Islamci Siyasette Iktidar Ve Itikat

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 10

İ K T İ D A R

İslâmcı siyasette iktidar ve itikat


ADEM ÇAYLAK

Arap-İslâm Siyasal Aklı başlıklı eserin yazarı Mu- ve Türk-İslâm Müslüman siyasal aklını kuşatan si-
hammed Abid el-Cabiri’nin belirttiği gibi her siya- yasi bilinçaltı, daima “devlet” fikri ekseninde geli-
si eylemin, “belirleyicileri” ve “görüntüleri” var- şim göstermiştir. Üstüne üstlük söz konusu Müs-
dır. Belirleyiciler, biyolojik ya da psikolojik, bilinç- lüman akıl, siyasete ve devlete dair bilgi ve ilim-
li ya da bilinçaltı iç yönlendiriciler olabileceği gi- den ziyade itikat ve inancın hâkim olduğu bir top-
bi dış uyarıcılar ve etkiler de olabilir. Görüntüler lumsal muhayyile ve sosyal alan ortaya çıkarmış-
ise, eylemin kendisinde, sayesinde ve aracılığı ile tır. Kendilerine yöneticilik anlamında sorumluluk
gerçekleştiği görünümler ve biçimlerdir. Siyasi ey- verilen peygamberlerin hiçbirinde ve son peygam-
lemin belirleyicileri ile toplumsal karakterli nazari ber Hz. Muhammed’de görülmediği şekilde, başta
ve ameli görüntüleri, bir bütün olarak “siyasi akıl” bulunan yönetici halifelerin/sultanların pek çoğu,
denilen şeyin temelini oluşturur. Siyasi akıl, siyase- Pavlusçu Hıristiyanlığın Bizans’a yansıyan yöne-
te dair bilgi ve irfandan ziyade “siyasi bilinçaltı”nın tim anlayışından mülhem, “kralların, hükümdar-
yön verdiği bir alandır. Başka bir deyişle, siyasi ların kutsal yönetme hakları” olduğu fikrinin Müs-
akıldan kasıt, siyasi otoriteyi uygulayan ile kendi- lüman siyasi aklında yerleşmesine zemin hazırla-
lerine siyasi otorite uygulananlar arasında oluşan mıştır. Pavlusçu Hıristiyanlık açısından din-devlet
iç mantığın siyasi bilinçaltında kendini açığa çıkar- ilişkilerini yüzyıllar boyunca şekillendiren “Tan-
masıdır. Siyasi bilinçaltı da kanaatlerin, inanç ve rı’dan kaynaklanmayan iktidar yoktur” aforizma-
itikatların hâkim olduğu bir “toplumsal muhayyi- sı, İslâmî bir öğretiye dönüştürülerek, “auctoritas”
le” içinde cereyan eder (Cabiri, 2001:11-21). ve “potestas” iktidarı kullanan “muktedir”in inisi-
Cabiri’nin Arap-İslâm siyasi aklının oluşumu ve yatifine terk edilerek, “itikat”laştırılmış bir iktidar
siyasete yön vermesine dair bu teorik girişin sebe- tasavvuru oluşmuştur.
bi Müslüman siyasi aklının üzerine oturduğu siya- Tarihsel süreç içinde, devletin kutsallık kazan-
si bilinçaltının uzun yüzyıllardır “iktidar” ve “dev- ması ve iktidarın mezhep ve asabiye üzerinden
let kültü” fikri etrafında bir toplumsal muhayyi- itikatlaştırılması ameliyesinde kanaatler, itikat-
le içinde cereyan ettiğine ışık tutmak içindir. Baş- lar, inançlar ve davranışlarla Müslüman bilinçal-
ka bir deyişle, Hz. Osman’ın halifeliğinin son dö- tını işgal eden ve belirli toplumsal muhayyile ile
nemlerinde başlayan iktidar merkezli çatışmala- beslenen Müslüman siyasi aklın rolü büyüktür.
rın bir ürünü olan Muaviye’den beri Arap-İslâm Böylesi toplumsal muhayyilenin beslediği Müs- 27
lüman siyasi aklında, devlet, “kutsaldır”, “ulu- TANRI İLE İNSAN ARASINDA İKTİDAR
dur”, “ya devlet başa ya kuzgun ‘leşe’dir”. Top-
İnsanın yaratılış hikâyesinde dahi “iktidar”la im-
lumsal muhayyilenin beslediği ve beslendiği Müs-
tihanı vardır. Tanrı’nın uyarmasına rağmen “ik-
lüman siyasi aklında devlet ve muktedir, teme-
tidar” meyvesiyle imtihan ve yüzleşmesini kay-
li “din” olan binanın adeta “siyasal bekçisi” ola-
beden insan, yitirdiği emanet, sorumluluk ve yü-
rak tasavvur edilmiştir. Başka bir deyişle, “devlet- kümlülüğü yeryüzünde yeniden kazanmak için
siz dinin ayakta kalamayacağı” kanaati ve inancı Tanrı tarafından yeryüzüne “halife”1 kılınmıştır.
Müslüman sosyal muhayyile ile siyasi aklının vaz- Varoluşunda “iktidar” meyvesi ile hesaplaşmasını
geçilmezi haline gelmiştir. Aslına bakılırsa, dinin kaybeden insan, “Tanrı kompleksi”ni,2 yeryüzün-
bir toplumsal ve siyasal örgütlenme biçimi olan deki “iktidar”ını “itikatlaştırarak” aşmaya çalış-
devletsiz korunamayacağına ve ayakta kalamaya- manın tarihsel ve psikolojik çelişkisini yaşamak-
cağına ilişkin kanaat, belirli iktidar ve nüfuz sa- tadır. Bu öyle bir çelişkidir ki, “güç” ve “iktidar”la
hiplerinin otoritelerine meşruiyet kazandırmak- imtihan olmanın dayanılmaz ağırlığı, muktedirle-
tan başka bir işlevi haiz değildir. Nasıl ki şehir, rin, iktidarlarını kutsallaştırmasına yol açmıştır.
medeniyet için bir “kalıp” ise ve şehirde oturmak Tarih içinde insan topluluklarının tabiat, tabiat-
medeni olmak için yeterli değilse, devletli olmak üstü, metafizik ya da ilahi bir figür, nesne ya da
dinin korunması için tek başına yeterli ve gerek- varlığa bir şekilde inanma ihtiyacı ve yeryüzündeki
li bir unsur değildir. Hatta bu durum, Müslüman hayatının olumsuzluklarını üzerinden atmak ya da
siyasi aklında, Hegelci siyasal mantıkla “devletin daha iyi ve mutlu yaşam sürmek isteyen insanoğ-
Tanrısallaştırılmasına” ve Allah’ın iradesini dev- lunun mistik ve göksel varlıklarla bağlantı kurma-
let eliyle gasp etmeye hizmet etme tehlikesini da- nın hiyerafonik (ayin, tören, kurban, simge gibi)
hi içinde barındırmaktadır. farklı yol ve yöntemi içinde bir arayış içinde oldu-
Bu yüzden İslâmcı siyasette devlet aklı ve muk- ğu düşünüldüğünde, mistik ve göksel varlıklardan
tedirin bileşimi olan iktidarın kutsanması hâkim haber aldığı ya da onların adına hareket ettiği iddi-
bir siyasal ve toplumsal koda dönüşmüştür. Tür- asında bulunan güçlerin etkisinde kaldığı bir ger-
kiye özelinde “dindarların ya da İslâmcıların” çektir. Tarih boyunca devletsiz toplumlar görül-
yüzyıllardan sonra iktidarla buluşmaları, tarih- müş ancak siyasetsiz toplum ve topluluklar görül-
sel sosyolojideki Müslüman siyasi aklını besleyen memiştir. Çünkü klan, kabile, site-devleti, impara-
toplumsal muhayyilenin tekrar dirildiğinin açık torluk, merkezî krallık, modern devlet ya da ulus-
bir örneğidir. Ak Parti iktidarından önce, devle- devlet tipi toplumsal ve siyasi örgütlenmelerin he-
ti meşru görmeyen, siyasi parti mücadelesini “İs- men hemen hepsinde, biçimsel farklılaşmalarla
lâmî hareket biçimi” addetmeyen hatta devlet da- birlikte, bir tür emretme-itaat etme ilişkisi vardır.
