Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 262

SERMET

MUHTARALUS
KİTAPLARI
SERMET MUHTAR ALUS • İstanbul Kazan Ben Kepçe
llelişim Yayınlan 274 • lslanbul Dizisi 18
Sermel Muhlar Alus Kilaplan 1
ISBN 975-470-468-6
© 1995 llelişim Yayıncılık A. Ş.
1. BASKI 1995

KAPAK Ümil Kıvanç


DiZGi Remzi Abbas
UYGULAMA Sual Aysu - Çiğdem Dilbaz
DÜZELTi Sail Kızılırmak
KAPAK BASKlSl Sena Ofsel
iÇ BASKl ve CiLT Şefik Malbaası

iletişim Yayınlan
Klodfarer Cad. llelişim Han No. 7 Cağaloğlu 34400 lslanbul
Tel: 212.516 22 60-61-62 • Fax: 212.516 12 58
SERMET MUHTAR ALUS

İstanbul Kazan
Ben
YAYINA HAZIRLAYAN Necdet Sakaoğlu

• t ' m
İçindekiler

Sunuş/ 7
Önsöz • NECDET SAKAOGLU/ 9

Sermet Muhtar Alus • TAHA TOROS/ 11


Beyoğlu Belediye Dairesi'nin Önünden Galatasaray'a/ 23
Tünel Meydanı'ndan Taksim'e/ 31
Şişhane Karakolu'ndan Tarlabaşı'na/ 39
Taksim Meydanı, Ayaspaşa, Talimhane, Pangaltı/ 45
Eski Taksim Bahçesi I 51
Galata'dan Tophane'ye Doğru/ 57
Karaköy'den Tophane'ye Doğru/ 63
Haliç'teki Köprüler/ 69
Yüksek Kaldırım, Tekke, Kuledibi/ 77
Eski Kadıköy, Haydarpaşa, Anadolu Hattı ve Ada Vapurları/ 83
Bayram Yerleri/ 89
Nişantaşı, Teşvikiye/ 95
Eski Kırathaneler/ 101
Beyazıt'dan Saraçhanebaşı'na/ 107
Beyazıt'dan Aksaray'a / 115
Ayasofya ve Sultanahmet Civarları/ 123
Aksaray'dan Topkapı'ya/ 129
Aksaray'dan Silivrikapısı'na/ 135
Aksaray'dan Yedikule'ye / 141
Haliç/ 147


Bakırköy/ 153
Boğaziçi-Köpri'den Rumelilüsarı'na/ 159
Boğaziçi-Baltalimaru'ndan Yenimahale'ye/ 167
Beykoz'dan Kanlıca'ya/ 173
Anadoluhlsarı'ndan Kuzguncuk'a/ 179
Üsküdar/ 185
Seliıniye'den Çamhcalar'a/ 193
Kadıköy/ 199
Yoğurtçu'dan BaAdat Cadi Boyu/ 205
Haydarpaşa ve Hat Boyu/ 211
Köpri'den Adalar':ı/ 217
Büyükada/ 223
Dizin/ 229

6
SUNUŞ

l• ıetişim Yayınları bir büyük İstanbul yazarının, Sermet Muhtar Alus'un (1887-1952) bü
tün eserlerini yayımlamaya başlıyor. Yazarın bugüne kadar çok azı kitaplaşmış zengin
yazı verimi böylelikle ilk kez. <;>kurun eline bir "külliyat" halinde ulaşmış olacak. İstanbul
Dizisi içinde Sermet Muhtar Alus Kitaplığı adı altında yayımlanacak kitap sayısının şim&
den yirmiye ulaşacağını söyleyebiliriz.
Büyük bölümü gazete ve dergi sayfalarında unutulup kalmış eserleri gün ışığına
çıkt� ğında görülecektir ki Alus, bir dönemin İstanbul'unun en canlı tanığıdır.
Eserlerinde Ah med Rasim'in keskin gözlemciliğiyle Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın ince
mizahını kaynaştır mış, İstanbul'un her semti ve her kesimden insanı onun kaleminden
nasibini almıştır.
Sermet Muhtar Alus'un eserleri· Taha Toros. Necdet Sakaoğlu, Nuri Akbayar, M.
Sab ri Koz ve Fahri Aral'dan oluşan bir kurulun denetiminde yayına hazırlanmaktadır.
Her h tap yazarın diline ve üslubuna dokunulmadan bugünün okuruna kolaylık
sağlamak ama cıyla açıklayıcı notlarla zenginleştirilmiş, kullanımdan düşmüş sözcüklerin
karşılıkları ya da eşanlamlıları parantez içinde verilmiştir. Bunun yanısıra kitaplara,
gazete tefrikalarındaki fotoğraflar da dikkate alınarak orijinal ya da benzeri resimler
yerleştirilmiş, Alus'un yazıla rındaki kendi çizgileri de korunarak aslına sadık kalınmıştır.
Ayrıca külliyatın sonunda ver� lecek genel dizinin yanısıra her kitap için de ayrı bir dizin
hazırlanmıştır.
Bugüne kadar sürdürdüğümüz titiz yayıncılık anlayışımıza güvenerek bu benzersiz
İs tanbul hazinesini gün ışığına çıkarmada değerli yardımlarını ve katkılarını
esirgemeyen Alus'un kızı Sayın Elhan Türsan'a ve damadı Sayın Dr. İsmail Türsan'a,
torunları Sayın Ela Koşar ile Sayın Leyla Atalık'a ve Sayın Taha Toros'a teşekkürü bir
borç biliriz.

İLETİŞİM YAYINLARI
.,
ÖNSÖZ

hmed Rasim, Çaylak Tevfik, Musahibzade Celal, Abdülhak Şinasi, Sermet


A
Muhtar... Bu isimler, eski aydın İstanbulluların bize kalan en son temsilcileridir. Onlarla
birlikte, uzun bir süreçte her ulustan ve dinden insanların yeşertip yaşattığı İstanbul
kültürünün, giderek İstanbul topoğrafyasının yitirilmekte olması bu kenti sevenler için
onulmaz bir
eza nedenidir.
Kentin, eski özelliklerini koruduğu yıllarda hazırladığı bu rehbere, Sermet Muhtar
Alus'un İstanbul Kazan Ben Kepçe adını vermesi, içerik zenginliği ve farklılığı
bakımından tam bir zarf-mazruf uygunluğu örneğidir. Çünkü bu çok iyi planlanmış
eserde, İstan bul'un salt semtleri, eski eserlerı, anıtları değil, bunlarla içli dışlı herşey,
yaşayan bir kent ve payitaht, ricali, kibarı, üleması, esnafı, kalem efendisi, memuru,
komiği, meyhanecisi, ayyaşı, kabadayısı... ile, mekanları ve tarihiyle bir film gibi
verilmiştir. Yeşilköy'den Kartal'a, Sarayburnu'ndan Sarıyer'e, Sur-içi'nden Beyoğlu'na,
Eyüp sırtlarından Yuşa Tepesi'ne her semt, her köy, hatta evler, konaklar, yalılar, kapı
kapı, aile özellikleri ve ilişkileri de ihmal edilmeyerek bu ilginç rehbere, Sermet
Muhtar'ın kaleminden bir sehl-i mümteni şaheseri olarak sığdırılmıştır.
Alus'un kişiliğinde olgun bir örneğini bulduğumuz eski İstanbulluların ortak bir
meziyetleri, doğup büyüdükleri bu kenti, sesleriyle sularıyla esintileriyle simalarıyla doğru
ve ayrıntılı tanımalarıydı. Ayvaz, uşak, seyyar satıcı, müezzin seslerinden, çocuk
bağırışmalarından, kadın konuşmalarından, bu "ulu şehrin" hangi semtinde ya da
sokağında olduklarını anlarlar, her sınıf ve zümreyi tanırlar, aşinalıkları bütün bir kenti
kapsardı.
İstanbul Kazan Ben Kepçe'nin en kayda değer tema'sı, kent ve kentlilik kavramlarına
bu açıdan çarpıcı bir örnek olmasıdır. Günümüzün, oturduğu apartmandaki ailelerle
bile selamı sabahı olmayan türedi kentlilerine ise herhalde kent yaşamından ve
dünyasından ne denli uzak olduklarını düşündürecektir.
Sermet Muhtar, kendi çağının "tam not" almış bir İstanbullusu olmanın ötesinde,
Sayın Taha Toros'un, biyografisinde açıkladığı üzere çok yönlü, çok gezen, mütecessis
VP mütemadiyen yazan bir fenomendi. Kuşkusuz yalnız kendi bildiklerirıı vr
qö1lrrnlP11111 yazmakla da yetinmeyerek bilen fakat yazmayanların, (örneğin annesi
Kevser Hanını'ııı)
fJ
anılarını ve aktardıklarını, kaynaklardan, ansiklopedilerden topladıklarını da yerli
yerinde ve ölçüyü kaç_ırmadan kullanmasını bilmiştir. Kalemini öylesine rahat bir
İstanbul Türkçesiyle yürütmüştür ki, eseri okurken onun konuştuğu hissedilir.
Anlatımında
argonun, külhanbeyi ağzının, Babıali lisanının hatta mahalle konuşmasının buluşt�ğu
ve ayrıldığı noktalar, zar zor farkedilebilir. Şairlerin ve edebiyatçıların işi olan sanatları;
ironi
leri, telmihleri, teşbihleri... Bu düzeyde doğal ve yatkın kullanmış bir başka yazar acaba
var mıdır?. İstanbul Kazan Ben Kepçe'nin akıcı üslubunu bir "çalakalem" ürüm:(
.

sanmak
_
ise Sermet Muhtar'ı kavrayamamaktır.
Fakat bugün bizim onu anlayabilmemizde, konular ve dil bakımindan bazı sıkıntılar
sözkonusu ise bu şanssızlık, geçen zamandan kaynaklanmaktadır. Sermet Muhtar,
1930'1arda genç ya da yaşlı, kendisiyle aynı kültür kuşağından okuyuculara, sınırları,
semtleri, özellikleri henüz değişmemiş bir İstanbul'u anlatmış ve gezdirmiştir. "-Şimdi
Üsküdar'ı beraber gezeceğiz. Ewela Marmara'ya doğru yalı boyunu_ tutalım." derken,
okuyucuların şaşırmadan, yabancılık çekmeden kendisini izleyeceklerinden emindi. Oysa
bugün Üsküdar'dan Marmara'ya yalı boyu öylesine değişmiştir ki, Alus'uh verdiği
nirengilerden ancak en belli başlı olanlarını apartman yığınlarının şurasında burasında
bulabiliriz. Bu nedenle de İstanbul Kazan Ben Kepçe, yazıldığı zaman için ne ölçüde bir
rehber ise günümüz için de aynı değerde bir kent belgeseli, hatta istanbul'un romanıdır.
Akşam Gazetesı nde, 1 Kasım 1938 7 Mart 1939 tarihleri arasında aralıklarla ve 31
' -

ayrı başlık altında yayınlanan fakat şimdiye kadar bir kitapta toplanmayan bu değerli
eserin yayına hazırlanmasında Alus'un diline ve üslubuna, baskı - yayın hatalarının
düzeltilmesi dışında müdahale edilmediği gibi, yazarın ancak birkaç yerde ihtiyaç
duyduğu (*) işaretli gönderme notları da aynen korunmuştur. Bugünün okuyucusu için
pek çok eski sözcüğün, kurum, kişi, olay vb.'nin açıklanması gerekliliği konusunda da -

metnin sınırlarını zorlamamak düşüncesiyle- asgari ölçüde kalınmaya çalışılmış, kimi


sözcüklerin eş anlamlıları ayraç içinde verilirken daha uzun açıklama gerektirenlerin
önemli görülenleri için de numara verilerek bölüm sonlarına kısa notlar konulmuştur.
NECDET SAKAOGLU
10
SERMET MUHTAR ALUS

S-sonradan
ermet Muhtar, 28 Mayıs 1 887'de doğdu. İlk çocukluk yıllarını önce Şehzadebaşı'nda
yıkılıp yerine Letafet apartmanı yapılan- dede konağında, daha sonra
Göz tepe'de bir saray yavrusu niteliğindeki köşkte geçirdi. Semtin en büyük binasında,
geniş bahçesinde, bol misafirli bir aile, dadılar, hizmetkarlar, özel hocalar arasında, bir
eski za man parıltısı içerisinde gençlik yıllarını yaşadı.
Küçük yaştan peri İstanbul'un her semtine aşık olan bu konuda değişik kitaplarla ve
yaşlı insanlarla haşır neşir olan, İstanbul'un bütün semtlerini titiz bir tecessüsle inceleyen
ve bütün bunları bilgisayar niteliğindeki hafızasına depo eden bir kişiydi. Her semtin

tarihini, ünlülerini, olaylarını, en ince detayına kadar, bir film seyrettirir gibi okurlarına
aktarırdı. İs tanbul'a dair bilgi dağarcığımızı zenginleştiren bu orijinal yazılar, o günlerin
gazete sütunla rında kaldı. Sermet Muhtar Alus'un bütün yazıları İstanbullular tarafından
büyük bir tutkuy la okunurdu. Çünkü bunların hepsinde İstanbul'u seyretmek, lstanbul'u
yaşamak olanağı vardı. Romanlarının da hepsinde, eski İstanbul bütün ihtişamı ile
güzelliği ve geleneğiyle ya şamaktaydı. Belki onun içindir ki -mizah alanında güçlü bir
kalem arkadaşı olan- Refik Halit Karay, Sermet Muhtar'a çok güzel deyim bulmuştu.
Ona göre Sermet Muhtar, büyük bir "İstanbulist"ti. İstanbulluların gönüllerinde orijinal
yazılarıyla, taht kuran bir kişiydi.

Sermet Muhtar'm Soyağacı

Sermet Muhtar'ın geçmişi, İstanbul'un -özbeöz Türk- eski ailelerine dayanıyor. Bu


a� lelerde, asker kökenliler ve paşalar ağırlıktadır.
Büyükbabası kolağası Hasan Efendi'nin, üç çocuğu olmuş. Bunlardan biri
çocuksuz ölmüş. Biri yüzbaşı Ali Rıza Bey, diğeri Ahmet Muhtar Paşa. Sermet Muhtar
Alus, işte bu Ahmet Muhtar Paşa'nın oğlu.
Sermet Muhtar'ın annesi Kevser Hanım. Kevser Hanım'ın babası Abid Paşa ve anne
si Halet Hanım. Abid Paşa'nın babası da Özdemiroğlu Osman Paşa'ya dayanıyor.
Halet Hanım'ın babası ise, Serdar-ı Ekrem Müşir Rıfat Paşa'dır.
Sermet Muhtar'ın eşi Semiha Hanım, Doktor Rüştü Bey'in kızı ve Hakkı Paşa'nın
torunu, şair Necdet Rüştü Efe'nin de kızkardeşi.
il
Sermet Muhtar'ın tek kızı Elhan Hanım. Elhan Hanım'ın eşi, Sermet Muhtar'ın da
madı ise İsmail Zühtü Türsan. İsmail Bey, İstanbul'un ünlü bir kadın ve doğum doktoru.
Şimdi emekli olmuş. Nişantaşı'nda, geçmişteki renkli anıları içinde yaşıyor.
Onun babası da asker kökenli. Milli Savunma Bakanlığı Müsteşarı Şefik Paşa.
Doktor İsmail Türsan'ın annesi, Topçu Feriki Ali Refik Paşa'nın kızı Mehpare Hanım.
Sermet Muhtar'ın torunı3rı, Elhan ve İsmail Türsan'ın kızları Ela ve Leyla Hanımlardır.
Türsanla rın, kızları Ela Koşar'dan, Fettah Koşar ve Elhan Koşar adlarında iki, Leyla
Atalık'dan Asena adlı bir torunları var. Sermet Muhtar Alus'un devamı olan, aile
birimleri bunlar. Hepsi kültürlü, iyi yetişmiş ve yetişmekte olan kişiler.

Sermet Muhtar'm Babası Ahmet Muhtar Pa�a

Sermet Muhtar ailesinin geçmişinde çok sayıda paşa var. Babası Ahmet Muhtar
Pa şa, müzecilik tarihinde adı zirveye ulaşmış, kurmay bir topçu subayıydı. 1 861
yılında İs tanbul'da doğdu. Babası -erken yaşta ölen- kıdemli yüzbaşı Hasan Efendi idi.
Ahmet Muhtar, Topçu Kurmayı olarak yetişti. Harbiye'de ve Topçu Okulu'nda sınıf
arkadaşı sad razam iken suikaste kurban giden Mahmut Şevket Paşa'ydı. Aynı sırada
oturdular ve sı nıflarının birincileri olarak diploma aldılar.
Ahmet Muhtar Paşa, kışlalarda ve cephelerde değil, tamamen askeri okullarda ve
Askeri Müze'de görev aldı. Yıllarca Harbiye'de ve Mühendishane'de hocalık yaptı. Çok
sayıda subay yetiştirdi. Bu arada Atatürk'ün ve Enver Paşa'nın da hocası oldu. Ahmet
Muhtar Paşa'nın asıl şöhreti ve memlekete
büyük hizmeti, Askeri Müze'nin kurucusu ve
müdürü olmasıyla başlar. Ahmet Muhtar Pa
şa Müze Müdürlüğü'nden önce, mesleki bil
gisinin üstünlüğü ile, devletçe silah ihtiyacını
sağlamak amacıyla Avusturya, Almanya,
Fransa ve İngiltere'ye gönderildi. Askerlik ta
rihimizdeki yeri, hem Askeri Müze'nin kuru
cusu olmasından, hem birçok mesleki eserler
hazırlamasından kaynaklanır. Ahmet Muhtar
Paşa'nın belirgin özelliği, dünyadaki nadir as
keri müzelerden biri seviyesine ulaşan bu
mü essesenin tohumunu atmasıyla başlar.
1908 Meşrutiyet İnkılabı'ndan sonra. fe
rik (tümgeneral) Ahmet Muhtar Paşa İstan
bul'da bir askeri müze oluşturulmasıyla gö
revlendirildi. Bu amaçla, kapısı Topkapı
Sara yı'nın girişindeki avluya bakan Aya İrini
Kilise si seçildi. Burası daha önce silah
deposu ola rak kullanılıyordu. Aya İrini'nin
ilginç bir geç
Serıııel Mıılıltıı 111 ilk oı. ılııııt•ıııııı .�ıızel
. . mişi var Büyük Korıstantin tarafından inşa
.

kadınlarıııdaıı Semiha //11111111. edildiği söylenirse de, ondan önce burada Bi-
12
zanslıların büyük bir mabedi varmış. Bu bina,
Ayasofya'nın ahşap olarak inşasına kadar,
şehrin baş kiliseliğini yapmış. Ahşap Ayasofya
yanınca, şehrin baş kiliseliğini Aya İrini
sürdürmüş. Daha sonraki yıllarda Aya İrini, bir
kere zelzeleden, bir kere de yangından büyük
zarar görmüş.
Sultan il. Mehmet, İstanbul'u fethettikten son
ra, Aya İrini Kilisesi'ni camiye çevirmeyi düşünme
di. Burası değerli silahların ve savaşlara ait asar-
ı atikanın saklanması için depo olarak kullanıldı.
111. Sultan Ahmet döneminde burası, Avrupa
ülkelerindeki gibi bir askeri müzeye dönüştürül
mek istendi. İlavelerle genişletildi. Dar-ü�slah yani
silah ambarı oldu. Bu adla bir kitabe
hazırlanarak, kapısına yerleştirildi. Yeniçerilere
ait tüm toplandı.
buraya silahlar Ne yazıktır ki, bu silahların bir S emu:ı
ııin .ıtttlıtar'ııı
kıımm.m babası,
Altmet Askeri
Muhtar Müze·
Paşa.
kıs-
mı, daha sonra, demir fiyatına Avrupalılara
satıldı!
Daha sonra Tophane Müşiri Fethi Paşa'nın hizmetiyle Asker;:.i Osmani'nin çekirdeği
oluştu ruldu. Binanın bir köşesine de Mısır'daki Ehramlardan getirtilen mumyalar, üstleri
yazılı tuğlalar, eski küpler yerleştirildi. Daha sonra bunlar, Osman Hamdi Bey'in Müze
Müdürlü- ğü sırasında, Çinili Köşk'e taşındı.
Yukanda da belirttiğimiz gibi 1908 Meşrutiyeti'nin ilanından sonradır ki, burada -Av
rupa'daki benzerleri gibi- bir askeri müze kurulması kararlaştırıldı. Mahmut Şevket Paşa,
Parjs'te gördüğü lnvalides gibi. bir ordu müzesi kurulmasını istedi. Böyle bir müzenin
kurulması, Ahmet Muhtar Paşa'ya havale edildi. Ahmet Muhtar Paşa, burada geceli
gündüzlü çalışarak. şimdiki Askeri Müze'nin çekirdeğini oluşturdu. Muhtar Paşa, bu işr
başlarken yanında üç alaylı subay ile iki hademe bulunuyordu. Müzenin bütçesi ve
para sı yoktu. Muhtar Paşa, zaman zaman. kendi parasından da katkılarda
bulunarak ve borç alarak her taraftan silahlar, toplar, tarihi yadigarlar topladı.
Sultanahmet'teki Yeni çeri kıyafetlerini buraya taşıttı. Mehterhane Bandosunu burada
canlandırdı. Özetle. A\ keri Müze'yi. göğüs kabartacak bir düzeye ulaştırdı. Şüphe
yoktur ki, Askeri Müze Mıılı tar Paşa'nın hizmetiyle kimliğini kazandı. Gerek halkın.
gerek dış ülkelerden geleıık•rıı ı takdirlerini topladı. Bütün övgüler. Ahmet Muhtar
Paşa gibı, bir bilgının gayretınd<•ıı kaynaklanıyordu. Ahmet Muhtar Paşa, Askeri
Müze'nin oluşumuna hizmeti açısınd.ııı müzecilik tarihinde- ikinci bir Osman Hamdi'dir.
Hizmetleriyle daima anılacak olan Muhtar Paşa'nın bir büstünün, bugünkii /\•;ko·ı ı
Müze'nin özenle yenilenmiş oları salonuna konulmuş bulunması. takdir edilecek lııı � .ı
dirbilirlik örneğidir.

Ahmet Muhtar Paşa'mn Eserleri

Ahmet Muhtar Paşa, topçuluğu, hocalığı. müzeciliği ötesinde bır ;ı•.k"ıı ı.ııılı ıımı.ı
nıydı. Bu konudaki derin bilgisi Batılılarca da takdir edilmişti. Kırk kiıd;ırı y.ıyıııl.ııııııı·, ..111
lf
mıştan fazla eseri vardı. 2 ciltlik Külli
yat-ı Fenn-i Esliha, Osmanlı Topçuları,
Dumansız Barutlar, Seri Ateşli Sahra
Topları, 2 ciltlik Feth-i Celiı-l Kostanti
niye, 3 ciltlik Tarih-i Asker� 40'dan
fazla büyük paftayı kapsayan Muha
rebat-ı Osmaniye Albümü, 3 ciltlik Di
siplin bunlar arasındadır. Emekli ol
duktan sonra da tarih yazarlığını sür
düren Ahmet Muhtar Paşa'nın üze
rinde çalıştığı son eseri 2 ciltlik Türk
Rus Savaşları'dır. Bu kitap, cumhuri
yetin ilk yıllarında, dönemin genelkur
may başkanı Mareşal Fevzi Çakmak
tarafından, Muhtar Paşa'ya sipariş
edilmişti. Muhtar Paşa, bu kitabı ta
mamlayıp son krokisini çizdikten son
ra 16 Mart 1 926 günü öldü.
Ahmet Muhtar Paşa'nın, askerlik
tarihimizle ilgili olarak gazete ve der
gilerde. çok sayıda makaleleri yayın
Sermet Muhtar, ilk göreve, babasının müdür landı. Bunlardan bazıları Almanya'da
oldu,�u Askeri Müze'de başladı.
Reichsniehr, Fransa'da Revue de l'Ar-
mee, Belçika'da Reveue de l'Armee tarafından iktibas edildi. Muhtar Paşa, Japonyalı
Mori Hıreco takma adıyla da makaleler yayımladı. Öylesine çalışkan bir kişiydi ki, oğlu
Sermet Muhtar onun çalışkanlığını ve alışkanlığını şöyle anlatırdı:
"Peder merhum, yazın Tepebaşı kışın Taksim Bahçesi'ne yayılır, ne eyyam-ı buhur
(kavurucu sıcak günler), ne de erbain (eski takvimlerde, Aralık ayının dokuzuncu
günün den Ocak ayının onyedisine kadarki kırk gün [Karakış]) dinlerdi."

Sermet Muhtar Alus'un Öğrenciliği

Sermet Muhtar Alus -dönemin tanınmış Paşa çocukları gibi- özel tutulan hocalar tara
fından eğitildi. Bu arada Doğu ve Batı kültürüyle büyütüldü. Özellikle Fransızcası çok
kuv vetli olduğundan, Galatasaray'a imtihanla alındı. Buradaki eğitimi 1,5 yıl kadar
sürdü. Serrnet Muhtar. Galatasaray'a 1003 numarayla kaydedildi. Ve bu numarayla
diploma a� dı. Sınıf arkadaşlarının çoğu, ileride memleketin tanınmış kişileri oldular.
Bunlar Galatasa ray'ın 190fı yılında mezun ettiği talebelerdi. Merkez Bankası'nın ilk
Müdürlerinden olan w lııı ,ır.ılık ırııllPtvekilliği yapan Selahattin (Çam). hayatını Türk
sporuna adamış olan ve adı Galata�.ır.ıy 1 utbol Sahasına verilen, Ali Sami (Yen).
romancı izzet Melih (Devrim), ünlü hukuk profP�örü Vasfi Raşit (Seviğ) bunlar
arasındaydı. Dostları arasında olan ve bir üst sınıft;ı bıılıııı.ııı. Vırlıy Aüyükelçimiz Ali
Şevki (Berker), Moskova Büyükelçimiz Ali Hay dar (Aktay), yazar 1 rn'irnent Ekrem
(Talu) bir yıl önce diploma aldılar.

14
Kültür ve düşünce dünyasındaki manevi zenginlikleri bulunan, kıvırcık saçlarıyla ve
sakalıyla, köşe bucaklarda sessiz, kimsesiz yaşayan Sakallı Celal de Sermet Muhtar
Alus'tan 1 yıl sonra diploma aldı. Bu yüzdendir ki, Sakallı Celal, soyadı olarak Yalnız'ı
benimsemiş ve bir yalnızlık içersinde dünyamızdan ayrılmıştır. Sermet Muhtar'la de�işik
görünüm. yaşam ve düşünüşte olmakla beraber, bu iki okul arkadaşı birbirlerini tapar
casına sevmiş, nükteler ve espriler içersinde yaşan;ıışlardır.

Fakülte Arkadaştan

Sermet Muhtar Galatasaray'dan sonra Huk� Fakültesi'ne girdi. Bu fakültede özellik


le edebiyatla uğraşan arkadaşlarını, yaşamı l;ıoyunca unutmadı. Hukuk'ta, hocaları
Hakkı Bey'le Ahmet Şuayıp Bey'in konuşmalarından çôk etkilendi. Bu Hakkı Bey, daha
,
sonra
Sadrazam olan İbrahim Hakkı Paşa'dır. Bu iki hoca. derslerinde yarı kapalı da olsa
İstib dad aleyhine konuşmalar yaparlardı. Verdikleri dersleri pürüzsüz konuşmalarıyla
şiirleşt�
rirlerdi. O yıllarda şair Mithat Cemal (Kuntay), Hakkı Paşa'nın asistanıydı. Aynı
zamanda doktorasını hazırlamaktaydı. Hukuk talebeleri. zaman zaman, ondan �irler
okumasını is terlerdi. Yakışıklı. aristokrat tavırlı olan Mithat Cemal. Önları kırmaz. hem
geçmişteki ta
nınmış şairlerin şiirlerinden, hem kendi şiirlerinden güzel parçalar okurdu.
Sermet Muhtar'ın Hukuk'ta edebiyata eğilimli arkadaşları vardı. Bunlar arasında
genç yaşta ölen Tahsin Nahit (Prof. Mina Urgan'ın babası). sonradan diplomat olan
Sait Hikmet (Kıran). İbrahim Alaaddin (Gövsa). edebiyat öğretmen ' ve edebiyat
tarihçisi Mehmet Behçet (Yazar). felsefeci Mustafa Namık (Cankı), Sakallı Rıfat, Fuat
Köprülü ,

Mehmet Ali Tevfik, Ahmet Süreyya (Örge Evren), gazeteci ve profesör Suphi Nuri
(İleri). edebiyatçı ve Türk Dil Kurumu genel sekreteri İbrahim Necmi (Dilmen), son
döneminde Şeyhülmuharririn sıfatı verilen ünlü gaze
tecimiz Burhan Felek vardı.
Edebiyata ve yazı hayatına hevesli
olan bu Hukuk talebelerinden bazıları,
takma kadın adlarıyla Hanımlara Mahsus
Gazete'ye yazı yazarlardı! Sermet
Muhtar da yabancı dilden çeviri yapmış
gibi bazı makaleleriyle, bu kervana
karışmıştı. O yıl larda Hanımlara Mahsus
Gazete'nin baş muharrirliğini -Sermet
Muhtar gibi gaze telere uzun seri yazılar
hazırlayan- Ziya Şakir yapmaktaydı.

Memuriyet Hayatı

Sermet Muhtar. zengin bir ailenin ço


cuğuydu. O dönemde tanınmış ailelerin
yüksek eğitim gören çocukları genellikle
devlet kapısında görev alırlardı. Ticaret ha- A·eıııli çizgileri)'le Serııll'I .llıılılıır
,.
yatına atılanlar pek azdı. Sermet Muhtar hukuk eğitiminden sonra hakimlik ve awkatlık
mesleğini seçmemişti. 1910 yılında Hukuk'tan diploma alınca, babasının müdürü
olduğu Askeri Müze'ye kapılandı. Burada üstün Fransızcasıyla kendisinden çok
yararlanıldı.

Ressam ve Karikatürist Sermet Muhtar

istanbul'un yarım asırlık panoramasını, renkli kalemiyle canlandıran Sermet Muhtar


Alus, bu arada bazı mekanları ve tipleri, karakalemle, yazıları arasına serpiştirirdi.
Bun lar, eski zaman anılarının katıksiz ve saf ürünleriydi. Öte yandan yağlıboyada da
fırçasını
-kaleminde olduğu gibi- realist bir biçimde kullandı. Bu tablolarında, zaman zaman
ders aldığı ressam Ali Rıza ile Tekezade Sait Beylerin etkisi görülür. Bunlar, doğayı
yansıtırlar. Ne var ki, miktarı az da olsa Sermet Muhtar'ın tablolarının çoğu, -resim
meraklısı olan kayınbiraderi şair Necdet Rüştü Efe'nin terekesi arasında değişik ellere
geçmiş bulunu yor. Varisleri elinde az sayıda resimleri vardır. Fırçadan ziyade, Sermet
Muhtar'ın, çini mürekkeple, karikatürümsü simalar üzerinde çalıştığı bilinir. Bunların
çoğu, gazetelerde ki makaleleri ve romanları arasında yer almıştır. Sermet Muhtar'ın ilk
karikatürleri, mi zah ağırlığını taşıyordu. Hatta bunlarda siyasi mizahçılık esintisi vardı.
İstibdat dönemini kapatan 1908 Meşrutiyeti, Türkiye'de çok sayıda gazete ve dergi
yayınına sahne oldu. Matbuat dünyası adeta bir yayın seline uğradı. Nasıl ki,
yağmurlar dinince sel suları çekilirse, Meşrutiyet'in ilk yıllarındaki gazete ve dergi seli
kısa zamanda normal yatağına çekildi. İşte bu dönemde, yaradılışında mizah dokusu
bulunan Sermet Muhtar, basın hayatına, birkaç karikatürüyle girdi.
1908 ortalarına doğru yayın hayatına giren Davul, el-Üfürük dergileri Sermet Muh
tar'ın tanınmasına neden oldu. Bu mizah dergilerinde karikatürleri yayınlandı. Hatta
bunlardan bazıları, renkli olarak, dergilerin kapaklarında yer aldı. Sermet Muhtar'la ilgili
bazı biyografik notlarda, Davul ve el-Üfürük dergilerinin onun tarafından çıkartıldığı be
lirtilmiştir. Oysa bu dergilerin başmuharrirleri ve sahipleri Hasan Vasıf, Hamdullah
Suphi (Tanrıöver) ile Mehmet izzet ve müdür Osman Beylerdir. Sermet Muhtar, bu
dergilere, karikatürleriyle katkıda bulunmuştur.
Sermet Muhtar 1908 yılında karikatür yaptığı tüm dergilerde ve gravürlerinde Latin
tı,ırfiyle (S) harfini kullanmıştır. Bu harf, onun adının ilk harfidir. Sermet Muhtar yeni
Türk twrfleri döneminde de (S) harfini, 1952 yılına kadar, aynı türden çizgilerle
kullanmıştır.

Sandıklar Dolusu Kupür

'ıl'rrıtl'I Muhtar Alus ömrünün son yıllarında kırk beş yılı aşan perakende yazılarını
�ıl.ıpl.ırd.ı topl;ınıak arzusundaydı. Bu gayretle, elindeki kupürlerin bazılarını konusuna,
lı.1111.111111 �ıııııuloıik sırasına göre numaralamıştı. Ne var ki bunları sağlama almak için,
lı.111•11 ıkı �ııpy.ı h.ılırıdP listelere geçirmişti. Sermet Muhtar, hazırladığı makaleleri, da
ını.ı kopy.ı �:11'1111.ırıyl,ı kaleme alıp kopyasını saklardı. Zamanın tahribatıyla, bazı yerleri
güçlükle• okıııı.ılıılı•rı lııı , ..,ki harfli kopyalar bugün elde bulunuyor. Sanıyorum ki, maka
leleı 111111 �ıı.ıp lı.ılıııı· ılıııııı·�ıı·iıülmesinde en sağlam kaynak bu kopyalardır. Sermet
Muhtar Alu� cır.rı•k lııı � 11 py.ıl;ırı gerekse gazetelerde yayınlanan makalelerini çift olarak
16
saklamış ve bunları kendine ·göre numa
ratandırmıştır. Bu kupürlerden bazıları şu
veya bu nedenle değişik yerlere
dağılmış, bazıları da meraklılar
tarafından saklan mıştır. Esasen Sermet
Muhtar'ın gazete lerde yayınlanan bütün
makalelerini o dö nemin meraklılarından
birkaç kişi keserek saklamış
bulunmaktadır. Sermet Muh tar'ın ha-ngi
gazete ve dergilerde yayın yaptığı, imzalı
ve imzasız bazı ansiklope dilere not ve
yazı şeklinde verdiği konular binden
fazladır.

Sermet Muhtar İstanbul'la ilgili yazıla


rının çoğunluğunu Akşam gazetesinde
yayınlamıştır. Bu yayınlar 1931 yılında
başlar. O yıllarda İstanbul'da en çok oku
nan gazete Akşam'dı. Bu gazete öğleden
sonra yayınlanırdı. İstanbulluların işlerin
Sımıwf Mıılıtm; '/sta11/nı/ kıızan, beıı
den evlerine dönerken ellerinde bir Ak
kepçe' ı/eıl(i!i )'llltmla.
şam gazetesi bulunması adeta gelenek
halindeydi. Bu gazete akşama doğru İs-
tanbul'un en tenha semtlerinde bile okunur ve hele Boğaziçi'ne ve Kadıköy'e hareket
eden vapurların akşam saatlerinde hemen hemen herkesin elinde bulunurdu.
Hatırımda kaldığına göre Sermet Muhtar'ın Akşam gazetesindeki ilk makaleleri
193 1 yılında "30 Yıl Evvelkiler" başlığı altında yayınlanmıştı. Bunlar altmışa yakındı. Bu
tı'ir yazılcır �JPni� çcırt.ı hPijPni kcız;ınınca, Sermet Muhtar 193 1 yılının sonlarına
doğru "Masal Olanlar"ı yayınlamaya başladı. Bu tür yazılar 1932 nin başlarında da devam
'

etti. Sanırım adedi kırka yakındır. Sermet Muhtar'ın bu türden yazıları olağanüstü ilgi uyan
dırınca Akşam gazetesinin sürümü de bir hayli arttı. Bundan sonra Sermet Muhtar İs
tanbul'un aynası olarak niteleyebileceğimiz "İstanbul Kazan, Ben Kepçe" başlıklı yazıları
na başladı. Büyük bir çekicilik kazanan bu yazıları okumak, izlemek hatta kesip sakla
mak bir tiryakilik haline geldi. Yıne Sermet Muhtar gördüğü büyük ilgi üzerine "40 Yıl
Evvel İstanbul", "40 Yıl Evvelkiler", "Eski Günlerde", "Görüp Duyduklarım" gibi başlıklar
altında yüzlerce makale yayınladı. Sanırım Akşam gazetesinde -yayınladığı romanlar ha
riç- bu türden münferit yazıların adedi 250'yi geçmiştir. Bütün bu makaleler, sosyal,
folklor açısından İstanbul'un yakın tarihini ve yaşantısını kapsamaktadır.
Akşam gazetesindeki yayınlarından sonra, Sermet Muhtar bu tür yazıların tek ada
mı olarak aranır oldu.
Nitekim konusunda uzman olan bu yazarımız Tan, Son Posta, Yeni Sa/J.-ılı, /.ıwıı ı
Efkar, Cumhuriyet, Aydede gibi gazetelerde geçmişi bugüne, geleceğe t;ıtlı lıır ıı.,lııpl.ı
aktaran çok sayıda makaleler yazdı. Bunlara ilaveten değişik dergilerdf' Vf' iiı,.lliklı> t;ırılı
ağırlıklı mecmualarda, Srrmet Muhtar'ın hayli yazıları çıktı.

,,
Sermet Muhtar ve İstanbul Ansiklopedisi

Sermet Muhtar'ın değişik gazete ve dergilerde bini aşkın yazısı akla gelen ve
gelme yen yüzlerce konuyu içermektedir.
Böylesine yarım asırlık bilgi ve birikim hazinesinden gazetelere aktarılan makaleler
dı şında da tarihçi Reşat Ekrem Koçu'nun İstanbul Ansiklopedisi için istediği bilgileri
kapsa yan çok sayıda yazı verdiği fersudeleşmiş evrakı arasından anlaşılmaktadır. Birkaç
sahifesi noksan olan listesinin içerdiği konuların akıbeti meçhuldür. Çünkü İstanbul
Ansiklopedisi
(G) harfini aşamadı. Sermet Muhtar'ın verdikleri yüzlerce konuyu kapsayan bilgilerin bazı
kişilerin eline geçtiği söylentisi yaygındır. Hatta bunlardan, ufak tefek cümle değişikliği
yapılmak suretiyle, üstüne oturanlarca makale ve bazı kitapların esas malzemesini oluş
turduğu ileri sürülmektedir. Tarihçi Reşat Ekrem'in ölümünden sonra bu değerli malze
melerin akıbeti değişik yorumlara neden olmuştur. Ancak elimizde bulunan, bir kısmının
okunmasında güçlük çekilen eski harfli listelere göre bunların adları bilinmektedir.
Ayrıca Reşat Ekrem'e Sermet Muhtar tarafından çok kıymetli fotoğraf ve resimlerin
de verilmiş olduğu elimizdeki müsvette listeden anlaşılmaktadır.

Bir İstanbul Rehberi

Sermet Muhtar Alus İstanbul'un canlı rehberiydi. Bu konudaki bilgilerini bir İstanbul
Rehberi'nde toplamak istiyordu. Eğer ömrü elverseydi, o zengin birikimlerinin ışığı altırı
da böyle bir rehber hazırlayabilseydi şüphesiz o güne kadar yapılanların en mükemmelini
yaratabilirdi.

Eserleri

Sermet Muhtar'ın ilk yayınlanan eseri, Türkçe-Fransızca "Askeri Müze Rehberi"dir.


Daha sonraki yayınları da Askeri Müze'deki çalışmaları sırasında hazırlanmıştır. Bunlar Ye
niçeriler, Yeniçeri Kıyafetleri, Eski Osmanlı Ordusu, Aya İrini Tarihçesi gibi eserlerdir.
Fransızcası çok güçlü olan Sermet Muhtar'ın önemli bir ansiklopedisi de "Türkçe
Fransızca Lügat"tır. Bu kitap 193 1 yılında Kanaat Kütüphanesi tarafından yayınlanmış
tır. Bu arada Sermet Muhtar çok sayıda roman yazdı. Romanlarının hepsınde istan
bul'un silüeti görünür. Aslında Sermet Muhtar Alus'un İstanbul'suz hiçbir yazısı yok
tur.
Kalbi İstanbul için çarpan, kalemi İstanbul'u konuşturan, beyni İstanbul'la dopdolu
bir kişiydi.
Sermet Muhtar'ın gazetelerde yayınlanan romanlarının çoğu kitaplaştırılmıştır.
Bunlar arasında yayınlanmayan gene İstanbul'la ilgili konuları kapsayanlar da bulun
maktadır.
Aşağıda burılarırı tümü hakkında bir liste sunuyoruz. Ne var ki bunun kesin bir liste
olduğu iddiasında değiliz.

18
Roman/an

Kıvırcık Paşa, Harp Zengininin Gelini. Pembe Maşlahlı Hanım, Sülün Beyin Hatıraları,
Rüküş Hanımlar, Havalanma/ar, Bir Varmış Bir Yokmuş, Tombul Mirasyedi, İki Gönül Bir
Olunca, Onikiler, Kırkından Sonra, Anasını Gör Kızını Al, Eski Çapkın Anlatıyor, Hacı Ba
banın Havalanması, Masal Olanlar (Sermet Muhtar'ın bazı romanları beyazperdeye akta
rılmıştır. Kıvırcık Paşa bunlar arasındadır).

Piyesleri

Dert, Zincirleme, Helal Mal, Kof Ramiz Yahut Kurusıkı, Ev İlacı, Duvar Aslanı, Yıldız
lar Banştı, Mazi ve Ati (Bu eser Sermet Muhtar'ın sınıf arkadaşı Sait Hikmet 'Kıran' le
müşterek yazılmıştır).

Mutsuz Evlilikler

Sermet Muhtar Alus, birkaç kez evlendi. Ne var ki kısa süren evliliklerde, eşleriyle
mutlu olamadı. Kısa evliliklerin ilki Semiha Hanım'dan, tek çocukları olan Elhan Hanım
(Türsan) doğdu. Anasına çok düşkünlüğüyle tanınan Sermet Muhtar, kızına da fazla
düşkündü. Daha genç kızlık çağına girmeden, elinden tutarak Beyoğlu'nun en kibar lo
kallerine götürür, modern hayatın basamaklarına alıştırırdı. Belki de bu alışkanlıkladır
ki, Sermet Muhtar'ın kızı Elhan Hanım -kapanıncaya kadar- meşhur Lebon
Pastanesi'nin en kıdemli müdavimi oldu.

Espri Küpü Bir Yazar

Sermet Muhtar, espri küpü bir varlıktı. Zengin hatıralarını, en ince detaylarına
kadar depo etmiş, bir hafızaya malikti.
Anıları, siyah-beyaz kartlara basılmış fotoğraflardan öte, renkli kartpostallar nitel�
ğinde parıltılı eski zaman görünümlerini kapsardı.
Olanca sadeliğiyle geçmişi geleceğe aktaran bu altın kalemin ustalığı, bir tanrı
vergi siydi.
İstanbul'u böyle yaşayan ve yaşadığı yılları böylesine bütün sadeliği ve özü ile
anla tan, benzeri yazarımız pek azdır. Eski olayları, eski kişileri ve bugün artık çehresi
çok de ğişmiş olan o eski güzelim semtleri bütün renkliliği ile yansıtan bu İstanbul
beyefendisiııı anlatabilmenin zorluğunu en çok hissedenlerden biriyim.
Onun, olaylara canlılık veren, espri gücü, nüktedanlığı, samimi bir hava
yaratmakt.1 ki hüneri, geniş okuyucu topluluğunu büyülemişti.
Daima hayranlık duygularıyla andığım bu pırıl pırıl İstanbullunun birkaç niiktl'�ıııı .ı�
tarmakla yetineceğim.
Çok güzel bir kızın, zenginlerin oturduğu, birkaç evi soyduğunu gazetı•lı•rdı• ııkııy.111
üstad duygularını şöyle dile getirir:
- Hey gözünü sevdiğim zenginlik. Hırsızı bile güzel oluyor!

'"
Göztepe'deki köşkünün bahçesin
de dinlenmekteyken, bahçe kapısın
dan -ellerinde makbuz- birkaç kişi gi
rer. Sermet Muhtar'ın oturduğu ka
meriyeye yanaşırlar:
- Beyefendi, derler. Sahra-yı Cedid
Mezarlığına duvar yaptıracağız. Sizin
de bu hayır işine yardımınızı ricaya
geldik.
Sermet Muhtar'ın cevabı:
- Eğer fakirlere taş dikecekseniz,
elden geleni esirgememı Fakaaat,
mezarlık duvarı için yardımda buluna
mam.
Ellerinde makbuzlu ricacılar, ezile
büzüle, sorarlar:
- Niçin beyefendi?
- Çünkü fuzulf masraftırl Hepimiz
biliriz ki. mezarın içindekiler dışarı çı·
kıp kaçamazları Dışardakiler de içen·

ye girmek istemezlerı .\i'l'lııet Mulıtaı; Ak�aııı .�azetesimle, .mzı


luıyatınıı ha�ıııııw yıllımla.
Kadınların da bulunduğu bir soh
bet esnasında Sermet Muhtar, kadınlarda ihtıyarlık belirtilerinin otuzbeşinde başladığını
söyleyince. bundan gocunan bır hanım:
- Sermet Beyefendi, siz otuzbeşindeki bir kadını yaşlı mı sanıyorsunuz? diye sorar.
Üstadın cevabı hazırdır:
- Önce. kadınların ne zaman otuzbeşıne uluşabileceğinde bırlik olmaP"ız icap eder.

Anne Sevgisi

Serııwt Muhtar saadeti, annesi Kevser Hanım'la, geceli gündüzlü yaşamında buldu. ı'\
lııd i'dşa'ııııı ıyı eğitilmış kızı olan Kevser Hanım, nazik, duygulu bir kadındı. Paşa konak
lilrıııd" hliyüyen oğlu Sermet Muhtar ise içine dönük, daim;ı okuyan, bütün sevgısini
,ın,)�ın.ı ;ıd.ıy;ııı bır yaradılıştaydı. Genellikle her çocuk. anasına düşkün olur. Fakat Ser
ııı!'t Mı ılı t . ır ' cl,ı kı tutkunluk, ileri yaşında bile görülmem:? bır doruktaydı. Her gün
anney i<• hırlıklı• olııı.ık ..ıııııl' a şkının imbikten süzülmüş bir örneğını vererek ömrünün
son gün IPriıw kaılilr .ıııııı",ıyl<' birlikte sokağa çıkar, her yere onunla bırlikte giderdi. Çok
uzak yPrlerd0rı k.ılk.ıı.ık y.ıııl.ırıııı Babıali'deki gazete bürolarına göt\jrürken bile, daima
yanın d.ı anne;i buluı ıı ıı ılı ı J ı. ııııvayrla, vapurlarda, yanyana gör0nler, onları takdir
duygularıy l;ı 11 lerlerdi. Döncrıııı ı q .ı1 r> tPrılerı ve özellikle Sermet Muhtar'ııı okuyucuları, bu
yaşlı an neyle oğlunu , Balıı.ilı yııkıı�ıırırlan ağır ağır çıkarken -imrenerek- bazen
tebessümle. ba zen lıüLüııle '>eyreıll·ılı·ıılı Y.ıı.ıııııııLırı arıasırıa böylesıııe düşkün olması, belkı
de -kısa evliliklerınde- mutluluıııı lıııl,ıın.ırrı;ısından ve bu nedenle , yufka yüreğindeki
zengin sev-

20
giyi, annesiyle paylaşmak istemesinden kaynaklanmaktaydı.
Rahmetli dostum Adnan Tahir, bir yazısında Sermet Muhtar Alus'un son defa mat
baaya gelişini, özetle, şöyle anlatır:
"... Bembeyaz saçları daima dağınıktı. Parmak dokunulursa, sönecek köpük gibi
du ran bu karmakarışık saçlar. isyankar bir ifade ile ya şapkadan dışarı taşar, yahut da
alnı na dökülürdü. Fakat alnındaki sonsuzluk ifadesini bozmadan bir dökülüştü bu...
Endişe ile tereddütü birbirinde eriten acayip ürpermenin, zeki gözlerinde mütemadiyen
teker rür etmesi, onu adeta çocuklaştıran hususiyetlerden biriydi. Sermet Muhtar, o
derece çocuk adamdı ki, onu sokakta annesiz göremezdiniz. Matbaaya bile beraber
gelir, bera ber giderlerdi. Onu, dudaklarında kırık dökük bir tebessüm yanında da
yorgun argın an nesi olmadan tasavvur edemiyorum. Gördüğü herşeyi, ilk defa
görüyormuş gibi daima hayrete kapılan bakışlarında elle tutulmaz, gözle görülmez, bir
meçhule karşı ürperen tecessüs sezebilirdiniz. Bu, mazinin karanlık sonsuzluğunda
kaybolup gitmiş büyük re fah için duyulan bir nevi sıla hastalığı mıydı acaba!
Zannetmiyorum, çünkü bu mazinin edebiyatıyla o kadar haşır ve neşirdi ki ondan uzak
kalmış sayılamazdı."
Aklına esti mi, herşey, herkes onundu. Aşka susamış bir genci, hayalindeki
sevgiliye kavuşturması, en zor kadınları bile önünde dize getirmesi için elini uzatıp
kaleme alması kafi geliyordu.
' Böyle anlarda çehresi bir delikanlı kadar güzel, çocuk bakışlı gözlerindeki ifade de
bir mabet kadar derindi.
Ufuksuz denizlerle, şehirsiz iklimlerin ötesinde kalan bu müstesna mazi, onu da çe
kip koynuna alıverdi. Bir varmış bir yokmuş...

