Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 206

Tü Hi E

EHTUPLARI
1717-1718
Lady Montaqu

Tercüman 1001 TEMEL ESER


Tercüman gazetesinde ィ。コイャョ@
bu eser Kervan kゥエ。ー￧ャォ@ aN@
ofset tesislerinde 「。ウャュエイ@
Teretiman
1001 TEMEL ESER
f8

Lady Montagu

Çeviren:
Aysel kオョエャッ@

tᅵrkye@
MEKTUPLARI
1717-1718
1001 Temel Eser'i
iftihar/a sunuyoruz
Tarihimize mana, milli 「・ョャゥュコ@ güç ka-
tan kütüphaneler dolusu birbirinden seçme eser-
Iere sahip bulunuyoruz. Edebiyat, tarih, sosyo-
loji, felsefe, folklor gibi milli ruhu ァ・ャゥエイョLッ。@
yön veren konularda "Gerçek eserler" elimizin
。ャエョ、イN@ Ne var ki, elimizin 。ャエョ、ォゥ@ bu
eserlerden çogunlukla istifade edemeyiz. Çünkü
devirler 、・ゥュャイ@ yol 。￧ュL@ dil 、・ゥュL@
ケ。コ@ 、・ゥュエイN@
Gözden ve gönülden uzak ォ。ャュ@ unutut-
maya yüz エオュ@ -Ama 、・イゥョ@ hiçbir ・ケ@
ォ。ケ「・エュゥL@ ￧ッオョャ@ daha da önem kazan-
ュM binlerce cilt eser, bir süre daha el 。エャュコウL@
tarihin derinliklerinde kaybolup gideceklerdir.
Çünkü ッョャ。イ@ derleyip topadayacak ve
günümüzün türkçesi ile 「。ウォケ@ ィ。コイャケ」ォ@
、・イォゥ@ kalemler, gün geçtikçe 。コャュォエ、イN@

Bin ケャォ@ tarihimizin içinden süzülüp gelen


ve bizi biz yapan, kültürüroüzde Bk￶・エ。@
vazifesi gören bu eserleri, tozlu raflardan kurta-
イーL@ nesillere オャ。エイュケ@ ーャ。ョ、ォN@

Sevinçle ォ。イャケーL@ ümitle 。ャォ、ュコ@


"1000 Temel Eser" serisi, Milli eゥエュ@ b。ォョャᆳ
ョ」。@ durdurulunca, bugüne kadar ケ。ョャ@
66 esere yüzlerce ek ケ。ーュ@ 、ョォ@ ve
"Tercüman 1001 Temel Eser" dizisini ケ。ョャᆳ
maya karar verdik. "1000 Temel Eser" serisini
ィ。コイャケョ@ çok 、・イャゥ@ bilginler heyetini, yeni
üyelerle ァ・ョゥャエォN@ aケイ」。@ 200 ilim 。、ュコᆳ
dan ケ。イ、ュ@ vaadi 。ャ、ォN@ t・イ」ュ。ョG@ ケ。ョ@
ィ。ケエョ、ォゥ@ ァ・ョゥ@ ゥュォ。ョャイ@ 1001 Temel Eser
için daha da güçlendirdik. aイエォ@ ォ。イョコ@ gu-
rurla, cesaretle ￧ォュ。コL@ eserlerimizi gözlere
ve gönüllere sergilememiz コ。ュョ@ ァ・ャュゥ@ bulu-
nuyor. Milli 、・イ@ ve manada her kitap ve her
yazar bu serimizde yerini bulacak, hiç bir art
、ョ」・@ ile 、・イャゥ@ 、・イウゥコL@ 、・イウゥコ@ de 、・イャゥ@
gibi ortaya ォッョュ。ケ」エイN@ Çünkü esas gaye bin
ケャォ@ tarihimizin temelini, ュ。ケウョ@ gözler
önüne sennek, ッョャ。イ@ ャ。ケォ@ olduklan yere oturt-
ュ。ォエイN@

Bu 「。ォュ、ョ@ 1001 Temel Eser'den maddi


hiç bir kar beklemiyoruz. k。イュコ@ sadece gu-
tur, iftihar, hizmet zevki ッャ。」ォエイN@

KEMAL ILICAK

Tercüman Gazetesi Sahibi


Lady mッョエ。ァ[@ 18.nci ケコャ@ 「。@ 、・ゥォ@
bir ォ。、ョ@ ォケ。ヲ・エゥャ@
LADY MONTAGU VE TÜRKiYE MEKTUPLARI

1717-18'de istanbul'da ョァuゥコ@ Elçiilli yapan Ed-


ward Wortley Montagu'nun zevcesi olan Lady Mary
Wortley Montagu, Türkiye'deki ikametl ウイ。ョ、@ Türk
ィ。ケエョ@ ait ュ・ォエオーャ。イケ@ sadece seyahat ・、「ゥケ。エョN@
da 、・ゥャL@ fakat Türk sosyal ィ。スBRエョ@ ait tarih. içinde de
önemli bir isim ケ。ーュエイN@
Lady Mary Pierrepont 1689'da Nottinghamshlre'd.e,
Thoresby'de 、ッオN@ Küçük ケ。エ@ annesini kaybecUnce,
「。ウ@ hemen bütün vaktini ォコョュ@ ケ・エゥュウョ@ sar-
fetti ve onu コ。ュョ@ en münevver ォ。、ョャイ@ bi-
ri olacak ・ォゥャ、@ büyüttü. Wortley Montagu lle evlen·
dikten sonra, ォッ」。ウョ@ vazifesi 、ッャ。ケウゥ・@ ケ・イャエ@

lッョ、イ。G@ bilhassa edebiyat çevrelerinde büyük bir


￶ャイ・エ@ ォ。コョ、N@ m・ィオイ@ 。ゥイ@ Alexander Pope ve onun
・エイ。ヲョ、ォゥャ@ ォオイ、@ ケ。ォョ@ dostluk sayesinde Lady
Mary 。、@ münevver mühitlerin pek iyi エ。ョ、Q「@ bir
Isim haline ァ・ャュゥエN@ Wortley Montagu'nun istanbul'a
elçi tayin edilmesi üzerine o da ォッ」。ウケャ@ birlikte Hol·
landa, Almanya, Avusturya ve Macaristan yoluyla Tür-
kiye'ye geldi. Bizde Türkiye mektuplan diye bilinen
ュ・ィオイ@ mektuplar 1718 m。ケウGョ@ kadar iki ケャ@ süren
bu ウ・ケ。ィエョ@ eseridir.
10

Lady Montagu ョァゥャエ・イGケ@ dönüfünden uzun bir


zaman sonra (1730) ォッ」。ウョ、@ aynlarak エ。ャケG、@ ve
Venedikte ケ。、L@ 1761 、・@ tekrar memleketine döndü
ve orada 1762 ケャョ、。@ öldü. h。ケエョ、@ Ingilter'de ュ・ᆳ
hur bir sima idi, fakat ölümünden bir ケャ@ sonra (1763)
Türk mektuplan ョ・イ、ゥャ@ zaman ￶ィイ・エゥ@ Avrupa'-
ya da ケ。ャ、N@ Bilhassa Voltaire bu mektuplar üzerine
hararetli övgüler ケ。コ、N@ Gerçekten- o devirde Türkiye
bütün aカイオー。Gョ@ merak konusuydu ve korku ile kan-
ォ@ bir ウ。ケァ@ duyulan bu ülke (ve impanatorluk:) hak-'
ォョ、。@ görgüye dayanan mal(imat pek 。コ、N@ Maamafih,
Montagu'nun mektuplan edebi ォケュ・エゥ@ 「。ォュ、ョ@ da
övgüye 、・イ@ bulunuyordu. Nitekim Türkiye mektup-
ャ。イョ@ ョ・イゥ、@ ォイ@ ケャ@ sonra Montagu'nun 、ゥ・イ@ bü-
tün mektuplan ve ケ。コャョ@ da ョ・イ、ャゥN@ Sonmki tarih-
lerde, 1861'deki en son 「。ウォケ@ kadar, ele geçen yeni
metlnlerle birlikte bu eserin ￧・ゥエャ@ 「。ウォャョ@ ケ。ーャ、N@

Türkiye mektuplan bizde ilk defa merhum tarih-


çi Ahmet Refik エ。イヲョ、@ ᆱ。イォ@ Mektuplan» (l) 。、@
。ャエョ、@ 「。コ@ not ve 。￧ォャュイj@ 1912 ケャョ、。@ ョ・イ、ゥャᆳ
di. Ahmet Refik bey eserin 「。ョ@ ケ。コ、@ önsözde bu
mektuplan hangi orljtnalinden ￧・カャイ、ゥョ@ söylemiyor;
「。コ@ lfadelere 「。ォャイウ@ fイ。ョウコ」@ bir tercümeden Türk-
çe'ye ョ。ォャ・エゥ@ 。ョャケッイN@

Biz bu tercümeele Lady Montagu'nun bütün mek-


エオーャ。イョ@ içine alan ve ゥュ、ケ・@ kadar ￧ォ。ョ@ edtsyonla·

(1) Hilmi Kitaphanesi, Genç Türk Kütüphanesi Tarih


serisi.
ll

rm en mükemmeli olan <<The Complete Letters of Lady


Mary Wortley Montagu» (1) 。、ャ@ eseri esas tuttuk. Tür·
kiye mektuplan üç ciltlik bu eserin birinci cildinde
yer 。ャュォエ、イN@
セ、ケ@ Montagu'nun mektuplan bilhassa o devirdeki
Gヲゥェセ@ セウケ。ャ@ ィ。ケエ@ ile ilgili ュ。ィ・、ャイ@ ihtiva eder.
セ@ zaman ュウャ。ョォL@ oウュ。ョャ@ idaresi ve 「。コ@
tarihi vakalar ィ。ォョ、@ verilen ュ。ャゥエ@ ikinci elden
amatörce bilgilere 、。ケョ@ için ya ケ。ョャL@ yahut çok
sathi görünüyor. Fakat Montagu'nun Türk ィ。ケエョ@ ait
bizzat ケ。ーエ@ ュ。ィ・、ャイ@ bir sosyal tarihçi için ol-
dukça ォケュ・エャゥ、イN@ Bu ュ。ィ・、ャイゥョ@ ォケュ・エゥ@ daha zi-
yade ancak bir ォ。、ュョ@ ァ￶イ・「ゥャ」@ ev ve aile ィ。ケエ@
konusunda belli ッャュ。ォエ、イN@ Osmanh evi 「。エャイ@ için
ッャ、オ@ kadar bugünkü Türk'ler için de daima büyük
bir tecessüs konusudur. Bilhassa büyük ォッョ。ャイ@ ve
ウ。イケャョ@ haremlerinde ォ。、ョゥ@ ケ。、@ hayat, çok-
ャ。イョ@ muhayyelesinde binbirgece masallarmdaki gibi
birer egzotik manzara haline girmektedir; ォ。ャョ@ du-
varlar ve kapalt ォ。ーャイョ@ 。イ、ョ@ cariyelerle ケ。ーャョ@
sefahat alemleri, despot ォッ」。ャイョ@ elinde inleyen, gün
yüzü görmeyen ォ。、ョャイ@ bu masal aleminin esas figü-
イ。ョャ、N@ Montagu'nun ュ。ィ・、ャイゥ@ bir taraftan bu
「。エャ@ itikat ve hurafelere iyi bir cevap エ・ォゥャ@ ・エゥ@ gibi,
bir taraftan da ォケョ・エ@ hükümleri yerirken o devrin
ォケョ・エ@ sistemini mutlaka gözönünde tutmak gerekti-
ゥョ・@ dikkati çekmektedir.
Onsekizinci ケコャ@ 「。ョ、ォゥ@ Türkiye, Avrupa'nm
zevkleri, adetleri ve dünya ァ￶イ@ üzerinde pek çok

(1) Ed: Robert Halsband. Oxford, Varendon Press. 1.965:


12

tesirler ケ。ーュエイN@ O devir aカイオー。Gウ@ ケ。「ョ」@ ülkelerin,


ケ。「ョ」@ hayat, inanç ve idare sistemlerinin gittikçe
daha çok エ。ョュウ@ netleesinde ケ。ーャョ@ ォケ。ウャュイ@
ve genlfleyen dünya ァ￶イャゥ@ yüzünden ciddi zihniyet
dellfmelerlne sahne ッャュオエN@ O kadar ki, mevcut sos-
yal ve siyasi bünyeyl tenkld etmenin bir カ。ウエ@ ol-
mak üzere uydurma .eyahat eserleri yazmak da bir
iclet haline ァ・ャュゥ@ bulunuyordu. Bu arada en çok llgl
çeken ülkelerin· 「。ュ、@ da Türkiye geUyordu. Osman-
b ュー。イエッャオ@ 1683'tekl Viyana bozgunundan sonra
Belgrad'a kadar büyü.k toprak ォ。ケーゥョ@ オエイ。ュ@ ol-
malda beraber, yine 、ョケ。@ en büyük devleti ldl.
Avrupa'blann müttefik ordular hallnde 、・カ。ュャ@ ウ。ャ、イᆳ
malarma ratJren bir türlü ウ。イュ、ォャ@ böyle bir
kuvveti besleyen siyasi, Idari ve sosyal bünyeyl エ。ョュォ@
elbette büyük bir merak konusu ッャ。」ォエN@ エ・@ bu me-
イ。ォ@ ォウュ・ョ@ tatmin eden Dk カ。ウエャイ、ョ@ biri Monta-
gu'nun Türkiye mektuplan oldu.
Burada toplanan mektuplar, Lady Montagu'nun
Türkiye'ye alt ュ・ォエオーャ。イョ@ エ。ュ、イN@ Halsband ョ・ᆳ
rlnde 「オョャ。イ@ 、ュ。@ bir de fイ。ョウコ」@ ケ。コャュ@ mek-
tup カ。イ、L@ fakat orada 。ョャエ@ hususlar Montagu
tarafmdan 「。ォ@ DXィウャ。イ@ ケ。コャュ@ mektuplarda par-
ça parça 。ョャエュ@ oldulu için 。ケイ」@ tercümesine lü-
zum göriilmedf.
Lady Montagll
18. yコケャ@ 「。@ Tiirh Kw 111• イZケ。サ・エゥャ@
/
j

"''1-·
# ""

ゥヲjᄋセ@

-"··
セN@

セᄋ@ ..

Lady M. P. Montagu 'nun Philippa Mwidy 'ye


2 k。ウュL@ 1711 tarihli mektubundan
/ Mセ@
1aNp@ "
/
R ;If l'tt
/
. ィ@ ..;t

ヲNャエェGセ@
ャ@ '"
ィNエセ Q@

Lady M. P. Montagu'nun el ケ。コウョ、@ bir örnek


"E. W. Montagu 'ya ケ。コ、@ 15 aオウエッ@ 1712 ta-
rihli mektubundan"
MEKTUPLAR
Alexander Pope'a

Belgrad, 12 オ「。エ@ 1717

Üç dört gün kalmak niyetiyle ァゥエュ@ Petervara-


din'den size oldukça uzun bir mektup yazmaya karar
カ・イュゥエN@ Fakat Belgrad p。Gウョ@ bizi görmek için
ァ￶ウエ・イ、ゥ@ acele o kadar fazla idi ki, muhafaza ォエG。ウᆳ
ョ@ bizi nereden 。ャュウ@ ァ・イォエゥョ@ anlamak için, Lord
mッョエ。ァオGイ@ ァ￶ョ、・イゥ@ ーッウエ。ケ@ hemen geri ケッャ。、N@
Bir dakika bile 「ッ@ kalmadan, ertesi gün hareket et-
memiz gerekti. Almanlardan ve Rasiyenden (1) tertip
・、ゥャュ@ büyük bir ォエG。@ ile ・ィゥイ、ォ@ askerin 「。ャ」@ su-
baylan bize refakat etti. ュー。イエッオョ@ birkaç alay エ・ᆳ
kil ・エュゥ@ ッャ、オ@ r。ウケ・ョGャイ@ askerden ziyade ケ。ュᆳ
」@ demek daha uygun olur. Bunlara ュ。@ verilmiyor,
üstelik de ウゥャ。ィイ@ ve 。エャイ@ kendileri buluyorlar. kᆳ
ウ。」L@ insan 「オョャ。イ@ askerden ziyade ・ォケ。@ veya di-
Jenciye benzetiyor.
Macaristan'pa pek fazla görülen bu ahaliye dair si-
ze biraz bigi vermeden ・、ュゥケ」N@ Rasiyenler, Rum
mezhebindeler ve Kahire'de bir patrikleri var. O de-

,'1) Rascian'ler.
26

rece cahiller ki, ー。コョ@ 、・ゥ@ ・ケ@ hemen ゥョ。ケッイᆳ


lar. Bu papazlar, エーォ@ Hintiiierin bイ。ィュョャ@ gibi,
ウ。￧ャイョ@ ve ウ。ォャイョ@ hiç エイ。@ etmezler. h。ャォョ@ bü-
tün ー。イウ@ umumiyetle bunlara miras ォ。ャケッイL@ onlar
da halka cennete girmeleri için ゥュコ。ャL@ mühürlü birer
belge veriyorlar. Ölen bir kimsenin ォ。イウ@ ve ッャオョ。L@
varsa evinden ye 、。カイョ@ 「。ォ@ hiç bir ・ケ@ ォ。ャュᆳ
yor. dゥ・イ@ hususlarda tamamen rオュャ。イョ@ mezhebine
tabiler. Bir an için konudan オコ。ォャュL@ size Karlof-
ça ッカ。ウョ、@ ァ・￧エゥュコ@ aniatmama engel oldu: Prens
Öjen Türklere ォ。イ@ mühim bir zaferi (1) bu ovada
ォ。コョュN@ Bu ォ。ョャ@ カ。ォGョ@ izleri halen mevcut. Mu•
harebe ュ・ケ、。ョ@ bir ケョ@ kafa, insan, hayvan, de-
ve kemikleri var; 「オョャ。イ@ gömmek zahmetine bile kat-
ャ。ョュイN@ Parça parça ・、ゥャュ@ bunca insan cesedi-
ni görünce o derece 、・ィエ@ içinde ォ。ャ、ュ@ ki, öldürme-
yi 。イエL@ hatta sevap gösteren harp aleyhinde isyan et-
mekten kendimi 。ャュ、N@ Gayet ァ・ョゥ@ ve münbit ara-
zileri çopçorak ve tenha 「イ。ォエャ@ halde, ゥョウ。ャイL@
bir ォ。イ@ yer için böyle 、・ィエャ@ 「ッ。コ@ 「ッ。コ@ gelmele-
ri ne kadar akla ケ。ォョ@ olursa olsun, bence bunun ka-
dar ゥョウ。ャイ@ 、・ャゥョ@ ifade eden hiç bir ・ケ@ yoktur
zannederim. Nitekim harbin ャコオュ@ bir adet
haline ァ・ャュゥエイL@ fakat bu adetin 、・カ。ュ@ ゥョウ。ャォ@ o
derece taban tabana コエ@ ki, insanlarda 。ォャ@ ve ュ。ョエ@
ケッォャオョ@ ispat etmeye yeter. Tabiat 、・カ。ュャ@ bir harp
halindedir; bu hususta Mr. Bobbes'un fikrini ben de
kabul ederim. Fakat bütün bunlardan ￶ケャ・@ bir netice

(1) Zenta Muharebesi (1697)


27

￧ォ。イャ「ゥ[@ ・イ@ 。ォャ@ ve ュ。ョエ@ ュ。ョウL@ benim zan-


ョ・エゥュ@
gibi, herkeste mevcut olan bir duygudan iba-
ret ise, ゥョウ。@ ケ。イエャョ、@ . hiç 。ォャ@ ve ュ。ョエォ@ yok
demektir. Bu ァ￶イュ@ ispat etmek için ￧・ゥエャ@ delil-
ler gösterebilirim; fakat 」。ョコ@ ウォュ。@ için seya-
hatlerimi anlatmaya devam ・、」ゥュN@
Bir yeniçeri 。ウ@ bizi Belgrad'la p・エイカ。、ョ@ ara-
ウョ、。ォゥ@ Beçko ォ。ウ「ョ、@ ォ。イャ、N@ Belgrad p。ウL@
bize Alman'lannki kadar bir kuvvet ァ￶ョ、・イ」ゥ@ dair
söz カ・イ、ゥ@ halde, 。ョ@ ケ。ョ、@ onlardan ancak yüz
ォゥ@ daha fazla bir kuvvet カ。イ、N@ Türk'lerin ne kadar
ォッイエオャ。ョ@ 。ョャケN@ Adetçe Almanlardan üstün ol-
、オォャ。イ@ halde, kuvvetlerinin Alman'lara ・ゥエ@ ッャ、オョ。@
ゥョ。ュケッイャN@ Türkler oradan 。ケョャ」Gォ、イ@ ne bü-
yük üzüntüler içinde ォ。ャ、ュN@ Her セ・@ kadar söz ver-
ョゥャ・イウ@ de, aralarmda ー。エイ@ kopar dive çok korktum.
Belgrad 、。ャイョ@
geçmeyi, ォ。イャョ@ ￧ッォャオ@ ba-
ケ。@ コッイャ。エョケ、オN@ Bu yüzden Belgrad'a pek geç オャ。ᆳ
エォN@ Belgrad, 、ッオウョ。@ Tuna, güneyinde Sava nchir-
leri ile ￧・カイャョュゥN@ Vaktiyle Türklere ォ。イ@ Macaris-
エ。ョG@ yegane engeli ゥュN@ Önce Kanuni Süleyman, da-
ha sonra Bavyera elektörü (1) maiyetindeki imparator
ォエG。ャイ@ エ。イヲョ、@ ォオ。エャュN@ ォゥ@ sene imparatorun
idaresinde ォ。ャュL@ daha sonra Sadrazam (2) エ。イヲョᆳ
dan geri 。ャョュN@ Türkler 「オイ。ケ@ ellerinden ァ・ャ、ゥ@ ka-
dar san'atla tahkim ・エュゥャイN@ ・ィゥイ、@ ュオィ。ヲコ@ asker
olarak en cesur yeniçeriler var. kオュ。ョ、ャイ@ bir Pa-

(1) Maximilian II (1688)


(2} Köprülüzade Mustafa p。@ (1690)
28

)a, bir Scraskcr. Fakat 。ウャョ@ söylemek gerekirse, as-


ャョ、。@ yeniçeriler Serasker'in ォオュ。ョ、ャイN@ Yeniçerile-
rio büyük bir nüfuzu var burada. Hareket ve エ。カイᆳ
lan ゥョコ「。エャ@ askerlerden fazla asi askerlerinkine ben-
ziyor. aョゥ。エ」ュ@ olaydan bunu daha iyi 。ョャケ」ォウᆳ
ョコN@ Bu olay, ッイ。」ォエ@ ッエオイ。@ p・エイカ。、ョ@ valisinin
ne kadar zeki ッャ、オョ@ size anlatacak. Valinin anlat-
エョ。@ göre Belgrad ィ。ャォ@ ve askerleri harpten o ka·
dar 「・コュゥャイ@ ki, 「・@ kese yani 「・ケコ@ ョァゥャコ@ ャゥイ。ウ@
イカ・エ@ alarak Tatariara Almanya hudurlunu ケ。ュ@ et-
tiren ー。ケL@ 。@ ケオォ。イ@ iki ay önce ￶ャ、イュ・N@ Fa-
kat buraya ァ・ャ、ゥュコL@ p・エイカ。、ョ@ valisinin ゥ@ iyi
。ョャュ、@ söylediler. Aksine yeniçerilerin Almanlara
ォ。イ@ taarruzda bulunmak isteklerine ー。@ mani oldu-
オ@ için yeniçerieri ￶ヲォ・ャョ、ゥイュN@ Bunlar p。ケ@ Al-
rnan'larla 。ョャエ@ コ。ョ・エュゥャイN@ O ウイ。、@ Edirne'de bu-
lunan p。、ゥィ@ lll. Ahmed'e durumu 「ゥャ、イュ・N@ Fa-
kat kendilerinin hemen memnun edilmediklerini gö-
ᄋョ」・L@ büyük bir gürültü ile エッーャ。ョュイN@ p。ケL@ ォ。、@
ve muftünün huzuruna sürükleyip gayet 。ォャウコ」@ hak-
ャ。イョ@ ゥウエ・ュャイN@ ￧ャ・イゥョ、@ birisi ー。ョ@ hイゥウエケ。ョᆳ
ャ。イ@ ォッイオ、ョL@ 、ゥ・イ@ de ー。イャョ@ ￧。ャ、ョ@ söyle-
ュゥN@ p。@ 「オョャ。イ@ fikrini 。ャュN@ Kendisine tevcih
edilen suallcri 」・カ。ーウコ@ 「イ。ォーL@ bir 」。ョ@ ッャ、オョL@ onu
da fedaya ィ。コイ@ 「オャョ、@ ウ￶ケャ・ュゥN@ O vakit ・イゥ。エ@
reisierinin ォ。イョ@ beklemeden yeniçeriler ー。ョ@ üze-
rine hücum ・エュゥャイ@ ve ー。ケ@ bir anda ー。イ￧ャケカ・ᆳ
ュゥャ・イN@ Halefi olan ー。@ ise bu suça セゥ￧@ bir ceza ver-
ョ・、ゥ@ gibi ウオ￧ャ。イ@ ィ。ォャイョ@ isterneyi bilen kahra-
manlar olarak takdir eder ァ￶イョュN@ Askere paralar
、。ャイォ@ mes'dcyi örtbas ・エュゥL@ Macaristan içlerine
29

。ォョ@ etmelerine izin カ・イュゥN@ Halen yeniçeriler コ。カャ@


r。ウケ・ョゥイ@ evlerini ケ。ォー@ ケォッイャ。N@

Askerin keyfine göre idare edilen bir ・ィゥイ、@ da-


ha fazla ォ。ャュケ」@ tahmin edersiniz. Burada uzun
müddet kalmamak, hatta ancak bir gece yatmak niye-
tindeyiz. Fakat ー。@ bizi Edirne'den emir gelinceye ka-
dar 。ャォッケ、オN@ Öyle. zannediyorum ki, emir ancak bir
ayda gelir. ゥュ、ャォ@ ・ィイゥョ@ en güzel evinde ォ。ャケッイオコN@
Bu, nüfuzlu birinin, evi. Emniyetimiz için tam bir ye-
niçeri 「￶ャ@ verdiler. Ev sahibi Ahmet Bey'le ァ￶イᆳ
rnek tek ・ャョ」ュN@ Burada Bey ョカ。@ Almanya'daki
Kont'la ayni. Bu 。、ュョ@ 「。ウ@ buyük bir ー。ケュN@
b。「ウ@ kendisine 。イォGエ@ mümkün olan en yüksek ter-
biyeyi カ・イュゥN@ Arapça ve f。イウ￧Gケ@ mükemmel 「ゥャ、@
gibi, ッォオュ@ ケ。コュL@ yani burada efendi denilenlerden.
Bu ョカ。@ umumiyetle birinci ウョヲ@ ekabire veriyorlar.
Fakat sakin, rahat, emin bir ィ。ケエ@ b。「ゥャョ@ tehlike-
Ii ュ。ョウーャイ@ tercih edecek kadar zevkli. Her 。ォュ@
birlikte yemek yiyoruz, teklifsiz 。イー@ içiyor. Benim-
le serbestçe sohbet etmekten ne ォ。、ッNイ@ zevk 、オケᆳ
nu tahmin edemezsiniz. Bana birkaç Arapça ゥイ@ an-
ャ。エN@ Arapça'da pek çok ゥイ@ var, bunlar gayet ahenk-
li, musikiye pek ケ。ォョN@ Bu ゥイャ・、@ 。ォL@ gayet ゥ、・エᆳ
li ve ゥィエイ。ウャ@ tasvir olunuyor. O kadar ィッャ。ョケイオュ@
ki, birkaç ay daha kahrsam, Arapça ￶イ・ョ」ゥュN@
Ahmet Bey'in yegane ュ・ァオャゥケエL@ bu havaliye ait
kitaptarla dolu kütüphanesi. Ona dikkati çekici 「。コ@
Arapça ゥォ。ケ・ャイ@ 。ョャエュ@ için beni alim yerine ko-
yuyor. Önceleri benim Fars'ça 「ゥャ、ュ@ コ。ョ・エュゥN@ Ba-
コ@ adetlerimiz, bilhassa memleketindeki ォ。、ョャイ@ ・コᆳ
yet içinde ケ。エョ@ adetlerle bizimkiler 。イウョ、ォゥ@ far-
30

ォ@ pekçok defalar エ。イュN@ Onun 、・ゥョ@ göre ha·


ョュャ。イ@ bizimkiler kadar ウ・イ「エュゥャL@ tek fark ola-
rak da ᆱh。ョュャイ@ bize ihanet ederler, kimsenin haberi
olmaz» diyor. Bu 。ィウ@ hイゥウエケ。ョャ@ pek ￧ッオョ、。@ ol-
mayan fikir ッャァオョ。@ ve nezakete sahip. v・ャィ。ウ@
kendisiyle ァ￶イュ・ォエョ@ büyük bir zevk duyuyorum.
Kendisi için オ。ォャョ、@ birine ョァゥャコ」・@ harflerle bir
alfabe ケ。コ、イュN@ ゥュ、@ Romen harfleriyle ケ。コ@ ケ。コュ@
biliyor. Grönland hariç olmak üzere, burada her yer-
den fazla ウッオォ@ var. Bu kadar fazla ・ャョ」ケ@ イ。ュ・ョ@
・ィゥイ、ョ@ ￧ォュ。ケ@ çok istiyorum. Evde kocaman bir
soba var, içinde hiç 。エ・@ eksik 、・ゥャL@ yine de ッ、。ュコョ@
pencereleri buz tutuyor. Mektubu ne zaman yollaya-
」。ョ@ 「ゥャュ・、@ halde vazifemi ケ。ーュ@ olmak için
ケ。コッイオュN@ Herhalde 。イエォ@ sizin bir mektubunuz be-
nim on mektubuma bedel diyemezsiniz, aャ。ィウュイᆳ
ャ。、ォN@
Prenses dö Gal'e

Edirne 1 Nisan 1717

Madam, ゥュ、@ Rum ゥュー。イエッャョ、@ sonra hiç


bir hイゥウエケ。ョ@ ケ。ーュ、@ bir seyahati ケ。ーュ@ bu-
lunuyorum. Londra'da hemen kimsenin 「ゥャュ・、@ bir
memleketi 。ョャエイォ・@ コ。エM@ alilerinin ilgisini オケ。ョ、イᆳ
bilirsem bütün ケッイァオョャォ。ュ@ オョエ。」ュN@ Çünki エョᆳ
paratorun sefirleri ile buraya gelen ョァゥャコ・イ@ pek 。コ@
nゥ「ッャオ@ yolunu ウ・￧ュゥャイ、N@ Nehir tamamen don-
ュオエN@ Lord Montagu de yüce コ。エュ@ hizmet etmekte
acele ・エゥ@ için, nehrin gemi geçebilecek hale gelme-
sini beklemedik. sイィゥウエ。ョ@ ッカ。ャイョ、@ geçtik. bオイ。ウ@
son derece münbit bir yer ッャ、オ@ halde her taraf or-
ュ。ョエォN@ Halk sanayi ile オイ。ケッL@ ama yeniçerilerin
memleketlerinde ケ。ーエォャョ@ hasar yüzünden evlerini
「。イォャョ@ terketmeye mecbur ォ。ャケッイN@ Bu yüzden
araziyi ekip biçmeyi 、ョ・ュゥケッイャ。N@ y。ョュコ、@ bize
koruyuculuk eden 「・ケコ@ yeniçeri var. g・￧エゥュコ@ köy-
lerio hepsinde o derece hasar ケ。ーッイャ@ ki, 。ャケ」ᆳ
ュ@ neredeyse. Yedi günde gayet ウォ@ bir ormandan geç-
tikten セッョイ。@ sイ「ゥウエ。ョG@ 「。ォ・ョエゥ@ nゥ@ ・ィイゥョ@ geldik.
・ィゥイ@ güzel bir vadide, nゥッカ。@ nehri üzerinde. h。カウ@
temiz, エッーイ。@ bereketli. Söylediklerine göre, geçen se-
32

m: o kadar [azla üzüm ケ・エゥュ@ ki, ヲ￧@ 「オャョ。ュ、@


için 。イーャョ@ ォ。コャョ@ çukurlara ォッケュオャ。イN@ Fakat halk
o kadar zulüm görüyor ki, bereketi 、ョ・ュゥケッイN@ Gör-
、ュ@ 。」ョォ@ hallerden biri de オ@ oldu: Buraya
Belgrad'tan gelirken ・ケ。@ エ。ョZォ@ için yirmi araba ki-
イ。ャョュエN@ Bunlara on para vermeden ・ケ。ャイ@ エ。ᆳ
Nォャ。イ@ gibi, üstelik yolda ィ。ケカョャイ@ オイ。、@ zararla-
イ@ bile ödemediler. z。カゥャイ@ evin ・エイ。ヲョ、@ 。ィケイォL@
ウ。￧ャイョ@ ウ。ォャイョ@ yolarak 、ッャ。ケイL@ askerler de
ッョャ。イ@ sopa ile kovahyorlar. Bu manzara o derece üzü-
cüydü ki, bedelini kendi kesernden vermek ゥウエ・、ュ@
zaman, \a。@ herifleri öldürtür, ー。イケ@ da kendisi 。ャイᄏ@
dediler. d。ャイ、@ dört gün kadar yolculuk ettikten
sonra Sotya'ya geldik. Bu ・ィゥイ@ ウォ・イ@ nehri üzerinde
ve bir vadidedir. Bu kadar güzel manzarah memleket
、ョャ・ュコN@ ・ィゥイ@ çok büyük, nüfusu da bir hayli
fazla. s」。ォ@ hamamlan ile ュ・ィオイN@ Dört gün yolculuk-
tan sonra Filibe'ye geldik. g・￧エゥュコ@ Balkan ve Ro-
dop 、。ャョ@ üzeri daima ォ。イャN@ Filibe, Ebrus nehri
」ゥカ。イョ、@ bir tepe üzerinde. h。ャォ@ Rumlardan meyda-
na ァ・ャュゥ@ ve ィ・ーセゥ@ zengin. Fakat コ・ョァゥャ@ kendile-
rini zarara ウ。ォ」ョ@ bildikleri için bunu belli etme-
イョ・@ ￧。ャイN@ Burada bir Rum piskoposu ve birkaç
eski Rum kilisesi var. Buradan Edirne'ye kadar olan
ォイャ。ョ@ ァ￶イョ@ çok güzel. sイエャ。@ tamamen 「。ャォ@
\'e asmalar da üzümle dolu. Burada daimi bir bahar
ォイャ。@ renk veriyor. Bu memleket ne kadar güzel olur-
sa olsun, buzlan ve ォ。イャケ@ ョァゥャエ・イGケ@ hiçbir za-
。ョ@ tercih edilmez. Zira ョァゥャエ・イL@ saadetini milleti-
nin ィゥイケ・エ、@ arayan ve efendiden ziyade baba ola-
33

rak görülmek isteyen bir ォイ。ャ@ エ。イヲョ、@ idare edi-


liyor.
Bu mes'ele sözü pek çok オコ。エイN@ Zaten Prenses
Hazretlerinin ウ。「イャョ@ tükettim zannederim. Maa-
mafih, mektubum elinizde ッャ、オョ。@ göre, 」。ョコ@ ウォᆳ
エュ@ zaman derhal 。エ・@ atabilirsiniz. Mektubumu
ォウ。@ kesrnek için hemen hürmetlerimi ウオョ。ケュN@

F: 3
Lady ............ 'ye

E4llrDe 1 N.... 1117

エ・@ içine ァゥイ、ュ@ yeni bir alem. Burada her ・ケ@


bana yeni bir manzara gösteriyor. Mektubu büyük bir
zevkle ケ。コッイオュL@ zira bu ウ。エイャ、@ pek çok yenilik
「オャ。」ョコL@ size ッャ。ョウエ@ bir ・ケ@ ケ。コュ、@ diye
beni ウオ￧ャ。ュケ」Nョコ@ zannediyorum. Seyahatimin taf•
silatiyle 」。ョコ@ ウォュ。、ョL@ Türk ュー。イエッャオョ@ en
güzel ・ィゥイャョ、L@ birinden, yani Sofya'dan bahset-
meden ァ・￧ュケ」ゥN@ sッヲケ。Gョ@ ュ・ィオイ@ ウ」。ォ@ ha-
ュ。ャイ@ ウィ。エ・@ çok ヲ。ケ、ャN@ Buralar çok ォ。ャ「N@
Herkes oldukça ・ャョゥケッイN@ Bir gün Sofya'da hamamla-
n görmek için ォ。ャ、ュN@ t。ョュォ@ için bir Türk ara-
basiyle gittim. Bu arabalar biZimkilerden ヲ。イォャL@ ama
burada yolculuk etmek için çok müsait. Çünkü ォュ@
buzlann tesirine, ケ。コョ@ da ウ」。@ tahammül etmek çok
zor. Bu arabalar エーォ@ aャュ。ゥGiョォ@ gibi. ￧ゥ・イョ@ bil-
mece エ。イコョ、L@ ゥイャ・@ ォ。ョ@ çiçek sepetleri ￧キャュゥL@
「ッケ。ャ@ ve ケ。ャ、コ@ ォ。ヲ・セャイゥ@ var. Üzerlerinde ipek astar-
ャL@ 。エイ@ ゥャ・ュ@ ォイュコ@ çuha örtü, kenarlannda da p-
yet ince saçaklar var. :au örtü arabada oturanlan &iz-
liyor. Pencereden bakmak ァ・セォエゥ@ zaman örtü ォ。ャ、M
G。ャゥカッイN@ d￶イ@ ゥ[Lセョ@ rahatçct ot オイ。「ゥャ、@ bu araha-
i.:• Z@ Nエオイュ。@ .\crkri -。ウエォ「イ、ョ@カ ibaret.

AlオZN[ョ。@ セ」ャ、ANゥョ@ saat ッ@ a ァ・ィョゥセエ@ \C ォ。、ョlセ@


、ッャオセN@ h。ョ@ Zカ、ョャェA@ üç tan·.: kubbesindcn alan
エNA_@ bir 「ョ。N@ ゥ\LNZイセ@ ァ。セ@ セNZエ@ 。ケ、ョャォN@ ￧・イゥ@ girer girmez
görülen ilk kubbc biraz küçük. Burada ィ。イョ」@ ha-
lュ@ oturuyor. Kibar ィ。ョュャイ@ y・イ、ゥ@ 「・@ ve hatta
。ャエ@ ゥョ@ ben de \·erdim. Daha sonraki mcrmer 、￶・ャゥ@
ォウュョ@ ・エイ。ヲョ、@ iki ウイ。@ yine mermerden, birbiri üze-
rinde oturacak yerler var. ォゥ@ tane de ウッオォ@ su ￧・ュᆳ
si var. Sular mermer kurnalara dökülüp sonra yine
yere 。ォケッイL@ oradan ufak kanallarta yandaki ォウュ。@ ge-
çiyor. bオイ。ウ@ öbüründen küçük n· yine oturacak yer-
ler mevcut, fakat ケ。セョjォゥ@ hamamdan gelen kükürt-
lü sular 「オイ。ケ@ o kadar ウエケッイ@ ki, elbiscvle durmak im-
ォ\GュウコN@ dゥ・イ@ ォオ「」ャ・イ、NZョ@ ikisi de ᄋ。ャカ・エN@ Burada ウᆳ
cak suyu 。ャュォ@ için ウッオォ@ sular var. sイエュ、。@ ata
「ゥョ、ュ@ zaman ァゥケ、ュ@ elbise 「オャョ、jN@ için Türk
ィ。ョュゥイ@ pek garip göründüm. Yine de hiç biri ba-
na hayret eden veya küçümseyen bir merakla bakma-
、ャ。イN@ Bilakis hepsi de nezaketle ォ。イャ、N@ Hiçbir
Avrupa s。イケ@ 、ョ・イュ@ ki, bu derece namuslu ha-
reket etsinler. Hamam'da 。@ ケオォ。イ@ ikiyüz ォ。、ョ@
カ。イ、L@ hiç birinde 、・ゥォ@ ォケ。ヲ・エャ@ içeri giren birine
gösterilen küçümseme tebessümüne, ヲウャ、。ュイョ@
tesadüf etmedim. Aksine benim için «Güzel, hem de
pek çok» dediklerini ゥエュN@ Öndeki ウイ。ャ、@ ケ。ウエォᆳ
lar ve ォケュ・エャゥ@ ィ。ャイ@ var. Cariyeler arka ウイ。ャL@ ha-
ョュャ。イ@ da buralara oturuyorlar. Onlan birbirlerinden
。ケイ」ォ@ ォケ。ヲ・エャイゥョ@ ￧ォ。イュャL@ hepsi de güzellikle-
ri ve çirkinlikleri ile meydanda ￧イャー。ォN@ Fakat
37

dürüstlüklerini ve ョ。ュオウャイ@ bozacak en küçük bir


hareket ve tebessümleri yok. b。コャイ@ Milton'un Hav-
va'da tasvir ・エゥ@ カ。ォイャ@ bir tarzda giyiniyorlar. Bir
ォウュ@ ise Git'in veya Titien'in ヲイ￧。ウョ、@ ￧ォ。ョ@ ilahe
resimleri gibi boylu poslu. Tenleri, hemen hepsinin,
göz alacak kadar beyaz. ョ」ゥャ・イ@ ve kordelalarla süslen-
ュゥ@ birkaç örgü halinde zarif saçlar, omuzlanndan
。@ ウ。イォケッN@ Hepsi güzellik perHerine benziyorlar.
ᆱョウ。ャイ@ ￧イャー。ォ@ gezmeleri adet halini alsa, yüz'e
pek az ehemmiyet verilir» sözünün 、ッイオャョ。@ bir
kere daha ゥョ。、ュN@ Vücudu güzel, tenleri güzel ォ。、ョᆳ
ャ。イL@ yüzleri fevkalade olanlardan daha fazla seyredi-
yordum. O ウイ。、N@ Mösyö Gervaise kimse görmeden
gelseydi, ￧・ゥエャ@ durumlarda ￧ョャー。ォ@ bir ケョ@ güzel
ォ。、ョ@ seyrederek ウ。ョGエ@ daha fazla ilerietirdi diye
、ョュN@ Ekseriyetle onyedi, onsekiz ケ。ョ、ォゥ@ ca-
riyeleri ウ。￧ャイョ@ örerken bu ォ。、ョャイ@ kimi ァ￶イᅵᆳ
yor, kimi 、ョケッイL@ kimi kahve ve ・イ「エ@ içiyor, kimi
de ケ。ウエォャイ@ オコ。ョュ@ ケ。エッイャN@ v・ャィ。ウ@ bu hamam-
lar bir nevi Türk ォ。、ョャイ@ kahvehanesi. ・ィイゥョ@ bütün
dedikodusu burada 。ョャエケッイN@ k。、ョャイ@ böylece bura-
da haftada bir kere ・ャョゥケッイ。N@ Dört 「・@ saat ォ。ャーL@
ウ」。ォ@ halvetten ウッオ。@ geçtikleri halde hiç nezle olmu-
yorlar. Buna hayret ediyorum. ￧ャ・イゥョ、@ en seçkin ola-
ョ@ beni ケ。ョ@ oturmam için コッイャ。、N@ sッケオョ。イ@ için
ウイ。@ etti, hatta yardim teklif etti. Ben bir müddet çe-
kindim, fakat bütün 、ゥ・イャ@ de ayni ・ォゥャ、@ ウイ。@

edince ・ャ「ゥウョ@ ￧ォ。イ、ュN@ Korsemi görünce ・ゥュョ@ be-


ni oraya ィ。ーウ・エゥョ@ zannedip daha fazla コッイャ。ュ、ᆳ
lar. Hislerine ve inceliklerine hayran oldum. Kendile-
riyle daha uzun zaman Gォ。ャュケ@ arzu ederdim ama Lord
31

Montagu ertesi günü erken hareket etmeye karar ver-


ュゥエN@ Zaten ben de Justinyanus harabelerini görmek
istiyordum. Zira bunlann ュ。ョコイウ@ da 「イ。ォエュ@
manzara kadar gi,izel. Kilisenin yerinde ancak bir エ。@
ケョ@ ォ。ャュN@

Adiyo, Milady. Size 。ョャエュL@ örnrünüzde göre-


ュゥケ・」ョコ@ ve hiç bir ウ・ケ。ィョ@ ケ。コャイョ、@ bahsede-
ュゥケ・」@ bir ュ。ョコイ、N@ Zira buralara girecek bir er-
kek derhal ィ。ケエョ、@ ッャ。」ォエイN@
Rahip Conti'ye

Edirne, @ Nisan 1717

g￶イ、ョコ@ gibi, size カ・イ、ゥュ@ sözü tutuyorum.


