Professional Documents
Culture Documents
Din Bu 1 Cilt TanrA Ve Kuran Turan Dursu
Din Bu 1 Cilt TanrA Ve Kuran Turan Dursu
Din Bu 1 Cilt TanrA Ve Kuran Turan Dursu
T uran D u r su n
D İN BU-1
Tanrı v e Kur'an
DİN BU-1
Tanrı ve Kur’an
K A Y N A K YAYINLARI'NIN SU N U ŞU 11
PROF. DR. İLH A N A R SE L ’İN Ö N SÖ Z Ü 15
Y A ZA RIN Ö N SÖ ZÜ 19
TANRI 21
K U R 'A N 67
DİZİN 251
11
Youtube: Tanrı Mı Varmış
İkincisi, D in Bu ciltlerindeki yazılar, içeriklerinden hareketle bir sıraya, bir
sınıflandırm aya göre derlenm em işti. O ysa Turan D ursun'un yazıları, üç başlıkta
toplanıyordu:
Bir: Tanrı ve K ur'an
İki: Hz. M uham m ed
Üç: İslam Toplum u ve Laiklik
"İslam ın toplum um uzda bin yıllık bir tarihi var, am a insanlarım ız İslam ı da
dinleri de bilm iyor. Toplum um uzun bin yılını etkileyen bir ideoloji aslında
çok yüzeysel tanınıyor. Toplum um uzun bilincine ancak kalıplarla, törensel
davranış biçim leriyle sokuşturulm uş bir İslam var. Tartışılm ayan bir ideolo
ji öğrenilem iyor da. İslam yüzyıllar boyunca feodal hâkim sınıflar içinde,
ulem a arasında, m edreselerde d ar bir çevre içinde sıkışm ış kalm ış. G eniş
halk kitleleri ise, İslam ı o A rapça duaları anladığı kadar öğrenm iş, yani öğ
renem em iş.
ıı ı»
"İşte Turan D ursun, kendi inandığı dini bilm eyen bir toplum a, o dini öğret
m eye başlam ıştır. B ilgisiz köy vaizlerinden, kasaba hocalarından, şeyhler
den, im am lardan, m üftülerden, im am -hatip okulları ve ilahiyat fakültelerin
den, D iyanet İşleri’nden, tarikat ulem asından öğrenem ediğim iz İslam ı, ken
di kaynaklarından Turan D ursun aracılığıyla öğreniyoruz.
12
Youtube: Tanrı Mı Varmış
"Turan D ursun'un İslam ulem asına iki üstünlüğü vardır. Birincisi, gerçeğe
bağlıdır. İkincisi, İslam ı ve dinleri onlardan çok çok daha iyi bilm ektedir.
İslam ulem asının Turan D ursun'un bilgisi karşısında nasıl eziklik duygusu
içinde bulunduğu biliniyor.
II II
"M usevilik, bu ideolojik işlevi, H ıristiyanlıktan çok geri toplum sal koşul
larda üstlendi. İslam iyet ise, H ıristiyanlıktan zam an olarak altı yüzyıl son
ra ortaya çıkm akla birlikte, O rtadoğu'da m eta ekonom isinin kıyısında kalan
daha geri bir bölgenin, ticaret uygarlığına katılm asına önderlik etti.
"H ıristiyanlık çok uzun bir dönem m uhalefette kaldı, ancak R om a im para
torlarının benim sem esi üzerine zam anın süper devletinin ideolojisi haline
geldi. İslam iyet ise, doğuşundan çok kısa b ir zam an sonra devlet kuruluşu
na önderlik etti ve toplum u düzenleyen bir rol oynadı.
"D inlerin üzerinde yükseldiği toplum sal ilişkiler ve roller, onların ideolojik
içeriklerini de belirledi.
"G ezegenim izde 8-15. yüzyıllar arasındaki yedi yüzyıla baktığım ız zam an,
uygarlığın m erkezinin İslam i ideolojiyi savunan im paratorluklarda olduğu-
13
Youtube: Tanrı Mı Varmış
nu görüyoruz. B una karşılık, A vrupa'da kapitalizm in daha önce gelişm esi,
O rtaçağ Skolastiğinin kendisini H ıristiyan olarak kabul eden coğrafyada y ı
kılm asına yol açtı. K apitalizm e geçişte önderliği Batı'ya kaptıran D oğu top-
lum ları ise, O rtaçağın pençesinde kaldı.
"H ıristiyanlığın veya İslam ın reform şansını ise, bu dinlerin ideolojik yapı
ları değil, var oldukları toplum ların kapitalistleşm e dinam ikleri belirledi.
A kdeniz'in çevresindeki toplum ların gelişm esindeki eşitsizlik, dinlerin oy
nadıkları rollere, parlayış ve sönüşlere de yansıdı."
KAYNAK YAYINLARI
14
Youtube: Tanrı Mı Varmış
PROF. DR. İL H A N A R SE L'İN Ö N SÖ ZÜ
Y ıllarca önce bir gün, Fakülte'deki odam da çalışırken hiç istem ediğim bir an
da telefon çaldı. H azırlam akta olduğum "Toplumsal G eriliklerim izin Sorum lula
rı: D in A dam ları" adlı kitabım ın "Giriş" ve "Önsöz" kısım larını kafam da şekil
lendirm ek üzere olduğum için, zihnim karışır ve fikir silsilesini kaybederim en
dişesiyle, o an telefona cevap verm ek istem edim . Ö nüm deki kaynaktan, A ta
türk'ün din adam larıyla ilgili şu sözlerini m etne geçirm eye devam ettim :
"E ğer onlara (hoca kıyafetli sahte din âlim lerine) karşı benim şahsım dan bir
şey anlam ak isterseniz, derim ki, ben şahsen onların düşm anıyım . O nların
m enfi istikâm ette atacakları bir hatve, yalnız benim şahsî îm anım a değil,
yalnız benim gâyem e değil, o adım benim m illetim in ... kalbine havale edil
m iş zehirli b ir hançerdir. Benim ve benim le hem fikir arkadaşlarım ın yapa
cağı şey, m utlaka o adım ı atanı tepelemektir. Sizlere bunun da fevkinde bir
söz söyleyeyim : farz-ı m uhal bunu tem in edecek kanunlar olm asa, bunu te
m in edecek M eclis olm asa, öyle m enfi adım atanlar karşısında herkes çe
kilse ve ben kendi başım a yalnız kalsam , yine tepelerim
B irkaç dakika ara ile tekrar telefon çalınca ahizeyi elim e aldım ve soğukça bir
ifadeyle, "D inliyorum " dedim . K arşı taraftan ince ve nazik bir ses kendisini ta
nıttı: A dının Turan D ursun olup TRT'de görevli bulunduğunu, yazılarım ı ve k i
taplarım ı okuduğunu, benim le söyleşi yapm ak arzusunda olduğunu, m üsait bir
zam anım da kendisine zam an ayırıp ayıram ayacağım ı sordu.
O tarihlerde, şeriat azgınlığının sanki bugünkü boyutlara ulaşacağını seziyor-
m uşum gibi, çeşitli kitaplarım dan gayrı, bir de gazetelerde ve özellikle Cum hu-
riyet'te, laiklik, A tatürkçülük ve şeriatçılık konularıyla ilgili olarak sık sık yazı
larım yayım landığı için çağdaş düşünce sahibi okuyucularım ın desteklem eleri
yanında, gericilerden seviyesiz m ektuplar ve çoğu zam an gırtlaktan fırlam a k ü
fürlerle dolu telefonlar alırdım . H atta b azılan habersiz olarak odam a gelir ve yaz-
d ık lan m m abartm a olduğunu söyleyerek çalım satarlardı; onlara şeriat kaynakla
rını gösterip bilgisizliklerini suratlarına vurduğum da susarlardı.
1 Bu sözleri Atatürk 1923 yılının Şubat ayında söylemiştir. Yukardaki satırlar Prof. Enver Z iya K a
ra tın A tatürk’ten Düşünceler adlı kitabından alınmıştır. (Türkiye İş Bankası Yayınları, s.72.)
15
Youtube: Tanrı Mı Varmış
Fakat bu kez karşım da pek alışık olm adığım m edeni bir ses, sanki beni m eş
gul ve rahatsız etm iş olm aktan üzüntü duyuyorcasına, bana hitap etm ekteydi. A l
tıncı hissim ağır bakm ış olacak ki, kendisiyle belli bir gün üzerinde anlaştık.
Telefonu kapadıktan sonra kitabım ın "Giriş" kısm ına şu satırları karaladım :
"Batı, bugünkü gelişm esini ve ilerlem esini ve uygarlığını, din adam ı'nın sah
te saltanatına ve olum suzluklarına son verm ekle, onu dünya işlerinin dışına it
m ekle, im tiyazlarını ve yetkilerini yok etm ekle sağlam ıştır... Y eryüzünün en zi
yade gelişm iş ülkeleri arasında sosyal gelişm e, teknik ilerlem e, ekonom ik aşam a
ve (refah) varlık bakım ından ön sıralan işgal edenler, bu m utlu sonuca, diğer bir
çok nedenler yanında, bir de din adam ını D evlet'in 'Beslem esi' ve 'D estekçisi' du
rum undan çıkarm ak sayesinde erişm işlerdir. Bu so n u ç1un alınm asında (gerçek)
aydın iş görm üştür. H er şeyin tersini yapm ak, bizim öteden beri geleneğim iz ol
duğu için, biz bu uygarlık çağında dahi laik ve dem okratik A nayasa esaslarını hi
çe sayar ve başka ülkelerin sakınca bilip terk ettikleri kötü usulleri, bu usullerden
A tatürk sayesinde (ve m ucize kabilinden) kurtulm uş iken, yeniden canlandırm ak
için elim izden geleni esirgem eyiz ve üstelik şeriatın dahi öngörm ediği kabul edi
len bir sınıfı, yani din adam ları sınıfını yaratır, bu sınıfa olm adık olanaklar tanır
ve devletin tüm kadem elerine onları yerleştiririz. G eçm iş yüzyıllar boyunca din
adam ı (nın dünya işlerine karışm asından doğm a) m usibetleri ve felaketleri unu
tur, onu yeniden bu m illetin başına m usallat eder (iz)..."
B u satırları yazdığım sırada, aklım , biraz önce beni telefonla arayan kişinin
m aksat ve niyetlerinin ne olabileceği sorusuna takıldı. Fakat ders zili çaldığı için
kalem i bırakıp, ders verm ek üzere sınıfa yollandım .
Ertesi sabah anlaştığım ız saatte odam a geldi. Y üzünde dürüstlük ve sam im iyet
yatan bir insanı karşım da bulm akla biraz olsun rahatladım. H ele konuşm aya başla
dığı an, o her zam an için hayranı olduğum ve insanı insan hale sokar olduğuna
inandığım ve kendim e yaşam amacı yaptığım "Katıksız M üspet Akıl" belirdi
önüm de sanki!
A raştırm alarım ve incelem elerim boyunca nice yıllar kafam a istif etm iş oldu
ğum veriler ve bu verilerin diyalektik sonuçları, canlı olarak karşım da tekrarlan
m aktaydı san k i...
Şunu belirtm eliyim ki, bu verileri edinirken, Batı dünyasını 1 500 yıllık k a
ranlıklardan kurtarıp akıl çağm a ve insanlık haysiyeti duygusuna ulaştıranların,
din adam larını dünyevi işlerden uzaklaştırm aya m atuf görüş ve davranışları beni
daim a hayranlığa sürüklem iştir. Fikirsel gelişm e yoluna yönelm em bakım ından
bunlar beni ne kadar büyüledi ise, bu aynı şeylerin kendi m ensup bulunduğum
şeriat dünyasında bulunm ayışının nedenlerini düşünm ek de o derece üzüntüye
sürüklem iştir. D üşünürler ve bilginler bir yana, fakat din adam ları açısından k ı
yaslam a yaptığım da kendi kendim e; "N eden bir M arcion, neden bir A belard, n e
den bir N icholas, neden bir A m aud De B rescia gibi ya da bunların nice benzer
lerinden biri bizde çıkm am ıştır acaba?" diye sorm aktan kurtulam azdım .
16
Youtube: Tanrı Mı Varmış
O M arcion ki, H ıristiyanlığın daha ilk birinci yüz yılında, "M ükem m el ol
m aktan uzak, kötülüklerle dolu bu dünya, Tanrı'yı keyfi, gaddar, insan yazgısına
egem en niteliklerle tanım layan zihniyetin oluşturduğu bir dünyadır. Tanrı anlayı
şını akılcı tem ele dayatm ak ve sevgi öğesi yapm ak ve böylece insanlar arası iliş
kiler kaynağı kılm ak g erek ir..." diyerek din adam ları sınıfına çatabilm iştir.
O A belard ki, 12. yüzyılda; "G erçeklere din kitaplarıyla değil akıl yolu ile eri
şilebilir; din verilerini akılcı tem ele dayatm ak gerekir. A ncak bu suretledir ki, din
kitaplarındaki akla ve vicdana aykırı hüküm ler giderilebilir. Tüm insanlar arası
sevgiyi ve kardeşliği sağlayabilm ek için 'K orkutucu ve keyfî' Tanrı fikri yerine
iyilik Tanrısı fikrini yerleştirm ek gerekir" diyerek, din adam larına insanlık dersi
verebilm iştir.
O N icholas ki, hem de kardinal rütbesinde bir din adam ı olm asına rağm en,
"Kutsal diye bilinen din kitaplarını gerçekler kaynağı saym ak hatadır" diyerek
din adam ının otoritesini tem elden sarsabilm iştir.
O A m aud De Brescia ki, kendisi bir din adam ı olm akla beraber, 12. yüzyılda
ruhban sınıfının ik tidanna ve saltanatına karşı savaş açm ış ve din adam larının
yalanlarını ve halkı aldatm alarını ortaya vurm uş ve bu idealist davranışı yüzün
den, başta Papa olm ak üzere diğer din adam larının düşm anlığını kazanm ış ve
1155 yılında ölüm e m ahkûm kılınm ış, cezanın infazı sırasında kendisine, "Eğer
ölüm den kurtulm ak istiyor isen fikrini değiştir, sözlerini geri al" denm iş olm ası
na rağm en, fikir ve düşünce haysiyetine sahip bir insanın ölüm den kurtulm ak
için dahi olsa gerçekleri ortaya vurm aktan kaçınm ayacağım ve doğruluğuna
inandığı şeyler uğruna hayatını fedaya hazır bulunduğunu söylemiştir. İnsanlığa
bıraktığı bu öm ek, daha sonraki kuşaklara ideal kaynağı teşkil etm iş ve o tarih
ten bu yana din adam larının söm ürüsüne ve sahteliklerine karşı isyan edenler,
hep onun ve benzerlerinin izinde gitm işlerdir. Bu doğrultuda olm ak üzeredir ki,
18. yüzyıldan bu yana kültürlü her insanın beynine, Voltaire'in şu form ülü çörek
lenm iştir: "N erede ki akıl özgürdür ve egem endir, orada din adam ına yer yoktur."
Ve işte kendi toplum um itibarıyla her zam an için özlem ini çektiğim ve haya
lim de yaratm aya gayret ettiğim insan tipi, m utlu bir tesadüf sonucu, şim di kar
şım da, m uhtem elen yüzlerce yıllık bir gecikm e ve değişik bir kılık altında bana,
M arcion'un ya da N icholas'ın ya da A m aud D e B rescia'nın ve benzerlerinin ağ
zıyla konuşm aktaydı. E ğer telefona cevap verm em iş ya da verip de sudan bir ba
hane ile görüşm e teklifini geciktirm iş olsaydım , kendisini tanım a fırsatına sahip
olam ayacaktım . Bu fırsatın ne kerte değerli ve önem li olduğunu, zam anla daha
iyi anlam ış bulunm aktayım .
K onuşm alarım ız bitip de kendisinden ayrıldığım zam an, din adam ları konu
sundaki yargılarım ın, farklı bir yörüngeye yerleşm ekte olduğunu fark ettim . Sa
nırım bu itişledir ki, G iriş kısm ına şunları ekledim :
17
Youtube: Tanrı Mı Varmış
"Bu k ita p ... din ad am ın ın ... olum suzluklarını, suçluluklarım ve (toplum u)
uçurum lara sürükleyen duygusuzluklarını ortaya vurm ak için (yazılm ıştır). B unu
yaparken, din adam ları içerisinde gerçek anlam da insancıl ve bilgili ve aydın
olanları yoktur dem ek istem iyoruz. Fakat m evcudu gerçekten çok az olan bu ki
şilere bakarak yersiz b ir iyim serliğe yönelm ekte anlam yoktur. İnancım odur ki,
b ir gün gelecek, sayıları böylesine az olanlar çoğalacak ve şeriatın ilkelliklerini
giderm enin gereğine inanm ış olarak bu toplum a olum lu bir şeyler verm enin b i
lincine saplanacaklardır.
Fakat bunu da yeterli bulm ayıp kitabım ın iç kapağına, sayılarının çoğalm asını
candan diler olduğum yeni Turan D ursun'lan m uhatap edinerek şu ithafı koydum:
"Sayılan gerçekten az olan T.D.'lar var bu toplumda. Din adam ı olm akla bera
ber kendilerini şeriat zihniyetinin çok üstüne çıkarabilm işler ve çıkarabilm ek için
de insanlık sevgisi denizine atabilmişlerdi. A tatürkçülüğün ve Atatürk Devrim le-
ri'nin kurtarıcı tılsımına, inanmışlardır. T ann ve peygam ber em irleridir diye belle
dikleri esaslann akıl yordam ıyla yeniden elden geçirilmesi, Türk'ün gerçek nitelik
lerine uydurulm ası ve 'müspet akıl' verilerine oturtulması gereğine sarılmışlardır.
B ugünkü şeriatçı ortam içerisinde ve 'Atatürk ve uygarlık düşmanı' din adamları
arasında kendilerini 'din adamı' kılığında görm ezler ve gerçeği söylemek gerekirse,
'din adam ı' deyim iyle çağnlm ak da istemezler. Bu kitap onlara arm ağan edilmiştir."
K itabım ın yayım tarihi 1977'dir. O tarihten bu yana, Turan dostum un son d e
rece sağlam karakterine, dürüstlüğüne, ahlakiliğine ve m edeni cesaretine ve y a
lan denen "yedi başlı ejderhaya" karşı savaşım azm ine tanık oldukça, sevincim
ve üm idim daha da artmıştır.
Ve hele onu, şeriat sorunları konusundaki derin bilgisiyle ve her sorunu akıl
kıstasına vuran m aharetiyle, b ir yandan çevresini etkilerken, diğer yandan "bilgi
li" geçinen nice din adam lannı (ki aralarında "profesör" ya da "doçent" unvanı
na sahip olanlar vardır) alt edip, foyalarını ortaya vurabilir görm ekten her zam an
için zevk duym uşum dur. Şunu belirtm ek gerekir ki, şeriatla ilgili olarak yazdığı
h er şey, h er bir din adam ına ibret verici bir ders niteliğindedir.
K uşku etm iyorum ki, Turan D ursun'un bu hayırlı ve yararlı etkisiyle, din
adam larım ız, şeriatın iç yüzünü akılcı yoldan incelem e ve eleştirm e itiyadını
edinm ekte gecikm eyeceklerdir. Bu onlara, şeriat eğitim i yüzünden fikren kısır
laştırılm ış M üslüm an ülkeler halklarının, istisnasız olarak yeryüzünün en ilkel,
en geri, en yoksul, en bahtsız halkları arasında yer alm ış olm alarının nedenlerini
öğretecek ve böylece akılcılığın tek çözüm olduğunu fark ederek kendi kendile
rine "G erçeklere şeriat yolu ile değil akıl rehberliğiyle, laiklikle gidilir" diyebi
leceklerdir. D aha başka bir deyim le, her biri, başlı başına birer Turan D ursun k e
silecektir. Ve işte o zam an bu toplum , sürüklenm ekte olduğu uçurum u fark ed e
cek ve ilkellikler girdabından kurtulm a şansını deneyecektir.
Prof. Dr. İlhan Arsel
18
Youtube: Tanrı Mı Varmış
YAZARIN Ö N SÖ ZÜ
E linizdeki kitap, daha güzel bir dünya için açılm ış bir çığırın kitabıdır.
D aha güzel bir dünyanın, daha özgürlüklü dünya olm adan gerçekleşem eyece
ği açık. D aha özgürlüklü bir dünyanın kurulabilm esi için de "tabu"lann yıkılm ası
gerekli. H er türlü tabu yıkılm alı. En başta da "din'lerden, "inanç"lardan kaynağı
nı alan tabular. Ö zgürlükleri bağlayan h er türlü zincir kırılm alı. En başta da kafa
lardaki "im an zinciri"... Bu zincirlerin geçerli olduğu toplum lardaki insanlar, ger
çekte "insanlar"dan daha başka şeydirler. İnsanın "düşünme" özelliğine tam yara
şır biçim de düşünem ezler. "İman" kalıplan içindedir düşünceleri. D oğanın yapı
sına, yasalarına ters doğrultudaki "değişm ezlikler" iç in d e ... D uygulan da öyledir.
Hepsi "göklü"dür, "Tann dam galı”dır. Zincirli olm ası yüzünden gelişm e göstere
mez; değişm elere, gelişm elere ayak uyduram az. U yum lan bile uyum suzluklarla
doludur. D ünyam ızdaki her tür olum lu gelişm e, "din"inki, "im an"ınki başta olm ak
üzere, "tab u 'ların zincirlerinden kurtulabildiği, yol bulabildiği ölçüde gerçekleşe
bilmiştir. "İnsan aklı", bilim , teknoloji, "insan haklan" alanında ulaşılan noktalar,
bu yoldaki adım lann ürünleridir.
"Akıl" ve "bilim ", aydınlık kesim dedir. "Din", "im an"sa karanlık kesim de.
A klın, bilim in "ölçüleri" bellidir. "G özlem " vardır, "deney" vardır, "nesnellik"
v a rd ır... Yolu "ışıklandıran" da bunlar. D in ve im andaysa bunlar yoktur. K aran
lığı da b u n d an ...
Ö yleyse "din"in üzerine nasıl gidilm esi gerektiği ortada ve son derece açık:
K aranlığın üzerine nasıl gidilirse, "din"in üzerine de öyle gidilm elidir. K aranlık
la savaşılırken ışık gerekli. D inin, im anın üzerine giderken d e ...
Elinizdeki kitapta bulunan yazılarla, bu alanda bir ışık sunm aya çalışılmıştır.
B u yazıların "kitap" durum una getirilm esi de çok yoğun istekler üzerine olmuştur.
Sevgili okurum ! Bu yazıları, elbette ki sen değerlendireceksin. B enim bura
da, tarih ve kam uoyu önünde belge niteliğini taşısın diye belirtm ek zorunda ol
duğum bir şey vardır:
Bu yazıların, yazılı basında yer alm ası için çok uğraştım . Çok kapı çaldım .
Aylarca, yıllarca sürdü çabalarım . A m a hep geri çevrildi. "Çağdaş", "aydın" ola
rak tanınan kesim de bile, ürküntüler oluşturdu. E n " h a f if olanlar sunulduğunda
bile, "yer verirsek bizi taşlarlar" diye karşılandı. "Taşlanmak" ne dem ek, "bom
19
Youtube: Tanrı Mı Varmış
balanacaklarından" korkanlar bile oldu. K im ilerinin karşılığıysa alışılagelen
"taktikçi" politikacıların ağzıyla; "Biz, dine saygılıyız. Din duygularının incitil
m esinden yana d e ğ iliz ..." biçim indeydi. H er geri çevrilişim de düşünüyordum
hep. Bu duyguları "incitm e" göze alınm azsa, karanlıklarla nasıl savaşılabilir?
U ygarlık alanındaki adımlar, bu duyguları incitm eden oluyor mu? "D in duygula
rı incitilm eden", daha güzel, daha uygar, insana daha yaraşır bir dünyaya ulaşm a
yolundaki "değişm e"ler, "değiştirm e"ler nasıl olabilir? Ve olabiliyor m u? H angi
"yeni" ve "yenilik" bu duyguları incitm eden gelm iş ya da getirilebilm iştir? İnsa
noğlu kendisini ve doğayı değiştirirken "din duyguları"nı da "incitm em iş m idir"?
B unları düşündüm , durdum yeniden düşündüm . Ö bür yandan tartıştım . N e ki,
yol bulam adım , kapı bulam adım bizim "özgürlükçü" (!) yazılı basınım ızda. B u
nu belgeliyor ve suçladıkları "baskıcı rejim "lerin egem enlerinden pek geri kal
m ayacak biçim de katı birer bekçi, özgürlük için gerekli suların akm asına m ey
dan verm eyen birer tıkaç durum undaki "aydın"lan, ülkem iz ve dünya kam uoyu
önünde suçluyorum .
Sonunda bir kapı buldum : 20 0 0 'e D oğru dergisini çıkaranlar açm ıştı bu kapı
yı. Saça k dergisi ve sonra 2000'e D oğru. "Ohh!" N e güzel bir olay. A rtık, İslam -
daki özel deyim iyle "m esail-i m üstetire"yi, yani dince "kapalı kalm ası gereken
konular"ı gün ışığına çıkarabilecektim . Ve koyuldum . B ildiğiniz g ib i...
Bu k itap la birlikte, başk a b ir y ay ınevinden de olsa (A kyiiz Y ayınları) b ir k i
tabım elinize ulaşacak: K ulleteyn. R om an. B elki de tam değil. "R om anlaşan"
gerçekler. Bu kitapta da karan lık üstüne ışıkla gitm eye çalışılm ıştır. B elgesel
nitelikte.
B ir gün öbür kitaplarım ın da yayım lanabileceğim biliyorum : 5 cilt olarak ya
yım a hazırladığım "K utsal K itapların K aynakları". Ayrıca tarihte ve dünyada ilk
olan ve çok değerli bir dostum un desteğiyle yayım a hazırladığım 14 ciltlik
"K ur'an A nsiklopedisi". B iliyorum , bütün bunları okuyacaksın sevgili okurum .
H aziran 1990
Turan D ursun
20
Youtube: Tanrı Mı Varmış
TANRI
23
Youtube: Tanrı Mı Varmış
n "y ı "gök"te görm ezler m iydi ve "çağdaş ilkeller” de öyle görm üyorlar m ı? Ebu
M üslim de, ayetlerde Tanrı için "G Ö K TE O LA N " denm esini, A rapların, Tanrı'yı
gökte görm elerine bağlıyor.3
B akara Suresi'nin 210. ayetinde de şöyle denir:
"Ey Efendi T annm (Rab A llah), çok büyüksün! ( ...) Şensin bulutları ken
dine araba e d e n ...” (Tevrat, M ezm urlar, M ezm ur 104: 1-3.)
"İşte Efendi Tanrı (Rab), hızlı bir buluta binm iş olarak M ısır'a gidiyor. Onun
bulunm asından M ısır'ın putları titrey ecek..." (Tevrat, İşaya, Bap 19: 1.)
24
Youtube: Tanrı Mı Varmış
murlar, M ezm ur 11: 4.) "Efendi T ann, TAHTINI G Ö K LERD E K URD U." (M ez-
murlar, M ezm ur 103: 19.) İlk çağların ilkellerinin de, çağdaş ilkellerin de "TAN-
RI"larım n yeri, "gökler"dir. Bu, m itolojilerde ve araştırm alarda açıkça görülür.
"T ann'm n asıl yeri"nin "gökler"de olduğu bildiriliyor. A m a bu, T an rın ın o
yerden, zam an zam an "inm esi"ne engel değil. Tevrat'ta şöyle denir: "Ve gökleri
eğip indi. Ve ayaklan altında kara bulutlar vardı." (M ezm urlar, M ezm ur 18: 9.)
K ur'an'da da T ann'm n, "kıyam et günü, m eleklerle birlikte geleceği" (Fecr Sure
si, 22. ayet); "TAHTI'm taşıyan 8 m elekle (tahtının üzerinde) geleceği" (H âkka
Suresi, 17. ayet) bildirilir. H adisçilerce tartışm asız sağlam lıktaki bir hadiste de
M uham m ed şöyle der:
"E fendi Tanrım ız (R abbuna), her gece, gecenin son üçte biri kaldığında,
DÜNYA G Ö Ğ Ü N E İN E R ..." 5
T ann'm n dünya göğüne (birinci kat göğe) inm esini Tanrı'ya yakıştıram ayan
M üslüm an yorum cular, "te'vil" yoluna sapıp yorum larla durum u kurtarm aya ça
balarlar. A m a İbn Teym iyye gibi bu yola karşı çıkanlar, sözlerden ne anlaşılıyor-
sa öyle alm ak ve anlam ak gerektiğini savunurlar.6
2000'e D oğru
20 A ğustos 1989, yıl 3, sayı 34
5 Bkz. Buhârî, e's-Sahîh, Kitabu't-Tehaccüd/14; Sahîh-i B uhârî M uhtasarı Tecrîd-i Sarih Terceme-
si ve Şerhi, hadis no. 590; M üslim, e's-Sahîh, K itabu Salati'l-M üsafirîn/168-172, hadis no. 758
ve öteki kitaplar.
6 Bkz. İbn Teymiyye, Der'u Teâruzi'l-Akli ve'n-Nakl, Arapça, 1971, 1/15.
25
Youtube: Tanrı Mı Varmış
TANRI N IN TAHTI, SARAYI
8 D A Ğ K E Ç İSİN İN SIRTINDA
"Tann'nın tahtıyla sarayı"na, K ur'an dilinde "ARŞ" denir. "Arş", sözlük anla
m ıyla, "tavanlı bir yapı" dem ek.1 "Taht", "saray" anlamında kullanılır (bkz. Arapça
sözlükler). Şerif Cürcânî'ye göre, "ARŞ", "tüm cisimleri (varlıkları) içine alıp kuşa
tan bir cisim"dir.2 Eski gökbilim de, "gök" dem ek olan "felek"ler "9”dur. "9. Fe-
lek"e, "Feleklerin Feleği", "En Büyük Felek" ve "Atlas Feleği" diye adlar verilir.3
İşte din dilindeki "Tann'nın Arşı" da budur.4
K ur'an'da Tanrı için "Kral" anlam ında "M elik" denir (bkz. T â-H â Suresi, 114.
ayet; M ü'm inûn Suresi, 116. ayet; H aşr Suresi, 23. ayet; Cum 'a Suresi, 1. ayet;
N âs Suresi, 2. ayet). "Kral" olunca da "SARAY"ı ve "TAHT"ı olur. "Tann'nın
A R Ş'ı" da bu anlam da.
"Arş" K ur'an'da, türevlerinin dışında 26 kez geçer. 4'ü, "Sebe' (Saba) K raliçe-
si"nin "tahtı-sarayı" anlam ında (bkz. N em i Suresi, 23, 38, 41 ve 42. ayetler). B i
ri, "Peygam ber" Y usufun "taht"ı. M ısır'da hüküm darken (bkz. Y usuf Suresi, 100.
ayet). Ö bürleriyse T ann'nın (bkz. A 'râf Suresi, 54. ayet; Tevbe Suresi, 129. ayet;
Yunus Suresi, 3. ayet; Hûd Suresi, 7. ayet; R a'd Suresi, 2. ayet ve öteki surelerde-
kiler). D em ek ki K ur'an'daki "A R Ş"lann tüm ü, "taht ve saray" anlam ında.
Ayetlerde T ann'nın "A R Ş"a "dayandığı" (istivâ), yani "tahtına, sarayına geçip
kurulduğu" anlatılır (gösterilen ayetlere bakınız). N e var ki, "kelam cı" M üslü
m an yorum culardan birçoğu, bunu Tanrılık için uygun görm ez ve akılla bağdaş
tırm az.5
Bu nedenle de durumu kurtarm ak için sözleri, kendi gerçek anlam lannın dışına
çıkanp yorumlarlar.6 Ne var ki, bu "te'vil" yolunu, "SELEF" adı verilen "eski İslam
ululan" benimsemezler. Bu yüzden kelam cılarla "Selefıyye"den hadisçiler arasında,
bu ve benzer konularda uzun tartışm alar süregelmiştir.7
1 Râğıb, el-Müfredât.
2 Cürcânî, Ta'rifât.
3 Şerhu'l-Çağminî, Arapça, 15-16, 23-24.
4 M uham m ed Ali Tehanevî, Keşşafu Istılahati'l-Fünûn, İstanbul, 1984, tıpkıbasım, Arapça, 2/981.
5 F. Râzî, e't-Tefsirü'l-Kebir, 14/101 ve öt.; Tefsiru'n-Nesefî, 2/56 ve öteki tefsirler. Ayrıca bkz. ke
lam, akaid kitapları, örneğin; İmam Ebu M ansur M aturidî, Kitabu't-Tevhid, s.67-77.
6 Yorumlar için bkz. F. Râzî, 14/114 ve öt.; Elmalılı Hamdi Yazır, H ak Dini Kur’an Dili, 3/2176 ve öt.
7 Talat Koçyiğit, Hadisçilerle Kelamcılar Arasındaki Münakaşalar, Ankara, 1969, s. 115, 135-136.
26
27
Youtube: Tanrı Mı Varmış
K ur'an'a göre "A R Ş"ın "m elekler"den "taşıyıcılar"ı da var (bkz. M ü'm in Su
resi, 7. ayet). K im i M üslüm an yorum cuya göre, bu "taşıyıcılar"ın şim dilik sayı
sı 4. "K ıyam et"teyse ayete göre "8” olacak sayı (bkz. H âkka Suresi, 17. ayet).
M uham m ed, açıklam asında bunlar için "8 D A Ğ K EÇİSİ" diyor. Ve bu açık
lam aya göre, bu "8 dağ keçisi", bugün de "ARŞI SIRTLA RIN D A T A ŞIY O R
LA R ". H adisin özeti:
D ünya ile birinci gök katı arasındaki uzaklık: 71-73 yıllık. M uham m ed'in bir
açıklam asına göre ise, uzaklık 700 yıllık. H er iki gök katı arasında da bu kadar
b ir uzaklık var. H epsinin üstünde de bir D EN İZ. D erinliği iki gök katı arası k a
dar. B unların üstünde de 8 D A Ğ K EÇ İSİ var. H er birinin çatal tırnaklarıyla
om uzları arasındaki uzaklık, iki gök katı arasındaki uzaklık kadar. (B ir hadise
göreyse uzaklık: 700 yıllık. Bkz. Ebu D avud, hadis no. 4727.) A RŞ, bunların sırt-
larındadır. Tanrı'ysa işte bunun (A RŞ'ın) üstündedir.14
2000'e D oğru
27 A ğustos 1989, yıl 3, sayı 35
14 Ebu Davud, Sünen, Sünnet/19, hadis no. 4723; İbn M ace, Sünen, Mukaddime/193; Tirmizî, S ü
nen, hadis no. 3320.
28
Youtube: Tanrı Mı Varmış
TANRI N IN B İÇ İM İ V E BOYU
Şura Suresi'nin 11. ayetinde bir parçanın, D iyanet’in resm î çevirisindeki anla
m ı şöyledir:
" ... O 'nun (Tanrı'nın) benzeri hiçbir şey y o k tu r..."
Parçanın sözlerinin tam karşılığıysa şöyle:
" ... O 'nun (Tanrı'nın) benzeri gibi bir şey y o k tu r..."
Bu şöyle yorum lanır:
"O 'nun kendisinin benzerinin bulunm ası şöyle dursun, benzerinin bile benze
ri y o k tu r..." 1
"Tanrı'nın benzerinin olm adığı" anlatılm ak isteniyor. D aha doğrusu böyle d e
m ek istendiği savunuluyor yorum larda.
B ununla birlikte "Tanrı'nın benzeri yoktur" sözü, K ur'an'ın bütününde ve h a
dislerde tanıtılan "Tanrı"ya pek uym uyor. Ç ünkü gerek ayetlerde, gerek hadisler
de "Tanrı"nın nasıl tanıtıldığına, O 'na uygun görülen niteliklere bakıldığında, bu
T an rın ın "tıpkı insana benzediği" görülür. Yani "insan"da bulunan nitelikler bu
"Tanrı"da da var.
Ö rneğin: İnsan görür, işitir; bu Tanrı da görür, işitir. İnsan konuşur; bu Tanrı
da ö y le ... İnsan gelir, gider; bu Tanrı d a ... İnsan kızar, öfkelenir; bu Tanrı d a ...
İnsan "öç alma" yoluna gider; bu Tanrı d a ... İnsan yatışır, düşünür, acır, bağışlar;
bu Tanrı d a ... İnsan gibi "efendi"dir (Rabb), "kral"dır (M elik), "ev"i (K âb e...),
"tahtı, sarayı" (A RŞ) vardır. G üçlüdür kim i insan gibi (Azîz). "E zici"dir (Kah-
hâr), "zorba"dır (C ebbâr), "sevecen"dir (V edûd)... Dost, düşm an ed in ir...
B İÇ İM İ de insan gibidir bu "Tanrı"nın:
İnsan gibi "yüz"ü vardır. B irçok ayette, Tanrı'nın "vech"inden, yani " y ü z e n
den söz edilir (örneğin bkz. B akara Suresi, 115. ayet; R ahm an Suresi, 27.
a y e t...). "El"inden, "iki el"inden söz edilir. Â dem için "iki elim le yarattım " diyor
(bkz. Sâd Suresi, 75. ayet). K endisi için "iki eli açık" denir (bkz. M âide Suresi,
64. ayet). "İki göz"ünden söz edilir. K im i zam an "aynî", yani "gözüm" der (bkz.
T â-H â Suresi, 39. ayet), kim i zam an kendi "gözler"inden "a'yunina", yani "göz
lerim iz" diye söz eder (bkz. Hûd Suresi, 37. ayet; M ü'm inûn Suresi, 27. ayet; T ûr
Suresi, 48. a y e t...)
29
30
2000'e D oğru
24 Eylül 1989, yıl 3, sayı 39
5 Bkz. Akaid.
6 Buhârî, e's-Sahîh, Kitabu't-Tevhid/24; Tecıîd, hadis no. 450; M üslim , e's-Sahîh, hadis no. 182.
1 Akaid kitapları, örneğin Hayâli, Şerhu Nuniyye, Arapça, İstanbul, 1318, s.23.
32
İslam için, inanırlan, savunurlan hep "akıl dinidir, m antık dinidir" derler. Bunu
kanıtlam aya çalışırken, K ur'an'daki "akl"dan türem e sözcüklerin kullanıldığını ve
"aklı olm ayanın dini de yoktur" türünden "hadis"leri kanıt olarak gösterirler.
B irçok sözcük gibi "A K L"ın kökü de "deve"lidir. "Ikâl" A rapçada, "devenin
bağlandığı (deveyi bağlam aya yarayan) ip"tir.7 Ayet ve hadislerdeki "akF'dan tü
rem e sözcükler de bu köke dayanır. "B ağlam ak, alıkoym ak, hapsetm ek" anlam
larını içerir.8 A yetlerdeki "belki ak led erler..." anlam ındaki sözlerde geçen "aklet-
33
Youtube: Tanrı Mı Varmış
mek" de "anlam ak" ve "özellikle Tanrısal k o n ulan düşünm ek"tir. B unun bilinen
"akıl"la ilgisi yoktur. B ir başka yazıda konu üzerinde ayrıca durulacak.
"Aklı olm ayanın dini de yoktur" hadisine gelince. Bu hadisin, nice benzerle
ri gibi "U Y D U RM A " olduğu, kesin olarak belirlenm iştir.9
K ısacası, "din" için, "İslam" için "AKIL" değil, "İM AN" gereklidir. "Tan
r ıs ın ın "A K ILLI O LM A M A ST'm n "eksiklik" sayılm am ası da buna uygun değil
m i?
2 0 0 0 'e D oğru
12 K asım 1989, yıl 3, sayı 46
34
"İrade"nin kendisi değil, türevleri yer alır K ur'an'da. Ve D iyanet'in resm î çev
risindeki anlam ı da "dileme"dir.
B uradaki "dilem e"yse "isteme"dir.
Türkçe Sözlük'te, "irade'îıin birinci anlam ı "isteme"dir. Aynı sözlükte "ruhbi-
lim "deki anlam ı için de "bir şeyi yapm ayı veya yapm am ayı belirten iç güç, istem ek
yetkisi" deniyor. Bu anlamı da, İslam kelam ındaki anlam ına oldukça uygundur.
"Cüz'î irade" de, "küllî irade"nin, yani "olum lu"yu ve "olumsuz"u birlikte içine
alan "irade"nin bu iki yandan yalnızca birine yöneltilmesi, yani bir şeyi "yapma"
ya da "yapmama" yönlerinden birini seçm edir.1 Dem ek ki "irade", bir "seçme"dir.
O lum lu ve olum suz, yapm a ve yapm am a yanlan birlikte bulunurken "küllî"; bu
yanlardan biri seçildiği, istek bu yanlardan birine yöneldiği zam an da "bölündüğü"
için "cüz'î" adını alır. Böyleyken genellikle "küllî irade" Tann'm n iradesi, "cüz'î ira
de" de insanın iradesi olarak bilinir ki, bu yanlıştır. Yani İslam kelam ındaki açıkla
m ası böyle değildir.
K ısacası, "irade", karşıya çıkan seçeneklerden birini seçm edir ya da seçebil
m e gücüdür. "İrade"si olan bir "seçim" yapar; onu ya da bunu, şu yönü ya da bu
yönü, şu biçim de ya da bu biçim de, olum lu ya da olum suz doğrultuda seçer.
N e var ki, K ur'an ayetlerinin, hiçbir yorum a yer kalm ayacak biçim deki açık
anlatım larına göre, insanın böyle bir "seçim " yapabilm esi, "T ann'm n iradesi"ne,
"T anrının dilem esi"ne bağlıdır. Şim di buna ilişkin ayetlerden hiç değilse bir k e
sim ine bir göz atalım:
"A llah dilem edikçe siz diley em ezsin iz..."
D iyanet çevirisidir bu. Ve bunu diyen söz, iki ayette aynen yer alıyor (bkz. İn
san Suresi, 30. ayet; Tekvîr Suresi, 29. ayet).
B u ayetlerin açıklam asıyla, insana, bir şeyi yapm a ya da yapm am a özgürlüğü
şöyle dursun, bir şeye yönelm e, b ir şeyi "dilem e, istem e özgürlüğü"nün bile v e
rilm ediği son derece net bir biçim de anlatılıyor.
Ç ünkü bu ayetlere göre, herhangi b ir konuda "Tanrı dilem eli" ki "insan da d i
leyebilsin". İnsanın "dilem e"sini, istem esini Tanrı "dilem iyor", istem iyorsa, in
san dileyem ez, isteyem ez.
Yine D iyanet çevirisinden:
35
Youtube: Tanrı Mı Varmış
"A llah kim i dilerse onu saptırır ve kim i dilerse onu doğru yola koyar." (En'âm
Suresi, 39. ayet.)
"Ey M uham m edi R abbin dileseydi, yeryüzünde insanlann hepsi ir anırdı."
(Yunus Suresi, 99. ayet.)
K ur'an'ın "Tann"sının şu sözü de ne denli açıktır:
"Biz dilesek herkese hidayet verirdik. Fakat cehennem i tam am en cin ve in
sanlarla dolduracağım a dâir, benden söz çıkm ıştır." (Secde Suresi, 13. ayet.)
Şu ayetler de az açık değildir:
"A llah kim i doğru yola koym ak isterse, onun kalbini İslam iyete açar. K im i de
saptırm ak isterse, göğe yükseliyorm uş gibi, kalbini dar ve sıkıntılı kılar. A llah
inanm ayanları, küfür karanlığında bırakır." (En'âm Suresi, 125. ayet.)
"’Ü stün delil, A llah'ın delilidir. O dileseydi hepinizi doğru yola eriştirirdi’ d e!"
(E n’âm Suresi, 149. ayet.)
"İnsan iradesi"ne özgürlük tanım ayan bu ayetleri yorum lam ada nasıl zorluk
çekildiğini ve bu zorlam alı yorum ların nasıl bir kom edi durum unu aldığını gör
m ek için "akaid (kelam )" kitaplarına şöyle bir göz atm ak yeter.2
B irkaç ayet daha:
"De ki: ’A llah size bir kötülük dilese, veya bir rahm et istese, sizi O ’na karşı
kim savunabilir?" (A hzâb Suresi, 17. ayet.)
"A llah size b ir zarar gelm esini dilerse, O ’na karşı kim in gücü bir şeye yeter?"
(Fetih Suresi, 11. ayet.)
Bu doğrultuda K ur’an’da pek çok ayet ve ayet hükm ü vardır. İslam kelam cı-
sı, "Tanrı dilediğini yapar" (H ûd Suresi, 107. ayet) ilkesini benim sem iştir. T ann
dilerse insan iradesini iyiye, dilerse kötüye yöneltir. A nlatılan bu. Bu benim se
nince de "insan iradesi" havada kalır.
