Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 4

Eytişim (Diyalektik) Nedir

Hazırlayan / Düzenleyen NUMAN KARACA

EYTİŞİM (DİYALEKTİK) NEDİR ?

1. İlk Çağ: İlk Çağ'ın Çin, Hint ve Yunan düşüncelerinde görünen sonsuz çeşitliliğin karşıt güçler taşıdığı ve
bunlarla oluştuğu sezilmişti. O zamanlar kuru-yaş, aydınlık-karanlık, sıcak-soğuk, boş-dolu vb. birbirlerine karşıt
sayılıyor ve bu karşıtların aynı şeyin değişik yüzleri olduğu ileri sürülüyordu. Bu karşıtlıklardaki çatışmanın bütün
değişmelerin itici gücü olduğu sezisi, en ilkel düşüncelerde bile belirmekteydi. İlkel dinlerin ana-baba-çocuk
olgusundan doğan kutsal üçlemeleri, Hegel'in tez-antitez-sentez diyalektiğinin ilk biçimidir. Yunan mitolojisindeki
Eros'un karşıtlık kardeşi Antero, gelişmenin karşıtların çatışmasıyla gerçekleştiği düşüncesini açıkça belirtir.
Diyalektik terimi ilkçağ Yunanlılarında 'tartışmacılık' anlamında kullanılıyordu ve bu bakımdan bütün bilgiciler
'eytişimci' sayılmıştı. Bu tartışmaların zamanla boşsöz oyunlarına dönüşmesi, insanlığın gerçeğe yaklaşmada en
parlak buluşu olan 'eytişim'in gözden düşmesine ve yüzyıllarca küçümsenmesine sebep oldu.s.105

2. Herakleitos: Eytişimin babası Herakleitos bu terimi bilmez ve kullanmazdı. Ama evrensel oluşmanın
karşıtların savaşıyla gerçekleştiğini ileri süren ve "bir şeyden birçok şey ve her şey" deyimiyle evrensel
bağımlılığı, değişme ve gelişmeyi, karşıtların birliğini ve aynılığını belirtir. Herakleitos'un kimi yerde saflıkla dile
getirdiği bu dahice sezişleri, yüzyıllarca sonra, bir başka büyük eytişimci olan Hegel'e "Herakleitos'un hiçbir sözü
yoktur ki lojiğime almamış olayım" dedirtecektir.s.105

3. Sokrates: Sokrates'e göre eytişim, bir doğurtma yöntemiydi. Sokrates bu yöntemle, bir tartışmada, karşıt
düşünceleri ortaya çıkarır ve bunları karşısındakine çözümleterek (sentezleterek N.) gerçeği doğurtmaya çalışırdı.
s.105

4. Zenon: Aristoteles'e göre eytişimin kurucusu Elealı Zenon'dur. Aristoteles Herakleitos felsefesinin eytişimsel
niteliğini görememiş ve kavramların çelişik yanlarını bulup ortaya çıkaran Zenon'u eytişimin kurucusu saymıştır.
Zenon, ünlü kanıtlarıyla karşısındakinin kabul etmiş olduğu ilkelerden yola çıkarak onu çürütme sanatı olarak
eytişimi kullanmıştır.
Aristoteles'e göre eytişim, yanlış sonuçlara götüren uslamlamalar mantığıdır. Kesin sonuçlara varamaz, kılı kırk
yararak olasılıklar üstünde dolaşıp durur. Aristoteles'in bu anlayışı, eytişimin yüzyıllar boyunca küçümsenmesini
gerektirmiştir.

5. Platon: Platon'a göre eytişim, duyulur bilgilerden duyulmayan idealara ulaşmak için çok yararlı bir sanattır.
"Bir varsayım kurulunca, sadece bundan çıkanı incelemek değil, aynı zamanda bunun karşıtından çıkanı da görüp
anlamak gerekir" Platon'a göre bir idea'yı başka idea'lardan bağımsız olarak düşünmek imkansızdır.
Antik Çağ Yunanlıları karşıt düşünceli iki kişinin konuşmasına dialogos, tartışmasına dialektike derlerdi.
Günümüzde kullanılan bilimsel dialektik kavramının bu eski anlamlarla hiçbir ilgisi yoktur (ilgisi vardır,
değişmiş, gelişmiştir N.).s.105

6. Orta Çağ: Orta Çağ'da eytişim biçimsel mantık anlamında kullanılmış, söz sanatına karşı tartışma sanatı olarak
Stoacılardan alınmıştır.