iresinde bile çalışmayı İslâm’a aykırı addeden İs- Başka bir deyişle, siyasetin özünde emretme ve ita-
lâmcıların pek çoğunun, Ak Parti iktidarı ile bir- at etme ilişkisi vardır. Bu bakımdan emretme ve
likte toplumsal muhayyilenin beslediği tarihsel itaat ilişkiselliğinin dayanağı üzerinden kendi ik-
Müslüman aklında var olan itikatlaştırılmış ikti-
1 İslâm siyaset tarihinde, Muaviye ile birlikte iktidarın başın-
dar ve kutsallaştırılmış devlet inancı ve kanaati ile da bulunan yöneticilere “halifetullah” (Allah’ın halifesi) de-
hareket eder hale gelmeleri üzerine düşünülme- nilerek, iktidarın kutsallaştırılmasına/itikatlaştırılmasına yol
açan “halife” kavramı, Kur’an’ın hiç bir ayetinde Allah’a iza-
lidir. İşin tuhaf tarafı, böylesi bir Müslüman si- feten kullanılmaz. “Sonradan gelen, ardıl, nesil nesil birbiri-
yasi akıl, modernitenin öncülleri ile eklemli mo- ni takip etmek, birinin yerine geçmek ya da emanet, sorumlu-
dern ulus-devlet sistemi içinde kendisine büyük luk ve yükümlülük” gibi farklı anlamlara gelen “halife” kavra-
mı, Kur’an’da daima yeryüzüne izafeten kullanılmıştır. bkz.
rol biçmekte ve devletin “dil” ve “söylemi”ni İs- Adem Çaylak, “İslâm Siyasi Düşüncesine Hakim Olan Ge-
lâmileştirdiği zehabı altında farkında olmadan, nel ve Temel İlkeler”, Muhafazakâr Düşünce, Yıl 11, Sayı 43,
geçmişte reddettiği üslup üzerinden devlet güdü- Ocak-Şubat-Mart 2015, s. 146-151.
2 İnsanın kişisel, kolektif ve evrensel “Tanrı kompleksi” kavra-
münde ve denetiminde bir “din” oluşumuna hiz-
28 met eder hale gelmektedir (Çaylak, 2014c).
mı için bkz. Halis Çetin, Tanrı Kompleksi I Kutsalın Gölgesin-
de, Kadim Yayınları, Ankara, 2014.
tidarlarını kutsallaştıran muktedirler, tarihte Tanrı hip olma arzusu daha şiddetli bir hal almakla kal-
kompleksinin en tipik örneklerini vermiştir. mamış, iktidara can suyunu veren dinsel motif-
Tarihsel süreçte İslâm’a ait olmayan dinsel mo- ler, hem semavi hem de Paganist dinler aracılı-
tifler kullanılarak, iktidarın ve onu elinde tutan ğıyla üretilmiştir. Mamafih, dinler arası etkileşim-
kişi ya da grubun takdis edilmesi arayışları baş ler ve geçişler yaşanarak, Kur’an’ın vahyetmediği
göstermiştir. Mukayese edilecek olursa Hıristi- ya da Hz. Muhammed’in ameliyesinde rastlanma-
yanlık’tan farklı olarak İslâm, devlet ve impara- mış, pek çok diğer dinlere ait nazari ve ameli fik-
torluk tipinde toplumsal ve siyasal bir örgütlen- riyat, “muktedir”in iktidarını pekiştirmek maksa-
menin olmadığı bir coğrafyada ortaya çıkmıştır. dıyla İslâm’a aktarılmış ve iktidar bir “itikat” me-
“Kutsal devlet”i değil, tevhid, ahlak, adalet ve selesine dönüştürülmüştür.
hakkaniyet temelli bir ümmet topluluğu ve “ada-
TANRI-KRAL YA DA KUTSAL-KRAL
let devleti” ihya etmenin mücadelesini veren Hz.
Muhammed’in vefatı ile birlikte Pavlusçu Hıris- Tarihsel süreç içinde Mezopotamya’dan Mısır’a,
tiyanlık’ın siyasete ve topluma ilişkin nazari ve Hint’ten İran’a, Eski Yunan’dan Roma’ya kadar,
ameli fikriyatı İslâm’a yerleştirilmeye çalışılmıştır. kurulan site devletlerindeki yöneticiler, içinde sı-
Ayrıca Aziz Augustinusçu Hıristiyanlık’ın “dev- kılmış oldukları “Tanrı kompleksi”ni aşabilmek
leti Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi” biçiminde ve var olan kurulu düzen üzerine bina edilen üre-
telakki eden anlayışı (Tanrı Devleti/Roma), Muavi- tim ilişkilerinden kaynaklanan sömürüyü perde-
ye ile birlikte (sözde) İslâmî bir öğreti olarak sunul- lemek adına, Tanrı’ya özenen hatta Tanrı’yı ken-
muştur. Bu bağlamda iktidar sahibi devletin varlı- dilerine benzetmeye çalışan itikatlaştırılmış bir
ğının ve birliğinin zedelenmesini önlemek amacıy- iktidar pratiği yaratmıştır. İlk çağlarda muktedir-
la, dış ve iç mihrakların besleyip, büyüttüğü fitne ler, Tanrıların soyundan geldiğini öne sürmüş –
çıkaran bir unsur olan “öteki”ne karşı, siyasi birlik, Pers Hükümdarı I. Şahpur3 gibi– ve “yanılmaz”
dirlik ve düzenin koruyucusu şeklinde algılanmış- egemenliklerini bu (sözde) öğreti üzerine inşa et-
tır. Allah’ın kutsallık zırhına bürümediği iktidar ve mişlerdir. Günümüzde Aydınlanma Çağı ve se-
koruyucusu, mertebelerin en üstünü olarak kabul külerleşme paradigmasının etkisi ile birlikte her
edilecek olan Allah’ın yeryüzündeki elçiliğine so- ne kadar egemenliğin kaynağı Tanrılardan halka
yunmuştur. Bu durum patolojik bir vakıa biçimini aktarılmış olsa da, güncel siyasetin ana gövdesini
alarak, İslâm siyasal düşüncesinde ilim, hikmet ve hâlâ dinsel etmenler oluşturmaktadır. Münhası-
akılla beslenen “şura ve adalete” dayalı imamet/hi- ran İslâm’ın çarpıtılmış etmenleri, (sözde) dinsel
lafet yönetim felsefesini, toplumsal düzen ve siyasi saiklerin korunması amacıyla iktidarın bir iman
birlik adı altında iktidarlarını kutsallaştırarak (“ik- meselesi haline getirilmesine sebebiyet vermekle
tidarın itikatlaştırılması” sorunsalı) ortadan kaldı- kalmamış, ayrıca muhalefetin gelişmesine engel
ran Emevi saltanatından başlamak üzere, içlerin- teşkil etmiş/etmeye devam etmektedir.
