Professional Documents
Culture Documents
Byung - Chul Han - Yorgunluk Toplumu
Byung - Chul Han - Yorgunluk Toplumu
Toplumu
B y u n g - C h u l H an
A
A Ç I L I M K İ T A P
YORGUNLUK TOPLUMU
Byung-Chul Han
Byung-Chul Han Almanya'daki Universitât der Künste
Berlin'de felsefe ve kültürel çalışmalar profesörüdür. Kore
Seul doğumlu yazar, felsefe doktorasını Freiburg'da
Heidegger üzerine yapmıştır. Felsefenin araçlarını şimdiyi
düşünmek ve bugünün eleştirisini yapmak için kullanan
yazar, neoliberal dönemde şiddet, saydamlık, yorgunluk,
pop kültür, teknolojik araçlar, gen bankaları, ironi, taklit ürün
ler vb, kavramları, olayları, nesneleri tartışmaya açan ondan
fazla kitap kaleme almıştır,
Byung-Chul HAN
YORGUNLUK TOPLUMU
y o rg u n lu k to p lu m u
byung-chul han
a çılım kitap : 93
1:1 a tla s dizisi: 10
dizi e d itö rü : selim karlıtekin
y ay ın a h a zırla ya n : feyzullah yeşilkaya
son okum a: erkal Ünal
ısbn: 978-9944-105-87-3
Sinirsel Şiddet.................................................................................................7
Derin Sıkıntı..................................................................................................23
Vita Activa..................................................................................................... 29
Bakmanın Pedagojisi...................................................................................37
Bartleby Vakası............................................................................................43
Yorgunluk Toplumu...................................................................................51
Sinirsel Ş id d e t 1
8 A.g.e., s. 54.
9 Jean Baudrillard, Der Geist der Terrorismus, Wien, 2001, s. 85.
[The Spirit ofTerrorism, Verso, 2013],
10 A.g.e., s. 86.
11 A.g.e., s. 20.
12 *Henüz aktif olmayan, harekete geçmek üzere bekleyen, ken-
doğru yıkmaya çalışır. Viral şiddetin ana figürü olarak te
rörizmi ortaya süren Baudrillard’ın nazannda tekil olan
küresele karşı başkaldırmıştır.
Viral formuyla bile düşmanlık, bağışıklık şemasına ri
ayet etmektedir. Hasmane virüs sistemin içine sızar; bu
tıpkı bağışıklık sisteminin çalışması ve içeri sızan virüs
leri savuşturması gibidir. Fakat düşmanlık soykütüğüyle
şiddetin soykütüğü birbiriyle örtüşmez. Pozitiflik şiddeti,
düşmanlığı şart koşmaz. Pozitif şiddet müsamahakar ve
teskin edilmiş bir toplum içinde serpilmiştir. Viral şiddet
gibi görünmez olmasının sebebi de budur. Pozitiflik şid
deti, aynının olumsuzlamadan yoksun mekanında yaşar.
Burada dost ile düşman, iç ile dış veya kendi ile yabancı
gibi kutuplaşmalara mahal yoktur.
Dünyanın pozitifleştirilmesi şiddetin yeni formlarım
doğurur. Bu şiddet formları, immünolojik başkadan gel
mekten ziyade sistemin kendisine içkindir. İçkinlikleri se
bebiyle, bağışıklık savunmasına tepki vermezler. Halet-i
ruhiyeyi krizlere sürükleyen şu sinirsel şiddet, bir içkin-
lik terörüdür. Bu, immünolojik manadaki yabancıdan sa
dır olan korkudan hepten farklıdır. Büyük ihtimalle Me-
dusa, immünolojik başkanın en üst seviyesidir. Medusa,
öyle radikal bir başkalığı canlandırır ki insan onun gözüne,
kendisi yok olmadan bakamaz. Sinirsel şiddet, kendisinde
herhangi bir negatiflik bulunmadığı için, her türlü immü
nolojik mercekten kaçabilir. Pozitiflik şiddeti mahrum edici
değil, doyurucu; dışlayıcı değil kapsayıcıdır. Bu sebeple
pozitif şiddet, ulaşılamayan dolaysız [unmittelbar] idraktir.
