Ceza Muhakemesi Pratikleri 2. Dönem Geçen Sene

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 17

BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ

CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU DERSİ


2022-2023 ÖĞRETİM YILI PRATİK ÇALIŞMA NO: 7 (10.04.2023)

OLAY I: Nitelikli yağma suçundan dolayı (A) ve (B) hakkında İstanbul 2. Ağır Ceza
Mahkemesi’nde yapılan yargılamada (A)’nın annesi (C), eşi (D) ve (B)’nin eşi (F) tanık
olarak dinlenmek üzere çağrı kağıdı ile mahkemeye çağrılmış ve gelmemelerinin
sonuçları çağrı kağıdında belirtilmiştir. Avukat (G), (F)’ye halihazırda tanıklıktan
çekinme hakkı olduğu için duruşmaya katılmasına gerek olmadığını belirtmiş, (F) de
duruşmaya katılmamıştır. (C) tanıklıktan çekinme hakkını kullandığını beyan etmiştir.
(D) ise soruşturma evresi devam ederken (A) ile evlendiklerini bildirmiş ve tanıklık
yapmak istemediğini söylemiştir. Mahkeme, öncelikle (C), (D) ve (F)’nin tanıklıktan
çekinmelerini kabul etmiş, ardından (D)’nin soruşturma evresinde verdiği tanık ifadesini
duruşmada okumuştur. Daha sonra (C), (D) ve (F)’nin tanık olarak dinlenmek
istememelerini, sanıkların en yakınındaki kişilerin suçun işlenişine dair çok şey
bildikleri şeklinde yorumlayarak ve (D)’nin soruşturma esnasındaki beyanlarını da
dikkate alarak (A) ve (B) hakkında 12’şer yıl hapis cezası vermiştir.

Soru 1: (C), (D) ve (F)’nin tanıklıktan çekinme hakları var mıdır? Ceza muhakemesi
ilkelerini de dikkate alarak açıklayınız.

Ceza muhakemesinde tanıklık yapmak ihtiyari değil mecburidir.

Tanıklıktan ve yeminden sebepsiz çekinme Madde 60 – (1) Yasal bir sebep


olmaksızın tanıklıktan veya yeminden çekinen tanık hakkında, bundan doğan giderlere
hükmedilmekle beraber, yemininin veya tanıklığının gerçekleştirilmesi için dava
hakkında hüküm verilinceye kadar ve her hâlde üç ayı geçmemek üzere disiplin hapsi
verilebilir. Kişi, tanıklığa ilişkin yükümlülüğüne uygun davranması halinde, derhâl
serbest bırakılır.

Kural olarak kanun tanıklık yapmayı mecbur yıkılmış ama kanunda bunun birtakım
istisnaları var. 4 grup halinde anlatmıştık; belli hısımlık ilişkileri, meslek ve sürekli
uğraşı, devlet sırrı ve devlet sırrı niteliğindeki durumlar ve tanığın kendisi ve yakınları
aleyhine tanıklıktan çekinmesi istisna durumlardır.

Olayımıza baktığımızda belli kan hısımlıklarının olduğunu görüyoruz.


Tanıklıktan çekinme Madde 45 – (1) Aşağıdaki kimseler tanıklıktan çekinebilir: a)
Şüpheli veya sanığın nişanlısı. b) Evlilik bağı kalmasa bile şüpheli veya sanığın eşi.
c) Şüpheli veya sanığın kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya
altsoyu. d) Şüpheli veya sanığın üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın
hısımları. e) Şüpheli veya sanıkla aralarında evlâtlık bağı bulunanlar.

Cmkm45’te hısımlık sebebiyle tanıklıktan çekinebilecek kişiler sınırla şekilde


sayılmıştır. Kıyas yoluyla bu kişiler genişletilemez.

Olayımızda yok ancak kişiler arasında imam nikahı olsaydı tanıklıktan çekinme hakkını
kullanamazdı çünkü kanun sınırlayıcı saymıştır. Dolayısıyla böyle bir genişletme
yapamıyoruz. Birlikte yaşayanlar için de aynı durum söz konusudur. Ancak hakim bu
yakınlık derecesini tanıkların beyanlarını değerlendirirken göz önünde bulundurabilir.

