Professional Documents
Culture Documents
Mareşal Fevzi Çakmak Açıklıyor
Mareşal Fevzi Çakmak Açıklıyor
Mareşal Fevzi Çakmak Açıklıyor
Kurşuna Dizilmekten
Nasıl Kurtardım?
MAREŞAL
Mareşal Fevzi Çakmak Açıklıyor
e
9 ÇAKMAK AÇIKLIYOR
34
h
MAREŞAL
FEVZİ ÇAKMAK
AÇIKLIYOR
Mustafa Kemal Paşa’yı
Kurşuna Dizilmekten Nasıl Kurtardım?
İletişim
Maltepe Mah. Fetih Cad. No: 6
34010 Zeytinburnu, İstanbul
0212 467 65 05
www.derintarih.com
iletisim@derintarih.com
Baskı
Strateji Matbaası
MAREŞAL
FEVZİ ÇAKMAK
AÇIKLIYOR
Mustafa Kemal Paşa’yı
Kurşuna Dizilmekten Nasıl Kurtardım?
Önsöz 7
Kurşuna Dizilmekten Nasıl Kurtuldum? 9
Mustafa Kemal Paşa’yı Kurşuna Dizilmekten Nasıl Kurtardım? 12
Rumeli Alevler İçindeydi 15
Abdülhamid’in Hafiyeleri Teker Teker Öldürülüyordu 18
Mustafa Kemal’den Herkes Korkuyordu 21
İsmet Paşa ile Aramızda Buzdan Bir Duvar Örüldü 24
Yurdun Her Köşesinde Düşman Çizmesi Vardı 27
Tek Arzum Yunan’ı İzmir’e Sokmamaktı 30
Milli Mücadele Başlıyordu 33
Ruslar Bize Silâh Vermedi 36
İstanbul’da Artık Kalamazdım 39
Beni Bile Vurmak İstediler 42
“İşimize Azimle Devam Edelim Arkadaşlar" 46
Perişan Olan Çerkez Ethem, Yunan’a Koştu 48
Bir Haftada Ya Zafere Kavuşacak, Ya Da Ölecektik 51
İsmet Paşa’nın İdamını Niçin İstediler? 54
Az Kalsın Mehmetçik Kurşunu ile Ölecektim 57
Yunanlılar Sakarya’da Tokadı Yemiş Kaçıyordu 60
“Sakarya” Soyadını Neden Reddettim 63
“Büyük Taarruz Plânını Ben Hazırladım” 66
“Allah, Allah” Sesleri Semaları Çınlattı 69
Yunanlı İzmir’i Değil, Hayallerini de Yakıp Yıktı 72
“Şapka İnkılâbı Muvaffak Olmuştur, Beyler…” 75
Mustafa Kemal’in Yerine Beni Geçirmek İstiyorlardı 78
İsmet Paşa Evinden Çıkamaz Hale Gelmişti 81
İsmet Paşa Son Ziyarete Korktuğu İçin Gitmedi 84
İsmet Paşa’nın Başkan Olmasına “Evet” Dedim 87
İkinci Dünya Savaşı Patladı ve Biz Kıl Payı Kurtulduk 90
İsmet Paşa’nın Bulunduğu Toplantılara Katılmıyordum” 93
Celâl Bayar DP’ye Girmemi Teklif Etti 96
Bayar, Aslında DP’yi Kurtarmak İstiyordu 99
Meclis’teki Olaylar ve 12 Temmuz Beyannamesi 102
İki Partinin de Boy Hedefi Olmuştum 105
MP’nin Fahri Genel Başkanlığını Kabul Ettim 108
Meclis’te İlk Dayak Olayı 111
Nasıl Olmuş da Bayar’ın Sözlerine Kanmıştım 114
Ölmeden Unutulmam İçin Her Şeyi Yaptılar 117
Ne Komünistliğim Kaldı, Ne Yobazlığım 120
O Dağ Gibi Adam Bir Mum Gibi Eriyip Gidiyordu 123
Mareşalin Tabutu Eller Üstünde Uçuyor Gibiydi 126
SUNUŞ
Babam Mehmet Nazif, ben daha altı aylık bir bebek iken üsteğ-
men olarak katılmış bulunduğu Çanakkale Savaşında Conkbayı-
rı’nda şehit düşmüştür. Onun için ben amcam Mareşal Fevzi Çak-
mak’ı öz babam gibi bilirim. Onun da erkek evlâdı olmadığı için
beni öz oğlu bildiği gibi. Beni askeri okula yazdıran, subay olarak
Türk ordusuna katan da odur. Büyük amcam da Balkan Harbinde
şehit düştüğü zaman çocuğu yoktu. Bu bakımdan Çakmak ailesi-
nin tek erkek çocuğu olarak ben bulunuyordum.
Rahmetli amcam erkek evlât hasretini benimle giderdiği için
bana karşı her zaman tam bir baba şefkati gösterir, aynı evde bü-
yüdüğüm için bana her zaman binbir olay içinde geçmiş askerlik ve
politika hayatı hakkında hatıralarını anlatırdı. Ben de bunları not
ederdim.
İşte tarihî olaylar etrafında pek çok yazılarını okumuş olduğum
yazar Murat Sertoğlu’na verdiğim notlar bunlardır. Dünya gelip
geçici bir alemdir. Benim de yaşım ilerlemiş bulunuyor. Hayatta
daha ne kadar kalabileceğim belli değildir. İşte en çok korktuğum,
çekindiğim taraf, ben göçtükten sonra bütün bu hatıraların yok ol-
ması idi.
Rahmetli amcam Türk gençliğini çok sever, ona bütün varlığı
ile inanırdı. Fakat benim gördüğüme göre gençlik bu büyük adamı
hakkıyle tanıyamamaktadır. Bunun bir çok nedenleri vardır. Başlı-
cası da rahmetli amcamın alçak gönüllülüğü, kendisinin propagan-
da konusu yapılmasını istemeyişidir.
Fakat bugün o artık ebediyyet âlemine göç etmiş bulunuyor.
Ve ben benimle beraber bende bulunan birçok tarihî kıymette
hatıraların da yok olmasına göz yumamazdım. Buna hakkım yok-
tu. İşte bütün bunları düşündüğüm içindir ki rahmetli amcam
Mareşal Fevzi Çakmak’ın bana anlattıklarını onun ağzından din-
lediğim gibi nakletmekle büyük ölüye ve tarihe karşı son ödevimi
tamamlamış bulunduğuma inanıyorum.