de elbette hikmet, ilim ve adaletle hükmeden iyi Bu bağlamda Ortadoğu toplumlarını en iyi
ve doğru yönetim örneklerine rastlanmakla birlik- açıklayan araçlardan birisi de “çoban-sürü” meta-
te, baskın olarak Abbasiler, Selçuklular, Fatimiler, forudur. Mezopotamya ve Ortadoğu coğrafyasın-
Memluklular ve Osmanlılar’da başta bulunan hali- da eski Babil Kralı Hammurabi’den bu yana başta
fe sultanların çoğunluğu kendilerini “Allah’ın yer- bulunan yöneticiler “çoban”, yönetilenler ise “sü-
yüzündeki gölgesi” olarak sunmuş ve başta bulun- rü” olarak tasavvur edilmiştir. Bu düşünüş biçi-
malarını ümmet ve toplum adına Allah’ın bir lütfu mini besleyen mekanizmalardan birisi de, polite-
olarak görmüştür (Çaylak, 2014b). ist tanrı anlayışının hiyerarşik bir biçimde yeryü-
Kısaca belirtmek gerekirse insanoğlunun ikti- zündeki toplumların yönetim düzenine yansıma-
dar hevesi ve onunla imtihanı, daha yeryüzüne sıdır. Mezopotamya ve Ortadoğu bölgesinde ku-
gönderilmeden evvel başlamıştır. Yeryüzüne gön-
derilişinin akabinde insanoğlunun iktidara sa-
3 Bernard Lewis Ortadoğu, çev. Selen Y. Kölay, Arkadaş Yayın-
ları, Ankara 2014, s. 169-175. 29
rulan site-devletleri ile imparatorluklarda, Eski “icbar” (zorlamıştır) etmiştir. Allah, Muaviye’yi is-
Mısır’da, Eski İran’da, Hint’te hükümran olanlar, temişse Müslümanların buna direnmesi ne müm-
tanrının yeryüzündeki iradesinin tecellisi ve be- kündür! Bu tam anlamıyla itikatlaştırılmış iktidar
denlenmiş hali olarak görülmüş ve kavimler Tan- pratiğinin tipik bir örneğidir ve günümüzdeki ik-
rı-kral anlayışı çerçevesinde yönetilmişlerdir. Bu tidar pratiklerinde dahi yansımaları mevcuttur. İs-
kavimlere gönderilen peygamberlerin tevhid mü- lâm’da Cebriyye ismi ile müsemma mezhebin de
cadesinin özünde, Tanrı-kral ya da kutsal-krallık- böyle bir siyasi arkaplanı vardır (Çaylak, 2015a).
tan kaynaklanan sömürü mekanizmasını ortadan Belirtmek gerekir ki bu durum İslâm toplumla-
kaldırmak vardı. Başka bir deyişle, şirke ve sömü- rında “Tanrı-Kral”ın zuhuruna sebebiyet verme-
rüye dayanan kutsal-kral ya da Tanrı-krallıkların miş, ancak etkili bir kavram biçiminde değerlen-
karşısında, tevhide, adalete ve hakkaniyetli pay- dirilebilecek “Halife-Sultan”ı doğurmuştur. “Ha-
laşıma dayalı peygamberler geleneği yer almıştır. life-Sultan”, iktidarına kutsallık isnat etmeyi ödev
İslâmcı siyasette ise “çoban-sürü” metaforu haline getirerek, kendisine yöneltilebilecek olan
yüzyıllar içerisinde kurumsal bir vaziyete bürü- en cüzi aykırı görüşleri bile kutsallık zırhına bü-
nürken, Hz. Muhammed döneminde önem veri- rünerek, engellemiştir. Neticesinde Emevi, Ab-
len “şura”, “bi’at” ve “ehlü’l hal ve’l akd” gibi kav- basi yönetimlerinde baş gösteren kutsallık zırhı-
ramlar ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Son iki na bürünme geleneği, Türk-İslâm imparatorluk-
yüzyıla kadar Batı karşısındaki üstünlüğünü ikti- ları devlet geleneğindeki “patrimonyal mülk yö-
darı kullanan/ların kutsallığına bağlayan Müslü- netim” anlayışının etkisiyle de, ülke ve üzerinde
manların kahir ekseriyeti, bu defa da ezeli ve ebe- yaşayanların patrimonyal mülk görüldüğü böylesi
di hasımlarının üstünlüğünü ortadan kaldırmak bir “devlet yönetim aklı”nın oluşumunda, “Hali-
için “eli sopalı” iktidar sahibine olan özlemlerini fe-Sultan”ların şeriate (hukuka) mugayir, keyfi ve
dile getirmekten imtina etmemişlerdir. Diğer bir zulme sapan bazı yönetimleri, dönemin bazı mu-
ifadeyle, iki yüzyılı aşkındır Batı karşısında ya- haddisçileri ve baskın siyasetname yazarları tara-
şadıkları yenilginin travma etkisiyle, Batı mede- fından (Nizamülmülk ve Maverdi gibi), toplum-
niyetini püskürtmenin ve zulmünden azade kıl- sal birlik, siyasi düzen ve devletin hayatına kastet-
manın yolunun “güçlü” iktidara sahip olmak- miş dâhili ve harici düşmanlar travması adı altın-
tan geçtiğini düşünmüşlerdir. Bu yüzden Müslü- da meşrulaştırılmıştır (Çaylak, 2014b).
manlar, “güç” ve “iktidar”a susamışlığını ve “sı-
DİN VE İKTİDARIN KUTSANMASI
nıfsal açlığı”nı ortadan kaldırmak için Batı’nın
araçlarını da kullanarak Batı’yla bir “muktedir”in Politeist tanrı anlayışından beslenen Eski Yu-
önderliğinde mücadele etmeye ant içmişlerdir. nan’dan geçerek İbrahimî gelenekten gelen Muse-
Nihai kertede, mutlak zafere ulaştıracak olan viliğin bastırılıp Roma İmparatorluğu’nda sürgün
“muktedir”in önündeki engeller sözüm ona “ilay- hayatına mahkûm edilmesiyle başlayan süreçte,
ı kelimetullah”ı yaymak için kaldırılmış ve iktidar gerek Yahudiliğin belirli kollarının işbirliği ve ge-
“itikat” meselesi haline getirilmiştir. rekse Roma İmparatorluğu’nun baskısı ile İsevi
İktidarın “itikat”laştırılması ile ilgili olarak hi- Hıristiyanlığın büyük zulümler görmesinden son-
lafet makamını saltanata dönüştüren Emevi yöne- ra, zaman içinde Roma’da resmî din haline gelen
timi ve Muaviye dönemi dikkatle incelenmelidir. Pavlusçu Hıristiyanlık, Aziz Augustinus (İS 354-
Muaviye, Hz. Ali ile girdiği iktidar savaşından son- 430) ile birlikte Roma merkezli “Tanrı’nın Dev-
ra, iktidarına meşruiyet kazandıracağının farkın- leti/Şehri”ne dönüşmüştür. Batı Roma’nın çöküş