7. Rönesans: Rönesans'ta Nicolas de Cusa ve Giordano Bruno gibi düşünürler sonlu'yla sonsuz, eğri çizgi ile
doğru çizgi gibi karşıtların birbirleriyle uzlaştıklarını ileri sürmüşlerdir.

8. Kant: Kant, eytişimi, Aristoteles düşüncesine uygun olarak, olumsuz anlamda kullanmış, ona göre eytişim bir
yanlış düşünme mantığıdır.

9. Fichte: Herakleitos,-Sokrates-Platon'dan sonra, Aristoteles'in gözden düşürdüğü eytişimi ustaca kullanan ilk
düşünür Fichte'dir. Fichte'ye göre bilgi, karşıtlıkları aşarak oluşur. Bir şeyi bilmek demek, önce onu görmek, sonra
onu başkalarından ayırt etmek ve daha sonra da onu başkalarıyla birlikte tanımak demektir.

10. Schellin: Alman idealizminin büyük üçlüsünün ikinci düşünürü Schelling, eytişimi, Fichte'nin düşünsel
sürecinden doğal sürece aktarır ve doğal gelişmenin yasası yapar. Ona göre sadece bilgi değil, doğa da karşıtlıkları
aşarak gelişir.s.106

1
Eytişim (Diyalektik) Nedir
Hazırlayan / Düzenleyen NUMAN KARACA

11. Hegel: Hegel, Herakleitos'tan beri ve ondan üstün düzeyde, eytişimin evrenselliğini ortaya koyan ilk büyük
düşünürdür. Hegel'e göre bilgisel süreçle doğasal süreci kapsayan ve bir 'düşünce'den ibaret olan 'saltık varlık'ın
gelişme süreci eytişimle gerçekleşir. Her sav, karşı sav'ıyla yadsınarak bireşime (sentez) ulaşır. Saltık varlık, önce
açılarak doğalaşmış ve insana kadar gelen bir evrim sonunda gelişme sürecini insansal bilinçte sürdürmüştür. Bu
gelişme, 'saltık varlık'ın kendi bilincine ulaşmasına dek sürecektir. Saltık varlık (düşünce, fikir) ilkin insan
bireyinde uyanmıştır, sonra başka 'ben'lerle bağıntılı olan bir kültür düzeyine atlayarak gelişmiş ve kendi özüne
uygun bir evreni gerçekleştirmiştir. Daha sonra da kendisinin bilincine ulaşarak felsefe, din ve sanat gibi saltık
değerleri gerçekleştirmiştir.

Hegel, idealist bir düzeyde kalmakla beraber, eytişimin bütünsel mekanizmasını sergilemiştir. Ne var ki
Hegel'deki bu bütünsellik çevrimsel ve tamamlanmış bir bütünselliktir. Oysa doğasal ve toplumsal yaşam, hiç bir
zaman bu çevrimsel bütünselliğe sığmayarak sürüp gitmektedir. Hegel'e göre, değil insan bilinci, insansız ve
nesnel bir dünya varolmadan önce 'saltık' bir 'düşünce' vardı. Her şey bu 'saltık düşünce' den oluştu. Bu, pratikle
doğrulanamayan ve asla doğrulanamayacak olan bir varsayımdır ki Hegel öğretisinin çürük yanını dile getirir.
Doğadan daha önce varolan ve eytişimsel yöntemle gelişerek doğalaşan ve insan bilincinde kendisini bulan bu
'saltık varlık' felsefesel bir 'Tanrı'dan başka bir şey değildir. Bilindiği gibi düşünce, doğasal bir evrimin sonucu
olarak insan varlığında gerçekleşmiştir. Başlangıcı bu sonuçla açıklamaya kalkmak, babayı çocuğuyla açıklamaya
kalkmak demektir. Bu halde, her ne kadar doğasal ve bütünsel evrimi kapsadığı ileri sürülse de, Hegel'in eytişimi,
kurgusal bir başlangıçla kurgusal bir son arasında kalan 'salt düşüncenin gelişme yasasıdır'.
Hegel, bunu, 'Mantık Bilgisi' adlı yapıtının birinci kitabının girişinde şöyle anlatır: "Bilgide ilerlemeyi
gerçekleştirmek için gereken tek şey bu mantık yasasını kavramaktır. Bu mantık yasasına göre olumsuz aynı
zamanda olumludur ya da karşı duyulan her neyse yoklukta sıfır olmaz, sadece özünün yadsınmasında sıfır olur.
Sonuç şudur ki yadsıma, belli bir yadsıma olmakla aynı zamanda belli bir içerik taşır. Bu içerik yeni bir anlayıştır,
yeni bir kavramdır; ama öncekinden daha yüksek, daha zengin bir kavram. Çünkü yadsınmasıyla, yani karşıtıyla
zenginleşmiştir; onu içermektedir, hem de kendisinden fazla olarak -çünkü hem kendisini hem de karşıtını-
içermektedir. İşte kavramlar sistemi böyle oluşur. Her türlü dış müdahaleden bağımsız olarak kesintisiz bir akışla
böyle gelişir".