Bu vesile ile bana bu imkânı veren muhterem Hürriyet gazetesi
ile yazar Murat Sertoğlu’na teşekkür etmeyi bir vazife bilirim.
ADNAN ÇAKMAK
MURAT SERTOĞLU
1
KURŞUNA DİZİLMEKTEN
NASIL KURTULDUM?
9
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
10
MURAT SERTOĞLU
ben bu boşluğa rağmen bir karış bile çekilmemiş, düşmana bir ka-
rış toprak bile bırakmamıştım. Bunu söyleyince:
- “Almanları lekelemek mi istiyorsun?” diye bağırdı.
- “Hayır hakikati söylüyorum!” dedim.
- “Öyleyse bunu ispat etmelisin!”
- “İspata hazırım!”
Beraberce otomobile binerek Halilürrahman’daki karargâha
döndük. Bu sırada albay rütbesinde bulunan İsmet İnönü de ma-
iyetimde bulunuyordu. Enver Paşa’ya istediği bütün bilgileri nok-
sansız olarak verdim. Baskın bölgelerini beraberce dolaştık.. Bütün
söylediklerimin doğru olduğunu gördü. Doğru konuştuğuma
inandı.
Tam bu sırada bir olay oldu. Yüksekten uçan bir düşman uçağı
otomobil görünce bir bomba atmış ve bomba Enver Paşa ile bera-
ber içinde bulunduğumuz otomobilin az ötesine düştüğü halde her
nedense patlamamıştı.
Ya patlasaydı…
Patlasaydı ne ben hayatta kalırdım ne de Enver Paşa… Bu gibi
olayların kuvvetle tesirinde kalan Enver Paşa bunu görünce birden
değişti. Elimi samimiyetle sıkarak beni tebrik etti ve hemen karar-
gâhtan ayrıldı.
Sonradan öğrendim, İstanbul’a dönünce bazı yakınlarına bu
bomba olayını anlatarak bombanın patlamamasını suçsuz olduğu-
mu gösteren bir ilahi ihtar diye karşıladığını ve beni bu yüzden
kurşuna dizdirmediğini söylemiş… Yani bir ölüm tehlikesi beni
mutlak bir ölümden kurtarmıştı.
Evet, böylece patlamayan bir bomba beni kurşuna dizilmekten
kurtardığı gibi ben de pek takdir ettiğim, sevdiğim Mustafa Kemal
Paşa’yı bir gün kurşuna dizilmekten kurtarmış olmaktan her za-
man gururlanırım. Şimdi de bunu anlatayım:
11
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
2
MUSTAFA KEMAL PAŞA’YI
KURŞUNA DİZİLMEKTEN
NASIL KURTARDIM?
Enver Paşa, Mustafa Kemal’i kıskanıyordu
Enver Paşa bana, “Mustafa Kemal Paşa ordusunu bırakıp
kaçmış. Hemen kurşuna dizilmesi için emir vereceğim” dedi. Oysa
harekât planını hazırlayan, Enver Paşa’nın yakınlık duyduğu
Alman Generali Liman Von Sanders’di. Sorumluluk onundu. Bunu
hatırlatınca Enver Paşa, böyle delice bir emir vermekten vazgeçti.
12
MURAT SERTOĞLU
13
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
14
MURAT SERTOĞLU
3
RUMELİ ALEVLER İÇİNDEYDİ
Mustafa Kemal Paşa’nın adını ilk olarak Hareket Ordusu ile İstan-
bul’a geldiğinde duymuştum. 1915 yılında düşmana karşı parlak
başarılar kazanınca şöhreti bütün orduya ve yurda yayıldı.
15
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
16
MURAT SERTOĞLU
Huzûr-i âlîlerine
Muhterem kardeşim paşa hazretleri
23 Ağustos 331 tarihli mektubunuzu dün aldım. Hakk-ı
âcizânemde izhar buyurulan iltifat ve teveccühatınıza arz-ı
teşekkür ederim.
Vatan-ı mukaddesimizi çiğnemeğe çalışan hain düşmana ancak
âlî himmet arkadaşlarımızın istihkâr-ı mevt eylemeleri sayesinde
iyi dersler vermektedir. Vatanı tahlis için hûn-i hamiyetlerini bü-
yük bir şevk ile îsâr eden arkadaşlarımın gayretiyle düşmanın her
nevi teşebbüsat-ı müstakbelesine de mani olunacağı hakkındaki
itmi’nanım berkemaldir.
Ancak bu derecedeki âsâr-ı fedakâranenin istilzam eylediği
bazı acılara tahammülün zaruri olduğu zatialilerince de musad-
daktır. Bu zaruretin ilcaatiyle sizi düçâr-ı me’yusiyet edeceği tabii
bulunan biraderinizin haber-i şahadeti bendenizi cidden müteessir
ve giryan eylemiştir.
Şehid-i mağfûr biraderiniz 26/5/331’de millet ve memleketin
hayat ve memat noktası olan Conk bayırında düşmana atılan sufu-
fun (safların) ilerisinde idi.
Teessüratınıza bütün safvet ve samimiyet-i kalbiyemle iştirak
eder ve Cenab-ı Hakkın zat-i âlilerine ve aile-i keder-dîdenize
sabr-ı cemil ihsan buyurmasını tazarru ile arz-ı meveddet ve mu-
haleset eylerim efendim.
17
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
4
ABDÜLHAMİD’İN HAFİYELERİ
TEKER TEKER ÖLDÜRÜLÜYORDU
18
MURAT SERTOĞLU
19
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
20
MURAT SERTOĞLU
5
MUSTAFA KEMAL’DEN
HERKES KORKUYORDU
21
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
22
MURAT SERTOĞLU
23
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
6
İSMET PAŞA İLE ARAMIZDA
BUZDAN BİR DUVAR ÖRÜLDÜ
24
MURAT SERTOĞLU
25
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
26
MURAT SERTOĞLU
7
YURDUN HER KÖŞESİNDE
DÜŞMAN ÇİZMESİ VARDI
27
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
28
MURAT SERTOĞLU
29
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
8
TEK ARZUM
YUNAN’I İZMİR’E SOKMAMAKTI
30
MURAT SERTOĞLU
31
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
32
MURAT SERTOĞLU
9
MİLLİ MÜCADELE BAŞLIYORDU
33
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
34
MURAT SERTOĞLU
35
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
10
RUSLAR BİZE SİLÂH VERMEDİ
36
MURAT SERTOĞLU
çoğunluğunu Çerkes Ethem, Demirci Efe, Yörük Ali Efe gibi Mi-
lis diyebileceğimiz inzibattan yoksun kuvvetler teşkil ediyordu.
