç›kar› için feda etmektir. Bunlara göre,
ç›kar› peflinde koflan devlet, bireyin kendisi için iyi olan, her zaman toplum için iyi olana tabidir. Sadakat ve fe-
uluslararas› toplumun
ç›kar›na da çal›flm›fl olur. dakârl›k bu bak›fl aç›s›na göre vazgeçilmez kavramlard›r ve birey için kendi ç›ka-
r›n›n önünde gelmelidir. (Carr, 1972: 33).
Ütopyac›lar›n (liberallerin veya idealistlerin) “ç›karlar›n uyumu” doktrinini elefl-
tiren Carr’a göre, idealistlerin böylece kendi ç›karlar›n›, dünyan›n geri kalan›na ka-
bul ettirmek amac›yla bilinçli ya da bilinçsiz bir flekilde evrensel ç›kar ad› alt›nda
gizledi¤ini ileri sürmektedir. ‹nsan do¤as› gere¤i kendi için yararl› oldu¤una inan-
d›¤› bir fleyin di¤erleri için de yararl› oldu¤una inan›r. Hatta baz› özel ç›karlar›n›
gizlemek için fl›k maskeler bulur. Ülke içinde s›k s›k kullan›lan kamusal yarar te-
orilerinin benzerlerine uluslararas› iliflkilerde de s›k s›k rastlan›r. Carr’a göre idea-
list mutlak bir standart gelifltirmeye heveslidir. Fakat bunu yaparken kendi ç›kar›-
n›n dünyan›n ç›kar› oldu¤unu aç›kça söylemez. Önce Dünya için iyi olan›n kendi
ülkesi için de iyi olaca¤›n› savunur; arkas›ndan da bu argüman› tersine çevirerek
kendi ülkesi için iyi olan›n dünya için de iyi oldu¤unu söyler. Bunun tarihte y›¤›n-
la örne¤inin bulundu¤una iflaret eden Carr, ABD Baflkan› Woodrow Wilson’un
Amerikan politikas›yla evrensel adaletin ayn› oldu¤una inand›¤›n› ve Amerikan ç›-
karlar›n› insanlar›n genel ç›karlar› gibi sundu¤unu belirtmektedir. Carr, ‹ngilizce
konuflan milletlerin kendi ç›karlar›n›, insano¤lunun iyili¤i kisvesi alt›nda gizlemek-
te usta olduklar›n› ve bu tip bir ikiyüzlülü¤ün Anglo Sakson akl›na has bir özellik
oldu¤unu belirtmektedir (Williams, Wright, Evans, 1996: 259-263).
‹dealizmi ütopya olarak niteleyerek a¤›r flekilde elefltiren Carr’›n açt›¤› yoldan
giderek kendini bir realist teori gelifltirmeye adam›fl olmas›ndan dolay› XX. yüzy›l
realizminin as›l babas› say›lan yazar Hans J. Morgenthau’dur. Hans J. Morgentha-
u’ya göre, dünya rasyonel bir bak›fl aç›s›yla kusurlu ve noksand›r. Bunun nedeni
ise insan›n do¤as›nda aranmal›d›r. ‹nsan kötü, günahkar ve iliflkilerinde ç›kar› ve
Hans J. Morgenthau gücü ön plana alan bir do¤aya sahiptir. Dünya, insan›n do¤as›nda var olan bu güç-
lerin bir yans›mas›ndan ibaret oldu¤undan, dünyay› düzeltmek ve gelifltirmek için
bu güçlere karfl› ç›kmak yerine bu güçlerle birlikte hareket etmek gerekir. Böyle
bir dünya, ister istemez çat›flan ç›karlar dünyas› olacak, moral ilkeler hiçbir zaman
1. Ünite - Realizm ve Neorealizm (Gerçekçilik ve Yeni Gerçekçilik) 13

tam olarak gerçeklefltirilemeyecek, olsa olsa, geçici ç›kar dengelerinin ve her an y›-
k›l›p bozulabilecek çözümlerle giderilmifl çat›flmalar›n gölgesinde oluflan bir dün-
ya elde edilebilecektir. Morgenthau, realist yaklafl›m›n ve siyasal gerçekçili¤in alt›
ilkesi üzerinde durmaktad›r (Morgenthau, 1970: 2-14).
Bu ilkelerden birincisi, genel olarak toplum gibi, politikan›n da kökleri insan
do¤as›nda bulunan objektif yasalarca yönetildi¤ine inan›lmas›d›r. ‹kincisi, siya-
sal gerçekçili¤in hareket noktas›n› güç olarak tan›mlanan ç›kar kavram›n›n olufl-
turdu¤udur. Üçüncü olarak, siyasal gerçekçili¤e göre, ç›kar kavram› gerçekten de
politikan›n özüdür ve zaman ve mekana ba¤l› de¤ildir. Dördüncüsü, Morgenthau,
evrensel moral prensiplerin devletlerin d›fl politikadaki eylemlerine aynen uygulan-
mas›n›n mümkün olmad›¤›n› belirtmektedir ve bu prensiplerin zaman ve mekana
ba¤l› olarak ortaya ç›kan somut flartlara göre ay›klanmas› gerekti¤ini belirtmekte-
dir. Siyasal gerçekçili¤in beflinci ilkesine gelince, Morgenthau’ya göre, siyasal ger-
çekçilik bir devletin siyasal eylemlerini, yani ahlâki hareket edip etmedi¤ini evren-
sel ahlâki prensiplerle ölçmeye kalkmaz. Alt›nc› ve son olarak Morgenthau, siyasal
eylemlerin siyasal kriterlerle de¤erlendirilmesi gerekti¤i üzerinde durmaktad›r.
Di¤er gerçekçi yazarlar gibi Morgenthau da devletin sahip oldu¤u kapasitenin,
devletin d›fl politikas›n›n belirlenmesinde önemli bir faktör oldu¤u üzerinde dur-
maktad›r. Morgenthau, ulusal gücün ögelerini, niceliksel ve niteliksel ögeler olmak
üzere iki grupta toplamaktad›r. Bunlardan co¤rafya, do¤al kaynaklar, endüstriyel
kapasite, askeri haz›rl›k derecesi ve nüfus niceliksel ögeler olarak dikkate al›n›rken
ulusal karakter, ulusal moral, diplomasinin niteli¤i ve hükümetin niteli¤i, niteliksel
ö¤eler olarak dikkate al›nmaktad›r.
Morgenthau da tüm di¤er gerçekçiler gibi, güç dengesinin uluslararas› sistem-
de bar›fl›n korunmas› bak›m›ndan etkin bir teknik oldu¤u üzerinde durmaktad›r.
Ancak Morgenthau’ya göre, uluslararas› bar›fl› koruyan güç dengesinin kendisi ol-
may›p, esas önemli olan bu konuda devletler aras›nda bir konsensüsün (fikir bir-
li¤inin) bulunmas›d›r. Çünkü; güç dengesinin kurallar›na uyulmas› için, öncelikle
devletler aras›nda güç dengesinin korunmas› konusunda ortak bir anlay›fl›n bulun-
mas› gereklidir.
Öte yandan, realizmin geliflmesine önemli katk›larda bulunan Reinhold Nie-
buhr da Morgenthau gibi uluslararas› politikaya insan do¤as›ndan yola ç›karak kö-
tümser yaklaflmakta; devleti, üniter yap›lar ve uluslararas› politikan›n temel aktörü
olarak, uluslararas› politikay› ise güç ve ç›kar mücadelesi olarak görmektedir. Nie-
buhr da Morgenthau gibi uluslararas› yap›da istikrar› güç dengesinin sa¤lad›¤›na
inanmaktad›r. Ancak güç dengesi, devletlerin di¤erlerini alg›lamalar›na ba¤l› ola-
rak benimsedikleri politikalar›n sonucu olarak ortaya ç›kmaktad›r. Düzeni sa¤lay›-
c› bir unsur olarak görülen güç dengesi, Adam Smith’in “görünmez eli” gibi bu me-
kanizman›n do¤al sonucu olarak ve sanki devletler aras›nda bunu sa¤lamak için
gizli bir kontrat yap›lm›fl gibi ifllemektedir. Niebuhr da gücü, askeri ve ekonomik
güç baflta olmak üzere kapasite toplam› olarak görmektedir.

Realizme göre, uluslararas› sistemin anarflik yap›s›nda güç dengesi, istikrar›


SIRA S‹ZDE nas›l sa¤la- SIRA S‹ZDE
maktad›r? 4
D Ü fi Ü N E L ‹ M
NEOREAL‹ZM VE KENNETH WALTZ D Ü fi Ü N E L ‹ M

Kenneth Waltz’›n “Uluslararas› Politika Kuram›” (Theory of International Politics)


adl› 1979’da bas›lan çal›flmas›, 1980 sonras› döneme egemen olacak S O R Ubir tart›flmay› S O R U
bafllatm›flt›r. Kitab›nda yer verdi¤i düflüncelerle neorealist düflüncenin öncüsü olan
D‹KKAT D‹KKAT

SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE

AMAÇLARIMIZ
! ! AMAÇLARIMIZ
14 Uluslararas› ‹liflkiler Kuramlar›-I

Waltz, ilginç fleyler üzerinde durmakta ve o güne kadar bir sonuç olarak bak›lan
ve anarflik bir ortam olarak görülen uluslararas› yap›n›n devletlerin davran›fllar›n›
s›n›rlad›¤›n› söylemekte; ayr›ca güç kavram›na yeni anlamlar yüklemektedir.
Waltz, farkl› siyasal sistemlere ve farkl› ideolojilere sahip olan devletlerin benzer
davran›fllar ve politikalar benimsemesinin nedenini aç›klamaya çal›flm›flt›r. Waltz’a
göre bunun yan›t› yap› kavram›nda sakl›d›r. Uluslararas› yap›, devletlerin benzer
koflullarda kendi özsel farkl›l›klar›na ra¤men, benzer politikalar izlemesinin kayna-
¤›n› ve nedenini oluflturmaktad›r. Asl›nda Waltz’a göre indirgemeci olan yaln›z d›fl
politikay› insan do¤as›na ve devletin kapasitesine dayand›ran klasik realistler de¤il-
dir; d›fl politikay› bireye indirgeyen klasik liberallerle s›n›f çat›flmas› ve üretim biçi-
mini temel alan Marksistler de benzer flekilde indirgemecidir. Waltz’a göre tüm bun-
lar›n temel hatas› d›fl politikayla devletlerin oluflturdu¤u sistemi birbirinden ay›rma-
malar›d›r. Waltz bu nedenle sistemin d›fl politika üzerindeki s›n›rland›r›c› ve koflul-
Kenneth Waltz
land›r›c› etkisine dikkat çekmektedir (Waltz, 1982: 19-32; 1992: 33).
Waltz’a göre, uluslararas› sistem; sistemin temel kurallar›, sistemi oluflturan bi-
rimlerin niteli¤i ve birimler aras›ndaki kapasite da¤›l›m› gibi ögeler aç›s›ndan ulu-
sal sistemden farkl›l›k göstermektedir. ‹ç siyasal sistemde, sistemin temel kural› hi-
yerarfli olmas›na karfl›l›k uluslararas› sistemin ana ilkesi anarflidir. Hiyerarflik bir ya-
p›ya sahip olan ulusal sistemde emir ve itaat iliflkisi hakimdir. Sistemdeki birimleri
oluflturan bireyler karmafl›k toplumsal yap› içindeki iflbölümü çerçevesinde hangi
alanda uzmanlaflacaklar›na kendileri karar vermekte ve bu nedenle farkl› alanlar-
da uzmanlaflabilmektedirler. Oysa uluslararas› anarflik yap›da ast üst iliflkisi ya da
itaat eden-edilen iliflkisi söz konusu de¤ildir. Birimlerin fonksiyonlar›nda benzer-
lik bulunmaktad›r. Hiyerarflik bir nitelikteki ulusal yap›da farkl› kapasitelere sahip
olan birimlerin fonsiyonlar› farkl›yken anarflik bir niteli¤e sahip olan uluslararas›
yap›da farkl› yetenekteki devletlerin fonksiyonlar› büyük ölçüde benzerlik göster-
mektedir (Linklater, 1995, 244).
Waltz’a göre güç dengesi süreklilik göstermekte, denge bozulsa bile baflka bir
flekilde yeniden kurularak devam etmektedir. ‹ki kutuplu ya da çok kutuplu, her iki
modelde de güç dengesi sistemin ana özelli¤idir. Bununla beraber, iki kutupluluk
çok kutuplulu¤a göre daha istikrarl›d›r. Büyük güçlerin ihtiyatl› bir d›fl politika izle-
melerinden, yaflamsal ç›karlar›n kesin bir flekilde tan›mlanm›fl ve etki alanlar›n›n be-
lirgin olmas›ndan ve nükleer silahlar›n varl›¤›ndan dolay› iki kutuplu yap›da mer-
kezi güçler aras›nda savafl ç›kma olas›l›¤› daha azd›r. Bu nedenle de daha istikrarl›
bir görünüme sahiptir. Çok kutuplu yap›lardaysa sürekli de¤iflen askeri ittifaklar ve
kapasite de¤iflimlerinde meydana gelen farkl›laflmalar, yap›n›n istikrar›n› tehdit
eden unsurlard›r ve bundan dolay› daha istikrars›z bir nitelik göstermektedir. Çok
kutuplu sistemlerde söz konusu olan karfl›l›kl› ba¤›ml›l›¤›n artmas› da istikrar› azal-
tan bir di¤er unsur olarak de¤erlendirilmektedir (Linklater, 1995, 246-47).
Bu ba¤lamda yap› ve sistem kavramlar› üzerinde duran Waltz’a göre devletler,
uluslararas› yap›n›n gereklerine göre hareket etmektedirler. ‹ki kutuplu ya da çok
kutuplu olarak da nitelenebilecek uluslararas› sistem, özünde merkezi bir otorite-
nin bulunmamas› ve do¤a durumunun devam etmesi nedeniyle anarfliktir. Waltz’a
göre bu anarflik yap›daki uluslararas› sistemde her bir devletin öncelikli amac› ege-
menli¤ini ve güvenli¤ini korumakt›r (Vayrynen, 1995: 361-62; Forde, 1995: 142).
Aç›kças› Kenneth Waltz’›n öncülü¤ündeki neorealist okul, dünyay› daha önce-
ki realist düflünürlerden pek çok yönüyle farkl› tan›ml›yor ya da farkl› görüyor.
Realistler uluslararas› politikay› kabaca devletler aras› bir etkileflim süreci olarak
görmekteydi. Oysa, neo realistler devletler aras› etkileflime bakarken sistem düze-
1. Ünite - Realizm ve Neorealizm (Gerçekçilik ve Yeni Gerçekçilik) 15

yindeki yap›sal nedenleri (system-level: structural causes) ve tek tek devletlerin


kendilerinden kaynaklanan birim düzeyindeki nedenleri (unit-level causes) ayr›
ayr› ele al›yorlar. Böylece neo realist düflüncede yap› (structure) önem kazan›yor
ve özel bir inceleme ve tart›flma konusu haline geliyor. Ayr›ca, geleneksel realist
düflünürler sadece sonuçlarla ilgilenerek buna devletlerin etkileflimlerinin do¤al
bir sonucu ve bu iliflkinin bir ürünü olarak bakarken neo realist düflüncede sebep
ve sonuçlar ve özellikle de amaç ve araçlar ayr› ayr› de¤erlendirilmektedir.
Dolay›s›yla yeni yaklafl›m›yla realist bir uluslararas› politika teorisi gelifltirmeye Klasik realizm uluslararas›
çal›flan Kenneth N. Waltz’a göre, klasik realistler, uluslararas› politika ve d›fl politi- politikaya birim düzeyinde,
devletlerin davran›fllar›na
ka ay›r›m› içinde a¤›rl›¤› daha çok d›fl politikaya vermektedirler. Yukar›da da ifla- dayal› olarak aç›klama
ret edildi¤i gibi Morgenthau söz konusu prensiplerden (siyasal gerçekçili¤in alt› il- getirirken, neorealizm ise
sistem düzeyinde ve
kesi) ziyade insan›n niteli¤i, güç, ç›kar ve ahlak konusu üzerinde durmaktad›r. sistemin anarflik yap›s›na
Waltz’a göre, Morgenthau böylece devletler aras› iliflkileri ve devletin d›fl politika- dayal› nedenlerle aç›klama
getirir.
s›n› aç›klamaya yarayacak kendince bir perspektif ve belki de bu anlamda kendi
zaman›nda olaylara anlaml› aç›klamalar getiren bir teorik çerçeve çizmeye çal›fl-
m›flt›r. Bununla beraber, Raymond Aron, Hans Morgenthau ve di¤er geleneksel
realistler, devletlerin davran›fllar›na ve karfl›l›kl› etkileflimine bakarak buradan
uluslararas› sonuçlara varmaya çal›flt›lar. Waltz’a göre bu nedenle klasik realist dü-
flünce tümevar›mc›, neorealizm ise daha çok tümdengelimcidir (Waltz, 1992: 33).
Uluslararas› politika, ancak geleneksel realizmin birim (devlet) düzeyindeki
aç›klamalar›na yap›n›n etkisini de ekleyince tam olarak anlafl›labilir ki Waltz’a gö-
re neorealizm bunu yapm›flt›r. En genel ifadeyle neorealizm, etkileflen birimlerle
uluslararas› sonuçlar aras›ndaki nedensellik iliflkisini kurmaktad›r. Oysa geleneksel
realist düflünce sadece sonuçlarla ilgilenmifltir. Neorealist teoriye göre, ayr›ca bu
nedensellik iliflkisi tek tarafl› da de¤ildir. Birim düzeyindeki nedenlerle uluslarara-
s› yap› düzeyindeki nedenler birbirlerini etkilemektedir (Waltz, 1992: 34).
Di¤er taraftan, klasik realistlerin büyük bir ço¤unlu¤una göre güç elde etme ar-
zusu insan›n do¤as›nda var olan bir özsel durum olup güç mücadelesi buradan kay-
naklanmaktad›r. Morgenthau ve di¤er geleneksel realistlere göre, uluslararas› alan-
da devletler kimin hakl› kimin haks›z oldu¤una karar verecek bir hakemin bulun-
mad›¤› bir ortamda rekabeti sürdürmekte ve bu durumda onlar› engelleyen tek fak-
tör di¤er devletlerin de ayn› do¤rultuda hareket etmesi olmaktad›r. Morgenthau’nun
olsun Hobbes’un olsun buradan vard›klar› sonuç mücadelenin ve savafl›n insan do-
¤as›ndan kaynakland›¤›d›r. Bu nedenle bunlar› anlamak için öncelikle insan›n do-
¤as›nda gizli olan bu nitelikleri iyi kavramak gerekiyor. Morgenthau, sürekli güç pe-
flinde koflan ve güç elde etmeye çal›flan devlet adam›n›n “rasyonel” davrand›¤›n›
kabul etmektedir. Yine bu bak›fl aç›s›na göre, “güç” her zaman bafll› bafl›na bir
“amaçt›r”. Bu çerçevede, devletlerin maksimum güç elde etmeye çal›flma arzusunun
evrensel oldu¤u fleklindeki Morgenthau’nun sav›, “temeli insan do¤as›nda aranma-
s› gereken” objektif yasalara dayanmaktad›r. Waltz ise devletlerin pekçok davran›-
fl›n›n bu gerçekle çeliflti¤ini ileri sürmektedir (Waltz, 1992: 35; Forde, 1995: 143).

