Professional Documents
Culture Documents
Sarkis Sarraf Hovhannesyan - Payitaht İstanbulun Tarihçesi
Sarkis Sarraf Hovhannesyan - Payitaht İstanbulun Tarihçesi
PAYİTAHT İSTANBUL'UN
TARİHÇESİ
Çeviren
Elmon Hançer
Türkiye
Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfi
Yayınıdır
Kapak Resmi
Kâğıthane’de eğleneli kadınlar (ayrıntı)
Fazıl Hüseyin, Zenname, 1793 (İÜKT. 5502)
Yayıma Hazırlayan
Ayşen Anadol
Kitap Tasarımı
Haluk Tıınçay
Baskı
Numune Matbaacılık
(0212) 629 02 02
Temmuz 1996
ISBN 975-333-051-0
SARKİS SARRAF HOVHANNESYAN
PAYİTAHT İSTANBUL'UN
TARİHÇESİ
Çeviren
Elmon Hançer
Böyle bir çalışma için beni yüreklendiren değerli hocam Prof. Dr. Nurhan
Atasoy’a, çevirimi kontrol etme lütfunda bulunan Ermeni Patrik Vekili ve Kiliseler
Vaizi Başepiskopos Şahan Sıvacıyan’a ve tarih düzenlemelerinde yardımını esirge
meyen hocam Doç. Dr. Hüsamettin Aksu’ya teşekkür ederim.
Elmon Hançer
YAYIMCININ NOTU
Bıı çeviri 1967 Ermenice baskısından yapıldı, bu baskıyı hazırlayan Ara Kalay-
cıvan’m dipnotları korundu. Çevirmen Elmon Hançer de metinde hicri olarak ve
rilen tarihleri miladiye çevirdi ve özellikle bazı çok bilinen tarih yanlışlıklarıyla il
gili dipnotlar ekledi. Eklediğimiz miladi tarihleri ve bazı adların günümüzde kul
lanılan biçimlerini köşeli parantez içinde verdik.
Ermenice baskıda yapılan elyazmasına ait ayrımların bu baskıdaki karşılıkları
aşağıdadır:
s. 1-14 Tarih 1
s. 14-30 Tarih 2
s. 30-47 Tarih 3
s. 47-64 Tarih 4
s. 64-65 Tarih 5
Bunun dışında metne müdahale edilmedi. Payitaht İstanbul’un Tarihçesi’nin
bu ilk Türkçe baskısı bir “edisyon kritik” değildir; araştırmacıların ilgisini bek
lemektedir.
SARKİS SARRAF TIBİR HOVHANNESYAN*
Sarkis Sarraf Hovhannesyan, 1740 yılınca İstanbul’da doğmuş ve 7
Mart 1805 tarihinde ölmüştür. Ermeni asıllı bir tarihçi ve eğitimci olup,
Eğin’in Abuçeh Köyü’nden, sarraf Hovanneş, Hovyan’ın oğludur. En çok
İstanbul’un topografik tarihine ilişkin eserkri ile tanınan tarihçinin, hayâtı
hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır.
Hovhannesyan, 1 7 6 6 yılından ölümüne dek, Balat’taki Nusaybinli
Aziz Hagop’un ismini taşıyan okulda müdürlük ve bizzat öğretmenlik ya
parak, çok sayıda öğrenci yetiştirmiş olup, bunlar arasından pek çok de
ğerli sivil ve ruhani simalar çıkmıştır. Aynı zamanda, semtteki Surp Hreş-
dagabet Kilisesi’nin muganniler heyetinin kâtipliğini de ifa etmiş olan ta
rihçi, muganniliğin dört derecesini 1758 yılında almıştır. İleri derecede
Türkçe ve Rumca dillerine vâkıf olan Hovhannesyan,** mezar taşı kitabe
sinde kaydedildiğine göre, iki defa evlenmiştir. İlk eşinin adı Gonçe
(Gonca), İkincisinin ise Çiçelya olup, her ikisinden de çocukları olmuştur.
İkinci eşinden, Hovannes Çobanyan (1 7 8 8 -1 8 5 0 ) ve Hovsep Çobanyan
adında iki oğlu dünyaya gelmiş bunlar kuyumculuk yapmışlar ve cemaat
yönetim işlerinde önemli görevlerde bulunmuşlardır. •
Hovhannesyan, ömrünün büyük bir bölümünü, yazdığı eserlerine
adamış olup, başlıcaları şunlardır: 1771 tarihli ve henüz basılmamış olan
yazma eserinin adı Osmanlı Tarihi'dir. Mevcut iki yazma nüshadan biri,
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin kütüphanesinde
bulunmaktadır. Eserin müellifinin Sarraf-Hovhannesyan olduğu Kevork
Pamukciyaıı tarafından tesbit edilmiştir. Diğer nüsha ise, Erivan’da Mes-
rop Maşdotz adlı Devlet Yazmalar Kütüphanesinde 10716 no. ile kayıtlı
dır. 1773 tarihli Polonya Kilisesi adlı eseri bugün mevcut değildir. 1778
yılında hazırladığı Balat Ermeni Kilisesi’nin Muganniler H eyetinin T a
rihçesi ve Tüzüğü1nün yazma nüshası, halen Ermeni Patrikhanesi’nin arşi-
X V III. yüzyılın ikinci yansında yaşamış ve daha çok “saygın” bir eği
timci olarak ünlenmiş bulunan Sarkis Tıbir Sarraf Hovhannesyan’ın kendi
elyazısı ile meydana getirdiği Payitaht İstanbul’un Tarihçesi adlı yayım
lanmamış bu yazma, Kudüs Surp Hagop Manastırı Kütüphanesi’nde mu
hafaza edilmektedir.
Yazma, üstündeki “Rom an...” ibaresinin tersine, gerçekte 18. yüzyıl
da İstanbul’un topografyası olup, bazen en ince ayrıntısına kadar işlen
miştir. Bizans’ın kuruluşuna dair özet bilgiler verdikten sonra, Hovhan-
nesyan 1453 yılından itibaren Osmanlı yönetimine geçen İstanbul’u, ka
pılarından başlayarak, her bir kapıya yakın semtleri başlıca yapıları ile, ca
mileri, çeşmeleri, sarayları ve onlara ilişkin olay ve simaları anlatmaktadır.
Toplam 2 6 kapıdan bahsedilmektedir. Bilahara, İstanbul’un varoşlarının
topografyası ve genellikle burunlarının sıralaması gelmektedir.
Müellif, ilave olarak İstanbul’daki Rum kiliselerinin, sahil yerlerinin ve
iskelelerinin birer listesi ile İstanbul kapılarının adlarını üç liste halinde
vermektedir.
Yazma eser, 16 x 11 x 3 cm. ebadında 354 yapraktan meydana gel
mekte olup, başlık sayfası şöyledir:
(Konstantinopolis
iınusu.vKunhiını.MJ ırasi'a-Mi'umt» Payitahtının bu tarihi,
Bop jıttbuıı
öğretmen Sarkis Tıbir S arraf
h Uuıpq[ıu ITuiBlıuıfrm.
Hovhannesyan tarafından
Uuıpuı.1) 9oKuıQQ|mbuılI
KonstantmopolisHn Balat
b 4hnııni). p-nınh ^ • %>lunJ •
mahallesinde 1800’de
t» p-ııı_|ıfi i ı u jn g (MTlııP1
yazılmıştır.)
