Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 55

In God We Trust

AKLIN VE DÜŞÜNCENİN İMKANI

Bilgi Bir Nokta İdi Cahiller Onu Çoğalttı

Düşünen Herkese

Bilinç-Melek-İnsan

1
VAROLUŞ / KÜNTÜ KENZ / VARLIĞIN MERKEZİ

Ezeli ve ebedi (başlangıcı ve sonu olmayan), varlığı kendinden olan


Allah, bilinmeyi dilemiş; zamanı, evreni, melek ve insanı yaratmıştır.
Allah’ın yaratması; varlığı, yoklukta bırakmamak içindir ve tercihini
yaratmaktan yana kullanmasının bir sonucudur. Bu ise Rahman ve Rahim
isminin bir tecellisi olsa gerek. Allah’ın, kainatı ve içindekileri
yaratma/varetme amacı ise kendisini göstermeyi, bilinmeyi dilemesidir. Bu
ihsanlar, her daim yaratmalar ve lütuflar olmasaydı, Allah’ın bu sıfatları
belkide tecelli etmemiş olacaktı. Ama varlığı her daim hiç bir şeye ihtiyaç
duymadan devam edecekti.

Hayatı kurgulayan Allah, güzeldir ve mutlak tercih hakkına sahiptir.


Neden? Niçin? soruları O’nu bulmaya yönelik olmalı, benlikleri, nefisleri
tatmin etmeye yönelik değil. Çünkü melek ve insanın, Allah’a ulaşmadan
varlığını anlamlandırması mümkün değildir. Varoluşu Yaratıcıya bağlı.
Sonuç olarak diyebiliriz ki; Yaratılış, Allah’ın sıfatlarının tecelli etmesinden
kaynaklanıyor. Mutlak hikmeti şüphesiz Allah bilir. İlk ve son, iç ve dış
Allah’tır ve Allah her şeye kadirdir. (Allah alimdir) (Hadid-3) “Allah gökleri
ve yeri altı günde (altı zamanda-aşamada-evrede) yarattı.” Sonra Allah,
arşa istiva etti (arşı istila etti-kapsadı-kapladı)”. (Araf-54) Şu ayetle her
şeyi kapladığını teyit etti. “Allah her şeyi muhittir (ihate etmiştir,
kaplamıştır).” (Fussilet-54) “(Sonra her şeyi yok edecek, Zatı baki
kalacaktır).“ (Kasas-88) Allah’ın zatı, alemlerden (Her şeyden, evrenden
yaratıklardan müstağnidir, ganidir). Allah evren olmadan da vardır ve
alidir-aşkındır. Allah sameddir. Varolmada ve varlığını devam ettirmede
hiçbir şeye muhtaç değildir. Fakat yarattıkları evren ve içindekiler, var
olmada ve varlığını devam ettirmede Allah’ın zatına muhtaçtırlar. Allah, ilk
varın kendisi, son varın kendisi, dış varın kendisi ve iç varın kendisi
olduğunu buyurmakta. (Zahir-batın Allah’tır) Sonra kendisinin, evreni
yaratıp, kapsadığını ve evreni aşkın olup, sonsuz olduğunu vurgulamakta.
Evvel- ahir ilk ve son Allah’tır. Her şeyi bilen Rab olduğunu ve her şeyi
donattığını, eğittiğini, yönettiğini buyurmaktadır. Allah; kendi kudretinde,
gizli iken bilinmeyi dileyip, zamanı, evreni, alemleri ve içindeki her şeyi
yarattığını, daha dünyanın ötesinde gökleri olduğunu orada da soyut-gaybi
nesneler olduğunu (melek/cin) gayb-gizli alemlerin de bulunduğunu,
canlılığı/ruhu gayb aleminden insana, melek/cine, kendi ruhundan vererek,
onu bilmekli, düşünen, akleden, anlayışlı kıldığını bu suretle melekle ve
insanla diyaloğu, zati ve sıfati ilişkisi bulunduğunu beyan etmektedir.

2
Allah kendi kudretinde gizli iken, kendinden başka hiç kimse yok iken
ve kendini kendinden başka bilen de yok iken, zatından zatına tecelli edip,
önce arşı, arşın nurundan melek/cin türünü yarattığını sonra, sırası ile
örnekler alemini, güneşi, gezegenleri, yıldızları, sonra cisimler alemi olan
yerküreyi güneşin hararetinin yoğunlaşması sonucu yarattığını, sonra da
insan türünü yaratıp, Zati Nuru olan ruhunu/nefsini/canını verdiğini
açıklamıştır. İnsan ve meleğin ruhu/nefsi/canı/kişiliği; kendi bedeninden
ayrı bir varlık değildir ve bedeniyle birlikte gelişir, olgunlaşır, tekamül eder.
İnsan ve melek kendi bedeniyle birlikte vardır. Uyanıkken ve uyurken hayal
aleminde dolaşan ise insan ve melek beyninin ürünü olan düşüncedir. Allah;
herşeyi kapladığını, aştığını, melek/cin ve insanla konuştuğunu, kelam
ettiğini, okumayı, yazmayı, dilleri öğrettiğini açıklamıştır…

Allah’ın varlığını kavrayabilecek nicelik ve nitelikle yaratılan bilinçli


varlıkların yaratılış sırası; önce melek/cin, sonra insan şeklinde olmuştur.
Melek/cin türü ateşten/enerjiden, insan türü ise topraktan/maddeden
yaratılmıştır/varedilmiştir. Melek ve cin aynı türü ifade eder. Bu türün
inanan/iyilerine melek, kafirlerine/kötülerine ise cin/şeytan da
denilmektedir. Melek/cin; görünmeyen, enerji, bilinmeyen, yabancı,
tanınmayan demektir. İnsan türünün ve melek türünün dışındaki evrendeki
canlı ve cansız diğer bütün varlıklar, Allah’ın evrende varettiği eşyanın
tabiatına (doğadaki yasalarına-kurallarına) uygun olarak hareket ederler,
ancak bilinçli ve sorumlu varlıklar değillerdir. Yani bilinçli ve sorumlu olarak
iki tür mevcuttur. Melek/cin ve insan/adem… Adem bir türdür. Tekil
değildir. İnsan türünü ifade eder. İnsan (adem, havva) türdür. Tekil insan
anlamında isim değil, insanlar anlamında sıfattır. İlk insan (adem, havva)
bir tür olarak yeryüzünün çeşitli bölgelerinde eşzamanlı olarak çok sayıda
yaratılmıştır. Bir tek insandan çoğalma tezi yanlıştır ve Kuran ile çelişir.
Allah’ı tanımak isteyenler, bu tür yanlış inanışların Kuran’da olmadığını
Kuran ile teyit ederek görünce bilgiye ulaşmış, hakikati görmüş ve
bilenlerden olarak mutlak bilgiye ulaşmış olurlar. Yaratılışta, insan türüne
saygı göstermeyi, yardım etmeyi reddeden, melek türünün kafir olanı yani
şeytanlaşmış melek/cindir. (2:34) İnsanın yaratılışından sonra
şeytanlaşma temayülü insan türünde de oluşmuştur. Şeytan; kafir
melek/cin ve insandır. (114:6) Şeytan ayrı bir tür değil, (kafir) gerçeği
örten özellikler gösteren melek/cin ve insanın bu durumunu devam ettirdiği
süre içindeki halidir. Şeytan diye ayrı ontolojik bir varlık türü yoktur.
Şeytanlaşan insan ve melek/cin vardır. Şeytan/iblis bir sıfattır. Kötülüğü
temsil eder. Vesvese ve kötü düşüncedir. İnsan ve melek özgür iradesiyle
yaşar ve ölür. Yaşam boyu tercihleriyle ilgili cennet ya da cehenneme
muhataptır. Evrende bulunan; insan, melek, hayvanlar ve bitkiler dahil
bütün canlılar ölümlüdür. Adaletli olan Allah; insan, melek/cin, hayvanlar
ve bitkilerden, canlı ve cansız bütün varlıklardan; yaşamları boyunca
birbirlerine hakkı geçenlerin haklarını Ahirette teslim edecektir.
3
Ahirette, insan, melek/cin ve bütün canlılar evrendeki/dünyadaki
bedenleri ile tekrar diriltilecek ve hesaplaşma olacaktır.

Allah’ın dışındaki bütün varlıklar evrende zamana bağımlıdır. Zaman


ise canlılığı tüketir. Ahirette cehennem yine zamana bağımlıdır ve sonludur.
Ancak, zamana değil, Allah’ın varlığına bağımlı olan cennet sürekli ve
sonsuzdur…

KÖTÜLÜK (CEHENNEM) BİTER SONLUDUR

Kuran iki ölüm, iki dirilmeyi melek ve insan için açıklar.


Buradaki vurgu tüm inanmayanlaradır.

40:11 Diyecekler ki, "Rabbimiz, bizi iki kez öldürdün ve iki kez
dirilttin. Şimdi günahlarımızı itiraf ettik. Buradan bir çıkış yolu var mı?"

1. Tüm canlılar varolurlar (yaratılış-birinci diriliş).


2. Tüm canlılar hayattayken ölüp dirilirler (uyku-birinci ölüm).
3. Tüm canlılar ölürler (fiziki ölüm-ikinci ölüm).
4. Tüm canlılar dirilirler (ahiretteki diriliş-ikinci diriliş).
5. İnananlar bir daha ölmezler (cennet).
6. Yaşamları boyunca şahit oldukları bunca gerçeğe rağmen
inanmadan ölen gerçeği örtenler (kafirler) bu dirilişten sonra tekrar ölmek
(yokolmak) istemedikleri ve ahiretteki diriliş sonrası gerçeği anlayınca da
bağışlanıp yaşamaya devam etmek istedikleri halde; hayatları boyunca
yapmadıkları iyiliklerin ve yaptıkları kötülüklerin bir sonucu olarak Allah’ın
takdir ettiği bir süre azapla yaşadıktan sonra (cehennem)
ölmeyi/yokolmayı istemedikleri halde Allah onları ahirette tekrar
ölümle/yokoluşla cezalandıracaktır.

Bu ayetlerde; inanmayanların ahirette dirildikten sonra duydukları


pişmanlık duygusuna vurgu vardır. Elbette pişmanlık ve azap esnasında bu
vicdan azabının sonlanmasını isteyeceklerdir, ancak bu istek, tekrar ölümle,
yok oluşla sonlanmak değil, azabın bitmesi içindir. Yoksa tabiki sürekli
vicdan azabı ile yaşamaya devam etmek anlamında değildir. Ancak
cehennem sonlanacağı için inanmayanlarda ahirette tekrar
ölecektir/yokolacaktır.

GÜZELLİK (CENNET) SÜREKLİDİR SONSUZDUR

Kuran ölümsüzlüğü arayan melek ve insan için ölümsüzlüğün sırrını


açıklar. Buradaki vurgu tüm inananlaradır…

4
02:28 Nasıl oluyor da Allah´ı inkar ediyorsunuz. Oysa ölü iken sizi
O diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O´na
döndürüleceksiniz.

28:88 Her şey fani olacak, ancak Celâl ve İkram sahibi Rabbinin
zatı (cennet) Bâki kalacaktır.

51:56 Melekleri ve insanları ancak, beni bilmeleri, sevmeleri,


tanımaları, ibadet etmeleri ve bana ulaşmaları, mutlu olmaları için
yarattım. (Küntü Kenzen Mahfiyyen Fehalaktü'l Halka Liya'rifûnî) Ben bir
gizli hazine idim, görülmek, bilinmek, sevilmek istedim, bu yüzden âlemi
(evreni, kainatı, tüm varlığı) yarattım.

2:277 İnanıp erdemli bir hayat sürerek namazı gözetenlerin ve


zekatı verenlerin ödülleri Rab'leri katındadır. Onlar için korku yoktur ve
onlar mahzun da olmayacaklardır. (Hüzün duymayacaklardır,
üzülmeyeceklerdir).

Aslolan sevgidir (şefkat). Dünyada iken Allah’a ulaşan melek ve insan


böylece ölümsüz hale gelebilecektir.

Hakikat ancak bireysel olarak teyit edilebilir ve hakikat bilgisi bilince


dönüşür. Allah ile doğrudan irtibat kurmadan bilginin bir anlamı yoktur.
Dünyada Allah’a ulaşanlar için ölmeden önce ölüm gerçekleşmiş olup fiziki
ölüm bir geçişten ibarettir. Dünyada Allah’a ulaşan melek ve insan
ahiretteki dirilişten sonra ise bir daha ölmeyecektir…

Varolmuş ve yaşamış bütün canlılardan, (melek/cin, insan, bitki,


hayvan) bitki ve hayvanların tamamı ile melek ve insanların inananları, bir
daha ölmemek üzere cennette, dünyadaki bedenlerinin en mükemmel hali
ile yeniden diriltilerek Allah ile birlikte sonsuz yaşayacaktır.

EVRENDEKİ CANLI TÜRLERİ VE BİLİNÇ

Evrende sadece dört tür canlı mevcuttur. Diğer tüm varlık cansızdır.
Bilinci olan insan ve melek/cin türü ile (melek ve cin diye adlandırılan ve
ayrı zannedilen bu tür tek türdür) bilinci olmayan hayvan ve bitki türü.
Hayvan ve bitki türünün aklı ve duyguları (içgüdüleri) vardır ancak bilinçleri
(ruh, düşünce, fikir) yoktur.

Bilinçli her birey (insan, cin/melek) özgündür. Çünkü bilinçli olmayan


diğer canlı türlerinde (hayvan, bitki) olmayan ruh (bilinç) ile donatılmıştır.
İnsan türü ve melek türü başka bir türün (hayvan, bitki) yinelenmiş,
yenilenmiş hali de değildir.
5
İnsan ve melek türü; ortak nokta var diye diğer türlerle (bilinen
şekliyle de hayvan olan maymun türüyle) aynı tür değildir. Çok farklıdır.
İnsan (adem) bir tür olarak yeryüzünün çeşitli bölgelerinde eşzamanlı
olarak çok sayıda varolmuştur. Tek insandan veya iki insandan
çoğalmamıştır. Yeryüzünde insan türünden önce hayvan ve bitki türleri
vardı. Melek/cin türü ise yeryüzü dahil tüm evren üzerinde ilk yaratılan
bilinci olan türdür. Adem (insan türü) daha sonra evrenin yeryüzü (dünya)
kısmında yaratılmıştır. Kuran metninde bulunan adem (insan türü) yaratılış
ve cennet tasvirleri metafordur, mecazi anlatımdır. Melekler/cinler yeryüzü
dahil tüm evrendedirler. Hızlı hareket edebilirler, yeryüzünde iken geçici
olarak insan ve hayvan suretine dönüşebilirler. Meleklerin/Cinlerin
inananlarından bazılarına Allah elçilik görevi vermiş ve Peygamberlere
tanıdıkları veya tanımadıkları insan suretinde vahiy meleği olarak
göndermiştir. Meleklere/Cinler salt enerji, rüzgar, ısı gibi maddeler değildir.
Bizatihi insan gibi bilinçli ontolojik varlıklardır.

Cebrail isimli melek/cin, Allah’ın görevlendirmesiyle peygamberlere


vahiy getirme görevini yerine getirmiştir. Allah, başka inanan
meleklere/cinlere de yine inanan insanlara verdiği gibi elçi (resul, uyarıcı)
olarak farklı görevler vermeye devam etmektedir. Melekler/Cinler de
ölümlüdür ve Kuran metnindeki emir ve yasaklarla aynı insanlar gibi
muhataptırlar. İnanan melek/cin ve insanların varlık bilgisi Allah’ın Kuran
metninde bildirdiği kadarıyla sınırlıdır. Allah inanan bazı melek/cin ve
insanlara diğerlerinden farklı özellikler ve görevler (peygamberlik, elçilik
vb.) vermiştir. Peygamberlik (nebi) sonlanmış, ancak elçilik (resul, uyarıcı)
sosyal ve öznel olarak devam etmektedir.

Uyarıcılık (kevni ayetler) melek/insan türü ile de sınırlı değildir.


Hayvan ve bitki türleriyle de devam etmektedir. Allah zamanı, evreni ve
varlığı kuşatmıştır. Tüm kontrol Allah’tadır. Allah’ın neyi nereye koyduğunu,
neyi vesile yaptığını, ne yaptığını, ne yapacağını bilemeyiz…

Mutlaka öleceğini bilen ve ölümsüzlüğü arayan tür sadece insan ve


melek (cin) türü olmak üzere bu iki türdür. Genellikle aklı olduğu için bitki
ve hayvan türünün içgüdüsel duygularla akıllı davranmasıyla, insan ve
melek türünün bilinçli olarak düşünmesi birbirine karıştırılmaktadır.
Dolayısıyla biyolojik evrimleşme bitkilerde ve hayvanlarda vardır ancak
melek ve insan türünde biyolojik evrimleşme yoktur. Genlerin aktarımı ya
da klonlamayla evrim farklıdır. Melek ve insan türünde sadece tekamül ile
bilinç ve düşünce düzeyi farklılaşmaktadır. Yani yaratılmış her bir melek ve
her bir insan bilinç ve biyolojik (ruh ve beden) olarak özgündür, biriciktir.
Gen yoluyla benzeşen yönleri bulunmakla birlikte yaratılmış herbir melek
ve insan mutlak anlamda diğer türdeşlerinden farklıdır.

6
Anne-baba ve tüm yakınlarından farklı olmaya namzet ve tamamen
yeni bir bireydir/kişidir. Akıl ve bilgi (düşünce, bilinç) büyük nimettir. Kişi
hiç sorgulamadan içine doğduğu toplumun tüm kültürünü devam ettirse,
özgünlük potansiyeli varolmakla birlikte, bu potansiyel kullanılmadığı için,
birbirini taklit eden ve birbirine benzeyen bireylerin yaşadığı bir toplum
oluşması da kaçınılmaz olacaktır. Ancak bilinçli varlıklar (melek, insan)
tekildir, herbiri benzersiz ruh (bilinç) taşımaktadır. Fiziken mümkün olsa da
bilinçli olarak aynısından çoğaltılması ya da farklı bir türe dönüştürülmesi
fıtrat itibariyle mümkün değildir. Fiziki bedenin içinde ancak bedenden
bağımsız, benzersiz bireysel kimlik (ruh) taşımaktadır.

Bilinçli olmayan birey (hayvan, bitki) özgün değildir. Türündeki diğer


canlıların yinelenmiş ya da yenilenmiş halidir. Bu anlamda insan ve melek
türü dışındaki tüm canlılar da (hayvanlar, bitkiler) birbirinden türediği gibi,
aynı tür içinde binlerce alt tür türediği/türemeye devam ettiği de
bilinmektedir. Birçok hayvan ve bitki türü, aşılanma, çiftleştirme vb.
yöntemlerle, ya da doğada evrimsel süreçlerle yeni türlere (cinslere)
dönüşebilmektedir. (Çiftlik hayvanları, Köpekler, kediler, çiçekler, sebzeler,
meyveler vb.) Örneğin örümcek; eklembacaklılar şubesinin örümceğimsiler
(arachnida) sınıfının örümcekler (araneae) takımından türlerine verilen
genel addır. Hemen hemen dünyanın her tarafında yaşarlar. Bilinen
araştırmalara göre 112 familyada ve 3.879 cinste toplanan 43.244 örümcek
türü bilinmektedir.