Muntazam ordunun kurulması ve kuvvetlenmesi için hem zamana
ve hem de her çeşit silâh ve cephaneye ihtiyaç vardı.
Çok kimseler yanlış olarak Milli Mücadele’de bu silâh ve
cephanenin bize Ruslarca verildiğini sanırlar. Bu doğru değildir.
Zaten bir ihtilâl içinde bulunan Ruslar o sırada bize silâh verecek
durumda değildiler. Cephaneleri ise bizim elimizdeki silâhlara
uymazdı. Aynı şekilde İtalyanlardan da yardım görmüş değildik.
Bize zaferi kazandıran silâh ve cephanelerin çoğunluğu İstanbul’da
İtilâf devletlerinin kontrolleri altında bulunan depolardan kaçırıl-
mak suretiyle sağlanmıştır. Tabii yalnız kayıklarla, takalarla değil
de vapurlarla…
Anadolu’da kurulan yeni idareden ve Kuva-yi Milliye’den en
çok kuşkulanan ve pirelenen İngilizlerdi. Bunlar bir gün bana
Şatlvörs adında bir generallerini gönderdiler. Bu general Harbiye
Nazırı olmam bakımından Anadolu’da uyanan milli hareketin na-
sıl önlenebileceğini, bu kuvvetlerin nasıl dağıtılabileceğini sordu.
Hiç renk vermeden şu karşılığı verdim:
- “Emrime 50.000 tüfek, 200 top, 800 ağır ve hafif makineli
tüfek ile bol cephane ve kuracağım ordunun altı aylık masrafı
olan beş milyon altın verin. Ordunun idaresini alarak Anado-
lu’ya geçeyim. Altı ay içinde Kuva-yı Milliye’yi dağıtabilirim.”
Biraz düşündükten sonra:
- “Dediğiniz şeyleri yapmamıza imkân yoktur.” dedi.
- “Neden? İngiltere devleti bunları vermekten aciz midir?”
- “Verebilir. Fakat…”
- “Bana mı güveniniz yok?”
- “Şahsınıza güvenimiz vardır. Fakat ya bu silâhlarla donattığı-
nız askerler Anadolu’ya ayak basınca karşı tarafa geçerlerse?”
- “O halde başka ne yapılabilir? Karşı tarafın elinde sizin de
bildiğiniz gibi büyük kuvvetler var. Sonra halkın büyük bir kıs-
mı onları destekliyor. Daha az bir kuvvetle karşılarına çıkmak
felâket olur.”
- “Şimdilik size 3.000 tüfek, 8 top, 20 makineli tüfek ile 500.000
altın verelim. Kuvvetli bir alayla Kemalistlerle çarpışmaya başla-
yın. Aranızda bir defa kan aksın. İki taraf birbirine iyice düşman
olsun. Bunu gördükten sonra yardımlarımızı artırırız. İstediğiniz
37
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
38
MURAT SERTOĞLU
11
İSTANBUL’DA ARTIK KALAMAZDIM
39
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
40
MURAT SERTOĞLU
41
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
12
BENİ BİLE VURMAK İSTEDİLER
42
MURAT SERTOĞLU
43
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
44
MURAT SERTOĞLU
13
“İŞİMİZE AZİMLE
DEVAM EDELİM EFENDİLER…”
Muzaffer olacağız
Tabii nutkumda İstanbul’da bulunduğum süre içinde idare et-
tiğim subay, silâh ve cephane kaçakçılığından, Anadolu hesabına
yaptığım istihbarat işlerinden bahsedemezdim. Bunları söyledi-
ğim anda İngilizlerin gözleri açılacak, İstanbul’dan ayrılırken bu
işi emanet ettiğim arkadaşlar son derece zor durumda kalacaklar,
aynı zamanda da Anadolu için hayatî bir önem taşıyan İstanbul
yardımı hemen kesilmiş olacaktı.
Bu arada İngilizlerin hiçbir şekilde Anadolu’ya büyük kuv-
vetler çıkararak Yunan ordularıyla işbirliği yapmaya niyetleri
bulunmadığı noktası üzerinde ısrarla durdum. Ve birliğimizi kur-
duğumuz, kuvvetlendirdiğimiz takdirde işin sonunda muzaffer
olacağımızı belirttim. Sözlerimi şu şekilde tamamladım:
- “Efendiler! Bendeniz İstanbul’dan önce çıkmak istiyordum.
Ancak gayretim evvelâ İngiliz siyasetini anlamak oldu. Anla-
dım. Bunda hiçbir şüphe kalmamıştır. İkinci olarak İngilizlerin
askerlikçe ne yapacağını tetkik etmek idi. Bunların en büyük is-
tekleri içimizde bazı hainleri elde edip teşvik edip millet arasına
kan düşürmek idi. Dökülecek kan ne kadar çok olur, genişlerse,
işleri o kadar kolaylaşacaktı. Bunu söylemekten de çekinmiyor-
lardı. Yani biz birbirimizi boğazlayacağız, kuvvetsiz, zebun ka-
45
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
46
MURAT SERTOĞLU
Bu olamazdı
En büyük imtihanı ise büyük taarruzdan 2,5 ay önce verdim.
Meclis o günkü toplantısında Mustafa Kemal Paşa’ya geniş yetkiler
veren Başkomutanlık süresini üçüncü defa uzatmamak kararına
varmıştı.
Büyük bir felâket olacaktı. Yapılan hazırlıklar büyük bir askerî
sır olduğundan bunları açıklayamazdım.
O zaman bütün ağırlığımı ortaya koyarak şiddetle ısrar ettim.
Aksi halde hemen bütün görevlerimden istifaya kararlı olduğumu
söyledim.