Size カ・イ」ゥュ@ bilgilerin ュ・イ。ォョコ@ giderip gideremi-
ケ・」ゥョ@ tam olarak bilemiyorum. Fakat ゥョ。@ ki her
hususta sizi memnun etmek için mümkün olan her tür-
lü 。イエュ@ ve incelerneyi ケ。ーエュN@ Tahmin ederim,
Türk'lerin dini ve 。ィhゥォ@ ィ。ォョ、ゥ@ bilgilerimiz pek
eksiktir. Çünki memleketlerine ya ancak kendi ゥャ・イケᆳ
le オイ。ョ@ tacirler, yahut da 、ッイオ@ ve eksiksiz malumat
。ャョケ」ォ@ kadar az oturan seyyahlar gelirler. Türkler
bu basit ve ケ。ョャ@ bilgilerden 「。ォ@ bir ・ケ@ エッーャ。ュケ@
beceremiyen taeirierin sohbetleriyle ァオイャ。ョN@
Bunlar Türkiye'de olan biten ・ケャイ、ョ@ o kadar uzak-
エイャ。@ ki, lッョ、イ。G@ Rum ウッォ。ョ、@ bir eve ウョュL@
fイ。ョウコGL@ ョァゥャエ・イセG@ Kral s。イケョ、@ - olan biten
olaylardan haberdar ッャュ。ケ@ benzerler. Belgrad'tan
buraya kadar olan yoldan geçmek ケ。「ョ」@ tabiyette
olanlara ケ。ウォエイN@ SJi·bistan ッカ。ャイョ、ォゥ@ ッイュ。ョャォ@
・ャゥイ@ ・ャゥイ@ toplanan 」ォカ。ャイ@ ile dolu. O kadar ki;
ancak ュオィ。ヲコャイ@ ウ。ケ・、カ@ emniyet içinde olabiliyo-
ruz, Burada ャ。コュ@ olan bir ・カ@ ancak kuvvetle bulu-
nabiliyor, zira köyler ￧ャQ@ fakir. Tabii yeniçeriler için
bu hiç önemli 、・ゥャN@ GヲZカォL@ @ oyun v.s., ne bulurlarsa
vakahyorlar. Sahipleri : ,_ :> \[ォ。イュケッャL@ ォッイオャ。ョᆳ
dan. O derece ki yeni d< ᄋュオセ@ kuzulan, ォ。コャイL@ kuluç-
kadaki エ。カオォャイ@ ィ・ュオ@ N@ 。コャケッイN@ Köylülerin yüz-
40

lerindeki keder izleri bana Melibee'nin sürüsü için çek-


エゥ@ üzüntüleri (1) ィ。エイャケッN@ Bu zulümler ー。ャイ@
seyahate ￧ォエャ。イ@ zaman daha da 。イエケッN@ Bunlar sa-
dece コ。カャ@ köylülerin ・イコ。ォョ@ yemekle ォ。ャュケッイL@ ye-
diklerine ォ。イャ@ 、ゥ@ ォゥイ。ウ@ olarak para isternek küs-
エ。ィャョ@ da gösteriyorlar. Bu olaya hayret edersiniz,
ama üzülerek 。ョゥエケッイオュ@ ki, bir hakikat. エ・@ askeri
「ォャュ・エゥョ@ normal ォ￶エャN@ aウャョ、。@ ウャ。ュ@ dini de bi-
zimki gibi bütün 「オョャ。イ@ aleyhinde. Belgrad'ta ォ。ャ、ᆳ
ュコ@ üç hafta コ。イヲョ、@ bir efendinin, alimlerden bir
コ。エョ@ evinde kalmak ・イヲゥョ@ nail oldum. Bunlar ay-
ョ@ zamanda ruhani mertebe ile hukuki selahiyetleri de
haizler. aウャョ、。@ her iki hükumet オ「・ウゥ@ için de 。ケョ@
bilgiye lüzum var, öyle ki alimler ile ゥュ。ャイョ@ bir-
birlerinden ヲ。イォ@ yok; Türkçe'de her iki kelime de ay-
ョ@ ・ォゥャ、@ söyleniyor. Bütün mühim mevkiler ve カ。ォヲᆳ
lar ッョャ。イ@ elinde. p。、ゥィョ@ エ・「G。ウョ@ ュ・イオ@ varisie-
ri 「オャョ、u@ halde, alimierin カ。イャョ@ kat'iyyen el SÜ·
rülemiyor. Alimierin ュゥイ。ウ@ daima セッ」オォャ。ョ@ ォ。ャᆳ
yor. Gerçi セGャゥュ・イ@ sarayda bir mevki ve ー。@ ョカ。@
ahrlarsa bu imkandan mahrum oluyorlar, fakat böyle
bir tedbirsizlikte bulunan pek az var. aイエォ@ bütün bu
bilgilerden, 「ォャュ・エゥョ@ bütün ュ。ャゥイョ@ sahip olan bu
ォゥャ・イョ@ ne derece ョヲオコャ。イ@ ッャ、オ@ 。ョャイウコN@ Bü-
tün ゥウケ。ョャイ@ onlar yaparlar, askerler sadece aktör-
lük ederler. ·p。、ゥィ@ için ッョャ。イ@ idare etmek oldukça
önemlidir. nヲオコャ。イョ@ bilmeyen yoktur. Sultan Musta·
ヲ。Gケ@ 'taht'tan indiren ッョャ。イ、N@ エ・@ yine konudan uzak-
ャ。エュN@ Anlatmak ゥウエ・、ュ@ ・ケL@ Ahmet Bey'le ケ。ーエュ@
samimi sohbetlerden, Türk'lerin dinleri ve adetleri

(1 J Virjil'in birinci Eglog'unda


41
ィ。ォョ、@ ￶イ」ョ、ゥュ@ gayet 、ッイオ@ bilgilerdir. Anglikan
dini ile Roma Katolik dini 。イウョ、ォゥ@ ヲ。イォ@ kendisine
。ョャエュN@ Resimlere ve Meryem'e エ。ーョュケ@ hイゥウエᆳ
ケ。ョャイ@ da 「オャョ、@ ウ￶ケャ・、ゥュ@ zaman çok mem-
nun oldu. ウ。Gョ@ cevheri mes'elesi ona bir hayli mü-
「。ャ@ göründü. Türk'lerin ゥョ。」@ bizimki ile ォ。イᆳ
ャ。エイ、ュ@ zaman tam olarak 。ョャ、ュ@ ki, dostumuz
Doktor'un burada vaiz etmesine izin verilse Türk'lerin
pek ￧ッオョ。@ hイゥウエケ。ョャ@ kabul ettirmekte zorluk çek-
mez. Türk'lerin dini konulardaki bilgileri kendisinin-
kinden pek ヲ。イォャ@ 、・ゥャN@ Burada Mösyö Viston da iyi
bir havvari olabilir. Mektubumdan bahsederseniz bu
husustaki ・カォゥョ@ 。イエュ@ olursunuz. Fakat kendisine
bu memlekette ゥ・@ 「。ャュ、ョ@ önce ャゥウ。ョ@ ￶イ・ョュウゥ@
ァ・イォエゥョ@ söyleyiniz. .
hイゥウエケ。ョャォ@ gibi ウhゥュケ・エ@ de mezheplere 。ケイャᆳ
ュN@ Bu hususta ゥョウ。ャイ@ harikalara ve yeniliklere
ォ。イ@ gösterdikleri tabii meyli ・エイ。ヲャ」@ 、ョュ・ォエ@
kendimi 。ャュケッイオN@ Zeydiler, Kaderiler ve Cebirile-
rin hepsi bana Katolikler, Lüteriyenler ve Kalvenistler'i
ィ。エイャケッN@ Onlar da bir 、ゥ・イョ@ 。ケョ@ ゥ、・エ@ göste-
riyor. Ülema 。イウョ、@ hakim olan, kendilerince gizli
tutulan din, muvahhitliktir. Bunu halka ￶イ・エュォョ@
çok, 。ィウゥ@ ュ・、。エイゥョ@ göre ィ。ャォ@ ￧・ゥエャ@ kurallarla
oyahyorlar. Ahmet Bey'in sözüne göre, onlar içinde
、ゥョウコャ@ serbestçe 。￧ォャケョ@ pek az veya hiç yok
gibi. ￶カ。ャケ・@ Paul Riyçaut (l) 、ゥ・イ@ birçok ・ケ、@ oldu-
オ@ gibi burada da ケ。ョャッイN@ Mosrin mezhebine men-

(1) ·Paul Rycaut (1628-1700). 1661'den itibaren 。ャエ@ ケャ@


kadar ウエ。ョ「オャG、@ ョァゥャコ@ Sefareti katibi. «The Pre-
sent State ot Ottoman Empire (1668) 。、ャᄋ@ eserin
ケ。コイN@
42

sup olanlar için dinsiz diyor, oysa ki bunlar t。ョイG@


カ。イャョ@ ゥョ。ケッイャ[@ dinsizlikleri ise peygambere ye-
teri kadar ウ。ケァ@ göstermernekten ibaret. Kendisinin de
bu fikirde ッャ、オョ@ söylemedi, Ahmet Bey. Fakat ウャ。セ@
miyetin hükümlerinden biraz オコ。ォャュエョ@ da çekin-
miyor. Bizim gibi rahatça içki içiyor. Kendisine neden
ゥ￧エョ@ ウッイ、オュ@ zaman, Allah ィ・イケゥ@ insanlar için
ケ。イエュL@ Kur'an'da 。イ「ョ@ men edilmesi makul-
dür fakat bunu, sadece halk 。イウョ、@ intizam-
ウコャ。@ sebep ッャ、オ@ için ケ。ーュエイL@ dedi ve ￶ケャ・@
devam etti: Peygamber 。イ「@ ölçülü bir ・ォゥャ、@ içme-
yi asla men ・エュゥイL@ fakat yine de dedikoduya mey-
dan vermemek için 。イ「@ alenen içmem. Bu 、ョ」・@
、ッャ。ケウイ@ ki, 。イ「@ ウ。エョ@ alabilenler mükemmel
içiyorlar. Sonra bana «Arapça bilseydiniz kオイG。ョ@ bü-
yük bir zevk ile okurdunuz» dedi. Kur'an bizim ゥョ。、ᆳ
ュコ@ gibi derme çatma sözler 、・ゥャL@ son derece yüce
ve son derece dürüst bir ・ォゥャ、@ ifade edilen temiz ah-
ャ。ォ@ ihtiva ediyor. Bunun böyle ッャ、オョ@ birçok hᆳ
ristiyanlar da エ。イヲウコ@ olarak söylediler. Hiç ーィ・ウゥコL@
bizdeki Kur'an tercümeleri Rum papazlardan gelme
kopyalar ッャ、オ@ için kasten 。ウャョ@ 「ッコュオャ。イN@ Dünya'-
da bunlar kadar bozguncu ve cahil insan yoktur. Pa-
ー。Gケ@ kilisenin umumi reisi olarak エ。ョュ、ォャイ@ için
bunlara her ヲイウ。エ@ o derece kötü muamelelerinden
、ッャ。ケ@ sizin rabipiere ォ。イ@ kinim var.
Filibe'de Polen diye bir hイゥウエケ。ョ@ mezhebine rast-
43

A。、ュN@ Bunlar oradaki eski bir kilisede Sen Paul'ün


vaaz ・エゥョ@ iddia ediyorlar. Roma'da Sen Piyer'e ne
kadar hürmet ediliyorsa burada Sen Paul'e o derece
hürmet ediliyor, 、ゥ・イ@ havarilerden üstün ッャ、オョ@ söy-
lüyorlar. Fakat ァ￶イ、ュ@ en garip din aイョ。カオエャォゥN@
Bunlar. eski Makedonya'da yani Arnavutluk'ta oturu-
yorlar. m。ォ・、ッョケGャイ@ isimlerini kaybetmekle bera-
ber cesaret ve ウ。ャュォイョ@ ォ。ケ「・エュゥャイN@ Yeni-
çerlerin gözlerini korkutan yegane askerler, impara-
エッイャオョ@ en mükemmel askerleri bunlar. Hepsi piyade
olan bu askerlerden ュオィ。ヲコ@ olarak bize bir ォエG。@ ve-
rildi, her ・ィゥイ、ョ@ geçtikçe de 、・ゥエN@ Bunlar kendi
hesap!anna giyinip ウゥhィャ。ョケッイN@ ᅵョゥヲッイュ。ャ@ çok
temiz olmamakla beraber beyaz abadan ケ。ーャュN@ Tü-
fekleri uzun ッャ、オ@ halde ッュオコャ。イョ、@ hiç bir ・ケ@ yok-
ュオ@ gibi ォッオケイャ。N@ yイケ・@ ￧ォエャ。イ@ zaman ku-
ュ。ョ、ャイ@ kaba bir 。イォ@ söylüyor, onlar da refakat
ediyorlar. Bu 。イォ@ o kadar da エ。ウコ@ 、・ゥャN@ Bunlar hᆳ
ristiyanlarla, ュウャ。ョイ@ 。イウョ、@ ケ。イエャ、ォョᆳ
dan ve muhakeme kaabiliyetleri de az ッャ、オョ。@
hangisinin daha iyi ッャ、オョ@ bilemiyorlar. Hakikati
inkar eder gibi görünmemek için her ikisine de mey-
lediyorlar. Böylece Cuma günü camiye, Pazar günü de
kiliseye ァ、ゥケッイャ。@ ve ォケ。ュ・エ@ günü belli olacak haki-
ki peygamberin kendilerine ・ヲ。エ@ ・、」ゥョ@ ゥョ。ケッイᆳ
lar. Fakat hangisinin hakiki peygamber ッャ、オョ。@ bu
dünyada bir türlü karar veremiyorlar. Öyle zannediyo-
rum ki, bunlar kadar kendi kaabiliyetleri ィ。ォョ、@ al-
çak gönüllülük gösteren yoktur_
エ・@ ァ￶イ、ュ@ dinlerdeki farklar ィ。ォョ、ゥ@ gö-
イャ・ゥュ@ bunlar. Katolik aleyhinde ウ￶ケャ・、ゥュ@ ・ケャイ@
için asla mazeret beyan etmiyorum. Biliyorum ki siz de
44

benim kadar ulvi hakikatiere ォ。イ@ ィイュ・エセ。ウョコ@ ve


taassuptan nefret edersiniz. Fakat burada eski Yunan'-
dan kalma pek az eser var. Burada basit deyimle, Tra-
jan k。ーウ@ denilen yerin ケ。ォョ、@ geçtik. Halk ョー。ᆳ
ratorun bu ォ。ーケ@ Sofya ile Filibe 。イウョ、ォゥ@ 、。ャイ@
üzerindeki geçidi kapatmak için ケ。ーエイ、ョ@ zannedi-
. yor. Fakat üzerinde hiçbir ケ。コ@ yoksa da herhalde za-
fer エ。ォ@ ッャュ。ウ@ ャ。コュ[@ çünki bu geçit kapansa da 、ゥ・イ@
birçok geçitler var ki, oralardan bir ordu rahatça ge-
çebilir. Tarihin 「。ィウ・エゥ@ Flandr Kontu Borluvan Kons-
tantiniyyeyi fethettikten sonra bu geçitlerde ュ。ャオー@
ッャュオL@ ama hiç ウ。ョュ@ ki, bugün burada aャュ。ョGイ@
durdurmak mümkün olsun. Türkler bu yolda ordula-
イョ@ ケイョ@ ォッャ。ケエイュ@ için çok オイ。エャ[@
Belgrad ve Filibe 。イウョ、ォゥ@ hendekler ve 「。エォャイ@
üzerinde gayet ァ・ョゥL@ ウ。ャュ@ köprüler ケ。ーエャイN@ Fakat
bahsi geçen uçurumlar o kadar derin 、・ゥャN@ Hasköy'de
bu 、。ァャイョ@ ケ。ォョ、@ oturduk. bオャァ。イゥウエョG@ 、ゥ・イ@
ォ。ウ「ャイョ、ゥ@ gibi burada da hイゥウエケ。ョャ@ oturuyor·
lar. Evleri kerpiçlerden ケ。ーャュ@ kulübeler. Halk Türk
ordusunun ァ・ャゥョ@ hisseder etmez hemen 、。ャイ@ ka·
￧ーL@ sürüsünü, ュ。ャョ@ mülkünü de birlikte götürüyor.
lar. Aksi takdirde askerler ケ。ュ@ ediyorlar. Arazinin
büyük bir ォウュ@ ellerinde ッャ、オ@ ￧ョ@ tedbirli
、。カイョォャ@ takdirde istediklerini ekip biçiyorlar.
bオョャ。イ@ hemen hespi iyi çiftçi. Evlerinde ョ・ヲウ@ 。イーᆳ
lar ikram ettiler. k。、ョャイ@ elbiseleri renk renk bon-
cuklarla süslü. Çirkin ウ。ケャュコイ@ ama tenleri ァョ・ᆳ
ten bir hayli ケ。ョュN@ エ・@ seyahatim ウイ。ョ、@ ウコョ@
için dikkati çeken ・ケャイ@ olarak エッーャ。、ォイョ@ bunlar.
Her ne kadar ョ。コイ@ dikkatinize ャ。ケォ@ 、・ゥャウ@ de. ウᆳ
tanbul'dan daha önemli ・ケャイ@ ケ。コ」ョ@ ウ。ョケッイオュN@
Lady Bristol'a

Edirne @ Nisanl717

Sizi asla オョエュ。、N@ Buraya gelir gelmez ウュ。イャᆳ


、ュコ@ ォオュ。@ 。M、ュN@ Fakat size uygun bir ・ケ@ bula-
ュ。、N@ ョァゥャコ@ ォ。、ョ@ ゥョ・@ yarayacak ォオュ。ャイ@ bul-
mak çok zor. Çünki ォ。、ョャイ@ ァゥケョ@ エ。イコ@ Londra'da-
kilerden çok ヲ。イォャN@ Maamafih yine aramaya devam ede-
」・ゥュN@ Burada 「オャ。ゥ・」ュ@ urumuyorum ama ウエ。ョᆳ
bul'da bulurum zannediyorum. ゥュ、@ saray ィ。ャォ@ hep
burada, çünki ben gelmeden birkaç gün önce ー。、ゥᆳ
ィョ@ ォコ@ evlendi. Bu sebeple bütün Türk ィ。ョュャイ@ süs-
lerini ortaya döktüler. Yeni gelin ・ゥョ@ ウ。イケョ@ bü-
vük bir debdebe ile götürüldü. h。ョュ@ Sultan Peterva-
radio'de vefat eden s。、イコュョ@ ・ゥケ、N@ Fakat birinci
cvliligi sadeec bir nikah addolunabilir. Çünki vezirle
ッエオイュ。L@ fakat :>::rvctinin ￧ッオ@ ona ォ。ャュN@ O zaman
dl'vlctin en ケ。ォィャ@ 。、ュャイョ@ olan ウ。、イコュ@ sa-
raya gidip ウオャエ。ョ@ görmek için müsaade [ャュL@ ィ。ョュ@
sultan da ・ゥョ@ adeta bir sevgi 「。ャュN@ ゥュ、@ elli ya-
ョ、。@ olan yeni ・ゥョ@ görünce göz ケ。ャイョ@ エオ。ュN@
aウャョ、。@ bu da liyakat sahibi, ー。、ゥィョ@ gözdesi, ama
onüç ケ。ュ、@ bir ォコョ@ ィッオョ。@ gitmesi için bütün bu
hususiyetler kafi 、・ゥャN@ Türk devleti tamamen ordunun
46

arzusu na boyun ・ァュN@ p。、ゥィ@ jN・イ@ ne kadar mutlak


hakim ise de alelade bir adam gibi 「。ャN@ Yeniçerinin
kötü 「。ォャイョ、@ 「。ケ@ korkuyor. Fakat burada 、@
ァ￶イョ@ olarak daha fazla 「。ャォ@ var. Hükümete men-
sup herhangi bir adama dahi diz çökerek söz söyleni-
yor. p。@ ィ。ォョ、@ herhangi bir kahvehanede bir ・ケ@
söylenecek olursa etrafta bol miktarda bulunan hafi-
yeler yüzünden derhal kahvehane altüst oluyor, hatta
「オョャ。イ@ hepsine ゥォ・ョ」@ ケ。ーャッイN@ Burada ィ。ャォョ@ ne
。ャォL@ ne de tahkirane ケ。コャイ@ görünmüyor. Londra'da
ッャ、オ@ gibi - hürriyetin 。」@ ョゥ。・ウ@ olarak - hükü-
metin ゥャ・イョ@ müdahale eden yok. Burada bir ョ。コイ、@
intikam hakaret edilerek 。ャョュケッイL@ ョ。コイ@ ィ。ャォョ@ ho-
オョ。@ gitmezse onu ー。、ゥィョ@ ォッャ。イョ、@ bile 。ャー@ ba-
ョ@ kesiyor, ウ。イケョ@ ォ。ーウョᄋ@ 。エケッイャN@ Bu anda ken-
disine ァ￶イョエ・@ büyük 「。ャォ@ gösterilen ᄋー。、ゥィL@
korkusundan gözdesini ne koruyabiliyor, ne de intika-
ュョ@ alabiliyor. エ・@ 、ョケ。@ en müstebid, kendi arzu-
su 、ョ。@ kanun エ。ョュケ@ ィォュ、。ョ@ hali.

Öyle ッャュ。@ ki; Parlamento, 、・カ。ュャ@ olarak köru-


körüne itaatten bahsedenleri bir gemiye doldurup bu-
raya göndersin. Keyfi hükümetin bütün エ・ヲイオ。ョ@
buruda ￶イ・ョウゥャN@ エ・@ ancak o takdirde ー。、ゥィ@ ュL@
halk ュL@ 。コイャ@ ュ@ ·daha bedbaht ゥュL@ anlarlar. Ak-
ャュ。@ bir sürü ・ケ@ geliyor, fakat Madam, sizin セォャオコ。@
gelenler benimkinden ヲ。コャ、イN@

Dün fイ。ョウコ@ sefirinin ・ゥ@ ile beraber p。、ゥィG@ ca-


miye giderken gördük. Öncü olarak 「。ャョ、@ iri be-
yaz tüyler bulunan bir sürü yeniçeri gidiyor, sipahiler
de büyük bir kalabalik meydana ァ・エゥイケッャ。、N@ Bun-
47

ャ。イョ@ rengarenk, koyu renkte, gayet zarif elbiseleri var.


O kadar ki, uzak bir yerden 「。ォョ」@ bir lale bahçesi-
ne benziyor. aイォ。ャョ、@ yeniçeri 。ウL@ elbisesi ォイᄋ@
ュコ@ kadifeden, 。ウエイ@ ァュ@ rengi. Gayet süslü iki
オ。ォ@ da 。エョ@ götürüyor. Ondan sonra saray ォ。、ョャᆳ
イョ@ ュオィ。ヲコ@ olan ォコャ。イ@ 。ウ@ geliyordu. Kara teni-
ne uygun, koyu ウ。イL@ kürk ォ。ーャ@ bir elbisesi var. Daha
sonra ー。、ゥィ@ geliyordu. aイォ。ウョ、@ ケ・ゥャ@ bir elbise,
mッウォカ。Gョ@ siyah tilki derisinden, bin ョァゥャコ@ ャゥイ。ウ@
ォケュ・エゥョ、@ bir kürk カ。イ、N@ Güzel bir 。エョ@ üzerinde otu·
ruyordu. aエョ@ ・イゥ@ tamamen mücevherlerle ゥャN@ Daha
debdebeli ・イャョュゥ@ 。ャエ@ at daha getiriliyordu. Sara-
ケョ@ üç 「。@ 。ウョ、@ biri 。ャエョ@ biri ァュ@ kahve エ。ォᆳ
ュ@ エ。ケッイL@ 、ゥ・イ@ de ー。、ゥィョ@ ッエオイュ。ウ@ için güzel bir
iskemle エ。ケッイ、オN@ Rütbeleri belli セ、・ョ@ bu ￧・ゥエャ@ elbi-
seleri, ウ。イォゥ@ ne kadar saysam bitmez, fakat 「オョャセイ@
o kadar çok ve zengin ki, böylesine güzel bir merasim
、ョャ・ュコN@ p。、ゥィ@ 。@ yukan ォイ@ ケ。ョ、@ ve son
derece ケ。ォャN@ Gözleri 。ャョ@ ケ。ォョ@ ve iri siyah. Ta-
カイャ。@ bana bir hayli sert göründü. Bizim orada oldu-
オュコ@ ウ￶ケャ・ュゥ@ ッャュ。イ@ ャ。コュ@ ki, pek dikkatle bak-
エN@ Bu vesileyle biz de kendisini bol bol seyrettik. Pa-
、ゥ。ィョ@ ケ。ォャ@ hususunda fイ。ョウコ@ sefirinin ィ。ョセᆳ
ュケャ。@ ュオエ。「ォコN@ Genç ュ。、@ ウォ@ ウォ@ görmüyorum.
ョウ。@ bu derece イ。ィエウコ@ eden teferruattan vaz ァ・￧ュゥ@
olsa kendisiyle ァ￶イュ・ォエョ@ büyük bir zevk duyaca-
ュN@ Ziyaretime ケ。ョ、@ ォ。カウャイL@ yirmidört yaya オ。ᆳ
@ v.s. ile geliyor. y。ャョコ@ olarak gelmeye ölmeyi tercih
ediyor zannediyorum. aイ。「ウョ@ da binmeyi bir türlü
ihmal etmiyor. Bu halleri benim 」。ョュ@ ウォケッイL@ çünki
ben de kendisini ayni, ・ォゥャ、@ ziyaret etmek mecburi-
48

yetinde ォ。ャケッイオュN@ Halbuki ュ・ウャォエ。@ ッャュ。コ@ dola-


ケウゥャ・@ her zaman bir arada ッャュ。コ@ ャ。コュN@ Geçenlerde
kendisi ile 。￧ォ@ ve ケ。ャ、コ@ arabayla ・ィイゥ@ 、ッャ。ュケ@
￧ォエL@ halk bir daha ァ￶イ・ュゥケ」@ bir ・ケゥL@ iki genç
hイゥウエケ。ョ@ sefireyi böyle gördü. aイエォ@ 、ョコL@ ne
kadar 「。ォエャイL@ fakat hiçbir ・ケ@ söylemediler. Bizim
ィ。ャォョ@ debdebeli tiyatrolarda 「。イ、ォャョ@ gibi yapacak
olsalar yeniçerilerimiz hiç gözlerinin ケ。ョ@ bakmadan
ォャ￧エ。ョ@ geçirirler ッョャ。イN@ Çünki onlar kanunun üstün-
deler.

Yine de bu yeniçeriterin 「。コ@ iyi halleri var. Hizme-


tinde 「オャョ、ォ。イ@ 。ィウ@ büyük bir 「。ャォ@ gösteri-
yorlar. k。カウャイュコョ@ bizi ォ。イャュケ@ geldikleri Fi-
libe ötesindeki bir köyde buna 。ィゥエ@ oldum. aォ。ュ@ ye-
ュ・ゥ@ için ゥウエ・、ュ@ güvercini bulmak için yeniçerile-
rimden biri derhal k。、ケ@ gitti ve benim için birkaç
düzine güvercin ウュ。イャ、N@ Fakat コ。カャ@ adam bulama-
ュN@ Bizim yeniçeri bana ケ。イャョ@ göstermek için
k。、Gケ@ ッ、。ウョ@ hapsetti ve benim ゥウエ・ュ@ yerine ge-
エゥイュ・、@ için 」・コ。ウョ@ ölüm ッャ、オョL@ fakat bana
「。ャ@ ッャ、オョ。@ emrim ッャュ。、ォ￧@ ￶ャ、イュゥケ・」ョ@
söyledi. Bana ne ゥウエ・、ュL@ 。ケ・エ@ istersem k。、Gョ@ ba-
ョ@ bana ァ・エゥイ」ョ@ söyledi (1). エ・@ yeniçerlerin ne
kadar sözü geçen insanlar ッャ、オォ。イョ@ 。ョャケ「ゥイウコN@

(1) Baronde Tott, Mantogu'nün bu ifadesi ile istihza


ediyor, çünkü Montagu'nün エ・イ」ュ。ョ@ Yeniçeri'yi
ケ。ョャ@ tercüme ・エゥ@ için böyle gülünç bir ケ。ョャ@ an-
lama oluyor.
49

Bunlar birbirlerine yeminle 「。ャイN@ Bu 「。ャォ@ onla-


ra öyle bir kuvvet veriyor ki; saray ・イォ。ョ@ bile on-
larla ケオュ。ォ@ bir tarzda ォッョオュ。ケ@ mecbur. Anado-
lu'daki zenginler ュ。ャイョ@ cmniyette ッャュ。ウ@ için yeni-
çeri oluyorlar. Herhalde 。イエォ@ bu kadar ケ・エゥイ@ zanne-
derim. ォゥョ」@ ュ・ォエオ「ョ@ ancak 。ャエ@ ay sonra yazabilc-
」・ゥュ@ söylersem herhalde memnun olursunuz madam.
Bu yüzden mektubumda pekçok gevezelik ettim, bu se-
beple beni mazur görürsünüz herhalde.

F: 4
Lady Mar'a

Edirne, @ Nisan 1717

aイエォ@ sizden ゥォ。ケ・エ@ ィ。ォュ@ var, sevgili ォ。イ、・ゥュN@


Ben sizleri ・ャョ、ゥイ「ュォ@ için burada ッャ。ョイ@ ケ。コᆳ
yorum, siz ise lッョ、イ。G@ çok kasvetli ッャ、オョ。@ bah-
sediyorsunuz daima. Sizin için bir 、・ゥォャ@ ッャュ。、ォᆳ
ça bunun böyle ッャュ。ウ@ normaldir. Ama benim gibi iki
。ケ、イ@ hiç haber almayanlar için, size göre en eski ha-
vadisler bile, gayet 「ッエオイN@ Beni memnun etmek isti-
ケッイウ。ョコ@ lütfen daha エ・ヲイオ。ャ@ 。ョャエコN@ Size Edirne'-
niri yeniliklerinden uzun オコ。、ケ@ 「。ィウ・、」ゥュN@ Beni
Türk elbisesiyle görseniz 。イウョコN@ Ama yine de be-
nim gibi siz de bu elbiselerin bana çok ケ。ォエョ@ söy-
lersiniz. Size resim ァ￶ョ、・イ」ゥュL@ ama yine de ォケ。ᆳ
fetimi tarif edeyim.

Önce, gayet ァ・ョゥ@ bir 。ャカイュ@ var. Bu gayet ince,


gül pembesi, kenan ウイュ。ャ@ ォオュ。エョ@ ケ。ーャュ@ bir 。ャᆳ
var. Terlikler ウイュ。@ ゥャ・ュ@ beyaz deriden ケ。ーャュN@
。ャカョ@ üstüne sarkan tül gömlek tamamen ゥャ・ュN@
g￶ュャ・ゥョ@ ォッャ。イL@ kolumun ケ。イウョ@ kadar iniyor ve
çok ァ・ョゥN@ y。ォウュ@ elmas bir 、ュ・@ ilikliyor. g￶ᆳ
sün renk ve ・ォャゥ@ gömlekten tamamen görünüyor. En-
52

tari ise sanki vücuda göre 「ゥ￧ャュ@ ceket. Fakat be-


nimki beyaz 。ュ@ ォオュ。ョ、@ ケ。ーャュL@ kenan ise ga-
yet ォ。ャョ@ ウイュ。@ ゥャ・ュN@ Bu ￧・ゥエ@ elbiselerde 、ュ・ョゥ@
el mas veya inci ッャュ。ウN@ ャ。コュN@ Kollar arkaya 、ッイオ@ ge-
n ゥャケッイN@ mゥョエ。ュ@ ise/ 。ャカイュョ@ ォオュ。ョ、N@ Elbise
vücuduma çoy uygun. uコオョャ@ ayaklanma kadar. Be-
Ic 。@ ケオォ。イ@ dört parmak ァ・ョゥャ、@ bir Kemer
エ。ォャケッイN@ kッャ。イ@ uzun ve dar. Zengin ォ。、ョゥZ@ ョ@ kemer-
leri elmas veya sair ォケュ・エャ@ エ。ャイ@ süslü. Fazla mas-
raf ッャュ。ウョ@ diye 「。コャイョ@ ゥャ・ュ@ satenden ケ。ーッイᆳ
lar. aケイ」。@ önden bir ・ャュ。ウ@ toka ile 「。ゥョケッイ@ bu ke-
merler. Türk ォ。、ョャイ@ kürk'ü ev elbisesi olarak bazen
giyip bazen ￧ォ。イケッャN@ Bu kürkler 。イ@ dibadan, içie-
ri samurla ォ。ーャョュL@ ォッャ。イ@ omuzlardan 。@ inmi-
yor. Benimki ォ・ョ。イャ@ ウイュ。ャ@ ケ・ゥャ@ kürk. b。@ giyi-
len 。ーォャイ@ kalpak deniliyor. kョ@ giyilenleri inci
ve elmaslarla ゥャ@ kadifeden, ケ。コョ@ ise bol ウイュ。ャ@ ku-
ュ。エョ@ ケ。ーャッイN@ b。ョ@ öbür ケ。ョ、ォゥ@ saçlar da top-
ャ。ョケッイL@ üstüne çiçek veyahut sorguç gibi ・ケャイ@ ko-
nuluyor. En revaçta ッャ。ョ@ da muhtelif エ。Mhゥ、ョ@ mü-
エ・ォゥャ@ büyük bir demet takmak. ョ」ゥャ・イ、@ çiçek
goncalan, elmaslardan yaseminler, yakutlardan ·güller,
ウ。ョャイ、@ da fulyalar ケ。ーャッイN@ Bütün bunlar o de-
rece güzel ケ。ーャッイ@ ki, daha güzelinin ケ。ーャ「ゥ・」ョ@
tasavvur edemezsiniz. Saçlar ッャ、オ@ gibi arkaya dökü-
lüyor, inciler ve fiyonklarla ウャ・ョュゥ@ örgüler ケ。ーャᆳ
yor.

Bu derece güzel ve gür ウ。￧ャ@ ォ。、ョャイ@ hiç bir yer-


de イ。ウエャュ、N@ Hiçbir takma· セZエ\[ᄋォイAャ。ョュ、@ yüzon
adet örgü ウ。ケ、ュ@ bir tanesinde. Burada güzel ォ。、@
53

ョァゥャエ・イG、ォ@ çok daha fazla ve ￧・ゥエャN@ Çirkin bir


genç ォ。、ョ@ göremezsiniz. Hem hepsinin gözleri kara,
tenleri 、ョケ。@ en güzel rengi. Her ne kadar bütün
hイゥウエケ。ョャォ@ alemi içerisinde, ョァゥャコ@ Kral s。イケ@ en gü-
zel ォ。、ョャイ@ 「オャョ、@ yer ise de, orada bile bu ka-
dar güzel ォ。、ョ@ yok. Buradaki ォ。、ョャイ@ kirpikierine
çok itina ediyor, gözlerinin ・エイ。ヲョ@ süme çekerek kir-
piklerini uzaktan bile fark edilecek derecede parlak
göstermesini biliyorlar. Sürmeyi Rum ォ。、ョャイ@ da kul-
ャ。ョケッイN@ Bizimkiler de kullansalar memnun olurlar zan-
nederim. Sürme gündüzün, 。ケ、ョャォエ@ çok dikkati çeki-
yor. Türk ォ。、ョャイ@ エイョ。ォャ@ ォョ。@ ile boyuyorlar,
ama 。ャォョ@ ッャュ。、@ için bu benim ィッオュ。@ gitmedi.
k。、ョャイ@ adetleri ve エ。カイャ@ için, Arlequin'le be-
raber ben de \tーォ@ bizdeki gibi» 、ゥケ・」ュN@ Onlar da
bizimkiler kadar günahkarlar. Burada ォ。、ョャイ@ エ。カイ@
ve hareketlerini ァ￶イ、ュ@ için Türk ォ。、ョャイ@ セ。ヲᆳ
fetinden bahseden yazariara hayret ediyorum. Bunlar
bizimkilerden çok daha serbest. Bunun ￶イョ・ゥ@ göre-
ceksiniz. Ha, @ QZセエXョ@ olursa olsunlar iki ケ。ュォ@ ör-
tünmeden . 1 [」ュケッイャ。N@ Bu örtüterin biri göz-
ler 。￧ォエ@ kalmak üzere yüzü örtüyor, 、ゥ・イ@ ウ。￧ャイᆳ
ョ@ örtüp カ」オエャ。イョ@ ケ。⦅イウョ@ kadar 。イォャョ、@ sar-
kJyor. Bir ferace ile de カ」オエャ。イョ@ ォ。ーエケッイャN@ Pera-
ccsiz ウッォ。@ hiçbir ォ。、ョ@ ￧ォ。ュケッイN@ Feracenin kolu
dar ve parmak ucuna kadar uzun. Erkeklerin cübbeye
büründükleri gibi, bunlar da feraceye bürünüyorlar.
Bunlar ォョ@ çuhadan, ケ。コョ@ da ince ipekli ォオュ。エョ@
ケ。ーャッイN@ Bu ォ。、ョャイ@ feraceyi giydikleri zaman o de-
rece 、・ゥケッイャ。@ ki, en ォウ。ョ￧@ bir koca bile ・ゥョ@ so-
54

kakta エ。ョケュッイN@ Tabii 。ケイ」@ sokakta hiç bir erkek


bir ォ。、ョ@ 、ッォオョ。ュケイ@ ve takip edemiyor. エ・@ bu
maskeli ォケ。ヲ・エ@ sayesindedir ki, ォ。、ョャイ@ hiç yakalan-
madan bütün ゥィエイ。ウャョ@ tatmin etmekte tamamen
serbest oluyorlar.
aォャ。イョ@ 「オャュ。@ yeri olarak Yahu di dükkania-
イョ@ seçiyorlar. Burada Yahudiler bizdeki Hintliler gi-
bi her yola geliyorlar. Bir çok erkek hiçbir ・ケ@ almaya
ゥィエケ。」@ ッャュ。、@ halde ウイヲ@ ォ。、ョ@ yakalamak için bu
、ォ。ョイ@ 。ャ@ カ・イゥ@ ケ。ーッイャN@ Kibar ォ。、ョャイ@ 。ォᆳ
i。イョ@ kendilerini エ。ョュケッイャN@ Hatta öyle ki, bir er-
kek bir ォ。、ョャ@ 。ャエ@ ay münasebette bulunuyor da kim
ッャ、オョ@ ￶イ・ョュゥケッN@

k。、ョャイL@ 。ォャイョ@ kendilerini ele vereceklerin-


den, öbür dünyada オイ。ケ」ォャ@ cezalardan korkma-
yan bir memlekette, ・ゥョ@ ihanet edenlerin ne kadar
fazla ッャ。」ョ@ tahmin edebilirsiniz. Bu gibileri bizde
de var ama onlar bu ihanetten görecekleri 」・コ。ケ@ göze
。ャイN@ Zengin Türk ォ。、ョャイ@ ォッ」。ャイョ、@ hiç kork-
mazlar. Çünki ッョャ。イ@ gelirleri kendi ellerindedir. Di-
van da ォ。、ョャイ@ hürmet eder. Bir ー。@ öldürüliince
p。、ゥィ@ haremin ウエョャ・@ kat'iyyen tecavüz ede-
mez. Dul bir ォ。、ョ@ her 「。ォュ、ョ@ emniyet içinde ya-
。イN@ h。ョュャイ@ cariyelerinin hakimidir, bunlar çok genç
ve güzel olsalar bile ・ャイ@ asla yan bakamazlar.
Türkler'de ・イゥ。エ@ dört ォ。、ョャ@ ・カャョケ@ izin ve-
riyor, ama kibar erkekler bu izinden istifade etmiyor-
lar. k。、ョャイ@ ihanete asla tahammül edemezler. Erke-
ゥョ@ ihaneti gayet normal ッャ、オ@ halde, sevgilisini ay-
n bir evde oturtup gizlice ziyaretine gider, エーォ@ ョM
55

giltere'deki gibi. t。ョ、ュ@ kibarlar 。イウョ、L@ sadece


、・ヲエイ。ョ@ birkaç cariyesi var. Bunlar ウ・ャ。イョ@ bir
ォウュョ、。@ oturuyorlar. Çünki bir ィ。ョュ@ hizmet etmek
üzere 。ャョ@ cariyeler tamamen o ィ。ュョ@ hakimiyeti
。ャエョ@ giriyorlar. Bu 。ョャエュ@ defterdar için çok çap-
ォョ@ diyorlar ve hiç ウ。ケァ@ gösterrniyorlar. eゥ@ yine 。ケョ@
evde oturuyor, ama onu görrnek bile istemiyor.
Sevgili ォ。イ、・ゥュL@ görüyorsun ki, uydurma seyyah-
ャ。イョ@ bizi ikna etmeye ￧。ャエォイ@ gibi, erkeklerin ah-
ャ。ォ@ 。イウョ、@ o kadar büyük bir fark yok. Garip ・ケャイ@
uydurarak sizi ・ャョ、ゥイュケ@ ￧。ャュォ@ istemiyorum.
Zira dünyada hakikatten daha iyi ve size ャ。ケォ@ bir ・ケ@
yoktur. エ・N@ bu 、ョ」・@ ile size hakikati arzeder, vs ...
Alexander Pope'a

e、ャョ・@ 1 Nisan 1717

aウイャ。、ョ@ beri pek çok hイゥウエケ。ョ@ gitmeye cesa-


ret ・、ュゥ@ bir memlekette 「オャョュ。ォ@ 、ッャ。ケᆳ
siyle ーィ・ウゥコ@ mektubumda ュ・イ。ォャ@ ・ケャイ@ bulmak is-
tersiniz. b。ュ@ gelen en büyük kaza, 。イ「ョ@ Tun-
ca'ya 、・イ@ gibi ッャュ。ウケ、N@ e・イ@ ölümümden sonra
ュ・ィオイ@ ッャュ。ケ@ isteseydim, birçok 。ウイャ@ önce Orphe'-
nin ahenkli ウ。ャゥ@ üzerinde ゥイャ・@ ウ￶ケャ・、ゥ@ bu nehir
boyunca ケコュ・、ゥ@ esef ederdim: - Caput a cervi-
ce revulsum...... (1).
Böyleçe ョァゥャエ・イG、ォ@ ince ruhlu 。、ュャイコ@ be-
nim için mersiyeler yapar, sonumuzun Orphe ile 。ケョ@
ッャ、オョ。L@ イオィャ。ュコョ@ 「ゥイャ・エョ、@ bahsederek,
bÜtün dünyaya ケ。イャ、N@ Fakat ュ・コ。イョ@ üzerine
güzel ・ケャイゥョ@ böyle fevkalade bir kazadan 、ッャ。ケ@ ko-
ョオャュ。ウ@ beklemezd.im.
Mektubu Tunca ォ・ョ。イ、@ bir evde ケ。コッイオュN@
Nehir ッ、。ョ@ pencereleri 。ャエョ、@ 。ォケッイN@ Bahçemde

(1) Tunca, (mermer) boyunaan 「。ャョュ@ o 「。@ dalga-


lar 。イウョ、@ yuvarlarken ...
58

yüksek serviler var. Üzerlerinde ise sabahtan 。ォュ@


kadar birbirine bin ￧・ゥエ@ cilve yapan güvercinler dolu.
オ@ anda 。ォャュ、@ hep ッョャ。イ@ cilveleri var. ゥイ@ söyle-
mek hususundaki 。イ@ 、ォョャュ・@ ョ。ウャ@ galebe et-
エゥュ・@ siz de 。イウョコN@ Özellikle böyle bir köy manza-
イ。ウ@ ォ。イウョ、N@ dョケ。@ bu bölgesinde yaz pek ça-
buk geçiyor.
Edirne'nin エ。ュ@ bahçelerle dolu. Nehir ォ・ョ。イ@
hep meyve 。￧ャイL@ 、ゥォュャ・イN@ aャエ。イョ、@ kibarlar ・ᆳ
leniyorlar. Onlarca ・ャョ」@ gezinti 、・ゥャL@ ￧。ケイャ、@
gölgelik yerlerde bir daire ・ォャゥョ、@ toplanarak altla-
イョ。@ kilim serip oturmak ve bir taraftan hizmetçiler-
den birinin saz ￧。ャュウョ@ dinleyip kahve ウ・ヲ。@ yap-
ュ。ォエイN@ Böyle ウオャ。イョ@ sesini dinleyerek ・ャョ@ küçük
küçük topluluklar görülüyor. Bu zevk Türkiye'de her-
kesi ウ。イュL@ 「。ィ￧カョャイ@ kadar. ᅦッ」オォャ。イ@ ile beraber
nehir ォケウョ。@ ッエオイュL@ bize ウォ@ ウォ@ 。ョャエ@ eski ka"
valiara benzer bir köy ￧。ャァウョ@ çalarak ・ャョ@ pek-
￧ッォャ。イョ@ gördüm. Birbirine ・ゥエ@ bir kaç ォ。ュエョ@ mey-
dana ァ・ャュゥ@ bu alette ses gayet sade, fakat güzel.
Addison, seyahatlerinde 。ョャエ@ tecrübeyi burada
deneyebilir. Halk, eski yオョ。ャイ@ ve rッュ。ャイ、@ gö-
rülen ᄋ￧。ャァ@ aletlerinin hemen hepsini ォオャ。ョケッイN@ Genç
çobanlar sevdikleri ォオコャ。イ@ için çiçekten çelenkler
ケ。ーッイャN@ Kuzular içerisinde ォョ。ャL@ ￧・ゥエャ@ tarzda
ウャ・ョュゥイ@ bile gördüm. Çobanlar ￧。ャー@ söyliye-
rek ・ャョゥイォL@ ォオコャ。イ@ da dizleri dibinde ケ。エッイャN@
Bunlar roman okumuyorlar; maamafih memleketleri-
nin eski ・ャョ」イゥ@ aynen muhafaz ・エュゥャイN@ Bu ・ᆳ
lenceler onlara bizim ョァゥャコ@ köyJelerinin 、・ョォ@ ve top
ッケオョャ。イ@ gibi, tabii geliyor. ォゥュョ@ tesiriyle bura hal-
59

ォ@ ケオュ。@ ki, sert hareketler ケ。ーュッイャ@ ve böy-


le bir ・ケ@ bilmiyorlar. Bu ァ・カォャゥ@ yüzünden ゥャ・イョ@
de sevmiyorlar. Bu durumu devam ettiren sebepler-
den biri de arazinin bereketli ッャュ。ウN@ En mutlu Türk
köylüleri bahçe sahibi olanlar. Bütün ・ィイゥョ@ sebzesi-
ni, meyvesini onlar ケ・エゥイ、ォャ@ için rahat para har-
」ケッイャ。N@ En ヲ。コャウ@ Rum'lar olan bu köylüler bahçele-
rinde ケ。ーエォャイ@ ufak kulübelerde oturuyorlar. Burada
ォ。、ョ@ ve ォコャ。イ@ örtüsüz gezebiliyorlar fakat ・ィゥイ、@ ör-
tünüyorlar. Oldukça güzel ve ォケ。ヲ・エャイゥ@ yerinde olan
ォコャ。イL@ bütün vakitlerini 。￧@ gölgelerinde bez doku-
ョ。ォャ@ geçiriyorlar.
Bu memleket köylülerinin エ。「ゥイョ@ dair en 、ッᆳ
ru fikri カ・イュゥ@ olan Teokrit için 。イエォ@ hayali bir ya-
zar 、ゥケ・ュ」N@ Demek; tazyikler ッョャ。イ@ sefalete
sürüklemezden önce hepsi de bu gün içlerinden bir ォウᆳ
ュョ@ ケ。、@ gibi ケ。ッイャュN@ Teokritus bir Bri-
ton ッャウ。ケ、L@ ケ。コ、@ idillerde ーィ・ウゥコ@ 「オ、。ケ@ dövmek
ve エ・イケ。@ yapmak usuÜeri de bulunurdu. Burada 「オᆳ
day 、￶ャョケッイL@ öküzlere ￧ゥョ・エャュケッイL@ エ・イケ。@ ise
tamamen yok. エ・@ buna 」。ョュ@ ウォャケッイN@ Burada Omi-
ros'u sonsuz bir zevkle okuyorum. Omiros コ。ュョ、@
ケ・イャョ@ birçok adetleri hala muhafaza ediyorlar. o
zaman giyilen elbiselerin pek ￧ッオョ@ ゥュ、@ de giyiyor-
lar. Çok uzaklarda ォ。ャュ@ bir 。ウイョ@ ォ。ャョエイ@ 、ゥ・イ@
memleketlerden daha .çok muhafaza etmeleri 。ャ」ォ@
bir ・ケ@ 、・ゥャN@ Çünki kendilerini gayet nazik zanneden
、ゥ・イ@ memleketler gibi Türkler de ュ、。ャイョ@ yaymak
zahmetine ォ。エャョュケッイN@ Omiros'un ゥュ、ォ@ adetlere
uyan ヲォイ。ャョ@ hepsini yazsa•n 」。ョコ@ ウォィイN@ f。ォエ@
emin olun ki, yüksek tabakadan ォ。、ョャイ@ vakitlerini
60

tezgah üzerinde bez veya elbise ゥャ・ュォ@ geçiriyorlar.


eエイ。ヲゥ@ hizmetçilerle dolu. Cariyelerinin adetleri de
pek çok, エーォ@ Andromak'la Elen'i tarif eden 。ゥイョ@
。ョャエ@ gibi. Bugün büyüklerio エ。、ォャイ@ kemerler
エーォ@ Menelaus'un kemeri ィ。ォョ、ゥ@ tasvire benziyor.
Bu kemerierin ・エイ。ヲ@ çok ゥャ・ュL@ önde ォケュ・エャゥ@ bir
。ャエョ@ toka ile 「。ャョケッイN@ Elen'in 'yüzüne ￶イエュ@ ol-
、オ@ beyaz peçe halen moda. Pek uzun ve ァ・ョゥ@ sakal-
ャ。イ@ olan ー。ャイ@ ァョ・ャゥイォ@ ァ￶イ、ュ@ zaman he-
men 。ォャュ@ Kral Priyamos'la ュ。カゥイ@ geliyor.
Buradaki danslar ィ。ォョ、@ bilgi- edinmek için Di
ケ。ョG@ Örötas ᅦ。ケG@ ォ・ョ。イ、@ ッケョ。@ aniatar
ャ・カィ。ケ@ bilmek kafi. Önce en seçkin ォ。、ョ@ dansa 「。@
ャケッイL@ 。イォウョ、@ bir ケョ@ genç ォコ@ onun ayak 。エョイ@
。ケョウ@ ケ。ーッイL@ ォ。、ョ@ 。イォ@ söyleyince onlar da kar·
ィォ@ veriyorlar. 。イォャ@ çok tiz, çok oynak. Ayaklar,
son derece ölçülü <?larak, 、。ョウ@ idare edenin 。ケョ@
göre 、・ゥケッイN@
kウ。」@ 「オョャ。イ@ 、。ョウャイ@ bizimkilerden daha
・ャョ」ゥ@ buluyorum. Bazen ben de, 、。ョウ@ idare edecek
kadar usta ッャュ。、@ için ッョャ。イ@ 。イャョ@ ォ。イケッᆳ
rum. Bu danslar Rum ォ。、ョャイ@ 。イウョ、@ ケ。ーャョイ[@
Türk ォ。、ョャイゥ@ büsbütün 「。ォN@ y。ャョコ@ オイ。ウ@ da
var ki, 。イォGャョ@ adetleri ve dillerl Kutsal kゥエ。ーGョ@
en belirsiz görünen bir çok ォウュャ。イョ@ 。ケ、ョャエ」ォ@
derecede. Saray veya kibar Türkçesinde Arabi ve Fari-
si ォ。イ@ ッャ、オョ。L@ halk dili çok ヲ。イォャN@ Kibar bir
zat'a halk Türkçesi ile hitap etmek, ョァゥャエ・イ@ kイ。ャョ@
。ョエゥMュ「イG、@ York veya Sommerset eyaletlerinin
lehçesini kullanmak kadar 。ケー@ ve gülünç. ゥイG・@ mah-
sus yüksek bir dil daha var. エ・@ bu dil mukaddes ki
61

taptakinin 。ケョウN@ Bununla ilgili bir misal gorurseniz


herhalde 」。ョコ@ ウォャュ。コN@ p。、ゥィGョ@ ゥュ、ォ@ gözdesi
「イ。ィゥュ@ p。Gョ@ ・ゥ@ genç sultan için ケ。コ、@ ゥイョ@ ay-
nen tercümesini gönderirsem ィッオョコ。@ gider zannede-
rim. 「イ。ィゥュ@ p。@ ・ゥケャ@ ッエオイケュL@ fakat ケ。ョャイᆳ
da birisi olmadan kendisini ァ￶イ・ュゥケッオN@ p。@ pek
ゥuョ@ ve fikir sahibi. ケゥ@ bir 。ゥイ@ olmamakla beraber,
metnleketin seçkin 。ゥイャ・ョ、@ ヲ。ケ、ャョュ@ biliyor.
,Bu yüzden bu ゥイ@ en iyi Türk ゥイャ・ョ、@ biri ウ。ケャイN@
ーィ・ウゥコ@ bu manzume ile sャ・ケュ。ョG@ yine böyle bir
yeni gelin, bir melikeye hitaben ケ。コュ@ ッャ、オ@ aョゥᆳ
yetülagani'si 。イウョ、@ münasebet 「オャ。」ォウョコN@
ᆱゥュ、@ bülbül 「。ャイ、@ オ￧ケッイ[@ Bülbülün hevesi
gülü 。イュォエ[@ 「。ャイョ@ ァコ・ャゥョ@ göreyim derken,
cazibenizin letafeJ.! kalbimi büyüledi. Gözleriniz siyah
ve sevimli; fakat 」・ケャ。ョォゥ@ gibi 」。ョャ@ ve gururlu.
ᆱk。カオュ@ günden güne オコ。ォャケッイ[@ Merhametsiz
. Sultanahmet o güllere 「・ケGコョ@ penbe ケ。ョォャイ@ gör-
meme engel oluyor. Sizden öpücük almaya cesaret ede-
miyorum. Cazibenizin letafeti ruhumu büyüledi. Gözle-
riniz siyah ve sevimli; fakat 」・ケャ。ョォゥ@ gibi 」。ョャ@ ve
gururlu.
«Bu ゥイャ・@ talihsiz 「イ。ィゥュGョ@ ah ve iniernesini an-
ャ。エケッイN@ b。ォャョ@ ok'u ruhumu ケ。イャ、N@ Ah ォ。カオュ@
。ョ@ ne zaman olacak. Daha çok bekleyecek miyiz? Ca-
zibenizin letafeti ruhumu büyüledi. Ah sオャエ。ョュ@ Cey-
lan gözlüm! Melekler Melikesi! istiyorum fakat bu is·
エ・ゥュ@ asla yerine getirilmiyor. Kalbimi yaralamaktan
zevk mi duyuyorsunuz?
62

\f・イケ。エャュ@ göklere yükseliyor. Gözlerim uykuya


hasret. sオャエ。ョュ@ bana dön ki yüzünü 、ッケ。ウ@ seyre-
deyim. Elveda, mezara iniyorum, sen istersen yine dö-
nerim.
«Kalbim kükürtler gibi yanmaya ィ。コイN@ y。ャョコ@ bir
「。ォ@ ona yeter. Ömrümün エ。」A@ Gözümün nuru; Sul-
エ。ョュL@ ュ・ャゥA@ エ・@ yüz sürüyorum. Göz ケ。ャョ@ ve
。」@ içinde 「ッオャケイュN@ Kendimi kaybediyorum. Bana
hiç 。」ュコ@ ュウョ@ Bir mültefit 「。ォョ@ göremiyecek mi-
yim?»
Bu ゥイャ・@ bana harfiyyen tercüme edecek birini
bulmak çok zor oldu. Tercüme edenin kim ッャ、オョ@
bilseniz, bu ゥイョ@ mütercim エ。イヲョ、@ asla süslenme-
ュゥ@ ッャ、オョ@ söylememe lüzum kalmaz. b。ュ「ォ@
bir dile nesir olarak tercüme edilirken meydana gelen
mecburi hatalar nazan itibare 。ャョュコウL@ ゥイョ@ ne ka-
dar güzel ッャ、オョ@ 。ョャイウコN@ Ceylan gözlü deyimi
dilimizde basit olmakla beraber benim çok ィッオュ。@
gidiyor. Bu deyim sevgilinin gözünde görülen 。エ・ゥョ@
ve ォ。ケエウコャョ@ 」。ョャ@ bir timsali ウ。ケャ「ゥイN@ Mösyö
Boileau'nun 、・ゥ@ gibi, eski bir ケ。コイョ@ ォオャ。ョ、@ bir
deyimdeki asaleti kendi dilimizde de ォ。イャ@ olan ta-
birde bulmak icabetmez, çünkü bu tabir o yazarda pek
ulvi ッャ、オ@ halde bizde çok adi olabilir. Homeros'u çok
iyi bilirsiniz. Onun için de 。ケョ@ ュャ。ィコケ@ yürütme-
niz ゥュォ。ョウコ、イN@ Fakat 。イォ@ ゥイャ・@ ィ。ォョ、@ bu müla-
ha;ra geçerlidir. ャォ@ ォエG。ョ@ sonundaki tekrarlar, eski-
lerdeki gibi bir ￧・ゥエ@ nakarat. Üçüncü ォエG。、@ teren-
nüm 、・ゥォL@ nitekim nakarat da ayni 、・ゥャN@ Bana gö-
re san'at daha fazla son ォウュャ。イ、N@ 。ゥイ@ en fazla bu-
rada ィ・ケ」。ョャッイN@ Çünki söyledikçe, daha ziyade
63

kendisiyle alakah mevzua geldikçe 。エ・ャョゥケッイN@ Bu tarz,


。ォ@ dair bir manzumeyi büsbütün 「。ォ@ bir tarzda
bitirmek gibi son zamanda bizde de moda olan usul-
den daha ヲ。ケ、ャN@ ゥイョ@ ilk ュウイ。@ senenin ve mevsimin
bir tasviridir. ゥュ、@ bütün ォイャ。@ bülbüllerle dolu. Biz.
deki Ovid gibi burada da güllerin bülbüllerle ウ・カゥョᆳ
si ィ。ォョ、ゥ@ Arap ュ。ウャ@ çok ュ・ィオイN@ Bizde bir 。イᆳ
ォケ。@ 「。ャョ、@ gibi: ゥュ、@ bülbül ötüyor... b。ォョコ@
bütün bir ゥイ@ ョァゥャコ@ üslubuna göre tercüme edince
ョ。ウャ@ görünüyor:

ゥュ、@ bülbül o エ。ャ@ ョ。ュ・ウゥ@ yine 「。ャ、N@ ..