(18001
Ara Kalaycıyan
PAYİTAHT İSTANBUL'UN
TARİHÇESİ
I Î t i şeye muktedir Allah’ın sayesinde çabuk çabuk ve dikkatle oku
duğum bilgileri, bilahara büyük bir istekle, koyu renk mürekkebe batırdı
ğım beyaz tüy fırça ile kağıt üzerine doğru sözlerle ve az teferruatla yaz
mak istedim.
İlk kez surlarla çevrili Bizantion şehrini kuran Vüzas kimdi? Nasıl bir
kişi idi? Kurduğu bu şehirde kendi soyu ile birlikte ikamet eden Vüzas,
hangi tarihte görüldü? Uzun zaman sonra Roma’dan gelen Büyük Kons-
tantianos, şehri nasıl üçgen bir biçimde büyütüp genişletti? Konstanti-
anos, evvelki küçük Bizantion şehrinin tepesinde yeni yaptığı yapıları, Ro
ma imparatorlarının ikametine tahsis etmeye karar verdi. Bundan ötürü
bu mevkie Saray dendi. Büyük Konstantianos yeni kurduğu şehre kaç ka
pı uygun gördü?
Bu meşhur şehir, Büyük Konstantianos’tan sonra, Bizans İmparatoru
Konstantin Palaiologos’a kadar, kaç yıl onun haleflerinin elinde kaldı?
Konstantin Palaiologos’un imparatorluğunun beşinci yılında, Fatih Sul
tan Mehmed Edirne’den gelerek şehri onun elinden aldı. O tarihten son
ra, kitabımı yazdığım bu tarihe yani 1800 yılma kadar, şehir onun halefle
rinin elinde kaldı. Halen padişahlık tahtında oturan Sultan III. Selim, Fa
tih’in on üçüncü kuşaktan torunudur.
Konstantinopolis şehrinin zaptının üzerinden geçen uzun yıllar bo
yunca, şehrin birçok yeri tahrip oldu ve Rumca adları unutuldu; yarısı da
bozuldu. Yeni yapılan çeşitli binalara ve semtlere Türkçe isimler verildi ve
bunlar gelecek nesiller tarafından böyle bilindiler.
Şimdi, İstanbul şehrini dışarıdan, üçgen biçiminde çevreleyen surların
kapılarını, belli başlı ve meşhur şeyleri ve bugünkü kullanımlarını kısaca
yerinde yazmak istedim. Kumandan Viizas’ın yedi kuleli yapısının bir kö
şesinden başlangıç yaptım. Bilahara birbiri ardına gelen sahil kapılarının
adlarım belirterek, Sarayburnu’ndaki padişah sarayının köşesine kadar gel
dim. Burada, Bahçe Kapısı’ndan şehrin içine girerek, yukarıya doğru sara
yın kara tarafı kapılarını yazdıktan sonra, yine sahile indim. Bahçe Kapı
sı’ndan çıkarak, Haliç’e nazır koydaki şehrin kapılarını yazdım. Böylece,
Ayvansaray Kapısı’na kadar yolculuk yaptım.
Vc sonra kara tarafından şehre girip dolaşarak, bir bir buradaki kapıları
kağıda not ettim. Gerektiğinde yer yer şehrin içindeki belli başlı yapıları
ve meşhur yerleri yâd ettim. Bilahara, sur dışına çıkıp tekrar yukarıda bah
settiğim Yedikııle’ye vardım. Buradan biraz ileriye, Makrihora [Makri
Hoıi-Bakırköy], Ayistefanos [Ayastefanos-Yeşilköy] ve Filorya Bahçesi’ııe
kadar gittim. Oradan geri dönerek, şehrin kara kapılarından geçip Ayvan-
saray Kapısı’na ulaştım. Sahildeki Eyüp Köyü’ne geçerek Silahtar Ağa
Çeşmesi’nc, Alibey Köyü’ne ve Kağıthane’ye vardıktan sonra, derenin
köprüsünden geçerek, karşısındaki Mirahor Köşkü’ne, Karaağaç Bahçe-
si’ne, Hasköy’e ve Galata şehrine doğru yolculuk ettim.
Tasarladığım gibi yönümü doğrultarak Beşiktaş’a, Ortaköy’e, Boğaz
Kesen’deki Rumelihisarı’na ve daha ileride, bu yöndeki Fener’e kadar
ilerledim. Buradan deniz yolu ile karşı tarafa, Anadolu yakasındaki Fe-
ner’e geçtim. Buradan, doğruca Beykoz’a, İncir Köyü’ne, Çubuklu’ya,
Kanlıca Köyü’ne ve Anadoluhisarı’na gittim.
Oradan sonra, artık aşağıya inerek Üsküdar’a, Kadıköy’e ve Fener
Bahçesi’ne kadar gidip, bu yerleri ve karşıdaki adaları da yazdım.
Balar semtindeki Surp Hreşdagabet Mikael Kilisesi’nin cemaatinden,
ben, İstanbullu mütevazı öğretmen tıbir Sarkis Sarraf Hovhannesyan, ça
lışkan ve doğrucu Rum, Ermeni ve Türk tarihçilerin kitaplarından kısa sü
rede topladığım bilgileri, 1800 yılında tamamladım.
Okuyanların ve duyanların eğlenebilmeleri için yaptığım bu çalışmaya
karşılık, yüce Allah iyilik lütfedip, mübarek kılsın. Amin.
KONSTANTİNOPOLİS DAHİ DENİLEN
BİZANTİON ŞEHRİ İÇİN
1 Stadion bir milin sekizde biridir. 69 stadion, 8,6 mil etmektedir (a.k.).
miş, surları yeniden yaptırmıştır. Severus’un inşa ettirdiği birçok yapıyı ta
mamlayan oğlu Antoninos Karkallas şehre adını vermiş, böylece Bizanti-
on “Antoninian” olarak anılmıştır.
Büyük Konstaııtianos tahta geçince burayı eski Roma İmparatorlu-
ğıı’nun başkenti yapmak istemiş, MS 3 2 6 ’da Bizantion’un imarına başla
mış ve MS 3 3 0 ’da yapımı tamamlanan surlarla, şehir üçgen biçiminde
çevrilmiştir. Konstantianos, impartorluğunun 2 5 . yılında ve Mayısın
10’ıında görkemli bir törenle şehrin kuruluşunu kutlamış, Nea Roma ve
Konstantinapolis olarak adlandırdığı şehri Meryem Ana’ya ithaf etmiştir.
Bu, güzelliklerle süslenmiş şehirde son imparator Konstantin Palaiolo-
gos’a kadar, 1124 yıl boyunca 85 imparator tahta geçmiştir. H. 8 5 7 ’de
Edirne’den kalabalık bir ordu ile gelen yedinci Osmanlı sultanı Fatih Sul
tan Mehmed 54 gün süreyle şehri kuşatmıştır. Son Konstantin ünlü
Konstantinopolis kentinde, 1453 yılının 20 Mayısında Salı günü yaşanan
savaşta, 49 yaşında hayatını kaybetmiştir.