5 Ehrenberg, s. 155.
6 Nietzsche’nin son-insanı sağlığı bir ilahe seviyesine yükselt
miştir: “İnsan sağlığı kutsar. ‘Saadete eriştik.’ der son-insanlar
ve göz kırparlar.” (Also sprach Zarathustra, Kritische Gesam-
tausgabe, 5. Abteilung, 1. Band, s. 14. [Böyle Söyledi Zerdüşt,
çev. Mustafa Tüzel, İş Bankası Kül. Yay., 2011],
7 Animal laborans: ‘çalışan hayvan’ anlamı gelen bu kavram
Hannah Arendt tarafından İnsanlık Durumu kitabında Marx’a
getirdiği eleştiri bağlamında kullanılmıştır. Kitap içerisinde
uzun bir yer tutan animal laborans’a kısa bir giriş için bkz.
s .121-123, çev. Bahadır Sina Şener İletişim Yay., 1994. (y.n.)
pozitifliğin aşırılığı altında ızdırap çeken toplumun hasta
lığa yakalanmasıdır. Kendi kendisiyle savaşı sürdüren in
sanlığın akisidir.
Performans öznesi kendisini zorlayan, hatta sömüren
her türlü tahakküm yönteminden muaftır. Kendi kendi
nin egemeni ve efendisidir. Dolayısıyla, kendi kendinden
başka kimsenin boyunduruğu altına girmez. Bu açıdan
itaatkar özneden ayrılır. Fakat tahakküm yöntemlerinin
ortadan kalkışı özgürlüğe götürmez. Daha ziyade özgür
lük ve zaruretin birbirine geçmesine müsaade eder. Böy
lelikle performans öznesi, performansın azamileştirilmesi
için mecburi özgürlüğü veya sınırsız mecburiyeti temellük
eder.8 İş ve performansın ifratı kendini sömürmeyi şiddet
lendirir. Bu ise başkalarını sömürmekten daha verimlidir
çünkü özgürlük hissiyle beraber gelir. Sömüren aynı za
manda sömürülendir. Avcı ve kurban artık ayırt edilebi
lir değildir. Bu kendi kendine çekilme hali, kendine içkin
mecburiyet yapılanmn şiddete [Gewa.lt] tahavvülü sebe
biyle paradoksal bir özgürlük doğurur. Performans toplu-
munun psişik hastalıkları, böylesi bir paradoksal özgürlü
ğün patalojik tezahürleridir.
3 A.g.e. s. 406.
4 A.g.e. s. 409.
5 A.g.e. s. 411.
laborans, doğrusu, hayvani olandan başka her şeydir. Hi-
peraktif ve hiper-nörotiktir. Geç-modemde her insani edi
min neden çalışma standartlan açısından değerlendirildiği,
bu konuda neden asabi bir telaş olduğu sorusuna başka
bir cevap aramalıyız.
Yalnızca tannya veya öte dünyaya değil, gerçekliğin
kendisine karşı da yitirilen inanç insan hayatını da kök
ten geçici kıldı. Hayat hiçbir zaman bugünkü kadar ge
çici olmamıştı. Kökten geçici olan sırf insani hayat de
ğil, esasen dünyanın kendisidir de. Hiçbir şey devamlılık
ya da süreklilik sözü vermez. Bu varlık noksanlığı karşı
sında sinir bozukluklan ve huzursuzluklar ortaya çıkar.
Türe aidiyet, türün kendisi için çalışan hayvana, canlı [ani-
malisch] bir olmaya-bırakılmışlık sağlamakta yardımcı ol
malıydı. Fakat geç-modem ben bütünüyle izole edilmiş
tir. Ölüm karşısında duyulan kaygıyı ortadan kaldınp bir
süreklilik hissi sağlayacağına inanılan Tanatoloji gibi din
ler de miadını doldurmuştur. Dünyanın bütünüyle bir an
latıya dönüştürülmesi geçicilik hissini kuvvetlendirir. Ha
yatı çıplak kılar. Çalışmanın/İşin kendisi bizatihi çıplak
bir edimdir. Çıplak iş/çalışma, çıplak yaşama karşılık ge
len edimdir. Katkısız iş ve katkısız hayat birbirini gerek
tirir. Tanatoloji tekniğindeki eksiklikten dolayı, bu kat
kısız yaşamı her ne pahasına olursa olsun sağlıklı tutma
mecburiyeti ortaya çıkar. Nietzsche çok önceden, tannnın
ölümünden sonra sağlığın bir ilahe mertebesine yükselece
ğini söylemişti. Eğer çıplak hayatın dışına çıkabileceğimiz
bir anlam ufku olsaydı, sağlık bu kadar mutlaklaşmazdı.
