Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 8

Felsefe Sınavı Çalışma Kağıdı

Bilgi felsefesi bilginin kaynağı hakkında görüşler bunlar ile ilgili açıklama ve 1 tane
temsilcisi

Rasyonalizm: Bilgi akıldan gelir. Temsilcisi: René Descartes

Empirizm: Bilgi duyusal deneyimden gelir. Temsilcisi: John Locke

Kritisizm: Bilgi duyular ve aklın işbirliği ile elde edilir. Temsilcisi: Immanuel Kant

Apriorizm: Bilgi deneyimden bağımsız olarak doğuştan gelir. Temsilcisi: Gottfried


Wilhelm Leibniz

Pozitivizm: Bilgi bilimsel yöntem ve deneylerle elde edilir. Temsilcisi: Auguste Comte

Entüisyonizm: Bilgi sezgilerden gelir. Temsilcisi: Henri Bergson

Pragmatizm: Bilginin doğruluğu pratik sonuçlarına bağlıdır. Temsilcisi: William James

Fenomenoloji: Bilgi bilinçli deneyimlerden gelir. Temsilcisi: Edmund Husserl

Bilim felsefesi indirgemeci ve bütüncül yaklaşım açıklaması ve 1 temsilcisi

İndirgemeci Yaklaşım: Karmaşık sistemleri ve olguları daha basit bileşenlerine ayırarak


inceleme yöntemi. Temel ilkeler ve basit bileşenler aracılığıyla sistemi anlama.

Savunucuları: Isaac Newton, Francis Crick ve James Watson


Bütüncül Yaklaşım: Karmaşık sistemleri ve olguları bütün olarak, bileşenlerin
etkileşimleri ve bağlamları içinde inceleme yöntemi. Sistemin tüm özelliklerini ve
sinerjilerini anlama.

Savunucuları: Aristoteles, Ludwig von Bertalanffy

Din felsefesinin dini ele alış şekli(sayfa 101) açıklama verilip sorulabilir yada farklı
şekilde

Rasyonel olmak: Aklın ilkelerine göre akıl yoluyla dinin araştırılmasıdır.

Tutarlı olmak: Dinin ne olduğu ve dine ait konular incelenirken ele alınan hususların
çelişki içermeden incelenmesi, bilgi

üretilmesi anlamına gelir.

Nesnel olmak: Dinî konuların felsefi bakışla ele alınırken tarafsız olarak incelenmesi ve
sonuçlara ulaşılmasını ifade eder. Din felsefesinde tek bir din değil, bütün dinler ele
alınır, incelenir. Bu inceleme akli bir yaklaşım çerçevesinde gerçekleştirilir; bir dinin
inanç sistemini haklı kılma çabası yoktur.

Eleştirel olmak: Dine felsefi olarak yaklaşmanın bir özelliği de eleştirel bir bakış açısının
olmasıdır.

Teoloji ve din felsefesinin özellikleri

Teoloji

Açıklama: Teoloji, belirli bir dini inancın öğretilerini ve doktrinlerini sistematik olarak
inceleyen bir disiplindir. Teologlar, dini metinleri, öğretileri ve gelenekleri yorumlayarak,
dinin temel inançlarını ve pratiklerini açıklar ve savunurlar.
Özellikler:

İnanç Temelli: Teoloji, belirli bir dini inanç sistemine dayalıdır ve genellikle bu inancın
içinde kalır. Teologlar, kendi dini inançlarının doğru olduğunu varsayar ve bu inançları
daha derinlemesine anlamak ve açıklamak için çalışırlar.

Kutsal Metinlerin Yorumu: Teologlar, kutsal metinleri (örneğin, İncil, Kuran, Tora)
inceler, yorumlar ve bu metinlerden dini öğretiler çıkarır. Metinlerin tarihsel, dilbilimsel
ve kültürel bağlamları üzerinde çalışırlar.

Doktrin Geliştirme: Teoloji, dini doktrinlerin sistematik bir şekilde geliştirilmesi ve


açıklanmasıyla ilgilenir. Bu, Tanrı'nın doğası, insanın kurtuluşu, ahiret, ibadet ve etik gibi
konuları kapsar.

