Professional Documents
Culture Documents
GHT Notu (Mehmet Balıkçı)
GHT Notu (Mehmet Balıkçı)
GHT Notu (Mehmet Balıkçı)
Sasani imparatorluğu
İran iskender tarafından işgal edildi ve Pers imparatorluğu son
buldu 80 yıl kadar Makedon egemenliği devam etti
Kadim iran’ın büyük bir medeniyet kültür olarak civar
coğrafyalar da da çok önemli etkileri olmuştur İran islam
mistisizim asıl doğuş ve gelişme yeri olmuştur
ruhani sınıfta mensup din adamlarına mobed denirdi ve
mahkemelerdeki hakim mobedlerden olurdu mabetlerin
tepesinde de hükümler tarafından tayin edilen en yüksek
ruhani lider mobedi mabedan bulunurdu başlıca görevleri
mabedlerin yönetimi ve dini merasimle icra etmekti
ruhanilerin onaylanmadığı hiçbir şey meşru ve caiz
sayılmazdı ruhanilerin imtiyazlı bir sınıf oluşturuyorlardı
onlar genel hukuk kuralları ile bağlı değillerdir
Kendilerini sadece dini kanunlara bağlı sayarlar
mabetleri bu gücü sağlayan başlıca iki kaynak vardır biri
sahip oldukları dini ruhani otoritedir de iktisadi güçleridir
tapınaklara bağlanmış çok büyük miktarda arazileri ve
onların gelirlerini onlar kontrol etmektedirler görevleri bu
ateşleri de söndürmektir halkın günahlardan arınmasını
sağlamak bunun içinde onların itirazlarına dinlemek af
merasimi yapmak ve işlenen günahlara karşılık nakdi ceza
miktarını belirlemek ve toplamak doğum nikah
merasimlerini yönetmek ruhani sınıfına mensup
olmayanların dini kaideleri emir ve yasakları
bilmediklerinden günah işlerlerdi ve onun içinde işledikleri
günahların affı için mobed başvuruları ve onlara ödemeleri
bulunmaları gerekirdi
Bir kıtlık yılında Mazde ismindeki bir zerdüşt köylüleri ve
diğer ezilen sınıfların etrafında toplayarak ayaklanma
başlattı ve peygamberliğini ilan etti o kadar güç kazandı ki
kral bile onun dinini kabul etmek zorunda kaldım her türlü
ayrıcalıkların kaldırılması insanlar arasında mal ve servet
eşitliğin sağlanması evliliğin kaldırılması ve kadınların
ortak olması hayvan eti yemenin yasaklanması bir süre
uygulandı ama fakirlik ve sefalet önceki dönemi artarak
devam etti ve bu da reddedildi sapık bir inanç olarak kabul
edildi
Divan’ı hükümdarca atanan vezir ve diğer yüksek düzey
yöneticilerden oluşurdu baş vezir hükümdarın vekili
durumunda idi oyunun başında da Sipahi bed denen bir
komutan bulunurdu
düzenli bir vergi sistemi Teşkilatı vardı topraktan alınan
vergi khrag denildi şahıslardan olan vergi gezit derlerdi
cizye olarak da geçmişte var kişi baş vergisi olarak da
alınan bu geçit vergisi toprak sahibi olmayanlar da
hıristiyan ve Yahudilerden alınırdı mutlak ve teorik monarşi
düzeni devam etmektedir hükümdar iradesi kanundur
En önemli bölümü yetkilere karşı şikayetleri dinlemek ve
adaletsizlikleri önlemek için toplanan devlet divaniidi
Taberi kadinm İran kültürü ve tarihi açısından önemli bir
kaynaktır Şehname adlı eserde önemli bir kaynaktır kadin
İran kültürüne ait En eski ve en önemli kaynak ise Zend
avestadır ahlak hukuk ve yargılama usülleri ile medeni ve
ceza hukuku ilgili şeyler vardır
gayrimenkuller gayrimenkullerin iktisapı ve devri mutlaka
yazılı senetle olmak gerekirdi taşınmaz mülkiyeti sadece
üst sınıflara ait bulunuyordu zamanaşımı ile mülkiyet
iktisap edilmesi de mümkündür ancak bunun için 40 yıl gibi
uzun bir süre öngörülmüştür
aile içinde babanın tartışılmaz bir otoritesi vardı anaya da
önemli bir itibar vardır 7 yaşına kadar yetiştirir evde
annenin vefatı halinde bu göre teyze veya halaya düşerdi
kız çocukları için bu durum evlenmeleri kadar
• Müstakbel koca,evleneceği kadının babasının evine gider ver beraberinde iki sığır
götürür; evlenme yine dini merasimle yapılır.