ォゥョ」@ ュウイ。ョ@ tercümesinde 。イョL@ kelimelerle
ifade etmemekle beraber, ォ。ウ、・エゥョ@ ウ。ョ、ュ@ mana-
ケ@ verdim. b。ャイョ@ ァコ・ャゥョ@ ィ。ケイョャォ@ seyretmeye
ァゥエョ@ ve onun (sevgili) cazibesinin ruhunu tesbir et-
エゥョ@ ウ￶ケャ・、ゥョ@ göre, zannederim ki sevgilisini ilk
defa 「。ィイョ@ ァコ・ャゥョ@ seyretmeye ァゥエ@ bir bahçede
ァ￶イュN@ Gözlerinin ceylan gözüne benzetilmesini ay-
nen 。ャケッイオュ[@ ger-çi böyle yepyeni bir benzetme bi-
zim dilimizde buna gülünç bir hava verebilir. ゥイョ@
tercümesinde, bütünü itibariyle, ne kadar 「。イャ@ ol-
、オュ@ bilemiyorum. ョァゥャコ」・@ bizde pek nadir gö-
rülen böyle ゥ、・エャ@ bir sevgiyi ifade etmeye uygun ol-
、オョ@ da ウ。ョュケッイオN@ Türkçe'de pek ウォ@ görülen ve
kuvvetli mana ifade eden mürekkep kelimeler bizde
yok,
Görüyorsunuz ya; 。イォ@ ・、「ゥケ。エョ@ bir hayli iler-
ledim. dッイオウョ@ söliyeyim, çok okuyorum. Bütün bu
￧。ャュイ@ ise sadece sizlerin ュ・イ。ォョ@ tatmin edebil-
mek için ケ。ーッイオュL@ bundan emin olunuz ...
Sarah Chlswell'e

Edirne, @ Nisan 1717

Muhterem s。イャL@ ウ。ョイュ@ bugüne kadar ikinci bir


mektup yazmakta ァ・」ゥォエュ@ için özür dilemem gere-
kirdi, ama aオウエッG、。@ ケ。コャョ@ mektuba k。ウュ@ 。ケョ、@
cevap カ・イ、ゥョコ@ için benim size ォコュ。@ ャ。コュN@ Kara-
dan ケ。ーエュ@ uzun yolculuk beni o kadar yordu ki,
bu yüzden ケ。コュ、N@ yッャ」オョ@ sonu コ。ョ・エゥ@
kadar エ。ウコ@ 、・ゥャN@ Çünki burada büyük bir sessizlik
içerisindeyim. Tahmin ・エゥョコ@ kadar da ケ。ャョコ@ 、・ゥᆳ
lim. Sabahtan 。ォュ@ kadar himayemizde bulunan
rオウャ。イョL@ fイ。ョウコャL@ ョァゥャコ・イL@ エ。ャケョイ@ bir ço-
オ@ bana iltifatta bulunuyorlar. Emin olunuz, içlerinde
gayet güzelleri de var. Tehlikeye en fazla maruz ka-
lan hイゥウエケ。ョャL@ sefirlerden birinin himayesinde bu-
lunmayanlar. Bunlardan zengin ッャ。ョイ@ daha çok teh-
likeye maruz. Türklerde カ・「。Gョ@ ュエィゥ@ tesirlerine
dair 。ョャエ@ ・ケャイゥョ@ hepsi masal. Maamafih オ@ ka-
、。イョ@ da söylemek gerekir ki, bana kot1kunç göriinen
bu kelimenin telaffuzuna ォオャ。ュ@ ケ。カ@ ケ。カ@ 。ャᆳ
yor ve 。ョャケッイオュ@ ki, 'veba dedikleri ・ケ@ ウエュ。、ョ@ 「。ᆳ
ka bir ・ケ@ 、・ゥャN@ h。ウエャョ@ 「オャョ、@ iki üç ・ィゥイ、ョ@

F: 5
G6

geçtim. Birinde ケ。エュコ@ evin ケ。ョ、ォゥ@ evde iki ki-


ゥ@ ￶ャ、@ halde benden gizlerneye himmet ettiler.
Bizim 。￧@ ケ。ュ@ da 「NZ@ ィ。ウエャ@ ケ。ォャョ、N@ Fa-
kat beni ゥ、・エャ@ bir nezle geçiriyar diye ォ。ョ、イャN@
Doktorumuzu kendisine 「。ォュウ@ için 「イ。ォエN@ ォゥウ@
de dün gayet ウィ。エャゥ@ olarak geldiler. a、。ュョ@ ィ。ウエャᆳ
ョ@ veba ッャ、オョ@ ゥュ、@ ￶イ・ョ、ゥュN@ Bu ィ。ウエャォ@ ha-
カ。ケ@ bozmuyor. Çok ォゥ@ de kurtuluyor. Türkiye'yi bu
ィ。ウエャォョ@ kurtarmak öyle zannediyorum ki エ。ャケ@
veya fイ。ョウGォゥ、・@ daha kolay olacak. Tehlikesi az
ッャ、オ@ için ィ。ウエャ@ pek önem vermiyorlar. h。ウエャ@
ォ。イ@ ィ。ウエャォN@ Türkiye'de bilinmeyen, bizim memleke-
timizde エオャ、ュコ@ ィ。ウエャォイ@ bunu tercih edi-
yorlar.
Bu ィ。ウエャォ@ ilgili bir ・ケ@ 。ョャエケュL@ siz de mut-
laka burada bulunmak istersiniz. Bizde pek çoy ケ。ァョ@
ve çok zalimane olan çiçek ィ。ウエャョ@ burada ォ・ヲエᆳ
tikleri bir 。@ ile önlüyorlar. Bir çok ォッ」。イョ@ san'-
adan ウイヲ@ bu 。ュ・ャゥケエ@ yapmak. aャ。ョュ@ için en uy-
gun zaman ウ」。ォャイュ@ sonu, ウッョ「。ィイ@ 「。ャョァ」N@ O
zaman aile reisieri ailelerinde çiçek ィ。ウエャョ@ tutul-
ュオ@ kimse olup ッャュ。、ョ@ ￶イ・ョゥケY@ ve bir kaç aile
エッーャ。ョケイN@ s。ケャョ@ ッョ「・@ ッョ。ャエケ@ bulan aile toplu-
luklan bu 。」@ kocakanlardan birini ￧。イケッャ@ \e
ceviz ォ。「オ@ içine 、ッャオイュ@ çiçek ィ。ウエャ@ 。ᆳ
ウョ@ hangi damardan 。￧ャュウョ@ istederse, o 、。ュイ@
büyük bir ゥョ・@ ile 。￧エォョ@ ve ゥョ・@ セ」オ@ kadar 。ケ@
buraya koyduktan sonra ケ。イ@ 「。ャケッイ@ ve üzerine bir
ceviz ォ。「オ@ ケ。ーエイッャN@ Bütün bu Jimeli ye ウイ。ョᆳ
da en küçük bir 。」@ hissedilmiyor. aケョ@ ・ケゥ@ dört 「・@
damara daha ケ。ーッイャN@ Rumlar haç taklidi yapmak
67

￧ョ@ birer tane ォッャゥ。イョ@ bir tane de 。ャョイ@ ケ。ーエイᆳ


yorlar, ama bunun neticesi fena. Çünki bu ufak yara-
lar yer ediyor. a@ için vücudun ォ。ーャ@ yerleri seçili-
yor. aNャ。ョ@ çocuklar sekiz gün kadar oynuyorlar, bir
・ケ@ olmuyor, daha sonra bir ウエュ。ケ@ tutuluyorlar ki
iki gün, üç gün yatakta ケ。エッイャN@ Yüzlerinde yirmi,
otuz sivilee ￧ォケッイN@ Fakat sekiz gün içinde hiç ィ。ウエャ@
エオャュ。@ gibi oluyorlar. a￧ャ。ョ@ yaralar ィ。ウエャォイ@
boyunca 。ォー@ ￧ゥ・ョ@ コ・ャイゥョ@ 。エケッイL@ 「。ォ@ tarafiara ya-
ケャョ。ウ@ mani oluyor. Her sene binlerce ￧ッ」オ。@ 。ケョ@
ameliye ケ。ーャッイN@ Fransa Sefiri, 「。ォ@ yerde ケ。ーャョ@
. banyolar gibi, burada da ・ャョ」@ olsun diye herkes
￧ゥ・@ ケ。ォャョッイL@ diyor. a、。ョ@ kimse ölmüyor. aᆳ
ョ@ ヲ。ケ、ウョ@ ゥョ。、ュ@ için sevgili yavruma da yap-
エイュ。ケ@ karar verdim. v。エョュ@ çok ウ・カ、ゥュ@ için 。ᆳ
ョ@ oraya da girmesini çok isterim. dッォエイャ。ョL@ kendi
menfaatlerini ゥョウ。ャ@ ゥケャョ・@ feda edebilecek ve
gelirlerinin büyük bir ォウュョ@ gözden ￧ォ。イ「ゥャ・」@ ka-
dar fedakar olabileceklerine inansam bunu onlara yaz,-
maktan geri 、オイュ。コN@ Bilakis ッョャ。イ@ ォコ、イ。」ュ@
zannediyorum. Büyük bir hata ゥャ・ュ@ olursam tehli-
keli olur. Maamafih, ョァゥャエ・イGケ@ 、￶ョュ@ コ。ュセ@ on-
lara bir harp ilan ederim. Kahramanca gayretimi tak-
dir edin it:, v .s ............ .
Anne Thistlethwayt'e

Edirne @ Nisan 1717

Sevgili T., 。イエォ@ size uzun bir ケッャ」オ@ 「ゥエイ、ュ@


haber verebilirim. Ne kadar ケッイオャ、ュ@ anlatmaya-
」。ュN@ Burada ァ￶イ、ュ@ barikulade ・ケャイ、ョ@ bahset-
mem sizi daha fazla memnun edecektir. Türkiye'den
ケ。コ、ュ@ mektubun içinde garip bir ・ケ@ イ。ウエャュコョ@
。イウョコN@ Nitekim Londra'ya 、￶ョュ@ zaman da beni
görmeye gelenlere fevkaladeden bir ・ケ@ gösteremezsem
hayret ederler. Neden 「。ィウ・、」ゥョ@ bilemiyorum. De-
ve'yi hiç ァ￶イュ・ゥウョコ、N@ Deve'den bahsedersem ca-
ョコ@ ウォ。」ュ@ tahmin ediyorum, ama emin olun ki,
ィ。ケカョャイ@ ケ。ャョコ@ resimlerinden エ。ョ、ュ@ için develer
ィ。ォョ、@ pek bilgim yoktu. Onlara ait gayet cüretkar ve
ihtimal ki ケ。ャュ@ 「。コ@ ァ￶イャ・、@ 「オャョ。」ュN@ Fakat
benden önce kimse bu ァ￶イャ・、@ 「オャョュ。エイN@ Ben
develeri bir ￧・ゥエ@ geyik olarak kabul ediyorum. Rengi,
「。」ォャイNL@ 「ッケオョャ。イL@ カ」オエャ。イ@ エーォ@ onlar gibi. aウャョᆳ
da develer geyiklerden ve beygirlerden daha büyük.
p・エイカ。、ョ@ muharebesinden sonra en hafif beygir-
leri dahi geçerek muharebenin ォ。ケ「・、ゥャ@ havadisini
Belgrad'a ilk önce onlar ァ・エゥイュャN@ Develerin tama-
ュョ@ tutmadan, ォオケイャ。ョ、@ iplerle birbirlerine
70

「。ャュォ@ suretiyle bir kervan エ・ォゥャ@ ediliyor. Ekseriya


elli tanesi bir arada görülüyor. En öndeki ・ゥョ@ üzeri-
rine bir ォャ。カオコ@ oturuyor. Böyle 。ャエケコ@ deveyi birden
götüren bir gezici tacirler heyeti gördüm. aケイ」。@ bu
hayvanlar beygirlerden üçte bir fazla yük エ。ケッイャN@
y。ャョコ@ bu yükü oraya ケ・イャエゥュォ@ için hayli ュ。ャイ・ゥ@
olmak ャ。コュN@ sイエャ。ョ、@ pek çirkin görünen bir hör-
güç var. b。ャイ@ カ」オエャ。イョ@ nazaran pek küçük ve bi-
çimsiz. Yük エ。ュォ@ develer, ウ。「ョイ、@ ise manda-
lar ォオャ。ョケッイN@ Siz manda ケ@ da bilemezsiniz. Öküzden
daha 。ゥイ@ ve daha büyük. Boynuzlan ケオォ。イ@ 、ッイオ@ ・ᆳ
ri, ォウ。L@ siyah. ケゥ@ 」ゥャ。ョイウ@ gayet güzel oluyor bu boy-
nuzlar. Manda ekseriyetle ォウ。L@ siyah tüylü, gözleri ufak
ve beyaz, カ・ャィ。ウ@ エーォ@ ・ケエ。ョN@ Köylüler mandalann
エイョ。ォャケ@ 。ャョ@ ォョ。@ koyarak süslüyorlar. Yorucu
ゥャ・イ、@ kaabiliyetleri ッャュ。、@ için 。エャイ@ ォオャ。ョュケッイᆳ
lar. Bunlar küçük fakat güzel ve 。エ・ャゥ@ hayvanlar. So-
オォ@ memleketlerdeki atlar kadar kuvvetli 、・ゥャイN@ ゥ、ᆳ
detli ッャュ。イ@ オケウ。ャォイョ@ mani olmuyor. kッ。イォ・ョ@
。ケォャイョ@ gayet hafif ve ウ。ャュ@ 「。ウケッイャN@ dョケ。@
hiç bir ・ケゥョ@ 、・ゥュケ」@ beyaz bir 。エュ@ var. Onu
çok seviyorum. O kadar maharetle 。ィャョ@ var ki, ona
binrnek için çok cesur olmak gerekiyor. Fakat ゥョ。L@
ömrümde bu kadar ウ。、ォ@ hayvan görmedim. kオャ。ョ、ᆳ
ュ@ ォ。、ョ@ eyeri bu memlekette ilk defa görülen bir
・ケN@ Eyere 「。ォャイL@ Kristof Kolomb'un aュ・イゥォ。Gケ@
ォ・ヲエゥョ、@ yerliterin gemisine 「。ォャイ@ gibi 。ォョᆳ
ャォ。@ dolu. Burada masumiyetlerinden 、ッャ。ケ@ ァカ・イ」ゥョセ@
lere dindarca bir hürmet besliyorlar. Bu yüzden adet-
leri gün geçtikçe 。イエケッN@ Leyleklere de ayni ウ。ケァ@ gös-
teriliyor. Çünki 「オョャ。イ@ her ォ@ Mekkeyi ziyarete git-
71

tiklerine ョ。ケッイャN@ゥ v・ャィ。ウ@ bunlar Türk ュー。イエッᆳ


ャオョ@ en bahtiyar エ・「G。ウN@ Zaten onlar da imtiyazla-
イョ@ farkettikleri i·çin sokakta rahatça 、ッャ。ケイL@ evle-
rin üst ォ。エゥイョ@ yuva ケ。ーッイャN@ Evlerine yuva ケ。ーᆳ
lan halk kendilerini 。ョウャ@ ウ。ケッイャN@ Bütün sene ne
ケ。ョァ@ ne de vebaya オイ。ュケ」ォャョ@ ゥョ。ケッイャN@
o、。ョ@ penceresinde bu オイャ@ yuvalardan bir tane
「オャョ、@ için ben de 「。ィエゥケイュN@

Oda deyince 。ォャュ@ geldi. Bu memleketin tavuk-


エ。イュL@ dört 。ケォャ@ ィ。ケカョャイ@ tasvir etmekten fazla
evlerini 。ョャエイウュ@ ィッオョコ。@ gidecek zannederim. Emi-
nim ki, Türkiye'ye ait 、ゥ・イ@ seyahatnarnelere 「。ォー@ da
buradaki evlerin gayet 。」ョォ@ bir ・ォゥャ、@ ゥョ。@ edil-
、ゥョ@ zannedersiniz. Ben bu evierden pek ￧ッオョ@ gör-
、ュ@ için bilgince söyliyebilirim ki, ケ。ョャイウコN@ ゥュᆳ
di ー。、ゥィョ@ bir ウ。イケョ、@ oturuyoruz. Mimari エ。イコ@
gayet zarif ve çok uygun memlekete. Evlerin 、ョ@
süslemek adet 、・ゥャN@ h・ュ@ hepsi tahta. Bunun çok
mahzurlu ッャ、オョ@ söyliyebilirim. Fakat bu yüzden
milletin zevkine kabahat bulamam. Bunun tek sebebi
「ォャュ・エゥョ@ エ・ォゥャ。@ エ。イコ、N@ Sahibi ölünce her ev pa-
、ゥ。ィ@ intikal ediyor. Bu yüzden, aiLesinin istifade ede-
」・ゥョ、@ emin ッャュ。、@ bir ュ。ウイヲ@ hiç kimse yapmak
istemiyor. Kendileri ケ。、ォャイ@ müddetçe rahat edebil-
mek için bir ev ケ。ーエイッL@ qldükten sonra da ne olaca-
ョ@ 、ョュケッイャ。N@ Buradaki evler küçük veya büyük,
iki ォウュ、。ョ@ ibaret, 。イャョ、@ 、。ᄋ@ bir geçitle 「。ャョᆳ
エ@ ウ。ャョケッイN@ Birinci ォウュョ@ önünde ァ・ョゥ@ bir avlu ve
・エイ。ヲョ、@ da üstü örtülü galeriler var ki, bu benim çok
ィッオュ。@ gidiyor. Galerilerin bütün odalara 「。ャョエウ@
var. Odalar エイョオゥケ・ャ@ büyük. Renkli camlardan ya-
72

ーャュ@ iki ウイ。@ pencereleri var. ォゥ@ kattan fazla evler


çok az. Hemen hepsinin de galerisi var. Otuz 「。ウュ@
geçmeyen merdivenler çok ァ・ョゥN@ エ・@ bütün bu anlat-
エォャ。イュ@ ev sahibinin ッエオイ、@ ォウュャ。@ ilgili. k。、ョᆳ
ャ。イョ@ ッエオイ、@ ォウュョ@ da --ki buraya harem diyorlar-
bir galerisi var, ッ、。ャイョ@ pencereleri buraya 「。ォケッイN@
Pencere ウ。ケ@ 、ゥ・イ@ ォウュャ。イ、ゥ@ kadar. Renkleri ve
・ケ。ャイ@ itibariyle bu odalar daha ferah. ォゥョ」@ ウイ。、ォゥ@
pencereler çok alçak. Bu demir ー。イュォィャ@ pencere-
ler エーォ@ ュ。ョウエイャ、ォゥ@ gibi. o、。ャイョ@ zemininde hep
イ。ョ@ ィ。ャイ@ serili. o、。ョ@ bir ucunda iki ayak yük-
ウ・ォャゥョ、@ bir peyke var. Benim odamda iki tane. Bu
peykelere sofa diyorlar. Üstünde 、ゥ・イ@ 、￶・ュャイョ@
daha 。イ@ bir ィ。ャ@ var. eエイ。ヲョ、@ ケ。イュ@ ayak boyunda
bir yükseklik var; üzeri evsahibinin zevkine göre ipek
ォオュ。ャイ@ örtülü. Benimkinde ise ウイュ。@ ォ・ョ。イャL@ ォイᆳ
ュコ@ çuha var. eエイ。ヲョL@ yani duvardan エ。イヲョL@ bü-
yüklü küçüklü ケ。ウエォャイ@ ォッョュオN@ Burada Türkler bü-
tün ォゥ「。イャョ@ gösteriyorlar. Bu ケ。ウエォャイ@ basit di-
ba'dan veya ウイュ。@ ile ゥャ・ョュ@ beyaz セ。エ・ョ、L@ o kadar
parlak, göze o kadar ィッ@ görünen, üstelik de o kadar
rahat ki, bir daha sandalyeye oturmak ゥウエ・ュケ」@
zannediyorum. o、。ャイョ@ エ。カョャイ@ alçak ve 。ィー@
ッャオョ@ bir mahzur ウ。ケッイオュN@ aィ。ー@ tavan üzerine
oyma veya boyama çiçek ケ。ーャュN@ Duvarlardaki do-
laplar bizimkilerden daha ォオャ。ョN@ ォゥ@ pencere 。イウᆳ
na da ufak raflar ケ。ーャュL@ üzerine kokular veya çiçek
sepetleri konuluyor. Harem'de en çok ィッオュ。@ giden
・ケL@ oda ッイエ。ウョ、ォゥ@ mermer fiskiye. Bir çok borular-
dan ヲォイ。ョ@ sular latif bir serinlik meydana getiriyor.
Havuzdan havuza geçerken de イャエ。@ ￧ォ。イケッN@ Btm-
73

lardan 「。コャイ@
son derece ince. Her evde bir hamam
var. ォゥ@ veya üç odadan ュエ・ォゥャL@ mermer 、￶・ャゥL@
ォオイョ。ャ@ ve ￧・ュャゥL@ alelade, üzeri ォオイョャ。@ örtülü ha-
mamlar. v・ャィ。ウ@ bunlarda ウ」。ォ@ ve ウッオォ@ harnarnlara
mahsus her türlü ォッャ。ケ@ var.

Öyle zannediyorum ki, bütün 「オョャ。イ@ okurken, bil-


medikleri ・ケャイ、ョ@ bahsetmek için kendilerini bir tür-
lü tutamayan basit seyyahlann ィ。エイョ、@ büsbütün
ヲ。イォャ@ ・ケャイ@ ァ￶イ、ョコ・@ hayret edersiniz. Oysa ki,
seçkin bir zümreye dahil ッャュ。、ォ￧@ veya ッャ。ョウエ@
bir ヲイウ。エ@ ￧ォュ。、@ hiçbir hイゥウエケ。ョL@ Türkiye'de ki-
bar bir 。、ュョ@ evine giremez. Özellikle harem tama-
men ケ。ウォエイN@ Bu yüzden basit seyyahlar içeriye nüfuz
edemedikleri için evlerin ancak fazla ァ￶ウエ・イゥャ@ olma-
yan 、@ ォウュャ。イョ@ anlatabilmektedirler. Zaten harem-
ler arka tarafta olduklanndan sokaktan görülemezler.
d。イ、ョ@ ケ。ャョコ@ gayet yüksek duvarlada ￧・カイゥャュ@
bahçeler görülebilir. Bunlar bizdekiler gibi çiçek tarhla-
n ッャュ。ケーL@ ァ・ョゥ@ gölgeli ve bence zarif bir manzara ar-
zeden yüksek. 。￧ャ、@ ウャ・ョュゥエイN@ Bahçenin ッイエ。ウョᆳ
da büyük bir odadan ibaret bir ォ￶@ カ。イ、N@ Bu odaya
dokuz-on ィ。ウイョォャ@ bir merdivenle ￧ォャイN@ Duvar ye-
rine ケ。ャ、コィ@ pancurlar ケ。ーャュエイN@ eエイ。ヲ@ yüksek 。￧ᆳ
tarla ￧・カイャョュゥ@ olan ォ￶L@ asmalar. yaseminler ve
ィ。ョュ・ャイゥ@ ile ウャ・ョュゥエイN@ eャ・イ@ en gizli zevklerini
burada yaparlar. k。、ョャイ@ burada ・ャゥ@ ve müzikle gün-
lerini geçirirler. Kendi evinin bahçesine ォ￶@ ケ。ーエイᆳ
ュケ。ョャイ@ için de umumi bahçelerde ォ￶ャ・イ@ |ャ。イ、N@ Bu-
rada kahve ve ・イ「エ@ içilir. Türkye'de bütün binalar
gayet ウ。ャュ@ ケ。ーャN@ Hanlar çok güzel, camiler tamamen
yontma エ。ョN@ eエイ。ヲゥ@ エ。ョ@ kemerierin 。ャエョ@ ya-
74

ーャュ@ dükkanlarla çevrili, gayef ァ・ョゥ@ bir 。ャョ@ ゥァ。ャ@


eden bir çok büyük hanlar var. Buralara fakir sanatkar-
ャ。イ@ ケ・イャエゥッ@ lar.- Daima camiierin ・エイ。ヲョ、@ ケ。ーᆳ
lan bu hanlar gayet güzel, üç, dörtyüz ォゥ@ alabilecek
kadar büyük. Bizim kollejlerde ッャ、オ@ gibi ァ・ョゥ@ bir
avlusu var. eエイ。ヲL@ üzeri ォ。ーャ@ galerilerle çevrili. Bu
müesseseleri bizim ュ。ョウエイャ、@ daha ヲ。ケ、ャ@ bulu-
yorum. Zannederim size bir anda pekçok ・ケ@ söyledim.
s・￧エゥュ@ mevzu ィッオョコ。@ gitmediyse bana 「。ォ@ bir
konu ケ。コョN@ Sevgili T., オョ。@ emin olunuz ォゥセ@ benim
kadar kimse sizi ・ャョ、ゥイュケ@ arzu edemez ...
Lady Mar'a

Edirne 18 Nlsan-1717

Aziz ィ・ュゥイL@ ョァゥャエ・イG、@ kendileriyle ュ・ォエオーャ。ᆳ


エォャ。イュョ@ hepsine ッャ、オ@ gibi, size de mektubumu son
vapurla gönderiyorum. Bir daha ne zaman -yazii6ilece-
ゥュ@ Allah bilir. Maamafih, yine de mektup yazmak-
tan kendimi 。ャュケッイオN@ Dün ァ￶イ、ュ@ ・ケャイ@ ka-
fam o kadar dolu ki, içim rahat etsin diye 「オョャ。イ@ he-
men bildirmem gerekiyor. Bu yüzden hikayeme ァゥイ@
yapmadan 「。ャケッイオュN@ s。、イコュョ@ ・ゥ@ エ。イヲョ、@ ak-
。ュ@ ケ・ュゥョ@ davet edildim. Böyle bir ziyafet ゥュ、ᆳ
ye kadar hiçbir hイゥウエケ。ョ@ ォ。、ョュ@ カ・イゥャュ@ oldu-
オ@ için sonsuz bir zevkle ィ。コイャョ、ュN@ Bu ziyafete her-
kesin 。ャォョ@ ッャ、オ@ bir ォケ。ヲ・エャ@ gidersem dikkati pek
fazla ￧・ォュケ」ゥ@ tahmin ・エヲゥュ@ için Viyana- Sa-
イ。ケャョ、@ giyilen elbise ile gittim. Bu ォケ。ヲ・エ@ bizimki-
lerden daha süslüdür. f。コャセ@ merasim ッャュ。ウョ@ diye bir
Türk 。イ「ウョ@ bindim. y。ョュ@ sadece ・エゥュ@ tutmak
için, hem エ・イ」ュ。ョ@ ve hem de oda hizmetçim olan
bir Rum ォ。、ョ@ 。ャ、ュN@ Avlunun ォ。ーウョ、@ beni s。、イᆳ
。コュョ@ ・ゥョ@ ィ。イ・ュウ@ ォ。イャ、N@ Arabadan inmeme
ケ。イ、ュ@ etti, birçok odalardan geçirerek iki ウイ。@ dizil-
ュゥ@ zarif earlyeler 。イウョ、@ en sondaki odaya götür-
76

dü. h。ョュ・ヲ、ゥ@ burada üzerinde zerdova kürkü bu-


ャオョ、@ halde bir mindere オコ。ョュエN@ Beni büyük- bir
merasimle ォ。イャケー@ 、ッウエャ。イョ@ ケ。イュ@ düzine ォ。、ᆳ
na takdim etti. Kendisi elli ケ。ャイョ、@ ve yüzünden ga-
yet iyi bir ォ。、ョ@ ッャ、オ@ 。ョャケッイN@ Evinde fazla gös-
エ・イゥ@ ッャュ。ケ@ 。エョN@ eケ。ャイ@ çok sade idi. En faz-
la masraf elbiseye ve ィゥコョ・エ￧ャイ@ ケ。ーャッイ、オN@ Hayre-
timin ヲ。イォョ@ カ。イュ@ olacak ki; hemen sebebini, ken-
disinin fazla masraf edecek ケ。エ@ ッャュ。、ョL@ ケ。ャョコ@
fakiriere sadaka カ・イ、ゥョ@ ve tek ョ・ァオャゥケエ@ de
Allah'a ibadet ッャ、オョ@ söyleyerek, izah etti. Sözlerin-
de hiç riya yoktu. Kendisi de ・ゥ@ de daima ibadet edi-
yorlar. s。、イコョ@ (1) ・ゥョ、@ 「。ォ@ bir ォ。、ョ@ jI。ォョᆳ
yor. aケイ」。L@ kendinden öncekiler gibi hediye de kabul
etmiyor. Bu konuda, her elçi ァ・ャゥョ、@ hediye 。ャョ@
mevkiinin ゥ」。「@ ッャ、オ@ kendisine 。ョャエュ@ olmasa,
Lord Montagu'nun hediyelerini kabul ・エョゥケ」ォ@ ka-
dar nazik 、。カイョケッN@ eゥ@ çok nazik davranak, ケ・ュ@
kadar benimle ァ￶イエN@ Yemekler size 。ョゥエャ「・」@
gibi fena ッャュ。ケーL@ Türk zevkine göre, çok ￧・ゥエャ@ ya-
ーャュエN@ Burada ョ。ウャ@ yemek ケ。ーャ、ョ@ dair size bilgi
verebilirim. Çünki Belgrad'da üç hafta kadar bir efen-
dinin evinde ッエオイ、ョN@ a￧ャ。イョ@ bizim için çok nefis
yemekler ーゥイエN@ ャォ@ hafta yemekleri pek mükemmel
buldum. Fakat sonunda 「ォエュ@ saklamama sebep
yok. Kendi オウャョコ、・@ yemek ーゥイエュ・ォ@ için müsaa-
de istedim. Zannederim 。ャォョ@ ッャュ。、@ için 「ォエョN@
Çünki bir Amerika yeriisi ne bizimkine ne de ッョャ。イM

(1) Halil p。@ (1655·1733).


77

kine 。ャォョ@ olmasa, mutlaka ッョャ。イォゥ@ tercih eder.


Türkler etleri çok fazla ーゥイL@ 、￶ャュ@ baharat kul-
ャ。ョケッイN@ s。ャ￧イ@ da çok keskin. Çorba yemekierin
sonunda veriliyor. Fakat sebzeleri bizimki kadar ￧・ゥエᆳ
li. s。、ョコュ@ ・Lゥ@ bana fevkaHide bir misafirperver-
likle hepsinden yedirdi. Onun nezaketi kadar fazla ゥᆳ
エ。ィュ@ ッャュ。ケ@ 」。ョュ@ ウォャ、N@ Yemekten sonra kah-
ve buhur verildi. Bu, gösterilen ウ。ケァ@ ifade ・、イュゥN@
ォゥ@ cariye diz çöküp saçlanma, elbiselerime ve mendi-
lime kokular serptiler. Bir müddet sonra ィ。ョュャイ@ on-
lara gitar ￧。ャュイョ@ ve. ッケョ。ュャイ@ emre!ti. Emri
hemen yerine getirdiler. h。ョュ・ヲ、ゥ@ ッョャ。イ@ oyuna pek
fazla 。ャイュ、@ için acemi ッャ、オォ。ョ@ söyliyerek
özür diledi.
Kendisine エ・ォイ@
ederek müsaade istedim. n。ウャ@
ォ。イャョ、ケウュ@ ayni ・ォゥャ、@ yolçu edildim. Hemen evi-
me geldim. Fakat ケ。ョュ、ォゥ@ Rum エ・イ」ュ。ョ@ ket-
ィ、。ョ@ evini de ziyaret ememi ウイ。ャ@ teklif etti ve
ォ・エィ、。ョL@ devletin ikinci büyük ォゥウ@ ッャ、オョ@ söy-
ledi. aウャョ、。@ onun devletin bütün ゥャ・イョ@ görmesi do-
ャ。ケウゥ・@ en büyük ォゥ@ ウ。ケャュ@ ァ・イォエゥョL@ davetin-
den dönmektc ッャ、オュコ@ 。ィウョ@ ancak ismen mevcut
ッャ、オョ@ 。ョャエN@

s。、ョコュ@ evinden o kadar fazla ィッャ。ョュエN@


Bu yüzden 「。ォ@ bir yere daha gitmeyi istemedim.
Ama 。イォ、ョ@ ウイ。ョ@ 、。ケョュ@ ve severek
gittim. Burada ウ。、ョコュ@ evinde gördüklerimden
「。ュォ@ bir durum カ。イ、N@ 'Evlerin durumu bile sofu
bir ihtiyarla güzel bir genç arasindaki vaziyet gibi
ヲ。イォャケ、N@ Ev çok temiz ve zarifti. Beni uzun bir sofa-
dan geçiren iki ィ。イ・ュウ@ エ。イヲョ、@ ォ。イゥョ、ュN@
78

Burada örgülü ウ。￧ャイ@ エッーオォャ。イョ@ kadar inen, kenar-


ャ。イ@ ウイュ。@ elbiseli cariyeler iki ウイ。@ halinde 、ゥコャュエN@
Kendilerini daha ケ。ォョ、@ görmek için 、オイウ。ケュ@
。ケー@ olurdu. Buna 」。ョュ@ ウォャ、@ 、ッイオウN@ y。ャ、コ@ ka·
feslerle çevrili bir odaya girince ッョャ。イ@ da unuttum.
a。￧ャイョ@ ァ・ョゥ@ gölgeleri 「オイ。ケ@ ァャョ・@ ョャ。イ、@ ko-
ruyordu. a。￧ャイ@ ウ。イャュ@ ィ。ョュ・ャイゥ@ ve yaseminler
havaya güzel kokular ウ。￧ケッイャ、N@ Bu güzelliklere be-
yaz mermerden bir fiskiye, ウオャ。イ@ エ。ャ@ bir イャエ@ ile
üç, dört havuza dökülerek bir kat daha güzellik veri-
yordu. Tavanda, ケ。ャ、コ@ sepetlerden エ。ュL@ hemen dü- ·
・」ォ@ hissi veren çok ￧・ゥエャ@ çiçek resimleri カ。イ、N@ Dört
basamak ケォウ・ャゥョ、L@ zarif イ。ョ@ ィ。ャイケ@ süslü bir
mindere オコ。ョュ@ olan ォ・エィ、。ョ@ ィ。ョュ@ ゥャ・ュ@ be-
yaz saten ケ。ウエォャイ@ 、。ケョュエN@ Dizinin dibinde ise
。@ ケオォ。イ@ oniki ケ。ャイョ、@ iki ォコ@ oturuyordu. El-
biseleri tamamen elmaslarla süslüydü. Çok sevimli ve
güzeldiler, fakat ォ・エィ、。Gョ@ ・ゥ@ güzel f。エュGョ@ ya-
ョ、。@ dikkati çok az ￧・ォゥケッイャ。、N@ h。ョュ@ o kadar gü-
zeldi ki, onun kadar güzelini ne lngiltere'de, ne de Al-
manya'da görmedim. Yüzü kadar seyretmeye doyula-
ュケ。」ォ@ bir yüz ァ￶イ、ュ@ ィ。エイャュケッオN@ Beni kar-
ャ。ュォ@ için 。ケ@ ォ。ャエ@ ve kendi adetlerine göre eli-
ni ァ￶ウョ・@ koyarak· ウ・ャ。ュ、N@ Fakat bu selam saray
terbiyesinin カ・イュゥケ」@ kadar asalet ve vekarla o de·
rece dolu idi ki, ancak Allah vergisi olabilirdi. Minde-
rin ォ￶・ウゥョ、@ en ・イヲャゥ@ yeri bana verdi ve ウイエュ@
yasiayabiimem için ケ。ウエォャイ@ getirtti. Daha önce tercü-
ョ。ュ@ bana f。エュGョ@ ァコ・ャゥョ、@ 「。ィウ・エゥ@ hal.
de o derece hayretler içinde ォ。ャ、ュ@ ki, bir müd-
det ァコ・ャゥョ@ seyre 、。ャョ@ için kendisiyle ko-
79

ョオ。ュ、N@ O ne güzel yüz ve ne ölçülü vücut-


tu! Tabiat cildine çok エ。ャ@ bir renk カ・ョゥN@ Gü-
ャュウ・ケゥ@ çok çekici. Mavi renginin 「。ケァョャ@ sahip
iri, siyah gözleri カ。イ、N@ ョウ。@ ona ne taraftan bakarsa
「。ォウョL@ yeni bir güzellikle ォ。イャケッN@ Bu ilk 。ォョᆳ
ャイョ@ tesiri geçer geçmez, herhangi bir kusuru olup
ッャュ。、ョ@ anlamak için ケ。ォョ、@ tekrar 「。ォエュ@ ve
her 「。ォュ、ョ@ güzel bir ォ。、ョ@ ィッ。@ ァゥエュケ・」@ hak-
ォョ、。ゥ@ kanaatierin ケ。ョャ@ ッャ、オョ@ 。ョャ、ュN@ Apellis,
「ッ@ yere mükemmel bir yüz yaratmak için ウ。ョエ@
bütün カ。ウエャイョ@ ォオャ。ョュN@ Halbuki bu mucizeyi an-
cak tabiat ケ。ー「ゥャイュL@ ki tabiat da ancak f。エュGケ@
dünyaya getirerek bunda muvaffak ッャュオN@ t。カイャ@
o derece asil ve o derece tabii ki, bizim barbar エ。ョ、ᆳ
ュコ@ bir ョ・ュャォエ@ dünyaya ァ・ャ、ゥ@ halde onu Av-
イオー。Gョ@ en ュオィエ・@ エ。ィャイョ、@ birine ッエオイュ@ gö-
renler, kraliçe olmak için 、ッュオ@ ッャ、オョ@ zanneder-
ler. v・ャィ。ウ@ ァコ・ャゥ@ ョァゥャエ・イG、ォ@ bütün güzelleri göl-
gede 「イ。ォN@ sイュ。ャ@ diba bir entari ァゥケュL@ boylu bo-
yunca beyaz sim ォ・ョ。イャL@ ince tül ァ￶ュャ・ゥョ、@ 。￧ォ@
boynunun ァコ・ャゥ@ meydana ￧ォュエN@ g￶ュャ・ゥ@ ァュ@
ケ・ゥャL@ 。ャカョᄋ@ ise soluk karanfil rengindeydi. Gayet
kibar ゥャ・ョュ@ beyaz terlikleri カ。イ、N@ Elmas bilezik-
lerle zarif ォッャ。イョ@ ウャ・ュゥエN@ Kemeri elmas ゥャ・ュ@
idi. b。ョ、ォゥ@ çevre zemini karanfil renginde ウイュ。@
ile ゥャ・ョュエN@ tッーオォャ。イョ@ kadar inen siyah ウ。￧ャイョ@
örgülerle 。ケイュL@ 「。ョ@ bir ケ。ョ@ オウエ。ャォ@ elmas
ゥョ・ャイ@ エ。ォュN@ bオョャ。イ@ 。ョャエイォ・@ ュ「。ャ@ ・エゥᆳ
mi zannedersiniz. Fakat ゥョ。@ hiç ュ「。ャ@ yok.
Bir yerde okudum zannediyorum, ォ。、ョャイ@ güzellikten
daima ィ。ケイョャォ@ 「。ィウ・、イャュゥN@ Bu neden kabahat
olsun. Bir kimseyi ュ。ォウエコ@ ve hasetsiz takdir etmek
80

fazilet ウ。ケャイョ、N@ En カ。ォイエ@ ケ。コイャ@ bile birkaç


ュ・ィオイ@ heyketden kendilerinden geçerek 「。エウ・ュゥᆳ
lerdir. Neden エ。「ゥョ@ bu enfes ケ。イエォャL@ aciz kop-
yalar kadar methe ャ。ケォ@ ッャュ。ウョN@ Çekinmeden söyleye-
bilirim ki, en güzelbir heykelden daha fazla Fatma'·
ケ@ ウ・ケイエュォ^ョ@ zevk 。ャ、ュN@ Dizi dibinde oturan ォコ@
￧ッ」オォャ。イ@ için kendi ォコャ。イ@ ッャ、オョ@ söyledi. Oysa ki,
kendisi ッョャ。イ@ annesi ッャ。ュケ」ォ@ kadar genç goru-
ョャケ、N@ Su perilerini 。ョ、イ@ yirmi kadar genç cari-
ye minderin alt 「。ョ@ 、ゥコャュエN@ Ancak bunu gözle-
riyle görenler エ。「ゥョ@ böyle güzel bir manzara meyda-
na ァ・エゥイ「ャ」ョ@ iman ederler. Fatma ィ。ョュ@ bir
ゥ。イ・エ@ üzerine, derhal dört tanesi lavta'ya, gitar'a ben-
ziyen ￧。ャァ、@ gayet içli havalar çalmaya, türküler
söylemeye 「。ャ、イN@ O ウイ。、@ 、ゥ・イャ@ de ウイ。ケャ@ oy-
ョオケッイャ。、N@ Bu dans ゥュ、ケ・@ kadar gördüklerimden
çok ヲ。イォャケ、N@ Insanda belli 「ゥイエ。ォュ@ hisler オケ。ョ、イᆳ
mak için bundan daha, sanatkarane, daha uygun bir
・ケ@ olamaz. n。ュ・ャイ@ o kadar tesirli, dans edenlerin
hareketleri o kadar 。イ@ idi ki; bazen 、ッォオョ。ャ@ bir
vaziyette durup gözlerini ウコケッイャ。、N@ Sonra arkaya
、ッイオ@ ・ゥャー@ san'atla ォ。ャイョ@ en hissiz bir sofunun
dahi görüp de tesiri 。ャエョ、@ kalmamasma imkan yok.
Mutlaka ッォオュウョコ、イN@ Türk'lerin musikisi ￧ョ@
ォオャ。@ エイュ。ャケ」@ derler. Bunu ancak sokak musikisi-
ni dinleyenler yazabilirler. n。ウャ@ ki, bir ケ。「ョ」@ Lond-
ra ウッォ。ャイョ、@ 、ッャ。ョ@ ￧。ャァ」ョ@ ュコゥョ@ dinleyip
de ョァゥャコ@ ュコゥ@ ィ。ォョ、@ kesin _bir hükme varamaz-
sa, 「オョャ。イ@ ki de aynidir. Emin olunuz ki, bu memle-
ketin ュコゥ@ çok tesirli. Bununla beraber ben エ。ャᆳ
yan ュコゥョ@ de severim. Bunda bir taraf tutma his-
si カ。イ、@ zannederim. t。ョ、ュ@ bir Rum ォ。、ョ@ Ma-
81

dam Robinson'dan (1) daha güzel 。イォ@ söylüyor, Türk


ve @ talyan ュコゥョ@ de gayet güzel biliyor. Bu ォ。、ョ@
Türk ュコゥョ@ 「・ョゥケッイN@ Türkiye'de çok güzel ve ta-
bii sesler var. Fatma ィ。ュョ@ evinde dinlediklerim de
bu ￧・ゥエョ、L@ çok ィッオュ。@ gitti. Oyun bitince içeriye
giren dört ウ。イ@ cariyenin ellerinde ァュ@ buhur·
dan カ。イ、N@ h。カケ@ anber ve ウ。イ@ ウ。「イ@ v.s. ile kokulan-
、イャ。N@ Sonra diz çöküp ォイュコ@ bir エ。「ョ@ içinde
Japon porseleni ile bana kahve verdiler. Fatma ィ。ョュ@
benimle çok nazik ve zarif bir dille ォッョオケイ、N@ Ba-
na <<Güzel sオャエ。ョュᄏ@ diyerek gayet misafirperver bir
・ォゥャ、@ 、ッウエャオュコョ@ 、・カ。ュョ@ istiyor ve benimle
kendi iゥウ。ョュ、@ ォッョオ。ュ、@ için üzgün ッャ、オョ@
söylüyordu. Gitmek üzere izin ゥウエ・、ュ@ zaman iki genç
cariye, içi ゥャ@ çevrelerle dolu güzel bir ァュ@ sepet
getirdiler. Fatma ィ。ョュ@ bu çevrelerden en güzelini
kendim için 。ャュョ@ rica etti. dゥ・イャョ@ de tercüma-
ョュ。@ ve hizmetçime verdi. Giderken de ァ・ャ、ゥュ@ za-
manki nezaketi gösterdiler. g￶イ、ュ@ ・ケャイ、ョ@ o ka-
dar ィッャ。ョュエ@ ki, kendimi Muhammedin cennetin-
de zannettim. Bu 。ョャエ}ウZイュ@ için ne ウ￶ケャ・」ゥョコ@
bilemiyorum. 。ケョ@ aイ」ォ zevki sizin de biraz olsun duy-
ュ。ョコ@ isterim. Bu ・ャョ」イ、@ benimle beraber ol-
ウ。ケ、ョコ@ çok memnun ッャ。」ォエュL@ aziz ォ。イ、・ゥュN@

(1} 1714-1724 。イウョ、@ Londra sahnelerinin ュ・ィオイ@


prma@ donaGウ@ Anastasia Robinson.

F: 6
Rahip Contt'ye

Edlme 17 m。ケウ@ 1717

Edirne'den 。ケイャュ、ョ@ önce ュ・イ。ォ@ en çok çe-


ken ・ケゥ@ size yazmak istedim. Bugün ュー。イエッ@ Adri:
yen'in 。、ョ@ エ。ケョ@ bu ・ィイゥョL@ vaktiyle Orestezi veya
Orest denilen ・ィゥイ@ olup ッャュ。、ョ@ tespit etmeniz için
size bir 。￧ォャュ、@ 「オャョュ。ケ」N@ Çünki siz bunu
benden iyi bilirsiniz. oウュ。ョャイ@ Avrupa'da Payitaht
olarak ォオャ。ョ、イ@ ilk ・ィゥイ@ 「オイ。ウN@ Son zamanlarda
burada bir çok ー。、ゥィ@ oturdu. ゥュ、ォ@ ー。、ゥィョ@ kar-
、・ゥ@ Mustafa ile Dördüncü Mehmet bu ・ィイゥ@ çok se-
verlerdi. Bu sebepten, ウエ。ョ「オャG@ terkedip 、・カ。ュャ@ bu-
rada oturdular. Bu sevgi yeniçerilerin ikisini de taht-
tan indirmesinde önemli rol ッケョ。、N@ Bununla beraber
ゥュ、ォ@ ー。、ゥィ@ da buradan ィッャ。ョケイ@ gibi görünü-
yor. h。カウ@ kötü olmakla beraber, ・ィイゥョ@ 「オャョ、@
yer çok güzel. Çevresinin sekiz mil ッャ、オョ@ söylü·
yorlar, buna bahçeler de dahil. Türklerin mimarisinde
hiç ァ￶ウエ・イゥ@ ッャュ。、ョL@ saraylar, 、ゥ・イ@ evierden
ancak büyüklükleri ile 。ケイャッN@ ・ィイゥョ@ nüfusu ka-
ャ。「ォL@ 「オョャ。イ@ ￧ッセオョ@ ordu ュ・ョウオーャ。イ@ ile ッョャ。イ@
。イォウョ、@ gelenler meydana getiriyorlar. Bunlar git-
tikleri zaman ・ィゥイ@ hemen hemen 「ッ。ャケイュオN@ e、ゥイセ@
84

ne'nin üzerinde ォオイャュ@ ッャ、オ@ Meriç nehrine (eski-


den Ebre 、・ョゥャケッイュオI@ ve her yaz ォオイケッュN@ Hava-
ョ@ ウ。ャ@ コ。イャ@ ッャュ。ウョ、@ bu durumun etkisi var zan-
nediyorum. Nehrin ゥュ、ォ@ 。ォ@ çok エ。ャL@ üzerinde
iki tane köprü var. m・イ。ォュ@ gidermek için Türk ォᆳ
yafetine girip ￧。イケ@ gittim, ama yeniçerileri görünce
içim rahat etmedi. Sanki üzerimde ョァゥャコ@ elbiseleri
カ。イュ@ gibi, dokunmadan bana yol verdiler. Bunlar
ォ。、ョャイ@ el sürmeye cesaret edemiyorlar. ᅦ。イョ@
üzeri kubbeli, içi gayet temiz ve boyu da ケ。イュ@ mil
kadar. Londra'daki yeni borsa gibi, çok ォケュ・エャゥ@ ve çe·
ゥエャ@ ・ケ。ョᄋ@ エ・ィゥイ@ ・、ゥャ@ ve ウ。エャ、@ ￧ケコ。ャエュ@
dükk1ln var. Dükkanlar yeni 「ッケ。ョュ@ gibi, ーイャ@ ーイャ@
ー。イャケッL@ ￧。イョ@ ォ。ャ、イュョ@ Londra'dakinden çok
daha temiz. ゥ@ olmayanlar buraya kahve veya ・イ「エ@
içmeye, gezmeye geliyorlar. Burada da bizim tiyatro-
larda ッャ、オ@ gibi 「。イケッャN@ Zengin エ」。イャョ@ ço-
オョ@ Yahudi ッャオ@ dikkatimi çekti. bオョャ。イ@ nüfuzu
çok kuvvetli, ゥュエケ。コャイ@ Türklerinkinden fazla. Kendi
ォ。ョオャイケ@ idare edilen bir cumhuriyet gibiler. Türk'-
ler 。エャ@ エ。「ゥャ@ ve sanayie hevesli 、・ゥャイN@ Buna ォ。イャ@
Yahudiler birlik meydana getirdiklerinden devletin bü·
tün ticaretini ellerine 。ャュイN@ Her ー。ョ@ ゥャ・イョ@ eli-
ne 「イ。ォエL@ ウイャ。ョ@ emanet ・エゥ@ bir Yahudi ォ。ィケウ@
var, kendileri hiçbir ゥ・@ ォ。イュケッャN@ Bu Yahudiler
ー。ョ@ 「オャョ、@ kazada ￧。イケ@ tanzim eder, her
zaman hediyeler 。ャイL@ giren ve ￧ォ。ョ@ ュ。ャイ@ muayene
ederler. p。、ゥィョ@ doktoru, ィ。コゥョ・、イL@ エ・イ」ュ。ョ@ hep
Yahudidir. Menfaatine son derece 、ォョ@ olan böyle
bir milletin bu durumdan ne derecede istifade edece-
ゥョ@ 。ョャイウコN@ Bunlar kendilerine her zaman ihtiyaç
85

、オケャュ。ウョ@ ウ。ャュイ@ ve bu sayede saray da ッョャ。イ@


ォッイオュエN@ ョァゥャコL@ fイ。ョウコ@ ve @ talyan taeirierin bun-
ャ。イョ@ bütün hilelerini bildikleri halde, ゥャ・イョ@ ister is·
temez onlara ケ。ーエイッャN@ v・ャィ。ウ@ ticaretle ilgili ne
varsa ッョャ。イ@ elinden geçiyor. ￧ャ・イゥョ、@ ゥエ「。イ@ en az
olanlar bile, kendilerine muhtaç olunmaktan uzak ka-
ャョ。ュケ」ォ@ derecede önemli ォゥャ・イN@ Bütün millet, zen-
ginlerine ッャ、オ@ kadar bunlara da alaka gösteriyor.
Hepsi zengin ッャ、オォ。イ@ halde bu durumu gizlerneye dik..
kat ediyorlar. Evleri çok ァ￶ウエ・イゥャ@ ve debdebeli. エ・@
yine ￧。イケ@ 。ョャエイォ・@ konuyu 、・ゥエイュN@ Ali p。@
エ。イヲョ、@ ケ。ーエイャョ@ ￧。イ@ yine onun 。、ョ@ エ。ケッイN@
ᅦ。イョ@ ケ。ョ、@ bir mil オコョャ、。@ bir sokak var
ki dükkanlarla dolu. Burada çok ￧・ゥエャ@ ve güzel mal-
lar bulunuyor. Fakat fabrika ッャュ。、@ için 「オョャ。イ@ fi-
ケ。エャイ@ çok yüksek. m。ャイ@ ケ。ュオイ、ョ@ korumak için
ウッォ。ョ@ üzerini tahtalarla ￶イエュャ・N@ Sütunlar üzerine
ゥョ。@ ッャオョュ@ 「。ォ@ bir ￧。イ@ da Bedesten'dir. Burada
atlar için her ￧・ゥエ@ ォッオュ@ ウ。エャイN@ kッオイャ。ョ@ hepsi
elmaslarla, sJrmalarla ウャ・ョュゥN@ Bu ￧。イケ@ girince
ゥョウ。ャイ@ gözleri ォ。ュケッイN@ y。ォョ、@ hududa nakledi-
lecek olan ッエ。G@ alaturka arabamla buradan gittim.
Daha önce ー。、ゥィ@ bütün saray ィ。ャォ@ ile ￧。、イャョ@
ziyaret ・エュゥN@ Hakikaten bu ッエ。@ göze çok ィッ@ görünü.
yor. ᅦ。、イャ@ bir saray ュ。ョコイウ@ arzediyor. Hepsi de
ケ・ゥャ@ 「ッケ。ャL@ birçok dairelere 「￶ャョュ@ ve gayet ァ・ョゥ@
bir araziyi ォ。ーャケッイN@ p。ャイョ@ rütbelerini belirten üç
エオ@ oeylerin ￧。、イャ@ önünde göze çarpan bir ・ォゥャ、@
、ゥォャュN@ ᅦ。、イャョ@ üzerlerinde ait ッャ、オォ。イ@ 。ィウャᆳ

イョ@ rütbelerine göre büyüklü küçüklü bil'çok ケ。ャ、コィ@


toplar var. Hyde p。イォ@ ziyaret için ョァゥャコ@ ォ。、ョャイ@ ne
B6

kadar heveslenirlerse, Türk ィ。ョュャイ@ da bu ッイ、オァ。ィ@


görmek için o derecede acele 、。カイョケッャN@ y。ャョコ@ far-
ォョ。@ カ。イ、ュ@ bir ・ケ@ var ki, askerde sefere 「。ャケ」ォ@
ォエG。ャイ、@ her zaman görülen memnuniyetten eser yok.
Halk ve bilhassa esnaf, harpten nefret ediyorlar. Özel-
likle ordu ォオュ。ョ、ャ@ ー。、ゥィ@ bizzat geçmeye ka-
rar verirse, o vakit エ」。イョ@ her ウョヲ@ ー。、ゥィ@ kendi
servetine uygun bir hediye vermeye mecbur oluyor.
Sabahleyin saat 。ャエG、@ ォ。ャー@ ・ィイゥョ@ büyük sokakla-
イョ、。@ geçecek olan askerin ケイョ@ görmeye git-
tim, fakat ケイ@ ancak saat sekizde 「。ャ、N@ Bunu
seyretmek için ー。、ゥィ@ da pencereye geldi.
Eyer エ。ォュャイ@ gayet parlak bir deveye 「ゥョュ@ bir
hoca efendi askerin önünde gidiyordu. y。ウエォ@ üzerine
ォッョュオL@ ォャヲ@ çok ォケュ・エャゥ@ bir kオイG。ョ@ yüksek sesle
okuyordu. Bir çocuk küme'si de beyazlar ァゥケョュL@ ho-
ca efendinin ・エイ。ヲョ、@ ayetler ッォオケイャ。、N@ Arkadan
「オ、。ケ@ eken bir çiftçiyi taklid eden elinde ケ・ゥャ@ dal-
larla biri geliyordu. Daha sonra, ellerinde oraklar, 「オᆳ
day biçer gibi vaziyette, 「。ォャイ@ içinde, Seres'in tasvir
・、ゥャ@ gibi birçok ィ。ウエ￧ャイ@ geliyordu. aイォ。ウョ、L@
üzerinde bir yel 、・ゥイュョ@ ve 「オ、。ケ@ ￶エイョ・ォャ@ ュ・ᆳ
gul çocuklar bulunan, öküzlerle çekilen ufak bir ・ケ@
görünüyordu. Bu 。イ「ョ@ 。イォウョ、@ manda ile çeki-
len bir araba daha カ。イ、N@ Bunda da, bir ヲイョ@ ile, biri
ekmek ケッオイ。ョ@ öbürü ヲイョ、。@ ￧ォ。イョ@ çocuklar gö-
rünüyordu. Arada bir, halka ·çörekler 。エケッイャ、N@ Arka-
ャ。イョ、@ ゥォ・イャ@ ウイ。ャ@ halinde tertemiz ァゥケョュ@ ek.-
mekçi ・ウョ。ヲ@ görülüyordu. b。ャョ、@ büyüklü küçük-
lü çörekler, ekmekler ve her ￧・ゥエ@ harnurlar カ。イ、N@ Da-
ha sonra yüzlerini una 「オャ。ュ@ iki maskara, aynen
8?

ekmekçi ・ウョ。ヲ@ 、ゥコャョ・@ ,J!:i.·:.Jar. tu ャZ@ tiyeci-


ler v.s. gibi en güzel ォケ。ヲ・エャ@ ,.;ni esnaf ウョヲ@
geliyordu. oイエ。ャョ、ォゥ@ zafer エ。ォNョュ@ arasmda bilhas-
sa kürkçüler fevkalade bir zenginlikle kendilerini gös-
エ・イゥケッャ。、N@ Büyük bir sant'atla ケ。ーャュ@ kakum ve
tilki derileri adeta 」。ョャ@ gibi ァ￶イョケッャ。、@ ve büyük
bir ・ケゥョ@ üzerine ォッョオャュ。イ、N@ Arkalanndan ￧。ャァᆳ
」ャ。イ@ ve oyuncular ァ・ャゥケッイ。、N@ Askere ー。、ゥィ@ kuman-
da edecek ッャウ。ケ、@ yirmi binden fazla adam ー・ゥョ、@
gelmeye ィ。コイ、N@ aャ。ケョ@ sonunda ー。、ゥィョ@ hizmetinde
ölmek ・イヲゥョ@ ・イゥュォ@ isteyen göniillüler ァ・ャゥケッイ。、N@
bオョャ。イ@ ァ￶イョャ・ゥ@ o derece カ。ィゥ@ idi ki; görür gör-
mez pencereden ォ。￧エュN@ Belden ケオォ。イウ@ ￧ーャ。ォL@ kimi
「。ョ@ bir ok ウ。ーャュL@ kimi koluna, yüzleri gözleri kan
içinde idi. b。コャイ@ ise 「￧。ォャ@ ォッャ。イョ@ delip 。イォ、ᆳ
ャ。イョ@ ォ。ョャイ@ ウ￧イ。エケッャ、N@ Bu カ。ィゥ@ ァ￶イョ@ bir
cesaret alameti ゥュN@ Hatta söylediklerine göre içlerin-
den 「。コャイ@ sevgililerine 。ォャイョ@ ispat için pencere-
lerine ケ。ォャー@ bir ok da ッョャ。イ@ bir エ。イヲョ@ saplar-
ャ。イュN@ Sevgilileri de ッョャ。イ@ takdirden uzak kalmazlar-
ュN@ Sekiz saat süren bu 。ャケ@ görmeye gelen ォ。、ョャᆳ
イョ@ hepsi örtülü idi. Geçidi Kaptan p。Gョ@ dul ・ゥᆳ
nin evinden ウ・ケイエゥュL@ ォ。、ョ」コ@ bana kahve, ・イ「エ@
gibi türlü ikramlarda 「オャョ、@ halde 」。ョュ@ ウォャ、N@

ォゥ@ gün sonra, bir ウ・ケ。ィョ@ dikkatini çekecek de-


recede güzel olan Birinci Selim (1) Camii'ni görmeye
gittim. Bu memleketin ュッ、。ウョ@ göre ァゥケョ、ュ@ halde
kim ッャ、オュ@ 「ゥャケッイ。、N@ Yine de içeriye girmekte

(1) ォゥョ」@ Selim.