Devletlerin hangi davran›fllar› klasik realizmde bireyler ve devletlerSIRA


için S‹ZDE
temel güdü oldu- SIRA S‹ZDE
¤u belirtilen “maksimum güç elde etme arzusuyla” çeliflir? 5

Neorealist düflünce okuluna göreyse “güç”, bafll› bafl›na bir D“amaç”


Ü fi Ü N E L ‹ M
olmaktan zi- D Ü fi Ü N E L ‹ M

yade, mümkün oldu¤unda ve gerekti¤inde baflvurulabilecek bir “araçt›r”. Zay›f ol-


man›n, güçlü devletlerin sald›r›s›na davetiye ç›karmas› gibi, çok S Ogüçlü
R U olmaya ça- S O R U
l›flmak da di¤er devletleri silahlanmaya ya da ittifak iliflkisi içine girerek güçlerini
D‹KKAT D‹KKAT

SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE

AMAÇLARIMIZ
! ! AMAÇLARIMIZ
16 Uluslararas› ‹liflkiler Kuramlar›-I

birlefltirmeye itmektedir. Dolay›s›yla güç, ancak gerekti¤inde kullan›lacak bir araç


olup, ne kadar güce sahip olmak gerekti¤ine akl›selim sahibi devlet adam› karar
verir. Ola¤anüstü durumlarda devletlerin nihai endiflesi “güç” de¤il “güvenlik”tir
(Waltz, 1992: 36).
Ayr›ca devletler, hükümet biçimleri, idari yap›lar›, ideolojileri di¤er pek çok aç›-
lardan birbirlerinden farkl›d›r. Dolay›s›yla hem realistlere hem de neorealistlere
göre, farkl› özelliklere sahip olan devletlerin bir siyasal sonuç olarak farkl› davra-
nacaklar› kabul edilmekle birlikte, neorealistlere göre, devletler kapasitelerinden
kaynaklanan farkl›l›¤a ra¤men uluslararas› yap›n›n s›n›rlamas›ndan kaynaklanan
ortak davran›fllar gösterebilirler. Ayr›ca neorealistlere göre uluslararas› yap› dev-
letlerin davran›fllar›n› yumuflatmaktad›r. Elbette içsel ve d›flsal durumlar de¤ifltikçe
yap›dan (sistemden) ya da devletten kaynaklanan nedenlerin a¤›rl›¤› birinden di-
¤erine kayabilir ya da de¤iflebilir. Baflka bir deyiflle, devletin davran›fl› üzerinde ba-
zen yap›n›n etkisi daha fazla hissedilirken bazen devletin kendinden kaynaklanan
nedenler daha aç›klay›c› olabilir. Özetle etkileflimin çift tarafl› oldu¤unu ifade eden
Waltz’a göre, yap› devleti etkilerken devlet de yap›y› etkilemektedir ve bu neden-
le bunlar aras›nda kesin s›n›rlar çizmek pek olanakl› de¤ildir (Waltz, 1992: 36-37).
T›pk› di¤er realistler gibi Waltz da uluslararas› yap›y› anarflik olarak nitelemek-
tedir. Bunun uluslararas› düzeyde mevcut merkezi otoritenin ve bireylerin ve ku-
rumlar›n ne zaman ne yapacaklar›n›n ayr›nt›l› olarak yaz›ld›¤› anayasal metinlerin
ve bir ast üst iliflkisinin bulunmamas›ndan -ki bu da devletlerin egemen olmas›n-
dan kaynaklanmaktad›r- ileri geldi¤ini belirtmektedir. Uluslararas› yap› bu haliy-
le merkezi bir niteli¤e sahip de¤ildir ve anarfliktir. Birinin di¤eriyle biçimsel sürek-
lilik gösteren bir hiyerarflik iliflkisi yoktur.
Önceki sat›rlarda ifade edildi¤i gibi, neorealizmin klasik realizmden farkl›l›kla-
r›; yap› olarak tan›mlanan sistemin devletlerin d›fl politikas› üzerindeki belirleyici
ve s›n›rlay›c› etkisi üzerinde durmas›, uluslararas› politikada davran›flsal düzenlilik-
ler oldu¤unu varsaymas›, d›fl politikalardaki benzerliklere dikkat çekmesi, bilim
felsefesinin ilkelerini önemsemesi, tarihsel bir yaklafl›m yerine yap›salc› bir yakla-
fl›m› benimsemesi ve anarfli kavram›na yükledi¤i anlamd›r.
Yukar›da belirtildi¤i gibi genel olarak tüm realistlere göre, uluslararas› iliflkile-
rin temel aktörü olan devletler bütüncül ve yekpare yap›lard›r. Bencil davranan ve
sadece ulusal ç›karlar› do¤rultusunda hareket eden rasyonel birimlerdir. Ulusal ç›-
karlara göre biçimlenen devletlerin politikalar› hayatta kalma, güvenlik, güç ve nis-
pi kapasite gibi kavramlarla ifade edilmektedir. Örne¤in; Morgenthau’ya göre ras-
yonel bir d›fl politika, riskin minimize edilmesi, kazanc›nsa maksimum k›l›nmas›-
d›r. Özel durumlarda ulusal ç›kar de¤iflebilmekle beraber, ulusal ç›kar peflinde
olan liderleri yönlendiren ana motivasyonlar büyük ölçüde benzerlik göstermekte-
dir. Morgenthau’nun rasyonel politika varsay›m›nda ideoloji gibi unsurlara yer ve-
rilmemektedir. Realistler taraf›ndan devletler üniter ve bütüncül yap›lar olarak gö-
rüldü¤ünden bunlar›n politikalar›, iç siyasal koflullar›n bir sonucu olmaktan ziyade
d›flsal geliflmelere verilen bir tepki olarak (bilardo topu varsay›m›) düflünülmekte-
dir. Ancak aras›ra rasyonel politikalardan sapmalar› aç›klamak için klasik realistler
iç politikaya iliflkin gerekçelendirmelerde bulunabilmektedirler.
Bununla beraber, klasik realizmin temel özelliklerinden olan, “moral unsurlar›n
siyaset d›fl› tutulmas› ve etikten ar›nd›r›lm›fl bir siyaset anlay›fl›” neo realizmde ye-
terince vurgulanmamaktad›r. Oysa klasik realizm bu anlamda liberal idealizme bir
tepki olarak do¤mufl ve onu ütopyac› olarak nitelemesinde de bu görüflün de¤er
unsuruna biçmifl oldu¤u rol öne ç›km›flt›. Klasik realizmde önemli olan ve onu
1. Ünite - Realizm ve Neorealizm (Gerçekçilik ve Yeni Gerçekçilik) 17

idealizmden ay›ran en önemli unsur olan moral unsurun dikkate al›nmamas›, neo
realizmde gözard› edilmifltir. Bu nedenle bir taraftan bilimsellik kayg›s›yla hareket
ederken di¤er taraftan pozitivizmin önemli ilkelerinden biri olan “de¤erden ar›nd›-
r›lm›fl bilim” ilkesini yads›mas› neorealizme yöneltilen önemli bir elefltiridir (Forde,
1995: 143).
Devletin davran›fllar›n› anarfli ile aç›klayan neorealizme göre, bir devletin di-
¤erleri taraf›ndan egemenlik alt›na al›nma korkusu devletlerin davran›fllar›n› belir-
lemektedir. ‹nsan do¤as›na dayanan klasik realizme göreyse devletlerin d›fl poli-
tikalar›n› belirleyen ana unsur di¤erlerine egemen olma arzusudur. Uluslararas›
güç mücadelesi, anarfli modeline göre sistemin eksikliklerinden kaynaklan›rken
insan do¤as› modelinde, insan›n do¤as›ndaki eksikliklerden kaynaklanmaktad›r.
Neorealist teoride anarfliden kaynaklanan baflkalar› taraf›ndan egemenlik alt›na
al›nma korkusu, yani her devletin korktu¤u ya da her devletin di¤erlerini ege-
menlik alt›na alma iste¤inde oldu¤u varsay›m› genellefltirilmektedir. En kötü du-
rum varsay›m›na dayanan ve mahkûmun ikilemi, güvenlik ikilemi gibi oyun teori-
sinin kavramlar›n› kullanan neorealizmde; korkunun yanl›fl anlamadan, ön yarg›-
dan ya da eksik bilgilenmeden kaynaklanabilece¤i dikkate al›nmamaktad›r (Shim-
ko, 1992: 294).
Her ne kadar anarfli kavram› Morgenthau’da ve klasik realizmde de yer almak-
taysa da anarfli kavram›na d›fl politikay› aç›klamada bir ifllev yüklenmemekte; ne-
den sonuç iliflkisi aç›s›ndan ele al›nmamaktad›r. Klasik realizmde anarfli, uluslara-
ras› alanda insanlar›n ve dolay›s›yla devletlerin di¤erleri üzerinde hâkimiyet kurma
çabalar›na engel olacak bir üst otoritenin bulunmamas› anlam›na gelmekte; güç
mücadelesinin nedeniyse baflka faktörlere dayand›r›lmaktad›r. Dolay›s›yla klasik
realizmde anarfli varsay›m› söz konusu olmakla beraber, d›fl politikay› belirleyen
bir etken olarak, yani nedensel aç›dan ele al›nmamaktad›r. Morgenthau’ya göre
devletlerin güç mücadelesi ya da üstünlük peflinde koflmalar› anarflinin sonucu de-
¤ildir. Bunun nedeni, insan›n do¤as›nda mevcut olan h›rs, güç elde etme tutkusu
ve üstün gelme arzusunun kollektif yans›mas›d›r. Morgenthau’ya göre insan›n güç-
lü olma iste¤inin ve bencilli¤inin etkisi devlet politikas› ve davran›fl›nda belirgin
flekilde görülmektedir. Anarfli ise, insan›n do¤as›nda var olan bu özelliklerin ve ob-
jektif yasalar›n devletin d›fl politikas›na egemen olmas›na f›rsat sa¤lamas› bak›m›n-
dan önemlidir. Morgenthau’ya göre güç dengesi mekanizmas›n›n d›fl›nda devletle-
ri s›n›rlayan baflka bir merkezi otorite söz konusu de¤ildir. Anarflinin önemiyse bu
duruma s›n›rlama getirmemesinden kaynaklanmakta; yoksa belli d›fl politikalar›n
uygulanmas›n› dayatmamaktad›r (Shimko, 1992: 293; Forde, 1995: 144-45).
Dolay›s›yla klasik realistler de neorealistler gibi, “yap›sal anarfli” ya da sorunla-
r›n çözümünü sa¤layacak “merkezi bir otoritenin yoklu¤u” üzerinde durmakla be-
raber, bunu bir sonuç olarak de¤erlendirerek, devletlerin d›fl politikas› üzerinde
belirleyici bir etkisi oldu¤u üzerinde durmuyor. Oysa neorealistler anarfli olgusuna
bir neden olarak bakarak, devletlerin d›fl politikas›n› aç›klamada önemli bir ç›k›fl
noktas› olarak kabul etmektedirler. Buradan yola ç›karak güvenlik ikilemi (security
dilemma) ve kendine güvenme (self help: kendine yard›m) kavramlar› üzerinde
duran neorealistlere göre, herhangi bir devletin güvenli¤ini sa¤lamaya dönük fa-
aliyetleri, mevcut ya da potansiyel düflmanlar›n›n güvenli¤ini tehlikeye sokmakta-
d›r. Bir devletin mutlak güvenlik içinde olmas›, di¤er devletlerin mutlak güvensiz-
li¤i anlam›na gelmekte ve bu durum, di¤er devletleri silahlanmaya ya da baflka tür-
lü düflmanca davran›fllara itmektedir. Dolay›s›yla nisbi kapasite (relative capabiliti-
es) sorununun realist yaklafl›mda merkezi bir öneme sahip oldu¤unu vurgulamak
18 Uluslararas› ‹liflkiler Kuramlar›-I

gerekir. Ayr›ca idealistlerden ve liberallerden farkl› olarak, realistler için devletler


aras›ndaki çat›flmalar, kötü liderlerin hatalar›ndan, bilgi eksikli¤inden, yanl›fl alg›-
lamadan, e¤itimsizlikten, sosyo politik yap›dan ve tarihsel nedenlerden kaynakla-
nan bir durum olmay›p, tamam›yla do¤al ve ola¤an bir durumdur (O. L. Holsti,
1995: 36-37; Buzan, 1996: 50-51; Nicholson, 1989: 26-27).
Neorealizmin varsay›mlar› kabul edildi¤inde de sonuç yine uluslararas› güç
mücadelesi, kendine güvenme (self-help) ve güvensizlik olmaktad›r. Yani her iki
modelde de (klasik realizm ve neorealizm) sonuçta d›fl politikaya kötümser (pes-
simistic) yaklafl›lmaktad›r. Fakat insan iliflkilerine indirgendi¤inde iki farkl› durum
ortaya ç›kmaktad›r. Birinde insan, ondan korkan insanlarla çevrili di¤erinde ise
ona tahakküm etmeye ve denetim alt›na almaya çal›flan insanlarla doludur. Birin-
ci durumda yani insanlar›n korkusu yanl›fl anlama ya da kuflkudan kaynakland›-
¤›nda bunu gidermek olas›d›r; ancak ikinci durumun önlenebilmesi yaln›zca ayn›
flekilde davranmakla mümkündür. Morgenthau’ya göre, devletlerin di¤erlerine üs-
tün gelme ve onlar› egemenli¤i alt›na alma arzusu, insan do¤as›ndan kaynaklan-
maktad›r. Oysa neorealizmdeki korku, devletlerin içinde bulunduklar› ortam›n ni-
teli¤inden ileri gelmektedir. Yani korku, insan do¤as›ndan de¤il, ortamdan ve du-
rumdan kaynaklanmaktad›r. Sonuçta her ikisinde de güç mücadelesi söz konusu
olmakla beraber buna neyin neden oldu¤u ve güç mücadelesinin biçimi farkl›l›k
göstermektedir (Shimko, 1992: 295).

SIRA S‹ZDE Realist kuramlara göre (klasik ve neorealist), uluslararas› sistemde devletler aras›nda ku-
SIRA S‹ZDE
6 rulan iflbirlikleri aç›klanabilir mi?

D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M

S O R U S O R U

D‹KKAT D‹KKAT

SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE

AMAÇLARIMIZ
! ! AMAÇLARIMIZ

K ‹ T A P K ‹ T A P

TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON

‹NTERNET ‹NTERNET
1. Ünite - Realizm ve Neorealizm (Gerçekçilik ve Yeni Gerçekçilik) 19

Özet

!
A M A Ç
Realizmin (siyasal gerçekçili¤in) temel kavram- venlik sorunu devletleri daha fazla güç elde ede-
1 lar›n› tan›mlamak. rek güvenlik sa¤lamak zorunda b›rakmaktad›r.
Realizmin temel kavramlar›; güç, ulusal kapasite, Bu teorinin en önemli varsay›mlar›ndan biri de
ulusal ç›kar, güç dengesi ve anarflidir. Realizme uluslararas› politikan›n iflbirli¤inden ziyade bir
göre, uluslararas› sistemde çat›flmalar›n sonucu- çat›flma süreci olarak görülmesidir. Realizmde,
nun belirlenmesinde ve devletlerin di¤er devlet- di¤er devletlere ya düflman ya da potansiyel düfl-
lerin davran›fllar›n› etkileyebilmelerinde sahip ol- man olarak bak›l›r. Devletler her durumda di¤e-
duklar› ulusal kapasite önemli rol oynamakta ve rine göre kendisini üstün k›lacak politikalar pe-
devletin gücünü belirlemektedir. Ulusal gücün, flindedir ve bu durum ister istemez güvensiz bir
kapasitenin belirlenmesinde askeri ve askeri ol- ortam›n do¤mas›na yol açar. Ayr›ca realizmde
mayan unsurlar (siyasi, ekonomik) etkilidir. Do- güç dendi¤inde ilk olarak askeri güç akla gel-
lay›s›yla uluslararas› politikan›n temel aktörleri mektedir. Realizm gücun unsurlar› aras›nda ta-
egemen ulus devletlerdir. Merkezi ve üstün bir kip etti¤i hiyerarfliyi uluslararas› gündemle ilgili
otoritenin bulunmad›¤› uluslararas› sistemin de yapmakta ve askeri ve güvenlik konular›n› en
anarflik yap›s› nedeniyle devletler daima güç mü- bafla yerlefltirmektedir.
cadelesi içindedir. Devletlerin d›fl politikalar›n›
ve davran›fllar›n› belirleyen temel unsur kendi Siyasal gerçekçili¤in (realizmin) felsefe ve bilim
!A M A Ç
ulusal ç›karlar› olup, bu do¤rultuda ittifaklar da 3 dünyas›ndaki temsilcilerini saymak.
kurabilirler. Uluslararas› sistemin anarflik yap›s› Realizmin felsefi kökleri eski Yunana kadar uzan-
nedeniyle devletler, di¤er devletlerin maksimum maktad›r. Önemli düflünürler aras›nda Thucydi-
güce ulaflma arzusuyla hareket edeceklerinden des, Niccolo Machiavelli, Thomas Hobbes’un
yola ç›karak bu amaca ulafl›lmas›na engel olmak isimleri say›labilir. 1940’l›, 1950’li ve 1960’l› y›lla-
istemekte, güç da¤›l›m›n› korumaya, dengeleme- ra Edward H. Carr ve Hans Morgenthau’nun ça-
ye çal›flmaktad›rlar. Güç dengesi istikrar›n sa¤la- l›flmalar› damgas›n› vurmufltur. Bunlar›n d›fl›nda
nabilmesi için önemlidir. Nicholas Spykman, Reinhard Niebuhr, Arnold
Wolfers, Walter Lippmann, John Herz, Raymond
! Siyasal gerçekçili¤in ana varsay›mlar›n› aç›k- Aron bu dönemdeki çal›flmalar›yla realizme
A M A Ç

2 lamak. önemli katk›larda bulunmufl isimler aras›nda yer


Temel varsay›mlar, güç ve ç›kar mücadelesinin alm›fllard›r. Öte yandan, Winston Churchill ve
politikan›n oda¤›nda yer almas›, devletlerin ulus- George F. Kennan gibi diplomat ve siyaset adam-
lararas› iliflkilerin temel ve yegane aktörü olmas›, lar› da uygulamalar›yla ve politikalar›yla realizmi
devletlerin yekpare yap›lar olarak kabul edilme- savunanlar aras›nda yer alm›fllard›r.
si ve devletlerin rasyonel davranan yap›lar ola-
rak kabul edilmesidir. Bunlar›n d›fl›nda gerçekçi
okul olarak da bilinen realizmin baflka varsay›m-
lar› da bulunmaktad›r. Örne¤in insan do¤as›n›n
kötü, bencil ve ç›karc› bir do¤aya sahip oldu¤u
varsay›larak, devlet do¤as›n›n da insan do¤as›yla
iliflkilendirilmesidir. Ayr›ca realizme göre, politi-
ka ve ahlak ayr› konulard›r ve gerek devletlerin
d›fl politikalar› gerekse uluslararas› iliflkilerin ana-
lizinde ahlaki kriterlere baflvurulmamal›d›r. Bir
di¤er varsay›m ise uluslararas› sistemde merkezi
bir otorite olmamas› dolay›s›yla sistemin anarflik
olarak görülmesidir. Realizme göre, devletler ara-
s›nda mutlak güvensizlik söz konusudur ve gü-
20 Uluslararas› ‹liflkiler Kuramlar›-I