• Kızın babasının muvafakati olması ve evlenme masraflarının onun tarafından
karşılanmasına rağmen,dini bir merasim icra edilmez.
♢ Visnu Mecellesi’ne göre,evlenirken kocası tarafından kendisine verilen mallar kadının
mülkiyetindeydi; karı ve koca birbirinin borçlarından mes’ul
tutulamazlardı.Ancak,Yajnavalkiya Mecellesi’ne göre kıtlık durumlarında,dini bir vazifenin
ifası için,hastalık gibi durumlarda gereken zaruri masrafların yapılabilmesi için veya
hapisten kurtulabilmek için koca,karısına ait bu malları satabilirdi ve ileride bu malları
karısına iade etmesi de gerekmezdi.
♢Hint hukuku bir erkeğin birden fazla kadınla evlenebilmesine [ poligini ] imkan
veriyordu.Bu hususta da varna sistemi devreye girer,izin verilen eş sayısı kast durumuna
göre değişirdi.
♢Manu Mecellesi’ne göre, ilk defaki evliliğinde ancak kendi kast’ından bir kadınla
evlenebilen bir erkek, ikinci evliliğini daha aşağı kast’tan bir kadınla yapabilirdi.Ayrıca,bu
ruhsata rağmen,tek kadınla evlilik daha müreccahtı.
♢ Yüksek bir kasta mensup bir kızla,aşağı kastlardan bir erkeğin evlenmesi,kızın ailesi için
onur kırıcı sayılırdı.Ama bir erkeğin,kendisinden daha aşağı bir kasttan kız alması suç
değildi; bu durumda doğacak çocuklar aşağılanmıyordu.
♢ Yakın akrabalar arasında evlilik Hint Hukukunda yasaklanmıştır.kan hısımlığı yanında,
sıhri hısımlık da evlenme yasağı oluştururdu.Kocası vefat etmiş olsa dahi, kayınpederle
gelinin veya küçük kardeşlerinin eşleriyle ilişki kurmaları çok ağır ve iğrenç karşılanan bir
suç ve günahtı.
c.Boşanma
♢ Boşanma çok nadir bir durumdu.Boşanmayı talep hakkı sadece kocaya tanınmıştı,
mesela iffetsizlik halinde karısını boşayabilirdi; ancak kadın hiçbir sebeple boşanamazdı.
♢ Kadının kısır olması, doğurduğu çocukların hep ölmesi ve erkek çocuk doğuramaması
halleri de bir boşanma sebebi sayılmaktadır.
♢ ‘’ Eğer bir koca kutsal bir görevle yurt dışına gitmişse karısı onu sekiz sene, kazanç ve
şöhret için gitmişse altı, keyfi için gitmişse üç yıl beklemek zorundadır. ‘’
MİRAS HUKUKU
♢ Hindular arasındaki yaygın kabule göre vefat etmiş bir kimsenin mal varlığına mirasçı
olabilme hakkına sahip olmak, aynı zamanda onun cenaze ile ilgili olarak yapılması icap
eden ayin ve merasimleri ifa etme göreviyle atbaşı giderdi.Eğer ölenin cenaze merasimi
uygun kişi tarafından ve uygun bir şekilde ifa edilmemişse, müteveffa ile ahfadından bir
kimse arasında bir bağın mevcudiyeti kabul edilmez ; böyle olunca da miras hukuku devreye
girmez ve kimse terekeye mirasçı olamazdı.