Bugünkü hayat homo sacer’in hayatından daha çıp
laktır. Homo sacer aslı itibariyle, bir suç sebebiyle toplu
mun dışına itilmiş kişidir. Onu öldüren kişi hiçbir cezaya
çarptırılmaz. Agamben’e göre homo sacer mutlak yok edi
lebilir hayattır. Homines sacri’yi tarif ederken, buraya, top
lama kamplarındaki Yahudileri, Guantanamo’daki tutuk-
lulan, herhangi bir kaydı olmayanları, kanunun olmadığı
bir mekanda sınır dışı edilmeyi bekleyen mültecileri ya da
yoğun bakım ünitelerinde beslenebilmek için serum ve
hortumlara bağlanmış hastalan da dâhil eder. Eğer geç-
modem performans toplumu hepimizi çıplak hayata in-
dirgediyse; yalnızca toplumun kıyısında ya da istisna ha
linde kalanlar, yalnızca dışlanmışlar değil, hepimiz kayıtsız
şartsız homines sacri'yiz demektir. Gerçi performans top-
lumunda yaşayanlann bir farklılığı vardır; onlar mutlak
öldürülebilir değil, aksine mudak öldürülemezdir [untöt-
bar}. Onlar adeta birer hortlak tır [Untote]6. Buradaki sacer
kelimesi, “melun” anlamında değil “kutsal” anlamındadır.
Şimdilerde, her ne pahasına olursa olsun elde edilmesi ge
reken, çıplak, katkısız yaşam kutsaldır.
Tam anlamıyla çıplak ve kökten geçicilik haline dö
nüşmüş yaşama, insanlar hiperaktiviteyle, işkoliklikle ve
üretimle karşılık veriyor. Günümüzdeki hızlanma da, bu
varlık noksanlığıyla alakalıdır. İş ve performans toplumu
kesinlikle bir özgürlük toplumu değildir. Bu toplum yeni
zorunluluklar üretir. Efendi ve hizmetkar diyalektiği, her
bir insan tekinin hem özgür hem de aylak olabildiği o top
lumu sona erdirmez. Diyalektik, efendinin de çalışma kö
lesi olduğu topluma doğru götürür. Bu zorunluluk top-
lumunda her bir insan teki, çalışma kampını da yanında
taşır. Bu çalışma kampının alamet-i farikası, kişinin aynı
Borç Bağları A Ç I I I M K İ T A P
Richard Dienst
"Bu ola ğ an üstü derecede açık ve kışkırtıcı küçük kita p ta , Richard D ienst'in en ra di
kal önerisi çok fazla borçla değil, aslında çok azıyla yüklü oldugum uzdur, Evet, bize
hükm eden kurum ların ve güç biçim lerinin borçluluk düzenini reddetm enin ve kaçma
nın yollarını bulm alıyız, fa k a t aynı zamanda ve m uhtem elen çok daha önem li olarak,
borçsuzluğun tem el bir insani durum o lduğunun farkına varmalı ve bir an önce
bizleri birbirim ize bağlayacak ve özgür kılacak top lum sa l bağları oluşturm alıyız. Bu
iki g örevin birleşim i başlı başına heyecan verici ve h a tta devrim ci bir projedir,"
Ne b u lu tla r ne de m e ta fiz ik âlem ler m odernliği bilir, çünkü m odernliğin evrenselliği
cüzdanınızda, sizi b itm e k bilm eyen bir borç sarm alında sürükleyen ve hayatla ö z
deşleşen, onunla yer d eğ iştire n bir h a re ke tte n m üteşekkil.R ichard D ienst nasıl oldu
da borçluluk top lum u m u zu n yegâne m ü şteregi haline geldi diye soruyor. 2 0 0 8 'd e
Am erikalı ev sahiplerinin borçlarının dünya çapında krize sebep olduğu, Ereğli gibi
1 0 9 .0 0 0 n ü fu slu bir ilçede 6 0 .0 0 0 kişinin icralık hale geldiği, herkesin kredi kartı
borcundan d e rt yandığı bir dünya nasıl zuhur e tti? Kredi kriziyle beraber banka
lar, ülkeler, aileler ifia s e tti. Y unanistan ve ispanya’da D üyun-u Umumiye idareleri
kuruldu. Her yerde 'Y etersiz Bakiye' ikazını d uyuyor, her daim borçlanıyoruz, Bu
küresel hal siya seti de d ön üştürüyor, siyaset ve özgürlük kavram larını yeniden
m üzakereye açıyor, Borcun o lu ş tu rd u ğ u "bağlar” ile fina nsa i araç ve kurum ların
o lu ş tu rd u ğ u borçluluk düzeni arasındaki ilişki dünyamızı nasıl şekillendiriyor?