Bu sözlerim ve kararlı tavrım muhalifleri kararlarından dön-
dürdü. Böylece Mustafa Kemal Paşa’nın Başkomutanlık görevi ve
geniş yetkileri üç ay için daha uzatıldı. Biz de bu arada büyük zaferi
kazandık.
47
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
14
PERİŞAN OLAN ÇERKEZ ETHEM,
YUNAN’A KOŞTU
48
MURAT SERTOĞLU
49
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
50
MURAT SERTOĞLU
15
BİR HAFTADA
YA ZAFERE KAVUŞACAK,
YA DA ÖLECEKTİK
Mesele şu idi. Çerkez Ethem’in memleket içinde olduğu kadar
memleket dışında da büyük şöhreti vardı. Yunanlılar da kendileri-
ne karşı koyan kuvvetin en büyük kısmının Çerkez Ethem olduğu-
na inanmışlardı. Aynı şekilde Anadolu halkının da Mustafa Kemal
Paşa’nın değil, Çerkez Ethem’in peşinde bulunduğundan şüphe et-
miyorlardı. Kuvvet ve asker onun elinde idi. Ve şimdi o kendilerine
sığındığına göre karşı tarafta ne kalıyordu? İyi bir propaganda ve
bunu tamamlayacak bir taarruz yapılacak olursa Çerkez Ethem’e
bağlı olan bütün kuvvetler de hemen kendilerinden tarafa geçecek
ve Yunan Ordusuna, mızıka çalarak Ankara’ya girmekten başka
yapacak iş kalmayacaktı.
İşte bu düşünce ile Yunan birlikleri ilk hamlede Eskişehir’i ele
geçirmek ve Orta Anadolu’ya uzanan demiryoluna hâkim olmak
üzere 6 Ocak 1921’de hemen harekete geçtiler. Bunlara karşı koya-
cak birliklerimiz Kütahya dolaylarında idiler. Çerkez Ethem ha-
reketine katılmışlardı. Onları Eskişehir cephesine yetiştirmek bir
mesele idi. Fakat Mehmetçikler o bozuk yollarda, o dondurucu kış
mevsiminde bir günde 70 kilometre yol alarak düşmanın karşısına
çıkarak onları durdurdukları gibi püskürtmeye de muvaffak oldu-
lar.
İşte Birinci İnönü Savaşı budur. Yunan birlikleri Çerkez
Ethem’den sonra ilk defa muntazam ordu birlikleri ile savaşa girmiş
ve bu ordu silâhça ve insanca oldukça eksik ve çok yorgun olduğu
halde Yunanlıları yenmeye muvaffak olmuştu. Mehmetçik ne oldu-
ğunu Yunanlılara ve dolayısı ile dünyaya bir defa daha göstermişti.
51
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
52
MURAT SERTOĞLU
53
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
16
İSMET PAŞA’NIN İDAMINI
NİÇİN İSTEDİLER?
Süngü…
Nitekim iki hafta süren gayet seri ve kanlı savaşlardan son-
ra İkinci İnönü Zaferini de kazandık. Garp Cephesi Kumandanı
54
MURAT SERTOĞLU
55
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
56
MURAT SERTOĞLU
17
AZ KALSIN
MEHMETÇİK KURŞUNU İLE
ÖLECEKTİM
Mustafa Kemal Paşa hastanedeydi ve ben
ona muhtaçtım. Sakarya Savaşı’nın kahredici
günlerini yaşıyorduk
Yunanlılar endişeliydi
Anadolu’ya ayak basalı 1,5 yıl olmuştu. Onların orduları çok
yayılmış ve üslerinden çok uzaklaşmışlardı. İngilizler ne kadar
yardım ederlerse etsinler, bu orduyu beslemek, silahlandırmak, ta
buralara kadar taşımak Yunan hazinesine de büyük külfetler yük-
lüyordu. Sonra bu ordu hiçbir hedefine ulaşamamıştı. Buna karşı-
57
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
Atlattığım tehlike
Ben çok defa en ileri hatlarda bulunuyordum. Bunun askerlik
bakımından hiç doğru olmadığını bilmiyor değildim. Fakat şu
anda askere en çok lâzım olan şey moraldi. Bu morali de kendileri-
ne ancak bu şekilde verebilirdim.
Bu yüzden başımdan bir de tehlike geçti.
Bir gün en ön hatlarda dolaşırken yolumu şaşırmış ve düşman
58
MURAT SERTOĞLU
59
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
18
YUNANLILAR SAKARYA’DA
TOKADI YEMİŞ KAÇIYORDU
60
MURAT SERTOĞLU
61
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
Düşman kaçıyor
Sakarya Meydan Muharebesi tam 21 gün sürdü. Sonunda düş-
man bütün ümitlerini topraklara gömerek ve büyük zayiat vererek
gelmiş bulunduğu Polatlı’dan ta Eskişehir önlerine kadar kaçmak
zorunda kaldı.
Mustafa Kemal Paşa zaferden sonra Meclis’te verdikleri nu-
tukta benim bu savaşta göstermiş olduğum gayreti lüzumundan
fazla büyütmek ve şöyle konuşmak kadirşinaslığında bulundular:
- “Bu parlak muzafferiyetin âmili olan zevatı huzur-i âliniz-
de ve bu kürsüden büyük hürmet ve takdirat ile yad etmeyi bir
vecibe-i vicdaniyye addederim. Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Re-
isimiz Fevzi Paşa hazretlerinin bu meydan muharebesinde ifa
ettiği hizmet pek büyük sitayişlerle yad edilmeye sezadır. Pek
muhterem, faziletli ve kıymetli olan bu zatıâli muharebe mey-
danlarının hemen her noktasında gece ve gündüz hazır bulun-
muş ve pek musib (isabetli) ve kıymetli tedbirleri mahallinde
icap edenlere tebliğ etmiş ve daima ferahlık verecek ve kuvve-i
mâneviyeyi yükseltecek öğütler vermiştir. Onun bu fevkalâde
hizmetleri şayan-ı takdir ve tahsindir.”
62
MURAT SERTOĞLU
19
“SAKARYA” SOYADINI
NEDEN REDDETTİM?