Böylece imparatorluk tahtına oturan Fatih Sultan Mehmed’den bu ki
tabımı yazdığım zamana kadar, Konstantinopolis şehri Osmanlı Impara-
torluğu’nun elinde kalmıştır. Halen padişahlık tahtında oturan Sultan III.
Selim, Fatih Sultan Mehmed’i takip eden 22. padişah ve onun 13. kuşak
tan torunu olup, aynı zamanda kurucu Osman Bey’in de 28. kuşaktan to
runudur. Tanrı, Sultan III. Selim’e memleket yönetiminde adil ve başarılı
bir ömür nasip eylesin.
İlk kez Megaıalı Byzas’ın inşa ettiği kabul edilen ve yazımın başında
bahsettiğim yedi kuleye “Yedikule” adı verilmiştir. Bizantion şehrinin gü
venliği ve korunması için yapılmış olan bu kuleler, birer askeri kale duru
munda idi. Türk idaresinde ise vezirlerin, Tatar hanlarının ve Hıristiyan
elçilerin kapatıldığı hapishane ve tutukevi olarak kullanılmıştır.
Bu mahalden sandalla doğu istikametinde, Bitinya’nın sağına doğru
gidildiğinde, şehir surlarının solunda ve şehrin ilk kapısının yakınında yer
alan Mermer Kııle’yi görürüz.
A. KAPILAR:
1. Narlıkapı:
Yüksek bir kapı olan Narlıkapı, vaktiyle burada bulunan nar ağaçları
nın çokluğundan ötürü bu şekilde adlandırılmıştır. Buradan yakındaki
adalar, Olimpos yani Keşiş dağı ve Kadıköy’e yakın olan karşıdaki Fener
Bahçesi de görülür. Narlıkapı sahilinde, sur kapısı yakınında Ermenilerin
1751’de inşa ettiği bir hastane vardır. Çok eski ve çürük olduğu için, bü
yük çapta masraf ederek hastaneyi bütün gereksinimleriyle, temelden bü
yük ve geniş olarak yeniden yaptılar. İnanan insanların bağışlan ile inşa
edilen bu hastanede kimsesiz ve fakir hastalar tedavi edilirler.
2. Samatya Kapısı
3. Davutpaşa Kapısı:
Burada Küçük Langa Bostam denilen bir bahçe vardır. Langa’dan Ye
ni Kapı’ya kadar iki kat surlarla çevrili olan bu semtte Davutpaşa Camii ve
mahkemesi mevcut olup, semt bu adla anılır. Ve bu Davud Paşa H.
8 8 8 ’de [1 4 83 ] Fatih Sultan Mehmed’in oğlu II. Sultan Bayezid’in hü
kümdarlığı sırasında vezir-i azam olmuştur.
4 . Yeni Kapı:
İri ve lezzetli salatalıkları ile meşhur Büyük Langa Bostanı dördüncü
kapı olan Yeni Kapı’dadır. Yeni Kapı sahilinde, denizin içinde, dört kere
İstanbul patriği olmuş olan [1 6 3 9 -1 6 5 0 ] Patrik Davit’in vekili ve birkaç
Ermeni papazın burada boğdurulmasından ötürü Papaz Kulesi olarak
anılan bir burç vardır. Bu nedenle, günümüzde Sultan III. Mustafa’nın
emriyle burası toprakla doldurularak kara parçası haline getirildi.
H. 1174 senesinde Muharrem ayının 27. günü [19 Eylül 1760] Aksa
ray yakınında Laleli Çeşmesi’nde, Çukur Çeşme ve ICoska civarında Laleli
Camii adı ile anılan güzel bir yapının inşasına başlandı. İnşaat H. 1177
senesinde Ramazan ayının 2. gününde [5 Mart 1764] tamamlandı. İl
könce bir minaresi varken yedi yıl sonra bir minare daha yapılarak cami,
diğer selatin camilerinde olduğu gibi, çift minareli oldu. Bu inşaat esna-
mnda çıkartılan moloz, taş ve toprak, Yeni Kapı’nın önünde denize dökü
lerek burası dolduruldu ve karaya çevrildi. Bu doldurulan sahil şehrin gü
ney tarafında olup, Kum Kapı ve Saıîıatya semtlerinin arasında surun ya
nındadır. Padişah büyük meblağ harcayarak, adalardan getirttiği muaz
zam taşlarla, bu sahili sürekli dövmekte olan güney rüzgârlarına karşı bir
set yaptırdı. Ve böylece meydana getirilen arazi padişahın emriyle Erme-
nilere satıldı. Onlar da buraya evler yaparak bir mahalle teşkil ettiler. Bu
nedenle yukarda bahsedilen burç, bu evlerin arasında kalmış ve şimdi ar
tık mahalle halkının fırını olmuştur.
Sultan III. Mustafa’nın emriyle Erm cııilere verilen Ycııi Kapı mahalle
si, yaklaşık 22 yıl sonra, H. 1196 senesinde [1 7 8 1 -8 2 ] büyük İstanbul
yangınında bütünüyle yanarak, kül oldu. Bugün orada görülen evler, yan
gından sonra yapılan binalardır. Sultan III. Mustafa Sakka Çeşmesi’nde
iki han yaptırmış olup, bunlardan biri Valide Han’ın karşı tarafında, az
aşağısındaki Büyük Yeni Han’dır. Diğerine ise bundan daha küçük oldu
ğu için, Küçük Yeni Han adı verilmiştir. Yeni Han’ın temeli H. 1175 se
nesinde Cemaziyülâhır ayının 3 ’ü olan Çarşamba günü [30 Aralık 1761]
atılmıştır.
Artık konumuza dönerek, kaldığımız yerden devam edelim ve Yeni
Kapı’dan içeri girelim. Surun yanındaki Hisardibi’nde, Zindandelen Ha
mamı yakınında Surp Sarkis adında bir Ermeni kilisesi bulunmakta idi, ki
bu yüz yıldan daha uzun bir süre önce yıktırılmıştır. Kilisenin yerinde
şimdi bir konut vardır. Buradan biraz ilerde, Yeni Kapı semtinin içine
doğru sol tarafta yol kenarında bir çeşme vardır. Cüce Çeşmesi denilen
bu çeşmenin karşısındaki sokağın içinde, Çinili Hamam’m yakınında Surp
Nigoğayos adlı bir kilise daha vardı. Bu kilise de, Surp Sarkis ile hemen
hemen aynı tarihlerde yıktırılmıştır. Bunun yerinde artık bir Müslümana
ait bir bahçe mevcuttur. Yenikapı ve Kumkapı arasında Ermenilerin Surp
Asdvadzadzin adında büyük bir kilisesi ve bir patrikhanesi mevcut olup,
Ermeni patriği burada ikamet etmektedir.
5. Kum Kapı:
Kum Kapı’nın yanında, sur içinde İbrahim Han adlı büyük bir konak
vardır. İbrahim Han, Sultan I. Süleyman’ın sadrazamı Sokullu Mehmed
Paşa’nın, Sultan II. Selim’in eşi bulunan İsmihan Sultan adındaki kızın
dan torunudur. Onun soyu halen yaşamakta olup, İbrahim Han Oğulları
adı ile anılırlar.
İbrahim Han Oğulları’nın Karaağaç ve Hasköy arasında, Sütlüce’de
evvelce denize nazır bir konakları vardı.