dalığı ile halife olmasını Allah’ın bir lütfu olarak sürecinde, ruhani güçlerin dünyevi güçler üzerin-
sunmanın gayreti içinde olmuş ve kendisinin üm- deki baskısından azade kalmak adına, eski Tan-
metin başına gelmesini Allah’ın iradesinin bir ürü- rı-kral metaforunu çağrıştıracak bir dönüşüm ge-
nü olduğunu her daim tekrarlamıştır. Başka bir çirerek, Doğu Roma’da (Bizans’ta), “kralların (se-
30 deyişle, Muaviye’ye göre Allah, Muaviye’yi hilafete zarların) kutsal yönetme hakları” anlayışından
mülhem bir varoluşsallık kazanan kutsal-kral an- mişte olduğu gibi halifeliğin Osmanlı’ya geçme-
layışı, ne yazık ki, Bizans sınırı Şam’da 27 yıl vali- siyle birlikte aynı sorunlu yönünü devam ettir-
lik (634-661) ve 18 yıl halifelik (662-680) yapmış miştir. Zaman zaman siyasi sebeplerle halifetul-
Muaviye (602-680) ve sonrasında, icbar ya da ce- lah terkibi tekrar edilegelmiş ve İslâm toplumla-
bir ideolojisinin de (Muaviye’nin, ümmetin başı- rında muhalefet kültürünün, hegemonya yara-
na halife olmasını Allah’ın bir takdiri ve lütfu ola- tan kutsal-halife söylemleriyle bastırılmasına ve
rak sunması ve yaptığı zulümleri kendisinin değil cılız kalmasına hizmet etmiştir. Bu yüzden teba-
Allah’ın icbar ettiğini vurgulayarak Allah’a havale rüz ettirilmesi elzem olan mevzu, “araçsal” siya-
etmesi) etkisiyle, İslâm yönetim mantığı, saltanatı si İslâmcılığın başarısızlık ve ölüm nedenlerinden
ve melikliği kutsallaştıran Halifetullah’a (Allah’ın en önemlisi, iktidarın “itikat”laştırılmasıdır. İkti-
halifesi) terkip etmiştir. darın “itikat” meselesi olarak görülmeye başladı-
İbrahimî peygamberler geleneği ve son tem- ğı yerde, iktidarın yanlışlıklarına yönelik eleştiri-
silcisi İslâm Peygamberi Hz. Muhammed ve on- ler, “akide”lerine yönelik görülmeye başlanacak-
dan sonra gelen dört Emir-il Mümin’in (Ebu Be- tır. İktidarın “itikat”laştırılması, iktidarın kutsal
kir, Ömer, Osman ve Ali) hiçbirisi, bir ölçüde iç haleye büründürülmesidir. İktidarın kutsallaştı-
karışıklık döneminde Halife Osman’ın, kendi- rılmasının nedeni, meşruiyet krizini aşmaya yö-
sini halifelikten çıkar diyenlere karşı, “Allah’ın neliktir. Milli ve dinî simgelerle yaratılan kutsal-
bana giydirdiği hiçbir giysiyi çıkarmayacağım. lık, iktidarın “itikat”laştırılması sorununu berabe-
Bu halifeliği bana Allah Teala bağışladı. Yine Al- rinde getirmiştir (Çaylak, 2014a).
lah’tan başka hiç kimse onu benden alamaz” (Ta- İktidarın “itikat”laştırması bağlamında Hz. Mu-
rih-i Taberi, Cilt III, 531-567) sözü dışında, ken- hammed’in vefatı ile birlikte ortaya çıkan siyasi
dilerini kutsallaştırmamış ve kutsallıklarını iz- ve dinî fırkaların da küçümsenmeyecek derecede
har ettirecek bir şekilde kendileri için halifetullah katkıları olmuştur. İslâm Peygamberi’nin dönemi
kavramını kullanmamıştır. dâhil olmak üzere dört halife döneminde, siyaset
Hal böyle iken Pavlusçu Hıristiyanlığın amen- ve yönetime ilişkin kendi koşullarında yaşanan
tüsü olarak kabul edilen “Tanrı’dan kaynaklan- olaylar, anlaşmazlıklar, üretilen çözümler ve uy-
mayan iktidar yoktur” aforizmasını, İslâmî bir öğ- gulamalar, Peygamber ve dört halifeye halef olan
reti biçimine dönüştüren Muaviye ve ardılları Or- Ehl-i Sünnet, Ehl-i Şia ve Selefi ya da Harici siya-
tadoğu toplumlarında, kendileriyle başlayan ve si fırkalar, kendilerini haklı çıkartacak dinî delil-
günümüze kadar devam eden muktedirin yanıl- ler aramaya kalkışmıştır. Özellikle, halife/imamın
mazlığına gösterilen ilginin ve muhalif olana gös- seçimi, halifede aranacak şartlar, biat, imama tâ-
terilen tahammülsüzlüğün İslâmî açıdan ilk hal- bi olma gibi hususlar, ilk dönem İslâm siyasi uy-
kasını oluşturmuştur. İslâm’da, kutsal-meliklik/ gulamalarından deliller getirilerek dinsel temelde
saltanat rejimi ve saray geleneğini başlatan Mu- tartışılmıştır. Siyaset ve yönetime dair İslâm’ın ilk
aviye sonrasında Emevi, Abbasi ve Memluklu ha- dönem uygulamalarından alınacak dersler olmak-
lifelerinin çoğunluğu, ümmet nezdinde iktidar- la birlikte, tarihsel süreç içinde İslâm’ın siyası fır-
larına kutsallık içeren meşruiyet kazandırmak ka ve mezheplerin her biri (mezheplerin siyasi ça-
ve yaptıkları yanlışlık ya da zulümlere karşı tep- tışmaların bir ürünü olarak ortaya çıktığı düşü-
ki ve direnişi kırmak amacıyla, kendilerini halife- nüldüğünde), savunduklarını haklılaştıracak sö-
tullah ya da zıllullahi fi’l alem/arz (Allah’ın yeryü- züm ona “siyasi hadisler” üzerinden (uydurulan
zündeki gölgesi) olarak sunmuşlardır. “İmamet”i en büyük siyasi hadis, “halife Kureyş’tendir”) ve
“iman”ın olmazsa olmaz bir şartı olarak gören “dinî deliller” üzerinden, İslâm’ın tüm zamanla-
ve “imam”lara kutsiyet isnat eden sorunlu İma- ra hitap eden bir siyasi sistem önerdiği biçimin-
miye Şia’sı ve İsmaili Fatimi’lerden geri kalma- de bir yanılgı malul olmuştur. Sadece, imameti,
yan ve halifelere kutsiyet isnat edilmesine sebe- imanın olmazsa olmaz bir şartı haline getiren Şia
biyet veren Sünni İslâm siyaset anlayışı da, geç- değil, Ehl-i Sünnet de ne yazık ki siyaseti, vahyi/ 31
dinî bir mevzu olarak ele almıştır. Başka bir deyiş- ye tâbi tutmak inanç ve itikatla saldırmış gibi algı-
le, İslâm’da siyaset, yönetim ve iktidar ilişkileri, lanmaktadır (Çaylak, 2014a).