Buna karşı, 'Felsefe Tarihi Üstüne Dersler' adlı yapıtında da şöyle der: "Genellikle dialektik dış dialektiktir,
'devim'le 'devimin kavranması' birbirinden ayrıdır. Birincisi nesnelere bakmanın, onların nedenlerini göstermenin
bir yoludur. İkincisiyse nesnenin içten düşünülmesidir. Nesne kendisi için, dış ilişkilere ve yasalara bağlı olmadan
ele alınır. Nesnenin içine girilir ve gözlemlenir. Nesnenin içinde kendi iç belirlenimlerine göre düşünülür. Böylece
nesne kendisini aşar, karşıt belirlenimler taşıdığını ve ancak kendisini böylelikle aştığını gösterir."
Bu yüzdendir ki, eytişim ustalarından biri şöyle demektedir: " Dünya, yani doğal, tarihsel, anlıksal her şey ilkin
Hegel'de bir süreç olarak, yani sürekli devim, dönüşme, değişme, gelişme içinde tasarımlanmıştır".

Hegel de, bir ölçüde Kant, Fichte ve Schelling gibi 'bilme'yle ilgili 'eylem'in gerçek özdeksel temelini
göremiyordu. Bu yüzdendir ki, üstün ve hayranlık verici başarılarına rağmen, diyalektik anlayışı yetersiz ve sınırlı
kalmıştır. Düşünceye diyalektiği getirmiş olan Hegel, ne yazık ki diyalektik bir düşünceyle düşünememiştir,
düşünme yöntemi metafizik kalmıştır. Hegel'in güçlü yanı, bu düşünce sürecinin gelişmesinde eytişimsel mantığın
temellerini atarak biçimsel mantığın engelleyici egemenliğine son vermiş olmasıdır. Eytişimsel özdekçiliği
hazırlayan, Hegel'in bu çok üstün aşamasıdır. 'Çelişmeli oluş' un gerçekliğini meydana koyan Hegel'in eytişimi,
doğasal, bilinçsel oluşun kendi felsefesinde son bulduğu büyük çelişmesinden temizlenmekle eytişimsel
özdekçiliğin temelleri atılmıştır. Daha açık bir deyişle, eytişimsel özdekçiliğe, Hegel'in çelişmesi aşılarak
varılmıştır.s.106,107

12. Feuerbach: Alman düşünürü Feuerbach, düşüncecilikle eytişimsel özdekçilik arasında bir düşünsel köprü
olmuştur. Feuerbach'ta kaba özdekçilik, eytişimsel bir yola yönelmiştir. Ona göre, din, insanın kendi kendisine
gösterdiği bir saygıdır. Ne var ki insan bu erdemini, din adı altında kendisine yabancılaşarak, kendisinin dışında
geliştirmiştir. Felsefe insana bu çelişmeyi aşmayı öğretir ve insan bu çelişmeyi aşarak dinin insanlar arası bir
bağıntı olduğunu anlar. Bu özdeksel ve eytişimsel aşma insanı geliştirir. Din'in gerçeği aşk'tadır. Önceleri insanlar
kendi niteliklerinin fantastik yansımaları olan tanrılar yaratmışlardı, Tanrılar insanlık düzenini kurmaya
yetmediler. Oysa bu düzeni kuracak olan, insanın başka insanlara karşı duyduğu bağlılıktır. Bu bağlılık en yetkin
biçimine aşk'ta ulaşır. Cinsel aşk, bu duygusal insan bağlılığının en yoğunlaşmış biçimidir. İnsanlar arasındaki
bütün sorunlar aşkın gücüyle çözülecektir. Varlık yapısının temeli 'özdek'tir ama kendisi 'düşünce'dir…