Olayda eşi ve annesi var. Bu kişiler açısından niçin kanun tanıklıktan çekinme hakkı
düzenlemiş? Yani kanun burada neyi korumak istemektedir? Nemo tenatur ilkesi yani
kimsenin kendisini veya kanunda gösterilen yakınlarını suçlayıcı bir beyanda
bulunmayacağına dair anayasada da düzenlenmiş bir ilkedir. Bir kişiyi yakınıyla ilgili
bir şey söylemek zorunda bıraktığınızda tanık ya yalan söyleyecek ya da yakınını
suçlayacaktır. Tanık doğal olarak yalan söylemeyi seçer bu da ceza muhakemesinin
gidişatına gölge düşürür. Dolayısıyla kanun tanıklıktan çekinme hakkı tanımıştır.
Hısımlık ilişkisi sebebiyle tanıklıktan çekinme hakkını kullanıp kullanmayacağını
tanığın kendisi takdir eder ancak doktrin meslek ve sürekli uğraşısıyla ilgili durumlarda
tanıklıktan çekinme zorunluluğu olduğunu kabul eder. Kanunda m46da her ne kadar
çekinebilir dese de doktrin zorunludur der. Mesleğin yapılmasıyla ilgili koruduğu bir
güven ilişkisi vardır.

Dolayısıyla C, D ve F’nin tanıklıktan çekinme hakları vardır ve hukuka uygundur.

Soru 2: (C), (D) ve (F)’nin tanıklıktan çekinmeleri usule uygun mudur? Uygun değilse
nasıl bir yol izlenmeliydi? (F)’nin tavsiyesi hukuken yerinde midir? (D)’nin ifade
tutanağının duruşmada okunması hukuka uygun mudur? Açıklayınız.

Tanıklıktan çekinme hakkını kullanmak istiyorsak duruşmaya katılıp bunu belirtmem


gerekir dolayısıyla avukatın tavsiyesi yerinde değildir. Tanıklıktan çekinmeden önce
mahkemenin mutlaka tanıklara tanıklıktan çekinmelerine dair bir hakları olduğunu da
belirtmesi gerekiyor. Bu kişiler dinlenirken de yani her zaman tanıklıktan çekinebilir.
Yargıtay tanıklıktan çekinme haklarının hatırlatılmamış olmasını bozma sebebi
saymaktadır. Olayımızda mahkemede bu hak hatırlatılmıştır. Tanık mahkemeye gelip
bu hakkı kullandığını beyan etmelidir, mahkemeye gelmeme mazereti şeklinde
yorumlanmamalıdır.

Tanığın gelmemesi durumunda zorla getirme uygulanır dolayısıyla olayımızda


mahkemenin gelmeyen tanık hakkında zorla getirme kararı vermesi gerekirdi.
Dolayısıyla mahkeme D hakkında zorla getirme kararı vermesi gerekirdi.

Çağrıya uymayan tanıklar Madde 44 – (1) Usulüne uygun olarak çağrılıp da


mazeretini bildirmeksizin gelmeyen tanıklar zorla getirilir ve gelmemelerinin sebep
olduğu giderler takdir edilerek, kamu alacaklarının tahsili usulüne göre ödettirilir. Zorla
getirilen tanık evvelce gelmemesini haklı gösterecek sebepleri sonradan bildirirse
aleyhine hükmedilen giderler kaldırılır. (Ek cümle:8/7/2021-7331/11 md.) Zorla getirme
kararı; telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi iletişim bilgilerinin dosyada bulunması
hâlinde bu araçlardan yararlanılmak suretiyle de tanığa bildirilir. (2) Fiilî hizmette
bulunan askerler hakkındaki zorla getirme kararı askerî makamlar aracılığıyla infaz
olunur.

D’nin soruşturma aşamasında beyanı alınmış ancak D kovuşturma aşamasında


tanıklıktan çekinme hakkını kullanmak istemiştir. Bu hakkını kullanmak isteyen kişilerin
önceki ifade tutanağının duruşma esnasında okunması mümkün değildir, hukuka
aykırıdır.

Soru 3: Ağır ceza mahkemesinin mahkumiyet hükmü hukuka uygun mudur?


Açıklayınız.

Olayımızda konuşulmayan, tartışılmayan beyanlar üzerinden hüküm verilmiştir.