Burada şehzadelerin ikametine tahsis edilmiş bir saray vardı ki bu saray
H. ...3 senesinde Sultan III. Selim’in emriyle tamamen yıktırılarak, topra
ğı Ermenilere ve Rumlara satıldı. Bilhassa Ermeniler burada birçok çarşı
ve dükkân inşa ettiler.
Yukarda adı geçen sarayın karşısında Katır Han’ı bulunmakta olup,
6 . Çatladı Kapı:
Karşısında bulunan çatlak bir burçtan dolayı Çatladı Kapı olarak ad
landırılan bu kapının arka tarafında güzel bir mimariyle inşa edilmiş olan
ve Tiirkler tarafından Küçük Ayasofya olarak adlandırılan kilise, şehrin
zaptından sonra Fatih döneminde camiye çevrilmiştir.
Buraya yakın Cindi Meydanı denilen geniş bir meydan vardır. Deniz
kıyısında, bu meydanın yanında surun bir burcu üstünde bir kule gibi
yükselen fener, Sultan III. Osman zamanında Mısır’dan dönen bir gemi
nin karanlık bir gecede burada surlara çarparak batması üzerine, geceleri
denizi aydınlatmak üzere yeniden yaptırılmıştır.
7. Ahır Kapı:
8. Bahçe Kapı:
Şehrin sekizinci kapısına, sarayın bahçe kapısına çok yalcın olduğu için
Bahçe Kapısı adı verilmiştir. Geceleri şehrin kapıları kapandıktan sonra,
geç kalanlar geceleyin kapanmayan bu kapıdan içeri alınarak, yerlerine
gönderilir.
Meydan İskelesi’nin bulunduğu bu yere, acemi oğlanı nezaretinde sa
raya ait odun yığılarak depo edilir. Burada saray odununun başında duran
İstanbul ağası vardır. Ve padişahın sarayında yakılmak üzere buradan
odun taşınır. Bitinya ve Üsküdar iskeleleri burada yer alır.
Az ileri gidilince gümrük ambarının bulunduğu Eminönü denilen ma
halle varılır. Gümrük emini burada oturur ve dünyanın çeşitli ülkelerin
den buraya mal getiren gemilerden gümrük alır. Burası gümrüğün önün
de yer aldığı için bu yere Eminönü adı verilmiştir. Aynı zamanda iskele
olan Eminönü’nde, esir ticaretinde esirlere sahiplik belgesi vermek için,
saray taralından görevlendirilmiş olan pencik emini de oturur.
9 . Balıkpazarı Kapısı:
Yanında ve karşısında pek çok balıkçı dükkânı bulunduğu için doku
zuncu kapı Balıkpazarı Kapısı olarak adlandırılmıştır. Deniz kıyısında üç
iskelesi vardır. Bunlardan biri ile Galata arasında kayıklar karşılıklı sefer
yaparlar. Diğerlerinden ise kayıklar uzak yerlere işler.
Bu sahilde, surun dışında Yahudilerin meskûn bulunduğu pek çok ev
vc kendilerinin çarşıları bulunmaktadır. Balıkpazarı Kapısı karşısında, iç
kısımda kâgir, kurşun kaplı ve çok kubbeli, dört yönde dört kapısı bulu
nan, biiyiik ve dörtgen bir yapı olan Mısır Çarşısı yer alır. İçinde bulunan
sıra sıra birçok dükkânda Mısır’dan gelen ürünler satılır.
Mısır Çarşısı’nın batı tarafında kahvecilerin tahmisi vardır. Burada
yüzlerce insan ellerindeki havanla kavrulmuş kahveyi döver ve sonra ufala
yarak toz haline getirirler. Ve bııradan, şehirdeki bütün dükkânlara ve ci
var bölgelere kahve dağıtımı yapılır.
Mısır Çarşısı’nın yakınında, Balıkpazarı Kapısı ve Bahçe Kapısı arasın
da, Yeni Cami veya Valide Camii denilen büyük cami yer alır. Bu cami,
Sultan IV. Mehmed’in validesi ve Sultan İbrahim’in haremi Turhan Sul
tan tarafından H. 1076 [1 6 6 5 / 6 6 ] senesinde inşa ettirilmiştir. Turhan
Sultan, oğlu Sultan FV. Mehmed ve onun çocukları orada medfundurlar.
Surun yanında bina edilmiş olan bu caminin deniz yönünde, yakın bir
zamanda surun üzerinden avluya açılan yeni bir kapı ve insanların inip çı
kabileceği, taştan ve iki yöne doğru basamakları olan bir merdiven yapıl
mıştır. Ve bu kapıda gümrük mallarını kontrol eden bir Dideban durur.
Buraya yakın olan Hasır İskelesi’nden Zindan Kapısı’na kadar, surun
önünde, başka milletlere mermerden mezar taşları ve sair taş eşyalar ya
pan, taş atölyeleri bulunur. Burada ayrıca tekne ve kürek satıcıları ile çe
şitli mallar satan bakkallar vardır.
Bu kapıdan Aya Kapı’ya kadar, hem sur ve hem de deniz tarafında ya
pılmış olan evlerde çok sayıda Rum ve az sayıda Yahudi meskûndur. Ço
ğu taşradan gelmiş olan rumlann Ay Nikola [Ayios Nikolaos] adında bir
de kiliseleri vardır. Buradaki iskelede bol ve iyi ürün mevcut olup, bilhas
sa burada kavun ve karpuz çok boldur. Şiddetli güney rüzgârlarından
ötürü gemiler bu iskeleye yanaşamadıkları zaman, yüklerini Yenikapı sahi
lindeki Langa koyuna boşaltırlar.
1 5 . Aya Kapısı:
16 . Yeni Kapı:
Bu kapı sahil istikametinde, Sultan Selim ve Sultan Mehmed tarafla
rında yer alır. Bilhassa efendi denilen Türk ulema, sandalla deniz gezintisi
yapmak istedikleri zaman buraya inerler.
Bu kapıdan içeri girilince, Sultan I. Süleyman’ın babası Sultan I. Se
lim’in hatırasına yaptırmış olduğu Sultan Selim Camii’ne ulaşılır. Fener
ICapısı’na ve Boynuz Koyu’na [Haliç] nazır yüksek bir mahalde bulunan
cami çifte minareli olup, deniz yönünden 4 0 basamaklı bir merdivenle ca
minin avlusuna çıkılır. Bu yola Türkçe “kırk nerdüban” denir. Sultan I.
Süleyman’ın babası Sultan I. Selim’in türbesi bu camidedir.
Yanına bir imaret, bir mektep, hamam, dariizziyafe ve medrese yapılan
Sultan Selim Camii’nin H. 9 2 7 [1 5 2 0 / 2 1 ] senesinde ballanan inşaatı,
H. 933 [1 5 2 6 / 2 7 ] senesinde tamamlanmıştır.
1 7 . Petri Kapısı:
Bu kapının suru açık olup, yanında ev yoktur. Sahilde ve kapı içerisin
de, ayrıca yapılmış duvarların iki yanında Rum eşrafın evleri bulunur. Ay
rıca küçük surun dahilinde de Patrikhane Kilisesi vardır.