tarihsel siyasi İslâm’daki deliller üzerinden, adeta
AK PARTİ DÖNEMİNDE İKTİDARIN
“itikatlaştırılmıştır”. İslâm’ın bir döneme ait siya-
İTİKATLAŞTIRILMASI
si yaklaşım ve uygulamalarının dinselleştirilmesi
ve ebedileştirilmesi, İslâm’ın dondurulmuş bir si- Tarihsel, dinsel ve sosyolojik arka planın etkisi ve
yasi sistem öngördüğü biçiminde anlaşılmıştır. Si- Fransız pozitivist sosyoloji eksenli, tepeden in-
yaset, yönetim, iktidar ilişkileri ve devlet konula- meci Jakoben geleneğin yardımı ile toplumda bir
rında, Sünni, Şia ve Harici/Selefi anlayışta İslâm “kurtarıcı” “seküler ilahiyat” yaratan Kemalizm
siyaset felsefesinin niçin yeterince gelişmediği da- de, “tek adam”lığa dayanan bir ilkeler bütünü ya-
ha iyi anlaşılmaktadır (Çaylak, 2015a). ratarak, “çağdaş nesil” yaratma ameliyesini lider
Yukarıda belirtilenlere ek olarak bir de, eski ka- kültüne dayanan ilkeler üzerinden gerçekleştir-
dim Mezopotamya ve Ortadoğu toplumlarında, mek istemiştir. Kemalizm, Batı tipi modernleş-
yöneticiyi “çoban”a, yönetileni “sürü”ye benze- me perspektifi ile bunu “zor” ve “baskı” üzerin-
ten, farklı bağlamda kullanılsa da, aslında toplum- den kısmen başarmışsa da, kendisine, yüzyılların
da zulme ve keyfiyete karşı, adalete dayanan mu- yoğurduğu tarihsel İslâmî gelenekten gelen top-
halefet ve duruşu bastırmaya hizmet eden, “Hepi- lum kesimlerinin hepsini içine alacak bir geniş-
niz bir ‘çoban’sınız ve ‘sürü”nüzden mesulsünüz” lik yaratamamıştır. Ayrıca Atatürk ve İnönü gibi
hadis olup olmadığı tartışmalı sözü üzerinden ya- “ebedi” ve “milli” şeflikler ile kan tazeleyen böy-
pılan analizler eklendiğinde, İslâm toplumlarında lesi bir devlet aklı, sonraki dönemlerde ordu ile
ve bu arada Türkiye’de, neden “kural”ların değil kendini pekiştiren neo-Kemalistler elinde darbe-
de, lider kültlü “kral”ların hakim olduğu daha iyi ci askeri vesayet dönemleri ile (1960, 1971, 1980,
idrak edilecektir. Başka bir deyişle, İslâm toplum- 1997 darbeleri) hayatiyetini sürdürmüştür (Çay-
larında ve bu arada Türkiye’de, neden kurumsal- lak, 2014b). Devletçi aklın muhafızı Kemalist as-
laşmaya, ilkelere, kurallara ve özellikle hukuk ve keri hareket ölüm döşeğinde iken son girişimini
adalete dayalı rejimlerin kurulamayıp, genellikle 27 Nisan 2007 tarihli Cumhurbaşkanlığı seçimin-
kurtarıcı bir mesih ya da halife gibi görülen kut- deki e-muhtırası ile gerçekleştirmeye çalışmış,
sal ya da seküler “çoban”lık ya da “tek adam”lığa ancak muvaffak olamamıştır.
dayanan lider kültlü “seküler” ya da “muhafa- Kemalizm’in İslâmî kesimi içine alabilecek çap-
zakâr” rejimlerin kurulduğu ve toplumsallık ka- ta nazari ve ameli bir genişliğe sahip olamama-
zandığı daha iyi anlaşılacaktır. Modernite ile ek- sı, Müslüman toplumun içinden çıkmış ve onla-
lemli “araçsal” siyasi İslâmcılığın başarısızlık ne- rın yüzyıldır özlemlerini giderecekleri bir liderin
denlerinden birisi olarak gördüğümüz bu husus, gerçekleştireceğine olan inanç ve tarihsel İslâm’ın
tarihsel geleneğin etkisiyle, İslâmcıların iktidarla- “halifetullah” söylemi ve özlemi ile yanıp tutuşan
rını “itikat”laştırmalarından kaynaklanmaktadır. bir toplumsal tahayyül dünyasının yaratılmasına
Böylesi bir anlayış biçiminde, neredeyse, devletin sebebiyet vermiştir. Bunun tekrar zuhur etmesi-
yeri Allah’ın yeri, liderin yeri peygamberin konu- nin yolu ise ancak “devlet mitosu” ve “devlet aklı”
mu gibi görülmektedir. İktidar, bir “akide” ve bir yaratmaktan geçebilirdi. Esasen Türk-İslâm impa-
“iman” sorunu olarak görülmeye, kamusal ala- ratorluklarının devlet geleneğinde her daim ken-
nın Tanrısallaştırılmaya başlandığı bir yerde, dev- dini restore eden bir “devlet aklı” mevcuttur. Böy-
let ve iktidara yönelik yapılan tüm eleştiriler, ma- lesi bir devlet aklının oluşumunda bir dizi faktör
alesef onların akidelerine ve itikatlarına yapılmış etkili olmuştur. Baskın olarak Arap kabileciliği ve
bir saldırı olarak görülmeye başlanacaktır. Çün- asabiyetine bağlı Emevi saltanatını başlatan Mua-
kü siyasi İslâmcıların siyasi fikirleri, aynı zaman- viye ile birlikte Farisiler’in (Eski İran) “patrimon-
da inançları haline gelmiştir. Görüş ve uygulama- yal monarşik” devlet geleneği ile Bizans’ın “kut-
32 larını, ahlak, adalet ve hakkaniyet adına eleştiri- sal devlet” (kralların kutsal yönetme hakları teo-
risi) anlayışı ile biçimlenen İslâm siyasal düşün- masına vesile olmuştur”,6 Ak Parti Aydın Eski İl
cesi, Arap-İslâm ve Türk-İslâm imparatorlukla- Başkanı İsmail Hakkı Eser’in, “Biz Başbakanımı-
rı devlet geleneği ve aklının oluşumunda olduk- zın aşağıyız. Başbakanımız bizim için adeta ikin-
ça etkili olan faktörlerin başında gelir. Eski Türk- ci peygamber gibidir”,7 Ak Parti İstanbul Millet-
lerdeki “han yönetimi” anlayışının da harmanlan- vekili Oktay Saral’ın, “Amerika’dan bile korkma-
masıyla oluşturulan böylesi “devlet yönetim aklı”, yan, kimseyi takmayan, İsrail’e ilk defa özür di-
kendini daha çok üç yönden meşrulaştırmıştır: İl- leten Başbakanımızı Allah bizim başımıza nasip
ki, toplumsal düzen ve siyasi birlik/dirlik, ikincisi, ettiği için her gün iki rekat şükür namazı kılma-
“zıllullahi fi’l arz” (Allah’ın yeryüzündeki gölgesi), mız gerekir”,8 Rize Çayeli Eski Belediye Başkanı
üçüncüsü, toplumsal birliği sağlayan siyasi düzene Rıza Çakır’ın, “Başbakanımızın çıkacağı televiz-
yönelen iç ya da dış tehdit (Çaylak, 2014b). yon yere konmaz”,9 Ak Parti Bursa Milletvekili
Ak Parti’nin devletleşmesi ile birlikte, mu­ha­fa­ Hüseyin Şahin’in, “Sayın Başbakanımıza dokun-
za“kâr” toplum kesimleri nezdinde, Erdoğan’ın, mak bile inanın bence ibadettir”,10 Halka İlişkiler
adeta “kutsal tek adamlık” mertebesine çıkartıl- Uzmanı Yazar Beyhan Demirci’nin, “Erdoğan, Al-
masının sebeplerinden birisi de, tarihsel ezilme- lah’ın yeryüzündeki gölgesidir”,11 5 Mart 2015 ta-
nin yarattığı acı ve özlem olduğu kadar, tarihsel rihinde Tophane Tayfun Spor Kulübü ziyareti es-
İslâm siyaset zihniyetinin yöneten-yönetilen iliş- nasında bir vatandaş tarafından Erdoğan’a, “Hoş-
kilerine dair “halifetullah” söylemi ve “çoban” ve geldin, Allah’ın elçisi”12 şeklinde kelimelere dö-
“sürü” metaforunun dinsel bir nitelikte ete kemi- külen “inci”ler, esasen iktidara duyulan susamış-
ğe bürünmesidir. Bizzat Erdoğan’ın üstlendiği li- lığın nihayet muhafaza“kâr” bedende can bulma-
derliğe yazık edercesine, Erdoğan’ın kutsallaştırıl- sı ile açıklanabileceği gibi dünyevi çıkarlar uğru-
ması ya da bizim tabirimizle “iktidarın itikatlaş- na liderin kutsallaştırılması ve iktidarın itikatlaş-
tırılması” anlamına gelen bu türden sözlere çok tırılmasının en güncel ve canlı örneklerinden sa-
sayıda örnek verilebilir: Hakan Albayrak’ın, “Ben, dece birkaçıdır. Bunlara ilaveten, en son 22 Ma-
İsraille kavga ettiğimiz günlerden geliyorum, şim- yıs 2016 tarihli Ak Parti İkinci Olağanüstü Kong-
di var ya Türkiye rayına oturdu. Neredeyse Allah resi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mesajı oku-
Putin’den razı olsun, diyeceğim, ya görüyor mu- nurken, tüm salonun “hazır ol” ve “kıyam” vazi-
sun Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarını, eski günle- yetinde ayağa kalkması,13 Ak Parti Adıyaman mil-
re döndük, Türkiye tekrar büyük bir ülke oldu... letvekili Mehmet Metiner’in, Erdoğan için, “Biatsa
Ben Cenab-ı Hak’ın elinin Tayyip Erdoğan’ın eli- 6 02.02.2014, erişim http://haberiniz.com.tr/kose-yazisi/83561/
nin üstünde olduğunu hissediyorum, tam böy- recep-tayyip-erdogan-allahin-yeryuzundeki-golgesidir--bu-
rak-kilicaslan.html, 12 Mart 2016.