Mizahi ve canlı bir dille yazılan Borç Bağları, Obama'nın ulusal güvenlik s tra te jisi,
Prada mağazalarının mimarisi, U 2'nin s o lis ti Bono'nun “A frika'n ın Borçları Silinsin"
kam panyasındaki halleri ve Marx'ın a n la ttığ ı bir peri m asalından hareketle p ratikler
üzerinden borcu kuram sallaştırıyor.Piyasaların, siya sete tahakküm üne Z 011 son
rası her yerde isyan bayrağının açıldığı, Syriza'nın iktid ara gelebildiği, Büyük Buh-
ran'daki e şitsizlik seviyesine geri dönülen dünyam ızda, ö zg ürlüklerim izin geleceği
ve tem in atı; borcun siyasallaşm asından, uzm anların büyülü dünyasından çıkarak
yeryü zün e inm esinden geçiyor - Michael H ardt
Eleştiri Seküler midir?
K üfre Girme, İncinm e ve İfa d e Özgürlügü
HAURIZJO LAZZARATO
Borçlandırılmış
İnsanın İmali
N e o lib e ra l D u ru m Ü z e rin e D e n e m e
Kİ TAP
Maurizio lazzarato
Gerek özel gerek kamusal, borç bugün ekonom iden ve politika da n “sorum lu o la n
ların" ana m e şg uliye ti gibi görünüyor. Bununla b irlikte . Borçlandırılmış insanın
im ali'nde, M aurizio Lazzarato, borcun, k a p ita lis t ekonom i için bir te h d it olm ak
şöyle dursun, neoliberal projenin tam m erkezinde yer aldığını g ö ste riyo r. M arx'ın
değeri pek bilinm em iş bir m e tn in in yanı sıra, N ietzsche, Deleuze, G uattari ve yine
F oucault'nun yazılarını yeniden okum ak suretiyle, yazar borcun her şeyden önce
p o litik bir inşa old u ğu nu ve alacaklı/borçlu ilişkisinin günüm üz toplum larının tem el
top lum sa l bağını ve ilişkisini te ş k il e ttiğ in i o rta y a koyuyor.
Borç sadece ekonom ik bir d is p o z itife indirgenem ez; o aynı zamanda y ö n e tile n le rin
zamanının ve davranışlarının belirsizliğin i azaltm ayı hedefleyen, bireysel ve k o le k tif
ö znelliklerin d e n etim ine ve y ö n e tim in e ilişkin bir güvenlik tekn iğid ir. D evlet'e, özel
s igo rtala ra ve daha genel olarak, şirketle re karşı hep daha fazla borçlu hale g e liyo
ruz ve vaa tlerim izi yerine g etirm e k için hayatlarım ızın, "insani serm aye’ m izin "g iri
şim cileri" olm aya te ş v ik ve icbar ediliyoruz; tü m maddi, zihinsel ve duygulanım sal
u fku m uz böylece yeniden biçim lendirilm iş ve a it ü st edilm iş bulunuyor.