63
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
64
MURAT SERTOĞLU
İnanmak istemiyordu
Afet Hanım benimle görüşmek üzere yeniden başvurunca ona
durumu bildirdim. Mustafa Kemal Paşa’nın Sakarya Muhare-
besiyle öyle sandığı gibi yakından bir ilgisi olmadığını, geçirmiş
bulunduğu bir kaza sonunda bir kaburga kemiğinin kırılmış ve
hastaneye kaldırılmış bulunması(nın) onu ister istemez bu sava-
şın dışında bırakmış olduğunu, bu durum karşısında savaşı benim
planlayarak idare etmek zorunda kaldığımı söyledim. Bu yolda
bütün resmi vesikaların Genelkurmay arşivlerinde ve Türkiye Bü-
yük Millet Meclisi zabıtlarında bulunduğunu, eğer ciddi bir şey
hazırlamak istiyorsa bunlardan faydalanabileceğini, hatta bunları
dikkatle okumasının ve öğrenmesinin şart olduğunu hatırlattım.
Fakat o bir türlü söylediklerime inanmak istemiyor, yine de
herşeyi yapanın yalnız ve yalnız Mustafa Kemal Paşa olduğuna,
bizlerin sadece birer zavallı kukla olmaktan başka bir kıymetimi-
zin bulunmadığına ve bulunmayacağına inandığı için ısrar edip
duruyordu.
O zaman kendisine zamanın Genelkurmay başkanı olan Or-
general Salih Omurtak’a başvurmasını, Sakarya Harbinde benim
yâverim olduğu için (onun) her şeyi daha iyi bileceği ve hatırlaya-
cağı cevabını vermek zorunda kaldım.
65
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
20
“BÜYÜK TAARRUZ PLÂNINI
BEN HAZIRLADIM”
Yunan kuvvetleri
Sakarya Savaşı’ndan hemen sonra ben gelecek yaz için girişe-
bileceğimiz büyük taarruzun plânlarını hazırlamaya başladım. Bu
arada ordumuzun yaralarını sarmak, orduyu kuvvetlendirmek için
elimizden gelen her şeyi yapmaktan da geri kalmıyorduk.
Yunanlılar Anadolu’da biri Afyon, biri de Eskişehir’de iki bü-
yük birlik bulunduruyorlardı. Arada ise ihtiyat (yedek) kuvvetleri
vardı. Taarruz için iki kuvvetten birini seçmek gerekirdi. Mantık
belki Ankara’yı tehdit eden Eskişehir’deki birlikleri hedef almayı
öngörürdü. Halbuki ben bir baskın olarak yapmayı tasarladığım
66
MURAT SERTOĞLU
67
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
68
MURAT SERTOĞLU
21
“ALLAH, ALLAH” SESLERİ
SEMALARI ÇINLATTI
69
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
İki nokta
Türk tarihinin en parlak zaferlerinden biri olan bu zafer hak-
kında o kadar çok şiirler yazılmıştır ki, daha fazla üzerinde durmak
70
MURAT SERTOĞLU
71
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
22
YUNANLI İZMİR’İ DEĞİL,
HAYALLERİNİ DE YAKIP YIKTI
72
MURAT SERTOĞLU
Yazık oldu
Ne kadar üzgünüm ki bu ümitlerim tahakkuk etmedi. Lâtife
Hanım, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın eşi olduktan sonra bütün
gücü ile ona hizmet etmeye koyulmuş, onunla birlikte bir çok
memleket içi seyahatler yapmış, kendisine özel sekreterlik vazife-
si de görerek işlerini kolaylaştırmaya, ona her bakımdan yardımcı
olmaya gayret etmiştir.
Ama yazık ki bu evlilik uzun sürmedi. Lâtife Hanım, köşkte
çok geçmeden Mustafa Kemal Paşa’nın içki arkadaşları ile birlikte
bir çeşit savaşa girişmek zorunda kaldı. Ve bu savaştan yenik çıktı.
Hepsi bu kadar.
Onların ayrıldıklarını öğrendiğim zaman ne kadar üzülmüş-
tüm. Bunu asla anlatamam.
73
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
74
MURAT SERTOĞLU
23
“ŞAPKA İNKILÂBI
MUVAFFAK OLMUŞTUR, BEYLER…”
75
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
76
MURAT SERTOĞLU
77
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
24
MUSTAFA KEMAL’İN YERİNE
BENİ GEÇİRMEK İSTİYORLARDI
Ben dediğim gibi her zaman Mustafa Kemal Paşa’yı takdir et-
tim. Çok çetin geçen Milli Mücadele yıllarında onun yapabildiğini
başka hiç birimiz yapamazdık.
Halbuki Meclis’te daha önce de çeşitli vesilelerle anlatmış oldu-
ğum gibi ona karşı kuvvetli bir muhalefet vardı. Zaman zaman bu
muhalefet çok kuvvetlenmiş, hatta onu Büyük Millet Meclisi Baş-
kanlığından uzaklaştırmak cereyanı da almış yürümüştü. Mustafa
Kemal Paşa çok ufak bir çoğunlukla mevkiini korumaya muvaffak
olmuştu.
O zamanki mecliste tam bir hürriyet ve demokrasi havası
eserdi. Bazı mebuslar belki samimi olarak kendi görüşlerine göre
Mustafa Kemal Paşa’yı yetersiz buluyorlar, yerine bir başkasını ge-
çirmeyi istiyorlardı. Fakat bunların arasında bazı hainlerin de yer
almaya muvaffak olduklarından şüphe edilemez. Kime, hangi fik-
re, hangi millete hizmet etmek istedikleri belli olmayan bu kişiler,
Mustafa Kemal Paşa’nın her kararına körü körüne karşı çıkmayı
adet edinmiş bulunuyorlardı.
Yine çoğunluğu askerlerden meydana gelen bazı mebuslarla
Mustafa Kemal Paşa’nın yakın silâh arkadaşları onun yavaş yavaş
memlekette bir diktatörlük idaresi kurmak niyetinde bulunduğun-
dan kuşkulanıyorlardı. Bunların arasında Kâzım Karabekir, Ali
Fuat (Cebesoy), Cafer Tayyar (Eğilmez) Paşalar gibi önde giden
yakın silâh arkadaşları, Rauf (Orbay) Bey, Ali Şükrü Bey gibi nü-
fuzlu şahsiyetler de bulunuyordu. Bunlar böyle bir şeye engel olma-
nın tek yolu olarak Mustafa Kemal Paşa’yı mevkiinden uzaklaştır-
mak olacağını biliyorlardı.