Çekinme hakkı kullanılmış. Beyanda bulunmuş olsaydı lehine ya da aleyhine şeklinde
yorumlanma ihtimali vardı. Mahkemenin, çekinme hakkının kullanılmasını sanık
aleyhine yorumlanması mümkün değildir. Dolayısıyla mahkemenin mahkumiyet
hükmüne karar vermesi hukuka aykırıdır.

OLAY II: (P), evine gece yarısı giren kişiler tarafından nitelikli cinsel istismara uğrar ve
30.000 TL değerindeki ziynet eşyası çalınır. Eve gelen (P)’nin annesi (A) yarı baygın
halde bulduğu kızını hastaneye götürür ve polise haber verir. Olay yeri inceleme
ekipleri, balkonda ve yatak odasında toplam 4 adet sigara izmariti bulur. Cumhuriyet
Savcısı (S), (P)’nin vücudundan örnek alınması talimatını vererek talimatını yazılı
şekilde de gönderir. (P) vücududan örnek alınmasına rıza göstermez. S’nin istemi
üzerine doktor (D) tarafından (P)’nin rızası hilafına vücudundan kan, tükürük, tırnak ve
sperm örnekleri alınır. (P), ifadesinde kendisine uzun süredir cinsel içerikli mesajlar
atan (R) ve onun yakın arkadaşı (T)’den şüphelendiğini belirtir. Bu ifadenin üzerine
Cumhuriyet Savcısı (S), (R) ve (T)’den kan ve tükürük örneklerinin alınarak (P)’den
alınan örnekler ve olay yerinde bulunan izmaritlerle karşılaştırılması için karar
çıkarttırır.

Soru 1: (R) ve (T)’den kan ve tükürük örneklerinin alınmasının hukuki niteliği nedir?
İşlem hukuka uygun yapılmış mıdır?

Hukuki nitelik olarak beden muayenesi ve vücuttan örnek alınması söz konusudur.

Diğer kişilerin beden muayenesi ve vücuttan örnek alınması7 Madde 76 –


(Değişik: 25/5/2005 – 5353/3 md.) (1) Bir suça ilişkin delil elde etmek amacıyla,
mağdurun vücudu üzerinde dış veya iç beden muayenesi yapılabilmesine veya
vücudundan kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç, tükürük, tırnak gibi örnekler
alınabilmesine; sağlığını tehlikeye düşürmemek ve cerrahî bir müdahalede
bulunmamak koşuluyla; Cumhuriyet savcısının istemiyle ya da re'sen hâkim veya
mahkeme, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı
tarafından karar verilebilir. Cumhuriyet savcısının kararı, yirmi dört saat içinde hâkim
veya mahkemenin onayına sunulur. Hâkim veya mahkeme, yirmi dört saat içinde
kararını verir. Onaylanmayan kararlar hükümsüz kalır ve elde edilen deliller
kullanılamaz.

(2) Mağdurun rızasının varlığı halinde, bu işlemlerin yapılabilmesi için birinci fıkra
hükmüne göre karar alınmasına gerek yoktur.

(3) Çocuğun soy bağının araştırılmasına gerek duyulması halinde; bu araştırmanın


yapılabilmesi için birinci fıkra hükmüne göre karar alınması gerekir.

(4) Tanıklıktan çekinme sebepleri ile muayeneden veya vücuttan örnek alınmasından
kaçınılabilir. Çocuk ve akıl hastasının çekinmesi konusunda kanunî temsilcisi karar
verir. Çocuk veya akıl hastasının, tanıklığın hukukî anlam ve sonuçlarını
algılayabilecek durumda olması hâlinde, görüşü de alınır. Kanunî temsilci de şüpheli
veya sanık ise bu konuda hâkim tarafından karar verilir. Ancak, bu hâlde elde edilen
deliller davanın ileri aşamalarında şüpheli veya sanık olmayan kanunî temsilcinin izni
olmadıkça kullanılamaz.

(5) Bu madde gereğince verilen hâkim veya mahkeme kararlarına itiraz edilebilir.

Soruda cumhuriyet savcısının bu kararı alıp alamayacağını tartışmamız gerekir.


Maddeye göre cumhuriyet savcısının bu kararı alabilmesi için gecikmesinde sakınca
bulunan hal olmalıdır. Gecikmesinde sakınca bulunan hal, derhal işlem yapılmazsa
birtakım iz ve emarelerin kaybolmasıdır. Olayımızda cinsel dokunulmazlığa karşı
işlenmiş bir suç vardır yani aradan zaman geçmesi durumunda birtakım emareler
kaybolabilir. Dolayısıyla olayımızda gecikmesinde sakınca bulunan durum mevcuttur.
Cumhuriyet savcısı bu kararı alıp hakime yollamıştır, usule uygundur.