2
Eytişim (Diyalektik) Nedir
Hazırlayan / Düzenleyen NUMAN KARACA

Görüldüğü gibi, Feuerbach'ın özdekçiliği sonunda gene idealizme varan bir özdekçiliktir ve Hegelciliğin bir başka
çeşididir. İnsanın Tanrı'ya tapmasını yasaklayan özdekçi Feuerbach'ın karşısında, insanın insana tapmasını
buyuran düşünceci Feuerbach yer alır. Feuerbach "özdekçilikle geride beraberim ama ileride beraber değilim "
der. Engels'de şöyle demektedir: "Feuerbach'ın gerçek idealizmi onun din felsefesinde ve törebiliminde görülür.
Feuerbach dini asla ortadan kaldırmak istemez. İstediği onu geliştirmektir. Felsefenin kendisi dinin içinde
erimelidir."s.107

13. Eytişimsel ve Tarihsel özdekçilik: Eytişimsel ve tarihsel özdekçi felsefe 'eytişim'in doğasal, toplumsal ve
bilinçsel bütün alanları kapsayan evrensel niteliğini keşfetmiş ve tüm ayrıntılarıyla açık seçik sergilemiştir.
'Teori'yle 'pratik'in eytişimsel birliğinden doğan bu eşsiz başarı, 'eski'yi korumaya çalışan 'metafizik dünya
görüşü'nün yerine 'yeni'ye katılan 'eytişimsel dünya görüşü'nü getirmiştir. Bu yeni dünya görüşü, insanlık
tyarihinin gerçeğe yanaşma sürecinde en büyük 'aydınlanma'dır. Karşıtların çelişerek çatışması ve bu çatışma
sonunda aşılması yoluyla, teksözle etytişimsel olarak gelişen doğa, bilinç ve toplum olgularının gerçeğine ancak
eytişimsel bir bakışla varılabilirdi. Eytişim, hem evrensel bütünlüğün 'gelişme yasası' hem de bu gelişmenin
'inceleme yöntemi'dir. Oysa eytişim, Herakleitos'un parlak sezişlerinden Hegel'in ökece açıklamalarına kadar,
'eytişim yöntemi'yle değil, 'metafizik yöntemi'yle incelenmiş; bu yüzden bulanık, varsayımsal, kuramsal ve
bilimdışı kalarak öz benliğine kavuşamamıştır. Eytişimsel ve tarihsel özdekçi öğreti, gerçeğin, doğasal evrimin
insanlı döneminde, bir ucu özdekte ve bundan ötürü pratikte, öteki ucu bilinçte ve bundan ötürü kuramda bulunan
ikili karakterini aydınlığa çıkarmakla eytişimin Hegelci metafizik evrensel karakterini ortaya koymuştur.
İnsanlığın bilim ve pratikle bağlantı kuramayan tekyanlı bilinç ve kuram evresinde metafizik dünya görüşü nasıl
zorunlu olmuşsa, bilim ve pratikle bağıntı kurulan bu çokyanlı evresinde de eytişimsel dünya görüşü öylece
zorunludur. Bilimin gelişmesiyle kendini sınırlamayan ve başıboş bir özgürlük içinde alabildiğine pratik gerçekten
uzaklaşan düşünce, zorunlu olarak metafiziği gerektirmiştir. Her an gelişen bilimle sınırlanan ve bilimsel pratikle
kendini denetleyerek gelişme yoluna giren düşünce de böylece zorunlu olarak eytişimi gerektirmektedir.
Eytişimsel ve tarihsel özdekçiliğe göre eytişim, metafiğin tam karşıtıdır. "Benim eytişimim temelde
Hegel'inkinden yalnız farklı değil, ona taban tabana karşıttır. Hegel'e göre, ide adı altında bağımsız bir özne haline
dönüştürdüğü düşünce süreci gerçek dünyanın yaratıcısıdır ve gerçek dünya idenin yalnızca dış görünüşünü
meydana getirir. Bana göre ise tam tersine, ide, insan zihninin yansıttığı ve düşünce biçimlerine dönüştürdüğü
özdeksel dünyadan başka bir şey değildir". "Bütün doğa,en küçük şeyden en büyüğüne, bir kum taneciğinden
güneşe, ilk canlı hücreden insana kadar sürekli bir meydana geliş ve yok oluş, sürekli bir akış, durmayan bir
devim ve değişme içindedir. Nesnel denen eytişim, bütün doğada geçerlidir. Öznel denen eytişim, yani eytişimsel
düşünce ise bütün doğada zıtların karşıtlığından doğan devimin geçerliğini yansıtır. Düşünce ve bilinç, insan
beyninin ürünleridir. İnsan da doğanın bir ürünüdür, doğal çevresinde doğayla birlikte gelişmiştir. Bundan şu
doğal sonuca varılır ki, insan beyninin ürünleri-ki sonuç olarak onlar da doğanın ürünleri demektir-doğayla
çelişme halinde değil, doğanın bütünüyle uygunluk halindedir".
Eytişim, doğayı, toplumu ve düşünceyi karşıtlıklarının çatışarak aşılmasıyla durmaksızın devindiren ve geliştiren
bir süreç'tir.
Demek ki doğanın işleyiş mekanizmasıdır, toplumun geliştirici gücüdür, düşüncenin gerçeğe varmak için
kullanabileceği tek bilimsel yöntemdir.
Özdekçi eytişime gelinceye kadar metafizik düşünce, ister idealist ister materyalist yönde olsun, ne doğayı, ne
toplumu ve ne de düşünceyi çözümleyememişti. Doğa nedir ve nasıl işler, toplum nedir ve neden böyledir,
düşünce nedir ve insan neden böyle düşünür? Bütün bunlar saçmasapan nedenlere bağlanıyor, hayal ürünü
varsayımlarla açıklanmaya çalışılıyordu. Tarihte ilk kez insan neden insan olduğunu ya da olması gerektiğini
anlamıştır.