1 8 . Fener Kapısı:
Bu kapının iç tarafında ve surun dışında Rumlar yaşar. Fener Kapı-
sı’ndan içeri girildiğinde M. 1797 senesinde yeniden yaptırılmış olan geniş
ve muhteşem Rum Patrikhanesi görülür. Patrikhanenin kilisesi olan Ay
Yorgi’nin [Ayios Yeoryios] çevresinde de metropolitlerin evleri bulunur.
Buradan az ilerde, Balat’a doğru uzanan yolun üzerinde, surun iç kıs
mında yine Ay Yorgi [Ayios Yeoryios] adlı, güzel bahçeli ve geniş avlulu
başka bir kilise daha vardır. Bu kilise, halen Kudüs Rum Patrikhanesi’ne
bağlı olup, Kudüs Rum patriklerine mahsustur. Zira, birkaç yıldan bu ya
na Kudüs’e gitmeyen patrik burada kalır ve orada sadece vekili bulunur.
Fener sahilinde Eflak ve Boğdan beyliklerinde bulunan Rum asilzade
lerinin konaklarından bazılarının kalıntıları vardır. Ve daha ileri gidildi
ğinde Balat Kapısı yakınında bir arada yaşayan Yahudi ve Rumların evleri
görülür.
Balat’a doğru, sahilde Rumların Hazreti Yahya’ya ithaf edilmiş olan
bir kilisesi mevcut olup, Tur-ı Sina Manastırı keşişlerinin ikametine tahsis
edilmiştir.
Eremya Çelebi’nin bahsettiğine göre, bu kilise uzun zaman önce yan
mış ve Moskova sefiri İstanbul’a geldiğinde bu kiliseyi yaptırmış olup, bu
nun üstünden yüz yıldan fazla bir süre geçmiştir.
1 9 . Balat Kapısı:
6 E. Ç. Kömürcüyan [İstanbul Tarihi, İst., 1988, s. 170) bu tarihi 1727 olarak verir (e.h.).
7 Doğrusu 1073 yıldır (e.h.).
mm karşısında Sultan I. Süleyman’ın H. 9 7 2 [1 5 64/ 65] senesinde ölen
sadrazamı Semiz Ali Paşa’nın kâhyası, Ferruh Kethiida’nın yaptırmış ol
duğu kıırşıın örtülü ve tek minareli bir cami vardır. Bıı caminin avlusunda
İstanbul’un dört mahkemesinden biri olan Balat Mahkemesi bulunur.
Hreşdagabet Kilisesi’nin bulunduğu mahallenin eski adı Bulgariye
Mahallesi idi. Fakat, halihazırda kullanılan yeni ismi Hacı İsa Mahallesi
ohıp, burada bir cami yaptırmış olan kişinin adı ile anılır.
2 0 . Ayvansaray Kapısı:
2 1 . Eğri Kapı:
2 2 . Edirne Kapısı:
2 3 . Top Kapısı:
2 4 . Yeni Kapı:
25 . Silivri Kapısı:
1 1 T a rih i o k u n a m ıy o r (a.k..).
Ö tede, tatlı suyu bulunan Kırk Ağaç mevkiinde, yazlık bir saray olan
Kara Ağaç Sarayı’na ulaşırız. Derenin solundan kayıkla inilen Haliç Deni-
zi’nde, tuzlu suyun bittiği dere ağzından biraz yukarıda, hemen hemen
Eyüp’ün karşısında, sarayın duvarının yanında, Türkçesi kara ağaç olan
bodur ağaçlardan müteşekkil Kara Ağaç Bahçesi yer alır.
Buradan, Fırkata denilen gemilerin muhafaza edildiği, sürmeli olarak
yapılmış Fırkata G özleri’ne varırız. H . 1 2 1 0 [1 7 9 5 / 9 6 ] yılında Sultan
III. Selim burayı yeniden inşa ettirdi.
Fırkata G özleri’ne bitişik olan Sütlüce Köyü’nde bir cami ve kadınla
rın sütünü çoğaltan bir ayazma bulunur. Bu nedenle burası Sütlüce adını
almıştır.
Buradan daha ileride, harman yerleri vardır. Önündeki koydan çıkartı
lan kara çamur ile yaz mevsiminin üç ayında tuğla ve kiremit yapılan bu
yere Harmanlar adı verilir.
Kırk Ağaç Sarayı’nın karşısında ve Kara Ağaç Sarayı’nın yakınında, hâ
lâ birkaç tuğla harmanı vardır.
B u rad a, d en iz kıyısında büyük b ir kışla m evcu t o lu p , H . 1 2 0 7
[ 1 7 9 2 / 9 3 ] yılında Sultan III. Selim tarafından, hıımbaracı ve levazım
birliklerinin topluca iskân etmeleri için yeni inşa edildi.
Abdi Selam Bahçesi denilen bahçe de buradadır.
Çoğu zengin sarraf olan Ermenilerle meskûn Yeni Mahalle’de, 1 7 2 7
tarihinde ve Bitlisli patrik Hovhannes zamanında yapılmış olan Surp Ste-
pannos adında küçük bir Erm eni kilisesi12 vardır.
Bu mahallenin sırasında Yahudilerle meskun Piri Paşa Mahallesi var
dır. Piri Paşa, Sultan I. Süleyman’ın sadrazamı olup, H . 9 4 0 [1 5 3 3 / 3 4 ]
senesinde Edirne müftüsü olan oğlu M ehm ed Efendi tarafından zehirle
nerek öldürülmüştür.
Burada, papaz iskelesi ve iskelenin önünde Rumların Aya Paraskevi [Ayia
Paraskevi] adında bir kilisesi ve bunun avlusunda da bir mezarlığı bulunur.
Bu kilisenin arka tarafında, tepede büyük şehrin güneyine nazır, Rumların
ziyaretgâhı olan, tatlı sulu mucizevi Aya Paraskevi Ayazması yer alır.
Bu tepede, ayazmanın arkasındaki Kara Ağaç çevresine kadar yayılan
Yahudi mezarlığına, sadece Hasköy sakinleri değil, Balat ve çevresindeki
Yahudiler de ölülerini defnederler.
Bu kalabalık Yahudi mezarlığı yakınındaki Aya Paraskevi Ayazması’nın
suyunu almak için birkaç kez fesatlık yapan Yahudiler alenen cezalandırıl
dılar.
12 Bu kilise, 1970 yılın d a 3. H a liç köprüsünün inşasından dolayı istim la k edilerek y ık tı
rılm ış tır (e.h).
Deniz kıyısında ve tepenin eteklerinde sakin pek çok Yahudi arasında,
ayrı çarşı ve pazarı bulunan bir miktar Karaim Yahudisi yaşar.
Bu sahilde, küçük tophane ile gemi demiri yapılan beylik kârhanesi yer
alır. Buradan sonra gelen yerin asıl adı Hasköy’diir. Bunun ötesinde de,
şehrin kuşatması esnasında Fatih’in yaptırmış olduğu rivayet edilen ahşap
cami bulunur.
Bu caminin yanında bulunan Tersane Bahçesi veya Aynalı Kavak deni
len kasır, günümüzde, H . 1201 [1 7 8 6 / 8 7 ] tarihinde Sultan I. Abdülha-
mid’in sadrazamı Yusuf Paşa’nın himayesinde yeniden ve biraz genişleti
lerek inşa edildi.