!A M A Ç
Klasik realizm ile neorealizm (yeni gerçekçilik) !
A M A Ç
Realizmin güvenlik meselesine yaklafl›m›n› aç›k-
4 aras›ndaki temel farkl›l›klar› ay›rt etmek. 5 lamak.
Siyasal gerçekçili¤in temel varsay›mlar› ve felsefi Realistlere göre, uluslararas› iliflkilerin ana gün-
kökenleri neorealizm için de geçerli olmakla be- demini ulusal güvenlik konular› oluflturmaktad›r.
raber, neorealistler kuram› uluslararas› sistemde- Realistler için devletin varl›¤›n› sürdürmeye ilifl-
ki de¤iflimler ve realizme getirilen elefltiriler ›fl›- kin olan ulusal güvenlik konusu yüksek politika
¤›nda revize etmifllerdir. Her iki yaklafl›m›n te- (high politics) olarak; ticari, mali, parasal, sa¤l›k-
mel kavramlar› güç mücadelesi, kendine güven- la vb. ilgili konularsa alçak politika (low politics)
me (self-help) ve güvensizliktir ve d›fl politikaya olarak nitelenmektedir. Realizmin (özellikle ne-
kötümser yaklafl›lmaktad›r. Yine her iki kurama orealizmin) önemli bir varsay›m›ysa devletlerin
göre, uluslararas› iliflkilerin temel aktörü olan tek tek güvenli¤ini sa¤layacak bir merkezi otori-
devletler bütüncül ve yekpare yap›lard›r. Bencil tenin olmad›¤› uluslararas› yap›n›n anarflik oldu-
davranan ve sadece ulusal ç›karlar› do¤rultusun- ¤udur. Realistler bu yap› içinde her bir devletin
da hareket eden rasyonel birimlerdir. Ulusal ç›- kendi güvenli¤ini kendisi sa¤lamak zorunda ol-
karlara göre biçimlenen devletlerin politikalar› du¤unu varsayarak (kendine güvenme-self-help),
hayatta kalma, güvenlik, güç ve nispi kapasite di¤er devletlerin de ayn› flekilde davranaca¤›n›
üzerine kurulmaktad›r. Klasik realizmin temel ve dolay›s›yla her bir devletin kendi ç›kar› do¤-
özelliklerinden olan, “moral unsurlar›n siyaset rultusunda hareket edece¤ini ileri sürmektedir.
d›fl› tutulmas› ve etikten ar›nd›r›lm›fl bir siyaset Realistlere göre, uluslararas› yap›daki istikrars›z-
anlay›fl›” neorealizmde ele al›nmam›flt›r. Klasik l›klar devletlerin güvenli¤i için tehdit olufltur-
realizm insan do¤as›ndan hareket ederek devle- makta olup, devletler olas› tehditlere karfl› des-
tin güç peflinde koflmas›ndan kaynaklanan güç tek sa¤lamak için ittifak antlaflmalar› imzalayabi-
mücadelesi üzerinde yo¤unlafl›rken, neo realizm lirler. Ancak devletler güvenlikleri için bunlara
uluslararas› yap›da merkezi bir otorite bulunma- çok fazla güvenmezler ve kendi güvenliklerini
mas›ndan kaynaklanan anarfli olgusu üzerinde kendileri sa¤layabilecek bir güce eriflmeye çal›-
durmaktad›r. Geleneksel realist düflünürler, ulus- fl›rlar. Neorealistlere göre devletin nihai amac›
lararas› politikay› birim düzeyinde devletlerin d›fl güç de¤il güvenliktir ve bu noktada klasik rea-
politikalar› ve davran›fllar›yla aç›klarken neorea- listlerden farkl› düflünmektedirler. Neorealizme
listler sistemin yap›sal etkilerini dikkate almakta göre güç, devletin daha fazla güvenli¤e sahip ol-
ve gücün bir amaç de¤il, gerektikçe kullan›lacak mas›n›n bir arac›d›r.
bir araç oldu¤unu vurgulamaktad›rlar. Dolay›s›y-
la neorealizmin klasik realizmden farkl›l›klar›;
yap› olarak tan›mlanan sistemin devletlerin d›fl
politikas› üzerindeki belirleyici ve s›n›rlay›c› etki-
si üzerinde durmas›, uluslararas› politikada dav-
ran›flsal düzenlilikler oldu¤unu varsaymas›, d›fl
politikalardaki benzerliklere dikkat çekmesi, bi-
lim felsefesinin ilkelerini önemsemesi, tarihsel
bir yaklafl›m yerine yap›salc› bir yaklafl›m› be-
nimsemesi, ahlak ve etik gibi normatif unsurlar
üzerinde durmamas› ve anarfli kavram›na yükle-
di¤i anlamd›r.
1. Ünite - Realizm ve Neorealizm (Gerçekçilik ve Yeni Gerçekçilik) 21

Kendimizi S›nayal›m
1. Afla¤›dakilerden hangisi realizmin temel kavramla- 6. Afla¤›daki düflünürlerden hangisi neorealizmin tem-
r›ndan de¤ildir? silcileri aras›nda yer almaktad›r?
a. Ulus devlet a. Niccolo Machiavelli
b. Güç b. Kenneth Waltz
c. Karfl›l›kl› ba¤›ml›l›k c. Edward H. Carr
d. Anarfli d. Thomas Hobbes
e. Ǜkar e. Hans Morgenthau

7. Thomas Hobbes’un Leviathan isimli eserinde incele-


2. Realizme göre, devletlerin amaçlar›na ulaflmak ve
di¤i, herkesin herkesle savaflt›¤› do¤a durumu, bireyle-
ç›karlar›n› gerçeklefltirmek için kullanacaklar›, nitel ve
rin egemenliklerini devlete devretmeleriyle son bulur.
nicel unsurlardan oluflan kavram afla¤›dakilerden han-
Uluslararas› politikayla kurulan analojide, do¤a duru-
gisidir? muna benzetilen kavram afla¤›dakilerden hangisidir?
a. Anarfli a. Ulus devlet
b. Güç b. Uluslararas› politika
c. ‹ttifak c. Ulusal güç
d. Hiyerarfli d. Uluslararas› sistem
e. Ç›kar e. Ulusal ç›kar

3. Afla¤›dakilerden hangisi, klasik realizmin ana varsa- 8. Afla¤›daki ifadelerden hangisi klasik realizm ve ne-
y›mlar›ndan biri de¤ildir? orealizmin ortak varsay›m›d›r?
a. ‹nsan do¤as› ve devlet do¤as› anlafl›lmadan ulus- a. Uluslararas› sistemin, devletlerin d›fl politikalar›
lararas› politika anlafl›lamaz. üzerinde belirleyici etkisi vard›r.
b. Uluslararas› politika güç ve ç›kar mücadelesidir. b. Uluslararas› politikada güç, bafll› bafl›na bir
c. Devlet, egemen olan ve ba¤›ms›z hareket edebi- amaçt›r.
len tek aktördür. c. Devletler, d›fl politikada rasyonel karar veren bi-
rimlerdir.
d. Uluslararas› ekonomi, yüksek politika konular›
d. Devletler aras›nda karfl›l›kl› ba¤›ml›l›k bulun-
aras›ndad›r.
maktad›r.
e. Ahlak ve etik de¤erler politikay› yönlendirmez.
e. Uluslararas› politikada güç, güvenli¤i sa¤layan
bir araçt›r.
4. Uluslararas› sistemde, iç politikadaki hiyerarflinin
tersine, merkezi bir otoritenin bulunmamas› afla¤›daki 9. Realizme göre, devletlerin kendi güvenliklerini sa¤-
kavramlardan hangisiyle aç›klanmaktad›r? lamaya yönelik faaliyetleri, di¤er devletlerin güvenli¤i-
a. Ç›kar çat›flmas› ni tehlikeye sokar. Yap›sal anarfliden do¤an ve di¤er
b. Güç dengesi devletlerin silahlanmas›na neden olan bu durum, afla¤›-
c. Güvenlik paradoksu daki kavramlardan hangisiyle iliflkilendirilemez?
d. Mahkumun ikilemi a. Kendine güvenme
e. Anarfli b. Mahkumun ikilemi
c. Göreli kazanç
5. Klasik realizmin, uluslararas› politikada ahlaki (moral) d. Güvenlik ikilemi
standartlara uyulmas› gerekmedi¤i argüman›, afla¤›daki e. Ç›karlar›n uyumu
realist düflünürlerden hangisiyle iliflkilendirilemez?
10. Afla¤›dakilerden hangisi neorealizmin, realist kura-
a. Morgenthau
ma getirdi¤i elefltirilerden biridir?
b. Machiavelli
a. Uluslararas› politikada temel aktörün ulus dev-
c. Niebuhr
let olmas›
d. Thucydides
b. Analiz düzeyi olarak sadece birim düzeyini dikkate
e. Waltz
alarak indirgemeci bir yaklafl›m benimsemesi
c. Güç dengesinini istikrar› sa¤lamas›
d. ‹ç ve d›fl politikan›n ayr› incelenmesi
e. Uluslararas› iliflkilerin güç mücadelesi olarak gö-
rülmesi
22 Uluslararas› ‹liflkiler Kuramlar›-I

Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar›


1. c Yan›t›n›z yanl›fl ise, “Realizmin Varsay›mlar› ve gütlerin artan rolleri ve etkileri; ekonomik, toplumsal
Temel Özellikleri” konusunu yeniden gözden iliflkileri içeren alçak politika konular›n›n da yüksek po-
geçiriniz. litika olarak tan›mlanan siyasi, askeri güvenlik konular›
2. b Yan›t›n›z yanl›fl ise, “Realizmin Varsay›mlar› ve kadar önemli oldu¤unu göstermifltir. So¤uk Savafl›n so-
Temel Özellikleri” konusunu yeniden gözden na ermesi ve küreselleflmenin artan etkileriyle klasik
geçiriniz. realizmin bu s›n›fland›rmas› daha fazla elefltirilmektedir.
3. d Yan›t›n›z yanl›fl ise, “Realizmin Varsay›mlar› ve
Temel Özellikleri” konusunu yeniden gözden S›ra Sizde 3
geçiriniz. Uluslararas› sistemde merkezi, üstün bir otoritenin ol-
4. e Yan›t›n›z yanl›fl ise, “Realizmin Varsay›mlar› ve mamas› (anarflik yap›) ve devletlerin kendi güvenlikleri
Temel Özellikleri” konusunu yeniden gözden için güce gereksinim duymalar› do¤a durumuna benze-
geçiriniz. tilmektedir. ‹dealist (liberal) kurama göre, realizm tara-
5. e Yan›t›n›z yanl›fl ise, “Realizmin Felsefi Kökenle- f›ndan çat›flma, kuflku, güvensizlik ve savafl›n kaç›n›l-
ri ve Neorealizm” konular›n› yeniden gözden maz oldu¤u savunulan uluslararas› sistemde her zaman
geçiriniz. savafl durumu bulunmamakta; istikrar ortak kurallar ve
6. b Yan›t›n›z yanl›fl ise, “Neorealizm ve Kenneth normlar ile sa¤lanabilmektedir. Neorealizmde, klasik
Waltz” konusunu yeniden gözden geçiriniz. realizmin varsay›mlar› artan iflbirliklerini ve ortak ç›kar-
7. d Yan›t›n›z yanl›fl ise, “Realizmin Felsefi Kökenle- lar› aç›klamak üzere ve yap›sal (sistemden kaynakla-
ri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. nan) nedenlere ba¤lanarak aç›klanmaktad›r.
8. c Yan›t›n›z yanl›fl ise, “Klasik Realizm ve Neorea-
lizm” konular›n› yeniden gözden geçiriniz. S›ra Sizde 4
9. e Yan›t›n›z yanl›fl ise, “Neorealizm ve Kenneth Güç dengesi devletlerin birbirlerinin politika ve davra-
Waltz” konusunu yeniden gözden geçiriniz. n›fllar› konusunda tahmin edilebilirlik sa¤layan, temel
10. b Yan›t›n›z yanl›fl ise, “Neorealizm ve Kenneth mant›¤› varolan güç da¤›l›m›n›n, statükonun korunma-
Waltz” konusunu yeniden gözden geçiriniz. s› olan bir yaklafl›md›r. Herhangi bir devlet veya ittifak
yapan devletler grubu (koalisyon) taraf›ndan bozulan
istikrar, yeni bir güç dengesine ulafl›lmas› ve baflat dev-
letlerin öne ç›kmas›yla tekrar oluflur.
S›ra Sizde Yan›t Anahtar›
S›ra Sizde 1 S›ra Sizde 5
Uluslararas› sistemdeki istikrars›zl›klar› engellemek için Devletler aras›nda imzalanan anlaflmalarla kurulan ifl-
devletler ittifak antlaflmalar› imzalayabilirler. Ancak dev- birlikleri, ortak kurallar›n, normlar›n geliflmesi, ulusla-
letler daima kendi güvenliklerini kendileri sa¤layabile- raras› hukukun varl›¤›, klasik realizmin bu argüman›yla
cek bir güce eriflmeye çal›fl›rlar. Güç dengesi politikala- çeliflmektedir. Neorealizmin savundu¤u gibi uluslarara-
r›yla devletlerin sistemdeki durumlar›n› di¤er devletlere s› arenadaki her davran›fl birey veya devletlerin gücünü
göre konumland›rarak daima dengenin korunmas› ve art›rmas›na yönelik de¤ildir.
hiçbir devletin di¤erleri üzerinde üstünlük kuramamas›
prensibiyle devletler (iki veya çok kutuplu sistemlerde) S›ra Sizde 6
ç›karlar›n› korurlar. Realizme göre devletler için ulusal ç›karlar› önceliklidir.
Birey veya sistem düzeyinde kaynaklanan nedenlerle,
S›ra Sizde 2 devletler için belli alanlarda iflbirli¤i yapmak devletlerin
Neorealizmin etkili olmaya bafllad›¤› 1980’li y›llarda, ortak ç›kar›na olabilir. Bu iflbirli¤i güvenlik, savunma
uluslararas› iliflkilerde siyasi ve askeri konular kadar alan›nda olabilece¤i gibi ekonomik konularla ilgili de
ekonomik konular›n da a¤›rl›¤› ve etkileri yaflanmaya olabilir. Devletler aras›nda geliflen karfl›l›kl› ba¤›ml›l›k
bafllanm›flt›r. 1973 petrol krizi gibi uluslararas› ticaret durumu, realistler taraf›ndan istikrar› bozan, liberaller
konular›n›n uluslararas› politikaya her geçen gün artan taraf›ndan ise iflbirli¤i olanaklar›n› dolay›s›yla istikrar›
flekilde gündem oluflturmas›, uluslararas› ekonomik ör- art›ran bir faktör olarak de¤erlendirilir.
1. Ünite - Realizm ve Neorealizm (Gerçekçilik ve Yeni Gerçekçilik) 23

Yararlan›lan Kaynaklar
Buzan, Barry. (1996), “The Timeless Wisdom of Rea- Morgenthau, Hans J. (1970), Uluslararas› Politika. Cilt
lism,” Steve Smith, Ken Booth and Marysia Zalevs- 1 Çev. Bask›n Oran ve Ünsal Oskay. Ankara: Sevinç
ki, International Theory: Pozitivism and Be- Matbaas›.
yond. Cambridge: Cambridge University Press, için- Nicholson, Michael. (1989), Formal Theories in In-
de ss. ss. 47-65. ternational Relations. Cambridge: Cambridge Uni-
Carr, Edward H. (1972), “Utopian Background” Robert versity Press.
L. Pfaltzgraff, Jr., (ed.) Politics and the Internatio- Sahakian, William S. (1997), Felsefe Tarihi. Çev. Aziz
nal System, 2nd ed. New York: J.B.Lippincott Com- Yard›ml›, 3. Bask› ‹stanbul: ‹dea Yay›nevi.
pany, içinde ss. 23-40. Senarclens, Pierre de. (1991), “The ‘Realist’ Paradigm and
Forde, Steven. (1995), “International Realism and the International Conflicts,” International Social Scien-
Science of Politics: Thucydides, Machiavelli, and ce Journal. Vol. 43, No. 127 (February), ss. 5-19.
Neorealism,” International Studies Quarterly. Shimko, Keith L. (1992), “Realism, Neorealism and Ame-
Vol. 39, No. 2 (June), ss. 141-159. rican Liberalism,” The Review of Politics. Vol. 54,
Gökberk, Macit. (1974), Felsefe Tarihi. Ankara: Bilgi No. 2 (Spring), ss. 281-301
Yay›nevi. Stone, Alec. (1994), “What Is a Supranational Constitu-
Grieco, Joseph M. (1995), “Anarchy and the Limits of tion? An Essay in International Relations Theory,”
Cooperation: A Realist Critique of the Newest Libe- The Review of Politics Vol. 56, No. 3 (Summer),
ral Institutionalism, An Introduction,” Charles W ss. 441-473.
Kegley, Jr. (ed.) Contraversies in International Vasques, John A. (1998), The Power of Power Poli-
Relations Theory, Realism and the Neoliberal tics. Cambridge: Cambridge University Press.
Challenge. New York: St. Martin’s Press, içinde ss. Vayrynen, Raimo. (1995), “Bipolarity, Multipolarity and
151-171. Domestic Political Systems,” Journal of Peace Re-
Holsti, Ole R. (1995), “Theories of International Relati- search. Vol. 32, No. 3 (August), ss. 361-371.
ons and Foreign Policy: Realism and Its Challenge,” Viotti Paul R. ve Mark V. Kauppi. (1993), International
Charles W Kegley, Jr. (ed.) Contraversies in Inter- Relations Theory: Realism, Pluralism, Globa-
national Relations Theory, Realism and the Ne- lism, 2nd ed. New York: Macmillan Publishing Co.
oliberal Challenge. New York: St. Martin’s Press, Waltz, Kenneth N. (1992), “Realist Thought and Ne-
içinde ss. 35-65. orealist Theory,” Robert L. Rothstein ed. The Evolu-
Kegley Jr., Charles W. (1995), “Neoliberal Challenge to tion of Theory in International Relations. South
Realist Theories of World Politics: An Introduction,” Carolina: University of South Carolina Press, içinde
Charles W Kegley, Jr. (ed.) Contraversies in Inter- ss. 21-37.
national Relations Theory, Realism and the Ne- Waltz, Kenneth N. ve George H. Quester. (1982), Ulus-
oliberal Challenge. New York: St. Martin’s Press, lararas› ‹liflkiler Kuram› ve Dünya Siyasal Siste-
içinde ss. 1-24. mi. Çev. Ersin Onulduran. Ankara : SBF Yay›nlar›.
Linklater, Andrew. (1995), “Neo-realism in Theory and Williams, Howard, Moorhead Wright ve Tony Evans
Practice,” Ken Booth and Steve Smith (eds.) Inter- (der) (1996), Uluslararas› ‹liflkiler ve Siyaset Te-
national Relations Theory Today. Cambridge: orisi Üzerine Bir Derleme. Haz. Tolga Erdafl ve
Polity Press, içinde ss. 341-61. Fatih Durmufl. Ankara: Siyasal Kitabevi.
Lopez, George A. ve Michael S. Stohl. (1989), Interna-
tional Relations: Contemporary Theory and
Practice. Washington D.C.: Congressional Quar-
terly Inc.
Knutsen, Torbjörn L. (1992), A History of Internatio-
nal Relations Theory, An Introduction. Manc-
hester: Manchester University Press.
Machiavelli, Niccolo. (1994), Prens. Çev. Naz›m Gü-
venç. ‹stanbul: Anahtar Kitaplar Yay›nevi.
2
ULUSLARARASI ‹L‹fiK‹LER KURAMLARI-I

Amaçlar›m›z
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
! Liberalizmin temel kavramlar›n› tan›mlayabilecek;
! Liberalizmin temel varsay›mlar›n› aç›klayabilecek;
! Demokrasinin, birey özgürlü¤ünün garanti alt›na al›nd›¤› siyasal sistemlerde
var oldu¤unu ay›rt edebilecek;
! Liberal devletler aras›nda uluslararas› iflbirli¤ini gerçeklefltirmenin daha kolay
oldu¤unu de¤erlendirebilecek;
! Liberal teorilerin, kurumsal iflbirli¤inin ve bar›fl›n tesisine iliflkin yaklafl›m›n›
aç›klayabileceksiniz.