C ebriyye m ezhebi ayet ve hadisleri göz önünde tutarak, insanın iradesizliği
ni kabul etm ek zorunda kalm ıştır. Bu m ezhebe göre, insan "cansız varlıklar" gi
bidir. K esm eye yarayan bir bıçağın, yelden sallanan bir ağacın ya da savrulan bir
nesnenin, açılıp kapanan bir kapının nasıl özgürlüğü yoksa, insanın da bir şeyi
yapm a ya da yapm am a özgürlüğü yoktur; ne yapıyor ya da yapm ıyorsa zorunlu
olarak yapıyor ya da yapm ıyor. E ş’arî m ezhebinin görüşü de buna yakın olduğu
için "orta dereceli bir zorunluluk (el cebru’l-m utavassıt)" görüşü savundukları
kabul edilir. M aturidî m ezhebi zorlam alı yorum larla "insan iradesi"ni biraz kur
tarm a çabasını gösterir. M utezile m ezhebi biraz daha çok gösterir bu çabayı.3 Ne
var ki, K ur'an'ın "Tann"sm ın ayetlerdeki açıklam aları karşısında, "insan irade
s i n i kurtarm aya yönelik hiçbir çaba bir şeye yaram az.
Yüzyıl
9 Eylül 1990, yıl 1, sayı 6
2 Örneğin bkz. Ebu M ansur Maturidî, Kitabu't-Tevhid, Arapça, İstanbul, 1979, s.286-287.
3 Bu mezhepleri bir arada görm ek için bkz. Hayâli, Şerhu Kasideti'n-Nuniyye, İstanbul, 1318, s.56-
57; Osman el Uryanî, Hayru'l-Kalâid Şerhu Cevâhiri'l-Akâid, İstanbul, s.80-81.
36
Youtube: Tanrı Mı Varmış
"TANRI B İLD Î-A N L A D I Kİ.
K ur'an'da "Tanrı bildi-anladı k i... (A lim e'llahu)" denir (Bakara Suresi, 187 ve
235. ayetler) ve Tanrı'nın "neyi bilip anladığı, sonra ne yaptığı, nasıl bir değişik
liğe gittiği" anlatılır. "Tanrı bildi-anladı k i..." diye başlayarak değil de, "Tanrı şu
nu şöyle b ild i..." diye başlayarak da ayetlerin sözleri Türkçeye çevrilebilir. Di-
yanet'in resm î çevirisinde, "A llah ... biliyordu", "A llah... bilir" denir. "A lim e'lla-
hu"yu, "A llah biliyordu" ya da "A llah bilir" diye çevirm ek yanlıştır. B ir durum u
kurtarm ak için - k i zam an zam an bu yola g id iliy o r- böyle çevrilm iştir. Çünkü
tam karşılığı, "Tanrı bildi"dir (doğrusu için H aşan Basri Ç antay çevirisine ve Ali
Ö zek'in de içinde bulunduğu kurulun çevirisine bakınız).
Ö nceden bilinm edik, bilinem edik b ir şey ortaya çıkabilir. Buna, "İslam kela-
m ı"nda "B ED A "' denir. Ö nceden bir tutum gösterilir, bir iş yapılır, bir davranış
ta bulunulur. Sonra, daha önce bilinm eyen, kestirilem eyen bir durum belirip o r
taya çıkar. D aha önce gösterilen tutum , iş ve gidiş, bu yeni durum a, yeni bilgiye
uygun düşm üyordun Yeni bilgiye göre yeni b ir tutum gösterm ek, yeni durum a
uygun yeni bir şey yapm ak gereklidir artık. Politikacıysa yeni durum a göre ayar
lar politikasını. Y öneticiyse beliren durum a göre önlem ler düşünüp uygular. Ya
sa koyucuysa yeni bilgilerin ışığı altında yeni durum lara, yeni gereksinim lere gö
re yeni yasalar çıkarır.
İN SA N ve toplum lar için D O G A L 'dır bu. A m a ya "TANRI" için?
İslam m ezhepleri içinde, "Tanrı için de bu olur" diyenler vardır.
1 Bkz. Şehrestani, el M ilel ve'n-Nihal, 1/197; Bağdadî, el-Farku B eyne’l-Fırak, s.38-46; Eş'arî, Ma-
kalatu’l-Islamiyyin, 1/91.
37
Youtube: Tanrı Mı Varmış
anlam ı şudur: "Tanrı, dilediğini siler; dilediğini yerine koyar (bırakır ya da yen i
den yazar). A na K itap (yorum : her şeyin yazılı olduğu LEV H -İ M A H FU Z)
O 'nun yanındadır."2 Ü nlü M uhtaru's-Sakafi (ölm . 687) "Tann'm n kendisine b ir
takım sözler verdiğini" söylem iş, söyledikleri çıkm ayınca da "BED A' oldu, Tan
rı görüş değiştirdi, sözünden d ö n d ü ..." dem iştir.3
"B eda"'ya, yani "Tanrı için de 'bilinm edik şeylerin ortaya çıkm ası’nın söz ko
nusu olabileceğine ve T ann'm n zam an zam an görüş değiştireceğine" inananlara,
"El Bedâiyye" adı verilir.4
K ur'an’da, "Tann'm n her şeyi bildiği” yazılı (bkz. N isâ Suresi, 176. ayet; Cin
Suresi, 26. a y e t...). N e var ki, kim i sözlerine yorum suz bakıldığında, "Tann'm n
birtakım k o n u lan sonradan B İLİP A N L A D IG I'nın anlatıldığı" da açıkça görülür:
2 Gösterilen kaynaklara bkz. A ynca bkz. F. Râzî, e't-Tefsirü'l-Kebir, 19/66 ve öteki tefsirler.
3 Özellikle bkz. Bağdadî, el-Farku Beyne'l-Fırak, s.46.
4 M uham med Ali Tehanevî, Keşşafu lstılahati'l-Funûn, 1/157.
5 Ebu Davud, Kitabu's-Savm/1, hadis no. 2313; Buhârî, e's-Sahîh/15; Tecrîd, 910 no.lu hadis ve 911
no.lu hadisten sonra K. M iras’ın "İzah"ı; Süyuti, Lubabu'n-N ukûl Fi Esbâbi'n-Nüzûl, Tefsirü'l-Ce-
laleyn'in kenarı, 1/36...
38
Youtube: Tanrı Mı Varmış
ğunuz kadınları gönlünüzden ve dilinizden düşürm eyeceksiniz. Yanaşın.) A m a
onlarla gizlice sözleşm eyin. M eğer ki uygun bir söz söyleyesiniz..."
B urada da "Tanrı'nın bilip anladığı" belirtilen şey, "insanların, kadınlara olan
düşkünlüğü". Yani; "Tanrı bilip anladı ki: Siz o kadınlara kafanızı takm adan, içi
nizden geçirm eden edem eyeceksiniz. O nun için buna yol verildi.6 İsteğinizi ç ıt
latm anızdan sakıncayı kaldırdı Tanrı. A m a hem en o sırada isteğinizi açıklam anı
zı yasakladı. D uyulan istekte de bir sakınca yok.7 D em ek ki, burada anlatıldığı
na göre, "Tanrı, insanların kadınlara olan düşkünlüklerini anlam am ış olsaydı, ev
lenm ek için kafaya konulan kadına olan ilgiyi ve evlenm e isteğini kadına çıtlat
m ayı yasak bırakırdı".
K ur'an'ın "TamT'sı, önce bir şey yapıyor, bir "hüküm" ortaya koyuyor; sonra
bir gelişm e olunca görüşünü, dolayısıyla "hükm ünü değiştiriyor"; yani bir başka
"hüküm " koyup, bir öncekini geçersiz kılıyor. Bu "nâsıh-m ensûh (geçerli-geçer-
siz)" biçim inde de sunuluyor.
2000'e D oğru
19 K asım 1989, yıl 3, sayı 47
39
Youtube: Tanrı Mı Varmış
G Ö RÜ Ş D E Ğ İŞT İR E N "TANRI"
40
Youtube: Tanrı Mı Varmış
Değişikliği "Tanrı" Nasıl Yapıyor?
Yani "Ana K itap (Levh-i M ahfuz)" yanında bulunduğu için "Tanrı", istediği
değişikliği yapar. "Yerinde olduğu gibi bıraktığı" da olur; "silip attığı" da olur.
B ir başka deyişle, "Tanrı yazar da, bozar da".
Yorumculara göre, Tanrı'nın söz konusu "LEVHA"da "dilediğini bozup diledi
ğini yazm a (el m ahvu ve'l-isbât)" işi, birçok konuda gerçekleşir. Ahmet, Ali, G ül
lü, Fadim e, C e v a t... Falan yerli, filan yerli, falan ülkeli, filan ü lk e li... Şu insan bu
insan zengin mi olacak, yoksul m u olacak; mutlu mu, m utsuz mu olacak; hırlı mı,
hırsız m ı olacak; uzun öm ürlü m ü, kısa öm ürlü m ü olacak; "cennetlik" mi, "cehen
nem lik" mi olacak?.. Çoğu yorum cuya göre, "Tanrı'nın yazm ası-bozm ası" bunları
da kapsıyor. B ütün bunlann yanında da kim i "ayef'in ya da bir ayet parçasının "yü
rürlüğe konulm ası, yürürlükten kaldırılm ası" olayını içine alıyor.1
Kısacası, "Tanrı", her şeyi "yazıp çizdiği" o "Ana Kitap"ta, dilediği her tür "de
ğişikliği" yapıp durur yukarıdaki ayete göre. Bununla birlikte, aynı Kur'an'ın Tan-
rı'sı şunlan da söyleyebilmekte: "Benim katım da söz değişm ez..." (K af Suresi, 29.
ayet.) "Tanrı'nın sözlerinde değiştirm e o lm az..." (Yunus Suresi, 64. ayet.)
"D eğişiklik" yapıldığında, "yürürlüğe k o n u lari'a "nâsıh"; "yürürlükten kaldı-
rılan"a "m ensûh” denir. Bu olayın adı da "nesh"dir.
İslam a göre, İslam şeriatından öncekiler, "Tanrı" eliyle yürürlükten kaldırıl
m ıştır. Yani K ur'an yürürlüğe konunca, " İn c irin , "T evraf'ın hüküm leri yürürlük
ten kaldırılm ıştır. Bir "nesh" olayı bu. (İslam dünyası bu görüşte.) Bir başka
41
Youtube: Tanrı Mı Varmış
"nesh" olayı da K ur'an'ın içinde. K onunun araştırm asını yapanlarca, 249 yerdeki
ayet hükm ünün "yürürlükten kaldırıldığı" belirtilir.2
K ur'an'daki Ç elişkiler
2 0 0 0 'e D oğru
26 K asım 1989, yıl 3, sayı 48
42
43
44
2000'e D oğru
25 Haziran 1989, yıl 3, sayı 26
45
Youtube: Tanrı Mı Varmış
K U R 'A N 'D A K İ TANRI N IN B ED D U A LA R I
B ilindiği gibi "beddua" iki sözcükten, "bed" ile "dua" sözcüklerinden oluşur.
B irincisi Farsça, İkincisi Arapçadır. "Kötü dua" demektir. Türkçesi; ilenm e ya da
"ilenç".
K ur'an'm "TamT'smın inandırm ak için nasıl "ant içtiğini" ayetlerden sunm uş
tuk örnekleriyle. Bu "Tanrı", inanm ayanlara, kızdıklarına "beddua" da eder. Ya
ni ilenir.
M antıkta, istem üçe ayrılır: Eşitler arasındaki istem. Buna "iltimas" (Türkçede-
ki değil) denir. Yukarıdan aşağıya olan istem. B u da "buyruk"tur (emir). Aşağıdan
yukarıya yöneltilen istem (dilek). Buysa "dua"dır. Yani aşağı durum da olan bir
kim se, yukanda olan birinden bir şey istediğinde, bir dilekte bulunduğunda "dua"
denir buna. Kötü olanına da "beddua". Bu dilek yöneltildiği zaman, birinin kötü
durum a düşm esi istenir. Bunu sağlaması için yukanda olan bir kim seden, üstün bir
güçten dilenir.
İnsanların "TamT'dan, "üstün bir güç"ten dilekte bulunm alan doğal. Ama,
"Tanrı'nm dilekte bulunm ası"na gelince, anlaşılır gibi değil. Tann, "her şeyin, her
gücün üstünde" görüldüğüne göre, hangi üstün güçten dilekte bulunur? Gelin işin
içinden çıkın!
K ur'an'daki Tanrı'nm "bedduaları"nı akla uygun bir biçim de yorum lam aya ça
lışan K ur'an yorum cuları da çok zorlanırlar, işin içinden çıkam azlar bir türlü.
K ur'an'm "Tanrı"sı, en başta, "insan" denen varlığa "beddua” eder:
- "C am çıksın o insanın, o ne nankördür." (A bese Suresi, 17. ayet.)
Bu çeviri, D iyanet'in resm î çevirisidir.
"C anı çıksın" yerine "kahredilesi" (H. Basri Çantay'm çevirisi); "kahrolası"
(Suudi A rabistan'ın çevirttirdiği); "geberesi", "gebersin", "öldürülsün", "(dile
rim ) başı kesilsin" diye de çevrilebilir Türkçeye.
"İnsan", T an rıy a karşı "nankör" sayılıyor. Tanrı'nm istediği doğrultuda bulun
m adığı için. Tanrı, ona bu nedenle "kahrolsun", "gebersin", "başı kopsun" diy e
rek beddua ediyor. Yani derler ya: "G ebersin inşaallahü!" İşte öyle.
Böyle bir "beddua" kim için yapılır?
K uşkusuz, "düşm an" için.
46
2000'e D oğru
15 Ekim 1989, yıl 3, sayı 42
1 F. Râzî, 30/198-202.
2 Celaleyn, 2/230 ve öteki tefsirler.
47
Youtube: Tanrı Mı Varmış
K U R 'A N 'D A K İ TANRI N IN
İN SA N LA R I A Y IRM A PO LİTİK A SI
Yunus Suresi'nin 19. ayetinde (çeviri D iyanet'in) şöyle denir: "İnsanlar bir tek
üm m ettiler, sonra ayrılığa d ü ştü ler..."
B akara Suresi'nin 213. ayetinde de, insanların başlangıçta "tek bir üm m et",
yani "aynı inancı paylaşan bir topluluk" olduğu anlatılır. Ayrıca anlatıldığına gö
re, "Tanrı isteseydi, tüm insanları BİR T E K Ü M M ET yapabilirdi". (Bkz. H ûd Su
resi, 118 ayet; N ahl Suresi, 93. ayet; Şûrâ Suresi, 8. ayet.)
K ur'an'ın Tanrı'sı, "insanların tek bir üm m et olm am aları için" özel politikası
olduğunu, "tek üm m et olm ayı" özellikle önlediğini, mal m ülk dağıtım ını yapar
ken de bu politikayı güttüğünü açıklar.
D iyanet'in resm î çevirisinden üç ayetin anlamı:
"Eğer bütün insanlann bir tek inkârcı üm m et olm akta birleşm elerini önlem ek
istem eseydik; A llah'ı inkâr edenlerin tavanlarını, üzerinde yükseldikleri m erdiven
leri, evlerinin kapılarını, üzerine yaslanacakları kerevetleri G Ü M Ü ŞTEN yapar ve
ALTIN bezeklerle işlerdik. B unların hepsi ancak, dünya hayatının geçimliğidir.
Ahiret, R abbinin katında, O'na karşı gelm ekten sakınanlaradır." (Zuhruf Suresi,
33-35. ayetler.)
Yani "bu dünya"da "kâfir"lere daha büyük zenginlikler verebileceğini, ancak,
"herkes kâfir olur diye" bu yola gitm ediğini, zenginlik dağıtım ını bunu önleye
cek biçim de yaptığını anlatıyor.
İnsanların "kâfirlik"te birleşm elerini önlem ek için güdülen bu politika anlaşı
labilir. A m a insanları "im an"da birleştirm eyi neden gerçekleştirm edi Tanrı? B öy
le b ir soru sorulabilir. "Tanrı, inanırlara dünyada daha çok mal vererek herkesi
im anlı yapabilirdi. N eden yapm adı?" Bu soru soruluyor ve K ur'an yorum larında
şu karşılık veriliyor: "O zam an da İslâm , dünya için M üslüm an olan m ünafıkla
rın dini o lu rd u ."1 N e var ki, bu kez şöyle bir konu getirilebilir. İslam da, K ur'an'da
da geçen b ir "El M üelleftü'l-K ulûb" vardır. "G önülleri İslam a kazandırılanlar"
diye anlam veriliyor. B uhârî'deki hadislerde de yer aldığına göre, bu kapsam a gi
ren kim seler varlıklı insanlar oldukları halde bunlara ganim etten çok büyük oran
larda fazla pay verilm iş ve bu da M uham m ed'i "adaletsizlik"le suçlam alara, söy-
48
49
Youtube: Tanrı Mı Varmış
rine İŞ G Ö R D Ü R M ELER İ İÇİN K İM İN İ KİM İN E D ER EC EL ER LE Ü STÜ N
K ILD IK . R abbinin rahm eti, onların biriktirdikleri şeylerden daha iyidir." (Zuh-
ru f Suresi, 32. ayet.)
B u ayette açıkça şunlar anlatılıyor:
- İnsanlara m al varlıklarını veren TANRI'dır. M alı mülkü, geçim likleri T ann
paylaştırm ıştır insanlar arasında.
- M al varlıklarıyla, zenginliklerle Tanrı insanların kim ini kim ine üstün yap
mıştır.
- Tanrı'nın böyle yapm asının nedeni de, insanları çalıştırm ak. İnsanların kim i
zengin, kim i yoksul olm asaydı, kim i insan kim i insanı çalıştıram azdı, kim i insan
İŞÇİ, kim i insan da İŞV ER EN olm az ve dünyanın düzeni bozulurdu.
2 000'e D oğru
1 Ekim 1989, yıl 3, sayı 40
50
H adis, yukarıdaki ayet nedeniyle y er veren Tirm izî'deki biçim iyle şöyle:
"R A H M A N 'ın (Tann'nın) SA Ğ E L İ doludur. (İçindekiler akar da akar. G ece gün
düz akışlar, o eldekinden hiçbir şey eksiltm ez. (Yani: T ann'nın sağ elinde bitip
tükenm ez nim etler-nzıklar vardır. K u llan n a gece gündüz durm adan aktığı halde
tükenm ez, eksilm ez d e ...) Ö BÜ R (sol) E L İN D EY SE TER A Zİ vardır. Terazinin
(n z ık konulup tartılan) GÖ ZÜ , BİR A ŞA Ğ I İNER; BİR Y U K A R I Ç IK A R ."1
B u hadis B uhârî'de de yer alır. A z uzunca. T ann'nın varlıklı kuluna, "Sen
(başkalarına) harca ki, ben de sana harcıyayım !" dediği ve M uham m ed'in, "B ili
yor m usunuz, gök ve yerin yaratılm asından bu yana T ann ne denli harcam ada bu
lunuyor (kullarına)?" diye sorduktan sonra yukarıdaki açıklam ayı yaptığı bildiri
lir. T a n n ’nın A R Ş'ınm (tahtıyla sarayının), başlangıçta, su üzerinde bulunduğu da
51
Youtube: Tanrı Mı Varmış
anlatılır. Şöyle bir değişiklik de var: "Rahm an" yerine "Allah" geçer. "Sağ el (ye
m in)" yerine de yalnızca "el (yed)”. . . 2
Tanrı insanlara "terazi"yle R IZ IK dağıtırken, n zık konulm uş olan göz, neden
"bir aşağı inip bir yukarı çıkıyor?" H adisi T ürkçeye çeviren Kâmil M iras şöyle
açıklıyor:
"Bu suretle (Tann), insanların kim ine Ç O K , kim ine A Z rızık verir." (Bkz.
Tecrîd'dekı aynı hadisin Türkçesi.)
A kla gelen bir soru: T ann'nın elindeki TE R A Zİ'de bir B O ZU K LU K m u var?
B ir inanır ("m ü'm in") kişi, buna "evet!" diyem ez.
A çıklam aya göre: R ızık tartılırken kim i insana "ağır ağır", yani bol bol n z ık
verm eyi, kim i insanı geldiğinde de, rızık konulm uş "kefe"nin yukarıda kalm ası
nı, yani az verilm esini T ann'nın kendisi istiyor. Y ukanda geçen ayetteki açıkla
m a da çok açık: "(Tanrı) nasıl dilerse öyle sarfeder (n z ık la rı)..." Yani, kim se "ni
ye böyle yapıyorsun, niye kim i kuluna çok, kim i kuluna az veriyorsun?" diye ka
rışam az. B u doğrultuda başka ayetlerde de açıklam a var.
K ısacası, kim i insanın ZE N G İN , kim i insanın Y O K SU L olm ası, "T ann’nın
elindeki T E R A Z İ"nin durum undan. "R ızıkların tartılıp dağıtılm ası" sırasında,
"terazinin iki kefesi"nin bir düzeyde bulunm am asından, "terazinin kolu" denge
de değil. B unun böyle olm asının nedenini de K ur'an, özet olarak şöyle açıklıyor:
"Tanrı öyle istiy o r..."
İlgili ayetlerden birkaçı:
"Tanrı, dilediği kim senin rızkını geniş, dilediğininkini de dar y a p a r..." (Ra'd
Suresi, 26. ayet.) "Senin Efendi Tanrı'n (Rabb), rızkı, dilediğine geniş, dilediği
ne dar y a p a r..." (İsra Suresi, 30. ayet). "Tanrı kullarından kim ine rızkı geniş,
kim ine d ar verir. K uşkusuz Tanrı, her şeyi BİLEN'dir." (A nkebût Suresi, 62.
ayet.) (Aynı açıklam ayı yapan ayetler için bkz. R ûm Suresi, 37. ayet; Sebe' Su
resi, 36 ve 39. ayetler; Z üm er Suresi, 52. ayet; Şûrâ Suresi, 12. ayet.) "Efendi
T ann'nın rahm etini onlar m ı paylaştırıyorlar?! D ünya yaşam ında, onların (kulla
rın) geçim lerini aralarında biz bölüştürdük de, birbirlerine iş gördürsünler (kimi
Ç A L IŞA N , kim i Ç A LIŞTIR A N olsun) diye, kim ini (zengini) kim ine (az varlık-
lıya ya da yoksula) derecelerle Ü ST Ü N k ıld ık ..." (Z uhruf Suresi, 32. ayet.)
B urada bir soru daha akla gelebilir: Ö yleyse, "Tann'nın elinde terazi" neden
var? E şitlik gözetm ediğine, herkese eşit ölçüyle n z ık dağıtm adığına göre, "'TE-
R A Z İ"yi niye kullanıyor?
K u r’an yorum lannda, kim i ayet ve hadislere dayanılarak, bu soruya şu karşı
lık verildiği görülür: "İnsanları SIN A M A K iç in ..." 3 Ya da "Bir H İK M ET için!"
denir.4 "T ann'nın hikm etinden ve yaptığı şeylerin nedeni so rulm az..." (Bkz. E n
52
Youtube: Tanrı Mı Varmış
biyâ Suresi, 23. ayet.) "Tann'nın yaptığına itiraz yok."5 "İtiraz olm am ası"nın "ne-
deni"ni E H L-İ SÜ N N ET şöyle açıklar: "M ülk, T ann'nın kendisinindir. O nun için
kim senin itiraz etm eye hakkı yok."6
2000'e D oğru
8 Ekim 1989, yıl 3, sayı 41
53
Youtube: Tanrı Mı Varmış
ŞERİAT TANRI SIN IN HİLESİ
54
Youtube: Tanrı Mı Varmış
Yine K ur'an'ın "Tanrısı" herkese şunları duyurur:
" ... D e ki: 'Tanrı, hile yapm akta, herkesten daha hızlıdır.'" (Yunus Suresi, 21.
ayet.) Bunun tam karşılığı olan sözlere, "Tanrı"ya yakıştırılm adığı için D iya-
net'in resm î çevirisinde, kendi anlam ının dışında bir anlam verilm iştir. Bu, hep
yapılır.
"O nlar hile yaptılar; Tanrı da hile yaptı. Tanrı, hile yapanların en hayırlısıdır."
(Â l-i İm rân Suresi, 54. ayet.)
" ... O nlar hile-tuzak kurarlar. Tanrı da hile-tuzak kurar. Tanrı hile-tuzak ku
ranların en hayırlısıdır." (Enfâl Suresi, 30. ayet.)
M uham m ed de "inanır"lannı, "inanm az"lanyla savaşa yöneltirken şu öğütü
verir:
"El ham bu hud'atun = savaş hiledir."1 M uham m ed, bu öğüdü verm ekle kal
m am ış, kendisi uygulam ış ve uygulatm ıştır da. N icelerini, örneğin bir ozanı,
K a'b ibn E şre fi, "hile" yaptırarak, tuzak kurdurarak öldürtm üştür.2
îslam şeriatı, tüm dünyayı bir savaş alanı görür. Bu savaş, "İslam inanırla-
rı"yla "inanm azlar" arasındadır. Şeriat, güçleninceye dek, "müm aşat" yolunu, y a
ni "birlikte barış içinde bulunm a"yı kullanır. Bu da bir çeşit "hile"dir. A m a güç
lenince, iki yoldan birinin seçilm esini ister insanlardan:
- Ya ölüm
- ya da İslam.
İnanç ve düşünce özgürlüğünün soluğu kesilm iştir o zam an. İslam , hiçbir
"din"i "din" olarak tanım az. K ur'an'ın "Tann"sı; "T ann'm n dininden başka bir din
m i istiyorlar? (Yani hiç olur m u?)" diye sorar (Âl-i İm rân Suresi, 83. ayet). S on
ra, "kim İslam dan başka bir din isterse, onunki kabul edilm eyecektir hiçbir za
m an" der. Ve yine şöyle açıklam ada bulunur: "Tanrı katında din, kuşkusuz, yal
nızca İslamdır." G üçleninceye dek şöyle dem iştir: "Senin dinin sana, benim di
nim bana." (K âfırûn Suresi, 6. ayet.) "D inde zorlam a y o k tu r..." (B akara Suresi,
256. ayet.) G üçlendikten sonraysa, inanm azlar gösterilerek M üslüm anlara şu
buyruk verilm iştir:
" ... O nları nerede bulursanız orada öldürün!" (Bkz. B akara Suresi, 191. ayet;
N isâ Suresi, 89 ve 91. ayetler; Tevbe Suresi, 5. ayet.)
İran'da m ollalar, Şah'a karşı, sol kesim le "m üm âşat" yapm ıştır (barış içinde
birlikte yürüm üştür, Şah'a karşı birlikte savaşm ıştır). A m a ne zam an ki güçlen
m işlerdir; daha önce "ittifak" kurduklarına ne yaptıklarını herkes bilir. M ollalar,
İslam şeriatındaki "hile" yöntem ini kullanm ışlardır.
55
Youtube: Tanrı Mı Varmış
Ü lkem izdeki "m olla"lann, din çevrelerinin, "çifte standart olm asın", "dem ok
rasi, inanç ve düşünce özgürlüğü" diyerek sol kesim in karşısına çıktıkları, bir
çoklarını istedikleri çizgiye getirm eyi başardıkları ve Türk Ceza Yasası'nın 141,
142. m addeleriyle birlikte 163. m addesinin tartışıldığı şu sıralarda bunların bilin
m esinde, unutulm am asında yarar var. "G örüş"lerin soluğu kesilm esin d iy e ...
56
E fendi T ann (Rab) görüşm ek üzere M uham m ed'i m akam ına, sarayına (A RŞ)
çağırm ıştır. Bunun için de önce bir hazırlık yaptırtm ıştır: M eleğe, onun göğsünü,
şurasından ta şurasına değin yardırm ış, kalbini çıkarttırm ış, zem zem suyuyla yı
kattırm ış, im an dolu altın bir tasla bu kalbe İM A N doldurtm uş, sonra kalbi yeri
ne koydurtup göğsü kapattırm ıştır.
B urada sorulabilir:
M uham m ed'in kalbi, daha önce
- Tem iz değil m iydi?
- İm anlı değil miydi?
Bu ve benzeri sorular üzerinde durm ak, konuyu dağıtabilir. E n iyisi, hadisten
konuyu izlem ek:
Efendi Tanrı (Rab), sonra, M uham m ed’in gezisi için bir binit gönderir (cennet
ten). "BURAK" adı verilen, katırla eşek arası ak bir binit. Geziyi başlatır. M uham-
med, önce bu binitle, geceleyin, M ekke'den Kudüs'e; sonra aynı gece, "mi'rac
(m erdiven)” denen, göğe dayalı bir M ERD ÎV EN 'le, Cebrail'in eşliğinde göğe va
rıp ulaşır.
Birinci kat gök. K apısı K A PIC I-B E K Ç İ M ELEK , C ebrail'in kapıyı çalıp bu
kapıcı m elekle konuşm ası:
- K im o?
- B en Cebrail.
- Yanındaki kim ?
- M uham m edi
- G öğe çıkm ak için ona çağrı oldu m u?
- Evet.
H er gök katında bu konuşm alar olur. Sonra kapıcı-bekçi m elek, M uham m ed’e
"m erhaba, hoş geldin" diyerek kapıyı açar. C ebrail'le M uham m ed içeri girerler.
Peygam berlerin m akam ları da gök katlarında. Cebrail, M uham m ed'le bu pey
gam berleri tanıştırır. İlkin, birinci katta, Â dem 'le olur tanışm a.
Sonra ikinci kat. Ü çüncü, dördüncü, b eşin ci... derken yedinci kat. G ök katla
rı tam am dır. A m a daha yukarıya da gezi sürecektir.
Sonra C ebrail'in kendisi alır taşım a işini. (K anadıyla) alıp götürür M uham
m ed'i. Y ükseldikçe yükselirler. Ö yle bir yere gelirler ki, gıcırtı işitirler.
57
A slında M uham m ed'in bir de, buradan "SARAY"a yolculuğundan söz edilir.
"R efref (kim ine göre bir döşek, kim ine göre bir görevli)" denen araç ya da ara
cıyla gittiği anlatılır.1 N ecm Suresi'nin 10. ayetinden çıkarılan anlam a göre de,
"nam az farz"ı "Tanrı katı"nda olur.
"Farz" olarak bildirilen "nam az", tam "elli vakit"tir.
M uham m ed, buyruğu alıp döner, gök katlarına. 7. KAT'a, sonra 6. KAT'a iner.
M ûsâ'ya uğrar.
M û sâ’yla konuşurlar:
- Tanrı senin üm m etine ne farz etti?
- Elli vakit nam az. H er gün için.
- Buna, üm m etinin gücü yetm ez. Efendi T ann'na (Rabbine) dön de İN D İRİM
yaptırt!
M uham m ed, günlük nam az vakitlerinde indirim yaptırtm ak için Efendi Tan-
rı'sına döner.
M uham m ed, Tanrı'ya vardığında bir indirim yaptırtır. N e var ki, dönüp M û-
sâ'nın yanm a geldiğinde, M ûsâ yine çok bulur nam az vakitlerini. İndirim yaptırt
58
Youtube: Tanrı Mı Varmış
m ası için M uham m ed'i bir daha gönderir. M uham m ed gider, bir indirim daha
yaptırır. Döner; M ûsâ bunun da çok olduğunu, yine çıkıp indirim yaptırtm ası ge
rektiğini söyler. M uham m ed yine gider, yine indirim yaptırır. Ve böylece birkaç
gidip geliş sonucunda, günlük nam az vakti sayısı 5'e iner. M ûsâ bunu da çok b u l
muştur. A m a M uham m ed, artık utandığını, gidip yeni bir indirim yaptırm ak için
yüzünün kalm adığını söyler ve günlük nam az vakit sayısı 5'te kalır. Ve Tanrı,
"Beş vakittir, am a yine de elli vakittir” der; b ir ayetten alınm a, "Benim katım da
söz değişm ez" (K âf Suresi, 29. ayet) anlam ındaki parçayı ekler. Şunu da söyler:
"Ana K itab'da nasıl farz kıldım sa öyledir. Beş vakitten her birine on katı sevap
olunca yine elli vakit eder."2
E fendi Tanrı (Rab), "görüş değiştirm edim !" dem eye getiriyor, am a yine de bir
"değişiklik olduğu" üzerinde birleşiliyor. Çünkü, "50 vakitten, 5 vakte indirim "
olm uştur. îleri sürülür ki, "Yahudilikte farz olan da, 50 vakit nam azdı." Ve E fen
di Tanrı'nın, M üslüm anlardan kendisine şöyle yalvarm alarını bu nedenle istediği
belirtilir; "Efendi Tanrımız (Rabbenâ)! B izden öncekilere yüklediğin gibi bize de
ağır yük yüklem e!" (Bakara Suresi, ayet 286.)3
D aha "tebliğ edilm eden" nam az vakitlerinde indirim ler yapılm ış olm asının
uygun gerekçelerle açıklam ası için çok çabalanıyor, am a kolayca içinden çıkıla
m ıyor.4
Tartışm alarda açıklığa kavuşm ayan bir soru:
- En iyisini, Tanrı değil de, M ûsâ m ı biliyordu?
2000'e D oğru
3 A ralık 1989, yıl 3, sayı 49
2 Buhârî, e's-Sahîh, Kitabu's-Selât/1, Kitabu't-Tevhid/37; Tecrîd, hadis no. 227, 1551; M üslim , e's-
Sahîh, Kitabu’l-Îmân/259-265, hadis no. 162-164.
3 Yorum için özellikle bkz. F. Râzî, 7/146.
4 A skalanî, Fethu'l-Bârî. Bulak Matbaası, Mısır, 1300, 1/391-392.
K ur'an'daki "Tanrı", öfkesini sık sık belli eder. K ızdıklarına nasıl cezalar ver
diğini, nasıl "öç" aldığım anlatır. "C eza"ları arasında insanlan hayvanlara dönüş
türm e de var.
60
B aşka ayetlerde de, cezalandırılan insanlardan kim inin "m aym unlar"a, kim i
nin de "dom uzlar"a "dönüştürüldükleri" anlatılır:
D iyanet'in çevirisinde, M âide Suresi'nin 60. ayetine şu anlam verilir:
’"A llah katında bundan daha kötü bir karşılığın bulunduğunu size haber vere
yim m i?' de! A llah kim e lanet ve gazab ederse, kimlerden maymunlar, dom uzlar
ve şeytana kullar kdarsa, işte onlar yeri en kötü ve doğru yoldan en çok sapm ış
olanlardır."
6!
2000'e D oğru
22 Ekim 1989, yıl 3, sayı 43
İran'daki son deprem , her deprem gibi üzücü. A m a "düşündürücü" de. İnanı
lan "Tanrı" açısın d an ...
B ununla birlikte "şeriat m ollaları", acı olayları, "Tanrı'nın hikm eti"ne, "dene-
m e"sine bağlam akta güçlük çekm eyeceklerdir. Çok çok eski bir açıklam a biçim i
dir bu. İslam öncesi inançlardan İslam a geçm iş bir inanca dayalı, her "felaket"te
hem en başvurulan bir gerekçe. "Tanrı daha iyisini bilir. Öyle uygun görmüştür.
Yaptığı her işte bir hikm et vardır. İlahi takdire kim se karışam az. Bu takdiri kim
se değiştirem ez. Bunlar, günahlarım ız yüzündendir. A ynca Tanrı insanları dener.
N e ölçüde sabırlı olduklarına bakarak karşılıklar verir. Sevab ya da a z a b ..." İran
m ollaları da bu türden şeyler söylem işlerdir. Ü stelik ellerinde, bunu söylem ele
rine yarayacak nitelikte "ayet"ler ve "hadis"ler de vardır: K ur'an'daki "felaket",
"akebet" ve "denem e (im tihan)"la ilgili ayetler. M uham m ed de şöyle der.
- "Benim üm m etim , el m erhûm e bir ümmettir. O na âhirette azab yoktur. O nun
azabı yalnızca dünyadadır: Fitneler (kargaşalar), deprem ler ve öldürm e-öldürülm e
(kati)."1
"M erhum " sözcüğü, Türk toplum una da yabancı değildir. "Ölen" bir insandan
"m erhum " diye söz edilir. C enazelerde de, "Bu m erhum u nasıl bilirdiniz?” diye
sorulur, "âdab-ı İslam iyye"ye uygun olarak, "doğru-gerçek" ve "yalan" olm asına
bakılm aksınız "M üslüm anlara tanıklık ettirilir".
"M erhum e" de "m erhum "un dişilidir. Yani dişi için, kadın için söylenir.
"Ü m m et" de "dişil" sayıldığı için "el m erhum e" denmiştir.
N e var ki, buradaki "el m erhum e", "Tanrı'nın rahm etine ermiş" anlam ındadır.
"R ahm et"in Türkçedeki karşılığı "acım a"dır. Bu durum da M uham m ed "Üm-
m eti"nin "el m erhum e" olm ası, "Tanrı'nın acıdığı bir üm m et" anlam ını içerir.
M uham m ed’in yukarıdaki açıklam asına göre, "üm m et"ine "Tanrı acım ıştır".
Peki "acım ış"tır da ne yapm ıştır?
1 Ebu Davud, Sünen, Kitabu'l-Fiten/7, hadis no. 4278; Ahmed İbn Hanbel, Müsned, 4/410,418; Ac-
lunî, Keşfu'l-Hafa, 1/229, hadis no. 600.
63
64
Yüzyıl
12 A ğustos 1990, yıl 1, sayı 2
65
Youtube: Tanrı Mı Varmış
Youtube: Tanrı Mı Varmış
K U R 'A N
67
Youtube: Tanrı Mı Varmış
Youtube: Tanrı Mı Varmış
K U R 'A N 'D A K İ "İM A N "IN A NAYURDU
69
Youtube: Tanrı Mı Varmış
2) H adiste, M uham m ed'in bu a ç ık la m a y ı," Yem enli"lerin onun yanına geldik
leri sırada yaptığı açıklanır.
3) H adis kitaplarında da bu hadisler, "Yem enlilerin erdem i ve üstünlükleri"ne
ilişkin ayrılan bölüm de yer alır.
D em ek ki, hadisteki "Yemen", ne "M ekke”dir, ne "M edine"dir, ne de başka
bir yerdir; herkesin bildiği "Yemen"dir.
B urada iki şey önem kazanıyor:
1) M uham m ed'in dönem inde Yem en'in durum u;
2) M uham m ed'in Yemen'le ilişkisi.
Yemen
Ö teden beri, çok önem li bir m erkezdi. Ticaret akışının da olduğu odaklardan.
Mısır, M ezopotam ya ve Pencap gibi uygarlık yuvaları arasında da hem bir köp
rü olarak, hem de bileşke olarak önem liydi.4 Din olarak da Yahudilik ve H ıristi
yanlık dinlerinin de, İslam ın da, hem "im an", hem de "ibadet" yönünden tem eli
olan "yıldız tapım ı", "Güneş tapım ı", "Ay tapım ı", hepsini içine alan Sâbiîlik5
vardı. Yahudilik ve H ıristiyanlık da çoktan gelip yerleşm işti.6 K ısacası, Yemen,
din-inanç yönünden de, bugünkü gelişm iş dinlerin önem li yuvalarından biri du
rum undaydı.
4 Prof. Dr. Philip K. Hitti, İslâm Tarihi, çev. Prof. Dr. Salih Tuğ, İstanbul, 1980, s. 1/58.
5 Eren Kutsuz = Turan Dursun, "Güneş Kültü", Saçak Dergisi, Şubat 1988, s.4-62.
6 Hitti, age, 1/95 ve öt.; Prof. Dr. Neşet Çağatay, İslam Öncesi A rap Tarihi, Ankara, 1971, s.1-37.
7 Ham idullah, İslâm Peygamberi, çevr. Prof. Dr. Salih Tuğ, İstanbul, 1980, 1/61.
8 Prof. Dr. Neşet Çağatay, İslam Öncesi A rap Tarihi, s.95.
70
Youtube: Tanrı Mı Varmış
"Ezd K abilesi" ve bu kabileden olm ak, M uham m ed'in dilinde çok önem lidir.
İşte sözleri:
"Em ânet (güven, güvenilirlik), E zd’dedir."9
H adiste, "Ezd" dendikten sonra, bu adla, "Yemen"in anlatılm ak istendiği
açıklanıyor.
"Ezd K abilesi'nden olanlar, Tanrı'nın yeryüzündeki arslanlarıdırlar. O nları in
sanlar alçaltm ak isterken, T ann buna karşı çıkar ve onları yükseltir. İnsanlar öy
le bir zam an yaşıyacaklardır ki, kişi hep, 'keşke babam bir E z d ii olsaydı, keşke
anam bir Ezd'li o lsa y d ı...' diy ecek ."10
M uham m ed, ”İslam "ı, İslam m "im an"ım , esaslarını, aldığı yerden "doğru
dan" mı, yoksa "bir kanal"dan m ı alm ıştır?
"D oğrudan" aldıkları bulunabilir. Şu kadar, b u k a d a r... A m a görünen odur ki,
çoğunu "dolaylı yollar"dan almıştır. "Aracılar" da rol oynamıştır. İleride "M u
ham m ed'in öğretm enleri" anlatılırken bu daha iyi anlaşılacaktır.
M uham m ed'in "İslam "ı aldığı anlaşılan önem li bir kanala, burada kısaca d e
ğinelim .
M üslüm anlar "sahte peygam ber" diye nitelerler. Adı: "Habib," "M üslim " de
olabilir. A m a M üslüm anlar aşağılam ak için "M üslim cik" anlam ında "M üseyli-
me" derler; bununla da yetinm eyip "çok yalancı" anlam ında "Kezzâb"ı da ekler
ler. M üslüm anların her zam an olduğu gibi bu konuda da belgeleri yok etm iş, her
9 Tirmizî, Sünen, Kitabu'l-M enâkıb/72, hadis no. 3936; Ahm ed İbn Hanbel, M üsned, 2/364.
10 Tirmizî, hadis no. 3937.
71
Youtube: Tanrı Mı Varmış
şeyi tersine çevirm iş olm aları nedeniyle, bu kişinin asıl adı, kişiliği, yolu, yönte
mi ve inancı konusunda çok az şey bilebiliyoruz. Yine de bilinenler önem li.
M üslüm an yazarların da aktardıklarına göre, "Yemame Rahmanı" diye tanını
yordu.
Yemame: A rabistan'ın ortalarında, Bahreyn'in batısında bir yöre.
"Peygam berlik" savında olan "Yemame R ahm anı" da, bu yöreyi elinde tutan
H anif kabilesinin başı, yörenin egem eni.
K ur'an'da başka anlam da da olsa önem li bir yeri olan "Rahm an", "H a n if' söz
cükleri burada oldukça ilgi çekici. "M üslim " sözcüğü de ö y le... M uham m ed'in
bu sözcükleri, bu kanaldan alıp edindiğini düşündürebiliyor. "İslam" adıyla b ir
lik te ...
Bu konuda, İbn İshak'ta önem li bir bilgi buluyoruz:
M ekke'nin ileri gelenleri, toplanm ışlar, M uham m ed'e bir uyan d a bulunm aya
karar verm işlerdir. K ararlarını uygularlar, birtakım sözler arasında şunu da söy
lerler:
"B ize ulaşan bilgiye göre, Y em am e'deki şu adam , R ahm an denen kişi sana
öğretiyor (M üslüm anlığı). K uşkun olm asın ve T ann'ya antiçerek söyleriz ki, biz,
hiçbir zam an, R ahm an'a inanm ayız."11
"K ureyş"in "inanm azlar"ı boş bir dedikoduya mı önem vererek konuşm uşlar
dı? M üslüm anlar bunu ileri sürebilirler, am a bu kolayca savunulam az. Çünkü,
"kabile onuru", boş bir dedikoduyu tem el alm aya engeldir. M uham m ed'in "Ye
m am e R ahm anı"ndan "öğrendiği" söyleniyorsa, bu, "tem elsiz" sayılam az.
"M uham m ed'in öğretm enleri” anlatılırken, K ureyşçe belirlenen ve kim i
K ur'an yorum larına da yansım ış olan öteki "öğretm enler" üzerinde de durulacak;
ilgili ayetler, yorum lar sunulacak.
Teori
M art 1990, yıl 1, sayı 3
11 Siratu İbn Ishak, yay. M uham med Ham idullah, Arapça, Konya, 1981, s.180, fıkra: 254.
72
Cvt) vV
.¿ tt jû i J j t y v i ' C Û İ i- 3 C P -3
(»* * * l * >
¿ P 3*i» >>P ’ J * ıP* •»• P i J-* .•**J j~ 3 v-3
(• **'3p-jÇ ¿LÎ i! ^ - ¿ • ’İtjÇİ ’•‘■'J*
l -. • • . . ,::s. * . *..» t . * r *
i %S i/
V*
•aJU
• ' • ' I » Î * 'V ^ *
•j. * U* J V V J r*i - J» V - J* «kİ,-**J •; k/.' W*►^.»tt» J i
•rV * M
jro ijJ rl t i ? ¿¿. V Jl*J\'<
j.