BB

zorluk ￧ォ。イュ、ャN@ k。ー」@ bile her エ。イヲ@ gezdirdi.


・ィイゥョ@ ッイエ。ウョ、@ ve en yüksek bir yerde ケ。ーャュ@ olan
bu cami' çok azametli. Birinci avlunun dört, ikincisi-
nin ise üç ォ。ーウ@ var. Direkleri mermerden olan bu ka-
ーャ。イ@ avlunun her エ。イヲョ@ ￧・カイャュゥN@ Bu direkler ッᆳ
nien エ。イコョ、@ ケ。ーャュ@ ve ォ。ーャイョ@ üzerinde bir çok
kubbeler var. k。ャ、イュ@ beyaz mermerden. Kubbele-
rin herbirinin üzerinde birer ケ。ャ、コ@ top görünüyor.
aカャオ。イョ@ ᄋッイエ。ウョ、@ yine beyaz mermerden ￧・ュャイ@
var. Camiin büyük ォ。ーウ@ önünde mermer sütunlara
、。ケョュ@ bir kemer var. aケイ」。@ bu kemer 「・@ kapr
meydana getiriyor. Camiin esas 「ゥ。ウ@ son derece bü-
yük bir kubbe halinde. Mimariden çok 。ョャュ、@
için nisbetler ィ。ォョ、@ 「ゥイ・ケ@ ウ￶ケャゥ・ュ」N@ Bana
oldukça ölçülü görlindü. ゥュ、ケ・@ kadar ァ￶イ、ュ@ ya-
ーャ。イ@ içinde en heybetli görüneni buydu. ォゥ@ ウイ。@ ィ。ャゥョセ@
deki galeriler sütunlara 、。ケョュN@ p。イュォャ@ mer-
merden; üzerine bir イ。ョ@ ィ。ャウ@ ウ・イゥャュ@ olan 、￶・ュᆳ
ler de öyle. Bizim kiliselerdeki gibi ウイ。ャエ@ bölünme-
ュゥ@ ッャュ。ウ@ da ァコ・ャゥョ@ çok ・ケ@ ォ。エケッイN@

t。ュ@ ォイュコ@ veya beyaz mermerden sütunlarm


zarafeti, katolik ve Romen kiliselerini Pケオョ」。ォ￧@ dük-
ォ。ョゥイ@ benzeten gülünç resimlerle ￶イエャュ・ゥN@ Du-
varladaki çiçeklerin renkleri o kadar koyu ki, ilk ba-
ォエ。@ ne ile ケ。ーャュ@ ッャ、オォ。イ@ 。ョャュケッイN@ Biraz yak-
ャ。ョ」@ çiniden ケ。ーャュ@ ッャ、オォ。イョ@ gördüm. Bu iyi bir
tesir 「イ。ォケッN@ Camiin içine ikibin kadar kandil kon-
ュオN@ Ortadaki ァュ@ kandil en 「ケN@ Bu kandille-'
rin hepsi ケ。ョ、@ zaman gayet güzel bir manzara ュ・ケセ@
dana getiriyor. Fakat bunlar geceleri ケ。ョ、@ için ka-
、ョャ。イ@ göremiyorlar. Büyük kandilin 。ャエョ、@ ッケュ。ャイ@
89

ケ。ャ、コィL@ tahta bir minher var. Hemen ケ。ョ、@ abdest


almak için bir ᄋ￧・ュ@ bulunuyor. dゥョイ@ 「。ャ」@ 。イエャᆳ
イョ、。@ biri olan abctesti siz de bilirsiniz. Camiin bir
ォ￶・ウゥョ、@ kafeslerle ォ。ーャ@ bir yer var, ー。、ゥィ@ 、オ。ケ@
burada dinliyor. Önünde ァ・ョゥ@ bir girinti, üzerinde ise
basamaklada ￧ォャ。ョ@ bir mihrap var. Bu mihrap ウイᆳ
ュ。ャ@ dibalarla 、￶・ョュゥN@ Önünde iki büyük ォイュコ@
。ュ、ョL@ her birinde ise bir adam boyunda mumlar
duruyor. Camiin 、L@ üzerieri ケ。ャ、コ@ birkaç minare
ile ウャ・ョュゥN@ ュ。ャイ@ ィ。ャォ@ namaza buradan ￧。イᆳ
yorlar. bオョャ。イ@ ゥョ。@ エ。イコャ@ hayret verici bir ・ケ@ ol-
、オ@ için minarelerden birine ￧ォュ。@ istedim. Ayni
ォ。ー、ョ@ üç 。ケイ@ merdivenle ・イヲャ@ ￧ォャケッイN@ Fakat
· merdivenlerin ゥョ。@ エ。イコ@ o derece enteresan ki, mina-
renin ・エイ。ヲョ@ 、ッャ。ョ@ üç hoca birbirlerine rastlama-
dan ケオォ。イ@ ￧ォケッイャ。N@ Fakir ・ウョ。ヲ@ ー。イウコ@ ケ・イャエゥᆳ
イゥャ、@ bir ￧。イL@ camiin arka エ。イヲョ@ ォオイャュN@ Camiin
içinde elbiseleri yün ォオュ。エョL@ ォッャ。イ@ 。￧ォL@ 「。ャイョᆳ
da yüksek ve ォ・ョ。イウコ@ bir yün külah bulunan birçok
、・イカゥャ@ dua ediyorlar. aケョ@ tarzda ケ。ーャュ@ bir çok
camiler gördüm fakat hiç biri Sultan Selim Camii ka·
dar azametli 、・ゥャN@ Yine de bunlar Almanya ve ョァゥャᆳ
tere'deki kiliselerden daha ュオィエ・N@ g￶イュ・、ゥ@
memleketlerdeki kiliseler için bir ・ケ@ söyliyemem. Sa•
ray'a ァゥエュ・、@ için, dikkati çeken bir ・ケ@ yok diye-
」・ゥュN@ Ancak bahçelerin gayet büyük, 。￧ャイョ@ ve ha..
カオコャ。イョ@ pek çok ッャ、オョ@ söyliyebilirim.
Lord Wortley'in (1) ー。、ゥィョ@ huzuruna kabulü ウM

(1) Lady Montagu'nun ・ゥN@


90

イ。ウョ、@ ケ。ーャョ@ törenle ilgili tafsilat vermeye lüzum.


görmüyorum. bオョャ。イ@ hepsi birbirine benziyor. Bu
üzden daha evvel ケ。コャョイ@ tekrar ・エュゥケ」N@ On-
bir ケ。ョ、@ olan ー。、ゥィョ@ ッャオL@ elçileri kabulü ウイ。ᆳ
ウョ、。@ 「。ウョ@ ケ。ョ、@ oturuyor. Bu 、・ャゥォ。ョ@ genç
ve güzel ッャュ。ウョ@ イ。ュ・ョL@ ゥュ、ォ@ ー。、ゥィ@ yerini tu-
tacak gibi görünmüyor. Mahmut ve Osman Sultan Mus-
エ。ヲGョ@ iki ッャオN@ bケ@ yirmi ケ。ョ、@ ve ィ。ャォョ@ ken-
disi üzerinde büyük ümitleri var. ゥュ、ォ@ ー。、ゥィ@ za-
lim ve hasis diyorlar, bu yüzden onun ォ。ケ「ョ、@ dola-
ケ@ pek üzüntü 、オケ。」ォャイョ@ zannetmiyorum. ウエ。ョ「オャG@
gidince de ケ。コ」ュN@
Rahip Contl'ye

ウエ。ョ「オャ@ 29 m。ケウ@ 1717

Son derece güzel bir havada çok ィッ@ bir yolculuk


ケ。ーエュN@ ᅦ。ケイャョL@ senenin en güzel mevsimi olan bu
günlerde son derece güzel bir ァ￶イョ@ var. Her taraf
çiçekler, kokulu otlarla dolu. aイ。「ョ@ tekerlekleri ça-
ケイ@ ezdikçe havaya güzel kokular ウ。￧ャケッイ、オN@ p。、ゥィ@
・ケ。ャイュコ@ için üstü örtülü otuz araba ile cariyeler
için 「・@ araba 「。ャ、N@ Orduya ォ。エャュ@ için Anado-
lu'dan 。イャォ@ ile beraber gelen iri ケ。イ@ ウー。ィゥャ・イ@
ケッャ。イ@ tamamen ォ。ーャュイ、N@ Bunlar her zaman yo-
la ￧。、イャ@ ile beraber ￧ォケッイャ。N@ Ben evde oturmak
ゥウエ・、ュ@ için ￧。、イ@ 。ャュ、N@ g・￧エゥュコ@ ォ。ウ「ャイョ@
isimlerini tek tek sayarsam 」。ョコ@ ウォ。イュN@ y。ャョコ@
Çorlu'da ー。、ゥィ@ ァ・￧エゥ@ zaman otursun diye bir konak
daha 、ッイオウ@ ufak bir saray ケ。ーャュL@ ondan bahsede-
」・ゥュN@ k。、ョャイ@ ait ッ、。ャイ@ merak ・エゥュ@ için hep-
sini gezdim. Odalar havuzlarla 、ッョ。エャュL@ ウォ@ bir de-
met 。」ョ@ ッイエ。ウョ@ ケ。ーャュN@ fイ￧。@ ile duvarlara ya-
コャ。ョ@ Türkçe ゥイャ・@ beni 。イエVN@ bオョャ。イ@ bir çokla-
イョ、。@ üstad kaleminden ￧ォュ@ gibi bir ifade var. Ter-
」ュ。ョ@ da ウ￶ケャ・、ゥ@ gibi, tercüme ケ。ーャイォ・ョ@ bunla-
イョ@ ァコ・ャゥセ@ bozuluyor ama bunlardan birini ben size
92

nakledeyim: «Dünyaya geliyor, oturuyor, dönüyoruz.


Ama gönlümde bir ・ケ@ var ki, oradan hiç ￧ォュケッイNᄏ@
Yolumuz, Marmara ウ。ャゥ@ boyunca çiçekli, latif ￧。ケイᆳ
ャ@ yerlerden geçti. Marmara, eski Probontit. Bir gece
Silivri'de ケ。エォN@ bオイ。ウ@ ゥュ、@ güzel bir liman ama,
eskiden çok ュ・ィオイ@ bir ・ィゥイュN@ Otuziki kemerli bir
köprüsü ve eski bir Rum kilisesi var. Arabalardan bi·
rini benimle beraber yolculuk etmekten çok ィッャ。ョ、セ@
ョ@ söyleyen bir Rum ォ。、ョュ@ カ・イュゥエN@ k。、ョ@ dua
için bu kiliseye girince ben de girdim. Kilise 「ゥョ。ウ、@
Katalik ve Romen kiliselerindeki süslemelerin hepsi
var, ama ォケュ・エャゥ@ 、・ゥャN@ Bina çok kötü ケ。ーャュN@ Aziz•
lerden birinin ölüsünü gösterdikleri zaman bir ァュ@
para 。エュN@ Sen-Lük エ。イヲョ、@ ケ。ーャ、ョ@ iddia ettik-
Ieri Meryem'in resmini gösterdiler. Resim bu azizin iyi
resim ケ。ーュ、Lョ@ ispat ediyordu.
Maamafih bunlar mucizeleri 「。ォュョ、@ エ。ャケGᆳ
daki Meryem エ。ウカゥイャ・ョ、@ daha ュ・ィオイN@ rオュャ。イョ@
resim zevki çok fena. Tablolarda zemin daima ケ。ャ、コᆳ
ャN@ Resimleri böylece süsledik lerini ウ。ョケッイャN@ n。ウャ@
bir tesir ケ。ー」ョ@ 、ョN@ Resimlerde gölge ve öl-
çü yok. Merasime ォイュコ@ elbise ile giren bir piskopos·
ャ。イ@ var, ッエオイ、ュ@ eve boyuro kadar bir mum gön-
dermek ゥョ」・ャ、@ bulundu. Bir gece Büyükçekmece,
bir gece de Küçükçekmece'de ォ。ャ、N@ Vaktiyle 、・イカゥ@
tekkcsi olan güzel bir evde oturduk. Mermer odalarla
çevrili büyük bir avluya girWyor. Ortada güzel bir
;:;')me var. Ömrümde, evin ・エイ。ヲョ、ォゥ@ bahçeler kadar
güzelini görmedim. aョャ。ケッイ@ ki her mezheb'de der-
カゥャ・イ@ çekilecekleri yeri güzel seçiyorlar. ゥュ、@ bu ev-
de oturan ve çocuklara ders veren hacaya ッ、。ウョ@
93

nerede ッャ、オア@ ウッイ、オュ@ zaman yüksek bir serviyi


gösterdi. 。イ、ュ@ ォ。ャ、ュN@ Görmek için elli basamak.
kadar ￧ォョ」。@ daha bir o kadar yol ッャ、オョ@ ￶イ・ョ、ゥュ@
ve vazgeçtim. Bu hoca her gece o 。」ョ@ tepesinde,
￧ッ」オォャ。イ@ ve ォ。イウ@ da biraz 。ウョ、@ ケ。エイャュN@

Ertesi gün ゥウエ。ョ「オャG、ケォL@ ama size henüz bah-


ウ・、ュゥケ」N@ Çünki ziyaretleri kabul etmekteyim.
bu ziyaretler gözlerimi ・ョャ、ゥイN@ Burada ォ。、ョャイ@
çok güzel ve son derece güzel ァゥケョュャ・イN@ Sefaretha-
ne b・ケッャオョ、。@ .. Londra'da Westminster ne kadar ・ィᆳ
rin 、@ ォウュ@ ise, burada da b・ケッャオ@ öyle. Buradan
liman, ・ィゥイL@ saray ve Anadolu'nun uzak 、。ャイ@ hep
görünüyor. Bu da 、ョケ。@ en güzel ュ。ョコイウN@ Bir
fイ。ョウコ@ ケ。コイ@ ウエ。ョ「オャ@ için <<Paris'ten iki kat büyük>>
、・ュゥN@ Lord Montagu ise Londra'dan büyük diyor. Ben
ayni fikirde 、・ゥャュN@ Londra kadar ォ。ャ「@ 、・ゥャ@ bu-
イ。ウN@ m・コ。イャォ@ ・ィゥイ、ョ@ daha ァ・ョゥN@ m・コ。イャォ@ yap-
mak için bu kadar arazi ォ。ケ「ョ@ hayret ettim. Bir kaç
mil kadar ァ・ョゥャォエ@ ュ・コ。イャォ@ gördüm. Vaktiyle büyük
bir ・ィゥイ@ ウ。ケャョ@ ォ￧@ bir ォ。ウ「ョ@ ölülerini göm-
mek için ケ。ーャュ@ bu ュ・コ。イャォN@ ゥュ、@ ise bu büyük
・ィゥイ、ョ@ sadece bu 。」ォャ@ eser ォ。ャュN@ Bu mezar エ。ᆳ
ャ。イョ@ Türkler abide gözüyle 「。ォケッイャL@ el bile dokun-
durmuyorlar. Bu エ。ャイ、ョ@ 「。コャイ@ son derece ー。ィャ@
ve çok güzel mermerden ケ。ーャュN@ Herhangi bi insan
için· de yüksek bir エ。@ dikip ucuna da bir ウ。イォ@ ケ。ーᆳ
yorlar. s。イォゥョ@ biçimi ise bu ゥョウ。@ mevkiini ve
ウ。ョエ@ gösteriyor. Ölünün ュ・コ。イョ@ konulan silah na-
ウャ@ bir etki ケ。ーッイウ@ bunlar da ayni etkiyi gösteriyor-
lar. aケイ」。@ エ。ョ@ üzerine ケ。ャ、コ@ harflerle kitabe ケ。コM
94

ャケッイN@ k。、ョ@ ュ・コ。イャ@ z·iynetsiz bir sütun halinde.


Genç ォコ@ ュ・コ。イ@ olunca 「。ョ@ bir gül konuluyor.
eエュヲ@ ー。イュォャ@ çevrili, 。￧ャイ@ dikiili ailelere
mahsus kabristanlardan her ailenin var. Büyüklerin ve
ー。、ゥィャイョ@ türhelerinde 、・カ。ュャ@ kandil ケ。ョッイN@
Türklerin dininden bahsederken iki hususiyeti
unuttum. Birini, bir yerde ッォオュ@ fakat pek tuhaf
ァ￶イ、ュ@ için ケ。ョャ@ コ。ョ・エュゥN@ aウャョ、。@ 、ッイオ@
ゥュN@ Bir erkek ォ。ョウ@ kat'i olarak 「ッ。、@ zaman
bir 。イエャ@ tekrar 。ャ「ゥイュN@ Bir 「。ォ@ 。、ュョ@ ォ。イᆳ
ウケャ。@ bir gece geçirmesi 。イエゥケャ・N@ Sevdikleri ォ。、ョャイ@
sonuna kadar 。ケイ@ ケ。ュォエョウ@ buna katlananlar bu-
ャオョケッイュN@ ォゥョ」@ özellik de gayet güzel bir mezhep
meselesi. Bakire olarak ölen bir ォ。、ョ@ günahkar sa-
ケャッイN@ Bu inanç da ォ。、ョ@ ￧ッ。ャュケ@ ve nesli devam
ettirmeyi ウ。ャュ@ ッャ。ケョ、@ 、ッオケイN@ k。、ョ@ vazi-
fesi ancak çocuk 、ッオイュ。ォ@ ve ッョャ。イ@ büyütmektir.
Allah da onlardan ケ。ャョコ@ bunu ister. k。、ョャイ@ 「。ォ@
vazifelere bedenen ゥエイ。ォ@ etmezler. Zira halkla ticaret
ォ。、ョャイ@ ケ。ウォエイN@ mウャュ。ョイ@ ォ。、ョ@ ruhuna 、・イ@
vermedikleri ィ。ォョ、ゥ@ ォ。ョエュゥコ@ tamamen ケ。ョャᆳ
エイN@ Gerçi ォ。、ョャイ@ ruhunun erkeklerinki kadar ulvi
ッャュ。、ョL@ hurilerin ケ。ョ、@ ケ。ーャョコ@ ォ。ャ」イᆳ
ョ@ söylederse de, faziletli ォ。、ョャイ@ için bir saadet yeri
「オャョ、。L@ hurada ッョャ。イ@ da sonsuz bir saadete
オャ。」ォイョ@ ゥョ。イャN@ b。コ@ vesveseli ォ。、ョャイ@ ise
günahkar olarak ölmek korkusu ile on gün bije dul
oturmadan evleniyorlar. (1) Fakat 「。コ@ ウ・イ「エャゥ@ ter-

(1) ウャ。ュ、@ dul kalan ォ。、ョ@ aradan bir müddet geçme·


yince evlenemez.
95

cih edenleri var ki, ölümden ォッイ。、￧@ evlenmiyor-


lar. Dinin bu 。イエ@ ebedi 「・ォ。イャ@ yemini kadar Allah
ォ。エョ、@ yüce bir ・ケ@ ッャュ。、ョ@ ゥョ。、イ@ dini ィォュセ@
lerden büsbütün ヲ。イォャN@ Bu iki mezhep kaidesinden han-
gisinin daha akla ケ。ォョ@ ッャ、オョ。@ siz karar verin. Yu-
nan ュ。、ャケウ@ kolleksiyonum gitgide ￧ッ。ャケイN@ Bura-
daki 。ョエゥォ」@ esnaflar, ウ。エョ@ almak isteyenlere madalya
ウ。エョケ@ her zaman ィ。コイャN@ Kendilerinden madalya
。ャョケ@ ァゥエュ@ zaman çok 。ケッイャN@ Öyle ウ。ョケッイオュ@
ki, antika ュ。、ャケ@ sadece antika adamlar ウ。エョ@ 。ャイᆳ
lar diye 、ョケッイャ。N@ Kolleksiyonumdaki pek nadir
madalyalardan biri de Makedonya kraliçelerinden bir
ォ。、ョN@ Bilhassa p・イウGョォゥ@ o kadar güzel ゥャ・ョュ@
ki, yüzü ォ￶エャョ@ de gösteriyor. Somakiden bir 「。@
。ャ、ュL@ hakiki bir Yunan heykeli. d￶ョ、ュ@ zaman
kendilerine bu heykeli ァ￶ウエ・イ」ゥュ@ alimler, kim oldu-
オョ@ 。ョャケ」@ hiç ィッャ。イョ@ gitmiyecek. Bu nadir ・ケᆳ
leri satan Rum 。ョエゥォ」ャイ@ son derece cahil adamlar.
y。ャョコ@ satmaya 「。ォケッイャN@ Halep'te, Kahire'de, Arabis-
tan ve Filistin'de ッイエ。ォャ@ bulunan bu 。ョエゥォ」ャイ@ ne
bulurlarsa, tencere, tava yapmaya yarayan 「。ォイャ@
bile getiriyorlar. bオョャ。イ@ bile 、・イゥョ@ bilmeden ucuz
ucuz ウ。エケッイャN@ Bira_?: ュ。ャオエ@ olanlar da ancak Rum
・ィゥイャョ、@ bulunan madalyalar üzerindeki azizlerden
birinin resmini エ。ョケャイ、N@ Bunlardan biri, bir ma-
、。ャケョ@ 。イォウョ、L@ elinde bir zafer çelengi olan p。ャウG@
gösterirken, elinele haç, meryem ッャ、オョ。@ ゥョ。、イュォ@
istedi. Ayni adam bana bir ュ。、ャケョ@ üzerinde Sok-
イ。エGョ@ resmini getirdi. Yüksek ücret almak için de Sent
Ogüsten dedi. ウエ・、ゥュ@ bir mumya, ウ。ョイュ@ isve.ç
kイ。ャョ@ ウ。エョ@ 。ャ、@ güzel ュオケ。ョ@ 「。ョ@ gelen ka-
96

za, benimkinin N「。ョ@ gelmeden elime geçer. Krala


bu mumya çok ー。ィャケ@ mal ッャュオN@ Fakat Türkler
kイ。ャョ@ niyetinin kötü ッャ、オョ。@ ーィ・@ ・エュゥャイN@ Bu-
nun kimbilir kimin ölüsü ッャ、オョL@ devletlerinin 、・セ@
カ。ュョ@ bu エャウュ。@ 「。ャ@ ッャ、オョ@ コ。ョ・エュゥャイN@ BU
sebeple 「。コ@ eski büyü ッャ。ケイョ@ ィ。エイケー@ ュオケ。@
Yedikule'ye ァ￶エイュャ・N@ O günden beri de burada du-
イオケッュN@ Nüfuzumu ォオャ。ョー@ da ュオケ。@ buradan
￧ォ。イエュケ@ cesaret edemiyorum. Fakat zannederim be-
nimki muayent:siz olarak geçer. ゥュ、@ 。イエォ@ ウエ。ョ「オャGᆳ
dan bahsedemivecek kadar zihnimi 、。エュN@ Biraz to-
ー。イャョ、ォエ@ sonra ケ。コイュN@ Hürmetler ederim ..... .
Alexander Pope'a

Belgracl Köyü, 17 Haziran 1717

s。ョイュ@ size ゥュ、ケ・@ kadar iki üç. mektup ケ。コ、ュN@


Beni ￶ャュ@ ve ァ￶ュャ@ sanarak ᄋケ。コ、ョ@ 3 オ「。エ@
tarihli mektup henüz elime geçti. Dünya'dan ￧・ォゥャ、ᆳ
mi daha önce ケ。コュエN@ ゥュ、@ bedenlerden 。ケイャョ@
ruhlara benziyorum. ウエ。ョ「オャG、ォゥ@ ウ」。ォャイ@ yüzünden,
Elize ￧。ケイャョ@ benzeyen, ・エイ。ヲ@ ケ・ュゥ@ 。￧ャョケ@ do-
lu bir ormana geldim. Gayet berrak ve iyi ウオャ。イ@ olan
kaynaklar bu 。￧ャョ@ besliyor. a。￧ャイ@ ise .güzel yol-
lan süslüyor. Yerlerdeki ケ・ゥャォイ@ o kadar .güzel ki,
bana sun't gibi geldi. aウャョ、。@ hepsi tabii ゥュN@ Buradan
görünen k。イセ、・ョゥコL@ bizi イコァa@ ile serinletiyor, ケ。コョ@
ュエィゥ@ ウ」。ョ@ 「。ウエイケッN@ bオャョ、ュ@ köyde çok zen-
gin birkaç hイゥウエケ。ョG、@ 「。ォ@ kimse yok. Her ak-
。ュ@ hemen ケ。ォュョ、ゥ@ bir suyun ォ・ョ。イ、@ türkü
söylüyor, oynuyorlar. k。、ョゥ@ güzellikleri, ァゥケョャ・ᆳ
ri 。ゥイ@ ve イ・ウ。ュャョ@ deniz perileri için ケ。ーエォャョ@
tabloya benziyor. Kafam öyle .ォ。ョ@ ki hasta oldum
diyorum. y。ケョャイ@ 。イウョ、@ olanlardan hiç haberim
yok. Zaten rastgele bir haber de alsarn ilgilenmiyo-
rum. Yine de çok 「・ョ、ゥュ@ bir yazann 、・ゥ@ gibi,
Dünya'da 「イ。ォエュ@ 、ッウエャ。イュ@ ォ。イ@ kalbirnde daima

ll': 7
98

ケ@ duygular besliyorum. O yazar «Ölülerin ォ。ヲャイL@


arkada 「イ。ォエャ@ dostlanna ve ケ。ォョャイ@ ォ。イ@
daima ・ヲォ。エ@ hissiyle doludur» diyor. Bunun bir örne-
ゥ@ de ben'im. s。ョイュN@ Vilgil'de benim ォ。ョエュ、Z@
ョウ。@ イオィャ。ョ、@ yine de 「・イゥ@ duygulardan ·bir ・ケᆳ
ler ォ。ャケッイN@

oエオイ、ュ@ yerin Elizium'dan Curae non ipsa in


Morte イ・ャゥョアオエ@ (1) den tek ヲ。イォ@ bir Lethe イュ。@ bu-
ャオョュ。ケN@ Ben burada onu 「オャ。ュケッイN@ Dans, türkü,
ァョ・@ @ beni ウォケッイN@ Sizin ゥォ。ケ・エ@ ・エゥョコ@ sislerle,
bir ケョ@ münasebetsizliklere hasretim. Maamafih bu-
rada güzel bir 、・ゥォャ@ içinde ケ。、ュ@ inanmak
için elimden geleni ケ。ーッイオュN@ Pazartesi günü keklik
。カョ@ ￧ォケッイL@ s。ャGイ@ ョァゥャコ」・@ okuvor, ᅦ。イュ「@
günleri Türkçe ￶イ・ョゥケッオュN@ Türkçe'de 「。ケ@ ilerb
dim. p・イュ「@ günleri klasik ケ。コイャ@ okuyorum. Cu-
ュ。Gャイ@ ケ。コッイL@ Cumartesi 、ゥォャ・@ オイ。ケッュN@ Pazar
günleri de ziyaretleri kabul ediyor, müzik dinliyorum.
Bütün bu ュ・ァオャゥケエイL@ Pazartesi saraya gitmek, s。ャ@
günü Milady Monhün'e, ᅦ。イュ「@ operaya, komediye,
Cuma Milady ・エカョゥ、G@ gitmekten daha güzel.

Bu 、・カ。ュャ@ ゥャ・イ@ 。イウョ、@ bile yine hep ayni reza-


letlerin, cinnetlerin yüzlerce defa tekran görülüyor.
Bunlar bana da 、ゥ・イ@ ölülere ケ。ーエ@ tesirin 。ケョウ@
ケ。ーッイN@ Bugün burada 「オャョ、ュ@ halde ィ・イケゥ@ hid-
detsiz ォ。イャケッL@ ancak 。」Nケッイオュ@ aイ。ュコ、@ çok uzak

(1} Ölünce bile 。」@ ッョャ。イ@ 「イ。ォュコN@


99

bir mesafe 「オャョ、@ için haberler bana pek tesir et-


'miyor. Bana iyi veya kötü etki ケ。ーエ@ zaman da bu
haberlerin bana gelinceye kadar 、・ゥュ@ ッャ、オョ@
、ョケッイオュN@ Fakat bu ォ。ケエウコャュ@ 、ッウエャ。イュ@ ゥ￧セ@
、・ゥャN@ Madam Cangreve gibi siz de dostlar 。イウョ@ 'Ir-.
エャュ。ォ@ isterseniz memnun olurum. Ve 、ッウエャオュコョ@
ilelebet devam etmesini dilerim.
Lady ........ .'ye

Belgra.d Köyü, 17 Haziran 1717

Mektubunuzda bapa カ・イ、ゥョコN@ ウゥー。イャ・@ temiz


kalple gülrnekten kendimi 。ャュ、@ için beni affe-
din. Benden her ￧・ゥエ@ ￶コ・ャゥ@ bulunan bir Rum cariye
。ャュョ@ istiyorsunuz. Rum'lar Türklerin esiri T・ゥャL@
エ・「G。ウ、イャN@ Burada ウ。エャョイ@ ise harpte yakalanan
Rus, Çerkes, Gürcü'lerdir. Hepsi o kadar 、。ョォ@ ve
コ。カャ@ ki, ッョャ。イ@ 。イ@ ゥャ・イ@ için bile 。ャュコウョN@ Nite-
kim Mora'dan birkaç bin tane geldi, ama ッョャ。イ@ da
ancak hイゥウエケ。ョャ@ ve Venedik'teki 。ォイ「ャ@ ウ。エョ@
。ャ、イGN@ Kibarlara ve ー。、ゥィョ@ zevkine uygun olarak
。ャョイ@ ise sekiz dokuz ケ。ョ、@ itibaren büyük bir
titizlikle dans, türkü ve ilahi ￶イ・エゥャォ@ ケ・エゥイャN@
Bu Çerkes'leri de efendileri ancak büyük bir suçu ol-
、オ@ zaman satarlar. bォエャ。ョ@ zaman da ancak dost-
ャ。イョ@ hediye ederler, Pazarda ウ。エャョイ@ kaba, derbe-
der ve kusurlu ッャ。ョイ、@ zannederim. Bu sözüme inan-
ュケ。」ォウョコL@ ama 、ッイオN@ m・ォエオーャ。ョコ@ hep sitem-
lerle dolu. Görüyorum ki fikirlerinizi Türkiye ィ。ォョᆳ
da bilgisi gayet az ve itimad edilerniyecek olan, yazar
Dürnon'dan 。ャュウョコN@ Umumiyede yalan ve saçma do-
lu 。イォ@ seyahatnamelerini okumak bana garip bir zevk
102

veriyor. Bu yazarlar ィ・イ。ャセ@ ömürlerinde hiç ォ。、ョ@


görmedikleri halde, ォ。、ョャイL@ erkeklerle ァ￶イュ・ᆳ
dikleri halde onlann 。ィゥォョ、@ bahsedenlerdir. ￧ゥ・ᆳ
rine bir delikten dahi bakmaya cesaret edemedikleri
camilerden büyük bir cesaretle bahsediyorlar. Türkler
umumiyetle gururlu insanlar olduklan için memleketi-
mizde seçkin bir mevki sahibi olmayanlarla ァ￶イュ・コᆳ
ler. Bu bahsettiklerim ォゥ「。イャ、N@ Milletin 、・ィ。ウ@ hak-
ォョ、。@ halktan bilgi エッーャ。ケョイ@ sözlerine ョ。ウャ@ güve-
nilir.
Size Kabe kokusu ァ￶ョ、・イ」ゥュN@ Bunu bulmak bir
hayli zor. kオャ。ョコ@ tavsiye etmem. Nesini 「・ᆳ
nirler anlanuyorum. Londra ve Viyana'da エ。ョ、ュ@
bütün ォ。、ョャイ@ bu kokudan ウイ。ャ@ istediler. En iyi-
sinden bir tane buldum. Hemen yüzüme sürdüm. Bü-
yük bir tesir ケ。ー」ョ@ beklerken, yüzümün ゥエョ@
gördüm. Milady'nin yüzü gibi ォコ。イ、N@ Ve hiçbir zaman
ァ・￧ュケ」ゥョ、@ korktum. aイエォ@ ne kadar イ。ィエウコ@
ッャ、オュ@ 。ョャイウコN@ Üstelik de bu yüzden Lord Wort-
leyden azar ゥエュN@ Nihayet yüzüro ゥケャ・エN@ k。、ョャイ@
bana eskisinden daha güzel ッャ、オュ@ söylüyorlar ama
ben bir ・ケ@ göremiyorum. oョャ。イ@ sözlerine 「。ォャ」@
olursa Kabe ケ。ョ@ tesiri çok 「ケォュN@ Onlar daima
bunu ォオャ。ョ、イ@ için renkleri ァコ・ャゥケッイN@ Fakat
ben tekrar deneyemem. aケョ@ 。」ケ@ tekrar çekmekteuse
rengim tabii olsun daha iyi. sッャュ。ウョ@ mani ッャ。ケュ@
yeter. v・ャィ。ウ@ bu ￧・ゥエ@ ilaçlara fazla önem vermiyo-
rum. Size gelince, ゥウエ・、ョコ@ yapabilirsiniz. y。ャョコ@
yüzünüze sürmeden önce bir kaç gün saraya gidemiye-
」・ゥョコ@ 。ォャョコ、@ ￧ォ。ュケョN@ Türk ォ。、ョゥL@ göre
ァコ・ャュ、ョ@ de, kendilerini sevdirmenin emin yolla-
103

イ@ カ。イュN@ Bu bizim memleketimizde hiç !Jilinmez.


Bir エ。ォュ@ büyülere ゥョ。ケッイャ@ ve 「オョャ。イ@ ケ。ャョコ@ ken-
dileri biliyorlar. Büyü yaparak istediklerini 「。ャイ@
ve ona tamamen sahip ッャオイ。ュN@ Pek saf ッャュ。、@
için büyüye ゥョ。ュケッイオN@ Bu konuda dün 。ォュ@ mü-
ョ。ォ@ ケ。ーエュ@ bir ォ。、ョ@ bana ォイ@ masal 。ョャエー@ da
ゥョ。、イュケ」@ 「。ケ@ gücendi. Nihayet çok gülünç
birkaç izdivaç hikayesinin tek sebebinin büyü ッャ、オᆳ
nu söyledi. Ben de kendisine ョァゥャエ・イG、@ 「ケゥョ@ bi-
ャゥョュ・、@ ve ォ。、ョャイ@ da buradakiler kadar güzel
ッャ、オォ。イョ@ söyledim. Orada da hava buraya ケ。ォョ@ ウᆳ
」。ォャエ、イ@ ve gülünç ・カャョイ@ olur. Bir ・イォゥョ@ bir
ォ。、ョ@ ォ。イ@ cinnet derecesindeki arzusu normal ウ。ケャイ@
dedim. Bütün bunlar onun ゥョ。」@ 、・ェゥエイュN@ Ni-
hayet kendisinin de uygun bir zamanda büyü ケ。ーエイᆳ
」。ョ@ söyledi ve gözlerini diket'ek, kendisinden gayet
emin, bana büyünün tesir ・エュゥケ」セョL@ benim gibile-
rin de çok az ッャ、オョ@ söyledi.

Bu sözlerin beni ne kadar Nァャ、イゥョ@ 、ョN@


Bütün Türk ィ。ョュャ@ bu ォ。、ョ@ gibi ・ケエ。ョャィゥ￧「イ@ il-
gileri 「オャョュ。、L@ fakat kalbe sevgi veren ゥャ。￧イョ@
ッャ、オョ@ söylerler. Bu ilaçlardan ョァゥャエ・イGケ@ bir ge-
mi dolusu götüren zengin olur. t。ョ、ュコ@ ォ。、ョャイ@
「ゥイ￧ッォャ。L@ bunu ウ。エョ@ alabilmek için neler vermezler.
Adiyö aziz leydi. Zannederim mektubumu ィッ@ fikir-
lerle dolu bir mevzu ile bitirmedim. Seyahatim ウイ。ョᆳ
da kendilerine ヲ。ケ、ャ@ olabilecek bir ilim kazanabilir-
sem ョァゥャエ・イG、@ pek ￧ッォャ。イ@ bana ケ。ョォャイL@ 、・ゥャ@
mi?
Anne Thistlethwayte'e

Beyotlu, 4 Ocak 1718

Aziz Mrs. T, bana cevap カ・イ、ゥョコ@ için エ・ォイ@


ederim. Kendileriyle ュ・ォエオーャ。ョ@ içinde, bana
bilgi vermeyi 、ョ・@ ケ。ャョコ@ siz oldunuz. dゥ・イャ@ ba-
na, 「ゥャ、ュ@ ・ケャイ、ョ@ bahsediyorlar. Neden bu ・ォゥャᆳ
de 、。カイョケッャ@ 。ョャュケッイオN@ Belki de bu memleket-
te halen Peygamberin güvercini gibi bir イォエ。ョ@ oldu-
オュ@ ve bana o sebepten normalin üstünde bir zeka
カ・イ、ゥョ@ コ。ョ・、ゥケッイャGN@ Bana güzel haberler lütfetti-
ゥョコ@ için エ・ォイ@ ederim. Ben de size bu memlekete
dair ・ャョ」ゥ@ bir hikaye 。ョャエケュN@ bオョャ。イ@ ne dere-
ceye kadar ュ・イ。ォャ@ 「オャ。」ョコ@ bilmiyorum. Sizden o
kadar uzak ・ケャイ@ ki, ィッオョコ。@ gitmeyebilir. dッイオᆳ
sunu söyliyeyim, ・ャョ」ゥ@ ・ケャセ@ toplamak hususunda
gayret sarfetmedim. ゥュ、@ sadece ailemin ￧ッ。ャュウ@
için gerekli ィ。コイャォ@ ケ。ーッイオュN@ Hergün bekliyo-
rum. Fakat bu ッャュ。、ォ￧@ オイ。ケ」ュ@ hakaretleri bil-
、ゥュ@ için, bu yüzden sahip ッャ。」ュ@ ・イヲゥ@ 、ョォᆳ
çe teselli oluyorum. Bizde evlenmeden çocuk sahibi
olmak ne kadar 。ケーウL@ burada da evli ォ。、ョ@ çocuk
ケ。ーュウ@ o kadar 。ケーN@ Bir ォ。、ョ@ çocuk yapamazsa,
genç bile olsa ihtiyar gözüyle 「。ォャケッイN@ n。ウャ@ bir Mal-
106

ta ￶カ。ャケ・ウゥ@ olmak için asalet 。イョウL@ bir ォ。、ョ@


güzel ッャュ。ウ@ için de çok çocuk ケ。ーュウ@ gerekiyor. Bu
yüzden Türk ォ。、ョャイ@ genç ッャ、オォ。イョ@ belli etmeye
pek ュ・イ。ォャN@ Hatta tabii カ。ウエャイ@ ッャ、オ@ kadar hi-
leye de 「。@ vuruyorlar. Bazen bu hile yüzünden ken-
dilerini ィ。イ」ケッャN@ t。ョ、ュ@ ォ。、ョャイ@ hepsinin
ュ「。ャァウコ@ oniki, onüç ￧ッ」オ@ var. ィエゥケ。イャ@ yir-
ュゥ「・L@ otuz çocukla övünüyorlar. Ne kadar çok çocuk-
ャ。イ@ olursa o derece itibar ォ。コョケッイャN@ Hamile bir
ォ。、ョ@ ァ￶ゥョ」・@ ᆱョ。ャィ@ ikiz olur» diyorlar. Bu ka-
dar çok ￧ッ」オ@ ョ。ウャ@ besliyeceksiniz diye sorunca «Bun-
ャ。イョ@ ケ。イウ@ veba'dan ￶ャイッ@ diyorlar. Bu ekseriya olu-
yor ve pek fazla üzülmüyorlar. ・ヲォ。エ@ hislerini pek
çok çocuk yapmakta tatmin ediyorlar, kaybedince pek
エ・ャ。ョュケッイN@ Fransa sefirinin ・ゥ@ ile ben de onla-
ra tabi olmaya mecburuz. Sefirenin bir sene içinde
bir ￧ッ」オ@ oldu, ikinciye de hamile. Buradaki ォ。、ョᆳ
ャ。イョ@ en ィッオュ。@ giden エ。イヲL@ çocuk sahibi oldu diye
bizimkiler gibi bir çok ・ケャイ、ョ@ mahrum ォ。ャュケᆳ
イN@ dッオュ@ ertesinde her türlü topluluklara エ。ォー@ ta-
ォエイー@ ￧・ゥエ@ ￧・ゥエ@ elbiseler giyip ゥエイ。ォ@ etmeleri. Yal-
ョコ@ bu yönden ikiimin bana da 。ケョ@ tesiri ケ。ーュウョ@
isterim. y。ィコL@ ケ。ョァ@ ve vebadan bütün ョァゥャコ・イ@ gi-
bi korkuyorum ve bu konuda セ@ イゥァャコ@ olarak kalmak
isterim. Birçok aileler evlerinin ケ。ョ@ mangal kar-
ウョ、。@ oturur gibi ウ・イゥョォ。ャ@ la seyrediyorlar. Bu-
rada soba ve ッ」。ォャイョ@ yerine エ。ョ、イ@ var. Bunlar tahta-
dan ケ。ーャュ@ iki 。ケォャ@ bir ￧・ゥエ@ ウ。ョ、ォN@ ￧ゥョ、・@ ウ」。ォ@
kül bulunuyor. Üzerine güzel bir ィ。ャ@ veya ゥャ・ュ@ bir
ォオュ。@ örtüp,' ウョュ。ォ@ için 。ケォャイョ@ bunun 。ャエョ@ uza-
エケッイL@ böylece ￧。ャケッイ@ veya okuyorlar. Uyuyup kahr-
107

larsa エ。ョ、イ@ devriliyor. s」。ォ@ küller ekseriya evi 。エ・@


veriyor. Geçenlerde böyle bir kaza yüzünden 「・ケコG@
ケ。ォョ@ ev ケ。ョュN@ Ben de pek ￧ッオョ@ gördüm. Ev sa-
hiplerinin böyle bir kazadan müteessir ッャュ。、ォイョ@
ァアZ|ゥケッNイオュ@ Çabucak ・ケ。ャイョ@ bir ォ。ケ@ yükleyip,
「ケアセ@ bir オュイウ。コャォ@ seyrediyorlar. ョウ。ャイL@
。セケ@ inilecek merdivenler ッャュ。、@ için pek tehlike-
ye オイ。ュケッャN@
Fakat size ィッオュ。@ gitmeyen ・ケャイ、ョ@ uzun uzun
bahscttim. Biraz da ィッ@ ・ケャイ@ 。ョャエケュN@ ケゥ@ bir ik-
limdeyim. Bu gün dört aイ。ャォN@ Sizler bir maden kömü-
rü 。エ・ゥョ@ ォ。イウョ、@ titriyorsunuzdur. Ben オ@ anda
ァョ・ゥ@ berrak ve saf ウ」。ォャョ、@ istifade etmek için
pencereyi 。￧エイ、ュN@ Odam, bahçenin karanfil, fulya ve
gülleriyle dolu. tイォ@ kanunundaki 「。コ@ maddeler çok
ィッオュ。@ gidiyor. Bunlar çok akla ケ。ォョ@ ッャ、オ@ gibi,
bizde titizlikle tatbik edilen bir kaç madde gibi büyük
bir dikkatle オケァャ。ョッイN@ ョァゥャエ・イG、@ ケ。ャョ」イ@ yap-
エォャ。イケ@ övünürler, burada ise yalan ウ￶ケャ・、ゥョ@
emin ッャオョ、@ zaman 。ャョイ@ ォコァョ@ demir 「。ウャᆳ
yor. Bu kanun bizde オケァエ。ョイウ@ ne kadar güzel yü-
zün 「ッコオャ、L@ ne kadar kibar ウョヲ。@ mensup ォゥャ・ᆳ
rin ォ。ャイョ@ kadar inen perukalarla 、ッャ。ュ@ mec·
bur ォ。ャ、イ@ görülür. Size böyle pek çok kanundan
「。ィウ・、イュ@ ama, ebeyi ￧。イョ@ gerekiyor.
Lady Mar'a

Beyotlu 10 Mart 1718

Sdvgili ォ。イ、・ゥュL@ ben de sizin gibi bir kaç ay sus-


maya mecbur ォ。ャ、ュL@ fakat bundan çok üzgünüm.
Mektupl;m nereye ァ￶ョ、・イ」ゥュ@ bilemiyordum. Dün-
ケ。Gョ@ hangi ォ￶・ウゥョ、コ_@ Nisan'da ァ￶ョ、・イゥ@
mektupta ョァゥャエ・イG、@ hareket etmek üzere ッャ、オョᆳ
I"U, nerede ッエオイ。」ョコ@ ve adresinizin ne ッャ。」ョ@ da-
ila sonra 「ゥャ、イ・」ョコ@ ケ。コッイ、オョN@ ゥュ、ケ・@ kadar
hiç bir haber 。ャュ、N@ y。ャョコ@ Londra'ya 、￶ョᆳ
zü gazeteden ￶イ・ョ、ゥュN@ Hiç mektup yazmak isteme-
、ゥュ@ zannetmiyesiniz diye, hepsi kaybolsa bile on ta-
ne mektup yazabilirim;-· Fakat bunlardan hiç biri de
elinize geçmeyecek olursa çok üzülürüm. Gerçi yolcu-
ゥオォャ。イュョ@ yorgunluk ve bitkinliklerine sizi ortak et-
meniekle beraber, ・ャョ」イゥ@ ortak etmeyi ゥウエ・、ュ@
ispat etmek için ュ・ォエオーャ。イョ@ ォッーケ。ャイョ@ ウ。ォャケᆳ
」。イエN@

