Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 16

EYYUBÎLER’DE PARA POLİTİKASI VE SERBEST DARP

ÜZERİNE BİR ANALİZ

AYŞE D. KUŞÇU *

1174-1250 yılları arasında Mısır, Suriye, Yemen ve Güneydoğu Anadolu


bölgesinin bir kısmına hakim olan Eyyubî Devleti, özellikle sultan Selâhaddin’in tarihi
rolü sebebiyle doğu ve batı dünyasında pek çok araştırmaya konu olmuştur. Ancak
ülkemizde o ölçüde dikkat çekmemiştir. Bununla birlikte Prof. Dr. Ramazan Şeşen’in
kıymetli çalışmaları bu döneme ilişkin birtakım bilinmezlerin ortaya çıkmasında
önemli katkı sağlamıştır.

Bu dönem araştırmalarına gereken önemin verilmemesinin en önemli


sebeplerinden biri hiç şüphesiz Eyyubi Devleti’nin Türk tarihi bakımından öneminin
yeterince kavranamamasıdır. Bu problemin dikkatle incelenmesi durumunda;
ülkemizdeki tarih yazma geleneği, yorumlama gibi pek çok unsurun konu üzerinde
etkisi olduğu ortaya çıkar. Türk tarihini ve tarihçiliğini siyasi tarih nakilciliğinden
kurtarıp farklı boyutları ile ele aldığımızda; Eyyubiler döneminin gerek Haçlı ve gerekse
Moğol tehlikesinin etkisinin kırılmasında veya bütünüyle ortadan kaldırılmasında
doğrudan ya da dolaylı bir rol oynadığı görülür.

Bunun yanı sıra, uygulamış olduğu aşırı şii politikalarla İslam dünyasında yıllarca
ayrımcılık, fitne ve nifak merkezi olan Fatımi Devleti’nin yıkılmasından hemen sonra
kurulan bu devlet, kısa süre içerisinde Mısır’da Fatımiler’in olumsuz izlerini silmeyi
başarabilmiştir.

Devletin kurucusu ve en büyük sultanı olan Selâhaddin, o dönemde Müslüman


dünyası için en büyük tehditlerden biri olan Haçlılar’a karşı ciddi mücadeleler vermiş
ve önemli başarılar kazanmıştır. Onun bu mücadele azmi, Müslüman dünyasının
tekrar kendine güvenini kazandırmış, bunun yanı sıra Eyyubi Devleti’nden sonra bu
topraklarda kurulacak olan Memluk Devleti sultanları için de ilham kaynağı olmuştur.

Bu dönemde oldukça yaygın bir şekilde uygulanan Memluk sistemi, bir süre
sonra askeri bir aristokrasi sınıfının oluşmasına zemin hazırlamış ve 1250’li yıllara
gelindiğinde bu askeri aristokrasi bütünüyle yönetimi ele geçirip kendi devletini

* Doç. Dr., Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, e-mail:aysedudu@gazi.edu.tr


28 AYŞE D. KUŞÇU

kurmuştur. Adına “Memluk Devleti” denilen bu siyasi oluşum, Eyyubiler vasıtasıyla


kendisine intikal eden Selçuklu ve Zengi devlet geleneklerini daha da zenginleştirerek
güçlü bir devlet teşkilatı meydana getirmeyi başarmıştır. Başta İ. Hakkı Uzunçarşılı
olmak üzere teşkilat tarihi ile meşgul olan bilim adamlarının ittifakla üzerinde
durdukları nokta; Osmanlı Devlet Teşkilatı’nın temelinin büyük ölçüde Memluk
Devleti’ne dayandığıdır. Bu bağlamda Eyyubi Devleti, Türk devlet teşkilatının
ve kültürünün yaşatılması ve aktarılması görevini başarıyla yerine getiren Türk
devletlerinden biridir.
Eyyubi Devleti’nin bu siyasi ve kültürel rolünün yanı sıra uygulamış olduğu bir
takım farklı para politikaları da oldukça dikkat çeker. Fatımiler’in siyasi istikrarsızlık,
devlet içi entrikalar ve sair sebepler dolayısıyla oldukça kötüye giden ekonomileri
ve ülkede yaşanan para darlığı Mısır halkını oldukça muzdarip etmiştir. Eyyubiler
dönemine gelindiğinde; halka ağır gelen bir takım vergilerin kaldırılması, çeşitli
metotlarla piyasadaki altın ve gümüş (para) arzının artırılması ve uygulanan diğer
ekonomik politikalar, Mısır halkının refah seviyesini kayda değer şekilde arttırmıştır.
Dönemin kaynaklarından özellikle seyyah İbn Cübeyr’in Eyyubiler’in ekonomik
durumuna dair vermiş olduğu bilgiler, Mısırlı olmayan birinin gözlemleri olduğu için
oldukça dikkate değer.
Bu çalışmamızda Eyyubiler’in Mısır ekonomisini iyileştirme adına uygulamış
olduğu politikalar konu edilecektir. Bunlar arasında özellikle o güne kadar ortaçağ
Türk ve İslâm devletlerinin hiçbirinde uygulanmayan, ancak Batı feodal devletlerinde
bazı farklılıklarla benzerlerine rastlanan serbest para darbı üzerinde durulacak ve bu
konunun olumlu ve olumsuz yönleri analiz edilecektir.
Eyyubiler dönemine geçmeden önce bu dönem öncesi Mısır’ın parasal
sistemine kısaca göz atmak konunun daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayacaktır.
Mısır’ın Müslümanlar tarafından fethinden sonra ilk müstakil parası Tolunoğlu
Ahmed zamanında basılmıştır. Emeviler ve Abbasiler zamanında hilafet
merkezinden gönderilen valiler tarafından yönetilen Mısır’da her ne kadar Hicri
170/786-7 yılında altın ve 181/797-8 yılında basılmış gümüş paralara rastlanırsa
da bu durum Abbasiler’in Mısır’ı yalnızca darphane olarak kullandıkları anlamına
gelmektedir. Zira bu dönemde basılan paralar, hilafet merkezi Bağdad’da basılan
paralar ile her bakımdan aynı özelliklere sahiptiler.1 Tolunoğlu Ahmed’in bastırmış
olduğu ve kendisine nispetle “ed-Denânirü’l-Ahmediyye” olarak bilinen paraların
üzerinde ise, halifenin ismi zikredilmeksizin sadece “Ahmed bin Tolun” ibaresi
bulunuyordu.2Ahmedi Dinarı, Tolunoğlu Ahmed’in siyasi başarıları ile paralel olarak
ayar bakımından da oldukça yüksekti ve uzun bir süre tedavülde kalmıştı. Ancak onun
ölümünden sonra Tolunoğulları paralarının ayarları dereceli olarak düştü.

1
Hassanein Rabie, The Financial System of Egypt, London 1972, s. 164;Paul Balog, “History of
the dirhem in Egypt from the Fâtımid conquest until the collapse of the Mamluk empire”, Revue Nu-
mismatiqeu, 6 serie III, (1961), s.111.
2
el- Makrizî, Takıyü’d-Din Ahmed bin Ali, Şuzuru’l-Ukud fi Zikri’n-Nukud, (Tahkik: Muhammed
es-Seyid Ali Bahru’l-Ulum), Necef 1967, s.74.
EYYUBÎLER’DE PARA POLİTİKASI VE SERBEST DARP ÜZERİNE BİR ANALİZ 29

Tolunoğulları döneminden sonra başlayan Ihşidiler dönemi, Mısır için yeni bir
ekonomik canlanma ve gelişme başlattı. Muhammed bin Togac Mısır’da hakimiyeti
ele geçirince meydana gelen iç barış ve güven ortamı ekonomik faaliyetlerede yansıdı.
Muhammed bin Togac, tıpkı Tolunoğlu Ahmed gibi ayar bakımından oldukça
yüksek standartta dinarlar bastırdı. Ancak ondan sonra işbaşına geçen Ihşid hakimleri
onun sahip olduğu siyasi otoriteden yoksun oldukları için ekonomik gelişmeyi devam
ettiremediler. Üstelik Fatımiler’in Mısır’a yapmış olduğu akınlar, ülkenin her açıdan
zaafa düşmesine sebep oldu.3 Nitekim 6 Şubat 969 yılında Fatımî halifesi el-Muizz
(953-975) adına Mısır’ı ele geçirmek üzere harekete geçen Fatımî ordusu kumandanı
Cevher, kendisinden emân dilemek üzere gelen Mısır heyetine; “buraya geliş amacının
Müslümanları Karmatî ve Bizans tehlikesine karşı korumak, bazı vergileri iptal etmek
ve paranın ayarını düzeltip Fatımî standardına yükseltmek olduğunu söylemişti.4
Fatımiler, Mısır’ı ele geçirdikten sonra sözlerinde durdular. Daha önce tedavülde olan
Ihşidi paralarının yerine Fatımi halifesi el- Muizz’e nispetle “Muizzi Dinarı” olarak
anılan paraları Mısır’da tedavüle koydular. el-Makrizi’nin vermiş olduğu bilgilere
göre; Muizzi dinarı, üzerinde Şii mezhebinin alâmetlerini taşıyordu ve 15,5 dirheme
eşdeğerdi.5