Ölümü

Bir yaşlı anne için, yaşlanmış tek oğlunun ölümünü görmek, acıların en acısıdır. Ser
met Muhtar, yaşlı anneciğini adeta öksüz bırakarak, sessiz ve sedasız bu dünyadan
ayrıl dı. İstanbul'un fotoğrafçısı, ressamı, tarihçisi, folklorcusu ve bir açıdan da aktörü
olan o güçlü kalem, bir an bile yanından ayırmadığı annesinden önce dünyamızı
terketti. Tarih:
28 Mayıs 1952. Sermet Muhtar 20 Mayıs 1887'de doğduğuna göre, ölümünde 65 ya
şındaydı. İstanbul'u yaşayan, binlerce makaleyle ve değişik türdeki romanlarıyla
yaşatan· lardan biri olarak, o altın kalemini kimselere bırakmadan beraberinde alıp
götürdü.
Maziyi ve anılarla dopdolu bilgiler kervanını beraberinde götüren Sermet Muhtar
Alus bize sandıklar dolusu yazılarıyla, sanki İstanbul'un renkli kartpostallarını bıraktı
Onun ölümüyle eski İstanbul'un dili sustu. Gözü kapandı ve kulağı tıkandı. Ne var kı, lııı
günlerde Sermet Muhtar'ın bütün eserlerinın yayımna yıllar sonra başlanıyor. Eski l�tan
bul onun orijinal yazılarından oluşturulacak seri kitaplarla, bir kere daha yaşatılacaktır

Tl\111\ 10/U ı•,


JI
Beyoğlu Belediye Dairesi'nin
Önünden Galatasaray'a

Eskiden Altıncı Daire1 denilen Beyoğlu Belediyesi'nin önünden kıvrılıp


tramvay yolunu tutalım. Soldaki üç-beş yeni apartımanın bulunduğu yo
1
kuş başı, konak arabalarının hem mola, hem de çeki-düzen yeriydi.
Arabacı ağalar orada bir lahza beygirlere soluk aldırır, arabalarını Tozko
paran'dan kopup gelmiş anafora çevirerek kupalara, faytonlara dolmuş
olan toz-toprağı temizlerlerdi.
Cadde, asırlardan kalma ismini hata taşıyor: Kabristan Caddesi.
Ta m 82 yıl evvel (1856'da), İstanbul'daki Fransız elçisi Thouvencl'in
mensuplarından mada m de Fontmagne, hatıralarından bahseden çok
meraklı kitabında* diyor ki: "İki yanı yüksek selvilerle dolu mezarlığı
çıktık, sola saptık. Az ilerisinde, Haliç tarafımız boylu boyunca gene
'
ölüler diyarı .. : Aşağısı Tersane imiş, en ağır cezalıların hapishaneleri

Altıncı Daire: 18�4 't" lst:ınhul �ehrem:ıneti (lldt!<.liye> kunılunca k"nı ilkin 14 hizın"t hiilg"sinl'

aynlmış, hunl:ml:ın ll"yoğlu-Gal:ııa s"mtl"rini kapsay:ınına Altıncı [)fıirt!-i lldt!diyt! dt!nilnıişl i.

1 Konak :ıı�ıhal:ın: 19. yüzyılda ""' 20. yüzyıl h:ışında kt!nt İ\'i ulaşımında :ıılı :ır:ıha kullanımı yay
gınl:ıştı. Fayton ve kupa türü :ıı�ı lıal:ınnın yanı smı Zt!nginlt!rin, Ut!\'let ricalinin kt!ndi kıınaklan

na özel ar:ıhal:ırı Vt! hunları süı't!n iizt!nli giyimli ar:ılı:ıcıları varı.lı. lsıanlıul yollarının \'oÇ:u Yl'l'<lı·
topr:ık ""' tozlu olması nedt!niylt! dt! aı�ıhalar rüzg:lr alan yükst!k noktalarda durı.lunılııp ıozd:ııı
anndınlırı.lı.

(*)"Un sejmır :\ l':ınıhassade dt! Fr:ınce :"ı Consıantinoplt!. Plon - i'a ris: 1902.
:\ ll"yoÇ:lu Mt!zarlıÇ:ı: Galata Mcza rlıÇ:ı. Kü\·ük Mt!z:ırlık, (i'etit-Chaıııps dt!s Monsı d:ı dl'll<'ll lıı ı
k:ıhrist:ın, Tepdxışı sınl:ırından Kasııııp:ış:ı ya ,.,. l lalir kıyısına kadar uz:ınıyordıı Egiııı lı hiı .ıı .ı
zidt!ki hu Müslüııı:ın llll'Zarlığında hinlerlt! yazılı nı"z:ıı1aşı vardı. Bur.ısı aynı z: ıııı:ınd:ı hir "·ll·ı
onn;ını giiıiinümündeydi. Günümüze kadar ıaııı:ıını işg:ıl edilmiş w kaldırılnıışl ır.

J.f
4
orada ... Kürek malıklımla rı

n ın zinci r şıkı ıtı lan duyu lu

yordu ."

1870'te Beyoğl u'nun

döıtte üçünü yakıp kavuran

büyük ya ng ının tü rküsü hile

<;ıkmıştır:

Ah Uevo/j,fu, uah l:Jev<4J,lu


Yandı da .� itti, kı'il u/dı ı.
Bu tü rkü , Mevlfına ka pıs ı ,
Topka pı, �dıremini gibi ls

r a n h u l ' u n en kena r nıa lıa l

lelerin in \' :ı rp ık temel l i . te

neke ka pla m: ı l ı ku l i i h d e r i n

de sühy:ı n lara, «:on ı k> nin

ni diye sciyl en irkeıı: "( J ıı c: ı

,Q ız y:ı ıı ıp h ı n feve k Cın (

l u ra p l o l n ı u � . d e v e d e k u l : ı k

kadarı k u n u l nıu� : ı v o ı ı .

derlerıııi � .
h t e hu Ka h r i s t ;ı ıı yol u

boyu da o devede k u l a k k:ı l:

ı n ha l ı r iya rla rd:ı n . cı dck-


18'J8 ile IJricııi 1::11ırcH yııluılıırı11111 imnaidıııııası İ(-'İll
nin solu nda . seci üstü
iıışa ediltııi,ı· 11/1111 /'em l'ııla.ı· ilk yıllamıdıı.
nde,
i 'ınler i dt.:nıir p:ı rnı:ı k l ı k l ı evlerin h:ı zıb rı gcnv <> p: ı rıı ı:ı kl ı k l : ı rıylc h:ı kl.

scd l c r i n :ı h m a ha rı nnı ıs H ı r i s t iya n ıııcz:ır t : ı su l: ı rı ı ı d : ı ı ı l ı ir ikisi gene

ntl'Vl'lld.

l h ı r : ı d : ı ıı gL\'erkeıı nıernıerle rdeki lıa <.·la r:ı l ı:ıs n·\ i r i p sd ı:ı det geti ren

: ıg;ı h; ı h ; ı l; ı r ı , jll'Cderinİ i n d i r i p sa ttV;I f rekL·n k; 1 d 1 1 1 l l İ n d c r i iyice lıat ı


r l;ı rıı l l.

ı l 't· ı.-. ; ı ı w 1 L ı pı·.l ı . "ı ı 1 t . .. ı : 1 >. ı l ı;ı l·ok l b 1 1 yol. l b m l ı u l : ı d l : ı n ık L ı ı ı ı ı ı : ı ı ı l ı tı ı ı ı ı liı /.ıııdaıı. K;ısııııp:ı

... . ı t Lı k i Tt · ı � . ı ı H · . ı l . 1 1 1 1 ı ı · ı ı ı d ı · � ı l i S: n : ı.-. ıuı : .. :ı k b r ı ı u ı ı . ; ı z ı l ı l " ' " " · ' ll' t:,h·ı ı ı ı i ı ı . l ı ı r , ı z l : ı rıı ı l ı:ıp.'>l:d i l d i ·

.�:ı l ı ı ı r : ı \ 1 . l ' 0 L l ı ı l ı ı ı l . 1 :. :ı · l ı · ı ı \ ; ı l ı . 1 1 1 1 ıl:ır. .'.-!C. .) rtlll'l l l İ .. ( ı l.-.:ı Lı r l ı ı l ı · . 1 1 1 1 L ı 1 1 1 H L 1 ; ı l 1 ; 1 1 u r : ı k : ı n ıı ıı .-.l ; ı r \

t • kı ı r k 1 1 1 ı 1. 1.-.l,1 · 1 1 1 · d ı ·1 1 1 1 1 1 \ .'. : 1 1 1 . ı ı ı d ı ,'.-! 1 1 1 1 ilt.·ri .-. i"ı rııı f ı s l v n l i r Tt ·ı-.. ı ı ı · · 1 Lı p i " l ı : ı ı w " i 1 :-(ı_ rte k;ı p;ıt

ı l m ı s . 1t iı ı d t · k i 1 1 1 . ı l ı kl.1 1 1 1 1 . ıı -. ı ı l ı . ı ı ı ; ı l ıı ı wı l l : ı p b l ı:ıııv... ine ı ı : ı k l l · d i l 1 1 1 1 .. 1 ı ı

24
Tünel Meydanı'na çıkan Yemenici Sokağının alt başında bodrumvari
bir muhallebici dükkanı vardı. Hala yerindedir. Bundan otuz, otuziki yıl
evvel mağaza yanaşması, berber kalfası, lokanta garsonu kılıklı Rum de
likanlıları, Tekke sırasındaki şapkacı çırağı kızlarla bu izbenin bölmeleri
arkasında buluşurlar, kafa kafaya aşıkdaşlık ederlerdi.
Geçenlerde bir öğle sıcağında yolum o tarafa düştü. Bir bardak su
içmek için girdim. Gene aynı hal; başbaşa verenler gırla.
Sokağın karşı köşesindeki beş altı katlı alamet, o zamanlar Galatasa
ray Lisesinin son sınıfının matematik muallimi Blanşon'un eviydi.
Mösyö cenapları, iktidarca hayli yayanlardan olmakla beraber ukala
mı ukala; sahte vakar mı sahte vakar. Şakası yok, sıfırı dayayıvermede. . .
'
Bakalorya imtihanlarında numara koparmağa yeltenenler evinin ka pısını
aşındırıp dururlar; saati yarım sarı liraya , hatiada bir kere, iki ay cık
olsun hususi ders aldılar mı , herifçioğlunu yu muşatıverirlerdi.
Bu binaya en layık ad "Leçon prive palais" (özel ders konağı!) tır.
Tramvay yolundan karşı kaldırıma geçelim ve biraz yi.irüycliın. Bahçe
içindeki şeddadi (büyük) mermer binada senelerce ecinniler top oynadı.
6
Tatlısu frenklerinden mi, yoksa ecnebilerden mi, bilmem h:ın � i ha n
7
ker kurdurmuş derlerdi. Dillerde dolaşan rivayet de şu merkezde: 1 1,·inc
girenler, "dağlara , taşlara" hemen çiçek ha s ta l ı ğın a tutuluıfa rıııı � . ilk
yaptıran kaç tane kurban ve çopur görmüş. Ondan alan aynı fıkıhcıc
uğramış. Daha sonraki sa hibi hfıkcza (gene öyle) ...
11
Önünden her ge1: işle göze çarpardı. Tıpkı eski Adliyc'nin oıta katın
daki Mebusan Dairesinin eşi: Perdeleri şahrem şahrem (yııtık); camla rı

'i Bakalorya ( Fr. lıaccal:ıut"real ) l'mnsa 'daki uygulamalar fırnt"k alınar:ık 18<ı9'da "ınülfızenıeı rü
usu" adıyla ilk kez G:ıl:ıt:ıs:ır:ıy Lisesi'nde uygul:ın:ın sınav yiinteıni. 1926- 1 9.�'i :ır:ısınd:ı Türki
yc'deki list• nıezu niyeı sın:ıvl:ırına da yanlıs olara k h:ık:ılol)':ı denilmiştir.

<ı Tatlısu Frenkleri: Levanten de denilen lıu zünu-.,. Avnıpalıları taklit eden lst:ınlıul Hırisıiy:ınlany
dı. Kentin yerli halkından olan Levantenler irin "kahvesi ltum, modası Fr:ınsız, paltosu lngiliz,
lıir:ılıanesi Alm:ın. müziği lıaly:ın . lıt'kdsi Türk... " denirdi. Çoğunluğu Galata ve lleyoğlu'nda,
'
lloğ:ıziri ndt• c ıtunııa kt:ıydı.

7 ll:ınkt'r (Fr. lı:ımıui<·rl Osııı:ınlı lkvk·t i'ııiıı ağır dış ve ir lıorrlannıal:ı ı�ı girdiği 19. yüzyıl ikinci
yansında p:ır:ı piy:ıs: ısııı:ı <'g<· ıııen ol:ın gayrimüslim zenginlerdi. llunlaı�ı Galata sa rı �ı llan, kuy
ruklu sarr:ıf da deniyordu. Ya ptıkları iş hir tür lıanka muamelesi olup daha rok kamu lıor�fan
ın:ıl:ırınd:ı faiz vı.: komisyon alnı:ıktaydıl:ır.

H Eski Adliye: Daıi:ılfümııı llııı:ısı cıl:ı ra k da bilinir. ·'İ Aı�ılık 19.�j'tı.: yanan ünlü yapı. Ayası ıfya 'ıı ın
karşısında. Marnıar:ı'ya lı akinı yanıarıa ki ya pının minı:ın Fı ıss:ıti K:ırdeşlerdi. Anl ik Senato l ıina ·
sının :ırs:ısın:ı y:ı pılan lıin:ı. üniv ·rsit ı ı· ııl:ım k ıas:ırl: ınınıştı. Anı:ı, 20 yıldan fazla süren inş:ı:ıt (a ·
lışın:ıl:ırı lıitim-., IH<>'l 'tt' Mal iyl' \'l' Evkaf Nl'z:ıretleriııe ı:ıhsis l'll iltli. I H76'da ilk Osnı:ınlı Medis· i
Melıus:ını d:ı ı
l ur:ıda ıopl:ı ııdı. ı •ırnfdl'ı t " 'ıı"ı Adliye Nez:ıı-.,ı int'. Cuııılıuriy<·I di'ıııı.:ıııirıde hl' b
t:ınlıul Adliyesine verilmişti.
kir, pas içinde; ba hçesini otlar, dikenler, alyandozlar bürümüş.
"Çiçekli" diye çıkarılan şayianın boşluğu, kaşanenin (köşk) bunca se
nedir mis gibi Amerika Sefarethaneliği' etmesiyle sabit.
Bugünkü Novotni'nin salonlarında cazlar çalınıyor, danslar ediliyor,
lçkllcı· içilip keyifler çatılıyor. Bina eski Kroker Oteli'dir. Bir vakitler ne
de nct:.ımeliydi (uğursuz). Abdülhamid devrinde Yıldız'da pa t l ayan
Bomba Hadisesine10 adı karıştığı için, önüne gelmeden öbür kaldırıma
:ıthı nır, Müta reke senelerinde 0918-1922) ltilfıf Devletleri zabıtasına
merkez olduğu sıralar yanına yaklaşırken karşıya kapak atılı rdı .
Yolumuza devam edelim: Etrafta değişiklik yok . . . "Pcra Palas" Be
yoğlu nun bundan kırküç yıl evvelki
' 0895) ve hugi.lnkll en cüsseli ote
li. .. Karşısında antikacılar halıcılar, resimciler. Bunkırın , :ırasında, şehrin
en eski fotoğrafçılarından Gülmez Biraderlcr' in ı;iiı ııczi ve halefi "Apol
lon" Fotoğrafhanesi sahibi Aşil'in seyyahlarıı ımı hsus hir şubesi vardı .

Aşil, mesleğinin ehli olduktan başka ş:ı il' mlz:ı�· da; müşterisini uya
nıkça gördü mü derhal "resistation" (yu ıtscver) lo(İhi ı,ıiir okum a d a. The
ophile Gautier, Lamaıtine, Victor Hugo, elhak czherimk·.
'1
Belediye Bahçesiniı1 duva rları sonrada n hiraz ı.wriyc :ıl ın mış, cadde
farklı-farksız genişlemiştir. Saçını süpü rge ede l'lk! a d)zcleşen, hiila da
iş gören emektar ha layıkların ayn ı ola n 'l 'l' jll'l ıa 1,:iı Tiyat rosu , �ehremini
Rıdvan Paşa danız kalmadır ' .

Susan Dapres, Jea n Hadding , Sa nıh Bcrn:ı rd lo(lhl l!ll yüksek aıtistleri
seyrettiğimiz bir ta rafa , bugüne hugü ıı �d ı i ı Tiy; ıl 1 1 1 1 > 1 1 1 1 u ı ı l ı ii l ;I oraya sı

ğınışına şahit olduktan sonra diyc<:ck b aşka si'ız yok ; h:inisini nıhmetle
anmak gerek.

9 Aıılt'rik:ın Sd:m·ıhant•.,i: lll')'"Alu'ııda. M'"'nıll\'l'I 1 1\ al ırı.,ı.ı ı ı ı ı addt•.ımlt·�ı Corpi Sarayı olarak

da ıanınan l'kilik l ı i ı ı a s ı . l' I . yiiıl'lda l ı.ıı ıl"'" ı :ı ıq ıl'ı ı ı ı ı ı : ı p ı ı ı ı ı ı ı : ı l ı ı ı ı\l'l'ı ıp:ıi konak. sahibinin
iilüıııiiııdt·n sı ııır:ı i'ıı ın· kir: ı ill' l ' H J7'dl' dt• " ı l ı n : ı l ı ı ı : ı ı . ı � ı\111 l'ı ı l ı ı 1 .-ı : ı nhı ı l Sl'1'ıı"th:ıncsi ol:ır:ık
kull: ı nı ldı . Ekil iğin l 'J.i7'dl' ı\ ııkar:ı\ :ı l;ı"ı ı ı ı ı : ı " m laıı 1 ıı •rl ı\111 ı ll;ı�koıı,t ıloslu,r:u<lur.
ıo l lcıınl ıa l ladb .. ,i: 11 'l '<'ı ı ı ı ı ı ı ı ı 1'11 1'> ı : ı ı ı ı ı . ı gı l ı ı ı l i l . ı\l ıdı ı l l ı : ı ı ı ıld'" k:ır�ı düzenlenen suik:ısı. Tr
o 'ak E n ı ı t · ı ıi l l ı ı il:'ı li C : ı · ı ı ı ıı·"ı ı ı ı ı d ı · ı ı ı ı ı ı ı pl. ıı ıl.ıı lıgı l ı ı ı ı ıl.ıı"ı ı, :ı n�anl:ır, atlıgeçen oıd<le
k:ılınış l:ınlı . �ı ıi11o .1 !-ıl1t·. p; ıdi ... 1 1 1 1 1 1 .. ;ıg l,1 1 1 ı ı ılı 11.ı ..,11 1.1 ı, ,ıı .. ılıl.. .!tı a .. ı\.' "r, Mvil c"ılmüş, :;x kişi
y::ar.ılannuştı.

1 1 lll'll'd iy" l l :ıl ır""· Tq ıı ·l >.ı" 1 1 . ı l ı ı • · ' ı dı · """""·' Ilı" ı\lı ııın l >:ı irt··i llclctliyc'nin Oleyoğlu llcle<li
)'l'Sİ ) 2·i Tl·rnıu11 1. I HHO' dı · lı.ıll.. . ı ;ı ı,:ı ıgı , l(ll ıt h · ,., . \'l'\'l't'�indt• konser salonu, lokant::ı, orkestra
\'l'l'İ . (·onık p: ırkı . gı· ı.ı ı ı ı ı n ıll. ı ı ı . .ıı ıl, ı ı · ı•. ıp.ı lı l ı \·aı ı ı ı 'alc ııılan bulunan modern bahçeydi. O:ı
l ı ; ı iiı ın· hur;ı, .l.ı . Y. ıl ı. ı ı ı ı ıl . 1 1 1 1 1 l'l 'lıl ' . l ı . ı ı ı ıp-. dt·l lıl,ll'ri. Müslüman nıezarlığmın çayn·Iığ:ı vardı.
<i ünümüzdt· i�t· l\ h·...ıut ı)·ı · ı ' « ' ·ıi ııl,ı ı p . 1 1 . 1 1 1 ı·;u.l"k·k·ri arasındaki aynı yt'ıdt! TlJYAP st-rgi hinası
ı·t· kapalı ı ıu ıparl, lııılııııııı.ıl,ı.ıılıı

il I<ıtlv:ııı l'aşa < ıH��- ı•ıııı. ı I H•ıı ı ı• ıı ıı , ar;"ıııda lsıanlıul :)dırı:minliAi <lıdediye lı:ış�ınlığıl yap:ın
it' Eırııki'ıy'deki ki ' " kı iı ll' ;: ıd" ı l'"" ıı .. d i ı l ı;ı ııı ıgullarıııın ıctik(ilcri ıar:ılintl:ın vurularak iildiirü
len Osmanlı veziri.

26
Tef> 1.1ba,�ı '11da11 gl.ll1.111 tmm raylar (iıı/11/asamr liwsi 'ııiıı k11r,mwılı111 7iıksi111 (• do.�/'// kıınlmlı.
20 '/i yıllarm /Jl.lyoğ/11 'su. (l'oıo. Sclahaıtiıı lliz)

Merhumu dile dola rla rdı. Yok. kera het vak itleri lxı lıredeki lıu susi
lıi.icresinde <loca ) dem \'Ckerıniş (i<;erıniş); yok Fra nsız aktrisi ınada ı ı ı
Sandre Packa rcl':ı tutku nımış: yok gene de gcıcr toza r, " � evk i ı ı l c . l ı : ı y : ı
!inle olur neşe bedida r" , diye dilberkrc şarkı güfteleri yaparınış! . . . ı\y ıp
mı, keyif ehli ada m ...
Bahçe, o za ma n el a h ıncahınç. Açıktaki sahnesi o vakit de va rdı Vl'

vaıyeteler ya pılırdı. ::_iimd iki Asri Sinema ve sabık (esk i) anfir iyatro'.I tl:ı
Rıdvan Paşa 'dan yad igfü-d ır.
İtalyalı Castellano, Fransalı Gontran gibilcrin trupları gibi. operal:ı r.
operetler oyna rla r, orta lık iğne atsa n yere düşmez hfü al ırdı. ürkl'st r: ıtl:ı
kırk kişi, sa hned e kul islere bd:ı r :ı ktris ve aktör. Antre <:ey reğl . sa ııd '

: ı l ye on kuruşa , ön koltukla r da mecid iyeye (yirmi kuruşa ).


Gene caddeye <; ı kı p sıra otellerin i'ııı Cıne v:ı ralı ın. "Bizler lkyoğl u ' ı ı d : ı
otel işletemeyiz" cl iyeıı lerin :ı .�zın ı ilk tık:ıy:ınla rdan biri l ı i ( .-; iipl l< · � i ı 1 1.ı ı

15 Anfiliy:ıtnı ( ; ımfitc.::ıı r> Amfi Tiy;ııru:-.u d:ı dı:.·nıni�t ir. Tepeh;ı�ı Rıl ıc.'l'."iİ.ııdv l �1rıl.1 , .ıpıl.ııı r.ı.·
lık a(, ıklı:ıv:ı t iy: t ln ısu. AllıgL·1.·en h:ıl tl.'l"llİll 111,t.: ilh: n: Konsı ılosh ı.Qu t:ır:ıfıııd:ıl, ı \ . 1 1 1 1 .11 l . ı \ d ı 1 1 . ı ll,
kı!'>al-:ı Anfi dL'rdi. l 1Jo=. ·tL· yL'ııilL'ııdigirn.k: k:ıp:t lı tİ�'�ll n > hin: ı.sı ( ı k . h ı . l izı ı ı ı n l l . 1 1 '>ı ·lın ı " . ıt ıı •·.t

ı nun k< mle<li l>iilüıı1ü ı • bı-; ık kul l : ı nı l m ı s t ır.


Clıarles Barry adlı bir mimar taro,(ıııdan yapılan lngtltz elçiligi, 1870'tekl Beyoglu
yangınında lıasar gördü ve tamir ediltli.

Ömer Lütfi hemşerimizdir. Bristol Otelini ba l gibi, eskisinden ata idare


ediyor işte.
14
(Karlman Pasajı'nın bonmarşelik vaktinden başka bir yazımda bah
sedeceğim.)
Sağdan Doğruyol'a sapan Glavaııi Sukağmda çukurumsu , Bartoli adlı

bir lokanta vardı. Tiyatro, at cambazı, cate chantant (şarkılı kahve) ar


tistlerinin oyunlardan evvel, paydoslardan sonra uğrağı; paralı hovarda ların
da meka nı. Ka pı kapamaca balık istifi. Haçopulo Pasajı eski halin den
hı�;a k tersi kadar farklı değildir. içindeki en büyük dükkan piyano
m Keller'inkiydi. Burada onun oğlu veya yeğeni, tığ gibi bir delikanlı
v:ırdı ki Meşnıtiyet' in ilanı sonrasında şimdiki Melek Sinemasının yerin
dı · :ı ı.:ıl:ın Sket ing P:ı las' ın şampiyonlarından . Ayağına patenleri taktı mı
ş:ı l ı i ı ı ı ı ı i ş: ı l ı iıı � S1.\· ıne dilberleri, bilhassa matmazel Çubukçıyan gibileri
dkriııdı·ıı k:ıvr:ıdı mı, saatlerce uç babam u ç . . . Pasajın kiliseye sapan

l·ı 11 . . 1 1 1 1 1 . ı " ' ' ı i'ı ' " '" ı ı ı . ı n l w ı : I Hlı'l'<l:ı lsı:ı nlıul'd:ı lsıikl�I Cıddesinde :ı�·ıl:ın ünlü m:ığ:ız:ı . llir
g< 'ııd 111 .ıı:.1 1.:ı ı ıl.ı ı ı 1 1111 . ı d : ı . dı 'ı1 1<·ıııiıı lı l'lllt:n lıütün ın:ıll:ırı s:ııılın:ıkı:ıydı. M:ışruıiyeı
C:ıddesine
dt.' kıpıM 4 ıl.ıı ı ıı ıa)!.11.1 1 m p. ı � :ıj gi'H"ünümündeydi ve iki cu.klc arasında geçit J.:C>revi de yapı

yun lı ı ı 1 1 1 ı ı · d . ı ( . 1 1 1 1 1 1 . 1 1 1 1 1 .ı ı l ı · - . ı ı w gt·ı,:ıikıc. 11 sonr;ı burası Karlınan Pasajı ;ıdını almış, �ıync;ı her
ıürlü g i y i 1 1 1 n· l'\' t' :o-.\ ,1 ·.11 1 1 1 1 ... ıııldı � : ı ıı ı: ıj.:a:t.:ıl:ır:ı d:ı hu�ıdan �sinl�n�ft'k ··honm:u�"
d�niln1i�tir.

28
dönemecindeki meşhur "modistra"yı (kadın terzi) unutmayalım.
u
En yüksek ve en gizli randevu yeri olduğu, Fehim Paşa'nın hima
yesi altında bulunduğu ağızdan ağıza fıslanır; erbabı vızır vızır içine gi
rer, kulakları bükükler de perdeleri inik pencerelere kedi ciğere bakar
gibi bakarlardı.
Gerisin geri dönüp gene caddeyi tutalım. İngiliz Elçiliği16 binası ve
güzergahı sittin sene evvel ne ise gene aynı şekildedir. Sadrazam Küçük
17
Said Paşa'nın Abdülhamid'e hunıç ederek (karşı ç;ıkarak) dalıverdiği
cümle kapısı, santimi santimine aynı hiilde.
Yoldan kıvrılıyonız. Balıkpazarı boyunda da değişmiş, tek taşı kaldı
rılıp yerine başkası konmuş nokta yok. Aynalıça rşı'nın tam karşısına dü
18
şen banker Zarifi'nin kapısında Tunus fesli, koca püsküllü, kırmızı 1.· u
ha çepkenli zenciyi hala görür gibiyim.
Az ilerisindeki şekerlemeciden, Sultan Aziz (1861-1876) va ktinde bü
yük dayım kaynanasına zamklı öksürük şekeri alırmış. Babam H•ı rhi
ye'de talebe iken, her hafta başı orada trigona tatlısı yermiş. Ben Gala
tasaray Lisesinden çıkışlarımda , "Sinalko" denilen ıneyvalı gazozu İ(l'l"
dim. On, on beş gün evvel kızımla beraber girdik ve aynı köşede don
durma yedik . . .
Dükkanda bir fazlalık varsa , o ela frijider dolabı ...

Akşam, 1 Te�rin-i s:ı ni (Kasım) 19;\H

ıo; Fehim Paş:ı ( 1 873- 1908 > il. Alıdlilhamid'in esvalx;ıh:ışısı ve süt kardeşi ismet lley'in oğlu ııl:ııı
Fehim l'aş:ı. p:Klişah yaveri ve �r-hafiyl· ıılaı,ık lstilıdat diineıninin pt'k çok kirli isk·riııi ,·,•vır
ııliş. halkın korktuğu ve nefrt't t'lliği lıu saı,ıy şımarığı 1 <)()8'de llurs:ı 'y:ı sürülmüş, oı"ıd: ııı l l l l ı ·
cik't' ka(arken halk ı:ı mhnda n iiklürlilmüşıür.

16 lngiliz .Elçiliği : lngiltere set:ıreth:ınt'si, l't'm Houst' oliır:ık da lıilinir. G:ılatasar:ıy'daki lııgllıı·ıı·
Konsolosluk lıinasıdır. lluı,ıda ilk eldlik IHOl 'dt' kuruldu . Bina. 1831 'de. 1850'de, 187.i'll- y<·ııı
lendi veya restorl' l'dildi. Eldliğin Ank:ır:ı')':I tasınmasınd:ın sonr:ı konsolosluk oldu .

17 Kü�·ük Said l ':ısa : ( 18.�8- l <J i 'i l i l . Al ıdülhaııı id diint'minde ( 1876- 1 <)()<) ) dokuz kl'Z saı l r a z . ı ı ı ı l
ıl, yapan Osın:ınlı \'l'Ziri . IH<J�'!e �. kez at:ındığı sadr:ızamlığı kısa sürdü ve azll'dildi. A ı w : ı k
il
Abdülhamid. kt'ndisini yenklcn aıamak isteyince :ıı,ılannda tuhaf hir (ckişml' l ıa � l aıl ı. ı >l. ı \ l oıı
skand:ıla diinüslli. l'adisahın ısrarından <'t'kinen Sa id l'aş:ı 4 Ar.ılık I H<J<;'ıc llL-yoğl ı ı ' ı ı d . ı l . ı lııı:ıl
tt're Ekiliğint' s ığına ra k Avrup: ı'y:ı giindt'rilınesini istedi. Bu gdişmeden k:ı y ı : ı l : ı ı ı . ı ı ı il �l u loıl
h:.ımid. Said l'aşa 'ya Yl'lllinli güvence vererek konağında oıurın:ısın:ı nılis:ıadc · ı ·ı 1 1 1 1 •.1 1
IH ll:ınkt'r Zarili: 19. yüzyılın ikinl'i ya rısınd:ı lsı:ı nhul'da, ilıiz:ıııı. ıııenlu:ıı ,.., ı,ınlı ı " l c · ı ı ı lı · ı ı ı .ı
pan, kamu maliyesine. padisaha. selızadl'lere. devit'! adamlarına hı ırc n-n·ı ı ı l ı ı lı ı l h ı ı ı ı "' ' 1 1 1 1 1
yt'da rdı . Jorj Zarifi Efc·ndi. kısın M:ı<·k:ı \C' lll'vı ığlu' nd:ıki konakl: ırıııd: ı . ııı, " · """l oıl ı . ı ı o l ı 1 1 1 1

yükad:ı 'd:.ıki, yazın Taralı)'a'd:ıki kiişkünde oıun.ırdu. Zarili ailesiıı ııı ıı·ııl,lı ı . 1•.. 11111 l•ol. ı ı ı l ı ı ı l o l ı
dillt'ft' destandı. Zariti kadar ünlü w 7.t'ngin hir diğt'r Rum hankl'r l lrl.,l : ı k ı le lı

JU
Tünel Meydanı'ndan Taksim'e

Eski Halinde Kalan Binalar, Mağazalar: Tramvay yolları, işleyen elektrikli


tramvaylar, bir ele Tünel'in giriş çıkış yerindeki sundurmanın üstüne yü k
-

selmiş olan Metro Hanı hariç meydan bundan 40 sene evvel ki ayvaz ka
,

sa p, hep bir hesap halindedir. Karşıki pasaj ın damındaki yüksek haca


gene beyaz dumanlar savurmada : aşağıya kırağı gibi su habbeciklcri
yağdırmada . Tekke (Mevlevihane) sırasında , sucunun ya n ı n da k i k it a p� ı · .

Hıristopulos' un seksen yıllık dük kanı y d ı. Buradan karşı köşeye a tlay an

tezgahlar Dimitri'nin. Otuz hu kadar yıl evvel ne ise gene o . . . Meydan ın


sol köşesindeki gözlükçü Verdu'nun halefleri de mağazanın eski an':ln:i
tından (geleneklerinden) kıl kadar ayrılmıyorlar. Toz topraklı vitrinlerini n
üstüne parma kla yazı yaz!

Foto Süreyya ' nın yerinde h a z ır elbiseci Tiring'in Beyoğlu şubes i va r


dı. Nur içinde yatsın Ah med Rasim merhum ,S'ehir Mektupları'nda hu Ti
ring' i ve atlxışı bera beri lştayn'hı Mayeı" i dil i n e dolamıştı :
Bir bayram arifesi, kayna na , gelin, oğul , bunlardan b i r i n i n G a l : ı t : ı ' d : ı
ki merkezinde sübya nla rı giydirip kuşatıp caddeye pkıyorla r. l laııııııııi

ne: ''Yavnıcuklara , arife �· iç;eği, leş böceği diyecekler " diye nl' fl's t i i k l ' l i p
dururken, birden 1,· ığlığı koparıyor: "Yumurcaklar kenara (l'k i l i ı ı l ı:ı l , , ı

yım, tramvay beygirleri hartada k omu zumızdan kapacı k; nı :ı .-.: ı l d ı ııı 1 . ı ı


elbet! . . . "

Sol c a n ib i m i ze (yanımıza ) rcsadüf eden gümüşi l > : ı d : ı ı ı : ı l ı N:ı ı ı ı ı .ıı ı

Yurdu sonranın yapısıd ı r. Bahacın boğaz heki mi mi z ll:ı\ · 1 l .ıı • 1 .ıı il 11 ı

h i m ' in oradaki bakla sofa , nohur oda muayeneh:ı ı w s i ı w Hı · u · ı ı l ı · ı d ı · ,q ı

.u
(ieçeıı yiizyı/111 sıııılı1 1·1 1ıı/ıı ılll'lm 1/1111 yıı/11lrıuıtlı1 11 ijııw Tiiııel'i11 giiriiııiimıi.

rerken heyl ıcyln g\ ' \ ' İ n l i nı. Meğerse kaz ın ayağı l x ı ş k ı y ı ı ı ı ş . ki fera h
feza mı ferah fl:z;ı. 1 >ı ın ılı r t;ıvanla ra kada r öyle enfes t;ı hlob ılı herafta
gül ler, gülist:ı ıı la r. k ı r Lır. t k·n izler... Bak bak için açılsııı; fe leğe kelek
deme...
Sofra t ; ı k ıı wı ı ı. ·.� Cıjis dycvnı ha ki (bugün de )'L'ri ııdl' l. k:ı rş ısıncbki
1
dara:; , yl'ık se k l ıiı ı;ı l l linki'ırın serfotoğrafçısı Abdull:ıh Biraderler'in atöl

y e s i y d i.
M a l ı u d < hil i ı H ' ı ı ı ı\rap hi ldyesindcki "minare mina re iist ü" hesabı \' Ik
(ık, bit ip t ü k \ ' 1 1 1 1 1\ '/.. O vakitler b ü t ü n fotoğraflıander, Seh:ı l ı , Fehüs,
A poloı ı , N i k ( ıL.ıki ı\ ııd riomeno, P:ı rınas, Egl de öyleyd i y; ı . . .
Bir z:ı ııı;ı ı ı L ı r ı\hdülha nıid'den bir irade
savu nı lıııuşt u . Askerlerden
1
nıü Ş,irdvıı l ı i ı ı l ı; ı o.,ıv;ı ve sivillerden vezirden mütenıayize kada r bütü
n
pa:;a la rı ı ı \'ı· 1 ll '\' l niıı hepsi üni forına la rıyla ve elpent·e diva n vaziyetin-

scr-fotoğr; ı k ı :\ h( l ı ı l l . ı l ı J\ir:ıdl'rll'r: Apr:ı l ı : ı ı ı ı ı \ l> dulbh' ı n o,Qulbrı \'idwn. l lı )\'SL'P ve Kl'vork


kırdc.:;oll'n l ır. ,.\l •ı l ı ı l l . ı l ı ı:ı·t·n·... ı ı l : ı r ; ı k d:ı l:ıı ıın:ın s:ın;ıt..:ıbr, isıanl >Lıl .da :ıcı ıkLırı l( ııc ığr;ıf stlh.lyc ıb
nnııı y;ın ı :-.ır.ı · .. 11.1\ lı •lı '.�r:ıh:ılıgı <. b y:ıprnı.·d:ır. Ahdülııll'cid ( IX51J- 1 Xh l >. .ı\hdül:ıziz ( J 8<ı l - 1 87(J )
n· il. A h d i i l l ı ; ı ı ı ııd ı ı s - :-, , 1 1 >01) ) di'ııwıııll'rirn. lt.: S:ır:ıy- ı l· lüın:ıyun fnlo,Qr;ıkıl ıgı gi'ırL'vindc de: hu
luıınıu:; l:ırdır. \ 1 1, l w ı ı I S1J1Jd: ı. l lo\'Sl'P l 1J02 .d l'. Kt·\·ork l ') l 8°dl' i"ılınü�ılir.

ınliıcnı:ıyiz: < > ... ı ı ı ; ı ı ı l ı l . ı nı ı ..ı ııı dc">ııemiııde. ilmiye <dini ) VL' askL"rİ rüthdl're ko�ut mülkiye ısivil >
rl 11 l ı dl' riı ı iı ı ;ır;ı d l · ı ı·· ı · ·.ı .... . 1 1 1 1 � 1· n ı ı l ıı.·.. i ı ı i n üsı ü olup hu rüt hcdeıı terfi edenler uı�-, s�inisi rüthc
sin" yüksd irll'rdi
32
de resimlerini çıkıı rtıp sa ruya tukdim edecekler... Fotoğrafçıların par
maklarında zilleri eksik!
Setreleri" eteklere kudur nişa n dolu, romatizmalı, nikrisli, idrar zorlu,
prostatlı birçok udamcu�ızın merdiven busamııklarına oturup otu ru p ba
şağalarına :
- Aman bacaklarımı, mafsalhırı mı ov Şa ha ncıAım!
- Bana bir memşa ( ayakyolu , abdestha ne) bulamaz mısın eşek heri-
fin damadı?...
- Evrak çantamdaki ördeğimi (sidik şişesi) çıkars:ı k mı Ar:ıp�irli? . . .
diye diye yukarı tırmandıklarınu mslamışlardanım...
Asmalımescid'in dörtyol ağzından sonmki şekerlemeci Löbon , de
demden kalma olsa gerekir. Eski Dimitrakopulo'nun bitişiAindeki �·u kur
dükkan da Istrazburg ( Strasburg) Birahanesiydi. Tanınmış kimselerden
birçok akşamcıların mihman (konuk) olageldikleri mahaldi. Yu ka rıdan
kuşbakışı seyir var da aşağıdan kurbağa bakışlısı neye olmasın?
Karşıdan karşıya el verilecek, güneş girmez, gün görmez sım du ki iki
sokak, yani Deıviş ve Timoni, gene oldukları halde ... lkisi de boydan bo
ya umumhaneydi. Kapı önüne iskemle atıp kelle kaşıyan beyaz pa laska lı
belediye çavuşu , muayeneci doktorun içeride bulunduğuna alametti.
Bugünkü Pazar dö Levan'ın selefi Pazar Alman'dı. Binanın scras kl.·r4
Rıza Paşa'nın olduğu söylenirdi. Yenisinin alt katı yana doğru genişle
miş olmakla beraber her iki pazar, muhteviyat (içerik) itibariyle hirihir
lerinin ikiz gibi örneği.
Kaçın kur'ası olan Baker Mağazası eskisine nisbetle hayli gelişmiş ,
1 6
anaçlanmış sayılır. Mabeyn başkatibi müteveffa Süreyya Paşa'nın sıra
daki kebir (büyük) mağazasına yerleşen Karlman Blumberg, Galata 'da ki
Büyük Millet Hanından oraya kavançcdir (geçmiştir).

3 setre: Oüz ve k:ıp:ılı y:ıkalı iinii J ıoydan lıoya düğmeli. eteği uzun Tanziımıt diincmi <"ckl'l i. M1 1
deli Avrup:ı'd:ın :ılınan sclrl'. nıhad:ın yapılır, sivil ve :ısker devle! gfırevlilerincl' giyilird i . Tfıll' ıı
!erde v e giirev sırasında seırenin c ıımızlmına giiğsüne ve kollarına ı"iiıhe işareıleri. konloı ıl:ır. ıı ı
ş:ın ve m:ıdaly:ılar ilisıirilirdi.

4 se r.asker: ı9. yüzyılda Osın:ınlı savaş lı:ıkanlarının resmi unv:ınıydı. llu giireve )ll'l irill'ıılı · ı .ıı.ı
sınd:ı iki Rı:w P:ış:ı vm'<lır. Cih:ın Ser.ıskeı·i Rıza P:ış:ı < ı 809- ı 877l. Ser.asker l<ız: ı l':ı .�a < I H H
1920). Adı ge�·cnin hu ikincisi okluğu ı:ıhnıin l'llilınektedir.

'; Maheyn: M:iheyn-i Hüın:iyun d:ı dl'nilıniştir. il. M:ıhınud'd:ın lı:ışl:ıy:ır:ık sı ın di'ıı ll'ııı p.ıı lı... ıl ı l . ı ı ı
nın ç:ılışm:ıl:ınnı sürdürdükleri saray hiilüınü. Se�·kin ve k:ıl:ıh:ılık lıir kadrosu ol.ı ı ı � l . ı h n ı ı dı
p:ıdiş:ıh, s:ıdm2'ıını vezirleri n:ızırl:ın ekil.,ri k:ılıul .,U.,r, huynıkkırını wrir. hiikliıııı·ı � . ı l ı � ı ı ı . ı l . ııı
nı izl.,ı'<li. Bur:ıd:ıki giirevlilere Maheyn-i Hümayun ridli vey:ı erkanı denirdi.

<1 Süreyy:i i':ı�ı ( 1 84 ';-189'1 ) 1 884- 189'1 :mısınd:ı Yıldız S:ır.ıyınd:ı M:ılıeyn-i l l ı ıııı. ı yı ı ı ı l ı. ı �ı. . ıı ıı ıı ııı
ı
y:ıp:ın v" dürüstlüğüyle ı:ınınan Osmanlı veziri.

.u
Baba kasada, ana paket gişesinde otururken küçük oğul köşede bu
cakta pinekler, büyük oğul Ferdinand da aynagöz ortada dolaşırdı.
Beyoğlu ticarethaneleri içinde katar katar vandöz bulundurmak ade
tini ilk tatbik eden ve rekoru muhafaza eyleyen mumaileyhtir (adıge
çendir).
Şimdiki Karlman Geçidi bir vaktin adlı sanlı Bonmarşe'siydi. O taraf
halkının dört mevsimlik, İstanbul kibarlarının (seçkinlerinin) da yalnız
karakışlık piyasa mahalli. Kapısından girip çıkmanın bile usulü, erkanı
7
vardı. Faraza (sözgelimi) guguruklu başlı, tiril tiril çarşaflı, dirseğe ka
dar beyaz eldivenli bir küçük hamfendi mi buyurmak üzere? .. Hemen
seğirtilip kapı ardına kadar açılacak; bir reverans yapılıp durulacak. İş
vekarın (nazlının) elinde Les Annales Lecture pour, fe sais tout gibi mec
mualar varsa, veya yanındaki "institutrice" ile (mürebbiye) Fransızca ko
nuşuyorsa ve yahut etrafına "Viviç", "Azüreal", "Flörami" kokuları yayılı
yorsa derhal son derece de nazika ne:
- Entre si'l vous plait ma chere ... denecek.
Şivekarda alafrangalık göze çarpmıyorsa , ikidebir arkasına d ö n üp
"anne! . . . Hanımteyze! ... Komşanım... " diyorsa, oıtalığı da hacıyağına an
dmın bir lavanta buram buram bürüyorsa:
- Kerem buyuru n, teşrif edin güzelim! . . . yollu bir ifade kafi . . . Onlar
mütebessim bir vaziyetle, ya :
- Mersi mon bey! ... yahut
- Teşekkür ederim efem!... deyip hafifçe bir baş kırdıkta n, yahut te-
mcnnfıya (yerden selam) varacakken kendini toplayıp kırıttıktan sonra
içeri dak.lıhı r veya dışa rı çıktılar mı, kapıyı açan ihya oldu gitti.
Eski ismi Oliyon ahın, sonraları baştaki O'sunu yutmuş bulunan
dü kk :1n. l sta n bul ' un ilk harcıfılem asansörünü kurmuş olan mağazadır.
l �;inc ü�· kişi dardarına sığan hücrecik. su tazyikile ya lnız bir kat çıkardı.
Zcmi ndl·n yükselirken binen hanımlarda ve madamalarda ciyak ciyak
fcıyad la r; ik inci kata ayak basa r basmaz hafakan (çarpıntı) arasında su
isteyen l e r, ı ılrnyup ü fleyenler, istavroz çıkaranlar!
Ka rşıki ıııcşlıu r-u fılcm (dünyaca ünlü ) Konkordiya Tiyatrosunun ye
rine Sa inı Antoi nL' Kil:sesi kondu. Eynessera vessürcyya? (nereden nere
ye?) .. Va ktindl' lll'ler yoktu orada? Kışlık tarafı ayrı, yazlık bahçe ay rı.

Sahnelerinde Fra nsız, İta lyan, Rum ırupları; şantözler, dansözler, canı-

7 ııuııuruklu h:ış: lsı:ı nlıııl lı:ıııım l:ırının tepelerinde yaptıkları saç lupuzıı . ı <JOH'de Meşrut iy<·I il:lıı
edildikıen sonr:ı ııuııunık yı·ı iı ıl' <'i l"' ıopuzu mod:ısı y:ıyııınl:ıstı.

34
l lJJ0 1ıı )�/farda Beyoğlıı 'ndaıı Tüııel'e doğru. (Foto: Sclahattiıı Giz)

8 9 111
1 ı: ızlar. .. Karnava l rnevsiminde Kel Hasan'ın tullıat kumpanyası ve a r
d ı ı ı d a n maskeli ba lolar...
Buranın karşısında da Krista l denilen bir cafe chantant. Kapısından
gi rince sağda solda, baka nı ya leylek, ya da bodur yapan aynalar; yu
k:ırki salonunda Roma nya lı ve Macar kızl ardan orkestra ; sahnesinde
.�: ı nla r, danslar; fuayesi nde boğuntu . . .
Maden kuyusuna iner gibi hayır aşağı, dar, glıhi (pis), berbad, koku
lu Çiçekçi Sokağı, Beyoğlu yan sokaklarının en işleği , en curcunalı ve
�:ı ıııat:ı lısıydı. Gündüz gen: laterna ile zilli tef, zurna ile çiftenara , sey
v:ı r saz takımları; sarhoş s:ıyha l:ı rı (bagırmal:ırı), cam çerçeve şangırtıla
11
rı; teyzelerin, yosınaların yaygarası; belalı Hü nkar yaverlerinin, sa ray

s k: ını:l\·:ıl llH.'\'Simi: Büyük l't'rlıiz denen dip.:ı :ıyın:ı girıııezdc:n ünce hol hol hayvani gıdaların yen
diği. türlü cğll'ncl'lcrin düzl'n ll'ndiği ocık \'t' �uh:ıt :ıyları. lst:ınhullu l lırisıiyanbr hu aybr<.l:ı. Be
yc ığlu 'nd: ı. Kurtuhı.-;t:ı. B: ığl: ırh: ı.<:>ı 'nd:ı. S:ı m:ıty:ı ·da. B: ıkırkc ·ıy'de birbiri :ırdınc:ı :;erılikler y:ııxırbrdı.

') Kd ı (;ıs:ı ıı kı. 1 '!2') ) Ad ıvb :ııııbıı kuıııp:ıny:ısı ik �O yıb y:ıkııı bt:ıııhul h:ılkını cğlendi n:n tinhi
kı ıınik.

11 1 llılu:ıı: < >rt;ı o y u n u n u n s:ıhıll')'l' uy:ırl:ınmıs ı : ı r z ı . Müzik. t:ı klit \"l' tekt:rlemelerle rl' nklt:ndiril nı i.-..
ı> iyl'sler c ) Lır:ık <,ynan:ın t u l u : ı r J <JOH'dL· ı\lcsnıtiyL·t'in il:1n ınc.la n Sl mra üncmini y i t i n ı ı i � t ir.