♢Babanın vefatı halinde miras erkek çocuklar arasında paylaştırılırdı.Ancak, en büyük
erkek çocuğun miras hissesine fazladan bir pay eklenirdi.
Evlenmemiş bir kız kardeş varsa, onun çeyiz masrafı için erkek kardeşler, miras
hissesinin dörtte birini vermek durumunda kalırlar.
♢ Hint hukuku, varislerin vefat eden kişinin borçlarından sorumlu olmaları esasını kabul
ediyordu.Ancak, bu kaidenin bazı istisnaları vardı. Mesela, kumardan,içkiden, kefaletten
doğan borçlar ile ticarı borçlardan ve mürisin şahsına hükmedilen para cezalarından
varisleri sorumlu tutulmazlardı.,
♢ Manu Mecellesi, dul kalan kadının tekrar evlenmesini , saçını tıraş etmesini , geri kalan
hayatını eğer sati yapmayı tercih etmiyorsa – varsa küçük çocuklarına bakarak veya büyük
çocukların himayesinde, hayri hizmetlerde bulunarak geçirmesini emretmekteydi.
EŞYA VE BORÇLAR HUKUKU
a. Mülkiyet
♢Mülkiyet elde edilmesinin başlıca yolları şunlardır:
• Veraset
• Satın Alma • Taksim
• Haciz
♢Manu Mecellesi’nde ise yedi tane mal edinme yolu sayılmaktadır:
• miras • bulma veya bağışlanma • satın alma • işgal • faizle ödünç verme
• emek harcayarak • dürüst kişilerce verilen hediyelerin kabulü
♢Hint hukukunda,sahip olunan mallar,geldikleri kaynağa göre tasnife tabi tutulurlar;
kişinin miras yoluyla kendisine intikal etmiş malları ile,kendisinin bizzat kazandığı malları
arasında ayrım yapılırdı.
♢Kişinin içinde bulunduğu hukuki durum,bağımlı olma hali de malik olup olmama
cihetinden büyük önem taşırdı.Mesela, evli kadınlar ve, babaları sağ olduğu sürece evlatlar
ve köleler mal sahibi olamazlardı.
♢ Hint hukuku ve menkul ve gayrimenkul mülkiyetini kabul etmiş bulunmakla beraber;kast
sisteminin etkisi burada da kendisini gösterir.
♢Taşınmazlar üzerinde mülkiyet edinme hakkı sadece ilk üç kast’a tanınmaktadır.
♢Hırsızlık suçuna verilen ceza, çalan kişinin ve malı çalınanın kast durumuna göre
değiştiği gibi, çalınan eşyanın cinsine göre de farklı olurdu.
♢Hırsızlık suçunun cezasının belirlenmesinde kast statüsü ters bir etki yapar.Cinayet,
hakaret suçlarda verilen cezalar yüksek kastlara doğru çıktıkça azalırken, hırsızlıkta, yukarı
doğru çıktıkça ağırlaşırdı.
♢ Hırsızlık suçunda,çalınan eşyanın ve malı çalan/çalınanın durumuna göre suçluya,para
cezası ve çaldığı malları aynen iade etme cezası verilirdi.
♢Hırsıza yardım ve yataklık edene de hırsıza verilen cezanın aynısı uygulanırdı. c.Haksız
Fiiller
♢Hayvanların verdikleri zarardan dolayı da hayvan sahipleri için çeşitli cezalar
öngörülmektedir.
♢Hakaret suçlarında da,suçluya suçun mahiyetine ve tarafların kast statüsüne göre
değişen cezalar uygulanırdı.Bir Brahman’ın üzerine tüküren,aşağı sınıftan birinin dudakları;
sözle hakaret etmişse dili kesilir veya ağzı kızgın demirle dağlanır, elle vurmuşsa eli
kesilirken; tersi durumlar, para ve hapis cezaları ile geçiştirilirdi. Yaralama suçu, yine oalya
ve tarafların durumuna göre para ve sürgün cezalarıyla cezalandırılırdı.