Muizzi yani Fatımi dinarları Mısır’da hızla yaygınlaştı. 34 yıl süren Ihşidi dinarı
döneminin izleri kısa sürede silindi. Nitekim, Ekim 973 yılında harac vergisi Muizzi
dinarı cinsinden toplanmıştı.6 Bu hızlı gelişme, başta Abbasi halifesi er-Razi adına
basılan er-Razi dinarı olmak üzere diğer dinarların değerini düşürdü. Ayrıca yaşanan
göç sebebiyle Mısır nüfusu önemli ölçüde azaldı.

Fatımîler’in Son Döneminde Yaşanan Para Darlığı ve Sebepleri

10.Yüzyılın ikinci yarısından sonra Mısır’da Şi’a temelleri üzerine kurulan


Fatımî Devleti, 12.Yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde gerek siyasî ve gerekse askeri
ve ekonomik bakımdan tam bir zaaf dönemine girmişti. Devlet, hâkim olduğu bu
iki yüz yıllık süre zarfında üç farklı dönem geçirmişti. İlk dönemde devlet işlerinde
Araplar ve Berberîler ön planda idi. Devletin nüfuzu bunlar arasında müşterek idi.
Sonra bu nüfuz Berberîlere, daha sonra Türklere geçti. Tıpkı Abbasiler döneminde
hüküm ve nüfuzun Araplar ile İranlılar’dan Türklere geçmesi gibi.

3
Fatımiler, Mısır’ın halife el-Muizz döneminde ele geçirilmesinden önce iki kez Ubeydullah el-
Mehdî (909-934) ve bir kez de el-Kaim Biemrillah (934-946) zamanında olmak üzere Mısır’ı üç defa ele
geçirme teşebbüsünde bulunmuşlardı.
4
İbn Aybek ed-Devâdârî, Kenzü’d-Dürer ve Câmiü’l-Gurer (ed-Dürretü’l-Maziyye fî Ahbârî’d-
Devleti’l-Fatımiyye), (Tahkik:Selâhaddin el-Müneccid), Kahire 1961, c.VI, s.120-123; Hasan İbrahim
Hasan,Fatımiler, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, c.V, s.158; Hassanein Rabie, The Financial
System, s.163.
5
el- Makrizî, Şuzuru’l-Ukud, s.79.
6
Hassanein Rabie, The Financial System, s.163.
30 AYŞE D. KUŞÇU

Türkler’in Mısır’da sayılarının artması halife Hâkim bi Emrillah‘ın vefatıyla


yerine geçen oğlu Zâhir li İ’zazi’d-Dinillah zamanına rastlar. O, devlet işlerinde
Türkleri istihdam etmiş, bunun üzerine Berberîler itibardan düşmüş ve günden güne
önemlerini kaybetmişlerdi. Daha sonra Mustansır Hicri 427(1062/1063) yılında
babası Zâhir’den sonra hilâfet makamına geçince, zenci bir cariye olan annesi kendi
soyundan birçok zenciyi oğlunun askerî maiyetine aldı. Bunların sayıları elli bine
ulaşmıştı. Diğer taraftan oğlu Mustansır da kendi hizmetine birçok Türk almıştı.
Bunun sonucunda ordu iki büyük gruba bölünmüştü. Her bir grup diğerinden daha
fazla nüfuz sahibi olmaya çalışıyordu. Ordudaki bu rekabet, ülkeyi ciddi anlamda bir
kaos ortamına sürükleyen mücadelelere sebep oldu.

Halife, Şam hâkiminden yardım istemek mecburiyetinde kaldı. Bunun üzerine


Ermeni asıllı Bedrü’l Cemâli Suriye’den Mısır’a geldi ve Fatımi devleti veziri ve
başkumandanı oldu. Mısır’da ileri gelen devlet adamlarından pek çok kişiyi katl ve
idam ettirdi. Bununla da kalmayıp ordu bünyesinde soydaşı Ermenilerin istihdamını
arttırdı. Bundan sonra devletin nüfuzunu ele geçiren grup Ermeniler oldu. Berberîlerin
itibarı büsbütün yok olmuştu. Devletin kurucularından olan bu egemen grup artık
reaya konumuna düşmüştü.

1160 yılına gelindiğinde hilafet makamına geçen son Fatımî halifesi el-
Azıdüddinillah bin Yusuf oldukça halim selim biri idi. Buna karşılık ülkeyi içine
düştüğü durumdan kurtarabilecek kudrette olmadığı gibi, vezirlerin entrikalarından
veya etrafında olup bitenlerden haberdar olabilecek basirette de değildi. Ülke
vezirlerin eline düşmüştü. Bunlar birbirleri ile sonsuz bir rekabete giriştiler. Bu durum
ülkeyi çöküşe götüren sonun başlangıcı oldu.

Öte yandan Haçlılar’ın Ortadoğu’da tutunabilmeleri için Mısır’ı ele geçirme


planlarını yürürlüğe koyma arzuları, Fatımîleri ve Mısır’ı tehdit eden önemli
problemlerden biri haline geldi. Ülkede yaşanan siyasi istikrarsızlık ekonomik buhranı
da beraberinde getirmişti. Özellikle altın ve gümüş darlığı ülke ekonomisini ve halkın
refah seviyesini oldukça sarsmıştı. Fatımî idaresi, içinde bulunulan bu durumdan
kurtulmak ve devletin gelirlerini artırabilmek için halka çeşitli adlar altında farklı
vergiler yükleme yolunu seçmişti.

Bu dönemde yaşanan altın ve gümüş darlığı para basımını engellemiş böylelikle


ekonomik hareketlilik tamamıyla durma noktasına gelmişti. Kaynaklar, para darlığı
sebebiyle halkın içinde bulunduğu durumu trajikomik bir yaklaşımla ele alır. Bunlardan
el-Makrizî’nin el-Kadı el-Fâdıl’dan naklettiği bir ibârede: “Altın ve gümüş Mısır’ı terk
etti ve bir daha geri dönmediler, yok oldular, bulunmadılar. Halk bu konuda genel bir
sıkıntıdan bahseder oldu” denilmektedir.7 Ve yine el- Makrizî devamla; “İnsanlar öyle
olmuştu ki, bir kişinin yanında kızıl dinardan bahsedildiği zaman kıskanç bir kocanın

7
el-Makrizî, Kitabu’s-Sülûk li-Ma’rifet-i Düveli’l-Mülûk , (Nşr., Muhammed Mustafa Ziyâde ),
Kahire 1956, c.I, s.46.
EYYUBÎLER’DE PARA POLİTİKASI VE SERBEST DARP ÜZERİNE BİR ANALİZ 31

yanında karısından bahsedermiş gibi olurdu veya bir kişi onu ele geçirirse cennetle
müjdelenmiş gibi sevinirdi” der.8 Dönemin kaynaklarına yansıyan bu para sıkıntısının
birkaç sebebi vardı.

Bunlardan en önemlisi hiç şüphesiz yukarıda da bahsettiğimiz siyasi istikrarsızlık


ve buna bağlı olarak devlet mekanizmasında meydana gelen bozulma idi. Halkın bir
kısmı bunun farkına varmış ve kendi kendilerine çözüm yolu geliştirmeye başlamışlardı.
Sözü edilen bu kesim, ellerindeki değerli madenleri ziynet eşyasına çevirmişlerdi.
Diğer bir kesim ise, ellerinde bulunan altın ve gümüşü günümüz tâbiriyle “yastık altı”
etmişler, evlerindeki küçük hazinelerine aktarmışlardı.

