Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 9

IV.

HAFTA
1066’daki Norman istilası İngiltere’yi bir Norman
krallığına dönüştürmüştü. Bu çerçevede Fransa’daki
Normandiya toprakları İngiltere krallarının Fransa tahtı
üzerinde hak iddia etmelerine sebebiyet verdi. İngiltere ve
Fransa arasında bu sebeple 1337’de başlayan mücadele
1453’de sonuçlanacak ve bu mücadele “yüzyıl savaşları”
olarak adlandırılacaktır. Mücadele siyasal anlamda bu
kadar uzun bir dönem sürse de, askeri çatışma dönemleri
fasılalarla ortaya çıkmıştır. Başlarda İngilizlerin başarılarına
sahne olan savaşlarda daha sonra Fransızlar başarılı
olmuştur. İngilizler Calais dışındaki Fransız topraklarından
çekilmek zorunda kalmışlardır.
Fransa’daki yenilgiden sonra bu sefer İngiltere
kendi içindeki büyük bir mücadeleyle karşı karşıya
kalmıştır. İngiliz tahtına kimin oturacağına yönelik
mücadele York ve Lancaster hanedanlarını karşı
karşıya getirmiş, her iki ailenin de gül armasını
kullanması nedeniyle bu mücadele “güller savaşı”
olarak adlandırılmıştır. Yaklaşık 30 sene süren bu
mücadele York Ailesinden Henry’nin kral olması ve
Lancaster ailesinden bir kraliçe seçmesiyle
çözülmüştür. Böylece İngiltere’de Tudor dönemi
başlamış ve İngiltere 16. Yüzyılda Avrupa’nın en önemli
güçlerinden biri haline gelmiştir.
Yüzyıl savaşlarından başarıyla ayrılan Fransa hızla
güçlenmeye başlamıştır. XI. Louis’in 1461’de tahta
çıkmasıyla birlikte Fransız monarşisi feodalizmi tasfiye
etme ve mutlak monarşi kurma yolunda önemli adımlar
atmaya başlamıştır. Askeri sivil bürokrasinin
güçlendirilmesi, kamu hazinesinin güçlendirilmesi
yönünde atılan adımlar XI. Louis’in ardılları olan XII. Louis
ve I. François’in daha cüretkar bir dış politika izlemesini
sağlamıştır. Fransa’nın İtalya’ya müdahalesi ise Fransa ile
Habsburg İmparatorluğu arasında Avrupa’nın kontrolü
yönünde büyük bir mücadelenin başlamasına neden
olmuştur. 16. Yüzyılın ilk yarısı Fransa Habsburg
mücadelesine sahne olmuş, Osmanlıların da dahil olduğu
diğer aktörler bu mücadelede zaman zaman yer almışlardır.
İspanya tahtına oturacak olan Johanna’nın Kutsal
Roma Germen İmparatorluğu’nun varisi Philip’le evlenmesi
İspanya hanedanıyla Habsburg hanedanını akraba haline
getirmişti. Johanna’nın akli dengesinin bozulması üzerine
oğlu Charles İspanya tahtına oturdu. Önce babasının sonra
da dedesinin ölümüyle Kutsal Roma Germen
imparatorluğu tahtına da oturdu. İki büyük devletin tacını
birlikte taşıyan V. Charles 16. Yüzyılın en önemli
monarklarından biri haline geldi. İspanya’nın sömürge
imparatorluğunu genişletmesi ve yeni kıtalardan akan
zenginlikler İspanya’nın ekonomik, siyasal ve askeri gücünü
muazzam ölçülerde arttırdı.
Fransa’yla giriştiği mücadeleyi kazanan V. Charles,
I. François’le ittifak kuran I. Süleyman’a karşı aynı
başarıyı gösteremedi. İki devlet özellikle Macaristan’ın
ele geçirilmesi yüzünden karşı karşıya geldilerse de
kesin bir sonuç alınamadı. V. Charles 1555’te ani bir
kararla tahtan feragat ederek topraklarını kardeşi
Ferdinand ve oğlu II. Philip arasında paylaştırdı.
Ferdinand Avusturya ve geleneksel Kutsal Roma
Germen imparatorluğu topraklarını alırken, II. Philip’e
İspanya tahtı verildi. Böylece Habsburglar iki büyük
krallığı da kontrol eden fakat ayrışan bir hanedana
dönüştüler.
15. Yüzyılın başında Fransa’nın müdahalesi sonucunda
İtalyan coğrafyası çok yoğun bir diplomatik ve askeri
mücadeleye sahne oldu. İtalya’nın çok aktörlü devletler
sistemi ve diplomasinin gelişmesi, mücadelenin sadece
askeri değil aynı zamanda diplomatik bir boyut da
kazanmasını sağladı. Burada gelişen “güç dengesi” anlayışı
günümüze uzanan bir biçimde dünya siyasetinin temel
olgularından biri haline geldi. Diplomasinin kazandığı
önem binlerce yıldır devam eden “ad hoc” anlayış yerine
“sürekli” diplomasi anlayışının yerleşmesinde ve modern
diplomasinin temellerinin atılmasında kendini
göstermektedir.
Avrupa’da 16. Yüzyılın başında mutlakiyetçi
monarşilerin yükselişine paralel olarak hız kazanan güç
mücadelesi, Protestan hareketinin ortaya çıkışıyla başka bir
boyut kazandı. Güç mücadelesi, yeni ortaya çıkan mezhep
çatışmalarını hem etkiledi hem de bu yeni çatışma
ekseninden etkilendi. Protestanlar ve Katolikler arasındaki
mücadele bir süre Katolik devletlerle Protestan devletler
arasındaki mücadeleye dönecek, Avrupa devletler sistemi
yeniden şekillenecektir. Fakat çok kısa bir süre sonra şu da
ortaya çıkacaktır ki, devletler bu mezhep mücadelesinde
çıkarları çerçevesinde politikalar izleyecekler, dini etkenler
çok daha belirgin biçimde seküler etkenlerin gerisinde
kalacaktır.
Mezhep savaşlarının kendisini en açık bir biçimde
gösterdiği yer Alman coğrafyası oldu. Bunun da temel sebebi
siyasal iktidarın en çok parçalanmış olduğu yer olmasıydı.
Merkezileşmenin daha ileri aşamalarında olan İngiltere, Fransa,
İspanya, İsveç gibi ülkelerde egemen gücün mezhepsel tercihini
topluma dayatması çok daha kolay olmuştu. Alman
coğrafyasında çoğu prens Protestanlığı benimsemişti. Bu
prensler Habsburglara karşı ittifak yapma kararı aldılar.
Danimarka’nın ve hatta Katolik Fransa ve Müslüman Osmanlı
İmparatorluğu’nun da desteklediği Protestan birlik V. Charles’ı
antlaşmaya razı olmak zorunda bıraktı. 1555’te imzalanan
Ausburg Anlaşmasıyla mezhep savaşları döneminin ilk aşaması
sona erdi. Bu antlaşmayla benimsenen “cuius regio, eius religio”
(hükümdar hangi dindense tebaası o dindendir) ilkesi bir
süreliğine barışı getirdi.

You might also like