Bu im kânsız durum dan nasıl çıkabiliriz? Borçlu insanın neoliberal koşulundan yaka
mızı nasıl kurtarabiliriz? Eğer Lazzarato'nun yap tığ ı çözüm lem eleri izlersek, çıkışın
sadece teknik, ekonom ik ya da mali olm adığını teslim etm em iz ve kapitalizm i yapı
landıran tem el top lum sa l bağı ve ilişkiyi, yani borç siste m ini yeniden köklü biçimde
masaya yatırm am ız gerekir.
Neoliberalizmin
Garip Ölümsüzlüğü
COLİN CROUCH
Neoliberalizm in
Garip Ölümsüzlüğü A
A Ç I U M K İ T U
Colin Crouch_______
2 0 0 8 -2 0 0 9 mali krizi, son yıllarda ileri ekonomilerin siyasi ortodoksisini oluşturan fik ir
ler bütünü olan neoliberalizme temelden bir meydan okuyuş sergiliyor gibi gözüktü. Bu
önemli yeni kitapta Colin Crouch, neoliberalizmin bu meydan okumayı umursamayacağını
öne sürüyor. Sebebi, her ne kadar serbest piyasalarla ilgili gözükse de, neoliberalizmin
icraatta dev şirketlerin kamusal yaşamı tahakküm altına almasıyla ilgileniyor olması, Mali
kriz ve bazı finans kuruluşlarının 'batmayacak kadar büyük' olduğunun kabul edilmesi
bu duruma ket vurmaktansa iyice pekiştirdi. Siyasi tartışm aların büyük bir kısmı hâlâ
piyasayla devlet arasındaki çekişmelerle meşgul olsa da, şirketin her ikisine yaptığı etki
bugün çok daha önemlidir.
Bu duruma gelmemizi sağlayan birkaç sebep vardır:
Paraya düşkün siyasetçiler ve partiler için bağışları giderek önem kazanan şirket
lerin lobi gücü;
Piyasalarını biçimlendirip hâkimiyet kuracak kadar büyük olan şirketlerin, rekabet
gücünün zayıflaması;
• Kamu ihaleleri sayesinde hükümetle özel ilişkiler sağlayan şirketlerin kamu düzeni
üzerinde uyguladıkları güç;
• Kendi kurumsal sosyal sorumluluk gündemlerini tertipleyen teşebbüslerin elde e t
tiğ i ahlaki inisiyatif.
Demokratik siyaset ve serbest piyasaları zayıflatan bu süreçler çoğunlukla kaçınılmazdır
ve her zaman kötü niyetli değildir. Dolayısıyla gelecek için umut, saf piyasa ekonomisine
erişmek için bunları baskı altına almakta değil, aksine dev şirketleri siyasi tartışmaların
ortasına çekmektedir.
“Colin Crouch; Keynes, Kalecki ve Shonfield'dan sonra modern kapitalizm üzerine en
önemli siyasi iktisa t çalışmasını üretti. Neoliberalizm ideolojisinin nasıl dev şirketlerin
gücüyle birleşerek devlet yetkililerinin, siyasi partilerin, şirketçi düzenlemelerin ve k it
lesel medyanın rollerini geri dönülemez bir biçimde değiştirdiğini yakalıyor. Bu esnada,
günümüzün en aşikâr çelişkisini - niçin neoliberal siyasetin büyüme, refah ve eşitlik va
atlerini gerçekleştirmekteki başarısızlığı ortada olmasına rağmen seçmenlerden ve to p
lumdan gelen tepkinin bu kadar acınası ve etkisiz olduğunu - açıklamayı da başarıyor."
Philippe C. Schmitter, Avrupa Üniversitesi Enstitüsü
'Colin Crouch, büyük şirketlerde vücut bulan neoliberalizmin 2 0 0 8 mali krizini ortaya
çıkardığını ve buna rağmen, ne gariptir ki, nasıl geri kalan herkesin sırtından servet ve
güç elde e ttiğ in i gösteriyor, Merak uyandıran bir okuma."