Altın ve gümüş arzının azalmasının ikinci en büyük sebebi ise, mevcut altın
madenlerinin bakımsızlık, ihmal ve korunmasızlık sebebiyle eski verimliliğini
yitirmiş olması idi. Özellikle askeri ayaklanmalar, ülkedeki altın madeni yataklarının
himayeden yoksun hale getirmişti.9 Oysa Fatımîler 10.Yüzyılda devletlerini kurdukları
zaman Büyük Sahra’nın üç farklı güzergâhında bulunan altın madenlerine hakim
olmuşlardı. Bunlar: Sicilmasa, Tahert ve Sudan idi. Sudan güzergâhı Quargla’dan
Nijer kıvrımı boyunca; Djerada, Libya; Ghadames, Sudan sahasına kadar ulaşıyordu.
Bu durum Fatımileri önemli ölçüde değerli madenlere sahip kılmıştı.10 Bunun yanı
sıra Fatımiler, Mısır’ın güneyinde Nube’nin daha aşağı kısımlarına düşen bir vadi
olan el-Allaki mevkiinde yeni altın madenleri keşfetmişlerdi.11Ayrıca Tolunoğulları
zamanından bu yana12 Mısır’da pek çok Firavun mezarı açılmış ve “el-matalib” adı
verilen bu mezarlardan önemli miktarda altın temin edilmişti.

Bütün bunlara karşılık son dönemde Fatımi Devleti’nin içinde bulunduğu siyasi
istikrarsızlık, iç ve dış tehditler ekonominin gittikçe kötüye gitmesine sebep olmuştu.
Amcası Esedüddin Şirkuh’un ölümü üzerine 26 Mart 1169 yılında Fatımi vezaretine
getirilen Selâhaddin, bu kötü duruma bizzat şahit olmuş ve hattâ, 1174 yılında
bağımsız bir devlet kuruncaya kadar, katkıda da bulunmuştu. Çünkü her ne kadar
1171 yılında son Fâtımi halifesi el-‘Azıd öldü ise de 1174 yılına kadar Selâhaddin
Mısır’da Nureddin Mahmud’un naibi olarak bulunuyordu ve ona tâbi idi. Nureddin
bunu her fırsatta vurguluyor ve yazışmalarında Selâhaddin’den sürekli “sipehsalârım”

8
el-Makrizî, Kitabu’s-Sülûk c.I, s.46; el- Makrizî, Şuzuru’l-Ukud, s.59-60.
9
Hasaneyn Muhammed Rebia, en-Nüzumü’l-Maliyye fi Mısr Zamani’l-Eyyubiyyin, Kahire 1964, s.95.
10
Hassanein Rabie, The Financial System, s. 164.
11
Hassanein Rabie, The Financial System, s.169; Yakut el-Hamavî, Şehabüddin Ebi Abdullah,
Mu’cemü’l-Büldan, Beyrut 1995, c.IV, s.145.
12
Bu konuda kaynaklar bizzat Tolunoğlu Ahmed zamanında vukuubulan ilginç bir olayı nak-
lederler. İbn Zülâk, el-Makrizi ve İbn Tagrıberdi’de geçen rivayete göre; Tolunoğlu Ahmed, bir gün
gezinti maksadıyla el-Ahram’a yani piramitlerin olduğu bölgeye gider, burada atının ayağı ansızın yere
saplanır. Bunun üzerine o, toprağın kazılmasını emreder, istediği yer kazılınca burada bol miktarda
altın olduğu ortaya çıkar. (Nadir Özkuyumcu, İlk Müslüman Türk Devletleri Tolunoğulları ve Ihşidîler,
İzmir 1996, s.32.
32 AYŞE D. KUŞÇU

(sipehsalâr= ordu komutanı) diye bahsediyordu.13 Bunun yanı sıra Selâhaddin’den


tâbiliğin maddi yükümlülüklerini de yerine getirmesini istiyor, sürekli Mısır’dan altın
talep ediyordu.14 Özellikle Fatımi halifesi el-Azıd’ın ölümünü takip eden dönemde,
bir taraftan bağımsız bir devlet kurma fikrini olgunlaştıran ve öte yandan metbuu
Nureddin’den oldukça çekinen Selâhaddin, 1172 yılında Nureddin’e aralarında değerli
madenlerin de bulunduğu şaheser değerinde hediyeler göndermişti.15Ebû Şame’nin,
İbn Ebi Tayy’dan naklettiğine göre; Nureddin, el-Azıd’ın ölümü üzerine bizzat veziri
el-Muvaffak bin el-Kayserani’yi Mısır’a göndererek Mısır’ın emvali ve nerelere sarf
edildiği gibi konularda bilgi sahibi olmasını emretmiş, bunun üzerine Selâhaddin,
ülke emvalinden büyük bir meblağı Nureddin’e göndermek zorunda kalmıştı.16 İçinde
Fatımi hazinesine ait pek değerli eşyaların da bulunduğu bu hediyeler arasında ayrıca
60 bin dinar da vardı. Fillerle ve katırlarla taşınan bu hediyeler Nureddin’i hayli
memnun etmişti.17 Selâhaddin, 1174 yılında Nureddin’in kendisinin bağımsız bir
devlet kurma niyetini hissetmesi üzerine Nureddin’den çekindiği ve mevcut gidişatı
kamufle etmek istediği için Nureddin’e bu defa 225.000 dinar göndermiş, ancak
Nureddin, Selâhaddin’in üçüncü kez gönderdiği hediyeyi alamadan ölmüştü. Bu
hediyeler daha sonra Selâhaddin’e iade edildi.18

Selâhaddin’in Fatımi hazinesini dağıtmadaki cömertliği Bağdad’daki Abbasi


halifesi ile kendi yakınlarını da ihyâ etmişti. Selâhaddin, daha Fatımi halifesi el-
‘Azıd’ın sağlığında ortaçağ İslâm devletleri geleneğine uygun olarak, bir anlamda
Abbasi halifesine manevî bir biat şeklinde hutbede onun adını zikrettiği gibi, ona
gönderdiği hediyelerle de bu biatını pekiştirmişti. O, bir defasında Bağdad’daki
dönemin Abbasi halifesine 100 bin dinar göndermiştir. Usûl gereği bu durum birkaç
kez tekrarlanmıştır.19

Fatımi ekonomisinde para darlığının bir diğer sebebi yine yaşanan güvensiz
ortam ile bağlantılıdır. Mısır’ın öteden beri temel ihraç malları arasında yer alan ve
oldukça önemli bir gelir kaynağı durumunda olan dokuma, şap ve natrun (soda) gibi
maddeler sözü edilen güvensiz ortamda artık ihraç edilemez olmuştur.

13
el-Makrizî, İtti’azü’l-Hunefâ bi Ahbâri’l-Eimmeti’l-Fatımiyyin el-Hulefâ, (Tahkik: Muhammed
Abdulkadir Ahmed ‘Ata), Beyrut 2001, c.I, s.328.
14
Ramazan Şeşen, Selâhaddîn Eyyûbi ve Devlet, İstanbul 1987, s. 301.
15
İbn Vâsıl, Cemalüddin Muhammed bin Sâlim, Müferricü’l-Kurb fî Ahbâri beni Eyyub, (Tahkik:
Cemalüdddin eş-Şeyyal), Kahire 1953-1960, c.I, s.224.
16
Ebû Şâme, Şehabüddin Abdurrahman, Kitabü’r-Ravzateyn fî Ahbari’d-Devleteyn en-Nuriyye
ve’s-Salâhiyye, Beyrut 2002, c.1-2, s.155; el-Makrizî, Kitabu’s-Sülûk c.I, s.54.
17
Ebû Şâme, Kitabü’r-Ravzateyn, c.1-2, s.156; Hasaneyn Muhammed Rebia, en-Nüzum, s.96;
Hassanein Rabie, The Financial System, s. 171.
18
el-Makrizî, Kitabu’s-Sülûk c.I, s.54-55.
19
Hasaneyn Muhammed Rebia, en-Nüzum, s.96.
EYYUBÎLER’DE PARA POLİTİKASI VE SERBEST DARP ÜZERİNE BİR ANALİZ 33