İnsan ve melek, doğrudan bir etkileşim içerisinde kalmadan, O’nun


yaratmasındaki kemâli, sıfatlarındaki nihayetsizliği ve nihayetsiz güzelliği,
Zât’ındaki tarifi mümkün olmayan coşkuları kavrayabilmek için; bu
kavrayışındaki anlamları ‘özgürce tasdik’, ‘coşkularıyla ifade’, ‘gıyabında,
sözlü olarak ilan’ ve ‘görmedikleri Rablerinin huzuruna, görürcesine bir
yakınlık içerisinde sunmak’; nihayet, ‘O’nun kavranmaktan da yüce
olduğunu kavramak’ üzere yaratılmıştır. Yani, varoluşunun gayesi, yarattığı
varlıkları seven, bu sevgisini ikramlarla ortaya koyan, bu sevgisini ve
özenini, birçok ihsan ve rahmet yansımalarıyla gösteren Allah’a karşı;
ibadetleriyle bu sevgiye layık olduğunu göstermesi, ubudiyetiyle bu sevgiyi
geliştirmesi ve O’na yakınlaşmaya çalışmasıdır.

Bu çabanın son basamağındaki engel, Yaratıcısına ulaşan yolda


yıkması gereken son duvar, kendi benliğidir. İnsan ve melek, ilahî bir
ikramla bu engeli de aştıktan sonra, herkesin ulaşmasının mümkün
olmadığı noktaya varmış, onların aşmaları mümkün olmayan bir engeli de
aşıp; melek ve insanın kendi üstün özelliklerini kabul eder hale getirten o
hakikate râm olacaktır ve Allah’a ulaşacaktır…

7
En güzel öğretici Allah’tır. “Yaratan rabbinin adıyla oku! O, insanı
alaktan yaratmıştır. Oku! Yazmayı öğreten rabbin sonsuz kerem sahibidir.
O, insana bilmediklerini öğretendir.” (Alak, 96/1-5)

KURAN SOY BİR KİTAPTIR YİNELENMİŞ MUTLAK BİLGİDİR

Kuran 24 ayar altına benzer. Sahtekarlar altına teneke yapıştırsalar


da, hatta altın rengine boyasalar da, altının özelliklerini bilen bir sarraf altını
tenekeden rahatlıkla ayırabilir. Demek ki soy metal olan altın, kimyasal
yapısıyla herhangi bir sahtekarlığa karşı korunmuştur.

Aynı şekilde soy ve son kitap olan Kuran, asal bir sayı olan 19 sayısı
üzerine kurulu matematiksel bir delil yapısıyla herhangi bir eklemeye-
çıkarmaya karşı korunmuştur. (74:30) Mesajını böylesine mükemmel ve
diyalektik bir iç savunma sistemine sahip kılan Allah çok yücedir!

Kuran’daki toplam ayet sayısıyla ilgili olarak; Kuran hakkında önemli


bir bilgiye sahip olmayan bir Müslüman’a sorarsanız büyük olasılıkla 6.666
sayısını cevap olarak alacaksınız. Ne var ki, bu sayı sadece, Zemahşeri
adında bir düşünürün yorumu olan hoş bir sayıdan ibarettir. Altılardan
oluşan bu sayı kolayca akılda kaldığı için popüler olmuştur. Fakat elinizdeki
Kuran’dan dikkatle sayarsanız, sonucun farklı olduğunu göreceksiniz.
Kuran nüshalarında 6.236 ayet bulunduğuna tanık olacaksınız.

Bu sayıya Fatiha Suresinin (İlk Sure) başındaki ve Karınca (Neml)


Suresinin (27. Sure) içinde geçen 2 Adet Besmele dahildir. Bağımsız birer
ayet olarak numaralanmadıkları halde Kuran’ın yapısına dahil olan Sure
başlarındaki diğer 112 Besmele’yi de eklediğinizde bu sayı 6.348 olur.
Ültimatom (Barae, Tevbe) (9. Sure) suresinin sonuna eklenen, ancak
Kuran’ın koruma sistemi tarafından dışlanan 2 “ayeti” bu sayıdan
çıkardığımız vakit Kuran’da Besmelelerle birlikte tam 6.346 ayet olduğunu
görürüz. Bu sayı, Kuran’ın diğer birçok elementi gibi 19 sayısının tam
katıdır. Kısacası, 6.232 adet bağımsız ayet içeren Kuran, tekrarlanan 114
Besmele ile birlikte toplam 6.346 ayete sahiptir.

19 sistemi Kuran metninin tamamına yayılmıştır. Birtakım sonuçları


tespit edilebilmiş, bazı sonuçları da henüz tespit edilememiş ve
keşfedilmeyi bekleyen birçok özgün özellik barındırır. Ancak Kuran metnine
özgü bu sistemin aynısı hayatın diğer alanlarında da aranmaya
çalışıldığında yanlış varsayımlar ve yanlış sonuçlar ortaya çıkabilir. Hayatın
diğer alanlarında da kendine özgü matematiksel kodlamaya dayalı birçok
sistem mevcuttur. Ancak her sistem, Kuran metnindeki 19 sisteminde
olduğu gibi kendine özgü farklı özellikler barındırdığından dolayı biriciktir
ve özgündür.
8
Kuran metnindeki 19 kodlama sistemi farklı ve kendine özgüdür.
Kuran’daki 19 katsayılı kodlama sistemini hayatın her alanına yayarak,
19’lu matematiksel eşitliklere de kutsal anlamlar yüklemek Kuran mesajıyla
çelişir.

Bazı ünlü kişilerin hayatlarındaki tarihlerdeki ve sayılardaki 19’lardan


yola çıkarak (Reşad Halife vb) 19 kodlamasını hayatın her alanında aramak
ve kullanmak Bahailerin hayatı 9 ve 19 sayılarını kullanarak birçok
sınırlamalar getiren zorlama yorumlarına benzer sınırlamalara yol açar.
Allah Kuran metnini ekleme ve çıkarmalara karşı kendi yarattığı sistem olan
19 matematiksel kodlaması ile korumuştur. 19 sayısı asal bir sayı
olduğundan hayatın birçok alanında ilginç tesadüfler (rastlantılar) olarak
karşımıza çıkabilir. Buna kutsal bir anlam yüklemek doğru değildir. Kişisel
ve spesifik olarak kalmalıdır. Kişisel ve öznel olanı genelleştirip kural haline
getirerek toplumsallaştırmak ve topluma yaymak, yanlış varsayımlara,
yanlış anlamalara ve yanlış sonuçlara yol açabilir. 19 Matematik Kodlama
Sistemi sadece Kuran metninde vardır. 19 sayısını hayatın diğer alanlarında
aramak yanlıştır. 19 ile ölçmek, biçmek, birtakım sonuçlar çıkarmak
hayatın olağan akışına aykırıdır. Bu tür genel çıkarımlar ve spesifik
yorumlar Kuran’daki 19 sistemini perdeler, birçok yanlış algılara neden olur
ve sonuçta Kuran mesajıyla da çelişir.

19 Matematik Kodlama Sistemi sadece Kuran metninde vardır. 19


sayısını hayatın diğer alanlarında aramak yanlıştır. Allah’ın böyle bir vaadi
yoktur.

Kuran’ı yeterli görmeyen inkarcılar, Allah tarafından Kuran’ı


anlamaktan engellenmişlerdir (17:45; 18:57). Çok ilginçtir ki, Kuran’ı
kaynak olarak yeterli görmeyenler Kuran’ın anlaşılması ile ilgili ayetlerin
bizzat kendilerini anlamamışlardır. Kuran’daki 7:3; 17:46; 41:44; 56:79
ayetleri, hem-tez-hem-kanıt olan özgün bir dille kanıtı tezin içine gömen
birer sanat eseridir. Kuran’ın birçok isim-sıfatı bulunmaktadır. Bunlar;
“kerim” (Şerefli/Yüce) (56:77-79) ayetleri, Kuran için sıkça kullanılan Zikr
(Mesaj), Hakim (Hikmetli), Mübin (Apaçık), Nur (Işık), Kuran’ın anlaşılır bir
kitap olduğunu üst üste dört kez vurgulayan ayetler (54:17,22,32, 40)
(12:111; 15:1; 17:9; 17:88; 17:89; 30:58; 41:3; 55:2).

MUTLAK BİLGİDE KAYNAK METODOLOJİSİ

Mesajın “dirileri” uyarmak için gönderildiğini bildiren biricik ayeti


içeren Yasin suresini, inadına ölülere hasredenlerin niyetlerinden de
kuşkulanmak gerekir. (36:70).

9
Kuran’ın bilgisine sahip olanlarınız bu sorunun cevabını iyi bilirler:
Müşrik din adamları, bu üç ayeti de (56:77-79) icma ile anlamamışlar ve
anlamadıkları biçimiyle onların halkın büyük çoğunluğunu Kuran’dan
uzaklaştırabileceğini düşünememişlerdir. Nitekim onlar bu ayetlerin
anlamını, abdestsiz olanların Kuran’a dokunmamaları şeklinde yanlış
anlamışlardır. Maalesef hayızlı kadınları haksızca pis olarak
değerlendirmişlerdir.

Düşünmeden, kasıtlı ya da bilgisizlikten ve cahillikten dolayı, Kuran’ın


bir cep kitabı, bir başucu kitabı olmasını engellemek, Kuran’ı rafa kaldırmak
ve duvara çivilemek amacını güden plan (ya da buna sebep olan yanlış
anlayış ve uygulama) ne yazık ki büyük oranda başarıya ulaşmıştır. Kuran,
bir tren gibi, yüksek voltajlı bir trafo veya kötü melek/cin gibi çarpacak
tehlikeli bir nesneye çevrilmiştir. Kuran, anlaşılması çok zor, dokunulması
tehlikeli ve ulaşılması imkansız yüce bir kitap olunca, gelsin uydurma
hadisler, mezhepler ve din ticareti yapan parazitler…

Oysa Peygamberlerle ilgili gerekli ve yeterli bilgiler zaten Kuran


metninde verilmiştir. Peygamberlerin hayatıyla ilgili başka ilave tarihsel
bilgiye ihtiyaç yoktur.

Tarihselci bir bakış açısıyla ve hadis ve rivayet kültürünün sünnet ve


sünnilik, şiilik vb. mezhep kültürleriyle yoğrulmuş bir zihinsel yaklaşımla
Kuran'a bakmak Kuran metni hakkında çok yanlış önkabül ve önyargılara
yol açar. Böyle inşa edilmiş bir zihnin düşünce yapısı tüm bu bakışın satır
aralarında; bu külliyatın kabüllerini, hikayelerini, yanlış Kuran yorumlarını,
hadis ve rivayet kültürünü mutlak doğru bilgi kabul edip sanki Allah’ın
emriymiş gibi önce İslam çuvalına doldurup sonra çuvalı yerden yere vurma
şeklinde devam eder. Kuran metni dahil herşey yanlış yorumlanmış olabilir
ki, bilinen birçok yanlış bilgi ve hurafe malesef Kuran metninden değil,
hadis ve rivayet kültüründeki söz ve anlatımlarla Kuran’ı tefsir etme
çabalarından kaynaklanmıştır. Kuran mutlak bilgidir, teyit edilebilir,
karşılaştırılabilir, doğrulanma ve yanlışlanma özelliği vardır. Tutarlıdır,
bağlayıcıdır. Kuran dışındaki diğer tüm külliyat ise tarihsel bilgidir ve
bağlayıcılığı yoktur.

Sorun esasen geçmiş bilgi külliyatını tartışmasız doğru kabul


etmektedir. Habuki Kuran kavramlarının anlamları geçmişten günümüze
çok değişmiştir. Kuran metnine tam bir güvenle bakarsanız, nerde bir sorun
varsa, Kuran’ın orda başka bir şey söylediğini görürsünüz. (bilginin
kaynağı, kadınların başörtüsü, namaz vakitleri, rekatları, erkek ve kız
çocukların sünneti, kurban, hac, ramazan ayı, haram aylar, zekat vb birçok
konuda) Bazen şimdiye kadar anlaşılmış şeklinin tam tersini söylüyor Kuran
metni. Yanlış anlaşılmış birçok konu vardır.
10
İşte tüm bu bakış için sadece beyin ile değil kalp ile de düşünmek
gerekir. Kuran’da bilme ile ilgili bilinç kastedilir bilinç de kalpteki duygu ve
beyindeki düşünme ile oluşur. Kanaat, akletme ile sonuca varma, bilgiye
ulaşma, şuurlanma, bilme, çözme, öğrenme sonucu bilinç oluşur. Akıl
(beyin) ile vardığınız sonuçtan kalbinizin de mutmain olması gerekir.
Nitekim düşüncede Kuran'ın kalbe vurgusu; kalbinizle vicdanlı düşünün,
taraflı, önyargılı, önkabüllü olmayın, özgür ve alabildiğine şüpheci düşünün,
pay verin tüm ihtimallere anlamındadır. Beyninizle değilde sadece
kalbinizle düşünün demek değildir.

Sadece beyninizle düşünmeyin demektir. Bu Kuran'ın anlamı teze


gömen muhteşem anlatma sanatıdır. Bir çok kavram anlatımında görürüz
Kuran'da bu tekniği. Örnek : Kuran-ı Kerim Nahl Suresi 90. Ayette akraba
kelimesi geçmez, yakın kelimesi geçer. Ancak yakın kelimesi maalesef
Kuran çevirilerinde hatalı olarak “akraba” “yakın akraba” şeklinde yanlış
olarak çevrilmektedir. Bu çevirilerden hareketle Allah insanı kötü akrabası
ile bile iletişimini sürdürmeye mahkum etmiştir anlamı çıkarmak
mümkündür. Oysa durum hiç de böyle değildir Kuran'da. Allah’ı tanımak
istiyorsanız, Allah’ın neyi emrettiğini değil, bugün bilinenler içinde aslında
neyi emretmediğini araştırınca birçok konu aydınlanıyor. Bugün dini
gereklilik zannedilen birçok şeyin aslında Kuran’da olmadığını, ya da farklı
olduğunu görünce mutlak bilgiyi de teyit etmiş oluyoruz. Kalabalıkların
yüzyıllardır anladığı gibi anlamak zorunda değildir kimse Kuran’ı. Yanlış
anlaşılmış ve yanlış uygulanagelen birçok konu var bakıldığında.

Örneğin hukukta da aslolan özün önceliği ve maslahattır. Ceza vardır


ancak şekil bağlayıcı değildir. Kuran’daki suç-ceza tanımlamaları bu
bağlamda düşünülmelidir.

Kuran metninden başka hiçbir kaynak kullanmadan, ayetleri Kuran


bütünlüğünde anlamak mümkündür. Ek, ilave, tarihsel başka ne kadar
kaynak kullanmaya çalışıldığında, önkabul ve yanılma, yönlenme artar,
sonuç netleşmez, matlaşır. Kuran metni, tekrarlanan besmelelerle ve
tekrarlanan ayetlerle birlikte (6.346 ayet) mutlak bilginin tek kaynağıdır.
Kurandaki bu bilginin başı-sonu bellidir. Çerçevesi tamdır. Yoksa tarihsel
rivayet, söz, hadis, hadise, atasözü, menkibe, siyer, sünnet, edebiyat,
vecize, nutuk, vaaz külliyatında boğulmaya mahkum olur insan.

Allah’ın tek dininin tek kaynağı sadece Kuran’dır. Kuran’ın kendisinde


çelişki bulunmaz. Çelişki zannedilen hususlar yanlış anlaşılmalardan ve
yanlış Kuran meallerinden, tefsirlerinden kaynaklanmaktadır.

Mutlak bilgi ve inanç kaynağı olarak sadece Kuran metni yeterlidir.


Kuran metni dışında bağlayıcı kaynak bilgi yoktur.
11
Felsefe külliyatı, hadis külliyatı, siyer külliyatı, edebi, sosyal, kültürel
metinler, tarihsel veriler, hukuk metinleri, matematik vb. tüm
kaynaklardan yararlanılabilir ancak, ölçü olarak sadece Kuran metni
esastır. Kuran, mutlak bilgidir. Mutlak bilginin kaynağı ise Allah’ın bizzat
kendisi ve mesajını ilettiği Kuran metnidir.

Kuranın dışındaki din adına ortada duran bütün kaynaklardaki bilgiler


Kuranın aydınlığına muhtaç bilgilerdir. Hadis, sünnet adıyla Peygamber
sözü ya da uygulaması olduğu iddia edilen sözler ve uygulamalar da olsa
bu böyledir. Ki hiçbir sözün veya uygulamanın peygamber sözü veya
peygamber uygulaması olduğu ispatlanamaz. Tarihsel olarak bu mümkün
değildir. Bugün kaynaklarda bulunan hadisler peygamberin söylediği
söylenen sözlerdir. Peygamber Kuran’a aykırı söz söyleyemeyeceğine göre
hadis kaynaklarındaki Kuran’a aykırı bir çok sözü Peygamber söyledi demek
öncelikle büyük iftiradır zaten. Tek kaynak sadece Kuran metnidir. Hadisler
Kuran’a göre din için kaynak değildir. Peygamberle ilgili gerekli ve yeterli
tüm bilgi de Kuran’da mevcuttur. Ancak bugün islam diye, aslında hadis,
sünnet adı altında oluşturulmuş, örf, adet, gelenek, tarihsel söylentiler,
anlatılar, vehimler, uydurulmuş rivayetler, tarihsel varsayımlar, atasözleri,
menkibe hikayeleri, kasıtlı yalanlardan oluşturulmuş bir din külliyatı var
islam bu zannedilen.

Bütün kitaplar tek bir Kitab’ın daha iyi anlaşılabilmesi için okunur…

Elbette, Kuran metnini mutlak ve tek kaynak olarak esas alarak tüm
kitaplardan, bilgilerden, yazılı, sözlü kaynaklardan, hadis diye söylenen
sözlerden de yararlanılabilir Kuran metninin önüne geçirmemek kaydıyla ve
mutlak olmayan, yanlışlanabilir bilgi anlamında. Ancak dinde esas olan tek
kaynak Kuran metnidir. İslamın kaynağı Kuran-Sünnet-İcma-Kıyas değil,
tek kaynağı Kuran metnidir. Kuran metni mutlak bilgidir. Diğer tüm bilgiler
tamamlayıcı değil yanlışlanabilir tarihsel bilgidir, dinde kaynak değildir.
Kuran metni ise tamamlanmış mutlak bilgidir. Kuran metni dışında din de
kaynak yoktur. Sadece Kuran metni mutlak bilgidir. Kaynağı Allah’ın
bizatihi kendisidir. Diğer kaynaklardan gelen tüm bilgiler ise (hadis, sünnet,
icma, kıyas, örf, adet, gelenek, tarih, felsefe vb.) bağlayıcı değildir, Kuran’a
göre de İslam Dininde kaynak değildir, tarihsel ve görecelidir. Çünkü Kuran
metni dışındaki tüm bu bilgiler her zaman farklı bakış açılarıyla
yanlışlanabilir durumdadır. Tarihsel bilgi olarak okunabilir, faydalanılabilir
ancak bu bilgiler dinde bağlayıcı hüküm ifade etmez. Birçok ilave uygulama
zorluklara neden olmakta ancak din zannedilerek yapılmaya devam
edilmektedir ve bu ilave uygulamalar bu ibadetleri yapmak isteyenleri de
dinden uzaklaştırmaktadır.

12
Örnek olarak Kuran’da 3 vakit (sabah-öğlen-akşam) olarak belirtilen
namazı, ilave rivayet ve yorumlarla 5 vakte (sabah-öğlen-ikindi-akşam-
yatsı) çıkaranlar olabilir. Bu durumda esasen bir vakit olan öğlen namazını,
öğlen ve ikindi olarak iki (defa) vakit olarak ya da esasen bir vakit olan
akşam namazını da, akşam ve yatsı olarak iki (defa) vakitte kılanlar bunu
çeşitli rivayetlere dayandırabilirler ancak Kuran’a bağlayıcı hüküm olarak
dayandıramazlar.