Eytişimin üç büyük yasası özdeksel doğadan, tarihsel toplumdan ve bilinçsel düşünceden gözlemlenerek
şöylece saptanmıştır:

Her olay ve olgudaki gelişmenin o olay ve olgunun iç gelişmelerinden (çelişmelerinden N.) doğan kendiliğinden
bir devimle gerçekleştiğini açıklayan 'karşıtların birliği ve savaşı yasası',
Her olay ve olgudaki gelişmenin sayıca çoğalmaların birdenbire nitelik değişmesini gerektirmesiyle
gerçekleştiğini açıklayan 'nicelikten niteliğe geçiş yasası',
Her olay ve olgudaki gelişmenin eskinin olumlu yanlarını özümseyen bir yenileşmeyle gerçekleştiğini açıklayan
'olumsuzlanmanın olumsuzlanması yasası'

3
Eytişim (Diyalektik) Nedir
Hazırlayan / Düzenleyen NUMAN KARACA

Doğanıni toplumun ve düşüncenin işleyiş mekanizmasını açıklayan bu üç büyük eytişim yasası şu eytişimsel
yasalarla tamamlanır:

1. Özel ve genel
2. İçerik ve biçim
3. Öz ve olgu
4. Neden ve sonuç
5. Zorunluk ve rastlantı
6. Olanak ve gerçeklik
7. Tümel ve tekil
8. Görünüş ve gerçek
9. Kuram ve kılgı
10. Soyut ve somut
11. Mantıksal ve tarihsel vb. gibi bağımlı ulamlar arasındaki eytişimsel bağlılığı açıklayan yasalar

Eytişimin iyice kavranabilmesi için özellikle şu kavramların açık seçik bilinmesi gerekir:

1. Özdek
2. Devim
3. Bilinç
4. Oluş
5. Yasa
6. Zaman ve uzay
7. Bilgi
8. Kuram ve eylem

Eytişim, nesnel gerçekliğin gelişme yasası olmakla 'nesnel eytişim' ve nesnel gerçekliğin insan bilincinde
yansıması olmakla 'öznel eytişim' olarak adlandırılır.

Derleyen: Sosyolog Ömer YILDIRIM


Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf "Felsefeye Giriş" ve 3. Sınıf "Çağdaş Felsefe Tarihi"
Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); "Felsefe Sözlüğü" Orhan Hançerlioğlu.

*****************

You might also like