Anahtar Kavramlar
• Özgürlük • Liberal pasifizm
• ‹nsan haklar› • Liberal uluslararas›c›l›k
• Eflitlik • Ortak otorite
• Nispi kazanç • Kurumsalc›l›k
• Mutlak kazanç

‹çindekiler
• G‹R‹fi
• L‹BERAL DÜfiÜNCEN‹N FELSEF‹
TEMELLER‹
• KLAS‹K L‹BERAL‹ZM VE TEMEL
VARSAYIMLARI
Uluslararas› ‹liflkiler Liberalizm ve Yeni
• ULUSLARARASI L‹BERAL
Kuramlar›-I Liberalizm
TEOR‹/NEOL‹BERAL‹ZM
• L‹BERAL‹ZM VE ULUSLARARASI
‹fiB‹RL‹⁄‹
• L‹BERAL‹ZM VE BARIfiIN
KORUNMASI
Liberalizm ve Yeni
Liberalizm

G‹R‹fi
Liberalizm, belli amaç ve idealleri olan bir siyasal düflünce gelene¤ini temsil et-
mektedir. Liberalizm, bir ideoloji oarak özellikle ‹ngiltere ve Amerika Birleflik Dev-
letlerinde XVIII. ve XIX. yüzy›l siyasal ve ekonomik düflünce tarihinde etkili ol-
mufltur. Klasik liberal düflünce, eflitlik, rasyonellik, özgürlük, ve mülkiyet kavram-
lar› üzerine infla edilmifltir. Asl›nda liberalizm ayd›nlanma ça¤›n›n filozoflar›n›n te-
mel felsefelerini oluflturmufltur. Ayd›nlanma ça¤›dendi¤nde 1688 ile 1789 y›llar›
aras›n› kapsayan dönem akla gelmektedir. ‹ngiltere’den J. Locke, ‹skoçya’dan Da-
vid Hume ve Adam Smith, Fransa’dan Montesguieu, Voltaire ve Almanya’dan Im-
manuel Kant bu döneme damgas›n› vuran bilim adamlar› aras›nda yer almaktad›r.
Liberalizme göre, tüm insanlar eflit yarat›lm›fllard›r ve yaflama hakk›, özgür olma ve
mutlulu¤unu sürdürme hakk› gibi birtak›m dokunulmaz haklarla donat›lm›fllard›r.
Kaynaklar›n ve zenginli¤in eflit da¤›t›ld›¤› anlam›na gelmeyen f›rsat eflitli¤i kavra-
m›, XIX. yüzy›l liberalizminin birinci temel kural›n› oluflturmufltur. Liberalizmin
ikinci kural› bireyin do¤al gereksinimlerini rasyonel yollarla karfl›lama ve isteme
kapasitesine sahip oldu¤u ilkesidir. Do¤ru ve ahlaksal eylemin akla dayanaca¤›n›
öngören yaklafl›ma rasyonalizm denmifltir. Liberalizme göre kifli çevresinde olup
biten fiziksel ve toplumsal gerçekleri kavrayacak kapasiteye sahiptir. Dolay›s›yla
birey kendini gelifltirme yetisine sahiptir ve kendine güvenen ve bu kapasiteye sa-
hip olan insana, kendi mutlulu¤unu arama hak ve özgürlü¤ü tan›nmal›d›r. Üçün-
cü ilke bireyin temel al›nmas› ve özgürlefltirilmesidir. Toplumsal politikan›n amac›
bireyin özgürlü¤ünü ve özerkli¤ini geniflletmektir. En iyi toplum, bireye daha faz-
la özgürlük tan›yan toplumdur. Liberalizmin dördüncü ilkesi özel mülkiyetin öne- John Locke (1632-1704)
Hobbes için do¤al yasa; güç,
midir. Özel mülkiyet sayesinde birey özel amaçlar›na ulaflabilir. Bu durum bireyi zor ve aldatma yasas›yken,
çal›flmaya teflvik eder ve çal›flmas› sayesinde birey sadece kendisinin de¤il, ayn› Locke için, Tanr› ve haklar›,
zamanda toplumun zenginleflmesini de sa¤lar. insan›n Tanr› ile iliflkisi ve
tüm insanlar›n rasyonel
yarat›klar olarak temel
L‹BERAL DÜfiÜNCEN‹N FELSEF‹ TEMELLER‹ eflitlikleri üzerine düflünen
insan akl› taraf›ndan
Liberal düflünceden söz ederken öncelikle John Locke ile bafllamak gerekir. Zira bildirilen, evrensel olarak
Locke özellikle Toplumsal Sözleflme kuram›yla liberal teorinin temellerini atm›fl ve ba¤lay›c› olan bir ahlaksal
yasa demekti. Herkesin
temel felsefesini ortaya koymufltur. Do¤a durumunda insanlar›n eflit ve özgür ol- do¤al haklar› oldu¤una
duklar›n› vurgulayan John Locke, Hobbes’un düflüncelerinden bu noktada tama- inanan Locke’a göre, bu
haklar kendini koruma,
men ayr›lmaktad›r. Locke’a göre do¤a durumu savafl durumu de¤ildir. Ortak yar- yaflama, özgür olma ve
g›da bulunma yetkisiyle donat›lm›fl bir üstleri olmad›¤› sürece usa göre yaflayan in- mülkiyet haklar›yd›.
26 Uluslararas› ‹liflkiler Kuramlar›-I

sanlar do¤a durumunda bulunurlar. Haks›z bir zorlama söz konusu oldu¤unda sa-
vafl yaflanabilir; fakat bu durum do¤a durumu ile özdefllefltirilmemelidir. Locke,
do¤a durumunu bafl› buyrukluktan ziyade özgürlük durumu olarak görmektedir.
Do¤a durumunu, yöneten akl›n yasalar› olup, bunlar herkesin eflit ve ba¤›ms›z ol-
duklar›n›, hiç kimsenin yaflam›na, sa¤l›¤›na, özgürlük ya da mülkiyetine zarar ver-
memeyi öngörmektedir. Çünkü; “tüm insanlar Tanr›n›n yarat›klar›d›rlar”. Do¤al ya-
sa bu nedenle Locke için oldukça farkl› bir anlama gelmektedir.
Fakat Locke’un Toplumsal Sözleflme kuram›na ya da di¤er ad›yla kontrat yasa-
s›na göre, insanlar bir do¤a durumunda özgür olsalar da bu herkesin birbirlerinin
haklar›na sayg› gösterece¤i anlam›na gelmedi¤inden, hak ve özgürlüklerinin daha
etkili ve iyi korunmas› için örgütlü bir toplum oluflturulur. Çünkü; bireyin kendini
do¤al özgürlü¤ünden s›y›r›p yurttafl toplumunun ba¤lar›n› üstlenmesinin biricik
yolu, baflka insanlarla anlaflarak rahat, güven ve bar›fl içinde yaflamak için uygun
ortam› haz›rlamakt›r. Fakat bireyler do¤al özgürlü¤ünden köle durumuna düflmek
için de¤il, do¤al haklar›ndan güven içinde ve daha özgür olarak yararlanmak ama-
c›yla vazgeçerler (Copleston, 1998: 139). Dikkat edilece¤i gibi, Hobbes için üst
otoriteye ya da devlete duyulan gereksinim güvenlik kayg›s›yken Locke için öz-
gürlü¤ün korunmas› ve gelifltirilmesi kayg›s›d›r. Dolay›s›yla liberal devlette birey
devletle yapt›¤› sözleflme karfl›l›¤›nda özgürlü¤ünün korunmas›n› garanti alt›na
al›rken realist teoride, üst otoriteyi (devlet) güvenli¤i sa¤lamas› için oluflturmufl ve
Hugo Grotius (1583-1645) devlet ad›na özgürlü¤ünden vazgeçmifltir.
Pozitif hukukun kurucusu say›lan Hugo Grotius düflüncelerini “Savafl ve Bar›fl
Hukuku Üzerine” adl› çal›flmas›nda ortaya koymufltur. Locke gibi, devleti bir söz-
leflmeden türeten Grotius’un do¤al hukuk ö¤retisine göre, insan›n birtak›m hakla-
r›n›n temeli insan do¤as›na dayan›r. Grotius’a göre de insan›n do¤as›nda toplum
içinde yaflama iste¤i vard›r. Bu istek, akl›n›n verdi¤i ölçüde düzenli ve bar›fl içinde
yaflama iste¤idir. Ayr›nt›l› olarak bu konuya girmese de Grotius’un insan do¤as›na
olumlu yaklaflt›¤› söylenebilir (A¤ao¤ullar› ve Köker, 2000: 88-89). Hukukun do¤al
olabilmesi için insan do¤as›na dayanmas› gerekti¤ini savunan Grotius’a göre, do-
¤al haklar da insan do¤as› gibi her yerde ve her dönemde de¤iflmez haklard›r. Bu
haklar hiçbir zaman tamamen ortadan kald›r›lamam›fllard›r. Ancak do¤al hukukun
kendisini gerçeklefltirebilmesi için devlete gereksinimi vard›r. Dolay›s›yla devlet,
kendisinden önce ve var oluflunun nedeni olan hukuku korumakla yükümlüdür.
Devlet hukukun koruyucusu ve garantisidir. Grotius’a göre Machiavelli’nin tersi bir
argüman olarak hukuk, devletten de¤il devlet hukuktan do¤mufltur. Grotius’un ö¤-
retisinde ç›k›fl noktas› ve temel varl›k bireydir. Bireyin do¤al haklar›na “insan eliy-
le meydana gelmifl olan her türlü düzenin üstünde olan haklara”, dokunulamaz ve
bunlar hiçbir kayg›ya feda edilemez. Grotius’a göre bir devlet düzeni olufltururken
de do¤al haklar s›n›rlanamaz ve k›s›nt›ya u¤rat›lamaz. Grotius’un bu düflünceleri li-
beralizmin ana dayana¤›n› oluflturmufltur (Gökberk, 1972: 218).
Liberal düflüncenin savunucular› aras›nda yer alan ünlü Frans›z filozofu Baron
Charles L. Montesquieu “Yasalar›n Ruhu” (Spirit of Laws) adl› çal›flmas›nda dile ge-
Jean Jacques Rousseau
(1712-1778) tirdi¤i düflünceleriyle uluslararas› iliflkiler teorisine önemli katk›larda bulundu. Mon-
Rousseau’ya göre devlet, tesquieu, bu alanda savafl ile yönetim biçimleri aras›nda do¤rudan iliflki kuran ilk ki-
yurttafllar›n özgürlük ve
eflitlik için do¤ufltan, fli say›labilir. Montesquieu, savaflla monarfliler aras›nda kaç›n›lmaz bir iliflki oldu¤u-
vazgeçilmez haklar› ve kendi nu göstermeye çal›flm›fl ve otoriter rejimlerin savafla daha yatk›n oldu¤unu ileri sür-
yazg›lar›n› belirleme güçleri
yoluyla kat›ld›klar› bir müfltür. Dolay›s›yla demokratik rejimlerin artmas› bar›fl› sa¤lay›c› önemli bir unsur
toplumsal sözleflme üzerine haline gelmektedir. Bulundu¤u dönem itibariyle devrimci düflüncelere sahip olan
dayal› politik bir örgüttür.
Montesquieu güçler ay›r›m› ilkesi üzerinde de durmufltur (Knutsen, 1992: 106-107).
2. Ünite - Liberalizm ve Yeni Liberalizm 27

Jean Jacques Rousseau, kendi toplumsal reform ilkelerine demokratik bir hü-
kümet biçimi için sa¤lam bir ussal aklama getiren klasik çal›flmas›n›, “Toplumsal
Sözleflme”de (1762) ortaya koydu. Her insan özgür do¤ar. Aileyi toplumsal örgüt-
lenmenin temeli olarak alan Rousseau’ya göre devlet aileyi örnek almal›d›r. Çün-
kü; bir ailede ne eflitsizlik ne de kölelik vard›r. Vazgeçilmez iradeleriyle özgür ve
eflit insanlar›n karfl›l›kl› olarak anlaflarak bir devlet kurma haklar› vard›r. Çünkü;
egemenlik yaln›zca halk›nd›r. Kararlar oylama yoluyla demokratik yolla al›nmal›-
d›r. Kifli bencil ç›karlar› (selfish interest) için de¤il, ortak yarar için oy verir. Zira
halk iyidir ve iyi olan için oy kullanacakt›r. Halk devlete ve kendini yönetenlere,
yönetme gücü ve yetkisi verse de egemenlik, genel iradeyi temsil eden halk›n
kendisine aittir ve terk edilmez (Sahakian, 1997: 156; Knutsen, 1992: 114-15;
Rousseau, 1994:15-90).
Immanuel Kant’›n Sonsuz Bar›fl (1795) adl› eseri, onun toplumsal ve politik
felsefesini aç›kça ortaya koymaktad›r. Kant, bir dünya devletinin; pek çok bak›m-
dan Birleflmifl Milletlere benzeyen, federatif bir örgütlenmeyi benimseyen özgür
devletler cumhuriyetinin kurulmas›n› savundu. Bu flekilde, ulusal politik örgütlere
üyeliklerine bak›lmaks›z›n, tüm bireyler kozmopolitan hak ve ayr›cal›klar› olan
yurttafllar olarak Dünya Devletine kat›lacaklard›. Kant da Montesquieu gibi savafl-
lar› önlemek için mutlakiyetçi yönetimlere son verilmesi ve tüm dünyada demok-
ratik ideallerin ve halk egemenli¤inin geçerli hale gelmesi gerekti¤ini savundu.
Uluslararas› iliflkiler egemen devletler aras› iliflkiler gibi görülse bile, devletin so-
yut, bireyinse somut varl›klar oldu¤una iflaret ederek, bireyi esas alan, uluslararas›
Immanuel Kant (1724-1804)
toplum anlay›fl›n› gelifltirdi. Böylece Kant, uluslararas› politikay› sadece egemen
devletler aras› iliflkiler olarak görmeyen modern uluslararas› iliflkiler yaklafl›m›n›n
felsefi temellerini ortaya koymufltur (Knutsen, 1992: 112).
Adam Smith’i di¤erlerinden ay›ran özelli¤i, ekonomik özgürlükle piyasa öz-
gürlü¤ünün temellerini atm›fl olmas›d›r. Buraya kadar sözü edilen liberal felsefeci-
ler daha ziyade bireysel ve siyasal özgürlük ve demokrasi düflüncesi üzerinde yo-
¤unlafl›rken Adam Smith, piyasa özgürlü¤ü ya da kapitalizm olarak ifade edilen
özel mülkiyetin s›n›rlanamaz özelli¤ine ve bireyin ekonomik kararlar›n› kendisinin
verece¤i bir sisteme iflaret etmektedir. Smith’in laissez faire anlay›fl›na göre, bire-
yin davran›fllar›nda kamu yarar›n› düflünerek hareket etmesi önemli de¤ildir. So-
nuçta bu amaç “görünmez el” taraf›ndan gerçeklefltirilmektedir. Dolay›s›yla toplum
ve bireyin ç›karlar› birbirine ba¤lanmaktad›r. Kendi için çal›flan birey, toplum için
de çal›flm›fl olmaktad›r. “Ç›karlar›n uyumu” ilkesi, laissez faire liberalizminin temel
unsurlar›ndan birini oluflturmaktad›r. Bu ilkeye göre, birey için do¤ru olan toplum Adam Smith (1723-1790)
için de do¤rudur. Bireyin kendi iyili¤i için çal›flmas› toplumun iyili¤i için çal›flma-
s› anlam›na gelmektedir. Buradan yola ç›karak kendi halk›na hizmet eden bir dev-
letin, insanl›¤a hizmet etti¤i kabul edilmektedir. Kendi ç›karlar› için çal›flan bir dev-
let bunu yaparken uluslararas› toplumun ç›karlar› için de çal›flm›fl olmaktad›r. Di-
¤er bir ifadeyle toplum içinde bireyin ç›karlar›, toplumun di¤er ö¤elerinin ç›karla-
r›na ve mutlulu¤una ba¤lanmakta ve bir bütün olarak ele al›nmaktad›r. Bu ilkeye
realizm taraf›ndan karfl› ç›k›lmakta ve özellikle Carr’›n eserlerinde ciddi flekilde
elefltirilmektedir. Carr, hat›rlanaca¤› gibi, bu yaklafl›m›n geliflmifl ülkelerin kendi ç›-
karlar›n› tüm insanl›¤›n (evrensel) ç›karlar›ym›fl gibi göstermek amac›yla kullan›l-
d›¤›n› ve büyük bir aldatmacadan ibaret oldu¤unu ileri sürmektedir.
Liberalizmin en önemli temsilcilerinden olan Herbert Spencer (1820-1903) ise
devlet ve toplumun iki temel flekli; askeri devlet ve endüstriyel devlet üzerinde
durmufltur. Askeri devlet, toplumsal örgütlenmenin ilkel flekli olup ac›mas›z, bar- Herbert Spencer (1820-1903)
28 Uluslararas› ‹liflkiler Kuramlar›-I

bar ve savafl için her zaman haz›rl›kl›d›r. S›k› ve disiplinli bir toplumsal anlay›fl›n
egemen oldu¤u bu yap›da, bireyin konumu, tamamen otoriter ve militarist devlet
taraf›ndan ve onun gereksinimlerine göre belirlenir. Spencer’a göre, askeri devlet,
kendi topraklar›n› genifllettikçe ve belli bir süre sonra istikrar› sa¤lay›nca yavafl ya-
vafl endüstriyel devlet ve toplum biçimine evrilir (dönüflür). Endüstriyel toplum
her yönüyle askeri devletin karfl›t› olup, bireyin devlet ve toplumdaki konumu gö-
nüllü iflbirli¤iyle belirlenir. Bu toplumun amac› üyelerine en fazla özgürlü¤ü ve en
yüksek mutlulu¤u sa¤lamakt›r (Cevizci, 2000, 882).