İletişimin ve kayıt sistemlerinin yaygınlaştığı günümüzde, birkaç yıl


önce bir insanın söylediği sözün gerçekten kendisine ait olup olmadığı bile
tartışılabilirken, peygamberin ölümünden bir asır sonra yazılan hadis
kitaplarından peygamber sözleri veya uygulamaları hakkında gerçeğe
uygun bilgi elde edilemez. Şüphesiz, Allah bize bilginin tek kaynağının
Kuran olduğunu bildirerek düşünüp öğüt alanlar için bu durumu açıkça
vurgular. Bilgiye sınır konulamaz. Evrende varolan bütün bilgilerin temel
kaynağı ise Kuran’dır… Allah'ın yol gösterdiği akıl sahipleri, kaynak bilginin
en güzeli olan Kuran’a uyarlar. (39:18)

Aslolan Kuran metnidir. Din adına uydurulan inanç ve uygulamalardaki


tüm çelişkiler ve hurafeler, yanlış Kuran çeviri ve yorumlarından ve hadis,
sünnet, içtihat, icma adı altında kaynak kabul edilen bu bilgilerin içindeki,
Kuran metnine aykırı rivayet kültüründen kaynaklanmaktadır.

İSLAM MUHAMMED ALEYHİSSELAM İLE BAŞLAMADI


KURAN İLE YİNELENDİ

İslam özel isim değildir; kök olarak teslimiyet/barış anlamına gelir. İlk
melek/cin ve insandan itibaren süregelen ve İbrahim Peygamberle tekrar
yinelenen (yenilenen ve güncellenen değil) (4:125; 22:78) ve tüm
peygamberler ve elçiler tarafından iletilen ilahi sistem Allah tarafından bu
kelimeyle tanımlanır. (5:111; 10:72; 98:5) Yalnızca Allah'a teslim olmaktır.
(2:112,131; 4:125; 6:71; 22:34; 40:66) Yaratılışımızdaki sistemdir.
(30:30) Doğa ile uyumlu evrensel ilkeler sistemidir. (3:83; 33:30; 35:43)
Yalnızca öznel deneyimler değil nesnel kanıtları da ister. (3:86; 2:111;
21:24; 74:30) Bir savın doğruluğunu kabul etmek için kalabalıklara veya
duygulara değil aklın ölçüsüne başvurmamızı bekler. (17:36; 4:174; 8:42;
10:100; 11:17; 74:30-31) Bilgi, eğitim, ve öğrenime önem verir. (35:28;
4:162; 9:122; 22:54; 27:40; 29:44,49) İnsanın yeryüzündeki yaratılışını
bilimsel olarak araştırmamızı öğütler. (29:20)

Tüm elçiler ve inananlar islam ve müslüman kelimelerinin kendi


dillerindeki karşılıklarını, kendi inançlarını tanımlamak için kullanmışlardır.
(Kuran : 2:131; 7:126; 10:72; 22:78; 27:31,42; 28:53; 72:14)

13
Nitekim, Allah yanında makbul biricik din İslam’dır, yani Allah’a
teslimiyettir. (Kuran : 3:19)

Allah inanç sahiplerini “inananlar" olarak isimlendirmiştir. İnsanlara ve


cinlere/meleklere birden fazla din değil, tek bir din göndermiştir. Bütün
Peygamberler hep aynı dini tebliğ etmiştir. İnsanlar ve melekler/cinler,
inananlar ve inanmayanlar olarak sadece iki sınıfa ayrılır. Allah’ın
gönderdiği dini hükümler hep aynıdır.
İnananlar kendilerine gönderilen dine ve kitaplara gönderildikleri
dönemlerde çeşitli isimler vermişlerdir. Bu isimlerin bir bağlayıcılığı yoktur.
Hepsi aynı dini ifade eder. Allah’ın dini ve Allah’ın kitabı tektir. Din Kuran
demektir, Kuran din demektir.

Kutsal kitapların kelime kelime aynı olması değil, aynı emir ve


yasakların bulunması esastır. Bugün Kuran’da bulunmayıp Tevrat, İncil vb.
kitaplarda yer alan emir ve yasakların bir bağlayıcılığı yoktur.

Bu kitaplar tahrif edilerek bazı emir ve yasaklar sonradan inanırları


tarafından eklenmiş ya da daha önce bu kitaplarda bulunan hükümler
sonradan çıkarılmıştır.

Allah’ın, insanların ve meleklerin/cinlerin içlerinden kendisine


inananları tanımlaması “inananlar” ve emir ve yasakları tanımlaması da
“Kuran” (okunan, okunacak ayet) şeklindedir. Zaten bütün dinlerin emir ve
yasakları Kuran’da mevcuttur. Kuran, bütün emir ve yasakların bir arada
bulunduğu (toplanmış, kitaplaşmış) şeklidir. Kuran’da bulunmayan emir ve
yasaklar diğer kutsal kitaplara sonradan tahrif edilerek girmiştir. İslam
(müslümanlık) yeni bir din değildir. Allah’ın inananlara gönderdiği tek bir
din vardır. Bu dinin adını, inanırlarının çeşitli isimlerle adlandırmış
olmalarının bir önemi yoktur. İyi bir Hıristiyan, ya da iyi bir Musevi olmak
isteyenler, erdemli olmak, Allaha ulaşmak isteyenler Kuran’a uymak
suretiyle inananlardan olurlar. Emirler (ibadetler) vardır. Yasaklar
(kötülükler) vardır. Allah koruyan (rahman) ve bağışlayan (rahim) olandır.
Emirlerle sevap, yasaklarla günah yüklenir melek/cin ve insan…

Bugün itibariyle karşılaştırıldığında farklı gözüken Kuran dışındaki


diğer kutsal /metinlere, kitaplara, Kuran’da bulunmayan emir ve yasaklar
sonradan tahrif edilerek girmiştir. İslam (müslümanlık) yeni bir din değil
hep varolan ilk dindir ve tahrif edildiğinde sürekli ilk haliyle “yinelenerek”
tekrar gönderilmeye devam etmiştir”. Allah’ın inananlara
(meleklere/cinlere ve insanlara) gönderdiği tek bir din vardır.

14
Bu dinin adını, inanırlarının çeşitli isimlerle adlandırmış olmaları, bu
metinlerin ayrı bir din olduğunu göstermez. İyi bir Hıristiyan, ya da iyi bir
Musevi olmak isteyenler, erdemli olmak, Allaha ulaşmak isteyenler Kuran’a
uymak suretiyle inananlardan olurlar.

Zaten Kuran son olarak bu tahribatı düzeltmek için yeniden kutsal


metin olarak yinelenerek (yenilenerek ve güncellenerek değil)
gönderilmiştir. İlk gönderilen Tevrat ve İncil gibi kitaplar da ilk hali itibariyle
Kuran’dır.

Peygamberlerin ilk gönderildikleri dönemlerde insanlar Haniflik,


Hıristiyanlık, İsevilik, Musevilik, Muhammedilik, İslamiyet, Müslümanlık gibi
sıfatlar kullanmışlar ve kullanmaya devam etmektedirler.

İslam, Muhammed Peygamber ile başlamadı ya da güncellenerek


yenilenmedi. İlk zamandan itibaren hep aynı din (Emirler/Yasaklar) vardı,
zaman içinde tahrif edilmişti; güncellenmedi, yenilenmedi, Kuran ile
yinelendi.

Kuran, kutsal metin olarak, melek/cin ve insanlara gönderilen ilk


kutsal metnin emir ve yasaklarının aynısı olarak “yinelenerek” (yenilenerek
ve güncellenerek değil) Muhammed Aleyhisselam’a, daha önceki elçi ve
nebilere de gönderilmiş olduğu emirler ve yasaklar bağlamında ilk haliyle
aynı Kuran “yeniden” gönderilmiştir.

Salt düşünce metinleri zannedilen ve felsefe olarak bilinen bilgi


külliyatının kaynağı da temel hatlarıyla meleklere ve insanlığa ilk gönderilen
bu Kuran metnidir. Bilinen felsefecilerin birçoğu da aynı zamanda Allah’ın
elçileridir. Allah, Elçi ve Peygamber olan Muhammed Peygamber ile Kuran
mesajını (Kuran Metni olan mutlak bilgiyi) son kez “yinelemiştir”. İlk
gönderilen Tevrat ve İncil gibi tüm kutsal kitaplar da ilk hali itibariyle
Kuran’dır. Tüm bilginin ilk kaynağı Allah’ın bizzat kendisidir. Bu bilgiyi
doğrudan elçilerine Kuran olarak beyan etmiş ve açığa çıkarmıştır. İslam
özel bir isim olmayıp Allah’a teslimiyet anlamına gelir. Tüm elçiler ve
inananlar islam ve müslüman kelimelerinin kendi dillerindeki karşılıklarını,
kendi inançlarını tanımlamak için kullanmışlardır.

İlk melek/cin ve insandan itibaren sürekli “yinelenerek” gönderilmiş


olan bu Kuran metninde temel olarak emirler (ibadetler) ve yasaklar
(kötülükler) belirtilmiştir. Bu emirler ve yasaklar hiç değişmemiştir.
Kuran’da yer alan; namaz kılma, oruç tutma, zekat verme, sarhoşluk
verenlerden sakınma, faizden sakınma, kumardan sakınma, zinadan
sakınma vb. tüm emir ve yasaklar kutsal metinlerde hep vardı.

15
Allah “emirler” (ibadetler, sevaplar) ve “yasaklar” (günahlardan,
kötülüklerden sakınma ve sakındırma) olarak hep aynı olan Kuran mesajını
yaratılıştan günümüze kadar hem elçileri (resulleri) ve nebileri
(peygamberleri) aracılığıyla meleklere/cinlere ve insanlara sürekli
iletmiştir. Bilginin tüm evreni kuşatabilecek seviyede tekamül ederek
yayıldığı miladi 610-633 yılları arasına tekabül eden zaman diliminde, Nebi
ve Resul olan Muhammed Aleyhisselam’a önceki emir yasaklar bağlamında
aynı bilgileri içeren Kuran metni “yinelenerek” son kez gönderilmiştir.
(Kuran : 33:40)

Kuran metni de geçmişten bugüne doğruluk ve uygunluk sağlamasının


ve teyidinin yapılabilmesi için 19 matematiksel kodlama sistemi ile
eklemelere ve çıkarmalara karşı korunmuştur.

“Bu Kuran senden önce gönderdiğimiz elçilerimizin de yasasıdır. Sen bizim


yasamızda bir değişiklik bulamazsın." (Kuran : 17:77)

“Kuran, kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi açıklayan bir kitaptır;
iman eden toplum için bir rahmet ve bir hidayettir. (Kuran : 12:111)

“Oku, insana yazmayı ve bilgiyi öğreten Rabbin sonsuz iyilik ve ikram


sahibidir. (96-Alak Suresi 3.4.5)”

MUHAMMED ALEYHİSSELAM İLE YİNELENEN


KURAN SONRASI BUGÜN İSLAM

Muhammed Peygamberin vefatından kısa süre sonra cahiliyye devrinin


kabileciliğini ve putperestliğini hortlatan münafıklar, birçok Müslümanı
öldürmüşler ve Emevilerin başlattığı sapkınca halifelikle birlikte İslam’ın
mesajını tahrif etmek ve onu ortaçağ Arap kültürüne dönüştürmek için
maaşlı din adamlarını seferber etmişlerdir. İslam dininin tek ve biricik
kaynağı olan Kuran’ın anlaşılmaz, detaysız ve yetersiz olduğunu ileri süren
müşrik din adamları, yalnız Allah’a özgülenmesi gereken dini; Allah +
Peygamber + sahabe + tabiin + mezhep imamları + mezhepte müçtehitler
+ eski alimler ve şeyhler + daha sonra gelen alimcikler ve şeyhciklerden
oluşan bir anonim şirketin ortaya koyduğu bir beşerî din çorbası haline
dönüştürdüler. (7:29; 9:31; 16:52;39:2,11,14; 40:14,65; 42:21; 98:5).
Zamanımıza kadar etkileri süren bu felaketli dönemde Kuran’ın yeterli
olmadığı inancı yaygınlaşmış ve ciltlerle hadis ve fıkıh kitapları
uydurulmuştur. Bu “mişna”ları kabul etmeyenler sapık ve mürted (dinden
dönenler) olarak damgalanmışlar ve hatta işkenceler altında
katledilmişlerdir. Ebu Hanife, hadis uydurukçularının gazabına uğrayan ve
Emevi ve Abbasi zalimlerinin işkencehanelerinde çile çeken mazlumlardan
sadece birisidir.
16
Oldukça şiddetli bir devlet terörünün estiği o günlerde Kuran’a rağmen
bambaşka dinler oluşturulmuştur. Kuran’daki kavramların anlamını
kaydırmak için seferber olunmuştur.

Günümüz Müslümanlarının bildiği ve uygulamaya çalıştığı İslam,


yüzyıllar boyu, din adamlarının uydurdukları kurallarla öylesine
bozulmuştur ki Muhammed Peygamberin bildirdiği İslam diniyle pek ilgisi
kalmamıştır.

“Ulema” geçinen din adamları, o kadar çok şeriatlar, haramlar,


çarşaflar, peçeler, gıdasal yasaklar, sakallar, sarıklar, istincalar, istibralar,
misvaklar, sağ ayaklar, sol ayaklar, hadisler, sünnetler, şefaatler,
hazretler, efendiler, kerametler, melanetler, mehdiler, evliyalar, şerifler,
seyyitler, hırkai şerifler, sakalı şerifler, takiyyeler, takkeler, tekkeler,
mezhepler, tarikatlar, şatahatlar, muskalar, istihareler, hülleler, hileler,
türbeler, nafileler, mekruhlar, menduplar, sevaplar, müstehaplar, fetvalar
ve palavralar uydurmuşlardır ki İslam dinini Allah’ın doğadaki ayetleriyle
çelişen, karmaşık ve yaşanmaz bir dine çevirmişlerdir. Müslüman halkların
dünyanın bu kadar gerisinde kalmalarının en önemli sorumluları bu müşrik
din adamları ve onları kullanan politikacılardır.

Maalesef, bugün müslümanlık iddiasında olanların büyük çoğunluğu,


Muhammed Peygamberin tebliğ ettiği din yerine onun baş düşmanları olan
Ebu Cehil’in ve Ebu Leheb’in savunduğu şirk ve cehalet dinini
izlemektedirler. Ne var ki Allah’ın verdiği söz gerçekleşmiş ve yüzyıllardır
anlaşılmaz ve yetersiz diye damgalanarak köşeye atılan Kuran’ın mesajı
karanlıkları aydınlatmıştır. Ördükleri örümcek ağlarının ve cehalet
duvarlarıyla oluşturdukları karanlıklarının dağılacağını hisseden profesyonel
din adamları ve onların kör izleyicileri büyük gürültüler koparsalar da Allah
nurunu devam ettirmektedir. Kuran, tüm Kuran, başka şey değil sadece
Kuran.

Bilge peygamberin okuma yazma bilmediği yalanından, onun


insanların gözlerini kızgın çivilerle oyup çölde ölüme terkettiği iftirasına
kadar... Taşla öldürme iftiralarından, Kuran’da nasih-mensuh ayetler
bulunduğu şeklindeki melanete kadar... Aç bir keçinin yiyerek Kuran’dan
çıkardığı taşlama ayetinden, halktan korktuğu için onu Kuran’a sokamayan
hazrete kadar... Mezhepçiliğin kutsanmasından, şefaat mitolojilerine
kadar... Hacerül esved denilen işaret taşının putlaştırılmasından,
peygamber mezarının ziyaretinin faziletlerine kadar...

17
Peygamberin sünnetli doğduğu veya sonradan sünnet olduğu
yalanlarından, Aişe annemizin, 51 yaşındaki Peygamberle evlenirken 21
yaşında bir ergen olduğu halde, 9 yaşında olduğu yalanından, Peygamberin
Medine’de bir Yahudi tarafından büyülendikten sonra haftalarca şaşkın
şaşkın dolaşmasından, açlıktan ötürü zırhını bir Yahudi’nin yanına bir kaç
kilo arpa karşılığında rehin bırakmış olarak ölmesi yalanına kadar...
Alimlerin icmasının dini kaynak oluşundan, sevadül azam yani büyük karaltı
masallarına kadar... Miraçta Allah ile namaz pazarlığı uydurmasından, ayın
mucizevi bir biçimde yarılıp bir parçasının Ali’nin bahçesine düşmesine
kadar... Dinden dönenin öldürülmesinden, namaz kılmayanın dövülmesi
veya öldürülmesi gerektiğine kadar...

Kuran metninde geçen peygamber bilgileri dışındaki, tarihsel


rivayetlerden gelen bilgilerin doğruluğunun tespiti mümkün değildir. Kuran
metnine sadık kalınmalıdır. Peygamberle ilgili, Kuran’da belirtilmeyen,
ancak tarih (siyer) rivayetleri ile gelmiş olan başka tarihsel bilgilere ihtiyaç
da yoktur.

Erkeklerin kadınlardan üstün olduğu yanlış çıkarsamasından, hayızlı


kadınların camiye girmemeleri ve Kuran’a el sürmemelerine kadar...
Kadınları eşekler ve köpeklerle aynı kategoride değerlendirmekten,
cehennemi kadınlarla doldurmaya kadar... Haremlik ve selamlık yoluyla
kadınları hayattan soyutlamaktan, kadınları başörtüsü, peçe ve çarşafla
örtüp kimliklerinden soymalarına kadar...

Kuran’daki, kadınların göğüslerini örtmelerini emreden ayeti


saptırarak, başlarını, saçlarını örtmeleri emredildiği yalanına kadar.

Halbu ki; örtünme toplumsal bir gereksinme olup kişiyi cinsel ve


duygusal ilişkilerde diğerlerinden koruma amacını güder. Kuran’da Nur
Suresindeki, ”Mümin kadınlara da söyle: Bakışları ölçülü olsun ve
cinselliklerini korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünenler hariç
açmasınlar. Örtülerini göğüslerinin üzerine koysunlar” (24:31) ayetindeki;
kadınların göğüslerini örtmelerini emreden ayeti yanlış anlamlandıranlara
kanarak, ayet hakkında hiç düşünmeden, namazda ya da namaz dışında
kadınların saçlarını örtmelerinin emredildiği ya da tavsiye edildiğine
inananlar için, kadınların ya da erkeklerin başlarını örtmelerinin, soğuktan
ya da sıcaktan korunmak amacıyla kültürel olarak gelişmiş olduğu gerçeğini
anlamak ancak akıl yoluyla düşünerek mümkün olacaktır. Kuran’da, kadın
ve erkek için örtünme ayetleri genel olarak cinsellikle ilgili mahrem
(görünmekten korunması gereken, ayıp sayılan) yerlerin örtülmesiyle
sınırlıdır. Saçlar ayıp yer değildir. Mahrem sayılan yerlerin örtülmesinde ise
amaç iffetin korunmasıdır. (7:26,31; 33:59)

18
Erkeklere altın yüzük ve ipek elbisenin yasak/haram olduğu
uydurmasından, kadınların hayızlıyken namazdan alıkonulmasına;
erkeklerde gümüş yüzük ve sakal bırakmanın dinin bir alameti gibi
görülmesinden, müziğin ve resmin haram edilişi yalanına kadar...

Boşama haklarını gasbederek kadınları köleleştirmekten, erkeğin


ağzından kazara çıkan bir kaç sözle aileleri dağıtmaya kadar... Zekatı
senede bir kereye indirmekten, 3 aylık Haccı birkaç güne sıkıştırmaya
kadar... Namazı üç vakitten beşe çıkarmaktan; sünnet, teravih ve bayram
namazları uydurmaya kadar...