İ - 5 t^> ^ •j’l J r j J *
T'vJ)
“im an'da, "Fıkıh’da, "Hikm efde Yemenlidir. (Bkz. Buhârî, e ’s-Sahîh, Kitabu'l-Meğazi/74;
Müslim, e's-Sahîh, Kitabu'l imân/81-82, hadis no, 51-52 ve öteki hadis kitapları.
73
Teori
M art 1990, yıl 1, sayı 3
74
"Tevrat'ta ve Incil'de, M uham m ed'in peygam berliğine ilişkin haberlerin yer al
dığı ayetler bulunduğu için, bunlar yok edilm iş ya da değiştirilmiştir. Ayetlerle bir
likte gerçeği saklam ak için ..." Ü nlü K ur'an yorum cusu F. Râzî de, kim i yerde, ör
neğin Yunus Suresi'nin 94. ayetinin yorum unda bu görüşü benim ser nitelikte söz
ler yazıyor.1 N e var ki, aynı Râzî, başka yerlerde de bu görüşü benim sem ediğini
belirtiyor. Örneğin, Âl-i İm rân Suresi'nin 78. ayetinin yorum unda (A rapçasından
aynen çeviriyorum ) şunlan yazmakta:
"2. soru: H alk arasında bunca yaygın ünü varken Tevrat'ta tahrif yapılm ış
olm ası nasıl m üm kün olabilir?
75
Youtube: Tanrı Mı Varmış
"A m a benim görüşüm e göre ayetin yorum unda bir başka görüş daha doğru.
O da şudur:
76
Y ukanda da belirtildiği gibi, "tahrif' savı, "Tevrat'ta M uham m ed'in peygam ber
olarak geleceğini anlatan ayetler vardır. Bu anlaşılm asın diye ayetler tahrif edilmiş
(yani sözler bozulm uş, değiştirilm iştir)" savıyla birlikte ileri sürülegelmiştir.
Şöyle b ir soru sorup karşılığını aram ak, gerçeği ortaya koym aya yeter:
Tevrat " ta h r if edildiyse ne zam an yapılm ıştır bu?
E ğer M uham m ed’den önce, M uham m ed'in söz konusu olm adığı dönem lerde
olm uşsa, bunun hiçbir anlam ı olam az. Z aten bu da ileri sürülmüyor.
E ğer M uham m ed'in "peygam ber" olarak ortaya çıktığı dönem de yapıldıysa,
yani bu ileri sürülüyorsa bu da olam az.
O lam az çünkü:
1) Tevrat'ın bugünkü durum unu alm ası, M uham m ed'in dönem i şöyle dursun,
m ilattan önceki dönem lerde gerçekleşm iştir.
Lut G ölü Tom arları, bir başka adıyla K um ran Yazıtları, bu gerçeği gözler
önüne seren kanıtlardan biridir:
Yıl 1947. Filistin. Eriha'nın (jericho) 12 kilom etre güneyinde, Kum ran Yıkıntı-
lan'nın bulunduğu bir kesim. Yıkıntılara 4, Lut Gölü'ne 2 kilometre uzaklıkta göl
den 300 m etre yükseklikte bir yer. Ve köylü bir Arap. Kuzusunu yitirmiştir. A rar
ken bir m ağaraya rastlar. M ağara 8 metre uzunluğunda, 3 m etre genişliğinde, 2,5-
3 m etre yüksekliğinde. İşte burada kimi kırık, kim iyse olduğu gibi sapasağlam du
ran birkaç küp bulunuyordu. İçlerinde de, bezle kaplı, en üstü ziftlenmiş meşin to
marlar. Köylü Arap nereden bilecekti ki, bunlar, soluk kesecek ölçüde önemli.
B unlardan en iyi korunm uş olanlarını, bir antikacı aracılığıyla götürdü; Kudüs'teki
Süryani St. M arc M anastın M etropolidi M ar Atanas Yeşue Sam uel'e sattı. Birkaç
kuruş karşılığında. Tomarlar, önceleri pek ilgi görmemişti; ama bunlann ne denli
önem li olduklarının anlaşılması uzun sürmemişti. Daha o yıl önem anlaşıldı; gere
ken ilgi gösterildi. İzleyen yıllarda, aynı m ağarada araştırm alar yapılarak başka
önemli parçalar elde edildi. Kimi buluntular da, Kum ran'ın tarihini ortaya koym a
ya yaradı. 1974'te bulunan elyazm alan arasında, Tevrat'ın çok önemli bir bölüm ü
nü oluşturan İşaya da var. Bu kopyalar, İsa'dan önceki dönemlere ait. Bugüne değ
gin bilinen m etinlerin en eskileridir. Ve yine Tevrat bütününden Hababuk (Habak-
kuk), M Ö 6. yüzyılda kalem e alınmıştır.5
Lut G ölü Tom arları ve önem i üstüne, kongrelerde çeşitli bildiriler sunulm uş
tur. Ve özellikle şunlar dile getirilm iştir:
5 S. Şişman, "Lut Gölü Yazmaları", İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, yıl 1956-1957, İstanbul, 1957,
c.2, cü z:l, s.36-41)
77
Youtube: Tanrı Mı Varmış
- Bu tom arlar M Ö'ki zam ana aittir.
- Bu tom arlar içinde bulunan Tevrat bölüm lerine ait metinler, Tevrat'ın M Ö'ki
m etinlerine uygunluğunu ortaya koym uştur.
22. U luslararası D oğubilim ciler K ongresi'nin çalışm alarında da bunun yansı
tıldığı görülür. 1951 yılında İstanbul Ü niversitesi H ukuk ve İktisat Fakülteleri b i
nalarında toplanan bu kongreye sunulan tom arlara ilişkin bildirilerden Ord. Prof.
Dr. Zeki Velidi Togan, uzun uzun söz eder.
- Tom arların çoğunun M Ö 3. yüzyıla ait olduğu belirtilmiştir.
B ir de aynen şöyle dendiği görülür:
"Bu tom arların Tevrat'ın İşaya bölüm üne ait olanları M asora tefsirleri tesi
riyle değiştirilen noktalardan ayrılm akta, yani Tevrat'ın G rekçeye çevirisin
den önceki şeklini ortaya koym aktadır. İşte tom arların asıl değeri de bura
dadır. İslam lar (M üslüm anlar) Tevrat'ın tahriflere uğradığını ileri sürdükle
rinden, L ut Gölü Tom arları'nın incelenm esine, bir gün onlar da katılırlar."6
"M Ö 300'e doğru da Tarihler, E zra ve N ohem ya bölüm leri. Bu son tarihten
sonra Eski A hd'in (Tevrat’ın) artık şim diki şeklinde kaldığı, hatta bir harfi
nin bile değiştirilm ediği bir g e rç e k tir..."7
Tevrat, M Ö 300'e doğru aldığı biçim iyle hiç değişm ediğine göre, M uham m ed
dönem inde bu kitabın "tahrif edildiği" hiçbir biçim de düşünülem ez.
2) Tevrat, sayılam ayacak kadar çok inanırlarınca okunm uş, saklanm ış ve ko-
runagelm iştir. B ir yerdeki nüshasında değişiklik yapılm ış olsaydı, başka yerler
deki nüshaları bu değişiklikten uzak kalırdı. Çünkü her yerde aynı değişikliğin
yapılm ış olabileceğini hiçbir akıl ve m antık kabul etmez.
B u nedenledir ki, K ur'an yorum cularından kim ileri, örneğin F. Râzî, şöyle d e
m ek zorunda kalm ıştır:
"Sözlerin değiştirilm esi biçim inde b ir tahrifin olam ayacağı yolundaki görüş
daha doğrudur. Çünkü tüm ünün yalan üzerine birleşm eleri m üm kün olm a
yan bir toplulukça aktardan bir kitabın sözleri değiştirilm iş olam az."8
K aldı ki, "Tevrat tah rif edilm iştir, değiştirilm iştir" diyenlerin, "aslı"nı da o r
taya koym aları gerekir. Bunu yapam am ışlardır ve hiçbir zam an da yapam ayacak
lardır. Ç ünkü ileri sürdükleri biçim de "aslı" hiç olmamıştır.
6 Zeki Velidi Togan, "22. Beynelmilel M üsteşrikler Kongresi'nin Mesaisi ve İslam Tetkikleri", İs
lam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, yıl: 1953, İstanbul, 1954, c .l, cüz:l-4, s.30.
7 Hayrullah Örs, M usa ve Yahudilik, İstanbul, 1966, s.37.
8 F. Râzî, age, 11/178.
78
Tevrat'ın K apsam ı
"Tevrat" bölüm ünde ayrıntılarıyla görülecektir ki, Tevrat, K ur'an'ın ileri sür
düğü, inanırlarının inandığı gibi "gökten inm e (M usa'ya indirilm iş) bir kitap" d e
ğildir. Y ahudilerin yaşam ı ve edebiyatıyla geleneklerini, oradan buradan aldıkla
rı hukuku, söylenceleri, çeşitli ilişkileri yansıtan söylence biçim indeki açıklam a
ları kapsar. Tarihsel olgularla çelişen, akıl ve bilim le bağdaşm ayan anlatım larla
9 Örneğin bkz. Dr. Abdullah Aydemir, Tefsirde Israiliyyât, Ankara, 1979, s.3.
79
Youtube: Tanrı Mı Varmış
dolu. N e var ki, bilindiği gibi Yahudiler, bu kitabı "kutsal kitap" olarak inanıp ko-
ruyagelm işlerdir. Ve kuşkusuz, M üslüm anların ileri sürdüğü gibi bir "tahrifat"
hiç olm am ıştır.
" T a h r if , K ur'an'dadır
K ur'an'daki "Yahudilik"
"Tefsir"lerde, yani K ur’an yorum larında, biraz "abartılı", "akıl ve bilim dışı"
anlatım lar, öyküler olup da aklı ve bilim i ölçü alanlarca eleştirildiğinde ya da
eleştirileceği anlaşıldığı zam an, "İslam ı kurtarm a" çabasında olanlar hem en şunu
söylerler:
"Bu, K ur'an'da yok. K ur'an'da olan böyle değil. Bu, İsrailiyyattır."
Bu çabayla kitaplar da yazılm ıştır. Bu türden olan, D iyanet İşleri B aşkanlığı
yayınlarından da var.10
"İsra iliy y a fın ne oldunu, çoğu "aydın" kişiler bile bilm ez ya da yeterince b il
m ez. İslam ı kurtarm a çabasında olanlar da bu bilgisizlikten yararlanırlar. Sıkış
10 Örneğin bkz. Dr. Abdullah Aydemir, Tefsirde İsrailiyyât, Ankara, 1979, s .1-331, Önsöz, XIII-
XIX.
80
"Ve Yakub yalnız başına kaldı. Ve seher sökünceye dek bir adam onunla gü
reşti. Ve yenm ediğini görünce adam , Yakub’un uyluğunun başına dokundu.
Ve Yakub'un uyluk başı incidi. ( ...) A dam : 'adm nedir?' dedi. Yakub karşı
lık verdi. 'Yakub.' Ve adam şöyle dedi: 'A rtık sana: Yakub değil, İsrail (Tan-
rı'yla güreşen, T ann'yla uğraşan) denecek. Çünkü T ann'yla ve insanlarla uğ
raşıp yendin.'" (Tevrat, Tekvin, Bap 32: 24-25, 27, 28.)
Yakub'un "görüştüğü adam" da m eğer "Tann" imiş (!) (Bkz. aynı bap, ayet: 30.)
Bu öyküye göre, "İsrail"in Yakub'a ad olarak verilm esinin nedeni, Yakub'un
"Tann'yla güreşm iş olması"dır.
"İsrailiyyat", "İsrailoğulları'na ait" her şeyi dile getirir.
K ur'an'da "İsrailoğulları'ndan pek çok söz edilir. Bu toplum un başlarına g e
lenlerden, "k itap 'ların d an , hukuklarından, in an çlanndan, gelenek ve görenek
le rin d e n ... K ur'an'ın Tevrat'tan aktarılm a "Tam T'sı, sık sık "Ey İsrailoğulları!”
(Ya B enî İsraile!) diyerek bu toplum a seslenir. "İsrailoğulları" dem ek olan "Be-
nû İsrail" deyim i, K ur'an'da tam 42 kez geçer. (Bkz. Bakara Suresi, 40, 47, 83,
81
Youtube: Tanrı Mı Varmış
122, 211 ve 246. ayetler; Â l-i İm rân Suresi, 49, 93. ayetler; M âide Suresi, 12,
32, 70, 72, 78 ve 110. ayetler; A 'râf Suresi, 105, 134, 137 ve 138. ayetler; Yu
nus Suresi, 90 (iki kez) ve 93. ayetler; İsrâ Suresi, 2, 4, 101 ve 104. ayetler;
M eryem Suresi, 58. ayet; T â-H â Suresi, 47, 80 ve 94. ayetler; Şuarâ Suresi, 17,
22, 59 ve 197. ayetler; N em i Suresi, 76. ayet; Secde Suresi, 23. ayet; M ü'm in
Suresi, 53. ayet; Z u h ru f Suresi, 59. ayet; D uhân Suresi, 30. ayet; C âsiye S ure
si, 16. ayet; A h k af Suresi, 10. ayet; S aff Suresi, 6 ve 14. ayetler.) Ö yküsüyle,
inancıyla, "İsrailoğulları'na ilişkin olanlar", K ur'an'ı neredeyse baştan sona k a p
lam ış durum da.
D em ek ki, "İsrailiyyat K ur'an'da var m ı?" sorusuna "var" dem ek yetm ez;
"K ur'an'ın başından sonuna dek var, çok var" dem ek gerekir. K ur'an, "İsrailiy-
yat"la dolup taşıyor, am a Tevrat'taki biçim inden değişik anlatım biçim leriyle...
Tefsir'de İsrailiyyât’m y azan Dr. A bdullah A ydem ir şöyle diyor:
82
83
Youtube: Tanrı Mı Varmış
A hzâb Suresi'nin 37. ayetinde, M uham m ed'in, herkesçe "M uham m ed'in O ğ
lu" diye tanınan oğulluğu Z eyd'in karısı Z eyneb'e nasıl ilgi duyup bu kadınla ev
lendiği, hadislerdeki açıklıkta olm asa bile anlatılır. 38. ayette de (D iyanet çeviri
siyle) şöyle denir:
"A llah'ın Peygam bere farz kıldığı şeylerde, ona bir güçlük yoktur. Bu, A l
lah'ın öteden beri gelm iş geçm işlere uyguladığı yasasıdır. A llah'ın em ri, şüphe
siz, gereği yerine gelecektir."
Bu ayette ne dem ek isteniyor? Ö zellikle de, "Bu, A llah’ın öteden beri, gelm iş
geçm işlere uyguladığı yasasıdır" anlam ındaki sözlerle dem ek istenen nedir? B i
linm iyor. B unu öğrenm ek isteyenler, tefsirlere başvurur. Çünkü tefsirlerde asıl
kaynaktan aktarm alar ya da aktarm aların aktarm aları, dolayısıyla açıklam alar
vardır. B aşvurulduğunda görülür ki, 38. ayette, D avud'un -h e m kral, hem de
"p eygam ber"ken- b ir kom utanın, H itti U riya'nın karısıyla evlenm esine ilişkin,
Tevrat'taki öyküye değinilm ek isteniyor, değinip geçiliyor. Başka bir deyişle, bu
öykü anım satılıyor.
"Ve akşam leyin vaki oldu ki D avud yatağından kalktı ve 'kral evi'nin dam ı
üzerinde ve yıkanm akta olan bir kadını dam dan gördü. K adının bakılışı çok
güzeldi. Davud (adam) gönderip kadın hakkında soruşturdu. Biri dedi ki:
'Bu kadın, Hitti U riya'nın k an sı, E liam 'ın kızı B at-Şeba (Bint Seba) değil
m i?' Ve D avud ulaklar gönderip onu getirtti. Kadın onun yanına geldi. Ay-
başılı durum undan tem izlendiğinden, D avud onunla yattı. Ve kadın gebe
kaldı." (Tevrat, II. Sam uel, Bap 11: 2-5.)
84
"Ve U riya'nın karısı, kocası U riya'nın öldüğünü işitti. Ve kocası için dövün
dü. Ve yası geçince D avud adam gönderip onu evine aldı. Ve kadın onun
karısı oldu. Ve ona bir oğul doğurdu. Fakat D avud'un yaptığı şey, R abb'in
yanında kötü oldu." (II. Sam uel, Bap 11: 26-27.)
85
Youtube: Tanrı Mı Varmış
mizi sanm ıştı ('sanm ıştı' yerine 'bilm işti, anlam ıştı' diye dilim ize çevirm ek gerekir
-T .D .) da, Rabb'inden m ağfiret (bağışlam a) dileyerek eğilip secdeye kapanm ış,
tevbe etm iş, A llah'a yönelm işti. Böylece onu bağışlam ıştık. K atım ızda onun yük
sek bir m akam ı ve güzel bir geleceği vardır." (Sâd Suresi, 17-25. ayetler.)
Sorular:
- Ayetlerde sözü edilen "iki davacı" kim lerdi?
- "99 dişi koyun" ve "bir dişi k o y u ri’la anlatılm ak istenen nedir?
- D avud'un "suç"u neydi ki, "tevbe" etm işti de, Tanrı da onu bağışlam ıştı?
"Tefsir"ler olm asa ve bunların aktarm aları yer alm asa, bu ayetlerden hiçbir
şey anlaşılm ayacak.
"Tefsir"ler, genellikle bu ayetlerle, D avud'un Hitti U riya'nın karısını nasıl al
dığına ilişkin Tevrat'taki, yukarıda anlatılan öyküsüne değinildiğini yazar.
"Tefsir"lerde anlatıldığına göre; "iki davacı", T anrının, "Davud'a, yaptığı şe
yin kötü olduğunu bir sınav biçim inde göstersinler diye özel olarak görevlendi
rip gönderdiği iki m elek"tir. "99 dişi k o y u ri'la "99 karı", "bir dişi k o y u ri'la da
"bir karı" am açlanıyor. Taberî, eski Arap şairlerinin bir şiirini de kanıt göstere
rek, A raplarda "koyun" dendiğinde, bununla "kadıri'ı da anlattıklarını bu ayetler
nedeniyle yazar.18 Taberî, birçok tefsir gibi, bu ayetler nedeniyle, D avud'un yu
karıda yer alan Tevrat'taki öyküsüne, uzun uzun yer verir.19
K ısacası, tefsirlerde anlatıldığına göre; D avud, U riya'nın karısını çıplak gö
rünce âşık olur. O sırada kendisinin 99 karısı, U riya'nın yalnızca bir karısı var
dır. Ö yleyken bu kadını da alıp kendi karıları arasına katm ak ister. Sonunda da
bu gerçekleşir. Süleym an da bu kadından olur.20
D avud'un bu öyküsü, İslam a leke getiriyor düşüncesiyle kim ilerince doğru
bulunm az ve yadsınır. Ayetlerin, bu öyküyle olan bağlantısı ilk dönem lerde de bi
lindiği için, "el m esailü'l-m üstetire"den, yani "kapalı kalm ası gereken konu-
lar"dan olm ası nedeniyle A li'nin şöyle dediği aktarılır: "Kim bu öyküyü anlatır
sa, ona 160 sopa vururum ."21
Karşı çıkılsın, çıkılm asın, Tevrat'taki öykü ve tefsirlerin aktarm aları bilinm e
dikçe, bu ayetlerle ne dem ek istendiğinin anlaşılam ayacağı ortada.
86
Youtube: Tanrı Mı Varmış
İşte Belge
"Peygam ber" D avud'un, Hitti U riya'm n yıkanm akta olan karısını nasıl gördü
ğü, bu kadına nasıl âşık olduğu, nasıl elde etm eye çalıştığı ve nasıl başardığı, bu
kadının, "peygam ber" Süleym an’ın da anası o ld u ğ u ... A rapça sayfalarda bunlar
da var. (Taberî, C am iü'l-Beyân, 23/91-96.)
. u a k K i U j ^ ı ^ ı u u # J u ı ^ i u . t t: jı» j - A y
J. U - b J i £> U * j k \ y
j k l j t tif'cil
J JW 4 y jıjf jdjiH ç
( v '^ k k j y j u«bw
87
|tfÚLAfJU» » aJ lLj>-
^-Ui jÁ*¡. - * J ^ Í4 ií^ jw -u -¿ '^
Û —-Jl,je ¿ L -'f tí tí
I» y_J — <Jijj!JuiS""J¡¡ k_jlyil jb*a¿j|
jjL^fiô'ÿj ¿1s*\ô_yt~iJ *—) 4j(Sj4í L«iÍAJjl¿^j) J4i j jjLJo^üt
j«bióík_jji j ii
t » f - * ^ ' Vrü^'^.íiby^í « J U l^ fc
<¡*t~t-,' ^ J-‘¿(jb.ii_jjIJU 'pivillj^yjşfjlıikly
jt«i' *LiUw}i¿JUkiXíJl» (j'^liJi^¿ll4j!jhjC *JU j^x;ltt!u j_ i» L¿iií.íj
f jy j Jy-.»^ j¿*i*U - v _ J t » j l k j Ü I » * U . jlklÄC
»jCil^yjüaİ »jj*£)s_-*j< ijT”j ^ J tJ»-^tjA _«r3 ty«ú3 íÁ¿.t)»ií
I ¡ ^ [ f ^ í i j l i »j\(jvi-njj
89
w L— *Îj ^İIj l J j b s u L y ^ ^ ^ a * y î J k  i ^ J l ı û i l ^ ^ j t i ^ J l İ A G ^ £ ^
I j l * L ¿ i5 1 J o J U î w M w *y tc-A ^ s ı
J y ¿ . ¿ U y t - J J j U j A d J j j t ^ ^ - l Î A J l f i J İ A U C A— -.1J İ Â Ü ±İ*U »
iû A ^ ^ A A * ıJ.X « S y !L -^ « C iL ^ A İk L 4 y C J s iA lo b ) ^ * lA İ A ^ J l ^ J ^ ^ C i ^ J l İ ^ ^ U ^ lİ A Â ^ —
►
^^-Jl^ÿfAjuX- jî y^AÍ»iXÍiJL.«i¿úVlw> AiÜwliÀiA^i ti
ıf £ ~ * J> jJJ\ U J Ü J r - iJ c - ^ ¿ 0 ^ J ^ â \ ^ j a j j r + J ı y * \ * *
}fe»bU¿ S * A jta ^ a > J li v j L - ' y İ 1 ♦ l i t j í d ^ .V v j^
t^ À l^ y -^ v j y> »A «İ K , iJy^ a ( j î
j w - x v ? 1LAi «uJ,
91
Youtube: Tanrı Mı Varmış
<ay» j j *— >J
J ü J J I j J ü l ^ / ^ a / A *
n>J/iI>îw»^İİJaJİj-ti-UyUı J^i^^^Jc^iû^kCüîs^U
O ^ y - * i L - î jU J^ j(jo j» l^ u İJjh -^ ‘>‘.bi(<^J^
Ajbjjaü*^ajAİcjL*I J j b j c ü$Ü J>b *1J ^ j T J j JJ**..
Tevrat'a göre (aktarılanlara bkz.) D avud, Hitti U riya’nın karısıyla ilk yattığı
zam an, bu kadın daha U riy an m karısıydı. Süleym an, bu birleşm eden m i olm uş
tu? K u r’an’a ve "tefsir"lerine de geçen öykü, bu soruyu akla getiriyor. Yani "Sü
leym an Peygam ber, bir veled-i zina m ıdır?"
A tatürk'ün babası konusunda uydurm a "belge" (!) yayım layarak kuşkular
uyandırm aya çalışan İslam cı "raiyye", bunları düşünm eli.
Teori
N isan 1990, yıl 1, sayı 4
92
Youtube: Tanrı Mı Varmış
K U R 'A N 'D A K İ İLK YAHUDİ ”MAVAL"I:
YARATILIŞ SÖ Y LEN C ESİ
"M aval" için Türkçe sözlükte; "Ü stünkörü uydurulm uş yalanlar söylem ek"
denir. Bu tanım , tam doğru değildir. D aha doğru karşılığı, "masal", "söylence (ef
sa n e y d in A rapçadaki "ustûre" karşılığıdır.1
"Ustûre" için M uham m ed Ali Sabunî, Cevherî'ye de dayanarak "hurafe, batıl
(boş inanç, asılsız)" anlamını veriyor.2 Râğıb'a göre de "yalanlı-y ani işli şey"dir.3 F.
Râzî, ise, "kıssa, hikâye (öykü)" anlam ını veriyor bu sözcüğe.4 Buradaki "kıssa",
"hikâye"yle am açlanan da "söylence (efsane)" ve "masal"dır. Kur'an'da, bu sözcü
ğün çoğulu olan "esâtir"e, D iyanet çevirisinde "masallar" anlamı verilmekte.
K ur'an'da, inanm ayanların K ur’an ve K ur'an'daki öyküler için "esâtiru'l-evve-
lîn" yani "eskilerin m asalları (efsaneleri)" dedikleri anlatılır. İnanm azların böyle
dedikleri tam 9 kez geçer K ur'an'da. (Bkz. En'âm Suresi, 25. ayet; Enfâl Suresi,
31. ayet; N ahl Suresi, 24. ayet; M ü'm inûn Suresi, 83. ayet; Furkan Suresi, 5. ayet;
N em i Suresi, 68. ayet; A hkaf Suresi, 17. ayet; K elam Suresi, 15. ayet; M utaffi-
fîn Suresi, 13. ayet.)
K ur'an'daki öykülerin çoğunu, Yahudi kaynaklarından, özellikle de Tevrat'tan
aktarılm a olanlar oluşturuyor. "Tevrat"a "Eski Ahit" dendiği gibi "Tarih-i K adim
(eski tarih, eskilerin tarihi)" de denir. Tevfik F ikret’in dilindeki "Tarih-i Kadim "
de budur işte.5
Bilindiği gibi Tevfik Fikret, "Beşerin köhne sergüzeştinden / Bize efsaneler te
rennüm ed en ..." diye başlar "Tarih-i Kadim"ine. A. K adir de "İşte der, insanoğlu
nun geçm iş hayatı bu / Ve başlar bize m aval okumaya" diye bugünkü dile çevirir.
"Tarih-i K adim "in tüm ünü, A. K adir'in T ürkçeleştirdiği biçim iyle buraya ak
tarm ak konum uza uygun olacaktır:
1 M evlut San, Türkçe-Arapça Lügat, "masal" ve "maval" maddeleri.
2 M uham med Ali Sabunî, Safvetu't-Tefasir, 1/383.
3 el-M üfredât, S-T-R.
4 F. Râzî, age, 12/188-189.
5 Hayrullah Örs, M usa ve Yahudilik, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1966, s.34.
93
Youtube: Tanrı Mı Varmış
'TARİH-İ KAD İM "
94
Youtube: Tanrı Mı Varmış
Yenen bir kişiye, yenilen on kişi,
çiğneyen haklı, çiğnenen hapı yuttu.
Yıkım lara, acılara alkış tut,
yüksekten bakanlar önünde eğil,
insafla birdir aşağılık ve nam ussuzluk,
doğruluk lâfta, yürekte değil,
iyilik ayaklarda, kötülük kucaklarda.
B ir gerçek var, tek bir gerçek:
E li kolu bağlayan zincir,
bir tek şey var sözü geçen: Yumruk.
H a k güçlünün, kötünün yani.
Uzun lâfın kısası:
E zm eyen ezilir!
N erde bir şe re f var, iğreti.
N erde bir m utluluk var, yam a.
B ir şeyin ne başına inan, ne sonuna,
D in şehit ister, gökyüzü kurban.
H er yanda durm adan kan akacak,
durm adan her yanda kan!
işte böyle inler, sayıklar o,
anlatır insanoğlunun bu belâlı öm rü
ne yolda, nasıl sürdüğünü.
Bakarım iskeletin kanlar köpürür dişlek ağzında.
D uyarım sesinin titreyen kuyusunda
yankısını korkunç bir iniltinin,
ben de başlarım birdenbire titremeye,
toprak da tiksintiyle titrem iş gibi gelir bana.
Savaşın gürültüsü patırtısı, indir artık,
indir bu acıklı sahnelerin perdesini!
D insin bu sonu gelm eyen karışıklık!
Sen de gelenekçi iskelet,
yazdığın kara yazılara bir son ver,
aydınlığa susadık biz, aydınlığa susadık.
Uzun karanlıklar içinde uyum ak isteyen m i var?
B izden iyi geceler onlara,
bizden onlara iyi uykular!
K im sin ey gölge, kendinden geçm iş
koşuyorsun karanlıklara doğru?
K anla oynam ış gibisin,
96
98
Youtube: Tanrı Mı Varmış
N erde hani güm bürtüsü yıldırım larının?
O kızgın soluğun hani nerde?
N e cehennem lerinde bir kaynam a var.
Ne büyük acını gören bir göz.
Ne de kulaklarda bir dokunaklı çınlama.
O ysa bir ufak parçası kopsa insanın,
bir sızlam a olsun duyulur, bir ağlaşm a.
Sen "yeryüzü" ve "gökyüzü"nle göç g it de,
bir inilti bile duyulm asın ortalıkta.
Tam tersi, kahkahadan geçilmiyor.
Zaten yalana ağlasa ağlasa,
bir ikiyüzlüler ağlar,
bir de ahmaklar.
Evet, bunlan diyor Tevfik Fikret "Tarih-i K adim "inde. N e var ki, "m aval oku-
yan"lar bugün de var. G üçlülerin çıkarlarının üstüne kurulduğu ve sıkıca korun
duğu görülen koyu karanlıklar içinde. Fikret'in yakındığının yok olm ası için güç
lü, çok güçlü ışıklar istiyor bu karanlık. Bu satırlar da onun iç in ...
B ilindiği gibi Tevfik Fikret'in bir de "Tarih-i K adim "e "zeyl"i, yani "ek"i var.
B urası, onun da yeri. A nlaşılırlığı için yine A. K adir'in Türkçeleştirm esiyle suna
lım:
99
Youtube: Tanrı Mı Varmış
B en de okudum o Tanrı kitabını,
yüreğe doğan o sözleri ben de dinledim .
Ben de dolaştım sizin gibi cam i cami,
Tanrı önünde ben de oldum iki kat,
-a çılırd ı hayalim de cennet yolu,
dolardı yüreğim e cehennem ko rku su -,
ulu Tuba'ya ben de tırmandım.
Ben de çıktım m elekler katına.
E zanı duydum mu bayılırdım,
nasıl koşardım o "Tanrı" sesine!
B en de teşbih çektim , dua ettim,
ben de nam az kıldım , oruç tuttum ,
hepsini hepsini yaptım , halt ettim!
Ç ünkü ne dendiyse inanm ıştım ,
kanm ıştım senin kandıklarına.
B ağlanm ıştım körü körüne,
canım ı adam ıştım dinim e, canımı.
Tanrıyı da sevm iştim peygam beri de.
A m a onlar bugün çok uzaklarda,
anladım ben asıl gerçek ne,
A nladım H anya'yı, Konya'yı,
bizi H akka götüren yo l başka.
Senin şu saydıkların var ya hani,
şu şaşılacak şeyler, hani doğaüstü,
onlar hep m asal, hep kafadan atm a,
bugün hiç durm adan arıyor insan,
gitgide görüyor işin içyüzü de,
senin hokkabazlar unutm uşlar geleceği.
İsa ile M usa, aldatılan ve aldatan,
o büyülü değnek, bir koca kuyruklu yalan.
İşte insanoğlu bir yerde böyle sapık,
kendi yapar putunu,
sonra tapar gene kendi.
("B eşerin böyle delâletleri var;
Putunu kendi yapar, kendi tapar.")
G it ara kiliseyi, dolaş K âbe'yi,
çan sesini duy, tekbiri dinle,
um duğun, beklediğin şeyler nerde hani,
ortada bir tek şey göreme.
100
"B aşlangıçta Tanrı gökleri ve yeri yarattı. Yer ıssız ve boştu. Enginin yüzü
üzerinde karanlık vardı; Tanrı'nın ruhu suların üzerinde hareket ediyordu. Ve
Tanrı 'Işık olsun!' dedi; ışık o ld u ..." (Tevrat, Tekvin, Bap 1:1-3.)
Tevrat, T evfik Fikret'in deyişiyle "Tarih-i K adirri'i böyle anlatır gider. H er
şeyin, "Tanrı"nm "ol!" dem esiyle nasıl olduğunu, "gökleri ve yeri", tüm can lı
ları ve cansızları "altı günde" nasıl y arattığını bir bir anlatır. (Bkz. T evrat, T ek
vin, Bap: 1-2.) B unların asıl k aynaklarının eskiçağ toplum larının söylenceleri
olduğunu bu dizinin ("K utsal K itapların K aynaklan" dizisinin) Tevrat b ö lü
m ünde, birlikte göreceğiz.
Bunlar, şöyle ya da böyle K ur'an'a da geçm iş durum da:
K ur'an'ın açıklam asına göre de, her şey, T ann'nın "ol!" dem esine bağlr. Tan
rı, "ol!" deyince olur her şey (bkz. Bakara Suresi, 117. ayet; Â l-i İm rân Suresi,
47 ve 59. ayetler; E n'âm Suresi, 73. ayet; N ahl Suresi, 40. ayet; M eryem Suresi,
35. ayet; Y âsin Suresi, 82. ayet; M ü'm in Suresi, 68. ayet).
K ur'an'a göre de Tann, "gökleri ve yeri altı günde yaratm ış"tır. (A 'râf Suresi,
54. ayet; Yunus Suresi, 3. ayet; H ûd Suresi, 7. ayet; Furkan Suresi, 59. ayet; S ec
de Suresi, 4. ayet; Fussilet Suresi, 9-12. ayetler; K af Suresi, 38. ayet; H adîd S u
resi, 4. ayet.) K ur'an'ın açıklam asına göre, T ann yaratm ayı gerçekleştirdiği "altı
güri'd en dördünü, Y ER 'i (dünyayı) yaratm aya, iki günü de gökleri yaratm aya"
harcam ış bulunuyor. N eden? Çünkü çıplak gözle bakıldığında "gökler", Ay'ıyla,
G üneş'iyle, yıldızlarıyla "Y ER"den (dünyadan) daha küçük görülür.
Dini, bilim karşısında savunm a çabasında olanlar, buradaki "güri'lerle am aç
lananın, bildiğim iz haftanın günleri olm adığını ileri sürerler. O ysa M uham m ed'in
açıklam ası var ve çok açık. Bu açıklam aya göre, buradaki günler, "pazartesi, sa
lı, ç arşam b a..." gibi haftanın günleridir. Ve M uham m ed, Tanrı'nın, haftanın han
gi gününde neleri yarattığını açık seçik anlatıyor. M üslim 'in e's-Sahîh'mâe. de yer
alan hadise göre:
- Y ER 'i (düm düz biçim iyle) cum artesi,
- D ağları pazar,
- A ğaçları pazartesi,
102
"Yaratılış m avalı"nm önem li bir kesitini oluşturuyor bu. Tevrat'tan yer yer d e
ğiştirilerek K ur'an'a geçirilm iş olduğu görülüyor.
"M elek"ler, K ur'an'ın "Efendi T ann"sm ın (Rabb) danışm anlarıdır. Bu neden
le "Â dem ’in yaratılışı" konusunda da "m elek "lere danışıldığı, am a "m e le k le rin
6 M üslim, e's-Sahîh, Kitabu Sıfatı'l-M ünâfıkîn/27, hadis no. 2789; Ahmed İbn Hanbel, M üsned,
2/227.
7 Hâfız Ebu Bekr M uhammed İbnü'l-Hasan İbn Fûrek, Müşkili'l-Hadis, tahkik: Dr. A bdul'm ütî, s.42.
8 Müslim. e's-Sahîh, Kitabu'l-Libâs/72-74, hadis no. 2099; Ebu Davud, Sünen, Kitabu'l-Edeb/35, ha
dis no. 2767.
103
Youtube: Tanrı Mı Varmış
bu işe karşı çıktıkları, bununla birlikte "Tanrı"nın kararlaştırdığı işi gerçekleştir
diği, yani A dem 'i yarattığı anlatılır:
Ö yküyü, B akara Suresi'nden izlem eye başlayalım (D iyanet'in çevirisinden):
"R abbin m eleklere: 'B en yeryüzünde bir halife var edeceğim ' dem işti.
"M elekler: 'O rada bozgunculuk yapacak, kanlar akıtacak birini m i var ede
ceksin? O ysa biz seni överek yüceltiyor ve seni tekdis etm ekte bulunuyoruz' d e
diler. A llah: 'Ben şüphesiz sizin bilm ediklerinizi bilirim ' dedi." (Bakara Suresi,
30. ayet.)
A nlatılanlara göre, "Rabb", yani "Efendi Tanrı", "Halife" diye nitelediği
A dem 'in yaratılm aya değer ve üstün nitelikli olduğunu kanıtlam a yoluna gider.
Bunun için bir sınav düzenler. Â dem 'e de, m eleklere de bir soru sorup, cevabım
isteyecektir. N e var ki, Â dem 'e, sorulacak sorunun cevabını öğretir. Konu: "Tüm
adlar." Â dem 'e bunları önceden öğrettikten sonra sınavı başlatır. Âdem 'e öğret
tiklerini m eleklere sorar: "Eğer doğru söyleyenlerdenseniz haydi bunları bilin ba
kalım , bana bunların adlarını söyleyin" der (bkz. Bakara Suresi, 31. ayet). M e
lekler o konuda bir bilgileri olm adığını, kendisinin öğrettiklerinden başka bir şe
yi de bilem eyeceklerini söylerler (bkz. 32. ayet). Sonra soruyu  dem 'e yöneltir
Tanrı. D aha önce kendisine öğretildiği için, Â dem istenen adları bir bir söyler.
B unun üzerine Tanrı, "B en size dem edim m i ki, göklerin ve yerin gizliliklerini
ben daha iyi bilirim . Sizin açıkladıklarınızı, gizlediklerini en iyi ben bilirim " di
ye konuşur (bkz. 33. ayet). B öylece sınavı Â dem , daha doğrusu "Tanrı" kazan
m ış olur.
B urada sözü edilen "adlar"la anlatılm ak istenen nedir? Bunu K ur'an yorum
cuları araştıradursunlar; biz asıl kaynağa, Tevrat'a baktığım ız zam an ne olduğu
nu görebiliyoruz.
"Ve R ab Allah, h er kır hayvanını ve göklerin her kuşunu topraktan yaptı ve
onlara ne ad koyacağını görm ek için  dem 'e getirdi.  dem , her birinin adını ne
koyduysa, canlı yaratıkların adı o oldu. Ve  dem , bütün sığırlara, göklerin k u ş
larına ve her kır hayvanına ad koydu." (Tevrat, Tekvin, Bap 2: 19-20.)
G örülüyor ki, söylence (efsane), T evrat'takinden biraz değişik olarak K ur'an'a
geçirilm iştir.
Peki Tanrı, Â dem 'i nasıl yapm ıştı?
Efsaneye göre "toprak (çamur)" ve "üfürük", Â dem 'in yaratılm asına yetmiştir:
"Ve Rab Allah, yerin toprağından  dem 'i yaptı. Onun burnuna hayat üfürü
ğünü üfürdü. Ve  dem yaşayan can oldu." (Tevrat, Tekvin, Bap 2:7.)
104
9 Ebu Davud, Sünen, Kitabu's-Sünne/17, hadis no. 4693; Tirmizî, Sünen, Kitabu Tefsiri'l-Kur'an/3,
hadis no. 2955; Ahm ed İbn Hanbel, M üsned, 4/400, 406.
10 Aclunî, Keşfu'l-Hafa, 1/195-196, 459, hadis no. 511, 1223.
105
Youtube: Tanrı Mı Varmış
- T an rın ın yalnızca bir "ol!" dem esiyle "her şeyin oluverdiği" anlatıldığına
göre, A dem 'in yaratılm ası için onca işe ne gerek vardı? Tanrı, "ol!" derdi, Â dem
de oluverirdi. N iye böyle olm am ış?
B enzer soruyu, "göklerin ve yerin altı günde yaratıldığı" anlatılırken de sor
m ak m üm kün. N e var ki, bu tür soruların karşılığı yoktur. "Tanrı'nın yaptığından
sorulm az." (Bkz. E nbiyâ Suresi, 23. ayet.)
H avva'nın "Yaratılması"
106
Bakara Suresi'nin 35. ve 36. ayetlerinin D iyanet çevirisindeki anlam lan şöyle:
"Ey  dem , eşin ve sen cennette kal. O rada olandan istediğiniz yerde bol bol
yiyin. Yalnız şu ağaca yaklaşm ayın. Yoksa zâlim lerden olursunuz; dedik. Şeytan,
oradan ikisinin de ayağını kaydırttı, onları bulunduklan yerden çıkardı. Onlara:
'B irbirinize düşm an olarak inin, yeryüzünde bir m üddet için yerleşip geçinecek
siniz' dedik."
A 'râf Suresi'nde de anlatılır bu. B undan önce de "Tanrı"yla "şeytan" arasında
ki bir tartışm adan söz edilir; Tanrı Â dem 'i yaratınca, m eleklere, ona secde etm e
lerini söyler. Hepsi buyruğa boyun eğip secde ederler. A m a İblis, yani şeytan k ar
şı çıkar. T ann'yla İblis arasındaki tartışm anın özeti şöyle:
- Sana buyurduğum halde seni secde etm ekten alıkoyan nedir ey İblis?
- Ben ondan daha üstünüm . Çünkü sen beni ateşten, onu çam urdan yarattın.
- Hadi oradan! İn aşağı! B öbürlenm ek neyine senin? Ç ık git. Sen alçaklardan
birisin.
- D iriliş gününe değin bana bak, süre ver.
- H aydi dediğin gibi o lsu n ...
- Beni azdırdığın için, andolsun ki ben de senin kullarını azdıracağım . D oğ
ru yollarında oturup şaşırtacağım o n la rı...
- D efol oradan. K ınanm ış ve kovulm uş olarak defol! Ben de antiçerek söyle
rim ki, insanlardan sana uyanlarla birlikte topunuzu cehennem e dolduracağım !
(Bkz. A 'râf Suresi, 11-18. ayet.)
Sonra şunlar anlatılır:
- Ey  dem , sen ve karın, cennette kalın. D ilediğiniz yerdekilerden yiyin.
A m a şu ağaca yaklaşm ayın. Y oksa k endisine yazık etm iş olanlardan olursunuz.
(Tanrı Â dem ’e böyle seslendi.) N e var ki hem en şeytan (araya girip) açılm ası
kötü olan yerlerini k endilerine g ö stersin diye ikisine de fısıldadı: "Efendi Tan-
rı'n ızm size bu ağacı yasaklam ası, iki m elek oluverm enizi ya da burada te m el
li kalanlardan olm anızı önlem ek içindir." İkisine de ant içerek söyledi. "B en
ikinize de, öğüt verenlerdenim " dedi. B öylece ikisinin de yanılm alarına yol aç
tı (şeytan). İkisi birden ağaçtan tadınca, ikisine de açılm ası kötü olan yerleri
göründü. Ve cennet yapraklarından oralarını örtm e yoluna gittiler. O sırada ik i
sinin de E fendi Tanrı'sı; '-B e n ikinize de o ağacı yasaklam am ış m ıydım ? Ve si
ze d em em iş m iydim ki, şeytan sizin için apaçık düşm andır!' diye seslendi."
(A 'râf Suresi, 19-22. ayetler.)
K ur'an'a geçirilm iş olan söylencenin bu kesim inin Tevrat’taki aslı şöyle:
"Ve Efendi Tann (Rab Allah), doğuya doğru Aden'de bir bahçe (cennet) dikti. Ve
yaptığı adamı (Âdem'i) oraya koydu. Ve görünüşü güzel, yenmesi iyi olan her ağa
107
14 Bkz. tefsirler, örneğin bkz. Taberî, Camiü'l-Beyân, 1/87; Tefsiru'n-Nesefî, 1/43; F. Râzî, e't-Tef-
sirü'l-Kebir, 3/15.
108
Youtube: Tanrı Mı Varmış
dişlere serpiştirilm iş olan söylencenin boşluklarını doldurm aya çalışm ışlardır.
Yenilerini uydurm aktan çekinm eyerek... M aval içinde m aval...
Voltaire, ünlü Felsefe Sözlüğü'nde "Yaratılış" söylencesinin "göklerin ve ye
rin (içindekilerle birlikte)" yaratılm asına ilişkin kesim i için oldukça uzunca y a
zar. B ir yerde de şöyle der: "Eski olduğu kadar da yanlış olan bu düşünceye, gök
yüzünün dünya için yaratılm ış olduğu düşüncesine, bilgisiz halk arasında her za-
. m an değer verilm iştir. Bu (T anrı gökleri ve Yer'i yarattı' denm esi), T ann'nın b ü
tün dağları bir de kum tanesini yarattığını söylem eye benzer. Çok iyi gem ici olan
Fenikelilerin, iyi astronom ları da vardı elbette. A m a eski önyargılar her şeye ü s
tün tutuluyordu. Yahudilerin bütün bilgileri bu eski önyargılar olm uştur."15
Yahudilerin Fenikelilerden -in a n ç a la n ın d a - çok şey aldıkları doğrudur. A m a
bu toplum , başka toplum inançlarından da alm ıştır. B unu, "Tevrat" bölüm ünde
göreceğiz. Yani başka toplum lardan Tevrat'a, Tevrat'tan da K ur'an'a...