Bütün bunlar Fatımilerin son döneminde yaşanan para darlığının en önemli


sebepleri arasında yer alır. Fatımî ekonomisini az da olsa etkileyen etmenlerden olarak
Fatımi Devleti’nin Büyük Selçuklu Devleti ile olan münasebetlerini de belirtmek
gerekir. Tuğrul Bey döneminde Fatimiler’e karşı uygulanan siyaset ve Selçuklu
Devleti’nin Ortadoğu’da giderek güçlenmesi, Fatımiler’i Arslan Besasiri ve diğer
bazı mahalli otoriteler ile büyük meblağlar karşılığında Selçuklular’a karşı işbirliği
yapmaya sevketmiştir. 20

Geniza arşivlerinde bulunan dökümanlardan elde edilen veriler ve Prof. Paul


Balog’un bu döneme ait, tamamı 164 gümüş sikkeden oluşan, katalogundan anlaşıldığı
kadarıyla; bu dönemde yaşanan para darlığı sonucunda Fâtımiler standard dirhemin
ağırlığında yüzde onluk bir kesinti yapmışlar ve 2.60 gramlık (yarım1,38 gram) Fâtımi
dirhemleri kestirmişlerdir.21Fâtımi saltanatı süresince devletin içinde bulunduğu
ekonomik durum ile doğru orantılı olarak dirhem alaşımında da tedrici bir tağşiş
(hile) söz konusu olmuştur. Prof. Balog, Halife el-Aziz (975-996) döneminde yüzde
81’den yüzde 88’e kadar olan dirhemdeki gümüş alaşım oranının el-Azıd dönemine
gelindiğinde (1160-1171) yüzde 25 ile yüzde 30 arasında olduğunu tespit etmiştir.22

Eyyûbî Devleti Kurulduktan Sonra Para Darlığı Probleminin


Çözümü

Nureddin Mahmud’un 1174 yılında ölümü üzerine Selâhaddin, müstakil bir


devlet kurma yolunda önündeki en büyük engelden kurtulmuş oldu. Bundan sonraki
aşamada o, gerek ilk gençlik yıllarında Nureddin’in sarayında edinmiş olduğu devlet
adamlığı ve yönetim, gerekse orta yaşlarında Fatımi Devleti veziri iken edindiği icrâ
deneyimini ortaya koymakta gecikmedi. Özellikle Fatımiler döneminde yaşananların
bizzat şahidi olması ona birtakım problemlerin tespit ve teşhisinde büyük kolaylık
sağladı. Esasen Fatımiler’in büyük ölçüde tercih ettikleri “Tefviz Vezirliği”23
Selâhaddin’i doğrudan doğruya devlet ekonomisinden sorumlu hale getirmişti.

20
Bu konuda geniş bilgi için bkz. M.Altay Köymen, Tuğrul Bey ve Zamanı, İstanbul
1976;Salim Koca, Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın Suriye, Filistin, Mısır Politikası ve
Türkmen Beyi Atsız, Selçuk Üni., Türkiyat Araştırmaları Der., S.22(Güz 2007); Seyfullah
Korkmaz, Arslanü’l- Besasirî, Kayseri 1997,(Basılmamış Doktora Tezi).
21
Paul Balog, “History of the dirhem in Egypt from the Fâtımid conquest until the collapse of
the Mamluk empire”, Revue Numismatiqeu, 6 serie (1961), s.117-122; Hassanein Rabie, The Financial
System, s.168.
22
P. Balog, “History of the dirhem, s.122-123, P. Balog, The Coinageof the Mamluk Sultans of
Egypt and Syria, New York 1964, s.40.
23
İslâm tarihinde vezirlik görev ve yetki bakımından iki kısma ayrılmıştı. Bunlardan biri “Vezâret-i
Tenfiz”, diğeri ise, “Vezâret-i Tefviz” idi. Vezâret-i Tenfiz sisteminde vezirin yetki ve sorumlulukları kı-
sıtlı olup icrâ yetkisi hükümdara ait idi. Vezâret-i Tefviz sisteminde ise, kılıç erbabından seçilen vezir,
halife veya sultan adına bizzat devlet işlerini yürütür, orduya kumanda eder, kısacası devleti fiilen idare
ederdi. Ayrıntılı bilgi için bakınız el-Maverdi, Ebu’l Hasan Habib, el-Ahkâmu’s-Sultaniyye, (Ter.: Ali
Şafak, İslâm’da Devlet ve Hilâfet Hukuku), İstanbul 1994.
34 AYŞE D. KUŞÇU

Ancak onun siyasi miyadını doldurmuş bir devleti yeniden ihyâ etmek, ekonomisini
güçlendirmek gibi bir niyeti yoktu. Bu sebeple ekonomi adına sahip olduğu bütün
deneyim ve öngörülerini, 1174 yılında kendi bağımsız devletini kurduktan sonra
uygulamaya koydu.

Fâtımi veziri iken her türlü ekonomik muamelede sadece dirhemin geçerli
olacağını öngören bir kanun çıkartan Selâhaddin, halife el-Azıd’ın ölümünden kısa
bir süre sonra 1171 yılında bir yüzünde Abbasi halifesi el-Müstezi bi Emrillah’ın diğer
yüzünde ise metbuu Nureddin’in isimlerinin zikredildiği kalp olmayan Şer’i dinara
müsavi gümüş paralar bastırmıştır. 24Altın ve gümüş darlığı çekilen bu dönemde
bu paraların kaynağının ne olduğu sorusu akla gelebilir. Bu konuda el-Makrizi’nin
verdiği bilgiler durumu aydınlatmaktadır. el-Makrizî, Selâhaddin’in Kahire’deki
Fatımi camilerinin mihraplarını söktürerek para bastırma yoluna gittiğini bu bu
camiler arasında Mısır’ın en eski camilerinden olan Amr İbn el-As camisin de yer
aldığını ve hattâ el-Ezher camisinin mihrabından elde edilen gümüş miktarının 5 bin
nökre dirhem25 olduğunu belirtir.26

Selâhaddin’in Mısır’da ikinci defa para bastırma girişimi yine yaşanan siyasi
değişiklikle alakalıdır. 1174 yılında metbuu Nureddin’in ölümü üzerine Mısır’da
müstakil bir devlet kuran Selâhaddin, bu durumun tabii bir gereği olarak bu defa
kendi müstakil parasını bastırmıştır. Onun bu defa bastırdığı paraların bir yüzünde
Abbasi halifesinin ismi zikredilirken diğer yüzünde kendi ismi zikredilmiştir.

Selaaddin’in 1171 ve 1174 yıllarında bastırdığı paraların bakır ve gümüş (fels ve


dirhem) cinsinden olması kuvvetle muhtemeldir. Zirâ Eyyubi paralarının bulunduğu
resmi ve özel koleksiyonların hiçbirinde27 bu döneme tarihlendirilen altın para yani
dinar bulunmamaktadır. Bununla birlikte Eyyûbi Devleti’nin para biriminin dinar
olduğu ve bu dinarın da istisnai dönemler hariç genellikle kaynaklarda Şer’i ağırlık
olarak geçen 4.25 gram olarak basıldığı bilinmektedir.28 Hasaneyn Rabie, Eyyubiler
dönemine ait ilk altın paranın Hicrî 576 yani 1180 yılına ait olduğunu belirtir.29
Ancak İbrahim Artuk ve Cevriye Artuk’un İslâmî Sikkeler Katalogu’nda Selâhaddin

24
el-Makrizî, Kitabu’s-Sülûk c.I, s.45
25
Nökre:Üçte iki gümüş ve üçte bir nispetinde bakır karışık bir alaşımdır. Zaman zaman bu ala-
şımdan kesilen paralara “ed-Derâhim en-Nökre” de denilmiştir.
26
el-Makrizî, Kitabu’s-Sülûk c.I, s.45. el-Makrizî, Kitabu el-Mevâîz ve’l-İtibâr, c.II, s. 251, 275.
27
Bunların başında British Museum, Paris, Kahire ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri gelir ki, bu
konuda İstanbul Arkeoloji Müzeleri son derece önemlidir. Ayrıca Amerikan Nümizmatik Derneği ve
Chicago Üniversitesi Şarkiyat Enstitüsü’nde de Eyyubiler dönemine ait paralar bulunmaktadır. Bunun
yanısıra Paul Balog (The Coinage of the Ayyubids) ve Lane Poole (Cataloque of the Collection of Arabic
Coins) kataloglarından da bahsetmek gerekir.
28
Hicretin 76/ 77. Yılından itibaren dinarın şer’i ağırlığı 4,25 gram olarak kabul edilmiştir. (el-
Makrizî, Şuzuru’l-Ukud, s.53 ve 60).
29
Hasaneyn Muhammed Rebia, en-Nüzum, s.97.
EYYUBÎLER’DE PARA POLİTİKASI VE SERBEST DARP ÜZERİNE BİR ANALİZ 35

dönemine ait Hicrî 573/ Miladî 1177 yılına ait 3.75 gr. ağırlığında, Kahire’de darp
edilen bir dinar yer alır.30