♢Yajnavalkiya Mecellesi, hakaret, yaralama, dövme, hayvanlara/mahsule zarar verme
suçlarında fiilin ağırlığna göre değişen para cezaları belirlemişti.
d.Zina ve Diğer Cinsel Suçlar
♢Manu Mecellesi’nde evli kadının zinası, kastların &ırkların karışmasına ve bu yolla
dünyanın mahvına yol açacak pek ağır bir suç olarak değerlendilirdi.
♢ Zina, ırza tecavüz gibi suçlarda cezalar kastlara göre değişirdi. Manu Yasası’na göre, bir
kişi aynı kasttan bir kadına rızası ile cinsel ilişkide bulunursa cezalandırılmaz. Ancak, bir
kişi kendisinden yukarı varna’dan bir kadınla rızası ile veya rızası dışında cinsel ilişkiye
girerse ölüm cezasına çarptılırdı. Bu cezanın infazına da, erkeğin yakılması, kadının da
köpeklere parçalatılması şeklinde icra edilirdi.
ULUSLARARASI HUKUK VE SAVAŞ HUKUKU
♢Hint savaş hukukunun oldukça ileri ve insani kurallara sahip olduğu söylenebilir.
Mesela,Hint savaş hukukunda, sarhoşların, delilerin, korkakların, yaşlıların , kadınların,
çocukların ve Brahmanların öldürülmesi yasaklanmıştı.
♢ Gautama Mecellesi’nin bu listeye elçileri ve inekleri de eklediği söylenmektedir.Zehirli
ok kullanmak, kendini savunma imkanına sahip olmayana düşmana saldırmak yasaktı ve
teslim olan düşmanın hayatı korunurdu.
♢ İşgal edilen ülke arazisi yerli halkın elinde bırakılır, ancak bunlar senelik bir vergiye
bağlanırdı.
MAHKEMELER VE MUHAKEME USULÜ
a. Mahkemeler
♢Vişnu, Gautama, Baudhayana, Vaşista, Apastama, Narada, Manu, Yajnavalkiya. Kutsal
metinler üslubundaki bu manzum kaynaklarda, mesela mülkiyetin yazılı delil, şahadet,
zilyetlik gibi üç çeşit delille ispat edilebileceği; mahekemelerde zabıt tutulması; davalıya
savunmasını yapabilmesi için belirli bir süre verilmesi gerektiği gibi,usul hukukuna ilişkin
oldukça ileri hükümler yer almaktadır.
♢Yargılama hakkı esas itibariyle krala aitti; kaza yetkisi onun şahsında temsil edilirdi.
Tabiatıyla, Kral ülkenin her tarafında kendi adına yargılama yapacak kişiler tayin ediyor,
mahkemeler kuruyordu.
♢ Aile düzeyin aile reisi; köy düzeyinde köy reisi; kast düzeyinde, kast başkanı; lonca
düzeyinde, lonca kurulu; il/eyalet düzeyinde, vali; ve daha yukarı seviyede kralın bakanları
ve en yüksekte de bizzat kral tarafından yapılan yargılama.
b.Muhakeme Usülü
♢Vaşitha Mecellesi’nde usul hukuku ile ilgili önemli hükümlere rastlanmakta, mesela,
mülkiyetin yazılı delil, şahitler ve zilyetlik gibi üç çeşit delil ile ispat edilebileceği
belirtilmektedir.
♢ Muhakeme Usülü ile ilgili konularda da varna sisteminin etkileri görülür. Mesela,
Brahmanlar hiçbir zaman zorla mahkemeye celbedilip sorgulanmazdı. Hatta, mahkemeye
geldikleri hallerde, hakimin Brahmanlara nazik ve saygılı bir biçimde davranması icap
ederdi; ifadelerine başvururken, onlara ancak ‘’ lütfen söyleyiniz! ‘’ demekle yetinmeliydi.