Önce bir ケ・ョゥコ@ dünyaya ァ・ャ、ゥ@ için sizi tebrik


ederim. kコュ@ dünyaya geleli 「・@ hafta oldu. Burada
、ッオュ@ yapmak ョァゥャエ・イG、ォ@ gibi zor 、・ゥャ@ ama bun-
dan zevk 、オケュ@ söyliyemem. Türkiye'de pek faz-
110

la görülen nezle ile ョァゥャエ・イG、ォ@ vücut コ。ケヲャ@ ara-


ウョ、。ォゥ@ fark, burada 、ッオュ@ yapmakla ョァゥャエ・イG、@ do-
オュ@ yapmak 。イウョ、ォゥ@ fark ile 。ケョN@ Buradaki ka-
、ョャ。イ@ hiç biri 、ッオュ。ョ@ sonra, evde bir ay bile otur-
muyor. Ben de lüzumsuz adetlere esir ッャュ。ケ@ sevme-
、ゥュ@ için üç hafta sonra ziyaretiere 「。ャ、ュN@ a。@
ケオォ。イ@ dört gün önce de b・ケッャオ@ ile ウエ。ョ「オャ@ 。イウョᆳ
daki denizden geçtim. Bu ziyaret ウイ。ョ、@ son derece
ュ・イ。ォャ@ ・ケャイ@ ￶イ・ョ、ゥュN@ Merhum Sultan mオウエ。ヲGョ@
(1) ォコ。イ、・ゥ@ Hafize sオャエ。ョG@ ziyarete gittim. Mustafa
ゥュ、ォ@ ー。、ゥィ@ エ。イヲョ、@ tahttan ゥョ、イャュ@ ve ze-
ィゥイャ・ョュエN@ Sultan ・ゥョ@ ölümünden sonra saraydan
、。イ@ ￧ォュ。@ ve kendisine b。「ャゥ@ ・イォ。ョ@ 。イウョᆳ
dan bir koca seçmek emrini 。ャュN@ Bu emir onun hiç
ィッオョ。@ ァゥエュ・N@ Sultan denilen bu ィ。ョュャイ@ evlen-
mek hususundaki ウ・イ「エャゥ@ kendilerine hakaret ka-
bul ederler. Hafize Sultan ー。、ゥィョ@ 。ケョ@ kapanarak
ォ。イ、・ゥョ@ ォ。ョウ@ bu kadar hakaret etmektense, öl-
dürmeyi tercih etmesini ウ￶ケャ・ュゥN@ Kendisinin oウュ。ョャ@
ィ。ョ・、@ 「・@ ・ィコ。、@ ケ・エゥイ、ョ@ 。ョャエュN@ Bu ・ィᆳ
zadeler ケ。ュッイャ@ ancak hayatta bir ォコ@ var. Bütün
bu sözler hiçbir ゥ・@ ケ。イュL@ nihayet kendisine bir
koca seçmeye mecbur ・、ゥャュN@ O da bir zamanlar Reis-
ül Küttap olan ケ。@ seksen'i geçkin Bekir Efendi'yi (2)
ウ・￧ュゥN@ Bu seçimin sebebi ise ikinci bir ォッ」。ョ@ ケセエ。ᆳ
ョ。@ ァゥイュ・ケ」ョ@ dair ・ゥョ@ カ・イ、ゥ@ söz ve tab'adan
birini koca olarak seçmekle iftihar etmek mecburiye-
tinde 「オャョュ。ウL@ henüz on ケ。ョ、@ iken kendisini pa-
、ゥ。ィ@ takdim ・エュゥ@ ッャュ。ウ@ 、ッャ。ケウゥ・@ ォイ。ョ@ borcu-

( 1) ォゥョ」@ Sultan Mustafa


(2) Reisülküttab Ebubekir Efendi (Ö. 1723)
lll

nu ödemek ゥウエ・ケ@ ゥュN@ Hafize Sultan, ッョ「・@ senedir


sarayda oturuyor ve kimsenin ziyaretini kabul etmi-
ケッイュオN@ hイゥウエケ。ョャ、@ bilhassa yirmibir ケ。ョ、@ dul
kalanlarda pek az rastlanan bir 「。ャォ@ ve matem
içinde. Rafize Sultan henüz ッエオコ。ャ@ ケ。ョ、N@ Onu mu-
hafaza için görevli hiçbir ォ。、ョ@ yok. kッ」。ウ@ kendisi-
ne bir sultan gibi 「。ャ@ ve dairesinde olanlar ィ。ォョᆳ
da malumat almaya ィ。ォ@ yok.
Ziyaretine ァゥエュ@ zaman beni 。ャ、ォイ@ oda-
da, boylun boyunca, zemini ァュ@ rengi kadife kap-
ャL@ ォ・ョ。イャ@ 。￧ォ@ mavi, beyaz mermer sütuntarla süs-
ャ・ョュゥL@ üzerinde 。ケョ@ ォオュ。エョ@ ケ。ウエォャイ@ olan bir
minder カ。イ、N@ sオャエ。ョ@ beklerken ッエオイュ。ョ@ rica ettiler.
Ben ￧ォョ」。@ イウ 。ケ@ kalkmamak için bu ・ォゥャ、@
ォ。イャュケ@ uygun 「オャュN@ aケ。@ ォ。ャエュ@ zaman
beni 「。ケャ@ ウ・hGャュ。、N@ Kendisine daima 、ョケ。@ en
güzel ォ。、ョャイ@ takdim edilen bir ー。、ゥィ@ büyüleyen
böyle bir ォ。、ョ@ büyük bir zevkle seyrettim. Edir-
ne'de ァ￶イ、ュ@ dilher Fatma kadar olmamakla
beraber, vaktiyle güzel ォ。、ョュN@ Elbisesi son derece
ォケュ・エャゥ、N@ Size anlatmadan ケ。ーュ」N@ aイォ。ウョᆳ
da dolama ismi verilen bir gömlek カ。イ、N@ Kaftanlada
giimleklerin ヲ。イォL@ gömleklerin ォッャ。イョ@ daha uzun
ve ケオォ。イ@ ウカ。ョュ@ ッャュ。ウョ、N@ kイュコ@ renkli, yuka-
イ、。ョ@ 。ケL@ ケ。ォウョ、@ ・エゥョ@ kadar buradaki ka-
、ョャ。イ@ elbiselerindeki 、ュ・ャイ@ kadar elmaslarla
ウャ・ョュゥエN@ Lord Montagu'nun ・ャュ。ウ@ kadar 、・ゥャ@ ama
yine de nohut 「ケォャョ、・@ var. Bu 、ュ・ャイゥョ@ üze-
rine, 。ケョ@ bir prensin 、ッオュ@ ケャ、￶ョュ・@ giyilen el-
biselere konulan 。ャエョ@ süslere benzeyen, iri elmas süs-
ler ウ。イォケッ、オ@ .. g￶ュャ・ゥ@ ise ウ。ーャイ@ iri elmaslarla süs-
112

lü daha küçük iki ゥョ・@ ile kemere エオイャュN@ ￧ᄋ@


ァ￶ュャ・ゥョ@ baktava biçimi iki büyük elmas 、ュ・@ ile
ゥャォ・ュN@ g・ョゥ@ kemeri tamamen elmas ゥャN@ Gerdamn-
daki üç dizi mücevher dizlerine kadar iniyordu. Biri
iri inciler 。イウョ@ konulan, Hint ケオュイエ。ウ@ 「ケォャョᆳ
de zümrüt, 、ゥ・イ@ ise her biri ufak .para 「ケオォャョセ@
de gayet koyu ケ・ゥャ@ üç veya 。ャエ@ 。ャエョ@ ォ。ャョ、@ züm-
rütlerden meydana geliyordu. Üçüncüsü ise yuvarlak
zümrütlerden meydana ァ・ャュゥエN@ Küpelerin ー。イャエウ@ di-
・イャゥョ@ hepsini gölgede 「イ。ォケッ、オN@ Armut ・ォャゥョᆳ
deki küpeler, ヲョ、ォ@ 「ケォャョ、・ゥ@ iki elmastan ya-
ーャュエN@ t。イーオョ@ ・エイ。ヲョ、ォゥ@ dört dizi inci ise gör-
düklerimin en güzelleriydi. Her birindeki inci ウ。ケ@
d・ウ@ de Malbroug'nun ァ・イ、。ョャ@ gibi dört tane ya-
ーャ。」ォ@ kadar çoktu. Bu diziler etraq 20 elmasla süslü
iri bir yakutla エオイャュN@ Bilezikleri de ・ャュ。ウエN@
Saçlan エ。ュセョ@ zümrüt ve elmas ゥョ・ャイ@ süslen-
ュゥエN@ p。イュョ@ エ。ォ@ ケコョ@ 「ケォャョ、・L@ Mös-
yö Pitt'inkiler hariç, hiç görmedim. bオョャ。イ@ ォケュ・ᆳ
tini ancak kuyumcular takdir ederler. t。ャイョ@ ョァゥャᆳ
tere'deki ヲゥケ。エョ@ göre, sオャエ。ョ@ üzerindekiler yüzbin
ョァゥャコ@ ャゥイ。ウ@ 、・イゥョN@ Avrupa'daki kraliçeler içinde
bu mücevherlerin ケ。イウョ@ dahi sahip ッャ。ョ@ yoktur.
Her ne kadar lmparatoriçenin mücevherleri de zarif
ise de sオャエ。ョォゥ・イ@ ケ。ョ、@ pek basit ォ。ャイN@ Sultan be-
ni 。ォュ@ ケ・ュゥョ@ 。ャォッケ、オN@ Birer birer, elli tabakla
et ケ・ュゥ@ ァ・ャゥイュ@ onlarda. Bu beni çok ウォエN@ Fakat sof-
ra エ。ォュ@ sオャエ。ョ@ ァ￶ウエ・イゥョ@ aksettiriyordu. aャエョ、。@
「￧。ォャョ@ saplan elmasla ォ。ャーN@ Sofra örtüsü ve ー・ォゥᆳ
rin hali bana çok dokundu. Bunlar ipek ve ウイュ。、ョ@
ゥャ・ョュ@ tabii çiçeklerle süslü bir bezdendi. Bu mem-
113

lekette ゥャ・ョイ@ en güzeli idi. Çok ゥエョ。ャ@ kullan-


、ュL@ ama yemek bitmeden hepsi kirlendi. Yemekten
sonra her zamanki gibi ォ。ーャイ@ カ・@ エ。「ォャイ@ kabart-
ma 。ャエョ、@ \:ini kaseler içinde ・イ「エ@ ゥォイ。ョ@ edildi.
Daha sonra 。ャエョ@ ャ・ョイL@ yemekte ォオャ。ョ、ュゥz@ pe-
çetelerin 。ケョウ、@ ve su getirildi. Ellerimi ケォ。ー@
ウゥャ、ョ@ ama 、ッイオウ@ bu havlulara ォケ。ョ、N@ Sonra
。ャエョ@ エ。「ォャ@ çini fincanlar içinde kahve getirdiler.
Sultan son derece ョ・GャゥL@ büyük bir nezaketle gö-
イエN@ Kendisinden saray ィ。ォョ、@ bilgi edinmek için
ヲイウ。エョ@ istifade ettim. Ötedenberi ー。、ゥィョ@ hangi ォᆳ
コ@ isterse ona bir mendil 。エ@ ィ。ォョ、ゥ@ ヲゥォイョコ@
katiyyen 、ッイオ@ ッャュ。、ョ@ söyledi. p。、ゥィ@ ゥウエ・、@ ォᆳ
コ@ ォコャ。イウ@ ile ￧。イエュN@ dゥ・イ@ sultanlar derhal
itaat edip o ォコ@ ケォ。イL@ giydirir, カ」オ、キ。@ kokular sü-
イ・ャョゥN@ p。、ゥィ@ önce ォコョ@ ッ、。ウョ@ güzel hediyeler
gönderir, sonra da kendisi ァゥイ・ュN@ y。エョ@ ucuna ka-
dar ォコョ@ sürünerek ァ・ャ、ゥ@ ケ。ャョゥN@

Rafize Sultan bana kesinlikle ー。、ゥィョ@ ilk ィ。ョᆳ


ュョ@ 、ゥ・イャョ@ üstün エオョ@ söyledi. Öyle, yol-
」オャ。イョ@ söyledikleri gibi, büyük erkek ・カャ。、ョ@ annesi-
ne önem verilir sözü ケ。ョャュN@ p。、ゥィ@ ekseriya bü-
tün hasekileriyle ・ャョゥイュN@ Bu hasekiler ー。、ゥィョ@
・エイ。ヲョ、@ bir daire meydana ァ・エゥイャュN@ Rafize Sul-
エセュョ@ 、・ゥョ@ göre ー。、ゥィ@ içlerinden birine fazla
iltifatta bulunursa 、ゥ・イャ@ ォウ。ョイャN@ Bu hal bü-
tün saraylarda カ。イ、N@ Oralarda da hükümdann gözü-
nün içine bakarlar, gülümsemesini bekleyip bu te-
bessüme nail olanlan da ォウ。ョイャエN@

F: 8
114

Hafizc Sultan, Sultan Mustafa'dan büyük bir zevk-


le ve gözleri dolarak bahsediyordu:
«Bundan önceki saadetim bana rüya gibi geliyor.
ョウ。ャイ@ en 「ケ@ ve en sevimiisi エ。イヲョ、@ se-
カゥャ、ュ@ için iftihar ediyorum. Onunla bütün seferle-
re ゥエイ。ォ@ edcrdim. Beni herkesten üstün エオ。イ、N@ kᆳ
コュ@ sevmescydim onun 。イォウョ、@ ケ。ュォ@ istemez-
、ュN@ Beni bu 。イャ・@ sevgisi olümden döndürdü. Sulta-
ョ@ ölümünden sonra bir sene ウッォ。@ ￧ォュ。、N@ Za-
man kederimi bir parça hafiflctti. Fakat yine de haf-
エ。ョ@ bir kaç günü onun için göz ケ。@ dökerim» dedi.
Bu sözlerde riya yoktu. Üzüntüsü yüzünden belli
oluyordu. Nezaketcn ョ・Gャゥ@ görünmeye ￧。ャケッイ、オN@
Bahçede ァ・コゥイュ@ ゥウエ・、@ zaman earlyeler he-
men bir ォ。オュ@ ォ。ーャ@ ォケュ・エャゥ@ bir kürk getirdiler.
Bahçeye birlikte ￧ォエN@ Havuzlardan 「。ォ@ önemli bir
・ケ@ yoktu. Daha sonra dairelerine geçtik. sオャエ。ョ@ bü-
tün tuvalet エ。ォュ@ yatak ッ、。ウョ@ bulunuyordu. On-
lar da inci çerçeveli iki aynadan ibaretti. Gece tarpu-
. オ@ elmas ゥョ・ャイ@ ウャ・ョュゥL@ ケ。ョ、@ da en az bin
Alman ekü'sü, yani ikiyüz ョァゥャコ@ ャゥイ。ウ@ ォケュ・エゥョ、@ ga-
yet nefis bir kakum gömlek カ。イ、N@ Bu ォケュ・エャゥ@ elbi-
seler ァ・ャゥ@ güzel minderin üstüne 。エャュL@ gibi görün-
mesine イ。ュ・ョ@ bilhassa böyle ォッョャュオエ@ zannede-
rim. Sultandan gitmek üzere izin ゥウエ・、ュ@ zaman,
ウ。、イコュョ@ ・ゥョ@ evinde ッャ、オ@ gibi burada da eli-
me gül suyu serpip gayet güzel ゥャ・ョュ@ bir çevre ver-
diler. Otuza ケ。ォョ@ cariye カ。イ、N@ ￧ャ・イゥョ、@ on tanesi
seçme idi. bオョャ。イ@ en 「ケ@ yedi ケ。ョ、@ idi. Bu
küçük ォコ@ çocuklann hepsi de çok güzel ァゥケョュャ・イM
115

di. sオャエ。ョ@ ・ャョ、ゥイ@ 「オョャ。イ、@ herhalde. Kendisi-


ne oldukça ー。ィャケ@ mal oluyorlar. Bu ケ。エ@ bir ォコ@
yüz ョァゥャコ@ ャゥイ。ウョ、@ 。ケ@ alamaz. kカイ」ォ@ saçla-
イョ@ hep çiçekten ケ。ーャュ@ çelenklerle ウャ・ュゥイ、N@
Bunlar ッョャ。イ@ 「。ャォョN@ sイュ。ャ@ ォオュ。エョ@ elbiseler
ァゥケュャ・イN@ Diz çökerek sultana kahve ikram ediyorlar,
elini ケォ。ュᄋウ@ için su getiriyorlar. y。ャ@ cariyelerin
「。ャ」@ görevleri 。イウョ、@ bu küçük ォコャ。イョ@ ケ・エゥイャᆳ
mesi ve ョ。ォ@ ￶イ・ョュウゥ@ var. h。ョュゥ@ öz evlat-
ャ。イ@ gibi büyük bir titizlikle hizmet etmeleri gereki-
yor. Bu uzun hikayeyi zevk için ケ。コ、ュ@ zannedersiniz
ama ゥョ。@ ki, hepsi ィ。ォゥエイN@ Hiç bir seyyah size
bu konuda bilgi カ・イュゥエN@ y。ャョコ@ オ@ ォ。、イ@ var ki,
benim 、ゥ・イ@ seyyahlardan ヲ。イォュ@ buradaki mevkiim-
dir. aケイ」。L@ bir memleketin adetleri yirmi senede de-
ゥイN@ gゥイ、ュ@ bir harem dairesinde ォャ@ yerin 、ッᆳ
イ。ュウ@ エーォ@ Türkiye'den ョァゥャエ・イGケ@ getirilen çekme-
eelerin stilinde sedef ve ￧・ゥエャ@ renkte ヲゥャ、@ ve zeytin
。」ョ、@ ォ。ュャケ、N@ Duvarlar çinilerle ォ。ーャョュL@
tavanlar ケ。ャ、コL@ 、￶・ュ@ エ。ィャョ@ üzerinde büyük
イ。ョ@ ィ。ャイ@ var. Kendisiyle Edirne'de エ。ョュ@ sev-
gili dostum güzel f。エュGョ@ dairesi de böyleydi. Dün
yine onu ziyarete gittim. Eskisinden daha güzel bul-
dum. Oda ォ。ーウョ@ kadar gelip beni ォ。イャ、N@ Gayet
ince bir tarzda elini uzatarak kendisini melekler ka-
dar ァコ・ャエゥイョ@ bir gülümseme ile ᆱhイゥウエケ。ョ@ ォ。、ョᆳ
ャ。イョ@ カ・ヲ。ウコ@ ッャ、オョ@ söylerler. Bana Edirne'de bü-
yük bir ケ。ォョャ@ gösterdiniz, sizi ァ￶イ・ュゥケ」@ sa-
ョケッイ、オュN@ ゥュ、@ 。ョャ、ュ@ ki benden ィッャ。ョ、コN@ Ka-
、ョャ。イュコ@ sizin için söylediklerimi . 、オケウ。ョコ@ sevgi-
nize ャ。ケォ@ ッャ、オュ。@ ゥョ。イウコᄏ@ dedi.
116

Beni minderin ォ￶・ウゥョ@ oturttu, bütün ￶ャ・、ョ@


sonra sohbet ettik, bundan son derece memnun kal-
、ュN@ Rafize Sultan 、ゥ・イ@ Türk ォ。、ョャ@ gibi tabiat
olarak nazik, fakat エ。カイャ@ ケ。ーュ」ォャL@ dünyadan uzak
ケ。、ョ@ belli ediyor. Fatma'da aksine bir saray ne-
zaketi mevcut. dオイ@ kalbe hürmet ve sevgi veriyor.
Türkçe'yi 。ョャ、ュ@ için onun 、ョ」・ウゥ@ çözebiliyo-
rum. gコ・ャゥ@ ile 、ョ」・@ エ。イコ@ 。ケョN@ Fatma kendi
memleketinin adetlerini 「・ョゥケッイL@ ama 「。ォャイョᆳ
kini de ￶イ・ョュォ@ istiyor. Bu mevzuda basit 、ョ」・ᆳ
merin taraf エオォャ。イョ@ söylüyor. f。エュGケ@ hiç gör-
ュ・ゥ@ olan, benimle beraber ッャュ。ウケ、@ hiçbir zaman
- da ァ￶イ・ュゥケセョ@ bilen bir Rum ォ。、ョL@ onun güzel-
ャゥョ・@ ve hareketlerindeki ゥョ」・ャ@ 「。ケャ、L@ hayretinden
hiçbir ・ケ@ söyleyemedi. エ。ャケョG」@ olarak «Bu Türk
olamaz, mutlaj:a hイゥウエケ。ョ、ッ@ dedi. Fatma, ォ。、ョ@
kendisinden 「。ィウ・エゥョ@ 。ョャ、@ カセ@ ne 、・ゥョ@ sordu.
Bizim ウ。イケャョュコ、ォゥ@ güzel ォ。、ョャイ@ birine
Türk'e benziyorsun 、・ョゥャ@ zaman ォコ。」ョ@ 、ョ・ᆳ
rek, kendisine 「ゥイ・ケ@ söylemedim. Fakat Rum ォ。、ョ@
söyledi. Fatma ィ。ョュ@ hiç ォコュ。、ョL@ gülerek «Bunu
ilk defa siz söylemiyorsunuz. Annem pッャョケ。G@ idi.
Kamniçe ウ。カョ、@ esir ・、ゥャュN@ Babam bana gülerek,
annen bir hイゥウエケ。ョ@ genci buldu herhalde, çünki sen
hiç Türk'e benzemiyorsun derdi» dedi. dゥ・イ@ Türk.
güzelleri de size benziyorsa erkeklerin rahat 「イ。ォュᆳ
ャ。イ@ -için hepsini saklamak gerekir dedim ve devam
ederek «Madam yüzünüz o kadar güzel ki, Londra'da,
Paris'te ne yaygaralar ォッス。イ^@ dedim. Fatma zarif bir
eda ile « Sözünüze ゥョ。ュケッイオL@ zira memleketinizde
güzellik o kadar takdir görseydi sizi oradan 。ケイュコM
117

A。イ、ᄏ@ dedi. Aziz ォ。イ、・ゥュL@ bu sözleri övünmek ￧ョ@


ケ。コッイオュ@ zannedersiniz ve ウ。ョイュ@ gülersihiz. Bun-
ャ。イ@ f。エュGョ@ コ・ォ。ウョ@ belirtmek için ケ。コッイオュN@ Evi-
nin ・ケ。ウ@ gayet zevkli ve zarif. kャォ@ odalarda ウイュ。@
ッケ。ャ@ kadife, yazhklartla ise yine ウイュ。@ ゥャ・ュ@ Hint
ォオュ。@ 、￶・ャゥN@ Burada kibar ォ。、ョゥ@ evleri, Hollan-
da'dakiler gibi temiz. f。エゥィGョ@ evi ウエ。ョ「オャG@ en
yüksek yerinde, pencerelerden deniz, Adalar ve Anado-
lu ケ。ォウョ、ゥ@ 、。ャイ@ görülüyor.
Mektubumu farketmeden o kadar オコ。エュ@ ki uta.-
ョケッイL@ masal 。ョャエュ@ olmaktan çekiniyorum/ Genel-
likle· çok bilgisi ッャ。ョイ@ can ウォエャ。ョ@ 、ッイオL@ ama
vine de fazla mal göz ￧ォ。イュコ@ derler. Hürmetlerimle ..
'I..ady ... :........ 'ye

Beyotlu, 16 Mart 1718

Sevgili Lady, nihayet bana, arzunuza göre yerine


ァ・エゥイ「ャ」ュ@ bir ウゥー。イエ・@ 「オャョ、コ@ için gurur-
ャ。ョケッイオュN@ aウャョ、。@ bu pek kolay 、・セゥャN@ Buradaki ecne-
biler içinde en faal olan ben ッャュ。ウケ、@ size ￧・ゥエャ@
mazeretler söylerdim. Nitekim bir Rum cariye istedi-
ゥョコ@ zaman böyle ッャュオエN@ Fakat memnun ッャ。」ォウᆳ
ョコN@ Türkçe bir muhabbetname elde ettim, bir kutunun
içine koyup Simirniyot gemisinin ォ。ーエョ@ verdim,
mektubumla beraber size verecek. Mektupta da mu-
habbetnamenin tercümesini ケ。コ、ュN@ Çantadan önce
ufak bir pearl ￧ォ。イ」ウョコL@ - buna Türkçe inci di-
yorlar - オ@ anlamda:

ョ」ゥ@ Sensin güzellerio genci.


Karanfil Karanfilsin ォ。イョ@ yok,
Konca gülsün エュ。イョ@ yok,
Ben seni çoktan severim,
Senin benden haberin yok.
Pul d・@ dime dennan bul.
k。エ@ b。ケャョ@ saat saat.
Armut Ver bize bir umut.
120

Sabun- Derdinden oldum zebun.


Kömür Ben öleyim, size ömür.
Gül Ben 。ャョュL@ sen gül.
h。ウイ@ oャ。ケュ@ sana esir.
Çuha Üstüne bulunmaz baba.
ᄋt。イ￧ョ@ Sen gel, ben çekeyim senin ィ。イ」ョN@

ᅦイ。@ aォョャ。@ oldum ￧イ。N@


S イュ。@ Gözünü benden 。ケイュN@
Saç b。ュウョ@ taç.
Üzüm .Benim iki gözüm.
Tel Ölüyorum tez gel.
Biber Bize yok mu bir haber.

· g￶イ、ョコ@ gibi, bu muhabbetname bir ゥイL@ fakat


bizdeki bu tarz ゥイャ・ョ@ en güzeli. Türkçed'e bu ￧・ゥエ@
ュウイ。ャ、ョ@ bir milyondan fazla var. Türklerde renk,
çiçek, ot, mevya, エ。L@ tüy hemen hepsinin bir ュ。ョウ@
ve özel bir ュ。ウイ@ カ。イ、N@ エ・@ böylece mürekkep kul-
lanmadan küfür, azar, sevgi, dostluk, hatta havadisle
dolu mektuplar. gönderebiliyorlar.
Zanederim benim allame ッャ、オュ@ ウ。ョケッイオコN@
Fakat ゥョ。@ sevgili Milady ben, kendi memleketinde
fesatlar 、￶ョ@ halde, uzak ülkeleri fetihle オイ。ョ@
ィイウャ@ kumandanlar gibiyim. ョァゥャコ」・ケ@ オョエ。」ュᆳ
dan korkuyoru!U. Bir sene önceki kadar rahat yaza-
ュケッイオL@ 「。コ@ deyimler ォッャ。ケ@ 。ォャュ@ gelmiyor.
Kendi dilimi ￶イ・ョュォ@ için 、ゥ・イャョ@ 「イ。ォ」ュN@
ᄋオイ。ウ@ muhakkak ki, ゥョウ。@ dirayeti kuvvet ve kud-
reti derecesinde ウョイャ。ュエN@ h。ヲコ@ ancak belirli
121

・ケャイゥ@ ウ。ォャケッイN@ Bir ォゥョ@ on ォゥケ@ birden dövmesi


veya bir hükümdann on ォイ。ャ@ birden mükemmelen
idare etmesi mümkün ッャュ。、@ gibi, on ￧・ゥエL@ dili 。ケョ@
mükemmelikte ￶イ・ョュォ@ de ゥュォ。ョウコN@
Sonunda hiçbir dili ￶イ・ョュゥケ」N@ Bulundu·
オュ@ yer Babil kulesine benziyor. b・ケッャオGョ、。@ Türk·
çe, Rumca, Yahudice, Ermenice, Arapça, Acemce, Rus-
ça, ウャ。カ」L@ Ulahça, Almanca, Felemenkçe, fイ。ョウコ」L@
ョァゥャコ」・Mエ。ケ@ ve Macarca ォッョオャケイN@ Bu da be-
ni bir hayli ウォケッイN@ Subaylar Arap, oda hizmeti yapan
ォコャ。イ@ Rus, オ。ォャイュ@ ョァゥャコL@ fイ。ョウコL@ Alman, ￧ッ」オᆳ
mun süt ninesi Ermeni, ケ。イュ@ düzine de Rum hiz-
metçim var. Yemek müdürü エ。ャケョL@ Yeniçeriler Türk.
a、。ュャョ@ 。イウョ、L@ 、・カ。ュャ@ olarak kulaklanma ge-
len sesler garip bir tesir ケ。イエッN@ Okuma yazma bil-
medikleri halde, bu ￧・ゥエャ@ dilleri ￶イ・ョゥNケッャ。@ Bura-
daki ォ。、ョL@ erkek hatta çocuklar 。イウョ、@ 。ケョ@ keli-
meyi 「・L@ 。ャエ@ lehçe ile ·söylemeyicek ッャ。ョ@ rast-
lanmaz. Üç dört ケ。ョ、@ çocuklardan bile エ。ャケョ」L@
fイ。ョウコ」L@ Rumca, Türkçe ve Rusça ォッョオ。ャイ@ var.
Sütnineler ekseriya Moskof ッャ、オ@ için rオウ￧。ケ@ ￶イ・ᆳ
tiyorlar. Bütün bunlara ゥョ。ュコウL@ ama hakikat.
Memlekette en fazla dikkati çeken ・ケ@ de bence bu-
dur. fイ。ョウコ」@ ve エ。ャケョG」@ ケ。イュ@ yamalak ォッョオー@
ta kendilerini dahi zanneden ョァゥャコ@ ォ。、ョャ@ bunla-
イ@ görürlerse kahrolurlar.
Bence ョァゥャコ」・@ bütün dillerden üstün ッャ、オ@ için,
gitgide オョエュ。@ üzülüyorum. Size üzülerek 。ォャュᆳ
da kalan kelimelerin günden güne 。コャ、ョL@ hatta
mektup yazarken bile uygun kelime bulmakta güçlük
￧・ォエゥョ@ ウ￶ケャ・「ゥイュセ@ Sözü birden bire kesrnek zo-
runda ッャ、オュN@ için özür dilerim.
Lady Brlstol'e

10 Nl8an 1718

Sevgili 4dy, nihayet sizden bir haber alabildim.


Bana mutlaka mektup ケ。コュ@ ッャ、オセョコ@ biliyordum
ama 。ャュ、@ için üzülÜyorduin. Son mektupta da
ケ。コ、ュ@ gibi halen ウエ。ョ「オャG、ケュN@ Size bu ・ィイゥ@ ァ・ョゥ@
olarak aniatmarn gerekir. Bugüne kadar ウエ。ョ「オャG、@
bahseden seyyahlar ya ケ。ョャ@ ウ￶ケャ・ュゥイ@ veya taraf
エオュャ。イN@ Bir ￧ッォャ。ョ@ ウエ。ョ「オャG@ görmeden "Bey-
ッャオGョ、。@ vakit geçirdiklerinden eminim. Yine de ts-
tanbul'u tasvir etmekten çekinmiyorlar. hイゥウエケ。ョャᆳ
イョ@ ッエオイ、@ Galata, b・ケッャオ@ ve Tophane mahalleleri
güzel bir ・ィゥイ@ エ・ォゥャ@ ediyorlar. bオョャ。イ@ ウエ。ョ「オャ@ ile
bir deniz 。ケイッN@ Deniz Taymis'in en ァ・ョゥ@ yerinin
ケ。ョウ@ ァ・ョゥャ、N@ Fakat bir taraftan hイゥウエケ。ョャ@
alelade levendlerin bakaretiyle ォ。イャュ@ istemezler,
ki bunlar bizim .ォ。ケ￧ャイ、ョ@ daha kaba ・ケャイL@ 、ゥ・イ@
taraftan da ォ。、ョャイ@ yüzlerini örtmeden ウッォ。@ ￧ォ。ᆳ
ュケッイャ。@ ve bu örtüyü de hiç sevmiyorlar.
X・ケセャオGョ、。ォゥ@ ォ。、ョゥ@ yüzlerine koyduktan ör-
tüter ö kadar güzel ki, bu örtillerin ウエ。ョ「オャG、@ kulla-
ャィュ。ウ@ yasak. エ・@ herkesin ウエ。ョ「オャG@ görmemesine
124

bunlar sebep oluyor. Öyle ウ。ョケッイオュ@ ki, fイ。ョウコ@ sefi-


resi de ウエ。ョ「オャG@ görmeden memleketine dönecek.
Benim ウエ。ョ「オャG@ ョ。ウャ@ ウォ@ ウォ@ 、ッャ。エョ@ merak eder-
siniz. Türk ォ。、ョャ@ örtüsünü seviyorum, sevme-
sem de en büyük arzumu tatmin etmek için buna kat-
ャ。ョケッイオュN@ aケイ」。@ ウエ。ョ「オャG@ gitmek için geçilen deniz,
Chelsea'ye gitmek için geçilen Thames'e benzemiyor.
bッ。コ@ içinden inerken yirmi mil kadar オコ。ォャ@ 「。ォ@
çok güzel, çok ·renkli. Dünya'da bir ・ゥ@ daha yoktur.
Meyve 。￧ャイケ@ dolu Anadolu ウ。ャゥ@ bir köy man-
コ。イウ@ arzediyor. Rumeli sahilinde de yedi tepe üze-
rinde ウエ。ョ「オャ@ görülüyor. ウエ。ョ「オャ@ çok büyük ・ィゥイN@
kオイャ、@ yer düzgün ッャュ。、@ için, ッャ、オョ。@ da-
ha büyük görünüyor. Burada birbirine güzel bir ・ォゥャᆳ
de ォ。イュ@ bahçeler, çamlar, serviler, saraylar, ca-
miler, カ・ャィ。ウ@ エーォ@ bir büfeye düzgün bir ・ャ、@ yer-
ャ・エゥイョ@ ￧・ゥエャ@ tabak, 。ュ、ョ@ ve ￧・ゥエャ@ ・ケ。ャイョ@ gö-
イョ@ gibi. Bu benzetme tuhaf ama 、ッイオN@ Sara-
ケ@ ァ￶イ・「ゥャ」ュ@ kadar gördüm. Denize 、ッイオ@ uzan-
ュ@ bir arazi üzerinde ・ォャゥ@ gayrimuntazam, fakat çok
ァ・ョゥN@ Bahçeleri gayet yüksek servilerle 、ッャセ@ ve gayet
büyük. エ・@ görebildiklerim. Üzerinde ufak kuleler ve
piramitler yükselen binalar beyaz エ。ョ@ ve oldukça
güzel bir tesir 「イ。ォケッN@ hイゥウエケ。ョャォ@ Meminde bu sa-
Nイ。ケョ@ ケ。イウ@ 「ケォャョ、・@ bir ウ。イケ@ olan kral yok-
tur. s。イケョ@ 。￧ャ、@ süslü エ。@ galerilerle ￧・カイゥャュ@
。ャエ@ büyük avlusu var. Bunlardan birincisi bekçiler,
ikincisi köleler, üçüncüsü 。￧ャイL@ dördüncüsü seyis-
ler, 「・ゥョ」ウ@ divan, 。ャエョ」ウ@ huzura kabul edilecekler
için. s。イケョ@ ォ。、ョャイ@ ォウュョ、。@ ise bir bu kadar da-
ha avlu var. Harem 。ャイL@ subaylar ve 。￧ャイョ@ dai-
125

reteri 。ケイN@ Ayasofya saraydan sonra ゥサョ」@ derecede


ュ・ィオイN@ Fakat bir hイゥウエケ。ョ@ 「オイ。ケ@ görmekte güçlük
çeker. Kaymakam'a üç defa müracaat ederek izin is-
tedim. O da ulema efendileri エッーャ。ュL@ ゥウエ・ュョ@ kabul
edilip ・、ゥャュケ」@ hususunu müftü'den ウッイュオN@ Bu
onlar için o kadar önemli bir ・ケ@ haline ァ・ャュゥ@ ki, üç
gün エ。イュ@ ケ。ーャュ@ ve nihayet israrlanma nza gös-
エ・イゥャュN@ dゥ・イ@ camilere hイゥウエケ。ョャ@ hiçbir zorlukla
ォ。イャュ、ョ@ girdikleri halde Türkler bu cami için
neden bu kadar ・ョ、ゥャケッイ。L@ 。ョャュケッイオN@ bオイ。ウ@
daha önce kilise iken cami baline ￧・カイゥャ、@ halde, mo-
zaik halinde olan ve 。イエォ@ enkaz halini 。ャュ@ bulunan
azizierin tasvirlerine dua edilirse camün ォオエウ。ャ@
borulur diye 、ョケッイャ。@ herhalde. Türklerin ウエ。ョᆳ
bul'da bulduklan bütün tasvirleri yok ettikleri yolun-
daki sözler tamamen yalan. Bu camiin yüzonüç ayak
￧。ーョ、@ olan kubbesi fevkalade büyüklükte mermer
direkiere dayanan kemerler üzerine ゥョ。@ M・、ゥャュN@ t。ᆳ
ャ。イ@ ve 、￶・ュャイゥ@ hep mermer. ᅦ・ゥエャ@ renkte mer-
mer direklere. dayanan iki dehliz var. Kubbe, mozaik-
ten, fakat ォウュセョ@ hamb ッャュオN@ Bu mozaikten getirip
gösterdikleri parçalar, cam gibi veya avantorln ケ。ーᆳ
lan bir terkip gibi görünüyor. ュー。イエッ@ Konstantin'in
ュ・コ。イョ@ da gördüm. Türkler buna çok hürmet ・、ゥセ@
yorlar.
Ayasofya gibi ュ・ィオイ@ bir 「ゥョ。ケ@ noksan olarak an-
ャ。エュN@ Fakat mimari ィ。ォョ、ゥ@ bilgim çok az ッャ、オ@
için fazla teferruata ァゥイ・ュケッオN@ ウエ。ョ「オャG、@ gör-
、ュ@ birçok camii Ayasofya'dan daha fazla 「・ョᆳ
dim. Mesela Süleymaniye Camii muntazam bir kare
・ォャゥョ、N@ k￶・ャイゥョ、@ gayet güzel dört kubbe var. Or-
126

tada ュ・イョ@ direkler üzerinde ince bir kubbe, iki


ucunda ise ortadaki gibi エオイャュ@ iki kubbe daha
var. Camiin ・エイ。ヲョ@ 、ッャ。ョ@ debiizler ve 、￶・ュ@ mer·
merden. Büyük kubbenin 。ャエョ、ォゥ@ ￧・ュョゥ@ latif sü-
エオョャ。イ@ tabii mermerden 「。ォ@ türiii görünüyor. Bir
yanda beyaz mermerden bir ￧・ュL@ öbür yanda ケ。ャ、コセ@
ャ@ kafeslerle çevrili ー。、ゥィ@ ait mahfil görünüyor. Bu
mahfile ince bir merdiven ile ￧ォャケッイN@ Camiin en yük-
sek yerindeki mihrapta aャ。ィGョ@ 。、@ ケ。コャN@ Önünde or-
ta boylu bir insan boyunda iki 。ュ、ョ@ ve bizdeki
ュオャ。イョ@ üç ォ。エ@ kadar· ォ。ャョ、@ mumlar var. Ye-
re çok ォケュ・エャゥ@ ィ。ャイ@ ウ・イゥャュN@ Bütün cami birçok
kandillerle 。ケ、ョャエュN@ Önde çok büyük bir avlu var.
エ・@ bütün 「オョャセイ@ size ウエ。ョ「オャ@ camileri ィ。ォョ、@ bilgi
verebilir. Hemen hepsi 。ケョ@ modelde ケ。ーャュL@ ケ。ャョコ@
büyüklü küçüklü ve süsleri ヲ。イォャN@ Valde Sultan Camii
hepsinden büyük. Tamamen mermer ve fevkalade in-
ce ケ。ーャュN@ Dördüncü Mehmed'in validesi (1), ォ。、ョᆳ
ャ。イョ@ ・イヲゥョ@ ケ。ーエイュN@ Laf 。イュコ、L@ Londra'daki
Saint Paul Kilisesi bununla ォケ。ウャョュ」@ gibi en
zarif ュ・ケ、。ョャコ@ da aエョ・ケ、。ュ@ ile ォケ。ウャョュコN@
Bu meydan Bizans ュー。イエッャ@ コ。ュョ、@ hipod-
rom ゥュN@ m・ケ、。ョ@ ッイエ。ウョ、ォゥ@ sütunda, 。コャイョ@
。￧ュ@ ve birbirine ウ。イャュ@ üç ケャ。ョ@ görülüyor. Bu sü-
tunun ne için buraya ォッョオャュ@ ッャ、オ@ tam olarak
bilinmiyor. Rumlar bu konuda bir ケョ@ masal uydu-
ruyorlar. Hiç biri de ゥョ。、イ」@ 、・ゥャN@ Üstelik bunlar
üzerinde hiç ケ。コ@ yok. m・ケ、。ョ@ yüksek bir yerinde

(1) Hadice Turhan Sultan


127

bulunan Porfiri 、ゥォャエ。L@ galiba mウイG、。ョ@ ァ・エゥイャュN@


Halen üzerinde duran hiyeroglif bilmeceden ヲ。イォャ@ 、・ゥャN@
Bu エ。@ kare ・ォャゥョ、@ yontma エ。ョ@ bir ayak üstündeki
dört tunç'tan sütun üzerinde duruyor. aケ。ョ@ iki tara-
ヲョ、。@ ise muharebe ve meclis resmi kabartma olarak
イ・ウュ、ゥャN@ dゥ・イ@ iki エ。イヲョ、@ Rumca ve Latince ya-
コャ。イ@ var. Latince ッャ。ョ@ defterime 。ャ、ュZ@
Difficilis quandam Dominis, parere ferenis.
Iusus et extinctis palmam portare Tyrannis.
Om:nia Theodosia cedunt, sobolique perrenni.

Efendimiz (Lord) size bu ュウイ。ャョ@ tercüme etsin.


s。ォョ@ kendisine ゥャ。ョ@ 。ォ@ etmek için ケッャ。、ュ@ sanma.
k。「イエュョ@ ・ォゥャイ@ hiç ウゥャョュ・N@ Bunlar için ka-
ヲ。ウコ@ diyen seyyahlar ウ。￧ュャケッイN@ Eminim ki, bun-
ャ。イ@ ya hiç ァ￶イュ・ゥャ@ veya Türkleri 「。エイュォ@ için
kendi gördüklerini bile ケ。ャョ@ Rumiann sözlerini
。ォエイュャN@ Rumlar ウエ。ョ「オャG、@ Ayasofya'dan 「。ォ@
görülecek yer ッャュ。、ョ@ söylerler. Oysaki bir çok 」。セ@
miler ゥョ。@ エ。イコャ@ ve büyüklükleri itibariyle ondan
üstünler. Sultanahmet Camiinin ォ。ーャイ@ hep tuçtan.
Hemen her camide ufak türbeter var ki, bunlar onu
ゥョ。@ ettirenin veya bütün ailesinin ュ・コ。イャ、N@ Bu-
rada 、・カ。ュャ@ olarak mum yanar.

ᅦ。イャョ@ 「ゥョ。ャイ@ çok güzel. Burada hep direkli


debiizler 。ーュャイN@ケ ￧ゥ・イ@ son derece temiz. Her cins
ticaretin kendine ait bir dehlizi var. Mallar Londra
￧。イウョ、ォゥ@ gibi sergileniyor. Bedesten deni.len kuyum-
cular ￧。イウ@ her türlü mücevherle dolu. Bunlar insa-
ョ@ gözünü ォ。ュエイケッN@ Gayet parlak ゥャ・ュイ@ de
128

var. Bir çok insan buralara sadece görmek için geli-


yor. ᅦ。イャョ@ pek ￧ッオ@ gayet güzel karelerden müte-
・ォゥャN@ Zannederim hepsi de 、ョケ。@ 、ゥ・イ@ memie-
ketlerinden fazla, zahire dolu. Benden oariyelere ait
özel bilgiler istersiniz. FakM hイゥウエケ。ョャ@ 。ョャエォᆳ
ャ。イ@ gibi 「オョャ。イ@ hali ュエィゥ@ 、ゥケ・ュ」N@ Türk de-
ゥャュL@ ama talihsiz cariyelere gösterilen iyi muameleyi
de takdir ederim. Cariyeter dayak yemiyorlar ve esa-
retleri de 、ゥ・イ@ memleketlerdekilerden fazla 、・ゥャN@
Kendilerine kefalet ー。イウ@ verilmiyor ama elbiselerine
ケ。ーエォャイ@ masraf, bizim hizmetçilerimize カ・イ、ゥュコ@
paradan fazla. Zanneder.im burada, erkeklerin ォ。、ョャᆳ
イ@ kötü niyet ile ウ。エョ@ 。ャ、ォイョ@ söyleyerek itiraz eder-
siniz. Fakat büyük hイゥウエケ。ョ@ ・ィゥイャョ、@ bundan daha
az alçakça bir niyetle mi ウ。エョ@ 。ャケッイ_@ ウエ。ョ「オャG@
tarifine ilave edilecek ・ケャイ、ョ@ biri de ュ・ィオイ@ tari-
. bi sütunun ァ￶イョュ・ケゥN@ Ben gelmeden iki sene evvel
ケォャュN@ g￶イ、ュ@ tek eskiden kalma eser muazzam
su kemerleri oldu. Bunlar Bizans ュー。イエッャョ、@
ォ。ャュ、イ@ zannederim. Türkler bu eserlerin ・イヲゥョ@
kendilerine ait ッャュ。ウョ@ istedikleri için oralara ォ・ョ、ゥセ@
lerini metheden birkaç iri エ。@ ォッケュオャ。イL@ fakat bu der-
hal belli oluyor. dゥ・イ@ umumi binalar da tekkeler ve
ィ。ョャイ、N@ Bu hanlar çok büyük binalar, ウ。ケャイ@ da pek
çok. Tekkeler ise az, fakat incelikleri yok. Bunlardan
birinde 、・イカゥャョ@ ibadet ettikleri yeri görmeye git-
tim. Bana pek tuhaf geldi. Kaba ve beyaz ォオュ。エョ@
ケ。ーャョ@ elbiseleri, 。￧ォ@ olan kol ve 「。」ォャイョ@ örtü- ·
yor. Bunlar evlenebiliyorlar. Uymalan gereken tek 。イエL@
ᅦ。イュ「@ ve Cuma günleri komik 。ケョャ・イ、@ bulunmak.
Bu ayinler オ@ ・ォゥャ、@ ケ。ーャッイN@ Uüyük' bir sofaya top-
129

A。ョケッイL@ gözleri önde, kollan ォ。カオュ@ olarak ayaiüa


duruyorlar. oイエ。ャョ、ォゥ@ kürsüde bir Kur'an duruyor
ve imam veya vaiz bu Kur'andan parçalar okuyorlar.
￧ャ・イゥョ、@ on tanesi neyl'e gayet i·çli havalar ￧。ャケッイᆳ
lar. Bu havalar hazin ve ahenkli. ュ。@ ッォオ、ョ@
özetliyor, bütün. 、・イカゥャ@ dönüyorlar. ・ケィャイゥ@ ケ・ゥャ@ el-
bisesi içinde vakurane bir tarzda dönmeye 「。ャケョᆳ
caya kadar ￧。ャケッイN@ O zaman hepsi gayet ゥョエコ。ュャ@
olarak onun ・エイ。ヲョ、@ エッーャ。ョケイN@ b。コャイ@ ney ça-
ャケッイ。N@ b。コャョ@ bellerini bir kemerle 「。ャュ@ olarak
h<'yret edilecek bir sür'atle ve 、オイュ。G@ dönüyorlar.
Hiçbirinin, bir saate ケ。ォョ@ döndükleri halde 「。ャイ@
dönmüyor. Bunlar daha pek küçükken dönmeye 。ャᆳ
ュ@ ッャ、オォ。イ@ için buna 。ュケッイオN@ Bir ￧ッオ@ daha
、ッ。イ@ 、ッュ。コ@ .kendilerini buna vakfediyorlar. Yedi,
sekiz ケ。ョ、@ minicik 、・イカゥャ@ gördüm. Bunlar da
tü yükler kadar dönüyor, onlar kadar zahmet çekiyor-
lar. Merasim bitince yüksek sesle: «La ilahe iliallah
Muhammed Resulallah» diye 「。イケッャN@ Sonra da ウᆳ
rayla gayet güzel bir tarzda ・ケィGャイゥョ@ elini öpüp
geri çekiliyorlar. Gözlevi daima önlerinde ッャ、オ@ için
de ァ￶イョャ・ゥ@ çok derin bir tefekküre 、。ャュ@ gibi
oluyor. Ayinleri komik görünse bile itaat ve riyazet-
leri çok güzel. Bu mektup çok オコ。、N@ Okurken 」。ョコ@
ウォィイ。@ 。エ・@ 。エョN@

F: 9
Kontea de ............ 'ye

m。ケウ@ 1718

y。ォョ、@ ウエ。ョN「オャG、@ 。ケイャ」ュN@ Buna üzüldü-


ュ@ söylersem 、ッイオ@ ウ￶ケャ・ュ、ゥ@ zannedersiniz,
ama ゥョ。L@ burada ォッョオャ。@ dili 。ョャ、ュL@ ィ。カウᆳ
na 。ャエュ@ için çok seviyorum. Seyahatlerden çok
ィッャ。ョ、ュ@ halde bu defa ォ。ャ「@ bir aile ve meme-
de bir çocukla yola ￧ォョ」。@ kaza ァ・￧ゥイ」コ@ diye kor-
kuyorum. Maamafih bundan önce ァ・￧ゥイ、ュ@ zorluk-
lar ォ。イウョ、@ ョ。ウャ@ hareket ettiysem yine öyle yapaca-
ュN@ m・イ。ォュ@ yenmek için ne mümkünse ケ。ー」ュN@
エ・@ bu yüzden ウエ。ョ「オャ@ ウッォ。ャイョ、@ ￧。イヲャ@ dola-
。イォ@ merak edilecek ne varsa görüyorum. ゥュ、@ be-
nim sözlerim üzerine, gördüklerim ィ。ォョ、@ tafsilat
istersiniz. ウエ。ョ「オャG@ eski Bizans ッャ、オョL@ ゥュ、@ エウセ@
kitlere mensup zannedilen bir kavmin idaresinde bu-
ャオョ、L@ içinde 。ャエ@ bin cami 「オャョ、L@ Ayasof-
ya Camiinin ュー。イエッ@ Justinyanus エ。イヲョ、@ ケ。ーャᆳ
、ョ@ tekrar ・エュゥケ」N@ Bunlardan 「ゥャァウコュ、・ョ@
、ッャ。ケ@ 「。ィウ・エュ、ゥ@ zannetmeyin. Size ー。、ゥィャョ@
ismini yazabitmek için Knolles veya Paul-Ricaut'nun
ォゥエ。「ョ@ da ッォオケ。「ゥャイュN@ Fakat buralar ィ。ォョ、@ ケ。コ@
yazan herkesin eserinde 「オャ。ゥ・」ョコ@ ・ケャイ、ョ@ 「。セ@
132

setrnek ヲ。ケ、ウコイ@ zannederim. Benim bütün istedi-


ゥュL@ ォ。、ョlイ@ !fiahsus bir muhalefetle 「オョャ。イ@ söyle-
diklerinin ケ。ョャ@ ッャ、オョ@ size ispat etmektir. Mesela
ュ・ィオイ@ M.r. Hill'in 「。ィウ・エゥ@ Ayasofya'daki terleyen
sütun ve bu terierin 「。@ 。イウョ@ iyi ァ・ャ、ゥョ@ söyleme-
si. ョ。L@ böyle bir ・ケ@ ve bu konuda en ufak bir
adet yok. s。ョイュ@ bu Mr. Hill mウイG、。ォゥ@ ケ・イ。ャエ@ ュ。ᆳ
ral.an ile 「オイ。ケ@ ォ。イエケッN@ Çünki zannederim böy-
le bir harikadan 「。ィウ・、ゥャョ@ bile 、オケュ。エイN@ Mr.
Hill ve onu gibi 、ゥ・イ@ seyahatname ケ。コイャョL@ Türk
ォ。、ョャイ@ esaretine 。」、ォャイョ@ okurken 。ケッイオュN@
Burada ォ。、ョャイ@ 、ゥ・イ@ ülkelerde ッャ、オョ。@ daha hür
ve serbest olarak, ömürlerini 、・カ。ュャ@ ・ャョ」@ içinde
geçiriyorlar. Bütün ュ・ァオャゥケエイ@ ォッュオケ。L@ hamama
gitmek, 、・カ。ュャ@ masraf ederek ュッ、。ケ@ takibetmektir.
k。イウョ@ biraz idareli ィ。イqュウョ@ söyleyen kocaya de-
li gözüyle 「。ォケッイャN@ Bu meselede tek hakim ォ。、ᆳ
ョ@ istekleri. v・ャィ。ウ@ ォッ」。ョ@ vazifesi para kazanmak,
ォ。、ョゥ@ de ィ。イッュォエN@ En adi tabakadan ォ。、ョャイ@
bile bütün bu haklara sahip. sイエョ、。@ ゥャ・ュ@ çevre
satan bir ウ。エ」ョ@ ォ。イウ@ bile ウイュ。コ@ elbise giymiyor.
oョャ。イ@ da kakum kürkleri ve 「。ャイョ@ takmak için
・ャュ。ウイ@ var. k。、ョャイ@ hamamdan 「。ォ@ エッーャ。ョ@
yerleri yok. Oraya da erkekler giremiyorlar, ama bu-
rada çok güzel ・ャョゥケッイ。N@

Üç gün önce ・ィイゥGQ@ en güzel hamamma merak et-


エゥュ@ için gittim. O gün oraya yeni bir gelin gelecek-
ュゥL@ bu sebeple ケ。ーエォャイ@ merasimi büyük bir zevk-
le seyrettim. Ve Teokrites'in Epithalome d'Helene'ini
「。エイャ、ュN@ Bana öyle geldi ki, bu merasim o zaman-
lar neyse ゥュ、@ de o. Yani 。ォイ「ャ@ kuran iki ailenen
133