le demiyorum ama Allah’ın Erdoğan’ı vazifelen-
7 02.02.2014, erişim http://haberiniz.com.tr/kose-yazisi/83561/
dirdiğini hissediyorum...”,4 Ak Parti Düzce Mil- recep-tayyip-erdogan-allahin-yeryuzundeki-golgesidir--bu-
letvekili Fevai Arslan’ın, “Allah-ü Teala’nın bü- rak-kilicaslan.html, 12 Mart 2016.
tün vasıflarını üzerinde toplamış bir lider var... İş- 8 02.02.2014, erişim http://haberiniz.com.tr/kose-yazisi/83561/
recep-tayyip-erdogan-allahin-yeryuzundeki-golgesidir--bu-
te bunun önünü kesmek istediler”,5 Eski Avru- rak-kilicaslan.html, 12 Mart 2016.
pa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Ba- 9 11 Haziran 2013, erişim https://www.youtube.com/watch?v=
ğış’ın, “Ülkemizde eğer Urfa şanlıysa, Antep ga- xd1E8nD-a0k, 22 Şubat 2016.
10 20.07.2011, erişim http://www.milliyet.com.tr/ak-partili-sa-
ziyse, Maraş kahramansa, Rize, İstanbul ve Si- hin-basbakan-a-dokunmak-bile-bence-ibadettir-/siyaset/siya-
irt de mübarektir. Çünkü bu üç şehir, Türkiye setdetay/20.07.2011/1416776/default.htm, 13 Haziran 2016.
Cumhuriyeti tarihinin en büyük liderinin doğ- 11 07.01.2014 erişim http://listelist.com/basbakani-ovmek-is-
terken-agzinin-ayarini-kaciranlar/, 25 Mayıs 2016.
4 Serdar Tuncer ile Başka Şeyler, 10.12.2015, TvNet, erişim 12 06.03.2015, erişim https://www.youtube.com/watch?v=mlp
https://www.youtube.com/watch?v=rMBQ8ansYds, 1 Mayıs PXsqfthE, 20 Haziran 2016.
2016. 13 22.05.2016, erişim http://www.haberler.com/ak-parti-kong-
5 16.01.2014, erişim https://www.youtube.com/watch?v=L1yI
MK7mfdE, 5 Nisan 2016.
resinde-erdogan-in-mesaji-okunurken-8459865-haberi/,
12.07.2016. 33
biatsa, itaatsa itaat, ölümüne arkasında durmaksa, lerindeki değişimin sonucu olarak devletin yü-
ölümüne arkasında duruyoruz...”14 şeklinde ko- ce varlığı adına artık işlevsizleşen darbeci “sekü-
nuşması, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Süley- ler kırmızı Kemalizm”, onun bir muhafaza“kâr”
man Soylu’nun, “Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin ile- yeşil versiyonu haline gelen Ak Parti’nin kanat-
lebet ve ebedi başkanıdır”15 sözü ve buna benzer ları altında palazlan(dırıl)an “dinci Kemalizm”in
çok sayıda Ak Partili yetkili ve kimi destekçileri- (“hizmet” şebekesi) tetikçiliğinde tasfiye edilmiş-
nin sözleri, İslâmcı siyasette kutsanan lider kültü- tir. 7 Şubat 2012 öncesi ve sonrası uyarılara ku-
nün varlığının ve iktidarın “itikat” ve “iman” me- lak asmayan gerek çıkar gerek gafletin bir sonu-
selesi gibi algılandığının çağdaş ve güncel örnek- cu olarak “hizmet” şebekesi ile “aynı yağmurlarda
leridir. Aslında bu durum, makalenin başında ifa- ıslanmaya devam eden” Ak Parti ve hükümet, an-
de ettiğimiz, “Tanrı kompleksi”nin siyaseten dı- cak “bıçak kemiğe dayandığında” 17 ve 25 Aralık
şavurumunu ve Hasan Aksay’ın ifadesiyle, “Güçlü 2013 operasyonları sonrası ayıkmıştır. “Yeni Tür-
siyasi liderlerin son rakibi Tanrı’dır”16 çelişkisini kiye” efsanesi adı altında tarihsel, yüce ve kutsal
yansıtmaktadır. İlginç ve daha travmatik olan da, “devlet aklı”nın zihin kodları ile her geçen gün
İslâmcı siyasetin, reddettiği Kemalist “tek adam- uyumlaştıkça “devletleşen” Ak Parti hükümeti yi-
lık” anlayışına dönüşmesidir. ne bildik, “milli birlik ve beraberliğe muhtaç ol-
Böylesi bir halet-i ruhiye, kutsal “tek adam”lık duğumuz bu günlerde” ve “vatan elden gidiyor”,
travması yaratarak, muhafazakâr kitleyi tahkim “devleti imha etmek isteyen dahili ve harici düş-
etmeye ve iktisadi ve siyasi sömürü mekanizma- manlar”, “toplumsal birlik ve siyasi düzen adına
larını kutsallık perdesi altında gizlemeye sebebi- zor ve stresli günlerden geçiyoruz” türünden ta-
yet vermektedir. Erdoğan’ı Allah’ın görevlendirdi- rihsel “devlet aklı”nı restore eden siyasal edebi-
ğine, Allah’ın tüm sıfatlarının onun üzerinde ol- yatımıza girmiş sözlerle, devleti konsolide etme-
duğuna, onun adeta ikinci peygamber olduğu sö- yi sürdürmektedir. Tarihsel olarak devlet, kendi-
zünü dile getirenlere, ona dokunmanın bile iba- ni pekiştirmek ve toplum katında meşru kılmak
det olduğunu söyleyenlere, bizzat Erdoğan’ın tep- için her zaman toplumda travma yaratacak bir iç
ki göstermesi ve bu türden kutsal-lider yaratma- ya da dış düşman ihdas etmeyi başarmıştır (Çay-
ya hizmet edecek sözlere karşı bir duruş sergile- lak, 2014b).