♢ Davanın ikamesi basitti, hüküm gecikmezdi. Firüz Şah [ 1351-1388 ] tarafından
kaldırılıncaya kadar, işkence suçu itiraf ettirmek için başvurulan bir yoldu.
♢ Manu M. kesin hüküm halini almış mahkeme kararlarının artık değiştirelemeyeceğini,
ancak çok istisnai hallerde tasihihi yola gidilirdi.
c. Deliller ca.Şahitlik
♢Şahitlik üzerinde durulmakta ve kimlerin şahitlik edemiyeceği belirtilmektedir.
Taraflardan her biri kendi şahitlerini mahkemeye sunarlar; taraflar karşı tarafın şahitleri
hakkında tahkikatta bulunabilir.
♢ Hakim dinlediği şahitlerin sayısına göre hüküm verirdi; eğer tarafların şahitlerinin sayısı
eşit ise, şahitlerin mensup oldukları kastlar, sosyal ve ahlaki durumları göz önünde
tutulurdu.Aşağı kasttan bir kimse, üst kasttan birisinin davasında şahitlik yapamazdı.Manu
Mecellesi bu konuyu ayrınıtılı incelemektedir.
♢ Şu kişiler şahitlik yapamazlar:
• dava ile ilgili çıkar ilişkisi içinde olanlar;
• taraflarla dostluk, arkadaşlık veya düşmanlık içerisinde olanlar;
• daha önce yalancı şahitlik yapmış olanlar; daha önce büyük bir günah işlemiş olanlar;
♢ Şahitlikten imtina etmenin ve yalan yere şahitlik yapmanın cezası oldukça ağırdı. cb.Yemin
cc.Deneme [ Ordeal ] Uygulaması
•Kızgın demir tecrübesi • su tecrübesi [ kutsal su içirme ] •zehirli ot tecrübesi • su tecrübesi [
Babil’deki uygulamaya benzer şekilde zanlıyı suya atmaktı ]
• kral şahit gösterilemez , keza tamirciler ve aktörler, vedaları tahsil eden öğrenciler ve
dünya ile her türlü alakalarını kesmiş münzeviler de.
• başkalarına tabi durumda olanlar,kötü bir şöhret sahibi olanlar, men’edilmiş meslekleri
icra edenler, çok yaşlı veya çocuklar, yalnız yaşayan erkekler,en aşağı kasta mensup
erkekler, duyu organlarında sakatlık olanlar da
• aşırı şekilde keder içinde olanlar, sarhoşlar, deliler, açlık ve susuzluk içinde kıvrananlar,
yorgun ve bitkin bir hal içinde olanlar, mazoşitler, asabi mizaçlar ve hırsızlar da...
♢ Şahitlikte bulunan kişi 7 gün içerisinde ölürse yalancı şahitlikte bulunduğu düşüncesi ile
onun şahitliği kabul edilmiyordu.
Manu Mecellesi’nde, tarafların iddialarını, doğruyalacak bir delilin veya şahidin bulunmadığı
durumlarda hakime, taraflara yemin teklif etmesi önerilmekte; diğer yanda da ilgili kişiler,
yalan yere yemin etmenin sonuçlarına karşı ikaz edilmektedir.
♢ Vişnu ve Apastamba Mecelleleri’nde, delil olarak, ‘’ tecrübe usülü ‘’ denen bazı garip
uygulamalardan da bahsedilir. Mesela suç isnat edilen kişinin tartılması gibi.
• kaynar yağ tecrübesi
ORTAYA KARIŞIK
➢➢➢➢➢➢➢
• zehirli yılan tecrübesi.