Bu mahallin yukarısında, O k Meydanı düzlüğünde, padişah ok atışları
yapar veya ok atma yarışlarını izler. Buna istinaden meydan, Ok Meydanı
veya Farsça Sahra-i Tirendaz, yani ok atılan meydan adlan ile anılır. Bu
sahada ok atan kişiler, oku attıkları noktaya hatıra olarak taş dikerler;
Rivayete göre, Fatih Arnavutlarla yaptığı savaştan dönerken, çok eski
den bahçe olan bu yere O k Meydanı adını vermiş. O k atmaya elverişli
mıntıkayı belirleyerek, burayı sahiplerinden para karşılığında satın almış.
İskender Paşa’ya, okçuların dua edebilmeleri için burada bir tekke yaptır
masını buyurmuş. Ve yarışta birinci gelen okçular için taş anıt dikilmesini
söylemiş. Bu, H . 88 3 [ 1 4 7 8 / 7 9 ] tarihinde olmuştur. Padişahın emriyle
bu âdet gelenekleşerek günümüzde de uygulanmaktadır.
Ok Meydanı’nın yakınında altı kubbeli Kaptan Piyale Paşa Camii ve
yanında da bir tekkesi bulunur. Kaptan Piyale Paşa H . 9 8 5 [1 5 7 7 / 7 8 ]
senesinde ölmüş olup, kendi camiinde medfundur.
Bu yerin yakınında, sahilde sekiz kubbeli binanın başlangıç noktasında
bulunan Şah Kulu İskelesi’nden yukarı doğru çıkan yol ile O k M eyda
nı ’na varırız.
Sahilde, Şah Kulu İskelesi’nin yanında ve bu sekiz kemerli binanın
önünde, Darağacı vardır. Bu bina H . 1 2 0 9 [1 7 9 4 ] yılında Frenk ustalar
tarafından kagir olarak yeniden yapıldı. Darağacının yanındaki on bir ke
merli binanın önünde, deniz kıyısında, bir maçuna mevcut olup, bu alet
darağacının inşasından birkaç yıl önce, Fıenkler tarafından ...13 tarihinde
icad edilmiştir. Bu, çarklı ve birçok dişleri olan maçuna sayesinde, kalyon
direkleri kolayca dikilir.
Maçunanın arkasında, zindanın önüne düşen yerde, Çorlulu Ali Pa-
şa’nın H . 1 1 1 9 [1 7 0 7 / 0 8 ] senesinde yaptırdığı bir cami ve bunun yakı
nında da padişah gemilerine mahsus Tersane bulunur.
Tersanenin arka tarafında, Sultan Süleyman zamanında yaşamış ve H .
BUR U NLAR
17 H. 1133 = M. 1720/21, m üellife göre ise 1725. Bir basım hatası o la b ilir (e.h.).
sahildeki Türk m ezarlığım ulaşırız. Burada oturan kadınlar ve Hisar’da
sakin Tiirklerin yaşlanmış çırpıcı beslemeleri denizde çamaşır yıkarlar.
Az ileri gidildiğinde, Anadoluhisarı’nın karşısında bulunan Rumelihi
sarı yer alır. Bu sahilde namluları denize çevrilmiş toplar dizilidir. Burada
muhafızlar çatıların altında otururlar. Kale içine ise muhafız ve gözcüler
yerleştirilmiştir.
Bu hisar Fatih Sultan M ehm ed tarafından üç ay içinde inşa ettirilmiş
olup, buna istinaden üç burç yapılmıştır. Bunlardan ikisi büyük olup, tepe
tarafına düşer, üçünciisü biraz daha ufak olup, sahil tarafında yer alır. H i
sar H. 8 5 6 ( 1 4 5 2 ) yılında, Anadoluhisarı’nın inşasından 58 yıl sonra ve
İstanbul’un zaptından bir yıl önce inşa edilmiştir. Hisarın sur kalınlığı 2 2
ayak, burçların ise 30 ayak olduğu söylenir. Ü ç burcun arasında Türkçe
harflerle “M ehm ed” yazılıdır.
Hisarın iç kısmında Türkler oturur. Sahilde konaklar, çarşı, hamam ve
Fatih’in yaptırmış olduğu ve Sultan I. M ahm ud’un tamir ettirdiği mescit
vardır.
Kara tarafında da evler ve denize nazır bahçeler bulunur. Bu bahçeler
de yetişen kiraz ve ufak boylu, Rus hıyarı denilen nefis salatalıklar çok
meşhurdur.
Hisarın dışında, kuzey rüzgârlarına açık, latif ve havadar yüksek tepe
nin yamacında, Suıp Santuht adında küçük bir kiliseleri bulunan Ermeni-
Icr oturur.
Rumelihisarı burnuna vaktiyle Erm eon denirdi;'zira, tepede mitoloji
tanrısı Erm is’in tapınağı bulunurdu. Bu yer B oğaz’ın en dar yeri olup,
M iletos’un yazdığına g ö re ; D arius ordularını buradan geçird i. M Ö
5 1 7 ’de imparator olan Kserkses’in babası Ardaşes, Sam os’lu Mandrok-
Ics’e burada bir köprü kurdurttıı ve Pers kralı olan Darius tarafından altın
bir nişanla ödüllendirildi.
Artık tekrar anlattığımız yere dönelim.
Rumelihisarı’nın yukarı tarafında, Şeytan Akıntısı denilen yerde, kayık
lar için tehlike yaratan ve kayıkçıları çok ürküten, kaynayıp horultular çı
karan bir su akıntısı vardır.
Bu akıntıyı geçince, Baltaoğlu Limanı denilen yer gelir. Bu limanın sa
hil kısmı güzel bir mevkidir. Fakat iç kısmı sağlıksız ve kuzey rüzgârların
dan yoksundur. Tepesinde taş ocakları, düzlükler, bahçeler ve konaklar
varsa da, az sayıda Türk yerleşimi mevcuttur. İki vadinin arasında daimi
bir şekilde akan iki dere, sahilde birleşerek denize dökülür.
İstanbul’un giriş yolu olan, Kurşunlu M ahzen ile Sarayburnu arasın
daki koy zincirle kapanmış olduğundan, Fatih Sultan M elım ed’in kapu-
dan paşası olan Baltaoğlu Süleyman Bey, İstanbul’un kuşatması sırasında
4 0 0 kadırgası ile burada kalmış, hazırladığı 7 2 gemiyi bu limandan karaya
çıkartarak yağlanmış kızaklar üstüne yerleştirmiş, yelken açarak karadan
yürütmüş; Galata’nın arkasını takiben O k Meydam’ndan aşağıya doğru,
Fener kapısının karşısındaki H aliç koyuna indirmişti. Türk askerleri bu
gemilerle yaptıkları bir köprü sayesinde, şehrin zaptına o taraftan kolaylık
la iştirak etmişlerdi.
B altao ğ lu L im a n ı’nda sadece az sayıda T ü rk y erleşm iştir. Fakat
H . 1 2 1 2 [1 7 9 7 / 9 8 ] yılında padişahın fermanıyla Rumlar ve Ermeniler
de ilk kez bu sahilde birkaç ev yaptılar.