mesi beklenirdi. Aslına bakılırsa Türkiye’de tarihsel derinlikten
Seküler Kemalizm’in, lider kültüne dayansa gelen devlet ve siyaset aklı, seküler “çobanlığa/tek
da, dindar toplum kesimleri tarafından bir türlü adam”lığa dayalı Kemalizm’in “zor” ve “baskı”ya
içselleştiril(e)meyen belirli ölçüde ilkelere dayalı dayalı “bedeni” ile tam olarak başaramadığını,
“tek adam”lığı ile yarışacak denli, muhafaza“kâr” kutsal “çobanlığa/tek adam”lığa dayalı Erdoğa-
toplumdan “rıza” devşiren kutsallıkla örüntülü nizm’in muhafaza“kâr” toplumdan “rıza” devşiren
zihniyet dünyası, aslına bakılırsa, tarihsel dinde- “ruhu” ile başarmaya kalkışmaktadır. Başka bir
ki “çoban”lık üzerinden çağdaş patronaj ilişkile- deyişle, Doğu Perinçek’in, “Tayyip Erdoğanlar bi-
rine dayalı “kâr”la mündemiç bir muhafaza“kâr” zim mevzimize geldi. Biz kendi mevzimizde duru-
sömürü mantığını devreye sokmuşa benzemekte- yoruz. Onların gelmesinden sevinç duyuyoruz”17
dir. Darbelere ve askeri vesayete karşı çıkan top- sözünden mülhem, küresel kapitalist sistemin
lumsal tepkinin bir ürünü olarak ortaya çıkan Ak güç odakları ve onunla bağlaşıklı çalışan ve belirli
Parti döneminde, dünya sistemindeki güç denge- siyasi ve iktisadi patronaj ilişkileri geliştiren dev-
14 05.01.2014, erişim https://www.youtube.com/watch?v=0gqi let içi ve dışı belirli aktörler, “seküler” ya da “kut-
Xt6uSTY, 12.07.2016. sal” tek adamlıklar ya da lider kültleri üzerinden
15 02.02.2014, erişim http://haberiniz.com.tr/kose-yazi- Türkiye’yi sömürgeleşen bir muhafaza“kâr” tarla-
si/83561/recep-tayyip-erdogan-allahin-yeryuzundeki-golge-
sidir--burak-kilicaslan.html, 12.07.2016. 17 Fatih Altaylı Teke Tek Programı, 12.01.2016, HaberTürk TV,

34 16 19.01.2014, erişim http://t24.com.tr/yazarlar/hakan-aksay/


erdogan-ve-allah,8334, 12.07.2016.
erişim https://www.youtube.com/watch?v=TphaG5RqHvM,
20 Mayıs 2016.
ya dönüştürmektedir. Özal döneminden beri zen- SONUÇ
ginleşmek, modernleşmek ve güçlenmek isteyen
İslâm, din ve siyaset alanında herhangi bir ayrıma
ve bunu belirli “kabilevî”, siyasi ve iktisadi pat-
gitmeksizin, hem ahiret hayatını hem de dünya iş-
ronaj ilişkileri üzerinden gerçekleştirmek isteyen
lerini düzene sokmaya ilişkin birtakım temel ilke-
ve daha çok “güç”, “kâr” ve “para” hırsı ile yanıp
ler içermektedir. Dünya işlerine ilişkin içerdiği te-
tutuşan dindar muhafaza“kâr” çoğunluğun zihni-
mel ahlaki ve amaçsal ilkeler, ne ayrıntılı bir siyasi
yeti ve yaşam alanı, kutsal “çoban”-“sürü” meta-
yönetim modeli önermiş (Çaylak, 2015b: 151) ne
foru üzerinden küresel kapitalizme hizmet ede- de iktidarı elinde bulunduranlara itaati vazetmiş-
cek ve onun adeta “ırgatı” olacak kentsel dönü- tir. Ancak İslâm toplumlarında tarihsel süreç içeri-
şüm mekânlarına dönüştürülmektedir. Ancak ne sinde, İslâm’ın özüne uygun olma ihtimali bulun-
var ki, kutsal “çoban/tek adam”ın, yüzyılın getir- mayan birtakım düşünce, inanç ve öğretinin dev-
diği özlemi gidereceğine ilişkin inanç, sömürgele- şirilmesinden dolayı iktidarın “itikat”laştırılması
şen zihin ve yaşam alanlarını perdeleyecek denli baş göstermiştir. Bu durum sonucunda “çifte ha-
işlevsellik kazanmıştır. kikat” anlayışı, daha açık bir ifadeyle iki tür “Tan-
Bu türden işlevselliği ortadan kaldırmanın, rı” ortaya çıkmıştır. İlki, insan yokken de var olan
kurallara bağlanmış başkanlık sistemi tartışma- “kâinatın ve insanların Allah’ı” ikincisi, insan
sı açılsa, hatta uygulamaya konsa bile kutsal “ço- toplumsallaştıktan sonra ortaya çıkan ve insanın
ban”, “muhafaza“kâr” “sürü” metaforundan aza- güç ve iktidar istencinden kaynaklanan “devletin
de kalmanın, “kral”ların değil, “kural”ların haki- Tanrı’sı”. Bu aslında, iki din anlayışını ifade eden
miyetini sağlamanın, adalet, hakkaniyet ve ilke- Ali Şeriati’nin “dine karşı din” ifadesinin Tanrısal
lere dayalı kurumsallaşma kültürünü hâkim kıl- izdüşümünden başka bir şey değildir. İlki gibi ne
manın yolu, bizzat Erdoğan’ın 2001’de söylediği, hikmetse ikincisi de kendisine “şirk” kabul etme-
“Şahıslara ait parti anlayışı artık iflas etmiştir” sö- mektedir. Kâinat ve insanların Allah’ının “şirk”i
zünden mülhem bir toplumsal ve sivil tahayyül reddetmesinin anlamı ve akli sebebi açıkça anla-
dünyası ile kültürünün şura ve müzakere anlayı- şılmaktadır. Kâinatta eğer Allah’ın “şeriki” (orta-
şından beslenerek, hukuk ve müeyyide ile kayıt ğı) olsaydı, yerküre ve gökler yüzyıllardır, başta
altına alınmasıyla ete kemiğe bürünebilecektir. çizilen sünnetullahın genel kanunları çerçevesin-
Ayrıca son olarak tebarüz ettirilmesi gereken de derin bir dinamiklik ve istikrarlı bir süreklilik
nokta, İslâmî hassasiyete sahip olan toplum ke- içinde akıp gitmez, yerküre ve gökler büyük bir
simleri, onlardan aldığı destekle hareket eden li- fesat içinde dağılıp giderdi. Yine “kâinatın ve in-
derler ve kutsallıkla örüntülü lider kültlü yöne- sanların Allah’ı”nın varlığı için insanlara ihtiyacı
tim zihniyetine teslim olanlar bilmeliler ki, Hayri yoktur. Ancak beşerde zamanla yerleşik hale ge-
Kırbaşoğlu’nun ifadesiyle, İslâm yönetim mantı- len “Tanrı kompleksi”nin bir ürünü olan “devle-
ğında, “Güç, iktidar ve servet ne kadar paylaşılır tin Tanrı’sı”nın şirki kabul etmemesi anlaşılır de-
ve dağıtılırsa rahmani/İslâmî, güç, iktidar ve ser- ğildir. Bir kere, “devletin Tanrı’sı”nın varlığı, ya-
vet “tek adam”da ya da “tek elde” toplanırsa o ka- şaması, güçlenmesi ve cezalandırması için farklı
dar şeytani/Firavuni olacaktır. Zira “şura” alelade dünya görüşlerine ve farklı insanların kanına hep
bir danışma değil, sonuçları yöneticileri bağlayan ihtiyaç duymuştur. İkincisi, akıl ve ilim sahibi in-
tam ve doğrudan katılımcı bir karar mekanizması sanlar dünyasına ait ve onların iradelerinin ürü-
demektir.”18 Aksi taktirde, bu gidiş ve mantalite nü bir tür toplumsal ve siyasal örgütlenme olan
ile kutsallıkla örüntülü, “çobanlık/tek adam”lık devletler kurulmuş, yıkılmış ve yeniden kurul-
yaratan sistem, önce “tek adamlığı”, sonra “sü- muştur. Bu arada bir sürü kan tazeleme gerçek-
rü” formatında her birimizi sağmaya devam ede- leştirilmiştir. Bir hanedandan ötekine bir toplu-
cektir. luktan başka bir topluluğa yıkılan ve yeniden ku-
rulan devlet denilen mekanizma (aparat), haddi
18 11.05.2016 erişim https://www.facebook.com/mehmethayri.