Bedel, hediye, ikram anlamındaki kurban kelimesini çarpıtarak kurban


kesmek yalanından ve hayvanlarla ilgili birçok haramlar uydurmaktan,
Kureyş’in yemek tercihlerinin dini ölçü kabul edilmesine kadar... İbadet
cezalarından, La ilahe illallah demedikçe insanları öldürmenin gerekliliğine
kadar... Sakal bırakmanın ve sarık sarmanın faziletinden, kabak
sevmemenin peygambere hakaret sayılmasına kadar... Peygambere
uymanın hadis kitaplarına uymakla eş anlamlı oluşundan, hadislerin
ayetleri iptal edebileceği küstahlığına kadar…

Dini meslek edinen profesyonel din adamları, insanları Kuran’dan


uzaklaştırmak için Kuran’ın zor, anlaşılmaz ve mücmel olduğu yalanını
yüzyıllarca empoze ettiler. Kuran’ın anlaşılması için yüzlerce ciltlik rivayet
kitaplarının didik didik edilmesi gerektiği yalanına kananlar, Kuran‘ı
öğrenmeye vakit bulamadılar. Vakit bulanlar ise kafalarını binlerce
hurafeyle doldurduklarından ve üstelik Kuran’ı bunlara muhtaç kabul
ettiğinden onu anlama şansını baştan kaybettiler. Nitekim, Allah’ın
korunmuş Kelamını, korunmamış kul sözlerine muhtaç görenler, Kuran’ın
anlaşılmasının zor olduğunu iddia edip durdular.

Muhammed Peygamberin biricik şikayetinin halkının Kuran’dan


uzaklaşması hakkında olması çok ilginç (25:30). Buna rağmen, son
Peygamberin halkı, daha hicri birinci yüzyılda hadis üretim okulları kurmaya
başladı. Bu felaketli davranışın sonucunda Kuran’ı anlamaya verilen mesai
alabildiğine azaldı, bunun yerine binlerce çelişkiyi içeren ilkel rivayetler
üzerinde ihtisaslaşma baş gösterdi. Rivayet kitaplarını değerlendirmede
ortaya çıkan ihtilafları kurumlaştırıcı usul ve mezhep çalışmalarıyla bu
sapkınca tuzak güçlendirilerek orijinal evrensel mesaj Arap, Yahudi ve
Hıristiyan kültürlerinin karması bir din haline dönüştürüldü.

Peygambere yakıştırılan yalanların Hadis ve Sünnet adıyla anılacağını


önceden bilen Allah, Hadis (söz) kelimesini ayetlerden başka bir söz için
kullandığında genellikle kötü bir anlamda kullanır (12:111; 31:6;
33:53;45:6; 52:34; 66:3).
19
Sünnet (yasa) kelimesi de sürekli “Allah’ın sünneti (sünnetullah)”
olarak tanımlanır (33:38,62; 35:43; 40:85; 48:23). Dahası, Hadis ve
Sünnet’in yanında uydurulan üçüncü öğreti olan İcma (toplu karar) kelimesi
de Allah hariç kimin için kullanılmışsa olumsuz bir anlamla mahkum edilir
(20:60; 70:18; 104:2; 3:173; 3:157;10:58; 43:32; 26:38; 12:15;10:71;
20:64; 17:88; 22:73; 54:45; 28:78; 7:48; 26:39; 26:56; 54:44...).

İnsan ve melek/cin ancak, acziyetinin farkına varıp yaratanına


yöneldiğinde, hayatı ve zamanı anlama ve bilme duygusunu kavrayabilecek
ve hakikate, mutlak bilgiye, gerçeğe yani Allah’a ulaşacaktır…

ÇOCUKLARIN SÜNNET EDİLMESİ ONLARA YAPILAN EN BÜYÜK


KÖTÜLÜKTÜR-HARAMDIR VE KURAN’DA YASAKLANMIŞTIR

Din adına Kuran’a dayanmayan, fakat İslam’ın bir emri ya da tavsiyesi


zannedilen, erkek ve kız çocukların sünnet ettirilmesi bidatının (kötü
geleneğinin) hem de maalesef islami bir terminoloji olarak sünnet adı
altında dine sonradan sokulmuş; insan fıtratını bozan, sağlıksız cahili bir
adet olarak yaygınlaşmış olduğunu görmekteyiz. Allah’ın, insana verdiği
mükemmel vücut bütünlüğüne geri dönüşümsüz bir biçimde zarar veren bu
kötülük, kendisinin rızası alınmadan, sünnet olacak kişinin çocuk ya da
bebek olması kullanılarak yapılmaktadır. Şeytani bir davranıştır.

Çocukların sünnet ettirilmesi, onlara yapılan en büyük kötülüktür ve


fıtratı (yaratılışı) bozmak, değiştirmektir. (4:117-121) Cahili bir adettir.
Allah’ın böyle bir emri yoktur. Erken boşalmanın, ereksiyon kaybının ve
cinsel bozuklukların en önemli sebebi olduğu da bilinen bir gerçekliktir.
Zaten bu geleneğin ortaya çıkması ve yapılış amacına bakılırsa cinsel isteği
azaltmayı ve ruhbanlaşmayı artırmayı amaçlayan Yahudi ırkına mensup
insanların geleneğinden kaynaklandığı görülmektedir. Oysa cinsel isteğin
azaltılması değil, meşru bir şekilde tatmin edilmesi fıtratın gereğidir.
Esasen bu kötü geleneğin, Yahudilik diye de adlandırılan Musevilik inancıyla
da bir ilgisi yoktur. Kötü bir gelenek olan bu cahili uygulama, Musevilik
dininin bir gereğiymiş ve Allah’ın bir emriymiş gibi önce uydurma
rivayetlerle Tevrata eklenerek Musevilik dinine sokulmuş, daha sonra da
Müslümanların güçlü olduğu dönemlerde Müslümanmış gibi görünen bazı
münafık Yahudiler tarafından deşifre olmamaları için İslam dinine yine
uydurma rivayetler yoluyla hem de sünnet adı altında şeytani bir akıl
oyunuyla sokulmuştur. Münafık bazı Yahudiler şekil itibariyle Müslümanmış
gibi görünebilmekte ancak, Musevilik dininin bir emri haline getirdikleri bu
gelenekleri gereği sünnetli oldukları için (Müslümanlar da sünnetsiz
oldukları için) deşifre oluyorlar ve münafıklıkları kolayca ortaya çıkıyordu.
Bu çirkin geleneği Müslümanlar arasında da yaygınlaştırarak böylece
münafıklıklarını gizlediler.
20
Çocukları sünnet ettirme geleneğinin Musevilik veya Müslümanlıkla da
bir ilgisi yoktur. Kuran’da çocukların sünnet edilmesi diye bir emir
bulunmamaktadır. İnsan hayatını olumsuz etkileyen çok büyük bir kötülük
olan bu kötü gelenekten, insanların kendilerini ve çocuklarını korumaları
Allah’ın verdiği aklın kullanılmasının gereğidir. Allah’a güvenenler ve
inananlar, asla çocuklarını sünnet ettirmezler. Kendilerinin rızası olmadan
sünnet ettirilmiş olanların ve bilmeden çocuklarını sünnet ettirmiş olanların
durumu ise Allah’a kalmıştır…

Akıl büyük nimettir. " Hiç kimse bilgiyi ve aklını kullanmadan gerçeği
bulamaz ve akıllarını kullanmayanlar rezilliğe mahkum olurlar." (10:100)

ZEKAT

Maddi manevi olarak gönülden yardım etmek anlamına gelen zekat;


hediye, bağış, vergi olarak verilir. (9:60)

KURAN'DAKİ FAİZ NEDİR NE DEĞİLDİR

Hadis rivayetleriyle peygambere de iftira edilerek İslama maledilmiş


birçok konu gibi faiz konusu da yanlış bilinmektedir.

Kuran faiz konusunda nettir;

1- Faiz vermek (zorunda kalmak) yasaklanmamıştır.


2- Enflasyon altında kalan (enflasyon farkının, vade farkının) alınması
yasaklanmamıştır.
3- Üretimi engelleyen reel faizi almak yasaklanmıştır.

İnananlar, faizi kat kat arttırılmış olarak yemeyin. Başarılı olmak için
Allah'ı dinleyin. (Kuran : Ali İmran : 130) Burada açıkça faiz almayın der
Kuran’da. Faiz vermek zorunda kalmak da yasaklansaydı açıkça belirtilirdi.
Zaten kimse de gönüllü olarak faiz vermez. Faiz vermek zorunda kalır.
İhtiyaç halinde kredi kullanmanın bir sakıncası yoktur.

Enflasyonu düşürmek esas hedef olmalı ekonomide. Politika faiz


oranını enflasyonla orantılı olarak (enflasyon oranı kadar) belirlemek
gerekir. Serbest piyasada oluşan faiz oranları, politika faizine bağlı olarak
değil, enflasyon oranına bağlı olarak artar ya da azalır. Enflasyon düşünce
piyasada uygulanan faiz oranları da düşecektir. Faiz ekonomide koşullara
göre sebep ya da sonuç olur. Faiz oranı serbest piyasa koşullarında
enflasyonla entegre oluşur. Ekonomide enflasyon kontrol altına alınırsa
gerçek (gerçek faiz-reel faiz-net faiz-tefeci faizi) kolayca farkedilebilir ve
ekonomiyi bozan bu sömürüye karşı açıkça mücadele edilebilir.
21
Kuran’da faizin adının ve tanımının enflasyon farkı sonrası kalan net
faiz (tefeci faizi) olduğunun, enflasyon farkının ise faiz değil, sadece vade
farkı, enflasyon olduğu, faizle ilgili ayetlerde apaçık görülmektedir. Faiz
ödünç alışverişlerde ödünç verilen değerin aslında oluşan haksız artıştır.
Enflasyondan arındırma (gerçek/reel/net faizin hesaplanması) işlemi
sonrası net faiz bulunur. Örnek : Aylık enflasyon oranı %5, banka aylık
mevduat faiz oranı %2 ise bu ödünç alışverişte gerçek/reel/net faiz
oluşmamıştır. %5 ten sonra reel faiz oluşur. Her artış faiz değildir. Adına
faiz demekle her ödünç alışverişteki artış faiz olmaz. Adına kar payı, katkı
payı vb. demekle de her ödünç alışverişteki artış faiz olmaktan çıkmaz.
Aslolan gerçek/reel/net bir artışın olup olmadığını enflasyondan arındırarak
hesaplamaktır.
“Faiz yiyenler, şeytanlaşırlar. Onların yanılgısı, “alışveriş de faiz
gibidir.” demeleri nedeniyledir. Oysa Allah alışverişi helal, faizi ise
haram/yasak kılmıştır. Artık kime Allah’tan bir öğüt erişir de faizciliği
bırakırsa geçmişteki kendisinindir, durumunun takdiri Allah’a aittir. Kim de
yine faizciliğe dönerse işte bunlar orada devamlı kalmak üzere
cehennemliklerdir. (Kuran : Bakara : 275)

RAMAZAN - ORUÇ - HAC – HARAM AYLAR

Kuran güneş takvimini kullanır. Haram aylar; aynı zamanda,


hayvanların yavrulama dönemi olan ve avlanma yasağı olması gereken 21
Marttaki ilkbahar gündönümü ile başlayıp 4 ay süren ve 21 Temmuzda sona
eren zaman dilimidir. Ramazan Orucu ve Hac Mevsimi de bu 4 ay süren
haram (yasak) aylar içindedir.

21 Haziranda “Yaz Gündönümü” ile başlayan Ramazan Orucu 21


Temmuza kadar 30 gün sürer. (2:183-187) Yine 21 Martta “İlkbahar
Gündönümü” (hayvanların 4 aylık avlanma yasağının başlaması) ile
başlayan ve yine; 21 Haziranda “Yaz Gündönümü”yle başlayıp (Haziran
kelimesi de yine aynı kökten gelen Ramazan kelimesi gibi sıcaklık-yakma-
kavurma anlamına gelir) Ramazan ayını da içine alan ve 30 günlük
Ramazan ayının 21 Temmuzda bitmesiyle de sona eren “4 Aylık Haram
(Yasak) Ayların içinde ve en az 2 gün olması gereken, Mekke Vadisindeki
Kabe’nin ziyareti (hac) ise bu 4 aylık süre içinde her zaman yapılabilir.
(2:196-203)

ORUÇ / İFTAR DUASI

Allah’ım, sana inandım, sana güvendim, senin rızan için oruç tuttum,
senin rızkınla orucumu açıyorum. Şükürler olsun verdiğin nimetlere,
sağlık ve afiyete. (Amin) (Allah’ım Kabul Et)

22
"KURAN'A GÖRE NASIL NAMAZ KILABİLİRİZ?"

1- Kuranda namaz vakitleri belirtilmiştir.


2- Kuranda namaz rekat sayısı belirtilmiştir.
3- Kuran’da cemaattle namaz kılma konusu açıklanmıştır.

Hadislere, mezheplere, fıkıh külliyatına ve namaz hocası kitaplarına


başvurmadan nasıl namaz kılacağız diyerek Kuran’ı yeterli görmeyenlere
Kuran metni cevap vermektedir.

Birçok sözde müslüman, "(Allah’ın buyurduğu gibi) Kuran, tam ve


detaylı ise namazların rekatlerini Kuran'ın neresinde bulabiliriz?" diye
Allah'a meydan okumaktadır.
İslam'ın tüm pratiklerinin Kuran'ın yeniden vahyinden çok önce ilk
insandan bu yana ortaya konmuş olduğunu yine Kuran'dan öğrenmekteyiz
(8:35; 9:54; 16:123; 17:177; 21:73; 22:27; 28:27). İbrahim Peygamber
ve tüm elçiler namazı gözetiyorlar, zekatı veriyorlar, oruç tutuyorlar ve hac
ediyorlardı. (2:43; 3:43; 11:87; 19:31,59; 20:14; 28:27; 31:17) Mekke
müşrikleri ise rivayetlerin ileri sürdüğü gibi heykellere tapmıyorlardı;
Allah’ın kutsal kulları olduklarına inandıkları Lat, Uzza, Menat gibi
isimlerden şefaat bekledikleri (53:19-23; 39:3) ve Allah adına haramlar ve
farzlar uydurdukları için müşrik olarak tanımlanmışlardır. (6:145-150) Bilgi
ve inanç kaynağı olarak sadece Kuran metni yeterlidir. Kuran metni dışında
bağlayıcı kaynak yoktur. Hadisler, tarihsel veriler vb. tüm kaynaklardan
yararlanılabilir ancak ölçü Kuran metnidir. Kuran’a aykırı hiçbir emir veya
yasaklama (hadis de olsa) ekleme veya çıkarmadır, bir bağlayıcılığı yoktur.

“Bu Kuran senden önce gönderdiğimiz elçilerimizin de yasasıdır. Sen bizim


yasamızda bir değişiklik bulamazsın." (Kuran : 17:77)

Mekke putperestleriyle olan benzerliği ortadan kaldırmak için


rivayetler uyduranlar, uydurdukları heykel tasvirlerindeki çelişkileri ile
aslında yalanlarını ele vermektedirler. Kuran'ın hiçbir yerinde onların
heykellere taptıkları, Muhammed Peygamberin heykelleri kırdığı
bildirilmemektedir. Aksine, Mekke müşriklerinin kendilerini İbrahim
Peygamberi izleyen ve Tek Tanrı'ya inanan insanlar olarak gördüklerini
öğrenmekteyiz. (6:23; 39:3) Nitekim onlar, İbrahim Peygamberin hatırası
olan Kabe'ye saygı gösteriyorlar, (9:19) namaz, oruç ve haccı bazı
tahrifatlarla da olsa uyguluyorlar, (2:183,199; 8:35; 9:54; 107:4-6) zekatı
bildikleri halde gereği gibi yerine getirmiyorlardı. (53:34) Zekat, gelirin
ihtiyaçtan fazla olan bölümünü (2:219) geciktirmeden (6:141) ihtiyaç
sahiplerine ve Allah yoluna (9:60) gizli veya açık olarak (2:274) verme
yükümlülüğüdür. (51:19)

23
Kuran’daki (16:123) ayeti, bütün peygamberlerin ve İbrahim
Peygamberin pratiklerinin Muhammed Peygamber tarafından da izlendiğini
bildirir. Zaten İslam yeni bir din değil, Kuran da yeni bir kitap değildir.
Kuran, ilk insandan beri hep aynı olan varolan tek hanif dine yapılan
tahrifatları ve eklenilen bidatleri düzelterek son defa yeniden aynı emir ve
yasaklar yinelenerek (yenilenerek ve güncellenerek değil) gönderilmiş
metindir.

Kuran, ilk insandan bu yana bilinen bir ibadet olan namazla ilgili olarak
yapılan tahrifatları ve eklenilen bidatleri düzeltmiştir. Yaratılıştan bu yana
gönderilen tüm Kutsal Kitaplarda belirtilen namaz ibadeti yeniden Kuran
metninde yinelenerek gönderilmiştir.

Kuran'da namazla ilgili ayetleri topluca incelendiğinde, Kuran’ın


namazı tüm gerekli detaylarıyla bildirdiği görülür. Üstelik, Kuran'daki
namaz hakkındaki detaylı bilgi hadis kitaplarında yapılan namaz tarifinden
çok daha üstündür. Ne Kuran ne de hadis kitapları peygamberlerin ve eski
ümmetlerin nasıl namaz kıldığını gösteren resimler ve video klipleri
içermemektedir. Hem Kuran ve hem hadis kitapları namazı kelimelerle tarif
eder. Şimdi bu tarifleri üç maddede karşılaştıralım:

1. Kuran'ın dili hadis rivayetlerde kullanılan dilden daha üstündür.


Hadis rivayetleri, farklı lehçeler, kronik ve endemik gramer hataları
içermektedir. Kuran'ın dili genel olarak sadedir. Kuran'ın bu özelliği
ayetlerle vurgulanır ve Kuran'ı inceleyen inananlarca teslim edilir. (11:1;
54:17,22,32,40) Hayatın merkezi Kuran’dır. Peygamberler ve inananlar
yaşayan Kuran’dır.

2. Hadis kitapları çok daha fazla detay içermektedirler. Ancak bu


detaylar Allah'ın gerekli gördüğü ve elçisinin öğrettiği detaylar mı? Bu
detaylar Kuran ile uyumlu mu?

Bu detaylar arasında çelişkilere ne demeli? Hadis kitaplarında namazın


detaylarıyla ilgili düzinelerce çelişkiden hangisini seçeceğiz? Babamızın
üzerinde bulunduğu mezhebin imamının seçtiğini mi seçmeli? Örneğin,
Sahih-i Müslim'de Peygamberin Fatiha okuduktan sonra rükuya vardığını,
yani eğildiğini bildiren birçok hadis rivayeti var. Ancak, bir başka hadis
kitabında Muhammed Peygamberin falanca veya filanca sureyi zammettiği
rivayet edilir. Abdestin alınması ve bozulması hakkında çelişkili bir sürü
hadis, mezhepler arasındaki ihtilaflara katkıda bulunmuştur.

Elleri salmalı mı bağlamalı mı? Bağlayınca göbek üzerinde mi yoksa


kalp üzerinde mi tutmalı? Tekbir getirirken elleri ne kadar kaldırmalı? Ayak
parmaklarını nasıl tutmalı?

24
Şehadeti söylerken işaret parmağını ne yapmalı? Ağzı nasıl
misvaklamalı? Cemaatle kılarken omuzları ne kadar sürtüşmeli? Kılarken
önündekinin ensesine mi yoksa yere mi bakmalı yoksa gözleri tümüyle mi
kapamalı? Akşamdan sonra kaç rekat sünnet kılmalı? Öğle namazından
sonraki iki rekat sünnet mi, vacip mi, müstehap mı? Abdesti alırken sağdan
başlamak ne kadar önemli? Kafaya sarık sarmak mı yoksa takke takmak
mı daha sevap? Tuvalete girerken ne demeli ve hangi ayakla girmeli?...