Balta Limam’nın kara tarafında, Cezayirli Haşan Paşa’nın yaptırdığı
Levent Çiftliği denilen bir yer bulunur. Daha sonra burası, bostancılardan
müteşekkil Avrupalı usulde eğitim alan Nizam-ı Cedid kıtasının talimgahı
oldu. O vakit, H. 1 2 0 7 [1 7 9 2 / 9 3 ] yılında, yeni konmuş Osmanlı kanu
nuna binaen, humbaracı ve'lağımcı askerleri için Hasköy’de, topçu asker
leri için de Tophane’de tesisler yaptılar.
Balta Lim anı’ndan yukarı doğru ilerledikten sonra, sahilde, vaktiyle
Feridun Paşa Bahçesi denilen ve sonra Emirgûııeoğlu Bahçesi [Em irgân]
olarak adlandırılm ış olan yer b u lu n u r. Su ltan IV . M urad H . 1 0 4 5
[1 6 3 5 / 3 6 ] senesinde Revan şehrini zaptettiğinde, buranın hanı Emirgû-
ne H an oğlu Tahmasb Kulu H an, padişaha itaat etmiş ve padişah tarafın
dan ödüllendirilerek Halep paşalığına tayin edilmişti. Fakat oraya gidişin
den iki ay sonra, kendisi hakkında yapılan şikâyet üzerine padişah onu
makamından alarak, yanına gelmesini em retm işti. Tahm asb Kulu Han,
İzm it şehrinde, İstanbul’a dönmekte olan padişahla karşılaşınca, Sultan
Murad onu alarak beraberinde İstanbul’a getirmiştir. Padişah, kendisine
tekrar paşalık payesini vererek, bu Feridun Paşa’nın buradaki malikânesi
ile, Ahır Kapı’da büyük bir konak ve Kağıthane Köyü’nde de bir çiftlik
bağışladıktan sonra, bütün ihtiyaçları saray tarafından temin edilmiştir.
Tahm asb Kulu H an, altı sene sonra, H . 1051 [1 6 4 2 ] yılında Sultan İbra
him zamanında idam edilmiştir.
Sultan I. Abdülhamid Em irgûn’de yeni bir cami, hamam ve çarşı yap
tırmış, gümrüğü de Rumelihisarı’ndan buraya naklettirmiştir. Emirgun,
bu padişah tarafından Bahçe Kapısı’ndaki imarete vakfedilmiştir.
B o ğaz’ın Rumeli sahilindeki dördüncü burnu, evvelce Tokmakçı de
nilen korsanların yatağı olduğu için Tokm ak Burnu adı ile anılmıştır.
Buradan az ileride, denizin karanın -içine doğru sokulduğu, İstinye ko
yu vardır.
Yeniköy’e doğru uzanan sahil boyunca bahçeler ve köşkler mevcuttur.
İseinye vadisindeki sular, büyük Türk mahallesinden geçerek denize d ö
külür. Bu köyiin tepelerinden çıkarılan beyaz kil, Eyüp çömlekçileri tara
fından çömlek yapımında kullanılır. Bu kil, evvelce buradan arabalarla Ka
ğıthane’ye götürülürdü. Fakat Kağıthane deresi kıyısındaki sarayın inşa
sından sonra, İstinye sahiline indirilen killer, kayıklarla Eyüp’teki D efter
dar iskelesine, oradan da çömlekçi dükkânlarına taşınmaya başlandı.
İstinye körfezi, Kırk Ağaç’tan sonra, Boğaz’ın en geniş ve büyük kör
fezi olup, doğudan batıya doğru bir mil uzunluğunda, boynuz biçiminde
güzel bir limandır. Burada, Türkler, Rumlar ve az sayıda Ermeni oturur.
Beşinci burun Köybaşı-Yeniköy olup, Rumca N eokhrioıı denilen Y e
niköy’de Türk, Ermeni ve bunlardan daha çok Rum yaşar. Rumların, bi
rincisi Kudüs Ruııı Patriği’ne ait olan Ay Yorgi [Ayios Yeoryios], İkincisi
Ay Nikola [Ayios Nikalaos] ve üçüncüsü Aya Panaia [Ay*a Panayia] adlı
üç kiliseleri ile bu köyde Ay Yorgi [Ayios Yeoryios], Ay Haralambos [Ayi
os H aralam bos] ve Aya Paraskevi [Ayia Paraskavi] adlarım taşıyan üç
ayazmaları mevcuttur.
Türklerin ise üç camisi vardır. Bunlardan biri, Ermeni mahallesi yakı
nındaki cami olup, H . 1 0 2 9 [ 1 6 1 9 / 2 0 ] senesinde sadrazam olan G üzel
ce Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır. Diğeri sahile yakın bir yerde, hama
mın bitişiğinde Molla Çelebi tarafından yaptırılmış olup, bundan dolayı
arkasındaki mahalle M olla Çelebi Mahallesi olarak adlandırılmıştır. Cam i
nin yanında çarşı içindeki hamam ise, B o ğ a z ’m karşı kıyısında, Kanlı-
ca’daki camiyi, hamamı, medreseyi ve mektebi de yaptırmış olan İskender
Paşa tarafından inşa edilmiştir.
Yeniköy’de, Galata M ollası’na tabi olan bir kadı oturur. Mahkeme ha
mamın yakınındadır. Yeniköy halkı savaş esnasında donanmaya asker ver
mekle ve diğer Boğaz köylerine oranla, senede 1 2 0 0 kuruş fazla olan ver
giyi ödemekle mükelleftir. Bundan başka, Albahur denilen büyük Tokat
çayırının padişah atlarına mahsus otunu biçmek de Yeniköy halkının vazi
fesidir. Yeniköy’ün en büyük ticaretini, halka iyi bir yıllık gelir sağlayan
çiroz balığı teşkil eder. Buraya köy denmekle birlikte nüfusunun çokluğu
sayesinde bir kasaba durumunda olup, doğrudan doğruya İstanbul patri
ğinin j'önetimine bağlıdır.
Bu köydeki Evmenilerin, Surp Asdvadzazin adlı bir kiliseleri, yanında
da mezarlıkları vardır. Kilisenin yakınında, bir kız tarafından yaptırılmış ve
üzerinde haç şekli bulunan ve Erm eni Çeşmesi adını taşıyan bir çeşme yer
alır.
Yeniköy’de eskiden su darlığı vardı, fakat daha sonra 1 8 3 3 1* tarihinde,
A riu s’çu la rın teklifine razı olm ay an N e rse s s ü rg ü n edildi. F ırtın alı b ir kış g ü n ü
g em ileri ıssız b ir adaya d ü şe rek , p a rçalan d ı. G em iciler sandalla d e n iz e açılm a
ya c esare t e d em ed ik leri için o ra d a kaldılar ve o rm a n d a k i ağaçların köklerini
y em ey e m e c b u r o ld u la r. A ncak, T a n rı’n ın inayetiyle, d e n iz in karaya attığ ı can
lı balıklarla sekiz ay b eslendiler.
A Y V A N S A R A Y 'D A N İT İB A R E N A D I G EÇEN
S A H İL Y E R LE R İ V E İSKELELER:
Yavedud İskelesi
Defterdar İskelesi
Şah Sultan Yalısı
Salihe Sultan Yalısı
Eyyııbi Ensari İskelesi, Sultan 111. Selim ’in annesinin türbe ve imareti
Bostan İskelesi, tepede Rami Çiftliği
Zeynep Sultan Yalısı
Valide Sultan Yalısı
Şah İsmail Sultan Yalısı
Sultan Tekkesi
Bahariye
Keıpiççiler
Fil Köprüsü
Ali Bey Köyü
Kağıthane Köyü
Kağıthane, İstanbul’un karşı tarafına geçtik.