Mecliste oldukça büyük bir taraftar kitlesine mâlik idiler. Ama
78
MURAT SERTOĞLU
79
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
80
MURAT SERTOĞLU
25
İSMET PAŞA
EVİNDEN ÇIKAMAZ
HALE GELMİŞTİ
Başbakanlıktan alındıktan sonra
tek dostu olarak ben kalmıştım
81
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
82
MURAT SERTOĞLU
83
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
26
İSMET PAŞA SON ZİYARETE
KORKTUĞU İÇİN GİTMEDİ
84
MURAT SERTOĞLU
85
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
86
MURAT SERTOĞLU
27
İSMET PAŞA’NIN
BAŞKAN OLMASINA
“EVET” DEDİM
Beklenen acı gün geldi, çattı. Mustafa Kemal Paşa’yı kaybet-
miştik. Bütün memleket derin bir yasa büründü. Fakat bir taraftan
da memleketi düşünmek gerekiyordu. 10 Kasım 1938 tarihi Ata-
türk’ün vefat günü olduğu gibi birçok hırsların da suyun yüzüne
çıktığı gündür. O günlerde sinirlere hâkim olmak ve memleketi bu
felâketli durumdan mümkün olduğu kadar sarsıntısız çıkarmak
gerekiyordu.
Bana ilk gelen, o zaman milletvekili olan eski silâh arkadaşla-
rımdan Ali Sait Paşa olmuştu… Onunla aramızda şöyle bir konuş-
ma geçti:
Ali Sait Paşa:
- “Gerek mecliste gerekse orduda çoğunluk sizi Cumhurbaş-
kanı görmek istiyor. Beni de size bunun için gönderdiler.”
Ben:
- “Arkadaşlarınızın bu duygularına teşekkür ederim. Fakat
ben sadece Genelkurmay Başkanı ve askerim. Anayasaya göre
Cumhurbaşkanı ancak Meclisin içinden seçilebilir.”
- “Bu kanunu değiştirmek çok kolaydır. Bir hafta içinde orta-
dan bu engel kalkabilir.”
- “O zaman da benim ordunun kuvvetine dayanarak anaya-
sayı değiştirmiş olduğum inancı hâsıl olur. Buna hiçbir şekilde
razı olamam.”
- “Peki öyleyse sizce çıkar yol nedir?”
- “Çıkar yol, bugün yürürlükte bulunan kanunların emretti-
ği şekilde hareket etmek ve Cumhurbaşkanını o şekilde seçmek-
tir.”
- “Peki bize aday gösterebilir misiniz?”
- “Sadece kendi düşüncemi söyleyebilirim. Bana kalırsa bu-
günkü halde Mustafa Kemal Paşa’nın yerine geçmeye en lâyık
87
MURAT SERTOĞLU
27
İSMET PAŞA’NIN
BAŞKAN OLMASINA
“EVET” DEDİM
Beklenen acı gün geldi, çattı. Mustafa Kemal Paşa’yı kaybet-
miştik. Bütün memleket derin bir yasa büründü. Fakat bir taraftan
da memleketi düşünmek gerekiyordu. 10 Kasım 1938 tarihi Ata-
türk’ün vefat günü olduğu gibi birçok hırsların da suyun yüzüne
çıktığı gündür. O günlerde sinirlere hâkim olmak ve memleketi bu
felâketli durumdan mümkün olduğu kadar sarsıntısız çıkarmak
gerekiyordu.
Bana ilk gelen, o zaman milletvekili olan eski silâh arkadaşla-
rımdan Ali Sait Paşa olmuştu… Onunla aramızda şöyle bir konuş-
ma geçti:
Ali Sait Paşa:
- “Gerek mecliste gerekse orduda çoğunluk sizi Cumhurbaş-
kanı görmek istiyor. Beni de size bunun için gönderdiler.”
Ben:
- “Arkadaşlarınızın bu duygularına teşekkür ederim. Fakat
ben sadece Genelkurmay Başkanı ve askerim. Anayasaya göre
Cumhurbaşkanı ancak Meclisin içinden seçilebilir.”
- “Bu kanunu değiştirmek çok kolaydır. Bir hafta içinde orta-
dan bu engel kalkabilir.”
- “O zaman da benim ordunun kuvvetine dayanarak anaya-
sayı değiştirmiş olduğum inancı hâsıl olur. Buna hiçbir şekilde
razı olamam.”
- “Peki öyleyse sizce çıkar yol nedir?”
- “Çıkar yol, bugün yürürlükte bulunan kanunların emretti-
ği şekilde hareket etmek ve Cumhurbaşkanını o şekilde seçmek-
tir.”
- “Peki bize aday gösterebilir misiniz?”
- “Sadece kendi düşüncemi söyleyebilirim. Bana kalırsa bu-
günkü halde Mustafa Kemal Paşa’nın yerine geçmeye en lâyık
87
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
88
MURAT SERTOĞLU
89
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
28
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI PATLADI
VE BİZ KIL PAYI KURTULDUK
90
MURAT SERTOĞLU
91
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
92
MURAT SERTOĞLU
29
“İSMET PAŞA’NIN BULUNDUĞU
TOPLANTILARA KATILMIYORDUM”
93
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
94
MURAT SERTOĞLU
defa politikaya girmek istemeyişim idi. İkincisi ise bunu kabul et-
mek İsmet Paşa’nın bir lütfunu kabul etmek demekti. Buna ise hiç
ihtiyacım yoktu.
Şükrü Saraçoğlu evimden eli boş döndü. Bununla beraber bana
yapılan Cumhuriyet Halk Partisi’ne girme tekliflerinin arkası ke-
silmedi. İsmet Paşa benim, değişmez başkanı olduğu Cumhuriyet
Halk Partisi’ne girmemi ve milletvekili adayı olmamı ısrarla isti-
yordu. Bunun için araya başka kimseler de koydu. Fakat ben hepsi-
ni reddedince artık benden ümidini kesti.