Hadis kitaplarında namaz konusunda rivayet edilen çelişkili "detayları"


Allah'ın kelamındaki detaylara eklemek doğruya iletmez; olsa olsa kıldan
tüyden, parmaktan tırnaktan bir sürü gereksiz detayla meşgul ederek
namazın asıl amacını kaybettirir bize.

3. Hadis kitapları namazın vakitleri konusunda garip bir hikaye


anlatırlar. Buhari'deki en uzun hadislerden biri olan "miraç" rivayeti
ünlüdür. Beş vakit namazın aslında az bile olduğunu vurgulayan, ama bu
arada Allah'a hakaretler yağdıran ve Muhammed Peygamberi
düşünemeyen birisi olarak tanıtan bir rivayet! Rivayete göre, bir binekle
göğe yükselen Muhammed Peygamberin, altıncı gökte ikamet eden Musa
Peygamberden akıl alarak, altıncı gök ile yedinci gök arasında mekik
dokuyarak, Allah ile büyük bir pazarlık sonucunda günde 50 vakit (her 28
dakika için bir vakit) emredilen namazları 5 vakte indirmiş. Hesap-kitap
bilmeyen ve kullarına karşı acımasız olan bir tanrı ile cesaretle pazarlık
yapan ve ümmetini bu büyük felaketten kurtaran bir kurtarıcı olarak olarak
sunulmak istenir Muhammed Peygamber. Tabii, onun bu basit hesabı
bilebilmesi için, sürekli olarak Musa Peygamberden akıl alması gerektiği
de... 5 vakit namaz uygulamasında bile namazların giriş-çıkış zamanları
arasındaki vaktin kısa olması hayatın olağan akışı içinde uygulaması
güçlüklere yol açmaktadır. Kuran, kuşkusuz böyle hikayeleri içermez.

Zaten namaz Kuran’da üç vakit olarak bildirilmiştir ve bir namazın


vaktinin çıkmasıyla diğer vakit girer. Bilginin kaynağı Kuran’dır ve Kuran’a
yönelen de Allah’a ulaşır. Gerçeğe ulaşmada ise hiçbir mazeret asla
başarının yerini tutamaz. Bu nedenle doğruyu aramak için “Mutlak Bilgi” ve
“Akıl" ile bilince dönüşen "düşünce" ile sorgulamak şarttır.

Dini sadece Allah'a özgülemeye çağrıldıkları, Kuran'ın dışında


izledikleri öğretilerdeki çelişkiler ve hurafeler sergilendiği vakit, Sünnilerin
ve Şiilerin koro halinde: "Hadisleri, sünneti, mezhep imamlarının
ictihadlarını Kuran'a eş koşmasak nasıl namaz kılabiliriz?" diye mazeret ve
soru yönelttikleri bilinen ve sürekli tekrarlanan bir durum. Bu soruyu
samimiyetle soranlar varsa, onlara bir müjdemiz var:

25
Namaz kılabilme uğruna onca çelişkiyi ve hurafeyi din edinmenize ve
şirk çamurunda boğulmanıza gerek yok artık; Kuran sorunuzun cevabını
vermektedir.

Namazın nasıl kılınacağı Kuran’da detayıyla bildirmektedir. Sadece


Kuran'ı izlersek mezhep kitaplarının tarif ettiği namazın gerçeğini de
bulabiliriz. Namaz uygulamalarında mezhepler tarafından ilave edilen
hususları ve eksik bırakılan yönleri tespit edebiliriz. Kuran’dan Allah'ın
emrettiği, elçilerinin ve müminlerin kıldığı namazı tüm detaylarıyla
öğrenebiliriz.

Kuran’a yöneleni Allah mahcup etmez. Mutlak başarıya ulaştırır.


Allah’a kul olmakla ve ibadet etmekle/namaz kılmakla melek/cin de
muhataptır.

Namaz kılmak mutluluktur. Namaz hayatın/dinin direğidir.


Hayatımızda namaz yoksa her şey boştur. Hayatın merkezinde namaz
vardır. Namaz Allah ile doğrudan konuşmaktır. Kalp gözü açılanlar, namaz
kılmanın ne kadar büyük bir mutluluk olduğunu bilirler. Düşünün ki;
karşınızda bir duvar var. Ama Allahû Teâlâ size o duvarı göstermiyor, duvar
yok. Önünüzde âlemleri açmış Allahû Teâlâ. Dilediğini kalp gözünüzle
gösteriyor. Baş gözleriniz açık olsa da açık olmasa da netice değişmez. Kalp
gözünüzle görürsünüz. Bu sebebe dayalı olarak kalp gözü açık olanlar, baş
gözleri kapalı namaz kılarlar. Kapalı olarak kılmaları da bazılarını rahatsız
eder. Bazıları aralarında kaideler koyarlar. “Namaz kılarken gözler
kapanmaz.” diye. Bu kural Allah’ın emrine uygun değildir. Kalp gözü açık
olanlar, dış dünya ile ilişkilerini minimuma indirmek amacıyla gözlerini
kapatabilirler. Allah’ın size göstereceklerini görebilmek için gözlerinizi
özellikle kapatın ki; namazdaki huşunuz bozulmasın ve dikkatiniz
dağılmasın. Bütün kâinat önünüzde açıktır. Yerler, gökler… Allah’ın
gösterdiklerini birer birer görürsünüz.

Eğer Allahû Teâlâ kalp gözünüzü açmışsa, size bu dünyada herkesin


görebilmesi mümkün olmayan güzellikleri gösteriyorsa, o zaman namaz
kılmak bir mutluluktur. Namaz boyunca Allahû Teâlâ size kalp gözünüzle,
neyi isterse onu gösterir. Son bilmece, Allah’ı görmektir. Bir gün Allah’a
ulaşacaksınız. İradenizi de Allah’a teslim edeceksiniz ve Allah’ın Zat’ını
göreceksiniz. Allah’ı dünyada görebilmek inananlar için imkansız değildir…

Allah yoktan varedendir. Allah sürekli yaratandır ve yokedendir,


herşeye hakimdir ve Allah için imkansız yoktur. Allah her şeye kadirdir ve
Allah için herşey mümkündür. Allah dilediğine/dileyene, dilediğini
verendir…

26
Eğer siz Allah’ı gereği gibi tanımış olsaydınız, Allah’ın dilemesiyle
sular üzerinde gezerdiniz ve duanız sayesinde dağlar yerinden oynardı…

NAMAZ VE VAKİTLERİ

• Sabah Namazı, Öğlen Namazı, Akşam Namazı olmak üzere bir


günde üç vakit namaz kılmayı Allah bütün inananlar üzerine farz
kılmıştır.

• Cuma Namazı olarak bilinen, Cuma günü kılınan Öğlen Namazının


cemaatle kılınması gerekir. Diğer zamanlarda namazlar cemaatle
veya yalnız kılınabilir.

• Farz olan Sabah-Öğlen-Akşam namazlarına bu namazların kendi


isimleriyle niyet edilir ve ancak kendi vakitlerinde kılınır. Vakti
geçtikten sonra kaza namazı adı altında bu namazların kılınması söz
konusu değildir.

• Allah’ın tanımladığı namaz kendi isimleriyle Kuran’da belirtilen Fecr-


Vusta-İşa namazlarıdır ve birinin vaktinin girmesiyle diğerinin vakti
sona erer. Allah’ın iki bağımsız ayette 3 vakit namazı tanımlaması
da vakitlerin başlama ve sona erme zamanlarının belirtilmesi
amacıyladır. Önce Sabah ve Akşam
namazları bir ayette (11:114) tanımlanmış, sonra başka bir ayette
(2:238) orta namaz tanımlanmak suretiyle vakitlerin giriş-çıkış
zamanları vurgulanmıştır. Yani bir günlük süre 3 ayrı namazın
vaktinin bulunduğu üç ayrı zaman dilimine ayrılmıştır. İmsak-Öğlen
arasındaki zamana sabah, Öğlen-Akşam arasındaki zamana Öğlen,
Akşam-İmsak arasındaki zamana Akşam tanımlaması yapılmış ve
namazların bu geniş zaman dilimlerinde kılınması emredilmiştir.

• Kuran’da namazla ilgili geçen diğer bütün ayetler de hep bu


üç vakitle ilgilidir. Kuran’da sabah-öğlen-akşam namazı dışında
herhangi bir namazdan bahsedilmez.

• Vacip, sünnet, teravih, bayram, kuşluk, istihare, teheccüd adıyla


bilinen diğer bütün farz olmayan ve sevap amaçlı kılınan nafile
(serbest) namazlar kılınırken “Niyet Ettim Allah’ım Rızan İçin Namaz
Kılmaya” diye niyet edilir. Vacip, sünnet, teravih, bayram, kuşluk,
istihare, teheccüd namazını kılmaya diye veya başka isimler altında
niyet edilmez.

27
• Allah rızası için, farz namazlar öncesi ve sonrasında ya da diğer
zamanlarda her zaman namaz kılınabilir.

• Farz olan Sabah-Öğlen-Akşam namazları dahil bütün namazlar için


rekat sayısında bir sınırlama bulunmamaktadır. Ancak namaz en az
2 rekat olarak ikame edilebilmektedir. Bütün namazlar 2-3-4 rekat
olarak kılınabilir. Allah’ın namazla ilgi farz olan emri Sabah 2 rekat,
Öğlen 2 rekat, Akşam 2 rekat olmak üzere bir günde üç vakitte 6
rekat namaz kılınmasıdır. İlave kılınan kısımlar/rekatlar ilave sevap
amacıyladır.

• Namaz Allah tarafından çok sevilen ve değer verilen bir ibadet


olduğu için; farz ve diğer namazların 2 rekattan fazla olarak 3 veya
4 rekat kılınması, farz namazlardan önce veya sonra ayrıca nafile
(serbest) namaz kılınması ilave sevap kazanılması amacıyladır.
Normal zamanlarda 3 veya 4 rekat olarak kılınan farz namazlar ve
sevap amaçlı kılınan diğer namazlar, her türlü ihtiyaç halinde,
(yolculuklarda, sıkışık zamanlarda vb.) 2 rekat olarak da kılınabilir.
Nitekim Cuma günleri öğlen namazı 2 rekat olarak kılınmaktadır.

• Cuma namazı diye ayrı bir namaz bulunmamaktadır. Cuma günü


cuma namazı diye 2 rekat olarak cemaatle kılınan namaz öğlen
namazıdır, Cuma günü kılınan öğlen namazının diğer günlerdeki
kılınan öğlen namazlarından tek farkı ise sadece cemaatle
kılınmasıdır. Hutbe, vaaz şart olmayıp, cemaat toplandığı için
cemaate duyuru yapmak gelenek haline gelmiştir. Bu namaza öğlen
namazı olarak niyet edilerek kılınmalıdır. Kuran Cuma ayetiyle,
öğlen namazının ve bütün namazların cemaatle de kılınabileceğine
vurgu yapmıştır. “Cemaatle namaz kılmayı Kuran’da bulamıyoruz,
hadis rivayetlerine muhtacız” diyenlere de böylece muhteşem
diyalektik anlatım metoduyla cevap vermiştir.

“Ey gerçeği onaylayanlar, cuma (toplantı) günü namaza (gün


içindeki bu öğlen namazına) çağrıldığınızda Allah’ı anmak için acele
edin ve alışverişi bırakın. Bilseniz, bu sizin için daha iyidir. Namaz
bitince, yeryüzüne yayılarak Allah’ın lütfunu arayın ve Allah’ı sürekli
anmaya devam edin.” (62:9-10)

28
SABAH (FECR) NAMAZI

• İmsak ile Öğlen arasındaki vaktin tamamı Sabah Namazının


vaktidir. Bu zaman aralığı içinde kılınır.

• Bismillahirrahmanirrahim. “Niyet Ettim Allah’ım Rızan İçin Namaz


Kılmaya” “Allah’u Ekber” diye niyet ederek önce 2 rekat namaz
kılınır.

• Bismillahirrahmanirrahim. “Niyet Ettim Allah’ım Rızan İçin Sabah


Namazımı Kılmaya” “Allah’u Ekber” diye niyet ederek 2 rekat Sabah
(Fecr) Namazı kılınır.

ÖĞLEN (VUSTA) NAMAZI

• Öğlen ile Akşam arasındaki vaktin tamamı Öğlen Namazının


vaktidir. Bu zaman aralığı içinde kılınır.

• Bismillahirrahmanirrahim. “Niyet Ettim Allah’ım Rızan İçin Öğlen


Namazımı Kılmaya” “Allah’u Ekber” diye niyet ederek önce 4 rekat
Öğlen (Vusta) Namazı kılınır.

• Bismillahirrahmanirrahim. “Niyet Ettim Allah’ım Rızan İçin Namaz


Kılmaya” “Allah’u Ekber” diye niyet ederek 2 rekat namaz kılınır.

AKŞAM (İŞA) NAMAZI

• Akşam ile İmsak arasındaki vaktin tamamı Akşam Namazının


vaktidir. Bu zaman aralığı içinde kılınır.

• Bismillahirrahmanirrahim. “Niyet Ettim Allah’ım Rızan İçin Akşam


Namazımı Kılmaya” “Allah’u Ekber” diye niyet ederek önce 3 rekat
Akşam (İşa) Namazı kılınır.

• Bismillahirrahmanirrahim. “Niyet Ettim Allah’ım Rızan İçin Namaz


Kılmaya” “Allah’u Ekber” diye niyet ederek 2 rekat namaz kılınır.

NAMAZIN AMACI

Namaz kılmak, sıkça zekatla ve muhtaçlara/ihtiyacı olanlara yardım


etmekle birlikte anılarak namaz kılan kişinin toplumsal bilinç ve
sorumluluğa sahip olması vurgulanır.(2:43,83,110;4:77,22:78;107:1-7)

29
Namaz sadece Allah'ı anmak için kılınır. (6:162; 20:14) Bu özel anma
ve iletişim ibadeti gözetilirken dış dünya ile ilişkiler minimuma indirilmeli.
(4:101-103) Namaz, müslümanları günahlardan ve başkalarına zarar
vermekten alıkor. (29:45) Namaz hayat boyu gözetilecek bir görevdir
(70:23).

VAKİTLER

Gecenin gündüzün iki ucuna yakın bölümlerinde gözetilmesi gereken


Sabah (Fecr: 24:58; 11:114) ve Akşam namazlarıyla (İşa: 24:58; 17:78;
11:114; 38:32) güneşin göğün ortasından sarkmaya başlamasından
akşama kadar kılınması gereken Orta (Vusta: 2:238; 17:78) namazı olmak
üzere üç vakit namaz mevcuttur.

Kuran'da sadece üç namazın ismi geçer. Bir başka deyişle, "salat"


(namaz) kelimesi, zaman bildiren üç tanımlayıcı kelime ile birlikte
anılır. İkindiyi anlattığı zannedilen ayetler öğleni, yatsıyı anlattığı
zannedilen ayetler akşamı anlatır. Kuran’dan ve bütün peygamberlerin
uygulamalarından bu üç vaktin dışında bir namaz vakti çıkmaz.

1. Salat-el Fecr : Sabah Namazı (11:114; 24:58)

2. Salat-el Vusta : Öğlen Namazı (2:238; 17:78)

3. Salat-el İşa : Akşam Namazı (11:114; 17:78; 24:58; 38:32)

Kuran’da Namaz vakitlerini belirleyen ayetlerin hepsinin bu üç vakit


hakkında olduğunu görüyoruz. Kuran’da geçen namaz ayetlerinin tamamını
topluca değerlendirdiğimizde Orta Namaz olarak adlandırılan namazın
sabah ile akşam namazı arasındaki öğle namazı olduğunu rahatlıkla
bulabiliriz. Gecenin uyumamız için yaratıldığını (78:10-11) ve gece
ortasında kalkıp Allah'ı anmanın üzerimize farz kılınmadığını (73:20) ve
Cuma günü kılınan öğlen namazının günün ortasında kılınmasının
emredildiğini (62:9-11) düşündüğümüzde "orta" namazın sabah ile akşam
namazı arasındaki öğlen namazı olduğunu anlarız.

Tevrat da bu anlayışı destekler. İbrahim Peygamberin, İsa


Peygamberin, Musa Peygamberin ve bütün peygamberlerin namaz kıldığını
hatırlarsak Tevrat'ta namaz vakitleriyle ilgili ifadelerin tarihsel değerini
daha iyi idrak ederiz.

30
Tevrat'ın çevirilerine tam olarak güvenilememekle birlikte Tevrat'ın en
az üç ayetinde bulunan bu desteğin bir hata veya tahrif sonucu oluştuğu
olasılığı zayıftır. Metnin orjinal olarak kalabilmiş bir kısmı olduğu
anlaşılmaktadır.

Tevrat'taki bu ayetlerin gerek birbirleriyle ve gerekse Kuran


ayetleriyle olan tutarlılığı dikkat çekicidir. (Bak: 1 Samuel 20:41; Zebur
55:16-17; Daniel 6:10)

Kuran öncesi kutsal kitaplardaki Kuran’la aynı olan tutarlı ayetler,


esasen metnin ilk vahyinden itibaren aynı olduğunun da bir kanıtıdır. Ancak
bugün itibariyle; tarihsel olarak süregelen meleklere/cinlere ve insanlara
gönderilmiş ilk metnin tahrif edilmemiş tek kaynağı, Muhammed
Aleyhisselam’a yeniden vahyedilen elimizdeki bu Kuran metnidir. Diğer
Kutsal kitapların kaynak olarak bir bağlayıcılığı yoktur. Mevcut tüm
kaynaklardan ancak tarihsel bilgi olarak yararlanılabilir.

Namaz vakitlerinin beşe çıkarılmasının oluşturduğu kara dumanların


izini mezhepler tarihinde görebilirsiniz. Şia'nın beş vakit namazı üç vakte
sıkıştıran garip pratiği, namazları beşe çıkartan Sünniler'in baskısı neticesi
bir uzlaşmadan kaynaklanıyor olmasın? Sünnetlerle, nafilelerle, teravih
namazlarıyla namaza sürekli zam yapan hadis ve sünnet izleyicilerinin üç
vakit namazı beşe çıkarmaları çok mu uzak bir ihtimal?

CUMA GÜNÜ KILINAN ÖĞLEN NAMAZI

Kadın-erkek tüm inananlar haftada bir Cuma (toplantı) günü öğlen


namazına açık bir duyuru ile çağrılır ve namazı erkek veya kadın bir
müslümanın önderliğinde topluca gözettikten sonra herkes tekrar işine
döner. (62:9-11) Duyuru Allah'ı anmaya bir çağrı olup başka isimler
zikredilmez. (72:18-20)

Hutbe namazın bir parçası olmayıp toplantıdan yararlanılarak yapılan


bazı hatırlatmalar ve güzel öğütlerden ibarettir. Mescitler (camiler) sadece
Allah'a özgülenmeli.

Allah'ın ismi bir levhaya asılmışsa O'nun ismi yanında hiç bir ismi
özellikle yerleştirmemeli. (72:18-20) Mescitler topluma açık yerler oldukları
için mescitlere gidenler temiz ve güzel giyinmeli. (7:31)

CENAZE NAMAZI / DUASI

Cenaze namazı olarak bilinen dua, bir namaz değil aslında. Dileğe
bağlı bir duadır. Allah'a ortak koşmadan ölmüş olanları hayırla anıp geride
kalmış yakınlarına destek verme amacını güder. (9:84)
31
ABDEST

Namaz kılmak için abdestli olmak gerekir. (4:43; 5:6) Yüzler, eller
yıkanır, başlar meshedilir, ayaklar da topuklara kadar.