Ü nlü düşünür, "Âdem" m addesine de şöyle başlar:
"D ini bütün M m e B ourignon, Â dem 'in, yüce Eflatun'un ilk insanları gibi
H Ü N SA (hem erkeklik, hem de dişilik cinsel organı sahibi) olduğundan em indi.
Tanrı ona bu büyük sırrı bildirm iş; am a ben aynı bildirilere erişm ediğim için bun
dan hiç söz etm eyeceğim ."16 Yazar, "taklitçi" diye nitelediği Yahudilerin "Âdem
ve H avva" inancını da H indistan’dan aldıkları görüşünden yana olduğunu belir
tiyo r.17 "Tevrat" bölüm ünde bu konu üzerinde de durulacak.
İşte Kur'an'a da yansıyan "m aval"lardan ilkinin kimliği (ya da "ne idiği") böyle.
Bu hadislere ve açıklam alara göre, Â dem 'in toprağından arta kalanla yaratıl
dığı için insanların "halâs"ı sayılan hurm a ağacından, Tanrı katında daha değerli
Belgeler
109
1) Tanrı'nın, yaratıklarını yaratıp bitirince sırt üstü yattığı, bir ayağını da öbür ayağı üstüne
koyduğu, o nedenle kimsenin aynı duruşta bulunmasının doğru olm ayacağı anlatılıyor.
Ayrıca "Tanrı'ya özgü oturuş" sayıldığı için ayak ayak üstüne atıp oturmanın da kimse için
uygun düşmeyeceği bildiriliyor.
2) Aşağıdaki notta da hadisin yer aldığı öteki hadis kaynakları gösteriliyor. (Bkz, Mûşkilu'l-
Hadis, s.42.)
, * t v£~X*iMj
. ( T) J j j . « ¿ Uj ¿ g j I ^ J ¿Ij
110
"... Ve kişinin sırt üstü yatarken ayak ayak üstüne atması d a yasaklanmıştır." (Müslim, e's-
Sahîh, hadis no. 2099.)
O jJ j w * y *ü t J p I ¿r* u * i b 4 ^ j£ ~ J
¿ C \ jii i J ^ ) \ ¿ S }\ fU \ ^ S \ i t o i > f c | fy * \ £
"Hâlânız olan hurma a ğacına saygı gösterin. Çünkü bu a ğ a ç, babanız Âdem 'in ça m u
rundan arta kalanla yaratılmıştır..." (Aclunî, Keşfu'l-Hafa, hadis no. 511, 1223.)
! 11
Youtube: Tanrı Mı Varmış
bir ağaç yoktur. Yine bu alandaki hadisler ve açıklam alarına göre, nar ve üzüm
ağaçları da, ayrıca çekirgeler de A dem 'in çam urundan arta kalanla yaratılm ışlar
dır. A rapça yazılarda bunlar da var.
Teori
M ayıs 1990, yıl 1, sayı 5
112
" ... B abanız İbrahim ’in m illetinde. D aha önce size m üslüm anlar adım veren
de o o lm u ştu ..." (Hac Suresi, 78. ayet.)
B urada anlatılan:
- İbrahim , "m üslüm anlann babası"dır.
- M üslüm anlara "m üslüm anlar" adını koyan da İbrahim olmuştur.
Yahudiler:
- "İbrahim , bizim babam ızdın"
M uham m ed inanırları ("M üslüm an'lar):
- "Hayır, İbrahim bizim babam ızdın"
Voltaire, İbrahim ’in "birbirinden bu denli ayrı iki toplum "un, yani "hem Ya-
hudilerin, hem M üslüm anlann" birden "baba"sı olm asının kolay anlaşılır bir şey
olm adığını yazar.1
İbrahim 'in bu iki toplum a da "baba" sayılm ası, bu toplum ları (Yahudileri,
A rapları) birbirlerine ısındıram am ış; "düşm an" olm aktan bile uzaklaştıram am ış.
N eden ki, tem eli olm ayan bir "babalık"tır bu. Tıpkı, söylenceden alınıp Tevrat'a,
sonra da İncil'e ve K ur'an'a geçirilm iş olan A dem 'in "insanlığa baba" yapılm ası
nın hiçbir y aran olm am ası gibi. B ilim sel tem eli olm adığı artık bilinen bu "ba-
ba"lığın, toplum larm birbirlerine olan düşm anlıklannı önleyem em esi gibi.
"K ur'an"ın kaynakları üstüne kitap yazm ış olan C lair D isdull'a göre bu soru
ya "evet" dem ek gerekiyor:
D isdull, Yahudilerin, Tevrat yorum larını içeren "M idraş"ını, "M idraş Rabbi"
kesim ini ele alıyor. İbrahim 'in N em rud'un buyruğuyla "ateşe atılm ası" m avalına
ilişkin "M idraş"ta anlatılanlarla, K ur'an'da, "tefsir"lerde ve öteki din kitaplarında
113
Youtube: Tanrı Mı Varmış
anlatılanları karşılaştırıyor. K ur'an ve yorum larındakilerin kaynağını belirliyor,
kaynağın, Yahudi "M idraş"ı olduğunu görüyor, gösteriyor. A rdından, İbrahim 'le
N em rud'un Tevrat'ta anlatılanlara göre ayrı ayrı yüzyıllarda yaşam ış olduklarını
anım satıyor. B öylece "M idraş"ta, Tevrat ayetini yorum layan Yahudi din adam ı
nın yanlışının K ur'an'a geçirildiğini ve bu yanlışa dayalı öykünün, "M idraş”ta n a
sıl anlatılıyorsa, tüm ayrıntılarıyla M üslüm an din kitaplarına da aktarılm ış oldu
ğunu ortaya koyuyor. Ö zetle şunları yazıp dile getiriyor:
"...İbrahim 'in ateşten kurtarılm ası hikâyesinin esası, bir eski Yahudi yorum cu
sunun yaptığı bilgisizce bir yanlışlıktır. Bu da, Cunatan'ın Babilon'u bilm ediğin
den, orada bir kentin adı olan U R sözcüğünü, A ram i dilinde ATEŞ dem ek olan OR
anlam ına alarak, (Tevrat'ın) Tekvin kitabının 11. babının 28. fıkrası üzerine yazdı
ğı yorum da: 'Nem rud putlara tapm adığından İbrahim 'i ateş ocağına attığı zaman,
ateşin ona zarar verm esine izin verilm edi’ diye yazm asından ibarettir. G erçekte, bu
öykünün aslı yoktur. Cunatan'ın böyle bir yanlışlık yapm ış olm asına şaşılmaz. Asıl
şaşılası olan, Tann'dan vahiy aldığı savında olan bir kim senin (M uham m ed'in),
yanlışlığa dayalı böyle bir masalı doğru sayıp, Cebrail aracılığıyla doğrudan Tan
n 'dan aldığım ileri sürdüğü kitabının (Kur'an'ın) çeşitli yerlerine sokması ve ken
disine bağlı olanlara, buna inanm alannı öğütlem esidir..."2
"M uham m ed, bu hikâyeyi okum ayıp, ancak kim i Y ahudilerden işitm iştir.
M idraş Rabbi'deki öyküyü aktarm aktaki am acım ız, M uham m ed'in bu öyküyü bu
kitaptan aldığını kanıtlam ak değildir. Ö ykünün, eskiden beri Y ahudiler arasında
aktarılagelm ekte olduğunu ve A rapların bu m asala ilişkin bilgileri, bu kitapta ya
zılı olandan ya da buna benzeyen şekillerden aldıklarını gösterm ektir. ( ...)
"...B ö y le m asallara cahil Y ahudiler inanırlar. Çünkü bunlar, geleneksel den
m eye (bile) layık olm ayan, hiçbir dayanağa dayanm ayan şeylerdir. Y ahudilerin
(geleneklerine göre) İbrahim zam anına ait olarak güvenilir sayılan biricik gele
neksel kaynakları (Tevrat'ın başındaki) beş kitaptır. Bu çocukça m asalınsa bu ki
taplarda bulunm adığını söylem eye bile gerek yok. Tersine, Tekvin kitabından an
laşıldığına göre, N em rud'un, İbrahim 'in zam anından birçok yüzyıllar önce yaşa
dığı açık seçiktir. G erçi K ur'an'da N em rud adı geçm iyor. A m a bu ad, M idraş
R abbi'deki yahudi öyküsünde olduğu gibi, hem m üslüm anların geleneksel aktar
m alarında, hem de K ur'an tefsirlerinde, İbrahim 'in ateşe atıldığına ilişkin kesim
de görülür. Buradaki tarih yanlışlığı, B üyük İskender'le Türk padişahı O sm an
114
115
N em rud "K ürt"m üş ve K ürtler İbrahim "Peygam ber"i A teşe Atm ış!
116
117
17 Bu şiiri, Züheyr'in el M uallaka'sm da görm ek için bkz. Zevzeni, Şerhu’l-M uallakati's-Seb’, Bey
rut, s.81.
18 Dr. Toshihiko Izıtsu, K ur’a n ’da Allah ve insan, çev. Süleyman Ateş, AÜ İlahiyat Fakültesi Yayın
ları, Ankara, 1975, s.84.
19 Izıtsu, aynı çeviri, s.85.
20 Bunlardan birçok örnek görmek için bkz. Hasen e's-Sendûbî, Şerhu Divani Imrii'l-Kays, Kahire,
M atbaatül-lstikâm e, s.81, 91, 113, 115, 120, 136, 151, 160, 161, 163, 169, 178-179, 183, 188-
191, 193-194, 201, 204-206, 208, 210, 212-215; Sandusî, Ahhâru'l-M erakıse ve eş'âruhıım,
s.266, 269, 270, 301-304, 385-386, 395-397, 405.
118
Youtube: Tanrı Mı Varmış
içine atılacaktır." H erkes buyruğun gereğini yerine getirir. N e var ki, kim i "Ya-
hudiler", buyruğun gereğine uym am ışlardır: Şadrak, M eşak ve A bdu N egu
(A bed-nego). (Bkz. Tevrat, D aniel, Bap 3: 5-12.)
B undan sonrası Tevrat'ta şöyle anlatıyor:
119
Youtube: Tanrı Mı Varmış
rak bu adam ları gördüler; bedenleri üzerinde ateşin kudreti yoktu, ve başla
rının saçı yanm am ış, ve şalvarlarının hali değişm em iş, ateşin kokusu da on
lara sinm em işti.
B ir adam düşünün: "K arı"sınm "cariye"siyle yatıyor. Bir çocuğu bundan. K ıs
kanç "karı"sınm isteğine uyarak, hiçbir suçu olm ayan "cariye"yi çocuğuyla b ir
likte alıp götürüyor; K ur'an'daki (bkz. İbrahim Suresi, 37. ayet) deyim iyle "ekin-
bitki bulunm ayan (ğayri zi zer'in. D iyanet çevirisinde; çorak) bir yere, yavrusuy
la yapayalnız bırakıyor.
120
"K adınların uzun etekli libâs kullanm aları İsm ail'in anası (H âcer) tarafın
dan konulm uş bir âdettir. Hâcer, (kıskanç ortağı) Sâre'den izini gizlem ek
için uzun eteklik giym işti. İbrâhim H âcer'le evlenip İsm âil doğduktan son
ra em zirm ekte olduğu oğliyle beraber (Sâre’nin taarruzundan korunm ak
için Şam 'dan çıkıp M ekke'ye) geldi. N ihâyet H âcer’le İsm âil'i M escid-i Ha-
râm 'ın (bugün bulunduğu) yerin, ve M escidin yüksek bir m ahallindeki
Z em zem kuyusunun yukarısında büyük bir ağacın yanına bıraktı. O tarihte
M ekke'den hiçbir kim se yoktu. H attâ içecek su da yoktu. İşte İbrâhim bu
ana ve oğulu buraya bıraktı. Y anlarına içi hurm a dolu (m eşin) bir dağarcık,
içi su dolu bir kırba bıraktı. Sonra İbrâhim kendi (Şam 'a) gitm ek üzere dön
dü. İsm âil'in anası H âcer de peşi sıra onu ta'kip etti de:
(Bizi burada bırakm ağı) A llah m ı sana em retti? diye sordu. İbrâhim:
Ö yle ise (A llah bize yetişir), O bizi korur, bırakmaz! dedi. Sonra
(K âbe'nin yerine) döndü. İbrâhim de ayrılıp gitti. Tâ M ekke'nin üstündeki
121
Rabbım ! Zürriyetim den bir kısm ım (İsm âil ile onun soyunu) ekin bitm ez
b ir vâdide Sen'in taarruzu harâm olan, B eyt'inin yanında iskân ettim . Nâs-
tan bir kısım kim seleri, (nam az kılm az için) zürriyetim in bulunduğu bu ye
re doğru m eylettirip heveslendir! Ve o n lan her nevi' m eyvalardan m erzûk
et! G erektir ki, sana şükredeler! dedi.
"Artık İsmâil'in anası, oğlu İsm âil’i em ziriyor ve (kendisi) kırbadaki sudan içi
yordu. Nihâyet kırbadaki su bitince hem Hâcer, hem de çocuğu susadı. Hâcer
çocuğun susuzluktan toprak üstünde sızlanarak yuvarlandığına bakm ağa baş
ladı. Fakat çocuğun bu elîm hâline bakm aktan fenâlaşarak onun yanından kal
kıp biraz öteye gitti. Ve o m ıntıkada Kâ'be'ye en yakın dağ olarak Safâ tepesi
ni buldu. Ve bunun üstüne çıktı. Sonra vâdîye karşı durup bir kimse görebilir
miyim? diye bakm ağa başladı. Fakat hiçbir kim se göremiyordu. Bu d e fa Sa
fâ tepesinden indi. Vâdîye varınca (ayağına dokunmamak için) entârisinin ete
ğini topladı. Sonra müşkül bir işle karşılaşan bir insan azmiyle koştu. Nihâyet
vâdıyi geçti. Sonra M erve mevkiine geldi. Orada da biraz durdu. Ve bir kimse
görebilir miyim? diye baktı. Fakat hiçbir kim se göremedi. H âcer bu sûretle
(Safâ ile M erve arasında) yedi d e fa gitti, geldi. Nebî sallâ'llâhu aleyhi ve sel-
lem: Bunun için nâs (hacılar) Safâ ile M erve arasında sa'yederler, buyurm uş
tur. Son d e fa M erve üzerine çıktığında bir ses işitti. Ve kendisi nefsine hitâb
ederek: Sus, iyice dinle! dedi. Sonra dikkatle dinledi. Bu sesi evvelki gibi bir
daha işitti. Bunun üzerine Hâcer: ey ses sâhibi sesini duyurdun! Eğer sen bize
yardım etm ek kudretine m âlik isen bize yardım et! dedi. Ve böyle der demez
hem en Zem zem kuyusunun yerinde bir melek (Cibril) göründü. O M elek aya
ğının topuğiyle, yâhut kanadiyle yeri kazıyordu. Nihâyet su göründü. (Su baş
ka tarafa akmasın diye) H âcer hem en suyu büyedi. Havuz gibi yaptı. Hâcer
hem eliyle öyle yapıyordu. B ir taraftan da kırbasını doldurm ağa devam edi
yordu. Su ise avuç avuç alındıktan sonra yerinde kaynıyordu."
122
B uhârî'nin de yer verdiği bir hadise göre M uham m ed, İbrahim 'in üç kez y a
lan söylediğini, bunlardan ikisinin Tanrı'nın "ZAT"ı için olduğunu söylüyor.
- Birinci yalanı: H asta değilken "ben hastayım !" dem esi.
- İkinci yalanı: K endi kırdığı putlar için: "Ben kırm adım , en büyükleri kırdı"
dem esi.
B irinci yalan, Sâffât Suresi'nin 89., ikinci yalan da E nbiyâ Suresi'nin 63. aye
tinde anlatılıyor.
- Ü çüncü yalanı: "Zâlim" bir hüküm dara (M ısır K ralı'na), k an sı (Sare) için,
"bu, benim kız kardeşim dir!" dem iş olm ası.21
A slında K ur'an'm anlattıklarına bakacak olursak, İbrahim , "üç yalan"dan d a
ha çoğunu söylem iş.
21 Bunları anlatan hadis için bkz. Diyanet yayınlarından Sahîh-i B uhârî M uhtasarı Tecrtd-i Sarih
Tercemes 'ı. 1380 no.lu hadis.
123
Youtube: Tanrı Mı Varmış
Çünkü E n'am Suresi'nin 76, 77 ve 78. ayetlerine göre, İbrahim "yıldız"a,
"ay"a ve "güneş"e de "Tanrım!" dem iştir. E ğer İbrahim 'in bunları "Tanrı" saym a
dığı ve bunların birer "Tanrı" olam ayacağı doğruysa, o zam an burada da "üç y a
lan" var dem ektir. Yalan sayısı bu durum da "6"ya çıkm ış oluyor. İncelendiğinde
daha kim bilir kaça çıkarılabilecektir.
G erçekteyse İbrahim , "yıldız"ların karşısında değil, bir "yıldız tapar"ı idi.
(Bu konuda geniş bilgi için bkz. Saça k dergisindeki "Güneş K ültü Sâbiîlik" k o
nusundaki yazım .) Sâffât Suresi'nin 87 ve 88. ayetlerine göre İbrahim , "yıldız
lara bir bakıyor, ona göre sonuca varıyordu". Yani "m üneccim lik" yapıyordu.
B u ayetler de, onun dünyasında, "yıldızlar"ın yerinin, değerinin büyüklüğünü
açığa vuru r nitelikte.
A yetlere göre, yukanda belirtildiği gibi "tam inanç sahibi" bile olm ayan İbra
him , "uykuda", yani "rüya"da "boğazlıyor gördü" diye oğlunu, hem de "Tanrı
için" boğazlam aya yönelm işti. İlgili ayetlerin çevirisi, D iyanet "m eal"inde şöyle:
"Çocuk, kendisinin yanı sıra yürüm eye başlayınca: 'Ey oğulcuğum! Doğrusu,
ben uykudayken seni boğazladığım ı görüyorum . Bir düşün ne dersin?' dedi. 'Ey ba
bacığım! N e ile em rolundunsa yap! A llah dilerse sabredenlerden olduğum u göre
ceksin!' dedi (oğlu). Böylece ikisi de Allah'a teslim iyet gösterip, babası oğlunu al-
nı üzerine yatırınca Biz: 'Ey İbrahim! Rüyayı gerçek yaptın! İşte Biz, iyi davranan
ları böyle mükâfatlandırırız' diye seslendik. D oğrusu, bu apaçık bir denemeydi.
O na fidye olarak bir kurbanlık verdik." (Sâffât Suresi, 102-107. ayetler.)
124
22 Bkz. Sahîh-i Bııhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarih Tercemesi, hadis no. 1380.
23 Savlan bir arada görmek için bkz. Diyanet yayınlarından Tecrîd-i Sarîh, c.6, Hacc bölümü.
125
Youtube: Tanrı Mı Varmış
Yine olamaz. Çünkü: İbrahim Suresi'nin 39. ayetine göre, İsm ail ve İshak oğul
lan daha dünyaya geldiklerinde bile İbrahim "çok y aşh 'y d ı. Böyle yaşlı birinin,
"K âbe'nin yapımı" şöyle dursun, "onarım ı"nda bile bulunam ayacağı açık. Tersini
ileri sürmek, mantığı, insan aklım hiçe saymaktır. Kaldı ki, Batılı bilim adam ları ve
yazarlar, İbrahim'in M ekke'ye gitm ediği üzerinde birleşirler. Bunu, K ur'an’ı ve İs
lâmî, "yorum"larla kurtarma çabası içinde görünenlerden Prof. Dr. Süleym an Ateş
de çevirdiği bir kitapta, "dipnot"ta belirtir.24
Tevrat, İbrahim 'e birçok geziler, göçler yaptırır. (Bunu görm ek için bkz. T ev
rat, Tekvin, Bap 12-23.) M üslüm anlar da bu gezi ve göçlerin tüm üne yakın bir
kesim ini, kim i yerlerini değiştirerek alıp kitaplarına geçirm işlerdir. Yani tüm ü
söylenceye dayalı söylence.
Bu söylenceyi bir de Voltaire'nin anlatım larında görelim:
"Bu gibi şeyler üzerinde sadece yeni tarihlerim izden alınacak örneklerle
hüküm yürütürsek İbrahim 'in biribirinden bu kadar ay n iki ulusun da baba
sı olm ası epey güçleşecektir; K alde'de doğduğu, topraktan yaptığı küçük
putlarla hayatını kazanan yoksul b ir çöm lekçinin oğlu olduğu söylenir. Bu
çöm lekçi oğlunun yolu, izi olm ıyan çöllerden geçip oradan dört yüz fersah
uzakta, tropika altındaki M ekke kentini kurm aya gitm esi hiç de akla yakın
bir şey değildir. B ir fatih olduysa kuşkusuz o güzel A sûr ülkesinde olm uş
tur, yok bize anlattıkları gibi yoksul bir adam olarak kalm ışsa, o zam an da
kendi ülkesinin dışında krallıklar kurm am ıştır.
"Yaratılış'ın dediğine göre, babası çöm lekçi Terah'ın ölüm ünden sonra, H a
ran ülkesinden çıktığı zam an 70 yaşındaym ış; am a gene aynı Yaratılış, İb
rahim 'in, Terah 70 yaşındayken dünyaya geldiğini, bu Terah'ın 205 yaşm a
kadar yaşadığını, İbrahim 'in, ancak babasının ölüm ünden sonra H aran'dan
ayrıldığını da söylüyor. Şu hesaba, ve gene Yaratılış'a göre, açıkça görülü
yor ki, M ezopotam ya'yı bırakıp gittiği zam an İbrahim 135 yaşındaydı.
24 Dr. Toshihiko Izıtsu, Kur'an'da Allah ve İnsan, çev. Doç. Dr. Süleyman Ateş, Ankara, 1975, s.93.
126
"Bu küçük, dağlık Şekem ülkesine varm asıyla açlık yüzünden oradan ayrıl
m ası bir olm uş. K arısıyla beraber M ısır'a yiyecek bir şeyler bulm aya g it
m iş. Şekem 'le M em phis arası 200 fersahtır; buğday aram ak için bu kadar
uzağa, dili hiç bilinm eyen bir ülkeye gidilir mi? D oğrusu 140'ına m erdiven
dayadıktan sonra girişilm iş acaip geziler.
"K arısı Sara'yı da M em phis'e götürm üş; karısı çok gençm iş, onun yanında
sanki çocuk gibi kalıyorm uş, çünkü henüz 65'inde imiş. Çok güzel olduğu
için, güzelliğinden faydalanm aya karar verm iş. Karısına: 'K endini benim
kız kardeşim m iş gibi göster ki, senin sayende bana da iyi davransınlar' de
m iş. O ysa daha doğrusu, ona: 'K endini benim kızım m ış gibi göster’ dem e
liydi. Kral genç Sara'ya âşık olm uş, sözüm ona ağabeysine de birçok koyun,
sığır, erkek ve dişi eşek, deve, köle, cariye vermiş; bu da M ısır'ın daha o za
m anlardan, çok güçlü, çok uygar, bundan dolayı da çok eski bir krallık o l
duğunu, M em phis krallarına kız kardeşlerini peşkeş çekm eye gelen ağa
beylere çok güzel arm ağanlar verildiğini gösterir.
"Tanrı kendisine, o zam anlar 160'ında olan İbrahim 'den, yıl içinde bir çocu
ğu olacağını m üjdelediği zam an genç Sara 90 yaşında imiş.
"G eziye çıkm asını seven İbrahim , her zam an genç, her zam an güzel olan
gebe karısıyla o korkunç K adeş çölüne gitm iş. M ısır kralı gibi bu çölün h ü
küm darlarından biri de Sara'ya âşık olm aktan geri kalm am ış. İnananların
babası M ısır'daki yalanını orada da tekrarlam ış; karısını kız kardeşiym iş gi
bi gösterip bu işten de gene koyunlar, sığırlar, köleler, cariyeler edinm iş. Bu
İbrahim 'in karısı sayesinde epey zenginleştiği söylenebilir. Yorumcular, İb
rahim 'in davranışını haklı gösterm ek, tarihler arasındaki aykırılığı düzelt
m ek için ciltlerle kitap karalam ışlardır. O kuyucuya bu yorum lara başvur
m asını salık verm eli. O yorum ların hepsini de ince, olgun zekâlar, kusursuz
m etafizikçiler, önyargıları, ukalalıkları olm ayan kişiler yazmıştır.
"Zaten bu B ram , A bram adı H indistan'la İran'da pek ünlü imiş: hatta birçok
bilginler bunun Yunanlıların Z erdüşt dedikleri aynı yasa kurucusu olduğu
nu ileri sürerler. Başkaları da H intlilerin B ram a'sıdır derlerse de ispat edil
m iş değildir.
127
Youtube: Tanrı Mı Varmış
"A m a bilginlerden çoğunun akla uygun gördükleri bir şey varsa o da İbra
him 'in ya K aleli ya da İranlı olduğudur: F rank'lann H ector'dan, B rethon'la-
rın da Tubal'den geliyoruz diye övünm eleri gibi, Yahudiler de, sonraları,
onun soyundan geliyoruz diye övündüler. Yahudi ulusunun pek yeni bir tay
fa olduğu; Fenike dolaylarına daha son zam anlarda yerleştiği; eski uluslar
la kom şu olduğu; onların dilini kabul ettiği; Yahudi Flavius Josephus'un an
lattığına göre, bir K aideli adı olan İsrail adını da onlardan aldığı m eydana
çıkarılm ıştır. M eleklerin adlarını bile B âbillerden; nihayet Tanrı'ya verdik
leri Eloi veya Eloa, A donai, Yehova veya Fliao adını da Fenikelilerden al
dıklarını biliyoruz.
"A braham veya İbrahim adını da belki B âbillerden öğrenm işlerdir. Çünkü
F ırat’tan O ksus'a kadar bütün ülkelerin eski dinine K ıys-İbrahim , M ilâdı-
İbrahim deniliyordu. Bilgin H yde'in yerinde yaptığı bütün araştırm alar bizi
doğruluyor.
"D em ek ki Yahudiler, tarihi de eski m asalı da, eskiciler eski giysileri ne ha
le sokuyorlarsa o hale sokm uşlar: onlar eski giysileri ters yüz edip yeniy
m iş gibi tutturabildikleri k adar pahalıya satarlar.
Sanırım belirlenip unutulm am ası gereken şudur: "M aval (söylence)"nin "m a
val" olarak görülüp gösterilm esi başkadır; "T ann'dan gelm e bir vahiy ürünü" ola
rak sunulm ası başka şeydir.
128
Youtube: Tanrı Mı Varmış
BU H A D İST E İBR A H İM 'İN ÜÇ KEZ
YALAN SÖ Y LED İĞ İ ANLATILIYOR
129
Youtube: Tanrı Mı Varmış
BA K A RA / 258 VE İB R A H İM -N EM R U D MAVALI,
K urtubî, 2/109-1093
il j ' ►
U j H V «*» ■J .» J - i *J> £ j ; b ) s j u <!,
•• >■>;* - 1j® * « * - t
J» • « P X * V & '.P J r 'X j l b i . : J y ; ; j > j ‘ ' £•
§2 a_»U J'i/ » dl»*AS JU »W j ı ja_İ) j y ) ; c»Eü«Jİ : ¡j'ci
130
I .ÍW1
j. juüjiiıi ju «c ; ^ ı u u f « tx, ■
8 .AJ I(*y;AW.1: ¿V.".JO.j;¿ > .j!»^oo.vi.-.A' 4 .. W»oi *1j jltA j . v>t>feaj V->-0J jj fx,0,40.
< . > ' > = j*.ÿd*'1j í jmv
• •->.'« ',4.' JÍ¿4 •■-r , t va y d> J?i. >V^ J?v; ¡ ¿ i
3 • v V i i V J o o .' a ï a ' !(vs. / ; ^ » v w a M I , VO.¿V V JiÍA >» A J-
y . l'vOı ■^vo».'¿.¿s. .o:l o t . ' (*) < . »*✓^«¿»•'4{») • (•)
2 ...y.. .(.'.(>> •«*>■»' : J e>*i*wi»^ciuv^Vï4W-:v,É«.v<*-/i^. ^«t).ui {«>
^ . ¿ - ; - j * „ * (-.) .^ ,_ .j{.> » « ..« H . r j . 1 ,
•’HSSWÄAïïmÂSSBBKSïaitit.»‘¡»iToW
131
ı«r£__
f»Jv» VW^‘VK-fc-*c-ı>
W ^ UA,W4İ4V.>»>Av^-.A»A*J -1,
- -y-, «U>'4-VA-/^H' *«*u>*VM > •>V
V.V’fW«ft,>„ 4JJUtfıM «4J>.wlJİ*wAA*
»/i1(j,<).4^/Uu*>»uwU,<.y,ulv*U4,.V>wrvi ^ fr*4r-*>(7-jW|4-U»>*V^;*-»<4<‘
i>U»>u>V*AW4 c-4UV^H^IV#iAS«
JVn^Vf W / -ı*>». UA«-4»A>J +¡¿¿0?AW*tju^y.^
^ AAA-*V4t J^4.r-k4^w1»i-v^l / wA’>Ui
Ai*- J r !~Şİ1**, J >A*j <l»au»>lJiiç > Aâi*»«AAA^
A<A4«/*>miAA vAAJ-tU^A^^M^/yA
JVV1*'»4>^ *y>^#*44f5UKW^ JI/l-^VAi
/ ^U>/V ûy-u * J W ^
WW»rfvAVtf AaylAİM^U«fU>>W»
«ı«»,t. X>v>-/yi>^» «A»*İA*^rW ¿y>4>
/ j^ JT^JJ»^ ,»y-J^ ^fc-A-7 OJ/
>-\®*J^, »A / w^-ı ,k-t >«Ayv^ A»tyKJVw/^4vW v<-
W ’WJfc-—/’V-A
4»/*î7AK-< AJ’i/'J / jlA 4-ru r-
4W
>, y**»J*,pul ¿Y
(>«y.f»i*,rt!«**.t» 1dr*A*A—YA «6^-i
4*
^U -r*-»V» cU
A, VtJ>r>v W*t<V
ç-'j* *ttJto*K&ı+±*n/*+*sı /P-J«¥f
A*-»+S/J**«^U. Juv*/AİA/*WÎ^»'>4
pUAW <JY-»jt» AAf^J-f^' -«^4A-*
f* ¿i>4
A»/♦A V ^-uA 4*AÇ>44^V4*pAİ'>-4*î»
A-AVISA>4>4ya4t4Y4^UU
j u**,* Yw»J<Y^oU'fa*vM *>4AAl** W«A4U*-»A.».*
« ¿U/^ir wV^»A/V*^U>v*4<'t*Ar-,*'4«/A >VA'A». j AHWA¿i'**cr^ V^4VA
^>,1*1#.*,^v«*W‘y/i ^ * 4 / J*u*v4s»*>
-«r»-S**^*W/-jB**A <*-.A*=*\«■*İ*W#Av/H4J«4^ V•'^VJ3^ 1
.»¿/*>i*Ay»*,*< jii>4*
*W* +'*'tıtx»+/4j
»iU rf*OiJ>4U^y*44J 4JyUiJ4/JUüj
J*n*>İÛ.J,),if%.jf,, > , * *UU.J*İ-W/.J Pl*J>/ u*->**Ap•/«r-i'A*4^4o*^>VJ«y»>ly
•/*^¿^vT/ilr».<- I <jb>yUyV.>*wVA>P^»iA»
(W (İV) _ ___
yUa.rJUJ ¿>*<^(¿*>2**0 ,wj*>^cJjyfidjy-.^t, <4/-f4»^uc>A*c.-tjuwu;v
J*4>a» V*tA+-ycr'-^^AfcjfeV*,,«
v i**« y>*rtJTW-JV »>,
‘A J*Vj>*< fr*i*JI¿J*/J»î<M >iyw* j.JJU-İ.^V, r»j>y^'^JAVi^i^’yi’ii.^y.tı
v»,*U>fVjr Ji*MfS Ji)^4^>tJyNAiP4*tv>j*v4'i~^;y^uA»y
j**j > v^yi ^! *>>.<. jiA('4’‘4,.KJ < J ^ k,4Jcl,/f|¥*.l,A(.44<l
<y~v*/Wi >-Ayf3ULV*>4«JH^>^v-z«- ..U >nJYif>JVJ»>*»iA-44, /. J^JÖvU)
•Î— «
,*%• »Y4U>>-t>JV-7 (fy>A^ir/ 1
»w»tU>..>ı*.-.!«*; '»-'> "ft >*4^*4** A* JW#>i(J4.Sl^fU>1J')
¿41/y,*Up*AU.-*»¿JL*^^1 4^ V'fiX**-y^^^AP/a^iJyAki^yJ/
wW glJlfcVAJK^Ul f*^^^yA»4A,y/J^4'A*^Y*i‘4,-^<4^'-44UJ.
fsKMJMA-*~u*j* /* VcA^^vV^Ay'yl -CA4«Ji‘^V
¿^¿•j%>AAİ**/*V>» vutruv» 'yVV*t>e*-^./ AMU»
•**r,V
4*4* y*^*<#0>li*M**^r**
*/-aAyrtde4, 4*4 .L*4o—1^
>lyMiUİ>i»t.
j»J*juiiv/lyi.^îîyYr1^
J'M’J-Aviuy,^4-~>,
i~>» <V»ujiM SA*r*J+±~4+*cu?^MJ <H ‘JAJJ^lr 7gi>VJlV^7A„4.Utov'jVy*-Iwy,
>w*.,u*j/r-zV
J >U >j/i» /\ >,*J**j»
*»ı* f**1+^4»-»Aı>* <•vii- ÜTl»>Iaıl.->tA4-K,»,U-8**y'*J'iJfvJ
*-«y.,»^ir» ^.v.*JJVz‘ f»-*A n»,/V,'AAIüA-
*-M'*i-U«j1lyl^»/^ JU»**•U-AU^»*/» ^1< m.M»JM.*•JJ.-*-y.v >,
* ^ '44-JJMAi»*,,.*», »jlU^bvuUAVttAJU*.3ti >i*>.vUiJ>Uji>/l
jEu.^4^4U,U>kY
>4><^4-J»‘i>»^^^H**'-*Xl'lf!7»"*,«^—n.1J><1,^ >»' V^’^^UUiAVHiiVy<a'*Uv*„^1^,1jjw.yL
A» 4)Ok.M ft^4 ^ı/j» (A-tviJi)-VJ-U
¿>-'^ A.¿4*7 »■'/VV’r-*1*•»Jl-“*yW<y^**4J’Wm4)i'>A>4fyV*>***>
*I^İV»v* Ul^>>V»,^fıuU.^1,uvt/6r• A V » J/UV>>*5*Am|>V -*'Jli-İ^Yl4
MW -,'^>/ *ulj- i/*-
*uv**V¿¿-W v»¿uyıv>J'r.ıJ('vi,> a*'*!*/«y
^ >^WV ıMijfrvi, l*4fiA,y-7*r**r-'ts*-f~i*
**£*V), V»*V*nwVJÛ#p. d/ ¿fcJVJu*>. J«J,w
AJ>i'o'C
CA¿A4* !->w
JA
,y*w
4*-> AiİA
*.ry :v*4i'^'Ai>>A#>«4-.r,4
/.^Yi»-'.yf/— İcy*
v^/^Vy*-»
^4fc*^-İsVA***^ 0^,1
*•/•»-t1»*'*y>4*-*•r'vJ/V-V-ç>44»tı>-.<,•v»*4»‘/ r*u
*W*fAİ«Ai4»**ıW»-VV7Ui7^»j.tt>«eVj»^*».^.^i. .Uv-.,«>U^CyU*iy/ixuj,
*/*-e/k4»S4j' VW/» |
k« aJİ>»A#j*/AvW>>i^J w*İİ»^»JM*»A# i »/***/y' ut*Ai>-y/ - U / A /
Teori
Tem m uz 1990, yıl 1, sayı 7
132
Youtube: Tanrı Mı Varmış
IBR A H IM "P E Y G A M B E R ” MAVALINDAKİ SÜNNET
İbrahim "Peygam ber" m avalım 7. sayım ızda görm üştük. İçindeki ilkel inanç
lar yığınını ve tüm ünün Yahudilik kaynaklı olduğunu d a ... Şim di bu ilkel inanç
lara dayalı geleneklerden sünnet üzerinde durulacak.
Prof. Dr. Sedat Veyis Ö m ek, bilindiği gibi, uzm an bir din etnologudur. E tnolo
ji, Ö m ek'in anlatımıyla, "Özellikle ilkel diye nitelenen halkları ve onların kültürle
rini inceler."1 Bu bilim dalında "ilkel" diye nitelenen toplum ların kültürleri incele
nirken evrene bakışları, sorunları algılamaları, sorunları çözme yöntemleri, inanç
ları, gelenek ve görenekleri üzerinde durulur. Ö m ek, bu alanda kalem e aldığı de
ğerli yapıtlarından Etnoloji S ö zlüğünde "Sünnet" geleneğine de yer veriyor. B ura
ya aynen aktarıyorum:
"Sünnet: (Aim . B eschneidung, Fr. C irconcision, İng. C ircum cision.) Sem itik
halklarda, A vustralya'da, O kyanusya, A frika ve A m erika'nın birçok kısım ların
da, penisin ucundaki kabuğu kesm ek ya da siyeğin alt tarafını biraz yarm ak şek
linde uygulanan bir âdettir. G enellikle erginlik çağm a giren erkeklere, seyrek
olarak da kızlara (D oğu A frika, A rabistan vb.) uygulanır. K ızların sünneti, kli
torisin ya da küçük ferç dudaklarının bir kısm ını kesm ek suretiyle yapılır. S ün
net gibi çok yaygın b ir âdetin ortaya çıkışını bir tek kökte aram ak doğru d eğ il
dir. Sünnet, delikanlının ya da kızın, evlenm e çağm a geldiğini gösterir. Ö te yan
dan sünnete, kesilen kabuğun, b ir bereket tanrısına kurban edilm esi gözüyle de
b akılm aktadır.”2
"Sünnet", K ur'an'da yer alm am ış olm akla birlikte, İslam daki tem el gelenekler
arasındadır. Ve İslam a, Yahudilikten geçm edir. Yahudiliğe de eski M ısır'dan.
M uham m ed, "ilk sünnet olan insan"ın, "İbrahim " olduğunu ileri sürer.5 Bu sa
vın, bir dayanağı yoktur. M uham m ed’in kaynağı olan "Tevrat"ta, sünnet gelene
ğinin "İbrahim "den kalm a olduğu anlatılıyor olm akla birlikte, bu sav yer alm az.
Tevrat'ta, İbrahim 'in kendisinin sünnet olduğu bile yazılı değil. Şunlar yazılı:
Youtube:
134Tanrı Mı Varmış
"Ve A llah İbrahim 'e şöyle dedi: Sen ve senden sonra soyundan gelenler, ah
dimi tutacaksınız. Seninle ve senden sonra soyundan gelecek olanlarla benim
aram daki, uym anız gereken SÖ Z L E ŞM E (ahd) şudur:
A ranızda h er erkek sünnet edilecektir. Gulfe etinizde (yani erkeklik orga
nının ucundaki deriyi keserek) sünnet olunacaksınız.
"Bu, seninle benim aram daki sözleşm enin belirtisi olacaktır. Ve aranızda, ev
de doğm uş yahut senin soyundan olm ayıp da bir yabancıdan satın alınm ış olan 8
günlük her erkek çocuk, kuşaklar boyu sünnet olunacaktır. Senin evinde doğm uş
ve senin paranla alınm ış olan m utlaka sünnet edilecektir. Ve sözleşm em , bitim
siz bir sözleşm e olarak sizin (bu) etinizde olacaktır. Ve gulfe etinde sünnet ed il
m em iş erkek çocuk varsa, o can, kendi toplum undan kesilecektir (atılacaktır); o,
benim ahdim i bozm uştur." (Tevrat, Tekvin, Bap 17: 9-14.)
M usa ve Sünnet
Sigm und Freud (1856-1939), "sünnet"i, M usa'nın eski M ısır'dan aldığı görü
şündedir.7 H eredot (M Ö 490-425) da, "yalnız M ısırlılar ve bu âdeti M ısırlılardan
alm ış olanlar sünnet o lu rlar..." der.8
Freud: "M usa, Yahudilere sadece yeni bir din verm ekle kalm am ış, sünnet ge
leneğini de ortaya çıkarm ıştır. Bunun, problem im iz için kesin bir önem i olup
şim diye kadar hiç üzerinde durulm am ıştır. Tevrat'taki nakillere göre bu, böyle ol
m am ıştır. Zira bu âdetin ifası İbrahim 'in A llah ile ahid yaptığı devreye kadar uza
6 Buhârî, e's-Sahîh, Kitabu'l-Enbiya/8; Tecrîd, hadis no. 1379; Müslim, e's-Sahîh, Kitabu'l-Fedâ-
il/151, hadis no. 2370.
7 Sigm und Freud, M usa ve Tektanrıcılık, çev. Erol Sevil, s.32 ve öt.
8 Heredot Tarihi, çev. Müntekim Ökmen, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1973, s .116.
135
Youtube: Tanrı Mı Varmış
nır (Tevrat'a göre). ( ...) Bunlar, bizi şaşırtm am ası icab eden tahrifatlardır. B unla
rın sebeplerini iyice araştırm alıyız. M esele şudur ki, sünnetin kaynağı, M ısır'dır.
Tarihçilerin babası olan H eredot, M ısır'da sünnetin eskiden beri uygulandığını
söyler. O nun bu beyanı, m um yalar üzerinde yapılan araştırm alarda da teyit ed il
m iştir. D oğu A kdeniz'de hiçbir kavim , bildiğim iz kadarıyla bu âdeti yerine getir
m iş değildir."9 Freud, "D oğu A kdeniz'de hiçbir kavim , Yahudiliğe geçm iş olan
M ısır'daki biçim iyle sünnet geleneğini yerine getirm iş değildir" dem ek istiyor ol
sa gerek. Yoksa ”sünnet"in başka biçim leriyle başka toplum larda da görüldüğü
biliniyor.
Freud, şunu da ileri sürüyor:
"M usa, M ısırlılara ('Yahudilere' olacak. B urada bir dizgi yanlışı olsa gerek
-T .D .) sadece yeni bir din değil de, sünnet âdetini verm işse, o bir Yahudi değil
dir; bir M ısırlıdır. Ve kendi dini, m uhtem el olarak bir M ısır dinidir. Yani bu bir
A ton dinidir. Ve (bu dinin) Yahudi dinine uygunluğu, birçok noktada göze çar
p ar."10
Ve Freud, "M usa'nın bir Fravun ya da Firavun olm ak isteyen bir prens oldu
ğu" görüşü kabul edilirse, sorunun çözüleceğini savunur.11
Sonuç
Sonuç olarak, İslam da da çok önem verilen "sünnet" geleneği, kökü çok es
kilere dayanan ilkel inançların ve sonra T evrat’taki İbrahim "m aval 'ının bir
ürünüdür. İleri sürülen ”yarar"ından çok, "zarar"ı olduğu da ortada. B ugün tıp
dünyası, sünnet edilirken çocukların büyük çoğunlukla zarar gördüklerini k a
bul ediyor.
Teori
Eylül 1990, yıl 1, sayı 9
1 F. Râzî, 32/147.
2 Celaleyn, 2/272.
3 Buhârî, e's-Sahîh, Kitabu Tefsiri'l-Kur'an/109.
4 F. Râzî, 32/147.
137
Youtube: Tanrı Mı Varmış
bu çelişkiden dolayı, İslam hukukunda, Kâfirûn Suresi'ndeki ayetin "mensuh" ol
duğu, yani hükm ünün "yürürlükten kaldırıldığı" belirtiliyor.5
K âfirûn Suresi'ndeki ayet, İslam m "m üm aşat dönem i"nin, yani yeni ortaya
çıktığı, tutunm aya çalıştığı ve öteki "din"lerle "bir arada, barış içinde yürüyüp
yaşam ak zorunda olduğu" dönem in ürünüdür. K ur'an'm bütünündeki anlayışı
oluşturan hoşgörm ezliğin egem en olduğu ayetlerse, daha sonraki dönem lerin.