95
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
30
CELÂL BAYAR
DP’YE GİRMEMİ TEKLİF ETTİ
96
MURAT SERTOĞLU
lerinden hasta olan yavrumun esaslı bir şekilde tedavi edilmesi için
vermiş bulunuyordu.
Ne yazık ki melekler kadar temiz ve iyi yürekli olan kızım Mu-
azzez, bütün çabalarımıza rağmen genç yaşta bizleri gözyaşları
içinde bırakarak ebediyete intikal etti. Ve hakiki meleklerin ara-
sına katıldı.
Ben evimde bazen okuyarak, bazen yazı yazarak, bazen de bah-
çedeki çiçeklerim arasında dolaşarak, ara sıra da beni nasılsa unut-
mayarak ziyaretime gelen eski silah arkadaşlarımla konuşarak va-
kit geçirirken bir gün evimin telefonu çaldı. Telefonu açan az sonra
yanıma gelerek bana şu haberi verdi.
- “Celâl Bayar’la Tevfik Rüştü Aras ziyaretinize gelmek isti-
yorlarmış. Kabul edip etmeyeceğinizi, kabul ederseniz saat kaç-
ta gelmelerinin münasip olacağını soruyorlar.”
Doğrusu böyle bir şeyi hiç beklemiyordum. Celâl Bayar’ı Baş-
bakanlıktan istifasını verdiği günden beri hiç görmemiştim. Aynı
şekilde Mustafa Kemal Paşa’nın da Selânik’ten beri tanıdığı ve Dı-
şişleri Bakanı olarak görevlendirdiği Tevfik Rüştü Aras’ı da gör-
müş değildim. Benden ne isteyebilirlerdi? Ziyaretlerinin sebebi ne
olabilirdi?
- “Ziyaret sebebini söylediler mi?” diye sordum.
- “Hayır, bir şey söylemediler. Sadece Tevfik Rüştü Bey’in
evinden telefon ediyorlarmış. Bunu söylediler.”
- “Pekâlâ, mademki gelmek istiyorlarmış, saat 4’te buyursun-
lar!”
Demokrat Parti yeni kurulmuş, seçime girmeye hazırlanı-
yordu… Memleketteki siyasi hava iyice gerginleşmişti. Ben bütün
olayları sadece gazeteden takip ediyordum.
Demokratlar şikâyetçiydi
Demokrat Parti’nin kuruluşundan pek kısa bir süre geçtiği hal-
de bu partinin memleketin hemen her tarafında geniş halk kitleleri
tarafından benimsenmekte olduğu ortada idi. Demokrat Parti’nin
liderleri Cumhuriyet Halk Partisi’nin seçimleri öne almasından
şikayetçi idiler. İddialarına bakılacak olursa böyle davranılmasının
sebebi şu idi: Demokrat Parti’nin memlekete hızla yayılmak yolunu
tutmuş bulunması Halk Partisi’ni ürkütmüştü. Ve izledikleri po-
litika da, Demokrat Parti henüz yayılmadan, teşkilatını tamamla-
97
MURAT SERTOĞLU
31
BAYAR, ASLINDA
DP’Yİ KURTARMAK İSTİYORDU
99
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
100
MURAT SERTOĞLU
101
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
32
MECLİS’TEKİ OLAYLAR VE
12 TEMMUZ BEYANNAMESİ
Yolsuzluk iddiaları
Demokrat Parti daha teşkilatını bile tamamlamadan bu seçime
girmek zorunda kalmış olduğu için 60 kadar milletvekili çıkarta-
102
MURAT SERTOĞLU
103
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
104
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
106
MURAT SERTOĞLU
107
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
34
MP’NİN
FAHRİ GENEL BAŞKANLIĞINI
KABUL ETTİM
Ankara’ya döndüğüm zaman İzmir halkının bana karşı gös-
termiş bulunduğu bu aşırı sevginin Halk Partilileri bir kat daha
kızdırdığını, Demokrat Partilileri de ürküttüğünü fark ettim. İz-
mir’de bilhassa gençlerle yaptığım bazı konuşmaların Demokrat
Parti kurucuları tarafından şiddetle tenkit edilmiş olduğunu öğ-
rendim.
Herşey apaçık ortada idi. Onların arasında artık yerim yoktu.
Sonunda olacaklar oldu. Mademki ister istemez bir defa poli-
tikaya karışmıştım. Hiç bir zaman heveslenmediğim bu hayatta
yerimi kesin olarak almalı idim. Millet Partisi’nin kurucuları bana
çok daha samimi görünüyorlardı. Onların memleketin muhtaç bu-
lunduğu ciddi muhalefet görevini daha iyi yapacaklarına inanmış-
tım.
Beyanname neşrettim
Kader ağlarını örmüştü. Sonunda Millet Partisi’nin fahri baş-
kanlığını kabul ettim. Parti resmen kuruldu. Ben de bu partinin
fahri başkanı olarak halka bir beyanname neşrettim. Bu beyanna-
mede Demokrat Parti’yi asla açık bir şekilde suçlamadım. Düşün-
cemi ve kanaatlerimi şu şekilde belirttim:
“Bu günkü gidiş vatanımızı ancak uçurumlara sürüklüyor.
Millet hâkimiyeti lâftan ibaret kalıyor. İktidarı elinde tutan ufak
bir zümre istediğini yapabiliyor. Halk her gün daha fakir ve peri-
şan bir duruma giriyor. Bu hâl milletin mâneviyat ve ruhiyatı üze-
rinde yıpratıcı tesirler yapmaktan geri kalmıyor.
İşte bu sebepledir ki milletimizin kendi işlerini bizzat kendisi
görmek ve tanzim etmek hakkı, vatandaşların binbir emek ve zah-
metle kazandıklarından faydalanmak ve asgarî bir geçime sahip
olmak hakkını, halkımızın yüksek ahlâkî geleneklerimize uygun
bir surette yaşamak hakkını, hülâsa olarak bizlerin, insanlık hak-
108
MURAT SERTOĞLU
109
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
110
MURAT SERTOĞLU
35
MECLİS’TE İLK DAYAK OLAYI
111
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
112
MURAT SERTOĞLU
113
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
36
NASIL OLMUŞ DA
BAYAR’IN SÖZLERİNE KANMIŞTIM
114
MURAT SERTOĞLU
Yakamızı bırakmıyorlardı
Girişilen sıkı tahkikat kısa bir zaman sonra bu ihbarın bir ha-
yal mahsulü olduğunu ortaya çıkarınca Osman Bölükbaşı ile Fuad
Arna bir hafta sonra serbest bırakıldılar. General Sadık Aldoğan’ın
evinden alınan kitaplar ve evrak da geri verildi. Fakat iktidar bir
türlü yakamızı bırakmıyordu.