1 1 lılink:�ır y:"ıveri: Ahdülmecid'dcn ( 18.�9- l x<ıl ) h:ısl:ıy:ır.. ık padis:ıhl:ı nn y:ınınd;ı vı -r ; ı L ı ı ı . pn ıl ı ı t. ı ı


h:. konım:ıy:ı \'t• :ıskeri d:ınısm:ınl ı.Q:ı il i.skin giirevll'ri ol:ın yüksl'k rliıhdi 'ı ı l ı . ı \ l . 1 1 ı l 1. .'ll 'ı } . l \ n .
... t·r y:'ınT-i �cl ıny:·ıri. y:·l\'t•r+i t•krt·m de denirdi. Ahdübziz ,.e Ahdüll ı:ımid dı ı ı w ı ı ı k ı iııdı ·. I H ı .. ı ·

111 t:ı � ıy;ın . ... :ır:ıy:ı ııH:nsup hirvok sım:ınk suh:ı y vardı.
11
tüfekçilerinin havaya altıpatlar gürletişleri ...
O kolda, cadde üstündeki pürocu Angelidis kirmanço halinde ve ha
la sağ... Haçopulo Çarşısı sırasındaki şapkacı Yervant Mesçiyan: "Babam
Sahak efendi rahmetliden beri altmış, altmışbeş senedir bu civarlarda
yız; tam otuz beş yıldır da bu dükkandayım" diyor.
Meşhur Kafe Komers, Aznavur Pasajı'nda, şimdiki lmre'nin yerindey-
di. Yeniçarşı'ya sapan karşı köşedeki kümeş gibi turşucu dükkanı, cebi
yufkalara çifte meteliğe (iki kuruşa) maa meze (meze ile) tezgah başı
yaptırırdı.
Lisenin (Galatasaray) kapı karşısında , altmış sekiz sene evvel
(1870'te) Hoca Naum'un meşhur tiyatrosu varmış; Beyoğlu yangınında
silip süpürülmüş. Banker Hristaki'nin bu arsaya çıktığı Şeddadi akaret
(Çiçek Pasajı) sonra Küçük Said Paşanın mülkleri arasına katılmıştır.
Burası da eski halinden farksız. Nihayetindeki Horozlu Lokantada bir
adet çeyreğe (1 /4 liraya) dört tabak yemekle bir şişe şarap gövdeye atı
lır, fesler de yıkılırdı.
Galatasaray Hamamına sapan yolun köşesinde Kafe Ruayal'dan ev
13
vel serkuyumculardan Babayanların dükkanı vardı. Hünkarın cülus,
14
veladet donanmalan oldu mu vitrinini görme. Arşın boyundaki kadife
üstüne fındık kadar pırlantalarla "Padişahım çok yaşa"yı konduruverirdi.
Mığırdıç Ağa'nın Kapamacılar İçinden aktarma ettiği, oldum olasıya
lord harcı Tokatlıyan Lokanta ve Gazinosu sonra sokağa kadar genişle
miş, üstüne de bir otel çıkılmıştır. Oranın bugünkü pasta dairesi eski
den Kate Kunın'du .
Anadolu Ha nı 'nın geçidinde anafora ve ayaza mani oh�n yaylı kapı
hırda n başka hir dq'.\işiklik yok. Bira han e, Kalavani zamanındakinin eşi.
O kada rı na ki, Ü(,' adım ötesinde ka rides ve lakerda satan bile gene ye
rinde.

1 l s:ıı�ıy liil«·kdlı·ri: 20. yiizı•ıl lı:ışın:ı değin Osmanlı saray muhafız birliklerinde görevli askerler.
Tii f<"l-dkr. ı\rıı:ıvııı. llı ısn:ık. Tiirk ve Çerkez :ısıllıydıl:ır.

l .i s.·rkııyı ıııını: Kı ıyı ıııınıh:ısı ııl:ı ı:ı k d:ı bilinir. Osın:ınlı s:ır:ıyının gereksinimi ol:ın nişan, takı \'I>.
:ılı ınd:ııı. ı ·ı·l u· r
ı ıiin işli olıjl'lerini yapan ve temin eden Ermeni kuyuınnıy:ı verilen unvandı. Bu
unvanı ı:ısıy:ııı. diikk:"ııı ın ın c:ıınckiinın:ı yaldızlı y:ızıyl:ı "scrkuyuınrn" siizcüğünü; h:ıyr:ıml:ırda
d:ı yine y:ıldızl:ır '"' pırl:ını:ıl:ırl:ı k:ıdi te üstüne ··padişahını çok yaşa" siizcüklcrini yazıp asardı.

14 cülus vc vdild<"I doıı:ıııııı:ıl:ırı: l':ıdis:ıhın t:ıhı:ı çıktığı gün, tahı:ı çıkış ve doğum yıldönüınlerin
dc, şchz:ıdc ve sıılı:ınl:ınn do ğıııııund:ı y:ıpıl:ın gündüz ve gece şenlikleri. Ç:ırşıl:ırd:ı dükkfınl:ır
süslenir. sok:ıkl:ır h:ıyr:ıkl:ır ve lencrlcrlc don:.ıtılır. konserler verilir, ıopl:.ır atılır, gc<:dcri hav:.ıifı
şck giisıc ilcrir y:ı pılınlı. Ayrıcı lııı ı:ünlerdc. ııeyd:ınl:ırd:ı
ı ·· ıckdlüfat " denen iizd giisıeriler
(güreş, hokk:ıh:ız. lıüıll'ıh: ızl yapılırdı.

36
Halep Çarşısı dükkanları ve ni
hayetindeki tiyatrosu ile ilk gör
düğüm halinin ayni... İşte cadde nin
bundan ilerisinde hayli farklar göze
çarpmadadır:
Sıra sıra sinemalar, pastacılar,
muhallebiciler, mezeciler, yeni bi
nalar ve şipşirinleşen Ağa Cami
75
" si ... Ol ağa hazretleri her kim ise
1 kabrinden kalksın da Türkiye
Cumhuriyetine teşekkür etsin.
Ekler midir, daha yeni ismi ne
dir? Pek farkında değilim amma o
sinemanın yeri önce Verdi, sonra
da Odeon Tiyatrosu'ydu. Apukur
16
ya zamanlarında öyle maskeli
balolar verilir, bilhassa lstridye

lstikliil Caddesi '11de Hımıeli Han, bitifiginde panayırı'nda öyle mahşerleşirdi ki


Aga Camii. yetmiş iki buçuk milletten adam
say...
Rumeli Hanının altındaki muhallebici dükkanı hiç şüphesiz olarak
buradakilerden hepsinin ağa babası sayılabilir. Beyoğlu'nun başkabada
17
yısı, Hünkar yaveri Gani Toptani'nin, Hafızpaşa adlı bir hemşehrisi ta
rafından vurulduğu köşe hala duruyor.
Sağdan giderek Ta ksim'e varınca nihayetteki meşhur Efta lopos'un ol
duğu yer, yani taraçalı fevkani (üst kat) gazino iyi kötü hala yaşamada . . .
Fransız Hastanesinin eski halinden fa rkı yaya kaldırımına taşan parma k
lığı ile içindeki çimenzann (c,;imenliğin) eksikliği..

Akşam, 6 Tc�rln-i san! (Kasını) 19:iH

1 'i Ağ:ı H:ızreıleri: l leyoğlu'nd:ı ı\ğ:ı C:iıııii'ni y:ıpıııt:ın G:ılat:ıs:ı"ıyı :ığ:ısı �eyl ı üllı : ı n·ı ı ı 1 hi .'< ·yııı
ı\ğ:ı < l (ı. yüzyıl sornı l'dır.

16 :ıpukuıy:ı : lst:ınhullu Huınl:ırın perhize girmeden. �uh:ıt :ıyınd:ıki k:ırn:ıv:ıl günlniı ıd" d 1 1 1. .. ı ı l"
dikleri eğlencelerdi. Huınl:ır hu eğlenl'elert: .. :ıpekriy:ı•· demekteydiler. O\' h: ı l ı : ı """" :ıpıı i-ııı
y:u.b g:ec.:deri tulı:ıf m:ıskderlc.: \'e maky:ıjbrl:ı onaya (ikan ınask:ırabr ılirlfı ıiıdu l ı t ı r H' ı kr ..,.,
gilerlerdi. lleyoğlu· ııd;ı cb r:ılgılı gi'ısteriler y:ıpılırdı.

17 Gani Topc;.ıni: Arn;ıvutluk·un l>;ı.Qımsızlığı h:in ._·alışan Es:.ıd J>aşa Topt:111i'ı 1 1 1 1 ( 1 1 !IJ (I)) h . ı ı ı l ı · " ı
IH99'd:ı hu suikast. o '"ım:ın dedikodubr:ı neden olmu�tu.

, ,
Şişhane Karakolu'ndan Tarlabaşı'na

Şimdi otomobillerin, otobüslerin işledikleri asfalt caddeden bir zamanlar


ne keıvan, ne insan geçerdi. Galata'daki Azapkapı Camisi'ni geçip yuka
rı vurdun mu, Meyit Yokuşu denilen dimdik bayıra gelelim. Oraya böyle
kötü bir ad takmalarının sebebi, rivayete göre, bayırı bir hamlede aşma ğa
kalkışanların mevta oluverişi imiş ve bu hfü çok vuku bulmuş.
Güzergah oldum olasıya sakardır. Vaktiyle Karaköy'den sola çarke
den atlı tramvayların önlerine hemen iki yedek beygir daha takılır, yalın
'
ayak, başı kabak vardacılar düdük öttüre öttüre kan ter içinde koşar,
tramvay sürücülerinde kırbaç yapıştırmaktan kol kanad gider, ekseriya
karakolun hizası dönülürken sakağılı, solugan, bir deri bir kemik dül
düllerden (beygirlerden) biri küttedek çatlayıverirdi. Birkaç sene evvel
burada gemi azıya alan, karşıki binaya tos vunıp kaç zavallının canına
kıyan tramvayı da unutmayalım.
Caddenin dönüm yerinde cicili bicili, nakışlı, heykelli bir bina vardır.
Bunun mimarı Kiryakidis Kalfa'dır.
Daha burma bıyıklı halinde ün almış, Abdülhamid devri paşalarına
sayfiyelerde, Boğaziçi'nde Art Nouveau köşkler, yalılar kurmuş, vapur larda,
trenlerde ol hazarat (saygın kişiler) tarafından boyuna ehliyl'I VL' iktidarı ve
makul (ılımlı) kefereliği (dinsizliği) zikredilerek L'�l� dost a sağlık
verilmiş bahtiyarlardandı.

1 Van.lacı: Ar.ıhal:ırın. ımmvayın. sırık haının:ıllarının iinün<l.,, bom çal:ır:ık Vl'yoı " · ' · ' " ı ı l ı ı ı ı , "" ·'' "''
<liy" lxığmırak yüriiy"n kılavuz.

.flol
ll11kajJatıı KöjJriisii ve sağ tarafta Azapkapı Camisitıi geçtikte11 sonra yol yııkanya Şişlıa11e )•e
tlogru çıkar. Cami lnıgütı biraz çukurda kalmıştır.

Ortaoyununda "balama" denilen ve frenk taklidine çıkanın çifte kuy


ruklu setresini atıp Rezzakizade'nin kılığına sok; Kiıya Kalfa'nın o dem lerdeki
halini görmedim deme...
Belediye Dairesine doğru, yolu tutarken sağda , birkaç sene evvel sö
züm yabana Lunaparklık eden, şimdi de gündüzleri çocuk dadılarına,
akşa mları da Kulekapısı halkına toplantı yeri olan kahve yenidir.
Karşısındaki boy boy, gıcır gıcır apaıtımanla rın alt kat pencerelerin
den hile dü nya ayak altında . Sabahla rı pembe sisler, öğlenleri günlük
güneşl ik, akşamları turuncu dumanlar içindeki Haliç ve İstanbul, tabak
gibi ka rşıla rında . . .
Oran ın sağı solu yıkık duvarlı, koca koca selvili mezarlıklı. Civarın
bütü n Ya hudi ı;ocukl:ırı kavuklu mezar taşlarının üzerinde kaynaşırlar,
U(U rtma la r ya rı şt ırırla rdı. Telgraf telleri boydan boya serpantinlerle do
nan ınış�;asın a unırt nıa kuyruklarile malamaldı (dopdoluydu ). Aradaki
yol da işlek mi i:: ck. Duv:ı rların dibinde, Köprü üstünde olduğu gibi,
sıra sıra dilenciler: Kiirler, (<>laklar, uyuzlar, kötüri.imler, belden aşağısı
kesik ll'r. ku cı kl: ı rd: ı .� iş k:ı r ı n l ı , değnek bacaklı, cılk yaralı sübyanlar...
Gel ip geçen konak :ı r:ıhaları ndan onluklar, kuruşlar yağıp durur, Ka-

40
raköy Börekçisinden alınıp bitirilememiş kuru poğaçalar atılır, merha
met daha kabarırsa arabacının yanındaki haremağasına tembihler de
geçilirdi:
- Aman Dilaver unutma, Şemsinisa, Mihrinisa, Haynnisa'nın eskile
rinden verelim de şu masumcuklara getirip dağıt!...
Şişhane Karakolu'nun yanından arkaya sapan, şimdi sıvırya otomo
biller, otobüsler, kamyonlar işleyen asfalt caddeyi, ilerideki yeni yeni
apartımanları rüyasında gören kim? Oralardan ne kervan, ne insan ge
çerdi. Yazın toz toprak, kışın balçık çamur deryası, aynı zamanda Eğri
z
deremsi bir yer ve ötedenberi de netameli (uğursuz).
'
Piyalepaşa sırtlarında, Okmeydanı tepelerinde kesişmeğe çıkan; yata
ğanlannı, palalarını sıyıran yeniçeri ve kalyoncu zorbaları bazan da ora
cıklarda kozlarını paylaşırlarmış. Kırkı, ellisi karşı karşıya gelip biribirleri
ne giriştiler mi, yarılarından çoğu yıkılır, geri kalanlardan mağluplar ka
çar, galipler de nar.ıları basa basa Galata meyhanelerine dönerlermiş.
Biraz daha aşağıda, Kasımpaşa'ya uzanan selvilerin altına da mezar
lık bülbülleri aşımlar, yosmaları ortaya sürüp oynatırlar, kafalar çekilir,
binlikler (büyük içki şişeleri) boşalır, mutlaka gene bir haraza (ağız kav
gası) çıkıp bıçak bıçağa gelinir, kan gövdeyi götürürmüş... O taraf kırk
yıl evvel de Beyoğlu ve Galata çakanozlarının, maltızlarının (yankesici
ve dolandırıcılarının) uğrağı idi. Yolunu şaşırıp dalacak mı oldun, kar
manyola4 hazır... Semti güllük gülistanlık gören, ilk telleyip pullıyan Pi
5
erre Loti dostumuzdur. Les Desenchantees (Mutsuz Kadınlar) adlı ma
hud romanında ne de çok ballandırıp durmuştu.
Edibcağızın (yazarın) kır traşlı çenesini avucuna dayayıp Eyüp tepe
lerindeki gunıbları, ergüvan rengine bürünmüş İstanbul minarelerini ve
damlarını seyrederek nice cezbeler geçirdiği bu dağbaşı kılıklı yamaç-

2 Eğrklere: Bu deyimin, An:.ıdolu'da, llulg:ırisıan'tkı ve Makedonya'd:ıki Eğridere adlı yerlere kina


ye yollu bir henzeıme olamk mı veya '"eğri h:ıkmak", "eğri adam" gibi doğru ve güvenilir olma
yan yer anlamında mı kullanıldığı a�·ık değildir.

j kesişmeye çıkmak: Yeniçeri ocağı dağıtılmaz<l:ın ( 1826) Cince hu ııc.·:ığ:ı mensup askerleri<' Ter··
s:ıne'de ve Don:ınına'da giirevli k:ılyoneular a r.ısında hazan sokak savaşları lxızan da hir tür dü·
ello gibi, Okmeydanı'nd:ı iildüresiye kavgalar olurdu. Buna kesişmeye çıkmak deniyordu.

'i karnı:ı nyola <hal. c:ırnıagnola J Argoda kem içinde yapıla n soygun anlamındadır. l sı:ııılıul'd:ı
iizellikle Galata \" t: K:ısımp:ış:ı semtlerinde eskiden k:ırm:ınyolacılık yaygındı.

') Picrn.- Loti ( 18�0- 1 92.:.S>: Türk tlostu Vt' İstanbul lı;.ıyr:.ını olar:.ık tanımın Fr.ınsaz yazar. IH7Cl'da ,
l 887'de ve 1890'd:ı lstanhul'a geldi. 1903- 190-; ar.ısında lsıanhul'<la kaldı. lst: ı ııhul y:ış:ıııııııııı
tüm iizelliklerini giizlemlenıeye ça lışt ı. Mutsuz Kadınlar Hı ıınanı, ha�·ali l ı i r l ı ; ı ı ı · ı ı ı y.ı . � :ıııımı .ııı
laımasına kan;ılık Avıı.ıpa'da ilgi giirdü. 19l l'de ve 191 3'te iki kez daha lst:ıııhul':ı gddl. Tiirk lyı ·
ve Doğu üzerine romanlar, makaleler yazdı, konli;,r:ınslar venli.

..,
larda şimdi şeffaf organtin fistanlı, kolları, bacakları fora kızlarla atlet
nileli gençler, gece yanlarına kadar vızır vızır geziyor; yan bakan bile
yok... Ve sıra sır.ı kaç tane kahve. İçlerinde radyolar, gramofonlar. Ki
minde Safıye'nin (Ayla), Hamiyet'in (Yüceses), Münir Nureddin'in (Sel
çuk) şarkıları; kiminde gıranete taksimleri ile Hafız Burhan'ın gazelleri;
kiminde de yerli, yabancı tangolar, nımbalar. .. Mösyö Loti sağ olup ta
bu hali görseydi, o anda külçe mi kesilirqi acaba, yoksa oynatıverir
miydi?
İngiliz Elçiliği binasının arkasındaki caddeye de derli toplu, her ke
seye elverişli apartımanlar yapılmıştır. O vakitler hava karardı mı, Ayna
lıçeşme ve Emin Camisine (Hasan Çelebi Mescidi) doğru açılmak ta
hayli korkuluydu.
Bıçkınların, kaldırım kabadayılarının geçit yeri. .. Dar
6
Beyoğlu sıfır numara vapur dumanı fesi yıkıp sıma kartal kanad caket,
yumurta ökçeli şıpıtıklarla pavurya pavurya geçenler arasında zom ol
muşlardan birinin de çattığı çullanıverdiği olurdu:
- Beni dikiz mi geçiyorsun, beğenemedin mi ulan?
Demin bahsettiğimiz çakanoz ve maltızların bir basamak daha aşağı
7
sı Tatavlalı, Papazköprülü palikaryalar da arada eksik değil. Etraf ka
ranlık ve tenha ise, sen yalnız, onlar da üç beş kişi ise, gene altıokka
olmak haritada yazılı.
Vaktiyle yalnız Beyoğlu Rumlarıyla Tatlısu Frenklerinin nevale (yiye
cek) yeri olan Balıkpazarı'ncla bugün elleri ip torbalı, orta tabakadan
bayanlar ve baylarla , peşleri uşaklı, hamallı, otomobilli zatlar gırla ...
8
Bir Türk kadının buraya girmesi, hatta Cadde-i Kebir'den şaşırıp ya
na sapması ne mümkün?... Evi Bursa Sokağında olan zamanın Lokman'ı
Za mbako Paşa 'ya, Asmalımescit'teki ci kl hekimi Düring Paşa'ya gide
ceklerin b il e , o kadarcık yer için mutlaka bir arabaya binmeleri şart!
Ha ma lhaşı, Ka lyoncukulluğu , Ta rla b a şı şimdi adeta birer şehrah
<anayol ) olmuşlardır. Evvelce hava karardı mı, sayılabilecek kadar insan

ıı d:ır il<')'ı ığlıı: llir il·' hirü ı ılup kılıp bi(imlerine giire !eslere verilen w .. sıfır'" denilen 1 nuınar.ı
daı ı l <>'r:ı k:ıdr mıııı:ır:ıl:ındınıı:ıd:ı 2 num:ımlı kalıptı. Bunun d:ı H:ıınidiye, Büyük Hamidiye, ı\
ziziy<'. T: ıııı Zilı:ıf. l'h·ııdi llidı ı ı i. lzmir Bit·imi ıürleri v:ırdı. Fesk·r. renklerinin :ıçıkt:ı n koyuya
ı ı l ı ısun:ı gi"ın· dı· ıiirlii :ıdl:ırl:ı bilinirdi. Siy:ıh ııl:ının:ı v:ıpur duııı:ını denmekteydi.

� p: ı l i k : ı r y : ı : ( Yuı ı. p: ı li l-.: ı ri . p:ılik: ı rn ) lhıııı ddik:ınlıl:ırın:ı denmekle birlikte lst:ınhul :ırgosund:ı kü


ı"liıııseıııı· :ınl:ııııınd: ı ı ıdl<"k n: kı ırk:ık Hum gen(leri demekti.

H C: ı ddc- i Kebir: G ü ı ı ü ı ı ı i ızdl' l'ı i l-.l :"ıl Caddesi denen. Tlind-T:ıksiııı :u�ısı. Avrupalılar hur.ıy:ı
Gr:ınd l{uc· de l'cr:ı dl"llikkıiı ıd,·ıı < hm:ınlıl:ır uiinemindc :ıynı :ınl:ııııd:ı C:ıdde-i Kebir uenilıniş,
Cuıııluıriyet'in ilfınınd: ın "1111: 1 d:ı lsı ikl:11 C:ıddt"si adı verilmiştir.

42
Tepeba,�ı 'ndaıı Kasımjıa,m )'a doğru ıı;;ııııım büyük se/l'ili 11ıl'::t1rlıg111 1910 '/ardaki güriiııümii.
Yukanda Pera Palas görünmektedir.

geçen, yatsıdan sonra birkaç mahud ( bilin e n ) sokağına ancak tek tük
kişi dalan, açık bir tütüncüsü bulunmayan Ta rlabaşı Caddesi şimdi sa
bahlara kadar cayır cayır işl iyor.
Mesela İmam veya Saksı Sokağında otunıyorsun, gece yarısını geç
miş, sigaran da tükenmiş ve tiıyakilerdensin. Parmak kadar beslemeye,
yahut bıngıl bıngıl hizmet<;iye daya üç çeyreği; iki dakikacığın i<:incle ;ı l
dır bir paket Tiryaki yi (sigara) ... '

9
Beyoğlu'na kancayı takan yalnız esbak devrin Hünkarı, onun Beşik
1° 11 12
taşlı muhafızı, Za ptiye Nazırı ve işgüza r hafiyeleri değildi. Karısını.

baldızını , kızını , hatta k aynanasını Köprü'nün hu başına a d ı m attırma


mağa , nikah ına -hem de üç kere- şa ıt etmişleri bilirim.

') Eslıak Devir: Eski di'meııı :ınbıııında il. Alıdüllıaıııid'in s: ılı:ın:ıtın:ı tbıilıd:ıı De\'l'i l sonradan Vl'
rilen addır. l\u deyimle ll:ı�l;ı Al>düll ıamill <ıl m:ık üzen: < > di'ınem in <lt·vlct :ı c.bınbrıııın yapt ıkl:ırı
kiitülükler ve yolsuzlukl:ır l ı:ııırl :ıtıl ııııs olurdu.

10 Besikt:ıs Mulı:ıfızı: il. Alıdüll ı:ııııid diineıııimlı: < IH71ı- 1 909 > Yıldız. l lolııı:ıh:ılı�·e. Çır:ığ:ın s:ır:ı)
brının bulu nduğu He.';:iiktı.-:; SL'Jllt inin kn soru mlu z:ıht i� l' k o ı n u ı a ı ı ı ı ı ı ı ı l l l l \ ' : 1 1 1 1 � d ı

B u g<">fL'Vİ uzun yıll:ır slirdün.:ıı ( Yed i-Sek iz) I Lls; ın P:ı ::-:ı u·ı. j l)()O:-, ) lıerkl'�ll' kc ıı-1\11 ı l \ · ; ı ı ı d ı r ı ı ı ı ...

ıı

11 Zaht iye Nazırı: Z:ıht iyl' <.k'llL'll u... m:ınlı k( )lluk \"l' gÜ\'l'lllik ("ırgütüııü n g<.'ııd kı ı r ı ı ı ı t . 1 1 1 1 . l\ıı ,!._!i ı
reve mülkiye ( � İ\' İI ) sınıh:ıı1 aıan:ınl:ır:ı n:�ızır. ' ırdlı<.lan ata11:111 nı;ıre�:ıl il'rl' dl' Z;ı l ı t ı \ l ' � l i 'ı :-:ıiri llı·
nirdi.

12 hafiye: 11. Abdülhamid d< ınl'ıninde dde ett ikten �ı�lı ,,t;ın vey:ı olm;ıy;ııı .. ıık. 1...,1 . ı,, ınıpll ı vl ı. J:ı

ri�im duyumbrını "jurn:ıl . . denl·ıı r: ıpı ırl:ırl;ı Yıldız S:ır:ıyın:ı ul:ı � tır:ın gizli } '.t. 1 1 1 ·,· ı· l1·111 a 1 1 l;ınvı lı
., f
Tanıdıklardan bir Hacı Bey vardı ki, elliden sonra odalıktan13 evlad
sahibi olmuş, kızın gözünün içine bakmadaydı. Olacağa bak, tazenin
de her neredense kulağına gitmiş. Boyuna "Şu Bonbarşa'yı -yani Bon
marşe'yi- bir görsem" diye vızıltıda... Her tutturuşunda "O tarafın kö
pekleri kudurmuş" diye atlatırlardı biçareyi. ..
Konaklarda yıllarca çanak yalayıcılığı etmişler vardı ki, velinimetleri nin
Nişantaşı cihetine taşınacaklarını duyunca:
- Darılma, gücenme kadınım, bundan böyle yazları yalıda etek öp
meğe geliriz. Zira bu yaşımı buldum, daha o musibet taraflardan geç
medim!... diyen eskilere çok rastladım. Tuhafı neresi, bu kafayı taşımış
lardan hala sağ olanlar var ve şimdi Beyoğlu'nun en koyu göbeğinde,
altı Rum, üstü Ermeni kiracılı katlarda bal gibi oturmadalar...
Beybabalar akşam sabah tin tin Taksim'deki kahveleri boylamada .
Hanımnineler, iki parmağının arasında sigara, bütün gün pencereden
sokağı seyirde. Hanımanneler gecelik entarisiyle aşağı sepet sarkıtıp sa
tıcılarla alışverişte. Tazeler de caddede fing atmada... Büyüğünden kü
çüğüne kadar hepsi de memnun mu memnun; hepsinin ağzında aynı
nakarat:
- İstanbul yakası mı?... Allah nızi kılmasın (Allah kısmet etmesin), bir
gecelik bile yapamam; heyheyler bastırır alimallah! . ..

Akşam, 8 Teşrin-i sani (Kasım) 1938

!:\ odalık: Satın alınamk "" i�ll'rindl' �·alıştırılan ve efendisinin yatağını <la paylaş:ın köle k:ıdınl:ır
dı. Özelliklt' zengin y: ı� l ı L'l"kt· kll·r. gc:nı,: odalıklar edinir hunlar:ı tutkuyla IYJğlanırlar ve her na
zını �·ekerlerdi.

44
Taksim Meydanı, Ayaspaşa, Talimhane, Pangaltı...

Oraya Taksim denilmesinin sebebi, Büyükdere ilerisindeki Valide mi,


1
Sultan Mahmud mu , bilmem hangi bendden gelip bu taraflara dağılan
suların taksim olduğu nokta oluşu.z Eski meydancığın ortasındaki yük
sekçe, küçücük, fıskıyeli havuzla yanındaki çıkrıklı tahta tulumbayı orta larsak,
dairenin yarım kutru 25-30 adım anca vardı.
Sıraselviler'e sapmayıp yürüyün. Sağınız boydan boya salaş, baraka,
kulübe. Zamanına göre kavun, karpuz, zamanına göre kuru yemiş sergi
leri; derme çatma mangal kömürü ve odun ardiyeleri; pis pis kahveler...
Arada da seyyar satıcılar: Heybesine başını koyup sırt üstü yatmış leble
biciler, tablasını dikip çömelmiş simitçiler, ayak berberleri, hamal ça
mal... Beyoğlu tarafının Yenicamisi de bu... Geç öteye... Ayaspaşa tarafı
na sokulan kim? Kimin ne alışverişi var? Hariciye Nazırı Tevfik Paşa'nın
3
konağıyla Alman Sefarethanesinden gayri ne mevcuddu ki orada?

B"ntl.,r: Jldgı:ıd Orm:ınl:ırı su h:ıvz:ısıml:ı. Osın:ınlı p:ıdiş:ıhl:ırının "" v:ılid" sultanların y:ıpı111-

tıkları har:ıj w regülatiirl.,rdir. Büyük lknd, K:ımnlık lknd, Ayv:ıt 11.,ndi, KirJZlı B"nd, Topuzlu
lknd, Valid" lkndi, il. Malıımıd lkndi bunlardandır.

2 Taksim Maks.,ıui: 111. Alını.,d'in yapunını haşl:ııtığı 1731 'd" 1. Mahmud z:ıın:ınında t:ımaml:ınan
T:ıksim'd.,ki su dağıtım ı"sisi. s.,kiz kiişdi "" pir:ımit �:ıtılı hir yapı ol:ın Maks.,m, lstikl:ll Caddl'

si il" Taksim Cadd.,sinin k"siştiği kiiş"d"dir. Önünd.,ki m"y<lıın:ı Taksim adının v"rilişi dl' lııı
Maks.,md"n 11.,yoğlu s"mtl.,rin" su taksim .,..ıum.,sind.,ndir.

j T.,vfık Paşa Konağı: 19. yüzyılın ikinci y:ırısınd:ı lt:ıly:ın dçisi ll:ıron lll:ınc ıaı:ıhnd:ııı Aya,p:ı
şa'da yaptırtıl:ın d�·ilik lıinası. il. Alıdülhaınid tar:ılind:ın satın :ılınar:ık H:ıriciy<· N:lzırı < "' 1111':0
sadrJz:ıın) T.,vfik Paş:ı'y:ı (ii. 19%> v"rildi. Oışişll'ri konı ıııı işll·viıı
Bur.ısı lıir lı:ıkıına Osmanlı
d"ydi. T"vfik Paş:ı 'nın son yıll:ı rında oıd" diinüştürüldü. 19.�0'da yıkı l:ı ı: ı k y<·ııih ·ııdi V<' l' :ırh
Otd adıyl:ı uzun yıllar ��ılışıırıldı. 19H8'd" yıkıldı ve y"rin" iin.,mli hir im:ır son ııııı oi:ın şimdiki
y"ni Park Otd inşaatı lı:ışbtıklı.
Yılzyı/11 ba,mıda Tahim nıeyıl"ııııu/aki salaş b"mk" ı:e kuliiheleı:

BugCınün Pa rk Otcl'i ob n. İt.·inde 1.iy:ı fctlc r. düğün dernekler verilen,


cazl:ı rına ve da nsl:ı rına diiıtnal:ı ko � u lan hin:ın ın sa hibi pa�a , penceresi
ne otu rup o emsa lsiz m:ınzar:ıyı ra lıat bir denı nla (gi)nülle) tadarak "gel
kcyfim gel '" demi .'> ı ı ı i d i r. hil nıenı'
Benim ol ca n ibe (yiine) ilk ayak atışımı hesa pl ıyoru m: Ta m kırk y ı l . . .
( I H9H l
ı\lm:ıny:ı impa ratoru il. Wilhclm ikinci defo ol:ı r:ı k lst:ı nbul'a gelmiş
i i. Sc kiz on y:ı şınd:ı bir � ·ocuktum ve iy ice h:ıt ırııııd:ıdı r. "Scfa
rethanesi rw gclecckı ı f r; , bir kena rd:ın biz de giirelim �u n u 1 " diye ailece
oraya yolla n d ı k . Orta lıkt:ı bir hazırlık. bir tela� ki deme gitsin . . . Yol
üstündeki ki .ılı nt· ynlcri ıı . y ı k ı k duv: ı rla rına iinlerine t:ı hıa perdeler ı;-
atılmış, üstle ri ı ıt· l ıt· \·:1 1. l ı : r d : ı ııa l:ı r vurulı mı � . . . Devrin �:ı lı : ı nelik adeti
ve<;hilc yollara ku ıııLı r st·ıpi l 1 1 1 n l v 1 t· ukuıfa r, tü msekler dü 1.cltil nıedc;
dilcnciler koğul ı ı ı : ı d : ı : ki\st· l ııı ı · : ı k l; ml: ı ki ki'ıpcklcr aralxı l:ı r ile
taşınmada . . .

ı Yı ıll; ır;ı kum . .. l· tpı ı l t ' k . c » - ı ı ı ; ı ı ı l ı l : ırın son d c. .llll'llli rn.: kadar lst � ınhul\ın roğu anayolbrında hile
J.; : ı l d ı r ı ı ı ı huluı ı ı ı ı ; ı d ı g ı . k . ı l d ı r ı ı ıı dt'ısl·li � oll:ırın be lı:ır:ıp \'L' pis olu.)U nt.:dl'niyk· ti"ırL'll. kar�ıbm: ı.
ıı;-�ı ı ı l ı ı ı u . -.t:l:"ıı ı ı l ı k \ . q ı ıl.ı· . •::• ı . ı r ı u ı ı g<xıkl·l'k yol l : ı r : ı \' l" nH.:yd:ıııl;ır;ı k u m Sl'rilir \'l.' drkinlikll'r
kap;ıt ı l ı ı ı : ı y ; ı t:.·;ı ) ı s ı l ı n l ı

46
1930 '/u yılrda Talimlıaııe ıruıydanıtıda bisiklet ve motosikletliler.

Taksim'den sapabilirsen sap, ilerliyebilirsen ilerle... Nişanlara , sırma


lara müstağrak paşalar; Wilhelmkari bıyıklı/ mahdumdan, damaddan
Hünkar yaverleri; bacak kada r Hünkar çavuşları... Hepsi beygir üstlerin
de, ortada mekik dokuyorlar; sanki kaleler fethediyorlar.
Yasak aşağı. yasak yukarı. Sağa sola kırbaçlar yağıyor; arabaların ki
mi geri bastırılıyor, kimi uzaklara çektiriliyor. Uzatmıyalım, bando Al
man marşını gürletmeğe başladı. Hfıla gözümün önündedir: lmparato
nın meşhur bıyıklarile şapkasının sorgucunu, imparatoriçenin de tüy
yelpazesini görebildim ve araba uçup geçti.
Bu semt şimdiki lsta n bu l un en kibar mahallesi oldu , bu en lüks mu
'

hitte en modern bir fılem kuruldu . Araya sıkışmış türediler, daha doğru
su nazarlıklar da eksik değil ha . . . Kabul salonla rına Wagncr' in, Mo
zart'ın , Chopin'in büstlerini sıralayanlar, büfelerinin içine yalancı yemi�
ler dizenler, adam boyunda ki Çin vazolarını kağıttan çiçekler ve ya p
raklarla donatanla r da tümen tümen ... Fransız Hastanesini geçtikten bi
raz sonra Ta ksim Meydancığının solu nda parmaklıklı bir duv:ı r b:ı � b
r;

'> Wilhdıuk;.iri bıyık: Birinci Düny:ı S:ıv:ı�ı < 1 9 1 4 - ı <JIH) yılbrınd:ı Alııı:ınya ilı: dost hıgı ııı ve Alııı:ııı
hayranlığının simgesi <,!;ırak impar;ll' c ır il. \'\.'ilhdm'inki gibi luyık l)lrakma ııtı ıt b � ı. l�ııv..·r ı • . ı ::"ı
ha.'jla olmak üzen.: tızdlikll' genr :-uhaybr �ır;ı :-.11 1d�ı y;ıygındı. B ı yı k 1. 11 . 1 1 1 1 1 \ t ' t1 1, l. 1 1 1 ) 1 11.. . ı ı ı

y:ı kalkık ıuıulurdu.


Surp Agop'a (kilise) kadar varırdı. Şimdi sayısız apartımanlar, çapraz
6
so kaklar bulunan o koskoca saha o zamanın Topçu Talimgahı O da . • •

bir
vakitlermiş ve sonra yasak edilmiş Ç>lacak ki, ben orada ne bir top, ne
bir toparlak, ne de bir top kadanası görmüşlerden değilim. Bildiğim bir
şey varsa, koca arsada mütemadiyen tozun toprağın biribirine karıştığı,
mekteplerden boşalan kopillerin koşuştuğu, kuruşu verebilenlerin de
kiralık hurda bisikletlere yapıştığıdır.
Burası gitgide bir panayır halini almıştı. Helaların az ötesine yapılan
ahşap binada Meşrutiyetin 0908-1918) ilk seneleri, Kurtdereli, Filiz Nu
nıllah, Macar Çaya, Rus Baradanof gibi profesyonel güreşçilerin en ya
manları kapışmış, meraklıları oraya üşüştürmüştü. Civarın apartıman tar
lası oluşunun arifesinde de Ben Amar Cambazhanesinin fılleri, aslanları,
kaplanları bütün İstanbul halkını o koca çadıra taşıdılar.
Akşamları Doğruyol piyasasına çıkıp "trotoir" (yürüyüş) yapanlar Ağa
Camisinin önünden döndükleri için, kalabalık daha yukarıya taşmazdı.
Taksim Stadyumunu çevreleyen harap bina meşhur Topçu Kışlasıdır.
Abdülmecid (1839-1861) yaptırmış; mimarı da Beşiktaş Sarayını yapan
Balyan Kalfa olacak galiba.
Şimdilerdeki "Şa, şa , şa; Fenerbahçe çok yaşa!.. Galatasaray, Galatasa
ray, cim bam bom!" diye IY.ığırtıların, "Yetiş Cicibunın!. .. Kavra Bay Da
mad!. .. Yakala Baba Hüsnü!. .. " gibi yaygaraların yerine, topçu askerlerine
çalınan "Kalk karavana! Yat!. .. " boruları aksendaz olurdu (yankılardı).
Kışlanın ve bahçenin karşısındaki kat kat, pırıl pırıl apartımanlar tık
lım tıklım dolu. Her mezhepten, şehirdeki kalbur üstündekiler, yahut
borç harç böyleliye yeltenenler hep orada . . .
7
Ta ksim Bahçesini ayrı bir yazı mevzuu ettim. Dağcılık Kulübü'nden
ötesi Vali konağı Caddesine kadar gene bildiğimizden şaşmıyor. Ortada
ki iki sıra ağaçlar müstesna olmak üzere, sağ sol eski hamam, eski tas . . .
Caddeyi takip edelim: Sipahi Ocağı ve müştemilatı kendimi bildim
hileli ayni hakle. Açık manejinde (at eğitimi alanı) Harbiye talebelerin
den süva riler at koştururlar, duvar kenarlarına gene bugünkü gibi halk
biriki rdi . O esk i Harbiye'nin süvari talim muallimi Giridli İsmail Paşa,

Cı 'li ıp1,·u Taliıııg:ll ı ı ,.,. Kı � l:ısı: Glinümüzde Taksim Gezisinin bulunduğu alanda. i1,· avlulu hüyük
bir kışla. Atatürk Kiilıiir Mt•rkl'zinl' doğnı ahırbr. kışla ile ahırlar iinünde de Topnı Talimg-.Jhı
vardı. l 930'lu yıllarda Tı ıp\'lı kışlası Vl' ahırlar kaldırıl:ır.ık ar.ıları park ve meydan yapıldı.

7 T:ıksiın llah1,·esi: Taksim lll'lt·diyt· llalwesi de denen hur:ıya kimi z:ım:ın da Bdle-vue (lklvü l
denmiştir. Günümüzdc:kı Sl ıt·r:ııı ın Otdi'nin yerinde 1870'de a1,·ılan huı�ıd:ı hir h:ıvuz, ah�ıp ga
zino, hlifl' vardı.

48
Taksim kışlasmııı yıkılmasııultm iiııce binaıım öııiiııde apkm lastik ve otomobil acımtalan.

koçyiğit kılığıyla devrin namlı yakışıklılarından. Yoldaşı Hilmi Paşa ha

keza . ( gene öyle)


Mektebe daha yakın sahada meç ve kılıçla eskrim mübarezeleri (vu
ruşmaları) yapılırken de parmaklığın önü seyircilerle dolar, piyadeler
haftada iki kere tabur olup Kağıthane sırtlarına manevraya çıkarlardı ki,
buna "ameliyat" denirdi. Binanın Hünkar Da iresi merdiveni hizasındaki,
medhali (girişi) balkonlu evin iki "çiçeği" vardı ki elde bir, beste güller
den . O iki Ermeni hemşireye karşıdakilerden, büyüklü küçüklü biten

bitene; Nazır-ı Sani (Müdür ya rdımcısı) Rıza Paşa başta olmak üzere çe
nesi titriyen titriyene . . .
Fesi ka l ıpl a tmada n , potinleri boyatmada n , üste başa ç e kidüzen vt:r
meden kapılarından geçen yok. Kıl ı cını şıkırdata şıkırdata piyasa edt:n

ler de s a yısız. Haspala r da haza koza kelebeği, fındık ku rdu! ikisinde


de kara ka ra kaş göz, süt beyaz ten, minna c ık vücud . . . ikisi dl' :ı f:ıcı ıı
mı a faca n . . . G üya incecik tül perdeyi siper ederek sa\·lar oırnızl :ır:ı
di'ı
kük, kollar. göğüsler açık. fıkır fıkır fıkırdamadalar... Gel dl' ı.· i l n k · ı ı ı.;ık
ma . Meşnıtiyet senelerinde ortad:ı n yokoklula r. Rivayet\' h: ı k ı l ı r . � ; ı Aıııı ·

ri ka 'ya gitmişler.
Gene mektebin cümle kapısı karşısındaki evlerin birinde madam So
yetmişbeşlik bir kadın otururdu ki bütün gün
fi Zelinga isminde yetmiş,
pencere önünde kukumav. İçi hiç ölmemiş: Saçlarında sarı boyalar, yü
zünde pudralar, allıklar, gözlerinde sürmeler. Genç zabitlerin meftunu ,
delisi... Triyesteliymiş ve vaktinde meşhur güzellerdenmiş. Loyid Kum
panyası başkaptanlanndan birinin de �nsı. Boy boy kızları, damadları,
torunları var...

Gel gelelim hepsini tepmiş ve otuz yıldır tek başına İstanbul'a yer
leşmiş. Bir zamanlar, Fransızca ve Almancasını ilerletmek isteyen deli
kanlılara dershane açmış. Hatta Hareket Ordusu kumandanı Mahmud
Şevket Paşa'ya, İstihkam Kumandanı Sabit Paşa'ya , babama da yüzbaşı
lıklarında ders vermiş.
Para pul teklifi yok, pir aşkına . . . Maksadı çeşni çerez (oyalanma)...
Lüzumu olan kitapları bile kendi hediye edip üstlerine, imzasıyla " filan
caya, falancaya yadigar" diye yazmada ... Zira kadın varlıklı. Memleke
8
tinden şıkır şıkır Kremisler geliyor.
Babam rahmetli:
- O zamanlar bile acfızeleşmişti. Fakat doğrusu liizımsa, Fransızca ve
Almancasından hayli istifade ettik! . .. derdi.

Akşam, 2"i Teşrin-i sani ( K:ısım) 1938

H Krcınis: kski Alın. Kn·ıııinızı i'ızl·rinde iınp:ıı�ıtor F. Joseph'in portı"t:si bulunan Avustuıya M:ıca
risı:ın :ılıın p:ır:ısı. l.� < h ı ı ı : ı ı ı l ı :ılt ııı li r:ısın:ı esil ol:ın \'e ziynet :ılı mı olaı�ık d:ı kullanılan hu pa
r:ıy:ı lstanhul'd:ı ve Aıı:ıdulıı 'd:ı Kl'l·ınis. Kı�ıınis. Kr.ıınis:ı deniyordu.

50
Eski Taksim Bahçesi
Ne haldeydi?. İçinde neler vardı?..
En ziyade kimler gelir giderdi?...

1
Uir va kit ki, Hünka rsuyu, Çırçırsuyu , Lihade, Mama ınesirelerindeki ha
nımlar yerleri gibi, kafeslerle bölünmüş tarafları yok, o vakitler.
Sağda inn:saz, Arap çalgısı, solist Hamiyet (Yüceses), Tunuslu Flifla ;
solda Rum opereti. varyete, cambaz, caz; ortada sağa sola sokulup ka
feslerin önünden içeriye göz dikmiş, kulak kabartmış, anafordan geçi
nen ku ru k a l a b a l ı k d:ı yok . . . Kışla n ın şakrak lalesi Panornma Gazinosu n
da n vt: Sa fiyt:'nin ( i\ylil > oradan taşa n hillfır gibi heyheylerinden de eser
a rama ...
Cephede bir tek cümle ka pısı . Girince, karşılıklı iki gişe ve içlerinde
bi letçi ka rt Rumla r. Ku ruşu veren da la rdı bahçeye . . . O zamanlar -şimdiye
aynı ya- Bt:yc ığlu ta ra fın da iki Beled iye Bahçesi var: Biri bu , öbürü Tepe
başı'ncla k i . . . Bir ıanl'cik clt: lsta nbu l ya kasında Sultanah mecl Meyda nı'n ın
cinündeki . . .
Ta ksim ve Tept:h: ışı bahçelerinin mevsimleri ayrı. tiki baharlarda do
lup boş:ı lır. ikincisi yaz sıca klarında ma hşerleşir. Sulta nahınedcağızcla ki

va kti. sa at i yok. () ıeki lt: r gibi müşterileri de tabaka tabaka ve çeşitli (eşit

li değil. Bir siya kta ( t ü rdl'n ) ve hepsi ele kalem mümeyyizleri, kiltipll' ri.
ayl ıksız mülilzimler ( .. Hava müsa itse ağaçların altında , değilse ta hta sa
la s.111 i(,'imle gelsin t:ı vl:ı , domino. iska mbil. ..

1 .\'lt!sİı'l': <)snı � ınlıl:ır dc'Jı1L· ıııiııdl� lsıanlnll·Lbki g:ünli llirlik gczmL" }'l:rlt.·rilll' dl·ııi)'' ı n l ı ı .

.!. l"all'm müıııl'yyız.lt·ri nuil;"ızımll·rı: t >smaıılıbr düııt·minc.k· kalt·nı den�n n·sıııı l u ı ı ı ıl. ııl l.ıl\ı ·'''llı·ı ııı
v t · miidOrlenn tı nv:ını münıt• y,·izdi. Ada�· menuırl:ır:.ı cb ınübzim deniy, ırchı.

"
liık.l'illl Balıçesi 'nde saat 5 çıır111ıtıı d1111s. . . (l'olo: SvL.ılıattiıı (;iz)

O za man la r Ta ksim Ba l ı�·csinc girdin mi. bugün bir ka rış yeri bile de
,Q işmemış olan aynı yol , etr:ı tta aynı tarlı Lır. tatla nl:ır, ağaçlar. . .
Her akşam, daha hava ka ra rmaya haşla macbn, dolan dolana:
Paşa , bey, dendi, ecnebi kırması, Tatl ısu Frengi, çorbacı (Rum), ahbar
Ermen i ) , bezirg:'.in ( Yahudi): mada ma , kokona , dudu , poliça . . . (hunların
ka rıl:ı rı, kızla rı ) Bir lıayl i de gizli ev veya pansiyon sahipleri ve yosma b
rı . . . Pazar akşa mları dersen öyle bir huıva (hu rra ) ki medet Allah! . . . Ma
ğaza tezg:llıta rla rı , komisyoncu ya makb rı, berber ka lfa la rı; vanclözler.
ıııodistr:ıl:ır (k:ı d ın terziler), şapk:ıo çırağı kızlar ve yan soka kların harcı
:l lcııı scrııı:ı ydcri . . .
< )ı1:ıy:ı tcsad l'ı f eden g:ızino binası ayn ıyla mevcuddur. Sağdaki çı lgıcıla
ı .ı ı n : ı l ı s u ..., tk ',�i rıııi sundurııı:ıda bando ıııuzıka ça lardı. Ikpcıtuar
opera ' l. ı ı ı 1.i ı ı l ı : ı r s: ısı ı ı : ı 1.dı Cdsin Fa ust , gelsin Traviata , gelsin Aicl:ı . . .
Arad:ı bir ı ı ı . ı ı ı d o l i ı ı l i , kiı:ı r:ılı lü ı ı n t:: ılgısı peyda olur, sıtma görmemiş
sesler lzmir ı ı ı : ı ı ı i lvri ı ı i i '>l t -rlv r. l ı:ı <;( > n· kontrallo perdeli gııtlak lar "Ya
nınıbi", "P:ı ncla ı ı ı ı ı ı ı ı ıı ıri 1.cs". '' l ' a l i ı ı w ı i 1.ıı1t·ı ıos" (Rum) türkülerini ayyuka
çıkarırlardı.
'fJ
Bahçeye tik girenlerin ortalığı bir boy devretmesi şart; fakat işi kunışla
sa�:_Jsteyenlerde de mutla� sağdan sola doğru, opera nağmelerine
ayak ufdururcasına, gayet ağır ezgi; fıstıki makam bir piyasa saatlerce
dön . ..
· Bir duble bira veya bir fincan kahve getirtip maa garson (bahşiş) çey
reği gözden çıkarmış olanların önlerinde ellilik (kuruşluk değil ha, elli
paralık), kırmızı kağıtlı bir sıra "Bohça" sigarası paketi ve ayak ayak üs
tüne atmışlar... Masalarında, pahası gene aynı fiyata , dondurma, limona
ta , ş '
da sandalyelere kurulmuşlar. Yos
erbet olan madama ve kokonalar
ma takımı köşebaşı -dönüm yeri, mızıka köşkü bitişiği gibi en göze çar
,

pacak taraflarda ... Hepsinin ayak altları fıstık, fındık, kabak çekirdeği ka
buklarıyla pıtrak. ..
Malfım ya o kÜ!hanilerin gradosu (düzeyi) en yüksekleri bile, çöplen
,

meden duraniaz. Ahbaplardan bir eski kurt, tramvayda, vapurda, şimen


diferde yerde yemiş kabukları. gördü mü "Buraya bir yosma oturmuş"
derdi. Bahçenin denize karşı tarafına yerleşmek te bir fy;ldireydi (olaydı).
Öndeki bostanın ne kadar gübresi varsa , tınazlar gibi burnunun dibin
de ... koku, koku; sinek, tatarcık ...
Sonra , gözü ileri dikmek de netameli (uğursuz) ... Bir tarihte, manzara
aşığının biri dürbününü getirip karşılara bakarken hemen hafiyeler palas
J
pandras götürmüşler. "Büyük Çamlıca tepesindeki Yusuf lzzeddin'e işa
ret veriyor" diye ...
N ihayette, şimdi va ıyetelere ma hsus olan kısım ve sa hne yoktu. Yüz
numaralar, olduğu gibi. Bugünden fazla olarak bir de "nişan atma" bara
kası vardı ki işleten Ardaş hala sağdır; Beyoğlu'ncla seyyar emlak tellallı
ğı ediyor. Bir tüfek doldurucubaşısı vardı ki, çitlenbik. ..
Taksim Bahçesinin kerli ferli devamlıları çoktu . "Adet budur, en sonra
gelir bezme ekabir" fehvasınca (anlamına uygun) akşam ezanı suları sö
kün ederler, etrafı bir boy dolaştıktan sonra yerlerine yerleşirlerdi.
Bu simaların hemen hemen hepsi, hill fı gözümün önünde:
Şehremini Rıdvan Paşa : Gazinodaki hücresine (locasına ) çekiliverir, en
sevgili mezesi o lan domates ve salatalık bulunmak şaıtıyla dem çekerdi
C iı;erdD .