Dini Eğitim ve Öğretim: Teoloji, dini liderlerin, rahiplerin, imamların ve diğer dini
görevlilerin eğitiminde önemli bir rol oynar. Dini topluluklara rehberlik etmek için gerekli
bilgileri sağlar.

İçsel Diyalog: Teoloji, bir dinin içindeki farklı görüş ve yorumlar arasında diyalog kurar.
Bu, mezhepler arası anlaşmazlıkların çözülmesine yardımcı olabilir.

Temsilcileri:

- Thomas Aquinas: Ortaçağ Hristiyan teologlarından biridir ve "Summa Theologica" adlı


eseriyle Hristiyan doktrinlerini sistematik bir şekilde ele almıştır.

- Al-Ghazali: İslam teolojisinde önemli bir figürdür ve "İhya'u Ulum'id-Din" adlı eseriyle
İslam'ın temel öğretilerini açıklamıştır.

Din Felsefesi
Açıklama: Din felsefesi, dini inançları, pratikleri ve kurumları felsefi bir perspektiften ele
alır. Din felsefesi, dinin doğasını, mantığını ve doğruluğunu eleştirel ve analitik bir
şekilde inceler.

Özellikler:

Eleştirel ve Analitik Yaklaşım: Din felsefesi, dini inançları ve pratikleri eleştirel bir
şekilde inceler. Bu, dini iddiaların mantıksal tutarlılığını, epistemolojik temellerini ve
etik sonuçlarını değerlendirmeyi içerir.

Kapsayıcı Perspektif: Din felsefesi, herhangi bir belirli dini inanç sistemine bağlı
kalmadan, genel olarak din olgusunu inceler. Bu, farklı dinler arasındaki
karşılaştırmaları ve genel dini kavramların analizini içerir.

Metafizik ve Epistemolojik Sorular: Din felsefesi, Tanrı'nın varlığı, ruhun ölümsüzlüğü,


mucizeler ve ahiret gibi metafizik sorularla ilgilenir. Ayrıca, dini bilginin doğası ve
kaynağı gibi epistemolojik soruları da ele alır.

Ahlak ve Din İlişkisi: Din felsefesi, dini inançların ahlaki değerlere ve pratiklere nasıl etki
ettiğini inceler. Dinin ahlakın temeli olup olmadığını ve dini etik sistemlerin seküler etik
sistemlerle nasıl karşılaştırılabileceğini tartışır.

Dini Çeşitlilik: Din felsefesi, farklı dinlerin inanç ve pratiklerini karşılaştırmalı olarak
inceler. Bu, dinlerin ortak noktalarını ve farklılıklarını anlamaya yönelik çalışmalar içerir.

Temsilcileri:

- Immanuel Kant: Dini inançların ahlaki temelleri ve rasyonel gerekçeleri üzerine önemli
çalışmalar yapmıştır.

- William James: Dini deneyimlerin psikolojik ve felsefi boyutlarını ele almış ve "Dini
Deneyimlerin Çeşitliliği" adlı eseriyle tanınmıştır.
Siyaset felsefesi ideal bir düzenin olabileceğini reddeden ve kabul eden
düşünceler ve temsilcileri

Reddedenler

Sofistler: Sofistler, Antik Yunan felsefesi içerisinde görüşlerini ortaya koymuş


düşünürlerdir. Bunlar genelgeçer olan bir yapı olmadığını düşünürler. Dolayısıyla ideal
bir yapının da olamayacağını savunurlar. Bu ekolün önemli düşünürleri Protagoras ve
Gorgias’tır. Evrensel bir ilkeden, bilgiden, ahlaktan bahsedilemeyeceğini düşünürler.
Bunların düşünce sistematiğinde, ideal diye bir kavramdan, olgudan, gerçeklikten
bahsedilemez. Dolayısıyla ideal bir devlet düzeninin olamayacağını savunurlar.

Temsilcileri: Gorgias,Protagoras

Anarşizm: Anarşizme göre kötülüklerin meydana gelme sebebi, insanın siyasi olarak
baskı altına alınması ve üzerinde sürekli bir siyasi kontrolün olmasıdır. İnsanların kendi
özlerini özgürce ortaya koyabilmeleri ve siyasi otoritenin yarattığı eşitsizlik durumundan
kurtulabilmeleri için devlet de dâhil olmak üzere her türlü otoritenin ortadan
kaldırılması gereklidir. Siyasi kurumlar adaletsizliğe yol açmaktadırlar. Yöneticilerin ve
yönetilenlerin olduğu siyasi sistem onlara göre olmamalıdır.