Hint hukukunda kocası ölen kadın babasının vesayeti altına girerdi. [ Y ]
Hint hukukunda üst kademeye mensuplar çok kadınla evlenirdi. [ Y ]
Manu Mecellesi’nde zamanaşımı vardır [ D ]
Hint hukukunda suçunu çeken suçlu gözetim altındaydı. [ Y ]
Hint hukukunda cinayet suçunun cezası kişinin kast seviyesine göre değişirdi. [ D ]
Hint hukukunda intihar suç değildi. [ D ]
Hint hukukunda hırsızlık ve gasp arasında ayrım yapılırdı [ D ]
Hinduizme göre bütün insanlar eşit değildir
Kral sade bir hayat sürmeyi ve sade ve Ölçülü olmalı herkese örnek olmalıdır böyle olan bir
kralın saltanatı hiçbir zaman zail olmaz.
Toprağın altından çıkan define de kıymetli madenlerin yarısını kral olur çünkü o toprakların
koruyucusu ve sahibidir.
Yaşayan canlıların kurban edilmesi yasaktır
Manu kanunlarında hukuk hükümleri ve ahlak kuralları arasında açık bir ayrıma
gidildiği görülür (Y)
Kadim hint hukukuna göre en büyük erkek evlat miras paylaşımında ayrıcalıklı bir
konumdaydı
Kadim hint hukukuna göre cinayet fiilinin cezası suçu işleyenin ve mağdurun
mensup olduğu kast durumuna göre değişirdi
Kadim hint hukukunda kişinin kendi kazandığı mallar ile miras olarak kendisine
intikal eden malları arasında bir ayrıma gidildi görülmektedir
Kadim hint hukukunda hırsızlık gasp ve soygun suçları arasında bir ayrım yapılır
Kadin hint hukukunda bir kişi meşru müdafaa durumunda bir Brahman dahi öldürse
sorumlu tutulmazdı
Kadim Hintdeki “Charvaka/Lokayata okuluna göre hukukun ve ahlakın kaynağı ilahi
değildir.
Hint düşünürü Kautilya chanakya’ya göre kral her zaman her yolu kullanarak
devletin gücünü artırma ülkesini genişletmeye çalışmalı bu yolda adalet Erdem
ahlak gibi konularda kendini kanıtlamalıdır.
ÇİNDE HUKUK
ÇİNDE KÜLTÜR
Çince dünyanın en eski ve en yaygın konuşulan dilidir.
Çin kıta denilebilecek kadar büyük bir coğrafya üzerinde yazının icadından
bu yana tek bir yazı sistemini muhafaza etmiş tek bir hakim dili uzun
devirler boyunca hep korumuş kendine özgü kültürel kimliğin hiç
kaybetmemiştir.
ÇİNDE DİN
1. Sosyal Sınıflar
Çinde bir kast düzeni hiçbir zaman olmamıştır.
Halkın sosyal siyasi ve hukuki durumlarına göre çeşitli tabakaları ayrıldığı
görülmektedir.
En tepede Toprak sahibi asiller ve eğitimli bilgin bürokratlardan oluşan
yönetici sınıf bulunurdu.Çiftçiler Bundan bundan sonra gelir onları
zanatkarlar ve tüccarlar takip ederdi. Tabii bir de en alt tabakayı oluşturan
köleler vardı.
Üretken ve çalışkan milyonlarca çiftçinin üzerinde çalıştığı tarım arazisi
oldukça verimli ve Çin'in kuvvete zengini kaynağı da bulunan dayanıyordu.
ancak ülkenin bu zenginliği doğal olarak çevredeki Göçebe kabile
toplulukları iştahını kabartıyordu ve ülke devamlı olarak dış saldırılara
maruz kalıyordu bu durum daimi bir ordu bulundurulmasını gerekli
kılıyordu.
Çin komutanları veya İmparator girdikleri savaşları daha iyi oldukları için
kazanmıyor Gök nezdinde ahlaken daha haklı bulundukları ve Erdem
düzeyleri daha yüksek olduğu için galip geldikleri bu özellikleri sebebiyle
Gök tarafından ödüllendirildikleri düşünülüyordu.
2. Aile yapılanması
Oğlan çocuğu olmayan Kadınlar büyük utanç duyarlardı.