.� Yusuf İZZL'lklin: ( J 8�7- 1 9 1 (ı) Sulı:ın Al xlülaziz"in l ıürlik oğlu. il. Al ıdülh anıid diiıwıııiı ıdl' � :anılı
ca'daki kiişkünde otuı�ın �dız:ıde Yusuf lzzeddin. Osmanlı Hanedanının "Sulıaıı Aziz·· kı ı h ı ı ı ı ı ı ı
temsilcisi s:ıyılııı: ıkı:ı. ı:ıhn:ı lı:ıkkı olduğu siiyl ent isi y:ıyılm:ıkt:ıydı. llund:ın. ··sı ı l ı . 1 1 1 Al ıdı ı lı nl' dd' "
kı ılund:ın Alıdülh:ııııid ve k:mlc�lı:n kaygı duymaktaydılar. Yusuf lzzeddiıı. V. Md ıı m·d lk�;ul 111
s:ılt:ıruıtın<.la < ı909-1 9 1 8 ) vdialıd ikt"n ınıilı:ı� etmiştir.
Tahim /Jalıçesi 'ıııle 1920 '/i yıllardıı /Jeyleı; 11uula11111/ar, koko11alm; dııdulaı; b1111/arı11 kızları,
çocuk/an... Masaltmltı biralar, çt�ıı/m; jiııdıkjistık, kabak çekirdeği... Kabuklar ayak altımı...

4
Bahıa l i hukuk müşaviri Hakkı Bey: Sadrıazam Hakkı Paşa ;5 mutlaka
birini bulup masasında boyu n;ı Fra nsızca tekellümde (konuşmada ).
6 7
1Wsuınat ınektupçusu sola hiç bakmazken talebelerini
Sırrı Bey : Sağa
8
ıııis gibi görür. sela m ını asla esirgemezdi. Mekatih-i Askeriye nazır- ı <i
nisi Rıza Pa şa : Gözleri daim velfecri (kurnaz bakışlı) . . . � ura- yı Devlet
9

;l zasından Ta lib Bey (sonra Hasra mebusu olan) . . . Deli Rıza Paşa zade

ltıgıp Bey ( saka l ve endam güzelliği kralı) . . MemCırin-i Mülkiye Komis- .

l\:'ıl u:ili: C)sın;ııılı l)L'vlet i ' ııin �·ünc.·ıin1 llh..'l'kL'Zİ. S:ıdr:ızaml:ı kimi n:'"ızırl:ırııı (·:ılı�m;ı l)Ür<>brınııı
l ı ı ı h ı ı H hıgıı lıükümct l>in:ısıydı. tfüııCımüzdı.· ist:ınlllll Vil:ıyct idir.
� 1 l : ı l ,kı Pa.-.:ı c 1 �<> 1- P J I X ı PJO:·rl' değin Btıhdli lıukuk ınü�:t\'irliği. i l . .\ lc.':'ruıiycne !vta;ı rif, D:ı lıili
\"t• ı ı : 1 1 1 r l ı k l : ı n . Honı:ı Ekiliği. J < > I O - J l J l 2 :ır;ısınd:ı s:ıdr:ız:ımlık � ·:ıpıı. Berl in l\liyükelt:isi iken i 'ıl
di "ı ı\ L ı l ı ; ı ı ı g : ı l ı g ı ilL" ı:ınınm ı.)t ı.

tı Hii ... 1 1 1 1 1 : 1 1 . T: ı ı ı ı :ıdı Hiisum:ıı Em:tnl'Iİ 01:111 Osm:ı nlı gümrük id:ıresi. l 1JO:·-l'deıı sonr:ı Rüsum:ıı
,\ l l i l l l l H d ı ı ı 1 1 1 1 ı ı ı ı i n · ... i :ıdıı11 :ılın ı.,ıır.
1 1 1 1.:kı upı 1 1 · < h ı ı ı . ı ı ı lıLı r dı"ını.:minde n:ızırlıkl:ırın \'t• v:ılilikll'rin y:ı z.ı hlerini yi·merenlerin un,·:ınıy
d ı . :\ ll'kı ul ıi dı· dc ·ı ı i ı d ı
� ı\ kk:·ııih i :\ ... ı.. ( · ı l \ t · ı h ı ı ı : ı n l ı b r di'ınvmiııdl'. (ı rt:ı ,· 1.: lise düz.eyindeki :ı :-.kl'ri okull:ır. Bu okull:ı
nı ı n:izır 1 1 ı n · . 1 1 ı l ı hir ,! :� · ı ı d kc ı 1 1 1 1 1 1 ; ı n ı . ı ü z ı r - ı s:inı dc:ıwn hir dl' k< ımuı: ı n y:ırdımn... ı v:ırdı.
1) S 1 1 r : ı - y1 llv\ ' lc: I : I H<ıKdı · l\ t ı n ı l : ı ı ı < hm:ı nlı d:ınısm:ı n: id: ı ri y:ırgı kurulıı. D:ınısı:ıy. hu kurulun
dt·,·: ıını s:ıyılır
10 llh..'lllllrin-i ınülkiyı. ·: ( ) ... ı ı ı : ı ı ı l ı sİ \ il k:llHll gı "ıredilcri. Sur;ı-yı Dcdeı c·ırgLilliıu.lc hunl:ırl:ı ilgili <.1:1-
\':ıl:ır;ı lı:ıkın i\ll' ı rnırıı ı ı ,\ l ı ı l k l \· ı.· yı ımı ,·:ırdı.

54
yamı azasından Dilberzade Efendi (Meşrutiyetten sonra ayan azası
olan)... Hünkar yaveri Çerkes Ahmed Şevket Paşa ve biraderi Rıza Paşa
(Osmanlı ordusunun zabit nümuneleri (subay örnekleri) olarak haftalık
11
"Petit Journal" gazetesinde renkli resimleri çıkmıştır)... Hariciye mek
tupçu muavini Baki Bey (Neşe ve neşat mucidi)... Altıncı Daire-i Beledi
11
ye sermühendisi Ferid Bey (Mütekaidin-i Askeriye Cemiyeti reisi iken
vefat eden Ali Ferid Paşa)... Evkaflı Kazım Bey (Aksaray güzeli ve Benli
diye şöhretliydi)... Resfılziide Hüseyin Hüsnü Bey (Askeri muharrirler
den, "Kamus-ı Askeri" müellifi). ..
Şimdi de bahçenin müdavimi nazeninlere (her zamanki nazlılarına)
gelelim:
Yeniçarşı'daki pansiyoncu madam Hanriyet ve el ulakları Nemseli
(Avusturyalı) Anna (Beyoğlu'nun en adlı, sanlı ve güzide dilberlerin den)...
Fırıncıyan hemşireler (şimdiki Sipahiocağının karşısına düşen, merdiveni
balkona ulaşan evde otururlardı... Arnavutköylü Polimniya (Sağmış, Paris'te
imiş)... Kara Katina (Pire'de büyük bir vapur kumpan yası sahibi bir
milyonerin karısıymış) Ça kır Filomeni (Sakızağacı'ndaki
"Şebek" Sokağından Selfınik'e kapağı attığını söylerler) Hususi muhab
13
bet tellallarındanKarantinacı Corci, Adalı Llizaridis, Artin Reşid de her
halde bu dünyadan çekmişlerdir ayağı...

Akşmrı. 27 Teşrin-i sani (Kasım) 19�

11 Harkiye: Tam adı Hariciye Nez:ırcı-i Celilesi olan Osmanlı Dış işleri Bakanlığı .

12 Müıekaidin-i Askeriye Cemiyeti: Osmanlı silahlı kuvv.,tlerind"n .,m.,kli olan sulıay \'<' ınt·murl;ı
rın kurduğu emekliler derneği.

lj ımılıalıhet ıellfılı: Kaç gii�: diineminde hir erk.,kl" hir kadının huluşmasııı ı '"gl: ı y a ı ı V<' hu ıl.ı
m.,s(.,k edinenler" d"niyordu.

"
Galata'dan Tophane'ye Doğru...

Fındıklı ve Beşiktaş taraflarındaki bazı akrabayı yoklamak için (eskiden)


yılda Mayısta bir o istikamete yolum düşerdi. Sağ, sol hakkındaki bildik
lerim devede kulak bile olmamakla beraber, emin olduğum bir cihet
varsa, o da cadde boyunun eski halinden zerre kadar farksızlığıdır. tık
nazarda, kayıplara karıştığı göze çarpan noktalar da var:
Çifte katlı tramvaylar; iki tiyatronun kapısındaki kıranete, boru, davul
dan mürekkep çığırtkan orkestralar ile eğri büğrü yazılı, gayet berbad
resimli afişler; kol sallaya sallaya yanpiri yanpiri yürüyen omuzdaşlar
(tulumbacılar); konaklarından dairelerine gidip gelen, arabalarının önleri
arkaları süvarili, yaverli sadrazam ve serasker paşalar; cumaları da muzı
kaları "Sevdim seni, semtin nereli", "Çam yaprağı sayılmaz, çiğ yumurta
1
soyulmaz", "Çeçen kızı"nı çala çala selamlıktan dönen bahriye silahen
daz tabunı, piyade nişancı tabunı, süvari Ertuğnıl alay{ ..
Dedim ya, güzergahın cahiliyim, fakat serdeki meraklılık saikasıyla
( nedeniyle) eski kuıtlarda n, Galata 'da çok pala çalmış hovardalardan
hayli kişiyi sıgaya çektim. Not ettiklerimi bir ağzın ifadesi şekline soka
3
ra k size okutacağım: Şimdi noktanın beklediği yerde, şapkacının karşı-

Sdaınlık: Selfıınlık resın-i :ilisi. cuma sd:iınlığı. sdfıınlık abyı tla denen w padişahın nıma nama

zı kılmak üZt·rt" saı�ıydan cfııııiye gidisinde düzenlenen tiirendi. llu tiiı"t"nlere bahriye sila lıl'nda 1.
hırı (deniz piyadderi l. nişancı Cavcı l birlikleri ve süvariler de katılırdı.

.!. Eıtuğnıl Akıyı: il. Alıdüllıaınid'in. Osmanlı Devletinin kurulduğu Siiğüt ve Eı1uğnıl yi irell· rindl'ıı
getirttiği gendeı"<.it"ıt oluştunıbn iizd süvari lıirliği.

:\ nokta: Eskiueıı. bağımsız kücük kamkollaı�ı dendiği gilıi. trafik polislcnı ıiı ı duıdı ıkl.ıı ı ıı ıcyd.ıı ı "'
kavşakbr d :ıki seııısiydi sabit kahinl e re d e nokta denmekteydi .

f7
TojJlıa11e 'den Ga/ata)'a tloğrıı. Solda bir ara MıılıarijJ Gaziler Ylrdıı olarak kııllamlan,
şimdi Mimar Sinan Ü11i11ersitesi'11e 11eri/e11 Ntısretiye Kasn ve ilerde solda Tophane Camii.

sında Voyvoda Karakolu vardı. Serkoıniseri Sakallı Şemsi Bey, serhafiyesi


4
Deli Ta hsin, muavini Küçük Hüseyin ve Hımhım Ali'den haşerat tir tir
titrerdi. Bunlar ufak tefek v uku a t a (olaylara) aldırmazlar, çetin sabıkalıla
ra , kasa hı rsızla rın;ı bakarlardı.
Küçü k Hüseyin, Lısll ı (güzel ) Rumca konuşurdu. Büyük Zelzeleden5
sonra Yeniçı rşı ' da bir dost gecesinde rakı kadehini tokuştururken bir
6
denbire ölmüştür. Şimdiki Kar:ı köy J>alas'ın arkası Sidikli sokak. Kara
köy Hamamının ki.ilhanı orad:ı olduğu gibi H;ımaın Sokağı da derlerdi.
1-l a ın;ı ının yerinde kuru kahvcci fi l:ııı v:ı r. Abdullah Efendi lokantasını
geçi nce ilk sokak Aynalı Sokak. Karşılıklı iki meyhanenin biri Büyük
Aynalı , d iğeri Ki'ı<;ü k Ayna lı . Müşterinin para tutanları gelirdi. Her yerde
rak ın ın karafakisi (ki.i(: i.ik sürahisi) kuruşa , orada ikiliğe . . . Verdiği halis
Mihyot i ( rakısı). Mezeleri de seçme .

1i kı::;er:ıt: sokllL'll l ıı"ın:kll'r \'l' sfı ıü ngc.: nlt.' r :ıııl:ımı dı�ınd:ı Osın:ınl ıc:ı hir deyim obr:ık kanun k:h,::ı
ğı. hırsız. yolsuz. dl'ğt.:rsiı ins:ınl:ır dt.:m<.:kt i.

� l\üylik i'.dzdl': lll Tl ·ı ı r n ı t ı z U·N: ı"teki dcpn.:m. isunhul ' un. t ı ri h hoyunc: ı ge,·irdiği hüyük dep
remlerin hu son 1 1 nnı su <· ·ızcll ik ll' Surid'nde üncınli h:ıs;ır;ı ve ülüınlere neden olmu�tu. J{umi
15 1 0 yılın:ı ı:ısı l:ıdığıııd:ı ıı l ı : ı l k :ır:ısınd:ı · -,; lO Zelzelesi" ol:ır:ık :ınılın ı�tır.

(ı K:ır:ı kc· ·, y l';ıl:ı :-.: f C)2ffdv lt:ıh·:ııı ıııiııı:ır Cuilio ,\ longc.:ri tarafından y:ıpıl:ııı. K.emer:ıllı C:ıddc."iİ ha
::;ınc.l:ıki büyük hin:ı . Cl fınl'ııııi 'ızdl· b merkezi olup idndc lxınkı �uh eleri vardır.

58
Ondan sonraki sokak Şerbethane; içinde de Arap Yorgi'nin Şerbethane
7
Balozu. Kapıdan girdin mi, tezgaha benzeyen taştan set, mal sahibinin
yeri. Karşıki sette de çingene Iavtacı Sadıkoğlunun takımı: Bir lavta, bir
klarinet, bir zilli maşa .
Ortada büyük gaz lambası, kenarlarda ufakları, etrafta mermer masa
lar... Mezesiz rakının şişesi çeyrek, kadehi kırk para, biranın bardağı yüz
para. Zira çalgılı baloz. Meze işportacılardan alınır.
Şerbethanede üç veya dört kadın bulunurdu. Etek üstüne al, mavi, sarı
parlak atlastan bluzlar giyerler, ortalığı dolaşırlar , tanıdıklarından birini
görünce: "Hoş geldin!. .. Bana bir kahve ısmarlar mısın?" diye yanına çö
kerler. Çünkü en ucuzu kahve, fakat onunla kalırlar mı? Hemen işi bira
ya dökerlerdi. Yani bugünkü konsümasiyoncuların tarzı. Müşteriler, mav
nacılar, balıkçılar, hamallar, at sürücüleri filandı. Kabadan İkitelli vurdu
mu , kadınlar ortaya çıkıp kıvırır, alınlarına çeyrekler yapışır, müşteriler
den oyuna kalkanlar da olurdu. Yanındaki başka tarafa baktı, işmar geçti
diye haraza (ağız kavgası) da hazır. Llimbalara iskemle atıp gırtlak gırtla
ğa , bıçak bıçağa gelmeler de çok vaki. Aron Yorgi, Tatavlalı ve melezdi.
Sayılı kabadayıları yanına çekip anafordan içki ikram eder, yerinde böy
le tutunurdu. O bıçkınların en namlıları şunlardır:
Çeşmemeydanlı Arap Nuri: kuzguni siyah, yirmi bıçağın altına girer,
kurtulur. Her tarafı yara , here içinde. Meşhur Çerkes Hurşid'i meydana
çıkaran ve fedaisi... Kürd Osman Reis: Galata gümrüğünde hamalbaşı ve
tulumba reislerinden ... Çeşmemeydanlı Sulu Galib, Kiliseli, yani Panaiya
Kilisesi tulumbacılarından Tabaka . . . Papazköprülü Kamçı . . . Galatalı
Hamdi de araya karışmağa yeltenirdi. Çukurçeşme'den Çeşmemeyda
nı'na tulumbacı gelmişti. Üfürükçü bir ak Arabın oğluydu.
O zamanlar gençlik zamanı. Toy, hem de kof amma konıyanları var.
Baş himayecisi de Aksaray'daki şekerci Hakkı Bey. Ne vakit bir vukuat
yapsa , karakola, zaptiyeye, kodese düşse Hakkı Bey hemen yetişirdi.
Hamdi bir akşam traş olurken, Tophaneli bir genç dükkandan içeri
saldırıyor. Yiğitlik davasında ve hınçlı da; hakikaten fikri bozuk. Hamdi
onu aynada görünce, berber fulası boynunda okluğu halde şipşak ka
masını çekiyor; delikanlıyı iki yerinden vuruyor.

7 :jerlıeıh;ıne llalozu: Osmanlılar diineınirn.lc meyh:ındere şerhcıh:ine. harl;ır:ı da lıalyaıırn "ha


lo"d:ın bozma baloz tlt-nıyıırdu. Siizü edilen Serhcıhane llalozunda lavla. gırıaıa v<· zilli maşa
dan oluşan hir saz ıakımı ile müsı.,rilcrlc ıııuı�ın kı ınsı ım;ıırislcr vardı. Gal aı:ı 'd:ıki l n ı u ı ı lii l
ı a ı ı l . ı her akşam kavga nka n.lı.

,,,
Yüzyı/111 başında Nusref�J'e Ct11ııii ı•e lıeııiiz yıkıl111ı11111,� ToJ>lıarıe.

Bu meseleden dolayı , şekL:rci H a k k ı dükkanını sattı. 220 kırmızı (altın)

l irayı b ir m e n di l e koyup Gabtasaray\.la Ha mdi 'ye verdi; bir parasız kalır

:ığzın ı poyr:ı za :ı ı,;rı. O v a k i t Hamdi'nin, Amerika Tiyatrosunun civarında

sa bş bir ka hvesi var dı . Senelerden sonra ela Kuşdili Çayırındaki sazlı ga


zinoyu işletti ve akıbet hu d ün y ada n g i tt i .

� crbetlıane S o k a ğ ı n ı n karşısın da , yi r m i heş, otuz basa ma k la çıkılan


Yü ksek l la l oz l : ı a l t ı n d a k i
' Hovardanın Meyha nesi de nıeşlnırclur; şi m di
orası ı >l t' I . (l'.� nıenıeyda n' ın , Boğazkesen' i n , Firuzağa ' n ı n omuzda ş la

lı it l' ksik
: ol nı:ı ı.b r. !'vb nol isminde gayet y akışı k l ı bir tezg;'ilıta rı vardı ki

onun lı Cıı ıvriııi gi·ırnıl'k i c,·in dola n dob na . . . Hü neri ş u yd u :


Tl'zg:'ılıı ıı kl 'ı ı:ı rı ı ıd:ı s:ı rı tenekeden i ı,·ki şişesi gözleri va r. Yedi sekiz
k i ş i ·· ııizt' r; ık ı \ l "I . . din· l ı irikti mi, l ı i r el iyle şişeyi y:ı ka layıp ve başında

n lı: ıv:ı l:ıy ıp i "ıh i "ıı l ' l i \ il · ı u ı : ı r . parnı:ıp,ın ı b a s ı p bir :ı nd:ı k: ı d e lı lc ri

t ı p : ı t ı p dold uru r. t\dL"i :·ı l ıok k:ıl ı:ıı'

ı\kyl ı : ı nl' ı ı i n Cı sı C ı ı ı d t ' k i Y Cık sek l k ı l o z . � erbetl ıa ne n i n aynı, fa kat bir

gömlek kih:ırıyd ı. llu r; ı d ; ı l'ıı:ıvi boğma k daha fazl:ı . .. K:ı rı l:ı r bir:ı l:ırı

ge ı i rt i r alt ı: ı l x ı k l : ı rı y Cıksl'iir : ı ı ı ü s ı e r i mezec iye ıxı r:ı sors:ı .


, ya n ı n d a k i
"ayıp- 60
tır" diye sustunır. Zira sabaha karşı onları evlerine götüren mezeciler.
Kadınlar avanakları başka türlü de aldatırd ı. Mesela , "Kapıiçi hamamı
nın yanındaki muhallebicide beni bekle, paydosta gelirim" derler; gel
mezler. Çünkü hepsinin dostları var; bıçağına hükmedenlerden.
Şelliife ertesi gece gene numara yapar. Dargın gibi bu lunup: "Muhalle
biciye ben geldim, seni hula madı m ; olur mu hu'" diyerek surat asar. Hır
bo: "Fililn v<ı kte kada r orndaydıın ya h u ! " deyince, " Yanın sa<ıt kadar da
ha bekliyemedin mi?" diye bir kıtır d a h a atar.
Yüksek Baloz'u geçince, kasa p kulübeleri bulunan Kasaplar Sokağın
daki M a d a m Bela ' n ı n oteli halis mu hl is batakhaneydi. Paralı, fakat anda
vallıdan gayrisini otele almazla r, aldıklarını da ya soyup soğana çevirir
ler, ya da temizlerlerd i. Burası ya ndık t a n sonra bodrumu nda birçok in
sa n kemikleri çık m ış'
Az ileride şimd iki fotin ba ğı fabrikasının ol duğu yerde de Ya ni'nin
Alafra nga Baloz' u.
Oray:ı da yirmiheş. otuz ay:ı k merdivenle çıkılırdı. Oıtası boş ve gene
etra fta masa la r. Y:ında bir tiyatro sanosu (sahnesi); i<;inde yedi, sekiz kişi
lik orkestra... Gelenler Hum. Tatlısu Frengi, ecnebi gemici, ltalyan, Ma l tı z . . .
Beğendiklerini v: ı ı ı l a rııı:ı (:ığ ırtıp İ(İrti rler: da nsa kald ırıp polka , ma-

/8')0 1arıla Kıımkıir Mqılıı1111111t111 liıJ>lıııııe )'e t111.�rıı.

,, ,
zurka, vals, horayı tuttururlar. Buradaki kokonalar on, oniki tane ve
hepsinin eli yüzü düzgün. En güzelleri Kambur Manya idi; Boynu biraz
çıkıkça olduğu için o Iakab verilmişti. Alafranga Baloz'un üç dört kapı
ötesindeki Şekerci Sofi'nin gazinost�nda Beyoğlu tertibi şekerleme, pas
ta, falan fıstıkla beraber içki de verilirdi. Üstünde odaları vardı. Burası
kalantorlar, mirasyediler harcı.
Sofi, biçimli ve kaş göz güzeliydi. Babası Karabet, yalancı şahidlikle
geçinirdi. Şehlili Mustafa ile Altındiş Nuri bu dükkanı kırıp tar ü mar
(darmadağın) ettiler. Beş altı adım daha yürü, Rıfat'ın bitirim yeri,8 köhne
kumarhanesi. lki üç adım daha gidince Kayışdağı sulu, tıklım tıklım dolu
meyhane ile üstünde Sakallı Yorgi'nin, sonra da Zorbanın Balozu.
Meyhaneye bitişik bölme, sarraftı. Sakallı, herife borçlanmış. lflas edin ce,
sarraf baloza sahip çıktı; idaresini Şişman Virjin'e bıraktı; kendisi de
meyhane olan yere iki üç yosma koyarak alafranga dansettirip ecnebileri
çekmeğe başladı ... Sarraf yaşlı, cansız, yüri.imeğe takatsiz amma, çaka
nozlara (yankesicilere) dayanıyor. Çuvallarda kırık kadehler, bardaklar,
tabaklar saklanır. Dangalakça birini gördü mü "Şu kadar borcun var; kır
dın, döktün" diyerek garsonları yakasına yapıştırır; patııtı arasında para
ları alır. Zorba denilmesinin sebebi bu . . .
Nctameliliği (uğursuzluğu ) bunlarla da kalmadı. İçinden yangın çıkan
ve kapı kapamaca ya nan balozunda, çoğu mavnacı olmak üzere, 30, 35
kişi de kül olmuştur. Arkadi Sokağı buranın tam karşısına düşer. Tram
vay yolunda şimd iki sütçü dükkan ının bitişiği Hamdi Reis'in sonraki
kahvesi, yanıbaşı Fazlı Baba'nın oteli ve sürgünde ölen Papazoğlunun
makam (evi), onun ötesi de meşhur Küplü'nün Meyhanesiydi. Sokaklar
da dilenip dolanan bütün küplüler' oraya huryada. Zeytinyağı ölçüsüne
benzeyen '50 dirhemlik tenekelerle, 20 paraya rakı kapışırlardı.
Civardaki meyhaneler ve fabrikacılar, Küplü'nün böyle adeta bedavası na
sunduğu rakıların bozukluğundan tutturup Belediyeye şikayet ettiler. Memurla
r bur:.ıyı ü�· dört kere bastı. Rakıları muayeneye yolladı. Halis kayık
düzlerilc (i.izüm ra kısı) bir ayarda çıkmaz mı?

Akşam. 29 Teı;rin-i s.ani (Kasım) 1938

8 l ıiı iriın yeri : lsı:ınhul k:ılı:ıd:ıyıl:ı nnın. küllı:ınlıeylerinin işleııikleri k:ı�·:ık kum:ı rlı:ınderı.li . An:ıdo
'lu d:ııı ve l<uml'li'ndt• n gl'lt·n \'e p:ır:ısı okluğu anlaşılan acemilt'r lıur.ıhır:.ı düşürülür, hileli kumar

<>)'Unları ile soyulup sc ık: ığa : ı ı ıl ııfardı.

9 Küpltiler: Küplü günı l ıu tl:ı tk•nirdi. Eski lsı:ınhul'da işsiz gü(süz ve par.ısız alkoliklerdi. Bunlar.
Kiiplii'ııiirı
gt'nelliklt' G : ı l : ı ı : ı \ l : ı k i Ml'ylı:ınt·sintle İ(erk·r. Ki'ıprü'dt· \'L' K:ıı�ı kiiy Meyd:ını'nda "dem
paı�ısı!" diyerek dilenirlt·rdi .
Karaköy'den Tophane'ye Doğru..

Galata'da Arkadi Sokağına girince solda Arkadi ismindeki büyük gazino


(şimdi orada eski polis komiserlerinden Arap Enver kahve tutuyor), sağ
da Serope'nin meyhanesi, ileride ele yosmalar vardı.
Tramvay yolundan karşı yakaya atlıyalım:
Aya Nikahı Kilisesi Sokağını geçince Rus Çalgısı'na gelinirdi. Buraya
da uzun bir merdiven le çıkılır. Gepgeniş salonun cephesinde koskoca
man bir alamet. Üstünde borula r, düdükler, davulla r, ziller; önünde ele
ecnebi zabiti (yabancı subay) kıyafetli bir kukla . ..
Kallaviyi kurup ta �:engelini çektin mi, �·a ngıl çungul çalgı başlar; kuk
la: da elindeki değneği oynatarak güya bandoyu idare eder. Salonun bir
yanında büfe; iki üç kova su alabilecek nikel, pırıl pırıl bir semaver. Ora
da en çok çay içilirdi. Yuva rlak büyük bardaklarda koyu renkte bir çay. . .
Maamafıh kahve, gazoz i�:ki ele bulunurdu. içeride oraya mahsus kadın
yok. İsteyen dışarıdan getirebilir. Umumi Harp senelerinde 0914-1 918)
Daveli Yorgi ile Argiri, ortaklama burada pandomima oynadılar. Ardın
dan Küçük Şevki tuttu ve tulüatçılığa döktü .
Ya nındaki Amerikan Tiyatrosu nu (şimdi çora p fabrikasıd ır) Riiyii k
Amelya'nın kocası Sotiraki işletirdi. Localar, koltuklar, sandalyeler hepsi
tamam. Aktörlerini de sayalım: Çingene Kosti (Tiran, yani ha i n ), lstipsi
Andon (Paskal), Sarı Corci (ihtiyar), Todori (sirar, yani fü;ık ). Kl'I l�: ı l:ıl·I
(Düetocu), Püzant (gardrop), Apik. . . Aktrisleri ele: Büyük Anıdy:ı , Kii � ·ük
Amelya, iki de gel geç.
Büyük Amelya duru beyaz. iri kıyım, sesi gür, f:ıkaı ).-ll'(k i ı ı . Kiı ı.;ıll,
Yiizyılın başında Galata nlıtımı. Bııgii11kii J.'İhi kalabalık; balıkçılar, satıcılar. ..

Amelya tatarımsı yüzlü , tombul, dili çetrefil, fıkırdak. .. Kısacıcık fistanla ,


baldırıları meydanda Gemici kantosuna çıkıp:
Haydi tayfalar,
Gemi yalpalar
içelim şarap
Olalım harap
Lariç çumterelelli hah hah hay'ı
tutturdu mu , foriler, yani alkışlar yağardı.
Tiyatronun seyrettirdiklerine gelince: Evvela pandomima usülünde bir
komedya, ardından kanto, nihayet tulüat bir oyun veya dram.
Todori , Galata'da, Kafesçi Sokağında, Paşa Çörekçi Yordan'ın evliidlığı.
Kii<;ük Amelya'ya abayı ya kıp oyuncu oluyor; oluyor amma üç buçuk
;ıl m:ıd:ı . Zira h aspa n ı n dostu Galata 'nın en sayılı fırtınalarından Uskumru
Y: ı n i 1 Hnif deniz e�kı yası . Görülünce vunılması için irade (ferman) bile
v:ı r. < � l' I gelel im, ele geçtiği yok; bildiği gibi oynadığı halde, boyuna
posl u k u r ı : ı rm:ıd:ı . O sıralarda gene bir gece avenesile kayığa binip
Ku ı ı ı k ; ı p ı ;ı c,:ı k l a ı r r ı ; ı �: ık ıyor. Biryelken gemisini basıp içindekileri öldü
rCıycırla r; v:ırı yoğu :ı�;ırıyorl:ır. Yelkenlinin miçosu halatların altına sakla
nıp can ın ı kuıta r;ı h i l ı ııismiş. Gelip zaptiyeye (karakola ) haber veriyor ve
l ı : ı y d u ı b r ı ı ı şekilleri ni ı : ı r i l ediyor.

64
Hepsi yakalandığı halde elebaşıları ele geçmez de geçmez. Büyük
Hendek'te bir eve saklanmışmış. Civardaki bakkalın karakola gidip yeri
ni haber verdiğini işitince, fırlıyor bakkal dükkanına. "Benim burada ol
duğumu bu dilinle mi söyledin?" deyip, zavallının dilini ortasından kesi
veriyor. Bunun üzerine takibat daha şiddetleniyor. Geçen yazıda ismi
geçen, Voyvoda . Karakolu hafiyelerinden (sivil polis)Küçük Hüseyin,
Galata'yı bir dolaşıp "Uskumru'yu kim vurursa ceza görmeyecek, üste lik
ihsan da alacak" diye en mimlilerin kulaklarını büküyor. O aralarda Yani
gene bir gece işine çıkıyor. Vaktin gecikmesini bekleyerek kayıkta uyku
kestirirken, hempalarından (ayaktaşlarından) birisi alnına kuburu sıkıp
beynini paramparça ediyor. Kubur, namlusunun ağzı geniş, içine barutla
beraber çivi, demir, kurşun, cam parçaları doldurulan battal bir tabanca. İşte
bundan sonra Küçük Amelya ile Todori birbirlerine kavuş tular; nikahlı karı
koca oldular. Sonraları ikisi de Kel Hasan'ın en göz bebeği
oyı.ınculanndandı.
Amerika Tiyatrosunda meşhur komik Abdi (Abdürrezzak) de oyna mıştır.
Peşinde Kel Hasan aptal çocuk rolüne çıkardı. Bir gün oyun ar.ı sında lafa
karıştığı için, Abdi'nin köpürüverdiği, Hasan'ı kavrar kavra maz aşağı
fırlatınca , çalgıcıların arkasındaki demir parmaklığa suratını ça rptığı ve
burnunun o vakit kırıldığı rivayet edilir. Abdi'nin aktörleri de
Terlikçi Büyük İsmail, Deveci A gah,
Paşabahçeli Raşid, Küçük İsmail, Hacı
Manuk'tu. (Küçük Şamram'ın babası).
Amerika Tiyatrosunu geçince, Kafes
çi Sokağı ile karşı karşıya, bir de Avru pa
Tiyatrosu vardı. Burayı tutan da Komik
Arif. Ortaoyuncu Kavuklu Hamdi
merhum, Küçük Asım, Komik Ali Rıza,
Davulcu Ahmed bu tiyatroda
oynamışlardandır. Kadınları da : Ha
nende (şarkıcı) Sa rhoş Penız, ka nto
mucidesi (icat eden) meşhur Peruz,
Aranik, heni.iz türeme Küçük E l<:n i.
Peruz. o zamanlar lstanhul 'da biricik;
bayılan bayılana. Kaşı göz(i , vünıdu ,
enda mı , nağmeleri, d a vu d i sl"si uya r
f111/ii orta oyuncı Abili �fe11di. sız. Mısırbuğdaycı ka ntosu ııd;ı :
Karaköy 'den Toplıane'ye gelirken, sağda Tophane çeşmesi ilerde Nusretiye Camii.

''Mısınmı k.avumrken
Dumanını savumrken "
Diye girişti mi, atılan çiçeklerle şanonun (sahnenin) İÇİ çiçek pazarına
döner. Nazeninin (cilvelinin), en hatırlı kimselerden, mirasyedilerden,
her tebadan meftunları sayısız. Aktör Büyük İsmail bile deli divanesi.
Terlikçi değil mi ya , kantoya çıktığı ipek pabuçlarını kendi diker, elile
giydirirdi. Bir defa, perde kapanır kapanmaz, ayağından çıkaıtıp içine
suyu boca etmiş ve lıkır lıkır içmiştir.
Nazengizin (nazlının) belalıları (sevgilileri) da çoktu. Çeşmemeydanlı
Aşir, Bıçakçı Petri en baştakiler. Petri, tiyatronun alt katındaki meyha
nemsi odada kıskançlık yüzünden adam bile öldürdü. Penız'un bir saray
tüfekçisinin dostu olduğu sıralar, Telgrafhane katiplerinden Şevki isimli
bir genç de ona gönlünü kaptırmıştı.
Tığ gibi bir delikanlı; Üsküdar'da, Doğancılar'da binbaşı Hurşid Bey'in
oğlu . . •
.

Tiyatroya dadandı. Babasından kalma, Üsküdar'daki Arabacılar Hanını


ve birka(; akarı satıp savdıktan sonra oyun ilanlarını yazmaktan başlaya
ra k ka rıştı a ral:ı rın :ı . . . Artık Penız da ona aşık ... Sevgilisini sahneye
çıka
rıp sirar (aşık ) ya ptı. Nihayet Sahne-i Alem ismiyle bir kumpanya kurup

( ·ı �dıir tıyaımınuzun sl'viıııli :ıııistll'rindt:n !)evkiye'nin (May) Jıalıası<lır.


ramazanda Direklerarasında işe giriştiler.
Komik olarak aldıkları Kavuklu Hamdi
mırın kırın edince Kambur Mehmed'i ge
tirdiler. O da kafa tutmağa başladı. Tulu
at ustalarından meşhur Püzant:
- tş senin başına düştü . Hepsi de
mantar değil mi, komikliğe sen çık; uy
dur uydur at!... deyince, Şevki kaşları
boyayıp kafasına kallavi fesi giyip da l dı
şanoya ... Ahali gi.ilmeğe başlayınca da
oldu komik!
Penız'un anası Kalifarga , Galata'da Zü
1
refa Sokağı mallarındandı; babalığı Ta
l'işekiir foıııil lji·11ıli
vukçu Mihal'di. Bu sokağın rağbetli ser
mayelerinden bir Polina vardı ki, balıkçı lar
kısmetine çapari atarla r, "ha bereket!" diye
sepetlerini ele doldururlardı. B i t i şi k
teki evin çaçası1 M;ı ıyango da ya ma nl;ı r
d an, tokatı vurunca , değme a d a mı yere
seriverirdi .
Yukarıda ismi geçen, gene Avrupa Ti
yatrosundan yetişme Küçük Eleni. nam-ı
diğer (öreki ad ı) Agaro E l eni ' n in bahası
Karamanlı bir pastırmacıydı. Ablası Do
mino'nun kocası da bundan evvelki ya zıda
söylediğimiz kabadayı Tabaka.
lsta nbul 'da na nı vermiş meşhu r K �·ı
ınürcü Sokağ ınd a n da biraz ha hsedeliı11 :
Büyük Millet Hanının köşesindeki mey ha
neden sa pılırdı. Dük kln gibi evcikler.
üstlerinde oda la r; köşe buca k ;l dc
LI
süprü n t ü l ü k . . . Ka pı l :ı rı n ö nü nde dü z- saıııt'I .l/11/ıtar '111 çizgiler(ı•le f'ını::
gü nl ü (makyajlı ), allıklı , kan kart kanla r; Hamm.

1 Zürafa Sokağı: Bu sokak ile Küınürcü. Sidikli. Beyzade. !jeh:ıli. K:ır�ıoğb ıı �t >k. ık l.ıı ıııd. ı . h.ıı. ı l, ı ı\
S4. ırıtinin l>aşl ıca gcndcvlcri \·;ırdı.

..!. .,·�ıc.;:ı: gc:mid V<.: usta � ınl:ınıın:ı gelen hu süzcük. :ırgotb genelev id:m· t·dı·ı ı k.ıdıı ıl.11 ıı. 1 1 1 ı, ı ı l
l:ınılırdı.

,, ..
1885'te Galata nlıtımı.

bilhassa Avustu rya tebaası gaga dilliler. Gelene geçene: "Bana bak efen
di . . . ", "Gel buğda delikanlı! .. ", kara Araplara da: "Mercan mercan, iki
.

miz bir can! . . . " diye asılırlar. Yosma lar arasında yerli olanları da bulu
nurdu . En el üstündekileri Yahudi Mari, Kasımpaşalı midyeci Deli Ah
ıned' in dostu . Deli Ahmed, Çeşmemeydanı'nın en aca rlarından B:.ısri'nin
can ciğeriydi; içtikleri su ayrı gitmez.
Bir gece, Kürekçi'lerden geçerken zaptiyenin sıkı fıkı aradığı, bir türlü
ya kalayamadığı bir Kefalonyalı ile karşılaşıyorlar... Herif bunları hafiye sa
nıyor; s:ıldırmasını çekerken, ayağına bir çelme, imiğine biniyorlar. Tekmil
haberi ıamam (öldürüyorlar). Çerkez Hurşid Reis, mahalleden, Ahmed'in
deli okluğuna imza topladı da beraat ettirdi. Basri de yakayı kurtardı.

Akşam, 4 Ka nun-ı evvel (Aralık) 1938

68
Haliç'teki Köprüler

Haliç'e ilk köprüyü kurduran İkinci Mehmed'miş. lstanbul'u zaptettikten


bir müddet sonra kurdurmuş. Sal köprüyü, varil ve mancanaları kirişlerle
birbirine bağlamışlar; üzerini tahta ile döşeyip zincirlerle iki kıyıya tak
mışlar. Yanyana beş adam yürüyecek ende imiş. Takati de üstünden ge
çecek asker ile bunları konıyacak bir topu kaldıracak derecede. .. O ta
rihten sonra tam 383 sene köprü möprü arama... Karşıdan karşıya fış fış
kayıkla geçiliyor.
1836 yılında, yani İkinci Mahmud zamanında "halkça ve memleketçe
fevaid ve muhassenatı (yararlı), hususile Tersane'ce m ahfuziyeti mucib
olacağı (konınmayı sağlayacağı) mütalaasile" ve Kaptan-ı Derya1 vekili
Fevzi Ahmed Paşa'nın nezaretile (gözetiminde) bir köprü yapılmasına
1
başlanmış. Bu da birbirine bağlı sallar üstünde; boyu 600 zira'dan fazla,
eni iki araba ile iki yüklü beygir ve birbirlerine dokunmadan yanlardaki
piyade kimselerin de asabileceği kadar. Altından küçük gemilerin girip
çıkması için iki gözü, daha büyükleri için de kapıları var...
3
Açılış günü devlet erkanı ve bendegan Azapkapı'sına davet edilmiş,

1 K:.ıptan-ı Ocrya: K:.ıptan Paşa cılamk <kı bilinir. Osmanlı deniz kuvvetleri komut:ını. l <J. yiizyılııı
ikind yarısında ise Bahriye N:izırı ( Ocniz Bakanı) :ınl:ımındaydı.

2 zim': Arşın türünden bir uzunluk i\lçüsli 7�.8 cm.

:\ bendeg:in: Hashendeg-:ın, lıt:ndegfın-ı şiihfıne de denirdi. Padişahın özel hizmetl<·riıı<• hak ı ı ı : , W'
rektiğinde dalkavukluk yapan samy mensupları. Herhirinin kalıvedbaşı, esv:ı lıı;ıh:ı�ı. l ll'rl ll'rl ı: ı � ı.
tlitüncüh:ışı, seu::ıdedlı:.ışı vlı. unvanları vardı. Genel olarak k:.ınıu gürevlileıiu" dı· l ıl'ı ıdq.:,"ııı d· ·
nilirdi.
(,'akıta Kr)jıriisü 'ıulen lıer giiıı geçeıı yiizlerce iıısan geçiş iicreti ridımli. ijııde lıeyaz giimlekli
J.,,ijmi lulısi/ılıırları.

4 5
padişah çadırına gelmiş. Rikab Resmi yapıldıktan sonra Ders vekili Hacı
() ıı ıL· r E fendi dualar etmiş, kurbanla r kesilmiş. Tersa ne önündeki donan
ııı ı.'.i gcıııilcr ıophı r atmış. En evvel Sulıan Mahmud at üstünde,* maiyeti
dl' yaya n < ı la rak Unkapanı tarafına geçmişler; Kapan Naiplerinin Daire
'
siııdv ' hi r:ız dinlendikten sonra hünka r dönmüş, kalabalık da dağılmış.
Bu l ı ; ı y ı rl ı i ş l l ' k i g:ıyrctine mebni (ç a b a s ından dolayı) Fevzi Ahmed P:ı
>; ı ' y;ı d ı ı ı ; ı s l ı l ı iı k ı l l \ l ı k u t u , Divan katibi Mümta z Efcndi'ye salise rütbe-

Lıl.;x i ı ı ı i \i·k. l \ ı " dt· u· lı ı ı ! i T: ırilıi 'ndl' p:ıdiş;ılım :ıtb değil ar�ıh:ıyl:ı gertiği y:ızılıdır.
ı ıı k:.ıl ı n· ... ı ı ı i _ l ' ; ı d ı.· .. ı l ı ı ı ı ı l.ı k ; ı t ıldıgı ti ırl'nlen.: ve k:ı hullere deniyurdu.
dc.:rs \'ek ili: !';ı.·yl ıtil i.-. l ; ı ı ı ı ı ı ı 1 1 1 1 ıdl'nislik gürc:·Yini o n u n :ıdına yerine getiren müderns. Ti irenlerde
de 1,·ı >gu z: ıııı:m �l· yl u i l i ... L ı ıı ı ı ll'lll... il l'dcrdi.
i) K :ıp:ın N:ı ihlvri D:i i n · ... i · ı » .. ı ı ı : ı ı ı l ı l ; ı r di'ııwın i ntk· k:ıp:ın dc.:nL·n ıopı:ınn i ."'kdc.: \"l' JXlzartınnd;ı gr>
n.:v lı k; ıd ı n·kilkriı ı i n 1. :; ı J ı -. ı ı kl.ırı \ l ' n l i

70
sl.7 Tersane takımına dahi ihsanlar" verilmiş. Köprünün muhafazasıyla
Melen geçen gemilere kapıları açıp kapamak hizmetine memurlar tayin
edilmiş. Bunların masrafına karşılık olarak köprüden "müruriye"' namıy
la para alınması düşünülürken, İkinci Mahmud:
- Cisrin (köprünün) inşasından garaz (amaç), bila ivaz (karşılıksız)
ahaliye sühulet (kolaylık) ve menfaat iraesidir (sağlamaktır)... diyerek,
irade etmiş: Zinhar kimesneden bir akçe alınmaması!...
O vakit bu köprüye "Hayratiye" denilmesinin sebebi bu ...
İradeye rağmen, Kandilci Reşid isminde biri, iki değnekçi bulup geçen
yük beygirlerinden para almağa koyulunca, herif hemen İstanköy Adası
na sürülüp değnekçiler de hapse tıkılmış.
Aradan sekiz sene geçiyor. Abdülmecid tahtta... Eminönü ile Galata
arasında bir köprüye daha lüzum görülüyor. Bundan müruriye alınması
da mukarrer (kararlaştırılmış). Kapitülasyonlar dolayısıyla müşkilfü ve ga ile
çıkmaması için İngiltere, Fransa, Rusya ve Avusturya devletlerinin muteber
(saygın) tüccarları Tersane ve Tophane'ye davet olunarak mu vafakatları
(olurları) alınıyor. Bir sene sonra köprü bitiyor. Gene hünkar tarafından
küşad resmi (açılış töreni) yapılıyor; geçenlerden teyemmü nen (uğurlu
olsun diye) iki üç gün para alınmıyor.
1863 senesinde köprüyü bir daha yenilemek, demir dubalar üstüne
oturtmak tarafına gidilip inşaat yüz bin lira bedelle Jorj Vals isminde biri
ne havale edilmiş; eskisi Hayratiye'nin yerine konmuş; o da Ayvansa
ray'la Hasköy arasına nakledildikten on gün sonra yanmış ... Yahudi
Köprüsü10 derlermiş.
Şimdiki Galata Köprüsü Meşrutiyet devrinindir. 23 bin liraya malolup
Almanya'da, Nürnberg'de "Feraynikte maşiner fabriken Avgusburg"
kumpanyasının yapısıdır. Boyu 462, eni 25 metredir. 1912 senesi nisa
nında açılmıştır.
Çocukluğumuzda ve gençliğimizde daima yolumuz olan mahud (bili-

7 sfılis" rüılıt:si: Mer:.ııih-i ınülkiy" d" d"nen Osmanlı sivil kamu giir.,vlil.,ri aşamalarının aşaAıdaıı
yukarıya üçüncüsü. rjhb ile s:iniy" ar.ısında bir ıiıh.,y<li.

8 ihsan: ihsan-ı şahan.,, ihsan-ı hümayun <la denirdi. Y"ı"n"Ai ve haşarL'1 gereAi kişiy.,, doAnıdaıı
pa<lişahç:ı verilen giirev, ıiith" "" i"ı<lüllere <leniyordu.

9 müruriye: H:ılk kiipıiil.,rind"n geçiş p:ır:ısı. 1845 'ıen 1930'a kadar yaya ve aılılard:ııı ;ır:ıhal.ıı d.ıı ı
yük taşıyıcılarından :ılınınışıır.

10 Yahudi Köpıiisü: c.,z:ıyirli Mıgırdıç'ın Ayvans:ır:ıy ile Piripaşa amsın<l:ıki hu iizcl ki"ıpı·ü.ıi , :ılı
şap k:ızıkl:ır üsıüne kurulınuşıu. Mıgır<lıç'ın ıicareı amacıyla yapıııtııAı hu ki"ıpriid,· ıı ı-:•·d� iı nr
ıi, iki kıyı ar.ısında dolmuşçuluk yapan kayıkol:ırın al<lıAı üı:reııen düşiikt i i . llıı yıı ı.dı·ıı • '.·""
kalan kayıkçılar, açılışınd:ın on gün sonr:ı Yahudi Kiipıisünü yaktılar.