H oşgörm ezlik, İslam ı sevim li gösterm eye çalışan çevrelerde de yansıyor za
m an zam an. Bu çevrelerin sözcüsü durum undaki basında, "T E V R A T 'm , "İN-
C İL "in tanıtılm asına bile tepki gösteriliyor. Ö rneğin, bir tanıtım nedeniyle M illi
G azete'de şu başlıkla tepki gösterilm iştir: "Bir D erginin H açlılara H izm eti" (5
A ğustos 1989). Zam an gazetesinde de aynı nedenle, M üslüm anlara seslenen bir
m ektubun başlığı şöyle: "Yetişir Yattığın K alk Artık!" (4 Tem m uz 1989.) Yani
M üslüm anlar böyle kışkırtılıyor. Birinci gazete de "Incil'i hiç okudunuz mu?" di
ye tanıtım yapanların, "K ur'an'ı hiç okudunuz m u?" diye bir tanıtım a yer verem e
yeceklerini ileri sürüyor. O ysa kınanan çevre, bu "din çevreleri"nden çok daha
fazla, "K ur'an'm okunm ası"m ve iyice anlaşılm asını ister. K ur’an'daki "akıl ve bi-
lim "le çelişen çok eski efsane ve geleneklerin kalıntısı, insanlığın yararına olm a
yan, çağın çok çok gerilerinde kalm ış içerik nasıl anlaşılabilir yoksa? H erkes
okum alı K ur'an'ı. Ö zellikle de "İslam ı akıl, m antık dini" sayanlar. K ur'an iyi
okunduğu zam an, A tatürk'ün İslam şeriatını niçin kaldırdığı daha iyi anlaşılır.
K ur'an "okunm alı", am a başka kitaplar da okunm alı. "Tevrat" da, "İncil" d e ...
B unlar okunduğu zam an hem bunlardaki birer "efsane ürünü inançlar", hem de
K ur'an'm içeriğinin çok büyük bir kesim inin kaynağı belli olur.
"Dinî çevreler" ve sözcüsü durum undaki basında, yeri geldiğinde, daha doğru
su işlerine geldiğinde, "Tevraf'ın, "İncif'in "mukaddes kitaplar" diye nitelendiği
görülür.6
K ur'an, birçok ayetinde, kendisini, "Tevrat"ı, "İncil"i "M U SADD IK " olduğu
nu, yani "O N A Y LA D IĞ F'm açıklar (bkz. Bakara Suresi, 41, 91 ve 97. ayetler;
 l-i İm rân Suresi, 3 ve 50. ayetler; N isâ Suresi, 47. ayet; M âide Suresi, 46 ve 48.
ayetler; Fâtır Suresi, 31. ayet; A h k af Suresi, 30. ayet; Saff Suresi, 6. ayet). B aş
ka bir yazıda da konu üzerinde a y n c a durulacak.
E ynesil'den (G iresun) m ektup yazan bir okurum un m ektubunu bu sayıda,
m ektupların yer aldığı sayfada okuyacaksınız. O kurum yazılarım ı övüyor ve be
nim için kaygılandığım belirtiyor. O kurum a teşekkür eder, "lütfen kaygılanm a
yın!" derim . O kurum , belli ki çok okuyan, kültürlü bir insan. M ektubunda bir k i
taptan alıntılara yer veriyor ve bu alıntılarda yer alan açıklam aların doğru olup
olm adığını soruyor. Benim bu yazım , sevgili okurum a da bir karşılıktır. Ö teki ya
zılarım ı da izlerseniz daha geniş yanıt bulabilirsiniz.
5 Usûlu'l-fıkıh kitaplarına bkz. Örneğin, İbn Melek, Şerhu'l-Menâr, İstanbul, 1308, Arapça, s.247.
6 6 Eylül 1989 günlü Zaman gazetesi arka sayfa, "Kudret Helvası" başlıklı yazı.
138
2000'e D oğru
17 Eylül 1989, yıl 3, sayı 38
139
Youtube: Tanrı Mı Varmış
K U R 'A N 'IN O R İJİN A LLER İ
YAKILDIĞI İÇİN ŞİM Dİ YOK*
K ur'an’ın ilk orijinali: K üçük taşlar, deri, ağaç parçası, kem ik gibi çeşitli nes
nelere yazılıydı. Yakıldı.
K ur'an'ın ikinci orijinali: Ebubekir dönem inde yapılan derlem e. Yakıldı.
K ur’an'ın üçüncü orijinali: O sm an dönem inde oluşturulan "yazm alar”. B unlar
da dünyanın hiçbir yanında yok.
Yapılan incelem e ve aktarm alarda görülen o ki: M uham m ed'in "vahy kâtiple
rine yazdırdığı" bildirilen "K ur'an"m ne "aynı", ne de "tümü" eldeki Kur'an'da.
H alife M ervan kendi gerekçesini şöyle açıklar; "O nda yazılı olanlar, O sm an
tarafından yazdırılan m ushaflara geçm iştir. A rtık ona gerek kalm am ıştır. Yakılıp
Emevi Halifesi Mervan ibn Hakem, orijinal nüshayı Hafsa'nın sandığından alıp yaktırıyor.
(Dr. Subhl e's-Sallh, Mebâhis fi Ulûmi'l Kur'an, s.83.)
* 29 Mayıs 1988 günlü 2000'e Doğru dergisinde yayım lanan metin farklı. Burada Turan Dursun'un
özgün metnini yayımlıyoruz. Ayrıca 2000'e D oğru'da çıkan m etne ilişkin eleştirilere verdiği ya
nıtlar için bkz. elinizdeki kitapta "Gürültücülerin Topuna Birden" başlıklı yazı (s. 158.)
140
— -
K ur'an ayetleri bugünkü b içi
m iyle yazılıp bir araya getirilm iş •jjjı ¿ rjjı l Viğ
d eğ ild i. H ad islerd e peygam bere
* \ \ \ ii-jy L l
vahy olan ayetler çeşitli nesneler
üzerinde yazılıydı; hepsi de dağınık
durum daydı. A yetler "Lihaf" (kü
çük taşlar), "rıka" (deri, ağaç yapra
ğı, bir çeşit kâğıt), "ektaf" (deve ve
koyun kem ikleri), "üsub" (ağaç p ar
çası) gibi nesnelere yazılm ıştı.
k JJD
"Yitip gitmesin" diye tüm ünü bir
araya getirm e çabasına ilk kez H ali
fe Ebubekir dönem inde gerek duyul
du ve bu çabalar gerçekleştirildi.
Bir aktarm a da "bunların tüm ü
nün peygam berin evinde, bir arada
bulunduğu ve dağınıkken bir araya
getirip, içinden eksilen olm asın di
ye ortasından iple bağlanm ış oldu
ğu" da açıklanır.
Buhârî'nin yer verdiği bir hadise
göre; "Dinden dönüş ("ridde") olay Celaleddin Süyuti, el-itkan fi Ulumü'l Kur'an.
Mısır, 1978, 4. basım.
ları ve bu olaylar nedeniyle savaş ha
li vardı. K ur'an’ı ezber etmiş kişilerin
bir kısm ı ölmüştü. Ö lenlerin sayısı artabilirdi, bunların tümü ölüp gitmeden
K ur'an’ın orada burada yazılı ayetleri derlenm eli, tüm ü bir kitap durum una getiril
m eliydi. Hattaboğlu Ömer, durum u ve konunun önemini Halife Ebubekir'e anlattı.
Ayetlerin derlenmesini önerdi. Halife başlangıçta pek doğru bulmamıştı bu görüşü.
1 İbn Ebi Davud, Leiden, 1937, yay., s.243; Subhi e's-Salih, M ebâhisfı Ulûmi'l Kur'an.
141
Youtube: Tanrı Mı Varmış
«AV İ t \X * i .» . »„* . ,< . .» *»
J fc
\ ** *
»—r^'J' ¿V &
»’ *muı 1 "
¿ £ £
i» *
* ** >*•*!•»•# * ı ' i 1»*' !♦**'' ^l ı # ^ I# ^ *?*! #. ✓ , #
w . 0 0 # *
Muham m ed öldüğü zaman Kur’an'ı bütünüyle ezberlemiş olan dört kişi vardı.
(Buhârî, e's-Sahfh, Kitabu Menâkıbtl-Ensâr/17, s.229.)
"Peygam berin yapm adığı şeyi yapm ak nasıl doğru olabilirdi?" diye düşünü
yordu. Ö m er direndi ve önerisini kabul ettirdi. İşin gerçekleşm esi için de Zeyd
İbn Sabit'e görev verildi. Zeyd, "Ebubekir bana: 'Sen akıllı bir gençsin. P eygam
bere vahy de yazdığın için senin başaracağına güveniyorum . A raştır ve topla
K ur'an ayetlerini!' dedi. Tanrı'ya ant içerek söylerim ki, dağlardan bir dağı yük
leyip taşım ayı önerseydi, buyurup verdiği görev kadar bana ağır gelm eyecekti.
Yani K ur'an'ı derlem ek kadar" diyor, am a sonunda görevi kabul ettiğini söylüyor
ve işi nasıl yaptığını şöyle dile getiriyor:
"K ur'an (ayetlerini) derlem eye koyuldum . H urm a dallarından, küçük taşlar
dan ve kişilerin ezberlerinden izleyip derledim . İşin sonunda, Tevbe (Beraet) Su-
resi'nin sonunu, E bu H uzeym etu'l-E nsari'de buldum . Ki, başkasında da bulam a
m ıştım bu parçayı." Zeyd, bu parçanın Tevbe Suresi'nin sonundaki ayetleri (128
ve 129. ayetleri) oluşturduğunu açıklıyordu.
B öylece Zeyd, K ur'an ayetlerini derlem e işini yaparken iki kaynağa başvur
m aktaydı: A yetlerin yazılı bulunduğu nesneler (ağaçlar, ta şla r...) ve ezber bilen
lerin bellekleri.
E bubekir dönem inde yazılan K ur'an için başvurulan ezbercilerin, başka d e
yişle hafızların sayısı M üslüm anlar arasında tartışm alıdır. O dönem e ilişkin
önem li kaynaklardan B uhârî'nin "e's-Sahîh"inde yer alan üç hadisten anlaşıldığı
kadarıyla, K ur'an'ın tüm ünü ezberleyenlerin en iyim ser rakam la yedi kişi olduğu
kabul edilebilir. Aynı zam anda Peygam ber dönem indeki "hafız"larm , yani
K ur'an'ı tüm üyle ezberlem iş olanların sayısı pek azdı.
142
B uhârî'de yer alan bir hadis şöyle: E rm eniyye ve A zerbaycan'ı ele geçirm ek
için savaşılıyordu. H uzeyfe, İbnu'l-Y em ân, H alife O sm an'a geldi. M üslüm anla-
2 Buhârî, Fadailu'l-Kur'an, 8.
3 Buhârî, age; Müslim, 2465. hadis.
4 Süyuti, el-İtkanfi Ulumü'l-Kur'an, Mısır, 1978, c .l, s.94, satır 13.
5 El-İtkan, 95-96.
143
Youtube: Tanrı Mı Varmış
rın okudukları K ur'an lard ak i birbirini tutm azlıktan yakındı, "Em îre'l-M ü'm inin!
Bu üm m et, kendisinden önceki Y ahudiler ve H ıristiyanların içine düştükleri bir
birini tutm azlıklar gibi bir durum a düştü!" B unun üzerine O sm an, H afsa’ya
adam gönderdi, başka K ur'an nüshaları yazıp alm ak için kendisinde bulunan
'sayfalar'ı (yani E bubekir dönem inde oluşturulm uş olan kitabı) gönderm esini is
tedi. "İş bitince, geri sana gönderirim " dedi. H afsa da gönderdi o sayfaları O s
m an'a. O sm an, hem en Zeyd İbn Sabit'e, A bdullah İbn Zübeyr'e, Said İbn A s'a ve
H işam oğlu H aris oğlu A bdurrahm an'a buyruğunu verdi. O nlar da H afsa'dan ge
tirilenden alıp K ur'an nüshalarını oluşturdular. O sm an kuruldaki üç kişiye şunu
söyledi: "(M edineli) olan Z eyd'le, K ur'an'dan herhangi bir kesim de ters dü ştü
ğünüz zam an, tartışm a konusu olan parçayı K ureyş diliyle yazın. Ç ünkü K ur'an
yalnızca K ureyş diliyle inm iştir."
O nlar da buyruğu yerine getirdiler. Sonunda (esas) sayfalardan K ur'an nüsha
ları oluşturup işi bitince: O sm an söz konusu sayfaları (H afsa'dan getirileni) geri
gönderdi. A lm an nüshaların da h er bir kesim e gönderilm esini buyurdu. Ve b u n
ların dışında kalan her bir K ur'an sayfasını ya da M ushafı buyurup yaktırdı.6
B uhârî'nin hadisinde anlatılan çabalardan ve Kureyşli olanlarla olm ayanlar
arasında belirecek anlaşm azlığın çözüm biçim inden anlaşıldığına göre, K ur'an
nüshalarını ortaya çıkarırken, H afsa'daki M ushaftan aynen kopya etm ek söz ko
nusu değildi.
İleri sürülegelen "aynen kopye edildiği" ileri sürülürken neden kopye ed ildi
ğine de "ağız (şive) farklarından dolayı" diye gerekçe gösterilir. A ncak Dr. Sub-
hi e's-S alih, M ebâhis f i Ulûmi'l-Kur'arı (B eyrut, 1979) adlı eserinin 80, 84 ve
85. sayfalarında bu gerekçenin inandırıcı olm adığını belirtiyor. Dr. Subhi'ye gö
re, o zam an, aynı m etni, aynı sözcükleri değişik okunacak nitelikte yazıp yansı
tabilm ek için gerekli işaret ve noktalam a yoktu. O zam anki yazı, harflerinin d ı
şında işaretsiz harfler de noktasızdı. K ısacası H alife E bubekir dönem inde oluş
turulan "M ushaf", istenseydi bile, çeşitli kabile ağızlarını (şiveleri) içerir nite
likte yazılm ış olam azdı.
D urum böyle olunca şu sorular karşılıksız kalıyor: E bubekir dönem inde ha
zırlanan ve H afsa'dan alınarak getirilen "M u sh af'la, O sm an dönem inde m eyda
na getirilen "nüshalar, m ushaflar" arasındaki fark neydi? Yeni çalışm ayla gerçek
leştirilen nedir?
Yukarıda anlam ı sunulan hadiste bu açıklanm am akta. A ncak, hadisin devam ı
niteliğindeki bir açıklam ada, yapılan işin yalnızca "bir tem el nüshadan alınıp
başka m ushaflara aktarm a" olm adığını anlatır niteliktedir.
144
jnyç v .\
islamiyetin ilk yıllarında, A rapça yazıda şimdiki gibi birtakım işaret ve noktalar yoktu.
D örtlü kurulda yer alan Z eyd İbn Sâbit, şöyle diyor: "M ushaf oluşturm a işini
yaparken, A hzâb Suresi’nin sonundan bir ayet yitirdim ('fakattu'). Ki, Peygam be
rin onu K ur'an'dan bir parça olarak okuduğunu işitip tanık olm uştum . A radık bu
ayeti. Ve Sabit oğlu H uzeym e el Ensâri'de bulduk: A hzâb Suresi'ne (23. ayet) ek
ledik o m u sh afd a."7
Ö lüm üne değin sandığında saklayan ve alınıp yakılm asını önleyen Hafsa'ydı.
Bu koruyucu ölünce, K ur'an’ın T an rısı "K uşkusuz Zikr'i (K ur'an'ı) biz indirdik;
kuşkusuz koruyucuları da yine biziz" (H icr Suresi, 9. ayet) dese de, koruyucusu
kalm am ıştı. M ervan İbn H akem "sandık"tan aldırtıp getirm iş ve yaktırm ıştı.
M ervan'm bu ilk derlem eyi yaktırm asındaki gerekçesini, kendisi şöyle açıklıyor:
"Bunu yaptım , çünkü: O nda yazılı olanlar, resm î (İm am ) M u sh af a yazılıp geçi
rilm iş ve korunm uştur. K orktum ki aradan uzun zam an geçtiğinde, kuşkucu kim
seler bu (resm î) M ushaf hakkında kuşkuya düşerler."8 O ysa asıl " k u ş k u ’lara yol
7 Süyuti, el-İlkan, Mısır, 1978, c .l, s.79.
8 Bkz. Dr. Subhi e's-Salih, M ebâhis f î Ulûmi'l-Kur’an, s.83. Dayandığı kaynak: İbn Ebi Davud, Ki-
tabu'l-M esâhif, s.24.
145
Youtube: Tanrı Mı Varmış
açan, esas alınm ış olduğu belirtilen ilk derlem enin yakılm ası olmuştur. Çünkü ilk
derlem eyle sonraki (O sm an dönem inde oluşturulan ve İmam adı verilen) "M us
h a f arasında fark olm asaydı ilkini yakm a yoluna gidilir m iydi? İlk derlem ede
- T V - _____________ ______
\ y L j «J»' j U ' ¿Uf¿i-i* v .K ‘
<¿1 Uj*» : J t î j UjU*; ¿¿jl' J f j ‘ U —
j i r , j a |3 r 5 > 7 7 ^ W d { ^ j ¿ J a-, a jj J.M & f 1* * e 11- ¿ l
î J j i A l d J : JtA fjio»li : Jtf . «*li4/ ^ ^ ' • ' J A M I ' ■ * ! M * d*0
dlS" jlj t j ü t «J) j j i ; OÎ 4r *-^l L»lj ^»T j î j i j i itrjR *b]j i'iUtil ^1»}1 Jl-lt Ü j»t U|
; ı w»l! j» ^ At —'J*iJ * Mi ¿«¡I v iy r bU ^ j t AJtdl Ugl] öj£>. öî d ^ Mi
dî J y .î Al d l »^-3 4J# Al Al J j+ j J Jtf : ¿¡'dî d
jL f jT j.1 dt J : Ç -i j * j - i j f jAİ'y d* Jt® C & l- } /* ‘ dÇ3l ¿ijU-î/î
I ^lyDl VI fjT Jjl u»ji- 4 ött (jL M*b yu JL db ‘ Çlî üL 4-Wt» JL J - UtJ
tjm. J - u t îd !r^ V j* ^ jî* V t^*1 di*^ c 'li 4 d * J*
Uİ d> ‘- y y a i d* **ti di J * d* MU d i d * ç}**~t *J*' ’-C V
f l y t di*1®'"i*1 Jijr* Al d iı : ^ ¿ ¡ ¡ ^ ¡ ¿ ¿ ¿ ¡ ¡ ¡ ¿ ( ^ ¿ ¿ ¿ ¿ ' ^ ■ ^ : ^ &
K s y \ ^ \ fjîdi» ¿ y r ''K .'İj ı «« Ulj ı/ 1 JL d* f*T ^ ^ V
d - b ^ t^A! ijf» 1 |ii b f : J»f s ş & J d* f W u|î di1 j r / ^ J « V 1*d*-ü* * '
UÇi (_.4ci: djU iî VL IMjJ< V 1ji*T di-*® W 'l * • L* ' ■ '***' jî * ‘ * £ « ^ ¿ ¿ ¿ ¡¡¿ £ ¿ 1
4#^ d* i ±* d* d6 11**-' d* : ^ sllij ı i-U® {3t \j* djfLö ^Îl>t j
f : ç^t? ,v a jl Jtf / . ^ j £ *1» ^ t d * 1 : l* ^ ^ . wl'i : ^ ‘>!’
di J^ 1 d* ^ ^ vji1 4 / di ¿ u * / J 4>i' ^ : -/L liÜ *.
UJ» •_,* J jî ^-ute U i >o*lr di UJ» ü J»^L» : (s*3* di d*~j^' "Mi Jli : Jü v y *
d: 4iJi d* *"»* df1 4>* î t * 4>i' ÜJ* " : d* W : J l î . Uj ^V
JyH j d^iÇ d j y^»î : f j i o ü Jl# d jM j i it d İ d* 4#y*^'
ly J d:-^ dj di' JIA ‘ AHİ* di J*“' **jik p ‘ 'M■>■*!! d ^
d i ^ 'j • d j» ü li b y -jİ 1/i p ^ - i 't j ^ i ^ t Al (Jet- <j
. d^L-i t y i r w »ij t dı*i O d* ^ d*"^u «/■** (<l* ^ 'f*** r*^
^ ¿ -J Al J«» Al i J<r<düfcrj L : 4İI*^ d 1.1 d* Jü^*1 <«İ d* jjW* (ry^ij
j U# Al Al J d ü f l * <«Ay»(J* d ü^ j iU "j'i dti* 4 V; d^i
146
Youtube: Tanrı Mı Varmış
bulunm ayan eklem eler ya da K ur'an'dan çıkarm alar yapılm am ış olsaydı neden
korkulm uştu?
¿ ¿ V T : CJSİ 4âlW ^ jmJİ' y* »a^* ,y* â6 ^ d 1 0 ^ (Cy <j} yi' k*4^ : J tfj
V* J İ İ { d l> ^ u » 4 jT ^ U ^ U j 4İP âl! d ^¿> w » > >!**■
0» j * û * -» W 1 d^ <j; ^h*1* 4>* 3Uâ* j j d j d i ¿ t jâ«ç. j ı J-*l(-l U 4 » -: d t f j . ¿Sil j * U ^
‘ *J C»**i ) *y ¿Jfr*j dd *1 : 4^1»f v l>^* * j y 4» j « ^ : ^ j S j . : J ix f
Sîj lii : dlı f r } i T Uj : c J î . %Tl^i [ k i \ & û ]j 4 i y ü i ¡JJX . d t e i CâlT ¿¡i : d »
¿.„J* jp jdU* j> âıi x* b‘4». : j iîj . y j Alj dı j» Nftö «¡lî \»y:Ji i i t ^ j
4İİ : s'M dW dt j , â*ut a î j* di> jj <>ljy j* JlsU ¡jî j , 4,^. j(i jfjj j , j|W j*
; <J!Îj - ül)' J ‘ Uâ* lf * İr^ J ' t* J ^ ^ ' J. ¿ y 'J ^
j i ' j * j d^ d * l» : u^Ji d* 1 4»^ 4^ ' d Ji*d j j t j ^ jrUa»' Ua»*
147
Youtube: Tanrı Mı Varmış
M uham m ed D önem indekiyle
Bugünkü K ur'an Aynı Değil
148
2000'e Doğru
29 M ayıs 1988, yıl 2, sayı 23
149
Youtube: Tanrı Mı Varmış
N A SIL YAKILDIM ?
1 Aziz Günel, Süryanca olduğunu belirtir. Süryancada Ktobo (bkz. Aziz Günel, Türk Sûryaniler Ta
rihi, Diyarbakır, 1970, s.48).
2 I. Halife Osman döneminde Kur'an resm î "m u sh a f durum una getirildikten sonra, derlem eye esas
olan belgeler ve resmî olmayarak yapılm ış derlemeler; Hakem Oğlu M ervan döneminde de ilk ya
pılan resm î derleme, Hafsa'nın sandığından alınarak yakılmıştır. "İnançları bozmasın" diye (bkz.
16 ve 17 no'lu notlar). İskenderiye Kütüphanesi'nin bir bölümünün Hıristiyanlar, daha sonra biri
kenleriyle birlikte tamamının M üslüm anlar tarafından yakılm ası da "inancı bozuyor, bozar" kay
gısına dayalıydı. (İlgili notlara bakınız.) Ünlü kilise babalarından, ayrıca " filo z o f da sayılan Sa-
int Thomas, "inancı bozan"larm, "ölüm"e mahkûm edilişlerinin çok doğal olduğunu anlatırken,
150
"inancı bozma"yı "parayı bozma"yla, "kalpazanlık'ia bir tuttuğunu söyler (bkz. Albert Bayet, D i
ne Karşı D üşüncenin Tarihi, çev. Cemal Süreya, s.56-57). Tarih boyunca dinler inançları bozul
m asın diye suçlu bulduklarını ağır cezalara çarptırm aktan, yok etm ekten geri durmamışlardır.
3 Tarihlerin yazdığına göre, 390 yılında, İskenderiye'de en az, 400 bin cilt kitap birikmişti. Burada
ki kütüphanenin Serapium adı verilen kesimi, Piskopos Theophilos tarafından yaktırılm ıştı (bkz.
A. Adnan Adıvar, Tarih Boyunca İlim ve Din, İstanbul, 1969, s.98, 103).
4 Voltaire, Felsefe Sözlüğü, çev. Lütfi Ay, İstanbul, 1977, c.2, s. 127.
5 Voltaire, age, c.2, s.126-127.
6 İbn Haldun, Mukaddime, çev. Turan Dursun, Ankara, 1977, c .l, s.130.
151
7 Kimileri, bu kütüphanenin tüm ünün yakıldığını ileri sürerler. Bunu ileri sürenler Müslümanlar.
Ama Adnan Adıvar, kütüphanenin Serapium adlı bölümünün Hıristiyanlarca yakıldığım belirtir.
(Bkz. bu yazıdaki 3 no.lu dipnot.)
8 Doğu ve Batı kaynaklarında yer alır. M ehm et M ansur da, İskenderiye Kütüphanesi adlı, "reddiye"
niteliğindeki kitabında aktarır. (Bkz. İstanbul, 1300, s.54 ve öt.)
152
153
Youtube: Tanrı Mı Varmış
m önler. H ıristiyanlık bilim in, düşüncenin karşısında olm uştur, bu yadsınam az.
B ir piskopos da kalkıp kütüphanenin bir kesim ini ya da bir kesim kitapları yak
tırm ış olabilir. A m a unutulm am alı ki, bir süre sonra H ıristiyanlık da kendi ilke
lerini savunm ak ve kendini ayakta tutm ak için "akıl" ve "bilim "le -ırz ın a geçe
rek de o ls a - uzlaşm a yolunu seçti. B unu, herkesle birlikte A dıvar da yazar. Ş öy
le dile getirir:
"Bu din de, o vakit insan aklının ve m antığının en büyük eseri olan Yunan
felsefesiyle tem asa gelm ek zorunda kalıyordu. Ya bu felsefeyi tam am iyle
reddedecek, yahut onunla uzlaşacaktı. İşte III. yüzyıldan itibaren gelişm eye
başlayan 'patristik' felsefe, yani kilise babalarının felsefesi, bu uyuşm a ze
m ini üzerinde yerleşti."13
154
17 Resm î mushafa temel olan orijinaller yakıldığı için bulunamıyor. Ayrıca Osman döneminde m ey
dana getirilen ve birkaç nüsha yazılan resm î mushafın orijinali de yok. Dr. Subhî e's-Salih, "Os
man döneminin m ushafları şimdi nerede, sorusunu soruyor ve bu soruya bir karşılık verilem eye
ceğini yazıyor. (Bkz. Dr. Subhî e's-Salih, M ebâhis fî Ulûmi'l-Kur'an, s.87.)
18 Bkz. 30 Eylül 1984 günlü Cumhuriyet gazetesi, 1 Ekim 1984.
19 Bkz. Cumhuriyet gazetesi, 1 Ekim 1984.
155
Youtube: Tanrı Mı Varmış
ken bir h ed ef olarak gösteren A tatürk T ürkiye'sinde, B atıklar topluluğunda yer
alm ayı am açladıklarını söyleyip duranların dönem inde sergileniyor bunlar. M ol
la doktor, "cesaret"ini nereden alm ıştır dersiniz?
B uhârî’nin de yer verdiği "Tıbbu'n-N ebevi"den:
"H erhangi birim izin (su ya da yem ek) kabına sinek düştüğünde, o kim se, o
sineğin tüm ünü (kabın içine) daldırsın. Sonra da kaldırıp atsın. Ç ünkü sine
ğin bir kanadında şifa, öbür kanadında hastalık vardır." (Buhârî, Tecrîd, h a
dis no. 1941.)
"Bu kızı okutun. Buna göz değm iştir." (B uhârî, Tecrîd, hadis no. 1933.)
M olla doktor, İngiltere'de yedi yıl öğrenim görm üş, Abu Dabi'de de kulak bu
run boğaz dalında cerrahlık yapıyor olm uş bulunsa da "M üslüm an kuşakların, ço
cukların tıp bilim indeki gerçekleri ve öğretileri Batı'dan değil, İslam âlem inden ve
K ur'an'dan kaynak edinerek öğrenm eleri gerektiğini" savunuyor. Ve sözkonusu
"tıp kitabı" için "bu kitabı, büyük bir m utlulukla ve severek yaktım" diyor.
Ve T ürkiye Cum huriyeti bakanları arasındaki m olla doktorlar: B ilir m isiniz
bunlar beni nasıl yakm aktalarü!
D em irtaş Ceyhun'un bir yazısı: Başlığı, "H aydin Kitap Yakmaya!"
Yazıyor:
"Evet evet. Y üz bin kitabın yakılarak yok edilm esi için m ahkem e kararının
beklendiğini açıklıyordu sayın bakan. Çünkü bu kitaplar için birtakım ih
barlar gelm işti bakanlığa ve bakanlık içinde oluşturulan bir kurul, kitapları
incelem iş ve hepsini 'zararlı' bulm uştu. D olayısıyla bu kitaplar yok edilm e
liydi. N e var ki, yok edilm ek üzere SEK A 'ya gönderilen bu yüz bin kitabı,
SEK A yöneticileri de yakm aya cesaret edem em işlerdi. Böylesine çağdışı
bir uygulam a için m ahkem e kararı istiyorlardı. İşte sayın bakan da, şimdi
bir m ahkem e kararı beklediklerini açıklıyordu kam uoyuna.
"A llah aşkına, 20. yüzyılın son çeyreğinde, birazcık uygarlıkla tanışm ış bir
toplum da böylesi bir haberi okuyup da donup kalm ayacak bir kişi düşünü
lebilir m i?”20
20 Dem irtaş Ceyhun, Gösteri dergisi, Ekim 1984; Can Çekişen Kitap, Cem Yayınları, s. 106.
156
M artı
K asım 1987, sayı 1
157
Youtube: Tanrı Mı Varmış
G Ü RÜ LTÜ C Ü LER İN T O PU N A BİRDEN*
* Turan Dursun, bu yazıyı "Eren Kutsuz" imzasıyla 2000'e Doğru için yazmıştı. Ancak çok uzun ol
ması nedeniyle yayımlanamadı. İlk kez burada yayımlanıyor. Turan Dursun'un "Asıl Kur'an Ya
kıldı" yazısına eleştirileri, 2000'e D oğru 'nun yazıyı özetlerken yaptığı hatalardan kaynaklanıyor.
Turan Dursun tarafından düzeltilm iş olan m etin için bkz. elinizdeki kitapta "Kur'an'm Orijinalleri
Yakıldığı İçin Şimdi Yok" başlıklı yazı (s. 140).
158
Youtube: Tanrı Mı Varmış
ve K ur'an'dan bunun dışında kalan ne varsa, ister b ir sahife, ister bir m ushaf o l
sun; yakılm asını b u y u rd u ."1 Bu karara göre, H afsa'daki "M u sh af'ın da yakılm a
sı gerekiyordu. A m a H afsa'nın kişiliği, Peygam ber'in karılarından biri olm asın
dan kaynaklanan etkinliği ve ağırlığı sağlığındayken bunun olm asını en g elle
m işti. Bu, bu denli açık.
İkinci nokta: Bu yazıyı ben "solculuk" adına yazm ıyorum . "Solculuk" ya da
"solcular" beni ilgilendirm iyor da. "Solcu" çevrelerle -y a z ık k i- bu tür konula
rın üstüne gitm ek gerektiği görüşünde birleşem iyorum . D üşünün ki, "sağcı" çev
reler, "kıyam etler" koparırken, "solcu" ve kendilerine "aydın" niteliğini yakıştı
ran çevrelerde, bu çevrelerin gazete ve dergilerinde bir suskunluk var. D ahası, bu
çevrelerin kim i, "R am azan ayı"nda, sağcı çevrelerden hiç de geri kalm ayacak bi
çim de bir "din söm ürüsü" yapm aktan geri durm am ışlar, hele bir gazete, bir yan
dan "bacak", öbür yandan da "din" ticareti yaparken, "İslam da M ucizeler" başlı
ğı altında türlü saçm alıkları birer gerçekm iş gibi okurlara sunmuştur. Bir başka
gazetenin b ir y azan da, "Asıl K ur'an Yakıldı mı?" başlığı altında, "O rijinaliyle
elim izdekinin farkları giderilebilseydi bu dinin ve kitabın oluşturduğu insan sev
gisi ve yardım laşm a duygusu şim dikinden çok değişik m i olurdu?" diyebilm ek
tedir (G üneş, 5.6.1988). "İnsan sevgisi" denen şey, "din"in ve "kutsal" kitabın
özünü oluşturan "cih af'la ve "din için insan öldürm e"yle bağdaşıyorm uş gibi. Ve
sanki d ar b ir çevrenin dışında "yardım laşm a duygusu" aşılanıyorm uş g ib i... Ben
hep, "aydın"larm , İran'da olduğu gibi, karanlığa uykuda yakalanabileceklerini
düşünür ve söylerim . Sonra şunu da açıkça belirtm eliyim : Bu dergiyi ya da baş
ka dergileri çıkaranların "siyasal görüş"lerine de bağlı değilim . Şim diye dek her
hangi bir siyasal grup ya da örgütün içinde olm adım ve olm ayacağım . Bu bağım
sızlığım ı, özgürlüğüm ün vazgeçilm ez gereği sayarım . B enim vurm ak istediğim ,
yalnızca "karanlık”tır. "Şükür"cülüğün, "kader"ciliğin, türlü "söm ürü"nün ve
"karanlıkta tezgâhlanan sahtecilikler"in kaynağı olan karanlığın belini kırm ak ve
herkesi de, en başta "insanlık" için, -y a sa la r çerçevesinde- çaba gösterm eye ça
ğırıyorum . Bu açıklam ayı şunun için yaptım : G ürültücü çevreler, benim de falan
ca siyasal düşünceden ya da filanca örgütten olduğum u, bunun için böyle yazılar
yazdığım ı boşuna ileri sürmesinler.
G elelim "cevap"lara:
D ergide yayım lananlar nedeniyle "yalan", "iftira", "hezeyan" denip gürültü
koparılıyor, bu arada tehditler de savruluyor.
Şu artık küçüm senem eyecek b ir kesim de biliniyor ve daha da bilinecektir ki,
nice gerçekler, tarih boyunca hep böyle gürültülerle "örtbas" edilmiştir. A m a k a
ranlığı koyulaştırm a çabaları ne denli yoğun olursa olsun ve bu çabalar ne denli
güçlü ekonom ik kurum ve kuruluşlara dayalı bulunursa bulunsun, gerçekler ü s
1 Buhârî, e's-Sahîh, Kitabu Fedâi-'li'l-K ur'an, 3 Babu Cem 'il-Kur'an, c.6, s.99.
159
Youtube: Tanrı Mı Varmış
tüne tutulan ışık karanlığı yenecektir. D üşünün ki, bir m um ışığı bile, koca bir
odanın karanlığım giderebiliyor. K itlelere yutturulagelen "yalanlar"ın, "sahteci-
lik"lerin üstündeki kalınca perdeler artık dayanam ayacak, yırtılıp atılacaktır. G ü
rültücülerin, "kuyruklarına basılırcasına" bağırıp çığırm aları bundandır.
D ergide yayım lananların hangisi "yalan", hangisi "iftira"dır?
- E ldeki K ur'an'ın, "orijinaF'lerinin "yakıldığı" mı?
Hayır. Bunu kim se ileri sürüp "yalandır" diyem ez. Çünkü bu, Buhârî'nin e's-
S a h îh 'inin de içinde bulunduğu "en m uteber" kaynaklarda, son derece açık bi
çim de vardır.
- Eldeki K ur'an'ın, M uham m ed’in yazdırdığı ya da yazdığı "parçalar"ınkin-
den "değişik" olduğu yolunda ileri sürülenler m i?
Hayır, bu da "yalan" ya da "iftira" olam az. Din ve çıkar çevreleri, "Kur'an"
üstüne bir "kuşku" kondurm ak istem iyorlar. A m a bu kuşkuyu önlem eye güçleri
yetm ez. Bu kuşkuyu yok etm ek için ellerinde "kanıt" yoktur. H er şeyden önce,
"K ur'an'ın orijinalleri"ni gösterm eleri gerekir. B unu hiçbir yerde bulam azlar.
Ç ünkü hiçbir yerde yoktur. Çünkü yakılıp yok edilmiştir. Kendi çevrelerince.
G erçekler ortaya çıkm asın d iy e ... "K ur'an'ın birinci ve ikinci asılları"nı göster
m ek şöyle dursun; O sm an dönem inde oluşturulan "resm î M u sh af'ların bile aslı
nı bulm ak m üm kün değildir. Çünkü, İstanbul'da ya da falanca yerde, filanca yer
de bulunduğu yolunda şim diye dek ileri sürülen "yalan"lar ortaya çıkm ıştır. B u
nu artık İslam çevrelerinin birçok "ulem a”sı da kabul ediyor. Ve artık biliniyor ki,
ne İstanbul'da, ne de bir başka yerde vardır bu "M u sh af’lar.
G erçi bugün de aynı yutturm acayı "gerçek" diye ileri süren "ulema" yok de
ğildir. İşte örnek:
"H azreti O sm an zam anında yedi nüsha yazılm ış ve İslam m erkezlerine gön
derilm iştir. ( ...) E lim izdeki K ur'an budur. B u nüshanın asılları da bugün İsta n
bul'da ve bazı dünya m üzelerinde mevcuttur." B u "iddia", Türkiye gazetesinin 31
M ayıs 1988 günlü sayısında, "Prof." olm adığı halde böyle gösterilen Doç. Dr. Ali
Ö zek'ten alınıp yayım lanm ıştır.
Z am an gazetesinde de şunları okuyoruz:
"Prof. Süleym an H ayri Bolay da, iddiaların asılsız olduğunu, Hz. O sm an'ın
(r.a) çoğalttığı K ur'an-ı K erim 'den alm an nüshadan bugün elde iki tane bu
lunduğunu belirterek, bunlardan birinin İstanbul'da Türk İslam Eserleri M ü-
zesi’nde, diğerinin de L eningrad'da bulunduğunu söyledi."2
160
"A kla gelebilecek bir başka soru da, M ervan'ın ilk nüshayı yaktığı yolun
daki rivayeti itim ada şayan değilse, bu nüshanın akıbetinin ne olduğudur.
Bu sorunun cevabı, m aalesef şöyledir:
161
Youtube: Tanrı Mı Varmış
1) Hiç kim se, kesin kanıta dayalı olarak, "K ur’an" diye bilinen eldeki bütü
nün, M uham m ed dönem inde yazdırılanlara her yönden "tüm üyle uygun" olduğu
nu kesin olarak ileri süremez.
Çünkü:
a) Y ukarıda da belirtildiği gibi, eldeki K ur'an'm "a sırla rın d a n hiçbiri, dünya
nın hiçbir yerinde yoktur, bulunam am aktadır.
b) "H afız"ların "bellek"leri, kesin dayanak olm akta yeterli değildir.
D eğildir çünkü:
- Yeterli olsaydı, "Kur'an'ı derleyip yazm a" girişim lerine gerek kalm azdı.
- K ur'an'm derlenişi, yazılışı sırasındaki "hafız" sayısı, önem siz denecek öl
çüde azdı.
En sağlam sayılan kaynaklardan "B uhârî"de de bu açıkça belirtildiği halde,
İslam ın savunurları, bu gerçeği yok saym ak için büyük çabalar harcıyorlar:
B uhârî'nin yer verdiği ve Tecrîd-i S a rîh 'te 1532 no.lu hadis olarak yer alan
Enes hadisi - k i bu hadis, K âm il M iras'ın "tercem e"si ve "izah"ıyla birlikte foto
kopi olarak, üzerinde gürültü koparılan yazıda yer a lm ıştır- açıkça dile getiriyor:
"Peygam ber'in dönem inde, K ur'an'ı ezberlem iş olanların sayısı, dörttür."
B unların kim ler olduğu da, hadiste, adlarıyla birlikte açıklanıyor.
Ne var ki, hadisin "izah"ında, her nasıl olursa olsun İslam ı savunm a ve hiçbir
kesim ine toz kondurm am a "gayret"inde olanlardan K âm il M iras, "adet m efhum u
nun ziyadeyi nefyetm eyeceği"ni, yani belirli bir sayı verilm iş olsa da, bunun, sa
yının daha çok olm asına engel olm ayacağını ileri sürüyor. Bu tür yorumlar, dinsel
çevrelerde her zam an görülür. B una göre "dört" denebilir, am a "aslında beş, altı,
y e d i... de olabilir". "D aha çok" da olabilir. Sayıyla hangi sınır konursa konsun,
yorum a sınır yok. D iyelim ki, "şu anda şu evde dört kişi vardır" deniyor. A slında
"beş" kişi vardır o anda o evde. Ya da "on kişi, yüz kişi" vardır. Ö yleyken "şu an
da bu evde dört kişi vardır" sözü "yanlış" ya da "yalan" sayılmayabiliyor. Yorum
böyle işliyor İslamda! Bu yorum la, "hafız"lann sayısı çoğaltıldıkça çoğaltılıyor.
Tayyar A ltıkulaç, hem en herkesin ve bu arada Kâmil M iras'm "ezberledi" anla
m ını verdiği "cemaa" sözcüğüne, durum u kurtarm ak için "topladı" anlam ını veri
yor. G erçekte de sözcüğün asıl anlam ı bu. A m a başka çelişkilerden kurtulm ak için
İslam uzm anlarınca genellikle, buradaki "cem"e, "ezberleme" anlamı verilir. Süyu-
ti'nin el-İtkan'ında da bu belirtilir. Aynı kaynağa dayanm ış görünen ve dipnotunda
gösteren A ltıkulaç, hadisi yorumlarken, "Kur'an'ı Hz. Peygam ber zam anında top
ladığı ve bu konuda cam i oldukları ileri sürülen sahabilerin yaptığı bu işten m ak
sat, onların Kur'an'ı bütün kıraet vecihleriyle, tefsiriyle, nasih ve mensuhuyla, öğ
retim usulüyle ezberlem ek suretiyle, bu konudaki uzmanlıklarına ve diğer sahabi-
lere üstünlüklerine işaret etm ektedir".6 "Cümle"nin bu denli berbatlığmın, Altıku-
162
163
Youtube: Tanrı Mı Varmış
dönem lerde bu gelenek, yok denecek ölçüde önemsizdi. Kur'an'ı baştan sona ez
berlem ek, kim senin kolay kolay katlanacağı iş değildi. M üslüm an olanların çoğu,
"müellefetü'l-kulûb (kalbleri çıkarlarla İslam a kazandırılmış olanlar)" denenlerden,
yani "rüşvetle M üslüm an olanlar"dan oluşuyordu. Kısacası; o dönemlerde, "hâliz"
diye öne sürülenlerin "ezber'leri, eldeki K ur'an'ın "hiç değişm eden korunabildiği
nin katım" olacak güçte değildir.
c) Kur'an'ın bize "mütevatır" olarak geldiği yolundaki sava da güvenilemez.
Çünkü:
- K aynaklar, "K ur'an'ı ilk derlem e işi"ne, Zeyd İbn Sabit'in tek başına giriş
tiğini aktarm akta birleşir. Bu durum da da "tevatür” basam ağı oluşm az. Bilindiği
gibi, uzm anlarına göre, bir m etnin, bir bilginin "m ütevatır" niteliğine kavuşabil
m esi için, "yalanda birleşm eleri düşünülem eyecek kadar çok kim se" tarafından
iletilm iş olm ası gerekir. İletm e, birçok kanaldan olmalıdır. U zm anlarınca verilen
sayıya göre, en az on kanal gereklidir. Z eyd İbn Sabit'in başvurduğu söylenen iki
tanık yalnızca Z eyd’i ilgilendirir. Yani ayrı kanal sayılm azlar daha berideki alıcı
lar için. B unlar hesaba katılsın diyelim , kanal üçe ulaşır; "tevatür" oluşm ası için
bu da yetm ez. M etnin sonradan şu k adar kişiye, bu kadar kişiye "onaylattırılm a-
sı" da durum u kurtarm az. Çünkü tem eli yalnızca Z eyd’e, bir de hesaba katarsak
başvurduğu iki tanığa dayanıyor. K aldı ki, O sm an dönem indeki kurulda görev al
dığı bildirilen kişilerin sayısı da "m ütevatır" olm ak için yeterli olmuyor. Ve kal
dı ki, tüm K ur1an m etinlerinin birinci aslının da, ikinci aslının da, dahası O sm an
dönem indeki "resm î M u sh a f'ın da "orijinal"leri elde bulunm adığı için "m üteva-
tır"lık iyice suya düşüyor. G erçi "m ütevatır" olm adığı halde öyle sayılanlar
("hükm en", "manen" m ütevatır olanlar) vardır. A m a bunun da koşulları vardır.
K onuyu daha başka alanlara taşırm am ak ve uzatm am ak için geçiyorum .
K ısacası, özellikle "usûlü'l-fıkh (İslam hukuku)" yazarlarınca ileri sürülen
"K ur'an'ın m ütevatırlığı" savı da işe yaram ıyor.
D em ek ki, "elde bulunan Kur'an, her yönden ve tümüyle aslına uygundur" di
yebilmek, bunu bilim sel bir gerçeklik ve kesinlikte söyleyebilm ek için dayanaklar
yeterli değildir. Tutunulan ne varsa, biraz incelenince, çürüklüğü yüzünden dağılıp
gidiyor.