Burada vurgulamak istediğimiz nokta; Ehrenkreutz’un Selâhaddin döneminde


yaşanan altın darlığı nedeniyle dinarın muamelatta pek kullanılmadığı ve bu dönemde
basılan dinarların da Şer’i ağırlıkta olmayıp ayar bakımından düşük olduğu ve
Selâhaddin’in Fatımî para bastırma politikasını terk ettiği yönündeki yargısının kesinlik
taşımadığıdır.31 Ehrenkreutz’un bazı nümizmatik Kataloglarından ve Amerikan
Nümizmatik Derneği’nde bulunan Eyyubi dinarlarının ölçümleri sonucu vardığı bu
yargı32 Hasaneyn Muhammed Rabie’nin de çelişkiye düşmesini sağlamıştır. Mısırlı
tarihçi Kahire’de yapmış olduğu en-Nüzumü’l-Maliyye fi Mısr Zamani’l-Eyyubiyyin
adlı çalışmasında; Selâhaddin’in 1180 yılında bir yüzünde kendi ismi, diğer yüzünde
Abbasi halifesi en-Nasır Lidinillah’ın isimlerinin zikredildiği Şer’i (standart) ağırlıkta
altın paralar bastırdığını belirtmesine karşılık33,Londra’da yaptığı The Financial
System of Egypt adlı çalışmada Selâhaddin döneminde yaşanan altın darlığının onun
döneminde bastırılan dinarların ağırlık ve ayarlarına etkisi olduğunu belirtmiştir.

Selâhaddin döneminde yaşanan altın krizlerinden ilki 1172, ikincisi ise, 1191
yıllarında yaşanmıştır. Bu iki dönem arasında Selâhaddin’in bastırmış olduğu
dinarların tedavülde oluşu, ayrıca kaynakların vermiş olduğu bilgiler ışığında bu
paraların ayar bakımından Fatımi dinarlarına eşit kabul edildiği Ehrenkreutz’un bu
yargısının acele verilmiş bir karar olduğunu gösterir. 1183 yılında deniz yolu ile Hacca
gitmek üzere yola çıkan ve yolculuk macerasını kaleme alan Endülüslü İbn Cübeyr’in
vermiş olduğu bilgiler bu bakımdan oldukça değerlidir. 1183 yılı Mart ayında
İskenderiyye limanına gelen İbn Cübeyr, burada dikkatini çeken olaylardan ve farklı
uygulamalardan bahsederken ülkenin refahından ve halkının müreffeh oluşundan söz
eder. Bu arada bu durumu sağlayan sultan Selâhaddin’in adaletinden ve İslâm dinine
ve bu dinin temsilcileri durumunda olan din adamlarına verdiği önemden bahisle, her
bir imamın sultan tarafından atanan maaşlı imamlar olduğunu, bazı imamların ayda
5 Mısır dinarı kadar maaş aldıklarını, bu meblağın da kendi paralarıyla 10 Müminî
dinarına eşit olduğunu belirtmiştir.34 Bu durum Selâhaddin dinarlarının bugünkü

30
İbrahim Artuk-Cevriye Artuk, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Teşhirdeki İslâmî Sikkeler Kataloğu,
İstanbul 1971,C.II, s.224.
31
Ehrenkreutz, Contributions to the knowledge of the fiscal administration of Egypt in the middle
Ages, BSOAS, XVI, (1954),s. 502-503.
32
Ehrenkreutz’un bu yargısı, Selâhaddin döneminde bastırılan 44 dinar üzerinde yapılan ölçümlere
dayanır. Bu dinarlardan 13 adedi saflık bakımından % 90 saflık oranının altındadır. Bu oran böyle bir yargı-
ya varmak bakımından oldukça düşüktür. Ancak yine de dikkate değer. Söz konusu bu paraların günümüz
teknolojisi ile yapılacak metrolojik ölçümleri önemlidir. Bir diğer konu bu 44 dinarın hangi tarihlerde ba-
sıldığıdır. Zira 1184 yılında İskenderiyye’de basılan bir Eyyûbi dinarı 4.40 gram ağırlığındadır. (İ. Artuk-C.
Artuk, Teşhirdeki İslâmî Sikkeler Kataloğu, s.223).
33
Hasaneyn Muhammed Rebia, en-Nüzum, s.97.
34
İbn Cübeyr, Endülüsten Kutsal Topraklara, (Çev. İsmail Güler), İstanbul 2008, II. Baskı, s.22.
36 AYŞE D. KUŞÇU

tabirle kur bakımından Fatımî dinarlarının yerini aldığına delalet etmektedir.35


Yine el-Makrizi, Hıtat’da Selâhaddin’in yaptırdığı en-Nasıriyye medresesine ilişkin
vermiş olduğu bilgilerde bu medresede çalışan bir fakihe diğer masraflar hariç sadece
harcamaları için aylık kırk dinar verildiği ve her bir dinarın 13 dirhem ve üçte bir
dirhem olduğunu belirtir.36

Bu bilgilerden anlaşıldığına göre, Ehrenkreutz’un iddiasının aksine Eyyubiler


döneminde muamelatta daha çok dinarın kullanıldığı, para birimi olarak dinarın
geçerli olduğu, bunun yanısıra dirhem ve felsin de tedavülde37 olup daha çok küçük
ticarette kullanıldığı sonucuna varılabilir. Bütün maaşların, ithalat ve ihracaatın, fidye
işlerinin dinar üzerinden yapıldığı kesin olarak görülmektedir.38

Eyyûbîler döneminde Mısır dinarı, Surî (suverî) dinarı ve Mü’mini dinarı olmak
üzere üç önemli dinar işlemde olmuştur. Eyyubiler’in resmi parası olan Mısır dinarı
en yüksek değere sahip olan dinardır. Bunu Avrupalılar’ın kullandığı ve üzerinde
suret (resim) olmasından dolayı “ed-Dinar es-Sûrî” denilen dinar takip etmiştir.
Muvahhidîler Devleti’nin resmi parası olan Mü’minî dinarı ise bu ikisinden sonra
gelmiştir.39