Temsilcileri:Henry David Thoreau, Josiah Warren ve Murray Rothbard

Nihilizm: Nihilizm siyasi, ahlaki, toplumsal bütün değerleri reddeder. Reddediş üzerine
kurulu bu düşünce sistematiğinde ideal bir düzenin olamayacağı kabul edilir. Onlara
göre her türlü otorite, insanın özgürlüğünü engellemeye çalışır. Nihilizme göre insanın
kendi özgürlüğünü gerçekleştirmesi için bu tür engellerden kurtulması gerekir. İnsan
kendi özgürlüğünü elde edebilir. Bunun için insanın özgürlüğünü elde etmesinde büyük
bir engel olan devletin olmaması ve hatta ortadan kaldırılması gereklidir.
Temsilcileri:Friedrich Nietzsche, Fyodor Dostoyevski

Kabul edenler

Adam Smith ekonomik liberalizmin temellerini atan düşünürdür. İktisadi yapı içinde
bireyi ön plana çıkaran bu yaklaşımın benimsediği temel ilke “Bırakınız geçsinler,
bırakınız yapsınlar.”dır. İktisadi liberalizmde bireyin teşebbüslerine müdahale
edilmemesi gerektiği anlayışı benimsenir. Serbest ticaret ve rekabetin temel değerler
olduğu iktisadi liberalizmde, bireyler kendi çıkar ve kazançları için mücadele ettikçe
toplum gelişecek, zenginleşecektir. Çünkü bireyler de zenginleşeceklerdir. İktisadi
liberalizm, devletçi ekonomik anlayışın karşısında yer alır.

Temsilcileri:Adam Smith

John Locke siyasi liberalizmin kurucusu olarak karşımıza çıkan düşünürdür. Locke,
bireyin haklarını, özellikle özgürlük ve mülkiyet haklarını temele alır. O, devletin
gücünün sınırlandırılması gerektiğini savunur. Eğer devletin gücü sınırlandırılmazsa bu,
bireyler üzerinde bir baskı aracı durumuna gelir. Güçler ayrılığı ilkesi ve hukukun
egemenliği anlayışı aracılığıyla devletin yetkisinin sınırları belirlenir. Böylece devlet
sınırsız, keyfi ve adaletsiz bir şekilde bireyin özgürlüğüne ve mülkiyet hakkına müdahale
edemez.

Temsilcileri:John Locke

Sosyalizm: Sosyalizm, ekonomik eşitsizlikleri ve sosyal adaletsizlikleri azaltmayı


amaçlayan bir siyasi ve ekonomik doktrindir. Temel prensipleri arasında toplumsal
eşitlik, toplumsal işbirliği ve devlet müdahalesi bulunur.Sosyalizm, kapitalizmin
eleştirisi ve toplumsal adaletin sağlanması için mücadele eder, bireyler arasındaki
eşitsizlikleri azaltmayı, sosyal refahı artırmayı ve toplumun daha adil bir şekilde
yönetilmesini hedefler.

Temsilcileri: Karl Marx, Friedrich Engels, Rosa Luxemburg ve Vladimir Lenin

Korku ütopyları ve istenen ütopyalar


Korku Ütopyaları

Korku ütopyaları, genellikle totaliter veya otoriter rejimleri tasvir eder. Bu tür ütopyalar,
bireylerin özgürlüklerinin kısıtlandığı, devletin baskıcı olduğu ve toplumun kontrol
altında olduğu sistemleri betimler. Totalitarizm, faşizm ve distopik toplumlar, korku
ütopyalarının sıkça rastlanan örnekleridir.

Örneğin, George Orwell'in "1984" adlı romanı, totaliter bir rejimin hakim olduğu distopik
bir toplumu anlatır. Bireylerin düşünce özgürlüğünün kısıtlandığı, devletin her şeyi
denetlediği ve bireylerin sürekli gözetim altında olduğu bir distopya betimlenir. Benzer
şekilde, Aldous Huxley'in "Cesur Yeni Dünya" adlı eseri, ileri teknoloji ve zihinsel
kontrolün hüküm sürdüğü distopik bir toplumu ele alır.