SIRA S‹ZDE Uluslararas›SIRA


toplum anlay›fl›n›, uluslararas› sistem kavram›yla karfl›laflt›r›n›z.
S‹ZDE
1
KLAS‹K L‹BERAL‹ZM VE TEMEL VARSAYIMLARI
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
Liberalizme göre bireyin Klasik liberalizm esas olarak bireyin özgürlü¤ünü temel alan bir yaklafl›md›r. Bire-
özgürlü¤ünü garanti eden en
iyi yönetim biçimi
yin do¤ufltan özgür oldu¤unu ve bir tak›m temel haklara sahip oldu¤unu varsayan
S O R U Ancak
demokrasidir. liberalizme göre,
S O R Uhangi koflullarda olursa olsun bireyin özgürlü¤ü esast›r, haklar›-
demokratik bir toplumda na dokunulamaz, hiçbir koflulda s›n›rlanamaz ve ortadan kald›r›lamaz. Bireyin
bireyin özgürlü¤ü ve temel
haklar› kendi iradesiyle gelece¤ine karar verebilece¤ini varsayan liberalizme göre, insan
D ‹ Kgaranti
K A T alt›na D‹KKAT
al›nabilir ve sürdürülebilir. özgür b›rak›l›rsa kendi için en iyi olana karar verebilir. Liberalizmin temel varsa-
y›mlar›ndan biri de mülkiyet hakk›n›n kutsall›¤›d›r. Yaflam hakk› ve mutlu olma
SIRA S‹ZDE hakk› gibi, SIRA
bireyinS‹ZDE mülkiyet hakk› da dokunulmaz haklardand›r.
Liberallere göre, savafllar› önlemenin önemli bir yolu kamuoyuna kendisini ifa-
AMAÇLARIMIZ
! ! de etme olana¤›n›
AMAÇLARIMIZ
vermektir, bu da ancak demokratik cumhuriyetlerin yayg›nlaflt›-
r›lmas›yla gerçeklefltirilebilir. Bu anlay›fl XIX. yüzy›lda Bat› Avrupa’da do¤ru ve ah-
laksal eylemin akla dayanaca¤›n› öngören rasyonalizm ad› alt›nda yay›lmaya bafl-
K ‹ T A P lad›. Akl›n buK ‹ flekilde
T A P öne ç›kar›lmas›na entellektüel devrim dendi ve tüm toplum-
sal olaylar akla dayand›r›ld›. Bir devletin s›k s›k savafla baflvurmas› entellektüel bir
topluma sahip olmamas›na ba¤land›. Dolay›s›yla toplumlardaki e¤itim seviyeleri-
TELEV‹ZYON nin yükseltilmesi
T E L E V ‹ Z Yuluslararas›
ON bar›fl› sa¤lamada önemli bir unsur olarak görüldü.
Liberal devlet anlay›fl›na göre, devlet ve birey aras›nda benzerlikler bulunmak-
tad›r. Liberal bir devlet teorisinde tüm bireyler eflit yarat›l›r ve Tanr› taraf›ndan ve-
rilmifl yaflama, özgürlük ve mutlu olma gibi do¤ufltan dokunulmaz haklara sahip-
‹NTERNET tir. Birey bu‹ N Thaklar›n›
ERNET güvence alt›na almas› için devleti oluflturmufltur ve devlet
gücünü yönetti¤i bireylerden al›r. Ayn› flekilde tüm devletler de eflittir, var olma,
ba¤›ms›zl›k ve ulusal ç›karlar›n› koruma gibi birtak›m dokunulmaz haklara sahip-
tir. Baflka bir deyiflle liberal anlay›fla göre devletler de t›pk› birey gibi, uluslararas›
sistemde statüleri, haklar› ve sorumluluklar› bak›m›ndan eflittir.
Liberal devletteki birey gibi, Liberal devlet, kendi iyili¤i için de¤il, halk›n iyili¤ini düflünerek ve onun için ça-
uluslararas› sistemde de l›flmak zorunda oldu¤undan, gündeminde kendi için fayda sa¤lamak bulun-
devletin bireycili¤i vard›r.
Bireycili¤in devlet için mad›¤›ndan halk için iyi olan› gerçeklefltirmeye çal›fl›r. Uluslararas› sistemin de
anlam› egemenli¤e denk kendine özgü bir gündemi olamaz. Esas gündem, onu oluflturan devletlerin kendi
düflmektedir. Egemenlik,
devletin kendi r›zas› d›fl›nda halklar› için iyi olan› ve kendi de¤er sistemini gelifltirmesini, gerçeklefltirmesini sa¤-
herhangi bir d›fl müdahale layacak uygun bir ortam› oluflturmakt›r. Liberal bir devlette hukuk, bireylerin tem-
ya da s›n›rlama olmadan
karar alabilmesi ve bunun silcilerinin ortak r›zas›yla oluflmaktad›r. Uluslararas› hukukun da devletlerin ortak
için özgür, otonom ve siyasal r›zas›yla oluflmas› gerekir. Liberal devlet bireylerin laissez faire anlay›fl›na göre öz-
bak›mdan ba¤›ms›z olmas›
anlam›na gelmektedir.
gür davranmalar›n› sa¤lar. “En iyi devlet en az yönetme iddias›nda olan devlettir”
(Henkin, 1991:165; Zacher anlay›fl› egemen k›l›nmaya çal›fl›lmaktad›r (Henkin, 1991: 166-67).
ve Matthew, 1995: 118). Liberalizme göre, bir devletin egemenli¤inden ödün vererek iflbirli¤ini tercih et-
mesi, ç›karlar›ndan ödün verdi¤i anlam›na gelmemektedir. Uluslarafl›r› konularda
devletlerin iflbirli¤i yapmas› onlar›n ç›karlar›na ayk›r› de¤ildir. Bir devletin ç›kar›
2. Ünite - Liberalizm ve Yeni Liberalizm 29

di¤er devletlerin ç›kar›na ba¤l› olup, iflbirli¤i yapmama, bir devletin k›sa görüfllü
davranmas› anlam›na gelmektedir (Kegley, 1993: 142). Liberalizmin temelini olufl-
turan özgürlü¤ün gelifltirilmesi de uluslararas› iflbirli¤ini gerektirmektedir. ‹flbirli¤i,
uluslararas› etkileflimin ve karfl›l›kl› ba¤›ml›l›¤›n do¤uraca¤› olas› zararlar› azaltmak
ve kazançlar› art›rmak için gerekli oldu¤u gibi bar›fl, refah ve adaletin sa¤lanmas›
için de zorunludur (Zacher ve Matthew, 1995: 110, 117-18).
Liberal düflünürlere göre, devletin küçültülmesi mümkündür. Çünkü; bireylerin
ortak ç›karlar›n›n uyumlaflt›r›lmas› bunu gerektirmektedir. Laissez faire liberalizmi-
ne göre, devlet ya da hükümet, özel sektörün hareket alan›n› geniflletmek için
mümkün oldu¤unca s›n›rlanmas› gereken bir ö¤edir (Zacher ve Matthew, 1995:
111). Rekabetin oldu¤u bir piyasada herkesin en iyi mal› üretmeye çal›flt›¤› gibi,
daha iyi siyasal düflüncelerin ortaya ç›kmas› da rekabet ortam›n›n söz konusu ol-
du¤u bir düflünce piyasas›n› gerektirir. Kamuoyunun kat›l›m›, liberal düflünceye
göre, devletin daha iyi yönetilmesini, iç ve d›fl politikada daha baflar›l› olunmas›n›
sa¤lay›c› bir etki yapmaktad›r. Liberal anlay›fla göre devlet, kamuoyundan ba¤›m-
s›z, kendi bafl›na hareket eden üniter bir yap› de¤ildir. Aksine devlet, çok farkl› ç›-
karlar›n temsil edildi¤i bir topluluktur. Dolay›s›yla devletin bireyler ad›na ald›¤› ka-
rarlardan onlar› bilgilendirmesi ve onlar›n kat›l›m›n› sa¤lamas› gerekir (Viotti ve
Kauppi,1993:231).
Liberal teoriye göre, devlet tarafs›z bir hakem rolü oynamakta, ç›kar gruplar›-
n›n ve bireylerin ç›karlar›n›n do¤al olarak uyumlaflt›r›lmas› söz konusu oldu¤un-
dan, kamuoyu siyaset yap›m› sürecine kat›lmaktad›r. Bireyler taraf›ndan oluflturu-
lan ve say›lar› giderek artan ç›kar gruplar› aras›ndaki rekabet ve çat›flma, liberalle-
re göre politika için olumlu ve vazgeçilmez niteliktedir.
Ancak Carr’a göre, XIX. yüzy›lda düflünce düzeyindeki liberalizm devletler ba-
z›nda fazla yayg›nlaflamad›. XX. yüzy›l›n bafl›na gelindi¤inde bu anlay›fllar, yerleri-
ni Wilson’cu idealizme terk ederek sahneden çekildi. ‹ki dünya savafl› aras›ndaki
tüm uluslararas› politika teorileri gibi liberal teorinin de Amerikan merkezli hale
geldi¤i görüldü. Dolay›s›yla faydac›l›k ve laissez faire anlay›fl› etkisini sadece tica-
ri ve endüstriyel geliflme alan›nda gösterdi. Carr’a bak›l›rsa liberalizm, sadece bir
ütopya olarak var oldu ve asla gerçek yaflamda ifadesini bulamad›. Dolay›s›yla
1919 düzenlemesiyle liberal demokrasinin tüm dünyaya yay›laca¤› beklentisi de
ayn› flekilde bir ütopyadan ibaretti. Milletler Cemiyeti de bu anlamda Locke libera-
lizminin ilkelerinin prati¤e geçirilmesi çabas›ndan ibaretti ve baflar›l› olmad›. Bafla-
r›l› olmayan sadece bu de¤ildi; Carr’a göre, Uluslararas› Polis Gücü oluflturulmas›
ve Briand-Kellog Pakt› gibi giriflimlerden de bir sonuç al›namad› ve dünyan›n II.
Dünya Savafl›’na do¤ru ilerlemesi durdurulamad› (Carr, 1972: 27).

Liberalizm ve realizmin, uluslararas› sistemin anarflik yap›s› çerçevesinde, uluslararas› ifl-


SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
birli¤ine yaklafl›mlar›n› karfl›laflt›r›n›z. 2

ULUSLARARASI L‹BERAL TEOR‹/NEOL‹BERAL‹ZM


D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
Liberalizmin, uluslararas› politika ve d›fl politikay› aç›klamaya yönelik bir uluslara-
ras› iliflkiler teorisi olarak görülmesi, I. Dünya Savafl› sonras›nda,
S Ouluslararas›
R U bar›fl S O R U
ve güvenli¤in egemen k›l›nmas› ve çat›flmalar›n önlenmesine iliflkin çabalar›n bir
sonucu olarak gündeme geldi. Uluslararas› liberal teori olarak da ifade edilecek
D‹KKAT D‹KKAT
olan XX. yüzy›l liberalizminin temel özelli¤i, klasik liberal teorinin insan unsuru ve
bireye yaklafl›m›n› esas alarak, uluslararas› iliflkilerde bar›fl ve iflbirli¤inin analiz
edilmesidir. Bu ba¤lamda klasik liberal teoride birey temel analiz SIRA birimi
S‹ZDE olarak al›- SIRA S‹ZDE

AMAÇLARIMIZ
! ! AMAÇLARIMIZ

K ‹ T A P K ‹ T A P

TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
30 Uluslararas› ‹liflkiler Kuramlar›-I

n›rken liberal uluslararas› iliflkiler teorisinde, analiz birimi sadece birey de¤ildir.
Analiz düzeyi olarak pluralist bir yaklafl›m benimsenerek, uluslararas› iliflkiler ve
devletin d›fl politikas›; birey, ulusal bask› gruplar›, devlet, uluslararas› örgütler ve
uluslarafl›r› örgütlenmeler düzeyinde (yani aktör düzeyinde) analiz edilmektedir.
Andrew Moravcsik, liberalizmin üç temel varsay›m› üzerinde durmaktad›r. Bi-
rincisi; liberalizmde uluslararas› iliflkilerin temel aktörleri yaln›z devletler de¤ildir.
Ayn› zamanda bireyler ve sivil toplum kurulufllar›d›r. ‹kincisi; tüm hükümetler top-
lumun belli bir kesiminin temsilcisidirler. Hangi kesimin ç›karlar›n›n yans›t›ld›¤›
veya temsil edildi¤i önemlidir. Üçüncüsü; uluslararas› çat›flma ve iflbirli¤iyle ulus-
larafl›r› ekonomik etkileflimler, devletlerin davran›fllar›n›n yans›malar› ve tercihleri-
nin sonuçlar›d›r. Liberal teori, uluslararas› çat›flma ve iflbirli¤ini ve uluslararas› po-
Neoliberalizmde uluslararas› litikay› birim düzeyinde analiz etmektedir. Dolay›s›yla liberal uluslararas› iliflkiler
çat›flmalar ve savafllar,
sistem düzeyinde,
teorisi (neoliberalizm), birim (aktör) düzeyindeki nedenlerden yola ç›karak, sistem
devletlerin kapasiteleri düzeyindeki sonuçlara ulaflmaktad›r. Uluslararas› çat›flmalar analiz edilirken ve ne-
aras›ndaki farkl›l›klarla ve denleri araflt›r›l›rken bunun ülke içindeki toplumsal gruplar aras›ndaki çat›flmalar-
güç da¤›l›m›yla analiz
edilmek yerine, birim dan da kaynaklanabilece¤i üzerinde durulmaktad›r.
düzeyindeki (aktör düzeyi) Liberalizmin temel ilkesi olan demokrasi, neoliberalizmin de en temel ilkesi ol-
de¤iflkenlerle analiz
edilmektedir. (Stone, 1994: maya devam etmektedir. Demokrasinin, bar›fl› teflvik etmesi, tüm liberal görüflü sa-
460) vunanlar›n üzerinde durdu¤u en önemli noktad›r. Buna göre, demokrasiler birbir-
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
leriyle savaflmazlar. Temelleri Kantiyen liberalizme ve Wilson idealizmine dayanan
neoliberal teoriye göre, iç politikadaki de¤ifliklikler, d›fl politikay› ve ulusal güven-
D Ü fi Ü N E L ‹ M li¤i etkilemektedir.
D Ü fi Ü N E L ‹ MAyr›ca “self determinasyon ilkesi” Wilson’›n da üzerinde durdu-
¤u temel ilkelerden birisi olarak neoliberalizmin esaslar›ndan biri olmaya devam
etmektedir. Neoliberallere göre, s›n›rlar›n anlam›n› yitirmeye bafllad›¤› bir dünya-
S O R U S O R U
da art›k iç politika d›fl politika ay›r›m› yap›lmas› anlams›zd›r.

D‹KKAT Birinci DünyaD ‹Savafl›ndan


KKAT sonra Milletler Cemiyetinin ve ‹kinci Dünya Savafl›n›n ard›ndan
Birleflmifl Milletlerin kurulmas›nda liberal felsefe etkili olmufltur.
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Uluslararas› liberal teori (neoliberalizm), realizmden farkl› olarak uluslararas›
çat›flma yerine bar›fl ve iflbirli¤i konular› üzerinde yo¤unlaflmaktad›r. Liberallere
AMAÇLARIMIZ
! ! AMAÇLARIMIZ
göre uluslararas› iliflkilerin tek gündemi güvenlik konular› de¤ildir. XX. yüzy›ldan
itibaren uluslararas› iliflkilerin gündeminin çeflitlenmeye bafllad›¤›; refah, modern-
leflme, çevre ve benzeri konular›n en az güvenlik konular› kadar d›fl politik tutum
K ‹ T A P ve tav›rlar› Ketkiledi¤i
‹ T A P kabul edilmektedir. Di¤er bir deyiflle art›k devletlerin d›fl po-

litikalar›n› yönlendiren tek unsur, sadece güvenlik faktörü olmaktan ç›km›fl; tica-
ret, para, göç, sa¤l›k, çevre ve benzeri konular güvenlik konular› kadar önemli ha-
TELEV‹ZYON T E LLiberallere
le gelmifltir. E V ‹ Z Y O N göre, uluslararas› iliflkilerde kurumsallaflma hem belirsizlik
ve korkuyu azaltt›¤›ndan, hem de uluslararas› e¤itim ve etkileflim, yanl›fl bilgilen-
me ve yanl›fl alg›lamadan kaynaklanan korku ve düflmanl›¤› en aza indirdi¤inden,
‹NTERNET pozitif toplaml›
‹ N T E R iliflkiler
NET (iflbirli¤i olanaklar›) artm›flt›r. Nitekim, bilgi ve teknolojinin
yay›lmas› ve iletiflimin küreselleflmesi insanlar›n beklentilerini art›rm›flt›r. Di¤er ta-
raftan devletlerin, uluslararas› iliflkilerin tek aktör olmasa bile en önemli aktörü ol-
maya devam ettikleri, bununla beraber, art›k kendi kaderlerinin kendi ellerinde ol-
mad›¤› gerçe¤i kabul edilmektedir. Zira, devlet d›fl› y›¤›nla aktör d›fl politika süre-
cini öyle ya da böyle etkilemektedir. ‹flte bu nedenle liberallere göre d›fl politika
art›k tek bir aktöre dayal› olarak aç›klanamaz ve analiz edilemez (O. L. Holsti,
1995: 43-44).
2. Ünite - Liberalizm ve Yeni Liberalizm 31

Çat›flma ve bar›fl konusuna yönelik farkl› yaklafl›m›n d›fl›nda, liberalleri realist-


lerden ay›ran önemli bir fark, realistlerin, devleti uluslararas› politikan›n temel ak-
törü olarak gören yaklafl›m›na karfl›l›k liberallerin, devletten baflka aktörlerin de
varl›¤›n› kabul etmeleridir. Dünya politikas›n›n yeni aktörleri liberal kurumsalc›lar-
dan örne¤in fonksiyonalistler için, uluslararas› örgütler, onlar›n teknik uzmanlar›,
neofonksiyonalistler için iflçi sendikalar›, siyasal partiler, ticari örgütlenmeler ve
supranasyonal bürokrasiler, karfl›l›kl› ba¤›ml›l›k okulu için çok uluslu flirketler ve
uluslarafl›r› koalisyonlard›r. Bununla beraber uluslararas› rejim teorisi ve çoktaraf-
l›l›k teorisini ya da Grotiyen yaklafl›m olarak da bilinen uluslararas› toplum yakla-
fl›m›n› benimseyen neoliberaller, uluslararas› sistemi egemen ulus devletlerden
oluflan bir yap› olarak görmektedirler. Neoliberaller devleti rasyonel ve yekpare
(üniter) bir yap› olarak görmezler. Bunlara göre otorite merkezi bir nitelik göster-
mez. Modern devlette karar alma süreci adem-i merkeziyetçi bir özelli¤e sahiptir.
Fonksiyonalistlere göre, uluslararas› iliflkilerde de benzer bir durum söz konusu-
dur. Modern devletlerde, örne¤in karfl›l›kl› ba¤›ml›l›k teorilerine göre, kanallar›n
çoklu¤u nedeniyle kararlar›n tek bir merkez taraf›ndan al›nd›¤›na iliflkin anlay›fl
tart›flmal› hale gelmifltir (Grieco, 1995:153-54; Keohane ve Nye, 1977: 25-26).
Demokratikleflme, ticaret ve savafl›n maliyeti üzerinde duran uluslararas› liberal
teoriyi realizmden farkl› k›lan ögelerden birisi de uluslararas› örgütlerin bar›fl ve gü-
venli¤i sa¤lay›c› unsurlar olarak görülmesidir. John Locke ve J. J. Rousseau’dan Wo-
odrow Wilson, John Atkinson Hobson, David Mitrany’ye kadar birçok liberal düflü-
nür uluslararas› örgütlerle bar›fl›n korunmas›, gelifltirilmesi ve garanti edilmesi ara-
s›nda do¤rudan iliflki kurma gere¤i duymufllard›r (Zacher ve Matthew, 1995: 115).
Neoliberaller silahs›zlanma konusuna çok önem vermektedir ve silahs›zlanma- Neoliberallere göre,
n›n ortak güvenli¤i sa¤layaca¤›na inanmaktad›rlar. Realistlerden farkl› olarak neoli- uluslararas› örgütlenmeler
uluslararas› bar›fl›n
berallere göre, askeri harcamalarla ekonomik geliflme ve ulusal güvenlik aras›nda sa¤lanmas›nda önemli bir
ters bir korelasyon bulunmaktad›r. Realistlerin tersine neoliberallere göre ekono- unsurdur.
mik güç askeri güçten daha önemlidir.
Uluslararas› hukukun gelifltirilmesi bar›fl› garanti eden önemli bir faktör olarak
görülmektedir. Bunlar›n yan›nda neoliberaller, ikili ve çok tarafl› diplomasinin in-
san haklar›n› gelifltirece¤ini düflünüyorlar. Realistlerin tersine, ahlak ve moral (etik)
unsurlar›n önemini kavr›yor ve uluslararas› bar›fl› gelifltirece¤ine inan›yorlar.
Neoliberalizmle neorealizm karfl›laflt›r›ld›¤›nda baz› benzerlikler yakalamak Mutlak kazanç anlay›fl›nda
mümkündür. Her ikisi de uluslararas› sistemi anarfli olarak tan›ml›yorlar. Nas›l ula- taraflar, di¤erlerinin ne
kadar kazand›¤›na
fl›laca¤› konusunda farkl›l›klar olmakla beraber, her ikisi de uluslararas› iflbirli¤ini bakmazlar. Nispi kazanç
mümkün görüyorlar. Neoliberaller mutlak kazanç ve ortak ç›kar (ya da ç›karlar›n kavram›ysa rakip taraftan
daha fazla kazan›ld›¤›
uyumu) üzerinde dururken neorealistler, nisbi kazanç (relative gains) kavram› takdirde iflbirli¤inin anlam
üzerinde durmaktad›r. Devletlerin güvenlik kayg›s›n›n egemen oldu¤u bir ortam- kazand›¤› bir durumu
anlat›r.
da, devletlerin nisbi ç›kar peflinde koflmalar›ndan dolay›, neorealizm için anarfli, yi-
ne de uluslararas› iflbirli¤inin önünde önemli bir engeldir. Ayr›ca neorealizm ve
neoliberalizmin her ikisi de ekonomik ve askeri gücün önemini kabul etmekle bir-
likte, öncelik s›ralar›n› farkl› görürler (liberalizme göre ekonomik güç, realizme gö-
re askeri güç daha önemlidir). Her iki yaklafl›m da, 1945’den beri h›zla artan ulus-
lararas› rejimlerin önemine inan›rlar. Fakat atfedilen önem derecesi her ikisinde de
farkl›d›r (Kegley, 1995: 32; Grieco, 1995:152).
Neoliberallerin uluslararas› iliflkilere bak›fl›nda baflka baz› aç›lardan da neorealist-
lere benzedikleri görülmektedir. Neoliberaller de savafl›n (ola¤an görmeseler de)
uluslararas› iliflkilerin temel özelliklerinden biri oldu¤una ve uluslararas› sistemde
anarfli durumunun devam etti¤ine iliflkin neorealist görüflleri paylaflmaktad›rlar.
32 Uluslararas› ‹liflkiler Kuramlar›-I

SIRA S‹ZDE Neoliberal anlay›fla göre uluslararas› sistemin anarflik yap›s›nda savafllar›n maliyetini ar-
SIRA S‹ZDE
3 t›ran unsurlar nelerdir?