"
nen) "Cisr-i Cedid"11 de tam aynı noktadaydı. Gel gelelim iki başında,
üstünde, etrafında değişiklikler mi ararsın? Galata tarafında sağın bir kıs mı,
solun ise kamilen hepsi yıkılmış, cadde iki mislinden fazla genişle
miştir. Bugünkü vapur acenteliğinin bulunduğu binanın yerinde meşhur
Aziziye Karakolu vardı. Önünde "rahat dur" vaziyetinde -estağfurullah
soluğu kesilmiş halde,- iki üç nöbetçi asker... Zabitanı (subayları), üme
rayı (üstsubayları), erkanı ferade ferade (tek tek) selamlamak mecburiye
tindeler... Mülazimisaniden (teğmenden) binbaşıya kadar "has dur!"; üst
tarafına "selam dur!". Biri koltuk hizasından ve yandan, öbürü cephe
den. Mafevkınki (üstünki) maduna (asta), madununki (astınki) mafevka
(üste) katiyen olmaz.
Güzergah mahşer; kalabalık oluk gibi akıyor. Zavallı mehmedcikler bu
toz dumanda, binbir gövde arasında omuzlardaki yıldızın, kollardaki şe
ridin, avniyelerdeki (kaputlardaki) düğmelerin rengini, adedini görecek
ler de ona göre selamlayacaklar...
Mehmed Ali Paşa Hanı hala durmada... İçindeki muhallebici ve don
durmacı Receb, İstanbul'da bir taneydi. Tokatlı'nın olduğu yer Konsolid
Hanı, köşedeki tütüncü ve gazeteci dükkanı, hazır elbiseci İştayn'ın ka
pısıydı.
Ziraat Bankasının yerinde rıhtım yapılmadan evvel meşhur Hallaç}ran
Hanı, sonra Kredi Llyone Bankası. Havyar Hanı hala baki. Bitişiğinde ve
liahd Reşad Efendi'nin kuyumcusu,12 sinek avlıyan Konstantara Birader
ler. Eczane gene mevcud, fakat adı Madella . . . Sağda, solda, avuçlarında
Mecidiyeler13 şıkırdatan sarraflar; "Çekiliyor, yarın çekiliyor, kazanan 600
bin frank kazanıyor!" diye gırtlak paralayan, eteklere yapışan lotaryacılar..
Tam karşıya gelen, arabalara kestirme yolluk eden Haraççı Sokağında
boydan boya , haşa meclisimizden dışarı, kelle kulaklı, gayet iri kıyım hın
zırla r (domuzlar); yağlı yağlı butları, salkım saçak jambonları, sosisleri.
Köpri.i'nün Eminönü cihetinin bugünkü ve yarın daha da artacak fe
rahfeza lı � ına (açıklığına) doyamıyoruz. O vakitler dünkü halini bile ara-

11 Cisr- i Cedid: Y<·ııi Kiiprü . K:ı ı�ıkiiy ile: Eminönü :ırasın<lı, iincc:ki Atc:ş Mc: hmc:d Paşa
Köprüs�i nün yerin<· IH7h'd:ı monte: edilen yc:ni kiiprü. Demirden oluşu nedeniyle Hadid Köprü
de de nihniştir.

11 Vd iahd füşıd Ell·ı ı d i ' ı ı ı ı ı h.uyumcusu: il. Abdülhamid, k:ırdeşi veliahd Reşad (V. Mehmed Re
şad> ile ilişkis i olan h<"rkcsi �·ok sıkı izleıtiğinden onun kuyumcusu olan Kon,tantarJ Bimder
ler'in dükkfınına d:ı ıııüşl<'l'ilcrin girmektc:n çc:kindikleri ima edilmektedir.

B Mecidiye: Sultan Ahdülııı<·<·id OH:\9- 1861) diineminde h:ısılan altın ve gümüş paralar. Mecidiye
altını y:ınnu ve (cyrcği ile Mm ıı ıcl' idiye dc:nen gümüş 20'lik, lO'luk, S'lik, 2'lik ve 1 kuruşluklar
cumhuriyetin ilfınına kadar süıiiımle kalmıştır.

72
ıııa . . . S irk e c i 'ye giden ta rafı at l ı t ra mvayla rın , kira aralxıbr ının, süt�: ü lx:y

g irl e rinin durak yeri. Gerisi barakalar, kulübeler, çadırla r . . . Sabahlan zer
zevat pazarı; o dağıldıktan sonra kavu n karpuz sergileri ve gııtlağa da ir
seyyar satıcılar: Köfteciler, kuskus\· ular, aşureciler, ınu lıallebiciler .. . A l t ı n ı l

:ı s aatçı mağazası bul unan lıa n yok . Ad<1 önc: doğru dalıa taşkın , sokak ı
braş. Yıkıla n Sehinik Bonrna rşesinin sırasında dar yüzlü, kat kat, kargir
l ı i ı ıa l :ı r . . . O sefer tasl:ı nnclı diş�; i 13onifc:, doktor Kokolatos, terzi Fila ni
dis, komisyoncu Fa la ı ı oplos . .
ı\sıl ömür ola n Köpr(.ı ııü n üst üydü.
' Gq,· c:ıı yazıların birinde de lxı l ısL'l

ı i ğ i m gi b i sağ sol D:ı rülaceze, daha doğrusu G urclxı Hasta nesi! Ya y: ı k : ı l


ı l ı rıı ıılarına c.;öıııelmi .s. lxığ d a s ku rımı ş , yayıl mış, sakat, güd Cık. y: ı r : ı l ı l
w ıd iler; elde, kucakta , nıeınecle , çocuklu kadınlar; asir, na ':ıt. i l : i l ı i ( ) kı
ıy:ııı
l ı :ı cıl :ır. hoca l:ı r. d e r v iş l er... K i m i kıvranarak, kimi inleyere k , kiıııi dt· (: ıı

l :ı k . k ı . s ı k , ga yg:ıyl ı Sl'si l'ri tuttu rar:ı k :ı vuç :ı s:ıp di il'ı ı ı ı ı n l, · l ı ·ı _-.;, ı ı ıı :1

a yak satıcıların ın a k l a , hayale gelmeyen çeşid i. Artl ı ı ı d : ı ı ı "c!' ıl!' k : ı v : ı l ı"


,,
güruhu: Maden cilası, leke sabunu, kırık tabaklara tutkal, çinko kaplara
perçin satanlar. Faytonunu kenara çektirip, arabacının yerine çıkıp bir
ikiliğe şıppadak diş çeken kalabalık ağız... "Vay babam vay, kayçirip
kendine çeyiz dikiyr!" diye dikiş iğnesine iplik takacak kurşun nesneleri
uzatan geveze... "Çırpıcı'daki çakı gibi bir delikanlıya vurulup pır pır ya
nan koca karının destanı, on paraya!" feryadlarını ayyOkiı çıkaran sulu...
Bir yerde okuduğuma eminim. .. Pek iyi kestiremiyorum amma ya
Theophile Gautier, ya Lamartine, ya da bu kabilden biri İstanbul'a gelip
de Köprü'nün halini görünce karnaval sanmış.
Köprüceğiz hiç de dillerden düşmez, sıralı sırasız zavallıcığın adı anı
lırdı: Mesela insan hali bu, ayağınızın sürçeceği tutup da sendelerken
kendinizi mi toparladınız?
- Çörçöp, Köprü'de misin a birader?
Kalasları öyle ayrık, öyle delik deşik ki arasına ökçenin biri girdi mi
tekerlendin gitti. lki büklüm, sopasına yaslanmış bir ihtiyara raslandı mı
da şu teşbih hazır:
- Galata Köprüsü'ne dönmüş adamcağız...
Evet, o biçare de bir aralık tam orta yerinden bir kamburlaşmıştı ki iki
yanına gayet kalın serenler bağlandıktan sonra biraz belini doğrultabil mişti.
Haspanın bir vakit ki, cilvesini kulağına küpe etmişler de çoktu. Faraza iki
arkadaş Beyoğlu'na çıkıp biraz kolaçan etmişler. Hava kararır ken, yani en
keyifli vakitte, biri musallat:
- Gecikmeden eve dönelim. Köpıii'den cumburlopu çekip balık emi
ni olmağa niyetim yok mirim! 15 ...
14
Nöbetçilerin uykuya varıp korkuluk halatını asmamaları yüzünden, es
ki Şehremini Mazhar Paşa'nın damadı bir gece arabasile beraber dibuhu
olmuştu; bu da ondan kinaye...
Alilciğin (harap köpıiinün) her iki başında, darağacına asılmışlar gibi
uzun beyaz gömlekli, dırazlar kadar üç dört tahsildar dikilip durur, as
kerler ve kodama nlar hariç, yayanlardan onluğu (10 para), beygirlerden
kunı � u . :ıraha la rdan yüzlüğü (yüz para) alırla rdı.
Öyle <le a �·ıkgüz, celalli, nobran (öfkeli, kaba) kişilerdi ki kalabalığa

14 balık !!mini olınak: l l<' ııi �A· düşüp b:ılıkl:ır.ı şef olın:ık :ınl:ımındı bir d!!yim. (Eskidl!n, Bosı:ıncı
Ocağı'nın llalıkham· Ol'ağı denen bülüğünü yünı:tı:n S:ıı-Jyın balık gı:reksinirnini k:ırşıl:ıy:ın vı:
IloA:ız d:ıly:ınl:ırına lıak:ın lıir balık ı:mini vardı.)

1� mirim : "saygıdeğer l)('viııı. d(·ndiııı. aziz dosıuın" anl:ıınl:ırında ı:ski lsı:ınbullul:ırın kull:ındığı
bir hiı:ıp siizcüAüydü.

74
getirip sıvışan oldu mu dörtnala yetişip yakasındalar:
- Ulan çık meteliği!...
Haliç tarafındaki altları ızgaralı, ahşap iki deniz hamamı16 kuyudan
farksız; loş mu loş, içleri de boş mu boş. .. Oraya ne zaman gelirler, gi
rerler ve kimlerdi onlar acaba?
Boğaziçi ve Üsküdar iskelelerinin17 karşısında bir uçtan bir uca salaş,
karanlık gı1hl (pis) kıraathaneler. Pencerelere yakın yer bulamazsan,
günlük güneşlikte bile ceridelerden (gazetelerden) bir satır okuyabilirsen
oku...
Kadıköy, Haydarpaşa, Adalar iskelelerinin tarafı daha kalabalık ve alış
verişliydi. Oradaki manavların raflarında, küfelerinde, sepetlerinde gör
düğüm yemişler dünyadan kalktı diyeceğim geliyor. Ne enfesleri, aliyyü
laliiları, turfandaları... Şimdi Beyoğlu'nun, Talimhane'nin, Maçka'nın en
yaman meyvacılarındakiler bunların yanında sıfır kalırlar.
Saydığım üç iskelenin ensesindeki Şekerci İsmail Ağa'nın dükkanı kü bera
aramgahı,18 en emin emanetçi" idi.

Akşam, 11 Kanun-ı evvel (Aralık) 1938

16 deniz hamamı ( Fr. hain de nıer) 19 . yüzyılda lstanhul'da denizin sığ okluğu yerlerde yapılan
çevresi kapalı banyo yerleri. Derin yerlerdeki deniz hamamlarının altında ise hdli seviyedt• ız
gar.ı bulunurd u. Kadın ve erkekler için ayrı ayrı yerlerde kurulan ahşap haın:İınların h:ışlıc:ıl:ın
Yeş ilkiiy. llakırkiiy. Yenik:ı pı, Üsküdar. Salacak. Moda ve Fenerhahçe'deydi.

17 Boğazi�·i ve Üsküdar lskdderi: Galata Kiiprüsünün Marmaı-.ı yiinündeki ahşap iskl'll'lt•rd i.


LH küheı-J fıı-.lıngahı: Sayılı kişilerin oturup dinlendikleri v:ıpur bekledikleri yer.

19 eın:ınetçi: Y:ıkın z:ıın:ına kadar K<ır:ıkiiy ve Eminünü'nde, Küpnialııı ıd:ı yolnıl.11 1 1 1 ı· � y.ı, l ı.1\ 11 1
hıı-.ıktıkları emanetçiler v:ırdı.

.,,
Yüksek Kaldırım, Tekke, Kuledibi

işte Yüksekkaldırım'ın kırk, belki de elli sene evvelki resmini göıüyorsu


nuz. Ondan yıllarca evvel de aynı imiş. Allahını seven söylesin, şimdi kıl
kadar farkı var mı? Burası evvel, ahır Beyoğlu yakasının Mahmutpaşa
Yokuşudur: Daracık daracık dükkanlar, yaymacılar, mezat malcılar, iş
portacılar, hırdavatçılar...
Tünel'in ikinci mevkiine yirmi parayı feda edemeyenler, (Merhum pe der
arada bir bana kızardı da, "yerin dibine gir" derdi.) "Geçtim eşref sa ate

rastlamıştır" diyenler, hele 310 (1894) zelzelesinin zılgıtını yeyip Amerikan


bezleri ve yatak çarşaflarından yapılma çadır bozuntularında , haftalarca gün,
gece geçirenler zinhar tünele ayak atmazdı.* Aksaray'ın
Onikileri'nden1 ve İstanbul kaldırımlarını susa durdurmuşlardan bilmem
kim bir defa binmiş de az kalsın bayılıyormuş. Sadede gelelim: Yüksek
kaldırım eskiden daha fazla işlerdi. Aşağıdan yuka rıya soluk soluğa c; ı
kan çıkana; yukarıdan aşağıya da seke seke inen inene...
Paçaların sıvandığı alt başta , sağda , tapusu bir vakitler Karadeniz Ereğ
lisi Maden Nazırı Bahriye Livası (tuğamiral) Arif Paşa veresesinin uhde
sindeki şapkacı dükkanı hala duruyor. Yokuşu biraz çıkıp basama kla rı n
cnlileştiği meydanımsı noktaya varırken gene sağda, dışı kirli su ratl ı, iı.,·i
göz gözü görmez dükkan, resimci, resim edevatçı ve çerçeveciyd i; ım·::;-

< " ) lst:ınbul'da ilk atlı tramvayın işleyişi 1871, Tünel'in açılışı da 1873 senelerindedir.

1 Onikiler: il. Abdülhamid ( J 87<ı- ı 909 l di'meminde. lst:ınbul'da ünlenmiş kah:u tıyı ,.,."."· � "''"" "'
şell Fehim !'aşa 'yılı. Senıu:ı Muhıar Alus'un Cunıhuriyeı Gazetesinde 9 1 laziı a ı ı � : ı\gı '·'" ' " I 'ı " •

tarihlerinde y:ıyınlan:ın "Onikiler" adlı bir tefrikası vardır.

,,
hur Maks Früh
terman'ın.
Ö teden beri
den derleyip
topladığı İsta n
bul manzaraları
nın, tipik şahıs
ların, camadanla
şalvar giyip sö
züm yaban a,
Şark gü zeli ol
muş Beyoğ lu

yosmalarının fo
toğraflarını Viya
na 'da kartpostal
olarak bastırır,
ec nebi seyya h
lara sata sa t;ı
para kırardı.
O zamanın en
be l l i b a ş l ı T ü r k
rcssa rn la rı

da
ın üşterisi. Nuri Yiiksekkaldırıın '111 kaldırım/an dalıa sonra diizle,�tirilerek, ııasıta/anıı

Paşa , Seyid Bey, Yiiksekkaldınm '111 başındaki bir görinümü.


::;ckü r Bey, bil-
hassa Üsküdarl ı (ressa m Hoca) Ali Rıza Bey hocamız boyaları, fırçaları,
ıııuşaıııha la rı (tuvalleri ), hatta kurşun kalemleri bile oradan alırlardı.
Yü ksck kal d ırını' ın o ırn.:ydanınısı yerinden gene sağa sapan yol, Ça r
daldı K:ılıvc'nin önünden ikiye ayrılırdı: Aşağısı mahud Kemeraltı , Kö
ııı l'ı rcü , ı\rk;ıdi, Zü n.:fa ve emsa li sokaklar; yuka rısı hunların bir kademe
yü ksL·g i .. < >r: ıda ortalığın nıezheldiği daha az; nıaamafih binası yıkılmış
Vl' y;ı ı ı ı ı ı ı ş l ı i r i k i ;ı rs;ı gene berikilerle örnek : Tınazla r gibi kavun karpuz
k; ı l ı u k Lı rı; pı r ; ı s ; ı , l;ı l ı : ı ı ı a ya pr;ı kla rı; torik, palamut kafa ları; yamalana ya
ı ı ı ; ı l ; ı ııa cı ı ı ı \· ı k ı ı ı ı .� . t : ı l x ı n l ; ı rı muş:ı mha bşıııış, pembe , mavi kadın
\'O r; ı p l ; ı r ı ; pa l ı t ı ( , k u ı ı d ı ı r;ı, \,' izınc cskileri . ..
Yokuşa deva nı nldiııı: B:ısamaklar tekrar darlaştıktan sonra az ileride,
şimdiki s i n c ı n ı ı ı ı ı ı .� ı r; ı. � ı ııd:ı n "cbl;ın dal:ın cb la ıı!" kampana sesi yayılır

78
durur, bozuk dilli, kısık bir gırtlak kendini paralar:
- Asker, çocuk yirmi para; başıbozuk 40 para!...
Kömürcü dükkanı kılıklı, kapısına kırmızı astardan perde gerilmiş, ya
nındaki delik deşik levhaya da ayı balığı, yılan, inek, kuru kafa gibi re simler
yapılmış bu yerde Amerika'nın deniz canavarı, Hindistan'ın ejder hası, beş
bacaklı buzağı, konuşan kesik baş... gibi numaralar temelli. ..
Birkaç adım ötede çipil gözlü, kelkük bıyıklı, pişmiş kelle Avusturya
kırmasının dapdamcık barakası... Mostrada renkli birkaç yağlı boya mo deli.
Meşhur tablolardan kopye tek tük kara kalem resim, tuhafiye eşya sından da
bazı ufak tefek... Gelgelelim, herif erbabını şıppadak çakar, hemen
gözünün birini kırpıp "Çok yeniler vağ!" diye içeri çeker, Havva anamız
kıyafetli kartları eline dayardı. Akşam olmadan kepenkleri çatılı.
Ağızlık, tarak, kozmetik, esans gibi �efarikler (öteberiyi) doldurduğu
çekmecesini alıp kahve kahve, birahane birahane dolaşır, usulcacık ya
naşıp enselere ekşirdi. Baş kar ve kisbi (kazancı) gene ceplerindeki re
simler... Köhne kitaplar satan büyücek ilk kitapçı, toz toprak, küf koku
su, örümcek ağları içinde, seksenini geçmiş halde hala o dükkanda ...
Oralarda çorap, mendil satan yerden yapma (cüce) Yahudiyi hatırlayan
lar var mı bilmem? Ne de şaklaban şeydi. Aklınca espriler de yapar, bar
bar bağırırdı:
- Ben küçükken benim baba bana maymun demiş, kırk yun büyüme
mişim; benim ana maymun demiş, gene kırk yün büyümemişim; amca ,
dayı, teyze epsisi yariş etmişler; boyle kalmişim! .. . *
Kuledibi'ndeyiz. Pirinççi'nin adlı sanlı gazinosu oracıkta, yani Küçük
Hendek Sokağının başlangıcındaymış. Kaç kere bahsettiğimiz veçhile alt mış
yıl evvelki İstanbul'un en yüksek kırat eğlence yerlerinden biri. M a beyincilerin,
hünkar yaverlerinin, mirasyedilerin ve namlı babayiğitlerin de mekanı...
Dilber hanendelerinin (şarkıcılarının) yüzünden aşka gelen gelene; para
saçan saçana; soyulup soğana dönen dönene... Öyle bir
boğuntu yeri ki nice akarlar, hanlar, hamamlar yemiş; nice kimseleri fu
2
lüs-i ahmere muhtaç etmiş.
Pirinççi, Karamanlı bir Rummuş. İstanbul'a yarım pabuçla gelmiş. As
maaltı'nda zahire simsarlığı, Balıkpazarı'nda pastırmacılık etmiş ...

( ' ) K:ıdınnderiınizin sühy:ınlan sevenlere maymun dedirtmemesi, hu lxıstılıacığııı <lt·diği gil ıi ku l,


gün büyümez kanaatinde bulunuşları Musevilerden sir:ıyet etme ıılacık.

l fülüs-ı ahınere muhıa�: olmak: Kişinin rn: düzeyde yoksullaştığını anlatı ıı;ıl,ı.ı k ı ı l l . ı ı ııl.ıı ı l ııı . ı, ·

yiın. Fülüs-ı :ıhıner, "kızıl par:ı" demek olup en düşük de!ler<leki bakır paraydı.
Taal zaman, nıh
zaman (gel zaman
git zaman), Kule
dibi 'ndeki bir
kahveci ile ortak
oluyor. Hin oğlu
hin, işi kavrayınca
ortağını atlatıp ak
satayı ( işi) da bü
yütüyor...
Ke m a n i Ağa ,
lavta cı ş a i r Ser
kis'in oğlu, kamı
n! Oseb, Kör Ci
van gibi devrin
en meşhur sazen
deleri (çalgıcıları);
Beşiktaşlı Sofi .
Ya h u d i S a ra ve

R oza gibi g ü z e l
se sli, yakıp yıka r
Dü11de11 bugüne çok az bir degişim gösteren Büyük Hendek sokagı
nağmeli ha nende- ve Galata Kulesi.

1 er h e p o r a d a . .
Gazino ağzına kada r hınca hınç; kayış kayış liralar, şa kır ş uk ur Mecidi
yeler yağmada . . . Biraz evvel buraya devam edenlerden ba hsederken,
namlı babayiğit dediklerimiz, öyle palavracı , kunısıkı kişiler değil. Karşı
dan görününce, hele b ir eli kaldırıp tersini gösterince, etrafın kabadayı
tasla k lar ına fare deliğini bir paraya a ratanla r. .. Mesela : Kasımpaşalı Kap
tan M e hme d Bey ( kapta nlık mesleği değil lakabı. 1877 Rus Harbinde
Anadolu ordusunda n fevkaWde kahramanlıkları görülen mirliva Kaptan
Mehınecl paşa ). Vefa lı Nuri Efendi (aynı muharebede Milliye taburu bin
başısı i k en K:ı rs't;ı şehit olmuştu). Zorlu Zabit (Halep'te sürgünden vefat

eden erldn-ı l ı : ı ıp k aym a kamı Manastırlı Rıfat Bey.) Merhum ehl-i seyP
olmakla hcr al >er c l ı l - i k:ı lemd i'1 de. G ü l l ü Ago b 'un tiyatrosunda piyesleri

:\ ehl-i scyf: Kılır kull:ııı:ııı. hkıdl'Jı usı:ı s:J\·;ı�;ı;ılara dıl-i seyf y:ı d:ı s:ilıilı -i scyf denirdi.

•i ı·hl·i k : ı l ı · n ı · Eski v:ız:ıı l:ır kııı «· t . t 1.ınlıkı:ıki usı:ılıkbrını lıdinınek :ııııacıyb kulbntlan lıir deyim.

80
oynanmış, lisan ve edebiyata dair hayli eser yazmış, bilgili bir zattı. Daha
sonraları, civar haşaratını (kanun kaçaklarını) bu kabil sindirmişler ara
sında bir bahriye mülaziminden (deniz teğmeni) de bahsederler ki, Meş
rutiyet senelerinde Ertuğrul Yatı süvarisi ve Sultan Reşad'ın yaveri İbra
him Paşa rahmetlidir. Yaşlı vaktinde bile, ne de erkek ve tosun halliydi.
Kulenin önünden Belediye Dairesinin yokuşunu ortalayan Küçük
Hendek sokağı da eski halini aynen muhafaza ediyor. Burası ve etrafı,
5
Kamantolaşmışların mahallesiydi. Balat, Hasköy, Ortaköy, Kuzguncuk
Hibi Musevi semtlerinin en kibarı ve lüksü olduğu halde son senelerde
pabucu dama atıldı. Mevkiini kışın karşıki tramvay caddesinin önünde
ve arkasındaki yeni apartırnanlara, yazın da Büyükada'ya kaptırdı.
Yüksekkaldırım Yokuşunun daha yukarısı, şimdiki gibi gene şapkacı
lar diyarı idi. Çitlembik gibi çırak kızlar üstteki pencerelerde fıkır fıkır fı
6
kırdaşır, cıvıl cıvıl cıvıldaşırdı. Sabık Mevlevi Tekkesinin kapı komşusu
börekçiye "doksan yıllıktır" diyorlar. Kırım Muharebesi senelerinde
0854-1856) mevcutmuş: Didonlar (Fransızlar) üşüşür, tıka basa simit,
poğaça, lokma atıştırırlarmış.
Saç denilen nesnenin devacı başısı, topuklara kadar saç temincisi, bu
sebeple de eski İstanbul bayanlarının derd dinleyicisi ve Marko Paşası,
cild hekimi Menahim Hodara'ydı. Tevekkeli mi, zavallıda saç sakal birbi
7 8
rine karışıverdi; Melami dervişlerine döndü. Eyyam-ı bahurda bile kış
lık elbise, hırka, palto, boyun atkısı içinde börtüp dururdu. Muayeneha
nesinin altında, cadde üstündeki fare düşse başı yarılacak pastacı, tale
beliğimizde, bilhassa Galatasaraylıların uğrağıydı. Orası şimdi kadın şap
kacısı. Geçenlerde dükkanın önünde duraladım. içerisine dikkatli dik
katli bakarak dalmış olacağım ki, saçları kırlaşmış, yahniyanak, şişko, fa
kat hala akça pakça bir madam başını uzatıp sordu :
- Şapka mı istiyorsunuz?
Muhakkak ki civarın otuz, otuzbeş yıl evvelki çitlembiklerinden biri

'i Kamantolaşmışlar: Avı�ını K:ımomlo (ii. 1873 ) 19 . yüzyılın ikinci yarısım.kı lst:ınhul'un en zengin
hankerlerimizdendi. Bankası, hanı, taşınmazları. serveti ile ünlenmişti. Jlu nedenle de aşırı zen
ginliğin simgesi sayılıyordu. Halk, galat olamk Kamanto demekteydi. Kamantolaşmışlar, hüyük
zenginler anlamındadır.

h Mevlevi Tekkesi: Yüksekkaldırıın'ın başındaki ünlü Galata Mevlevilıfınesi. Günüınüzd•· 1 livan


Edehiy-Jtı Müzesidir.

� Md'1mi dervişleri: 16. yüzyılda lsmail Maşuki tar:ılindan lstanhul'a sokul:ın V<' gidı·n·k v: ıvgıııl:ı
şan Mdfüni tarikatine mensup dervişler.

8 eyyam-ı halıur: 2-9 ağustos günlerindeki aşırı sıcaklar. Oeyim, "sıcak günl<·ı·" :ıııl:ıııııııd:ıdır.

Hl
olacak. "Hey gidi günler hey!" dedim; ağzım açık yürüdüğümün farkın
dayım.
Karşı kaldırımdaki kitapçı Hristodulos'tan Galatasaray Lisesinin üçüncü
kafile (dönem) mezunu, yani 1289'da (1872) diploma alanlardan Abdur
rahman Şere� merhum da kitap alırmış. Otuz sene sonra bizler de o ka
pıdan girmişlerdeniz. Bir otuz bu kadar yıl daha geçti, dükkan hala eski
haliyle baki. ..
Yüksekkaldınm Yokuşu malum a, hele yağışlı ve don havalarda taban
la bile zor inilir ve çıkılır.
Beyoğlu'nun eski hovardalarından ve Bab-ı Seraskeri10 kanun zabitle
rinden (inzibat subaylarından) Mazhar Bey (Ereğli Liva kumandanı Maz har
Paşa, dayım), mülazim (teğmen) Çerkez İzzet Bey (Plevne'de Os man
Paşa'nın yaveri; birkaç sene evvel Kadıköyü'nde vefat eden, emekli süvari
feriği (korgener.ıli) İzzet Paşa) o yokuşu beygirle dörtnala aşarlar mış ki, bu
o günlerin binicilik rekoru...

Akşam. 13 Kanun-ı evvel (Ar.ılık) 1938

1) Ah<lurr.ıhman !)eı-.f: < l lfi.�- 192'; 1 Tarihçi, eğitimci. devlet adamı ve son Osmanlı vak'anüvisi ( res
mi t:ırilı yazınsıl. Mektcl ı-i Sultani denen Galatasar.ıy Lls.:sinin ilk mezunl:ırın<lan<lır.

10 llah-ı Ser.ıskeri: Osmanlı S:ıvas ve Savunma lkık:ınlığı. Günümüzde lst:ınhul Üniversitesi Mcr
kez binası ve Hekti'>rlüğüdür.

82
Eski Kadıköy, Haydarpaşa,
Anadolu hattı ve Ada Vapurları

Köprü'den karşı kıyılara müşteri taşıyan, bir zamanlar Ayastefanos'a


(şimdiki Yeşilköy'e) de uğrayan bu vapurları öteden beri devlet işlet
miş. Makam her devirde isim değiştirmiştir: Abdülaziz zamanında lda
re-i Aziziye,1 Abdülhamid vaktinde ldare-i Mahsusa , Meşrutiyet senele
2
rinde Seyr-i Sefain, Cumhuriyet'te de önce Akay, şimdi de Deniz
bank . . .

ldare-i Mahsusa'nın antikalıklarını yaşlılar pekala bilir. O günlere eriş


mişlere geçmişi hatırlatan ve kulaklar çınlatan koskoca bir abidesi de
elan mevcud: Direktörü Con Paşa'nın Büyükada'daki kaşanesi (köşkü)!. ..
Ol gemilerin gerek deniz aşın yerlere, gerekse civarlara sefer yapanları
ne antika şeylerdi yarabbi! ...
Herkeste estek kösteğe bir merak olur ya , benimkisi de öteden beri
büyüklü küçüklü vapurlara iptila ... Adları, şekilleri, yolları zihnime hayli
menkuştur.
Yukarıki başlığa ismi girenleri şöyle bir gözden geçirelim: 1, 2, 3 mı-

lda..-i Aziziye: lstanhul sularında yoku ve yük taşımanlığı yapan şirket. I H<ı2'dı:ki adı Fı:vaid-i

Osmaniye ikı:n !87l 'de diiııemin padişahı Sultan Alxlülniz'e iz:ıleıı:ıı hu ad verildi. Direkıiirlü·
ğüne geıirilı:n Con Pasa (Yuvan Avı�ınıidis l şirkete yeni vapurlar alarak Kar.ıdeniz'e ve Akd<•niz\·
sclerler h:ışlaııı. J 876'da Alxlül:ıziz tahttan indirilince şirketin adı ldare-i Mahsusa olar.ık d<•ğişı ı
rildi.

2 Seyr-i Sefain lda..si: ld:ıre-i l\lahsıısa 'nın yerini alan denizcilik "kıınılıısıı. l lJI O'd:ı l:ı:ı liyl'lt' g•·ı·• ·ı ı
hu kunıluş d:ı hem lsı:ıııhı ıl şehir h:ııl:ırınd:ı hem de K:ır.ıdeniz l"l' Akd<·ııi ı."d• · ı.1 � 1111.u ıl ı l. yapıı
Mustafa Kem:ıl l'aşa'yı <At:ııürk l 1 9 1 9'da S:ımsun'a giitliren ll:ındınna V: ıpıırı ı da l ı ı ı ıd: ın ·yc• : ı l t l l
I 9:H'ıe. Oenizyolları, Akay. F:ıl ırik:ılar ve Havuzlar olmak üzere ik<· :ıy rıhlı.

N. I
Almanlar tarafitıtlan inşa edilen Ha;•darpaşa gan ve Halep vapuru

maralı ilk emektarlara yetişemedim; gel gelelim 4 ve 5 numaralıları mis


gibi bilirim. Bitip tükenmez senelerce Kadıköy'üne ça rk çevirip durdular.
ı
Bin içlerine, Muhayyeliit-ı Aziz Efendi'yi. eline al, kitabı bitirirken solu

na bak; hiila Selimiye kışlası önündesin. Kızkulesi açıklarında lüfer tutan


kayıkçıların yanaşıp alışveriş ettiklerini hile duyınuşla rdanım.
Öylesine zavallı idiler ki kazanları kaç yerinden çimentolu; islim boru
ları müsteski (karnı su toplayan) hançeresi gibi hışırtılı; makinelerinin vi
daları laçka . . .
4
Ahmed Rasim ra hmetli bunlara "Tonton-ı ba hrller" ismini vermişti.
Ya n çarkla rı ·'bıktım aıtık, bıktım aıtık1" diye tempo tutuyor, derdi.
Borazan Tevfik'in şu fıkrası da hoştur: Bir Hıdrellez günü sinekkaydı
traş Köprü ' ye koşarken "Nasibime Fera h vapuru çıkar inşallah!" diye
adak ad ak l'ıst üne. Bi r de iskeleye gelsin ki 4 numara beklemiyor mu?
Kadıküyü'ne va rmca aynaya bakmış ki ne görsün' Sakalı bir parmak. ..
Haydi bir perü k :lr ( berber) dükk5 nına1 ..

:\ Mulı:ıyyd:-ı ı - ı Aziz l · k ı u l ı : ı :iriı li Aziz Ekndi'ııin (i'ı. 1 7'J8 l y:ızdığı roın:ın-ın:ıs:ıl k:ırı�ımı, Ü( uzun
hülümden olu.':i:ın l'Sl' r. l\.;ı ınl'rcın :ıdlı �ehz:ıdenin. ihn Sina'nın ü,L:rencisi Cev;.ıd'ın ve Molla
Eınin'in strüvenlerini. Mısır Suh:ı nının lxışından ge(enleri zengin hayallerle süslü olarak anlatır.

ı tonlon-ı lxıhrl: bt : ı ı ı hul " u ı ı gı ı ı ı h 'ı k �- ; ı.-:ı:ı mıyb ilgilı y:ızıl:ın ve eserleri ile t:ının:ın Ahmed ltısim'in
( !8(>4- 1932) llc ığ:ızid'nde ,·:ılı""' ,· : ıpurbr:ı ı:ıkıığr "lonıon deniz i 'ırdekleri" :ınl:ırnıntbki :ıd.

84
Bir tarihte içinden yangın çıkan 8 numaralı Hereke ile 10 numaralı
Tonton-ı salis (3 Nolu) ve rabi (4 Nolu) Adalara öğle seferlerini yapıp
yolu üç dört saatte aşar, Haydarpaşa'nın 11 numarası da Köprü'ye laakal
(en az) üç çeyrekte varırdı.
Bundan 38 yıl evvel (1900'de), Büyükada'da, Hristos Yokuşunda, Ke
şanlıların• köşkünde kiracı olarak bir yaz geçirmiştik. Köprü'den alaturka
saat lO'da direkt olarak kalkan 14 numaralı Aydın, Büyükada İskelesini
dakikası dakikasına tam bir saatte tutardı.
Parmağım ağzımda şaştığım şu ki, bugünün Burgaz'ı, Heybeli'si, hatta
Suvat'ı o köhne rekoru kiramadı gitti.
Adalar'ın temellisi olmadığım, gitsem de bir iki ay istirahatle geçirerek
Köprü'ye ancak üç beş kere inip çıktığım halde kaygı çekenlerdendim.
Bu güzelim, canım yerlere daha çabuk erişebilecek hiç değilse iki va
purcuk atla deveye mi?.. Bugün, 85 bin tonluk transatlantikler torpido
hızıyla uçuyorlar! ... kabilinden düşünüp dururken, Büyükada'yı da tutup
Yalova'ya gidecek 18 millik motörlerin yaptırılacağını okuyunca "yarabbi
şükür!" dedim.
Gene eskilerden 15 numaralı Nüzhetiye ile 16 numaralı Kadiriye nam
(adlı) iki bacalılar da Marmara'da bocalarlardı. Bunlara da düştün mü sa
atlerce al deniz havasını. .. Hele kağıt oyununa mı meraklısın, alt salona
yerleşip otuzbir, piket, poker, gık deyinceye kadar oyna . . .
Kaçın kurası imişler biliyor musunuz?.. Mithat Paşa 1864'te Tuna valisi
iken bunları müstacel (ive;:di) olarak aldııtmış. Yıllarca Tuna 'da işlemişler
lstanbul'a oradan aktarmalar. 17 numaralı Şahin, Moda, Kalamış, Cadde
bostan'ı ilh... gibi Anadolu kıyılarına uğrardı.
18 ve 19 numaralı Fenerbahçe ve Haydarpaşa, İngiltere yapısı, kunt
(ağır) yollu gemilerdi. Beş altı sene evveline kadar çalıştılar; hatta biri is
kelelik bile yaptı. Bir de iki başlı Kalamış adlı 21 numara vardı ki en zi
yade Haydarpaşa'nın akşam ve sabah postalarını yapar, hat boyu sayfi
5
yelerindeki paşalar ve beyfendiler hazaratını (hazretlerini) taşırdı.
İçinde kimler yoktu, kimler? .. Haydi etrafa bir göz gezdirelim:

( " ) Ktşınlı hemşirelı: ri llüyük:ıd:ı 'd:ı otur:ınla r<l:ın bilmeyı:n yoktur. Evlı:rini tuttuğumuz sı rnl:ır
ikisi d t: kırkını :ışmış, hfıl:i m:ıtııı:ızel, sa(l:ı n, yüzleri boyalı iki :ıdt:d rüküştült•r. n;ll .. r i ı ı ı lı· l u •

yun:ı '·komilfo" lıir erkekle evlenmek. Ü( sene evvel onlarla gene k:ırşıla ştıııı. l'ı·ra l ı l c - ı . ı l ı
seksenlik oldukları halde gene :ıllıkl:ı r, düzgünler içinde, kırım kırım kırıt:ır:ık gi'ız " ı m y c ı r l a ı
tlı.
� Il:ıtl ıoyu sa yfiyeleri: Kızılıoprak'!:ın llostancı 'ya k:ıd:ır, ist:ısyonl:ır:ı y: ı k ı ı ı " · ı ı ı ı l , . ı c ld, ı \- . 1 1 1 1 1 ,
kiişkler.

Nf
Borazan Teefik 'iıı fıkms111a kot111 olan ünlü Feralı vapuru.

Şimendifere binip Kızıltoprak'a ineceklerden: ikinci esvapçı6 tlyas Bey,


7
teşrifatçı Galib Bey, kilercibaşı8 Osman Bey, fabrikatör Raif ve damadı
Nail Beyler, Hasan Amirzade, Terkos Su şirketi komiseri Tevfik A mir
Bey. Feneıyolu'ndan: Divrikli Hafızpaşazade Nail, damadları Salahaddin
ve Fuad Beyler, Şüray-ı Devlet azasından Arap Sami Bey, Muhasebat Da
iresi Kısm-ı Sani reisi Şişman Ahmed Bey, Bab-ı Seraskeri (Savunma Ba kanlığı)
Muhasebat Dairesi ikinci şube müdürü Rıza Bey'le muavini Rıfat
Bey, Çinçon Hasa n Pasa . Hariciye l Jımı r-ı Şehbenderi mi.idüri.i' Torpil
Tevfik Bey• Şişman Yanko Efendi ...
Göztepelilere gddim: Feriklerden (korgenerallerden) topçu feriği Hacı
Hüseyin Paşa , Piyade Reisi Cemal Paşa, Muhasebat Dairesi Kısm-ı Evvel
reisi Sadedd in Paşa , Mekfüib-i Askeriye müfettişi İsmail Paşa, lstabl-ı
Amire'° müdl'ıri'ı Fa ik Paşa , Sıhhiye Dairesi reis-i sanisi Dr. Ömer Paşa,

(*) Evrakta ccıll'hi kdiıııclcriıı parantez içine alınmalarını mütemadiyen emreder durumıuş. Alarivaye
tin (süylcııt iyı· l>akı lırsa) hir gün imza edeceği bir kağıdı okurken tepesi auvenniş:
- Sizkn.: l :"ı l ;ıı ı l : ı t : ı m : ı d ı m .ı. itt i . Honktr:ız mıdır. rünktr:ız nutlır her ne karın ağrısıys;ı �u
Frenk., l ·· Fı fı gl· rn· IHtlll'l'İZl' C p : ır: ınll'Z } arasına sıkıştırmaınıssınız. (oysa ) O kelime ( f'arsc._'a ) re\'
n�ıkı ır:ız'oı ı.� ...
6 ikinci esv: ıpc.:ı: l ' : u . l i � : ı l ı ı ı ı giyim kusa ııı i;:;lerinden sorumlu es a v pc.:ıha�ının yardımcısı.

7 leşrifatcı: ' l t·sri Lıı i. ·ı 't· ... rif:ıı s


- ı l : ı rnımip.: N:1zırı c ) b ı:ık <.b ])i) inir. O m: ınlı pn ıt( Jkc J) gcnd ınüc.lürü-
ne deniyc ı du r .
8 kilcn:i h: ışı : S: ı r: ı y kill·riııi yi"ııwtl'll n· p:ıdb:ıhın sofı:ı hizmetlerini düzenleyen gürevli.

9 1 l:ıril " iyl' l ! ı n u r - ı �dıhl· ııdl·ri nıüdlirli: Dışişleri konsolosluk i�lcri müdürü .

ıo l sta hl - ı A.ınin:: l l:ıs Al ııı t ı l : ı L ı k d:ı lıilinir. S:ı r:ı y: ı :ıit ko�uın t:tkıml:ırının. aı:ılxıların hulundugu
."il�yislerin y: ıtıp k:ılktıgı yı.·rl ı. · i \ r ı.· :ı ı l :ı ı:ı ın:ıhsus :ıhırbn ka ps:ı y:ın birimdi.

86
mabeyinci Bekir Bey, Topçu livası (tuğgeneral) Ali Refik Paşa, Altıncı
Daire başmühendisi kaymakam (yarbay) Ferid Bey (geçen sene vefat
eden emekli general Ali Ferid), Evkaf muhasebecisi Canib Bey'le oğlu
terzi Hasan Bey, mahalleye cami yaptıran ve adı konan tütüncü Meh med
Efendi, Posta ve Telgraf Nezareti Meclis-i İdare reis vekili Kamusçu Salahi
Bey, Alaybeyi Hafız Sabri Bey... Erenköylülerde de vüzera (vezir ler) ve
kübera (ulu kişiler) çoktu: Tic.ıret ve Nafıa Nazın Zihni Paşa, Ev kaf
Nazırı Galip Paşa, Maliye Nazırı Reşad Paşa, Masraf Nazın Müşir Ha san
Paşa, Makam-ı Seraskeri reisi (Savunma Bakanlığı Sekreteri) Şerefed din
Efendi, Maliye ser (baş) veznedarı Halid Bey, Maliye muhasebecisi Ziya
Bey, Babıali Evrak müdürü Baki Bey, Divan-ı Muhasebat (Sayıştay)
azasından Uzun Zühtü Bey, İstihkam ve İnşaat reisi küçük Hüseyin Pa şa,
Sadrazam yaveri Cemal Paşa .. .
Bostancı'daki kasrına ( köşküne) hususi çatanasıyla gidip gelen, Anado
lu Şimendiferleri direktörü Hügnen, deniz yolunu çabuklaştırmak cihetin
den çok kim-;eleri sevindirmiş, ya renliklerini kısa kestirmeğe iilet oldu
ğundan da bir haylisini yerindiımişti. 1904'te Haydarpaşa ile Köprü arası
için Almanya'dan beyaz boyalı, pırıl pırıl üç yeni vapur getirtmişti: Halep,
Bağdad, Basra. Biri daima yedek durarak tamir görürdü. llamaşallah hiila
da Adalar'a ve Anadolu iskelelerine cayır cayır işliyorlar. Mahud (bilinen)
iki başlının orta salonunda ve yan kamaralarındaki yarenlikler aşağı yu
karı şu vadilerdeydi: Meyva bahçesine derdest-i celb (getirtilen) Kütah
ya 'nın vişneleri, Çengelköyü'nün ayvaları, Yakacık'ın kirazları, Sultan Se
lim' in incirleri... Bağdaki kütüklerin kiimilen kal'edilip (kpldırılıp) Ameri
ka çubuklarile tebdil kılındığı (değiştirildiği)... İçerenköyü'ndeki Şarapçı
Tomson'dan alınan çamlara deryalar kadar su sarfedildiği halde kavruk
kalışları... Sakızlı bahçıvanbaşının bahçedeki karize (loğusa) giden künge
bir deve boynu takmak, zerzevatlığı ihya etmek (canlandırmak) teklifi ve
herifin derhal defedilişi . . . 0 seneler moda olmuş olan pervaneli ri.izgfir tu
lumbasının serçe parmak kadar su isale edemediği (akıtamadığı). . . Dön
me tulumbayı çeken haşan atın tekme, çifte, boyuna sırıkları parçaladığı,
Hayvana iğdişin eşedd-i lüzumu (gerekliliği) ... Ahçıbaşının börekte, tatlı
da yeganeliği ve lakin gözlemesinin ağza kanmazlığı ... Kerimenin (kızın )
ınızrab vurmadaki ım;:hareti, feemma ( fakat) piyanoyu t:.ırz-ı Efreıw < B a t ı
tarzı) üzere bir türlü başaramadığı ve bu hususta yerden göğe kada r hak
lılığı . .. " Kulağa eğilerek:" damadın son vapurla dönüşü ve h u n u n Ja)7;- ı
derfın (üzüntü nedeni) oluşu ... Mahdumun (oğulun) rütbe w llll' llllll'İ Y l'I

H"I
ten ziyade at,
araba merakı. . .

Haf idin (to ru


nun) " Koman
sava!. . . Mersi bi

yen ! " diyerek

pehbarekallah
(Tanrı kutlu kıl

sın) güldür gül


dür Fra nsı zca
konuşuşu . . . Ha

fideye (kız toru


Yaııda11 çarklı Neı•eser Va/mm. na) Kinalaroşun

( ilacın) zerretürna (hi\') yaramadığı, Balıkyağının h:.ızm-ı lxıtiliği (zor sin

dirilişi) . . . ilh . . .

Haydarpaşa'nın ü\·üz beyaz va purlarından, bir yahut iki sene evvel,

idare-i Mahsusa hesabıııa gelen ve Avustu ıya 'da yapt ırılan "İhsa n" ile

"Neveser" , kapı yoldaşların ın en sonuncusu<lurlar. ·' Neveser" emeğinde

berdevam. Malnıd (adıge\·e n) idarenin ilk numarasız vapuru, Kadıköy

halkının gözheheği rerah'tı ki tek silind iriyle meşhurdu . ikiz Tontonla


11
rın i\·inde otuzl u k , ;ıltmı:;lık paketlerini yarıla mağa alışmış olan tütün

ıi ryakinlerindeki lıayn:ı i giireydiniz:

- ilk sigara mı söndürdü nı, i k i n c i y i sa rınağa kı l nıadı. iskeleye h a l a t ı ;ıt

ıık J{a bhena ( Tan rı ) hakkı için maıtı gibi uçuyor1 • . .

Sıra numarası , 23'te "dama" demişti. O da "Anadolu" isimli, iki bacalı

ve hepsinin küçüğüydü . Pat, pat, pat Ya lova 'yı boylardı. Boylu , endamlı

ve hayl ice de yollu ob n "Büyükada ", Meşrutiyet yılla rında gelenlerdend i r.

Öyle obur çıktı ki ocı kb rın;ı kiimür dayanclırabilirsen dayandır. Aslı asta

rı va r mıdır bilmem. duyduğumu söylliyorum. Yaşl ı bir İngiliz binmiş. Sa

ğına soluna l xıkıp duru rken ıa nıyıvermiş külhaniyi :

- Bu geminin eski ;ıdı şuydu; ')() yıl evvel İngiltere'cle fil :ln yerden f:ı

bn yere i ş k - rdi . c;(xen lu rpte de kasa plık hayva n la rı taşıdı' el emiş . . .

,.-ı/,>.'({111. ı :-; K;ı ı ı u ı ı - ı t'IT<'i <Aralık > l 'J:IX

11 1 1 1 1 1 / l ı ık : ı l ı ı ı ı ı , l ı k p: ı k l · ı l ı · ı it ı , , . ı ıo . ..,;ırı ıı:ı ... ig:ır:ılık tütli rı p:ı kl'tlcri .

8H
Bayram Yerleri

Şimdi de kenarda, bucakta gene var. Tıkız mahallelere civar bir yangın
yerine veya genişçe bir arsaya, Şeker ve Kurban bayramları geldi mi, üç
beş salıncaklı hücre, bir iki kayık salıncak, makarasına yapışıp boydan
boya kayılacak teli de gerdin mi oldu bitti. lki yıl evvel Büyükçamlıca
Tepesinin yamacındaki Kısıklı'da bile rastladım böylesine. Eskiden de,
her semtin haline göre bir bayram yeri vardı. Mesela Şehremini civarları
nın Hastane Çayırı, Aksaray havalisinin Yeşil Tulumba , Kocamustafapaşa
taraflarının Eseka pısı'nclaki viranelik, Unkapanı yakınlarının Karakol
önündeki boşluk, Tophane ve Beşiktaş yakasında da Valideçeşmesi'nde ki
arsa ...
En baş safta olan, mevcudun hepsinden kat kat üstün bulunan üç
bayram yeri vardı ki, birincisi Kadırga'daki Cinci Meydanı, ikincisi Fatih
Camisi dış avlusu, üçüncüsü de bunların arasında uğrak ve durak yeri
olan Beyazıt. ..
Şeker bayramının üç günü, Kurban bayramının dört günü bu meydan
ların üçü de maha!akallah (bütün yaratıklarla dolu) . . . İçine dal, pestile
dön; patııtı gürültüden mankafa ol . . . Al, pembe, efültun, mavi, sarı bay
ramlıkları giymiş, saçları aynı renkte kurdeleli, şakakları karanfilli, fulyalı,
sümbüllü, hercai menekşeli; kabacalarının başları örtülü, ağızla rı sa kızl ı.
parmakları kınalı kız çocu kla r . . . Mahmudpaşa Yokuşund an , C,:ar � ı
içi'nden, Bitpazarı'ndan alınmış yeni elbiseleri sırtlarında , mavi honnı k
la r fes ibiklerinde, caket ve pantalon cepleri yemişle dol u crkl'k (onı k
lar... Ağabeylerinin, ablalarının eteğine sımsıkı yapışmı� . aAızla rı, l nınııı
HIJ
l"iizrı/111 lıa,mııla lıir Kıırb1111 baı·raııııııı/11 lle mzıt Mey ı/11111.

l;ı rı l ıı ın ı ı. �d .:e r l e r i n ı n hoya l:ı ri le nıü lem nıa (boya nmış ) sübya nla r. ..

Konısu d°l· ndi a ı ııc ılar da n . l u n ını teyzelerden aldıkla rı e l öpmelik men

dillerdv ('İl ktı nı�la r. i k i l i k l e r düğ Cı rnlü: hepsinde ağızlar işliyor, bir abur
nı hu rd ur g i d i y < ır: Lehlehi. k:ıh:ı k ('l. kirdeği. Arabistan fıstığı, fındık, ceviz
derken k t · ( · i l >< ıy ı ı u z u . :ı l ı d ü l lcziz. iğde . . . Ardından pestil, macun, şıra
,
�erl ıet , g:ı Z< l /.. ı \ ı k ı s ı ı ı d : ı ı ı " Be� p:ı r:ıya l ı i r ta bak , ina nmazsa n ye de bak
"

ma k:t nıl:ı rı ııı t u t t u r : ı ı ı Lı rd:ı ıı a� ure. mu h a l l e b i . dond urma . . .