Mağdurun rızasının bulunmadığı durumlarda da örnek alınabilir. Bu muayenenin


doktor tarafından yapılması zorunludur olayımızda doktor tarafından yapılmıştır.
Dolayısıyla zor kullanarak muayene yapılmasında ve örnek alınmasında hukuka aykırı
bir durum yoktur.

Ceza Muhakemesinde Beden Muayenesi, Genetik İncelemeler ve Fizik Kimliğin Tespiti Hakkında
Yönetmelik’te de mağdurun muayene veya vücudundan örnek alınmasına rıza göstermemesi
durumunda cumhuriyet başsavcılığının gerekli önlemleri alarak onun talimatıyla işlem
yapılabileceğini kanuna paralel olarak söyler.

Dolayısıyla işlemler hukuka uygundur.

Soru 2: Alınan kan ve tükürük örneklerinin izmaritlerle ve (P)’den alınan örneklerle


karşılaştırılmasının hukuki niteliği nedir? Kararı veren merci neresidir?

Moleküler ve genetik incelemenin iki yönü vardır; olay yerindeki iz ve emareler bir de
beden muayenesi ve vücuttan örnek alınması sonucu karşılaştırma yapılmasıdır.

Olayımızda izmarit, kan ve tükürük örnekleri vardır. Olayımızda moleküler genetik


incelemede bu örneklerin mağdur ve sanığa ait olup olmadığının araştırması
yapılmıştır. Aslında hem keşfin bir uzantısı hem de incelemeyi yapacak kişiyi
düşünürsek bilirkişi uygulaması söz konusudur.

Hâkimin kararı ve inceleme yapılması Madde 79 – (1) 78 inci madde uyarınca


moleküler genetik incelemeler yapılmasına sadece hâkim karar verebilir. Kararda
inceleme ile görevlendirilen bilirkişi de gösterilir.
(2) Yapılacak incelemeler için resmen atanan veya bilirkişilikle yükümlü olan ya da
soruşturma veya kovuşturmayı yürüten makama mensup olmayan veya bu makamın
soruşturma veya kovuşturmayı yürüten dairesinden teşkilât yapısı itibarıyla ve objektif
olarak ayrı bir birimine mensup olan görevliler, bilirkişi olarak görevlendirilebilirler. Bu
kişiler, teknik ve teşkilât bakımından uygun tedbirlerle yasak moleküler genetik
incelemelerin yapılmasını ve yetkisiz üçüncü kişilerin bilgi edinmesini önlemekle
yükümlüdürler. İncelenecek bulgu, bilirkişiye ilgilinin adı ve soyadı, adresi, doğum tarihi
bildirilmeksizin verilir.

Yalnızca hakim tarafından karar verilebilir, gecikmesinde sakınca bulunan bir hal olsa
bile savcı veya kolluk tarafından bu tedbire başvurulması zorunlu söz konusu değildir.
Çünkü gecikmesinde sakınca bulunacak bir hal olamaz. Örnekler alınmış, inceleme
yapılması için bir zaman sınırı gibi bir durum yoktur. Dolayısıyla gecikmesinde sakınca
bulunan bir hal olmadığı için de Cumhuriyet savcısının derhal karar almasını
gerektirecek bir durum da yoktur. Dolayısıyla sadece hakim kararı geçerli olacaktır.
BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ

CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU DERSİ

2022-2023 ÖĞRETİM YILI PRATİK ÇALIŞMA NO: 8 (17.04.2023)