İstenen Ütopyalar

İstenen ütopyalar, ideal bir toplumun veya toplumun belirli bir yönünün hayali
tasvirleridir. Bu tür ütopyalar, adalet, eşitlik, özgürlük ve refah gibi değerlere dayanan ve
insanların daha iyi bir yaşam sürmelerini sağlayan bir toplum vizyonunu yansıtır.
Demokrasi, sosyalizm ve çeşitli toplumsal reformlar, istenen ütopyaların sıkça
rastlanan örnekleridir.

Thomas More'un "Ütopya" adlı eseri, ideal bir toplumun tasviri olarak kabul edilir. More,
adaletin ve eşitliğin hüküm sürdüğü, özel mülkiyetin olmadığı ve toplumun ihtiyaçlarının
kolektif olarak karşılandığı bir toplumu betimler. Benzer şekilde, Herbert George
Wells'in "Dünyalar Savaşı" adlı eseri, insanlığın ortak bir tehdide karşı birleşerek zafer
kazandığı bir geleceği hayal eder.

Yansıtma,yaratma,oyun kuramı

Taklit (mimesis/yansıtma) kuramında sanat eserinin değerlendirilmesi, taklit edilen


şeyin ne denli iyi yansıtılabildiğidir. Sanat bu anlayışta bir taklittir. Eğer işlenen konu ne
kadar iyi taklit edilebiliyorsa eser o kadar güzeldir. Platon’a göre gerçekten var olan
ideler alemidir. Doğa ise onun taklididir. Sanat ise doğanın taklididir. Dolayısıyla sanat,
taklidin taklididir. Platon, sanatın gerçekten uzaklaştıran bir yönde kullanılmasını
eleştirir. Ona göre sanat, insanı gerçeğe, idelerin bilgisine ulaştırmalıdır.

Temsilcileri:Platon,Aristoteles

Yaratma kuramı ise sanatın bir yaratma işi olduğunu iddia eder. Sanatın ne olduğuna
dair taklit kuramının görüşlerini yeterli bulmayan düşünürlerin sanatçı, yaratıcılık ve düş
gücünü ön plana alarak oluşturdukları kuramdır. Sanatçı, sanat eserini düş gücüne
bağlı olarak yaratır ve özgür bir şekilde oluşturur. Romantizm, sanat eserinin
oluşmasında yaratma kuramını savunur. Onlara göre sanat eserinin ortaya çıkmasında
düş gücü heyecandan, akıldan daha önemli bir yere sahiptir. Düş gücü sayesinde
yaşananlar, olaylar, fikirler herkesten başka bir şekilde, sanatçı tarafından ifade edilir.
Sanatçı yeni bir ilişki şekli, yeni bir bakış ortaya koyar. Böylelikle yeni ve farklı olan
ortaya çıkar.

Temsilcileri:Benedetto Croce

Oyun kuramına ait düşünceler daha basit bir şekilde Kant’ın estetikle ilgili fikirlerinde
görülmekle beraber bu kuramın kurucusu Alman filozof Friedrich Schiller’dir. Kant’a
göre sanat karşılıksız bir neşe ve oyundur. Kant üzerine çalışmalarda bulunan ve onun
görüşlerinden etkilenen Schiller, oyunla sanat arasında bir bağ kurar. Onun temelini
attığı bu kuramda sanat, aslında bir oyundur. Sanatla oyun incelendiğinde
görülmektedir ki bu iki alan birbirine

çok benzer. Her iki alanda kurgusallık, yaratıcılık ve düş alanı ege- mendir. Sanat ve
oyunda insanlar, yaşadıkları korku, baskı, endişe,kaygı gibi durumlardan uzaklaşır. Bu
da insanların bir özgürlük hissine ulaşmalarını sağlar. Bahsedilen alanlarda bir karşılık,
amaç beklenmez. Dolayısıyla sanatla oyun arasında bir bağ kurulur.

Temsilcileri:Friedrich Schiller

You might also like