Prof. Ramazan Şeşen’in Arkeoloji Müzesi ve Yapı Kredi koleksiyonlarında


bulunan, Selâhaddin dönemine ait 16 dinar üzerinde yapmış olduğu incelemede,
bu dinarların ağırlıklarının 3.40 ilâ 4.80 gram arasında değiştiğini, çaplarının ise, 19
ilâ 22 mm. arasında olduğu tespit edilmiştir. Prof. Şeşen, bu döneme ait 38 dirhem
üzerinde yaptığı incelemede ise, ağırlıkların 1.30 ilâ 3 gram arasında değiştiğini
bunların çaplarının da, 13 ilâ 24mm. olduğunu belirtmiştir.40 Buradan şu sonuca
varmak mümkündür; Eyyûbiler döneminde dinar cinsinden basılan paralar genellikle
Şer’i ağırlık olan 4.25 grama yakın veya daha ağırdır. Bu paralar üzerinde zamanın
yıpratıcılığı ve aşınma olmuş mudur? Ya da ölçüm konusunda yeterince hassas aletler
kullanılmış mıdır? Bunu tespit etme imkanımız olmadı. Ancak günümüz teknolojisi
ile lazerli ölçüm sistemi sayesinde ölçümlerde küçük de olsa hata payı çıkacağından
eminiz.
35
Hassanein Rabie, The Financial System, s. 172.
36
el-Makrizî, Kitabu el-Mevâîz ve’l-İtibâr bi Zikri’l-Hıtat ve’l-Asâr, Kahire,tarihsiz, Bulak basımı.
el-Makrizî, önceleri Roma dinarlarının Araplar nezdinde 10 dirhem değerinde olduğunu ve bu sebeple
Roma dinarlarına “aşeri” de denildiğini daha sonra kendilerinin de aynı şekilde dinarlar bastırdığını
ve bunlara aynı adı verdiklerini belirtir. (el- Makrizî, Şuzuru’l-Ukud, s.58) Ancak daha sonraki dö-
nemlerde zaman zaman dinarın dirhem karşısındaki değeri artmıştır. Örneğin Fatımî halifesi el-Muiz
döneminde bastırılan dinarlar, 15,5 dirheme eşit olmuştur. (el- Makrizî, Şuzuru’l-Ukud, s.79). Öyle
anlaşılıyor ki, Fatımiler’in son döneminde yaşanan istikrarsızlık ve otorite bunalımı, ekonomi de olduğu
gibi dirhemin dinar karşısındaki değerinde de bir düşüşe sebep olmuştur.
37
Esasen Lane Poole, Balog, ibrahim ve Cevriye Artuk katalogları ile çeşitli resmi ve özel koleksiyonlarda bu
döneme ait altın gümüş ve bakır paraların bulunması bu görüşümüzü açıkça desteklemektedir.
38
R. Şeşen, Salâhaddin Eyyûbî ve Devlet, İstanbul 1987. s. 300.
39
Ramazan Şeşen, Eyyubîler, DGB฀T, c.VI, s. 403.
40
R. Şeşen, Salâhaddin Eyyûbî ve Devlet, İstanbul 1987. s. 300.
EYYUBÎLER’DE PARA POLİTİKASI VE SERBEST DARP ÜZERİNE BİR ANALİZ 37

Gram ve çap bakımından Eyyûbî dirhem ve felsleri konusunda da aynı şeyleri


söylemek mümkündür. Çünkü gerek Prof. Şeşen’in 38 dirhem ve 31 fels üzerinde
yapmış olduğu inceleme, gerekse benim Chicago Üniversitesi Şarkiyat Enstitüsü’nde
muhafaza edilen Eyyûbî ve Memluk sikkeleri üzerinde yapılmış bir çalışmadan
edindiğim intiba; Eyyûbî dirhem ve felslerinde de standart ağırlığa çok fazla riayet
edilememiş, İslâm devletlerinde genellikle 2.97 gram olan dirhemin bu dönemde 2.47
gram ilâ 3.48 gram arasında basılabildiği görülmüştür.41 Ancak bunun da sebebi yine
günümüze kadar gelen aşınma payı ve metrolojik ölçümdeki hata olabileceği gibi, o
dönemde aşınan paraların ikinci kez basımı sırasında yarım ve hattâ çeyrek ölçüsünde
basılması yoluna gidilmesi olabilir.

Bir şeyi zıddı ile açıklamanın bazen en güzel metod olarak karşımıza çıktığı
gerçeğinden hareketle, Eyyûbî sultanlarından el-Kâmil döneminde 7 gramın üzerinde
çiftli dinarlar basıldığını dile getirmek istiyorum.42Yine el-Makrizi’de geçen bir kayıtta
İslâm devletleri hâkimlerinin zaman zaman hatıra paralar bastırdığını ve bu paraların
da yine standart paralardan farklı olduğunu belirtmekte yarar görüyorum.43

Eyyûbiler dönemi para politikasına genel olarak baktığımızda; en kayda


değer gelişme ve değişikliklerin Selâhaddin döneminde meydana geldiğini görürüz.
Hasaneyn Rabie, Onun döneminde Aralık 1187 ‘de çok ciddi bir ekonomik kriz
meydana geldiğini belirtir.44 Oysa söz konusu kriz, 2 yıl sonra yani III. Haçlı seferi
sırasında (1189) meydana gelmiştir.45 Bunun en önemli sebebi de devletin sürekli savaş
halinde olması, bu nedenle ticaret ve üretimin azalmasıdır. İbnü’l Esir, Selâhaddin’in
bu ekonomik kriz sırasında hazinesinin bütünüyle boş olduğunu ve hattâ Haçlıların
elinde olan Sur Şehri’ni muhasara eden Selâhaddin’in muhasaranın uzaması üzerine
emirlerinden finansal destek istediğini kaydeder.46İbnü’l Esir’in bu kaydı, Kadı Fazıl
tarafından da teyit edilmiştir. 47

Oldukça basiretli bir idareci olan Selâhaddin, kısa bir süre sonra bu problemin
de üstesinden gelmeyi başarmıştır. Daha önce belirttiğimiz gibi 1171 yılında meydana
gelen gümüş darlığı ve buna bağlı olarak yaşanan dirhem sıkıntısını, üzerinde Fatımî
halifelerinin unvan ve lakaplarının yazılı olduğu Kahire camilerinin mihraplarını söküp
eritmek suretiyle ortadan kaldıran Selâhaddin, mevcut ekonomik krizi çözmek için de
41
Ayşe Dudu Kuşçu, “Şikago Üniversitesi Şarkiyat (Doğubilimleri) Enstitüsü’nde Muhafaza Edilen Eyyûbi ve
Memluk Sikkeleri”, Journal of Near Eastern Studies, Chicago,2001, (Yazan:Warren C. Schultz),Gazi Akademik
Bakış Dergisi, Ankara 2009, c.II, S.4, s.175-181.
42
R. Şeşen, Salâhaddin Eyyûbî ve Devlet, s. 301.
43
el- Makrizî, Şuzuru’l-Ukud, s.78.
44
Hassanein Rabie, The Financial System, s. 173.
45
R.Şeşen, Salâhaddin Eyyûbî ve Devlet, s. 301.
46
İbnü’l-Esir, el-Kâmil Fi’t-Tarih (İslâm Tarihi, Trc. Heyeti: A.Ağırakça, B.Eryarsoy,
Z. Tüccar…), İstanbul 2008, Hikmet Nşr,c.IX.s. 514-515.
47
Hassanein Rabie, The Financial System, s. 173.
38 AYŞE D. KUŞÇU

tedavülde olan yüksek ayarlı dinarlar yerine Mısır altınından dinarlar bastırmıştır.
Bunun yanısıra dirhemde de yeni bir düzenlemeye gitmiş ve kendi unvanına nispetle
“ed-Dinar en-Nasırî” veya alaşımından dolayı siyaha yakın bir renkte olması nedeniyle
“ed- Dirhem el-Esved” ( siyah dirhem) adlarıyla anılan dirhemler bastırmıştır. Nasırî
dirhemleri %50 gümüş ve % 50 bakır alaşımından elde edilmiştir.48Prof. Balog’un,
Selâhaddin’in siyah dirhemleri benzeri bir uygulamanın, Fatımiler’in son döneminde
yaşanan ekonomik kriz nedeniyle o dönemde de var olduğu, aradaki tek farkın Fatımi
siyah dirhemleri üzerindeki yazılar ve delikli oluşu iddiası, ihtiyatla karşılanmalıdır.
Çünkü Balog’un 7 adedi Selâhaddin, 4’er adedi el-Aziz Osman ve el-Kamil, 1’er
adedi de el-Adil ve el-Mansur Muhammed dönemine ait toplam 17 adet siyah dirhem
üzerinde yaptığı araştırma kaynakların verdiği bilgiler ile çelişmektedir.49 Balog
bu dirhemlerin saflık oranlarının % 28 halis gümüş oranında olduğunu bunun da
Fatımî halifesi el-Azıd döneminde bastırılan siyah dirhemler ile aynı oran olduğunu
belirtir.50Ancak Balog’un gözden kaçırdığı nokta; Selâhaddin’in hiçbir uygulamada
Fatımi Devleti geleneğine yer vermediğidir. Üstelik dirhemler üzerinde daha detaylı
bir çalışma yapan Ehrenkreutz, Nasırî dirhemlerinin % 50 gümüş içerdiğini ve dinar
karşısındaki değerinin ise, 26. 2/3 olduğunu belirtmesi51 Balog’un Nasırî dirhemleri
hakkındaki görüşünün çok sağlam temellere dayanmadığını gösterir. Eyyubi ve
Memluk paralarını konu edinen iki müsteşrikten hangisinin iddiası tercih edilirse
edilsin şu bir gerçektir ki, Nasıri dirhemleri, Eyyubi Devleti’nin 76 yıllık ömrü süresince
periyodik olarak basılmaya devam etmiştir. Bunun en önemli delili günümüze kadar
ulaşan 7 adet Nasırî dirhemidir. Bunların hepsi Kahire’de basılmıştır. Bunlardan
birinin basım tarihi 1190 yani Selâhaddin dönemi, diğeri 1203-1204 el-Adil dönemi,
geriye kalan 5 adedi ise, 1247-1249 dolaylarıdır ki, bu da es-Salih Necmeddin Eyyub
dönemine tekabül eder. Hattâ Nasırî dirhemleri, Bahri Memluklerin ilk dönemlerine
1264’lü yıllara kadar tedavülde kalmıştır.52