OLAY I: Öğretmen (A), çalıştığı okulun çevresinde uzun zamandır uyuşturucu


sattığını bildiği eski öğrencileri (B) ve (C) hakkında uyuşturucu veya uyarıcı madde
imal ve ticareti suçunu işledikleri iddiasıyla dilekçe verir. Dilekçesine bu kişilerin kimlik
bilgilerini ve uyuşturucu satışı yapacaklarını duyurdukları sosyal medya videolarını
ekler. Dilekçeyi inceleyen Cumhuriyet Savcısı (S) iddianın soyut ve genel olduğu
gerekçesiyle soruşturmayı sonlandırır. (A) dilekçesinin akıbetini sorgulamak için
geldiği adliyede kararı öğrenir. Bunun üzerine (S)’nin kararına karşı bir dilekçe verir.
Bu başvuruyu inceleyen merci (A)’nın başvurusunu haklı bulur. Bunun üzerine
soruşturma işlemlerini başlatan (S), (B) ve (C)’nin telefonlarının dinlenmesi ister. Bu
kararın alınmasından sonra telefonların dinlenmesi esnasında şüphelilerin aynı
zamanda sahte nüfus cüzdanı bastıklarını fark eden (S) soruşturmaya resmi belgede
sahtecilik suçunu da ekler.

Soru 1: (A)’nın verdiği dilekçenin hukuki niteliği nedir? Açıklayınız.

A’nın verdiği dilekçenin hukuki niteliği ihbardır. İhbar, bir suçun işlendiğine ilişkin
şüphenin yetkili mercilere bildirilmesidir. İhbar kural olarak Cumhuriyet Başsavcılığı’na
yapılır, bununla birlikte kolluk makamlarına, valiliğe, kaymakamlığa ve mahkemeye de
ihbar yapılabilir. Yurtdışında işlenmiş olan ve Türkiye’de takibi gereken suçlar hakkında
Türk elçilik ve konsolosluklarına da ihbar edilebilir. İhbarın yapıldığı elçilik veya
konsolosluk bunu derhal ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderecektir.

Soruşturması ve kovuşturması şikayete bağlı olmayan suçlarda yani resen


araştırılması gereken suçlarda ihbar yapılabilir.

İhbarın kimin tarafından yapıldığı ile ilgili bir kısıtlama yoktur.

Şikâyet hakkının kullanılması belirli bir süreye bağlı kılınmıştır. Buna göre, suçtan zarar
gören kişi fiilin ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden itibaren 6 ay içinde
şikâyet hakkını kullanmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz. Şikayet
kurumu TCK’da düzenlenmiştir, CMK’da değil.
Olayda ihbar Cumhuriyet Başsavcılığına yapılmıştır. Uyuşturucu madde imal ve ticareti
suçu resen soruşturulması ve kovuşturulması gereken suçlardan biridir. Şikayetten
farklı olarak suçtan zarar gören yapabileceği gibi bir 3. kişi de ihbar yapabilir.

Soru 2: (S)’nin iddiaların soyut ve genel olduğu gerekçesiyle soruşturmayı


sonlandırmasının hukuki niteliği nedir? (S)’nin bu kararının (A)’ya tebliğ edilmesi
gerekli midir? (A)’nın bu karara karşı başvurduğu yol ve merci hangisidir? Açıklayınız.

İhbar ve şikâyet55 Madde 158 – (6) (Ek: 15/8/2017-KHK-694/145 md.; Aynen kabul:
1/2/2018-7078/140 md.) İhbar ve şikâyet konusu fiilin suç oluşturmadığının herhangi
bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin açıkça anlaşılması veya ihbar ve şikâyetin
soyut ve genel nitelikte olması durumunda soruşturma yapılmasına yer olmadığına
karar verilir. Bu durumda şikâyet edilen kişiye şüpheli sıfatı verilemez. Soruşturma
yapılmasına yer olmadığına dair karar, varsa ihbarda bulunana veya şikâyetçiye
bildirilir ve bu karara karşı 173 üncü maddedeki usule göre itiraz edilebilir. İtirazın
kabulü hâlinde Cumhuriyet başsavcılığı soruşturma işlemlerini başlatır. Bu fıkra
uyarınca yapılan işlemler ve verilen kararlar, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir.
Bu kayıtlar, ancak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından görülebilir.

Olayımızda soruşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Kanun hükmünde de


araştırma yapılmasını gerektirmeksizin açıkça anlaşılması halinde diyor. Yani aslında
amaç boş yere meşgul etmemek. Burada da öyle bir karar verilmiştir.

Soruşturmaya yapılmasına yer olmadığına dair karar, varsa ihbarda bulunana veya
şikayetçiye bildirilir. Yani tebliğ edilmesi gerekir. İhbar ve şikayette bulunan kişi suçtan
zarar gören kişi olmasa bile tebligat zorunlu kılınmıştır. Dolayısıyla olayımızda tebliğ
edilmemesi hukuka aykırıdır. Buna karşılık CMKm173’te öngörülen yola gideriz. Yani
kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda gittiğimiz yola, ona ilişkin usule gideriz.