D Ü fi Ü N E L ‹ M L‹BERAL‹ZM
D Ü fi Ü N E L ‹ MVE ULUSLARARASI ‹fiB‹RL‹⁄‹
Modern geliflmifl demokrasiler ayn› zamanda refah devletleri olup, güç ve prestij
S O R U yerine ekonomikS O R Ugeliflme ve sosyal güvenlik konular›na a¤›rl›k vermektedirler. Bu
nedenle devletlerin birbirlerini potansiyel düflman olarak gördükleri için iflbirli¤in-
den kaç›nd›klar›na iliflkin realist savlara karfl› ç›kan liberaller, devletlerin birbirleri-
D‹KKAT D‹KKAT
ni uluslararas› güvenli¤i ve ülke içi refah› art›rmada iflbirli¤i yapabilecekleri ortak-
lar olarak gördüklerini belirtirler (Grieco, 1995:154).
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Uluslararas› alanda devletlerin davran›fllar›n› mikro ekonomik teori temelinde
piyasadaki firmalar›n davran›fllar›na benzeten R. Keohane, rasyonel davranan bi-
AMAÇLARIMIZ
! ! rimlerin kâr zarar hesab› yaparak kâr›n› maksimum k›lmay› sa¤layacak flekilde ha-
AMAÇLARIMIZ
reket etti¤ini, di¤er taraftan taraflar›n kay›p ya da kazanc›yla ilgilenmedi¤ini ifade
etmektedir. Neoliberalizme göre rasyonel bireycilik, maksimum fayda üzerinde
K ‹ T A P durmay› gerektirmektedir.
K ‹ T A P Bir devlet için söz konusu olan fayda, di¤er devletlerin
elde edece¤i fayda ile ba¤lant›l› olarak ele al›nmamaktad›r (Grieco, 1995:159).
Neoliberal ve neorealist teorinin uluslararas› yap›y› anarflik olarak tan›mlamala-
TELEV‹ZYON
r› bak›m›ndan yukar›da da belirtildi¤i gibi baz› benzerlikler bulunmaktad›r. Ancak
TELEV‹ZYON
sistemi yorumlama biçimleri farkl›laflmaktad›r. Neoliberaller de neorealistler gibi
anarfliyi bir ortak hükümetin yoklu¤u olarak görmekle beraber, liberaller esas ola-
rak anarfliyi, devletleri iflbirli¤ine zorlayacak, iflbirli¤inden kaç›nmay› önleyecek ya
‹NTERNET da vaatlere‹ Nyöneltecek
T E R N E T bir ortak otorite yoklu¤u ve bir üst kurumlaflma eksikli¤i ola-
rak alg›lamaktad›rlar. Oysa, neorealistlerde ortak hükümete ya da üst otoriteye, sa-
dece iflbirli¤ine teflvik etmesi ya da yönlendirmesi aç›s›ndan bak›lmamakta; daha
ziyade güç kullanmay›, güç kullanma tehdidinde bulunmay›, ya da bir devleti ifl-
gal etmeyi engellemesi aç›s›ndan bak›lmaktad›r. Di¤er bir ifadeyle do¤a durumu-
nu savafl durumu olarak gören Hobesiyen anlay›fl›n uzant›s› olan neorealizm, ulus-
lararas› ortam› (ve anarfliyi) güvenlik sorununun söz konusu oldu¤u, ya da devlet-
lere tek tek güvenlik sa¤layacak bir üst otoritenin bulunmad›¤› bir yap› olarak ni-
telemektedir. Do¤a durumunu, esas olarak, savafl durumu olarak görmeyen ve üst
otoriteyi, ancak özgürlüklerin daha iyi korunup geliflmesi için gerçeklefltirilen ifl-
birli¤inin sonucunda ortaya ç›kan bir yap› olarak düflünen Locke ve Rousseau’dan
esinlenen liberal yaklafl›m›n gere¤i olarak, uluslararas› ortamda merkezi otoriteye
atfedilen rol, devletler aras›nda iflbirli¤ine yöneltecek ve devletlerin ortak ç›kar pe-
flinde koflmalar›n› sa¤layacak ortam› sa¤lamakt›r.
Realistlere göre, biri Neorealistlere göre anarflik bir özelli¤e sahip olan böyle bir yap› içinde de dev-
devletlerin birbirlerini letlerin temel amaçlar› varl›klar›n› sürdürmektir. Realistler mutlak ç›kar ya da ka-
aldatabilece¤i olas›l›¤›,
di¤eri ise nisbi kazanç zançtan ziyade, göreceli kazanç üzerinde ›srar etmektedir. Devletler için mutlak
olgusu olmak üzere kapasitelerden ziyade, göreceli kapasiteler önemlidir. Kenneth Waltz, E. H. Carr,
iflbirli¤inin önünde iki
önemli engel bulunmaktad›r. Robert Gilpin ve Raymond Aron gibi realistlere göre, anarflik bir uluslararas› yap›-
da kendine güvenme olgusu, ister istemez, devletleri varl›¤›n› sürdürme sorunuy-
la karfl› karfl›ya b›rakt›¤› için, bir devletin nihai amac› kendi gücünü ço¤altmaktan
ziyade göreceli olarak kendini daha güçlü k›lacak politikalar izlemektir. Bu tür po-
litikalar, devletlerin kendi güçlerini art›r›rken di¤erlerinin gücünü de azalt›c› poli-
tikalar› olmal›d›r. (Grieco, 1995:160-61).
Ayr›ca realistlere göre, devletlerin, uluslararas› yap› içinde ayr› ayr›, birbirinden
kopuk birimler gibi düflünülerek, mutlak kazanc›n, taraflar› iflbirli¤ine teflvik ede-
2. Ünite - Liberalizm ve Yeni Liberalizm 33

ce¤i yönündeki liberal savlar yanl›flt›r. Çünkü; devletler, kendi kazançlar› kadar di-
¤erlerinin kazançlar›n› da önemserler. Daha aç›k bir ifadeyle bir devlet, di¤erinden
daha fazla kazanacaksa yani net bir kazanç sa¤layacaksa iflbirli¤ine girer. Tersin-
den ifade etmek gerekirse bir iflbirli¤ine girmeye karar veren bir devlet, di¤er tara-
f›n bundan göreceli olarak daha kazançl› ç›kaca¤›n› anlarsa bu iflbirli¤inden vaz-
geçer. Devletlerin böyle hareket etmesinde, uluslararas› anarflik yap› rol oynamak-
ta ve bunun neden oldu¤u güvensizlik ve varl›¤›n› sürdürme kayg›s›, devletlerin ifl-
birli¤ine gitmelerini zorlaflt›rmaktad›r. Devletler birbirlerine bugün için dost ama
yar›n için potansiyel düflman olarak bakt›klar›ndan, bir devlet için dost ülkenin
sa¤layaca¤› kazanç, flimdilik bir tehlike oluflturmasa bile, ileride düflman olmas›
halinde oldukça tehlikeli olabilir. Grieco’ya göre, (1995: 152-53) liberaller iflbirli¤i-
ni zorlaflt›ran bu önemli olguyu görmedikleri için, uluslararas› kurumsallaflman›n
önündeki engeli de görememifl oluyorlar. Neoliberaller uluslararas› anarfliyi, sava-
fl› do¤uracak bir tehlike olarak görmediklerinden, rakibin kazanc› üzerinde dur-
maktan ziyade kendilerinin sa¤lad›klar› kazanc› önemsiyorlar.
Realistlerin uluslararas› iliflkilere yönelik kötümser bak›fl aç›lar›n› kabul etme-
yen liberal kurumsalc›lardan, örne¤in fonksiyonalistler, Uluslararas› Çal›flma Örgü-
tü (ILO) gibi uzmanl›k kurulufllar›n›n iflbirli¤ini gelifltirici etkisi üzerinde durmak-
tad›r. Neofonksiyonalist teori de Avrupa Birli¤i (AB) gibi supranasyonal örgütlen-
meleri, ulusal devletlerin ulusal refah› art›rma amaçlar›n› bölgesel iflbirli¤iyle ger-
çeklefltirebilmelerine olanak sa¤layan yap›lar olarak görmektedir (Grieco,
1995:154). Bu anlamda karfl›l›kl› ba¤›ml›l›k teorisine göre, uluslararas› alanda çok
say›da konunun birbiriyle ba¤lant›l› hale gelmifl olmas›, uluslarafl›r› ve hükümetsel
olmayan koalisyonlar›n ve örgütlenmelerin kurulmas›na yol açt›¤› gibi, uluslarara-
s› kurumlaflmalar›n politik pazarl›k sürecine yönelik rolünü de art›rm›flt›r.
Yukar›da da ifade edildi¤i gibi neoliberaller, uluslararas› iflbirli¤i konusunda
geleneksel liberallerle ayn› düflünüyor, ancak realistlerin uluslararas› anarflinin ve
mahkûmun ikileminin iflbirli¤ini zorlaflt›rd›¤›na yönelik argümanlar›n› kabul etmi-
yorlar. Neoliberallere göre, mahkûmun ikilemi söz konusu olsa bile, devletleri ifl-
birli¤ine zorlayan etkenler, iflbirli¤i yapmamalar›n› gerektiren etkenlere göre çok
daha a¤›r bas›yor. Ayr›ca, oyunun tekrarlanmas› halinde karfl›l›kl› iflbirli¤ine daha
yatk›n hale gelecekleri varsay›larak, mahkûmun ikileminin koflullu iflbirli¤i olarak
ifade edilen duruma yol açaca¤› belirtilmektedir. Koflullu iflbirli¤i yapman›n getiri-
si, iflbirli¤inden kaç›nmaktan dolay› u¤ranacak zarardan ya da rakibin iflbirli¤inden
vazgeçme olas›l›¤›ndan kaynaklanacak kay›ptan daha fazla olunca, mahkûmun
ikilemi türü bir iliflkide dahi taraflar aras›nda iflbirli¤i anarfli ortam›na ra¤men ger-
çekleflebilir (Grieco, 1995: 156-58).
Neoliberallere göre, mahkûmun ikilemi durumu, realistlerin iddia ettikleri gibi
taraflar›n iflbirli¤ini engelleyen bir model de¤ildir. Tam tersine SIRA S‹ZDE üzerinde
yukar›da SIRA S‹ZDE
durulan tekrarlanma ve iliflkilerin aç›k yürümesi ve koflullu iflbirli¤i gibi olgular›n
yan›nda, di¤er taraf›n kazanc›ndan ziyade devletlerin rasyonel D Ü fibir
Ü N Eflekilde
L‹M kendi D Ü fi Ü N E L ‹ M
kazanc›yla ilgilenmesini ve kendi faydas›n› (kazanc›n›) maksimum k›lmas›n› sa¤la-
yan bir oyun türüdür. Oysa realistler, mahkûmun ikileminde, rasyonel düflünme-
S O R U S O R U
nin di¤er taraf›n kazanc›n› da hesap etmeyi gerektirdi¤ini iddia etmektedirler.

Oyun teorisine göre, taraflardan her biri, kendine en avantajl› pozisyonu


D ‹ K Ksa¤layacak
AT stra- D‹KKAT
tejiyle ilgilenir. Rakibin durumuyla ilgilenmesi ise onun da kendisi için en avantajl› stra-
tejiyi seçmek isteyece¤ini ve iflbirli¤inden kaç›nabilece¤ini varsaymas›ndan
SIRA S‹ZDE
kaynaklan›r. SIRA S‹ZDE
Toplam stratejilerde nispi kazanç üzerinden hareket etseler de ayr› ayr› izleyecekleri her

AMAÇLARIMIZ
! ! AMAÇLARIMIZ

K ‹ T A P K ‹ T A P

TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
34 Uluslararas› ‹liflkiler Kuramlar›-I

bir stratejide maksimum kazanç (ya da zarar›n minimuma düflürülmesi) do¤rultusunda


bir strateji izlerler. Elbette bunu yaparken rakibin kazanc›n› da minimuma indirmeye ça-
l›flarak dolayl› olarak nispi kazançlar›n› artt›rmay› hedeflerler (Ayr›nt› için Ünite 5’te
Oyun Teorisine bak›n›z)

Realist ve Marksist Ayr›ca realistlere göre, uluslararas› alandaki belirsizlik ortam›, devletlerin birbir-
paradigma taraf›ndan lerinin gelecekteki davran›fllar›n› tahmin etmesini engellemektedir. Çünkü; devlet-
benimsenen hegemonik
istikrar teorisine göre, lerin karar alma yap›lar›, siyasal liderleri ya da politik de¤erleri zaman içinde de¤i-
uluslararas› anarflinin söz flim gösterebilmektedir. Oysa neoliberallere göre ortak siyasal, ekonomik ve aske-
konusu oldu¤u bir yap›da,
iflbirli¤i ve düzenin ri ç›karlara yönelik olarak, özellikle liberal demokratik devletler aras›nda iflbirli¤i
sa¤lanmas› bir mümkündür. Ayr›ca devletleri karfl›l›kl› olarak iflbirli¤ine raz› edecek çok say›da
hegemonyan›n varl›¤›n›
gerektirmektedir. Ayr›ca bu faktör bulunmaktad›r. Özellikle kar›fl›k ç›karlar›n söz konusu oldu¤u iflbirli¤i sü-
düzenin devam› da reçlerinde vazgeçme ya da rakibe karfl› avantajl› hale gelmeye çal›flma gibi davra-
hegemonyan›n devam›na
ba¤l›d›r. Bu yaklafl›ma göre n›fllarda bulunman›n oran› daha az oldu¤undan, oyunun tekrar etmesi taraflar› ifl-
hegemonya, iflbirli¤ini birli¤ine daha fazla yönlendirmektedir.
kolaylaflt›rmaktad›r. Bununla
beraber Keohane’e göre, Ayr›ca neorealistlerden farkl› olarak, neoliberallere göre, uluslararas› iliflkileri
iflbirli¤ine dönük iliflkiler için tek bir oyun modeline indirgemek do¤ru de¤ildir. Çünkü; iliflkiler bazen mahkû-
hegemonya gerekli bir koflul
de¤ildir. Ayn› zamanda mun ikilemi gibi görünse de ço¤u zaman di¤er oyun modellerine benzemektedir.
iflbirli¤i bafllad›ktan sonra Ayr›ca savafllar›n ola¤an bir durum olmad›¤›, liberal devletler aras›nda ola¤an ola-
bunun devam› için de
hegemonyaya gerek yoktur. n›n iflbirli¤i oldu¤u vurgulanmaktad›r. Liberal teoriler realist teorilerden farkl› ola-
Di¤er bir ifadeyle iflbirli¤i rak devletleri liberal olup olmamalar›na göre ayr›flt›rmaktad›r. Liberal devletlerde
hegemonya sonras›nda da
devam edebilir (Keohane, kurumlar halk› temsil eder; toplum, medeni ve siyasal haklara sahiptir. Bu hakla-
1984: 31-39). r›n geliflmifl olmas›, o ülkede mülkiyet özgürlü¤ünün de ayn› oranda geliflmifl ol-
du¤u anlam›na gelmektedir (Stone, 1994: 459).

SIRA S‹ZDE Neoliberallere göre,


SIRA kurumsal iflbirli¤i nispi kazanç hesaplamalar›na nas›l engel olmaktad›r?
S‹ZDE
4
L‹BERAL‹ZM VE BARIfiIN KORUNMASI
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ügöre,
N E L ‹ M liberal ve demokratik ülkelerde savafl›n maliyeti, getirisinden
Liberal teoriye
daha fazla oldu¤undan ve toplumun tümünü etkileyece¤inden, savafl arzu edilen
S O R U bir durum de¤ildir.
S O R U Ayr›ca devletler aras›nda ekonomik iliflkilerin artmas›, devletle-
ri büyüme, tam istihdam ve fiyat istikrar› gibi amaçlar›n› gerçeklefltirirken birbirle-
rine ba¤›ml› hale getirmifltir. Dolay›s›yla karfl›l›kl› ekonomik ba¤›ml›l›k, savafl›n
D‹KKAT D‹KKAT
maliyetini artt›rd›¤› için savafl olas›l›¤›n›n azalmas›nda etkili olan önemli bir di¤er
faktördür. Uluslararas› karfl›l›kl› ba¤›ml›l›k devlet ve uluslararas› sistem düzeyinde
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
etkisini göstermektedir. Bu çerçevede devletler birbirlerine ba¤›ml›l›klar› artt›¤› öl-
çüde aralar›nda savafl ç›kma olas›l›¤› azalmaktad›r. Zira karfl›l›kl› ba¤›ml›l›kta dev-
AMAÇLARIMIZ
! ! letler aras›nda dinamik ekonomik güçlerin etkisi söz konusu olup, etkin ekonomik
AMAÇLARIMIZ
güçlerin deste¤ini kaybetme endiflesi tafl›yan bir devletin savafla baflvurma olas›l›-
¤› da düflüktür. Bir devletin ekonomik olarak kendi partneri durumundaki bir dev-
K ‹ T A P lete savafl açmas›,
K ‹ T A bundan P ülkedeki toplumsal gruplar›n hemen hepsinin zarar gö-
rece¤i ve etkilenece¤i anlam›na gelece¤inden devlet toplumsal deste¤i kaybetme
riskini göze alamaz. Yüksek ekonomik karfl›l›kl› ba¤›ml›l›¤a sahip olan liberal dev-
TELEV‹ZYON letler bir liberal
T E L E V ‹ bölge
Z Y O N (Bat›l› sanayileflmifl ülkeler gibi) oluflturmaktad›rlar (Stone,
1994: 461). Ayr›ca liberallere göre, nükleer silahlar›n varl›¤› ve kitlelerin savafl kar-
fl›t› oluflu, devletler için savafl›n maliyetini art›rd›¤›ndan savafl olas›l›¤› azalm›flt›r.
Liberal teoriyi savunanlar›n üzerinde durduklar› en önemli ögelerden birisi de
‹NTERNET özgürlü¤ün‹ Ngeliflmesinin,
TERNET bar›fl›n geliflmesini sa¤layaca¤›d›r. Buradan yola ç›karak
otoriter liderlerin, totaliter partilerin daha sald›rgan olduklar› ve savafla daha fazla
2. Ünite - Liberalizm ve Yeni Liberalizm 35