kirbasoglu?fref=ts, 11.05.2016. zatında insanlığın gördüğü tek toplumsal ve siya- 35
sal örgütlenme biçimi de değildir. Başka bir deyiş- devlet, milliyetçilik üzerinden kendi “seküler
le, devletin “şeriki”nin olması doğaldır, geçmişte Tanrı”sını yaratırken, Eski Türklerdeki mitolojik
her zaman olmuştur ve olmaya da devam edecek- Şamanist inançtan mülhem, devleti yönetme yet-
tir (Çaylak, 2014d). kisinin Tanrı tarafından verildiğine inanılan, as-
Devletin ve iktidarın Tanrısallaştırılmasına İs- lında devlet ya da siyasal hakimiyet anlamına ge-
lâm siyasi ve toplumsal hayatında Muaviye (M. len “Kut geleneği”ni “tarihsel İslâm”daki “kut-
661-680) dönemi miladı temsil etmektedir. Mu- sal devlet”le devam ettirecek şekilde milliyetçilik
aviye geleneği olarak telakki edebileceğimiz ken- ve modernleşme üzerinden Batılı modern devle-
disinden sonraki İslâm siyasi akıl ve düşüncesi- ti içselleştiren Türkiye’de de devlet, kendi “kut-
ni belirleyen ve sonradan siyasi İslâmcılığın pato- sal Tanrı”sını yaratmıştır. Batılı/Hıristiyan “devle-
lojisi haline gelen hususların başında, “siyaset ve tin Tanrısı” sözümona “ulus” olurken, Türkiye’de
iktidarın itikatlaştırılması” gelmektedir. İnsanla- görünüşte Müslüman devletin güya “millet” gö-
rın ortaklaşa kamusal meseleleri ile ilgili karar al- rünümlü Tanrı’sı “kutsal kırmızı (kitaplı) hane-
mak ve uygulama ile ilgili siyaset ve iktidar ilişki- danlık” ve “kamu düzeni” olmuştur. Bu bakım-
lerinin dinselleştirilmesi ve itikatlaştırılması, gü- dan, “devletin Tanrısı” için kendisine iman ede-
nümüz siyasi İslâmcılık hareketleri ve İslâmî ge- cek kişilerin Kemalist/seküler olması ile İslâmcı/
lenekten gelen iktidarcı İslâmcılığın en sorunlu dindar olması arasında mahiyette hiçbir fark yok-
yönüdür. Kur’an’da ve onun pratiğe aktarılışı an- tur. Hangi dünya görüşünden olursa olsun, “dev-
lamına gelen Peygamberin sünnetinde siyasi re- letin Tanrı’sı”nın koltuğuna göre biçim alması ve
jim tipini ifade eden, siyaset ve iktidar ilişkileri- onun suyunda yıkanması “devletin Tanrı’sı” için
ni ayrıntılı bir biçimde düzenleyen, “ağyarını ma- yeterdir. Devlet iktidarını ele geçiren gücün kendi
ni, efradını cami” kurallar bütünü bulunmamak- iktidarını sürdürmek adına “devletin Tanrı’sı”na
tadır. Kur’an ve Peygamberlerin sünnetinde ka- yönelebilecek “tehditleri” bertaraf ettiği sürece,
musal, toplumsal ve siyasi meselelerin çözümü Tanrı’ya hizmet gerçekleştirilmiş sayılmaktadır.
ya da karar alımına ilişkin olarak, adalet ve şu-
ra/istişare/danışma/müzakere gibi oldukça amaç- KAYNAKÇA
sal, yöntemsel, genel ve temel ilkeler bulunmak- Aksay, Hasan (2014), Erdoğan ve Allah, T24 Bağımsız İnternet
Gazetesi, 19.01.2014.
tadır. Kur’an, değişimin cereyan ettiği her alan-
Çaylak, Adem (2014a), “İktidarın İtikatlaştırılması Sorunu”, Mi-
da olduğu gibi siyasi alanda katı sınırlar çizmez. lat, 09.06.2014.
Toplumun ve siyasetin değişimine paralel olarak Çaylak, Adem (2014b), “Erdoğan’la Kendini Restore Eden Devlet
bu alandaki düzenlemeleri insanın iradesine bıra- Aklı”, Milat, 04.09.2014.
kır. Hür irade, akıl sahibi ve seçme hürriyetine sa- Çaylak, Adem (2014c), “Müslüman Siyasi Aklının Devletleşmesi
Sorunu”, Milat, 30.10.2014.
hip insanın toplumsal ve siyasi alanı düzenlemesi,
Çaylak, Adem (2014d), “Devletin Tanrısı Şerik Kabul Etmez An-
ahlak, adalet ve doğruluk üzerinden imtihana tâbi cak Paralele Çalışır”, Milat, 03.11.2014
tutulur. Ne yazık ki, Kur’an ve onun pratiğe akta- Çaylak, Adem (2015a), “Siyasi İslâmcılığın Patolojileri-I”, Milat,
rılışı olan Sünnet’in salık verdiği adalet, eşitlik ve 09.07.2015
hakkaniyetli bölüşüme dayalı kurum ve yönetim Çaylak, Adem (2015b), “İslâm Siyasi Düşüncesine Hakim Olan
biçimleri, iktidarını konsolide etme amacını gü- Genel Ve Temel İlkeler”, Muhafazakâr Düşünce, Yıl 11, Sayı
43, Ocak-Şubat-Mart 2015.
den “muktedir”ler tarafından yok sayılmıştır.
Çetin, Halis (2014), Tanrı Kompleksi I Kutsalın Gölgesinde, Ka-
Türk-İslâm imparatorluk geleneğinde de Mua- dim Yayınları, Ankara.
viye ile başlayan süreç ne yazık ki devam etmiş; Ebu Cafer, Muhammed Bin Cerir’üt-Taberi (Yayım tarihi belirtil-
devletin ve iktidarın Tanrısallaştırılması, bir diğer memiş), Tarih-i Taberi, Cilt III, çev. M. Faruk Gürtunca, Sağ-
lam Yayınları, İstanbul.
ifade ile “itikat”laştırılması hasebiyle tenkit edil-
Lewis, Bernard (2014), Ortadoğu, çev. Selen Y. Kölay, Arkadaş
mesi bir yana, sorgulanması dahi imkânsızlaşmış- Yayınları, Ankara.
tır. Carl Schmittyen bir dille söylersek, Batı’da se-
36
Muhammed, Abid el-Cabiri (2001), Arap-İslâm Siyasal Aklı, çev.
küler “siyasal ilahiyat”ın bir ürünü olan modern Vecdi Akyüz, Kitabevi Yayınları, İstanbul.

You might also like