Cumhuriyet savcısının kararına itiraz6263 Madde 173 – (1) Suçtan zarar gören,
kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren on
beş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı
ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir.

Süre tesadüfen öğrense bile başlar. İtirazı inceleyecek merci; bu kararı veren
Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin
bulunduğu yerdeki sulh ceza hakimliğidir.
Soru 3: (B) ve (C)’nin telefonlarının dinlenmesi kararının hukuki niteliği nedir? Karar
hukuka uygun mudur? Kararı hangi merci almıştır?

B ve C’nin telefonlarının dinlenmesi kararının hukuki niteliği koruma tedbiridir.


Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi; iletişimin dinlenmesi, kayda
alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi tedbiridir. Bu tedbirin (CMKm135)
uygulanabilmesi için bazı şartlar vardır; Suç İşlendiğine İlişkin Somut Delillere Dayanan
Kuvvetli Şüphe Sebeplerinin Varlığı, Ölçülülük (alt ilkesi ikincillik), Soruşturma veya
Kovuşturma Konusu Suçun Katalog Suçlardan Olması ve İlgilinin Şüpheli veya Sanık
Olması.

Yani bu tedbire kanunda belirlenen bazı suçlar için başvurulabilir (CMKm135/8) ve


ölçülülük (alt ilkesi ikincillik) şartı gereği başka geleneksel tedbirlere başvurmak
yeterliyse bu tedbire başvurulmaması gerekir. Ölçülülük (alt ilkesi ikincillik) şartının
getirilmesinin nedeni bu koruma tedbirinin özel hayatın gizliliğine ve haberleşme
özgürlüğüne dair ağır bir müdahalesinin olmasıdır. Sadece şüpheli veya sanığın değil
bir başka 3. kişinin de iletişimi dinlenmiş oluyor bu sebeple ölçülülük şartı getirilmiştir.

Kuvvetli şüphe sebepleri doktrinde; basit bir başlangıç şüphesinden daha yoğun fakat
kuvvetli şüphe derecesini de ifade etmez şeklinde yorumlanmaktadır.

Bu tedbirin sona erme hallerinde biri kovuşturmaya yer olmadığı kararıdır.

Yetkili merci; Tedbire kovuşturma evresinde mahkeme karar verir. Soruşturma


evresinde Cumhuriyet savcısının talebiyle kural olarak sulh ceza hâkimi karar verir.
Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı da karar verebilir.
Cumhuriyet savcısı kararını derhâl hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç
yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar
verilmesi hâlinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl kaldırılır.

Soru 4: (S)’nin soruşturmaya resmi belgede sahtecilik suçunu dahil etmesi hukuka
uygun mudur? Resmi belgede sahtecilik suçu bakımından telefonların dinlenmesi
esnasında elde edilen delillerin kullanılması hukuka uygun mudur?
Tesadüfen elde edilen deliller Madde 138 – (2) Telekomünikasyon yoluyla yapılan
iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla
ilgisi olmayan ve ancak, 135 inci maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin
işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır
ve durum Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirilir.

Dolayısıyla burada tesadüfen elde edilen bir delil vardır. Tesadüfen elde edilen
delillerin soruşturma ve kovuşturmada kullanılması için gereken şartlar vardır. En başta
usulüne uygun bir denetleme yapılmış olması gerekir. Elde edilen delilin yapılmakta
olan soruşturma ve kovuşturmayla ilgisi olmayan ancak CMKm135 sayılan suçlardan
birisi olması gerekir ve hakkında koruma tedbiri kararı verilen kişiyle ilgili olmalıdır.
Hakkında karar verilen kişi ile ilgili olmazsa genel dinleme gibi olur. Böyle yaparak
onlarca kişiyi de dinlemiş oluruz bu da maddenin dolanılması anlamına gelir.

Resmi belgede sahtecilik suçu kanunda belirtilen katalog suçlardan biri olmadığı için
tesadüfen elde edilen delili derhal yok etmemiz gerekir. Dolayısıyla resmi belgede
sahtecilik suçu bakımından telefonların dinlenmesi esnasında elde edilen delillerin
kullanılması hukuka aykırıdır.