Selâhaddin’in para politikasında yapmış olduğu reformlardan biri de Fatımiler


döneminde Kahire iskenderiyye ve Kus şehrinde bulunan darphane sayısını arttırması
olmuştur. Selâhaddin döneminde Kahire, Fustat, İskenderiyye, Dımaşk, Halep,
Hama, Harran, Nusaybin ve başka bazı şehirlerde darphaneler inşa edilmiştir.53

48
el- Makrizî, Şuzuru’l-Ukud, s.29; Hassanein Rabie, The Financial System, s. 173-174. el-
Makrizî’nin ifadesinden öyle anlaşılıyor ki, bu siyah dirhemler Nuredddin Mahmud döneminde de te-
davülde idi ve bunlara “ed-Dirhem el-Varak” da deniliyordu. Ancak Selâhaddin, Mısır’da kontrolü ele
geçirince Nureddin ‘in bu politikasını bir kenara bırakıp standart bakımından oldukça yüksek dinar ve
dirhemler bastırmıştır. (el- Makrizî, Şuzuru’l-Ukud, s.29)
49
Paul Balog, History of The Dirhem, pp.109-146
50
Hassanein Rabie, The Financial System, s. 175.
51
Ehrenkreutz, Contributions to the knowledge of the fiscal administration,pp.504.
52
Paul Balog, History of The Dirhem, pp.129-130.
53
R.Şeşen, Salâhaddin Eyyûbî ve Devlet, s. 301. Bu darphanelerin yanısıra Musul Mardin, Cizre,
Diyarbakır, Sincar ve Erbil hakimleri de tâbilik alameti olarak Selâhaddin adına para bastırmışlardır.
EYYUBÎLER’DE PARA POLİTİKASI VE SERBEST DARP ÜZERİNE BİR ANALİZ 39

Darphane sayısının fazlalığı, devlet için yalnızca bir kolaylık değil, aynı zamanda
önemli bir gelir kaynağı anlamına geliyordu. Bu darphanelerde devletin yanı sıra
halkın da serbestçe para bastırması devlete ciddi ölçüde gelir sağlıyordu.54 Halk elinde
bulunan altın, gümüş ve bakır külçeleri buralarda belli bir ücret karşılığında rahatlıkla
paraya çevirtebiliyordu. Ekonomik literatürde “serbest darp”adı verilen bu uygulama
ile devlet öncelikle belli bir oranda vergi alıyordu bunun yanısıra yapılan hizmetin
karşılığı olarak bir de darphane ücreti alınıyordu. O döneme kadar İslâm devletlerinde
pek rastlanmayan bu uygulama, Batı Feodal Devletlerinde uygulanıyor55 ve bu işlem
sonucu alınan vergiye “senyoraj hakkı” deniliyordu.56

1190 yılına kadar darphanelerde basılan her 1000 dinardan % 3.4 oranına vergi
alınıyordu. Bu tarihte bu oran % 3’e indirildi. Kahire’de basılan her bir dirhemden
% 1.5 oranında vergi alınıyordu. Prof.Şeşen’in Mahzumî’den naklettiği bilgiye göre;
dirhemden %1 oranında vergi alınırdı. İskenderiyye darphanesinde basılan her
1000 dinardan 33. 1/3 dinar, her 1000 dirhemden ½ vergi alınıyordu.57Senyoraj
veya darphane vergisi mutlaka basılmış para üzerinden alınıyordu. Bunun yanısıra
darphane işçileri için bir bakıma el emeği karşılığı olarak her 100 miskal dinar ve
dirhemden 5 miskal alınırdı.

Serbest darbın devlet yararına bir diğer önemi, zekat toplama sırasında devletin
kişilerin mal varlığı hakkında aşağı yukarı bir fikir sahibi olabilmesi imkanını vermesi
idi. Zekatın bir vergi kalemi gibi mütalaa edildiği bu dönemde bu “emvâli batına
(gizli mallar)”nın ortaya çıkması demekti. Devlete yarar sağlayan bu uygulama halk
için çifte vergilendirme anlamına geliyordu. Nitekim el-Melik es-Salih döneminde
Mısır’daki darphanelerden 1239, 1242 yıllarında 80 bin dinar gelir elde edilmişti.58

Eyyubi para sisteminde sultan Selâhaddin döneminden el-Kâmil dönemine


kadar bir değişiklik görülmedi. Onun oğlu el-Aziz Osman dönemine ait dinarlardan
54
İbn Ba’ra, Mansûr ed-Dehhabî el-Kâmilî, Kitabu Keşfi’l-Esrâri’l-İlmiyye bi Dari’d-Darbi’l-
Mısriyye, (Neşreden: Ahmed Fehmi), Kahire, 1966, Dârü’l-Kutûb Yay., s. 58-61; Hasaneyn Muham-
med Rebia, en-Nüzum, s.100-107; R.Şeşen, Salâhaddin Eyyûbî ve Devlet, s. 282.
55
Bu konuda bakınız:Tevfik Güran, İktisat Tarihi, İstanbul, 1993.
56
İbn Mamatî, Kavânîn, s. 332-333; Hasaneyn Muhammed, en-Nüzum, s. 49; Hassanein Rabie,
The Financial System, s. 116. Darphaneye altın külçe getirenlerin bu altınlarla darphanede altın sikke
bastırabilme yetkilerine iktisadî literatürde “serbest darp” denilmektedir. Bu husus altın para sisteminin
önemli bir özelliğidir. Bu sistemde, millî paralar altına bağlanmıştır. Altının ithal ve ihracı da serbesttir.
Külçe altından para basmak için darphaneye belirli bir ücret ödenir. Altının madenî değeri ile para
değeri arasında bir fark bulunduğunda darphane ücretinin üzerinde bir ödemede bulunulurdu; kralın
veya hükümdârın hakkını oluşturan bu ödemeye “Seignorage Hakkı” denirdi ( Halil SEYİDOĞLU,
Ekonomik Terimler, İstanbul, 1999, Güzem Can Yay., s.523). Prof. Zafer TUNCA, senyorajı; kamu
açıklarını para basarak karşılama ve enflasyon yolu ile enflasyon vergisi yaratma hakkına denir şeklinde
tanımlar ( Zafer TUNCA, Makro İktisat, İstanbul, 1999, II. Baskı, s. 243).
57
R.Şeşen, Salâhaddin Eyyûbî ve Devlet, s. 282.
58
en-Nâbulsî, Lum’a, s. 52;Hasaneyn Muhammed Rebia, en-Nüzumü’l-Maliyye, 49-50;R.Şeşen,
Salâhaddin Eyyûbî ve Devlet, s. 282.
40 AYŞE D. KUŞÇU

anlaşıldığı kadarıyla Selâhaddin döneminin para politikası aşağı yukarı aynı şekilde
devam ettirilmişti. Rebia, bu döneme ait 9 dinardan altısının ayar bakımından %100
saf altın olduğunu nakleder.59

Eyyubiler dönemi para politikasında ikinci önemli reform el-Melik el-Kâmil


döneminde gerçekleşmiştir. Onun temel politikası standart bakımından son derece
yüksek ayarda dinarlar bastırmak olmuştur. Rebia, “el-Emiri el Kâmili” adı verilen
el-Kâmil dinarlarının Doğu dünyasında emsaline rastlanmadığını nakleder. 60 Bu
dönemdeki ekonomik seviye el-Kâmil dönemi inşâ faaliyetlerine de yansımıştır.
Nitekim yapımına Selâhaddin döneminde başlanılan Eyyubi idare binası Kal’atül-
Cebel de bu dönemde tamamlanmıştır. Bu dönemin bir diğer özelliği bu dönemde
basılan dirhemlerin yuvarlak şekilde olmasıdır.61Önceleri köşeli olan dirhemler bu
dönemde yuvarlak olarak tedavüle çıkmıştır. Bunun da taşıma ve aşınma bakımından
daha avantajlı olacağı niyetiyle yapıldığı kanaatindeyiz.