、ッウエャ。イL@ 。ォイ「ウ@ ve hatta エ。ョ、ォャイ@ hep hamama


geliyorlar. b。コャイ@ da ウイヲ@ seyretmek için geliyorlar.
v・ャィ。ウ@ harnarnda ikiyüze ケ。ォョ@ ォ。、ョ@ カ。イ、N@ Evli ve
dullar hamam dairelerinin kenarlanndaki mermer set-
Iere oturuyorlar, genç ォコャ。イ@ çabucak soyunuyorlar,
üzerlerinde inciler ve kordelalarla süslü ウ。￧ャイョ、@
「。ォ@ bir ・ケ@ ォ。ャュケッイN@ ォゥ@ tanesi yeni gelini ォ。イャᆳ
mak için ォ。ーケ@ 、ッイオ@ gittiler. Gelini annesi veya ak-
イ。「ウョ、@ birisi getiriyordu. Gayet güzel ve ancak
onyedi ケ。ョ、N@ Elbiseleri hep mücevherlerle süslü
。イ@ bir ォオュ。エョ@ ケ。ーャュエN@ Gelini çabucak anadan
、ッュ。@ hale getirdiler. O ウイ。、@ genç ォコャ。イ、ョ@ meyda-
na gelen 。ャケョ@ önünde ilQ ォコ@ ォイョコ@ kaplardan et-
rafa kokular ウ。￧ケッイャ、ゥN@ dゥ・イ@ otuz ォコ@ da ゥォ・イ@ iki-
・イ@ arkadan ァ・ャゥケッイ。、N@ Öndekiler bir 。イォ@ söylü-
yorlar, öbürleri bunu エ・ォ。イャケッ、N@ En geriden ge-
len gelinin ケ。ョ、@ iki ォコ@ カ。、N@ Gelin gözleri yere 、ッᆳ
ru, gayet alçakgönüllü bir エ。カイャ@ yürüyordu. Bu pek
ィッオュ。@ gitti. kコャ。イ@ böylece ィ。ュョ@ üç büyük sa-
lonunu 、ッャ。エイN@ Bu ュ。ョコイ@ ァコ・ャゥョ@ anlatmak
çok zor. Hemen bütün ォコャ。イョ@ vücutlan çok düzgün
ve tenleri göz alacak kadar beyaz. Hamama ウォ@ git-
mekten ・ヲ。ャュN@ Alay bitince, gelin, ィ。エイャ@ hamm-
lara takdim edildi, her biri エ。イヲョ、@ ゥャエヲ。@ sözler
ve mücevher, ォオュ。L@ mendil veya buna benzer hedi-
yelerle tebrik edildi. Kendisine hediye verenin elini
öpüyor ve hediyeyi kabul ediyordu. Bu merasimi gör-
、ゥNュ・@ pek sevindim. aイエォ@ bütün bu sözlerimden
sonra Türk ォ。、ョャ@ fikir sahibi, nazik ve bizler
kadar hür ッャ、オォ。イョ@ itimad edersiniz. b。コ@ yönler-
den, içlerinde varsa, kötü 、。カイョャ@ bulunmak ヲイᄋ@
ウ。エ@ kendilerine veriliyor, ama ォッ」。ャイ@ エ。イヲョ、@ bu
durum sezilirse, ォ。、ョャイ@ ュエィゥ@ bir intikam al-
mak yetkisi de kendilerine エ。ョケッイN@ ォゥ@ ay önce, sabah
erkenden ッエオイ、ュ@ evin hemen ケ。ョ、@ bir ォ。、ョ@ ce-
sedi bulundu. Ceset büyük bir örtüye ウ。イャュL@ kan-
lar içerisinde ·idi. y。ョ、@ ve ァ￶ウョ、・@ iki yerden
「￧。ォャョュエN@ Ceset henüz ウ」。ォエ@ ve· emsalsiz bir gü-
. コ・ャゥ@ halen koruyordu. Buna b・ケッャオGョ、。@ bakmayan
erkek ォ。ャュ、L@ ama ォ。、ョャイ@ erkeklere görünmedik-
leri için hiç kimse エ。ョケュ、N@ Cesedin gece ウエ。ョ「オャGᆳ
dan ァ・エゥイャュ@ ッャ、オ@ söylendi, katil pek fazla aran-
madan gece sessizce ォ。、ョ@ gömdüler. Burada bizdeki
gibi cinayetleri adiiye コ。「エウ@ takip etmiyor. t。ォゥ「エ@
ölen ゥョウ。@ ケ。ォョャイ@ ケ。ーッイャN@ Para ile 。ョャュォ@
yoluna gidilirse -· 。ウャョ、@ hep öyle oluyor - katil hiç
イ。ィエウコ@ edilmiyor. Bu kötü adetin cinayetleri 。イエᆳ
」。ョ@ 、ョイウコL@ ama pek nadir. Bu, Türk mille-
tinin ケ。イエャ@ olarak zalim ッャュ。、ョ@ gösteriyor. Pek
çok yönlerden bizim kendilerine カ・イ、ゥュコ@ カ。ィゥ@ ün-
カ。ョ@ ャ。ケォ@ 、・ゥャイN@ Türkle ・カャョュゥ@ kibar bir hイゥウᆳ
tiyan ォ。、ョャ@ ahbap oldum. Gayet 、ウョ」セャゥ@ ve fev-
kalade meziyetli bir ォ。、ョN@ b。ョ、@ geçenler pek tu-
haf. O kadar ki, size anlatmadan ・、ュゥケ」N@ Müm-
kün ッャ、オ@ kadar 、ッイオ@ anlatmaya gayret ・、」ゥュN@
Bu ォ。、ョ@ ウー。ョケッャN@
Ailesi ile beraber, Napoli Kral-
ャ@ ウー。ョケッャイ@ elinde 「オャョ、@ ウイ。、@ burada otu-
イオケッュN@ k。イ、・ゥケャ@ beraber memleketine dönmek
üzere bir gemiye binip denizden geçerken bir Türk
amiralinin hücumuna オイ。ケォ@ エャュ ve esir edil-
ュゥャ・イN@ Bilmem ュ。」・イョ@ gerisini, ィゥウケ。エョコ@ renci-
de etmeden ョ。ウャ@ 。ョャエカュ_@ Bu ォ。、ョL@ senelerce ön-
135

cc güzel lオォイ」コゥ。Gョ@ オイ。、@ felakete オイ。ュセN@ Fakat


ォ。、ョ@ ュオエ。ウー@ bir hイゥウエケ。ョ@ ッャ、オ@ için o putpe-
rest ォコョ@ ケ。ーエ@ gibi bir cinayetle nefsini 」・コ。ャョ、ᆳ
イ。ュョN@ Amiral güzel esirin ァコ・ャゥョ@ ve zarafetine
o kadar hayran ッャュオ@ ki, kendisine hediye olarak kar-
、・ゥョ@ ve bütün hizmetçilerini serbest 「イ。ォュN@ Kar-
、・ゥ@ iki ay sonra ウー。ョケG@ gelince ォゥコ。イ、」ョ@ ser-
best 「イ。ォュャ@ için dörtbin ョァゥャコ@ ャゥイ。ウ@ fidye gön-
、・イュゥN@ ケゥ@ kalpli Türk ー。イケ@ 。ャー@ ォコ。イ、・ゥョ@ eli-
ne カ・イュゥ@ ve kendisini serbest 「イ。ォュN@ Fakat genç
ォコ@ bunca felakete オイ。、ォエョ@ sonra af'l.csi ve akraba-
ャ。イョ、@ ァ￶イ・」ゥ@ muameleyi 、ョュ@ ve ィ。ケエョ@
geri kalan ォウュョ@ ュ。ョウエイ、@ ァ・[ゥイ」ョ@ 。ョャュN@
Her ne kadar ウ・カ、ゥ@ insan müslüman ise de ケ。ォᆳ
ャL@ hisli ve ウ・カ、。ャ@ diye 、ョュN@ Türk, ォ。、ョ@ ayak-
larina bütün ゥィエ。ュョ@ scriyor. v・ャィ。ウ@ ォコ@ serbestli-
セゥョ@ namusundan daha az ッャ、オョL@ kaybolan iffcti-
nin bir izdivaçla kendisine verilmesinin mümkün ol-
、オョ@ 。ョャエュN@ kオイエャ@ fidyesinin kendisinin cehi-
zi olarak kabul edilmesini ve ォッ」。ウョ、L@ 「。ォ@ birisi-
nin kendisinin ァエゥコ・ャ|ョ、@ zevk 、オケュ。@ ッャュ。ウョᆳ
dan gurur 、オケュ。ウョ@ rica ・エュゥN@ Amiral ise fevkalade
memnun olarak kabul ・エュゥN@ Fidye ailesine iade edil-
ュゥ@ ve ォコゥ。イョ@ sahip ッャ、オ@ için çok mes'ut ッャ、オᆳ
nu da haber カ・イュゥN@ kコャ。@ ・カャョュゥ@ ve ondan 「。ォ@
ォ。、ョャ@ alakadar ッャュ。N@ kコ@ ise カ・イ、ゥ@ karardan
hiçbir zaman ーゥュ。ョ@ ッャュ。、ョ@ söylüyor. Birkaç sene
sonra da ォッ」。ウ@ ￶ャ、ョ・@ ウエ。ョ「オャG@ en zengin du-
lu olarak ォ。ャュN@ Fakat ケ。ャョコ@ 「。ョ@ ケ。ュウ@ im-
ォ。ョウコ@ ッャ、オ@ için tekrar o zamanki kaptan ー。@ ile
136

yni, ォッ」。ウャョ@ halefiyle ・カャョュゥN@ (1) O da eski ォッ」。ウᆳ


ョ@ mevkiine ァ・ャュゥN@ h。ュョ@ ilk ォッ」。ウョ@ 。ォ@ oldu-
オョ@ ve bu yüzden burada ォ。ャ、ョ@ söylersem ゥョ。イᆳ
ウョコ@ herhalde. Zira ben ォ・ョ、ゥ@ söylediklerini 。ョャエᆳ
yorum. aケイ」。@ iffet'ten 「。ォ@ hiçbir ・ケゥ@ kendisine
rehber ・エュゥ@ ッャ、オョ@ söylüyor. m。ュヲェィL@ hangi
tabakadan olursa olsun Türk'lere has bir 。ャゥ」・ョー@
tutkun ッャ、オョ。@ ben kendisini mazur görüyorum.
dッイオ@ ォッョオュ。@ ruh ケ」・ャゥョ@ gösterir'. Bir Türk'
ün cesaretl.e yalan ウ￶ケャ・、ゥ@ pek 。コ、イN@ Bu mevzuda,
。ィャォウコ@ kadar cehalet içinde ケ。ョ@ 。@ taba-
kadan bahsetmiyorum. y。ャョ」@ 。ィゥエャ・イ@ Türkler ara-
ウョ、。@ da hイゥウエケ。ョャ、ォ@ kadar çok. Çünki bunlar
ウオ￧ャ。Gi@ tespit olununca bile ャ。ケォ@ ッャ、オォ。イ@ 」・コ。ケ@ gör-
müyorlar.
Türk'lerin ォ。ョオャイ@ ィ。ォョ、@ biraz bilgi vereyim.
dゥ・イ@ milletlerde de görülen ・カャ。エォ@ adetinden bahse-
、・」ゥュN@ Bu adet Rumlar ve Ermeniler 。イウョ、@ da
pek ケ。ァョN@ Burada ュ。ャョ@ mülkünü ー。、ゥィョ@ hazine-
sine 「イ。ォュ@ istemeyenler, ・@ dosta 「イ。ォュャ@
mümkün ッャュ。、@ için, evlat sahibi ッャ。ュケ」ォイョ@
。ョャケイ@ ・カャ。エォ@ 。ャケッイN@ Bu ・カャ。エ@ anne 「。ウ@
ile birlikte hakim huzuruna ￧ォ。イ@ kendilerine va-
ris seçtiklerini söylüyorlar. O zaman anne ve baba ço-
」オ@ üzerindeki haklanndan カ。コ@ geçerek bu muame-
lenin de 。ィゥ、@ oluyorlar. eカャ。エォ@ alan bir 。ィウ@
tekrar onu ュゥイ。ウョ、@ mahrum etmek istese bile ya-
ー。ュケッイN@ Bu konuda pek çok dilencilerde baba ・ヲォ。M

(1) Hikayenin muhtemelen ォ。ィイュョ@


Kaptam-derya
「イ。ィゥュ@ p。@
(1706-1709 ve 1717·1718) dir. Halefi ise
Süleyman Hoca (1718-1721) dir .
137

エョ@ 「ケォャョ@ gördüm. eカャ。エォ@ alanlar bunlara


fevkalade ュヲゥォ@ 、。カイョォャ@ halde en zengin Rum-
Iara bile ￧ッ」オォャ。イョ@ vermek istemeyenler var. Bu ev-
lada ise 。ャイ・エ@ ・カゥ。、@ deniliyor. Buradaki adet bizim-
kinden daha güzel. Biz 。、ュコョ@ 、・カ。ュ@ için ュ。ャᆳ
コL@ bize ancak ュ・ョヲ。エゥ@ ゥ」。「@ mektup yazan uzak bir
akrabaya 「イ。ォケッオコN@ Bence Türklerin ケ。ーエォャイ@ gibi
dizimizin dibinde kendi zevkimize göre büyütüp ter-
biye ・エゥュコ@ bir ￧ッ」オ@ mes'ut etmek ·çok daha gü-
zel. Ermenilerden 「。ィウ・エュゥォョL@ ゥュ、ケ・@ kadar çok
az bilinen bu millete dair bir kaç ・ケ@ daha 。ョャエケュN@
Memleketlerinin 」ッイ。ヲケウ@ ile 」。ョコ@ ウォュ。ケN@
Çünki bunu haritalarda da görebilirsiniz. Eski salta-
ョ。エャイ@ için de pek fazla bir ・ケ@ ウ￶ケャ・ュゥ」N@ Zira
Roma tarihinde var. Bunlar ticaretten 。ョャ、ォイ@ ve
ョヲオコャ。イ@ çok ッャ、オ@ için memleketin her yerine da-
ャュ@ olarak Türklerin idaresi 。ャエョ、@ ケ。ッイャN@ hᆳ
イゥウエケ。ョャ@ onlara Saint Gregorie kabul ・エゥイュN@ Dün-
ya'daki 、ゥ・イ@ hイゥウエケ。ョャ、@ daha ュオエ。ウーャイN@ Per-
ャゥコ・@ pek fazla 「。ャイN@ Senenin yedi 。ケョ、@ per'hiz
ケ。ーッイャ@ ve hiçbir sebeple bozmuyorlar. Perbiz za-
ュ。ョ@ sebze, コ・ケエゥョ。ウ@ kök ve kuru ekmekten 「。ᆳ
ka bir ・ケ@ yemek affedilemiyecek dercede büyük bir
günah. Lord Montagu'nun Ermeni bir エ・イ」ュ。ョ@ var-
、N@ z。カャ@ perbiz yapmaktan o kadar 、・イュ。ョウコ@ kal-
ュ@ ki ケ。ー@ ケ。ュ」@ ィ。ォョ、@ ーィ・ケ@ 、ᆳ
ュエォN@ Bun イ。ュ・ョ@ bir ォ。@ et suyu içmesi için ウᆳ
rar eden efendisini ve doktoru dinlemedi. y。ュウ@
için buna mecbpr ッャ、オョ@ bile söylediler. Bu yönden
dinleri biraz bizimkine benziyor. Mezheplerinin Rum-
Q」Nイョォゥ、・@ pek ヲ。イォャ@ ッャ、オョ@ ウ。ョュケッイオL@ herne
138

kadar Whiston'un mezhebine ケ。ォャッイウ@ da. Ruh ül


Kudüs babadan yani Allah'dan zuhur ・エゥョ@ göre, ッオャ@
da ona uyar diye 、ョャケッイN@ Paul Ricaut 1679 da
ョァゥエ・イ@ Saraya yaranmak için Ermenilerin ruhun ・ᆳ
kil 、・ゥエイュウョ@ ゥョ。、ォャイ@ ウ￶ケャ・ュゥエ@ ama bunun-
la ilgili hiç bir fikirleri yok. Aralanndaki Roma mezhe-
bini kabul edenlere çok ォコケッイャ。N@ Kendi 。イャョ、ォゥ@
・カャョイ@ çok gürel. Öyle zannediyorum ki, 、ョケ。@
hiçbi11 yerinde bu ￧・ゥエ@ evlenme yoktur. Daha küçük
ケ。エ@ iken birbirlerine söz veriyorlar. Fakat nikah ケ。ーャᆳ
、ォエ。ョ@ üç gün sonra birbirlerini görüyorlar. Gelinin ba-
ョ。@ 「。ウォ@ ve yuvarlak bir ウ・イーオ@ takarak kiliseye götü·
rüyorlar. s・イーオョ@ üzerine 。ケォャセョ@ kadar inen ipek-
li ォイュコ@ bir tül konuyor. Papaz ・イォ@ ᆱs。イ@ veya
kör olsa da» ォコ@ almaya イ。コ@ olup ッャュ。、ョ@ soruyor.
Aynen bu ・ォゥャ、@ söyleniyor. nゥ。ョャ@ «Evet» der demez
iki エ。イヲョ@ dost ve ィウュャ。ョ@ oynayarak, 。イォ@ söyle-
yerek gelini 、。ュョ@ evine götürüyorlar. Gelini burada
minderin ォ￶・ウゥョ、@ ケ。ウエ@ oturtuyorlar, fakat hiç
kimse 、オカ。ョ@ 。￧ュケッイN@ Bu hak ォッ」。ウョ@ bile verilmi-
yor. bオョャ。イ@ Ermenilerden bir ￧ッォャ。イ@ 。ョャエュ@ ol-
ウ。ャイ、@ ゥョ。ュケ」ォエN@ Bunlardan bir 、・ャゥォ。ョ@ an-
nesinin kendisini bir ォコャ。@ sözlemi5 ッャ、オョL@ ancak
onunla ・カャョ「ゥ」@ 。ャケイォ@ söyledi. Fakat bu ev-
Ienmeye イ。コ@ ッャュ。ケ」ョL@ çünki bu ォコョ@ pek çok ku-
suru ッャ、オョ@ söyledi. Bunu okurken 、・ィエョ@ titre-
diniz herhalde. Mektubu bundan daha enteresan bir
hikaye ile bitiremezdim. Fakat ウ。ケョ@ ィ・ュゥイL@ bu-
nun 、ッイオャョ。@ ゥョ。N@
Rahip Conti'ye

ウエ。ョ「オャL@ 19 m。ケウ@ 1718

Mektubunuzu 。ャ、セュ@ pek sevindim. Bilgince so-


イオャ。ョコ@ gururumu ッォ。、N@ Gurur ゥョウ。ャイ@ en belli
「。ャ@ hislerindtmdir, bilirsiniz. Ben size cevap verebi-
lecek kadar yetkili 、・ゥャュN@ m。エ・ュゥ@ Euklides kadar
bilseydim, hava ve rutubet ィ。ォョ、@ 、ッイオ@ tahminler
yapabilmek için en az bir 。ウイ@ burada otunnam gere-
kirdi. Oysa ki, geleli bir sene bil-e ッャュ。、L@ ケ。ォョ、@ da
、￶ョ・」ゥュN@ h。ケエュ@ 「。@ 「ッャオ。@ mahkum Hayret
edersiniz, ben daha çok hayret ediyorum ya. ウエ。ョᆳ
bul'dan 。ケイャュォ@ üzere ッャ、オュ@ halde halen b。「ャゥᆳ
den 「。ィウ・エュ、ゥ@ görünce benim tenbellik ・エゥュ@
ve gayesiz 、ッャ。エョ@ zannedersiniz. ￶カ。ャケ・@ Ricaut'-
nun ォゥエ。「ョ、@ vezirler, Beylerbeyleri, idari ve dini ma-
kamlar, saray zabitleri ィ。ォョ、@ pek 、ッイオ@ bilgiler
var. Bir göz gezdiriseniz görürsünüz. Bu mevzuda 、ッᆳ
ru bilgiler 「オャ。ゥ・」ョコ@ 「。ォ@ ィ。エイ@ kitaplan da
var. Belki yazarlar da カ。イ、@ ama hepsi kendi ァ￶イᆳ
lerini yazarlar.
Bir kavmin adetleri her zaman 。ケョ@ kalmaz, 「。コN@
ャ。イ@ da ウ・ケ。ィャイョ@ gözünden kaçar. Fakat bu hüku-
140

metler ィ。ォョ、@ olmaz. Maamafih hükumetten bah-


ウ・エュゥケ」N@ Çünki bunlar yeni ・ケャイ@ 、・ゥャN@ Tersa-
ne ve Yedikule'yi de 。ョャエュケ」N@ Camilerden ev-
velce 「。ィウ・エュゥ@ ve hatta en mühimlerini tasvir et-
ュゥエN@ Cemelli'nin ォゥエ。「ョ、@ ァ￶イ、ュ@ bir ィ。エケ@ dü-
zeltmeden ケ。ーュ」N@ (1) Yine de 、ゥ・イ@ seyyahlar
。イウョ、@ en fazla 「・ョ、ゥュ@ odur. Eski Halkcduan'-
dan hiç eser ォ。ャュL@ demekle hata ediyor. Dün ora-
ya bir ォ。ケャ@ gittim. Halkeduan halen çok büyük, bir
kaç tane de cami var. hイゥウエケ。ョャ@ eski ismini, Türk-
ler ise 「。ォ@ bir isim söylüyorlar. Bunu unuttum ama
。ケョ@ ismin 「ッコオャュ@ olacak zannederim. Zannede-
rim Cemelli'nin ィ。エウ@ ォャ。カオコョ@ iyi ウ・￧ュゥ@ olma-
ウョ、。@ ileri ァ・ャゥケセイN@ Burada çok az ォ。ャュ@ ッャ、オョ。@
bu ァ￶イ@ 、・ゥエイュォ@ ゥュォ。ョ@ 「オャ。ュN@ Bu iddia-
ュ@ ispat edebilirim. ウエ。ョ「オャ@ ile Ha1keduan 。イウョ、ᆳ
ki deniz o kadar güzel ki, Türkler ォケャ。イョ@ sayfiye-
ler ケ。ーエイュャN@ Oralardan Anadolu ve Rumeli çok gü-
zel görünüyor. Burada yanyana yüzden fazla saray var.
Her yerdeki gibi burada da talih daima dönek ッャ、オ@
için umumiyetle üç エオャ@ bir p。ョ@ varisieri baba-
ャ。イョ@ kendilerine 「イ。ォエャ@ evleri idare edemiyor-
lar. Bu yüzden en güzel saraylar bile çok geçmeden
harab oluyor. p・エイカ。、ゥョG@ ・ィゥエ@ olan ウ。、イコュョ@
ウ。イケョ@ görmeye gittim. ゥュ、ォ@ ー。、ゥィョ@ ォコ@ Sul-
tan için ケ。ーャュ@ ama, ー。@ bu ・イヲ@ ererneden öl-
ュN@ Size buradan bahsetmek istiyorum. Bütün ￧。ャᆳ
ョ。ャイュ@ イ。ュ・ョ@ size bütün 、ッイオャ@ ile anlatama-

(1) k。、ォ￶ケ@
141

I。」ュ@ diye korkuyorum. s。イケ@ deniz ォ・ョ。イ、L@ ya-


ーャ。「ゥ・」ォ@ en güzel yerde ゥョ。@ ・エュゥャイN@ a。￧ャォ@ bir
tepenin ・エゥョ、@ ve çok büyük. k。ー」ョ@ 、・ゥョ@ gö-
re, sekizyüz ッ、。ウ@ カ。イュN@ Bu kadar ッャ、オョ@ pek tah-
min etmiyorum ama ウ。ケュ、N@ y。ャョコ@ çok fazla oda-
ウ@ ッャ、オョ@ söyliyebilirim. Hemen hepsi fevkalade ziy-
ョ・エャ、@ süslü. Mermer, ケ。ャ、コ@ ve 「ッケ。ョ@ en iyileri bol
bol ォオャ。ョュN@ Camlar ョァゥャエ・イG@ en iyi billurun-
dan ケ。ーャュN@ Burada görülen ゥィエ。ュL@ ziynet ve debde-
beye 「ッオャュ@ ァ・ョゥ@ ve ュオィエ・@ bir ゥュー。イエッャオᆳ
オョ@ bütün ウ・イカセエャゥョ@ ・ャゥョ、@ tutabilecek, ゥィエイ。ウャ@ bir
gencin saraymda görülebilir. Hiçbir ・ケ@ bana hamam
dairesi kadar zevk vermedi. aケョ@ tarzda ケ。ーャュ@ kar-
ャォ@ iki hamam var. kオイョ。ャL@ ￧・ュャゥ@ ve zemini'
tamamen beyaz mermerden. t。カョャイ@ ケ。ャ、コL@ duvar-
ャ。イ@ çini ォ。ーャ@ bu dairelerio ケ。ョ、@ iki salon var. En
ケォウ・エ@ ッャ。ョ@ set'e 「・ョコゥケッイN@ Dört ォ￶・ウゥョ、@ tavan-
dan beyaz m ermer ォオイョG。ャ@ ·dökülen sular ・エイ。ヲ@ kü-
çük 「ッョャ。イ@ çevrili ァ・ョゥ@ bir havuza toplanarak bi-
ョ。@ boyunca ヲウォゥケ・ャイ@ meydana getiriyor. Çiçek par-
ュ。ォャ@ ・ォャゥョ、@ 、オカ。イャョ@ ・エイ。ヲョL@ 、。ョ@ ha-
mmelleri ve asmalar 、ゥォャュN@ Bunlar ケ・ゥャ@ bir ィ。ャ@ gi-
bi bu güzel daireleri gölgelendiriyor. Sizin ュ・イ。ォョコ@
çekecek olan 、ゥ・イ@ daireleri de 。ョャエイ、ュ@ fakat Türk
ウ。イケャョ@ tasvir etmek çok zor. Çünki bunlar オイゥᆳ
miyetle muntazam olmayan bir ・ォゥャ、@ ケ。ーャュイN@ Bu
ゥョ。@ エ。イコ@ göze ィッ@ görünmekle beraber, tarif etmek-
le 。ョャュケッイN@ p。、ゥィュ@ ォコョ@ görmeye ァ・ャ、ゥ@ zaman
ォ。ャ、@ oda, sedef kakmah ve çivi ァ￶イョ、・@ züm-
rütlerle süslü. Bu ウ。イケョ@ duvarlan sedef ve zeytin 。」@
ォ。ュャ@ 「。ォ@ daireleri de var. b。コャョ@ çini ォ。ーャL@ pek
142

çok ウッヲ。ャイ@ var. Hepsi de gayet ァ・ョゥN@ Duvarlarda çi·


çek ウ。ォャイ@ ve ￧・ゥエャ@ ケ・ュゥャイ@ dolu çini ォ。ーャイョ@
resimleri var. Hepsi de 。ャ￧、ョN@ g￶イョャ・ゥ@ o kadar
ince ve tabii ki, 「オョャ。@ sanat eseri ッャ、オォ。イョ@ inan-
mak mümkün 、・ゥャN@ Bahçeler de saraylar kadar muh-
エ・ュN@ Zarif bir ahenkle 、コ・ョャュゥ@ ケ・ゥャ@ kameriye·
ler, 。￧ャイ@ ve havuzlar var. y。ャョコ@ heykel yok. Görü-
yorsunuz ki, bu millet コ。ョ・エゥ@ bldar カ。ィゥ@ 、・ゥャN@
Zevkterin bizimkinden ヲ。イォャ@ ッャュ。ウ@ ォ￶エャョ@ mü
ispat eder. Bence Türkler ケ。ュウョ@ biliyorlar. Ha·
ケ。エャイ@ müzik, bahçelerde 。イー@ içerek ve iyi yemekler
yiyerek geçiyor. Biz ise yeni bir siyaset ・ォャゥ@ 。イケッオコN@
Daha sonra 、・イゥョャ@ ゥョ・ュケ」コL@ yahut da mu-
vaffak olsak bile kimseye 「・ョ、ゥイュケ」コ@ bir
エ・ォョゥ@ incelemek için kafa yoruyoruz. Gerçi hissi zev-
kin 、ョ。L@ ￶ィイ・エ@ gibi, bu incelemelerin ォケュ・エゥ@ hak-
ォョ、。@ ケ。ーャョ@ övgüler gibi, gerçek コ・カォャイ@ de カ。イ、@
ama bunlarn ォ。カオュ@ için ァ・ョゥ@ zamana ve uzun bir
ömre ihtiyaç カ。イ、N@ Bazen ￧。ャュイョ@ sonucu 。ャョᆳ
madan ケ。ャォ@ ve ölüm geliyor. ョウ。@ ィ。ケエ@ o kadar
ォウ。@ ki, コ。ュョ@ ィッ@ geçirmeye 「。ォュャN@ g￶イャ・ゥュ、@
daha ileri gitmeye cesaret edemiyorum, fazla bile ol-
du diye korkuyorum. Fakat beni iyi エ。ョ、コ@
emin ッャ、オュ@ için, 「。ォャョ、@ ァ￶イ・」ゥュ@ münase-
betsiz 。ォャイ@ sizden beklerniyorum. Bilirsiniz ki, ben
、ョ」・ウゥコ@ ゥョウ。ャイ@ ケ。ーエォャョ@ gibi, zevkle 。ィャォウコᆳ
ャ@ birbirine ォ。イエュN@ Mektubuma son カ・イゥォョ@
sizi biraz güldüreyim: Ben cahil ve zengin bir efendi.
ッャュ。ケL@ alim ウ。」@ Newton olmaya tercih ederim.
TORKIYE MEKTUPLARI
KELEMEN mkes@

1717 - 1760
Lady Montagu'nun Türkiye'de 「オャョ、@ ケャ。イ、@
t・ォゥイ、。G@ ケ。ュ@ olan ve orada kaleme 。ャ、@ mek-
tuplarla ￶ィイ・エ@ yapan bir ケ。「ョ」@ daha カ。イ、Z@ Kele-
men Mikes.
Mikes, Erdel'li bir m。」イG、N@ Il. François Rako-
zi'nin Erdel 「・ケャゥ@ コ。ュョ、@ onun maiyetinde bu-
lundu, Rakozi'nin Avusturyalllara ュ。ャオー@ olduktan
sonra ölümüne kadar ケ。、@ sürgün ィ。ケエョ、@ da
efendisinin ケ。ョ、@ hiç 。ケョャュ、N@ Rakozi ile beraber
Lehistan'a, sonra Fransa'ya gitti. m。」イゥウエョG@ Avustur-
ケ。Gョ@ elinden kurtarmak üzere 、。ョ@ destek ara-
yan Rakozi, fイ。ョウコャG、@ ケ。イ、ュ@ göremeyince Os-
ュ。ョャ@ sオャエ。ョ@ III. Ahmed'in daveti üzerine Türkiye'ye
ァ・ャュゥエN@ Türkler Avusturya'ya ォ。イ@ m。」イゥウエョG@ bir
tampon devlet halinde tutmak istiyorlar, bu yüzden
de istiklal mücadelesi yapan Macarlar'a daima destek
ッャオケイ。、N@ Nitekim Tököli ュイ・@ ile 「。ャュォ@ üzere
pek çok Macar asilzadesi ve hürriyetperveri her zaman
Türk 、ッウエャオョ@ 。イュャL@ memleketlerinden ォ。ᅦエᆳ
ャ。イ@ zaman Türkiye'de hep iyi kabul ァ￶イュャ・、ゥN@ ᆳ
te Rakozi 1717'de Türklerin 、・ウエゥ@ ile Avusturya'ya
ォ。イ@ mücadele etmek üzere ォ。ャ「@ bir maiyetle
Edirne'ye ァ・ャ、ゥ@ zaman Mikes de ケ。ョ、N@ 1718'de
ki Pasarofça 「。イ@ üzerine oウュ。ョャ@ hükumeti onlara
siyasi ve askeri bir ケ。イ、ュ@ ケ。ーュ、L@ ama Rakozi ve

'F: 10
146

・エイ。ヲョ、ォゥャ@ kendi kaderlerine terketmedi. Tekir-


、。G@ ケ・イャエゥョ@ Macarlar orada bir mahalle エ・ォゥャ@
ederek oウュ。ョャ@ hükumetinin ケ。イ、ュャ@ ウォョエコ@ ya-
。、ャイL@ büyük bir ォウュ@ ölünceye kadar orada ォ。ャ、N@
Kelemen Mikes de 1761'de t・ォゥイ、。G@ bir veba ウ。ャァョ@
ウイ。ョ、@ öldü.
Mikes'in mektuplan abiasma hitaben ケ。コャュ@ ol-
makla beraber hakikatte bunlar «mektup>> nevinde bir
edebi eser olarak kaleme 。ャョュエイL@ yani gerçekte ya-
。ケョ@ bir 。ィウ@ ァ￶ョ、・イゥャュ@ 、・ゥャイN@ ャォ@ 「。ウォ@ 1794'-
de ケ。ーャョL@ Türkiye'de de 1944'de Türkçe tercümesi
ョ・イ、ゥャ@ 200'ü 。ォョ@ mektup daha çok Mikes'in 。ィᆳ
si duygu ve 、ョ」・ャイゥL@ t・ォゥイ、。G@ Macar kolo-
nisinin ィ。ケエョ@ aksettiriyor. Bunlar arasmda o dev-
rin Türkiyesi ィ。ォョ、@ ュ。ィ・、ャイ@ ihtiva eden bir-
kaç mektubu buraya 。ャケッイオコN@
I

N|「ャ。」ュL@

Yeniköy, 16 Nisan 1720

Davutlar ￧。ャョウL@ ィ。コイ@ ol 「ッイオャ。@ ötsün, gitme-


ye ィ。コイャョケッオN@ eケ。@ ve Bey'in (1) 。、ュャイョ@ gö-
türecek olan gemiler de ケォャ・ョュゥ@ bulunuyor. Berc-
senyi Beye büyük bir gemi tahsis ettiler. Bütün ・ケ。@
gitti, arkaya ケ。ャョコ@ biz ォ。ャ、N@ Bay Forgacs da bizim-
le geliyor. Birkaç オ。ォエョ@ maada biz Bey'in ケ。ョ、@
üç dört ォゥ@ ッャ。」コ@ ve sabah saat yedide o büyük su
。イ「ウョ@ 「ゥョュ@ 「オャョ。」コN@

Bey dün tek 「。ョ@ gidip ウ。、イコョ@ ziyaret etti


ve ona 。ャィウュイ、ォ@ dedi. Sadrazam ona büyük
dostluk ァ￶ウエ・イ、ゥ@ gibi bir de güzel Türk ヲゥャョエ。ウ@ he-
diye etti. Birbirinden pek samimi bir surette 。ケイャ、ᆳ
lar. Fakat 「。ォョ@ Türk ne diller ォオャ。ョュウ@ biliyor.
Söz 。イウョ、@ Bey sadrazama t・ォゥイ、。Gョ@ galiba biraz
uzakça ッャ、オョ@ ve b。「ャゥGケ・@ daha ケ。ォョ@ ッャウ。ケ、@ da-
ha iyi ッャ。」ョ@ ウ￶ケャ・ュゥN@ Sadrazam buna ォ。イ@ 、・ュゥ@

(1) Rakoczi
148

ki: Bir parça uzak ise de ュゥャ[。ウー@ bir yerdir, hem


pek o kadar da uzak zannetme burada ーゥ・ョ@ pilav ウᆳ
cak olarak oraya vanr. Bu ャ。jアイ、ケ@ ne buyrulur? Ba-
ウャ@ hemen yola ￧ォュ。@ üzereyiz mektubumu mühiir-
lemem QSコュL@ onun için fazla ケ。コュ」N@ Ama ora-
ya vannca Tann'dan kendisine ウ。ャォイ@ 、ゥャ・ュ@ ve
bir an önce görmek ゥウエ・、ュ@ 。「ャ」ュ@ hepsini an-
ャ。エョュN@ Ama sizden de ウォ@ ウォ@ ケ。コョ@ dilerim, ben
bunu ihmal ・エュケ」ゥN@ sィ。エョコ@ 、オ。」ケュ@ abla-
」ュL@ ウィ。エ・@ dikkat. Hemen hareket ediyoruz, saat
yedi.
n
Sevpu abl.....pn

TeJdrdal, 24 Nisan 17ZO

ァ・ャ、ゥセーコ@
Buraya yazmasam da mektubumun
「。ャョ、⦅@ bunu 。ョャイウコN@ kウ。」L@ Tannm cümle-
ョゥコ@ salimen buraya オャ。エイ、N@ Beresenyi bey buraya
gelir gelmez ・ィイゥョ@ 。、ョ@ bir anagram ケ。ーエ@ ve オ@
kelimeyi ￧ォ。イ、Z@ Ostorod (1). Bu söz de biz ウョエャ。ᆳ
nn halimize pek ySAイN@ Her ne ise, buna dair söyle-
yecek çok.. ama 「。ォ@ zamana 「イ。ォャュN@ ゥュ、@ vaa-
、・エゥュ@ gibi size hepsini ケ。コュN@
önce, 。ケョ@
16'smda Yeniköyden hareketimizden
「。ャケッイオュN@ Kalyon zaten Bey'i bekliyordu. p。、ゥィ@
エ。イヲョ、@ kendisine böyle bir kalyon ケッャ。ョ@ Bey'i
son derece sevindirdi. Hem bu kalyon büyüklerinden-
di. 26 çift kürek çekiyordu, küreklerin her birinde, ki-
minde 4, kiminde 3 adam bulunuyor, böylece kalyon
cem'an 220 esir エ。イヲョ、@ çekiliyordu. bundan 「。ォ@

(1) t・ォゥイ、。ェヲョ@ Frenkçe 。、@ olan Rodoato kelimesinin


harflerinden ￧ォ。ョャュL@ Macarca イk。ュ￧G@ demek.
150

ウゥャ。ィ@ yüz levent bulunuyordu, böylece kalyanda he-


p;miz 400 ォゥ@ idik. Geminin ォ。ーエョ@ bir ー。@ idi. Pll-
、ゥ。ィ@ エ。イヲョ、@ Beyimiz'in ケ。ョ@ カ・イゥャュ@ olan ka-
ー」「。@ ve bir de ￧ッイ「。」@ bizimle beraberlerdi. Tam
saat 7'de Bey kalyana 「ゥョ、@ zaman top 。エャイォ@ se-
ャ。ュョ、L@ gemir demir 。ャ、@ ve yola koyuldu. p。、ゥィGョ@
ウ。イケョ@ geçtikten sonra ᄋ￧ォ。ョ@ aksi bir rüzgar bizi Ada-
lar エ。イヲョ@ yollanmaya mecbur etti. Bu adalara: ョᆳ
sula Principum derler (1). Bay Forgacs t・ォゥイ、。@ yo-
lunun 「オイ。ウ@ ッャュ。、ョ@ ヲ。イォ・エゥ@ ve ne için Adalara
、ッイオ@ ァゥ、ャョ@ 。ョャケュ、@ için hemen korkuya dü-
・イォ@ Bey'e, b。「ャゥGョ@ bizi 。ャ、エョ@ ve t・ォゥイ、。G@
、・ゥャ@ bir zamanlar Thökölyi'nin (2) 「オャョ、@ コュゥエG・@
ァ￶エイャ、ュコ@ haber verdi. Bey beyhude yere ona
cesaret veriyor, belki イコァ。ョ@ bulmaya ￧。ャエォイョ@
yahut 「。ォ@ sebebi ッャ、オョ@ 。ョャエケッイ@ ve コュゥエG・@ gö-
türülmesinden ォッイュ。、ョ@ fakat arzusuna 。ケォイ@ bir
yere götürülmesi için bir sebep 「オャョュ。、@ söylü-
yordu. Ama bunlar fayda vermiyordu, çünkü, o bir ke·
re bizi コュゥエG・@ götürdüklerine kendini iyice ゥョ。、イᆳ
ュエ@ ve Adalar'a カ。イョ」ケ@ kadar korkusu devam et-
ti. Saat ll'de oraya ￧ォエN@ ᅱャ・@ ケ・ュゥョ、@ sonra Ber-
csenyi bey de oraya オャ。エN@ Ertesi gün de rüzgar 。ォᆳ
ma kadar aksi yönden ・ウエゥ@ için ancak 。ォュ@ saat 6'da
müsait rüzgar1a t・ォゥイ、。G@ 、ッイオ@ yoJJanabildik. Bütün
gece rüzgar müsait ッャ、オョ。@ yelkenleri 。￧エャイ@ ve

(1) Prens a、。ャイ@


(2) m・ィオイ@ Orta Macar kイ。ャ@ Tököli ュイ・N@ Rakaczi'nin
üvey 「。ウ、イN@ Mülteci olarak コュゥエG・@ ッエオイュN@
1705 ケャョ、。@ コュゥエG・@ ￶ャュエイN@ 1657 、ッオュャイN@
151

kürek çekmeye lüzum ォ。ャュ、N@ Üçüncü gün sabah sa-


at yedide Heraclea Heイ・ャゥI@ Aゥュ。ョ@ girilerek demir
。エャ、N@ k。ー」「@ ォッョ。」ュコ@ yerler için emirler ver-
mek üzere önden t・ォゥイ、。G@ gitti ve o gelinceye kadar
bizim orada ォ。ャュコ@ ャ。コュ@ geldi. aケョ@ 21'inde ォ。ーᆳ
」「。@ konak yerlerimizin ィ。コイ@ ッャ、オョ@ Bey'e bildir-
di. Nihayet bu sabah saat S'te hareketle ￶ャ・、ョ@ önce
ll'de t・ォゥイ、。G@ geldik. Bey hemen kalyondan indi, at-
lar da ォケ、。@ ィ。コイ@ 「オャョ、。@ ・ィイゥョ@ ileri gelen
ュ・オイャ。@ エ。イヲョ、@ debdebe ile ォッョ。@ götürüldü.

Aziz ablam, kalyana binrnek pek de az ・ケ@ 、・ゥャN@


Orada en ufak ・ケ、@ bile büyük bir intizam カ。イ、L@
￧エ@ yoktur. ォゥケコ@ ォゥョ@ hep birden harekete ァ・￧ゥョ@
bir 、ョA@ Elliiki kürek hep birden suya dahyor,
küreklerio her biri en 。@ 「・@ kulaç オコョャ、。N@
ィ。ウャ@ güzel bir seyir! Fakat oradaki esirlerin hepsinin
hイゥウエケ。ョ@ ッャ、オ@ ve ölünceye kadar orada kalacakla-
イョ@ 、ョ」・L@ ゥョウ。@ ケイ・ゥ@ ウコィケッイN@ aケイ」。L@ kürek
çekmek oldukça 。イ@ bir ゥエイL@ görmeyen bunu tahmin
edemez. Kürek ッョャ。イ@ öyle bir ウ。イケッ@ ki, insan zaval-
ャ。イョ@ ォッャ。イ@ kopacak ウ。ョケッイN@

Gerçi onlara yiyecek veriyorlar ama ・ャ「ェウイゥ@ pa-


çavradan ヲ。イォウコN@ Bey orada ッャ、オ@ için bizimkiler
gömlek ァゥケュャ・イ、@ ve yine bu sebepten kötü muamele
ァ￶イュケッャ。、L@ ama söylediklerine göre 「。ォ@ zaman
gömleksiz ￧。ャイュ@ ve en ufak bir sebepten dayak
ケ・イャュゥN@ Kendilerine bir ・ケ@ emredecekleri vakit, ウᆳ
ャォ@ ￧。ャケッイL@ onlar bunun ne ッャ、オョ@ aniayarak he-
men ゥ@ 「。ョ@ geçiyorlar. bオョャ。イゥ}N@ ッエオイ、ォャ。@ iskem-
leler, kilisede ッャ、オ@ gibi iki tarafta arka arkaya yer-
152

ャ・エゥイュL@ ortadan bir yol geçiyor ki, burada durma-


dan subaylar 、ッャ。ケイ@ ve ォイ・ゥ@ iyi çekip çekmedik-
lerine ve birbiriyle ォッョオー@ ォッョオュ。、ゥ@ neza-
ret ediyorlar. Herkes kendi yerinde ォ。ャケッイL@ oraya zin-
cirlidir, kürek çekmeye ara verince oturuyorlar ve ol-
、オォャ。イ@ yerde uyuyorlar. Bunlar ケ。ャョコ@ kalyon gider-
ken 。ケ@ kalkarlar, 「。ォ@ zaman kalkmak ケ。ウォエイL@
o vakit ise vaziyet pek hazindir, çünkü zincir sesinden
「。ォ@ bir ・ケ@ duyulmaz.
Belki de, bu コ。カャイュ@ hürriyete hasret çekme-
meleri mümkün 、・ゥャイL@ diyeceksiniz; bununla bera-
ber birçoklan da bu sefil hayata 。ャュイN@ Yirmi ケャᆳ
dan beri bu kalyanda bulunan iki Macarla ォッョオエュ@
ve onlara buradan ォオイエャュ。ョ@ bir çaresi yok mudur,
diye sordum. Buna cevap olarak sadece: «Biz 。イエォ@
m。」イウエョ@ ne diye gidelim, ォ。イ@ ve ￧ッ」オォャ。ョュコ@ bel-
ki de çoktan ￶ャュ・イ、ゥL@ hem orada ne ile geçiniriz?
Burada yiyecek. veriyorlar ve bu sefalete de 。イエォ@ 。ャᆳ
エォᄏ@ dediler. Gerçekten onlardan bu 」・カ。「@ beklemez-
dim, ッョャ。イ@ yerinde olsam 「。ォ@ türlü 、ョイュ@ ...
Bizim kalyanda her milletten esir var: Macar, Nem-
çeli, fイ。ョウコL@ Leh, Moskof. Nuh'un gemisinde bile, hay·
カ。ョャイ@ saymazsak, bu kadar millet yoktu.
kウ。」@ yazarsam, bütün gurbete 、ュ@ Macar-
lar burada. Kiminin ・ォュゥ@ buraya 。エャュL@ onu tüke-
tineeye kadar burada kalacak, kiminin ise bol bol yi-
yecek ・ォュゥ@ ve yatacak yeri var ...
ゥュ、@ ben, ケ。ョュ、@ bir オ。ォャL@ ケ。ャョコ@ 「。ュ@
zengin bir Ermeninin evine sahip bulunuyorum, her
evin bir de bahçesi var. Ermeniler kendi semtlerine
ッエオイ。」ュコ@ ゥエョ」・@ Mオイ。ウ@ bilinmelidir ki, bu ・M
birde dört ￧・ゥエ@ millet var: Türk, Yahudi, Rum ve Er-
meni, biz Ermeni evlerinde oturuyoruz- hemen ォ。、ᆳ
ya giderler ve ona, ゥエォャ・イョ@ göre Macarlar yaman
。、ュャイ@ ve ォ。、ョ@ ve ォコャ。ョ@ sokakta bile イコャ。ᆳ
nna ァ・￧イャュゥL@ diye dert yanarlar. Gaspar Papai o ウᆳ
rada tesadüfen ォ。、Gョ@ ケ。ョ、@ 「オャョケッイュL@ ォ。、Gケ@
der ki: ᆱk。、L@ Ermeniler ォ。ョャイ@ Macarlar'dan ォウᆳ
ォ。ョュウャイL@ onlara bir zarar gelmez, ama ッョャ。イ@ ta-
カオォャ。イ@ bizim ィッイコャ。ョ@ ケ。ョ@ gelirlerse o zaman ka-
イュ。⦅ᄏ@ k。、@ ォ。ィケ@ atarak: «Aferim Macar, afe-
rim» der. Biz buna epeyce güldük, biraz da siz gülün.

uコ。エュケャL@ biz 。イエォ@ buraya ケ・イャエゥォL@ sürgün-


lerde bile ウョ。」ォ@ yer 。イュコ@ lanm. Sebep ッャ。ョ@
ィ。ォョ、@ Allah gelsin! Ne ッャ。」ュコL@ ョ。ウャ@ ッャ。」ᆳ
ュコ@ t。ョイGケ@ 「イ。ォャュL@ bizi buraya O getirdi, çare-
mize bakacak olan da O'dur. Bize kötülük yapmak is-
teyenlerin kötü niyetlerini t。ョイ@ bizim için iyiye çe-
virdi, çünkü daha ・ィイゥ@ ve ・エイ。ヲョ@ エ。ョュケッイウ@ da
diyebilirim ki, bizi buraya ァ・エゥLイ、@ için t。ョイGケ@ ォᆳ
retmek borcumuzdur, zira burada o sefil Yeniköy'e
nispetle çok daha rahat ve serbest ケ・イャエゥォN@ Evlerimiz
hep ・ィイゥョ@ ォ・ョ。イ、L@ bir 。、ュ@ 。エュ@ ュL@ ォイ、。ケュN@
oエオイ、ュコ@ yerler ィ。ォョ、@ ilk ヲイウ。エ@ daha fazla
ケ。コイュN@ Mektubum epeyce オコ。、@ gibi, saat da onbir,
yatma コ。ュョ@ ッャュ。L@ garip ・ケL@ adamlar ve kanlar,
エーォ@ 「。ォ@ yerlerde ッャ、オ@ gibi burada da uyuyorlar.
y。ャョコ@ kalemi elimden 「イ。ォュ、ョ@ sizden, bana olan
muhabbetinizi 。コャエュョ@ ve ウィ。エゥョコ@ gözetme-
nizi rica ・、」ゥュN@ Her gün buradan sizin tarafa ge-
miler gidiyor, hangisine isterseniz mektubunuzu vere-
bilirsiniz. h。ケイャ@ geceler 。「ャ」ュN@
III

t・ォゥイ、。L@ 28 m。ケウ@ 1720

Biz 。イエォ@ burada ev bark sahibi olduk, raha•a ka-


カオエォN@ t・ォゥイ、。@ çok sevdim ama Zagon'u オョエLIュᆳ
vorum. dッイオウ@ 。「ャ」ュL@ biz burada pek güzel, .·a-
ヲ。ャォ@ bir yerde bulunuyoruz. ・ィゥイ@ epeyce büyük ve oi-
dukça güzel, deniz ォケウョ、。@ ィッ@ ve gönül açan bir ya-
ュ。」ョ@ üstünde. aカイオー。Gョ@ da tam ォケウョ、。@ ウ。ケャᆳ
イコN@ Buradan ウエ。ョ「オャG@ atla iki günde rahat gidilir, de-
nizden de bir günlük yol. Herhalde Bey (1) için hiçbir
tarafta bundan iyi yer 「オャ。ュコイ、N@ ョウ。@ ne tarafa
giderse her ケ。ョ@ güzel ォイャ。L@ fakat 「ッ@ arazi 、・ゥャL@
çünkü burada Nエッーイ。@ mükemmel ゥャケッイ。N@ Köylere
ケ。ォョ@ olan ォイャ。@ 「ッ@ ッャュ。、@ gibi, ・ィイゥョ@ ・エイ。ヲョ、ォゥ@
topraklar da 「。ォュャ@ bahçeler gibi gayet iyi ゥャ・ョュᆳ
tir, hele オ@ ウイ。、@ insan tarlalara, 「。ャイ@ ve sebze bah-
çelerine 「。ォョャ@ 、ッケ。ュイN@ sイエャ。、@ o kadar cok
「。@ var ki, 「。ォ@ yerde ancak bir viH\yette bu ォ。、イ@
bulunur. Bunlara çok da iyi 「。ォケッイャN@ b。ャイ、@ pek
çok meyva 。」@ var, öyle. ki, insan 「オイ。ャョ@ meyva

(1) Rakaczi
156

bahçesi sarur. y。ャョコ@ burada 「。ャイL@ bizde ッャ、オ@ gi-


bi ウョォ@ dikmiyorlar, bu yüzden 。ウュャイョ@ çubuklan
yerlere sarkmakta ve yapraklar 「。ョ@ エッーイ。ョ@ ört-
mektedir, yaz ケ。ュオイョ@ az 、エ@ bu ウ」。ォ@ yerde
ise buna ihtiyaç カ。イ、L@ çünkü bu suretle toprak ケ。@
ォ。ャイ@ ve omealar da kurumaz.