2) Tersine "eldeki K ur'an, aslına göre birçok yönden değişm iştir" dem ek için
çok, pek çok neden var:
a) Sözlük anlam ıyla "değişik okunuş biçim leri" dem ek olan "kıraet vecihleri
(vücûhu'l-kıraet)": Yazının sınırı, bu konuyu burada geniş olarak alm aya elver
m ez. K ısaca şu belirtilm eli ki, bugün eldeki K ur'an'ın m etni, yazısı ne olursa ol
sun; kim i sözcükler, cüm leler, kim i yerde anlam lan bile değiştirecek nitelikte de
ğişik biçim de okunuyor uzm anlarınca. Ve bu "okunuş"lann çok önem li bir k esi
m i sağlam kabul edilir. Yani bunlara karşı çıkılm az.
164
9 Bu konudaki vecihler ve hüküm ler için bkz. Abdurrahman Ebu Zer'a, H uccetu’l-Kur'an, Beyrut,
1984, s.2 19-221.
10 Cerrahoğlu, Tefsir Usulü, Ankara, 1971, s.98.
* Turan Dursun'un, yazısının özgün metni elim izde, m etin içinde geçen fotokopileri bulamadık. Ya
zının akışını bozmam ak için fotokopilerin bulunduğu yerlere num aralarını koyduk. Turan D ur
sun'un, belgeleri orijinal baskılarından aldığını bildiğim iz için konuyla ilgili alıntıları fotokopile-
meyi uygun görmedik.
165
"7 H arF'
"K ur'an 7 h arf üzerine inm iştir" gerekçesi altında "özr"e bağlanm ak istenen
değişiklikler:
Ö m er'i küplere bindiren olay:
Fotokopisi görülen hadise göre, Ö m er şöyle anlatıyor:
"H âkim O ğlu H işam 'ı, Peygam ber'in yaşadığı dönem de, Furkan Suresi’ni
okurken dinledim . Ö yle birçok harflerle okuduğunu dinliyordum ki, P ey
gam ber o sureyi bana o harflerle okutm am ıştı. N eredeyse nam azdayken y a
kalayıp ara verecektim . A m a, selam verene (nam azı bitirene) dek katlan
dım . Sonra hem en giysisinden yakalayıp konuştum :
11 Hadis için bkz. Tirmizî, Sünen, Kitabu Tefsiri'l-Kur’an, c.5, s.217, Bap: 3, hadis no. 2982.
12 el-İtkan, e'n-nevu's-Sâbiu ve'l-Erbaûn, c .l, s.28, 32-34.
13 İmam Malik İbn Enes, el-Muvatta, Kitabu's-Sıyâm, hadis no. 49
14 Sadru'ş-Şerîa- Sa'duddin Teftazânî, tenkihu'-Usûl, e't-Tavdîh, e't-telvih, İstanbul, 1310, s.490; İbn
Melek, Şerhu'l-Menâr, İstanbul, 1308, s.247.
166
- B ırak onu!
Hişam'a:
(Peygam ber'in buyruğu üzerine) H işam Sureyi okudu. Benim daha önce
dinlediğim biçim de. Bunun üzerine P eygam ber şöyle dedi:
Sonra: Ömer, bir de sen oku! dedi. B en de sureyi bana okuttuğu gibi oku
dum . Peygam ber yine öyle dedi:
(Ekledi:)
- K ur'an, 7 h arf üzerine inmiştir. O ndan, hangisi kolaysa o biçim iyle oku
y un!”15 (Fotokopi 4, aynı belge bu kitapta, 179. sayfada da veriliyor.)
G örülüyor ki, hadiste adları geçen (halife) Ö m er'in öğrendiği Furkan Suresi
başka, H âkim O ğlu H işam 'ın öğrendiği başkaydı.
Şim di bir soru: Bu başka başka olan iki biçim den hangisi, bugün elde bulu
nan K ur'an'da yer alıyor? İkisi birden olam az. Çünkü K ur'an'ın yazılış biçim i,
yalnızca birine elverişli. Ö m er'in okuduğu bu eldeki K ur'an'a geçm işse öbürü
kalm ıştır. Ö bürü geçm işse, beriki yok dem ektir. Yani ikisinden biri eksiktir. Bu
bile, "K ur'an'da eksik yoktur” denem eyeceğini ortaya koym aya yeter.
B ir başka soru: H adiste, "K ur'an'ın 7 h a rf üzere indiği" belirtiliyor. Bu "7
h a r f i n ne olduğu tartışm alıy sa da, "her birinde değişik söz ve anlatım lar" b u
lunduğu kabul ediliyor. C errahoğlu da bunu k itabında dile getiriyor, (bkz. 2, 3
ve 5 no.lu fotokopiler.) Bu "7"den, bugün eldeki K ur'an'da hangisi vardır? Ya
zılış biçim i, yalnızca birinin bulunm asına elverişli olduğuna göre, "6"sı, eld e
ki K ur'an'ın dışında kalıy o r dem ektir. B aşka türlüsü düşünülebilir m i? (İşte fo
tokopisi, 5.)
167
Youtube: Tanrı Mı Varmış
" 7 L eh çe"
"A ncak Z eyd'in ilk çalışm ası, K ur'an'ın iki kapak arasında cem edilerek
korum aya alınm ası gayesiyle sınırlıdır. Bu yüzden bu ilk nüsha, resm -i hat
ve im la bakım ından, bizzat Hz. P eygam ber'in okunm asına izin verdiği
kıraet farklılıklarının (değişik şive ve lehçelerin) hepsinin icrasına yetm e
m iştir. D aha sonra Z eyd'in de içinde bulunduğu 4 kişilik kom isyonun ça
lışm ası sırasında ashabın hepsinin Hz. P eygam ber tarafından okunm asına
izin verilen bu şive ve lehçelerinin icra ve edasına cevap verm ek üzere
M u sh a f m yazı ve im lası geliştirilm iş, Y üce K itab'a tarihin en büyük h iz
m eti yapılm ıştır."16
168
A nlatılan şudur: "Süt kardeşliği"ni oluşturan "em m e"yi önce "on kez" olarak
bildiren, sonra bu hükm ü "beş kez" diye değiştiren ayet, Peygam ber ölünceye
dek, K ur’an’da vardı. Şim diyse yok. Yani burada sözü edilen ayet, eldeki
K ur'an'da bulunm am aktadır. (Fotokopi 6.)
Yine M üslim 'in kitabında yer alan b ir hadise göre, "Bir'ru M aûne"de savaşta
öldürülen M üslüm anlann (öldükten sonra) neler dediklerini anlatan bir ayet de
K ur'an'dan b ir parça olarak okunurken sonradan okunm az olm uştu. Bu ayette şu
sözler vardı:
"En belliğû K avm ena. E n kad lakînâ R abbenâ. Fe radiye annâ ve radînâ an-
hu = Toplum um uza bildirin ki biz T ann'm ıza kavuştuk. O bizden hoşnut ol
du; biz de O 'ndan hoşnut o ld u k ."18 (Fotokopi 7.)
K aynaklar (İslam da en güvenilir kaynaklar) daha nice, eldeki K ur’an'da yer
alm am ış olan "ayet"lerden, K ur'an parçalarından söz ediyor ve örnekler veriyor.
Süyuti de el-İtkan'm âa bunların birçoğunu sıralıyor.19
Süyuti'nin aktardığı bir hadise göre, Ebu Yunus'un kızı şunları söylüyor:
169
"Bu türün (yani hükm ü geçerli olduğu halde sözleri eldeki K ur'an'da bulun
m ayan K ur'an parçalarının) örnekleri çoktur: Ebu A bîd dedi ki: İbrahim
O ğlu İsm ail Eyyub'dan, o da N âfi'den, o da İbn Ö m er'den aktarm ış olarak
bize haber verdi. İbn Ö m er şöyle dedi:
'Sakın herhangi biriniz K ur'an'm tüm ünü elim de tutuyorum (elde ettim ) d e
mesin! T üm ünün ne (ne kadar) olduğunu bilem ez. Kuşku yo k ki K ur'an'dan
170
171
Youtube: Tanrı Mı Varmış
"K U R1A N TA H RİF ED İLM İŞTİR"*
Libya'nın, "Tahrif edilm iş K ur'an'ı basıp yayım ladığı" ileri sürülüyor. (K ur’an,
1986, İslam a D avet C em iyeti Y ayınlarından.)
K ur'an'ın "tahrif edildiği"ne, edilebildiğine ilişkin, İslam dünyasında yeni iti
raflar gözleniyor. "D evrim ci K urtuluş M urtaza (Ali) H areketi" adlı İslam cı örgüt,
"Libya C em ahiriyesi M ushafı" adıyla basılıp yayım lanan "K ur'an"a karşı tepki
gösteriyor ve yayım ladığı bildiriyle, İslam dünyasına seslenerek, "bu tahrif k ar
şısında", tüm M üslüm anların "birlikte seslerini yükseltm eleri"ni istiyor.
¿ ¿ ¡D d» / o :1 &
"K u ran , T ann'nın korum ası altındadır", "Kur'an, bir harfi bile değişm eden
korunagelm iştir", "İslam dünyasının h er yerinde K ur'an aynıdır" .. .türünden sav
lar, artık gücünü yitirm ekte.
172
173
Youtube: Tanrı Mı Varmış
Ö rgütün "yanlış", " ta h r if diye nitelediği örneklerin çoğu, eski ünlü "kıraet
üstadları"nın "kıraet"lerinde de yer almıştır. "Yanlış"sa, " ta h rifs e , bu yanlış ve
tahrifler, yüzyıllardır süregelmiştir.
A a k a ra , 81 . <Ü\ Râf 1 k k
B ak an , 119 Bârı
B a k a n ,125 K âfi, tha / » i r
B ak an , 14C H â fi, îbo /M İT , Ebu k a r, Ebu Bakr «3 ajt-l
, «H
B ak an , 165 H tf l, İt» / » i r (_ 5 y jy ^
B ak an , 251 *«rı
Bakara, 259 K âfi, ît» K aair, Ebu Aar l /^ » j
â l i l a r i n , 49 Bildin
â l i ta râ a , 57
â l i î a r l n , 79 S tf 1, Ebu t u , îka /« » İr
* # ir ~
â l i ta râ n , 81 { b ' Kâfi
â l i ta râ n , 155 \~*-u K âfi, Ebu Aatr
174
S ı r f , 15* Sİk*,
\M i* e , 53 S h lU 'l-H irf* v«’ ş-Ş4» r*?V
J .Â
* »İ4». 54 Ktfi, îbn tn il 5.-
H»İ4», 67 N£fi, îbn 3t»lr, Ebu 8»kr a»
Xai«l», 69 Kifl
M ali», 107 Ramsut, Ebu B«kx Uz>
H alâ«, 110 B41cûn CJLeCb-^1 I
En'aa, 6J Btkû»
Sn’an, 100 m i
as'»», 124 Mr i
Kn'»», 12«
4 Bu değişiklikleri görm ek için bkz. Ebu Zer'a Abdurrahm an, Huccetü'l-Kıraât, Beyrut, 1984, 77-
270, sure ve ayet sırasına göre. Bu sayfalardan kim inin fotokopisine yer verilmiştir.
175
• J * ü* V.^í J * ^ f 'r*
[A - .. Vj Uj . . ]
t ^ j»-i C-Jü i
* . • .
I ^ |--* ‘t V| yJ t V |*^>l vilJj Ç ut f JV* |X
[ \ • —. .
176
Youtube: Tanrı Mı Varmış
"D evrim ci K urtuluş M urtaza Hareketi" adlı örgütün bildirisinde, bir başka
noktaya daha dikkat çekiliyor: "Libya K ur'an"ında "ayet sonu" olarak gösterilen
kesim , İslam dünyasında bilinen K ur'an'da ayet sonu değildir. Ya da birincisinde
ayet sonu gösterilm em işken, İkincisinde ayet sonudur. Ve örnekler sıralanm akta:
.:■*
( J 9***>
B akara Suresi'nin 219. ayetindeki ^ *•
"yünfikûne", "Libya K u r'an 'ın d a ayet sonu olarak gösterilm iştir, oysa bilinen
K ur'an'da ayet sonu değildir.
. .
Al-i Im rân Suresi'nin 97. ayetindeki
"İbrahim e", bilinen K ur’an'da ayet sonu değilken, "Libya K ur'an"ında ayet sonu
dur.
E n'âm Suresi'nin 161. ayetindeki "Sıratın m üstakim ", bilinen K ur'an'da ayet
sonu değilken, "Libya K ur'an"ında ayet sonudur.
İJ ı'
B akara Suresi'nin 219. ayetindeki 3
"tetefekkerûn", bilinen K ur'an'da ayet sonuyken, "Libya K ur'an"ında ayet sonu
değildir.
177
Youtube: Tanrı Mı Varmış
 l-i İm rân Suresi'nin başındaki
"elif lâm m îm ", bilinen K ur'an'da ayet sonuyken, "Libya K ur'an"ında ayet sonu
değildir.
178
Youtube: Tanrı Mı Varmış
i » 'i İ 'j ç j k j f i ' i i J V>i ’i - } «İÜ
r t t t i ğ i h tş ic M y iı, H i ç » » '«
• jjt* ' ¿ A Î j ~ ~ 3 * i i ’i 1j i y i J j ^ - 3 i» y A t f 'j L S ' jt tJ r
M uham m ed'in en yakın arkadaşlarından (Halife) Ömer, bir gün, H âkim Oğlu
Hişam 'ı, Furkan Suresi'ni okurken dinler. Hişam'ın, bu sureyi, kendisine öğretilen
den tüm üyle başka sözlerle okuduğunu görür. Öfkelenir. Ve yaka paça tutup Pey-
gam ber'e götürür. A nlatır Peygam ber’e. Peygam ber ikisine de aynı sureyi okutur.
Başka başka sözlerle okudukları halde, ikisini de onaylar. "Kur an böyle indirilm iş
tir" der. Ve ekler: "Kur’an 7 harf üzerine indirilmiştir." İlginci odur ki, bugün İslam
dünyasında bilinen K ur'an’da, sözü edilen ”7 h a rf'in yalnızca "bir"i, evet yalnızca
"bir tanesi" bulunm akta. "H a rfle rle am açlanan ne olursa olsun, "7 h a rf te n "6"sı
179
Youtube: Tanrı Mı Varmış
eksik. D em ek ki, bugün eldeki K ur'an'ın "indirilmiş" olduğu ileri sürülenlerinden
yalnızca "yedide bir"i bulunuyor. "Yedide altı"sıysa yok. N e denli ilginç değil mi?
Bu "7 harf”, bir yutturm acayı tezgâhlam ak ve "değişik Kur'an'lar" bulunduğunu
örtbas etm ek için uydurulmuştur, am a farkında olm adan bir başka yönde açık ve
rilmiştir, Kur'an'dan -pey g am b er dönem indekilerden- çoğunun, hem de büyük bir
çoğunluğunun eksik olduğu m eydana çıkmıştır. Yazının başında yer verilen ve
"Asıl K ur'an Yakıldı" başlığını kapak yaptığım ız sayım ızda da sunulan,* Ö m er'in
oğlunun ilginç sözleri de bunu anlatm ıyor mu? "Asıl Kur'an Yakıldı" başlığının ka
pak olduğu sayım ızda daha başka belgeler ve bilgiler de yer almıştı. Orada dile ge
tirilen gerçekler, çıkarlarını kitlelerin "im ari'lannı söm ürm ekte bulan çevreleri,
özellikle "din uleması"nı çok kızdırm ış ve telaşlandırmıştı. Kimi gazetelerde, söv
güleri, tehditleri, gürültüleri sütunlar, sayfalar doldurmuştu.
Libya'da basılan ve herkesin bildiği K ur’an'la arasında birçok farklılıklar bulu
nan "M ushaf'ın, "Libya Cem ahiriyesi M ushafı" diye adlandırılm asına gösterilen
tepki çok saçma. "Ali'nin M ushafı, Â işe'nin M ushafı, Übeyy İbn Ka'b'ın M usha-
fı, İbn M es'ud'un M ushafı..." bulunur da, falanın, filanın, falan ülkenin, filan ül
kenin ve bu arada Libya'nın K ur'an’ı olm az m ı? G erçek olan ne kadar örtülebilir,
ne kadar saklanabilir? Baskılar, tehditler, saldırılar, işkenceler, öldürm eler tarih
boyu süregelm eseydi kim bilir daha nice gerçekler ortaya çıkarılacaktı. "Kur'an'ın
bir harfinin bile değişm eden süregeldiği" yolundaki katıksız yalan, inanırlar üze
rinde bu denli etkili ve yerleşm iş olam azdı. Bugün herkesin bildiği Kur'an'daki
birbirini tutm azlıklar, çelişkiler, insan akıl ve m antığıyla hiçbir yönden uzlaşm a
yan nice neler, başanyla saklanm ıştır kitlelerin gözünden. "Kur'an'da akıldışı, bi-
lim dışı hiçbir şey yoktur" diye işlene ve alışılagelmiştir. A m a bundan sonra ger
çekler daha bir açıklıkla gözler önüne serilecektir. K aranlıklardan yarar um anlara,
"im ari'ın körlüğü, koşullanm ışlığı ve karanlığı üstüne kuranlara karşı, "akıl ve bi-
lim "in aydınlık yolunda olanların yapabilecekleri çok şey vardır.
K onu şöyle özetlenebilir:
1) "D evrim ci K urtuluş M urtaza Hareketi" adlı örgüt, L ibya'da basılan ve
"Libya C em ahiriyesi M ushafı" diye adlandırılan K ur'an'ın hem böyle adlandırıl
m asına kızıyor, hem de bu K ur'an'dakilerle İslam dünyasında herkesin bildiği
K ur'an'dakiler arasında "fark"lar var diye tepki gösteriyor. "Libya C em ahiriyesi
M ushafı"nda gördüğü değişiklikleri "yanlış", " ta h rif1 diye niteliyor. B unların da
"Y ahudilerden, siyonistlerden, m asonlardan” kaynaklandığını ileri sürüyor. Ne
var ki, sözünü ettiği "fark"lar, " ta h r if diye nitelenen değişiklikler hep olagelm iş
tir. N e denli örtbas edilse de, ünlülerin "M u sh af'lan n d a, "kıraef'lerinde de yer al
mıştır. Yukarıdaki çizelgede ad lan verilen "kıraet" sahipleri, "Libya M ushafı"yla
buluşuyorlar. B unlarsa rastgele kim seler değillerdir.
* 2000'e Doğru, sayı 23, 29 Mayıs 1988. Bkz. elinizdeki kitapta s.140.
180
Youtube: Tanrı Mı Varmış
Örneğin:
M edineli N âfı (H. 70-169/M . 689-785), "7 kıraet" sahibinden biri ve İslam
dünyasının en önem li, güvenilir sayılan K ur'an uzm anlarındandır.
İbn K esir (H. 45-120/M . 665-737) de "7 kıraet" sahibinden biridir ve bu alan
da M ekke'nin en güvenilir bulunan önderi olmuştur.
Ebu A m r (H. 68-154/M . 687-770) ve ötekiler de öyle. Hep "kıraet üstadla-
n ”dır bunlar ve İslam dünyasının ileri gelenlerindendir.
i j y*
[i... ¿ IU ]
| •» : 1 > î : 0/M * ’/ l
j j*t- yS jfcfy ı *» (>y ıjl dJllh <¿1 » ‘ *• ^ h l 1 411» *j
. , > J l dJiat i»! j u » » :
t yMiıl ÎJ o . . , * ? « , . : ( _ ) „) ı>,
w>^jûu : ( eJÜU) tjU « wy*Jl jL j i j i yA)1 ^ (11
T/m J.UÎ ÎJ^. (t) . t/n mJU (f)
. U / t > «i» i;.*, t»>
Uyjju jli" ’O* j ^1 ¿Jr O } ^ Xş . viWl» l;4-1 1*1
Û U V %Jy»l* Ot-J yitil - .l) / * (J* J * ’4*J • İS’U > >yi»
( 4li* )
v_j>-U
# i (*TTt_ t»l) _>wS|l ^UyAl* ¿i Oı
. yîNlj V>y*!( V j**> **lyİ* ^ «I . 4 ^ 1 O1»*,*'14
. ¿¿»i» m , ı—■ j*ı fU j: 4 1-**1- J
vv
181
Youtube: Tanrı Mı Varmış
: /-lîii J y ) û j j J * « Oî ^ j » : '^1
f 1/ - r * ^ r» * ^ {**>** u - ^ ’ J * r iU İ' J
* * . *
Nafi, ibn Kesir, Ebu Amr (Ebu Zer'a Abdurrahman, Hüccetü'l Kıraat)
182
[ \ f t _ .. <r< j»!*1^! ^ 1
. .¿ £ l} VJ üj ^ î M ( ) i t . ¿ £ l j J iä J Ú & ( )
■ ^ -**-* *■ ?* y ^* £ * s)
• ¿j^Ji J j 0 f i : ¿ iji i j> jU -J 'i * j> f 4r* + i
■
’ '[ *¡ji iy ^ b U j ı \ f 5 — ¿I ¿ L jjjy L jl J» » ]*lji **JÀ»é
»u
Nafi, ibn Kesir, Ebu Amr, Ebu Behr (Ebu Zer'a Abdurrahman, Hüccetü'l Kıraât)
184
0 •,11 ,
« o i '- i l J 4 I I ¿ I j / û j l Ü J> U )) , ; ^ J Û s J l i
i*** J* yrJ vH
c 3 ? ^ n>
V t»J iJ £0
. Z Üt a ,----- «*,
• U%mM J U> U m ^dJ y ^ ‘» ir^ >•**►'’ ¡¿j* « .* »_■■■■.m J i .m m > iiıi/j
UV* O1
185
J ÏI-IT--II-H- 1 * l I 1!!"" .t“- I j i.K liia ^ jh ÿ 4 4 * . ,^< tjft ! «A lıımf ¡w^ . m . i \ a . ) K&Jf..........* • ^ ^ y , J : > ...n.O. I ^ ^Nin I>.' ^ ,{ t
<J*ış*ü ‘sfî Váz** g» 1»*^ »¿-.,...». L> wAj*. U-Jİ t ........................................... J l(i,r... .M
f 1 ..f l% ^ > f 1*4 *** L ^ - y jÈ 4>î J*£+ ^ ^ * l —İ j İ Ü L j vi**“ ' 5** £*.
Ú — V-; W » - ^ r~ ~ •'■** « J» - ^ a¿ ^ * X ’i ¿ j i (( 4 ^ f. U ’J t *)
^......... .................,lfc:' j ^ A p ¿ . ' ^ » A i '^ . ı . «, . , j : ^ ^ y < ıiı— l» J ............ *Jİ- ^^w w h#^ ^j ^ıOı.l» .. <««>^4^
^ Ji ~1. - - f — »*» " **•* C ^ I,/ ...... ""KH ^ 4 İ -'.<-—.««■^ >4.—a l ( j ^ — • .« j Ù ■«aO.« ’' ^V»
^ *ıi ^j i » Î İ J lj>^ .,.,...^ <»4 g J » İ i» ..H ,j y ........... M ^ J u -wmmmm -m> ^ ................. *>............—..«O L f 4y.*—................. »"««
». V « y ’ -^i j~ ~ t¡X ¿ t > Oj>*3^ ^ L —^ ^ <-• L,......^-»^ L j » > , ,jy>t V.U .— . va^4> ( îr> ■■>■.....
w * > lü ¡ o1 M e ' " 2 <*«>»■* >^ ! yi^J L >1*^.1 »^»¿»-^ <u* M w Ji * J' Cwj -u»
186
_11
^jwwabUÍ ^ i«^$ ^İM,%|İ W**^ <J*¿Ml** L'í*^¿y w 1^»**»Vj *-Xm.Joy
• r t ^ ‘ o V J ' . > c¿j¿» l¿Jt¿«* t^. ' «¿i ,jT Í,^a¿» v. ^ »JI
vÁ^1 • » » » jp/'A ( 1• ) » » * -
j— 1~ ^ » *► » j —«“^* ( < 11 * * • * “
♦v# * 4*. *
¿Í»V< a s . y } ' 1 |\A ) «S » a * —
>'*% . . . (VT) - » •
• ,J . ■ .¿ I» « H ^ l . ll . l i f l * . "I ■ • ' ■ ’j «........................« » • * > ..... " « » ' « .* - *
Ï I C—,~ JI y f j Ú JP slU . ( A) w ^ )-
j L—J x. .i^—">’• í i I / i -- -
187
Youtube: Tanrı Mı Varmış
1 } J -— ¿ L WJ I ^ ( 1 Vf . ) i_ )fl _ İ ^ U J İ U ^ « . İj U l i ^
uj m _ _ UJ-tL?u,'>'( V ■)
I— f ^ y i - = ( 0 i ) V V U V w ••«.-'J l ^ - u — - o 'r » J* * !» -
>y>jl 3 - I j ^ l --„ ( j y t ) ta _ „ e-
j. ‘ |J *,
“ A *. + ?
Ä « - >J - » ' * ' *J ( V I } » - * - - « S6
O + *r *
C -ti-ü - e. Æ -v iîU { Iff) et _ =e ee
O *—~ ( 1 te te « ^ ( y YJ) te . _ et -
i. “'.
Jj . et .
X ■> ( ) f ’Y ; te _ et _ _
o ïe .t.J lj = te te ( y t j s e - . et - te
!, .I .. i.v \ _
188
, = = = «SVL-j { l ï ûj
» ( Ï* ) 4*Vit I o j* J i i j j » I j - á ^ o o ^ U ^ J l - ûlr*
( ‘. V) *vVJ' Lf_; - - =
■= ( Vi ) “ - jeİ'
O) - ■= = rU ^ li* .
■= ( f T) - -
= (nr| =» = I'ÍU"
- « = «= = *= = - ^ U .J V I - =: = - =
) = - = = = = : = - »Jr.'-f- = = - -
: i . -1 , .i. I -J» .
••'i¿ü J
—I ( •■j' ~i j I i V ' “ OL? ‘ ^“í *-*^> v j i'i' — _¿,
■ cJI c Vi
189
**- -ıi^ y« —
"■ L^dw-&^ IuLe^^b U^j\» <-y Û«JI A >Xr-3LJ^ «4—
—pJİ C- Jjj uiij
. ı.ı— m w -e -v V v—
t*
f 1--¿o p—V~^'"V <»U^ Isj“1“*-' O^ : ..>——^•'**/ 4— ^ - "'r'
M g f-V o Ja
^ 4 v \4Â L»»M w1â **'^ ^
V -v *,,/
fe S i'l
Mvv-Vfc. i * ’. 4L . lû ü ’ «w«\
fı^evUAsı* W»ı
190
Youtube: Tanrı Mı Varmış
ÎSLA M IN ANAYASASI*
191
Youtube: Tanrı Mı Varmış
i)U ¿ ¿ M
ç s * o r - * \rvr
V-
y.U *i
- Tüzüklerinde ne vardı?
- T üzüklerinde nasıl örgütlendikleri anlatılır. Ö rgütleniş biçim lerine bakıldı
ğında bir hücre yöntem i göze çarpar.
o l* f l5C^I
193
Youtube: Tanrı Mı Varmış
K U R A N DA A N A K O N U LA R*
* Turan Dursun, 2000'e D oğruya, yazm aya başladığı zaman, D oğu Perinçek'in dileği üzerine verdi
ği konu başlıkları.
194
195
Youtube: Tanrı Mı Varmış
138) SU
139) SÜ N N ET
140) ŞA H İTLİK
141) ŞA ŞK IN LIK
142) ŞEH İTLİK
143) TABU
144) TA N RI-TA N RILA R
145) TA ŞLA M A -TEV RA T
146) T O PLU M LA R
147) TÖ V B E (TEV BE)
148) U ÇM A K
149) U Ğ U R -U Ğ U R SU ZLU K
150) U N U TM A K
151) UTANÇ
152) UYARI
153) U Y K U
154) Ü FÜ R Ü K -Ü FÜ R Ü K Ç Ü L Ü K
155) VAHİY
156) V ELİ
157) YAĞM UR
158) YA K IN -A K RA BA
159) YALAN
160) YARATILIŞ
161) YASAK
162) YAZGI
163) YAZM AK
164) Y EL
165) Y EN İLİK
166) Y Ü C ELİK
167) Z A M A N
168) Z E K Â T
169) ZİK İR
170) ZİN A
196
Youtube: Tanrı Mı Varmış
K U R ’A N A N SİK LO PED İSİ*
Ö zelliği
İçeriği
A - K ur'an'daki konular:
- H angi konu, K ur'an'da nasıl yer alm ış?
B- K ur'an'daki kavramlar, sözcükler:
- Küfür, şükür, im an, insan, m elek, c in ... gibi binlerce kavram ve sözcükten
hangileri, hangi surede, hangi ayette ve hangi anlam lara geliyor? A çık, net, anla
şılır biçim de açıklanıyor.
140 fasikül ve 14 cilt olarak düzenlenm iştir.
* Turan Dursun'un "Kur’an Ansiklopedisi"ni tanıtm ak için kalem e aldığı kısa bir yazı.
197
Youtube: Tanrı Mı Varmış
K U R 'A N 'D A K İ "Ç E L İŞK İ”LERD EN .
K ur'an'da "Aykırılık"lar
198
K ur'an'daki "NESH" sayısı, kim ilerinin saym asına göre hiç de az değil.
"M ensûh âyet hükm ü" sayısı 249.7
K ur'an'daki "çelişkiler", yalnızca "NESH" sayılan kesim de değildir. Başka da
var.
Soru: "T anrının yazgısı"nda, "söz"ünde, "D EĞ İŞM E", "D EĞ İŞTİRM E" olur
m u?
K im i ayetlere göre, "Hayır, kesinlikle olm az".
Ayetler:
"(Tanrı söylüyor): Benim katım da SÖ Z D E Ğ İŞ M E Z ..." (K af Suresi, 29.
ayet.)
" ...Tanrı'nm sözlerinde D E Ğ İŞM E o lm a z ..." (K ehf Suresi, 64. ayet.)
199
Youtube: Tanrı Mı Varmış
B u doğrultuda başka ayetler de var (bkz. A hzâb Suresi, 62. ayet; F âtır Sure
si, 43. ayet; Fetih Suresi, 23. ayet; E n'âm Suresi, 34, 115. ayetler).
K im i ayetlere göreyse, "Evet, D EĞ İŞM E ve D EĞ İŞTİR M E vardır. Tanrı d i
lediğinde değişiklik yapar. H er şeyi yazıp çizdiği LEV H -İ M A H FU Z'da yazar,
bozar, yeniden yazar".
Ayetler:
"Biz bir ayeti başka bir ayetin yerine değiştirdiğim iz zam an ..." (N ahl Suresi,
100. ayet.)
"H erhangi bir ayeti 'nesh' eder ya da unu tturursak..." (B akara Suresi, 106.
ayet.)
"Tanrı dilediğini siler, dilediğine yer verir. A na Kitab (Levh-i M ahfuz) O 'nun
yanındadır." (Ra'd Suresi, 39. ayet.)
II
B undan önceki yazıda, İslam dünyasında benim senen "K ur'an'daki nesh"ten
ve "nesh"in, "hüküm ler arasında çelişki" bulunduğu için söz konusu olduğundan
söz edilm işti. K ur'an'daki çelişkilerin bir türü bu alanda. Örneklerinden:
200
Youtube: Tanrı Mı Varmış
rine tapım . B ununla birlikte bu dinde, "TEKTANRI" denen "A SIL TANRI" inan
cı var. G eniş bilgi için bkz. E ren K utsuz=Turan D ursun, G üneş K ültü, Saçak d er
gisi, Şubat 1988, s.4-62) dinleri resm en tanınıyor. B u dinler tanındığı için, bu
ayet "m ensuh”, yani "yürürlükten kaldırılm ış" sayılır. B elirtildiğine göre, bu aye
ti yürürlükten kaldıran (nâsih), Â l-i İm rân Suresi'nin, anlam ı aşağıda gelecek
olan 85. ayetidir.8
A m a başka kesim ayetlere göre, "Tanrı katında İslam dan başka D İN yoktur":
"K im , İslam iyet'ten başka bir dine yönelirse, onunki kabul edilm eyecektir. O,
ahirette de kaybedenlerdendir." (Â l-i İm rân Suresi, 85. ayet, D iyanet'in çevirisi.)
"A llah katında D İN , şüphesiz İslam iy et'tir..." (Âl-i İm rân Suresi, 19. ayet,
D iyanet'in çevirisi.)
"A llah'ın dininden başka din m i arzu ediyorlar? O ysa göklerde ve yerde kim
varsa, ister istem ez O 'na teslim olm uştur. O ’na dönecektir." (Âl-i İm rân Suresi,
83. ayet, D iyanet'in çevirisi.)
D em ek ki, "Tanrı'nın dini" olarak "İslam" gösteriliyor ve bu dinden başka d i
nin "istenem eyeceği" bildiriliyor açıkça.
201
Youtube: Tanrı Mı Varmış
Şöyle ya da böyle, "hoşgörü" yansıtan ayetlerden başka kesim ayetlere bakıl
dığında tam ters bir doğrultuyla karşılaşılır. İslam ın katı bir "H O ŞG Ö R M EZLİ-
Gİ" görülür bu ayetlerde. "Y ürürlükte sayılan"lar da -b elirtild iğ i g ib i- bunlardır:
"H ürm etli aylar çıkınca, puta tapanları, bulduğunuz yerde öldürün. O nları y a
kalayıp hapsedin. H er gözetlem e yerinde onları bekleyin. Eğer tevbe eder, nam az
kılar ve zekat verirlerse peşlerini bırakın. D oğrusu Allah bağışlar ve m erham et
eder." (Tevbe Suresi, 5. ayet, D iyanet'in çevirisi.)
"O nları, nerede bulursanız orada ö ld ü rü n ..." (B akara Suresi, 191. ayet; N isâ
Suresi, 89, 91. ayetler.)
N isâ S uresin d ek i "öldürün!” buyruğu "m unafık"lar içindir.
"Ey Peygam ber! K âfirlerle ve m ünafıklarla savaş. Ve onlara katı-sert davran!
V aracakları yer, cehennem dir. O rası ne kötü bir varış yeridir." (Bu ayet, iki ayrı
surede aynen yer alm ıştır: Tevbe Suresi, 73. ayet; Tahrîm Suresi, 9. ayet.)
Aynı doğrultuda pek çok ayet var. (Bir kesim i için bkz. M âide Suresi, 35. ayet;
Tevbe Suresi, 41, 79. ayetler; Hacc Suresi, 78. ayet; Furkan Suresi, 52. ayet.)
"Kitap verilenlerden A llah'a, âhiret gününe inanm ayan, A llah'ın ve Peygam
berinin haram kıldığını haram saym ayan, H A K D İN İ din edinm eyenlerle; bo
yunlarını büküp kendi elleriyle C İZ Y E verene kadar savaşın!" (Tevbe Suresi, 29.
ayet, D iyanet'in çevirisi.)
İslam da geçerli olan bir şey var: "M ümaşat." Anlamı; "Birlikte yürüm e". İs
lam , "güçleninceye dek barış içinde birlikte yürüm e"yi ilke edinmiştir. Biraz "hoş
görü" yansıtan ayetler, "m üm aşat dönem leri"nin ürünüdür. "M ümaşat" ilkesi, M u-
ham m ed'in "savaş hiledir" sözünden kaynağını alır daha ço k .10
İslam , tüm insanlar M üslüm an olan a dek, yeryüzünü bir SAVAŞ A L A N I sa
yar. "B arış" ve "hoşgörü" de, eğ er gerekiyorsa, "savaş"ın gereği olan "hile"
içindir.
K ur'an'da "evlenm e", "boşanm a", "m iras" ve öteki konularda da gerek "nesh"
sayılan türden, gerek başka türden "çelişkiler" var.
2 0 0 0 'e Doğru
10 Aralık 1989, yıl 3, sayı 51;
17 A ralık 1989, yıl 3, sayı 52
10 Bu söz için bkz. Buhârî, e's-Sahîh, Kitabu'l-Cihâd/156; Müslim, e's-Sahîh, Kitabu'l-Cihâd/18, ha
dis no. 1740.
202
B ir arkadaşım la konuşuyordum :
"K ur'an'daki 'akıl ve bilim ' dışılıklar" dedim .
B ana şu karşılığı verdi:
"K ur'an'da 'akıl ve bilim ' içi olanlar var m ı ki..?"
D üşündüm . "K ur'an'daki 'akıl ve bilim ' dışılıklar"dan söz ederken "K ur'an'da
'akıl ve bilim ' içinde yerini alabilen şeyler de bulunduğunu" söylem ek istem e
m iştim . Yazı (dizi) başlığını koyarken de böyle bir am acım yok.
"Akıl" ve "bilim "den am açladığım nedir? "Akıl" ve "bilim" derken neyi an
latm ak istiyorum , bu kavram ları hangi anlam ve tanım larda kullanıyorum ? K o
nuya girm eden önce bunu belirtm eliyim .
Akıl" N edir?
K ur'an'da "akıl" geçm iyorsa da, "A-K-L" kökünden türevleri yer alır. "D üşün
m e", am a "iman için düşünm e", "im ana bağlı düşünm e", yani "din"in istediği
doğrultuda "düşünm e"... A nlam ı bu. Bu düşünm enin tem el hedefi, "Tanrı”ya,
"m elek"lerine, "birtakım kitapların gökten indirildiği"ne, "T anrının insanlara
m esajlarını iletm ek için kim i insanları aracı yapıp PEY G A M B ER olarak gönder-
diği"ne, "öldükten sonra bir dirilm e olacağı"na, "bu dirilm ede insanların hesap
verecekleri"ne, "kim i insanların C E N N E T 'e, kim ilerinin C EH EN N EM 'e gide-
cekleri"ne ve ayrıca "her şeyin, TA N RI'N IN TA K D İRİY LE olacağı"na, yani
"K A D E R "e "İN A N M A K "tır. "D ünya"ya, "gökler"e ve her türlü varlığa, yalnız
ca bunun için "bakılm ası ve düşünülm esi" istenir. Yalnızca bu hedef için ...
"D üşünm e" dem ek olan "fikr" kökünden türem e sözcükler de yer alır. A m a
aynı doğrultuda.
"Lübb" ve kim i yerde "hicr" de "akıl" dem ekse de, yine aynı doğrultuda k u l
lanılıyor K ur'an'da. Yani bunların, bilinen "insan aklı"yla bir ilişkisi yok.
203
Youtube: Tanrı Mı Varmış
Ö rneğin, Fecr Suresi'nin başında, K ur'an'ın ”Tanrı"sı, insanları, dediğine
inandırm ak için; "sabah"a, "(Zi'l-H icce ayından ilk) on gece"ye, "çift"e, "tek"e
ve "geçip giden gece"ye A N T İÇ E R (bkz. ayet 1-4). Sonra da şöyle der:
"Şim di bunlarda, A K IL SA H İBİ için bir A N TİÇ M E D EĞ ERİ yok m udur?"
K ur'an'daki "im ana zincirli akıl sahibi", bu soruya elbette ki, "EVET!" diye
cektir. "İm an zinciri"nden kurtulm uş "özgür akıl"sa böyle dem eyecektir. Ö zgür
akıl için "Tanrı'nın, sabaha, on geceye, çifte, te k e ... ant içm esinin bir D E Ğ E R ta
şıyacağı" söylenebilir mi? "Aşk" ya da "nefret" zincirine vurulm uş olan akıl n a
sılsa, "im ana zincirli akıl" da öyledir; eli kolu bağlıdır. "Akıl dışı" dendiğinde öl
çü alınan akıl bu değildir, "özgür a k ıfd ır.
T ürkçe Sözlük'te "akıl" için şöyle denir: "İnsanın düşünm e, anlam a, tedbir al
m a yetisi."
Bu "yeti"nin, am açlanan kapsam da bir "akıl" olabilm esi için koşul şu: G ücü
nü "gök"ten, "Tanrı"dan alm am alı, "dünya yaşam ı"ndan ve bu yaşam daki "ger-
çek"lerden alm alıdır.
"BilinT'den ne am açlandığına gelince:
"Bilim" Nedir?
E instein'in tanım ı:
"D uyu verileriyle m antıksal, düzenli düşünce arasında uygunluk çab ası."1
Başka tanım lar da var.2
Ayırt edici özellikleri3 göz önünde tutularak, bilim şöyle de tanım lanabilir:
O laylara dayalı, gözlem li-deneyli, m antıklı, nesnel, yansız (objektif), eleştiri
ye açık, genel, seçici ve düzenli b ir yöntem le OLA Y LA RIN Y A SA LA RIN I
BU LM A Ç A B A SI ve bu çabayı içeren BİLGİ.
"B ilim dışı" dendiğinde de, ölçü alm an "bilim" budur.
"B ilirn 'le "din", hep çatışagelm iştir.4 B akış açılan tüm üyle ayrı olduğu için.
P ropagandacılanna göre; "İslam dini, akıl dinidir, m antık dinidir, bilim dini
d ir..."
K ur'an'daki "akıl ve bilim dışılıklar” sergilendiğinde, neyin ne olduğuna ışık
tutulm uş olacak. B ilindiği gibi "K ur'an", İslam ın en tem el kaynağıdır. "A kıl ve
bilim "le ilgisi olm ayan ya da bağdaşm ayan, barışm ayan şeyler "K U R 'A N "da
varsa - k i örnekleriyle sunulacak-; "İslam ın akıl dini, m antık dini, bilim dini" ol
1 Cemal Yıldırım , Bilim Felsefesi, İstanbul, 1979, s .15. Dayandığı kaynak: "The Fundam ents o f Te-
oretical Phyics" Science 91, 1940.
2 Cemal Yıldırım, age, s. 12-16.
3 Cemal Yıldırım , age, s.16-20.
4 Cemal Yıldırım , age, s.24.
204
Youtube: Tanrı Mı Varmış
-
II
205
Youtube: Tanrı Mı Varmış
aynı süre içinde kalıyor. H em de hiç m i hiç bozulmadan! "Yüz yıl"..! (Niye bu k a
dar yıl da, daha aşağı ya da daha y ukan değil?!) Sonra adamı diriltiyor "Tanrı". Ve
kendisiyle konuşuyor:
"O rada ne kadar zam andır bulunuyorsun, biliyor m usun?"
"B ir gün ya da biraz daha az."
"Ne diyorsun sen? Tam YÜZ Y IL kaldın Ö LÜ olarak."
"Tanrı", adam ın yiyecek ve giyeceklerinin "bozulm am ışlığı"na ve eşeğinin
biraz sonra nasıl diriltileceğine bakıp düşünm esini, düşünüp "ibret" alm asını söy
lüyor.
A dam ın gözleri önünde "eşeğinin dirilişi". Ö nce "kem iklerin bir araya geli
şi". Sonra "bu kem iklerin etlerle k ap lan m ası"... (H er şey "ol!" deyince oluyorsa,
bunlara neden gerek görülüyor?)
Ayette belirtildiğine göre, bütün bunlar, "insanlara İBRET (M U CİZE) olsun
diye" yapılm ış. (Bu çağlarda niye bu tür "m ucize"lere gerek görülm üyor? "Pey
gam ber yok da ondan" denecekse, inandırıcı olm az. İlle de gerekliyse gönderilir
bir "peygam ber". "Tanrı" için zor bir şey mi?)
B unlar b irer "m ucize" olarak anlatıldığı için "akıl ve m antığa uygun" bir
"te'vil”i, yani "yorum "u da olm az. K ısacası; bunlar, m addi, som ut biçim de yaşan
m ış şeyler, olaylar diye anlatılıp sunuluyor.
A nlatılan öykü, K ur'an'daki "İsrailliyyat"tan. Yani Yahudi kaynaklarından
K ur'an'a yansım adır.
206
III
K ur'an'daki "akıl ve bilim " dışılıkların önem li bir kesim ini, "m ucize"ler oluş
turur. K ur'an'da "m ucize"ye kim i yerde "ayet" denir (bkz. Kasas Suresi, 36. ayet;
K am er Suresi, 2. ayet). Bu, "tefsir"lerin belirttiğine göre, K ur'an'daki "ayet" söz
cüğünün 6 anlam ından biridir.6
"M ucize" için "el hârıku li'l-âde (hâriku'l-âde)" denir. "Âdet"i, yani "sürgelen
durum "u ya da "doğa yasası"nı "yırtan", yani "bozan", bir başka deyişle "doğa
yasasına aykırı olan" anlam ında. Bu nitelikteki "olağanüstü bir durum "dur.
A ncak, böyle "olağanüstü bir d u ru m 'u n , İslam "kelam "ına göre "M UCİZE"
olabilm esi için "6 koşul" vardır:
- "T ann'm n işi" olm alı. B ir şeyi "Tanrı yaptırm alı ya da yaptırm am alı".
- Aynısını başka hiç kim se yapm aya güç yetirem em eli.