Ayetlerdeki ifade, ayakların hem yıkanabileceği ve hem de


meshedilebileceği biçiminde anlaşılır. Yıkamak meshi de içerir, nitekim
bunu bir önceki cümleyle yansıtmaya çalıştık.

Böylece, duruma ve iklime göre bize serbesti tanınır. Abdesti sadece


cinsel ilişkide bulunmak ve tuvalet ihtiyacını gidermek bozar; Kanamak,
kadınlarla tokalaşmak ve kadının adet görmesi abdesti bozmaz ve namaza
engel olmaz. (5:6; 2:222)

Su bulunmazsa, namaza zihinsel olarak hazırlanmak için temiz bir


zemine dokunularak eller ve yüz meshedilir. (5:6)

GİYİM

Namaz için örtünme diye bir koşul yoktur. Odasında kendi başına veya
eşiyle birlikte namaz kılan biri dilerse şortla namaz kılabilir. Allah bizi
elbiselerimize göre değerlendirmez ve bizim saklamaya çalıştığımız
organları yaratan ve çalıştıran da kendisi olduğundan onları görmekten
mahcup olmaz. Namaz, Allah ile doğrudan hesapsız iletişimdir.

Örtü olarak kullanılan pamuk, yün, naylon gibi nesnelerin çıplak


vücutları meleklerden/cinlerden gizleyeceği biçimindeki yaygın inanış da
temelsiz. Bizim çıplak vücudumuz meleklerin/cinlerin umurunda bile olmaz.
Melek/cin; geçici olarak, insan, hayvan her türlü varlık suretine bürünebilir.
Enerji oldukları için hızlı hareket edebilirler. Sorumlu ve bilinçli varlıklardır.
Melekler/cinler de insan gibi Allah’ın sorumlu kullarıdır.

Melek/cin, geleceği/gaybı bilemez ve inançlı insanlara asla zarar


veremez. İnsan istemediği, iletişime geçmediği sürece de insanı
göremezler. Her an gören ve bilen Allah’tır. (89:14) Namazda ve her zaman
muhatabımız melekler/cinler değil, Allah'tır. Örtünme toplumsal bir
gereksinme olup kişiyi cinsel ve duygusal ilişkilerde diğerlerinden koruma
amacını güder. Kuran’da Nur Suresindeki, ”Mümin kadınlara da söyle:
Bakışları ölçülü olsun ve cinselliklerini korusunlar. Süslerini, kendiliğinden
görünenler hariç açmasınlar.

32
Örtülerini göğüslerinin üzerine koysunlar” (24:31) ayetindeki;
kadınların göğüslerini örtmelerini emreden ayeti yanlış anlamlandıranlara
kanarak, ayet hakkında hiç düşünmeden, namazda ya da namaz dışında
kadınların saçlarını örtmelerinin emredildiği ya da tavsiye edildiğine
inananlar için, kadınların ya da erkeklerin başlarını örtmelerinin, soğuktan
ya da sıcaktan korunmak amacıyla kültürel olarak gelişmiş olduğu gerçeğini
anlamak ancak akıl yoluyla mümkün olacaktır.

Kuran’da, kadın ve erkek için örtünme ayetleri genel olarak cinsellikle


ilgili mahrem (görünmekten korunması gereken, ayıp sayılan) yerlerin
örtülmesiyle sınırlıdır. Saçlar ayıp yer değildir. Mahrem sayılan yerlerin
örtülmesinde ise amaç iffetin korunmasıdır. (7:26,31; 33:59)

KIBLE

Namaz için İbrahim Peygamberin yeniden kurduğu Kutsal Mescide


yani Kabeye yönelmeli. (2:125, 143-150; 22:26) Yolculuk anında kıbleye
dönme koşulu ihmal edilebilir. (2:115)

REKAT SAYISI

Kuran’da namaz için rekat sayısında bir sınırlama bulunmamaktadır.


Ancak Kuran’da şartları belirlenen namaz en az 2 rekat olarak ikame
edilebilmektedir. 3 ya da 4 rekat olarak kılınsa bile bütün namazlar aslında
ikinci rekattaki oturuşta sonlanmaktadır. Üçüncü rekattan sonraki kısım
esasen iki rekatlık nafile namaz ve dua olmaktadır. İlave kılınan rekatlar
ilave sevap amacıyla kılınmaktadır. Sabah 2 rekat, Öğlen 2 rekat, Akşam 2
rekat namaz farzdır. Namaz 3 veya 4 rekat olarak da kılınsa, farz olan
sabah-öğlen-akşam namazlarının ikinci rekatlardan sonraki rekatları, bu
farz namazlar dışındaki kılınan diğer namazların ise bütün rekatları nafile
(ilave sevap amaçlı) kılınmaktadır. Korku durumunda (sabah-öğlen-akşam
namazlarından) kısaltılarak kılınabilen 1 rekatlık korku durumundaki
namazlar dışında başka bir rekatlık namaz bulunmadığı için akşam
namazının ikinci rekatından sonra kılınan üçüncü rekat namaz tilavet
secdesi (secde duası) yerine geçer. Namazın 2 rekat olduğu da kısaltılabilen
en küçük sayı 2 olmasından dolayıdır. Kuran’ın burada tümdengelim
anlatım tekniği kullandığı, bazı ayetlerde de tümevarım anlatım tekniğini
kullandığı, düşünerek okumaya, anlamaya yönlendirdiği muhteşem anlatım
sanatı kendini göstermektedir. Bütün namazlar, en az 2 rekat olmak
kaydıyla 2-3-4 rekat olarak kılınabilir. (2:238-239; 4:101-103) Cuma günü
kılınan öğlen namazı da sadece iki rekat olup, bu namaz her hafta topluca
tekrarlandığı için rekat sayısına ekleme yapılamamıştır. Cuma günü kılınan
öğlen namazı dışında, cemaatle kılınma zorunluluğu olmayan diğer
namazların rekat sayıları çeşitli biçimlerde artırılmıştır.
33
Namazın 2 rekattan sonrası veya öncesi için kaç rekat ilave sevap
amaçlı namaz kılınacağı kişinin durumuna ve koşullara bağlıdır. Toplu
(cemaatle) namazlarda namazı 2 rekatle sınırlandırmak daha uygundur.
Namazlar tek ya da toplu (cemaatle) imama uyarak cemaatle kılınabilir.

MEKANİĞİ

Namazı ayakta durarak (kıyam) kılmaya başlamalı (2:238; 3:39;


4:102) ve özel durumlar hariç durulan yerden hareket edilmemeli. (2:239)

Namazda eğilerek yere kapanmalı (ruku ve secde) böylece Allah'a


teslimiyet fiziksel olarak da bildirilmeli. (4:102; 22:26; 38:24; 48:29)
Herhangi bir korku durumunda ayakta durma ve eğilerek yere kapanma
koşulu aranmaz. (2:239)

OKUMA

Namazda okuduğumuz sure ve duaların anlamını namaz anında


bilmeli ve Allah ile konuştuğumuzun bilincinde olmalıyız. (sure ve duaların
anlamlarını öğrenmeliyiz) (4:43) Namazları saygı içerisinde kılmalı. (23:2)
İhtiyacımıza ve içinde bulunduğumuz duruma uygun olarak Allah'ın
herhangi bir ismini (sıfatını) zikredebiliriz. (17:111) Namazda Allah'tan
başkasını anmak namazın amacıyla çelişir. (6:162; 20:14; 29:45)
Namazda Allah'ı anmalı, düşünmeli, yüceltmeli, tesbih etmeli, tevbe etmeli
ve sadece O'ndan yardım istemeli. (1:1-7; 20:14; 17:111; 29:45; 2:45)
Fatiha suresi baştan sona Allah'ı muhatap alan bir dua niteliğinde olan
biricik sure olup değişik dilleri konuşanların topluca namaz kılabilmelerini
sağlayabilmesi açısından uygundur. (62:9-11; 4:101-103) Fatiha
suresinden sonra ilave olarak ayrıca bir sure daha okunabilir. Namazlarda
sure ve duaları orta bir sesle okumalı. Sure başlarındaki besmeleler
okunmalı, namazlar ne özellikle gizlenmeli ne de gösteriş amacıyla açıkta
kılınmalıdır. (17:111) Toplu namaz kılınırsa, namaza önderlik eden kişinin
orta bir ses tonuyla okuduğu sure ve dua dinlenmeli.

Cemaatle kılınan namazda imam hiçbir dua ya da sureyi kesinlikle


sessiz okumamalıdır. Açıktan sesli okumalı imama uyan cemaat de
dinlemelidir. (7:204; 17:111) Otururken “Tahiyyat-Salli-Barik” denilen
duaları okumamalı; zira bu dualar Muhammed Peygamber sanki herşeye
nazır ve hazır bir tanrıymış gibi bir hitap içermekte ve Allah'tan başkalarını
anmaktadır.

İlla bir şey okunmak dilenirse, Allah'ın birliğine şehadet getirilebilir


veya herhangi bir dua yapılabilir.

34
Namazda otururken Kunut Dualarını ve Rabbena duasını okumak,
Tahiyyat-Salli-Barik dualarını okumaktan anlam itibariyle daha uygundur.

NAMAZ SONRASI

Namazları oruç gibi kazaya bırakmak ve sonradan kaza namazı olarak


kılmak diye bir şey olmayıp belli vakitlerde yerine getirilmeli. Vaktinde
kılınamayan bir namaz olursa, ilk fırsatta hemen bu namaz kılınmalı, sonra
da giren vaktin namazı kılınmalıdır. Namazdan sonra Allah'ı anmaya ve
zikretmeye devam etmeli. (4:103)

BİDATLER (EKLEMELER-ÇIKARMALAR)

Öğlen namazı, ikindi namazı adı altında mükerrer olarak ikinci kez
kılınmaktadır. Aynı şekilde akşam namazı da yatsı namazı adı altında
mükerrer olarak ikinci kez kılınmaktadır. Kuran’da ikindi ve yatsı vakti
geçmez. Günün tam ortasından başlayıp güneş batıncaya kadar devam
eden ve ikindi diye bilinen öğlenden sonraki akşamdan önceki zamanı da
kapsayan zaman dilimine Öğlen denilmektedir. Aynı şekilde güneş battıktan
sonra, yatsı denilen zamanı da kapsayacak şekilde güneşin doğmasına,
yani imsak vaktine kadar geçen zaman dilimine akşam denilmektedir.
Zaten ikindi denilen zaman dilimi öğlenin son vakitleri, yatsı denilen zaman
dilimi de akşamın son vakitleridir. Ayrı bir zaman dilimi değildir. Kuran’dan
ikindi diye anlaşılan namaz aslında öğlen namazıdır. Yine aynı şekilde
Kuran’dan yatsı diye anlaşılan namaz akşam namazıdır. Kuran dikkatle
incelendiğinde bu sonuca varıldığı açıkça görülecektir. Aslında öğlen ve
akşam namazı olan ve sevap amaçlı kılınan ikindi ve yatsı namazlarını farklı
ve ayrı namazlarmış gibi farzlaştırmak, Öğlen ve ikindi ile akşam ve yatsı
namazlarını bazen veya her zaman cem etmek suretiyle birleştirmek (şii
dünyasında ve bazı sünni kesimde yapılan bu uygulama ile yapılan, aslında
namazları zaten üç vakitte kılmaktır), kaçırılmış namazları kaza etmek,
Allah’ın emrettiği ve ilk insandan bu yana kılınagelen, bütün
peygamberlerin, İsa Peygamberin, Musa Peygamberin, Muhammed
Peygamberin de kılmış oldukları üç vakit olan sabah-öğlen-akşam
namazlarına sonradan eklenen fazladan bidatlerdir. Camide, mescitte veya
herhangi bir yerde ikindi namazı kılan cemaatle imama uyarak, öğlen
namazına niyet edilerek kılınan namaz öğlen namazı olur. Aynı şekilde yatsı
namazı kılan cemaatle imama uyarak, akşam namazına niyet edilerek
kılınan namaz akşam namazı olur. İkindi ya da yatsı diye ayrı bir vakti olan,
ayrı bir namaz yoktur.

İkindi namazı diye bilinen namaz aslında öğlen namazıdır. (2:238; 17:78)
Yatsı namazı diye bilinen namaz ise aslında akşam namazıdır. (11:114;
17:78; 24:58; 38:32)
35
Günümüzde bu namazlar süregelen yanlış bir uygulama ile ikişer defa
kılınmaktadır.

Güneşin sabah imsak (fecr) vaktinde doğmasıyla başlayan ve öğlene


kadar devam eden zamana (Sabah - Fecr), güneşin gökyüzünde tam
ortadayken başlayan ve akşama kadar devam eden zamana (Öğlen -
Vusta) ve güneşin batmasıyla başlayan, ertesi sabah güneşin tekrar
doğmasına kadar devam eden zamana (Akşam - İşa) tanımlaması
yaparak; namaz vakitlerini kolaylık için tamamen güneşe duyarlı halde
kodlayan, inananları karmaşık hesaplara, takvimlere, saate ve zamana
bağlı olmaktan kurtararak, bütün enerjilerin kaynağı olarak yarattığı
güneşe uyumlu bir şekilde zamana serbestçe hakim hale getiren, namaz
vakitlerini akla ve hayatın olağan akışına uygun ve net bir şekilde
tasarlayan ve yaratan Allah’ın şanı yücedir.

Ayrıca; “güneş sabah doğarken, öğlen ortadayken ve akşam batarken


kerahat vakti olduğundan namaz kılınmaz” uydurması da gerçeği
yansıtmaz. Bu zamanlar ancak namazların başlangıç ve bitiş vakitlerini
belirler.

Sevap amaçlı her zaman kılınabilecek olan nafile (serbest) namazları


katagorize etmek suretiyle, vacip, sünnet, teravih, bayram, kuşluk,
istihare, teheccüd namazı gibi isimlerle farklı bir namaz çeşidi olarak
kılınmasını öngörmek, namaz kıldırma memurluğu (imamlık) diye bir
meslek icad etmek, kadınların namazda önderlik etmesini yasaklamak,
otururken Et-tahiyatu duasını okumak ve bu duada Peygambere ikinci şahıs
olarak seslenmek, eller ve parmakların yeri konusundaki detaylarla meşgul
olmak, namazdan önce ağzı misvaklamanın, sarık veya terlik giyilmesinin
daha sevap olacağına inanmak gibi nice kurallar ve inançlar, hadis, sünnet
ve mezhepler yoluyla Muhammed Peygamberden daha sonra Kuran’ı ve
aklı devre dışı bırakarak bilinçsizce dine eklenen bidatlerdir.

GUSL ABDESTİ

• Bismillahirrahmanirrahim. (Koruyan ve Lütfeden Allah’ın Adıyla)


• “Niyet Ettim Allah’ım Rızan İçin Gusl Abdesti Almaya” diye niyet
edilir.
• Gusl Abdesti alırken Amentü duası okunur.
• Eller yıkanır, ağız, burun ve yüz yıkanır.
• Kollar dirseklerle birlikte yıkanır.
• Baş, boyun ve kulaklar meshedilir.
• Ayaklar yıkanır. (Yıkamak meshi de içerir)
• Bütün beden hiç kuru yer kalmayacak şekilde yıkanır.
36
NAMAZ ABDESTİ

• Bismillahirrahmanirrahim. (Koruyan ve Lütfeden Allah’ın Adıyla)


• “Niyet Ettim Allah’ım Rızan İçin Abdest Almaya” diye niyet edilir.
• Namaz Abdesti alırken Amentü duası okunur.
• Eller yıkanır, ağız, burun ve yüz yıkanır.
• Kollar dirseklerle birlikte yıkanır.
• Baş, boyun ve kulaklar meshedilir.
• Ayaklar ayak bilekleri ile birlikte yıkanır. Ya da su tutulur, suya
sokulur. (Yıkamak, su tutmak, suya sokmak meshi de içerir)

AMENTÜ DUASI

(Amentü Duası, Gusül Abdesti ve Namaz Abdesti alırken okunur.)

Allahu Ekber / In God We Trust / Allah’a Güveniyoruz

Amentü billahi ve melâiketihi,ve kütübihî ve rusülihî ve'l yevmi'l-


âhırive bi'l-kaderi, hayrihî ve şerrihi mina'llâhi Teâlâ ve'l-ba'sü ba'de'l
mevt. Hakkun, Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden
abdühû ve rasûlühü.

Allah Herşeye Hakimdir / Allah İçin İmkansız Yoktur


Allah İçin Herşey Mümkündür

Allâh-ü Te'âlâ'ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret


gününe, kadere; hayır ve şerrin Allâh-ü Te'âlâ'nın yaratmasıyla olduğuna
inandım ve bildim. Öldükten sonra dirilmek de haktır. Ben bilirim ki, Allâh-
ü Te'âlâ'dan başka ilâh yoktur. Yine bilirim ki, bütün peygamberler ve
Muhammed Peygamber sadece Allah’ın kulu ve elçisidir.

NAMAZ DUALARI

SÜBHANEKE DUASI

(Sübheneke Duası namazların ilk rek'atinde ayakta iken iftitah


(başlama) tekbirinden sonra okunur.)

Allahu Ekber / In God We Trust / Allah’a Güveniyoruz

Sübhaanekellahümme ve bihamdik ve tebâara kesmük ve


teaalâaa ceddük ve celle senâük ve lâailahe gayrük.

37
Allah Herşeye Hakimdir / Allah İçin İmkansız Yoktur
Allah İçin Herşey Mümkündür

Allahım! Sen eksik sıfatlardan temiz ve uzaksın. Kusursuz ve


hatasız olan ancak sensin. Senin şanın yücedir. Varlığın her şeyden
üstündür. Senden başka tanrı yoktur.

Sübhanerabbiyelazim : Büyük olan Rabbim her türlü kusurdan


uzaktır. (Rükuda okunur)

Semi`allahu limen hamideh : Allah kendine hamd edeni /


şükredeni işitir. (Rükudan sonra okunur)

Rabbena lekelhamd : Rabbim, hamd/şükür sanadır. (Rüku sonrası


ayakta iken okunur)

Sübhanerabbbiyel a`la : Yüce olan Rabbim her türlü kusurdan


uzaktır. (Secdede okunur)

KUNUT DUASI - 1

Allahu Ekber / In God We Trust / Allah’a Güveniyoruz

Allahümme innâ nesteînüke ve nestagfirüke ve nestehdîke ve


nü’minü bike ve netûbü ileyk. Ve netevekkelü aleyke ve nüsnî aleykel-
hayra küllehü neşkürukeve lâ nekfüruke ve nahleu ve netrukü men
yefcüruk.

Allah Herşeye Hakimdir / Allah İçin İmkansız Yoktur


Allah İçin Herşey Mümkündür

Allahım! Senden yardım isteriz, günahlarımızı bağışlamanı isteriz,


razı olduğun şeylere hidayet etmeni isteriz. Sana inanırız, sana tevbe
ederiz. Sana güveniriz. Bize verdiğin bütün nimetleri bilerek seni hayır ile
anarız. Sana şükrederiz. Hiçbir nimetini inkâr etmez ve onları başkasından
bilmeyiz. Nimetlerini inkâr eden ve sana karşı geleni bırakırız.

38
KUNUT DUASI - 2

Allahu Ekber / In God We Trust / Allah’a Güveniyoruz

Allahümme iyyâke na’büdü ve leke nüsallî ve nescüdü ve ileyke


nes’â ve nahfidü nercû rahmeteke ve nahşâ azâbeke inne azâbeke
bilküffâri mülhık.