Burada sebze bahçesi de pek çok; bunlar 「オイ。ョ@


adetine göre iyi ゥャ・ョュ@ ama bizimkilere benzemez.
Sonra pamuk ekimi de burada her yerden ヲ。コャ、イ@ ve
bunun ticareti de ァ・ョゥ@ ölçüdedir. Pamuk Torda vila-
yetinde ケ・エゥ「ャイL@ fakat bizim ゥョャ@ ケッォオャ@ エッーイ。ᆳ
ュコ、。@ gerekli ウ」。ォャ@ bulamaz. Burada ォ。、ョゥ@
bütün ケャ@ ゥャ・イ@ ー。ュオ@ ekmek, toplamak, satmak ve-
ya dokumaktan ibarettir. m。ケウエ@ ekiyor, Ekim'de top-
luyorlar. Herhalde pamuk çok ゥ@ istiyor, fakat 「オイ。ャ@
ォ。、ョゥ@ zaten 、。イ@ 「。ォ@ ゥャ・イ@ ッャュ。、ョ@
onunla オイ。ュケ@ vakit buluyorlar.

・ィイ@ gelince; オコョャ。ュウ@ 「ケュ@ olan bu


・ィイ@ burada güzel denebilir ve içinde güzel evler çok,
fakat bunlar hiç de güzel görünmüyorlar, çünkü Türk- ·
ler, kanlan 、。ョケ@ görmesinler diye sokak エ。イヲョ@
pencere koymuyorlar. kウォ。ョ￧ャ@ ne iyi ・ケA@ ・ィイゥョ@
çok ァ・ョゥ@ bir pazan var. Tavuk, kaz gibi kümes hay-
カ。ョャ@ her ￧・ゥ、@ ile meyva, sebze burada ucuz; biz
gelmeden önce daha オ」コュN@ Biz her ne kadar biraz
ー。ィャ@ sebep olduksa da buraya sükUnet ァ・エゥイ、ᆳ
セゥコ@ muhakkak, çünkü, 「オイ。ャ@ söylüyorlar, ゥュ、@ bi-
tim 「オャョ、ュコ@ yerlerden evvelce ォ。、ョャイ@ ve ォコᆳ
lar gündüz bile geçmeye ォッイ。ャョL@ 。ォュャョ@ ise
sokakta 「オャ、ォ。ョ@ 。ャイ@ ァ￶エイゥャ・ュL@ bunlara neler
157

ケ。ーエォャイョ@ 。イエォ@ 、ョN@ Hatta adam ￶ャ、イ@


de ッャオイュL@ bu ゥャ・イ@ yapanlar da yeniçerilerle Rumlar
ve eイュ・ョゥャN@ Fakat ゥュ、@ hiçbir ・ケ@ 、オケャ@
yok, isteyen 。ォュ、ョ@ sonra bile bir ・ケ、ョ@ çekinme-
den sokakta 、ッャ。「ゥケイN@ Gerçi biz de epeyce kalaba-
ャコL@ ama en ufak bir hadise de olsa, ォ。ーュコ、@ bulu-
nan otuz yeniçeri, ー。エイ、@ ￧ォ。イュ@ isteyenlerin derhal
derisini yüzerler. Bugün 。イエォ@ bizim ッエオイ、ュコ@ yer-
den daha sessiz yer olmaz. aォ。ュャョ@ hava güzel oldu-
オ@ zaman, saat onbire kadar 、。イ@ bulunuruz. Ne
ケ。「ョ」@ yeniçeriye, ne de Rum'a rastlanz. Bu kadar
ォウ。@ zamanda bile L・ィイ@ ne çok ヲ。ケ、ュコ@ dokundu, ya
bundan sonra? y。ャョコ@ 」。ョュ@ ウォ。ョ@ bir ・ケ@ varsa o da
Bercsenyi beyin (1) bize uzak ッャオ、イN@ Kendisinin bu-
na 」。ョ@ ウォャョ。コL@ çünkü ziyaretine daha seyrek gide-
「ゥャ・」ュコ@ için o da az masrafa girer. Ama ne yapa-
ャュL@ uzak da olsa ァゥ、・」コL@ 「。ォ@ ョ。ウャ@ vakit geçiririz?
Onu ォ。、ョャイ@ bile sevmiyor, fakat onlar da bizim gibi,
ne ケ。ーウョャイ_@ Herhalde biz oraya angaryaya gider gibi
gidiyoruz.
・ィゥイ、ョ@ ve エッーイ。ョ、@ 。イエォ@ epeyce bahsettim,
biraz da kendi evimizdeki adetleri ve ne türlü vakit
ァ・￧ゥイ、ュコ@ 。ョャエケュN@ Herhalde bir ュ。ョウエイ、@ bi-
le bizim beyin evindekinden fazla intizam yoktur. iエ・@
「オイ。ョ@ ーイッァ。ュZ@

Sabah saat_ 「・オ￧ォエ。@ trampet ￧。ャ、@ zaman hiz-


metçiler kalkar ve 。ャエケ@ kadar ィ。コイャョL@ saat al-

(1) Macar asilzadesi Kont Nilwla Bercsenyi. Mikes'in sev-


giUsi Suzi bu adamla ・カャョュゥエN@
158

エ、。@ yeniden trampet çalar, o zaman bey giyinir ve kü-


çük kiliseye giderek duada ィ。コイ@ bulunur, oradan ye-
mekhaneye gider, kahve, tütün içeriz. Saat sekize çey-
rek kala birinci, sekizde ikinci ve biraz sonra üçüncü
trampet bizi ibadete ￧。イL@ o vakit bey tekrar kilise-
ye gider, sonra evine çekilir, o zaman herkes ゥウエ・、@
yere gider. Onbirbuçukta yemek trampeti çalar, oni-
kide sofraya oturur ve エ。カオォャイ@ mideye indiririz. ォゥᆳ
buçukta bey ケ。ャョコ@ olarak ibadethaneye gider ve üçe
kadar orada ォ。ャイN@ aォ。ュ@ ibadeti i·çin saat 「・@ çeY.-
rek kala birinci, 「・エ@ ikinci ve biraz sonra üçüncü
trampet çalar, kiliseye gidilir ve sonra herkes 、。ャイN@
Saat 。ャエ「オ￧ォ@ 。ォュ@ ケ・ュゥョ@ ￧。イャコL@ yemek çok
ウイュ・、ゥョ@ sekizde Bey soyunur, ama çok zaman
o saatte yatmaz ve sabahleyin 。ャエ、@ giyinse bile gece
ケ。イウョ、@ sonra saat ikide kalkar. Zannetmeyin ki,
bütün bunlarda en küçük bir 、・ゥォャ@ bile olsun, Bey
hasta da olsa program böylece tatbik olunur. Saat 「・ᆳ
buçukta kalkmak kolay bir ・ケ@ 、・ゥャL@ ama Bey'in ィ。エᆳ
イ@ için ャ。コュ@ ve ァゥケョ、@ zaman da daima ケ。ョ、@ bu-
lunurum. hゥコュセエ￧ャ・イ@ nezaret etmek zaten vazifem
ゥ」。「、イ@ da.

エ・@ bizim ュ。ョウエイッ@ ョゥコ。イ@ böyle. n。ウャ@ ・ャョ、ゥᆳ


ゥュコ・@ ve ne ile vakit ァ・￧ゥイ、ュコ@ gelince; herkes
kendi zevkine göre ￧・ゥエ@ ￧・ゥエ@ ・ケャ@ オイ。N@ Bey, haf-
tada iki defa atma binerek 。ォュ@ kadar 。カゥョケ@
￧ォ。イL@ çünkü keklik ve エ。カョ@ burada pek çok, ォイュコ@
keklik boz keklikten daha fazla. Ava ￧ォュ。、@ zaman
da vaktini uzun ケ。コャイゥ・@ geçirir. Biz de vaktimizi da-
ha iyi geçinneyi ·çok isteriz, çünkü insan durmadan
gezmeye gidemiyor, daima ォイャ。、@ 、ッャ。ュォ@ da ol-
159

muyor. Fakat 「オイ。ョ@ adamlariyle ァ￶イュ・ォ@ de müm-


kün 、・ゥャN@ y。「ョ」@ birisi burada kimsenin evine gide-
mez. Hele Ermeniler ォ。イャョ@ Tü.çklerden daha çok
ォウ。ョケッイャN@ kッュオ@ olan ォ。、ョ@ daha ァ￶イ・「ゥャュ@
、・ゥャュN@ Günde on kere ォ。ーウョ@ önünden geçerim; o
da, ・イ@ ォ。ー、@ ise, benden ・ケエ。ョ@ ァ￶イュ@ gibi kaçar
ve ォ。ーウョ@ sürgüler. aャ、イ@ ・エゥュ@ de yok, çünkü Er-
meni ォ。イャ@ umumiyetle çingene kanlan kadar be-
ケ。コ、イャ[@ (1) bura ィ。ャォ@ ile エ。ョォャ@ ォオイュ。ョ@ müm-
kün ッャュ。、ョ@ bundan anlayabilirsiniz. Ama bundan
bir ・ケ@ ォ。ケ「・エゥュコ@ yok, çünkü 「オョャ。イ@ kimi kürk-
çü, kimi terzi, öyle üst tabakadan, bizim ァ￶イ・「ゥャ」ᆳ
ゥュコ@ insana burada イ。ウエャョュケッN@ Türkler, efendi
adamlar var, ama Türkleri ziyaret etmek ·de insana ウᆳ
ォョエ@ veriyor. Evvela Türkçe bilmiyorum, ikincisi de
insan ケ。ョ@ カ。イ、ョ@ önce: Eh, otur 「。ォャュL@ der,
sonra bir çubuk tütün, bir fincan kahve verir, 。コョᆳ
dan 。ャエ@ yedi söz ya ￧ォ。イ@ ya ￧ォュ。コL@ ondan sonra kar-
ウョ、。ォゥ@ tahammül edebilirse on saat susar. Bunlar
sazdan sözden anlayan エ。ォュ、ョ@ 、・ゥャイN@ Bunun için
bize ・ャョ」@ olarak ya ￶ャ・@ veya 。ォュ@ ケ・ュゥョ@
Bercsenyi beyin evine gitmek ォ。ャケッイL@ orada hiç olmaz-
sa küçük Suzi ile ィッ@ 「・@ ediyoruz, fakat Kompod'lu
kibar bir ォ。、ョ⦅@ olan evin ィ。ョュ@ ォ。イ@ insan resmi
kalmak ュ・」「オZゥケエョ、@ bulunuyor. O sadece eski ・ケᆳ
lerden, ォコャョY。ゥ@ ・ャョ」イ、@ ォッョオエュ。ウ@ sevi-
yor, ama siz de bilirsiniz ki benim bunlarla hiç ilgim

(1) K. Mikes'in kendine has garip espriZerinden biri. Mek·


エオーャ。イョ、L@ daha garip esprilere rastlamak mümkün·
dür.
160

yok. Bir 。、ュセL@ 。コュ@ açmadan üç saat dinieyebile-


cek bir ケ。イ、ャュ@ var, fakat ondan sonra ne 。ョャエォᆳ
ャ。イョ@ bana sorun 「。ォャュ_@ aョャ。エォ@ ・ケャイ、ョ@ bir
kelimesi bile 。ォャュ、@ kalmaz, bu kibar ィ。ョュャ@ da
böyleyim. ォゥ@ saat 。コュ、ョ@ bir tek 6Öz ￧ォュ。コL@ gü-
lerse ben de gülerim, çok defa niçin ッャ、オョ@ bilme-
den; ォ。イュ、ゥ@ söylediklerini büyük dikkatle dinli-
yorum ウ。ョイ@ ... Oysa ki ・イ@ ben eski ・ケャイ@ vakit ge-
çirmek istesemJ Büyük ウォ・ョ、イGゥ@ tarihini okurum,
herhalde o daha eskidir, daha ヲ。ケ、ャイN@
Bu ケ。コTォャョュ、@ bizi ョ。ウャ@ bir ・ィイ@ ケ・イャエゥᆳ
diklerini, halklJ}lil ョ。ウャ@ ッャ、オョL@ uzak ケ。ォョ@ çevre-
sini, ョ。ウャ@ ケ。、ュコ@ ￶セョュゥ@ oldunuz. Fakat size
kendi ケ。ュ@ 。ョャエュ、N@ Benim adetim; saat on-
da yatar, gözlerimi ォ。ーエョ@ ve programa uygun ola-
rak ertesi sabah 「・オ￧。@ kadar açmam, ve bu gü-
zel adeti yaz ォ@ 「イ。ォュN@ Bu mektup da saat ona
kadar オコ。、L@ 。イエォ@ オケ。ャュL@ sevgili ablam. e・イ@ be-
nim ウォ@ ウォ@ ケ。コュョ@ ゥウエケッイ。ョコ@ ウィ。エゥョコ@ gözetme-
lisiniz, gelecek sefer daha çok veya daha az yazanm.
Az ォ。ャウョ@ ケ。コュ@ unutuyordum, menhus romatizma,
Efendimizi yine イ。ィエウコ@ etmeye 「。ャ、N@
IV
t・ォゥイ、。L@ 23 aオウエッ@ @ 720

t・ォゥイ、。Gョ@ aynlarak dört ァョャ・@ ・ォゥ@ su iç-


mek için buraya dört fersahhk bir yere gittik. Fakat
önce size, bu ・ォゥ@ suyu ne diye ゥ￧エュコ@ ケ。コュャN@
Buraya ケ。ォョ@ bir yerde eni boyu ッョ「・イ@ kulaç kadar
olan bir 「。エォャ@ var. Herhangi bir illete tutulanlar,
ケ。コョ@ oraya giderek o çamurun içine girerler. kイォ@ elli
ヲ・イウ。ィャォ@ yerdep arabalarla, kan ve çocuklariyle ge-
lenler olur. Çamurun ・エイ。ヲョ、@ yirmi otuz 。イ「ョ@ bi-
イゥォエ@ ve ォ。、ョ@ erkek ve ￧ッ」オォャ。イョ@ çamurun içinde
domuzlar gibi ケ。エォャョ@ ァ￶ゥャイN@ Oradan ￧ォ。ョャイ@
ne halde ッャ、オォ。イョ@ 、ョL@ çünkü bu, içine zorla ba-
エャ。ョ@ sert, kara çamurdan 「。ォ@ bir ・ケ@ 、・ゥャN@ Halk ne-
reden 。ョャュ@ bilmiyorum, bu çamurlu suyu çok ゥᆳ
fah ウ。ケッイ[@ 「セョ@ fayda görene イ。ウエャュ、N@ O pis ça-
murun içine 「。ォャイゥケ・@ beraber ben de girdim; bir
ゥィエケ。」ュ@ ッャ、オョ。@ 、・ゥャL@ ウイヲ@ çamura ケ。エュ@ diye-
bilmek için. y。コョ@ ise bu çamur, ュ。ョ、ャイ@ pek ィッᆳ
ャ。ョ、ォイ@ bir ・ャョ」@ yeridir. Rum ー。コャイ@ da, ken-
di ￧ォ。イャョ@ 、ョ・イォL@ birkaç akçe kazanabilmek
için, önce SUYll!l ッォオョ。ウ@ ャ。コュ@ ァ・ャ、ゥョL@ yoksa ゥヲ。ᆳ
ウ@ ッャュ。ケ」ョ@ söylerler. Ama ゥ@ bununla da ォ。ャュM

F:ll
162

yor, çünkü bu çamurdan ￧ォ。ョL@ ・イ@ billur gibi te-


miz olmak istiyorsa, ァ・ャョ@ ve hゥーッォイ。エGョ@ tavsiyesi-
ne göre ・ォゥ@ suya gitmesi ve orada üç gün kalarak içe-
「ゥャ、@ kadar içmesi ャ。コュ、イN@ Biz de yerliterin adetine
uyarak oraya gittik ve orada erkek, ォ。、ョ@ ve çocuk,
belki ikiyüz ォゥ@ bulduk. Birkaç akçe kazanmak ヲイウ。エᆳ
ョ@ hiç ォ。￧イュケョ@ Rum ー。コャイL@ 「。ォ@ türlü ヲ。ケ、ウ@
olmaz diye, o ウセケ。@ da okudular. Bu su bir kayadan ￧ᆳ
ォケッイ@ ama, yine de temiz 、・ゥャL@ üstelik o ォ。ャ「@ halk
iyice 「オャ。ョ、イォL@ çamur gibi su içmektedir. Oraya
カ。イュコョ@ ertesi günü içmeye 「。ャ、ォL@ su ile doldu-
イオャュ@ koca 「イ@ ォ。コョ@ 。エ・ゥョ@ üzerine koydular, çünkü
ウ」。ォ@ ウ」。ォ@ ゥセャケッイN@ ￧・ョャイ@ de epeyce カ。イ、L@ aman ab-
ャ。」ュ@ ne de ・ォゥ@ bir su, tam o çamura göre; biri
tiksindirici, öbürü ゥイ・ョ￧A@ Önce bizdeki ・ォゥ@ su gibi
ウ。ョュエォL@ fakat エ。、ョ@ 「。ォョ」L@ 、。ュャウョ@ yutulama-
ケ。」ョ@ 。ョャ、ォ@ çünkü 。、ュォャ@ tuzlu bir su, エ。、@
da bozuk. Yine d,· birbirimizi görerek, ケ。カ@ ケ。カ@ iç-
meye 「。ャ[Z、ォ@ ve ;_iç günde oniki eytel (1) kadar içtik,
「。コウ@ daha çok içi-,•ordu, ne kadar çok içilirse o dere-
ce ケオュ。ォゥ@ veri ·), .. Suyun çok ケ。ョゥュウ@ için ￶ャ・@
ケ・ュゥョ、@ önce içi• k H' yemek コ。ュョ@ kadar ge-
zinmek, ォッュ。@ ャ。コLG@ ャA[ケ@ Forgacs 「オョャ。イ@ ケ。ーュ、ᆳ
ョ、。@ atma biniyor カ。ョ@ ォッエオイケ。@ ve bu suret-
le kendini ウ。イエl[@ ' uyun tesirini duymaya 「。ャᆳ
ケョ」。@ da hemen ha\' . ;nd:, n iniyordu. Ne kadar güldü-
ュコ@ tahmin_ ・、」ウゥョZセN@ Bu ッォオョュ@ suyun ne türü
tesir ・、」ゥョ@ bilmiyorum, fakat tesir etmese de

(1) Erdel'de eskiden ォオャ。ョ@ bir ölçü, tahminen 0,7


litre.
163

ehemmiyet カ・イ、ゥュ@ yok, çünkü ウィ。エゥュ@ yerinde.


Hastalardan ゥォセョ・@ ケ。イュ、@ 。ョャ、L@ bunlardan bi-
ri daha ヲ・ョ。ャエL@ öteki de ölüm halinde. Her ィ。ウエャ@
iyi edecek ilaç olur mu? Ama herkese dokunam olur.
Ölüme ォ。ゥ}@ ゥヲ。@ otu olmaz. Efendimiz vaktini sade
avla geçiriyor ve bizim hallerimize gülüyordu. Sevgi-
li 。「ャ」ュL@ size t。ョイG、@ ウ。ャォイ@ diler, her zaman-
ki kulunuz olarak ォ。ャイュN@
V

t・ォゥイ、。L@ 9 Eylül 1721

Kadir 「ゥャュセコォ@ iyi ・ケ@ 、ッイオウA@ Birkaç mektubu-


ma cevap 。ャュ、L@ yine de ゥォ。ケ・エ@ eden sizsiniz. As-
ャョ、。@ benim sizin ウ。￧ョコ@ çekmem ャ。コュL@ öyle iken yi-
ne siz bana 。エ・@ püskürüyorsunuz. A:em suçlu hem
güçlü diye buna derler. Birbirimize 、。ョャュケ@ sev-
gili ablam, siz de unutun, ben de オョエ。ケュN@ Ama sizin
o エ。ャ@ öfkenizi yeniden alevlendirecek de olsam, dü-
ョ、ュ@ yazmadan ・、ュケ」ゥL@ çünkü sizin öf-
keli mektubunuzu okumak benim için, çok zevkli olu-
yor ve siz ゥォ。ケ・エ@ etmesini ve bana 、。ョャュウ@ o ka-
dar iyi biliyorsunuz ki, mümkün olsa sizi daha çok
ウ・カ」ゥュ@ geliyor.
Sevgili ablam, genç Bercsenyi'nin daha temmuzda
gemiye binerek. buradan uçup ァゥエョ@ biliyorsunuz.
Beraberinde Fransa'ya üçyüz kadar a«ker götürdü ki,
bunun ケ。イウ@ Macar, ケ。イウ@ da Allah bilir, kaç ￧・ゥエ@ mil-
letten, ne ッャ、オセ。イョ@ belki kendileri de bilmezler. kᆳ
ウ。」L@ o ゥュ、@ bir 。ャケョ@ 「。ョ@ geçti. Orada bir ala-
ケ@ olan, hele bir de ケ。「ョ」@ ise, terfiin birinci kade-
mesine 「。ウエ@ demektir. Küçük Esterhazi de gitti. Ba-
「。ウ@ birkaç aydan beri, bir rivayete göre kendi ォ。イM
166

siyle, 、ゥ・イ@ bir rivayete göre de 「。ォ@ birinin ォ。イウゥケャ・@


burada bulunuyor. Bizim papazlar Esterhazi'nin bu
・カャゥョ@ i s。イョケャ@ ォ。、ョ@ ・カャゥョ@ benzetiyorlar.
Hazreti ウ。@ bu ォ。、ョL@ ォッ」。ョ@ ￧。イ@ 、・ゥ@ zaman, ko-
cam yok 」・カ。「ョ@ カ・イュゥ[@ çünkü o ウイ。、@ beraber
ッエオイ、@ adam 。ウャ@ ォッ」。ウ@ 、・ゥャュN@ Bunun gibi, pa-
pazlar da Esterhazi'nin beraber ッエオイ、@ ォ。、ョ@ ha-
kiki ォ。イウ@ ッャュ。、ョ@ söylüyorlar. ゥョ@ 。ウャョ@ birkaç
kelime ile size 。ョャエケュZ@ Esterhazi bey 「。ォ@ beyler-
le beraber Lehistan'dan buraya gelirken ォ。イウョ@ ya-
ョ、。@ Lehli bir ォコ@ カ。イュL@ bu ォコ@ bir Slovak asilzade-
sinin オ。@ ile ・カャョ、ゥイュL@ sonra prensin ォ。イ@ öl-
ュ@ ve bunun üzerine o da zaten Leh ォコョ@ çok iste-
、ゥ@ için, 。イエォ@ zorla ュL@ yoksa, kendi イコ。ウゥケャ・@ mi, ko-
」。ウョ、@ 。ケイュ@ ve papaza götürerek ョォ。ィ@ ォケ、イᆳ
ュN@ エ・@ o zamandan beri birlikte ケ。ッイャュN@ Bi-
zim papazlar güya hem kocadan 「ッ。エイュケL@ hem de
nikah 。ャエョ@ 。ャュケ@ din ォオイ。ャョ@ 。ケォイ@ sayarlar, bu
ー。コャイョ@ 「ゥャ・」@ ゥ[@ onlar benden iyi bilirler. k。イ@
ォッ」。ョ@ 。イャ@ iyi mi, kötü mü, ッイ。ウョ@ da 。イエ」ォ@
、・ゥャュL@ ben orada iyi vakit geçiriyorum ya, gerisini
kendileri 、アNウョャ・イ@ k。、ョ@ oldukça güzel, ・ョ、。ュ@
gayet ィッL@ hem de genç ve ・ャョ」ケゥ@ de seviyor. Bu can
ウォ」@ t・ォゥイ、。G@ bize böylesi ャ。コュN@ Kendisiyle bir-
kaç defa Leh L、。ョウ@ ケ。ーエュL@ biraz Macarca da biliyor.
Çok iyi kalbii ォ。、ョ@ ッャ、オョ@ söyleyebilirim, onunla
beraberken hiç 」。ョュ@ ウォャュケッイN@

Bay Forgacs da bizi 「イ。ォエ@ gitti, haberiniz olsun!


Burada oturmaktan ュ@ オウ。ョ、L@ yoksa Bercsenyi beyle
bir ・ィゥイ、@ oturmak ュ@ istemedi, bilmiyorum, belki
her iki sebep de onu buradan オコ。ォャエイュN@ Lehis-
167

tan'a gidip orada ッエオイ。」ォュN@ Bence burada ォ。ャー@ ar-


ォ。、ャイゥケ・@ beraber bu hayata ォ。エャョュ@ ッャウ。ケ、@ da-
ha iyi olurdu, bir ・ケ@ de ゥィエケ。」@ yoktu. Ama bu her-
kesin kendi 「ゥャ・」@ ゥN@
Geçen ay yine ・ォゥ@ suya gittik. aョャ。@ her mev-
simde biz ッイ。ケ@ 「ッケャ。」コN@ Buna ben de pek 。ャ、ᆳ
イ@ etmiyorum, ne de olsa vakit geçiyor.
Bir Türk efendisi avianmak için Bey'i ￧ゥヲエャョ・@
davet ・エュゥN@ Bey de vakit geçirmek için oraya gitti.
Çiftlik buraya 「・@ fersah, fakat orada ancak iki gün
ォ。ャ、N@ Öyle ケ。ュオイ@ ケ。、@ ki, ￧。、イャュコョ@ ￧ォ。ᆳ
ュ。、ォN@ Mandalqrla 「。ャォ@ 。カャョ、@ ilk orada gördüm.
Evin ケ。ョ、ォゥ@ gölün içine yirmi kadar manda ウ。ャᄋ@
カ・イュゥャL@ onlar gölün suyunu ォ。イエケッャL@ adamlar
da çamurun içindeki 「。ャォイ@ elleriyle エオケッイャ。、L@
böylece hayli 「。ャォ@ tuttular. z。カャ@ 「。ャォイ@ |ᄋZュャオ@
suda tabii ケコ・ュゥッイャ。、N@ Türk 「。ャォ￧@ ゥセエ」@ bu! Ben
size burada olup biten her ・ケゥ@ ケ。コカッイオュL@ tek siz da-
イャュ。ケョ@ ve ウィ。エゥョコ@ gözetin. Daha da ケ。コイ、ュL@ ama
yemek trampetini ￧。ャ、イL@ yemekten sonra da gemi-
ci yola ￧ォケッイNL@ Sizin daima en sevgili ve en ォケュ・エャゥ@
dostunuz.
VI

t・ォゥイ、。L@ 20 sッョエ・イャ@ 1721

Bu ・ィゥイ、@ bunca zaman oturduktan sonra 。イエォ@


「オイ。ョ@ ィ。ャォ@ ve adetleri ィ。ォョ、@ epeyce bir ・ケャイ@ ya-
zabilirim ウ。ョケッイオュN@

Burada Türk, Rum, Ermeni ve Yahudi olmak üze-


re dört millet 「オャョ、@ ve gerek kara, gerekse de-
niz ticaretinin ileri ッャ、オョ@ evvelce ケ。コュエN@ Ba-
zan, hele güz mevsiminde hemen her gün ・ィイ@ üçyüz
kadar 。イ「ョ@ ァ・ャ、ゥ@ görülür. Arabalarla buraya ge-
tirdiklerini ise gemilere yükJeterek ウエ。ョ「オャG@ yollu-
yorlar. Denizden buraya çok gemi gelir ve her türlü
mal getirir. Nüfusa gelince; burada Türkler ￧ッオョャォᆳ
ta olup sakin bir hayat sürerler, yiyip içmeleri en iyi-
dir ve hイゥウエケ。ョャ、@ 。ケイ@ otururlar.

・ィゥイ@ dört ォウュ。@ 。ケイャュエL@ her ォウュョ、。@ 「。ォ@


bir millet oturur, birbiriyle ォ。イュコャN@ Bunun için
veba ウ。ャァョ@ ッャ、オ@ zaman her dört milleti de ウ。イ、@
seyrek görülür. Bazan ケ。ャョコ@ Türkler 。イウョ、@ olur,
「。ォ@ yerde görülmez. Bazan da ケ。ャョコ@ Yahudiler, Rum
veya Ermeniler 。イウョ、@ ￧ォ。イN@ Her dört milletin hir
170

tek hakimi (1) カ。イ、@ ki o da Türktür. Hakim üç ケャ、。@


bir 、・ゥイL@ bazan daha önce de 、・ゥエイャN@ Her mil-
letin de 。ケイ@ birer ュオィエ。イャ@ カ。イ、L@ bunlar sadece
ゥャ・イ@ ォ。、@ -yani Türk hakimi- nezdinde takibeder-
ler. Burada ォ。、ャイ@ memuriyetlerini para ile ウ。エョャイᆳ
larsa da çarçabuk servet de yaparlar. k。、ョ@ カ・イ、ゥ@
hüküm, ィ。ォウコ@ da olsa, yerine getirilir. Mesela ・ィゥイᆳ
de bir ィイウコ@ ケ。ォャョイL@ ォ。、@ öyle hüküm verebilir ki,
ィイウコ@ para vermekle 。ウャュォエョ@ kurtulur, veremezse
ウ。ャョ、イN@ Hem burada ne 、。イ」@ カ。イ、L@ ne de
cellat; 。、ュ@ ￧。イョ@ ッイエ。ウョ、@ herhangi bir dükka-
ョ@ önünde bir çiviye 。ウカ・イゥャN@ Sokakta エオ@ su,ç-
Iuyu yeniçeri, Ermeni olsun, Rum veya Yahudi olsun,
kendi eliyle asar.
k。、@ her ・ケ、ョ@ para (2) 。ャイL@ ev yapma izni için,
cenaze ォ。ャ、イュ@ için, evlenmek için hep para verilir.
Pamuk toplamaya 「。ャエ」ォウョL@ para; 「。@ 「ッコ。」ォウョL@
para; 。イー@ ウ。エ」ォョL@ para; hatta yeni bir 。イー@ ヲᆳ
￧ウ@ açmak için bile para. Para vermeden taze 。イ「@
ウ。エ@ ￧ォ。イエュコャN@ Bazan ォ。、Gョ@ 。ォャョ@ bir ・ケ@ eser;
tutar bütün meyhaneleri ォ。ーエイL@ yeniden açmak için
para vermek, ォウ。」@ her ・ケ@ için para ödemek la-
コュN@ Siz diyeceksiniz ki, bunun yekunu binlere カ。イN@
Hakikaten çok para tutarsa da yine o kadar fazla de-
ゥャL@ çünkü cenaze için, evlenmek için, kimi 「・L@ kimi
on akçe, kimi de bir ォオイ@ verir, herkes haline göre.
b。@ bozumu, 。イー@ ウ。エ@ için izin almak isteyen, ba-
ョL@ 。イ「ョ@ 。コャョ@ veya ￧ッォャオョ。@ göre para
öder.

(1) k。、@
(2} Harç
171

Bunlara 「。ォー@ da Türk'ün halka コオャュ・エゥョ@ san-


ュ。ケョL@ ·çünkü onun ィ。ォ@ verildi mi 。コョ@ bile açmaz,
susar, hem de bizimkilerden daha iyi ウオュ。ョ@ bilir.
Ya o Rum ne 。コァョ@ millettir, onlara böyle muamele
edilmeyecek olsa 。イャョ、@ ケ。「ョ」@ duramaz. Onlar
Türklerden korkmasalar biz burada durabilir miyiz?
Fakat sopadan korkuyorlar, çünkü en küçük bir ゥォ。ᆳ
yet üzerine ォ。、@ hemen yere ケォエイ。@ エ。「ョ@ yüz
、・ョォ@ vurdurur, ne kadar zengin olursa olsun; üste-
lik ikiyüz カオイエュ。、@ için de para verir. Rumlar, bi-
zim 。イャョ、@ ケ。、ュコ@ Ermenilerden daha terah
ケ。イャL@ fakat bu berikiler kadar ￧。ャォョ@ ve zengin
、・ゥャイL@ bu da 。ャ」ォ@ bir ・ケ@ 、・ゥャイL@ çünkü Er-
meniler pek kötü yerler. ゥュ、@ bu ay içinde manda ke-
serler, etinden sucuk yaparlar, öyle ki オ@ウイ。、 bütün
gece her tarafta et 、￶ォャ・イゥ@ duyulur, uyku bile uyun-
maz. sオ」ォャ。イ@ kuruturlar, bütün ケャ@ onu yerler. Er-
meni ォ。イャ@ ￧。イケ@ ￧ォエャ。イョ、@ hep siyah, 。ウエイコ@
bir örtü örtünüder ve çok ￧。ャォョ、イN@ kコャ。イョ@ ev-
lendirirken bir kat entari verirler, o kadar, ne para,
ne 「。ォ@ bir ・ケN@ Bir Ermeni, 、ョ・@ sonra bir
veya iki hafta ォ。イウケャ・@ beraber 。ケョ@ sofraya oturmaz
-bunun sebebini bilmiyorum- ama beraber yatar-
lar. Bunlar 、ョ@ için mevsim gözetirler, en ziyade
bu ayda, yani yeni ウ。イ「ョ@ ォ。ケョュウ@ 「ゥエ@ ve sucuk
ゥ@ エ。ュャョ、@ ウイ。、@ yaparlar. Gerek ・ィイ@ gerekse
、ョャ」イ・@ dair beyitler ケ。コ、ュN@ Bilsem göndersem mi?
Ama size gönderebilirim, 「。ォウョ@ gönderemem, çün-
kü bunlara güzel denemez. Burada hem Rum, hem Er-
meni patriki var, Yahudilere gelince; 「オイ。ョ@ Yahudi-
si de 「。ォ@ yerinkinden ヲ。イォャ@ 、・ゥャN@ エ・@ o beyitler,
dikkatle okuyun:
172

Deniz sahilinde böyle,


Ömrümüz tükeniyor.
Onun köpürmesine 「。ォー@
ョゥャエウ@ dinliyoruz.

b。ャォイ@ ッケョ。イ@
Sevinçle ウ￧イケッャ。N@

Biz de ォケ、。@ hep böyle üzgün


Ah edip duruyoruz.

gョ・@ denizden yükselirken


Bir ウコ@ giriyor ケイ・ゥュコ@

・ィゥイL@ sahil bir yerde


Ne güzel görünüyor!

lstanbul'a gideceksen,
Yirmi fersaha 「・@ daha kat.

Bura bir güzel yamaca 、。ケ⦅ョイL@


eエイ。ヲ@ 「。ャォ@ bahçelik.

Güzel diyemem ama,


Çirkin de ウ。ケャュコ@ ha!

Memleketi hep 、ッャ。ウョL@


Güzel ・ィゥイ@ 「オャ。ュコウョN@

y。ュォ@ için ne istersen


Burda hepsi bol bol var

ᅦ・Nゥエ@ ￧・ゥエ@ mallar gelir,


Depolara doldururlar.
173

Sonra gemilere koyup


ウエ。ョ「オャ@ gönderirler.
h。カウ@ pek 、・ゥォエイL@
h。ャォ@ gibi ケ。ャョ」、イN@
kョ@ sabah soba yakar;
ᅱャ・ケゥョ@ pencere 。￧イウョN@

y。コョ@ gündüz ウ」。@ ye,


Varsa kürkün 。ォュ@ giy.

tッーイ。@ da bereketli,
Ne ィッエオイ@ burada hayat.

k@ ウッオォ@ イコァ。ャ、L@
Gece - gündüz ケ。ュオイャ、N@

Bu ・ィゥイ、@ otur ama


Çok イ。ィエャォ@ arama.

b。ォ@ yerde ゥャォ「。ィイL@


Hep sc\'inçlc ォ。イャN@

Ama burda korku カ。イ、L@


Gcldif!ini istemezler.

Cünkü .;içck ィ。ウエャL@


ilkbaharda çok 、ッャ。イN@

Hurda bahar hiç çekilmez


lォ。エ@ セッョオ@ çok güzeldir.

yZョ@ [N」。ォL@ ケ。ォ」、イL@


cZLᄋイ@ "·imen hepsi ォオᄋイN@
174

Güzü ama pek latiftir,


Ancak ケ・ュゥ@ pek tatlanmaz.
b。ォ@ söze hacet var ュL@
。イ「ョ@ tat ver hükmü.

k。、ョャイ@ gördükçe,
ウエ。カイッコ@ ￧ォ。イウョ@ gelir.

Hepsi birer korkuluktur,


c。、ョ@ ヲ。イォャ@ yoktur.

Siyah, ケ・ゥャ@ örtü ile,


b。L@ yüzü ォ。ーャ、イN@

b。ョ、@ bir 。ケイ@ örtü


Tek 。￧ォN@ yer iki gözü.

Ama ォ。￧ュコウョ@ onlardan,


Evde bir görecek olursan.

Evde 「。ォ@ giyinirler,


Sokaktaki gibi 、・ゥャN@

Ermeni, Rum 、ョ・L@


eャ・ョゥイュ@ sanma ウ。ォョN@

Keman burda da ￧。ャョイ@


kオャ。ョ@ eder ウ。イN@

Zaten iki teli カ。イ、L@


Sesi gayetle エ。ウコ、イN@

Sanki bir havadan 「。ォL@


ᅦ。ャュウョ@ kimse bilmez.
175

Ermeniler gelin 。ャイ@


Mumlar ile, alay ile.
Sevinçli bir nikah olur,
Kilisede güvey ile.

Ertesi gün de gelini,


Evden eve gezdirirler.

b。ョ@ iyice örterler,


istemezler görmesini.

e・イ@ tutmasan kolundan


d・イ@ yüzü koyun yere.

ォゥ@ ケ。ョ、@ tutarak,


ォッ」。イャ@ götürür.

Gelin durur ￧。ャュ@ ile,


Her bir evin ォ。ーウョ、N@

Omuzuna ー・ォゥイ@ çevre,


Atarlar 。ョ@ diye.

O ev 。イエォ@ bitti ya,


Götürürler 「。ォ@ eve.

Güvey elinde bir ォャ￧@


Süsl!i püslü gider önden.

Sokak sokak 、ッャ。ィイL@


Hediyeler エッー。ZャョイN@

Güvey evine giderler


eャ・ョ」ケN@ dalarlar
176

dョ@ tam bir hafta sürer,


Üç gün ォョエャ@ウ geçer.
Çünkü güveye o günler,
Hiçbir ・ケ@ izin yoktur.

z。カャL@ bir ・ケ@ yapamaz


Ancak iç çekmek gelir elinden

Ama 、ョ@ güveyinin,


Kesesine ヲ。ケ、ャイN@

Çünkü herkes bir ・ケ@ verir,


y。イウ@ onun cebindedir.

Dört ォウュ、イ@ ・ィゥイ@ ィ。ャォL@


Türk, Ermeni, Rum, Yahudi.

Hepsinin de dini 。ケイL@


Adetleri 。ケイ@ ァ。ケイN@

Birlik olur mu bir yerde,


aケイャウ。@ dinler dörde.

Her ィ。ヲエョ@ iiç günü de,


Pazar diye tatil olur.

Ne ・ャョ」@ ne saz カ。イ、L@


oエオイュ@ sen böyle yerde.

bオイ。ャョ@ gözümüze,
Bövle kötü görünmesi

Belki ケャ。イ@ ケャ@ burda


Oturup da ォ。ャュコN@
1'7'7

sョエ@ gozu görmez,


v。エョ、@ gayri yeri.
Ama kusur etmez isek,
t。ョイ@ dinler 、オ。ュコN@
Kutsal ・ィイゥョ@ yollar,
Biz ウョエ@ ォオャ。イョN@

Orda kimse ォ。イュコ@


Hem de bizi kovamazlar.
Orda dilencinin bile,
kイ。ャ@ kadar ィ。ォ@ olur.
t。ョイュL@ biz garip ォ。ャュL@
Tek orada ッエオイ。ャュN@

Sevgili 。「ャ」ュL@ 「オョャ。イ@ sizin için ケ。コ、ュL@ çünkü


sizin mahkemenizde bunlar için ceza カ・イゥャュケ」ョ@
biliyorum, ama 「。ォウョ@ eline de geçse 。ャ、イ@ et-
mem. hッオョ。@ gitmeyen daha iyisini ケ。コウョN@ Ben daha
Parnas 、。ョ@ hiç ￧ォュ。、N@ Beni ilgilendiren tek ・ケ@
mektubumun sizi tam ウィ。エ・@ 「オャュ。ウ、イN@ Sevgili ab-
lam, beni hala seviyor musunuz? s。ャ」ォ@ kal, uzun
ömürler 。「ャ」ュN@

F: 12
VII

Sevgili 。「ャ」ュL@

Büyükali, 24 Haziran @ 722

Bu sefer gülecek halimiz yok. Mektubumu nere-


den ケ。コ、ョ@ görünce bu ゥエ・@ bir ・ケ@ var diyeceksiniz.
Bu ゥエ・@ オ@ var ki, veba yüzünden ・ィイゥ@ 「イ。ォ@ üç
fersah オコ。ォャエ@ olan buraya geldik. ォゥ@ gün oluyor ki,
burada, kötü bir köyün ケ。ョ、@ ォオイ、ュコ@ ￧。、イᆳ
larda ッエオイュ。ォケコN@ Bercsenyi bey, çoluk ￧ッ」オゥケャ・@ be-
raber, köyde berbat bir eve, bir çiftçi darnma ケ・イャᆳ
ti. ・ィゥイ、@ veba 。ャ、@ yürüdü. Bazan günde 150 insan
gömüyorlar. Bizim hizmetkarlardan da ikisi tutuldu,
ama içimizden daha ölen yok, o iki ォゥ@ de ゥケャ・エN@ Yi-
ne de ・ィゥイ、@ ォ。ャュ、@ ve ゥエ・@ bütün ev ィ。ャォ@ iki
gündür burada kamp ォオイュ@ bulunuyoruz. Güzel bir
yerde ォッョ。ャ、ュコ@ muhakkak, fakat o çirkin illet
bütün ョ・ュゥコ@ ォ。￧イ、L@ gülsek de エ。、@ yok. Hakikaten
berbat bir illet bu: Sabahleyin ゥョウ。@ bir ・ケウゥ@ yok-
ken 。ォュ@ 、ッイオ@ ィ。ウエャョケッイL@ üçüncü günü meza-
ra götürüyorlar ...
Sizi de çok merak ediyorum, çünkü sizin tarafta
da カ・「。ョ@ fazla ッャ、オョ@ biliyorum, ama bir kere
18(\

「。@ ァ・ャュゥL@ ne ケ。ー@ ケ。ー@ 。エゥュャ@ ve her ・ケ、ョ@


önce de t。ョイケ@ güvenmeliyiz, çünkü hイゥウエケ。ョャォ@ yo-
lunda gidersek t。ョイ@ bizi 「イ。ォュコN@ aャ。ィョ@ ッャオョ。@ bir
parça benzerneleri için Macar mültecileri, ウョ、ォャ。@
yerde bir ウョ。」ォ@ yer 。イケッャN@ Bundan sonra ゥャ・ᆳ
rimiz nice olacaik, Allah bilir. Esterhazi bt·y ゥュ、@
bizimle beraber 、・ゥャL@ ォ。イウゥケャ・@ birlikte t・ォゥイ、。G@ ya-
ォョ@ bir ￧。ケイ@ ァゥエュャ・イL@ orada çad1r ォオイュャ。N@ Fazla
ケ。コュ」L@ çünkü bu vaziyette ケ。コ@ yazmak da
エ。ウコ@ oluyor. t。ョイ@ hepimizi korusun, 」。ョュコ@ ve ウ。ᆳ
ャョコ。@ dikkat edin.
Bu ョ・ウゥコ@ vaktimde de sizi güldürmeden yapa-
ョ。ケ」ュL@ çünkü 。ョゥエ」ュ@ ゥ・@ biz de çok güldük.
Vcbadan evvel Bercsenyi beyin, ォ。イウゥケャ」@ birlikte bir-
kaç gün oturmak üzere bize ァ・ャ、ゥョ@ ケ。コュエN@ O ウᆳ
ralarda ihtiyar ィ。ュョ@ ォ。ウョ、@ bir ￧「。ョ@ ￧ォュL@
hemen vebadan ーィ・ャョュゥL@ fakat kimseye hatta ka-
、ョャ。イ@ bile bir ・ケ@ ウ￶ケャ・ュゥ@ ve kimseden ilaç sor-
ュ。N@ Dindar ッャ、オ@ için sadece 。ォイャ@ yatarken,
ケ。エョ@ ケ。ョ、ォゥ@ ッォオョュ@ su ile ゥウォョャ@ ッ。イ@ ve
böylece kimseye bir ・ケ@ sezdirmeden ゥャォ@ tamamiylc
、。ャョ」ケ@ kadar ッイオ。ケ@ devam eder, bunun da vc-
ba ッャ、オョ。@ kendisini ゥョ。、イュN@ Onun bu safdil iHi-
」ョ。@ Bey de, biz de çok güldük, biraz da siz gülün. Al-
laha emanet olun 。「ャ」ュN@
Az ォ。ャウョ@ ケ。コュ@ unutuyordum, biz bu günlerde.
kederli halimize uygun renge büründük. hepimiz de
siyahlar giydik, h。ョュコ@ (1) ケ。ウョ@ tutuyoruz. Za-
ten kimsenin ölümüne yas tutmasak bile, halimize bu
ケ。ォイN@

( 1) Rakaczi'nin Paris'te men ィ。ョュN@


VIII

t・ォゥイ、。@ 16 Ocak 1725

Yeni ケィュコ@ kutlu olsun ve t。ョイ@ bu ケャ@ içinde ev-


lcnmc nasib etsin! Fakat o ゥュォ。ョ@ bizden 。ャ、イ@ ve
ウ。、@ 、ョュ・ォエ@ serbest 「イ。ォエャ@ (1). Ama 。イエォ@ dü-
ョ」・@ de ウォュ。ケ@ 「。ャ、L@ gerçekten bunu burada dü-
ョー@ durmaktan ne ￧ォ。イ_@ Bizim gibi ウョエャ。イ@ ev-
ォョュZウゥ@ de hazindir. Hem kiminle, sizin Rum ォコャ。イゥケᆳ
le ョ@ i :• Allah göstcrmesin! オ@ muhakak ki. onlar zevce-.
ャゥAZ」@ ャゥケォ@ 、\Zゥャ」イN@ Onlar ancak sabahtan 。ォュ@ ォ。セ@
dar scdirdc otururlar. ev ゥ@ yk hiçbir ilgileri yoktur.
ama 「。ォ@ ・ケャイゥ@ 、ョュ・ウゥ@ bilirler: Her bayram
ュオj。ォ@ yeni elbise ッャュ。L@ öyle ki, zayct bir bay-
r<!m olmayacak olsa, ォッ」。ウョ@ ォ。イウョ@ dikilir ve ・イ@
o ケ。ーエイョ」ォウN@ onu ケ。ーエイ」ォ@ birini 「オャ。」ョ@
söyler. Böyle ォ。、ョ@ ォッ」。ウ@ ellibin ォオイャ@ mücevher
alsa, zaruret halinde ォッ」。ウョ@ bir metelik feda etmez,
kuru ekmek yemeye イ。コ@ olur da ァ」イ、。ョィ@ ay-
イャュ。コN@ Günde iki üç kere elbise 、」ゥュ・コウ@ 」。ョ@ ウォM

( 1J Mikes, t・ォゥイ、。G@ mülteciler arasmda Suzi 。、ャ@ bir


ォコ@ ウ・カュゥN@ fakat ォコ@ 「。Nセォウョ@ カ・イュゥャ、N@
182

ャイN@ oョャ。イ@ ipekler içinde, incilerle ウャ・ョュゥ@ gören,


her birini bir kontes ウ。ョイN@ sッヲイ。ウ@ da elbisesine ben-
zer, halbuki yedikleri bir parça kuru 「。ャォ@ biraz pi-
rinç hゥー。ウョ、@ ibarettir.

fイ。ョウコ@ ォ。、ョ@ da ゥ・@ yaramaz, onun 。ォャ@ fikri de


iskambilde ve 。イォ@ söylemektedir. ウー。ョケッャ@ ォ。、ョャイ@
da エーォ@ Rum ォ。、ョャイ@ gibi ォケ。ヲ・エ@ ュ・イ。ォャ、L@ bir
de 。ケォャイョ@ küçük ッャュ。ウョ@ 、ョイャ・@ ve ayakla-
イョ@ göstermektense her ・ケャイゥョ@ göstermeye ィ。コイ、ᆳ
lar. Ya Çin ォ。、ョャイゥ@ gibi küçük 。ケォャイ@ olsa;
Çin'de birine bir ォコ@ ウ。ャォ@ verseler, ilk önce ォオャ。@ bü-
yük mü, diye ウ。イュN@ kオャ。@ ne kadar büyükse ォコ@
o kadar güzel ウ。ケャイュN@ Bir de 。ケ@ büyük mü diye
ウ。イュ@ ve 。ケ・エ@ serçe ー。イュ、ョ@ büyükse, almaz-
ュN@ Bunu ョ。ウャ@ ケ。ーエォャイョ@ bilseniz 。イウョコN@ Ora-
da ォコ@ ￧ッ」オ@ birbuçuk ケ。ョ@ girince her iki 。ケョ@
da 「オイォ。ャュ@ ve öylece ォ。ィイュN@ Bu vaziyette ço-
cuk ィッーャ。ケ@ ウ￧イ。ュケ」ョ、L@ 。ケォャイョ@ küçük
ォ。ャ」@ muhakkak ama, ölünceye kadar da sakat ka-
ャイ@ ve evden 、。イ@ bile ￧ォ。ュコN@ Güya topal ォ。、ョ@
hareketleri ィッ@ ッャオイュN@ v。イウョ@ kimin ィッオョ。@ giderse
o 。ャウョL@ siz bana 。「ャ」ュ@ Erde! ォコ@ bulun, çünkü
zevce 。、ョL@ bizim periler 、ゥケ。イ@ memleketimizdekiler
kadar ャ。ケォ@ ッャ。ョイ@ 「オャョ、@ 「。ォ@ memleket ta-
ョュケッイオN@ Ama bugünkü durumumuzda böyle ・ケゥ@
ィ。エイュコ、ョ@ bile geçiremeyiz, her tarafta sulh ve sü-
kunet var ama, bize ancak 「オャ。ョォ@ suda 「。ャォ@ avlamak
、ケッイN@ ゥュ、ャォ@ ケ。ャョコ@ Türklerle Acemler 。イウョ、ᆳ
ki ウ。カエョ@ 「。ォウョ、@ haberimiz yok, o da kaç ケャᆳ
、イ@ sürüp gidiyor. Biz, Türklerin ォ。コョュウ@ istiyo-
ruz, çünkü ッョャ。イ@ ・ォュゥョ@ ケゥッョコN@ b。ォ@ hiçbir mem-
183

kkette ウョエケ。@ bu kadar ケ。イ、ュ@ edilmez. Bu millet,


öyle ウ￶ケャ・ョ、ゥ@ gibi, korkunç 、・ゥャL@ bilakis bunun ka-
dar 「。イ」@ millet görmedim. Hiçbir yerde buradaki
koctar sakin ve rahat ッャ。ュケコN@ t。ョイGケ@ ォイL@ ゥュ・ャᆳ
ye kadar onlarla 。イュコ、@ en küçük bir ォイァョャ@ ol-
ュ。、L@ Türklere nerede rastlasak, bizi hep iyilikle kar-
ャケッイ。L@ :;ünkü Türkler en çok m。」イャ@ severler.
Bütün bunlara ォ。イャ@ onlara t。ョイG、L@ hak olan hᆳ
ristiyan dinini nasip etmesinden daha iyi bir ・ケ@ di-
leyemeyiz, amin. (1)
Ya オ@ 。コァョ@ rオュャ。イョ@ eline ォ。ャウケ、L@ burada du-
rabilir miydik? Rumlar da hイゥウエケ。ョ@ ama, bizden nd-
ret ederler, halbuki onlara en ufak bir コ。イュ@ bile
clokunmaz. Ellerinden gelse onlar bize dokunmak is-
terler ama cesaret edemiyorlar, çünkü ￶ケャ・@ telimize
dakunacak olsalar, hemen yüz 、・ョォ@ ィ。コイN@ Böylece
、・ョォ@ bizim ・イヲゥュコ@ koruyor ve bize ウ。ケァ@ rôste-
riyorlar. Çünkü burada 。、ュョ@ kimin nesi, hangi aik-
den, zengin mi, fakir mi ッャ、オョ。@ bakmazlar. bオイャ。ᆳ
イョ@ hiçbiri suçluyu yirmi エイョ。@ sökülmesinden ve-
ya yüz 、・ョゥ@ エ。、ョ@ bakmaktan ォオイ。ュコN@ Bu az-
ァョ@ Rum milletinin böyle burnu yere stirülmczse, onun-
la ￧ォュ。ケL@「 bir arada ケ。ュ@ imkan var ュ_@
Benim ゥセ、@ bütün derdim, sizin ュ」ォエオーャ。イョコ@

(1) Bütün hイゥウエケ。ョ@ ケ。コイャョ@ yahut yazar olma heve-


sinde 「オャョ。イ@ temennileri ve hasretleri bu cüm-
lede ifade edilebilir. Ve bu çok ケ。ョャ@ temenninin te-
siriyle Türk tarihine 「。ォャイ@ ekseriya ィ。エャL@ nok-
san ve bazan da tamamen ケ。ョャ@ ッャュオセエイN@
184

nerede 「。ウエイゥャュ@ 、ョ」・ウゥイN@ Bu ゥ@ kolay olsa


beni üzmeyecek, çünkü onlan 「。ォャョ@ da zevkle
okuyacakianna eminim. ョウ。@ yüzüne ォ。イ@ övmek
iyi 、・ゥャイL@ ama 25 ヲ・イウ。ィャォ@ yerden bunun mahzuru
yok. Bana 、。イャウョコ@ da urourumda 、・ゥャL@ ケ。ャョコ@ sizin
ウィ。エ・@ ッャ、オョコ@ bilmek isterim, en çok ona dik-
kat etmelidir, çünkü insan ウィ。エ・@ iken yemek, içki
vesair her ・ケ@ ィッオョ。@ gider... Geceniz ィ。ケイャ@ olsun,
güzel rüyalar ve iyi オケ。ョャイ@ ...
IX

t・ォャョ|。L@ 22 Nisan @ 725

Nerede? b。「ュョ@ pazardan 。ャ、@ keçi yi, kapan ku-


rup vuran 。カ」ケ@ 。イケッオュZ@ Hele size buradan ケ。コ、ᆳ
ュ@ mektubu bulan adam nerede ah? Çoktan beri rnek-
tuburnu 。ャュ、ケウョコ@ benim ne suçum var, 。「ャ」ュ_@
y。コュ@ ッャウ。ケ、ュL@ sizin 。ャュ、コ@ 。ュコ、L@
ama ケ。コ、ュ@ göre, ョ。ウャ@ kaybolur? Fakat ne diye
üzülmeli? Bizim ュ・ォエオーャ。イコ@ isterse Viyana'da oku-
sunlar. 。ケ・エ@ denizde ォ。ケ「ッャュオウ@ herhalde 「。ャォゥョ@
。コョ@ ケ。@ 「オャ。ュコN@ Sevgili ablam, bir mektubumuz
ォ。ケ「ッャュオウ@ ne ￧ォ。イL@ yerine onikisini ケ。コイL@ fazla
bir zahmet 、・ゥャ@ ya, イ。ィエュコ@ da bozmaz,.,.fakat ne
ケ。コュ_@ Burada hiçbir havadis yok, ケ。ャョコ@ Ermeni
ォ。、ョャ@ büyük ゥ・@ ァゥイエャ・[@ pamuk ekiyorlar. Ben
de size ー。ュオ@ dair ・ケャイ@ ケ。コュL@ çünkü bu öyle
saçma bir ゥ@ 、・ゥャイL@ bilakis çok ォ。イャ、L@ çünkü hiç-
bir yerde -buradaki kadar pamuk ケ・エゥュコL@ burada ge-
ョゥ@ ticareti de カ。イ、N@ Bizim topraklarda 「ゥエ・」ョ@ san-
ュケッイオL@ çünkü ウ」。ォ@ toprak ister. Ama Macaristan'-
da tecrübe etmediklerine 。ョュL@ orada ケ・エゥ」ォ@ yer-
ler var, memlekete çok para getirir, hiç olmazsa pa-
ュオ。@ verilen para yurtta ォ。ャュ@ olur.
186

Pamuk tohumu bezelye tanesi 「ケォャョ、・ゥイL@


ケ。ャョコ@ ウゥケ。ィエイ@ ve 「。ィイョ@ ekerler. Birbuçuk ォ。イエョ@
fazla büyüme7. Fakat her kök iki üç dal verir ve her
dalda ケ・ゥャ@ cevize benzeyen ufak, ウ。イ@ çiçekli ケ・ゥャ@ bir
meyva meydana gelir. Henüz ッャァオョ。ュ、@ 。￧ャイウ@
içinde zamk gibi bir madde bulunur, olmaya 「。ャケョᆳ
ca o zamktan pamuk ￧ォ。イL@ ォ・ョ、ゥャ@ 。￧ャイ@ ve gü-
ョ・@ gördükçe daha çok ッャァオョ。イN@ Eylülde iyice 。￧ᆳ
ャー@ 「・ケ。コャョエォ@ ve ォ。「オ@ kuruduktan sonra pamu-
オ@ tohumuyle beraber ォッコ。ウョ、@ toplarlar. Fakat to-
hum çok ッャ、オョ。@ ve pamuk lifler.i bu エッィオュャ。イョ@
içinden ￧ォエョ、。L@ elle bile ー。ュオ@ tohumundan
。ケイュォ@ güçtür. k。、ョャイ@ bunun için ￧ォイャ。@ kulla-
ョイャ。N@ ᅦォイョ@ biri demirden biri de 。￧エョ@ iki mi-
li olup biri bir tarafa öteki aksi tarafa döner, öyle ki
ー。ュオ@ kozasiyle birlikte 。イウョ@ 。エョ」@ pamuk, to-
burnundan 。ケイャォ@ temiz bir halde ￧ォイョ@ 。ャエョ@
iner. Böylece ー。ュオ@ kolayca tohumundan 。ケイャN@
Bu ￧ォイ@ olmasa belki bir avuç ー。ュオ@ bir günde to-
burnundan 。ケイュォ@ zor olur. Fakat ￧ォイャ。@ bir çuval
bile az gelir. エ・@ pamuk ィ。コイL@ geriye 、ッォオュ。ウ@ ォ。ャᆳ
yor.