OLAY 2: Ankara’nın Keçiören ilçesinde bulunan bir sanayi sitesinde, elektronik kart
üretiminin yapıldığı iş yerinde kimyasal sızıntıdan zehirlenen 11 işçi hastaneye
kaldırılmıştır. Olay üzerine başlatılan soruşturmada Cumhuriyet Savcısı (S) sızıntı
hakkında inceleme yapması için Hacettepe Üniversitesi Kimya Mühendisliği
Fakültesi’nden öğretim üyesi (H)’yi atamıştır. (S)’nin talebi üzerine kolluk kuvvetleri
tarafından işyerinde çalışan diğer işçilerin beyanları alınır. (A), diğer işçilerin
beyanlarını okumak istese de savcılık soruşturmanın gizliliği ilkesi gereği (A)’ya izin
vermez. (H), 11 ay sonra kovuşturma devam ederken iki sayfalık bir rapor hazırlayarak
teslim eder. Hazırlanan raporda iş yerinde üretimi yapılan elektronik karta ilişkin
bilgilere yer verilmiştir. (A) bu rapora itiraz ederek yeni bir bilirkişi incelemesinde
yapılması talebinde bulunmuştur. Bu talebi reddeden mahkeme, bilirkişi raporuna
dayanarak davanın reddine karar vermiştir. (A işçilerin avukatıdır)
Soru 1: İşyerinde çalışan diğer işçilerin beyanlarının alınmasının hukuki niteliği nedir?
(A)’nın işçilerin beyanlarını okumasına izin verilmemesi hukuka uygun mudur? A’nın
buna karşı gidebileceği bir yol var mıdır? (Bir olayla ilgili görgü tanıklarının dinlenmesi
şeklinde varsayıyoruz)

Tanık, sadece Cumhuriyet savcısı, hakim veya mahkeme tarafından dinlenebilir.


Dolayısıyla polisler tanık dinleyemez. Öğretide buna bilgi alma diyoruz. Çünkü
Cumhuriyet savcısı talimatı doğrultusunda olayla ilgili araştırma yapmaları gerekiyor.
Bu talimat kapsamında da işte birtakım kişilerin bilgilerine başvurması ve bu bilgilerin
de tutanağa bağlanması mümkündür.

PVSKm15’de kolluğun soruşturma evresinde ifadelerine başvurması gereken kişileri


çağırabileceği ve tanık ifadelerine ikametgahında veya işyerlerinde alabileceği madde
kapsamında tanık beyanı olarak değerlendirilir ama hukuki niteliği bilgi almadır.

Dolayısıyla işyerinde çalışan işçilerin dinlendirilmesini de bu kapsamda


değerlendiriyoruz.

Müdafiin dosyayı inceleme yetkisi Madde 153 – (1) Müdafi, soruşturma evresinde
dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.

Ancak müdafiin soruşturma dosyasını incelemesi ve belge alma hakkı


kısıtlanabilmektedir. Bunun koşulları şöyledir; Müdafiin bu hakkı kullanmasının
soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek olması gerekir, Soruşturmanın
kanunda (CMK md. 153/2-a) sayılan belirli suçlar hakkında yürütülmesi gerekir
(katalog suçlar), Cumhuriyet savcının talebi üzerine sulh ceza hâkim tarafından
kısıtlama kararı verilmiş olmalıdır.

Olayda dosya üzerinde bir kısıtlılık kararı yoktur. A’nın evrak inceleme talebinin
reddedilmesi hukuka aykırıdır. A, hakim kararına karşı itiraz yoluna gidebilir. Maddede
hangi kanun yoluna gidileceği belirtilmemiş ancak hakim kararlarına karşı itiraz yoluna
gidildiğinden burada da evrak inceleme talebinin reddedilmesiyle ilgili itiraz kanun
yoluna gidebiliriz.