Ka b l x ı l ıgı ı ı d i_�, ·r k ı . � 1 1 1 1 1 1 : 1 gclcl iııı:
1
Beylik :th:ı , · : ı k , · ı lni ı ı i ı ı giığsCı nc Y u n a n Muharebesi m adal y ası takılı,

l ıac:ı k k:ıd:ı rı ı ı d : ı ı ı k : l \ · 1 ; 1 1 1 h ı v ı k l ı s ı ı ı : ı kad:ı r Haddclunclih:r, Deınirhaııe


!
li ler, Zeyt i n l ı u rı ı ı ı l u l : ı r . ,\ k k t e p l i l e r d c n Kulcl i '<.leki sın ı f-ı nıa
hsuslula r

1 'ı\ın:ın �lulı:ırl'hl'... ı .\ L ı d . ı l \ . ı ... ı l .'"1 r- ( h ı ı ı : ı n l ı - Yuıı:ııı .-.:1 \·ası glıııllh m:Hbly:ısı.

l l:u.ldl'h:ı rwli. 1)l'nı irl1 :11 il 'lı /.I ·\ ı ır ıl 11 1 1 1 ıı ı l ı ı: i " ı : ı n h u l ' d : ı k i hti \-Cık s:ın:ıyi tt·si ... Jcrindl' cır: ık i'>ğı'l'rıci
n·y:ı i ... ci c ı b n l : ı r
90
(özel sınıf öğrencileri), Baytar ve Eczacı rüştiye-i askeriyeliler (askeri or
taokullular), Darüşşafakalılar, Aşiret mektepliler'...
Sarkık kuşaklılığa, bol pantalonluluğa, yumurta ökçeliliğe (kabadayı
'
lık) yeltenen toy afililer (gösterişliler)... Kahya kadın, 4 çırak çıkmış kalfa,
sütnine oğullarına çır.ık çıkmış kalfa, sütnine oğullarına uyup konaktan
kaçamak yapmış küçük beyler... Mavi saltalı ve şalvarlı, sallandırma kös-
tekli, Bolulu, Mengenli ahçılar... Lastik yakalıklı, harar veya mumya gibi
setreli, Arabgirli, Refahiyeli, Şebinkarahisarlı uşaklar, arabacılar, seyisler...
Kirli sarıklı, saltamarkaya (denizci ceketine) dönmüş cübbeli softalarla
medrese yobazları' da arada ...
Feslerine yemeni, boyunlarına yazma sarmış, camadanlı (yelekli) ve
7
poturlu sırık hamalları ... Arnavut elbiseli celepler, sakatçılar (sakatatçı
lar), ciğerciler... Kefyelerine agel dolayıp maşlah bürünmüş ak Araplar...
Duvar dipleri de dolu: Llihuraki (Hindistan'da Lahor'da dokunmuş şal)
çarşaflı, başörtülü yeldirmeli, kucakları çocuklu tazeler, orta yaşlılar, ko
ca karılar... Hele öğle yaklaştı mı, Beyazıt Meydanı bir misli daha yükü
nü alır, halkın çoğu parmaklığın önünde balık istifine dönerdi. Gür, gür
atılacak bayram toplarını bekleyen bekleyene. "Düşman
bağrına!" derne
8
ğe hazırlanan hazırlanana . . . O zamanlar "Havz-ı Haydar" , etrafındaki
tarhlar, falan fıstık yok. Yazın toz toprak birbirine karışıyor, kışın çamur
dizkapakları aşıyor. Bayramlarda yangın kuleleri herkese açıktı. 300 bu
kadar basamağı göze alan dalardı içine... Beyazıt'ın uğrak ve durak yeri
olduğunu söyledik. On binlerce çocuk ağzından bir yaygara, gürültü,
uğultudur gidiyor. lstanbul'da ne kadar sırık arabası varsa, alayı . orada.
Üstlerine renkli astarlardan bir tente, içlerine de kıtık veya şilte konmuş,

3 Aşiret Mektebi: il. Ahdülhmnid'in huyrujiu ile 1892'de lsıanhul'da :ıçıl:ın özel okul. Önceleri Ar:ıp
aşireti reislerinin <,� ıcukl:ırı, d:ıha sonr.ı Arnavut ve Kürt çcıcukları :ılınmış, 1907'de kapatılmıştır.

4 kahy.ı kadın: Sar.ıy ve konak haremlerindeki diriyelerin amiri. H:ıremin işlerini 1,.-ekip çeviren de
neyimli ve y.ışlıca <.�İriye.

<; çır.ık çıkmak: Haremde ejiitilip türlü beceriler k:ız:ındırıldıkı:ın sonr:ı cariyelerin ı.,oelin edilmesi
vey.ı eşe dosta hizmet için verilmesi. Bu şekilde yetiştirilen cariyelere k:ılfa denirdi.

6 medrese yoh:ızı: Yeterin<.-e haş:ırı giisteremeyerek uzun yıll:ır medreselere dev:ım eden, cahil ol
m:ıl:ırın:ı karşılık sarık s:ırıp bilgiçlik taslay::ın ve :ışın dinci ı,oeçinen medrese öjirencileri.

7 sırık hamm:ılı: Bir h:ımm:ılın y:ı <.kı tek hayvanın t:ışıy::ım:ıya<.'<ljiı, :ır:ılxı ile de götürülemeyen ajiır
vey:ı hacimli yükler. iirnejiin dolu fıçıl:ır, �·ok hüyük t:ışl:ır, dişhud:ık :ıjiacınd:ın uzun sırıkl:ıı'1
h:ıjil:ınır; en :ız dört h:ımm:ıl, sırıkları omuzl:ıy::ır:ık yükü orta<.l:ı denı.,oeleyerek t:ışırl:ırdı. Önlt•rin
de de hir v:ır<.l:ıcı hajiır:ır:ık yol a<,�ırdı.

8 H:ıvz-ı H:ıydar: lley:ızıt Mey<.l:ını. Ali Haydır (Yuluji) lley'in şehreminlijii Chelt'C.lly•• lı:ışk:ınlıAı >
döneminde 1923-1 924 yıll:ırınd:ı. mimar Asım Kiimürdiojilu t:ır:ıfın<.l:ın diizl'nll'ııc ll ve· ıııc·yc l : ı ı ı ı ı ı
ort:ısıruı ov:ıl hir de havuz y:ıpıldı. O z:ıın:ın, H:ıy<.l:ır lley'in eseri olduğu i�·iıı lııı lı:ıvıı�'ı l l:ıv 1. ı
H:ıyd:ır denilmişti.

91
beygirlerinin boyunlarına çıngıraklar takılmış. Ver meteliği, istersen Cinci
Meydanı'nı, istersen Fatih'i boyla...
Hepsinin içi de pıtrak mı pıtrak. .. Atlara kamçının sapıyla tekmeyi ve
riştirir veriştirmez, elebaşı arabacıda türkü hazır; fakat arabaya müteallik
olanları daha makbul. Mesela:

Arabadan atladım ben


San kızı sakladım ben . . .

Yahut:

Arabanın üstü hasır


içindeki hanım kısır,
Arabacı öpme ısır...

Ve yahut daha eskilerden:

Arabası camlı,
Alacahamamlı;
Donini dola boynu, donini vay/

Takır tukur yol tutulmuş. Hep bir ağızdan avaz... Sokaklar çın çın çınla
mada . . . Sürücü beygirlerindeki erkek çocuklar da önde, etrafta, arkada . . .

Arahacıcığızın kof çıkıp şevkıan (sevinçten) kesilivermesi, yahut beygir-

Oskiidar'tla eski bir bı�pwıı .�111111

92
!erinin kuradalıktan (yaşlılık ve zayıflıktan) geri kalması da haritada var...
- Amca sıkıştım, dur da ineyim! diyerek, onluğa yandı deyip başka
a rabaya kavança olanlar (geçenler) da çok...
Kadırga'daki Cinci Meydanı ana baba gününden farksızdı.
Bir tarafta pedavra (çatı) tahtalarıyla Amerikan bezlerinden yapılma
iki, üç tiyatro. Borulu, davullu, zilli muzikaları, komikleri, aktörleri, kan
tocu kızları tamam. Bir tarafta kocaman bir çadır. tlerisinde gümrük ha
malları omuz omuza vermişler; ciyak ciyak öten kısa zurna ve gümbür
c.liyen davulla Kürt oyı.ınundalar... Beri yanda barakalar: Kutb-ı Şimalinin
(kuzey kutbunun) ayı balığı, Afrika çöllerinin timsahları, Amerika or manlarının
yaban öküzü ... Daha ötede daha küçük kulübeler. Hava tüfe
�ile nişan atacaklara çığırtkanlık eden, düzgünlere bulanmış bıraf, yani
" ınotoskop" adlı, hareket eder resimler gösteren kutular... Daha öbürün
e.le Çin ü Maçin saraylarının panoraması . . .
Para dolabı başka nesneler de çok: Sinirin sağlamlığını saatinin yelko
vanıyla bildiren makine, yani iki sapından tuttun mu kolları titreten ma
hud (bilinen) dinamo. .. Pazının sıkılığını numara ile gösteren alet, yani
avuca tükürüp balyozu babaya indirdin mi, halkası yı.ıkarı çıkan demir
'
�·ubuk .. Pençenin kuvvetine alamet. Doktor Mazhar Osman'dakinin eşi
mengene. Avuçlayıp da ibresini nihayete erdiren Kara Ahmed pehlivan .. .
Sakız leblebisi ile "tek mi çift mi?" oynayıp mütemadiyen yutanlar.. .
�cınsiye üstüne iskambil kağıtlarını açıp kesedekileri çekenler. .. Fırdön
dü tahtasından boyuna cebellezi edenler (ceplerine para atanlar)...
Başka taraflarda da neler yok? .. Adım başında, yiyecek, içecek satıcıla
rından maada (ayrıca) mezad malcılar, Eyüb oyı.ı ncakçıları, baloncular, ni
yetçiler, hacıyağcılar... Meydanın ilerisi de başka güna (türlü)... Orada da
havalanan kayıklar, dönme dolaplar, atlı karıncalar. Salıncaklarda gene
hep bir ağızdan çıngır çıngır bağırtı. O zamanın en harcıalem türküleri:
"Ciındallı", '"Entarisi ala benziyor", "Karga da seni tutarım aman", " Kırmı
ı.ı gül takarsın", "Anne ben hastayım", "Eğil dağlar", "Felek bana neler etti",
"Sandık sandık üstüne", "Hekim dükkan şişeleri parlıyor", "Oduncular dağ dan
odun indirir", "Adanalı", "Konyalı" ve "Ah yalel yalel" ilh ...
Bu salınca kları tercihte de, a rabada olduğu gibi önden gözetilecek
mühim noktadır: Hangisinin sahibiyle yardağı (yardakçısı) alaycı ve hok
ka bazsa , hangisi daha çok türkü biliyor, şıkır şıkır da oynu yorsa ora
ya

•ı M:ızlı: ır Osman C llzın:ı nl: C I HWı-l 'J';cJ) Ünlü sinir ve :ıkıl lı:ısı:ılıkl: ın ı ı z ı ı ı : ı ı ı ı . l l : ı � ı � • \ y ltı ılı vı· .�ı
ııir l·l:ısıalıkl:ırı Hast:ılı:ııwsini kurımı�. lı:ıst:ıl:ırını ıı·d: ıvi l"llll<"< k·ki ytııııı·ıı ılı·rll'lı· ıııılı · ı ı ı ı ı l , ı ı ı

'J.I
koşuşan koşuşana ... Eğlence, şenliklilik, rağbet hususlarında Cinci ve Fa
tih meydanları atbaşı beraber idiyseler de tiyatro bozuntuları, tefarikli
(ufacık tefecik) barakalar, çalgı çağana (teO ikincisinde pek yoktu.
Onda da ötekinde olmayan, civarlardaki Tatar çocuklarının otuzu kırkı
bir araya toplanıp gayet canla başla, yarışırcasına birdirbir, uzuneşek,
üçadım, tuğra, orospubohçası oyunları ...

Akşam, 20 Kanun-ı evvel (Aralık) 1938

94
Nişantaşı, Teşvikiye

Şimdiki Valikonağı Caddesinin başlangıcında, köşedekiyle bitişiğindeki


iki bina bu tarafların ilk lüks apartımanlanndan sayılır. Bundan yirmiye
di, yirmisekiz sene evvel 0 910'lar) bir tanıdık bunları mezaddan almağa
kalkışmıştı. Malüma , o vakitler borç hasebile (yüzünden) bir mülkün sa
1
tılığa çıkışı, taliplerin Defterhane'ye
filan koşuşu, borçlunun da apışıp
kalışı nadir v akalardan... O ahlxıp kalakaldıydı.
- Boşuna yonılup durduk; sa hibi para bulmuş, kurtardı malını! . . . gibi
sözleri hayatımda ilk duyuşu m işte bu çifte apartımanlar dolayısıyladır.
"
Caddeye girince sağda , Mektep Yemekhanesinin kapısındaki antika
kıta (eski dörtlük), devrin manzum tarihçibaşısı, Makam-ı Seraskeri re
3 4
isi Giritli Muhtar Efendi'nindir:

Hamid Ha ı ı - ı kerfıniı ı ni 'met-i şiriıı-i lutjimdaıı


ldiip hu mektebi- di/sin'i ihyii ııeu-taaınhane
Çıkıp baliisına bir dem. dedim tarihini Muhtar
Yapıldı tarz-ı alada. ııe hiilü bir taamhiine.

Ddterh:ıne: Osmanlı tapu dfürl'sı. Tanzim:ıt diineıııindl' Ddil·r-i Hakanı NL"zarl'lı adı altında a)TI

lıir hakanlık olarak iirgütlenıııiş. I H7J ',k· Sulı: ın:ıhıııl't kki lıin:ısına taşınmışt ır.

2 Mektep Yeınekha nl's i : l'angalıı'daki L"ski 1 l:ırp Okulunun Valikı ınagı Caddesi ı:ıı�ıfındaki lıal Kl0dı·
}'l'I" alan. ana hinad: ı n hagı msız hin;ı. <�üııümüzdt.• A�keri Müzc:nın rl'."illlı g:ılt.:n�ı c ıl:ırak düZl'l l ·
lenml'ktl:dir.

:'\ M:.akam-ı Seraskeri rL'isi: Doğnısu ··J\lakam-ı St·raskcri Dairl'si" rt· ısidir. Osma nlı �: ıv;ı ... n· �; ı n m ı ı ı ; ı
hakanhğmm fJzd kalemi olup huranm n..·isi \'«.' nuıavinleri sivil mt·murlaıd ı.

ı l;iriıli l\ ıul ı ı: ı r Ekııdi < l 8 ı 7- l ' J l l J ) y:ız:ırm lıiı\ · ıı ı, kl'z :ıdıııd:ın sı ·ız l'll igi hu 1.;'ıl . ı l ı ı w 1<· .ıl ıl.H,.ı ı
l.ı ir eserleri. eski diineıııin gl'll·neklerindl'n ol:ııı ııı:ııızuın t: ı rilıll'r y. ızııı: ı.,ı ih· ı . 1 1 1 1 1 1 1 1 11 .,1 1 . 1 1 11 1 1 1
ı ıl hır Seı�ıskerl ik!l' giil'l'V y: ıptıkt: ı ıı soııı�ı l li<':ız·:ı : ı ı : ı ı ı ı ı ıı�. ıli'ıı ıiisiindı· ı.,ı : ı ı ı l ı ı ı l'ı l.ı i'ı lı ı ı ı ı , l i l ı
Bu yemekhane geçilince, ilk olarak yana gelen Süreya Paşa'nın kona ğıydı.
Paşa, Abdülhamid'e on sene başkatiplik ettiği halde, halı1kluğu (iyi huyluluğu),
temizliği ve münşiliğile (yazarlığıyla) tanınmış zevattandır.
Orada şimdinin meşhur Emek Apartmanı var. Süreyya Paşa müştemila tının
ilerisine de Nişantaşı Apartımanı yapıldı. Köşedeki Tunuslu Hayred din
Paşa konağının arsasına da kaç tane apartıman çıkıldı. Hayreddin Paşa'nın
(ö. 1890) aslı Çerkez. Tunus valisi okutup yazdırdıktan sonra Avrupa'ya
göndermiş, askerlik de tahsil ettirmiş... Ferik (korgeneral) rüt besile
lstanbul'a gelmiş, vezir olmuş; 1878 senesinde bir aralık sadra zamlık da
etmiş. Malfımatlılığı ve dürüstlüğü söylenirdi.
Dörtyol ağzında hiila duran ve semte adını veren taş (nişan taşı) hak
kında rivayetler muhteliftir: Buraları vaktile dağ, bayır ya ; bir kavle göre,
Yeniçeriler devrinde kemankeşlere hedeflik etmiş; bir kavle göre de
Üçüncü Selim'in Nizam-ı Cedid ve İkinci Mahmud'un Eşkinci neferleri o
civarlarda tüfekle nişan atarlarmış; bu sebeple dikilmiş.
Abdülhamid, Yıldız'a yerleştikten ve has bendeganını - gerek sevgi,
gerekse korku yüzünden - yakınına toplamak arzusuna düştükten sonra
Nişantaşı ve havalisi bostan kulübelerinden, inek ahırlarından kurtularak
5
vükela yatağı koskoca bir mahalle olup çıkmış.
6
Hamidiye kelimesi bol keseden her nesneye eklenirken ne diye bura
ya takılmamış bilmem?
Aşağı doğru yürüyoruz. Bugünkü boydan boya apaıtımanların yerinde
en kalbur üstündekilerin kaşaneleri (köşkleri) sıralanmıştı. Bunların arsa
7 8
ları, çıkmış çatıları hep Ceb-i Hümayun'dan. Mansıp ve ikbal güvercin
lik misali ya, gürleyip gidenlerin veya gazaba uğrayanlarınkiler yenilere
kavança (geçmede) ...
Hepsi de selamlıklı haremli, at koştu racak sofalarla yirmişer, otuzar
odalı, içleri tıklım tıklım, kapıları Arnavut, Boşnak bekçiliydi.
Dört yanlarında koskoca ağaçlar, eflake (göğe) ser çekmiş duvarlar,

'> vükela: Vükel:i-yı devleı de denilmiştir. Osmanlıların son döneminde. Medis-i Vükela, Hey'et-i
Vükela denen lıak:ınlar kunılunda gi\rev al:ın <lxık:ın olan) devlet adamları için kullanılan "vekil
ler" anlamında (oğul lıir deyimdi.

6 Hamidiye: Sultan il. Alıdülhamid'in adını taşıyan kurum veya yer. lfamidiye Suyu, Hamidiye Ma
hallesi, Hamidiye K:ı �""'· l lamidiye Mektelıi vlı.

7 Celı-i Hümayun: Haziıw-i l lassa ol:ıı�ık da lıilinir. Osmanlı padişahların:ı ayrılan ödenek ve hu
iideneğin işlemlerini yüıiitl·n sar:ıy dairesiydi.

8 mansıp ve ikbal: l'alliş:ılı lıuynığu ile elde edilen rütbe mevki '"' gi\rev. Mansıp ve iklı:'.il bir huy
nıkla kaz:ınıldığı gibi lıir lıuyrukla da kaylıedilelıiliyordu.

96
llJJO'lıı yıllarda, llarh�re'11i11 ı·e Valiıu11uı.�ı Cııddesi '11i11 .�irişi11i11 lıa11adtı KiJrii11iimii. En stı<qda
caddenin Kirişindeki apartımanlar. kar,m,11ula hııKtlıı miize olan yemeklıane binası.

p:ıncurlu tahta havaleler (perdeler). Dama çıkarsan ancak d eniz dcry:ı


görebilirsin.
Köşede. Tunuslununkini gel:tiktcn sonra sıra ik: sayalım: Kıbrıslı K:lnıil
J>aşa'nın , Kürd Said Paşa'nın, Küçük Said Paşa'nın. mabeyinci Nişli Malı
ırnıd Bey'in, mabeyinci Dağıstanlı Eınin Bey'in, serkarin9 Hacı Ali Pa
şa 'nın, valide kahyası1'1 S:ıid Bey'in konakları...
Kamil Paşa'nın Kıztaşı'ndaki evi Marmara'ya nazır (karşı), havadar. gü
neşli, sadrazamken haddi v:ırs:ı otursun orada... Kürd Said J>:ışa Hariciye
Nazırlığından sonr: ı st:nelerce Şuray-ı Devlet (Danıştay ) reisliği eden
z:ıt... Kü�;ük Said Paşa sadaretle (sadrazamlıkla) mazuliyet (uzakb�.aırıl
ıııa) arasında sekiz kere köşckıpmacı oynamış olan sadr-ı esbaktır kski
s:ıdrazaındır).
Hazret, "iki han<.:-i rnCıstenıendanesinden hinnishe vüsatlisi ve k:'ırgiı
ol:ınını tamir ve tevsie lüzum gi'>rüb Enılak-i Hümayun ıney:ıııııı:ı ıl;ılıil

•) scrkarin: St·r-kurl'n:'"ı-yı h:ızn:ı-i .-.l'hny:ıri dl' dt:nl'n \'l' ıxıdb:ıh:ı t·n y:ıkın ki...;ilc·rııı ı kıııı·ıı.ı. kıı 111
kr> ...l'lliğini y:ıp:ın \'t•zir.

10 v:ılidc.: k:ih}':tsı: Valide.: .'>tıh:ııı kl'lhlid:ısı d;ı dc:ninli. l':ıdb:ıhm :ınnc:...ıııi lıııl,1111wı1t· ıı·ııı·.ıl ı·ılı·ıı
lıyl·y(li.

')�
arsadan bir kısmının verilmesine vaktile irade şerefsadır olduğunu, o

vakit bazı mütalaata mebni bunu istemediğini, sadaretinden badelinfısal


bu temlike Taraf-ı Hümayun'dan nazar olunmadığını, ihsan-ı hümayu
nunun istirdadına bir şey denilmezse de yeni yaptıracağı bina eskisinin
pek kurbüne gelmekle zayk+ 4��a mahzurundan başka yenisinin pen
cerelerinin harem dairesine nezaret ed_işini mahzurlu görerek" atebeye
(padişahlık makamına) yazmış. "Kendisine pir emri hak vukuundan son
ra ailesinin yok pahasına satmalarından başka bir çare kalmayacağını,
her ne kadar iradında teeddüb ederse de., çünkü hacat-ı şer'iyede tasri
hat makbul olduğundan, yeni daire ile arsasının kıymet-i mukadderesi
nin mingayrihaddin Hazine-i Hassa 'ya takdim edileceğini, yahut hane-i
acizanesinin tensib olunacak bir bedelle ve hakk-ı şufaya binaen, Hazi
ne-i müşarünileyhadan alınmasını" da arizasına ilave etmiş.•
Nişli Mahmud Bey, Arap tzzet'ten11 evvelki gözbebeği. Mabeyinci
Emin Bey Mekteb-i Mülkiyeden11 çıkma ve ehl-i kalemlerdendi. Jules
Verne'in bir iki romanını tercümeden başka Musavver Tarih-i
Hayvanat, Musavver Tarih-i timem isimlerile Matbaa-i Osmaniye'de
bastırdığı, kli şelerini Almanya'da yaptırdığı kitaplar lstanbul'da çıkan ilk
renkli resim leri muhtevidir ( içerir).
Karşıdaki, Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi müşir Kör Edhem Paşa'nın
malikanesi (konağı). şimdi "Şişli Sıhhat Yurdu". Ağaçlıklı sokağın köşesi
en evvel ınuzika feriği (tümgenerali) Necip Paşa'nın, sonra kırk yaşında
sadrazam olan Cevad Paşa'nın, daha sonra sadrazam Avlonyalı Ferid Pa
şa'nın, bunun da ardından veliahtken ölen (intihar eden) Yusuf lzzeddin
Efendi'nin ailesinin konağıydı. Bina hala mevcud ve mekteptir; bir evvel
kisi de Paris sefiri Salih Münir Paşa'nın. Teşvikiye Karakolunu geçince,
şimdiki Narmanlı Apartıınanının yeri Başkiltip Kara Tahsin Paşa'nındı, al
tında da Dördüncü Ordu müşiri Çerkez Zeki Paşa'nın mülkü ...
Maçka'ya dolanan noktanın aıtık sağı solu boş. Bayırın Muradiye taraf
larında da mevki ve rütbece daha küçük bendegiinın evleri:
İmam ve müezzin-i evvel, siini, salisler,13 ahçı, arabacı, bahçıvanbaşı-

(•)Said l'aşa'nın hatıı�ııı. Isı. U28 ikinci cildin kı"n-ı 'anisi. sahife: 50�. .�06.
11 Aı�ıp izzet (i·ı. l'J2'ıl İzz<·t Hohı. Awp İZZ<"I Pasa ııl:ıı:ık da ıaııınır. lsıilıdat diineminde adı pek
ı.
rıık yıılsuzlukl:ıı�ı k:ırıs:ııı s:ır:ıy :ıdaıı ı 1908'de Mesnıliyet ilan edilince Türkiye'den k:u;mı�tır.

I..! Mektdı-i Mülkiye: ıHW'd:ı isıanlıul'da :ı(ıl:ın yiinet idlik okulu. Buradan (lk:ınlar kaymakam ve
n:ılıiye müdürü ataıııyıırl:ırdı. Siy:ıs:ıl llilgiler F:ıkültesiniıı lı:ı�l:ıngın sayılır.

l.i imam ve ınüczzin-ı t•vvd. s;ini. s;1lisler: Saray ha� imam ve ınüezzini ile ikinci ve üçüncü im�un
vt• ıııÜl':t.Zinlcri.

'JH
!ar; tüfekçiler, Hademe-i hassalar,14 Muzikalılar...
Teşvikiye Camisi'nin arkalan da dolu. Kilari-i sani (ikinci kilerci) İbra
him Bey'in (bayan Zihniyar'ın babası), Ihlamur'a inen mahud (bilinen)
ağaçlıklı sokakta Babıali Hukuk müşaviri Hakkı Bey'in (Meşrutiyet devri
nin adi ü ihsancı sadrazamı Hakkı Paşa), daha aşağıda Esvapçıbaşı İsmet
Bey'in15 konakları.
Karşı sırtta yaver-i hususi (özel yaver) Fehim Paşa'nın yaptırdığı kebir
(büyük) köşk.
"Saray-ı Hümayununuzdaki mer.ısim dairesinin modelinde, hem de
6
kaç misli büyüğü! .. " diye yukarıya curnal1 yetiştirmişler. Nice benzerleri,
daha da babaçkoları mevcudken, göze batıvermiş böyle, Fehim de içine
adımını atamamış. Oniki, onüç yıl evvel Han-ı Halil'e17 dönmüştü. Bö
lüklerinin hepsinde kaç tane kir.acı. Nilıayet enkazcılar.ı satılarak o da yı
kılıp gitti.
Nişantaşı ana caddesinin arkalarına düşen, cicili bicililiğiyle emsallerini
(benzerlerini) geçen Halil Rıfat Paşa Konağı şimdi (Şişli) Terakki Lise
si'dir.
Yanındaki büyük arsayı Berberbaşı Mustafa Bey yok pahasına almış,
ihya olmuştur, derler.
Güzelbahçe adını taşıyan sokakta da üç aded büyük kaşane (köşk)
vardı:
Biri serhafiye Kel Ahmed Paşa'nın (o da şimdi mektep), ikincisile
üçüncüsü Tophane müşiri18 Zeki ve devrin son Erkan-ı Harbiye reisle
rinden Arapgirli Şakir Paşa'nınkiler. Bunların yerlerine de apartımanlar
türedi.
Nişantaşı'nın önünden Cabi Sokağına sapınca mabeyinci Bekir Sıtkı

Beyin hala dur.an kırmızı renkli binası, sonra da Köse Raif Paşa'nın kışlık
ikametgahı.

l'İ hadı:mı:-i h:ıss:ı: Hadt:mı:-i hümayun da dt:nirdi. Tanzimat <lint:ınindı:n itilxıren sar.ıy iirgütün
dt: vı: padişahın k:ıııldığı tiircnlı:rdc giirev alanlardı.

I� Esvapçıbaşı ismet llcy 0843-1906) il. Ahdülhamid'in süt kardeşi ve g:ırdnıpçusu. Ünlü hally<·
Fdıim l'aşa'nın b:ıhası.

Ilı jurnal/nırnal: il. Abdülhamid diineminde kişileri suikast ve komplo düzenlemek \'l'ya dii�ıiıı
mek sudam:ısıyla s:ır.ıya ihbar etmekti.

ı7 llan-ı H:.ılil: Asmaaltı'ndaki tarihi han. 18. yüzyılda lsıanhul':ı gelen yolcular w i� arayaıılaı
,·oklukl:ı hur.ıda k:ılırlardı.

IH 'lhphanc müşiri: Osmanlı ordusu içın top ve diğı:r silahların imal "dildi!li '""''" l.ılıııl...111111 �"
nı:ti<'isi ve komut:ınıydı.
Bekir Bey'in yazlığı Göztepe'de, İstasyon caddesinde; mimarı da ama
,
tör: Nümune-i Terakki Mektebi'nin1 meşhur mezunu, Zülüflü İsmail Pa
10
şa'nın eniştesi, Babıali Tercüme odası serhalifesi Mustafa Mazhar Bey...
Köşk şimdi Varşova sefiri bay Ferid'in (Ahmet Ferit Tek) uhdesindedir.
Köse Raif Paşa Rüsumat Eminliği, Beyrut, Halep valilikleri, Teçhizat-ı
Askeriye (Askeri Donatım) reisliği ettiği halde, Mithat Paşa yetiştirmele
rinden olduğu için, öteden beri mirnlilerden...
Necmi Molla'nın şimdiki Nişantaşı Apartımanının (yerinde), tam karşı
sında da kurenadan (yakınlarından) Karagözcü Arif beyin konağı. Bu la
kabının sebebi, talebeliğindeyken değme hayalilere (Karagözcülere) taş
çıkartması. Perdeyi kunıp, şem'ayı (mumu) yakıp, cif caf caf cif cafa baş
layıp öyle bir Karagöz oynatırmış ki Katip Salih-i sani (ikinci Salih) . . . Lli
mı cimi yok, çalışkan. ve müstaidlerden de. Mekteb-i Mülkiye'nin 301
(1885) senesi mezunlarının birincisi. Dillerde çok pasaparola olmuş (ya
yılmış) bir rivayeti de ilave ediverelim bari:
Delikanlı, Kayseri'den gelme, eli avucu da yufka. Mektep arkadaşlarını
toplayıp hayiil oyununa girişti mi hepsini kahkahadan kırar, para toplar,
onunla ders kitaplarını alırmış.

Akşam, 25 Kanun-ı �wd (Anılık) 1938

l<J Nüınune-i Ter:ıkki Mektebi: 18%'<la açılan ve ı.,>ilnüınüz<leki lsıanhul Erkek Lisesinin başlangıcı
olan okul.
�O ll:ihı:ili Tercüme Odası scrh:ılifcsi: Osmanlı Hariciye Nezaretinin <dışişleril nota ve güven mek
ıuphırının y:ızıklığı (evirildiği lıümsun<la giirevli şef.

100
Eski Kıraathaneler

Adı üstünde; denınlannda (içlerinde) kıraat olunacak nesneler bulunan


mahaller yani günlük cerideler (gazeteler), haftalık mecmualar; bazıların
da birkaç yıllık gazete kolleksiyonları, romanlar da var... Aynı zamanda
kahvenin büyüğü, kib-.ırı, temizi, beyden, efendiden müşterilisi idiler.
Hala bu ismi taşıyanlar mevcud ya: Borsa, Viyana, İzmir, İkbal, Diyar
bakır... filan gibi.
Eski kıraathanelerin en meşhurlarını sayalım: Eminönü'nde Valide,
Divanyolu'nda Arif, Çarşıkapısı'nda Sarafim, Mercan yokuşunun başında
Askeri, Şehzadeb-.ışı'nda Şems, Direklerarası'nda Mehmed ve Kazım, kö-
şede Fevziye, Aksaray'da Acem Tahir... Beyoğlu'ndakilerin ismi Kafe:
Komers, Kurun, Ruayal, Lüksemburg, ilh.. .
Kıraathanelerin başlıca müdavimleri, saçlı sakallısından ter bıyıklısına
kadar hep kalem efendileri:1 Müdür muavinleri, başkatipler, mümeyyiz
ler/ katipler, maaşsız mülazim ketebe (katip adayı)...
İçlerinde içilen: Kahve, çay, gazoz, limonata, şerbet, nargile...
Oynanan da türlü oyun: Kağıtlarla otuzbir, prafa, pastıra, tramvay, kon
solid, piket, bezik, domino; bazılarında bilardo... Kalabalık vakitleri sa

bahları, akşamları, yatsı sonralarıydı. Sair zamanlar bir iki pinekliyenden


maada kimsecikler yok. Böyle tenha haldeyken içlerine bir göz gezdiriw
rclim: Sigara, nargile, soba, kahve ocağı dumanından tavan zifiri, duvarlar

1 kalı:ın dı:ndisi: Osın:ınlı Dı:vlı:tinin yazı işlı:ri bürolarını yiinı:tı:n sı:kreıı:rlerin unvanıydı.
l ınüını:yyiz: Eski devlet dairclerindı: hüro şeflerine ve şube ınüdürlerinı: denıyıınhı.

ifil
kapkara ... İki yanda taş basması;' renkli veya karalajem, koca koca lev
halar: Tepesi sorguçlu ve taçlı, göğsü dizi dizi incili, kollan bileziklerle do
lu, camadan şeklinde ceketli, yani aynı aynına Tuluat tiyatrolarının kanto
culan kıyafetinde, fakat onlar gibi geçkin değil, körpe, hoşor da değil, ba
lık eti, ahu bakışlı dilberin tasviri. .. Kahve, gazino, birahane, lokanta gibi
yerlerin hepsinde karşıdan "cee!" diyen bu sima, her halde Avrupa'nın fi
tarihli güzellerinden biriydi, amma kim? Sonra gene o levhalar arasında
mutlaka karanlık, gfıhi (pis), kasvet verici manzaralar. Gök yüzüne karış
mış dağlar, lngiltere'deki Fingal mağarası, Norveç'in fiyortları...
Arada bizlere ait resimler de var: Sivastopol'daki üç ambarlı Mahmu
diye,4 Tersane'nin yirmibeş senede yaptığı Hamidiye fırkateyni, 31 3
(1897) Yunan Muharebesi akabindeki (sonrasında) Malulin-i Guzat tane
Sergisi'nin5 Mecidiyelik piyangosundan çıkma, çerçevelenmiş ipekli ve
resimli mendil...
Kıraathanelerin en hoş zamanları öğleleriydi.
Masalar bir kenara çekili, sandalyeler üst üste... Tezgahın önünde pı
rıl pırıl pirinç sigara mangalcıkları. .. Yerler süpürülmüş, sulanmış, yaş;
pencereler açık, püfür püfür esiyor; arka arsadan horozlar ötüyor.
Tavanda yenidünyalar, yani renkli cam karpuzlar. Kafeslerde Malta
kanaryaları, anaç floryalar, sekenetli sakalar; hepsi şakırdamada . . . Yoru
lup bir kenarda şekerleme kestiren ocakçıya, arka kapının dışına çöme
lip güneşlenen garsonlara:
- Haydi çeneniz kısılsın, amma dırlanıyorsunuz be! . . . dedirtecek ka
dar coşmuşlar...
Köprü başında, geçenlerde yıkılan binanın altındaki Valide Kıraatha
nesi bu şekilden müstesna... Orası sabahtan akşama kadar yol geçen
h an ı .. .

Peykelerde, iskemlelerdekilerin ekserisi, semtin ayak altı ve her tarafa


yakınlığı dolayısiyle biraz mola veren, yahut bir tanıdık bekleyen kimse ler
olmakla beraber, birçok da ince zanaat erbabı (sanatkarlar); arakiyeli
(külahlı), latalı <cübbeli), eli tesbihli sakallılar; frenk gömlekli, redingot
lu, bastonlu, boyalı bıyıklılar; çarmığa gerilmiş gibi daracık setreli, panta-

taş lı:ısması: Taş lı:l'kı, liıoğı�ıfya. Kireç taşı ÜZ<!rine işlenen şekil ve yazıların iiZ<'l tekniği ile kağı
da ııeçirilınesi.
4 Mahmudiye: Sulı:ın il. Mal ıımıd' un adını taşıyan ve 1814'te deniZ<' indirilen kalyon türünden sa
vaş ,.;eınisi.
5 M:ı'lulin-i Guz:ıt line Sergisi: 1897 Osm:ınlı-Yun:ın s:ıv:ışınd:ı y:ıı-.ılan:ın askerlere yardım kam
p:ıny:ısı.

102
/lir kım11//11111e oııiiııde ııargilejiık11nlıılt111/111:

lonu diz kapaklarında , at hırsızı kılıklılar .. . Hepsi de muhabbet tellali . . .


Herifler bütün gün orada ahkamüküın (oturmadalar)... Akşamları da
k:ıpı kapı diğer kıraathaneleri boyla madalar... Aksata (iş) arasında dilleri
de işlemede:
- Ezanı duydun mu aslanım, namazı kaçırmıyalım! ...
- Niyetliyim, orucu bozunca sigaranı içerim gözüm!. ..
- Aman pek gecikme mirim, zira filan konağa davetliyim! ... kabllin-
den mavallar arasında alışveriş tamam olup avaidi cebe attıktan sonra:
- Tarif ettiğim sokağa dalınca tosunum, soldaki ilk değil, ikinci arsa
nın bitişiğindeki çifte cumbalı hane. Sigara yakar gibi bir kibrit çakacak
sın. Farkına varmazlarsa, etrafta gelen geçen de yoksa, hafiften hafife
"Cam-ı aşkın"ı* tuttunıver!...
Divanyolu'ndaki Arifin kıraathanesinde meddah Aşk! veya hayal'i K;l ı
ip Salih daimi...

( • > Zam:ının ınc�hur �:ırkısı:

C(lnt·ı t1,,·J.ı11ı it,.:tim. olt.!11111 dt'rdi1tôl..ı

ıırz 1,:111 p,ddi111 hu:z.1tıa s111eç·ci/.!


,Herhumet J.ul. dil banıh 1-'<' suzi11l7h.

10.f
Salih, Hacıvad'ı Şeyh Küşteri meydanına çıkarırken, perdenin önüne
taktığı yaylı muşambayı tiyatrolarvari çıngırakla kaldırır, deve derisi çen
gilerine Penız'un "Nale-i cangah", Şamraın'ın "Yandan yırtmaç fistanlar",
Küçük Virjin'in "Güvercin" kantolarını söyletir; Beyoğlu dansözlerinin
"Maçiç" danslarını yaptırır, Mınakyan usulü "Masum Delikanlı", yahut
"İhanetin Encamı" gibi dramlar da oynatırdı ki, kapıya asılan resimli ilan
larını unutamam bir türlü ... Tuzsuz Bekir, Razzakizade'yi yatırıp göğsüne
çökmüş, gırtlağına kocaman bir huni sokmuş, lıkır lıkır zehir içirtiyor.
Yaşlılar Karagöz'deki bu yeniliklere kızarlar, "buna bid'at (uydurma)
derler efendim; bid'atin de hasenesi (güzeli) değil , seyyiesi (kötüsü)" di
ye atıp tutarlardı.
Çarşıkapısı'ndaki Sarafiın'in Kıraathanesi bir vaktin enikonu umumi
kütüphanesiymiş. Yevmi cerideler (günlük gazeteler), risale-i mevkuteler
(süreli yayınlar), bunların cild cild kolleksiyonları, çeşid çeşid romanlar...
Beğen beğendiğini oku .. .
Devrin bütün üdeba (yazarları) ve şuarası (şairleri), ehl-i kalemleri
(yazıcıları) oraya müdavim: Şinasi, Namık Kemal, Ebüzziya , Ali Bey, Las
tik Said Bey, Ahmed Mithat Efendi, Muallim Naci, Şeyh Vasfi ...
IJeyazıt'ta, tramvay d ura k yerindeki Merkez Kıraathanesi, Aksaray - Di-

l'izyı/111 ba,wıda bir kmwt/111111' arlıısııııda çt!)' l'e mır11ile içeııler.


104
vanyolu ramazan piyasaları (gezileri) tav
sadıktan sonra eski işlekliğini kaybetmiş.
Şehzadebaşı'ndaki, şimdiki Letafet Apartı
manının altına ve geçidin yanına düşen
büyük dükkan bir ara lpekçi Kani'nin
"Hüsn-i intihap" mağazası, sonra da Şems
Kıraathanesi olmuştu. Orada da cuma ve
pazar geceleri incesaz, fakat Kemani Ağa,
kemani Tatyos, kemençeci Vasi! ayarın
dakiler yok. Ya Bülbül! Salih ya da Tah
6
sin gibi Loncalıların takımı ... FasıllY.ışılar
civan, şen ve ateşli oldukları için ağır ak sak,
ağır düyek, sengin semai, devr-i hin di.
sofiyan'dan şarkıları da arama... Çal
li111hııri Cemil /Jey.
dıkları hep curcuna, köçekçe; binaena
leyh bütün müşteriler de cavalacoz .. .
Direklerarası'na giriyoruz. Müşir Saffet Paşazade hünkar yaveri Esad
lk'y'in akarı olan ldrgir bina (bugünkü Milli Sinema ) önce Mehmed 'in , ar
dından K<lzım'ın kıraathanesi imiş. Bizim çocukluf,'1.ımuzda tiyatroya çev
ıilnıişti; Kel Has:ın oynardı. lstanbul y:ık:ısına ilk bilardoyu orası getirmiş.
llcydeıı, kişizadedeıı (soylulard:ınl me

raklıları hınca hınç... Kulağımda kalanlar:


S;ıhık Sultan Aziz mabeyincilerinden

lıiııhaşı Gözügüzel Galip Bey, Sofularlı


Süslü Cel<ll Bey (Vefa futbolcularından
lıay Mulıteşem'in validesinin büyük b:ı
lıasıl, Beylerbeyli Fu;ıd Bey (sonraları

1 );ıhiliye Müsteşarı obnl. Aksaray güzeli


ı·:vkatlı Kazını Bey, D;ıhiliye Nazır-ı es

lı;ıkı (eski k:işleri lxık;ını> S:ıid


Efeııdiz;ı ' iv Mclımcd ve Halici beyler
(ikincisi lı;ıy lkşid Ha lid bir:ıderinıiziıı
pederi), l\.;ılkaııdeleııli Akil. l':ış;ıl.ilde
l{eşid Bey
< l{c.)id Akif P:ıs;ı l. J{ıl:ıı P:ış;ıı,;ldc V:ısıf
lk'y <validenıiıı merhum d:ıyısı). Kımumi Tatyos l;fenıli.

1ı l.c 1111..':ılıl:ır l:tkımı: < >snı:ınlıl:ınn son dünl'ınimll' lsı:ınhul'd:ıki t::ılgınl:ır kl'ndi :ır:ıbrıııı l.ı l ııı ıııı lı 111
ı·:ı olu�tuı�ıı�ı� men."itıpl:ınnın iicl'rli lıl':-.c..·rli ı:ıkııııl:ır lı:iliıu.lc s;ın:ıt icr:l l'lllll"kriııi .·..ı1:l.1111.ık1.1\ılıl.11

ltl'I
Aşağıki köşe, yani eski Osmanbaba Türbesinin yamacı da meşhur
Fevziye Kıraathanesiydi. Sinema yapılacağı söylenen, hala arsa halinde
duran yer.
Fevziye'nin cadde üstündeki yan penceresi her akşam meşgul. Bab-ı
Seraskeri Tahsilat Komisyonu reisi ferik (korgeneral) Arnavut Mustafa
Paşa'nın makamıydı; yanında da hanende (şarkıcı) Osman Bey.
Rahmetli paşa, kalıplı, kıyafetli, gayet yakışıklı, kırlaşmış dolgun bı yıklarına
rağmen, genç simalıydı. Çalgı bulunan gecelerde oradan eksik olmazdı. İşte
inces:.ızı burada dinle. Ya Tatyos, ay kemençeci Vasi! , ya da Memduh'un
idaresinde, piyasanın en namlı sazendeleri (çalgıcıları) ve okuyucuları : K:.ımınl
�em5i, udi Selim, hanende Karakaş, Astikzade Bo ğos, Ahmed Bey...
Sonraları yenilerden Zafiraki isminde bir kemani türe mişti ki hem yayı
kuvvetli, hem musikiye hakkıyla aşina, hem de zarif, çelebi. Giriştiği
fasılfar da hep müntahap (seçme) ...
O günlerde lstanbul'un en musikiperverlerinden biri, belki de başı,
Mustafa Paşa merhumdu . Sarıgi.izel'deki konağında yapılan ahenklerde
kimler yok kimler? Memleketin en yüksek üstadlarından, şöhretleri afaki
tutmuş, kolay kolay ele geçmez, hiçbir yere adımını atmaz, müstağni
(tokgözlü). nazlı kimseler: Tanburi Cemil, udi Nevres, udi Şekerci Cemil,
hanende Hafız Kirami vesaire...

Akşam. 28 Kamın-ı evvd (Aralık) 19.iH

106
Beyazıt'dan Saraçhanebaşı'na

Fatih Sultan Mehmed lstanbul'a girdikten sonra şehrin göbeğinde, etrafı


yüksek duvarlarla çevrili ahşap bir saray kurdurmuş. Burası (Eski Saray)
neden sonra yanmış; Kamın! Süleyman, Mimar Sinan'a yeniden yaptırt
mış. O da bir yangında kül olunca, Üçüncü Ahmed (1 703-1730) zama
nında daha büyük olarak tekrar yerine konmuş.
İkinci Mahmud 1826'da Yeniçerileri kaldırdıktan sonra bu Eski Saray
daki yaşlı hünkar cariyelerini, hademelerini Topkapı'ya nakl ile burasını
da Serasker Kapısı'na (Savunma-Savaş Bakanlığı) tahsis etmiş. 1 870 se
nesinde yeni baştan yaptırılan ve senelerce Daire-i Askeriyyelik eden
mahaldir ki, şimdinin de (İstanbul) üniversitesi.
Ueri doğnı yolu tutalım. En evvel Mısırlı Mustafa Fa zıl Paşa , sonra Ke
çecizade Fuad Paşa konağı, ardından Maliye Nezareti, nihayet Askeri
Tıbbiyye olan binayı sağa atın. Çıkmaz sokaktaki, Topçu Dairesi reisi
Hacı Hüseyin Paşa'nın konağını (bugün talebe yurdu) geçip bayırı inin
ce, dönemece Sabuncu Hanı derlerdi ki, bundan on, on iki yıl evveline
kadar caddeye adeta tıkaçlı. Gene Beyazıt Meydanından, bu sefer de so
lu tutup gelelim: Salaş, hurda, küçük küçük dükkanlarda kağıtçılar; ark:ı
larında sadrazam yaveri birinci ferik, yani orgeneral Cemal Paşa'nın gıcır
1
gıcır şitalyesi . .. (şimdi Beyazıt Belediye Dairesi'dir) Yürüyüp hayıra va
rınca tam karşısı Mısırlı Zeynep Hanım'ın kaşanesi (konağı). Burası son·

1 şit:ıiyyt': KL'ilık ik:ıınt'tg-:Uı. lst:ınhul'ı.kı 18. yüzyıl sonl:ırın:ı doğnı g.,ı.,n.,kleşl"ll y:ı�:ıııı:ı ıliit.•·ıııııc·
giire v:ırlıklıl:ır y:ız h:ışınıl:ı Jloğ:ızi�·i kiiyl.,rint'. K:ıılıkiiy Vt' Yeşilkiiy"ılekı y:ı1.lıl, ı-..�ı-ı.- 11 111· ı.1>1 11
ııı:ıkt:ı, kışa doğnı kent mt'rkezimJ.,ki kon:ıkl:ırın:ı dfınmt'ktt'ydilt'r.

'°'
Serasker Rıza Paşa 'nıtı yaptırdığı Vezneciler'deki Letafet Apartmanı. (Foto: Selahaddin Giz/ESer
Tutel Koleksiyonu)

ra Darülhayır adile sanat mektebi, a rdından Hukuk, onun da ardından


Üniversite Fen Fa kültesi oldu. Malürna, Prenses Zeynep, Mısır valisi Ka
valalı Mehmed Ali Paşa'nın kızı, kocası da saltanat-ı seniyye vükeliilığın
2 3
da ve sadrazamlığında bu lunmuş, edih münşi ( Yaza r), 'Telemak" mü
tercimi Arapgirli Yusuf Kamil Paşa...
Küçük dağları yaratmışlardan olan Abdülaziz, etbaından (uyrukların
dan) kimsenin yurduna ayağını atmanuşken, bir ramazan akşanu buraya
iftara gelmiş; vezir bendesini (kulunu) de ihya etmiş.
Vezm:cilcr'deyiz... Veznenin bir manası da tartı ve tartmağa mahsus
;ilet. Bu ıvır-zıvırları yapan ustaların orada oluşundan semt bu ismi al
ınış. Küı;ükl üğüınüzde yerlerine fermeneciler, yani esnaf elbiseleri di
kenler yerleşıııişti.
Tapi<;er <lıal ıcı) Hasan Basri'nin, udcu Şamlı Selim'in, Japon mağazacı
Avni I3ey'in, mıkim:ci Salim'in dükkanlarını ve Kuyucu Muradpaşa Ca
misini ge çeli m. hıtoğrafı,:ı Madaın'ın salaşı ve Sakallı Hamdi Bey'in ecza-

2 s:ılı:ın:ıı-ı seniyyl' vükd:ilıgı: 1 hııı:ınlı lıüküınetlerinde vekillik Oı:ık:ınlık) giirevi.