Michael Mann, Kaliforniya Üniversitesi, Los Angeles
Karbon Demokrasi
P e tro l Ç ağınd a S iy a s a l İk tid a r
Timothy Mitchell
P etrol zenginliği siyasal s e fa le te mi götürüyo r? Çoğunlukla böyle görünür ancak
Karbon Demokrasidaha karmaşık bir hikâye anlatıyor. T im o th y M itchell bu önem li
çalışmada enerjinin ta rih in i çevre siya setiyle, dem okrasi m ücadelesiyle ve modern
dünyada Orta D ogu'nun yeriyle b irlik te yeniden düşünüyor.
Kömür gücünün yükselişiyle, onun üretim in i yö n e te n ü reticiler enerji siste m le ri
ni durdurm a becerisini kazandılar. Bu onların ilk k itle dem okrasilerini inşa etm ek
için kullandıkları bir te h d itti. P etrol Batı'ya bir seçenek sundu ve onunla b irlik te
yeni bir siya set biçimi doğdu. Petrol, merkezi nesnesi -e k o n o m i- sonsuz büyüm eye
m u kte dir görünen, doğadan arındırılmış siyasal yaşamı y a ra ttı. Bunun sonucu Orta
Dogu'nun dem okratik olm amasına bağımlı hale gelm iş bir Batı dem okrasisiydi. A r
tık bunun sonuçlarını yaşıyoruz: Karbon dem okrasi çağının sonunun geldiğini, yani
artık ucuz enerjinin o rtad an kaybolduğunu ve ekolojik düzenin karbonla beslenen
çöküşünü haber veren krizle baş edemeyen, fakirleşm iş bir siyasi pratik.
"T im oth y M itchell'ın yazdığı Karbon Demokrasi fo s il yakıtla rla beslenen kapitalizm in
ve k itle dem okrasisinin eşzamanlı yükselişini inceliyor ve p e tro l ü retim i d üştüğ ü
zaman dem okrasinin kaderinin ne olacağıyla ilgili oldukça zekice sorular soruyor."
Benjamin Kunkel, N ew Statesm an
"G eçtiğim iz yüzyılın başından sonuna m odern dem okrasinin altyapısını inceleyen
bu çalışma, O rta D ogu'nun p e tro l ürete n d e vle tle rin i Batı'nın e nd üstriyel dem okra
sileriyle b irbirlerine bağlıyor. M itchell, Batı'da karbon dem okrasinin, sınırsız petro lün
sonsuz ekonom ik büyüm e yaratacağı varsayım ına dayanmış old u ğu nu öne sürüyor
ve bu m odelin yakıtla rın tükenm esinden ve onunla ilişkili iklim değişikliğinden sağ
çıkam ayaca-gına hükm ediyor. Tim M itchell, geniş bir okuyucu k itle s in i hak eden
d ik k a t çekici bir kita p yazm ıştır.”
M ahm ood Mamdani, iyi Müslüman, K ötü Müslüm an'ın yazarı
Yirmibirinci Yüzyılda
İktidar
Michael Mann r /i i
A C i t l M K l T A f
John A. Hail
Michael Mann günüm üzün en e tk ili sosyologlarından biridir, Son cildi yeni tam am la
nan 4 c iltlik iktid arın Kaynakları dizisi ik tid a r m efhum una yaklaşımları dönüştürm üş
ve insan toplum ları ta rih in i yeniden yazm ıştır. M odern dünyanın nasıl şekillendiğini,
bugüne nasıl geldiğim izi ve nereye doğru g ittiğ im iz i anlamak iste ye n hiç kimse bu
m odern klasikleri göz ardı edemez. John H all'un oldukça yerinde deyim iyle, Michael
Mann "günüm üzün Max W eber’idir."
Bu k ita p ta Michael Mann çalışmalarının tam am ının anlamı üzerine düşünüyor. Pro
jesini hem sosyal kurama bir katkı olarak, hem de günüm üzde ve yakın gelecekte
y üzleştiğim iz ve yüzleşeceğim iz seçenekleri ve kısıtlam aları anlamak için bir rehber
olarak sunuyor. Mann, Am erika Birleşik D evletle ri'nin durum una, Çin'den gelebilecek
meydan okumalara, finansın dizginsiz ve belki de dizginlenm esi mümkün olm ayan
gücüne ve u fu k ta kendini g östere n çevresel krizler konularına özellikle vurgu ya
pıyor.