baflvurduklar› iddia edilmektedir. Liberal devletlerde ise bireysel haklar›n daha faz-
la geliflmifl oldu¤u, hukuk önünde bireyler eflit oldu¤u, ifade özgürlükleri ve özel
mülkiyet hakk› gibi di¤er haklardan yararland›klar› için, toplumlar taraf›ndan seçi-
len temsilciler savafla karfl› ç›kmaktad›r. Çünkü; savafl›n yükünü çeken bireyler, ge-
nellikle savafl› istemedi¤inden savafla karfl› olan hükümetleri tercih etmektedirler.
Ticari faaliyetler ve bunun sa¤lad›¤› imkânlardan yararlanmaksa ancak bar›fl›n sür-
mesine ba¤l›d›r. Bu nedenle liberal parlamenter sisteme sahip Bat›l› devletlerin ba-
r›fl› korumaya çal›flmas› do¤ald›r (Doyle, 1993: 262-63).
Liberal teoriye göre, özellikle liberal devletler aras›nda savafl olas›l›¤› oldukça
düflük olmakla beraber, liberal devletlerle liberal olmayan devletler aras›nda ya da
liberal olmayan devletlerin kendi aralar›nda savafl olas›l›¤› her zaman yüksektir. Li-
beral devletlerin aras›nda savafl ç›kma olas›l›¤›ysa karfl›l›kl› ba¤›ml›l›¤›n derecesine
ba¤l› olarak de¤iflmektedir. fiüphesiz bunlardan en s›k görüleni, liberal olmayan
devletler aras›ndaki savafllard›r. Bu iki uç aras›nda kalmakla beraber liberal devlet-
lerle liberal olmayan devletler aras›nda da savafllar yaflanabilir. (Stone, 1994: 461).
Stone’a göre (1994: 461) liberal devletlerin oluflturdu¤u bölgede (zone of libe-
ralism) savafl ç›kma olas›l›¤› neredeyse yok denecek kadar azd›r. Çünkü; bu böl-
gede yer alan ülkeler birbirleriyle iliflkilerini realistlerin öngördükleri gibi nispi ka-
zanç temeline göre yürütmezler. Bunun en önemli nedeni güvenlik kayg›s›n› orta-
dan kald›rm›fl olmalar›d›r. Bu bak›fl aç›s›na göre, bu bölgede güç art›k gündemden
kalkm›fl, d›fl politikada fliddet ve fliddet araçlar› geçerlili¤ini yitirmifltir. Uluslararas›
karfl›l›kl› ba¤›ml›l›k, toplumsal güçleri de birbirine ba¤›ml› hale getirdi¤i için, libe-
ral olmayan politikalar› takip eden hükümet ve siyasal partilere ilk seçimde oy ve-
rilmeyerek cezaland›r›lmakta ya da ekonomik aktivitelerini daha liberal devletlere
kayd›rmaktad›rlar. Üretim faktörlerinin ve yat›r›m araçlar›n›n afl›r› hareketli hale
gelmifl olmas›, devletlerin ekonomi üzerindeki denetimlerini zay›flatm›fl, devletler
makroekonomik politikalar›n› ve ekonomik hedeflerini, uluslararas› iflbirli¤i ol-
maks›z›n gerçeklefltiremez hale gelmifllerdir (Stone, 1994: 462). Bu nedenler, dev-
letin d›fl politika davran›fllar›nda ulusal güçlerle uzlaflmas›n› ve uluslararas› güçler-
le iflbirli¤i yapmas›n› gerektirmektedir.
Schumpeter’›n liberal pasifizmine göre, liberal kurumlar›n geliflmesiyle ve kapi-
talist bir yap›ya sahip olan liberal ilkelere dayal› demokratik ülkelerin artmas›yla
savafllar›n azalmas› söz konusu olacakt›r. Schumpeter, 1919’da kaleme ald›¤› “Em-
peryalizmin Sosyolojisi” (Sociology of Imperialism) adl› çal›flmas›nda liberal ku-
rumlar›n ve ilkelerin, savafl ve sald›rganl›¤› engelledi¤ini savunmaktad›r. Schumpe-
ter, kapitalizm ve demokrasi aras›ndaki iliflkinin liberal pasifizmin temellerini olufl-
turdu¤una dikkat çekmekte; emperyalizmin, s›n›rs›z geniflleme arzusunun bir d›fla
vurumu oldu¤unu ve temelinde atavizmin bulundu¤unu ifade etmektedir. Modern
emperyalizmin üç nedeni üzerinde duran Schumpeter’a göre bunlar, savafl maki-
nas›, sald›rganl›k iç güdüsü ve tekelcili¤in ihrac›d›r.
Schumpeter, savafl makinas›n›n bir kere gelifltikten sonra devletlerin d›fl politi-
kalar›n› denetim alt›na ald›¤›n› iddia etmektedir. Savafllar›n ortaya ç›kard›¤› silahla-
r›n varl›¤›n› sürdürebilmek için yine savafllar› gerektirdi¤ini, bu k›s›r döngü içinde
silahlar›n, bir anlamda kendi yaflamlar›n› sürdürmek için devletlerin d›fl politikala-
r›n› denetim alt›na ald›¤›n› ifade etmektedir. Di¤er taraftan sald›rganl›k içgüdüsü
asl›nda ilkel bir karakter olarak nitelenmektedir. Ayr›ca, modern tekelci kapitaliz-
min ihrac›nda yeni pazarlar› ele geçirmek için emperyalist genifllemecili¤e baflvu-
rulmaktad›r. Ancak savafl›n ve emperyalizmin irrasyonel bir davran›fl oldu¤unu ifa-
de eden Schumpeter’a göre, tümünün temelinde atavist toplumsal kültürün kal›n-
t›lar› bulunmaktad›r.
36 Uluslararas› ‹liflkiler Kuramlar›-I

Schumpeter, kapitalizm ve demokrasiyi bar›fl› teflvik eden unsurlar olarak gör-


mekte; hatta daha da ileriye giderek, bunlar› emperyalizmin panzehiri gibi sun-
maktad›r. Yani demokrasi ve kapitalizmin geliflmesiyle emperyalizmin kaybolaca-
¤› iddias› söz konusudur. Toplumun demokratikleflmesiyle bireylerin daha rasyo-
nel düflüneceklerini ifade eden Schumpeter, demokrasinin geliflmesiyle savafl e¤i-
limlerinin de azalaca¤›n› ileri sürmektedir. Bu flekilde insanlar›n enerjilerinin üreti-
me aktar›laca¤›, endüstriyel yaflam›n insanlar› daha fazla hesap yapmak zorunda
b›rakaca¤› ve bireycili¤in artaca¤› ileri sürülerek, kapitalizmin geliflmesinin emper-
yalizme ve savafla engel olaca¤› tezi temellendirilmeye çal›fl›lmaktad›r. Daha rasyo-
nel düflünen bireylerinse demokratik hükümetleri iflbafl›na getirece¤i ve tüm bu
nedenlerden ötürü demokratik kapitalizmin bar›fl› teflvik edece¤i savunulmaktad›r
(Kegley, 1993: 135).
Temelleri Kant’a dayanan liberal uluslararas›c›l›k anlay›fl›na göreyse liberal devlet-
ler, genelde bar›fl ve iflbirli¤ine daha yatk›nd›rlar. Bunlar›n da hem kendi aralar›nda
hem de liberal olmayan devletlerle aralar›nda zaman zaman çat›flmalar yaflanm›flt›r.
Ancak bunlar nihai aflamada anlaflmayla sonuçlanm›fl ve liberal olmayan devletlere
karfl› iflbirli¤i yapabilmifllerdir. ‹ngiltere ve Amerika Birleflik Devletleri (ABD) aras›n-
daki 1776’daki savafltan sonra 1783’de ‹ngiltere’nin ABD’yi tan›mas›; ‹ngiltere ve Fran-
sa’n›n aralar›ndaki sömürge mücadelesine ra¤men Almanya karfl›s›nda I. Dünya Sa-
vafl› s›ras›nda iflbirli¤ine gidebilmeleri; Almanya karfl›s›nda ABD’nin I. Dünya Sava-
fl›’nda ‹ngiltere ve Fransa yan›nda yer almas›, ‹talya’n›n önce Almanya ile anlaflmas›-
na ra¤men 1915’te ‹ngiltere ve Fransa ile anlaflarak liberal devletler yan›nda savaflma-
ya bafllamas›; ABD’nin II. Dünya Savafl› sonras› dönemde di¤er liberal devletlerle bafl-
ta NATO’nun kurulmas› olmak üzere bar›fl ve güvenli¤ini korumak için anlaflmalar
imzalamas› gibi örnekler bu argüman› desteklemek için kullan›lmaktad›r.
Liberal devletler aras›nda savafl›n pek s›k rastlanan bir durum olmad›¤›, bu dev-
letlerin birbirleriyle ancak yaklafl›k 200 y›ll›k aralarla savaflt›klar›, feodal, faflist, ko-
münist, totaliter ve otoriter ülkeler içinse böyle bir fleyin söz konusu olmad›¤› ifa-
de edilmektedir. Liberal devletlerin zaman zaman liberal olmayan devletlerle sa-
vaflmak zorunda kalmalar›n›n da bir zorunluluktan kaynakland›¤› ve ço¤u zaman
bir sald›r›ya u¤rad›klar› için gündeme geldi¤i iddia edilmektedir. Kant’›n anlay›fl›
çerçevesinde, liberal devletlerin kendi aralar›nda bar›fl ve iflbirli¤ini kolayl›kla ge-
lifltirebileceklerine, kendi aralar›nda yapt›klar› anlaflmalarla bir bar›fl ve iflbirli¤i fe-
derasyonunu oluflturabileceklerine dikkat çekilmifl ve ebedi bar›fl›n gerçekleflebi-
lece¤i üzerinde durulmufltur. Demokratik ülkelerin artmas› durumunda, uluslara-
ras› ortam›n daha bar›flç› olaca¤› savunulmufltur.
Demokrasinin geliflmesinin devletlerin sald›rganl›klar›n› azaltt›¤› liberalizmin
temel savlar›ndan biridir. Çok say›da örnekle bu kan›tlanmaya çal›fl›lmaktad›r. Bu
çerçevede, Latin Amerika ülkelerinden Kosta Rika ile Panama, Bolivya ile Paragu-
ay, Peru ile Ekvator ve Honduras ile El Salvador’un XX. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda
sürekli savafl halinde oldu¤una dikkat çekilmektedir. Bunlardan birisi de Arjan-
tin’deki askeri yönetimin ‹ngiltere karfl›s›nda 1982’deki Falkland maceras› olmufl-
tur. Fakat bütün bu savafllar yaflan›rken bu ülkelerin diktatörlüklerle yönetildi¤ine
dikkat çekilmekte, ayn› dönemde geliflmifl demokrasiler aras›nda savafllar›n yaflan-
mad›¤› ileri sürülmektedir.
Nitekim Bat› Yar›küresi’nde 1980’lerde demokrasinin geliflmesiyle beraber ça-
t›flmalar azalmaya bafllam›fl ve bu bölgede neredeyse kan›ksanm›fl olan savafllar
art›k yaflanmaz olmufltur. Bu noktadan hareketle ABD D›fliflleri (eski) Bakan› War-
ren Christopher’›n da belirtti¤i gibi, art›k büyük devletlerden hiçbiri, di¤erini bir
askeri tehdit olarak görmüyor. Günümüzde de ABD ile Rusya ve Çin aras›nda hat-
2. Ünite - Liberalizm ve Yeni Liberalizm 37

ta ‹ngiltere, Fransa, Almanya ya da Japonya aras›nda baz› sorunlar bulunmaktay-


sa da bu sorunlar dünya politikas›n› polarize edecek nitelikte görülmemektedir
(Talbott, 1995:7-10).
Serbest piyasa ekonomisinin yay›lmas›, ticaretin serbestleflmesi ve demokrasi-
nin geliflmesi uluslararas› istikrar aç›s›ndan bir güvence olarak de¤erlendirilmeye
bafllanm›flt›r. Bugün dünyada bafll›ca büyük ekonomik ve askeri güçlere bak›ld›-
¤›nda, bunlar›n çok partili sistemi ve serbest piyasa ekonomisini benimsemifl ülke-
ler olduklar› görülüyor. ‹flte bu aç›dan, belki de hakl› olarak, acaba So¤uk Savafl›n
sona ermesi mi demokrasi ve piyasa özgürlü¤üne neden oldu, yoksa bunlar m› So-
¤uk Savafl› sona erdirdi sorusu sorulmaktad›r. ‹kincisi do¤ru kabul edildi¤inde
özellikle büyük devletler aras›nda bir çat›flman›n yaflanmas› ancak bu ülkelerden
birinin geri dönerek, yani serbest ticaret, aç›k toplum ve serbest piyasa mant›¤›n-
dan uzaklaflarak, totaliter bir yap›ya ve emir komuta ekonomisine geri dönmesi
durumunda m› söz konusu olacakt›r?
Ancak bir noktay› gözden kaç›rmamakta yarar var. Özellikle geliflmifl demokra-
siler aras›nda savafl›n yaflanmayabilece¤i ileri sürülebilir. Fakat ülkelerin bu nokta-
ya bir gecede gelemeyeceklerini de göz ard› etmemek ve bu sürecin ülkeler aç›-
s›ndan sanc›l› olabilece¤ini unutmamak gerekir. ‹flte Mansfield ve Snyder (1995: 5-
38) “Demokratikleflme ve Savafl Tehlikesi” (Democratization and the Danger of
War) adl› makalelerinde bu noktaya dikkat çekiyorlar ve demokratikleflme süreci-
ni yaflayan ülkelerin bu geçifl döneminde d›fl politikada sald›rgan bir tav›r içinde
olabilece¤ini söylüyorlar. Hatta bu ba¤lamda geçifl demokrasilerinde savafla bafl-
vurma e¤iliminin fazla olmas›na örnek olarak da S›rbistan ile H›rvatistan, Azerbay-
can ile Ermenistan aras›nda yaflanan çat›flmalar ve Rusya’n›n Çeçenistan’a müdaha-
lesi gösterilmektedir.
Bu çerçevede, daha da önemlisi demokratikleflen ülkelerin geçifl sürecinde sa-
dece geliflmifl demokrasilere göre de¤il, ayn› zamanda geliflmifl otokrasilere göre
de daha fazla savafl e¤ilimi içinde oldu¤u ileri sürülmektedir. Örne¤in; Rusya gibi
otokrasiden demokrasiye geçen ülkelerde süreç bir kere bafllad›ktan sonra bu sü-
reci geri döndürmeye çal›flmak bile savafla girme olas›l›¤›n› azaltmamaktad›r. Öyle
ki demokrasiden yeniden otokrasiye kaym›fl rejimlerde savafla baflvurma olas›l›¤›,
rejiminde herhangi bir de¤ifliklik olmam›fl olan ülkelerden daha yüksek oldu¤u ka-
bul edilmektedir. Bunun, tarihte böyle oldu¤u ve bugün için de geçerli oldu¤u dü-
flünülmektedir. Gerekçesi ortaya konurken de demokrasiye geçiflin bafllamas›yla
beraber, konumlar›n› kaybetme korkusunu yaflayan eski rejimin seçkin s›n›f›n›n,
otokrasiyi yeniden geri getirece¤i beklentisiyle savafltan büyük yarar umdu¤u be-
lirtilmektedir. Hatta bu seçkin s›n›f›n, kendi pozisyonlar›n› korumak yolunda kitle-
leri harekete geçirmek amac›yla ço¤u zaman “ulusçuluk” söylemlerini kulland›kla-
r› ifade edilmektedir. Ancak bu flekilde bir kere harekete geçirilen kitleleri durdur-
mak mümkün olmamakta ve savafl kaç›n›lmaz hale gelmektedir.
Doyle ise uluslararas› iliflkiler tarihinin liberal devletlerin de bir sald›r› savafl›na
girifltikleri y›¤›nla örnekle dolu oldu¤unu düflünmektedir. ‹ngiltere ve Fransa’n›n
XIX. yüzy›lda Afrika’da girifltikleri sömürge savafllar›, ABD ile Meksika aras›nda
1846-1848 aras›nda söz konusu olan savafllar ve Amerikal›lar›n yerlilere karfl› yü-
rüttü¤ü savafllar ve yine Amerika’n›n II. Dünya Savafl› sonras› dönemde birçok ül-
keye askeri müdahalede bulunmas› ilk akla gelen örneklerdir (Doyle, 1993: 268).
Doyle’un çal›flmas›ndan sonra ABD’nin 2003’te Irak’› iflgalinde her ne kadar, bir ta-
rafta otoriter bir yönetimin söz konusu oldu¤u bir devlet olsa da uluslararas› top-
lumun meflru saymad›¤› tek tarafl› bir müdahale olmufltur.
38 Uluslararas› ‹liflkiler Kuramlar›-I

Özet

!
A M A Ç
Liberalizmin temel kavramlar›n› tan›mlamak;
!
A M A Ç
Liberalizmin temel varsay›mlar›n› aç›klamak;
1 2
Liberalizm, belli amaç ve idealleri olan bir siya- Liberalizm bireyin özgürlü¤ünü temel alan bir
sal düflünce gelene¤ini temsil etmektedir. Libera- yaklafl›md›r. Bireyin haklar›na dokunulamaz, hiç-
lizm, bir ideoloji olarak, özellikle ‹ngiltere ve bir koflulda s›n›rlanamaz ve ortadan kald›r›lamaz.
Amerika Birleflik Devletlerinde XVIII. ve XIX. Liberalizme göre, insan özgür b›rak›l›rsa kendi
yüzy›l siyasal ve ekonomik düflünce tarihinde et- için en iyi olana karar verebilir. Liberalizmin te-
kili olmufltur. Klasik liberal düflünce, eflitlik, ras- mel varsay›mlar›ndan biri de mülkiyet hakk›n›n
yonellik, özgürlük ve mülkiyet kavramlar› kutsall›¤›d›r. Yaflam hakk› ve mutlu olma hakk›
üzerine infla edilmifltir. Asl›nda liberalizm, ayd›n- gibi, bireyin mülkiyet hakk› da dokunulmaz hak-
lanma ça¤›n›n fiozoflar›n›n temel felsefelerini lardand›r. Liberal devlette birey devlet ile yapt›¤›
oluflturmufltur. Ayd›nlanma ça¤› dendi¤inde 1688 sözleflme karfl›l›¤›nda özgürlü¤ünün korunmas›-
ile 1789 y›llar› aras›n› kapsayan dönem akla gel- n› garanti alt›na al›r. Halk, devlete ve kendini yö-
mektedir. ‹ngiltere’den J. Locke, ‹skoçya’dan Da- netenlere, yönetme gücü ve yetkisi verse de ege-
vid Hume ve Adam Smith, Fransa’dan Montesqu- menlik, genel iradeyi temsil eden halk›n kendisi-
ieu, Voltaire ve Almanya’dan Immanuel Kant bu ne aittir ve terk edilmez. Bireyin temel al›nd›¤› li-
döneme damgas›n› vuran bilim adamlar› aras›n- beral düflüncede, toplum ve bireyin ç›karlar› bir-
da yer almaktad›r. Liberalizme göre, tüm insanlar birine ba¤lanmaktad›r. Kendi için çal›flan birey,
eflit yarat›lm›fllard›r. Yaflama hakk›, özgür olma toplum için de çal›flm›fl olmaktad›r. Buradan yo-
ve mutlulu¤unu sürdürme hakk› gibi birtak›m la ç›karak, kendi halk›na hizmet eden bir devle-
dokunulmaz haklarla donat›lm›fllard›r. Kaynakla- tin, insanl›¤a da hizmet etti¤i kabul edilmektedir.
r›n ve zenginli¤in eflit da¤›t›ld›¤› anlam›na gel- Liberallere göre, savafllar› önlemenin önemli bir
meyen f›rsat eflitli¤i kavram›, XIX. yüzy›l libera- yolu, kamuoyuna kendisini ifade etme olana¤›n›
lizminin birinci temel kural›n› oluflturmufltur. Li- vermektir. Bu da ancak demokratik cumhuriyet-
beralizmin ikinci kural›; bireyin do¤al gereksi- lerin yayg›nlaflt›r›lmas›yla gerçeklefltirilebilir. Li-
nimlerini rasyonel yollarla karfl›lama ve isteme beralizme göre, bir devletin savafla s›k baflvur-
kapasitesine sahip oldu¤u ilkesidir. Do¤ru ve ah- mas› entellektüel bir topluma sahip olmamas›na
laksal eylemin akla dayanaca¤›n› öngören yakla- ba¤l›d›r. Dolay›s›yla toplumlardaki e¤itim sevi-
fl›ma rasyonalizm denmifltir. Liberalizme göre yelerinin yükseltilmesi uluslararas› bar›fl› sa¤la-
kifli çevresinde olup biten fiziksel ve toplumsal mada önemli bir unsurdur.
gerçekleri kavrayacak kapasiteye sahiptir. Dola-
y›s›yla birey, kendini gelifltirme yetisine sahiptir.
Kendine güvenen ve bu kapasiteye sahip olan
insana, kendi mutlulu¤unu arama hak ve özgür-
lü¤ü tan›nmal›d›r. Üçüncü ilke; bireyin temel al›n-
mas› ve özgürlefltirilmesidir. Toplumsal politika-
n›n amac›, bireyin özgürlü¤ünü ve özerkli¤ini
geniflletmektir. En iyi toplum, bireye daha fazla
özgürlük tan›yan toplumdur. Liberalizmin dör-
düncü ilkesi; özel mülkiyetin önemidir. Özel mül-
kiyet sayesinde birey, özel amaçlar›na ulaflabilir,
bireyselli¤ini ve mutlulu¤unu gerçeklefltirebilir.
Bu durum, bireyi çal›flmaya teflvik eder, çal›flma-
s› sayesinde birey, sadece kendisinin de¤il, ayn›
zamanda toplumun zenginleflmesini de sa¤lar.
2. Ünite - Liberalizm ve Yeni Liberalizm 39