Allah Herşeye Hakimdir / Allah İçin İmkansız Yoktur


Allah İçin Herşey Mümkündür

Allahım! Biz yalnız sana kulluk ederiz. Namazı yalnız senin için
kılarız, ancak sana secde ederiz. Yalnız sana koşar ve sana yaklaştıracak
şeyleri kazanmaya çalışırız. İbadetleri sevinçle yaparız. Rahmetinin
devamını ve çoğalmasını dileriz. Azabından korkarız, şüphesiz senin
azabın kâfirlere ve inançsızlara ulaşır.

Kunut Duaları namazların her oturuşunda okunur. Otururken


“Tahiyyat-Salli-Barik” denilen anlamı bozuk uydurma duaların yerine
kunut dualarının okunması daha uygundur.

RABBENÂ DUASI

Allahu Ekber / In God We Trust / Allah’a Güveniyoruz

Rabbenâ âtina fid’dünyâ haseneten ve fil’âhireti haseneten ve kınâ


azâbennâr. Rabbenâğfirlî ve li-vâlideyye ve lil-Mü’minîne yevme yekumü’l
hisâb. Birahmetike yâ Erhamerrahimîn.

Allah Herşeye Hakimdir / Allah İçin İmkansız Yoktur


Allah İçin Herşey Mümkündür

Allahım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik, güzellik


ver. Bizi ateş azabından koru. Allah’ım, beni, anamı ve babamı ve bütün
mü'minleri hesap gününde (herkesin sorguya çekileceği günde) bağışla.
Bizi rahmetinle bağışla.

Rabbena Duası namazlardaki son oturuşlarda kunut dualarından


sonra okunur.

Esselamu aleyküm ve rahmetullah : Allah'ın selamı üzerinize


olsun.

39
Namaz bitince sağ ve sol yöne selam verilir. Bu selam
kainattaki/evrendeki herkesedir.

SELAMDAN SONRA DUA

Allahümme entesselamü ve minkesselam, Tebarekte ya Zel Celali


vel-ikram.

Ey Allah’ım! Sen selamsın, bütün noksanlardan uzaksın. Dünya ve


ahiret selameti de senin yardım ve inayetinledir. Sen mukaddessin ey Celal
ve ikram sahibi olan Allah’ım.

Yine/yeniden ibadet edebilmek/namaz kılabilmek, sana ulaşmayı


başarmak için bana güç ver. Yâ Rabbî! Kıldığım namazı kabûl et. Âhir ve
âkıbetimi hayr eyle. Kusursuz ve hatasız olan sadece sensin Allah’ım.
Kusurlarımı ve hatalarımı affet. Beni ve yakınlarımı koru. Bana ve
yakınlarıma lütfet.

Allah’ım! Senden bütün hayırlı işlerde sebat etmeyi ve doğruda


kararlı olmayı dilerim. Yaratılışımı güzelleştirdiğin gibi ahlakımı da
güzelleştir. Ey kalpleri bilen, müdahale eden ve hâlden hâle çeviren
Allah’ım, kalbimi doğruluk ve dürüstlük üzere sabit kıl. Hayırlı kararlar
vermeyi, iyilik işledikleri zaman sevinen, kötülükten korunan kullarından
olmayı nasip et.

Ya Rabbi, faydasız ilimden, makbul olmayan ibadetten ve kabul


edilmeyen duadan, acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten ve
her çeşit hastalıktan, gece ve gündüz gelecek kötülüklerden, sıkıntılardan
kötü arkadaştan, kötü komşudan, kötü akrabadan sana sığınırım! Yakınlık
sadece sana nisbetle güzeldir Allah’ım.

Bilerek, bilmeyerek; elimle, dilimle, gözümle, gönlümle ve cümle


azalarımla işlemiş olduğum tüm günahlarımdan dolayı pişmanım, affet
Allah’ım. Beni ve yakınlarımı koru. Benim, annemin, babamın, tüm
yakınlarımın ve inananların ahir ve akıbetlerini hayreyle. Amin…

Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi,


emreder; hayâsızlığı ve kötülüğü de yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye
size öğüt verip aydınlatır. Kuran :16 :Nahl Suresi : 90.Ayet

40
Yakınlık düşünce ve inanç birliği içinde olunan, akraba, arkadaş,
komşuları da içeren genel bir kavramdır, sadece akrabayla sınırlı değildir.
Hatta düşünce ve inanç birliği olmayan akrabaları da kapsamaz. Kuran
akraba kelimesini özellikle kullanmaz, bunu yerine yakınlık kelimesini
kullanır. Çünkü yakınlık için akraba olmak yeterli olmadığı gibi gerekli de
değildir. Öncelikle yakınlıkla oluşabilecek sevgi ve saygının hakedilmesi
gerekir. Yakınlık bazen akraba olmayanlarla da (arkadaş, komşu vb.)
kurulabileceği gibi, bazen akraba olduğu halde yakınlık kurulamayanlar
(kardeş, kuzen, amca, hala, dayı, teyze vb.) olabilir.

Anne, baba ve çocuklar ile ilgili akrabalık yakınlığı bu bağlamda


değerlendirilmez ve bu yakınlığın devam ettirilmesi istenir.

Ancak bazen uyum sorunları olduğunda ve anlaşmazlıkların


taraflara zarar verecek seviyelere gelebildiği durumlarda ise bu yakınlığın,
anne baba yaşlanarak bakıma muhtaç çocuk haline geldiğindeki zamana
kadar ertelenebileceği Kuran ayetlerindeki satır aralarında “anne babanız
yaşlanarak size ihtiyaç duyduğunda…” diye vurgulanır. Allah kimseyi
kimseye mecbur etmemiştir. İletişimde, ilişkilerde ve fiillerde özgür iradeyi
esas almıştır. Kuran’ın, anlamı tezin içine gömen muhteşem anlatım sanatı
ve tekniği bu konuda da kendini göstermiştir.

Kuran-ı Kerim Nahl Suresi 90. Ayette akraba kelimesi geçmez,


yakın kelimesi geçer. Ancak yakın kelimesi maalesef Kuran çevirilerinde
hatalı olarak “akraba” “yakın akraba” şeklinde yanlış olarak çevrilmektedir.

KUR'AN SIRASINA GÖRE SÛRELERİN FİHRİSTİ

Sûre Sûre İsmi Besmele Âyet Toplam Âyet


Sırası Ayeti Sayısı Sayısı

1 Fâtiha 1 6 7
2 Bakara 1 286 287
3 Âl-i İmrân 1 200 201
4 Nisâ 1 176 177
5 Mâide 1 120 121
6 En'âm 1 165 166
7 A'râf 1 206 207
8 Enfâl 1 75 76
9 Tevbe 0 127 127
10 Yunus 1 109 110
11 Hûd 1 123 124
12 Yusuf 1 111 112
41
13 Ra'd 1 43 44
14 İbrahim 1 52 53
15 Hicr 1 99 100
16 Nahl 1 128 129
17 İsrâ 1 111 112
18 Kehf 1 110 111
19 Meryem 1 98 99
20 Tâ-Hâ 1 135 136
21 Enbiyâ 1 112 113
22 Hac 1 78 79
23 Mü'minûn 1 118 119
24 Nûr 1 64 65
25 Furkan 1 77 78
26 Şuarâ 1 227 228
27 Neml 2 92 94
28 Kasas 1 88 89
29 Ankebût 1 69 70
30 Rûm 1 60 61
31 Lokman 1 34 35
32 Secde 1 30 31
33 Ahzâb 1 73 74
34 Sebe' 1 54 55
35 Fâtır 1 45 46
36 Yâsin 1 83 84
37 Sâffât 1 182 183
38 Sâd 1 88 89
39 Zümer 1 75 76
40 Mü'min 1 85 86
41 Fussilet 1 54 55
42 Şûrâ 1 53 54
43 Zuhruf 1 89 90
44 Duhân 1 59 60
45 Câsiye 1 37 38
46 Ahkaf 1 35 36
47 Muhammed 1 38 39
48 Fetih 1 29 30
49 Hucurât 1 18 19
50 Kaf 1 45 46
51 Zâriyât 1 60 61
52 Tûr 1 49 50
53 Necm 1 62 63
54 Kamer 1 55 56
42
55 Rahmân 1 78 79
56 Vâkıa 1 96 97
57 Hadid 1 29 30
58 Mücâdele 1 22 23
59 Haşr 1 24 25
60 Mümtehine 1 13 14
61 Saf 1 14 15
62 Cum'a 1 11 12
63 Münâfikûn 1 11 12
64 Teğabün 1 18 19
65 Talâk 1 12 13
66 Tahrim 1 12 13
67 Mülk 1 30 31
68 Kalem 1 52 53
69 Hâkka 1 52 53
70 Meâric 1 44 45
71 Nuh 1 28 29
72 Cin 1 28 29
73 Müzzemmil 1 20 21
74 Müddessir 1 56 57
75 Kıyamet 1 40 41
76 İnsan 1 31 32
77 Mürselât 1 50 51
78 Nebe' 1 40 41
79 Nâziât 1 46 47
80 Abese 1 42 43
81 Tekvir 1 29 30
82 İnfitâr 1 19 20
83 Mutaffifin 1 36 37
84 İnşikak 1 25 26
85 Bürûc 1 22 23
86 Târık 1 17 18
87 A'lâ 1 19 20
88 Gâşiye 1 26 27
89 Fecr 1 30 31
90 Beled 1 20 21
91 Şems 1 15 16
92 Leyl 1 21 22
93 Duhâ 1 11 12
94 İnşirâh 1 8 9
95 Tin 1 8 9
96 Alak 1 19 20
43
97 Kadir 1 5 6
98 Beyyine 1 8 9
99 Zilzâl 1 8 9
100 Âdiyât 1 11 12
101 Kâria 1 11 12
102 Tekâsür 1 8 9
103 Asr 1 3 4
104 Hümeze 1 9 10
105 Fil 1 5 6
106 Kureyş 1 4 5
107 Mâûn 1 7 8
108 Kevser 1 3 4
109 Kâfirûn 1 6 7
110 Nasr 1 3 4
111 Tebbet 1 5 6
112 İhlâs 1 4 5
113 Felâk 1 5 6
114 Nâs 1 6 7

Toplam 114 6.232 6.346


19’a Tam Bölünme /19 /19 /19
74:30 Üzerinde 19 Vardır 6 328 334

NAMAZDA OKUNAN SURELERİN VE DUALARIN


ANLAMLARI MUTLAKA BİLİNEREK OKUNMALIDIR

• 001 : Fatiha Suresi / Açılış / Yardım / Lutuf Suresi


• 002 : Bakara Suresi 255. Ayeti (Ayete'l-Kursi)
• 055 : Rahman / Koruyan Suresi
• 093 : Kuşluk / Duha Suresi
• 094 : İnşirah Suresi
• 095 : Tin Suresi
• 096 : Alak Suresi
• 097 : Kadir Suresi
• 098 : Beyyine / Kanıt Suresi
• 099 : Zilzal Suresi
• 100 : Adiyat Suresi
• 101 : Karia Suresi
• 102 : Tekasür Suresi
• 103 : Asr Suresi / Zaman Suresi
• 104 : Hümeze Suresi / Hasedden Korunma Suresi
• 105 : Fil Suresi / Zarardan Korunma Suresi
• 106 : Kureyş Suresi / Şükür Suresi
44
• 107 : Maun Suresi / Yardımlaşma / Paylaşma Suresi
• 108 : Kevser Suresi / Bolluk / Bereket / Mutluluk Suresi
• 109 : Kafirun Suresi / Kötülükten Korunma Suresi
• 110 : Nasr Suresi / Yardım Suresi
• 111 : Tebbet Suresi / Beddua Suresi
• 112 : İhlas Suresi / Allah’ın Mutlak Bilgisi Suresi
• 113 : Felak Suresi / Şafak / Umut Suresi
• 114 : Nas Suresi / İnsan / Cin (Melek) Suresi

Namazlarda okunan surelerin anlamlarında düşünce ve dua


mahiyetinde birçok mesajlar bulunmaktadır. Allah ile konuşma
metinleridir.

001- FATİHA / AÇILIŞ SURESİ

Eûzü Billâhi Mineşşeytânir Racîym

Bismil-lâ-hir- Rahmân-ir'Rahıym. El-hamdü lillahi Rabbil-âlemiyn.


Er'Rahmânir-Rahiym. Mâliki Yevmiddiy. İyyâake-nâbüdü ve
iyyâakenesteiyn. İhdinassırâtal-müstekıym. Sıraatalleziyne-en'amte
aleyhim. Gayril mağdubi aleyhim ve leddâlliyn. (Amin)

Allah’ım Her Türlü Kötülükten Sana Sığınırım

Rahman (koruyan) ve Rahim (bağışlayan, lütfeden) Allah’ın adıyla


başlarım. Hamd (şükür); O, âlemlerin Rabbi, O Rahmân, Rahîm, O, âhiret
gününün mâliki Allâh’a mahsustur. Allah’ım yalnız sana ibâdet ve kulluk
ederiz, sadece senden yardım dileriz. Bizi koru ve kendine ulaştır.
Kendilerine bol bol nîmet verdiğin sana ulaşmış olanların yoluna, ki onlar
ne azıp sapmış, ne de gazabına uğramışlardır. (Duâmı kabul et Allâh'ım!)

002- BAKARA SURESİ 255. AYETİ (AYETE'L-KURSİ)

Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym

Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm. Lâ te’huzühû sinetün ve lâ


nevm. Lehû mâ fis-semâvâti vemâ fil erd. Menzellezî yeşfeu indehû illâ
biiznihi. Ya’lemü mâ beyne eydîhim vemâ halfehüm velâ yühîtûne bişey’in
min ilmihî illâ bimâ şâe. Vesia kürsiyyühüssemâvâti vel ard. Velâ yeûdühü
hıfzuhumâ ve hüvel aliyyül azîm.

45
Koruyan ve Bağışlayan/Lütfeden Allah’ın Adıyla

Allâh, O Allâh'dır. O yegâne hak mâbuddur ki O'ndan başka İlâh


yok, yalnız O; daima yaşayan, duran, tutan, her an bütün hilkat üzerinde
hâkim, Hayy ü Kayyum ancak O'dur. Ne gaflet basar O'nu, ne uyku.
Göklerde, yerde ne varsa hepsi O'nundur. Kimin haddine ki izni olmaksızın
O'nun yanında şefaat edebilsin? Allah yarattıklarının işlediklerini,
işleyeceklerini, geçmişlerini, geleceklerini bilir. Onlar ise O'nun
bildiklerinden yalnız dilediği kadarını kavrayabilir; başka bir şey bilemezler.
O'nun kürsüsü, ilmi bütün gökleri ve yeri kuşatmıştır ve bunların
koruyuculuğu, bunları görüp gözetmek kendisine bir ağırlık da vermez. O,
öyle ulu, öyle büyük ve yücedir…

055- RAHMAN / KORUYAN SURESİ

Bismillahirrahmanirrahim

Er rahman. Allemel kur'ane. Halekal insane. Allemehul beyan. Eş


şemsu vel kameru bi husban. Ven necmu veş şeceru yescudan. Ves semae
rafeaha ve vedaal mizan. Ella tatğav fil mizan. Ve ekıymul vezne bil kıstı
ve la tuhsirul mizan. Vel erda vedaaha lil enam. Fiha fakihetuv ven nahlu
zatul ekmani. Vel habbu zul asfi ver rayhan. Febieyyi alai rabbikuma
tukezzibani. Halekal'insane min salsalin kelfahhari. Ve hale kalcanne min
maricin min narin. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. Rabbulmeşrikayni
ve rabbulmağribeyni. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. Mereclbahreyni
yeltekıyani. Beynehuma berzahun la yebğıyani. Febieyyi alai rabbikuma
tukezzibani. Yahrucu inhumellu'lu velmercanu. Febieyyi alai rabbikuma
tukezzibani. Ve lehulcevarilmunşeatu fiylbahri kela'lami. Febieyyi alai
rabbikuma tukezzibani. Kullu men 'aleyha famin. Ve yebka vechu rabbike
zulcelali vel'ikrami. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. Yes'eluhu men
fiyssemavati vel'ardı kulle yevmin huve fiy şe'nin. Febieyyi alai rabbikuma
tukezzibani. Senefruğu lekum eyyuhessekaleni. Febieyyi alai rabbikuma
tukezzibani. Ya ma'şerelcinni vel'insi inisteta'tum en tenfusu min
aktarissemavati vel'ardı fenfuzu la tenfizune illa bisultanin. Febieyyi alai
rabbikuma tukezzibani. Yurselu 'aleykuma şuvazun min narin ve nuhasun
fela tentesırani. Febieyyi alai rabbikuma
tukezzibani. Feizenşakkatesissemau fekanet verdeten keddihani. Febieyyi
alai rabbikuma tukezzibani. Feyevmeizin la yus'elu 'an zenbihi insun vela
cannun. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. Yu'refulmucrimune
bisiymahum feyu'hazu binnevasıy vel'akdami. Febieyyi alai rabbikuma
tukezzibani. Hazihi cehennemulletiy yukezzibu bihelmucrimune. Yetufune
beyneha ve beyne hamiymin anin. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. Ve
limen hafe mekame rabbihi cennetani. Febieyyi alai rabbikuma

46
tukezzibani. Zevata efnanin. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. Fiyhima
'aynani tecriyani. Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. Fiyhima min kulli
fakihetin zevcani. Febieyyi alai rabbikuma tukezziban. Muttekiiyne ala
furuşim betainuha min istebrak ve cenel cenneteyni dan. Fe bi eyyi alai
rabbikuma tukezziban. Fihinne kasıratut tarfi lem yatmishunne insun
kablehum ve la can. Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban. Ke ennehunnel
yakıtı vel mercan. Fe be eyyi alai rabbikuma tukezziban. Hel cezaul ıhsani
illel ihsan. Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban. Ve min dunihima
cennetan. Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban. Mudhammetan. Fe bi eyyi
alai rabbikuma tukezziban. Fihima aynani neddahatan. Fe bi eyyi alai
rabbikuma tukezziban. Fihima fakihetuv ve nahluv ve rumman. Fe bi eyyi
alai rabbikuma tukezziban. Fihinne hayratun hısan. Fe bi eyyi alai
rabbikuma tukezziban. Hurum maksuratun fil hıyam. Fe bi eyyi alai
rabbikuma tukezziban. Lem yatmishunne insun kablehum ve la can. Fe bi
eyyi alai rabbikuma tukezziban. Muttekiiyne ala rafrafin hudriv ve
abkariyyin hısan. Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban. Tebarakesmu
rabbike zil celali vel ikram.