Bu kısa, öz ve anlaşılır kita p günüm üzün en özgün sosyal bilim cilerinden biri oian
Mann'in düşüncesine ve çalışmalarına ideal bir giriş nite liğin de . Öğrenciler ve araş
tırm acılar bu kitabı paha biçilemez bulacaklardır. Genel okuyucular içinse önüm üz
deki yıllarda karşılaşacağımız zorlukları anlamada açık ve ustaca yazılmış bir el k i
tabı n ite liğin de dir.
Sosyolog
Tarihçi
pierre bourdieu
R OGE R CHARTİER
Sosyolog ve Tarihçi
Pierre Bourdieu
Roger Chartier
Bu m etinler 7 ve 8 Aralık 1987 tarihleri arasında kayda alınmış olan ve 1 ile 5 Şubat
1988 tarihleri arasında France Culture radyosunda yayınlanan beş "A voix nue" prog
ramının ürünüdür.Yapım asistanı Marie-Andree Arm ynot du Châtelet idi. Bu programlar
aynı radyoda 23 Ocak 2 0 0 2 'te Pierre Bourdieu'nün ölümünün ardından 28 Ocak ile 1
Şubat 2 00 2 tarihleri arasında yeniden yayınlanmıştır.
1988 yılında tarihçi Roger Chartier bu kitapta tamamını entelektüel ve siyasi bağlamla
rıyla birlikte bulacağınız beş söyleşi için sosyolog Pierre Bourdieu'yü France Culture'de
ağırlıyor, Karmaşıklıklarının ve farklılıklarının net bilincinin gün yüzüne çıktığı bir diyalog
da, sosyolog ve tarihçi kendi disiplinlerini ve toplumdaki rollerini karşı karşıya getiriyor.
H a r j ö n 'H ö t- « e s Ka t 2
Mevlid
İslam D ü nyasında
İbadetler v e Dindarlık
Yorgunluk Toplumu
B y u n g - C h u l Ha n
insanların vakit öldürmek için çırpındığı zamanlar bitti. Artık vaktin ölü
olarak doğduğu, bir gelecek ufkunun yerini “hemen şim di"nin aldığı çağda
yaşıyoruz. Daha 1945’te Vâ-Nu Akşam gazetesindeki köşesinde memurluk
tan, hayattan sıkılanlar için amatörlüğü salık veriyordu, Erişirgil 1956’da
yazdığı Merak ve Dikkat adlı kitabında sıkılmış öğrencilere merak nasıl aşıla
nır diye soruyordu. Merak uyanmadan dikkat olmaz, eğitim merakı üretmek
lazım diyordu.
80’lerle beraber eskilerin “sürat asrı” dediği devri kapatan, hızın sadece
fiziksel değil sanal bir dünyada da bir mevzu haline geldiği, insanların, ma
lumatın her an ulaşılabilir olduğu, sosyal ilişkilerin yerini ‘etkileşim ’e terk
ettiği bir döneme girdik. Merakımız varsa dahi ilgi duyamıyoruz, dikkat kesi-
lemiyoruz. Dikkatimiz yazılım arayüzeylerinin arasında, bir yüzeyden diğeri
ne atlamakla meşgul. Ara’nın yerini hiperaktiflik, yani oradan oraya atlamak
aldı. Yerimizde duramıyoruz. Gündemimiz aralıksız olarak “güncel” leniyor,
ve tüm bu bitmek bilmeyen yepyeni şimdiden bezmiş durumdayız, bugün
olmazsa yarın...
Yorgunluk ToplumUm Almanya’da son on senenin en çok satan kitap
larından biri yapan şey kapitalizmin son yirm i yılında ortaya çıkan yeni bir
yaşam biçim inin insanı nasıl ufaladığını göstermesi: sıfırı tükettik ve devam
ediyoruz, her şey angarya geliyor, devam ediyoruz. Byung-Chul Han’ın eseri
sürüncemede kalmış, depresyondan çıkamayan, sürmenaj olmuş insanın
durumuna
IS B N : 1?fl-‘
n44-ia5-67-3
A Ç I L I M K İ T A P
Ç atalçeşm e Sok. D efne Han. N o : 27/15 Cağaloglu - İstanbul
T el. (212) 520 98 90 Faks: (212) 527 06 77