Eğer çok fazla kız çocuğu doğarsa bunlar kıtlık dönemlerinde araziye
bırakılır soğuktan donmaya ve domuzlara yem olmaya terk edilirdi.
Belli bir yaşa gelmiş erkeği hala bekar olması ahlaka aykırı bir durum
olarak değerlendirilir böyle bir davranış ecdada devlete ve topluma karşı
bir suç olarak kabul edilirdi.
Özel olarak bu işe değerlendirilmiş bir devlet memuru 20 yaşına gelmiş bir
kadının ve 30 yaşına gelmiş bir erkeğin hala evlenip evlenmediğini kontrol
ederdi.
Toplumsal örgütlenme içinde en alt birim aile kabile yapılanması idi.
Tabii ile içi ilişkilerde ırsi -karizmatik ve demokratik ilkelerin bir birleşimi
cari idi.
Bütün evli erkekler eşit hakka sahipti.
Bekar erkekler ise toplantıda oy hakkına sahip olmayıp sadece dinleyici
olarak bulunabilirlerdi.
Kadınlar kabile toplantısına katılamazlardı.
Kabile'in icra komitesi yaşlılardan oluşur Her biri kabile içindeki bir
sülaleyi temsil ederdi bunlar bütün kabile üyelerinin katıldığı toplantıda 1
yıllık bir süre için seçilirlerdi.
3.Çin köyü
M.Ö. XII. Asırlarda oluşmuş bulunan yöresel İdarî yönetim biriminin teme-
lini, takriben yüz ailenin birleşmesinden oluşan, genellikle "ti pao"/ "chia"
olarak adlandırılan ve "pao chia"\ar (muhtarlar) tarafından yönetilen köyler
teşkil etmekteydi.
Son zamanlara kadar kadar devam eden bu uygulamada, daha alt birimi,
kabile reisinin liderliğindeki "pau"lar (sülâle/kabile) oluştururdu.
Pao chia, asayişle, suçluların yakalanması ve gizli cemiyetlerle ilgili
konularda resmen sorumlu kişi durumundaydı ve merkezî yönetim ile
mahallî idare arasmda mutavassıt şahıs konumundaydı.
Bir araya gelerek kasaba hâlini alan bir grup köy bir "HİEN” (kaza)
oluştururdu ki, Çin'de bunların sayısı bin üç yüz civarındaydı.
Aynı yönetim altındaki iki veya da ha fazla "hien" bir şehri meydana getirir
ve "FU" diye adlandırılır; iki veya daha fazla "/fu"nun bir araya gelmesi
"TAO" (sancak)lan, iki veya daha fazla "tao" bir "SHENG" (eyalet)'i ve on
sekiz eyalet de imparatorluğu oluştururdu.
Köyler, kabile reislerinden oluşan "aksakallar heyeti"nce seçilen bir
muhtar tarafından oldukça gevşek bir tarzda yönetilirdi.
Devlet teorisi
HUKUKİ HAYAT
LAO-ÇE
Çin düşünce sisteminin temelini oluşturan ve diğer tüm düşünce okulları
arasında irtibatı sağlayıcı bir işlev gören Taoizm'in kurucusudur.
- Tao (Doğru Yol), öyle bizden uzakta bir yerde değildir, burnumuzun
dibindedir.Ona öyle çok şey bilerek ulaşılamaz; kişi, "bilgi"nin değil,
"Doğa"nm yolunu izlemeli, mistik ve edilgen bir hayat tarzım benimse- meli;
kendiliğinden olana karışmamalı; olayları doğal akışına bırakmalı.
- Bilgi, bizi kendiliğinden fazilete götürmez; aksine, öğrenim yayıldıkça
ahlâksız insan sayısının da arttığım görmüyor musunuz? Düşünülebilecek
en kötü hükümet filozofların kurdukları devlettir; onlar teorileriyle her
doğal süreci ifsât ederler; konuşma ve lâf üretmede gösterdikleri mârifet,
iş yapma konusundaki âcizliklerinin bir ifâdesidir. Okumuş adam devlet için
tehlikelidir çünkü o her şeye düzenleme ve hukuk açı sından bakar; o
cemiyeti bir geometri teoremi gibi inşa etmeye kalkar; idrak edemez ki
böyle bir toplum mühendisliği toplumdaki doğal yaşama sevinci ve
enerjisini tahrip eder. Yönetim halkın işine fazla karışmamalı, elden
geldiğince az müdahale ci olmalı; çok gerekli olanın ötesinde vergi de
almamalıdır.
