Si̇sleri̇n Arasinda Aşk

You might also like

Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 1

SİSLERİN ARASINDA AŞK

İstanbul Pogromu’nun üzerinden yüz yıl geçmişti. Yüz yılda ırkçılığın bitmiş olmasını,
en azından gözle görülür şekilde azaldığını bekliyor olabilirsiniz fakat ikisi de olmamıştı.
İnsanlar gittikçe daha fazla yabancı düşmanı olmuşlardı. Göçün ve mülteciliğin ana
sebeplerinden biri olan savaş, insanların birbirine karşı daha tahammülsüz olmasına neden
oluyordu. Milliyetçiliğin içi boşaltılmış, farklılığa düşmanlığa evrilmişti. Buna bir örnek
vereceksem Onur Ayı’ndan bahsedebilirim. Besledikleri nefret o kadar had safhadaydı ki
eşcinsellerin eğlenerek yürüdükleri, gerçek renklerini ortaya korkusuzca çıkardıkları bir aylık
zaman dilimi Stonewall’a dönmüştü. New York 1969’unda polise atılan ilk tuğla sadece
kendisini olduğu gibi var etmek isteyen eşcinsel bireylere dönmüştü. 1955 İstanbul’unda
çoğunluğu Rum olan azınlığa neler yapıldıysa şimdi eşcinsellere tüm dünyada o yapılıyordu.
İnsanların düşünce yapısı olarak bu kadar geriye gitmesinin sebebiyse, sosyal medya
bağımlılığıyla gelen araştırma yetilerini kaybetmeleriydi. Artık insan nüfusunun çoğu kitap
okumuyor, on saniyeden uzun videoları izleyemiyordu. İşsizlik, hırsızlık, cahillik, enflasyon,
şiddet… Hepsi had safhadaydı. İnsanların çoğu böceklerle ya da çöpteki atık, çürümüş
gıdalarla besleniyor; bu sebeple hastalanıp ölüyorlardı. Sağlığa erişim sadece üst tabaka için
mümkündü. İnsanlar enflasyon, iklim krizi, kadın düşmanlığı, homofobi ve savaştan kaçıp
daha iyi bir yaşam sürmek için yasal yahut yasal olmayan yollarla göç ediyorlardı. Durumun
değişmemesi yetmezmişçesine bir de ırkçılığa uğruyorlardı. Eğer 2055 dünya distopyasını
zihninizde yeterince canlandırabildiysem sizleri karakterlerimizle baş başa bırakmak isterim.

Asıl kızlarımızdan olan Selin Pera Müzesi’nin yolunu tutmuştu. Evine oldukça
yakındı, yaklaşık on beş dakika kadar yürüyecekti sadece. İstiklal Caddesi’ne vardığında
kıvırcık kumral saçları, ela badem gözleri olan bir kadın Pera Müzesi’nin nerede olduğunu
sordu. “Ben de oraya gidiyorum, dilerseniz benimle gelebilirsiniz.” cevabını verdi, sessizce
müzeye doğru yürümeye başladılar. “Bu arada ben Eleni Vasiliou, sizin isminiz ne?”
sorusuyla sessizliği bozdu. “Selin Kara ben de. Turist misiniz?” “Yunanistan’dan Mimar
Sinan Üniversitesi’nde Osmanlı’da Resim Sanatı üzerine yüksek lisans yapmak için geldim,
peki ya siz?” “Ben buralıyım, İstanbul Üniversitesi’nde Antik Yunan hakkında yüksek lisans
yapıyorum ben de.” muhabbetleri böyle sürüp gitti. Muhabbetlerine müzede devam
ederlerken bir yandan eserleri yorumluyorlardı.

You might also like