!
A M A Ç
Demokrasinin, birey özgürlü¤ünün garanti alt›- maktad›r. Özellikle kar›fl›k ç›karlar›n söz konusu
3 na al›nd›¤› siyasal sistemlerde var oldu¤unu oldu¤u iflbirli¤i süreçlerinde vazgeçme ya da ra-
ay›rt etmek; kibe karfl› avantajl› hale gelmeye çal›flma gibi
Liberalizme göre, bireye ve temel özgürlükleri- davran›fllarda bulunman›n oran› daha az oldu-
nin korunmas›na dayal› yönetimlerde, vazgeçil- ¤undan, oyunun tekrar etmesi taraflar› iflbirli¤i-
mez iradeleriyle özgür ve eflit insanlar›n, karfl›l›k- ne daha fazla yönlendirmektedir.
l› olarak anlaflarak, bir devlet kurma haklar› var-
d›r. Egemenlik halk›nd›r. Kararlar oylanarak de- !A M A Ç
Liberal teorilerin, kurumsal iflbirli¤inin ve bar›-
mokratik yolla al›nmal›d›r. Kifli bencil ç›karlar› 5 fl›n tesisine iliflkin yaklafl›m›n› aç›klamak;
için de¤il, ortak yarar için oy verir. Zira halk iyi- Liberal teorilere göre; liberal ve demokratik ül-
dir ve iyi olan için oy kullanacakt›r. Halk devle- kelerde savafl›n maliyeti, getirisinden daha fazla
te ve kendini yönetenlere, yönetme gücü ve yet- oldu¤u için ve sonuçlar› toplumun tümünü etki-
kisi verse de egemenlik, genel iradeyi temsil eden leyece¤inden savafl arzu edilen bir durum de¤il-
halk›n kendisine aittir ve terk edilmez. Liberal dir. Devletler aras›nda ekonomik iliflkilerin art-
devlet anlay›fl›na göre, devlet ve birey aras›nda mas›, devletleri büyüme, tam istihdam ve fiyat is-
benzerlikler bulunmaktad›r. Liberal bir devlet te- tikrar› gibi amaçlar›n› gerçeklefltirirken birbirleri-
orisinde tüm bireyler eflit yarat›l›r ve Tanr› tara- ne ba¤›ml› hale getirmifltir. Karfl›l›kl› ekonomik
f›ndan verilmifl yaflama, özgürlük ve mutlu olma ba¤›ml›l›k, hem savafl›n olumsuz etkisini artt›ran,
gibi do¤ufltan dokunulmaz haklara sahiptir. Bi- hem de savafl olas›l›¤›n›n azalmas›nda etkili ol-
rey bu haklar›n› güvence alt›na almas› için dev- du¤u düflünülen önemli bir faktördür. Uluslara-
leti oluflturmufltur ve devlet, gücünü yönetti¤i bi- ras› karfl›l›kl› ba¤›ml›l›k ve iflbirliklerinin kurum-
reylerden al›r. Ayn› flekilde tüm devletler de eflit- sallaflmas›, devlet ve uluslararas› sistem düzeyin-
tir ve var olma, ba¤›ms›zl›k ve ulusal ç›karlar›n› de etkisini göstermektedir. Devletlerin birbirleri-
koruma gibi birtak›m dokunulmaz haklara sa- ne ba¤›ml›l›klar›n›n artt›¤› ölçüde, aralar›nda sa-
hiptir. vafl ç›kma olas›l›¤› da azalmaktad›r.

!
A M A Ç
Liberal devletler aras›nda uluslararas› iflbirli¤ini
4 gerçeklefltirmenin daha kolay oldu¤unu de¤er-
lendirmek;
Liberallere göre, uluslararas› iliflkilerde kurum-
sallaflma hem belirsizlik ve korkuyu azaltt›¤›n-
dan, hem de uluslararas› e¤itim ve etkileflim, yan-
l›fl bilgilenme ve yanl›fl alg›lamadan kaynakla-
nan korku ve düflmanl›¤› en aza indirdi¤inden
iflbirli¤i olanaklar› artm›flt›r. Bilgi ve teknolojinin
yay›lmas›, iletiflimin küreselleflmesi, insanlar›n
beklentilerini art›rm›flt›r. Liberaller anarfliyi, dev-
letleri iflbirli¤ine zorlayacak, iflbirli¤inden kaç›n-
may› önleyecek ya da vaatlere yöneltecek bir or-
tak otorite yoklu¤u ve bir üst kurumlaflma eksik-
li¤i olarak alg›lamaktad›rlar. Uluslararas› ortam-
da merkezi otoriteye atfedilen rol, devletleri ifl-
birli¤ine yöneltecek ve devletlerin ortak ç›kar
peflinde koflmalar›n› sa¤layacak ortam› olufltu-
rmakt›r. Neoliberallere göre, ortak siyasal, eko-
nomik ve askeri ç›karlara yönelik olarak özellik-
le liberal demokratik devletler aras›nda iflbirli¤i
mümkündür. Ayr›ca devletleri karfl›l›kl› olarak
iflbirli¤ine raz› edecek çok say›da faktör bulun-
40 Uluslararas› ‹liflkiler Kuramlar›-I

Kendimizi S›nayal›m
1. Afla¤›dakilerden hangisi, liberal düflüncenin argü- 6. Kendisi için çal›flan bireyin toplum için de fayda üre-
manlar›ndan biridir? tece¤i anlay›fl›, liberal teoride afla¤›daki kavramlardan
a. Devlet kamuoyundan ba¤›ms›z ve kendi bafl›na hangisiyle ifade edilmektedir?
hareket eden bir üst otoritedir. a. Ç›karlar›n uyumu
b. Uluslararas› iliflkiler sistem düzeyinde incelen- b. Mutlak kazanç
melidir. c. Nispi kazanç
c. Rasyonel düflünen insan, özgürlüklerini koru- d. Göreceli kazanç
mak ve gelifltirmek için üst otoriteye (devlete) e. Güçler ay›r›m›
ihtiyaç duyar.
d. Uluslararas› sistemin anarflik yap›s› iflbirli¤inin 7. Uluslararas› iliflkilerin simule edildi¤i oyun modelle-
kurumsallaflmas›n› zorlaflt›r›r. rinden mahkumun ikilemi için liberal bak›fl aç›s›yla,
e. Uluslararas› iliflkilerin temel konusu güvenlik ve afla¤›dakilerden hangisi söylenemez?
çat›flmad›r. a. Koflullu iflbirli¤i, iflbirli¤i yapmamaktan kaynak-
lanacak zarar› engeller
2. Afla¤›daki düflünürlerden hangisi, liberal kuram›n b. Rakibin iflbirli¤inden vazgeçme olas›l›¤› taraflar›
temsilcilerinden de¤ildir? iflbirli¤ine yönlendirir
a. Adam Smith c. Rasyonel hesaplarla taraflar kendi kazançlar›n›
b. Hugo Grotius ön plana ç›karabilir
c. Jean Jacques Rousseau d. ‹flbirli¤inde her zaman göreceli kazançlar dikka-
d. Thomas Hobbes te al›n›r
e. Immanuel Kant e. Maksimum kazanç anlay›fl›yla taraflar kendi za-
rarlar›n› en aza indirmeye çal›fl›rlar
3. Afla¤›daki ifadelerden hangisi klasik liberalizmin,
“bireyin özgürlü¤üne” dayal› temel yaklafl›m›yla çeliflir? 8. Liberalizme göre, demokratik ülkeler için savafl›n ma-
a. Yaflam hakk›, mülkiyet hakk› gibi temel haklar liyetini art›ran temel faktör afla¤›dakilerden hangisidir?
dokunulmazd›r. a. Nükleer silahs›zlanma
b. Üst otoritenin olmad›¤› do¤a durumu zorlama b. Karfl›l›kl› ba¤›ml›l›k
ve eflitsizlik ortam›d›r. c. Pasifizm
c. Demokratik cumhuriyetler savafla baflvurmazlar. d. Uluslararas› örgütler
d. Hukuk, ortak r›zayla ve bireylerin haklar›n› ko- e. Vergiler
rumak için oluflturulur.
e. Kamuoyunun siyasete kat›l›m›, ortak ç›karlar›n 9. Afla¤›dakilerden hangisi liberal pasifizmin temel kav-
uyumlaflt›r›lmas› için gereklidir. ramlar› aras›nda yer almaz?
a. Demokrasi
4. Afla¤›dakilerden hangisi, uluslararas› liberal teorinin b. Kapitalizm
varsay›mlar›ndan biri de¤ildir? c. Serbest piyasa ekonomisi
a. Ulusal bask› gruplar› ve uluslararas› örgütlerin de d. Emperyalizm
aktör olarak dikkate al›nmas› gerekti¤i e. Bireycilik
b. ‹ç politika ve d›fl politika konular›n›n bir arada
incelenmesi gerekti¤i 10. Afla¤›daki ifadelerden hangisi liberal uluslararas›c›-
c. Uluslararas› iliflkilerde kurumsallaflman›n iflbirli¤i l›k anlay›fl›n› tan›mlamaktad›r?
olanaklar›n› gelifltirdi¤i a. Uluslararas› örgütler istikrar› sa¤lar
d. Devletlerin uluslararas› iflbirliklerde her zaman b. Geliflmekte olan demokrasilerde savafl e¤ilimi
nispi (göreceli) kazanç hesab› yapt›¤› fazlad›r
e. Uluslararas› iliflkilerde ekonomik konular›n en az c. Serbest piyasa ekonomisi rekabeti ve çat›flmay›
siyasi ve güvenlik konular› kadar önemli oldu¤u do¤urur
d. Karfl›l›kl› ba¤›ml›l›¤›n artmas› savafl riskini artt›r›r.
5. Afla¤›daki teorilerden hangisi liberal kurumsalc› yak-
e. Liberal devletler bar›fl ve iflbirli¤ine daha yatk›nd›r
lafl›mlar aras›nda say›lamaz?
a. Fonksiyonalizm
b. Karfl›l›kl› ba¤›ml›l›k
c. Uluslararas› rejim teorisi
d. Çok tarafl›l›k teorisi
e. Hegemonik istikrar teorisi
2. Ünite - Liberalizm ve Yeni Liberalizm 41

Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar›


1. c Yan›t›n›z yanl›fl ise, “Klasik Liberalizm ve Te- S›ra Sizde 2
mel Varsay›mlar›” konusunu yeniden gözden Realizme göre uluslararas› sistemde ortak ve merkezi
geçiriniz. bir otorite olmamas› devletleri kendi güvenlikleri konu-
2. d Yan›t›n›z yanl›fl ise, “Liberal Düflüncenin Felsefi sunda kendi bafllar›na hareket etme durumunda b›rak-
Temelleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz. maktad›r. Uluslararas› iflbirli¤i ancak devletlerin ç›karla-
3. b Yan›t›n›z yanl›fl ise, “Klasik Liberalizm ve Te- r› do¤rultusunda ve ço¤u zaman göreceli kazanç du-
mel Varsay›mlar›” konusunu yeniden gözden rumlar› da dikkate al›narak yap›l›r. Liberaller ise siste-
geçiriniz. min anarflik yap›s›n›n devletleri daha fazla iflbirli¤ine
4. d Yan›t›n›z yanl›fl ise, “Uluslararas› Liberal Teo- yönlendirdi¤ini ve farkl› alanlarda gerçekleflen iflbirlik-
ri/Neoliberalizm” konusunu yeniden gözden lerinin kurumsallaflmas›yla, devletlerin birbirlerine ba-
geçiriniz. ¤›ml› hale geldiklerini aç›klarlar. Bu karfl›l›kl› ba¤›ml›-
5. e Yan›t›n›z yanl›fl ise, “Uluslararas› Liberal Teo- l›k, savafl olas›l›¤›n› da azaltarak devletlerin güvenlik
ri/Neoliberalizm ve Liberalizm ve Uluslararas› paradoksunu k›rmaktad›r. Realistler, anarflinin iflbirli¤i-
‹flbirli¤i” konular›n› yeniden gözden geçiriniz. ni engelledi¤ini savunurken, liberaller anarflinin devlet-
6. a Yan›t›n›z yanl›fl ise, “Uluslararas› Liberal Teo- lerin iflbirli¤ine yol açan temel faktör oldu¤unu savu-
ri/Neoliberalizm ve Liberal Düflüncenin Felsefi nurlar.
Temelleri” konular›n› yeniden gözden geçiriniz.
7. e Yan›t›n›z yanl›fl ise, “Liberalizm ve Uluslararas› S›ra Sizde 3
‹flbirli¤i” konusunu yeniden gözden geçiriniz. Neoliberaller, demokratik devletlerin hem halk›n ege-
8. b Yan›t›n›z yanl›fl ise, “Liberalizm ve Bar›fl›n Ko- menli¤ine dayal› yönetim anlay›fl› hem de devletler ara-
runmas›” konusunu yeniden gözden geçiriniz. s› karfl›l›kl› ba¤›ml›l›k nedeniyle bar›flç›l çözüm yollar›-
9. d Yan›t›n›z yanl›fl ise, “Liberalizm ve Bar›fl›n Ko- n› tercih ederek, savafla baflvurmayacaklar›n› savunur-
runmas›” konusunu yeniden gözden geçiriniz. lar. Farkl› alanlarda kurumsallaflan devletler aras› iflbir-
10. e Yan›t›n›z yanl›fl ise, “Liberalizm ve Bar›fl›n Ko- li¤i ve, uluslararas› rejimlerin getirdi¤i ortak kazançlar,
runmas›” konusunu yeniden gözden geçiriniz. devletleri savafl tercihinden uzaklaflt›r›r. Neoliberalizme
göre demokratik devletler ve halklar savafl›n tahribat
derecesi konusunda bilinçli olup, savafl karfl›t›d›r.

S›ra Sizde Yan›t Anahtar› S›ra Sizde 4


S›ra Sizde 1 Devletler aras› iliflkileri mahkûmun ikilemiyle aç›klayan
Uluslararas› sistem kavram›, uluslararas› iliflkilerin ege- realistler, nispi kazanç üzerinde durarak, taraflardan
men devletler aras› iliflkiler olarak alg›land›¤›, uluslara- her birinin di¤erinin daha fazla kazanaca¤›n› düflünme-
ras› toplum ise devletin soyut, bireyin ise somut varl›k- sinin iflbirli¤ini engelledi¤ini ve dolay›s›yla “nispi ka-
lar oldu¤una iflaret ederek, bireyi esas alan bir anlay›fl- zanç” faktörünün iflbirli¤inin gerçekleflmesinin önünde
t›r. Uluslararas› toplum anlay›fl›n›n geliflmesi uluslarara- önemli bir engel oldu¤unu tart›fl›rlar. Liberal teorilere
s› hukuk ile beraber olup, toplumlar üzerinde ba¤lay›c› göre ise, kurumsal iflbirli¤i taraflar›n birbirlerine yöne-
ortak norm ve kurallar›n bulunmas›, modern uluslarara- lik endiflelerini ortadan kald›rmaktad›r zira devletlerin
s› iliflkiler yaklafl›m›n›n temelini oluflturmufltur. Ulusla- iflbirli¤i yapmamalar›ndan do¤an kayb›n iflbirli¤i yap-
raras› politikan›n sadece egemen devletler aras› iliflkiler man›n getirisinden daha büyük oldu¤u “iletiflim” saye-
olmad›¤› kabul edilmifltir. sinde fark edilmektedir.
42 Uluslararas› ‹liflkiler Kuramlar›-I

Yararlan›lan Kaynaklar
A¤ao¤ullar› M. Ali ve Levent Köker. (2000). Kral Dev- Knutsen, Torbjörn L. (1992), A History of International
let ya da Ölümlü Tanr›. Ankara: ‹mge Kitabevi. Relations Theory, An Inroduction. Manchester:
Cevizci, Ahmet. (2000), Felsefe Sözlü¤ü. Paradigma Manchester University Press.
Yay›nlar› Rousseau, Jean-Jacques. (1994), Toplum Sözleflmesi.
Copleston, Frederick. (1998), Hobbes-Locke. Çev. Aziz Çev. Vedat Günyol. ‹stanbul: Adam Yay›nlar›.
Yard›ml›. ‹stanbul: ‹dea. Sahakian, William S. (1997), Felsefe Tarihi. Çev. Aziz
Doyle, Michael W. (1993), “Liberalism and World Politics Yard›ml›, 3. Bask› ‹stanbul: ‹dea Yay›nevi.
Revisited,” Paul R. Viotti ve Mark V. Kauppi (eds.) Stone, Alec. (1994), “What Is a Supranational
International Relations Theory: Realism, Constitution? An Essay in International Relations
Pluralism, Globalism 2nd ed. New York: Theory,” The Review of Politics Vol. 56, No. 3
Macmillan Publishing Co., içinde ss. 262-285. (Summer), ss. 441-473.
Grieco, Joseph M. (1995), “Anarchy and the Limits of Viotti Paul R. ve Mark V. Kauppi. (1993), International
Cooperation: A Realist Critique of the Newest Liberal Relations Theory: Realism, Pluralism, Globalism
Institutionalism, An Introduction,” Charles W 2nd ed. New York: Macmillan Publishing Co.
Kegley, Jr. (ed.) Contraversies in International Zacher, Mark W. and Richard A. Matthew. (1995),
Relations Theory, Realism and the Neoliberal “Liberal International Theory: Common Needs,
Challenge. New York: St. Martin’s Press, içinde ss. Divergent Strands,” Charles W Kegley, Jr.(ed.)
151-171. Contraversies in International Relations
Gökberk, Macit. (1974), Felsefe Tarihi. Ankara: Bilgi Theory, Realism and the Neoliberal Challenge.
Yay›nevi. New York: St. Martin’s Press, içinde ss. 107-150.
Henkin, Louis. (1992), “Law and Politics in International
Relations: State and Human Values” Robert L.
Rothstein (ed.) The Evolution of Theory in
International Relations. South Carolina: University
of South Carolina Press, içinde ss. 163-188.
Mansfield, Edward D. and Jack Snyder. (1995),
“Democratization and the Danger of War,”
International Security, Vol. 20, No. 1 (Summer),
ss. 5-38.
Talbott, Strobe. (1995), “The new geopolitics: defending
democracy in the post Cold War era,” The World
Today. Vol. 51, No. 1 (January), ss. 7-10.
Kegley, Jr. Charles W. (1993), “Neoidealist Moment in
International Studies? Realist Myths and the New
International Realities” International Studies
Quarterly. Vol. 37, No.2 ( June), ss. 131-146.
Keohane, Robert O. (1984), After Hegemony.
Princeton: Princeton University Press.
Keohane, Robert O. ve Lisa Martin. (1995), “The Promise
of Institutionalist Theory,” International Security.
Vol. 20, No. 1 (Summer), ss. 39-51.

You might also like