- Bir "m eydan okum a" (tehaddî) ile birlikte olm alı. Yani, "ben peygam berim "
diyerek ortaya çıkan kim se, "ortaya koyduğum m ucizenin aynım hiç kim se orta
ya koyam az" diyerek "m eydan okum alı".
- "Peygam berlik" savında olan kim se, bu savına "uygun" nitelikte olmalı.
- O kişinin kendisini yalanlar nitelikte olm am alı.
- D aha önceki bir zam anda değil, tam "peygamberlik" savının olduğu sırada ya
da kısa bir süre sonra gerçekleşm eli.7
"Ö lüyü diriltm e", "bir dağı yok etm e"... gibi örnekler de verilir "m ucize" için
(yukarıda gösterilen kaynaklara ve öteki "akaid" kitaplarına bkz).
"Ö lünün diriltilm esi." İm ana bağlı aklın bunu kabul edebileceği söylenebilir.
Ya özgür insan aklı ve bilim ? B öyle bir durum un olabileceğini kesinlikle kabul
etm eyeceği açık değil mi?
Ö yle şeyler var ki, "iman" ya da "im ana bağlı akıl" için "m üm kün"dür
("m üm kin"). Ö rneğin "göğe çıkm ak" (burada am açlanan "uçmak" değildir) gibi,
"herhangi bir taşı altına dönüştürm ek" g ib i... Bu konularda "ant içilm iş" olsa g e
çerli olur.8 H ele "peygam ber m ucizesi" ya da "veli kerâm eti" söz konusu oldu
ğunda, "im an"ın ve "im ana bağlı akl"ın "saçm a" ya da "olam az (m uhâl)" diyece
ği b ir şey yoktur. Ö rneğin "gökteki AY'ın bölünüp parçalanarak yere düşm esi,
sonra birleşip yerine gitm esi ve eski durum unu alması" olam ayacak türden değil;
olabilecek türdendir. G erekçesi de şudur:
207
Youtube: Tanrı Mı Varmış
"AY Tanrı'nın bir yaratığıdır, Tanrı nasıl dilerse öyle yapar.9 H erhangi bir
"ölüyü diriltm ek" de öyle. "M ucize" olunca, "iman" ve "im ana bağlı akıl" kolay
lıkla "olur" diyor. Ne var ki bunlar, "özgür insan aklının ve bilim in olur diyebi
leceği şeyler değildir. Ç ünkü insan aklının ve bilim in "ölçü"sü başkadır: "Ger-
çek"ler, "gözlem "ler, "deney"ler, "o lg u 'la r ve bunlar üstüne yapılan "değerlen-
dirm e"lerdir.
B ununla birlikte, "çağdaş" olm a ve İslam ı "çağdaşlaştırm a" çabasında olan,
"K ur'an'ın T annsallığı"nı kanıtlam aya çabalayan kim i İslam propagandacıları,
"m ucize"leri "akla ve bilim e uydurm a" yolunu seçm işlerdir. "M ucize"nin "ta-
n ım ”m a ve "koşul"lanna ald ırm ad an ... Ö rneğin; D iyanet İşleri Başkan Yardım
cılığı da yapm ış olan Sadeddin Evrin (Paşa), bu yolu seçm iş olanlardandır.10 S ı
rası geldikçe bunlar üzerinde durulacak, gerekli karşılıklar verilecektir.
Tanımı ve koşulları göz önünde tutularak unutulm am ası gereken önem li bir
nokta var: "M ucize" konusunda en "temel" olan, "doğa yasalarına aykırılık"tır.
Bu olm adığı zam an "kelam ", herhangi bir şeyi "mucize" saymaz.
"M ucize", "Peygam berlik k u ru m u 'n u n tem el dayanağıdır. Dahası; tek daya
nağı. "M ucize”yi görm eyen insanın "inanm ak zorunda olm adığı" kabul edilir.11
Ö yleyse, "Peygam ber"e ve "m ucize"sine tanık olm ayan bugünün insanından
"din"e, "İslanT'a inanm ası nasıl isteniyor?
B öyle denm esin diye, her zam an ileri sürülen şu: "K ur’an, en büyük m ucize
dir. K ıyam ete kadar da kalacaktır."
"K ur'an'ın benzeri"ni hiç kim senin yapam adığı, "Kur'an m eydan okuduğu
halde" kim senin buna güç yetirem ediği ve güç yetirem eyeceği savunulagelm iş-
tir. H erkes de bunun böyle olduğuna inanm ıştır. "Gerçek" mi, değil mi; incele
m e, araştırm a gereği pek duyulm am ıştır. Bu konuya da sıra gelecek.
K ur’an'da, Tevrat ve açıklam alarında yer alan "Yahudi peygam berleri"nin
"m ucize"leri, Incil'lerde yer alan "İsa'nın m ucizeleri" anlatılır. Bu arada da M u-
ham m ed 'in k iler... N e var ki, M uham m ed'in "m ucize'leri, K ur’an'dakinden çok,
”hadis"lerde yer alır. Tüm "peygam berler"inden var "M uham m ed'in m ucizeleri"
arasında. Bu dizide bunlardan birtakım örnekler sunulacak. "M ucizeler" ve "M u
ham m ed'in M ucizeleri" dizisi ayrıca gelecek. İslam dünyasında en sağlam kabul
edilen kaynaklarıyla b irlik te... H er zam an olduğu g ib i... Ve "tabu"lann yaşam
kaynağı olan karanlığın yenilm esi iç in ...
9 Bkz. Kam er Suresinin 2. ayetinin yorum lan ve bu ayete ilişkin hadislerin açıklamaları, örneğin;
Nevevî, Şerhu Müslim, Hâmiş, İrşadu's-Sârî Li Şerhi Sahîhi'l-Buhari, Mısır, 1307 10/276.
10 Evrin, Çağımızın Kur'an Bilgisi, Ankara, 1970, 1/232-233, 2/633-646.
11 Bkz. "Kelam" kitapları, örneğin Nureddin e's-Sâbûnî, M âturîdiyye Akâidi, çev. Bekir Topaloğlu,
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, s . l l l .
208
209
Youtube: Tanrı Mı Varmış
de yaratılm adığım biliyoruz." Teolog Profesör, bunu dedikten sonra, "Tevrat ve
K ur'an'ın bilim e aykırı" anlatımı karşısında "M ODERN BİLİM "in ne dediğini an
latm aya başlıyor.14 Teolog Profesöre bu açıklam asından dolayı, M üslüm an dinle-
yicilerce tepki gösterilmiştir. "Soru-cevap" sırasında biri kalkıp Profesör'e, "Tann
katındaki bir gün"ün, "insanların 50 bin yıl kadar" olduğunu anlatan M eâric Sure-
si'nin 4. ayetini ve . .altı günde y arattık .. derken de, insanların bildiği "24 saat
lik gün"ün am açlanm adığına ilişkin kim i "m üfessir'in yorum unu anımsatır. Profe
sörün bu soruya karşılığı şu olur:
"B inlerce m ilyon yıl gibi geniş zam an kavram ını 50 000 yıl ile ifade etm enin,
bu zam anı '24 saatlik bir gün' ile ifade etm ekten daha isabetli olacağını sanm am .
Ve eskilerin '24 saatlik bir gün' derken bundan, bu kadar kısa bir zam anı kastet
m ediklerini söyleyen m üfessirler de, fazla bir etki m eydana getirm ediler."15
K aldı ki, M eâric Suresi'nde, Tanrı katındaki "bir gün"ün ”50 bin yıl" olduğu
anlatılırken, H acc Suresi'nin 47. ve Secde Suresi'nin 5. ayetlerinde, o "gün"ün
yalnızca "bin yıl" olduğu anlatılır. Yani ayetlerde, bu konuda da çelişki var.
Sonra, "göklerin ve yerin altı günde yaratıldığı"nı anlatan ayetlerdeki "altı
gün"le neyin am açlandığını M uham m ed'in kendisi açıklıyor. B u açıklam aya gö
re, am açlanan, herkesin bildiği "haftanın günleri"dir:
E bu H üreyre anlatıyor:
"Peygam ber elim den tuttu ve şöyle dedi: 'Tann, TO PRA Ğ I (yeryüzünü, C U
M A R TESİ yarattı. Toprağın üzerinde D A Ğ LA R I da PAZAR günü yaptı. A Ğ A Ç
LA R I da PAZARTESİ varetti. M E K R U H U (kötü? olanı) da SALI G Ü N Ü yarat
m ıştır. N U R U (ışığı) da Ç A R ŞA M B A g ü n ü ... HAYVANLARI da, PE R ŞEM B E
günü yaratıp yaydı. ÂD EM 'İ yaratm ası da C U M A GÜ N Ü İK İN D İD EN SO N RA ,
ikindiyle gece arasında, cum a günü saatlerinden en son saatte oldu. Sonuncu ya
ratık o larak ."16 A clunî, bu hadisi "M üslim 'in, N eseî'nin ve A hm ed İbn H anbel’in,
E bu H üreyre’den ak tan p yer verdiğini" belirttikten sonra, aynı konudaki açıkla
m ayı içeren hadisin İbn A bbas’tan da aktanldığım yazıyor.17
M uham m ed'in bu açıklaması, K ur'an'da "göklerin ve yerin altı günde yaratıldı
ğı" bildirilirken görülen "günler"le, bildiğim iz "haftanın günleri"nin am açlandığı
na kuşku bırakmıyor. En yetkili sayılan "müfessir"lerin görüşü de bu yöndedir.
14 Prof. A. Guillaume'm İstanbul Üniversitesi'nde "Garp'ta İslam Tetkikleri” Mevzuuna Dair Verdiği
Konferanslar, İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, cilt 1, cüz 1-4, 1953, İstanbul, 1954, s.122.
15 Bkz. aynı yazı, aynı dergi, s. 142.
16 M üslim , e's-Sahîh, Kitabu Sıfatı'l-M unâfıkîn/27, hadis no. 2789; Ahm ed İbn Hanbel, Miisned,
2/227.
17 Aclunî, Keşfu'l-Hafa, 1/454-455, ha. 1214.
210
211
Youtube: Tanrı Mı Varmış
ve yerin altı günde yaratıldığı" bildirildiğine göre, geriye "iki gün" kalıyor. Yani
"yedi kat göğün y a ra tılm a s ın a da "iki gün" yetm iş. B u da aynı surenin 12. aye
tinde açıkça bildiriliyor.
212
VI
K ur’an’da pekçok şey Tevrat kaynaklı ("İsrâiliyyât"). Eski K ur'an yorum cula
rı ("tefsirciler"), bunu bildikleri için, çoğu kez değişik biçim de K ur'an'a geçm iş
olan öykülerdeki boşlukları, Tevrat'a başvurarak doldurm aya çalışm ışlardır.
Tevrat'ın kaynağı da "söylenceler" (efsaneler). En tem el kaynaktır bu. Ö rne
ğin b ir "N uh (Sum erdeki adıyla U tnapiştim ) Tufanı"nın kaynağının "Gılgam ış
D estanı" olduğu artık biliniyor. O destan ki, Tevrat'tan çok önceki dönem lerin
ürünü. "Yaratılış Söylencesi" de bu türden. Yani Tevrat'a söylencelerden yansı
m a. D olayısıyla da K u r'a n 'a ...
"Yaratılış Söylencesi"
K ur'an'm "Tanrı'dan olduğu" savı ortaya atıldığında, buna inanm ayanlar, "H a
yır, bunlar eskilerin m asallarıd ır..." dem işlerdi. (K ur'an'da bu, pek çok yerde ak
tarılır. Ö rneğin bkz. En'âm Suresi, 25. ayet; E nfâl Suresi, 31. ayet; N ahl Suresi,
24. a y e t...) Böyle diyenler, ne dediklerini biliyorlardı.
"Yaratılış" öyküsü, pek çok toplum un söylencesinde var. Eski T ürklerde de
türlü "yaratılış efsaneleri"nin bulunduğu bugün biliniyor. Kim i, "kitaplı" diye ün
lü olan "din"lerdekine çok benzer. Ö rneğin; "Tanrı" Ülgen, söylenceye göre
"DÜNYA"yı altı günde yaratm ış, yedinci gün de yatıp uyum uş".22 Bu, söylence
nin yaygınlığını gösterir. İnan, "K itaplı dinlerin, Şam anizm le beslendiklerini ve
bu beslenm enin az olm adığını" yazar.23
22 A bdulkadir İnan, Tarih Boyunca ve Bugün Şamanizm, Türk Tarih Kurum u Yayınlan, Ankara,
1972, s.20.
23 İnan, age, s.6. Karşılaştırmak için aynca bkz. "Dünyanın ve İnsanlann Yaradılışlarına D air E fsa
neler" başlıklı bölüm, s.13-21.
213
Youtube: Tanrı Mı Varmış
"TanrTm n ”Yer"i ve "gökler"i "altı gün"de yarattıktan sonra "yedinci gün din
lendiği", Tevrat'ta yer aldığı halde, K ur'an'da bu açıklıkla yer almıyor. Yalnızca, işi
ni bitiren "Tann"nın, "sonra ARŞ'a İSTİVA ettiği" anlatılıyor. ”İstiva"ya "dayan
m a" anlam ı verenler de var. İslam kelam ında tartışmalı. Eğer bu anlam doğruysa,
"A R Ş'a dayanm ak"la "Tanrı", bir çeşit "dinlenmiş" oluyor diye düşünülebilir. B u
nunla birlikte Kur’an'ın "TamT'sı da "SEBT" gününe son derece önem verdiğini b e
lirtiyor. Öylesine ki, bu günde, çalıştılar, "balık avladılar" diye, insanları (koca bir
kasaba halkını) korkunç biçim de cezalandırdığını, bunları "aşağılık m aym unlara
dönüştürdüğünü" açıklıyor (bkz. A 'râf Suresi, 163-166. ayetler). "Sebt", Tevrat ina
nırlarının, "Tann"nın "evreni altı günde yarattıktan sonra dinlendiği"ne inandıkları
(bkz. Tevrat, Tevkin, Bap 1: 1-31; Bap 2: 1-4) "yedinci gün'dür, Demek ki
"SEBT"e önem verdiğini anlatmakla, K ur’an'da, "TanıT m n "yedinci gün dinlendi
ğini", dolaylı da olsa kabul etmiş oluyor. Böyle denebilir. Kaldı ki, M uham m ed'in
hadiste bir açıklam ası var:
A bdullah O ğlu C âbir'in anlattığına göre M uham m ed, "herhangi bir kim senin,
ayak ayak üstüne atıp oturm asını ve sırtüstü yatarken de ayak ayak üstüne atm a
sını yasaklam ıştır"; "sakın ha, kim se bunu yapm asın!" dem iştir .24
M uham m ed'in şu açıklam ası buna ekleniyor: "Çünkü bu oturuş (ayak ayak üs
tüne atıp oturm ak), Y üce Efendi Tann'nın (Rabb Teâlâ) oturuşudur." Bu açıklam a
sının başı da şöyle: "Yüce Tanrı, yaratıkları yaratm a işini bitirince, sırtüstü uzandı.
O sırada bir ayağını da öbür ayağının üstüne koymuştu. Bunun benzerini yapm ak,
hiç kim se için uygun d eğ ild ir.. ,"25
Tann'nın "ayak ayak üstüne atıp oturm ası ya da yatması", biraz ters bulunduğu
için M uham m ed'in bu açıklam asını uygun biçim de yorum lam a çabalanna girişili
yor, bir sürü zorlam alı yorum lar yapılıyor .26
Tevrat'ın "TamT'sı, "yedinci gün dinlendiği"ne ilişkin açıklam ası yüzünden
"Tanrı da yorulur m u ki, dinlenm iş olsun? N e biçim Tanrı?" diye eleştirilince,
K ur'an'ın "TamT'sı bu eleştirinin kendisine yönelm em esi için şu açıklam ayı ya
pıy o r (D iyanet'in çevirisi):
"A nd olsun ki, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları ALTI G Ü N D E
yarattık ve Biz, bir Y O RG U N LU K da duym adık!" (K af Suresi, 38. ayet.)
24 M üslim, e's-Sahîh, K itabu’l-Libâs/72-74, hadis no. 2099; Ebu Davud, e's-Sünen, Kitabu'l-
Edeb/35, hadis no. 4865; Tirmizî, Siinen, K itabul-Edeb/20, hadis no. 2767.
25 Hâfız-Ebûbekr M uhammed İbnü'l-Hasen İbn Fûrek, Müşkili'l-Hadis, tahkik: Dr. Abdul'mu'tî, Ha
lep, 1982, s.42.
26 İbn Fûrek, age, s.42-44.
214
Youtube: Tanrı Mı Varmış
"Yaratılış günleri" olarak "söylence"lere dayanan ve "Tevrat"a, nice zam an
sonra da "K ur'an"a yansıdığı görülen "ALTI G Ü N "le anlatılm ak istenenin, "haf
tanın günleri" olduğu son derece açık. N e var ki, bunun "akıf'la, "m antık"la ve
"bilim "le bağdaşm adığını gören kim i K ur'an yorum cusu ille de "bağdaştırm ak"
için bu konuda da yoğun ve zorlam alı yorum lara girişm işlerdir. Ü nlü yorum cu F.
R âzî de bu konuda aynı çabaya katılm ış görünüyor: "Altı gün, altı evre dem ek
tir" diyor .27 Son yüzyılın İslam propagandacıları da bu yorum a tutunm uşlardır.
M aurice B ucaille ,28 Süleym an A teş 29 de, bu kervanda kuyruğa girm iş olanlar
dan.
O ysa "altı gün", bildiğim iz "haftanın günleri, haftanın altı günü"dür. Bu, açık
seçik belli:
- K ur'an'ın "Tanrı"sı, bunca şeyi "altı günde" yarattığını anlatırken, ne denli
"G Ü Ç L Ü ” ve "HIZLI" olduğunu anlatm ak istem iştir. "Tefsir" lerde de bu belirti
liyor .30
- Tevrat'ın "Tanrı"sı da "yaratılışın altı günü"nü, "haftanın günleri" olarak
alıp anlatm ıştır. (Bkz. Tevrat, Tekvin, B ap 1 ve 2.)
- M uham m ed'in "hadis"lerdeki açıklam ası da bu doğrultudadır (hadisi daha
önce sunulm uştu).
VII
N uh ve Tufanı
"N uh"un "tufan" öyküsü de, kendisinin "ne kadar yaşadığı"na ilişkin açıkla
m a da "akıl ve bilim dişilik" için çarpıcı örneklerdendir.
D in çevreleri, "Nuh"u, "insanlığın ikinci atası" sayar (birincisi Adem ).
K ur'an'ın, her konuda ve her şey üstüne, sık sık ant içen, "ant"lanyla K ur'an'ı
dolduran "Tanrı"sı, altı kez de şöyle ant içer:
"A ndolsun ki, N uh'u da toplum una (peygam ber olarak) g ö n d erd ik ..." (Bkz.
A 'râf Suresi, 59. ayet; Hûd Suresi, 25. ayet; M ü'm inûn Suresi, 23. ayet; A nkebût
Suresi, 14. ayet; H adîd Suresi, 26. ayet; N uh Suresi, 1. ayet.)
Bu antlardan birinde, bir de açıklam a y er alır:
"A ndolsun ki, N uh'u toplum una gönderdik. O, onların arasında, elli yıl eksi
ğiyle bin yıl kaldı (yaşadı). Sonunda, onlar kendilerine yazık etm ekteyken tufan
kendilerini yakaladı." (A nkebût Suresi, 14. ayet.)
"Elli yıl eksiğiyle bin yıl"ın ne dem ek olduğu belli: "950 yıl."
27 F. Râzî, 28/183-184.
28 M üslüm an olmadığı halde İslam propagandasını üstlenm iş görünür. Bu konu için bkz. Bucaille,
M üsbet ilim Yönünden Tevrat, İnciller ve Kur'an, çev. Dr. M ehm et Ali Sönmez, Konya, 1979,
s.2 17-224.
29 İslam a İtirazlar ve Kur'an-ı Kerim'den Cevaplar, Ankara, 1971, s.213 ve öt.
30 Bu, Râzî'de bile belirtilir. Bkz. 27/101. Ayrıca bkz. Taberî, 24/61-62.
215
"Tufan" öyküsünü hem en herkes bilir. K ur'an'ın anlattığı, özet olarak şöyle:
N uh, toplum una sürekli uyarılarda bulunur; T ann'nın buyruklarına karşı gel
m em elerini, T ann'ya inanm alarını ve gereğine göre davranm alarını ister; yoksa
T ann'nın kendilerini cezalandıracağını bildirir. A m a toplum u, N uh'un öğütlerine
216
VIII
34 K arşılaştırm ak için bkz. Gilgameş D estanı, çev. M. Ramazanoğlu, MEB Yayınları, İstanbul,
1989, s.80-85.
35 A. Hilmi Ömer, "Tufan Hikâyesi", İlahiyat Fakültesi M ecmuası, İstanbul, 1932, yıl 5, sayı 23,
s.53-64; sayı 24, s.33-45.
217
218
IX
- Ç am urdan bir biçim , yani bir canlının biçim i, benzeri yapılıyor. Sonra ona
"ruh üfürülüyor" ve o, "canlanıveriyor".
Bu türden şey olur mu?
K u r'an ’a göre:
- Evet!
A dem 'in kalıbı böyle yapılm ış, yani "çam ur"dan bir "insan" yapılm ış; sonra
ona "ruh üfürülm üş" ve A dem , canlanıp bir insan oluverm iş. İşte ayet (D iyanet'in
çevirisi):
"Rabbin m eleklere şöyle dem işti: Ben, çam urdan bir insan yaratacağım . Onu
yapıp ona ruhum dan üflediğim zam an, ona secdeye kapanın!" (Sâd Suresi, 71-
72. ayetler.)
A l-i İm rân Suresi, ayet 59'a göre de, A dem , önce topraktan, yani çam urdan
bir heykel olarak yapılm ış; sonra "O l!” denm iş; o da "hem en oluverm iş ."38 Tüm
insanlar da ondan, yani A dem 'den türem e K ur'an'a göre. (Bkz. A 'râf Suresi, 172.
ayet. B unu anlatan başka ayetler de var.)
Tüm insanlar A dem 'den gelm eyse, insanların derilerinin rengi niye değişik?
219
Youtube: Tanrı Mı Varmış
M uham m ed bu soruya karşılık veriyor:
"Tanrı A dem 'i yaratırken, tüm yeryüzünden toplayıp avuçladığı topraktan
yaptı (heykelini). Tüm A dem oğulları da (toprağının alındığı) yerin özelliğine gö
re özellik kazanarak gelm iştir. (Bu nedenle) kim i kızıl, kim i ak, kim i kara deri
li... olm uştur ."39
A ktarılan kim i hadise göre, Â dem 'in heykeli yapılırken toprağından biraz art
m ış, bundan da "Tanrı", bildiğim iz "hurm a ağacı"m yaratm ış. Bu nedenle de M u
ham m ed, "hurm a"ya, insanoğlunun "H A LA SI olarak saygı gösterilm esi gerekti
ğini" bildirir .40
Ö zgür insan aklına ve bilim e göre "komik" gelebilir, am a anlatılan böyle.
 dem , öyle yapılıp yaratılm ış. H avva da "onun kaburga kem iğinden". M uham -
m ed'in açıklam asıdır bu 41 K ur'an'da da  dem 'in "eşinin, kendisinden (bir parça
sından) yaratıldığı" anlatılarak, bu anlatılm ak istenm iştir (bkz. N isâ Suresi, 1.
ayet ve bu ayete ilişkin tefsirler). Asıl kaynaksa, yine Tevrat (bkz. Tekvin, Bap 2:
22 ).
İsa da "çam urdan bir kuş" yapm ış; "üflem iş" ona. Ve "Tann'm n izni"yle b il
diğim iz "canlı kuş" oluverm iş (bkz. Â l-i İm rân Suresi, 49. ayet; M âide Suresi,
1 1 0 . ayet).
İsa'nın kendisinin de b ir "üfürm e"den olduğu bildirilir. M eryem , "ferc"ini,
yani "kadınlık organı"nı hep "korum uş". S onra bu organa "üfürülm üş".
K ur'an'ın "Tanrı"sı diyor ki: " ... O na (ferce) ruhum uzdan ü fü rd ü k ..." (Bkz. E n
biyâ Suresi, 91. ayet; Tahrîm Suresi, 6 6 . ayet.) K ur'an yorum cularına göre,
"M eryem 'in fercine üfüren C EB R A İL"dir. C ebrail, "bir erkek (insan) kılığına
girm iş; M eryem 'in fercine üfürm üş. Ve M eryem , bu üfürükle İsa’ya gebe k a l
m ıştır ."42 M eryem 'i "gebe" bırakm ak için, C ebrail'in bir "insan kılığına girerek"
ona yanaştığı K ur'an'da da anlatılır (bkz. M eryem Suresi, 19. ayet). İster "Tan
rı" üfürm üş olsun, ister Cebrail; burada, "üfürm e"nin bir "m eni" yerine geçtiği
ve M eryem 'i döllediği anlatılıyor.
A raştırm alar, bunun kökeninde, "m itoloji"ler (efsaneler) olduğunu ortaya k o
yar. C ahit Beğenç, "K oca-A na" da denen "Ay-Ana"ların, m itolojilerde hep "be
reket" sim gesi olduklarını, "bakire"yken çocuk doğurduklarını yazar ve örnekler
verir: "A nadolu'da C ybele A na, bâkiredir, babasız oğlu, hem de âşığı, Attis'tir.
Babil ülkesinin K oca-A na'sı: İştar A na, bâkiredir. Babasız doğan oğlunun adı:
Tem m uz'dur. M ısır ülkesinin K oca-A na'sı: İsis Ana'dır. Bakiredir. B abasız doğan
oğlunun, aynı zam anda sevgilisinin adı: Osiris'tir. Batı A nadolu ve G üney A n a
39 E bu Davud, Sünen, Kitabu's-Sünne/17, hadis no. 4693; Tirmizî, Sünen, Kitabu T efsirii-K ur'an/3,
hadis no. 2955; Ahmed İbn Hanbel, M üsned, 4/400, 406.
40 Hadis için bkz. Aclunî, Keşfu'l-Hafa, 1/195-196, 459, hadis no. 511, 1223.
41 Buhârî, e's-Sahîh, Kitabu'1-Enbiya/1; M üslim, e ’s-Sahîh, Kitabu'r-Rıdâ/59-60, hadis no. 1468.
42 Bkz. söz konusu ayetlerle ilgili tefsirler, örneğin F. Râzî, 22/218.
220
"M antık dini", "akıl dini", "bilim dini" sunulan İslam dininin en tem el kayna
ğı olan K ur'an'daki "akıl ve bilim dışılık ”larla ilgili örnekler, bir-iki cilt kitap
oluşturabilir. B ir düşünce versin ve özgür insan düşüncesine yardım cı olsun diye
kim i örnekler sunm aya çalışıldı. B ir örnek daha sunulup, bu diziye şim dilik son
verilecek.
İslam da "Şakku'l-K am er (Ay'ın bölünm esi) M ucizesi" diye ünlü "m ucize"yi
birlikte göreceğiz:
K am er Suresi'nin 1. ayetine, D iyanet'in resm î çevirisinde şöyle anlam verilir:
"K ıyam et saati yaklaşır, ay ayrılır."
Bu çevirideki "yaklaşır, ayrılır", ayetteki sözcüklere uym uyor. Ayette, burada,
"geçm iş zam an" kipi kullanılıyor. Bu nedenle, doğrusu, "yaklaştı, ayrıldı"dır.
"Ayrıldı" yerine de ayetteki "inşakka" sözcüğüne uygun olm ası için "bölündü" ya
43 Beğenç, Anadolu M itolojisi, s.70-71; Eren Kutsuz = Turan Dursun, "Güneş Kültü", Saçak D er
gisi, Şubat 1988, sayı 49, s .13.
44 Bkz. 2 0 0 0 e Doğru, yıl 3, sayı 31, 32, 33.
221
D üşünün.
- İnanm azlar, M uham m ed'den, peygam berliğini kanıtlam ak için bir "mucize"
istiyor.
- "Tanrı" da M uham m ed'e güç veriyor. M uham m ed "mucize"sini gösteriyor: Şu
gökteki, şu Amerikalıların "ayak bastığı", şu bildiğimiz AY, iki parçaya bölünüyor.
- P arçalanan Ay, Y ER'e düşüyor. Y ERY Ü ZÜ 'nün UFACIK BİR B Ö LG E-
Sİ'ne sığınıyor. D üştüğünde orada, kim seyi EZM İY O R.
222
2000'e D oğru
24 A ralık 1989, yıl 3, sayı 53;
31 A ralık 1989, yıl 4, sayı 1;
7 Ocak 1990, yıl 4, sayı 2;
21 O cak 1990, yıl 4, sayı 4;
4 Şubat 1990, yıl 4, sayı 6 ;
11 Şubat 1990, yıl 4, sayı 7;
18 Şubat 1990, yıl 4, sayı 8 ;
25 Şubat 1990, yıl 4, sayı 9;
4 M art 1990, yıl 4, sayı 10;
11 M art 1990, yıl 4, sayı 11
223
224
225
2000'e D oğru
23 Temmuz 1989, yıl 3, sayı 30
226
B ilindiği gibi K ur'an'm 5. suresinin adı "M âide"dir. "Yemek", "yem ek sofra
sı" dem ektir. Bu surenin 112-115. ayetlerinde bu "yemek" ve "sofra"sından söz
edilir. Surenin adı da buradan.
B urada sözü edilen yem ek ve sofrası "gökten indirilm e"dir ve İsa'nın bir
"m ucize"si olarak sunulur.
Bu ayetlerin anlam ı, D iyanet'in resm î çevirisinde şöyledir:
"Havariler: 'Ey M eryem Oğlu İsâ! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir m i?'
dem işlerdi de, 'inanıyorsanız Allah'tan sakının!' demişti (Isa). 'Ondan yem eyi, kalp
lerim izin kanm asını ve senin bize doğru söylediğini bilmeyi istiyoruz' dediler. M er
yem Oğlu İsa: 'Allahım!' Rabbimiz! Bize ve bizden sonra geleceklere bayram ve
SEN D EN BİR DELİL olarak G Ö K TEN BİR SO FRA İNDİR! Bizi nzıklandır! Sen
n zık verenlerin en hayırlısısın!' dedi. Allah: 'Ben ONU SİZE İNDİRECEĞİM !
B undan sonra içinizden kim inkâr ederse, dünyalarda kim seye azap etm ediğim şe
kilde ona azap edeceğim!' dedi." (M âide Suresi, 112-115. ayetler.)
H avariler İsa'ya inanm am ışlar m ıydı ki, inanm ak için bir kanıt, bir "mucize"
istem işler? Ayete bakılırsa H avarilerin kendilerinin karşılığı şu: İsa! İstiyoruz ki
"gökten sofra insin" de, yiyelim ; kam ım ızı doyuralım . Ve sen T ann'm n elçisi ol
duğunu söylerken bize doğru söylediğini bilelim!
K im i K ur'an yorum cusuna göre: Böyle bir istekte bulunan H avariler başlan
gıçta daha iyice inanm ış değillerdi. O nun için bu istekte bulunm uşlardı. Ya da
H avarilerin ağzından aktarılan sözler, aslında İsa'nın toplum undan cahil kişilere
aitti . 1 B ununla birlikte böyle bir istek yöneltm iş olsalar da H avarilerin İsa'ya
inanm ış kişiler oldukları görüşünde olan K ur'an yorum cuları çoğunlukta .2 N e var
ki, ünlü K ur'an yorum cusu Z em ahşerî, tam im anlı değil; kuşkulu oldukları görü
şünde .3 Y orum cuların, H avarilerin "im ansızca" istekleri ve sözlerini im an do ğ
rultusunda yom m lam ak için zorlandıkları görülür .4
N e olursa olsun, ayetlerde açıkça belirtildiğine göre, H avarilerin istekleri k a
bul edilm iş. İsa, Tanrı'sından "gökten sofra indirm esini" istem iş, Tanrı da "indir
m iş" bu sofrayı. Am a, "bundan sonra inanm ayan olursa çok fena cezalandırıp iş-
1 Kurtubî, 6/364.
2 M uham m ed Ali Sabunî, Safvatu't-Tefasir, 1/373.
3 Zem ahşerî, el-Keşşâf, 1/540.
4 F. Râzî, e't-Tefsirü'l-Kebir, 12/129-130.
227
228
Bazı İslam cı çevrelerin "Şeytan Ayetleri" diye bir şeyin hiçbir zam an olm adı
ğı şeklindeki iddialarını ciddiye alm ak m üm kün değildir. Bu ayetler kesinlikle
bir "m asal", bir "uydurm a" olm ayıp tam am ıyla bir gerçektir. Yani M uham m ed,
M ekke'de iken, ilk dönem lerde, "üç tanrıça"m n övgüsünü yapan ve o zam ana de
ğin A raplarda da bilinen şiir, N ecm Suresi'nin ayetleri arasında okununca (oku
yan M uham m ed'in kendisidir), A rap "putatapar"ları da "peygam berde birlikte
"secde" etm işlerdir. N e var ki, "sonra"dan, "C eb rail'in uyardığı ileri sürülerek,
ayetler arasına karıştıranın "Şeytan" olduğu savunulm uştur. Savunan, "Peygam
ber". B unu aktaran da başta Peygam ber'in arkadaşları olm ak üzere "İslam büyük-
leri"dir. "İslam hadisçi ve tefsircileri"dir. O layın bir bölüm ü, yani N ecm Sure
si'nin okunm ası sırasında "putataparlar"ın, "P eygam berle birlikte secde ettikleri"
B uhârî’nin e's-Sahîh'inde de yazılıdır . 1 O layın kalan oölümü de sayılam ayacak
kadar çok "hadis" ve "tefsir" kitaplarında yer almıştır. O layın bütününe ilişkin
hadis, 15. yüzyılın en büyük hadisçi ve "tefsirci"lerinden sayılan C elaleddin Sü-
yuti ve İbn H acer (el-A skalanî) tarafından doğrulanm ış, "sağlam" kabul edilm iş
tir. Yani olay, nitelendiği gibi bir "m asal" değildir ve yine ileri sürdüğü gibi, "İs
lam karşıdevrim cileri"nce uydurulm am ıştır.
K onunun bir başka yönü: L aik kafa, özgür kafa; özgür düşünür. D üyündüğü-
nü de özgürce ortaya koyar, öyle olm ası gerekir. Ö zgür dünyada olm ası gereken
budur. Bu özgürlükse, "dinsel k u ra l'la rla , falanca dinin filanca "k u tsalla rıy la , bu
kutsallara "saygı"yla ya da dinsel duyguları incitiyor m u, incitm iyor m u "hesa-
bı"yla sınırlandırılam az. B öyle b ir sınırlandırm a da, bu tür sınırlandırm ayı kabul
etm ek de "çağ d aş'lık tan uzaklaşm aktır. O rtaçağ karanlığının ölçülerine bağlan
m aktır. B unu isteyen din, İslam olabilir. İslam ın bunu istem esi doğaldır da. Yer-
yüzündeki dinler içinde, Yahudilik ve İslam , yaşam ın her alanına el uzatmıştır.
İnsanlara, "B enim kurallarım a göre yaşayacaksınız" der; yöneticilere de "Siz eli
nizi çekin, ben yöneteceğim " isteğini yöneltir. K urallar "kesiri'dir, "değişm ezlik"
gösterir. M ecelle'de, "zam anın değişm esiyle hüküm ler de değişir" denm esi aldat-
m am alıdır. Ç ünkü aynı M ecelle'de ve İslam fıkıhında, "değişm e"nin "esas"ta ola
m ayacağına, "ayet ve hadisin kesin hükm üyle belirlenenlerin, hiçbir biçim de d e
230
C um huriyet
24 Şubat 1989
231
Youtube: Tanrı Mı Varmış
DİYANET G E R Ç E Ğ İ ÖRTM EYE ÇA LIŞIY O R
"Şeytan Ayetleri" diye ünlenen sözlerin önce K ur'an'a "ayet" olarak sokuldu
ğu, bu sözlerde "Lat, Uzza, M enat" adlı Tanrıçalar övüldüğü için "putatapar-
lar"ın, "Peygam ber" ve inanırlarıyla birlikte "secde" ettikleri, bir olay olarak kay
naklarda yer alır. Konu, bilim nam usu içinde ve soğukkanlı olarak tartışılm alıdır.
"Telaş"a, "heyecan"a gerek yok. O rtada bir olgu, bir gerçek varsa - k i v a r-, "ha
yır yok öyle bir şey!" dem ekle "yok" olm az.
K im i polem ikçiler, H um eyni'nin "cinayete azm ettirici" fetvası doğrultusunda
tutum lar sergilediler, "hayır, şeytan ayetleri diye bir şey olm am ıştır, yalandır, if
tira d ır..." dediler. Ve saldırı üstüne saldırıda bulundular.
Ö yle görülüyor ki, bu kervana, D iyanet İşleri Başkanı M ustafa Sait Yazıcıoğ-
lu da katılm ış durum da. TRT'de ve yazılı basında yer alan açıklam asına göre, Ya-
zıcıoğlu da, "olay"ın "uydurm a" ve "kasıtlı bir yalan" olduğunu ileri sürüyor.
Y azıcıoğlu'nun açıklam asında neler var, bir bakalım:
1) Yazıcıoğlu, olayı dile getirdiği ileri sürülen ayetlerin, İsrâ S u resin in 73-75.
ayetleri olduğunu yazıyor. Sonra "Bu hikâyeye göre, Hz. P eygam beri ikaz için
gönderilen İsrâ Suresi 73-75. ayetleri, H icret'ten 2-3 yıl önceki M i'rac olayından
sonra vahyolunm uştur. Bu ise, A llah'ın "Şeytan Ayetleri"ne karşı, P eygam berini
ikaz etm ek için 5-10 sene beklediğini gösterir ki, akl-ı selim ve m antığın kabul
etm esi düşünülem ez" diyor.
Bir kere, "Şeytan Ayetleri" olayına ilişkin ayetler arasında, İsrâ Suresi’nin sö
zü edilen ayetleri de vardır. A m a birinci derecede ilgili görülen ayetler bunlar d e
ğildir; Hac Suresi'nin 52-55. ayetleridir.
Kaldı ki, gerek İsrâ 73-75. ve gerek Hac 52-55. ayetler, "Peygam ber'i ikaz"
niteliğinde değil; "olayın açıklayıcısı” niteliğinde görülüyor. Yani olayı anlatır
niteliktedir. B ir olayın anlatılm asıysa çok sonraki ayetlerde de yer alabilir, bu do
ğaldır, K ur’an'da da benzerleri çoktur. Ö yle olunca, "Peygam ber'i ikaz için şu k a
dar yıl niye beklenm iştir?" denem ez.
Ve kaldı ki, ayetlerin tarihine ilişkin kesin bir bilgi ileri sürülem ez. Surelerin
"M ekkî" ve "M edenî" olm alan bile çoğu kez tarih için ölçü alınamıyor. "M ekkî"
olan surelerde "M edenî", "M edenî" olan surelerde de "M ekkî" ayetler bulunuyor.
232
1 Muhammed İbn İshak, e's-Sîre, tahkik: M uhammed Hamidullah, Arapça, Konya, 1981, s.157-158,
fıkra 219.
233
Youtube: Tanrı Mı Varmış
2) H adisler:
"H A D İS" 1:
"Peygam ber M ekke'de N EC M suresini okurken secde etti ve onunla birlikte,
-a ld ığ ı toprağı alnına götüren yaşlı birinin d ışın d a - M üslüm an ve putatapan her
kes SEC D E etti."
A nlatan Peygam ber'in arkadaşları:
- A bdullah İbn Abbas
- A bdullah İbn M es'ud
KAYNAK: B uhârî .2 Tirm izî ve öteki hadis, fıkıh kitapları.
SORU:
1) "Peygam ber'in can düşm anı" diye nitelenen putataparlar nasıl oldu da,
"Peygam ber"le bir araya gelebildiler?
2) Putataparlar nasıl oldu da, Peygam berde birlikte secde ettiler?
Bu sorulann karşılığını bulabilm ek için, bundan sonraki hadis iyi incelenmelidir.
H A DİS 2:
"Peygam ber M ekke'deyken N E C M suresini okuyordu." Lat'ı, U zza'yı ve bir
öteki, üçüncü (put) olan M enat'ı gördünüz m ü? diyen yere gelince:
Şeytan, Peygam ber'in diline şunu atıverdi (sokuşturdu):
'İşte bunlar, yüce turnalardır (ğarânik). Şefaatleri de elbette ki um ulur'.
Bunun üzerine (putataparlar): 'M uham m ed daha önce değil, bugün tanrıçala
rım ızı iyi (sözlerle) andı!' dediler.
Yine bunun üzerine Peygam ber secde etti ve onlar da SECD E ettiler. İşte bu
nedenle de Tanrı şu ayeti indirdi:
'(Ey M uham m ed!) Senden önce hiçbir Peygam ber (resûl, nebî) yoktur ki, şey
tan onun okudukları arasına, (bir şeyler katıp) bırakm asın. Tanrı, şeytanın bırak
tığını bozar (kaldırır), kendi ayetlerini güçlendirir. Tanrı Bilen'dir, Hikm etli'dir."
(Hac Suresi, ayet 52.)
A nlatan Peygam ber'in arkadaşları:
- A bdullah İbn A bbas'ın da içinde bulunduğu bir topluluk.
KAYNAK: B aşta Süyuti ve İbn H acer (el-A skalanî) gibi 15. yüzyılın ünlü
"hadis" ve "tefsir" uzm anları olm ak üzere çoğu İslam hadis ve tefsir uzm anları
nın kitapları.
Ç ok açıkça görülüyor ki:
İkinci hadis, birinci hadisi tam am lıyor. D aha doğrusu, ikisi aynı hadistir. B i
rincisi eksik, İkincisi tamam.
Ve çok açıkça şunların anlatıldığı görülüyor:
Putataparların Peygam berde birlikte SE C D E etm elerinin nedeni, "Peygam -
ber’in üç putu (Lat'ı, Uzza'yı ve M enat'ı) öven sözlerle anm ası ve bunu, 'ayet' ola
rak okum asıdır".
234
2 000'e Doğru
19 M art, 1989, yıl 3, sayı 12
235
Youtube: Tanrı Mı Varmış
KU R'A N 'A VE M U H A M M ED 'E G Ö R E TÜ RK LER İSTESELER DE
M Ü SLÜ M A N O LA M A ZLA R
236
237
Youtube: Tanrı Mı Varmış
KITALUT-TÜRK" ("TÜRKLERLE ÖLDÜRÜŞME") HADİSLERİNDEN.
“Sonunda Türkler kesilecekler... (Ebu Davud, Kitabu'l-Clhâd/9, hadis no. 4305.)
A yetler çok açık. "Kur'an'Ta yapılan "uyarı'Tarın, "korkutm a’Tarın, "M ekke"
(Üm m üT-Kurâ) ve "çevresi"ne yönelik olduğu, E n'âm Suresi'nin 92., Şûrâ Sure-
si'nin 7. ayetinde, kuşkuya yer bırakm ayacak bir açıklıkla anlatılıyor. Evet,
K ur'an'ın "muhatab'T, "M ekke ve çevresi"dir yalnızca. Bugün kendilerini "M üs
lüm an" sayan öteki toplum lardan hiçbirinin, bu kapsam da yeri yok. K onu, bu
denli açık.
M uham m ed'in "tüm insanların peygam beri", K ur'an'ın da "tüm insanlara yö
nelik" olduğunun anlatıldığı ayetler de var. K ur'an'daki nice çelişkilerden biridir
bu. A m a, "kendisine açıklam a yapılan toplum "un "Arap toplum u", bu toplum
içinde de yalnızca "M ekke ve çevresi"nin (hem de o zam anki) "halk"ı olduğu da
bir gerçek. B aşka toplum lardan, bu arada "Türkler"den "M üslüm an" olanlar ol
muş; daha doğrusu kendilerini "M üslüm an" saym ışlar; am a K ur'an'ın hangi top
lum u "M üslüm an" saydığı önem li.
Ö zellikle "Türkler" için "hadis"ler vardır. T ürkler için hiç de iyi şeyler söyle
m eyen bu hadisler, örnek ve yürekli bilim adam ı Prof. Dr. İlhan A rsel'in Arap
M illiyetçiliği ve Türkler adlı kitabında çok çarpıcı biçim de yer alm akta . 1
238
K endilerini "M üslüm an" sayan "T ürkler"i M uham m ed, "M üslüm an" say
m ak şöyle dursun; "düşm an" diye "ilan" etm iştir. İslam dünyasında en sağlam
kabul edilen hadis k itaplarında da bu var. Başlı başına bir bölüm olarak. B ölü
m ün adı da çok ilginç: "K ıtalu't-T ürk." A nlam ı da, "Türklerle öldürüşm ek (sa
vaş)". B uhârî'de, E bu D avud'da ve T irm i.î'd e bölüm ün adı bu. İbn M ace'de
"B âbu't-T ürk", yani "T ürkler B ölüm ü". M üslim 'deyse, "K ıyam et alam etleri"
arasında y er alıyor.