Sevgili ablam, pamuk bizde ケ・エゥュッイウ。@ da siz


memleketimize, 「。ォ@ türlü öyle fayda temin edebilir-
siniz ki, 。、ョコ@ Erdel tarihine 。ャエョ@ kalemle ケ。コャュᆳ
ウョ。@ hゥケォ@ olursunuz. t。ョイ@ izin verir de memlekete
dönerseniz ゥィエケ。」ョコ@ olan ゥー・@ niçin nara veresiniz?
ー・ォ￧ゥャL@ sizden görerek, 「。ォ@ kibar ィ。ョュャイ@ da
heves ederler, sonra ォ。イョ@ özenerek halk エ。「ォウ@ da
bununla オイ。ュケ@ 「。ャイN@ Zamanla 「。ォ@ memleket-
lerde ッャ、オ@ gibi, bizde de ァ・ョゥャイL@ zaten oralarda da
187

ケ。カ@ ケ。カ@ 「。ャュイ、N@ Bu memlekete de ipek bö·


」・ゥ@ tohumunu uzak ülkelerden ilk defa iki misyoner
papaz ァ・エゥイュN@ O zamanki Bizans imparatoru, papaz-
lara ィウ。ョャイ、@ 「オャョュN@ Bunlar getirdikleri tohum-
ャ。イ@ kuluçkaya ォッケュオャ。イL@ 「￶」・ゥ@ ケ・エゥイュャL@ ￧ッ。ャエᆳ
ュャ。イ@ ve böcekçilik usulünü ￶イ・エュゥャN@ Kendileri
。ォャ@ adamlar ッャ、オョ。@ bu ゥャ・イ@ ￶イ・ョュゥャN@
ー・ォ@ 「￶」・ォ￧ゥャ@ burada ケ。ャョ」@ bゥコ。ョウャイ、@ エ。ャᆳ
yanlar 。ャュイL@ エ。ャケョイ、@ ウー。ョケッャイL@ onlardan
da fイ。ョウコャ@ ァ・￧ュゥ@ ve bu ォ。イャ@ ゥ@ böylece ケ。カ@ ya-
カ。@ memleketlere ケ。ャュN@

Erdel'de ipek 「￶」・ォ￧ゥャョ@ siz ォオイウ。ョコ@ ne kadar


ケ@ olur! Bu gibi ゥャ・イ@ bir kere biri 「。ャイウ@ 「。ォャᆳ
イョ。@ örnek olur. y。ャョコL@ 「。ャケ」ォ@ kimsenin bu ゥエ・ョ@
。ョャュウ@ 。イエL@ çünkü anlamayana zor gelir. Kibar
bir ィ。ョュL@ binlerce 「￶」・ゥョ@ kendisi için büylik gay-
retle ￧。ャエョ@ seyretmekten daha zevkli ve daha fay-
、。ャ@
ne ・ャョ」ウゥ@ olabilir? y。ャョコ@ bu ィ。ケカョ」ォャイ@ pek
oburdurlar ve meydana gelir gelmez hemen yemeye
「。ャイN@ bオョャ。イ@ en sevdikleri yiyecek dut 。」@
ケ。ーイ、N@ Beyaz veya ォイュコ@ dut 。」@ ise bizim
memleketin her エ。イヲョ、@ az bir ernekle ケ・エゥイN@ Bana
ォ。ャイウL@
bir parça ケ。ーイョ@ bedelini ipekle ödeyen ゥᆳ
çilerden bu ・ュゥ@ esirgememek ャ。コュ、イN@

オョ@
da söyleyeyim ki, bu ipek yapan ゥ￧ャ・イ@ na-
ウャ@ 「。ォャ」ョ@
sizin 「ゥャ・」ョコ@ ウ。ョュケッイオL@ onun
için ve ゥュ、@ 「。ォ@ ゥュ@ de ッャュ。、ョ@ buna dair
ッォオ、ュ@ size ケ。コュL@ ondan sonra siz ッョャ。イ@ ca-
ョコ@ ゥウエ・、@ gibi ￧。ャエイョコN@ Önce bunlara, pence-
relerinden bol ォ@ alan, içine fare gibi コ。イャ@ hayvan-
188

」ォャ。イ@ girerneyen ve rüzgar ゥャ・ュケョ@ bir oda ister.


o、。ョ@ ッイエ。ウョ@ tahtadan, dört ayak üstüne, yatak bi-
çiminde bir ィ。ウイ@ gerilir. h。ウイ@ bulunmayan yerde in-
ce dallardan, erik ォオイエョ。ケ@ mahsus sergiler gibi, bir
・ケ@ örülerek konabilir. Böylece yerleri ィ。コイャョュ@ de-
mektir. ゥュ、@ gelelim ゥ￧ャ・イョ@ meydana getirilmesine:
ー・ォ@ 「￶」・ゥョ@ tohumu gözle ancak görülebilecek de-
recede オヲ。ォエイL@ onun için böcekler 「オョャ。イ@ yumurtla-
、ォャ。イ@ zaman yüzlercesini bir ォ。エ@ üzerine koyar ve
orada kuruyan yumurtalar 「。ャイ@ kadar ウ。ォャョイN@ O
zaman ォ。エゥ@ yumurtalar tombul bir ォコョ@ koynu-
na verilir, onun ウ」。ォャョ、@ bir müddet sonra to-
humlar 」。ョャイN@ Böcekler ォュャ、。ョケ@ 「。ャ、ォイ@
zaman ォ。、ョ@ üstüne körpe yapraklar konur. Dut 。ᆳ
」ョ@ ケ。ーイ@ ッャ、オョ@ ウ￶ケャ・ュゥエN@ Biraz büyüyünce
böcekJer, daha önce 。ョャエュ@ ケ。エ@ konurlar ve
üzerieri yaprakla hafifçe örtülür. En fazla gözetilecek
nokta, bunlara ￧。ャォョL@ ゥエ・ョ@ anlayan, ケ。カイオャョ@ se-
ven, her gün belirli saatte onlara ケ。ーイォャョ@ veren
ve hele her gün ケ。エォャイョ@ pislikten ve yaprak ォイョᆳ
エウョ、。@ temizleyen 、。@ 「オャュ。ォエイN@ Bu olduktan son-
ra, unlara ュオエ。コョ@ taze ケ。ーイォャョ@ vermek ゥ@
ォ。ャイN@ Bu ィ。ケカョ」ォャイ@ en çok zarar pislikten ve ru-
tubetten ァ・ャ、ゥョL@ 「。ォ」ョ@ onlara ケ。@ yaprak ver-
ョ・ュケ@ dikkat etmesi ャ。コュ、イN@ y。ュオイャ@ havada top-
lanan yaprak kurutulur, ケ。ュオイ@ ケ。」@ 。ョャイウL@
ケ。ュ、ョ@ önce hemen ケ。ーイ@ エッーャ。ケ@ bu ィ。ケカョ」ォᆳ
Iara perhiz ettinnemeye ￧。ャュ、イL@ çünkü 「オョャ。イ@
ömürleri zaten ォウ。@ ッャ、オョ。@ bu müddeti 「ッ@ geçir-
mek istemezler Ye durmadan yerler. 。ケ・エ@ dut yapra-
@ bulunmavacak olursa, öyle zamanda çaresiz marul
189

veya lahana ケ。ーイ@ da verilebilir. Böcekler mecburi


「オョャ。イ@ da yerler ama, o zaman ケ。ー」ォャイ@ ipek de o
kadar iyi olmaz. y。カイオャョ@ temiz tutan ve iyi besle-
yen 、。@ güzel havalarda pencereleri 。ォュ@ kadar
。￧ォ@ tutmaya dikkat etmelidir, çünku temizlik ve iyi
hava, böceklere çok iyi gelir. ゥュ、@ biraz da 「オョャ。イ@
geçirdikleri 、・ゥォャイ@ gelelim:
ー・ォ@ 「￶」・ゥ@ yumurtadan ￧ォエ@ zaman gayet kü-
çük ve ウゥケ。ィエイN@ Birkaç gün sonra 「・ケ。コゥュ@ 「。ᆳ
lar, fakat ォケ。ヲ・エゥョ@ 、・ゥエイ@ ve gittikçe ォ。ャョイL@ ye-
ゥャュエイ。ォ@ beyaz bir ren ge girer. kウ。@ bir zaman sonra
ケ・ュゥ@ 「イ。ォ@ ve iki günlük bir uykuya dalar, son-
ra debelenmeye, huzu.rsuzlanmaya 「。ャイL@ o kadar ki
bu zorlamalar sonunda ォコ。イL@ derisi ォ。エュ・イャゥ@ ve
onu atar, böylece üçüncü elbiseyi giyer. Bir ay içinde
üç elbise 、・ゥエイュォ@ ケ・エゥュコ@ mi? Sonra tekrar ye-
meye 「。ャイL@ fakat ・ォャゥ@ evvelkinden çok ヲ。イォャ、N@ Bir-
kaç gün yedikten sonra yeniden uykuya dalar, uyanm-
ca yine deri 、・ゥエイN@ Sonra yine ォ。イョ@ doyurmaya
「。ャイN@ En sonunda 「オョャ。イ@ hepsinden, o hayattan, o
cemiyetten usamr ve bu ケ。@ son vererek çekilmek
ゥウエ・ケャ@ kendine ipekten öyle küçük bir 、・イカゥ@ hücre-
si yapar ki, bunu görüp de hayran olmamak ve Yara-
、。ョG@ takdis etmemek mümkün 、・ゥャイN@
Sevgili ablam, yazmaktan オウ。ョ、ュL@ onun için bi-
zim 、・イカゥョ@ ゥョ@ ケ。イ@ 「イ。ォケッオュL@ sonra ケ。コイュN@
Sizden ウィ。エゥョコ@ ォッイョ。コ@ dilerim. Ben yine ne
isem oyum ve öyle kahyorum.
X

t・ォゥイ、。L@ 23 m。ケウ@ 1725

a「ャ。」ュL@ özür dilerim, yalan söyledim, daha 、ッᆳ


rusu kalemim ケ。ョャ、@ da t・ォゥイ、。@ diye ケ。コ、ュL@ hal-
buki orada 、・ゥャL@ ona ケ。ォョ@ bir yerdeyiz. ォゥ@ günden
beri ￧。、イケコN@ Bana ウッイュオ@ ッャウ。イ、@ bu ォイ@ ィ。ケエョ@
「。ォ@ zamana 「イ。ォエ、ュL@ çünkü ￧。、イ@ ancak çare-
sizlikte iyidir, fakat ne ケ。ーャュL@ aャ。ィョ@ 、ゥャ・ョ@ 「。ᆳ
ャケコN@
Her ne ise, burada hemen hemen hiçbir ゥュ@ ol-
ュ。、ョ@ sizinle beraber yine bizim 、・イカゥョ@ ziyare-
tine gidebiliriz. Haydi 「。ォャュL@ vakit geçirmeden gidip
オ@ ケ。ーエ@ ュ。イケ@ bir görelim. Çünkü geçen rnektu-
bumdan beri buna yetecek vakti ッャュオエイ@ ve ・イ@ bir
kere oraya çekilirse bir daha bize bir ・ケ@ söylemez.
Son mektubumda galiba bu ィ。ケカョ」コゥ@ kendisine
ipekten bir hücre ケ。ーエ@ yerde 「イ。ォュエN@ Böcek bu
ゥ・@ 「。ャケ」@ zaman ケ・ュゥ@ 「イ。ォ@ ve etrafta ケ。ーᆳ
ya ・ャカイゥ@ yer ara. Onun için etrafa, duvarlara süpür-
ge dallar asarlar. Eöcekler bu dallara エイュ。ョ@ エイᆳ
manmaz hemen ipek telleri ウ。ャカ・イュケ@ ve ヲイ、ッャ。ケ@
kendilerini örmeye 「。ャイ@ ilk ￧ォ。ョ@ ipek sonrakiler
kadar iyi 、・ゥャイN@ Kendilerini iyice örmezden önce
hücrelerini tekrar ince fakat ウォ@ bir zarla hava ゥャ・ᆳ
meyecek ・ォゥャ、@ kaplarlar. Bu son ゥ@ de bitirdikten
192

sonra uykuya dalar ve ytni bir 、・ゥォャ@ ィ。コイャョL@


nitekim çok geçmeden böceklerin kelebek ッャ、オォ。イョ@
görürüz. Bu son 、・ゥォャ@ iki veya üç hafta istet. Bu
haftalar ge;:edursun, biz オョ@ da ￶イ・ョャゥュ@ ki, bu hüc-
re güvercin ケオュイエ。ウ@ 「ケォャョ、・@ ve o biçimdedir.
Bizim ヲ。ケ、ャョュコ@ ゥー・@ de, bu ケオュイエ。ョ@ üzeri-
ne ウ。イャュ@ ipek gibi gözönüne getirebilirsiniz. yオォ。イᆳ
da ウ￶ケャ・、ゥュ@ zar da ケオュイエ。ョ@ ォ。「オ@ gibidir. Üç
hafta geçince böcek tekrar dirilir, fakat tamamiyle
「。ォ@ bir ・ォゥャ@ 。ャュ@ olarak. Çünkü ォッコ。ウョ、@ küçük
bir pencere açarak ￧ォ。ョ@ hayvan güzel, beyaz bir ke-
lebektir. Eski オイ「。ウョ@ eviyle iZセイ。「・@ zahmetlerine
ォ。イャ@ olarak 、。ウョ@ 「イ。ォ@ gider. y。ャョコL@ koza-
ウョ、。@ ￧ォュ。@ için delik açarken ipek 「ッコオャ、ョ。L@
bunlardan ancak 「ゥイォ。￧ョ@ 、。ュコャ@ k olarak 「イ。ォャL@
ötekilerini ise, böcekler içinde ölsünler ve tekrar diril-
mesinler diye ウ」。ォ@ suya koyarlar. Böylece ipek bir
tel halinde ォ。ャイL@ çünkü ィ。ケカョ」コ@ ゥョ@ hiç ケ。イ、@ 「ᆳ
イ。ォュ、ョ@ evi de bir tel ipekten ケ。ーャュエイL@ ki bu
ipek telin オコョャ@ dokuzyüz ayak ve bazen daha zi-
yadedir. aイエォ@ ipek telinin ゥョ」・ャ@ i siz 、ョ_@

ゥュ、@ de tohuma 。ケイャョ@ 「。ォャュL@ bunlar ka-


zadan ￧ォ。イャ@ ama oradan オコ。ォャュイN@ dゥウ@ er-
ォ・ゥョ、@ çok daha iridir. Bunlar birkaç gün 「。@
serbest ォ。ャ、エョ@ sonra, 、ゥケ@ bir ォ。、ョ@ üstüne, ya-
ni lahusa ケ。エョ@ koyarlar, onlar da ォ。エ@ üstüne 「・ᄋ@
yüz yumurta 「イ。ォャN@ Bundan anlayabilirsiniz ki,
tohumluk olarak fazla böcek 「イ。ォュケ@ lüzum yoktur
ve bunlardan dört 「・@ çift ォ。、イ@ 、。ュコャ@ yeter.
ー・ォ@ 。イエォ@ ィ。コイ、L@ fakat henüz kozaya ウ。イャ@ ve
カ。ーォエイN@ ー・ゥ@ ォッコ\ウョ、。@ 。ケイュォ@ 。ケイ@ bir sanat·
193

エイL@ ama sizin ィ。エイョゥz@ için onu da 。ョャエケュN@ ャォ@ önce


o yumurta biçimindeki ・ケャイゥL@ üzerindeki zamk erisin
diye ウ」。ォ@ エ。ャ@ suya atarlar, sonra biraz süpürge da-
liyle çarparlar, ipek telleri süpürge 、。ャョ@ ウ。イャL@ fa-
kat ケ。ャョコ@ 。ャエ@ tel bir araya ウ。イャ@ ve ipek telleri sü-
pürgeye エ。ュケャ・@ 、ッャ。ョ」ケ@ kadar kozalar ウ」。ォ@
su içinde ォ。ャイN@ ー・ゥョ@ tabii halinde ウ。イュエォ@ ッャ、オᆳ
nu ve ケォ。ョ」@ 。イ、ョ@ ise bilirsiniz.
ゥュ、@ 。イエォ@ size, pek iyi 「ゥャ、ョコ@ bir ・ケゥ@ ￶イ・エᆳ
meye ォ。ャエュ@ için isterseniz bana gülünüz, ama siz
öyle arzu ・エュゥョコL@ ben de sözünüzü yerine getirdim.
Fakat siz, örümcek 。ョ@ ipekten daha 、。ケョォャ@ ol-
、オョ@ ileri sürerek ゥー・ォ「￶」@ ケ・エゥイ@ gibi örüm-
cek ケ・hエゥイュ@ kalkanlar 「オャョ、L@ ama binler-
ce ￶イュ」・ゥ@ etle beslemek ァ・イォエゥョ、@ bu ゥ@ daha
ュ。ウイヲャ@ bularak vazgeçtiklerini belki bilmezsiniz. Ya
mウイG、。@ ウ」。ォ@ ヲイョ。@ binlece ケオュセイエ。@ koyup, yirmi
gün sonra ヲイョ、。@ yine o kadar civciv ￧ォ。イ、ャョ@
ケ。コュ@ ュケ、@ bilmiyorum. Ama orada tavuk etinin o
kadar lezzetli ッャュ。、ョ@ da söylerler. Görüyorum ki,
size bugün hep ev ォ。、ョャ@ bahsediyorum. Fakat
。イエォ@ 「イ。ォケッオュL@ ォイ、。@ 「オャョ、ュ@ unutuvermi-
ゥュ@ ... Bizim ￧。、イ@ ィ。ケエ@ da Yahudilerinkine benziyor,
hiçbir tüfek sesi ゥエャ、@ yok. aイエォ@ size ィ。ケイャ@ gece-
ler 、ゥャ・ケ」ュL@ çünkü burada 、ュ。ョ@ korkusu yok,
ケ。ャョコ@ ォオャ。@ kaçandan korkulur.
h。ュゥZ@
・ィゥイ、@ ョ。ウャ@ muntazam bir hayat ケ。、ュコ@ bi-
liyorsunuz, o intizam ve adeti burada da 「イ。ォュ@ de-
ゥャコN@ ョエゥコ。ュ@ gözetmekten iyi ・ケ@ de yoktur ve bunu
her adam kendi evine sokabilir. Ama bizde kibarlar
bile bunu pek benimsemezler, iyi オゥ@ sanki?

F: 13
XI

t・ォゥイ、。L@ 24 m。ケウ@ @ 726

Aziz ablam,

Dünden beri ォイ、。ケコ@ ve ゥュ、@ yine ・ィイゥョ@ 、ョ。@


her zamanki yerimizde ￧。、イ@ oturuyoruz. dュ。ョᆳ
dan pek korkumuz yok gibi, çünkü 。イュコ、@ üç fer-
sah オコ。ォャ@ var, o cihetten rahat uyuyabiliyoruz, ケ。ャョコ@
オ@ sivrisinekler ve ォオャ。￧ョイ@ olmasa. Fakat ab-
ャ。」ュL@ sizin ウ。ャォ@ durumunuzu merak ediyorum; eli-
niz, ー。イュォャョコ@ ョ。ウャ_@ Çünkü bir aydan beri tek bir
mektup yazmak 、ッイオウ@ büyük zahmet; benim için
kendinizi bu kadar ケッイ、オョコ。@ ve コッイャ。、ュ@ 、ッᆳ
rusu pek çok üzülüyorum. Bununla beraber, yaprakla-
イョ@ çevirirken rüzgar ケ。ーエ@ ve bu yüzden nezleye tu-
エオャ、ョ@ bahane ederek asla kitap okumayan kibar
bir ィ。ュョ@ ケ。ーエョ@ ケ。ーュャウョコN@ Bu, nazdan 「。ᆳ
ka bir ・ケ@ 、・ゥャイN@ Sizin ョ。コ@ kusura 「。ォュウョL@
pek ォョエ。ウ@ iyi olur, çünkij ィウュャ@ bir yana 。エー@
sizden öç almaya kalkarsam ォ。イュL@ sonra ikimiz
de ケ。ョ、ォ@ gitti.
Sevgili ablam, biz çaresiz ウョエャ。イ@ burada yuvar-
ャ。ョー@ gitmekteyiz. ￶ケャ・@ böyle vaktimizi geçilmeye ça-
196

ィケッイオコN@ kイ、。@ ッエオイュコ@ ne de olsa Efendimizi ・ᄋ@


lendiriyor, çünkü burada can ウォョエ、。@ çok bir ・I@
yok ve コ。カャ@ Efendimiz'in ケ。ョ、@ ancak birkaç ォゥ@
yiz. Dul Suzi'ye ウォ@ gidiyorum. O, Lehistan'a gitme-
ye ィ。コイャョL@ burada kalmazsa kabahat bende 、・ゥャN@
y。ャ@ bir ォコャ。@ ・カャョュゥ@ bir zat エ。ョュL@ o derdi ki;
ケ。ャ@ ォコャ。@ yatl!lak, 、ォョャ・イ@ sadaka 、。エュォ@ gibi
iyi bir harekettir. Fakat burada kalmasa da 。ィ「ーャᄋ@
ュコ@ bozulacak 、・ゥャイ@ ve ウ。」エォュコ@ mümkünse
devam edecektir. Mümkünse diyorum, çünkü 。エ・@ bes.
lenmek ister, beslenmezse söner. Ben, fッイァ。」ウGョ@ de·
、ゥ@ gibi, sadakat ォ￶ー・@ ケ。イL@ sözünü pek 「・ョᄋ@
m em.
Evlilik · t。ョイG@ 「ゥャ・」@ bir ゥエイL@ demekle yeni
bir ・ケ@ ウ￶ケャ・ュゥ@ olmam. Evet, bu ゥエ・@ o bizi kendi ha-
limize 「イ。ォウ@ iyi olmaz, kötü evlilikterin sebebi, bu
・カャゥョ@ t。ョイ@ ォ。エョ、@ kabul ・、ゥャュケョイN@ Gide-
cek olursa vaftiz ケ。ーュコL@ diye Suzi'yi korkutuyo-
rum ... Ha sahi 。「ャ」ュL@ geçen gün 「。ィエウコ@ bir evli·
ャゥ・@ dair bir ・ケ@ okudum, belki biliyorsunuzdur ama,
「。ォ@ ゥュ@ ッャュ。、ョ@ ben yine ケ。コッイオュN@ Uydur-
ma 、・ゥャL@ エ。ャケG、@ ッャュオ@ bu:
Kibar bir dul ォ。、ョ@ çok ウ・カ、ゥ@ bir ッャオ@ カ。イュN@
Evde bir de hizmetçi ォコ@ 「オャョケッイュN@ Genç çocuk
bunu ウ・カュゥ@ ve ォコ@ elde etmek için hayli zaman オᆳ
イ。NュL@ ォコ@ da ゥ@ nihayet ィ。ョュ@ haber カ・イュゥ@ ...
h。ョュ@ 、ッイオャョ。@ ötürü hizmetçiyi takdir ettik-
ten sonra ona 、・ュゥ@ ki: «Git ゥウエ・ョ@ イ。コ@ ッャ、オョ@
söyle, gece ケ。ョ@ gelsin!» kコ@ 、・ャゥォ。ョケZエB「オ@ söyle-
ュゥL@ o da çok ウ・カゥョュN@ aォ。ュ@ ケ・ュゥョ、@ sonra ha-
ョュ@ hizmetçi ォコ。Z@ «Sen benim ケ。エュ@ yat,ben de
197

senin ケ。エョ@ ケ。エ」ュL@ ッャオュ@ seni sanarak ケ。ョュ@


gelir, o vakit bir iyi ー。エォャョ@ ッョゥᄏ@ 、・ュゥN@ Böylece
plan kurulduktan sonra ィ。ョュ@ hizmetçinin ケ。エョ@
yatarak ッャオョ@ beklerneye 「。ャュN@ Beklerken ォ。、ョᆳ
・。コ@ オケ。ォャュN@ oャ。ョ@ oraya カ。イョ」@ yataktakinin
uyuyup オケュ。、ョ@ bakmayarak hemen ケ。エ@ gir-
mek ゥウエ・ュN@ k。、ョ@ オケ。ョュ@ hemen, fakat ー。エイ、@ ￧ᆳ
karmamak ve ッャオョ@ feci bir vaziyete 、イュ・ョォ@
için sesini ￧ォ。イュ、ョ@ odadan ￧ォー@ ォ。￧ュN@ Ertesi
gün ォ。、ョ@ bütün dikkatini ッャオョL@ hizmetçi ile gö-
イュ・ウゥョ@ sarf eder ve hemen ￧ッ」オ@ ケ。「ョ」@ bir
memlekete yollamaya ᄋィ。コイャョL@ ィ。コイャォ@ biter bitmez
de yola ￧ォ。ョイ@ ve 。イ、ョ@ da bir hayli ァ￶コケ。@ döker.
Bu ウ。ャゥ、・ョ@ ッャュオL@ ama sen, öyle de olsa ケ。コュセ@ ne
lüzum カ。イ、L@ diyeceksin. Fakat vakti bir ・ケャ@ geçirmek
ャ。コュL@ ben ケ。コセォャL@ siz. okumakla, çünkü ゥウコャォ@ zor
・ケ、ゥイN@ (1)

(1) K. Mikesin, Decameronvari bu tip hayali· hikayeler


オケ、イ@ ·bir ォウュ@ mektuplar, onun çevresine tam
olarak オケ。ュ、ョL@ 「オャョ、@ yerde daima ケ。「ョ」@
、オイョL@ L. Montagu'nun ュ。ィ・、」ゥャ@ ケ。ョ、@
K. Mikes'in ョ。ウャ@ çevresinden uzak ォ。ャ、ョ@ göster·
mektedir.
XII

t・ォゥイ、。L@ 16 Haziran 1726

Merhamet et bana aziz 。「ャ」ュ@ merhamet! Bak


mektup yazmak istiyorum da ne ケ。コ」ョ@ bilemiyo-
rum. Bu ￧。、イョ@ 。ャエョ、@ zaten ne havadis yazabiiirim
ki? Burada ne bir ケ。「ョ」@ ァ￶イ、ュコ@ var, ne de bir
haber ゥエュコ@ ... Günler hep birbirinin 。ケョL@ olsa ol-
sa biri ötekinden daha ウ」。ォ@ veya daha イコァ。ャN@ y。ᆳ
mur gelince; burada ケ。コョ@ ondan pek korkulmaz. kᆳ
ウ。」@ bu ァゥ、ャ・@ herhalde evierden vazgeçip tamamiyle
￧。、イゥ@ ケ・イャ」ゥコN@ イ。ョ@ ウョイャ。@ ケ。ォョ、L@ bizde-
ki çingeneler gibi ￧。、イャ@ oturan bir kavim カ。イ、L@
bunlara Kürt derler ve hepsi de ィイウコ、N@ mウイ@ taraf-
ャ。イョ、ォゥ@ Fellahlar da çoluk çocuk hep ᄋ￧。、イ@ oturur-
lar ve 「オョャ。イ@ bütün ュ。ャイ@ güzel atlardan ibarettir.
Bunlar ー。イケ@ 「。ォャイョ、@ tedarik ettikleri gibi;
・イ@ üst 「。ャイョ@ da 「。ォャイョ、@ düzecek olmasa-
lar, kendileri de, ォ。イ@ ォコ。ョャイ@ da hep ￧ーャ。ォ@ ォ。ャイN@
Bunlar ￶ケャ・@ üstü 「。@ düzgün bir yolcuya イ。ウエャ、@
ュZ@ «Ver 「。ォャュ@ オ@ オイ「。ケL@ biraz da baban giysin!»
diye güzellikle isterler. Baba 、・ゥ@ kendisidir. Yahut
「。ォ@ güzel bir ・ケ。@ gördüler mi: «Bt\ anana ャ。コュL@ ver
「。ォャュAᄏ@ der, ana da ォ。イウ、N@ Böylece biçare yolcu,
エ。ョュ、@ 「。ウョ@ ve ゥウエ・ュ、@ 。ョウ@ giydirir ku-
。エイN@ Fakat aziz 。「ャ」ュL@ biz ￧。、イ@ otursak da bun-
200

ャ。イョ@ ケ。ーエョ@ ケ。ーュコL@ belki daha ziyade patriklerin


izinde yürümekteyiz; o patrikler ki, bezden ォ￶ャ・イ@
。ャエョ、@ oturarak ゥョウ。@ bu ヲャョゥ@ dünyada bir misafir,
geçici bir seyyah ッャ、オョ@ ァ￶ウエ・イュゥャ、N@ Fakat o
aziz· ィ。」ャイ@ pek çok gurbet 、ッャ。ュイL@ biz ise yok-
sulluk içinde bir yere ￧。ォャ、@ ォ。ャ、L@ sade オ@ cihetten
memnunum ki, geceleri hayvaniara yem vermeye kalk-
mak ャ。コュ@ 、・ゥャN@

Bana öyle geliyor ki 。「ャ」ュL@ bir çoban ォコ@ ol-


sa, onunla beraber çoban ィ。ケエ@ ケ。ュォ@ ィッオュ。@ gi-
decek, çünkü eski aziz çobanlar sakin hayat geçirirler-
di. O sonsuz ォイャ。L@ otlaklar hep ッョャ。、L@ istedikleri
yere ￧。、イャョ@ kurarlar ve ィ。ケカョャイ@ ォ。イョ@ doy-
、オ@ müddetçe orada ォ。ャイ、N@ y。ャョコ@ içecek 「。ォᆳ
ュョ、。@ pek rahatlan yoktu, o memleketlerde ケ。ュオイ@
az ッャ、オョ。@ su da az bulunuyordu. Onun için Mu-
kaddes Kitapta kuyu ve ￧・ュ@ 。、@ çok geçer. Saray-
lar ケ。ーエイュォ@ ve ッョャ。イ@ süslemekle zihinlerini yormaz-
ャ。イ、L@ uzun ve can ウォ」@ davalar onlar için 、・ゥャN@ Sü·
rü ile mabeyinci, haznedar, kahya ッョャ。イ@ イ。ィエウコ@ et-
mezlerdi. k@ hangi çiftlikte geçireceklerini, ケ。コョ@ ve
güzün nereye gideceklerini 、ョュ・コャイゥN@ ᅦ・ゥエ@ ￧・ゥエ@
faytona, yük 。イ「ウョ@ ゥィエケ。￧ャイ@ yoktu. Uçsuz bu-
」。ォウコ@ tenha ォイャ。、@ istedikleri yerde ・ィゥイャョ@ yeni-
den ォオイ。ャ、N@ Bizim gibi bir yere 「。ャ@ ォ。ャュコイ、N@
ᅦッ」オォャ。イョ、@ itibaren basit yiyeceklere 。ャュᆳ
ャ。イ、N@ Bilhassa erkekleri, カ」オエャ。イョ@ sade bir esvapla
örterlerdi. Ama ォ。、ョャイ@ o zaman da ゥュ、ォ@ gibiydi-
ler, yani o vakit de süsü severlerdi, mesela ョゥ。@ he-
diyesi olarak onlara- 。ャエョ@ bilezik ve küpe ケッャ。ョイ、N@
Halbuki ゥュ、@ öyle 。ャエョ@ küpe エ。ォョュ@ çoban ォコ@ gör-
201

sek güleriz, bu zamanda bunu tavsiye etmem. Sözün


ォBウ。L@ dertsiz hayat ウイ・ャュゥN@ ゥュ、@ ise o dertlere
bizler o kadar 。ャュゥ@ ki, öyle ・ケャイゥ@ dert bile say-
ュケッイオコN@ Herhalde o çobanlar sat ve masum ケ。イᆳ
i。イ、@ ve t。ョイ@ da ッョャ。イ@ ・ィゥイャ、@ oturup 「。ォ@ in-
sanlarla ォ。イュャョ@ istemiyordu. y。ャョコ@ o hayat da
bana pek göçebe ve tembel bir ケ。@ gibi geliyor.
Nitekim bugün bu ￧。、イャ@ oturanlar da 「。ォャョᆳ
イNョ@ ・ォュゥョ@ yiyor, 「。ォャイョ@ ur 「。ウョ@ giyiyorlar,
「オョャ。イ@ öteki insanlara ne ヲ。ケ、ャイ@ olabilir ki? Bu,
miskin ve kör bir hayattan 「。ォ@ bir ・ケ@ 、・ゥャイN@ Dert
yok, gam yok; iyi, ィッ@ ama nihayet 「ッュ@ bir hayat
ve ウコ@ bir yerde geçiyor. Halbuki toprakla オイ。ョ@
bir ゥョウ。L@ kendi eliyle 、ゥォエ@ 。￧ャイョ@ ve 「。ャイョ@
ケ・ュゥ@ カ・イ、ゥョ@ ve' emeklerinin tabiat エ。イヲョ、@ mü-
ォ。ヲエャョ、イ@ görmesi ne büyük zevktir. h。ウャ@ si-
zin 。ョャケ」コL@ ￧。、イ@ ィ。ケエョ、@ ィッャ。ョュケイオN@
ゥュ、@ 「オャョ、ュコ@ gibi olursa ne ise, çünkü ・ィゥイᆳ
den buraya hor9z sesi_ duyulur, ama çok uzarsa, bu da
can ウォ。イL@ çünkü ゥョウ。@ bir zaruret yokken kendini
ァョ・@ 。ャエョ、@ ケ。ォュウョ、@ bence bir zevk yoktur.
ゥュ、@
bütün Avrupa 「。イ@ halinde ve herkes evin-
de oturuyor bizden 「。ォ@ ￧セ、イ。@ oturan yok. Ya bi-
zim gibi yapmak isteyen bir memleket ￧ォ。イウ_@ O za-
man 、オカ。イ」ャゥ_ョL@ dülgerierin bize ョ。ウャ@ küfür edecek-
lerini siz 、ョN@ Ama bundan korkulmaz, çünkü hiç
kimse 「。ョ@ kolay kolay terk etmez. Ekmek mesele-
sinde zorluk olmaz, エーォ@ ・ィゥイ、ォ@ kadar iyi ekmek
yenebilir. Bedevi ォ。イャ@ ne yaparlar bilir misiniz?
Orada エッーイ。ョ@ içine ヲイョ@ ケ。ーャュコL@ çünkü hep kum-
202

dur. Odun da 「オャョュ。、@ yufka da yapamazlar;


onun için 「オャョ、イォ。@ büyük ォ。「ャイョ@ içine sap-
larla 。エ・G@ yakarlar ve ォ。「ョ@ 、ョ。@ hamuru incecik ウᆳ
varlar. エ・@ ケオヲォ。@ onlar böyle ーゥイャ・N@ Acaba bizde
dilenci ィ。」@ dedikleri ・ケ@ böyle ーゥイャ・ュコ@ mi?
Fazla ケ。コュ」L@ kusura 「。ォュケョL@ çünkü ァョ・@
yakmaya 「。ャ、L@ müsaadenizle mektubumu kesiyo-
rum.
XIII

Aziz Ablam,

t・ォゥイ、。L@ ll Ekim 1722

Allaha ォイL@ veba ィ。ウエャ@ ・ィゥイ、ョ@ オコ。ォャエ[@


biz de ォイ、。@ oturmaktan vazgeçerek buraya döndük.
Bu korkunç veba ウ。ャァョ、L@ hele 。ォャ@ 「。ョ、@ insanlar
gibi kendilerini ォッイオュ。ウョ@ bilmeyen hizmetçiler ara-
ウョ、。L@ bizi ォッイオ、@ için t。ョイGケ@ ne kadar ォイ・エウ@
yeridir. ョ。@ ki, buraya sevine sevine, hatta tehlikeden
ォオイエャュ@ ゥョウ。ャイ@ sevinciyle geldik. Orada ne ウᆳ
ォョエャ@ günler ァ・￧ゥイ、ュコ@ biz biliriz, tarif edemem.
Çok ・ョ、ゥャ@ günler geçirdik ama kurtulduk; bunun.
için, t。ョイGケ@ pek çok ォイ。ョ@ borcumuz カ。イ、N@ Bizi
ruh 。￧ャョ、@ kurtaran O'dur. Ruh 。￧ャL@ maddi aç-
ャォエ。ョ@ daha zordur; beden ne kadar ウ。ャォ@ içinde
olursa olsun, ruh sakin ve ョ・ャゥ@ ッャュ。ケョ」@ beden de
ona uyar. d@ ァ￶イョャ・ゥ@ pek iyi olan insanlar görü-
rüz ki, ョ・ウゥコ、イャL@ çünkü イオィャ。@ エ。ウャ、イZ@ Buna
ォ。イャ@ 「。コ@ insanlar yokluk içinde ッャ、オォ。イL@ ゥャ・イ@
iyi ァゥエュ・、@ halde; イオィャ。@ rahat ッャ、オ@ için, ・ョ@ ve
ョ・ャゥ、イN@ Bu da gösterir ki, ruh ー・イゥ。ョャ@ vücut
ケッイァオョャ、。@ daha ヲ・ョ。、イ@ ve bir saatlik merak ve
keder bir gün tarla çapalamaktan daha yorucudur.
Sözü オイ。ケ@ gstirmek isterim ki, her zaman, her
・ケ、ョ@ t。ョG@ ケ。イ、ュョ@ istememiz ャ。コュ、イN@ ウエ・イ@
ruh, ister vücut イ。ィエウコャ@ 、オケ。ャュL@ Tannya dönme-·
Iiyiz, bize ウォヲオ@ ve rahat verecek ancak O'dur. Veba
bura ィ。ャォョ@ epeyce ・ォウゥャエュL@ bu seneki kadar büyük
ウ。ャァョ@ ッャ、オョ@ kimse ィ。エイャュケッN@ Fakat çok ォイL@
。イエォ@ kesildi ve biz yine 「オイ。、ケコN@ Sizden daha ウォ@
mektup alsarn ne iyi olacak. Allaha emanet ol sevgili
ablam.
XIV

t・ォゥイ、。L@ 4 aイ。ャォ@ 1726

ォゥ@ ケャ@ geçti ウ。ャォ@ içinde sevgili ablam; iki 。ケ、イ@


burada yoktum. Hep bir yerde oturmak olmuyor. Gez-
mek ウ。ャ@ iyi gelir; arada bir ュゥウォョャ@ 「イ。ォー@ ev-
den ￧ォュ。@ iyidir. b。「ッコオュョ@ ァゥエュ@ köyde pek
・ャョ、ゥュ@ ウ。ョケッイ@ 。ャ、ョケッイウオN@ En büyük ka-
イュ@ buradan オコ。ォエュ@ olmam ve orada rahat iki ay
geçirmem ッャュオエイN@ Tam bir ay 「。ャョ@ ョ。ウャ@ bozduk-
ャ。イョ@ seyrettim, bir ay da ゥウエ・、ュ@ gibi gezdim, do-
ャ。エュ[@ çünkü burada sonbahar ケャョ@ en güzel mevsimi-
dir. b。「ッコオュョ@ gelince: O da buradaki ・ャョ」エイゥ@
en yorucusudur. Bizde ッャ、オ@ gibi, insan, 「。ッコオᆳ
munda ￧。ャョイ@ 。イウョ、@ kibar ォ。、ョ@ erkek göre-
mez; bizde kibar ィ。ョュャイ@ ve genç ォコャ。イ@ 「。ャイ@ gi-
derler, yer, içer, ・ャョゥイN@ Orada 「オャョ。イゥケ・@ ve
ケ。イ、ュャョ@ 。イ「ョ@ エ。、ョ@ tad katarlar. Burada ise
「。」L@ iki üç adam tutar, onlar üzümleri toplar, küfe-
lerle eye エ。イャ@ ve herkes kendi evinde gayet sessiz-
ce üzümün suyunu ￧ォ。イN@
b。、ョ@ söz 。￧ャュォ・ョ@ ィ。エョュ@ geldi. ウエ。ョ「オャGᆳ
dayken erik 。」@ kadar ォ。ャョ@ asmalan ve üzerlerinde
erik 「ケォャョ、・ゥ@ üzümleri ァ￶イ、ョコ@ ウ。ョイュN@
206

Kocaman ッャオ。イョ、@ çok benim 。エュL@ 、。ャイョ@


kiminde olgun üzüm ウ。ャォュイ@ varken, kiminde kü-
çük koruklar 「オャョ@ ve hatta 「。コウョ、@ ウ。ャォュイョ@
henüz çiçekte ッャオ、イN@ Bir tek asma üzerinde böyle
iiç devreyi 。ケョ@ zamanda görmek ve bunun ilkbahar-
dan ォ。@ kadar böyle sürüp ァゥ、@ ne güzel! Pek ィ。エイᆳ
ャ。ュケッイオ@ ama, herhalde bunu evvelce de ケ。コュエN@
Fakat bir Rum piskoposunun evinde ￶ケャ・@ böyle bir
ウ￶エ@ 。」@ 「ケォャョ、・@ biberiye 。」@ ァ￶イ、ュ@
ケ。コュエN@ Zagon'da (1) 「オョャ。イ@ hiçbiri yoktur,
ama biz ッョャ。イウコ@ da ケ。イコN@ Burada da ne erik 。」L@
ne de çam var.
Sevgili ablam, burada birkaç mektubunuz elime
geçti, bunlarda beni ゥョウ。ヲコ」@ ゥョ・ャケ@ sözleriniz var.
Ne diyeyim, keyfi yerinde ッャ。ョ@ 「。ォウゥケャ・@ ・ャョュウゥ@
kolay olur.

aケイャォエ。ョ@ kötü ・ケ@ yoktur,


Can dostundan uzak kalmaktan:
Ne çare! Kendimizi zamana 「イ。ォュャケコL@
Ve ￧。イ・ウゥコャュ@ içimizde ウ。ォャュケコN@

Derde, unutmaktan iyi deva ッャュ。コN@ Zor fakat


zaman ケ。イ、ュ@ ediyor, hem ウ。ャイ・エュォ@ için 。ォャ@ da in-
sana kuvvet veriyor. d・ョュ、@ ama, bilmem siz ne
dersiniz: Sevgi エ・イケ。ョ@ 「・ョコイュゥL@ uzun müddet
uzak ォ。ィ@ onu 「。ケエャイュN@ Bununla birlikte devam-
ャ@ dostluktan güzel ・ケ@ yoktur. Fransa'da soylu bir deli-
ォ。ョャ@ bir ォコャ。@ ョゥ。ャイN@ n。ウャ@ ッャュオ@ bilmiyorum, de-

(1) K. Mikes'in memleketi.


207

likanh ォッイウ。ョャ@ eline 、ュ@ ve korsanlar onu gö-


türüp Afrika'da ウ。エュャイL@ ケャ。イ」@ haber 。ャョュN@
Beri tarafta ォコ@ birçok isteyenler bulunur, fakat ni-
。ョャウ@ seven ォコL@ ona ウ。、ォ@ ォ。ャイN@ Hayli zaman son-
ra o taraflardan memleketlerine ァ・ャ「ゥュ@ olan esir-
ler ォコ。@ ョゥ。ャウ@ falanca Türk beyinin kölesi oldu-
オョ@ haber verirler. kコ@ bunu duyunca 。イォ、ャョᆳ
dan biriyle ウ￶コャ・ゥイ@ ve ikisi de erkek オイ「。ウ@ giyerler
ve ケ。ョャイL@ köleyi ウ。エョャ「ゥ・」ォ@ kadar para da al-
、ォエ。ョ@ sonra yola ￧ォ。イャN@ Gemiye binerek Afrika'ya
geçerler. Nihayet ョゥ。ャウ@ 。イケー@ 「オャ、ォ。イ@ zaman
、・ャゥォ。ョ@ 。イ@ ォ。ャイN@ kコ@ sonra Türkle fidye ゥョ@ ko-
ョオュ。ケ@ 「。ャイN@ Bakar ki, ァ￶エイ、@ para ケ・エゥュᆳ
cek, üçü bir araya gelerek bir çözüm yolu 、ョイャ・N@
Geri kalan ー。イケ@ getirmek için ya ォコョ@ veya ・イォゥョ@
geri gitmesi ャ。コュN@ d・ャゥォ。ョL@ ォコョ@ gitmesinden 「。ォ@
yol ッャュ。、ョL@ belki ィウュャ。イョ、@ birinden getirebi-
ャ・」ゥ@ para ile kendisini ォオイエ。「ゥャ・」ョ@ söyler. Fa-
kat ォコZ@ «Ben gidersem senin için hiçbir ・ケ@ yapa-
mam, anan baban beni 。イエォ@ öyle gözetler ve kollar-
lar ki, bir daha dönüp gelemem, biz 。イォ、ュャ@ bir-
likte senin yerine burada köle olarak ォ。ャイコ@ sen gider
ve daha ne kadar para ャ。コュウ@ getirirsin!» diye deli-
ォ。ョャ@ teklifini kabul etmez. Erkek de buna pek ra-
コ@ olmaz, ッョャ。イ@ köle olarak 「イ。ォー@ ァゥ、・ュケ」ョ@
söyler. d・ャゥォ。ョ@ 。ウャ@ ォッイエオ@ da ・イ@ Türk onla-
イョ@ erkek ッャュ。、ォイョ@ aniarsa o paraya vermeyece-
ゥョ@ ve esarette ォ。ャ」ョ、イN@ kコZ@ «Sen durma git
ve 、・ゥュコ@ gibi hareket et: Senin 、・ゥョ@ gibi bile
olsa; yani efendin, bizim cinsiyetimizi 。ョャュ@ olsa
dahi, 「。ュョ@ bizi kurtaracak kadar ー。イウ@ カ。イ、ᄏ@ di-
208

ye ウイ。@ eder. d・ャゥォ。ョ@ verilen ォ。イ@ efendisine anla-


エイ@ ve iki ォコ@ orada 「イ。ォ@ yola ￧ォ。イN@ Fransa'ya
vannca ー。イケ@ hemen bularak döner. Bu arada Türk
beyi fイ。ョウコ@ gencinin kendi yerine 「イ。ォエャョ@ er-
kek 、・ゥャL@ ォコ@ ッャ、オォ。イョ@ 。ョャケ」L@ ォコ@ ッャ。ョ@ biteni
kendisine anlatmak zorunda ォ。ャイN@ kコョ@ カ・ヲ。ウョ@ gö-
ren Türk, onu takdir ederek ikisini de ウ。ャカ・イゥ@ ve üçü
birlikte selametle memleketlerine ve evlerine döner-
ler, çok geçmeden de 、ョャ・イゥ@ olur. a「ャ。」ュL@ gali-
ba yerin 。ャエョ、ォゥ@ insanlar da 、ョ@ ケ。ーエャイ@ ve ça-
ャー@ ッケョ。、ャイL@ çünkü evvelsi gün büyük bir zelzele duy-
duk. Koca ・ィイゥ@ bir arabaya yüklettiler de bizi bir ye-
re götürüyorlar ウ。ョ、ォN@ Ne kadar zelzele olursa olsun
ben yine sizin kölenizim.
{ ォオエーケャ、コ@ ォゥエ。ーャ@ }
979
kapak düzeni; NECATi ONAT fy@ ャL@ 7 500 .

You might also like