Bizimkiler bütün kuvvetleri ile muhalefet görevini yerine geti-
rirlerken onlar da bizi sindirmek ve cezalandırmak için ellerinden
geleni yapmaktan geri kalmıyorlardı. Ne kadar yazık ki onlar bizi
düşman gözüyle görüyorlardı. Bizi kötülemek için ellerinden gelen
herşeyi yapıyorlardı. Bize her iftirayı reva görüyorlardı. Sesimizi
kesmek, işlerine gelmeyecek şekilde konuşanları ceza evlerine dol-
durmak, partimizi kapatmak için var kuvvetleri ile çalışıyorlardı.
O kadar özlediğimiz demokrasi rejimi bu mu idi? Böyle mi
olacaktı? Böyle mi olmalı idi?
Çekilmiş olduğum köşemde otururken politikaya karışmış
bulunduğum için büyük bir perişanlık duyuyordum.
Nasıl olmuş da Celâl Bayar’ın sözlerine kanmış, politikaya gir-
meye razı olmuştum. Ben milletvekili olduktan sonra Büyük Mil-
let Meclisi’nde bağımsız olarak kalacağımı umuyordum. Bu da, ol-
mamış olaylar beni politika gayyasına boğazıma kadar gömmüştü.
115
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
yatmıştım.
Bu arada en sevdiğim ve takdir ettiğim inandığım bana Mil-
let Partisi’nin fahri başkanlığını kabul ettiren arkadaşım Kenan
Öner birdenbire vefat etmişti. Bu da moralimi çok sarsmıştı.
Zavallı Kenan Öner! O hakiki bir demokrasi âşığı, hakiki bir
vatanseverdi. Ömrünü bu yolda tüketmişti. Nice ve nice kahırlara
uğradığı halde hepsine cesaretle karşı koymuştu. Onun birdenbire
aramızdan ayrılışı bizim için büyük bir kayıptı.
Ama insanlar fâni değil miydi? Elbette bir gün ben de ölecek-
tim. Ve dünyaya veda edeceğim gün hiç de uzak değildi. Bundan
dolayı hiçbir tasam yoktu. Çok şükür Tanrı’ya da insanlara da bir
borcum yoktu. Tek tasam memleketim içindi.
116
MURAT SERTOĞLU
37
ÖLMEDEN UNUTULMAM İÇİN
HER ŞEYİ YAPTILAR
117
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
118
MURAT SERTOĞLU
119
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
38
NE KOMÜNİSTLİĞİM KALDI,
NE YOBAZLIĞIM
120
MURAT SERTOĞLU
121
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
gayret harcamışlardı.
Bunların ne faydası olmuştu? Hiç.. Halk Anadolu hareketinin
haklı bir hareket olduğuna inanmıştı. Onun başında bulunanlara
da tam olarak güveniyordu. Bunların namuslu kimseler oldukları-
nı biliyordu. Onun içindir ki hakkımızda yapılan en alçakça iftira-
lar hiçbir akis bulamamıştı.
Tarihimizde bunun gibi daha nice ve nice misaller bulunduğu
halde dediğim gibi emekliye ayrıldığım günden itibaren beni kü-
çük düşürmek, beni lekelemek, halkın sevgisini benden uzaklaştır-
mak için yine de ellerinden gelen herşeyi yaptılar.
Fakat bütün bu gayretleri boşuna oldu. Türk halkı bana hayatı-
mın en büyük mükâfatını vermiştir. Bu mükâfat sevgi, muhabbet
ve bana inançtır. Onun içindir ki onlara eğer kalmışsa bütün hak-
kımı helâl ediyorum. Bana haksızlık ve düşmanlık edenlere gelin-
ce, onları da bağışlıyorum.
122
MURAT SERTOĞLU
39
O DAĞ GİBİ ADAM
BİR MUM GİBİ ERİYİP GİDİYORDU
123
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
124
MURAT SERTOĞLU
125
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
40
MAREŞALİN TABUTU
ELLER ÜSTÜNDE UÇUYOR GİBİYDİ
126
MURAT SERTOĞLU
127
MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN HATIRALARI
ka bir kişi var mı idi? Hangi kitabı okuyorsa bunu alır, köşesine
çekilir ve okumaya dalardı. Biz o zaman kendisini rahatsız etme-
mek için aramızda ancak yavaş sesle, o da pek az olmak şartıyle
konuşurduk.
Amcamın bu okuma faslı tam 22.45’e kadar sürerdi. O zaman
kitabını kapatır ve radyoyu açar, ajans haberlerini sonuna kadar
büyük bir dikkatle dinlerdi. Ajans haberleri tamamlanınca kalkar;
- “Allah rahatlık versin!” diyerek yatak odasına çekilirdi.
Cumartesi günlerini kendisi için süt günü olarak kabul eder ve
perhiz yapardı. O gün yalnız süt içerdi. Özel ziyaretleri de Cumar-
tesi günü Genelkurmay’da kabul ederdi. Bunlar hiçbir zaman fazla
olmazdı. Çoğunluğunu da askeri okul ve silâh arkadaşları teşkil
ederdi. Onlarla konuşmaktan eski hâtıralarını tazelemekten çok
zevk alırdı. Bunun için de Cumartesi akşamları eve geldiği zaman
pek neşeli olurdu.
Bakın, hatırıma geldi. Son defa tarihî bir hakikat olarak bunu
da kaydetmek isterim:
Cuma tatili Pazar’a çevrildikten sonra bazı kimseler Şeker ve
Kurban Bayramlarını da resmî tatil günleri arasından çıkarmak is-
tedikleri vakit Mareşal hemen Atatürk’ün yanına gitmiş ve gerekli
şeyleri söyleyerek böyle Türk ve İslâm geleneklerine uymayan bir
kararın alınmasına engel olmuştur.
Allah’ın bütün rahmetleri onun üzerinde olsun!...”
SON
128