M uham m ed, "Peygamberliğinin bir kanıtı" olarak, gelecekten "haber" verirken,
"Kıyam etin bir alameti" olarak "Türklerle nasıl çarp ışılacağım , "M üsiümanlar"ın,
"Türkleri nasıl öldürecekleri"ni de anlatıyor. H em "Türk" diye ad vererek, hem de
" ta r if ederek, yüzlerinin, gözlerinin, burunlarının, derilerinin, renklerinin nasıl ol
duğunu anlatarak. Anlaşılan o ki, Türkler konusunda kendisine birtakım bilgiler
verilmiş. M uham m ed'in anlatm asına göre, "Türklerle öldürüşme", ta "K ıy am efe
dek söz konusu. "K ıyam etin bir alam eti” olarak da "M üslümanlar", yeryüzündeki
"Türkleri öldürüp temizleyecekler". Yoksa "Kıyamet kopmayacak".
İşte hadislerden b ir kesim:
"M üslüm anlar, Türklerle öldürüşm edikçe, kıyam et kopm ayacaktır. Yüzleri
kalkan gibi, üst üste binm iş (kalın) derili olan bu top lu m lar... kıl giyerler ."2
"Siz (M üslüm anlar), küçük gözlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gibi, deri
si üst üste binm iş olan toplum la öldürüşm edikçe kıyâm et kopm ayacaktır ."3
"Şu da kıyâm et alâm etlerinden: K ıldan (keçe) ayakkabı giyen bir toplum la
vuruşup öldüreşeceksiniz. G eniş yüzlü, yüzleri kalkan gibi, üst üste binm iş
derili toplum la vuruşm anız-öldürüşm eniz kıyâm et alâm etlerindendir. Siz
(m üslüm anlar), küçük gözlü, kızıl yüzlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gi
bi, derisi üst üste binm iş olan Türklerle öldürüşm edikçe kıyâm et kopm az ."4
"Sizinle (siz m üslüm anlarla), küçük (çekik) gözlü toplum , T ürkler savaşa
caktır. Siz onları, üç kez önünüze katıp götüreceksiniz, süreceksiniz. So
nunda Arap Yarım adası’nda karşılaşacaksınız. Birincide, olanlardan kaçan
kurtulur. İkincide kim i kurtulur, kim i yok edilir. Ü çüncüdeyse onların tüm ü
kırılacaktır ."5
2 Müslim, e's-Sahîh, Kitabu'l-Fiten/62-65, hadis no. 2912; Ebu Davud, Sünen, Kitabu'l-M elâhim/9;
Babun fî Kıtâli't-Türk, hadis no. 4303; Neseî, Sünen, Kitabu'l-Cihâd/Babu G azveti’t-T ürk...
3 Buhârî, e's-Sahîh, Kitabu'l-Cihâd/96; M üslim , e's-Sahîh, Kitabu’l-Fiten/62, hadis no. 2912; Ebu
Davud, Sünen, hadis no. 4304; Tirmizî, hadis no. 2251; İbn Mace, hadis no. 4096-4099.
4 Buhârî, e's-Sahîh, Kitabu'l-Cihâd/95; M üslim , e's-Sahîh, Kitabu'l-Fiten/66, hadis no. 2912; İbn
M ace, hadis no. 4097-4098.
5 Ebu Davud, Sünen, hadis no. 4305.
239
¿4
V t R »
WWCU.î 4*>
?I»(U ^ j
M uham m ed'in, bugün kendisine "Peygam berim iz, efendim iz" diyen Türklere
bakışı, tutum u budur işte.
insanlara "insan" olarak bakm ak gerekir. H angi ırktan, hangi renkten ve han
gi "din 'den olurlarsa olsunlar ya da hiçbir dinden olm asınlar. A m a "dinler", "din
liler", "ırkçılar" böyle bakam am akta. Yahudisi, H ıristiyanı, İslam inanın hep bir
birine düşm an. Irkçılar da kendi ırklarından olm ayanlara karşı böyle. B ugün dün
yam ızın yaşadığı nice acı olaylarda, bu ilkelliğin payı az değildir. B unlardan
arınm alı artık insanlık. Yoksa, acım asızlıklar, acılar, gözyaşları sürüp gidecektir.
2000'e D oğru
28 O cak 1990, yıl 4, sayı 5
240
Eski m üftülerden Turan D ursun, "Şeytan ayetleri olayını tartışm aya hazırım "
dedi. 2000'e D oğru 15 gündür Turan D ursun ile aynı m asaya oturup konuyu tar
tışacak bir İslamcı düşünür arıyor. Ç alm adığım ız kapı kalm adı. D iyanet İşleri'ne
başvurduk. A nkara ve İstanbul İlahiyat Fakültelerini, İslam cı basın organlarını,
tek tek İslam cı fikir adam larını aradık. H içbiri tartışm ayı kabul etmedi.
K onu, İslam ın yüzyıllardır tartıştığı b ir konuydu. Problem , öncelikle İsla-
m ın problem i. K aynaklar, K ur'an ve hadisler dahil, İslam ın tem el k aynaklarıy
dı. A ncak İslam cılar konuyu tartışabilecek bir pehlivan çıkaram ıyorlardı. "Ş ey
tan Ayetleri" üzerine çeşitli yazılar yazılıyor, hatta H üseyin H atem i bir kitap
yayım lıyordu. A m a m asanın üzerine hadis k itaplarını, İslam ın en güvenilir d ü
şünürlerinin eserlerini koyarak y apılacak bir tartışm ada yoklardı.
2000'e D o ğ ru n u n daha önce İslam kaynakları üzerine yaptığı yayım lardan
sonra birçok İslam cı fikir adam ı, "Bu konuyu bize niçin sorm adınız, bizim görü
şüm üzü niçin alm adınız?" diye serzenişte bulunm uşlardı. İşte şimdi kendilerini,
konuyu İslam kaynaklarının ışığında konuşm aya davet ediyorduk. Ü stelik Ş ey
tan A yetleri'nin varlığını kanıtlayanlar, İslam ın karşıtları değil, İslam ın en itibar
lı âlim leridir.
Bu durum da 2000'e D oğru, konuyu Turan D ursun ile görüştü. A m a İslam cı
çevrelerden fikir m eydanına çıkacak bir pehlivan aram aya devam edeceğiz. İs
lam cılara burada bir kez daha aynı çağrıda bulunuyoruz.
2000'e Doğru, "Şeytan A yetleri'ne daha önceki yayımlarında olduğu gibi, bir
tarihsel gerçeğin aydınlanması açısından bakıyor. Salman Rüşdi'nin konuyu tarih
gerçeklerinin ötesinde inanç sahiplerinin tepkilerine yol açan fantazilerle ele alm a
sı, sağlıklı tartışm aya zarar veriyor. Biz, hem bilimsel kanılara, hem de dinsel inanç
lara saygılıyız. Düşün konularına şiddetin sokulmasını kınıyoruz. Gönüllerin inci
tilm esine karşıyız. Öte yandan, gerçeğin tartışılm asına hiç kim se yasak getiremez.
241
{4> fd â lt f j y M j i 'lig j . S
L ^ jjI a » i •; J L .L . wı ' —
l 11 L jU C u ij i 2İ-J.Ü jlUiaâU j , k - i lj
• L a j İ o #UİI ^ û - i 5*-* O J I
¿¡1 jd i—* jm UÜ : J t i j < 1 » â l* * > L J I * 4 * ¿ ¡¿ m i*
......
SİRETU İBN İSHAK, FIKRA 219. Olayı anlatan hadislerden.
242
■ jS E fiJ !)!« M J L * .
243
Youtube: Tanrı Mı Varmış
- Zaten peygam berlik, resullük gelm esi daha sonraki bir aşam ada.
- D ikkat etm ek gerekir ki, P eygam berler de bir aracıdır. N asıl putlar, onların
sim geledikleri varlıklar birer aracı sayılır. Allah'a; Peygam ber de bir aracıdır.
E sasen A rap dünyasında da şairlerin Tanrı'yla ilişkileri olduğu kabul edilirdi ve
her bir şairin de bir cini o ld u ğ u ... H ani ilham perisi derler ya? O radan kalma.
M uham m ed'in de bir cini olmuştur. M uham m ed'in de cini Cebrail olm uştur. Cin
denm em iştir de m elek denm iştir.
- Hz. M uham m ed'in o şair geleneğinin bir tem silcisi olduğu söylenebilir mi?
- Tabii tabii. Bu olayda da olduğu gibi, ortaya çıkıyor. Bu Şeytan Ayetleri'ne
konu olan sözler aynen şöyledir; şiirsel olarak: E'lâle veıl-U zza ve M enatrıs-sa-
lisete'L uhrâ / Tilke ğarâniku'l Ulâ. / Ve inne le şefâatehunne le Turca. Yani: "Lat
ve U zza ve bir üçüncüsü olan M enat. B unlar yüce turnalardır. (K uğular) ve bun
ların şefaati kesinlikle umulur."
Şim di bu sözler, N ecm Suresi'nin sözlerine, ayetlerine şiirsel olarak da çok
uygundur. Aynı uyaktadır, aynı kalıptadır. B unlar A rabistan'da M uham m ed döne
m inde de, M uham m ed dönem inden önce de şiir olarak zaten biliniyordu. Bu Şey
tan A yetleri biliniyordu. M uham m ed'in yaptığı şu olm uştur: N ecm Suresi'nde o
sözleri ayet diye okum uştu.
244
Youtube: Tanrı Mı Varmış
- Yılı belli mi?
- K im se bir tarih koyam ıyor. İlk, M ekke dönem indeydi. O zam an bu N ecm
Suresi'ni okurken, o aynı uyaktaki sözler M uham m ed'in diline kendiliğinden gel
m işti. A m açlı olarak da yerleştirm işti M uham m ed. Çünkü iki yönden yararı var
dı. Birincisi, o puta tapanlarla m üm aşaat yapm ış olacaktı. Yani onlarla aynı nok
tada yürüm üş olacaktı bir süre.
- B ir ittifak oluyordu ya da u zla şm a ...
- Tabii, uzlaşm a olacaktı onlarla. İkincisi, bunu söylerken M uham m ed, ayet
k alıp ların d a söylediği için ayet olarak tanınm ası m üm kün olabilecekti. O ndan
sonra dönüşü de kolay olabilecekti. N itekim sonraki sözleriyle öyle dem eye
getirdi. "Bak, ayet kalıplarında. B en nereden bileceğim bunun Şeytan tarafın
dan uydurulduğunu. Şeytan, C ebrail kılığ ın a girdi, benim önüm e geldi. B ana
bunları söyledi. K alıp da aynı olduğu için sesim i çıkarm adım ." Ö te yandan o n
lar da T anrıçaları görünce, daha doğrusu bu Tanrıça öven sözlerin ayet olarak
okunduğunu görünce M uham m ed'in "H adi birlikte secde edelim " sözüne karşı
çıkm adılar.
- O rada bir uzlaşm a oldu yani.
- Eğer, başka kalıplar içerisinde olsaydı onlar o hileyi kavrayacaklardı. Hile,
A rapçada çare demektir. Bu m etodu kullandı. M etod yararlı da oldu. Ç ünkü bir
hoşgörü ortam ı doğdu. H atta H abeşistan'a göçm üş olan M üslüm anlara kadar y a
yıldı da -b ü tü n tarihçiler kabul ederler. H abeşistan'da M üslüm anlar, M ekkeliler
tüm den M üslüm an oldu diye dönüş yaptılar. Yani öylesine bir özgürlük ortam ı
doğdu. O arada da daha başka yerlerde ittifaklar kurulabildi. Putataparlarla bir
likte olm a gereksinim i kalm adı. O zam an dedi k i "C ebrail geldi, bana böyle söy
ledi. Sen burada yanılm ışsın. A llah'ın gönderm ediği ayetleri sen ayet olarak sun
m uşsun. Bu yanlış".
- Salm an R üşdi ile başlam ıyor değil m i bu tartışm a?
- Şimdi bütün bu tartışm alara Salm an R üşdi'nin kitabı yol açtı gibi gözükü
yor. O ysa o sadece bir simgedir. Salm an R üşdi'den önce de olayın yankıları var.
M esela, A hm et H am di A kseki'nin bu olay üzerine bazı fikirleri v a rd ır... 19. yüz
yılda da üzerinde çok durulan b ir olaydı bu. Batı'nın doğubilim cileri, K ur'an'ın
Tanrısal bir kitap olm adığını kanıtlam a çabası içinde bunu da söylem işlerdir. B u
nun karşısında, İslam âlem inden hem en reddiyeler yazıldı. Bu neden böyle? Ta
rihin hangi dönem inde olursa olsun, İslam polem ikçileri, hep bu yolu izlem işler
dir. En açık şeylere bile reddiyeler yazm ışlardır. H atta doğubilim ciler, İslam po-
lem ikçilerinin reddiyeleri üzerine kitap bile yazm ışlardır.
- B ir yandan da diyorsunuz ki, 15. yüzyılda yaşayan Celaleddin Süyuti inkâr
etmiyor.
245
Youtube: Tanrı Mı Varmış
- O reddiyecilerden değil. C eîa-
$ 4 « J I
246
Youtube: Tanrı Mı Varmış
çürüklük yönünden? Bunları ortaya koyalım , soğukkanlı olarak tartışalım . E, bu
na girem ezler, çünkü girdikleri zam an bakacaklar bu hadis sağlamdır. Yani olay
sağlam dır.
- Siz biraz bize İslam kaynakları konusundaki uzm anlığınızı, hayatınızı kısa
ca anlatır m ısınız? Sanıyorum m üftülük yaptınız.
- Y ıllarca m üftülük yaptım , çok uzun süre. M üftülükten ayrıldım , TRT'ye
geçtim . TRT'de prodüktör olarak çalıştım . Sonra TRT'den em ekli oldum.
- Yabancı dil biliyor m usunuz?
- Yazık ki bildiğim yalnızca Arapçadır. A m a klasik A rapçayı biliyorum ve
klasik A rapçayı kendi dilim i bildiğim kadar, hatta daha da iyi bildiğim i söyleye
bilirim .
- K lasik A rapçadan kastınız K ur'an'ın zam anındaki... 6. yüzyılda b a şla yıp ...
- D aha öncelere dayanır. K lasik A rapça, F usha Sahîh A rapça deniliyor ki, asıl
A rapça, bozulm am ış A rapça. O bozulm am ış A rapçayı çok iyi bildiğim i söyleye
bilirim. B ugünkü A rapçayı da bilirim , am a o ölçüde değil. A rapçayı bilm em in
önem i şurada; İslam kaynakları o A rapçayla yazılıdır. Hem K ur'an, hem hadis
tüm İslam kaynaklarında. Ayrıca benim uzm anlık alanım var. Örneğin, fıkıhçı-
yım ben, yani İslam hukukçusuyum . K elam cıyım , İslam kelam cısıyım . O da ay
rı bir daldır. H adis bilim cisiyim , yani bir hadis nasıl çürük olur, nasıl sağlam olur.
U sulü hadisten bilinir; usulü hadisçiyim . İslam ın bu dallarını sadece m eslek ola
rak da değil, özel çabalarım la da öğrenm eye çalışırım . Yani beni bu alanda, k ar
şım da olanlar da yanım da olanlar da uzm an olarak görürler. Ayrıca doğubilim ci-
yim . Ben şim di kendim den sıkılıyorum anlatm aktan. Bu arada tüm dinlerin k u t
sal kitaplarını karşılaştırdım . B ir din etnoloğuyum .
- İslam âlim leri bunu tartışabilseydi, biz 15. yüzyıldan daha mı gerilere d ü
şeceğiz?
- A cı olan bu. O kadar politize ettiler ki İslam ı, tartışılam az durum a getirdi
ler. A m aç da o. Zaten terör, şeriat terörü burada kendini gösteriyor. K orkutacak,
ses çıkarılm ayacak, onunla konular kapatılacak.
- Sayın Ilhan A rsel'e "katli vaciptir" diye A lm anya'dan fe tv a çıkardılar. Bunu
nasıl karşılıyorsunuz? O da nihayet İslam kaynaklarını inceliyor değil mi?
- Evet. B en İlhan A rsel için şunu söylerim : A rsel'in yazdığı kitaplar hangisi
olursa olsun, çağım ızın kitaplarıdır. Teokratik D evlet D üzeninden D em okratik
D evlet D üzenine adlı kitabı olsun, A ra p M illiyetçiliği ve Türkler adlı kitabı o l
sun, A ydınlar diye bir kitabı var, o olsun, B iz P rofesörler adlı kitabı olsun ve en
son Şeriat ve K adın adlı kitabı olsun, gerçekten çağım ızın kitaplarıdır. Hele bu
sonuncu kitabını didik didik okudum . G erçekten bir öm ür ister, öylesine bir k i
247
Youtube: Tanrı Mı Varmış
tabı yapıp m eydana getirm ek için. C em alettin K aplan'ın fetvasına gelince, ben
yakından tanıyorum K aplan'ı. A rkadaşlığım ız da, m eslektaşlığım ız da var. B ir
araya gelip konuşm uşluğum uz filan var. C em alettin K aplan da İslam ın işte o sö
zünü ettiğim reddiyecilik, siyasal çerçevede eriyip gidenler arasında yerini al
m ıştır. O da İslam ın ne dediğinden çok, İslam ı nasıl ortaya koym ak gerektiği ile
uğraşan b ir kişidir. G erçek bir incelem eci değildir. O şeriatı getirm eye çalışıyor.
Şeriatı getirm ek için de izlediği yöntem vardır. İşte o yöntem e uyuyor. Şim di o
yöntem e İlhan A rsel'in kitabı en büyük darbeyi indirdiği için, şeriatçılar onu h e
d e f aldılar.
- C em alettin Kaplan bilgili midir?
- Şim di doğrusunu söylem ek gerekirse, evet bilgisi yoktur denem ez. A m a bir
"m udakkik", yani bir incelem eci, araştırm acı değildir, bir şeriat politikacısıdır.
- P eki bilgili olduğuna göre K aplan da, Süyuti de, Buhârî, de diğer kaynak
larda bunları görm edi mi?
- K uşkusuz gördü. İlhan A rsel'in kitabının İslam kaynaklarına uygun olduğu
nu da biliyor. Çok çok yakından biliyor. A m a onu işin siyasal yönü ilgilendiriyor.
- M üslüm anlıkta yalancılık olur mu?
- Ş eriatın en baş taktiği "harp hiledir". Yani "savaş hileyle kazanılır". H i
leyle bunu yürüteceksiniz, ortaya koyacaksınız. H angi alanda olursa olsun. O n
lar şim di kendilerini bir savaş içinde görüyorlar. O savaşta yalanın her türünü
sergilem ekte k endilerini yetkili görüyorlar. Yani m übah görüyorlar. Yol onlar
için m übahtır. B ir de şu gerçeği ortaya k oym ak gerekir: C em alettin K aplan şe
riatçıdır. H um eyni de şeriatçıdır. Şeriat acım asızlıktır. Şeriat terörizm dir. O nun
için de o n lar bu acım asızlığı sergiliyorlar. Yani o da şeriatın hükm ünden başka
b ir şey ortay a koym uyor. Ç ağdaş insanın kafasını avuçlarının arasına alıp d ü
şünm esi gerekir. D em ek ki şeriat budur. Yani şeriat egem en olduğu zam an ö z
gürlük diye b ir şey olm ayacak, dem okrasi diye bir şey olm ayacak. K im ileri der
ki, bırak alım onlar da kendi partilerin i kursunlar. B ırakalım onlar da g itsinler
sokaklarda m iting yapsınlar, şeriatı istiyoruz diye. B unun olm ası dem ek teröre
de ev et d iyelim dem ektir. Yani b ırakalım terörizm partisi kurulsun. Ö zgürlük
düşm an lığ ın a ilişkin parti kurulsun. O nlar da kendi m itinglerini yapsınlar. D e
m okrasi, özgürlük isteyenler bunların zıttı b ir partinin kurulm asını istey em ez
ler, ev et diyem ezler. C em alettin olayı olsun, H um eyni olayı olsun bunu açık
seçik ortay a koyacak niteliktedir.
- Bu konular gündem e getirilince, hem en bir Yahudilik suçlam asıdır gidi
yor. ..
248
249
Youtube: Tanrı Mı Varmış
- Son olarak söylem ek istediğiniz bir şey var mı?
- Şim di benim burada herkese, özellikle aydınlara bir çağnm var. Şeriat ve
Kadın adlı kitap alınıp okunm alı, okutulm alı, yazarlar bu kitabı tanıtm alı. N ice
kara seslere bunların yarattıkları ya da sürdürdükleri karanlığa en güzel karşılık
bu olacaktır.
Çünkü, şeriat bir felakettir. Ö zgürlükten, dem okrasiden, insanlıktan yana olan
herkesin bu felaketi önlem ede katkısı bulunm alıdır. K uşkusuz yasal çerçevede.
2000'e D oğru
19 M art 1989, yıl 3, sayı 12
250
Youtube: Tanrı Mı Varmış
D İZİN
251
Youtube: Tanrı Mı Varmış
Anadolu, 220. Basel, 155.
Ankara, 193, 241. Basra, 149.
Ankebût Suresi, 49, 52, 201, 215. Bat-Şeba (Bint Seba), 84.
Antropomorfizm, 32. Beda', 37, 38.
Arabistan, 46, 72, 133, 222, 244. Beddua, 46, 47, 51.
Araisu'l-Mecâlis (Kısasu'l Enbiya), 116. Beğenç, Cahit, 220.
Arami, 114. Beled Suresi, 45.
Arabistan, 46, 72, 133, 222, 244. Benû İsrail, 81.
Arap, 43, 70, 75, 77, 8 6 , 126, 128, 139, Bergamo, 128.
153, 173, 194, 230, 237, 238, 244, - Birleşik Arap Emirlikleri, 155.
lar, 24, 43, 8 6 , 113, 114, 117, 118, Biskaya, 128.
126, 230, 237, -ça, 26, 33, 46, 75, 81, Biz Profesörler, 247.
87,9 3 , 112, 116-118, 237,245, 247, - Bourignon, 109.
Yarımadası, 239. Bozkurt, Mahmut Esat, 231.
Arap Milliyetçiliği ve Türkler, 238, 247. Brama, 127.
Arlequin, 128. Brethonlar, 128.
Arş, 24, 26, 27, 103. Bucaille, Maurice, 102, 215.
Artemis, 221. Buhârî, 48, 69, 83, 121, 123, 137, 141-
Askalanî (İbn Hacer el-Askalanî), 230, 144, 148, 149, 156, 158, 160, 162,
234, 235, 246. 197, 224, 230, 234, 239, 246, 248.
Asûr, 126. Burak, 57.
Asya, 126, 128. Bürûc Suresi, 41, 44.
Atatürk, Mustafa Kemal, 92, 138, 156. Büyü, 222.
Ateş, Süleyman (Prof. Dr.) (Diyanet Büyük İskender, 114, 115.
İşleri Eski Başkanı), 118, 126, 200.
Aton, 136. Cahiliyye devri, 117.
Attis, 220. Cariye, 84, 120, 121, 123, 127.
Avrupa, 126, 155, - medeniyeti, 155. Câsiye Suresi, 82.
Avustralya, 133. Cebbar, 29.
Azerbaycan, 143. Cebrail, 57, 81, 114, 122, 220, 230,
233, 242, 244, 245.
Ba'1,43, 134. Cebriyye mezhebi, 36.
Babil, 118, 120, 151, 220. Cehennem, 36, 41, 43, 45, 64, 97, 99-
Babilon, 114. 101, 107, 194, 202, 203, 217, 225.
Bahreyn, 72, 149. Celaleyn, 137.
Bakara Suresi, 24, 27, 29, 37, 38, 40, Cemahiriye Mushafı, 173.
43, 48, 49, 55, 59, 60, 76,79, 81, 82, Cemil Sena, 32.
102, 104, 107; 115,124, 125, 134, Cennet, 27, 33, 41, 57, 58, 97, 100,
138, 148, 165, 170,177, 198, 200- 101, 103, 107, 194, 200, 203, 225.
202, 205, 206, 209,218, 219, 228, Cerrahoğlu, İsmail, 165-167.
229, 231, 237.
252
Youtube: Tanrı Mı Varmış
Cevheri, 93. Eaz, 243.
Ceyhun, Demirtaş, 156. e'r-Resmü'l-Osmânî, 173.
Ceza, 32, 45, 60, 61, 108, 118, 170, e's-Sahîh, 102, 121,142, 143, 149, 158,
1 9 4 ,2 1 7 ,2 2 7 ,2 2 8 , 231. 160, 169, 212, 230.
Cibril, 122. Ebu Abîd, 170.
Cihat, 137, 159. Ebu Amr, 165, 181.
Cin Suresi, 38. Ebu Davud, 28, 149, 239.
Cin, 36, 44, 197, 209, 244. Ebu Huzeymetu'l-Ensari, 142.
Cinsel ilişki, 38. Ebu Hüreyre, 83, 210.
Comouailles, 128. Ebu Leheb, 47, 194.
Cûdî Dağı, 217. Ebu Mansur Maturidî, 33.
Cum'a Suresi, 26, 43. Ebu Müslim, 24, 199.
Cumartesi yasağı, 60, 61. Ebu Yunus, 165, 169.
Cumhuriyet, 156. Ebu Zeyd, 84, 85, 143.
Cunatan, 114, 117. Ebu'd-Derdâ, 143.
Cüz'i irade, 35. Ebu'l-Ferec, 153.
Cybele Ana, 220. Ebubekir (Halife), 140-144, 165.
Efendi Tanrı, 24, 25, 52, 57-59, 103,
Çantay, Haşan Basri, 37, 46. 104, 106-108, 122, 124, 206, 211,
Çoktanrı, 241, -cılık, 241. 214.
Davud Peygamber, 84, 85, 8 6 , 87, 92. Eflatun, 109.
Devrimci Kurtuluş M urtaza Hareketi, Ehlü’s-semâ (gök halkı), 209.
173, 177, 180. Ektaf, 141.
Dicle, 108, 117. El Bedâiyye, 38.
Din, 30, 33, 34, 55, 70, 99, 101, 102, El Müelleftü'l-Kulûb, 48.
134-138, 150, 152-154, 159, 160, el mesailü'l-müstetire, 8 6 .
200-205, 208, 213, 221, 231, 240, el Muallakatu's-Seb'a, 118.
247, 249, -den dönmüş, 231. el-İtkan f i Ulumü'l Kur'an, 143, 148,
Disdull, Clair, 113, 114, 116. 149, 162, 166, 169.
Diyanet, 23, 24, 29, 35, 37, 40, 41, 46- Elea Okulu, 32.
49, 51, 55, 60, 61, 64, 79, 80, 82, 84, Eliam, 84.
85, 93, 104, 107, 115, 118, 120, 121, Elmalılı Hamdi Yazır, 61, 228.
124, 125, 137, 161, 171, 198-202. Eloa, 128.
Doğu Afrika, 133. Eloi, 128.
Doğu Akdeniz, 136. En'âm Suresi, 36, 93, 102, 171, 177,
Doğubilimciler, 165, 245, 247. 178, 200, 213, 221, 238.
Dua, 46. Enbiyâ Suresi, 52, 53, 106, 115, 123,
Duhân Suresi, 44, 82. 219, 220.
Dumuzi, 134. Enes, 143, 162, 163, 222.
Enfâl Suresi, 42, 54, 55, 93, 213.
253
Youtube: Tanrı Mı Varmış
Eriha, 77. Gılgamış Destanı, 213, 217.
Ermeniyye, 143. Gihon, 108.
Ertuğrul, İsmail Fenni, 115, 116. Giresun, 138.
Esâtir, 93. Grekçe, 78.
Esâtiru'l-evvelîn, 93. Guillaume (Prof. Dr.),
Eş'arî mezhebi, 36 Günah, 38, 63, 64, 195.
Etnoloji Sözlüğü, 133. Güneş Kültü Sâbiîlik, 124.
Evs Kabilesi, 70. Güneş, 159.
Eyman, 207. Güneş-Tanrı,
Eynesil, 138. Güneşe tapınmak, 125.
Ezd Kabilesi, 70, 71.
Ezra, 78. Hababuk, 77.
Habeşistan, 245.
Fahreddin Râzî, 61, 75, 76, 78, 81, 84, Hacar (Hacer), 123.
93, 116, 199, 200,215. Hacc, 44, 125, 195.
Farsça, 46, 51. Hac Suresi, 202, 210.
Farz, 58, 59, 84, 194. Hacer, 121, 122.
Fâtır Suresi, 79, 138, 200, 201. Hadîd Suresi, 102, 209, 215.
Fatih Sultan Mehmed, 155. Hafsa, 140, 143-145, 154, 158, 159,
Fecr Suresi, 25, 44, 204. 166, 168, 171.
Felek, 26. Hakem Oğlu Mervan, 140, 145, 150,
Felsefe Sözlüğü, 109. 154.
Fenike, 128, -liler, 43, 109, 134, 151. Hâkim Oğlu Hişam, 166, 167, 179.
Fetih Suresi, 36, 200. Hâkka Suresi, 25, 28, 31, 45, 221.
Fıkıh, 7 1 ,2 3 0 , 234, -çılar, 30. Hâlid, 47.
Fırat, 108, 117, 127, 128. Halife, 104, -lik,155.
Filistin, 77, 117, 127,249. Halilu'r-Rahman Camii, 116.
Filozof, 32, 150. Hamidullah, Muhammed (Prof.), 70
Firavun, 136, 218. Hanif Kabilesi, 72.
Fitneler, 63, 64. Haram, 62, 169, 195, 202.
Franklar, 128. Haran, 126.
Freud, Sigmund, 135, 136. Haşr Suresi, 26, 43.
Furkan Suresi, 93, 102, 166, 167, 179, Hatemi, Hüseyin (Prof. Dr.), 241.
202, 209. Hatice, 70.
Fussilet Suresi, 102, 199, 209, 211, Havva, 103, 106-109, 220.
212. Hayber, 118.
Hazreç Kabilesi, 70.
Ganimet, 48, 165.
Hector, 128.
Garaudy, Roger, 102.
Helal, 62, 195.
Gaşiye Suresi, 201.
Heredot, 135, 136.
Gazab, 61, 64.
254
Youtube: Tanrı Mı Varmış
Hıristiyanlar, 47, 144, 150, 152, 154, İbrahim Suresi, 43, 120, 121, 126, 237.
200 . İbranice, 81.
Hiao, 128. İbrani, 117.
Hicr Suresi, 43, 79, 105, 145, 184. İfk (Aişe'ye iftira), 195.
Hicret, 232. İmam Ahmed İbn Hanbel, 27, 210.
Hindistan, 109, 127, 148. İmam Ebu Mansur el Maturidî, 33, 36.
Hint, 151, - hikmetçiliği, 139, -liler, İmam Malik İbn Enes, 143, 162, 163,
127. 222.
Hira Dağı, 222, 223. İman, 34, 57, 65, 6 9 ,71, 135, 207, 209.
Hitti Uriya, 84- 87, 92. İnanç, 195.
Hitti, K. Philip, 134. İncil, 32, 41, 75, 76, 79, 113, 138, 139,
Hizbü't-Tahrir, 191, 193. 184, 208, 218, 219, 228.
Hubâşe fuarı, 70. İngilizler, 191.
Hûd Suresi, 26, 27, 29, 36, 43, 48, 102, İngiltere, 156.
134, 209, 215, 217. İnsan iradesi, 35, 36.
Hud’a, 54, 55. İnsan Suresi, 35, 225.
Hurma ağacı, 105, 109, 111, 220. İnsan, 29, 30, 32, 37,46, 150, 151, 195,
Hünsa, 109. 218, 225, 226, 240.
Hyde, 128. İnşikak Suresi, 44.
İrade, 35, 195.
Irak, 64.
İran, 55, 63, 64, 127, 159, - köylüleri,
İblis, 107, 108. 116, -h, 128, -lılar, 65
İbn Abbas, 83, 137, 148, 210, 234. İsa, Hz„ 77, 100, 161, 195, 218, 220,
İbn Ebi Davud, 158. 227, 228, - 'nın mucizeleri, 208, 219,
İbn Hacer el-Askalanî bkz. Askalanî. 227, 228.
İbn İshak, 72, 231,233. İsfahanlı Râgıb, 93.
İbn Kesir, 165, 176, 181, 182. İsis Ana, 220.
İbn Mace, 239. İskenderiye, 151, - Kütüphanesi, 150,
İbn Mesud, 143, 148. 152, 153, 154.
İbn Ömer, 148, 170, 171, 173. İslak Oğlu Yakub, 81, 126.
İbn Teymiyye, 25, 27, 30. İslam dünyası, 41, 83, 102, 121, 149,
İbn Abbâs, 121. 172, 173, 177-181, 184, 197-201,
İbn Hakem, 140. 208, 235, 237, 239.
İbn Sinâ, 155. İslam egemenliği, 193.
İbnu'l-Yemân, 143. İslam hukukçuları, 30, 170.
İbnü'l-Arabî, 235. İslam inanırları, 55.
İbnü'l-Kıftî, 153. İslam mezhepleri, 37.
İbrahim Oğlu İsmail Eyyub, 170. İslam Peygamberi, 70
İbrahim Peygamber, 113-118, 120, 121, İslam şeriatı, 41, 54, 55, 82, 106, 138,
123-128, 133-136, 219. 249.
255
Youtube: Tanrı Mı Varmış
İslam uleması, 191. Kehf Suresi, 199, 221.
İslam uluları, 26. Kelam, 27, 32, 35-37, 54, 103, 207,
İslamcı, 170, 173, 223, 230, 241, 241, 208, 214, 233, -cı, 26, 30, 31, 33,
246, - hareket, 115, -1ar, 79, 102, 191, 103.
241. Keysaniyye, 37.
İslamiyet, 36, 137, 145, 149, 201. Kezzâb, 71.
İslamlar (Müslümanlar), 78. Kılıç Ayeti (Ayetü's-Seyf), 137, 201.
İspanya, 152. Kıraet, 162-165, 168, 173, 174, 178,
İsrâ Suresi, 49, 82, 232. 180, 181.
İsrail, 81, 117, 128, 237. Kıyamet, 45, 208, 221, 222, 239, -
İsrailiyyat, 80-83. günü, 25, 221.
İsrailoğulları, 61, 62, 81, 82, 229, 237. Kıyamet Suresi, 44.
İstanbul, 155, 160. Kıys-İbrahim, 128.
İstiva, 103, 214. Kitap, 44, 79.
İsviçre, 155. Kutsal Kitap, 80, 93, 116, 121, 149,
İşaya, 77, 78. 151, 154, 229, 247.
Kral, 26, 29, 43, 84.
Josephus, Flavius, 128. Kudret helvası, 218, 228, 229.
Kâbe, 29, 100, 121, 125. Kudüs, 57, 77, 205.
Kader-Kaza, 195. Küfe, 148.
Kadeş Çölü, 127. Kumran Yazıtları (Lut Gölü Tomarları),
Kadın, 38, 39, 49, 63, 84-87, 92, 106, 77.
108, 134, 169, 170, 226. Kur'an yorumcuları, 23, 41, 42, 46, 61,
Kaf Suresi, 4 1 ,4 4 ,7 9 , 82,93, 102, 103, 78, 104, 106, 108, 115,213,216,220.
138, 199, 209,214, 221. Kurban, 95, 125, 133.
Kaffâl, 81. Kurra, 163.
Kâfir, 42, 47, 48, 55, 115, 137, 138, Kurtubî, 27, 130, 163.
200 - 202 .
Küfür, 36, 197.
Kâfirûn Suresi, 55, 137, 138, 200, 201. Kürt, 116.
Kahhâr, 29. Kybele, 134.
Kahire Kütüphanesi, 149. Lat, 232, 234, 243, 244.
Kaide, 126, 127, -liler, 151. Lazar, 218.
Kalem Suresi, 47. Leningrad, 160.
Kamer Suresi, 207, 221, 222. Levh-i Mahfuz, 41, 58, 200.
Kaplan, Cemalettin, 248. Libya Cemahiriyesi Mushafı, 172, 180.
Karai mezhebi (Yahudi mezhebi), 117. Libya Kur'an'ı, 177, 178.
Kasas Suresi, 49, 207. Libya, 172, 173, 180.
Katade, 143. Lihaf, 141.
Kâtip Çelebi, 153. Luka, 219, 228.
Kati, 63.
256
258
Youtube: Tanrı Mı Varmış
Ridde, 141, 231. Süleyman Hayri Bolay (Prof.), 160.
Roma, 128. Süleyman, 84, 8 6 , 87, 92.
Romalılar, 126. Sünnet Ehli, 32, 53, 103, 231.
Rûm Suresi, 49, 52. Sünnet, 133-136, 196.
Rüşdü, Salman, 231. Sünni, 33, 165.
Rüşvet, 164. Süryani, 77.
Süyuti, 148, 149, 162, 163, 166, 169,
Sabah gazetesi, 224. 170, 230, 234, 235, 245, 246, 248.
Sabiiler, 200.
Sabiilik, 70, 124. Şadrak, 119, 120.
Saçak dergisi, 124, 125,201. Şakku'l-Kamer, 221.
Sâd Suresi, 29, 44, 85, 8 6 , 105, 219. Şam, 121, 149.
Sadeddin Evrin (Paşa), 208. Şamanizm, 213.
Safâ, 122. Şekem, 127.
Saff Suresi, 82, 138. Selvâ, 228.
Sâffât Suresi, 43, 123, 124. Şems Suresi, 44.
Salim, 143. Şeriat dogmaları, 193.
Sara, 121, 123, 127. Şeriat Tanrısı, 54.
Sebe' (Saba) Kraliçesi, 26. Şeriat, 55, 248.
Sebe' Suresi, 49, 52. Şeriat ve Kadın, 247, 250.
Sebt, 103, 214. Şerif Cürcâni, 26.
Secde Suresi, 36, 82, 102, 105, 209, Şeytan, 101, 107, 230, 234, 235, 241,
210 . 245, - Ayetleri, 230- 233, 235, 241,
Sedat Veyis Ömek (Prof. Dr.), 133, 243, 244, 246.
134. Şii, 231, -1er, 37.
SEKA, 156. Şuarâ Suresi, 82.
Selef, 27, 30. Şûrâ Suresi, 48, 52, 171, 238.
Selefiyye, 26, 30. Şükürcülük, 159.
Selim Ahmet Ali el Yufâî (Dr.), 155.
Tâ-Hâ Suresi, 24, 26, 29, 43, 82, 218,
Semitik halklar, 133.
219, 221,229.
Seniyye, 122.
Taberî, 49, 8 6 , 87, 200, 231-233.
Serapium, 152, 153.
Tabu, 62, 139, 196, 208.
Sheraton Oteli, 155.
Tahrîm Suresi, 202, 220.
Sidretü'l-M üntehâ, 58.
Tahsin Mayatepek Raporu, 125.
Sina Dağı, 44.
Siyonistler, 180. Tanrı Anlayışı, 32.
Tanrıça, 134, 230, 232, 234, 243, 245.
St. Marc Manastırı, 77.
Târik Suresi, 44, 225.
Subhi e's-Salih (Dr.), 155, 161.
Tarih-i Kadim, 93, 99, 102.
Sümer, 213, - Tufan Efsanesi, 217.
Taşçıoğlu, Mükerrem (Turizm ve Kül
Suriye, 117.
tür Bakanı), 156.
259
Youtube: Tanrı Mı Varmış
Te'vil, 2 5 ,2 6 , 3 0 ,6 1 ,6 9 ,2 0 6 . Türkiye gazetesi, 32, 160.
Tebbet Suresi, 47. Türkler, 216, 238-240.
Tektanrı, 200, 241, 242, -cılık, 243.
Tekvîr Suresi, 35, 44. Ube Huzeyme, 143.
Temmuz, 220. Uluslararası Doğubilimciler Kongresi,
Teokratik Devlet Düzeninden D em ok 78.
ratik Devlet Düzenine, 247. Ur, 114.
Terah, 126. Urfa, 116.
Terazi, 51, 52. Uriya (Hitti Uriya), 84, 85, 8 6 , 87, 92.
Tercüman gazetesi, 168. Usûlü'l-fıkh, 164, 198.
Terörizm, Utnapiştim, 213, 217.
Tevâtur, 69. Uzza, 232, 234, 243, 244.
Tevbe Suresi, 26, 47, 49, 55, 142, 143,
Übeyy İbn Ka'b, 143, 148, 166, 170,
201,2 0 2 , 231.
180.
Tevfik Fikret, 93, 99, 102, 157.
Ülgen, 213.
Tevrat, 24, 25, 27, 31, 32, 41, 43, 44,
Ümmet, 48, 49, 58, 62-64, 144.
75-86, 92, 93, 102-109, 113, 114,
Ümmü'l-Kitâb, 41.
116-120, 123, 125, 126, 134-139,
Ümmü'l-Kura, 171.
184, 196, 208-210, 213-220, 229,
Üsub, 141.
236, 237, 249.
Üzeyir, 205.
Teymâ, 118.
Theophilos (Piskopos), 151, 153, 154. Vahiy, 71, 114, 128,237.
Tıbbın Kanunları, 155. Vâkıa Suresi, 44.
Tıbbu'n-Nebevi (Peygamber'in doktor Vatt, W.M., 102.
luğu), 155, 156. Vedûd, 29.
Tîn Suresi, 44, 45.
Voltaire, 109, 113, 126, 151, 209.
Tihâme, 69.
Tirmizî, 51, 234, 239. Xenophanes (Filozof), 32.
Topkapı Müzesi, 149.
Tövbe (Tevbe), 196. Yahudi, 75, 76, 81, 93, 105, 106, 114,
Trakyalı, 32. 116-118, 120, 126, 128, 136, 139,
Tubal, 128. 200, 206, 208, 237, 240, -lik, 59, 70,
Tûr Suresi, 29, 44. 80, 103, 118, 133, 134, 136, 218,
Türban, 249. 230, 236, 242, 248, 249, -1er, 47, 51,
Türk İslam Eserleri Müzesi, 160. 60, 76, 79,80-83, 109, 113, 114, 117,
Türk padişahı, 114. 119, 126, 128, 135, 136, 144, 151,
Türk toplumu, 63. 180, 200, 236, 249.
Türkçe, 37, 46, 52, 54, 63, 93, 99, 121, Yakup, 81.
197, 204. Yaratılış, 102-104, 109, 126, 213, 215,
Türkiye Cumhuriyeti, 155, 156, 231, 224, 225.
246. Yâsin Suresi, 102, 201.
260
261
Youtube: Tanrı Mı Varmış
TURAN DURSUN
Kur'an Ansiklopedisi
(8 cilt)
TURAN DURSUN
Kutsal Kitapların
Kaynakları 2
TURAN D U R SU N
K ulleteyn
"Kulleteyn", "iki küle" (yaklaşık 13 ton) su demek.
Durağan bir suyun temiz ("tahir") sayılabilmesi
için Şafi mezhebine göre bu kadar olması yeterliy-
di. Daha az olamazdı. Bu kadar oldu mu, içinde ne
bulunursa bulunsun "temiz”di artık. "Pislik"lerle
dolu bile o lsa... Doluydu zaten. İlk görüşte batak
lık bile sayılabilirdi. Ama mademki Şeriat temiz
demişti, temizdi. Şerifat neye pis diyorsa, pis olan
da oydu.
Şeyh, ağa ve molla üçlüsünün eliyle Doğu Anado
lu ’nun insanlanna "kader" olarak örülmüş yaşam
dan bir kesit. İnsanlara yeniden giydirilmek istenen
ŞERİAT'ın nasıl bir İLKELLİK olduğuna çarpıcı
biçimde ortaya koyan bir yapıt.
Sömürgenlerince övgüsü yapılan İSLAM nasıl bir şey? Gün ışığına çıkarılıyor. D oğ
rudan kaynağından tutulan ışıklarla.
'^WÄ^SHSijiPBP.Ä
■r.-í.-y;; - ■.v*í•. * / ^ . - - ^ ^ . . v .-cí.?¿ S
zŞ&rişvSf&fŞŞîÂ*şSgşft3(i#K
^'¿*s>?-‘*«ni^?iSíf'f»par¿SKe.'-;
r-sá - ü ■ *s>:.-'i'^ s ^ tg a ^ r r .
ííf5«!B?r=«-sao:. .4M«QssB«M»^ofts<^oe^««5}^eS!afeae!^Éé$ú»&
•.fiş- .¿.¡.s*ÿ.: ..-?*5SrV
• •• . V:.->?■/>->• •■
“- • ;^tígs»»^íéí^P®*
^Ä5*j4»S* ^ ■--.-‘^ ' v s i ^ ÿ * ; aájg á ğ â y ç , --- -'■S1- '■>- V-’< - ' ¿ - . * ¿ ¿íí£ ■-^..•^Öi^Wrt^iSÄ?-. r-