Özetle, Lao-çe, "az yasa" -ama, şüphesiz, "çok hukuk"- istemekte; gereksiz
ve fazla sayıda yasal düzenlemeler yapmanın hukukun aleyhine
işleyeceğine dikkat çekmektedir.
Klasik Çin kültüründe zâten bir ölçüde mevcut bulunan, savaşlan ve kişisel
kahramanlıktan ön plâna çıkarmama yönündeki eğilimi daha da
güçlendirdiği görülür. Konfüçyüs'e göre, akıllı bir adam hayatını gözü kara
bir şekilde, gelişi güzel tehlikeye atmaz, böyle bir davranış mâkul ve
makbul bir şey değildir. Cesaretin büyük bir bölümü ihtiyat ve tedbiri ihmal
etmemekte yatar.
Konfüçyüs'e göre insan sosyal bir yaratıktır, toplum içinde yaşaması bir
zorunluluktur. Varlık âlemindeki tabiat kanunlan ve tabiî düzene ben- zer
şekilde; sosyal hayata ilişkin olarak da tabiî kanunlar / düzen vardır,
insanların bu kurallara uygun hareket etmeleri gerekir. Bu kuralların
esasını da "ahlâk ve fazilet ilkeleri" oluşturur ki bu moral değerler insan
doğasında içkindir.
MO TZU
Eğer halk yönetimden daha güçlü ise, devlet güçsüz olur. Devletin
güçlü bir ordusu olmalı ve bu sayede devlet halktan daha güçlü
olmalı, gücünü her yerde hissettirmelidir...
POZİTİF HUKUKUN GELİŞİMİ
AİLE HUKUKU
Bir kişinin erkek bir halef bırakmadan ölmesi tam bir felaket
sayılırdı.
Böyle olunca erkek çocuğu olmayanlar -klasik dönemlerde, aynı
kabileden- bir evlatlık edinme yoluna giderler, sağlığında bunu
yapamayanlar için de geride kalanları, ona erkek halef bulma işini bir
şekilde hallederlerdi. Çünkü, bu mesele, vefat eden kişi için olduğu
kadar, belki ondan daha çok, geride kalanlar için de büyük bir önem
taşırdı; kendi işlerinin rast gitmesi için ecdâdlarının ruhları ile
barışık olmaları gerekirdi.
a. Nişanlanma
Belli bir yaşa gelen erkeğin hâlâ bekâr kalmayı sürdürmesi gayri
ahlâkî bir durum olarak kabul edilirdi.
b. Evlenme
c. Boşanma
MİRAS HUKUKU
Erkek çocuk var ise kız çocuklarına mîras hakkı tanınmazdı; kız
çocukları sadece erkek çocuğun bulunmadığı durumda mirasçı
olabilirdi.
CEZA HUKUKU
ÇIKMIŞ SORULAR
Kadim Çin hukukuna göre babanın vefatı durumunda erkek ve kız çocukları
mirastan eşit pay alırlardı. (Y)
Kadim Çin Yasacı Okul mensuplarına göre, insan tabiatı çıkarına düşkün
bencil ve kötüdür.(D)
Lao-Çe ye göre kaynağı belli olmayan örf ve adetleri yazılı ve yasal hukuk
metni haline getirmek en isabetli yoldur.(Y)
Kadim Çin bilgelerinden Mençius’a göre eğer hükümdar ahlaka aykırı, keyfi ve
zalimce davransa dahi, anarşiye yol açmamak için böyle bir yöneticiyi
devirmeye teşebbüs etmek doğru olmaz.(Y)