5 Tdcmak: Yusuf Kfımil l':ı.):ı·nın ( IH08-l87(l) Tlirkc.·e'ye (evirdiği Ft:nelon'un Les Aventures de Te
IL-maque ( J(ı'J<J> adlı L'.'t·ri. �tiı( ılı,ıi k:ılır:ııııanı Tek:m:ıklu>s'tın serüvenlerini anbıan hu eseri l>ir
kez de Ahmet Vefik l':ısı <'l'virınistir.

108
nesi. Eczacılığın Rumların, Ermenilerin elinde olduğu sıralar, Türkler ara
sında bu mesleği tutan, ilk dükkan açan merhumdur. Sanatının ehliydi.
Nişantaşı-mişantaşı gibi ta nerelerde oturanların çoğu ilaç yaptıracaklar
mı, "Kanzuk'', "Della Suda" filan gibi eczaneleri kaale almayıp (önemse
meyip) buralara kadar adam koştururlar.
Serasker Rıza Paşa inşakerdesi (yaptırttığı) olan Letafet Apartmanını
oracığa çarçabuk çıkıvermişti. Bir evvel (ilk) bahar mahallemizden yazlı
Aa gittik; Kasım girmeden dönüp de bir bakalım ki Fesçi Mürtaza'nın,
tatlıcı Şamlı'nın, Şems Kıraathanesi'nin, Feshane satış mağazasının üstün
4
de koskocaman bir kallavi! .. Yanıbaşındaki Birinci Daire-i Belediye de
mostr.alık. Harap mı harap; sıvaları dökülmüş, pencerelerinin üstüne tah
talar mıhlanmış, altlarındaki camlar gazete parçalarıyla yapıştırılmış, eğri büğrü
dışarı sarkan soba borularından aşağıya zifirler damlamada; ne kadar
sokak köpeği varsa hepsi önünde, duvarlarının dibinde. (Bur.ası Konseıvatuar
yapılacak olan yerdi.)
Borazan Tevfik'in bir latifesini daha söyleyeyim: lstanbul'a misafirliğe
5
gelen Almanya İmparatoru il. Wilhelm, surları görmeğe gittiği sırada,
oradan geçerken sormuş:
- Bu bina her halde tarihi olacak. Eski sipahilerinizin ahırlarından ba
kiye midir? ( kalma mıdır?)
Arabada karşısında oturan mihmandarı Arapgirli Müşir Şakir Paşa :
- Hayır haşmetmeab, Bizanslıların zamanından kalmadır; Konstantin
burada otururmuş! cevabını vermiş.
Direklerarası'ndayız. 6 Semtin şenlikliliği o zamandan yadigar. Rama
zanlarda her gece, kışları da cu ma ve pazar geceleri kaç tane tiyatro: Sa
raya alınmadan evvel Abdürrezzak, Kel Hasan, Şevki, Mınakyan; aynca
at cambazları; lastik kulakla dinlenen fonograflar, canlı fotoğraf kutuları,
çaycılar, kahveler; hatta dükkanların birinde resim sergisi.
Derünunda (içinde) Üsküdarlı Ali Rıza Bey, Kuleli İdadisi (Lisesi)

'i llirind Daire-i lldediye: JH(ıH'de yapılan düzenleme ile lsıanhul 14 belediye dairesine aynklı. ili
rind Ofüre Yenikapı. Süleymaniyı:. llnkapanı semtleri ile Sulı:ınahmeı'e kadar olan kesiıııi k:ıp.'1
yordu. IH77'deki düzenlemede ise kent 20 daireye ayrıklı. lleyazıı w (evresi Birinci Dair<·, Sulı.ı
nahmeı \'e çevresi ikinci Daire. l':ııih Ü(üncü Daire oldu.

-:; il. Wilhelın'in ziyareti: 18-22 Ekiın 1898 t:.ırihlcrindc İst:.mhul'da il. Alx.lülhamid'in kc unıHll c ıl.ııı
Almanya imparatoru ve eşi. Topkapı s,ııoıyı'nı. ArkL�ıloji Müzesini. surları gezdi. l lıılwım ıllı·ııı
Yatı ile kentten aynklı.

(ı Direkleıoır:ısı: 19. yüzyılın ikinci y:ırısınd:ı VL' 20. yüzyılın h:ışında lsıanhul'un ı•)':lı-ıur ııll'rl\l·ılı·
rindendi. Bayezit! Camiiden :;ehz:ıde Caıniine u7"ınan cadde hoyunc:ı ııv:ıınıl:ır. ı·algılı k:ılı\'dı·ı
mnh:ızlı:ınder. oı1aoyunu. kar:ıgiiz, meddah giisterilerinin sergilt"ndiAi yı·rlı·r \•:ırılı
kozmografya muallimi yüzlY.ışı Ahmed Ziya Bey, Tepedelenli Kamil Bey,
Tekezade Said Bey, Asaf Bey ve tığ gibi mülazim (teğmen) Sami Bey
(üstad Sami Yetik) gibi ressamlarımız ve tabloları ...
Direklerarası nihayetlenince sol gene bir çıkıntı yapardı: OsmanbalY.ı
Türbesi. Aman yarabbi, öyle sakar bir türbedarı vardı ki ömrü günü so

kaktan geçenlerle dalaşmak.


Karşısı Sadabadcı7 Nevşehirli Damad İbrahim Paşa'nın sebili8... Os
manbaba Türbesinin arkasındaki Fevziye Kıraathanesinin önünden Llile
li'ye giden yola sapalım. Az ötede, solda, namlı riyaziyeci (matematikçi)
Vidinli Tevfik Paşa'nın konağı (bugün talebe yurdu)., karşısında meşhur
dahiliyeci Dr. Feyzi Paşa'nınki...
Dönüp gene büyük caddeye, Sokrat Eczanesinin önüne gelelim. Fırı
nın ilerisinde, 310 (1894) zelzelesinde Kalpakçılarbaşı'ndan, kaçanların
barındıkları Feyziye Çarşısı; bir iki kapı sonra Muzika-i Hümayfinlu' bes
tekar, uöı Şekerci Cemil'in dükkanı .. .

Şehzade Camisi de malum: Kanuni Süleyman, ölen sevgili oğlu Meh


med namına 1 543 senesinde başlatmış, dört senede bitirilmiş; Mimar Si
nan'ın eseri. Nizamiye karakoluna, yani şimdiki Beyazıt polis merkezine
kadar dayanan sıra dükkanlar evvelce çerden-çöpten şeylerdi. Mısır Fev

kalilde komiseri Gazi Ahmed Muhtar Paşa o kolu boydan boya aldık
tan sonra bir örnek, kargir, demir kepenkli olarak hepsini yeniden dizdi.
Kara kolun gerisindeki Damad Mahmud Paşa Konağı, Müşir Deli Fuad
Paşa'nııı başına çorap örülen mahiildir, Merhum burada kira ile oturur
ken, güya hünkar (II. Abdülhamid) aleyhindeki bir cemiyete dahil diye,
hafiyeler bastırıverip uşaklarla birbirlerine giriştiler. Birkaç kişi v uruldu.
Divan-ı harbe çekilen zavallı Paşa idama mahkum edildi, fakat Abdülha
mid kcenne (sözde) merhamet etti, rütbesini, nişanlarını alarak Şam'a
sürdü. Civarda bir hayli ekabir (ileri gelenler) konakları daha vardı: Se
limpaşa Yokuşunun başında, çöpçü ahırlarına varmadan, Abdülaziz ve-

7 Satlalıadcı: Bu 'ıbıla Nevşelıirli Oamatl llır:ıhim l'aşa'nın W. 1730) L:ile Oevri'ntle K:iğııhane'tleki
Satl:ilıad kiisk n· lıalı\'elerini yaptırttığı lıeliıtilmek istenmiştir.

X St"lıil: H:ıyır idıı kaynak suyu. lıelirli günlenle de şerlıeı tlağıtılan vakıf kunımu. Üstü kulılıeli,
�·evresi p:ınn:ıklıklı sl'lıilll'r işlek caddelerde ve kiişe lı:ışl:ırıntl:ı yapılır, hizmet için selıiki ve sa
kalar giirevk·ntlirilirdi.

9 Muzika-i Hümayun: 18:11 'de kuml:ın Osmanlı lı:ıntlo takımı. Bu kunıluşa eleman yetiştiren lıir tle
Muzika-i Hümayun Mekll'lıi vardı.

1O fevkalade komiser: Özerklik tanınan Osmanlı eyaleılerıne gönderilen ve devlet adına yerel hükü
ıneıin cahşmalarmı izleyen vezir ve müşirlere deniyordu.

110
<.iımhuriyet dö11emi11de Beyazul Me)'danı.

zirlerinden Şirvanizade Rüştü Paşa'nınki. Şehzade Camisi helalarının k ar


şısında vüzeradan (vezirlerden) Kalkandelenli Akif Paşa'nın ... Gene ka
rakolun arkasına dolanalım. Önce eski mi.işirlerden ve valilerden Vasıf
l':ışa'nın. sonra Ticaret ve Nafia Nazırı Zihni Paşa'nınki...
Zihni Paş;ı, Meclis-i Vükel;l'ya dalıiller11 içindeyken, Niş;.ıntaşı, Seren
cehey. Yenimahalle gibi kurh-ı şehriyariyye12 sokulmamış bir-iki zat me

y;lnındaydı. Yarın-öbür gün Unkapanı'na doğru açılacak olan şehrahın


<:ınayolun) üstünde bulunan, Burmalı Mesçit hakkında da bir menkıbe
rnyki.i) vardır: Padişahlardan Deli lhrahim alil vü villa (alayla) ile Eyi.ip
Sultan'ı ziyarete gidiyormuş. O noktaya gelince sapıtıvermiş; bir elini
k:ıldırıp fırıl fırıl döndürnıeğc lxışlanıış. Rikab-ı hümayfın <koıtej) kablxı
u
lık, halk etrntia. Zıllull;ılıın gerisinde beygirini süren sadrazam, erraf:ı
l ı:ığırmış:
- Sa:ıdetlfı lıünklrımıı. burada hurma hurma bir mescit inşasını fcr
ııı:ın huyuruyorlar1. .. Ve cı mi de (ıkılıvermiş...

11 Mcdis- i Vükcl;iya dülıil: Ya da aynı anlamda Meclis-i Vükclüya memur denilirdi. Osmanlı lı11lrn
ıncıkrindl' devlet haka111 olarak giln'\' alan fakat 11J.zırlık (hakanlık) gorrvi hulıınmay;ın dı·ıH·uııılı
\'l'Zirkn.· deniyordu
1 ! kurlı-i sdırırari: l'adisalıa yakınlık . il. ı\hdüllıaıııid <löncmindc lıu padisalıla ilhl<i'I 1\1 .. ı......dn kı
adamları genellikle Yıldız: Sarayma yakın �eıntlcn.k nttırınakıaydılar.

l ; zıllulLılı: Zıllullah-i fi'l-o.iknı de Jl'ıuıdi. ···L11nıııııı ynyu::lııH.kki giılgrsi" aııl.1111111.ı 1•.ı·kıı lııı ·.ıl.ıı
Osmanlı pa<lişahları icııı kullanılınışıır.

111
Yüzyı/11 başmda Direkk'Tarası.

Caddeyi yürüyoruz. Sağ kokla meşhur işkembeci Lamho, muhallebi


ci Ahmet Ağa. anneannemin babası Silistre rnücbfii Rıfat Paşa veresesi
nin konağı (Yıkıldıktan sonra bahçesini birkaç ramazan çalgılı çağanalı
kahveler, cambazl:.ır tutmuştur. Elyevm otobüsler sığınıyor). Geride de
bizim yanan ev. ( Yerine yapılan bina, bay Salim Şevket biraderimizin
kız talebelere a�;tığı yurttur). Asıl kapımız dapdaracık Şekerci Sokağında
idi ki bugün temeli bile kalmamış olan kırk odalı Numan Efendi konağı
da komşumuzdu. Sokağın başındaki ipçinin denilen arsa Hariciye
mek tupçu muavin/4 merhum I3aki Bey in pederi ismet Molla'nın '

konağıydı. Karşıda, ana cadde üzerindeki ha ma m da Nevşehirli lbrahim


Paşa'nın . . . Yanından gir, alnında Teçhizat ı Askeriyye (askeri donatım)
-

ve Harem-i Hümayün Masraf Niizırı15 Hacı Akif Paşa konağı. Mahdumu


(oğlu) Der viş Bey'in şıklığı. ;ılapariziyen (P;ıris tarzı) Fransızca tckellümü
(konuş ması) dillerde destan. Biricik cvl:kl okluğu için de, 40 yaşını
bulduğu

14 Hariciye mektupçu muavini: Osmanlı dısi�lcri hakanlıgı yazıislerı müdürü ynrdımrısı.

15 Harem-i Hümayun masraf nazırı: Saray haremi ile il�ili harcamaları yürüten yetkili.

112
halde mabeyinlerinde (aralarında) adı (Çocuk) ...
Horhor Yokuşuna geldik. Zamanenin Hayriye Lisesi, o vakitler vüze
r.tdan (vezirlerden) Bursa valisi Münir Paşa Konağı... O çatı da netameli
lerden (uğursuzlardan). Biter bitmez nazara gelip yukarıya (Yıldız Sara
yına) gamzedilmiş (jurnal edilmiş), paşacağız da soluğu taşrada almıştı.
içinde bir düğün olmuştu ki, meded Allah... Elimden tutarak götürdükle
ri ve gördüklerim hatırımda: Sokak mahşer mi mahşer; araba, araba, ara

ba . . . Harem ağaları, uşaklar dışarılara kadar seğirtmişler, davetlileri ayırt


edemiyorlar. Cümle kapısının içinde kıl pranga, mum gibi redingotlu , et
r.ıfa lavanta kokuları yayan, zümbül bıyıklı bir teşrifatçı gelenlere müte
madiyen reveransta ve kandilli temennada16...
- Kim mi?... Onu da söyliyeyim: Belediyenin sinemalar müfettişi
Bay Nail biraderimizin amcası, Ramiz Beyzade Süreyya Bey...
Yokuştaki meşhur Suphi Paşa'nın konağı,1 7 elan durmadadır. Tam
karşısında da Mekteb-i Harbiyye'nin ilk çıkardığı erkan-ı harblerin (kur
mayların) birincisi, Muhakernat (Askeri Yargı) Dfüresi reisi Müşir Mah
mud Paşa'nın kışlığı. ..
Berisi Saraçhane . . . Üstü, etrafı Yemiş'teki kum yemişçilervari bir çar
�ıydı. Sarnçlığa ait bütün eşya , at eyerleri, beygir koşumları, siliihlıklar,
cüzdanlar, bel kemerleri hep orada . . .
Çıkınca yol sola döner, zigzag yaptıktan sonra sağa kıvrılır, gene yı
lankavi sokaklardan sonra Fatih'e çıkardı. Fatih Parkı, İtfaiye'nin olduğu
yer tıkız tıkız mahalleler... O derece girift şeylerdi ki boyuna Çinili Ha
mamına taşınıp duran Arap Nakşi bacımız18 her gidişinde gerisin geri
döner, evden bir adam almadan yolu bulamazdı.

Akşam, 1 K:ınun-ı sfıni (Ocak) 1939

16 kandilli temenna: Osmanlı usulü bir selam. Yarı bele kadar eğilip doğrularak sol el göbek üzerimi•·
iken sağ elle de yerden başa doğru saygı hareketinde bulunmaktı.

17 Suphi Paşa Konağı: Aksaray Horhor'da, Samipaşazade Abdüllatif Suphi Paşa'nın 0818- IHHtı) kona
ğı. l 966'da ölümüne değin Hamdullah Suphi Tanrıöver'in oturduğu konak günümüzd•· J , ı a n h ı ı l
Üniversitesine aittir. Sermet Muhtar'ın tanıııığı köşk ve konakların hemen hemen ıaıııaıııı, '>ıı p l ı ı
P aşa Konağı gibi birkaç istisna dışında zamammıza ulaşmamıştır.

18 Arap bacı: Eski lstanbul ailelerinin köle pazarından satın alıp yetiştirdikleri ve ev l rnlkııulıııı "'Y<l ık

lan zenci kadınlardı. Bunlar, çocuk bakımı, mutfak işleri yaparlar, hamama, çar�ıyu puzıırıı ııı•h•k ı
de ailenin kadın ve çocuk bireylerine koruyuculuk ederlerdi.

11.1
Beyazıt'dan Aksaray'a

Tramvay yolu Sultanahmet'ten Çarşıkapı'daki dörtyol ağzına geldi mi,


ilerisi meydana kadar Beyazıt Caddesi. Dörtyol ağzından sapılıp dönü
lünce, önce Makasçılar, sonra Okçularbaşı ve Balmumcular...
Bugün Belediye . Dfüresi olan Cemal Paşa Konağı1 yapılmadan evvel,
sokağın içi, havuzun ve medresenin önü arzuhalcılarla doluydu.
Beyazıt Meydanından ötesi Hasanpaşa Hanı Caddesi, sonra Kaska.
z
Hanı, çeşmesi, fırını ile meşhur olan bu Hasan Paşa'nın kim olduğunu
söyleyeyim: Lakabı Seyyid ve Anadolulu . Muharebelerde cesaret göster
miş, 1. Mahmud'a sadrazamlık etmiş. Görülüyor ya , epeyce de dünyalık
tutmuş; nihayet DiyarlY.akır'a sürgün edilip orada ölmüş.
Adı halii dillerdedir: Fen Fakültesine çıkan yolun başındaki pembe
binaya Hasanpaşa Karakolu deniyor. Fırının simitleri kapış kapış kapışılı
yor. Aradaki sokakta ka pısı kemerli, sütünlu, nakışlı, zeminin tesviyesin
den sonra önündeki iki çeşmesi havada kalmış olan Hasanpaşa Hanı da
durmada...
Koska'dan iniyoruz. Sağ kolda, Çiftetulumba Sokağındaki ahşap ko
nak ise Darü'l-Muallimat, yani kız muallim mektebiydi. Siyah yünlü ça r
şaflara bürünmüş, kalın peçeleri inik, elleri bile pelerinlerinin altında

1 C:cm: ıl l':ış:ı Kon:ığı: l'iyer Loti Caddesi girişinde günümüzde Eminiinü Belediye ll:ışk:ınlığı ol:ı ıı
hin: ı.

2 H:ıs:ın l':ış:ı : (ii. 1748) Afyonlu olup yeniçerilikten yetişmiştir. 174�- 1746 yıll:ı rıııd:ı s:ıı l r:ız:ııııd ı.
lley:ı zıt't:ıki külliyesi dnıi. �·esme. sebil. mektep ve h:ın birimlerini k:ıpsıvorı h ı . < iiiniiıııii 1.ı· l ı ı ı ı ı
l:ınl:ın. H:ıs:ın l':ış:ı H:ını'nın hir hiilümü kalmış, Ordu Caddesinin genislcıilnll'slııd" kiilliyt•nlıı ı:ı
m:ımı yıkılmıştır.

'"
saklı, kukumav gibi talebeler, çıtırpıtır, çıtırpıtır mekteplerine
bir gider
gelirlerdi ki. ..
Koska Caddesi şimdikinden çok daraşken, aşağısı büsbütün ensizle
şirdi. Az çok bir fikir mi edinmek istiyorsunuz? Cağaloğlu'ndaki İran Se
farethanesinin yanından inen yokuşun bıçak tersi kadar genişini gözü
nüzün önüne getirin... Bu dapdaracık yerde ramazanlarda, kandillerde
3
araba piyasalarıyapılmasına ne buyurulur?... Bu piyasalar 300 küsur se
ne kadar devam edip durmuş, sonra Şehzadebaşı'na göçetmiş.
4
Yolumuza devam edelim: Llileli'deki Harikzedegan Apartmanlarının
olduğu köşede, cami ile kapı-karşı olan konak, Süvari Dairesi reisi Aksaç
Mehmed Paşa'nın .. .

Rahmetli pek mir-i kelam (güzel konuşan) ve hazırcevapmış. Bir


menkıbesini hikaye edeceğim:
Serasker Kapısında Piyade, Topçu , Levazım, Muhasebat, İstihkam ve
İnşaat ilh ... reislerinin iştirak edegeldikleri Meclis-i Rüesa'da (başkanlar
kurulu) bazı zabitan (subaylar) ve ümeranın (yüksek subayların) terfileri
mevzubahs (sözkonusu) olurken, paşalardan biri, mensuplarından bir
kolağasını (önyüzlxı şıyı) methe girişerek:
- İşte böyle faal, böyle hamiyetmend ve şecaatküsterdir (iyiliksever,
yiğit. )!. . dedikten sonra : Öyle de insan adamdır ki, sinirli, adeta zırdeli
.

karısının cefasını senelerdir çekiyor. Hatta Trabzon'dan Sirkeci ye geldik'

leri gün kadın, ayağı kayarak Kars vapurunun merdiveninden düşer-düş


mez, lahzada tepe aşağı kendini atmaz mı denize? Kuıtarınaz mı biçare
yi? Demiş.
Aksaç (Mehmed Paşa) hemen cevabı yapıştırmış:
- Başının belası denizin dibine gitmişken, eliyle çıkaran herifin bin
başılığına dün �•; ı <la mühür basmam!
Öbür kaldırımda , şimdiki bakkalın yanından Musalla'ya giden yolda
esbak (eski) Hicaz valisi müşir Saffet Paşa'nın konağı. .. Karagümrüklü
Saffet Efendi, Mekteb-i Harbiyye imtihanlarında birinci defa (dönem)
olarak başçavuş nişanını alanlardan; ikinci kafile (dönem) olarak 1848'de
çıkan erkan-ı harblerin (kurmayların) de ikincisi...
Uileli'deyiz... Lii leli Baba, Kamın! Süleyman devrinin meczuplarından

:\ piy:ısa: Osm:ınlıl:ı nn son di'ıneıııınde lsıanhullul:ırın yaya veya ar:ılı:ıl:ırla y:ıpııkları akşam gezin
tileriy<li.

4 Harikzt:degfin Apaıtm:ınl:ırı: Tayyare Apaıtın:ınbrı olarnk da bilinir. 1 9 1 8 Cihali Fatih yangınında


evsi:< k:ıkınlar i�·in a(ılan yardım k:ııııpanyasında ıopl:ın:ın paı �ıl:ııfa Lfıldi'de yapılan hu ap:ııt
m:ınlar, 1980'den sonı�ı i 'ınce ltımad:ı. günümüzde <le Merit Oteli olar.ık hizmet vermektedir.

116
laleli'den Aksaray'a atlı tramvaylamı geçt(�i cadıle parke taşt�ı·dı. Dalıa .�mıra lnı alan çıkan
ya11g111/11r sumıcıııula bii;riik luısam uğradı. C11111/111r�)'el döneminde de geni,�letilerek
bııgii11k11
lıalini aldı.

ve e rmiş l erden . Oracıkt;ı l ı:ı sı rda n bir kulühed<. otururımış. Semtin n·

Gı min in a d ı onda n kalma. Cı mi i l i . ıvlusta fa 'nınclı r. �a ire F i t na ı H a n ı n ı · ı ı ı :

"Mualltı cunıi-i rılnu-yı Sultuıı :Vluslı!/u 'dı r im . , tarih inden a n l a - ?ı l : ı c ı ,i_:ı


Cı zcre 1 1 77'de <1 764 ) b i t i r i l m i ş . B u n d a n sekiz sene evvel ya p ı l : ı ı ı Nu nı
osın:ıniye'nin h e m e n lıeınen eşidir. Ya ni Av rupa mimarisi ı : ı rı.ı ı ı d : ı . 1 1 \
durmasyon . " akın t '' ve " rokoko" tczyiııatlıdır. Büyük ıü rhedl' 1 1 1 l\ l ı ı .·.ı . ı

fa . ya nınd:ı oğlu i l i . Sel im yat :ı r. Ayrı bir tü rbede d e L\lcli l \ : ı l ı:ı . .

Ye-?iltulu mha 'ya vardık. [) u ismin sebebi de k i.i 1;Lırel\ ı ı ıl·\ d, 1 1 1 1 1 1 ' ı ı ı .ı
sında , ye-?ile boya l ı . ta lıt:ı . çık rıklı hir tul u mha nı ı ı bu l ı ı ı ı ı ı ı : ı. -.,ı
Etrafında sıra sıra kahveler. Yazları masalar, iskemleler dışarıda. Daire
dönüşü, kalem efendilerinin, mümeyyizlerin, ketebelerin uğrağı olmakla
beraber, bütün şık beyler de orada. Gözleri mavi gözlüklü, kolalı göm
lekli, parmaklarının arası kalın sigaralı, öbür ellerinde fırıl fırıl baston ve
ya şemsiye, gelen geçen hanımlara ışmar geçenler...
Yukarıda da bahsettiğim gibi, 300 tarihinden (1884'ten) evvelki rama
'
zanlarda lstanbul'un en keyifli, civcivli tarafı orasıymış. Katar olmuş ku
palardaki' yaşmaklılara6 çeşınl çerez (göz eğlencesi); geceleri meddah,
Karagöz, incesaz ... Hayır, tiyatro, miyatro yok. O biricik, Gedikpaşa'da . . .
Şehzadebaşı ve Direklerarası o vakitler sinek avlıyor. Ezandan sonra ka
ranlık, zulümat.
Köprübaşı'nda , Üsküdar'da, ötede-beride hayli Valide Camisi7 bulun
duğundan, buradakinin kime ait olduğunu bildirmek gerek: Abdülaziz'in
annesi Pertevniyal'in... 1870'te yapılmış. İçindeki ''Allahü yu,-aımiküm "
levhasına, oğlunun (Abdülaziz'in) yazısıdır, derler. Aksaray yangınından
sonra cadde genişletilirken Valide'nin türbesi geriye alındı. Derununa
(içine) muallak (asılı) Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere min yatür
resimlerinde, göze görünmediği halde pertavsızla bakılınca hacıla rın
bile gözüktüğü rivayet edilirdi.
Caminin arkasındaki Pertevniyal Lisesi, şimdiki kübik şekline girme
den evvel Mahmudiye Rüştiyesi'ydi.8 Şakirdanının (öğrencilerin) çoğu
fukara-yı sabirin (yoksul ailelerin) evladları. Bayramlarda avaidleri (harç
lıkları) dağıtılırdı. Civar çocuklarının mahalle mektebinden sonra ilk
merhalesi orası. Çıkınca, Serasker Kapısına dört mecidiye aylıkla katip
olmak isteyenler Beyazıt'ta Jandarma Dairesi binasındaki (şimdiki Dişçi
Mektebi) Menşe-i Küttab'a', zihni evveller (zekiler) de yukarıdaki 'Nfı
mune-i Terakki'ye veya vaktiyle sadrazam Mütercim Rüştü Paşa konağı
olan Vefa İdadisine (Lisesine) taşınırlardı.

5 kupa: Kapalı atlı ar:ılıa. llu ve lıenzeri olan lando, lstanbul'da, Tanzimat'tan önce ve sonr:ı en
yaygın taşıt ar:ıcıydı.

6 y::ışm:ıklıl:ır: Fer:ıce ve yaşmak denen üstlük ve peçe ile örtünmüş kadınlar. Eskiden lstanbul ha
nıınları :ır:ılxıyla da olsa sokağa çıktıklarında uzun ve hol fer.ıce giyip yüzlerini de ince bir tül
olan ve daha güzel giirünmelerini sağlayan yaşmakla iirterlerdi.

7 Valide cfımileri: Padişah analarının lsıanlıul 'da yapıııtııkları büyük dmilerdir. Eminiinü, Üsküdar,
Aksar:ıy, Dolmalıahçe Valide dmileri lıunl:ırdandır.

8 rüşdiye: 1838'den lxışlay:u�ık isı:ınlıul'da, 19. yüzyılın ikinci yarısında da taşr:ıda açılan ortaokul
düzeyindeki eğitim kuruml:ınn:ı deniyordu .

9 Menşe-i Küttah: Menşe-i Küttalı-ı A'keri adıyla da bilinir. 1876'da açılan ve ordu için sivil memur
yetiştiren okuldu.

118
Mimar Kemalettin /Jey'in yaptı,qı Harikzedegtin AjJartımanları ve çevresi (1920).

Mahmudiye Rüştiyesini geı,;ince. Selimpaşa Yokuşu nun alt başındaki


konak da Büyük Musta fa Paşa 'nın. Hazret, ismini zikrettiğimiz Saffet

Pa
.-;a ile berabc.:r, meşhur Seraskc.:r Hüseyin Avni Paşa da aynı sınıfa dahil
olmak üzere, ilk erkan-ı harble rden (kurmaylardan). Harbiye'de hocalığı,

kaleme aldığı ve Fransızca 'dan çevirdiği eserleri, Aziz (186 1- 1876) ve


Hamid (876- I 909 > devirlerinde valiliği, ordu müşirliği, seraskerliği var. ..
Çok kimse isim benzerliğinden ve Erzunım' claki valiliğinden naşi (dola
yı), merhumu Zarif Mustafa Paşa ile karıştırırlardı. Kalemimizden çıkmış
ken Zarif mübarekinin bir marifetini anlatalım:
1270'teki ( 1 8 ')4) Hus Muha rebesinde. Çırpanlı Abdülkerim Nadir Pa
şa 'dan sonra Anadolu Cephesi kumandanlığına tayin edilmiş. Dü;;m:ın

Kars Kalesini zorladığı sıralar öyle bir vaziyette sıkışık kalmış ki,. apa nsı
zın yükleniver. gafil avlayıp kat ün ederek pıtrak gibi esir, top, ccph:ııw
topla . . .
Za rifcağız h ürü n kıtala rı n ı ayakl:ı ndırıyor; gece baskını yapaca k. h..
nerler, ıneş a l e l e r yaktırı p, horub r. trampetler çaldıra � ;aklım, köy d i ( Q i ' ı ı ı ı ı
ne gider gibi, ;ı hı a la hey s;ıvlet ( saldırı ) etınc.:z mi( . . Moskotlu d:ı k ı · ı 1< liı ıı
d e n k alıp. burnu bile kanamadan, b<: rzalıtan (boğazdan) k ı ı 1 1 ı ı l ı ı ı : ı 1. ı ı ı ı'
Selimp: ışa Yokusu dedikti. Bu hazret ele il. Mahmııd ' ı ı ı ı Yı · ı ı i ı ı · ı i l « ı ı

kaldırdığı günlerin s;ıdraz amı. . . Dişli ve aca rlarclannı ış. 1 8+ı ·ı "ı l< ı ı .� l ı .ıı
i l ')
binde orduya serdar olarak Varna'yı muhasaradan kurtarmak, Tuna'yı
tutmak için Karadeniz'e çıkmış. Varna teslim olunca haydi tepetaklak
sürgüne...
Aksaray'ın göbeğine geldik. Sağdaki caminin banisi (yaptıranı), Fatih
Sultan Mehmed'in vezirlerinden Murad Paşa, şadııvanı yaptıran Genç
Osman'ın (1618-1622) katili Sadrazam Kara Davut Paşa, dış avlusundaki
kahve de, İstanbul'un kabadayılığı ile ün alan Aksaray'ın "Onikiler"inin
aramgahı (oturdukları yer)... Bir romanımızda hepsini anlattık. Uzun
uzadıya maceralarını geçtik amma gene sayalım: Kahraman Bey, Arap
Abdullah, Karakulağın Lfüfi, Kadayıfçı Ali, Sakızlı Yusuf, Gümrüklü Şa
hap Bey, Kavanoz Mehmed, Kazasker Ahmed, Endenınlu Mehmet Bey,
Dragon Ahmed, Mektepli Raşid, Dökmeci Hayrullah...
tık reisleri Kahraman Bey; o vurulunca başlarına Arap Abdullah geç
miş. .. İşleri güçleri o kahvede toplanıp kumpas: "Nerede hangi yosma,
hangi ev tavuğu var? .. Yumurtadan sağlamlardan kimler ortalığı karıştırı
yor? .. Aksaray'dan geçen kadınlardan kim tek başına, eli sübyanlı veya
peşi kocakarılı?... "

Rakıyı çektiler mi, mahallelere dalmalar; camları, çerçeveleri indirme


ler. Aralıkta elbette çıngar da çıkar a; kafalar, gözler yarıp, bazan da ha camata
(yaralamaya) kadar varışlar. Çok kere de zılgıtı yiyerek yaralı, be reli o
kahveye dönüşler...
Aksaray'ın kaldırım kabadayısı yetiştirmesi müsellemdir (herkesçe bi
linir). Etmeydanı'ndaki Yeniçerilerden kalma olacak. Onların köküne
kibrit suyu döküldükten sonra taslakları ötede-beride gene söğüt yapra
ğı, saldırma, gaddar! oyunlarını oynamışlar... Onikiler de onlardan baki
ye . Meşrutiyet senelerinde (1 908-1918) bile düdük öttürenleri oldu: Top
kapı tramvayını durdurtup haraca kesen Kız Ali; yanından geçen yan ba karken
derhal susta,lısını yapıştıran Burhan; ikinci numarası Rıdvan; kara kolları sille,
tokat allak bullak eden Turşucu Cemal...
Onikiler dağıldıktan sonra mabadinin (arkadan gelenlerinin) en meş
hurları lstinyeli Salih, Sarraf Niyazi, Acem Şevki, Tütüncü Tevfik, Aksa ray'lı
Ata'dır.
İstinyeli Yorgancı Salih'in binbir vukuatından biri Seroet-i Fünun'un

31 1 (1895) nüshalarının havadis kısmında vardır: Kalem katiplerinden


bir genç, Çarşıda bir yosma ile uyuşmuş. Edirnekapısı taraflarında, o ge
ce boş olan evine götürmüş. İstinyeli kadını kollayanlardan; peşlerine
düşmüş... Ev sahibiyle misafiri, arka bahçede birkaç rakı çakıştırırlarken,

120
herifçioğlu haydi duvardan içeri... Saldırma elinde, kadını önüne katar
katmaz fırlamaz mı kapıdan dışarı?...
Aksaraylı Ata'nın da maceraları çok. Bir taneciğini anlatalım: Caddede
bir fıngirnozun peşine düşmüş. Çabuk anlaşmışlar. Kadın, usulcacık evi
ni tarif edip "yatsıdan bir saat sonra bekliyonım" demiş.
Ata çekmiş kafayı; sağa sola yalpalaya yalpalaya sokağa dalıp çalmış
kapıyı, dalmış içeriye...
Bir kıyamet... Or.ısı yüksek zatlardan bilmem kimin hanesi imiş. Tak
yesi başında, kürkü sırtındaki efendicağız: "Yetişin bekçiler, polisler,
Onikiler bastı! ... " diye bar bar bağırırken Ata'da bir kaçış ki,
Meğerse sarhoşlukla bir kapı ötesini çalmışmış! ..

Akşam, 3 Kamın-ı sini (Ocak) 1939

'''
Ayasofya ve Sultanahınet Civarları

Salkımsöğüt'teki şimdiki Tıbb-i Adli binası meşhur Soğukçeşme Rüşdiye


i Askeriyesi'ydi.1 O vakitler Gülhane Parkı markı yok ki, kapıları olsun.
Surun önünden yukarı kıvrılınca köşe, Bab-ı Seraskeri Muhasebat Daire
si reisi Edirneli müşir Hasan Paşa'nın konağı.
Konak yukarı doğru yürüdükçe yürüdü, genişledikçe genişledi; yan yana
aynı boyda, aynı renkte, dört mü beş mi bölük. Veresesinin elin den
çıkmış olarak hepsi de el'an durmadadırlar.
Merhumun zebanzed (alışılmış) ismi Masraf Nazırı Hasan Paşa'dır.
Yukarıya (Yıldız Sarayına) hususi çatkınlardan, etliye sütlüye karışanlar dan
değildi. Y irmi beş seneye yakın o vazifeyi bal gibi idare etmiş. Mu
vaffakiyetinin sırrı da şu: Dişlilere Şıpınişi (peşin) aylığını vermek; dişsiz
lere de kesesini açıp içindeki bozuk paraları gösterip:
- Benim bile bundan başka padişah sikkem varsa gözlerimin ikisi de
kör olsun! . .. diye barbar bağırarak, daha coşkunca yazıhanesinin üstüne
çıkıp nikahına şartlar, şurtlar ede ede, terter tepinmek. . . O zamanlar cad
denin Alemdar, malemdarlığı yok; bugünkünün yarısından dar, kaç asır
lık çınar da kenar da . . . Yokuşun sağındaki Ahmed Abud Efendi Konağı
(Berliç Mektebi) yepyeni, pırıl pırıldı... Yerebatan sarnıcını bilen kim?
Kapısına seyyah kafilelerinin birikişi va ki değil. Yerebatan yalnız ra ma
zanlarda, o da camisinden ötürü, dillerde dolaşırdı. İkindi mi ya kla � ıyor,

ı Soğukçeşme Rüşdiyesi: ı875'te Soğukçe�me'de açılan ilk askeri ort:ıokull:ı nl:ın. llımı .•ı ııwıı •111'1 '
Adli Tıp binası ve daha sonr-.ı d:ı Devlet Güvenlik Mahkemesi olar.ık kull:ınılınışıır.

"· '
Ayasofya Camii ve

Su/tanalı met Meydanı 'nın


geçen yüz yıldaki
görünümü. Caminin
önünde görülen evler daha
sonraki yangınlarda yan
mıştır.

sokak ağzına kadar


dolu. Hafız Sami'nin
mukabelesini dinle
meğe seğirten süslü
hanımların hepsi
orada . . . Hafız Efendi
meyilli sarık, burulu
bıyık, taralı sakal, la
vantalar içinde, Şam
kutnusundan2 pufla
mindere diz çöküp
gözlerini süze süze
o pürüzsüz , n e f i s
sesiyle "Euzü"yü tut
turdu mu mest olan
olana; can ve yürek
ten ah çeken çeke-
ne...
MezkCır seneler hu mazhariyete (onura) ermişlerden biri de mevlüd
han Hafız Receb'dir. Cami, öğle ile ikindi arası da yüklüydü O vakit de .

hi.iyük:ınneler, kadinneler vaiz dinlemeğe üşüşürlerdi. Meşhur Kara Vfüz


ki.irsi.ide , alı al moru mor, elini dizine vura vura , haykıra haykıra boyuna
hançere paralardı:
- Ey cemaat, ey mahklımlar, ınahlCıkalar kendimizi bilelim!. Bizler ne
caset hama l ıyı z necaset hamalı! . . .
,

Gene tramvay yoluna döndük. işkembeci o l d u m olası oradadır. Eski


lerden kalanın biri de sağa dolandıktan sonraki şekercidir. Sübyanlığım
da büyük halxımla her:ıher Bahçeka pısı 'ndaki "Binbir Çeşit" mağazasına
oyuncak almağa gider. dönüşte o di.ikk<lndan kırmızı bardak şekerleri
alırdık.

2 :j;ıın kuınisi: Örgüsünde ipek de lıulun;ın kalın \'e değerli dii�eıııelik kuma�.

124
Tarih bilgiçliği taslamak gibi olmasın amma önüne
kadar gelmişken biraz da Ayasofya'dan bahsedelim:
lstanbul'a kendi adını takan Büyük Kostantin, ilk ola
rak 325 senesinde kurdurmuş. Sonraları bir iki kere
yanmış, genişletilerek tekrar yapılmış. 1. Jüstiniyen
527'de Şark lmparatorluğu'na geçtikten sonra meşhur
Nika İhtilalinde bir daha kül olmuş.
Bu sefer paçaları sıvayan o. Meramı öyle bir kilise
yaptırmak ki eşi yeryüzünde görülmemiş olsun. İm
paratorluğun her tarafındaki en meşhur mabedlerden
sütunlar, mermerler, nakışlı taşlar getirtmiş.
İşi üstüne alan iki mimarın ikisi de bizim yurdlu.
Biri "Tralles"li (Aydın'ın pek yakınına düşüyor) Ante
miyüs; öbürü de "Millet"li (Miliis'ın garbinde ve sahil
de) lzidor.
Fatih, lstanbul'u alınca Ayasofya'yı camiye çevirip
bir minare dikmiş. il. Selim (1 566- 1574) bir minare
daha , 111. Mu rad (1 574- 1595) da diğer ikisini eklemiş.
�imdi ele Bizans eserleri müzesi .
Birkaç sene evvel yanıp yok olan Adliye Binası,
buranın enseköküne Dfııii'l-fünun olarak çıkılmadır.
Abdülfıziz devrinde Evkaf, Ticaret, Maarif daireliği et-
· - --- --- rni ;ı. Abdülhamid 'in cülGsundan ( 1 876) sonra sağı
Adliye, oıtasının üstü Ayan ve altı Mebusan Meclisi, solu gene Evkaf ol-
muş. 1 908 Meşrutiyetinin ilk Millet Meclisi gene orada açıldı. Nihayet
yalnız Adliye iken yandı gitti .
Ayasofya 'nın dış avlusundaki caddenin karşısındaki sıra sıra kahveler
de iskemle çürütenlerin hemen hepsi de yobaz gürühu ve ipsiz sapsız
lardı.
Su lta nahmet Meydanında park, tarh, yeşillik, parmaklık, kaldırım ne
gezer? . . . Önünde salaş bir çatı adı Millet Bahçesi. Karşısındaki taş mck
tep3 de !nas Rüşdiyesi. Bacak kad:.ır yavrucuklar başlarında başöıtülcr,
sııtbrında yckJirmelcr. e l l e r i nd e gergefler. taşınıp dururlardı.
Alman Çeşmesi . son Almanya imparatoru il. Wilhelın'in 1 89H'dl' 11111-

hibb-i hassı (özel dostu) Sultan Abdülhaınicl'i ikinci ziya ret in i n lıaı ır:ı .o;ı

5 t:ı .� ınt'."klep: Bin�ısı ki rgir ol:ın eski okulbra deniyordu. St>zü edilen okul. S ı ı h : 1 1 1 ; ı l 1 1 1 u-l ' h • k l < .ı ·\ ıı
K'11fa Sıhy:ın Mekıdıidir. (;(iııüınüzdl' Türk Edehiy:ıtı V:ıkfı t'1r.ıfınd:ın kııll:ııııl111: ı l<ı:ıılıı.

'"'
Yiizyı/111 haşmda Sıılta11 a11nı ed Camii, Dikili/aş ve hurmalı sii/1111.

obrak oracığa kurduruldu. Resm-i küşadını < açı l ı ş ı n ı ) pek iyi bilirim. Ka
faları sorguçlu elçik:r; yt:rl i vezirler, mü şirle r birbirlerine girift oldular (gir

d i l e r) iki . di lden rı u t u k l : ı r o k u n d u , d u : ı l:ı r ed i l d i , ııı:ı rşl:ı r \ <ı l ınd


' ı ,

galib a ku rba nlar ela kesikli: seyircilerin çoğu c.hı pestile dündü idi. Senesi

geç medi, muslukla rı Kcrhdi Nt: şehriya r ağabeyin umurunda . ne de


birade
ri h:ışmctl lınun• güvende sefiri Baron Mareşa l von Biheıtayn ...
A r k a d a k i lı iycrogli fli Dikil itaş'ı 1. Teodos 390'da M ı s ı r ın Helyopolis '

ş e h r i n d e n get i rtmiş, t:ım :)2 g ün de cl i k t i r nıiş. Koca ka rılar atındaki heykel


leri giisrercrek �·ocukla rı korkuturla rdı:

Bun la r an:ılarına. lxıhab rına pay verınis,lcr de böyle taş kesil miş -

lcr1 • . .

Birbirine s: ı rı l nıı ş y ı l a n l : ı rı t:ısvir cd<.: n Burm:ı lı Direk, ta rihl<.: re güre ,


··
ııı il :tcld:ın 4()7 vıl l'Vv-d Tcrnistok lis ile Poza nyas' ın "Salanıin" ve " Pl a t e
ı:ı lcrlerindc ddl' e d i l e n ıu nı.:l:ı rd:ı n diikü l ınüş: Yun:ı nista n' ın Dclf şehrin

deki A p o l l o n ı\l :ıhedi nc konı rnış. Buray:ı taşıta n da glıy:ı Büyük Kons-

ı Sı:l ı r i y : ı r :\�: ıl h'Y l l : ı s ı ı w ı l lı Hir:ıdl' r: A r: ı d: ı ki dt ı... ı l ı ı k gt:rl'gi y: ı zı snı : ıl:ırd:ı \'t' hiı:ı pl:ın..l:ı. A l m : ı n
\ : ı imp: ı r:ı ı ı nu i l . \\ - ı l l ı d r ı ı 1 1 1 . l l . :\hdüll1:111 ıi 1..l "t: --sc. l ı r i y : ı r Ag: ıl ıt·y ·. p:ıdb:ılım d:ı lıgen�ıı imp:ır;ı

tt ır:ı ··ı ı:ısmt·ı llı l \ ir:u.ll'r'- ( l t · n H ·ll'ri ilngilri"ılnllist Cı.

126
tantin. Yılan kafalarının ne zaman koptuğu kestirilemiyor.
Daha arkadaki . Örme Taş Sütunu VII. Kostantin P o r ırf ogenete atfedi
yorlar. Resimli tunç levhalarla kaplıymış. lstanbul'u karman çorman
eden N. Haçlılar (1204) tunçların hepsini söküp para yapmışlar...
Meydanın görüp geçirdiği badireler hesaba sığmaz. Vaktiyle Hipod
rom, yani at ve arabaların yarış yeri iken ne ayaklanmalara, arbedelere
(çarpışmalara) sahne olmuş. Hatta bu koşuların birinde gırtlak gırtlağa
gelen yarışçılar derhal barışıverip imparatorun aleyhine kalkmazlar mı?...
532'de patlak veren ve sekiz gün süren meşhur Nika lhtilali... şehir
alevler içinde, kan gövdeyi götürüyor, imparator Jüstinyen'de fare deliği
bir paraya...
"Dayan!" diyen, aktristlikten yetişme karısı Teodora ; ortalığı mayna
eden de general Belisar. Herifcağızın (sonradan) ama halde dilene dile
ne can verdiğine dair rivayetler vardır.
İstanbul bizlere geçip orası At Meydanı adını aldıktan sonra da ana
baba günleri tümen tümen: Avcı Mehmed'in zamanındaki Vaka-i Vakva
kiye; il. Mahmud'un yeniçerileri kaldırdığı sıralardaki herc-ü merç (karı
şıklık); biraz berisinde, Meşrutiyet'in 31 Mart Vakası5. ..
Sultanahmed Camisi'nin minarelerinde 14 şerefesi var, bundan da an
laşılacağı üzere 14. padişah 1. Ahmed'in (1603-1617) inşagerdesi (yapısı);
mimarı da nur içinde yatsın, Sedefkar Mehmed Ağa...
Süleyrnaniye'den sonra lstanbulumuzun en yüksek bir abidesi olduğu
aşikardır; Türk'ün büyük sanatkarlığı her noktasında ayandır. İkmal edi
liş tarihi "Ni'me darülmüttakindir" ki 1 026, yani 1617 senesine rastlıyor.
Hünkar efendi, ırgatbaşılık bile yapmış, yevmiyeleri eliyle dağıtırmış. Bi
zim çocukluğumuzda dış avlusuna çarşamba pazarları kurulur, satıcı ses
leri etrafı uğuldatırdı.
Mühendishane-i Berr-1 Hümayfın'un (Kara Mühendis Okulu) resim ve
ornörnan (süsleme) muallimi Reşid Bey (Emekli kaymakam ve baha
dostumuzdur. Kunm Gazetesi muharrirlerinden Bay Selim'in pederi>.
merhum dayımıza hediye ettiği yağlı boya bir tablosunda Sultanahnll'd
Camisini o kadar inceden inceye, adeta minyatürcesine resmetmi�t i ki

'i Vak'a-i Vakv:ıkiye: Çınar Olayı adıyla d:ı bilinir. 4-ı4 Mart 16'i(ı'd:ıki :ıyakl:ının:ıd ır. K:ıpıl,ıılıı ·'"
kerlerinin başlattığı :ıy:ıkl:ının:ıd:ı i'ıldi'ıriilen s:ır:ıy :ığ:ıla rının cesetleri Sult:ın: ılıı ıll'l ' i c ' k ı ,·ııı:ır .ıı:. ı
canın d:ıll:ırın:ı :ısıtmıştı. 1826'da Yenireri Oı::ığının kapatılması d:ı lst:ınhul'u :ıv:ıg.ı 1-.:ılı lı ı ; ı ı ı "' '"
bir büyük olay olmuş ve Vak':ı-i Hayriye adıyla tarihe ge\:ıniştir. ;ı ı M:111 \':ık':ı•. ı ,.,, . 11 Nı· . . ı ı ı
190'J'da hir gerici eylemi ol:ır:ık yine lstanbul'da haşlamış, Hareket OrduMı'ııı ı ı ı h.ı ·ıııı· 1111 1 1 1 1 · ' 1 1 1 ·

il. Abdülh:ımid'in tahttan indirilmesi ile son:.ı ermiştir.