Koruyan ve Bağışlayan/Lütfeden Allah’ın Adıyla

Rahman, Kuran’ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona beyanı (açıklama


yeteneğini) öğretti. Güneş ve ay bir hesap ile (hareket etmekte) dir.
Yıldızlar ve ağaçlar secde etmektedirler. Göğü yükseltti ve ölçüyü/dengeyi
koydu. Ki ölçüyü aşmayasınız. Ölçüyü adaletle gözetiniz; ölçüyü
kaybetmeyiniz. Yeryüzünü tüm yaratıklar için yarattı. Orada meyveler,
salkımlı hurma ağaçları vardır. Kabuklu taneler ve baharatlar.
(Ey insanlar ve melekler/cinler), Rabbinizin hangi nimetlerini
yalanlayabilirsiniz? İnsanı, çömlek gibi kuru bir çamurdan yarattı.
Melekleri/cinleri de dumansız ateşten yarattı. Rabbinizin hangi nimetlerini
yalanlayabilirsiniz? İki doğunun ve iki batının Rabbi. Rabbinizin hangi
nimetlerini yalanlayabilirsiniz? İki denizi salmıştır; birbirlerine
kavuşuyorlar. Aralarında bir engel vardır; birbirinin sınırını aşıp
karışmazlar. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? İkisinden de
inci ve mercan çıkar. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
Denizde dağlar gibi akıp giden gemiler O’nundur. Rabbinizin hangi
nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Kainat (evren) üzerinde bulunan herkes
ölümlüdür. Sadece Görkemli ve Onurlu Rabbinin varlığı kalıcıdır. Rabbinizin
hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Göklerde ve yerde olan herkes O’na
yalvarır. O her gün kesintisiz kontrol etmektedir. Rabbinizin hangi
nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Ey sorumlu iki topluluk, sizi elbette sorguya
çekeceğiz. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Ey insanlar ve
cinler topluluğu, göklerin ve yerin çaplarını aşmaya gücünüz yetiyorsa,
aşıp geçin. Bir yetkiye sahip olmadan geçemezsiniz. Rabbinizin hangi
nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Üzerinize ateşten toplar ve ışınlar
47
gönderilir; yardım görmezsiniz. Rabbinizin hangi nimetlerini
yalanlayabilirsiniz? Gök parçalanıp da, yağ gibi eridiği ve kırmızı bir güle
dönüştüğü zaman… Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? O gün
ne insana ne de cine günahından sorulmaz. Rabbinizin hangi nimetlerini
yalanlayabilirsiniz? Suçlular yüzlerinden tanınır ve yaka paça götürülürler.
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? İşte bu, suçluların
yalanlayıp durduğu cehennemdir. Onunla kaynar su arasında dönüp
dolaşırlar. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Rabbinin
görkeminden korkan (cin ve insan) lar için iki bahçe vardır. Rabbinizin
hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Türlü besinlerle doludur her ikisi.
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? İçlerinde akan pınarlar
vardır. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? İkisinde de her
meyveden iki çeşit vardır. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
Astarları atlastan yataklara yaslanırlar, her iki bahçenin meyveleri pek
yakındır. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Oralarda sarkan
meyveler vardır; daha önce ne bir insan ne de bir cin tarafından
dokunulmamış. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Onlar
yakut ve mercan gibidirler. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
İyiliğin karşılığı, yalnız iyilik değil midir? Rabbinizin hangi nimetlerini
yalanlayabilirsiniz? O ikisinin ötesinde iki bahçe daha var. Rabbinizin hangi
nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Yemyeşildirler. Rabbinizin hangi nimetlerini
yalanlayabilirsiniz? İkisinde de fışkıran iki kaynak vardır. Rabbinizin hangi
nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Her ikisinde de meyveler, hurmalar ve
narlar vardır. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Her ikisinde
de iyilikler, güzellikler vardır. Rabbinizin hangi nimetlerini
yalanlayabilirsiniz? Kendilerini korumuş güzeller, güzellikler. Rabbinizin
hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Daha önce onlara ne insan ne de
melek/cin dokunmamıştı. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
Yeşil yastıklara ve işlemeli halılara yaslanırlar. Rabbinizin hangi nimetlerini
yalanlayabilirsiniz? Şanı yüce ve Onurlu Rabbinin ismi ne yücedir!

093- KUŞLUK / DUHA SURESİ

Bismillahirrahmanirrahim

Vedduha Velleyli iza seca. Ma vedde'ake rabbüke ve ma kala. Ve


lel'ahıretü hayrün leke minel'ula. Ve lesevfe yu'tıyke rabbüke feterda. Elem
yecidke yetiymen feava. Ve vecedeke dallen feheda. Ve vecedeke 'ailen
feağna. Femmel yetiyme fela takher. Ve emmessaile fela tenher. Ve emma
binı'meti rabbike fehaddis.

48
Koruyan ve Bağışlayan/Lütfeden Allah’ın Adıyla

Andolsun kuşluk vaktine ve dingin olduğu zaman geceye. Rabbin


seni ne bıraktı ne de sana darıldı. Senin için son baştan daha iyidir. Rabbin
yakında sana verecek ve sen de beğeneceksin. Seni bir öksüz olarak bulup
barındırmadık mı? Seni yolunu şaşırmış olarak bulup doğruya iletmedik
mi? Seni fakir bulup zengin etmedik mi?
Öyleyse, öksüzü yüzüstü bırakma. Sana ihtiyacı olanın da gönlünü kırma.
Rabbinin sana yaptığı iyilikleri de anlat.

096- ALAK / YARATILIŞ SURESİ

Bismillahirrahmanirrahim

İkra' bismi rabbikelleziy halak. Halekal'insane min 'alak. İkra' ve


rabbükel'ekrem. Elleziy 'alleme bilkalem. Allemel'insane ma lem ya'lem.
Kella innel'insane leyatğa. Erra a hustağna. İnne ila rabbikerrü.
Eraeytelleziy yenha. Abden iza salla. Eraeyte in kane 'alelhüda. Ev emara
bittakva. Eraeyte in kezzebe ve tevella. Elem ya'lem biennallahe yera.
Kella lein lem yentehi lenesfe'an binnasıyeh. Nasıyetin kezibetin hatıeh.
Felyed'u nadiyehu. Sened'uzzebaniyete. Kella la tütı'hü vescüd vakterib.

Koruyan ve Bağışlayan/Lütfeden Allah’ın Adıyla

Yaratan Rabbinin ismiyle oku. O, insanı bir embriyodan yarattı.


Oku, Rabbin En Cömert/Yüce olandır. Allah yazmayı öğretendir. İnsana
bilmediklerini öğretti. Doğrusu, insan azar; Kendini yeterli görerek.
Elbette, dönüş senin Rabbinedir. Gördün mü, şu engelleyeni: Desteklerken
bir kulu? Ne dersin, o doğru yolu izleseydi? Yahut erdemliliği öğütleseydi?
Ne dersin, o yalanlayıp yüz çevirdiyse? Bilmez mi ki Allah her şeyi
kuşatmıştır ve görmektedir. Doğrusu, buna son vermezse, yakalarız
nefsinden, O yalancı ve günahkar nefsi. O zaman haydi çağırsın kendi gibi
günahkarları. Biz de melekleri/cinleri görevlendireceğiz… Asla, ona uyma;
secde et ve yaklaş!

097- KADR / KUDRET / KADİR GECESİ SURESİ

Bismillahirrahmanirrahim

İnnâ enzelnâhü fî leyletil kadr. Ve mâ edrâke mâ leyletül kadr.


Leyletül kadri hayrum min elfi şehr.Tenezzelül melâiketü ver rûhu fîhâ. Bi
izni rabbihim min külli emr. Selâmün hiye hattâ matleıl fecr.

49
Koruyan ve Bağışlayan/Lütfeden Allah’ın Adıyla

Doğrusu Biz, onu Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne


olduğunu bilir misin sen? Kadir gecesi; bin aydan daha hayırlıdır.
Melekler ve Rûh, o gece Rablarının izniyle her iş için iner de iner. O, tanyeri
ağarıncaya kadar bir selâmettir.

098- BEYYİNE / KANIT SURESİ

Bismillahirrahmanirrahim

Lem yekünillezine keferu min ehlil kitabi velmüşrikine münfekkıyne


hatta te'tiye hümülbeyyineh. Rasulüm minallahi yetlu suhufem
mütahherah. Fiha kütübün kayyimeh. Ve ma teferrekallezıne utül kitabe
illa min ba'di ma caethümül beyyineh. Ve ma ümiru illa liya'büdüllahe
muhlisıyne lehüd din hunefae ve yükıymussalate ve yü'tüzzekane ve zalike
diynülkayyimeh. İnnelleziyne keferu min ehlilkitabi velmüşrikiyne fiy nari
cehenneme halidiyne fiyha ülaike hüm şerrülberiyyeh. İnnelleziyne amenu
ve 'amilussalihati ülaike hüm hayrülberiyyeh. Cezaühüm'ınde rabbihim
cennatü 'adnin tecriy min tahtihel'enharü halidiyne fiyha ebeden
radıyallahü 'anhüm ve radu 'anhü zalike limen haşiye rabbeh.

Koruyan ve Bağışlayan/Lütfeden Allah’ın Adıyla

Kitap halkının inkârcıları ve kafir (gerçeği örten) putperestler,


kendilerine açık delil/kanıt gelmesine rağmen yollarını terketmezler.
Allah’ın bir elçisi kendilerine arındırılmış/temizlenmiş sahifeler okuyor.
Onda dosdoğru öğretiler vardır. Gerçek şu ki, kendilerine kitap verilmiş
olanlar, ancak onlara açık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler. Oysa
onlardan, dini sadece Allah’a ait kılan tektanrıcılar (monoteist) olarak O’na
hizmet etmeleri, namazı gözetmeleri ve zekatı vermeleri istenmişti.
İşte dosdoğru din budur. Kitap halkının inkârcıları ve müşrik putperestler,
cehennem ateşinin içindedirler ve orada kalıcıdırlar (kafirler/gerçeği
örtenler burada ikinci bir ölümle/yokoluşla cezalandırılacaktır). Onlar,
yaratıkların en kötüsüdür. Gerçeği onaylayıp erdemli davrananlar ise
yaratıkların en iyisidir. Rab’leri katındaki nasipleri, altlarından ırmaklar
akan bahçelerdir. Orada ebedi olarak kalacaklardır. Allah onlardan hoşnut
olmuş, onlar da Allah’tan hoşnut olmuşlardır. Rabbine saygı gösterenlerin
ahir ve akıbetleri böyledir.

50
103- ASR / ZAMAN SURESİ

Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym

Vel'asr. İnnel'insâne lefî husr. İllellezîne âmenû ve amilûssâlihâti


vetevâ savbilhakkı vetevâ savbissabr.

Koruyan ve Bağışlayan/Lütfeden Allah’ın Adıyla

Andolsun akıp giden zamana ki; İnsanlar zarardadır. Ancak gerçeği


onaylayıp erdemli davrananlar, birbirlerine gerçeği öğütleyenler ve
sabredenler ve birbirlerine sabretmeyi öğütleyenler hariç.

104- HÜMEZE SURESİ

Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym

Veylül li külli hümezetil lümezeh. Ellezıcemea malev ve addedeh.


Yahsebü enne malehu ahledeh. Kella le yümbezenne fil hutameh. Ve ma
edrake mel hutameh. Narullahil mukadeh. Elleti tettaliu alel ef'ideh.
İnneha aleyhim mü'sadeh. Fi amedim mümeddedeh.

Koruyan ve Bağışlayan/Lütfeden Allah’ın Adıyla

Yazıklar olsun her dedikoducuya ve iftiracıya. Ki o para/mal biriktirir


ve onu sayar durur. Sanki parası/malı onu ölümsüz yapacakmış gibi. Asla;
onu Hutama’ya atacağım. Hutama’nın ne olduğunu bilir misin? ALLAH’ın
tutuşturulmuş ateşidir. Ki beyinlere işler. Onların üzerine kapanmıştır.
Yükselen direkler arasında.
105- FİL SURESİ

Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym

Elem tera keyfe feale rabbüke bi eshaabil fiyl. Elem yec'al


keydehüm fii tadliyl. Ve ersele aley him tayran ebâabiyl. Termiyhim bi
hıcâaratim min sicciyl. Fecealehüm Ke asfim me'küül.

Koruyan ve Bağışlayan/Lütfeden Allah’ın Adıyla

Görmedin mi, ne yaptı Rabbin Fil sahiplerine? Onların kötü düşünceli


planlarını bozup büsbütün perişan kılmadı mı? Üzerlerine sert taşlar
bırakan, sürü sürü kuşlar saldı da, hemen onları bir yenik hasıl (güve yiyip
tanesiz kalmış ekin yaprağı, saman) gibi kılıverdi.

51
106- KUREYŞ SURESİ

Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym

Li iylâafi kurayşin. İlâafihim rihleteş şitâaaai vessayf. Fel ya'büdüü


rabbehâazel beyt. Ellezii et 'amehüm min cuuın ve âmene hüm min havf.

Koruyan ve Bağışlayan/Lütfeden Allah’ın Adıyla

Kureyş bu mesajı sahiplenmeli. Faydalandıkları kış ve yaz


kervanlarını sevdikleri gibi bu evin (Kâbe'nin) rabbine (Allâh'a) ibâdet
etsinler; Allah’ki, onları açlıktan kurtarıp doyurdu ve bir korkudan emin
kılarak güvene kavuşturdu.

107- MAUN / YARDIMLAŞMA / PAYLAŞMA SURESİ

Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym

Eraeytellezi yükezzibi biddiyn. Fezâalikellezi yedü'ul yetiym. Velâa


yehuddu alâa ta'aamil miskiyn. Feveylül lil musalliyn. Elleziyne hüm an
salâatihim sâahüün. Elleziyne hüm an yüraa üüne. Ve yemneuunel
mâauun.

Koruyan ve Bağışlayan/Lütfeden Allah’ın Adıyla

Gördün mü o, dîne (ceza gününe ve âhirete) inanmayanı? İşte hak


dîne ve ceza gününe inanmayan, o kimsedir ki: Öksüzü itip kakar, çâresizin
ve yoksulun yiyeceğine dair teşvikte bulunmaz; ne kendisi doyurur, ne de
başkalarının doyurması için uğraşır. Yazıklar olsun o namaz kılanların
haline ki, onlar namazlarından gafildirler (okuduklarının anlamını bilmeden
sarhoş gibi namaz kılarlar) Onlar ki gösteriş için yaparlar ve yardımı da
engellerler.

108- KEVSER / BOLLUK / BEREKET / MUTLULUK SURESİ

Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym

İnnâa e'taynâakel kevser. Fesalli li rabbike ven har. İnne şâanieke


hüvel ebter.

52
Koruyan ve Bağışlayan/Lütfeden Allah’ın Adıyla

Biz sana bolca nimetler verdik. Sen de Rabbin için namaz kıl ve
Allah’a yönel. Asıl mahvolacak olanlar, inananlara kin duyanlardır.

109- KAFİRUN SURESİ

Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym

Kul yâa eyyühel kâafiruun. Lâa e'büdü mâa tebüdüün. Velâa entüm
aabidüüne mâa a'büd. Velâa ene aabidüm mâa abed-tüm. Velâa entüm
aabidüüne mâa e'büd. Leküm diynüküm veliye diyn.

Koruyan ve Bağışlayan/Lütfeden Allah’ın Adıyla

De ki: Ey gerçeği örten kâfirler! inanmam o inandığınız hayat


tarzınıza. Siz de inanacak değilsiniz benim Mabudum Allah'a. Hem ben
tapıcı değilim sizin gibi ilah edindiğiniz nefsinize. Siz de inanmazsınız
benim ibâdet ettiğim Allah'a. Sizin dîniniz, hayat tarzınız size, benim dînim,
hayat tarzım da bana. (Hayatı ve ölümü yaratan Allah’a hamdolsun.)

110- NASR / YARDIM SURESİ

Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym

İzâa câaae nasrullaahi vel fethu. Ve raeytennâase yedhu-lüüne fii


diynillahi efvâacâa. Fesebbih bihamdi rabbike vesteğfirhü innehüü kâane
tevvaâbâa.

Koruyan ve Bağışlayan/Lütfeden Allah’ın Adıyla

Allâh'ın yardımı ve zafer geldiği, fütûhat kapılarının açıldığı zaman;


halkın küme küme, akın akın Allâh'ın dînine girdiğini göreceksin. Rabbini
düşünerek şanını yücelt ve Allâh'tan mağfiret iste. Çünkü O, tövbe ile
kendisine dönenleri kabul eder.

53
111- TEBBET / BEDDUA SURESİ

Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym

Tebbet yedâaa ebiylehebivve tebbe. Mâa ağnâa anhü mâalü-hüü ve


mâa keseb. Se yaslâa nâaran zâate leheb. Vemraetühüü hammâatel
hatab. Fii ciydihâa hablüm mim mesed.

Koruyan ve Bağışlayan/Lütfeden Allah’ın Adıyla

Kötülük yapanın imkanları tükensin. Zaten kendisi kahroldu. Ne


malı fayda verdi ona, ne de kazandığı. O, alevli bir ateşe girecektir. Odun
taşıyan (zulmün ateşine odun hazırlayan) karısı da. Boynunda,
dikenlerden/liften örülmüş bir ip bulunduğu (kötülükleri boynuna
dolanmış) halde…

(Ebu Leheb ve karısı ifadeleri tasvirdir. Kötülük yapan ve yardımcısı


anlamında sıfat olarak kullanılmıştır. Kuran’da bazı surelerde kullanılan
mükemmel tasvir sanatı bu surede de kullanılmıştır.)

112- İHLAS SURESİ

Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym

Kul hüvellâahü ehad. Ellâahüs samed. Lem yelid ve lem yüüled.


Velem yeküllehüü küfüven ehad.

Koruyan ve Bağışlayan/Lütfeden Allah’ın Adıyla

De ki: O, Allah tekdir. Allah, her yönden eksiksizdir, her dileğin


merciidir, sonsuz ve Mutlak/İlk sebeptir. Doğurmamıştır, doğurulmamıştır.
Hiçbir varlık O’na denk değildir.

113- FELAK / ŞAFAK SURESİ

Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym

Kul euuzü birabbil felak. Min şerri maa halak. Ve min şerri ğaasikın
izâa vekab. Ve min şerrin neffâasati fil 'ukad. Ve min şerri haasidin izâa
hased.

54
Koruyan ve Bağışlayan/Lütfeden Allah’ın Adıyla

De ki: Yaratılmışların şerrinden, Çöktüğü zaman karanlığın


şerrinden. Arabozucuların, sözleşmeleri bozanların şerrinden. Haset
edenin, içindeki hasedini dışarıya vurarak kıskananın (şeytanlaşmış
melek/cin ve/veya insanın) şerrinden; şafak aydınlığının Rabbi olan Allâh'a
sığınırım.
114- NAS / İNSAN - MELEK / CİN SURESİ

Bismil-lâ-hir-Rahmân-ir'Rahıym

Kul euuzü birabbinâas. Melikinnâas. İlâahinnâas. Min şerril vesvâasil


hannâas. Ellezii yüvesvisü fii sudüürinnâas. Minel cinneti vennâas.

Koruyan ve Bağışlayan/Lütfeden Allah’ın Adıyla

De ki: “Sığınırım alemlerin Rabb’ine. Alemlerin Yöneticisine.


Alemlerin İlahına. Şerrinden sinsice fısıldayanların. Onlar halkın
(varlıkların) göğsüne fısıldarlar. O sinsi vesveseci şeytanlar hem
meleklerden/cinlerden hem de insanlardandır.

İnsanın varlık iddiasında bulunması geçici ve mecazidir. Akıl, zorunlu


ve imkansızın (mevcudun) bilgisine vakıf olsa da, mümkünün (imkanın)
bilgisine vakıf olamaz. Çünkü zaman, imkanı kuşatmıştır. Allah vardı.
Zaman yoktu. Allah önce zamanı sonra evreni varetti. Zaman kavramı
bütün soruların cevabıdır. Bilinmeyi isteyerek; zamanı, evreni, içinde tüm
canlıları (melek-insan-bitki-hayvan) akıllı olarak, sadece melek ve insanı
da düşünen, akıllı ve ayrıca bilinçli olarak yaratan, güzelliği, sevgiyi, bilgiyi
ve bilmeyi öğreten Allah’ın şanı yücedir. Allah’a ulaşmayı dilemek meleklere
ve insanlara kalmıştır, ancak dilemeyi dileyen kimdir sorusunun cevabı da
yine bizatihi Allah’ın kendisidir. Çünkü Allah zamanı ve tüm varlığı
kuşatmıştır…

Turan Sır İstanbul, TURKEY 21.05.2024, Salı

55

You might also like