Soru 2: Sızıntı hakkında inceleme yapması için Hacettepe Üniversitesi Kimya


Mühendisliği Fakültesi’nden öğretim üyesi (H)’yi atanmasının hukuki niteliği nedir?
(H)’nin atanması usulüne uygun şekilde gerçekleştirilmiş midir?
Sızıntı hakkında inceleme yapması için Hacettepe Üniversitesi Kimya Mühendisliği
Fakültesi’nden öğretim üyesi (H)’yi atanmasının hukuki niteliği bilirkişi atamasıdır.
Çözümü uzmanlık veya teknik bilgi gerektiren konularda bilirkişi ataması yapılabilir.
Soruşturma aşamasında savcı bilirkişi atayabilir. Olayımızda sızıntı konusu ve birtakım
kimyasal maddeler bulunmaktadır. Bunun çözümü uzmanlık veya teknik bilgi
gerektirdiğinden ve soruşturma aşamasında savcı yetkili olduğundan bilirkişi ataması
yapılması hukuka uygundur.

Soru 3: (H)’nin bilirkişi incelemesi ve raporu hukuka uygun mudur? (H)’nin bilirkişi
incelemesi ve raporuna karşı gidilebilecek bir yol var mıdır? (A)’nın talebinin reddine
karşı gidilebilecek bir yol var mıdır? Mahkemenin davanın reddine karar vermesi
hukuka uygun mudur?

Bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ilişkin kararda, cevaplandırılması uzmanlığı, özel


veya teknik bilgiyi gerektiren sorularla inceleme konusu ve görevin yerine getirileceği
süre belirtilir. Bu süre, işin niteliğine göre üç ayı geçemez. Özel sebepler zorunlu
kıldığında bu süre, bilirkişinin istemi üzerine, kendisini atayan merciin gerekçeli
kararıyla en çok üç ay daha uzatılabilir. Olayımızda rapor 11 ay sonra teslim edilmiştir.
Atama kararı ve incelemelerin yürütülmesi Madde 66 – (2) Belirlenen süre içinde
raporunu vermeyen bilirkişi hemen değiştirilebilir. Bu durumda bilirkişi, o ana kadar
yaptığı işlemleri açıklayan bir rapor sunar ve görevi sebebiyle kendisine teslim edilmiş
olan eşya ve belgeleri hemen geri verir. Ayrıca, hukukî ve cezaî sorumluluğuna ilişkin
hükümler saklı kalmak kaydıyla, bilirkişiye ücret ve masraf adı altında hiçbir ödeme
yapılmamasına karar verilebilir ve gerekçesi gösterilerek gerekli yaptırımların
uygulanması bilirkişilik bölge kurulundan istenir.
Ancak bilirkişinin belirlenen süre sonunda raporu vermemiş olması sadece bu
sebepten raporu hukuka aykırı hale getirmez.
Bilirkişi raporu, uzman mütalaası Madde 67 – (1) İncelemeleri sona erdiğinde
bilirkişi yaptığı işlemleri ve vardığı sonuçları açıklayan bir raporu, kendisinden istenen
incelemeleri yaptığını ayrıca belirterek, imzalayıp ilgili mercie verir veya gönderir.
Olayımızda herhangi bir inceleme yapmadığı gibi yalnızca 2 sayfalık bir rapor vermiş
ve bu raporda da sadece elektronik yani üretim yapılan elektronik karta ilişkin birtakım
bilgilere yer verilmiş, sızıntıyla ilgili herhangi bir açıklama yapmamış. Dolayısıyla bu
rapora dayanılarak hüküm kurulması hukuka aykırıdır.
A rapora itiraz etmiş ve yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasına ilişkin talepte bulunmuş
ve mahkeme talebi reddetmiş.
Bilirkişi raporu, uzman mütalaası Madde 67 - (5) Bilirkişi incelemeleri
tamamlandığında, yeni bilirkişi incelemesi yapılması veya itirazların bildirilmesi için
istemde bulunabilmelerini sağlamak üzere Cumhuriyet savcısına, katılana, vekiline,
şüpheliye veya sanığa, müdafiine veya kanunî temsilciye süre verilir. Bu kişilerin
istemleri reddedildiğinde, üç gün içinde bu hususta gerekçeli bir karar verilir.
Buradaki red kararına karşı itiraz kanun yoluna gidemez. Bilirkişi görevlendirme kararı
ara karar niteliğindedir ve bilirkişi raporu da hükme esas alındığında hükümle birlikte
istinaf yoluna gidilebilir. Dolayısıyla A bu ara kararla ilgili, mahkemenin red kararına
karşı istinaf yoluna gidebilir. Ayrıca bilirkişiyi, bilirkişilik listesinden çıkartılması için
bilirkişi bölge kuruluna şikayet edebilir.

You might also like