Çağlayan padişahlık köşkü
Kağıthane Köprüsü
Mirahur Köşkü
Taş Burıın
Kara Ağaç
Kara Ağaç Sarayı
Fırkata Gözleri
Haseki İskelesi
Sütlüce
Kum baracılar Kışlası
Harman Başı
Piri Taşa
Beylik Demirhane ve Tophane
Hasköy
Fatih Camisi
Tersane Bahçesi veya Aynalı Kavak Kasrı
Şahkulıı İskelesi
Darağacı
Maçuna
Gözler
Yeni Tersane
Divan Hane
Kasımpaşa, Galata M ollası’nın küçük mahkemesi
^2 Kalyoncular Kışlası
Çektii'i Başı
Kalyon Havuzu
Ambarlar
Taksim
Taksim İskelesi, yukarı doğra Bevoğlu’na gideriz.
Azap Kapısı
Kalafat Yeri
Yelkenciler
Halatçılar
Tulumbacılar
Kürkçü Kapısı, iç tarafında büyük molla mahkemesi
Yağ Kapanı, Galata Zindanı ve voyvodalık makamı
Balıkpazarı Kapısı
Karaköy Kapısı
Kurşunlu Mahzen
Yeni Yağ Kapısı
Mumhane
Kğri Kapı
Kireç Kapısı, küçük mahkeme
Tophane, topçular kışlası
Çavıış Baş İskelesi, birkaç yeni kışla ve yeni güzel bir çeşme vardır.
Salı Pazarı
Canfeda İskelesi
Fındıklı
Kabataş
Çizmeciler Tekkesi
Ayaspaşa
Karabali İskelesi
D olm abahçe, Gümüşsüyü
Arap İskelesi
Çinili Köşk
Hayreddin Paşa
Beşiktaş
Haraççıbaşı Sokağı
Paşa Mahallesi
Kılıç Ali
Mevlevihane Önü
Yahya Efendi
Çırağan Yalısı, halen Sultan Yalısı
Cami Burnu
Ortaköy
Koyun İskelesi
Defterdar Burnu
Etm ekçioğlu Deresi
Tırnakçı Burnu
Kuruçeşme
Halil Paşa Sarayı
Sarraf Burnu
AH Paşa Önü
Arnavutköy
Akıntı Burnu
Haşan Halife
Peksimetçi Başı
Bebek
Küçük Bebek
Ermeni Mahallesi
Kayalar Burnu
Şehitler, Durmuş Dede
Rumelihisarı
Şeytan Akıntısı
Zafarat, iç tarafta Levent Çiftliği
Baltaoğlıı Limanı
Emirgııneoğlu
Gümrük Oııii
Tokm ak Burnu
Istinve
Istinyc Burnu
Yeniköy
Köy Başı
Kalender
Tarabva
Kiıeç Kel M ahmut Burnu
Çakal Deresi
Kefeli Köyü
Kırk Ağaç, iç tarafta Kemerler
Büyükdere, Hünkâr Suyu
Çarşı Önü
Mezar Burnu
Sarıyar, Kestane Suyu
------ Yeni Mahalle
Defne Bııımı
Tabya 1
Bosna Burnu
M utbah Önü
Tabya 2
Rumeli Kavak Hisarı
Toplar Önü
Sıra Taşlar
Mavromolos
Manastır Altı
Karataş
Büyük Liman, Baruthane buradadır.
Bezirgan Kayası
Hamsi Limanı
M uço Kamarası
Tabya 3
Garipçe Burnu
Bağlar Altı
Papaz Burnu
Röke Taşı
Tabya 4
Rumeli Feneri
Keten Deresi
Marmaracık
Sipahi Deresi
Uzunya Burnu
A N A D O L U Y A K A S IN A G E Ç T İK
Anadolu Feneri
Tabya 4
Pilav Kaya
Kazan Dibi
Poyraz Burnu
Tabya 3
Poyraz Limanı
Fil Burnu: fil biçiminde dağlar
Keçeli
Çayır Ağzı
Soğuk Su Ağzı 75
Kilit Ağzı
Güngörm ez
Gök Kaya
Yorus Kalesi
Tabya 2
Kavak
Havyar Taşı
M acar Bahçesi
M acar Burnu
Tabya 1
Sütlüce, iç tarafındaki Yuşa Dağı ve Gümüş Suyu, Ab-u Hayat
Um ur Yeri
Kurbağa Taşı
Servi Burnu
Beylik Değirmeni, Tokat Bahçesi ve Akbaba buradadır.
Hünkâr İskelesi, iç tarafında Elmalı.
Yalı Köyü
Beykoz
Sultaniye, şifalı sııyıı vardır.
İncir Köyü
Paşa Bahçesi
Burun Bahçesi
Hatap
Ç u b u k lu
Yassı Taş
Çubuklu Burnu
İlariya veya Maskara Burnu
Kanlıca
Meyhane Burnu
Körfez, iç tarafında Karacık
Anadoluhisan
Büyüle Göksu
Köşk
Küçük Göksu
Kabaklık
Kandilli
Kandilli Burnu
Şadiler
Dolap Altı
Bahçe Önü
Van.ik.0y
Zeytin Burnu
Kule Bahçesi
Nazif'in Yalısı
Çengelköy
Havı.ızbaşı
Beylerbeyi
İstavroz
Sıra Yalıları
Nakkaş Burnu, iç tarafında Çamlıca Dağı ve şifalı sulu Çamlıca Köyü
Kuzguncuk
Öküz Limanı
Mıımhane İskelesi
Üsküdar, iç tarafında şifalı sulu Bulgurlu Köyü ve dağı
Şemsi Paşa
Ayazma İskelesi
Salacak
İhsaniye
Harem İskelesi
Kavak Sarayı
Kavacjk
Kirişhane
Haydarpaşa
Kadıköy
M oda Burnu
Kalamış Deresi
Kalamış Körfezi
Röke Taşı
Fener Bahçesi
Salistra Dalyanı
Çektiri Burnu, buradan Kınalıada ve diğerleri görülür.
K O N S T A N T İN O P O L İS Ş E H R İN İN K A P IL A R I:
(Toplam 2 0 )
Narh Kapı
Samatya Kapısı
Davutpaşa Kapısı
Yeni Kapı
Kum Kapı
Çatladı Kapı
Ahır Kapı
Bahçe Kapısı
Balıkpazarı Kapısı
Zindan Kapısı
Odun Kapı
Ayazma Kapısı
Unkapanı Kapısı veya H orozlu Kapı
Cibali Kapısı
Aya Kapı
Yeni Kapı
Petri Kapısı
Fener Kapısı
Balat Kapısı
Ayvansaray Kapısı
K O N S T A N T İN O P O L İS ŞEHRİ
K A R A T A R A F I K A P IL A R I:
Eğri Kapı
Edim e Kapısı
T op Kapısı
Yeni Kapı
Silivri Kapısı
Yedikıılc Kapısı