Son olarak burada vurgulamak istediğimiz nokta şudur; 76 yıl gibi kısa bir ömür
süren Eyyubiler, Mısır ve Münbit Hilâl gibi bir coğrafyaya sahip olmanın getirdiği
ekonomik avantajı iyi değerlendirmişler ve ona uygun ekonomik faaliyetlerde bulunup
para politikalarını da o ölçüde düzenlemişlerdir. Eyyubi ülkesi her şeyden önce bir
ziraat ülkesidir. Bunun yanı sıra ticarete de son derece elverişlidir. İpek ve baharat
yollarını Akdeniz’e bağlayan yollar ve limanlar bu devletin kontrolünde olmuştur.62
İbn Cübeyr eserinde Mısır’ın zenginliklerinden uzun uzadıya bahseder.63Onun bu
kayıtları bir yabancı gözlemi olduğu için son derece önemlidir.

Eyyubiler döneminde Mısır’ın ekonomik durumu ve burada yapılan kayda değer


üretim ve ticaret, Rebia, Heyd, Braudel ve Runciman gibi araştırmacılar tarafından
incelendi ise de bu konuda daha yapılacak pek çok şey olduğunu düşünüyorum.
Özellikle Genize dökümanları, İbn Mamati ve Nabulsi gibi kaynaklar yeterince
değerlendirildiği takdirde çok daha ayrıntılı bilgiye ulaşılacağı kanaatimi açıkça
belirtmek ister, saygılar sunarım.

59
Hassanein Rabie, The Financial System, s. 176.
60
Hassanein Rabie, The Financial System, s. 177.
61
el- Makrizî, Şuzuru’l-Ukud, s.29; R.Şeşen, Eyyûbîler, DGBİT, c.6, s.403.
62
Hint okyanusunun Umman açıklarından itibaren İskenderiyye ve Dimyat limanlarına kadar baharat
yolunun en önemli kısmı Eyyubilerin kontrolünde idi. Bu yolda kısa bir mesafe hariç mallar gemilerle
taşındığı için maliyetler oldukça düşüktü. Ticaret malları gemilerle Hindistan, Çin ve Doğu Afrika’dan
Aden’e oradan da Cidde karşısındaki Ayzak Limanına getiriliyordu. Ayzaktan kervanlar vasıtasıyla yukarı
Mısır’ın Kus limanına, buradan da gemilerle Nil Nehri yoluyla Mısır’ın Akdeniz limanlarına taşınıyordu.
(R.Şeşen, Eyyûbîler, DGBİT, c.6, s.403).
63
Bkz.İbn Cübeyr, Endülüsten Kutsal Topraklara
EYYUBÎLER’DE PARA POLİTİKASI VE SERBEST DARP ÜZERİNE BİR ANALİZ 41

KAYNAKÇA

Artuk, İbrahim - Artuk, Cevriye, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Teşhirdeki İslâmî


Sikkeler Kataloğu, İstanbul 1971,C.II.

Balog, Paul, History of The Dirhem in Egypt from the Fatımid conquest until
the collaps of the Maluk Empire, Revue Numismatique, 6 e serié, III,(1961).

-------, The Coinage of the Mamluk Sultans of Egypt and Syria, New York 1964.

Ebû Şâme, Şehabüddin Abdurrahman, Kitabü’r-Ravzateyn fî Ahbari’d-


Devleteyn en-Nuriyye ve’s-Salâhiyye, Beyrut 2002, c.1-2.

Ehrenkreutz, Contributions to the knowledge of the fiscal administration of


Egypt in the middle Ages, BSOAS, XVI, (1954).

Güran, Tevfik, İktisat Tarihi, İstanbul, 1993.

Hasan İbrahim Hasan, Fatımiler, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, c.V.

Hassanein Rabie, The Financial System of Egypt, London 1972.

Hasaneyn Muhammed Rebia, en-Nüzumü’l-Maliyye fi Mısr Zamani’l-


Eyyubiyyin, Kahire 1964.

İbn Aybek ed-Devâdârî, Kenzü’d-Dürer ve Câmiü’l-Gurer (ed-Dürretü’l-


Maziyye fî Ahbârî’d-Devleti’l-Fatımiyye), (Tahkik:Selâhaddin el-Müneccid), Kahire
1961, c.VI.

İbn Ba’ra, Mansûr ed-Dehhabî el-Kâmilî, Kitabu Keşfi’l-Esrâri’l-İlmiyye bi


Dari’d-Darbi’l-Mısriyye, (Neşreden: Ahmed Fehmi), Kahire, 1966, Dârü’l-Kutûb
Yay., s. 58-61.

İbn Cübeyr, Endülüsten Kutsal Topraklara, (Çev. İsmail Güler), İstanbul 2008,
II. Baskı.

İbnü’l-Esir, el-Kâmil Fi’t-Tarih (İslâm Tarihi, Trc. Heyeti: A.Ağırakça,


B.Eryarsoy, Z.Tüccar…), İstanbul 2008, Hikmet Nşr,c.IX.

İbn Vâsıl, Cemalüddin Muhammed bin Sâlim, Müferricü’l-Kurb fî Ahbâri beni


Eyyub, (Tahkik: Cemalüdddin eş-Şeyyal), Kahire 1953-1960.

Koca, Salim, Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın Suriye, Filistin, Mısır Politikası
ve Türkmen Beyi Atsız, Selçuk Üni., Türkiyat Araştırmaları Der., S.22(Güz 2007)
42 AYŞE D. KUŞÇU

Korkmaz, Seyfullah, Arslanü’l- Besasirî, Kayseri 1997,(Basılmamış Doktora Tezi).

Köymen, M.Altay, Tuğrul Bey ve Zamanı, İstanbul 1976.

Kuşçu, Ayşe Dudu, “Şikago Üniversitesi Şarkiyat (Doğubilimleri) Enstitüsü’nde


Muhafaza Edilen Eyyûbi ve Memluk Sikkeleri”, Journal of Near Eastern Studies,
Chicago,2001, (Yazan:Warren C. Schultz),Gazi Akademik Bakış Dergisi, Ankara
2009, c.II, S.4, s.175-181.

el-Makrizî, Takıyü’d-Din Ahmed bin Ali, Kitabu el-Mevâîz ve’l-İtibâr bi Zikri’l-


Hıtat ve’l-Asâr, Kahire,tarihsiz, Bulak basımı.

-------------, İtti’azü’l-Hunefâ bi Ahbâri’l-Eimmeti’l-Fatımiyyin el-Hulefâ,


(Tahkik: Muhammed Abdulkadir Ahmed ‘Ata), Beyrut 2001, c.I.

-------------, Şuzuru’l-Ukud fi Zikri’n-Nukud, (Tahkik: Muhammed es-Seyid Ali


Bahru’l-Ulum), Necef 1967.

-------------, Takıyü’d-Din Ahmed bin Ali, Kitabu’s-Sülûk li-Ma’rifet-i Düveli’l-


Mülûk , (Nşr., Muhammed Mustafa Ziyâde ), Kahire 1956, c.I.

Maverdi, Ebu’l Hasan Habib, el-Ahkâmu’s-Sultaniyye, (Ter.: Ali Şafak, İslâm’da


Devlet ve Hilâfet Hukuku), İstanbul 1994.

en-Nâbulsî, Osman bin İbrahim, Kitâbu Lum’ati’l-Kavânîni’l-Mâziyye, Mısır,


Tarihsiz, (Nşr: Mektebetüs-Sakafati’d-Diniyye).

Özkuyumcu, Nadir, İlk Müslüman Türk Devletleri Tolunoğulları ve Ihşidîler,


İzmir 1996.

Seyidoğlu, Halil, Ekonomik Terimler, İstanbul, 1999, Güzem Can Yay.

Şeşen, Ramazan, Salâhaddin Eyyûbî ve Devlet, İstanbul 1987.

-------------, Eyyubîler, DGBİT, c.VI, s. 403.

Tunca, Zafer, Makro İktisat, İstanbul, 1999, II. Baskı.

Yakut el-Hamavî, Şehabüddin Ebi Abdullah, Mu’cemü’l-Büldan, Beyrut 1995.

You might also like