IJ?
bak bak, hayran ol. .. Tablo elyevm (bugün de) dayızadelerirnizdedir.
Sultanahmed Camisi eski ramazanların da en kaynaşma yerlerinden
biriydi. Birincisi Şehzadebaşı'ndaki, ikincisi de bu. ikisi de mesirelerin
aynı, düğün dernek olan konakların eşi... Gidilirken hanımlarda ne ha
zırlık, ne çeki düzen. .. Bilhassa en modaya uygun çarşaflar diktirenler;
pelerinlerinin altına pelüş, karakül, astrakan bolerolar yaptıranlar; iç ça
maşırlarını bile yenileyenler... Beyler de kapı önlerinde, içerinin kafesleri
bitişiğinde dört dönmedeler. işmarlar, işaretler, kalıp cigaralan atmalar,
kokulu kağıtlar vermeler... Bir taraftan da patırtı, gürültü, yaygara. Ço cuklar
koşmaca, köşe kapmaca, saklambaç oyununda; kayyumlar (hade meler)
süpürgelerle kovalamada; hanım nineler tazelere, beylere:
- inşallah boyunuz devrilir şırfıntılar!.. Başımıza taş yağdıracaksınız
çapkınlar! .. diye çemkirmede...
Orman, Maadin ve Ziraat Nezareti'nin6 (şimdiki yüksek ticaret mekte
bi) sağ bölmesi Yeniçeri Kıyafethanesiydi. 310 0894) zelzelesinden son
ra bir aralık Vezneciler'de makineci Salim'in üstündeki binaya göç eden
bu kuklalar ardından gene buraya getirilmişti. Birkaç ecnebi seyyahtan
maada gelen giden arama . Yaşlı hatunlar etrafa gözdağı verip dururlardı:
- Sakın çocuk götürmeğe kalkmayın, dağlara taşlara boncuğa tutul
duğu gündür! . . . Sizler de görmeğe gitmeyin, şıppadak sarılık hazırdır.
Alimallah idrarınız da kanınıza karışır! . ..
Oranın sol cebinden inen bir sokak vardı ki Labirent... Aşağıda, Çatla
dıkapı'ya yakın, Nakilbend isimli bir mahallede anneannemin amca kız
larına, büyük teyzelerimize giderdik. Eğri büğrü, dolambaçlı, yamrı yum
ru birkaç yokuş. Her seferimizde arabanın beygirleri kapaklanır, ürküp
şahlanır, tökezleyip nalları düşer, kendimizi dar atardık dışarı. Yürünür
yol değil, aman bir kira arabası! .. O mübarek oralarda nerede?... Tesadü-
fe bak, ekseriya da bir kenardan çıkıverirdi. Bizler haydi içine.. .

Bir sokak daha döner dönmez, garçadak gene bir istoper: Makas kı rılmış...
Arabacı kuşağı elinde bağlamağa çalışırken, gerisin geri, tabana kuvvet o
yokuşları tırmanışımız, meydana kapağı atıp selamete çıkışımız çok vuku
bulmuştur.
Akşam, 8 Kfınun-ı sani (Ocak) 1939

6 Orman M:ı:ıdin ve Zir:ıaı Nezareti: Sulıan:ıhmed Meydanına h:ık:ın hu hin:ı geçirdiği y.ıngınd:ın
sonr:ı restore edilmiş olup günümüzde M:ırm:ır.ı Üniversitesi Rektiirlüğü<lür.

128
Aksaray'dan Topkapı'ya...

Kaç yol ağzındaki karakol1 binasını sola aldık, yürüyoruz: Taşkasap.


Semtin adı niçin, ne sebeple bu?.. Oralarda dükkanı taştan bir kasap mı
varmlş; yoksa fakir fukaraya karşı insafsız, taş yürekli mi imiş, kimbilir?
Bir vakitler Taşkasap ve civarları kibar yatağı imiş. Bazısı yangınlar
dan, bazısı da cadde genişlerken kayıplara karışan ve birkaçı kalan ko
nakların en tanınmışlarını yazacağım: Solda , büyük bahçe içinde, 35-40
2
odalı berhane, Mısır mollası (kadısı) Münib Efendi'ninki; Beylerbeyi'nde
3
de koskoca yalısı. Kavuklu Karunlardan; Mısır valisi Mehmed Ali Pa
şa'ya, oğlu İbrahim Paşa'ya ödünç para bile vermiş. Kafdağı burunlu il.
Mahmud, Beylerbeyi'ndeki o yalıya ikbal buyurmuş (onur vermiş) da el
maslı fincanlarla kahveler sunmuşlar, zümrütlü kupalarla şerbetler nuş
ettirmişler ( içirmişler).
Mollanın kaynatası da Hünkarın imamı ve damadıyla omuz öpüşen
lerden. 4 Kadıköyü'ndeki şimendifer köprüsünü geçince hala adını taşı
yan ma ha lle, onun köşkünün ve müştemilatının bulunduğu sahadır. Sö
!'.,rütlüçeşme hamamını kurduran da oğlu . . . Küçük Çerkez kızlarını toplar
la r, saz, oyun öğrete öğrete büyütürler, saraya cariye yetiştirirlermiş: Pa-

l Ka�· yol ağzındaki karakol: 19�0'1.,rdeki kamulaştırma v" yıkımlardan iim·.,ki Aksaray Ml'ydaı ııı ı
d:ı y"r alan ünlü kaı�ıkol. llur:ı<b diin an:ı yiin" uzayan caddd.,rl" v" aı�ı sokak giri�l<·ri vardı.
2 h"rhan": Büyük. kullanışsız, "ski güzdliğini w hakıınlılığını yitirmiş konut.

.� kavuklu K:ırun : Osma nlı ilmiy<' (din > sınıfının �'Ok z"nginl.,rin" deniyordu.

4 omuz iipüş.,nl.,r: llmiy" <din ) sınılinın iind" gd.,nl"ri r"smi v" dini tfü<•nl<·nl<· padl.�a hla vı• kı•ııı lı
ar:ıların<l•ı birhirl.,rinin dl.,rini d"ğil. omuzlarını iiJ""rl"rdi.
/Jdirııekapı 'dan şellre giren bir deve kervatıı

clişaha gözde, şehzadelere odalık. Mollanın k:1şanesinin (köşkünün) kar


şı tarafındaki iki bölüklü konak Mirza Said Paşa'nındı. Paşa , Rumeli'de
eyalet valiliklerinde bulunmuş eski vezirlerdendir. Torunlarını, kırk beşi
ni aşkınlar bilirler: Biri Tulca şehbenderi (konsolosu), 313 (1897) Yu nan
Muharebesinin meşhu r gönüllüsü, pehlivan cüsseli ve gayet yakışıklı
Kadri Bey; öbürü de Tombalacık Muzaffer bey. Aslan gibi olan büyüğü
nü menhus verem illeti kemirip yedi; zavallı küçüğünü de 31 Mart Vaka
sı'nda asiler şeh ir ettiler.
Yoluımız:ı devam edelim: Solda "Bağdadlının" denilen konak zanne dersem
hala (l;ı duruyor. Burayı hiç unutamam: Çocukluğumda , gene bir gün
bizimki lerle yola revan olduk . Hüyük babamın amcazadelerinden Beykozlu
Sa dık lky' in oğlu evleniyor; oraya gidiyoruz. Antrparantez , merhum Sadık
Bev'in ne mene kişi olduğunu da söyliyeyim : Öyle Za loğlu misallerden
ki gcn \·l iğinde. Kefeli köyünde en azılı bir ayı ile güre şip tepetaklak mı ct

nıt·m iş1 Bir bıçak vu ru şta en battal kılıç balığını ikiye mi biçmemiş, çeki
taşla rını bohça gibi mi havalamamış?... Uzatmayalım,
130
Bağdadlının Konağındaki düğüne gittik. Tam içeri girdik, bir Öörö! . ..
Denizli horozu ...
"Aman boğmacalı var!" diye beni derhal kapı dışarı edip arabada
oturttular; çok durmadan dönüp geldiler. Hafta geçti, geçmedi. Zırt zırt
gelip bize post serenlerden, o düğüne de beraber gidenlerden ellilik Zil hanım
(Zeliha Hanım) çırpına çırpına ötmeğe başlamaz mı? Boğmacayı kapmamış
mı? ... Hemen evine yollandı. Yattığı, dolaştığı, öksürdüğü odalar tekrar
tekrar dezenfekte edildi. Mikrop kaldıysa diye, haftalarca üzüntü de cabası.
.
Taşkasap sakinlerinden birkaç zat daha ilave edeceğim: Makam-ı Se
raskeri reisi tarihnüvis (tarihçi) Giridli Muhtar Efendi, Hassa Birinci Liva
(tugay) kumandanı üç kerimeli (kızlı) Emin Paşa, Mekteb-i Harbiye mu
allimlerinden Nusret Paşazade Nasır ve Rusçuklu Şevki Bey bacanaklar
(İlki birinci feriklikle ikinci ordu kumandanlığına, ikincisi de taksim-i
arazi hocalığından livalığa kadar çıkmıştır).
Tevekkül Hamamı meşhursa da hamamcısı Ziba Hanım daha meş
hurdu. Habeş denilecek kadar esmer, kupkuru orta yaşlı; gelgelelim şirin
mi şirin, çevik mi çevik, neşeli mi neşeli. Civanlara zart çıkaranlardan,
çengilere peştimal kuşatanlardandı.5
Gözümün önüne getiriyorum, josephine Baker'dan ayırdedemiyo
6
rum. Velime, sünnet cemiyetlerinin hepsine mutlaka çağırılır, teşrifatçılık
ve soygunluk eder, yani davetlileri karşılayıp feracelerini ve çarşaflarını
soyar, zilleri takıp bir oynardı ki. ..
Yüksekkaldırım'dayız. 7 Sağ bayırın aşağısı yeniçerilerin mekanı Et
meydanı'dır. Vaka-i Hayriye'de' topçu yüzbaşısı Kara Cehennem İbrahim
Ağa'nın toplarının gülle, yağlı paçavra yağdırarak altüst ettiği kışlanın
bulunduğu mahal.
Cadde boyunda , az ötede esbak (eski) Maliye nazırlarından ve Rüsu
mat (Gümrük) eminlerinden Nazif Paşa'nın konağı vardı; Yalısı da Vani
köyü'nde. Merhum, iV. Mehmed'in (1648-1687) şeyh-i sultanisi,' Vanlılı-

5 çengiye peştemal kuşatmak: Çengi denen oyuncuyJ ustalık edecek kadar iyi oyruunak.
(ı velime, sünnet cemiyetleri: evlenme ve sünnet düğünleri.
7 Yüksekkaldırım: Siizü edilen hu yokuş, Taşkasap't:ın aşağıya inen bir sok:ık olup Kar.ıkliy-Hlıwl
amsındaki ünlü Yüksekkaldırım'la bir ilgisi yoktur.
8 Vak'a-i lfayriye: 1826'da Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması ile sonuçlanan h:ırekaı.
9 şeyh-i Sultani: iV. Mdımı:d (1 648- 1687) tar.ıfından kendisine hu san verilen vı· 11111 1�.lı ·,ı ·yl ıı nl.ı
mk da anılan Yani Mduned Efendi (ti. 1686) adı g"l,-en padişahın şehzaddcrlm· lıı"·:ılık, pıııll�a
ha danışmanlık etmiŞti.

'·''
ğından ötürü Yani denilen efendinin ahfadındanmış. Dedesinin Vanikö
yü dururken, Revan Kalesi dizdarı Emirgfin Oğlunun10 Emirgan'ında otu
racak değil a...
Artık sağımı.Z, solumuz büsbütün yangın yeri. Sekiz bin şu kadar yüz
bap haneyi süpürerek rekoru kıran Fatih - Altımermer yangını 12 Hazi
ran 1917'de veryansın etmişti. 23 Temmuz 191 1 'deki Aksaray yangını
300 ev kavurup ikinciliği, 26 Ağustos 19Q8'deki Çırçır yangını da 1500
çatının dumanını savurup üçüncülüğü almıştır.
Çapa denilince ilk akla gelen oradaki Derviş Paşa konağıydı. Paşa,
Lofçalı ve alaydan yetişme.11 Kırım Muharebesinde miralaymış (albay).
Sonra liva (tuğgeneral), ferik (korgeneral) olmuş; Abdülaziz, tahta çıkışı
nın senesinde (1862) müşir etmiş. Valilikleri, Erkan-ı Harbiye Reisliği, Se
raskerliği (Savunma bakanlığı) var. Rumeli Fevka!ade Kumandanı ve
müşirlerin en kıdemlisi iken 18%'da ölmüştür.
Sultan Aziz'in hal'i (tahttan indirilmesi) sıralarında Serasker Hüseyin
Avni paşa en ziyade ondan çekinirmiş. "Bu işte başımıza bir çorap örebi
lecek varsa ancak odur" diyerek hal' gecesi konağını gizlice abluka da
ettirmiş. Bereket versin, yok...
Koska'daki Darü'l-Muallimat (Kız öğretmen okulu) en önce o konağa
nakletmişti. Kız Muallim Mektebi olarak karşısındaki yeni yapıya göçetti.
Köhne bina da yıktırılıp yerine kagir çıkıldı ki şimdi Selçuk Hatun Sanat
Mektebi'dir; çok kıymetli müdürü de Asım Tevfik kardeşimizdir. Evvelce
orada bulunan Daü'l-kelb (kuduz) müessesesine, bir köpek yavrusu yü
zünden, çoluk çocuk yedi kişi onbeş gün taşınıp iğne yemiş, akla karayı
seçmiştik.
11
tlerideki G ureba Hastanesine Va lide kelimesinin katılması, Abdi.il
mecid'in annesi Bezmifılem Kadın'ın hayratlığından bakiye kalışıdır. Şim
diki mükemmel, modern haliyle eskisi arasında dağlar var. "Hastane kö
şelerinde süıii nmek" tabiri, onun gureba-i müsliminliği (kimsesiz müslü manlar)
zamanından kalma olacak.
Ya k ın ındaki Hastane çayırında enseli kelleli, kollu bilekli gençler, bil-

!O Emirgfın ı ığlıı: Eıııirgiıııı· H:m. Yusuf l :ış:


' ı (i). IMl ol:ır:ık d:ı tanın ır. iV. Muı"ıd'ın fethettiği Rev:ın
kalesinin kuııı:ınd:ıııı ıılup ll'sliın oldu ve lst:ınhul'a getirildi. iV. Mur:ıd'b dostluk kurdu. lloğ:ızi
çi'ndeki y:ılısının hulıınduğu semi sonı"ıtl:ın Emirgfın :ıdını :ılınıstır.

11 :ıl:ıyd'ın yetişnıl': ı\l:ıylı d:ı dL"nıniştir. Askeri okullarda okum:ıtl:ın, erkl'n l ı:ış:ırı gösterip rütlıe
al:ın ve yükselen sulı:ıyl:mı denirdi.

12 Gurel x1 -yı Müslimin l l:ı,ı:ıl ı:ı ııt·si: llezııı-i Alem Gurelx1-yı Müslimin H:ıstahanesi adıyla 18'17'de
hizmete a�·ıldı. Halk kıs:ı<'a "Gurehfı-yı Müslimin" demekteydi. naha sonm "Gureha Hastahanesi"
denilmiştir.

132
Topkapı 'dan Edirnekapı 'ya doğru giden yol. Arkada görünen Milırlmalı Sultan Camii'nin kubbe
si sag tarafla surlann arkasında Sulukule ve civan.

hassa Haddehaneliler, Tophaneliler, Zeytinburunlular güreşirler, koç dö


ğüştürme meraklıları da en ziyade orada karşılaşırlardı. Bir zamanlar sa
laş bir tiyatrosu da v armış. Ötesi Şehremini, sonra da Topkapı. .. Topka
pı'ya varmadan, sur boyunca sağa sapalım. Beş dakika yürü, Sulukule.
işi gücü olmıyanlar, mirasyedi taslakları ikide bir orayı boylarlar, etra fı
alan sırnaşıklara çeyreği atarlardı:
- Haydi bakalım, kavga edeceksiniz amma adamakıllı olacak! ..
Çingene karıları parayı evirip çevirip çeyrek olduğunu görünce, kolu
bele d ayar dayamaz, yavaştan yavaşa girişirlerdi: Evvela "ben güzelim,
sen çirkin; benim kocam genç, seninki kart" kabilinden nisbetler... Yarışa
gitgide maniler, türküler karışır, tefler, dümbelekler de karışırdı. .. Artık
maraza kıvamını alır, göğüsler bağırlar açılıp, etekler yukarı çekilip:
- A be Pembe, Nayile, Ceylan karılar sizde böyleleri var mı? ... diye
entariler, çamaşırlar, donlar gösterilir, coşuldukça coşulurdu.
Yatak yorganlar, kıtıklar, tencereler, mangallar, hülasa bütün ev ew: ısı
kapı önlerine yayılmış; taraftarlar da cumburcamaat üşüşmüş; bir kıy:ı mettir
gidiyor...
Karşılıklı kirizler atılıyor; göbekler kıvrılıyor; pencerelerdeki kı ıc;ı k; ı
rılar bile uyarak, "Aman aman aman da leçço" makamıyla ;lva zd: ı:
- Karısına, kocasına da leıso.. . Yavruları, enikleri de piı;o1 ..
Bir çeyrek dayattın mı, erkekleri de zurnalar, çiften;lra l;ı r, z i l l i ıı ı;ı � ;ı
larla arada ... Asıl çıngarı şimdi seyret . Feryadlarla , yayga r: ı l : ı rl: ı s: ı�· s: ı(a .
ı. u
baş başa gelmeler; alt alta, üst üste yuvarlanmalar; birbirlerine burum
burum çimdikler; kaba etlere hart hart ısırıklar. Uf değil, sahiden kıyası
ya. .. Semt, Lonca ile pek yarışamazsa da gene de namlı. Zurnazenler
(zurnacılar), narazenler yetiştirmiştir. Kırk yd evvelin Yakomisi, Şişman
Ahmed'i çoktan göçtüler. Arab Mehmed, Üsküdarlı ve Sel.amsızlı idi; fa
kat hala piyasada olan, incesaz fasdlarını bile erbabça idare eden Zurna
cı Emin, Çakır İbrahim buralıdır.
Topkapı'nın eski ismi Aya Romano Kapısı imiş. lstanbul'un muhasa
rası günlerinde Fatih'in çadırı ve karargahı buranın tam karşısına rastlar
mış. Oraya Topkapı denilmesinin sebebi de Macarlı Urban'ın bir mil me
safeye 60 kiloluk taş gülleler atan azman topunun, kale duvarlarının bu
kısmını dövmesi. ..
Topkapı'dan çıkıp kırlıkta biraz sağa gidince Bayrampaşa Deresine
gelinir... Buraya nam bırakmış olan o kişi, N. Murad'ın
13 eniştesi, sadraza
mı ve şair Nefi'yi boğduran mayasız olacak galiba • • .

Dere boyundaki Kavasın Bağı, etrafındaki çayırlar, İstanbul'un sayılı


mesire yerlerindenmiş. Halk, baharları ve yazları, dolmalarla, helvalarla
gidip akşamı ederler, şen ve şatır dönerlermiş.
Enva-i çeşit satıcılardan maada ayıcılar, maymuncular, iskemle kukla
cıları, hokkabazlar, incesazlar hep orada. Bir tarafta da halat üstünde zıp
zıp zıplayan, koç kurban eden, mangalda cazır cazır pirzola pişirip şapur
şupur yiyen ip cambazları...
Eyüplü Kavuklu Hamdi14 ortaoyununa ilk defa Kavasın Bağı'nda çık
mış. Zennelerini,1' bıçkınlar sahici kadın zannederek karga tulumba et mişler
de, bıyıklarını, sakallarını görünce bırakmışlar; bir temiz de patak lamışlar...
Sonraları o havaliye Arnavutlar doldu: Bağcılar, bahçıvanlar ve yanaş maları
... Bayrampaşa kelimesi de Arnavut taklidi yapan meddahların, Karagözcülerin
dil pelesengi oldu . Enginarın en göbeklileri hala "Bay rampaşanm!" diye
satılıyor... .

Akşam, 10 Kanun-ı sini (Ocak) 1939

1:1 l l:ıyı-Jm l':ış:ı: (i'ı. 1638) Yeniçeri Ocağını.kın yetişme Osmanlı veziri. 1. Ahmed'in kızı Hanzade ile
evliydi. 1636-1 631! :ırasında sadr:ız:ımlık yaptı. lsıanhul'da adını taşıyan semtte çiftliği vanlı. Avr:ıt
p:ız:ırı'n,lıı medrese y:ıpıırmışıır.
''' K:ıvuklu Hamdi: !ii. 191 1 ) Eyüplü ünlü oıt:ıoyuncusu Kavuklu denen role çıktığı için hu sanla
anılmıştır.
1 <; zenne: Oıtaoyunund:ı k:ıı.lın rolü y:ıp:ın erkeklerdi. Aynı anlıımdı "g:ıca" da deninli. Bu rollere
�·ık:ınl:ır peruk t:ıkıp yazma lı:ığlaıfar, JO,r:ıce giyerler ve ortaya r:ıksederek çıkarlanlı.

U4
Aksaray'dan Silivrikapısı'na...

Bu sefer de Aksaray Karakolunun solundan dönüp yokuşa vuracağız:


Oğlanlar denen, halbuki doğrusu "Olanlar" olan tekke1 sağımıza düşer.
Bu tabir, olmuşlar, kemale ermişlerden mi geliyor acaba? Bildiğim şu ki,
tekke cayır cayır işlerdi. Vakıflarının zenginliği, Mısır'dan geldiği söylenirdi.
Büyük rütbeli. memuriyetli kimselerden müridleri, ziyaretçileri çoktu.
Cerrahpaşa'dayız... Cerrah Mehmed Paşa, saray cerrahı imiş. III. Meh
med'i (1 595- 1603) sünnet etmiş. Onun padişahlığında büyüye büyüye
yeniçeri ağalığına , vezirliğe, nihayet sadrazamlığa kadar çıkmış. Cami
onundur, bitişiğindeki türbede yatar.
Hizaya gelince soldaki sokağa sap, sağa dön; Cin İzzet Paşa'nın kunt
yayı konağı hiila yerinde. Rahmetli, 1867'de çıkan erkan-ı harblerden
(kurmaylardan) Mehmed İzzet Efendi Karabaş, anne babamın sınıf arka
daşı ve canciğeriydi. Cin lakabı zekavet ve sürat-i intikalinden (zeka ve
kavrayışından).
Mahallenin adı Sinekli Bakkal, etrafı da dam dama bitişik amma bir
de konağın arka pencerelerinden bak. .. Gepgeniş bahçe, zümrüd gibi
bostanlar, Marmara ayağının altında ; Adalar, Uludağ, İzmit Körfezi kar
şında ...
Şimdiki Cerrahpaşa Hastanesi'nin çekirdeği meşhur Takiyeddin l'a � a
konağıdır. Semtin asıl ismi de Hobyar'dır. Takiyeddin Pa�a , Al ıd Cıl :l 1. i 1.

J Oğlanlar Tekkesi: Aksar:ıy'<l:ı Çakır:ığa M:ıhallesin<le karakolun yanındaki Mı·L1ıııi ıd,kı·' ı "t ııı
!anlar", "Gavsi", ":)eyh lbrahim Efendi", "Yakub Ağa ", "Cism-i Lltil" tt"kkt•.,I ı lı• dı•m·ıı lı1t r:ıM,
1957'<leki yıkunlar<la ortadan kadmlını�tır.

'·"
I9301u yıllarda Haseki 'dım aşağıya Tevekkül Hamamı 'nın olduğu yerden Aksaray'a doğru
bir görünüm. (Foto: Seliihaddin Giz;Eser Tutel Koleksiyonu)

vezirlerinden ve esbak (eski) Hicaz valisi. Hastane ilk zamanlarda o ko


nakta barındı. Yıktırıldıktan sonra şekiller değiştirdi. Rabbim hamlelerini
müzdad etsin (arttırsın), gerilere doğru dal budak sarıp gidiyor!..
Beri köşesindeki sokaktan in, Çavuşzade Mescidiyle karşı karşıya
olan kapı, babamın hem anne akrabası, hem de büyük dayısının kayna
tası, kudema-yı askeriyeden (eski askerlerden) binbaşı Salim Bey'in ko
nak yavrusudur ki, asırdide (yüzyıllık) bina maşallah durmada... Enfes
bir deniz, derya panoramasını da oradan seyret... 70 yıl evvel burada ge
çen ve hikayesi kulağımda kalan bir vakayı da anlatayım:Selim Bey'in
büyük oğlu başgöz oluyormuş. G ayet tumturaklı bir kına gecesi; davetli
lerin hepsi de bittabi beyler, efendiler. Sazlar, heyheyler, içkiler arasında
gece ya rısı olmuş. Misafirlerin bir takımı yemeği yemiş, çoğu sızmış; ha
tırlılar yataklarına yatırılmış . Et-tırnaklardan (akrabalardan) bir zat, büyük
enişte hey, Bekrilerin2 yamanl arından. "Gık diyecek" radde içmişken,
yorganı üstüne rekıneğe kalmad an gene ayaklanmış . . . Fellik fellik rakı
aramada .. Sofrad:ı ki yükleri, dolapları yoklayıp dururken, iki buçuk ok
kalık bir binlik (şişe > bulmaz mı?.. Yumruk mezeşile3 bir yudum. iki yu-

2 Bekri: Eskidt:n :ılkolikl«r idıı deııirdi. A�ırı ;,·ki dü�künlüğü ile hu s:ını :ıbn Bekri Musı:ıfo. obsı
l ıkla iV. Muı";Jd ( Hı2.�-t M O ) diiııeminde y:ı�amı� nükı:ıtbn bir k:ıh:ıd:ıyı idi.

5 yumruk mezesi: Meze olmadığı ;,·in ;,·ki yu<lumladıkı:m sonra elin tersiyle ağız silmek. Hu, yok
sul :ıyy:ışbrın bir �deliydi.

136
dum derken sabah oluncaya kadar binliğin dibine darıyı ekmez mi?...
4
Kırk yaşını bulmadan se!amünkavlene uğramışlığını da hemen ilave
ederlerdi.
Oraya kadar geldik; az ileriye, Sultan Çeşmesi'ne doğru yürüyüverelim:
Sultan Mecid'in altıncı kadını Bezmi Hanım'ın evi. ..
Malum a, zillfillahların (padişahların) ikballeri, gözdeleri, iltifatgerde
5
leri sayısız, fakat nikahlı kadın efendileri dördü aşmaz. Bunu beşe, altı
ya çıkaran Abdülmecid'dir.
6
Bezmi Hanım'ın hasna müstesnalıktaki m enendsizliğini (benzersiz
güzelliğini), cennet hurilerinden farksızlığını ihtiyarlardan çok işittim.
Geçkin zamanında bile yaşmağını sarıp feracesini giyip meydana çıktı
mı bütün halk kahvelerden, dükkanlardan, itişe kakışa, deli gibi dışarıla
ra fırlar, görmeye seğirtirlermiş.Önceden tuttuğumuz yola gene dönelim:
Perşembe Pazarı'nda Ticaret ve Nafıa Nazırlığında vefat eden Mahmud
Celaleddin Paşa'nın eski evi. Karşı tarafında Bab-ı Seraskeri Muhasebat
Dairesi Kısm-ı Sani (İkinci Kısım) reisi Şişman Ahmed Bey'inki (o vakit
ler şişman kulübü yok ki hazret rakibsiz reis olsun), sırada Anadolu ls
tihkamatı müfettişi ferik Şebab Paşa ; ötesinde Haseki Hastanesi'nin piri
operatör Ahmed Nureddin Bey' in güvey girdiği hane ...
Merhumun istanbul afakını tutan güzellik şöhreti yanında bugünün
en meşhur sinema jönprömiyelerininki kaç para eder?

Doktor ne için nabzı mı aldın ele söyle


Teşhis olunur mu bu gönül yaresi
böyle?

Şarkısı Cenab Şehabeddin üstada ait idiyse de,

Müptelayı aşka doktor var mı tıbbın çaresi?


Neyle aram eyler uşşakın dili iivaresi?

ve

4 sdaınün-k:ıvlen: Üstüne sağlık anlamında bir deyim olup eskiden ldç ge(irenlerden siı' z l'ı lilir
ken kullanılırdı. Selaınün-kavlene uğmınak. ldç gedrmek demekti.

� ikbat-giizde-iltifatgertle: Osmanlı padişahlarının '"hasekr. ··katlınefendi'" sanını tasıyaıı V<" ıı ık;ilılı


eşleri sayılan cariyelerinden aynca odalık ol:ıı:ık yataklann:ı aklıkların:ı '"giizde'·. huııl: ı ı ü ı ı ı < • " 111,
doğuı:ınlaı:ı da "ikbal" tk·nir. ikb:"ılk-re h:ınıııı siizcüğüyle hitap edilirdi. Giizdl' :ıd:ıvl:ırı ıl.ı I ' · " lı
ş:ılıt:ın iltifaı giirürleıdi.

6 Jlezmi Kadın: Bezm-:ir:i ol:ıı:ık da bilinir. Alx.lülınedtl"in OH39- JH6I J nik:"ılılı ,.,,ı, •riı ılıı .ılıııın."ı·ı lı
F:ık:ıı harem y:ış:ımın:ı uyaınay:ıı:ık boş:ındı. Ht:ss:ım Tevfik l':ış:ı ile evk·mlı. llır .-ıın· 11111 .,,1 ıl.ı
y:ışatlı. Tevfik l'aş:ı'dan d:ı :ıynldı, Uzun Ahmed Jley'lt: t:vlcndi. Ölüm ı:ıril ıi blllııııu·ıııı•lıtı•ıllr

/,f 7
Kalbi sevdazedeler, ah ile daim inler
Bir açık ydreye doktor vurulur mu
neşter

Gibileri ve daha bir çokları operatöre çıkmıştır.


Bir iki yazımızda bahsi geçen köprüden cumburlop oluş vakasının,
alakadar bir ağızdan duyduğumuz doğrusunu, sırası düşmüşken tashih
edeceğim: Ahmed Nureddin Bey evleniyormuş; düğünü de bu Perşem
be Pazarı'ndaki konakta yapılıyor. Ş�hremini Mazhar Paşa'nın7 damadı,
Cemiyet-i Rüsumiye (vergi kurulu) azasından Kemal Bey de misafirler
meyanında. Adamcağız o velime (düğün) gecesi fazlaca kaçırıyor. Saba
ha karşı konağın kupasına biniyor; Yıldız'a gidecekler, zira orada oturu
yorlar.
Eminönü'ne gelmişler. Köprücüler, "Köprü açık!" diye bağıra dursun
lar, aldıran kim? ... Arabacı duyar gibi olmuş ve lakin o da sarhoş. Şehre
mininin arabası olduğunu tanıyamadılar da yüzlüğü istiyorlar sanıp bey
girleri kamçılamış. .. Haydi teker meker aşağı. .. Dünyadan şekvacı olan,
yedi kat yerin dibi bundan aladır deyip duran zavallı damadı, yedi kat
yerin dibine değil, denizin dibine gitmiş... Arabacının kurtulduğunu söy
lerlerdi.
Caddeye devamda ve Çiftefırınlar'dayız; ilerisi Esekapısı, yani lsa Ka
pısı . . . Burada da biraz tarih karıştıracağım: Roma İmparatoru Büyük Kos
tantin kendi adını takıp payıtahtı lstanbul'a nakledeceği esnalar, elinde
kılıç, peşinde alay, kırlara açılmış, sınırı gösterirken arkasındakilerin diş
leri haıtadak dudaklarında:
- Bu ne büyük şehir olacak?
İşte Konstantin surları denilen o kale duvarları, sahildeki Davudpaşa
iskelesiyle Samatya arasından başlar, Sancakdar Hayreddin'i, Esekapısı'nı
geçince kıvrılır, Yenibahçe'de bir büküm daha yaptıktan sonra Darüşşa faka'nın
altında n Unkapanı'na iner ki şimdi havacıva haldedir.
Yolumuzdan şaşmayalım. Esekapısı'ndan sonra Çınar. lstanbul'un kırk
yıl evvelki tulumba (tulumbacı) rekortmenliği Kadırgalılarda, ikincilik de
ya Çınarlıla rda ya da Mevlanekapılı'lardaydı.
Kocamustafa paşa 'dayız. Cami, Aya Andriya Kiliseliğinden mühtedidir
(dönmedir). imparator Kostantin Korponim zamanında, 768 senesinde

7 Mazhar Paşa: ( 1834-189()) 1879- ı890 :ır.ısımlı lstanhul şehremini (hele<liye başkanı) olan vezir.
Sef.ıhete düşkün damadı Kemal lley, Mazhar Bey'in ölümünden bir süre sonr.ı bir J.,>ece sarhoş
ken ar.ıhasıyl:ı a�·ık duruınd: ıki <i:ılata Kiiprüsünden geçmek istemiş, memurların uyarıl:ırını din
lemeyerek uçmuş ve hoğulımıştur. lstanhullular hu ol:ıyı yıllarca unutrn:ımışlarclır.

138
yapılmış. 1489'da camiye çeviren Koca Mustafa Paşa da Fatih'in oğlu
İkinci Bayezid'in sadrazamı. 1. Selim tahtı koparınca, kardeşi Ahıned'le
münasebeti var diye Bursa'da başını vurdurup oraya gömdürmüş. Mina
relerde kandil yakmak adeti ilk defa bu Koca Mustafa Paşa Camisi'nde
başlamıştır, derler.
Türbedeki Merzifon! Sünbül Sinan Efendi, sufiyun ve meşayihden
(mutasavvıf şeyhlerden); Halveti tarikatinin bir şubesi olarak Sünbüli ta
rikatini kuran zat. Tasavvufa dair şiirler, risaleler yazmış; 1529'da Rahma
nına kavuşmuş. Merkadi (mezarı) ziyaretgah idi. Selviye asılı olan zincir
de meşhurdur. Eski kanaate göre, bir nesnede haklı olan kimse ucunu
tutabilir, haksız da imkanı yok el değdiremezmiş. Zincirin uzayarak yere
kadar sarkması da kıyamet alameti.
Kocamustafapaşa'dan Silivrikapı'sına yürüyoruz. Etraf ve eknaf (çev
re) ötedenberi fukara-ı sabirin (yoksul) yatağıdır ve içler acısıdır. Dış. me
zarlıklarda' ölmüşlerini ziyarete giden arabalı hanımlara beylere, mahal
leli ve çoluk çocuk, sokaklara dökülerek:
- Şıllıklar, maça beyleri, kıtıpıyözlar!. .. diye çıngır çıngır bağırırlar, ek
seriya taşlara bile tutarlardı.
Emektarlarımızdan Peyker Kalfa, kırkından sonra "nasibim, kısme
tim!" deyip babası yerindeki bir belediye çavuşuna varmış, buralara ge
lin gitmişti de, bin pişman olmuştu.
Yenice evlilik zamanında, evlerinden yüz dirhemcik üç kanat pirzola
nın kokusu yayıldı mı, komşularda ne çığlıklar:
- Boğazından aşağı kor olsun karı!. Gözüne, dizine dursun; son lok
mandır inşallah kart kahbe!.. Belediye kavası kocam var diye böbürlen
me, ondan büyük de vezir var! . . .
'
Silivrikapı'sının eski ismi Pigis; bu da Balıklı Ayazmasının yakınında
ve karşısında bulunuşundan ötü rü. Ayazma , mevcud mah1mata göre, da
ha evveller de mevcudmuş amma kiliseyi ilk yaptıran gene o mahud (bi
linen) Jüstiniyen. Ayasofya'dan arta kalan taşlar, harçlar kullanılmış; son
raki imparatorlar da tamir mamirden geri kalmamışlar.
Bulgar Çarı Simeon (890-927), İstanbul üzerine yürüyüp müdafileri
bu ovada mağlüp ettiği sıralarda kilise ve ayazmayı altüst etmiş. Bizim

8 dış mez:ırlıkl:ır: lstanlıul surları tlışıml:ıki Eyüp. E<limek:ıpı, Topk:ıpı, Silivrik:ıpı, M<·rkt•zt•lı •ıu il
mez:ırlıkl:ırı.
9 :ıy-Jzm:ı: HırL,tiy:ınl:ırın <Ortodı ıksl:ırın) şifalı s:ıy:ımk kutı;,ı<lıklan su k:ıyn:ıkl:ın üzcrlnıl<•kl ıhııı \· ı•
su içme }'t'rleri. Siizcük, Yunancı "kuıs:ıl yer" anlamına gelen "h:ıgl:ısm:ı "ıl:ın 'l'Uı'k\'t'lt·�ıııltl lı·

l.fV
Topkapı 'da surlara yakm ahşap evli eski bir lsta11bııl mahallesi.

ınuhasaraınız s ır a sı n da da bir kat daha harab o lmuş .

Son ya pılışı ve şimdiki hfüi alışı il. Mah ımıd un (1808- 1839) fermanı'

üzcrincd ir. Ba lı k lı dcnilrncsinin sebebi dc, h:ıvuzu ncla, sözüm y:.ıb:.ın:.ı,


Bizans devrinden beri ba l ıklar b ulu n u ş u .

10
Balıklı yonusu Büyük Paskalyayı takib eden ilk cuma gününe raslar
vc Rumla r ak ın a kın orayı boylar Başkaca kalabalığa karışanlar, kırlarda
.

a k:pmlay:ı n la r ela \'.< >ktu r.

Akşa m. I 'i Kanun-ı s:lnl (Ocak) 1959

1 O paskalya \T yortu: l lırı,ı ıı . ı ı ı l .11 1 1 1 . l lo. b:ı·ııııı Jı rı li � iı ı i kudaJıkları bayram. Yortu ise kilise ve ayaz
ıııalan.la ayiııler Jüzcıılcıınck kuı laııaıı ıızcl gün ve bayramlardır.

140
Aksaray'dan Yedikule'ye

Gene Aksaray Karakolundan Yedikule tramvay yolu boyunca, dosdoğru


yürüyelim: Langa bostanlarının önündeyiz. Langa'nın iki şeyi meşhurdu :
Hıyarı , meyhaneci Maksud'u...
Mevsimi geleli mi, hele günlerden de Cuma ve Pazar ise bostanlar
mahşer Allah. Bahçıvanlar müşterilere hasırlar, kağıtta tuzlar, testi testi
sular taşır durur; önlerine kucak kucak hıyarları yığar. Kolları sıvayıp
hart hart yiyen yiyene. Herbiri kol kalınlığında ve lakin körpe körpe, çı
tır çıtır.
1864'deki büyük kolerada seyyar zerzavatçılar patlıcanı, "Dolmalık
bamya'', domatesi "ondan da var" diye sattıkları, hıyarın, kavun, karpu
zun ise hiç meydanlara çıkmadığı günler Langa bostanları sıvııya işlemiş.
Hasırların üstünde, "dağlara taşlara", kolera salgınına tutulanlar, son ne
feslerini verenler olmuş.
Langa, Rumların hala dedikleri Vlanga kelimesinden geliyor. Bostan
ların olduğu yer vaktiyle denizmiş, hem de enikonu liman; ismi Eleftc
ros. Gemiler barınırmış; beride ondan küçük iki liman daha mevcudımış
ki, biri Kumkapı'da , öbürü de Kadırga'da. Meyhaneci Maksud, verdiği iı.:
kilerin ve mezelerin ekstralığı hususuna son derece de titiz; gelenler ki
bar takımdan; kendi de yabancılara dürüst; fa kat tan ıd ıklarına karş ı Şl'll ,
şakacı.
Davudpaşa iskelesindeyiz. Bu isim, Fatih zamanındaki lşkodra ım ı l ı : ı
sarasında (1 479), dağ başla rında toplar döktürecek kada r l ı i ı ı ı ı ı w ı lı · r gi'ı -,
teren, il. Bayezid'e sadrazamlık eden, Haseki civarında c:ı ıı ıisi ol:ı ıı 1 > :ı

,.,
vudpaşa 'ya ait
olsa gerektiF;
Ca d d e n i n
ilerisi Etyemez.
Bu acayip nam
burada mukim
"gelincikli", ya
ni albuminli bir
hazretten kalma
olaca k. Etye
mez'de de hayli
kibar konakları
na raslanırdı.
Masarifat- ı
Yıızyı/111 bıı,mıılıı .mrltırdtııı Yedikule'ye giden yol.
Umumiye-i As
keriye ve Askeri
Tekaüd Sandığı nazırı müşir Sadeddin Paşa'nın livalıktaki (general iken)
konağı. Sonra , kaynatası Şeyhülharenl Şevket Paşa'nınki. Paşa'nın üç
damadı da erkan-ı harb (kurmay). Büyüğü müşirlerden ve sayılı edibler
den (yaza rlardan) Hasan Bedreddin Paşa; ortancası bahsi geçen Saded
din Paşa; küçüğü de seyif (kılıç) ve kalem sahiblerinden, memleketin en
yakışıklı erkeklerinden Fatihli Tevfik Paşa .
Bir istitradcık (ara sözcük): Ali Tevfik' in gayet tuhaf ve nekre (şakacı)
bir sınıf arkadaşı vardı. Akibet mesleğini bulup tuluat tiyatrolarına düşen,
gen�; yaşında vefat eden Kambur Sadi... Bir aralık Samatya'da posta mü
vezziliği yapmıştı ve derdi ki: "Etyemez'de bir Hasan Bedreddin Paşa'nın
kızı var ki adresine gelen Fransızca, İngilizce, Almanca kitabları, mecmu
aları, g:ızcıdcri taşımaktan gayri işim gücüm yok!"
Gene aynı caddede, Çavuşzade'ye çıkan sokağın köşesinde Sa'adi ta
rikatinden meşhur Salı tekkesi. Banisi veli misalmiş (ermişmiş). Ağırlığı
bilmem kı �.· okka tutan Kadem-i Şerif'i1 ta Mekke'den 1stanbul'a başının
üstünde gct irıııiş. 1 1 1 . Selim mi, il. Mahmud mu: "Dile benden ne diler
sin?" demiş. Or;ınğ;ı bir tekke kurmasını, vefatında da yanına defnedil-

1 şeylıüllı:ırenı: Aynı z: ı ı ı ı : ı ı ı d : ı lı:ılilL· ııl:ın Osnı:ınlı rxu.Ji�:ılıı :ı<.lın:.ı Medine ve Mekke"nin koruyucu
luğunu y:ıp:ın, lı:ınl:ırın gvreksininık:riyle ilgilenen gi"ırevli.
2 Kıdeın-i �erif: N: ı k.)-i K:ıdl·ı ıı i �l'rif olarak d�ı bilinir. Ül.erlt:rinde Hz. Mukımme<l'in ayak izi işli
ı:ı� ve ıuğl:ıl:ırdır. Topbpı S:ır:ı yı·nd:ı Kuıs:ıl Enuneıler Dfıiresindedir.

142
mesini isteyince irade (ferman) derhal sadır olmuş (çıkmış)... Encamkar
irtihal eylemiş (sonunda ölmüş); fakat türbesinin sakıfsız (üstü açık) ol
masına vasiyeti varken, ya hatırdan çıkıp, ya da aceleye gelip kapalı
yapmışlar. Çok geçmeden damı göçüvermez mi?
Sırada, set üstündeki şahnişli (çıkmalı) konak, geçen yazıla rımızın bi
rinde ismi geçen şimdiki Milli Sinema binasının eski sahibi hünkar yave
ri miralay (albay) Esad Bey'indi. ötesinde de, Feshane' başkatibinin ko
nak yavrusu. Keza, mahallede eskilerden Galib Efendizade Nuri Bey
varlıklı, atlı arabalı, ayvazlı uşaklı) bir kimesne idi. .. Yukarı doğru çıkan
Yokuşçeşme'ye sapınca Şura-yı Devlet evrak müdürü İsmet Arabalı
Bey'in konağı.
Merhum erbab-ı liyakatten (yetkinlerden), zürafadan (zariflerden) ve
pek şanlı şöhretli idi. Erzurum Hanındaki Müradzadelerin muhasibi Bay
Hasib ve sabık Sadaret Mektubi (Sekreterlik) Kalemi hülefasından (şefle
rinden) Bay Fuad biraderlerimizin pederidir. Balkan Harbinin (191 2-
1913) başkumandan vekili Nazım Paşa'nın ağabeysi Rıza Paşa da o so
kakta otururdu.
Etyemez'deki kale duvarlarının önlerinde de bostanlar dolu. Yaz ak
şamları "bitli Kağıthane" halini alırdı. Civarlılar öbek öbek yayılır, satıcı
lar birikir, çocuklar mu m sandıklarına iki fasulye sırığı mıhlayıp tulumba
cılık oynarlar, ekseriya da "sala"ya kalkışırlardı.
Sala, adeta taş muharebesi. Bir mahallenin çocukları başka mahalle
ninkilerle çatıştı mı ekseriya iş büyür, "Sala! Sala!"' diye ceplere taşlan
doldurup birbirlerine veriştirirler; kafalar gözler yarılır galipler kaçanları
yuhalarla kovalardı. Kale bedenlerinin üstünü ilk tutanlar karlı. ·

Samatya kelimesinin aslı da eski adı Psamatya . Kal ü beliidan beri Er


meni yatağıdır. Evvelce de kıyıda birkaç meyhanesi, kahvesi, salaş deniz
hamamı vardı. Süprüntüler, kavun, karpuz kabukları içinde kulaç atanlar
görülürdü. Şimdi de bir Samatyalı hikayesi aklıma geldi: Otuzbeş yıl ev
vel, akrabalardan birinin evinde kızlarının çeyizleri işleniyor. Samatya lı
Satenik ve Takuk hemşireler, her gün Şehzadebaşı'na kadar taban tepip
koca gergefte sırma ile dival işliyorlar. Elleri işte iken ağızları <la durmaz.
Mütemadiyen ahlı, oflu bir şarkı ve hep aynı şarkı. Büyüğü alı r, kli(lir:cı
de katılır. Satenik Dudu'nun yanıklarından olduğu anl:ışı lmı:; , ııilıayl'I

3 Feshane: Eyüp'de Ddierdar'd:ıki eski fes f:ıl ırik:ısı. 183�'tl- fes üretimiıw gl'rı·ıı l ı ı ı ı , ı ı l . ı � ı ı l ı . ı 1111'
timi ve çetitli dokumalar tkı y:ıpılıyor<lu. Cumhuriyeı <liinemin<le Süım:rh: ı ı ı � 1 >ı - l l < · ı d . ı ı ,ıı
Mı·ı ı.,ııı
Falırikası olar.ık �·:ılışıı. 1986'<l:ı bir salonu dışındı bütün biilümleri yıkıldı.

l<f.f
<ieçeıı yüzyılın sonıııula Yenikapı iskelesi.

4
c.k:rdini dökmüştü: Senelerce böyle göz nurları dökerek drahomasını bi
ri k ti r mi ş . Aydeck: kada r pa rlak bir delikanlı bulmuş ve nişanlanmışlar;
b ü y ük perh izden sonr:ı d ü ğü n l e ri olac:ı k. N i ş anl ı sın a . arkadaşla rında n
biri bir g ü l uzatmış: "Kokla, am m a kıyak kokla ki kokuyu ağna!" demiş.
Zavall ıcık koklar koklamaz aksıra aksıra, öksüre öksüre, öğüre öğüre rı

kan ıvern1eı. mi? . . Meğerse ma ytap olsun diye gülün içine dövülmüş kır
mızı hihl' r Sl' r p me mi ş le r mi' D u d u cağız za ri zari ağlayara k : "Genç idi, ci
va n id i. s;ı ğ ola idi daa otuz be ş inin içinde, ben yaşta olacak id i" derdi
ki, kend isi o va kirk:r fera h fe ra h elli beşlik.
S a m : ı ı y : ı ·n ın üstü Sulumanastı r'dır. Buraya dair de bir fıkra var:

lsr:ı n b u l ':ı yvni gelen bir Ma nastırlı, kahvede otururken kulağına Sulu
ınanasıır lalı � .·:ılınn ııs. lkyni dii nü p yerinden fırla mış: " 13enim memleket

sulu ha?" . . . S u l uyu :ı r.-;ız. sı rnaşık m:lnasına alıyor. "Biz senin memlcke
rinc.len lxı lıseı nıi yı ı n ı ı . l s ı : ı n hu l' cl:ı S u l u ına nastır diye bir Ermeni maha lle

si va rd ı r" deııı iskr: isi :ı Lı y:ı da c.lii k m üş l e r : "Bu a dı t:ı kan oradaki Erme
nilerdir. Gir. ımı l ı ı : ı r l : ı nvLı kozu nu paylaş1"

/ı dı-;.ıhom;ı : Hırisıiy:ınl:ırd:ı kızl:ırın gel in olurken eşlerine gf>tünnderi gelenek obn para vey:ı ın:ıl .

144
Adam koşmuş, Ermeni muhtarı bulmuş; "Sulu, manastır değil, baban
dır!" diye atmış silleyi, basmış tekmeyi...
İmrahor, "emir-i ahır"dan gelme; yani padişah ahırlarının, atlarının
amiri olan kişinin ünvanı. İstanbul'da bu isimde birkaç semt daha vardır.
Bu İmrahor'un bir camisi de mevcuddur.
Sahildeki Narlıkapı, İstanbul yakası delikanlıları içinde denize ve yüz
meğe düşkün olanların adeta baş plajıydı. Kayığa, küreğe, yelkene me
raklıların da toplantı yeriydi. Düz, geniş kayanın üstü halı, kilim yıkayıcı
ların; yanı da yazmacıların. Kale duvarlarının eteklerinde de seyre çıkmış
kadınlar, tazeler...
Buraya dair de bir firaklı hikaye nakledeceğim: Çok eski ahbablardan
Necibanımın Vasıf isminde, 18 yaşında, tosun gibi oğlu, akşamları mek tebden
çıktı mı, yaz tatillerinde bütün gün, kendi kafasındaki arkadaşla rıyla
boyuna sandalda. Bir taraftan yüzme, bir taraftan da kürek çekme. Bir
kurban bayramında Narlıkapı'dan bir kayığa doluyorlar, yelkeni açı yorlar,
Fenerbahçe'ye doğru bunın veriyorlar... Gidiş o gidiş. bir daha hiç
birinden, hatta kayıktan ne nam, ne nişan.
Açıklarda ya rüzgar fazla esmeğe başlamış, acemi çocuklar yelkeni
kullanamadıklarından alabora olmuşlar; yahut da kayık çürük olduğun
dan dört bölük olup sekiz gençle beraber dibe kaynayıvermiş.
Aradan yirmi sene geçtiği halde Necibanım oğlunun acısını dilinden
düşürmez, deniz yüzü de görmezdi.
Yedikule ... Yürük Çelebi biraderimiz bu babda uzun uzadıya kalem
oynattığı için fazla lafa mahal yok ...

Akşam. 17 Kamın-ı sfınl (Ocak) 1939

, .. ,
Haliç

Avrupalıların Altın Boynuz deyişleri, Rumca eski adı olan Hriso Keras'ın
tercümesi. Kağıthane ve Alibey derelerinin çatal vaziyette, boynuzu an
dırışlarından dolayı.
Haliç evvelce daha geniş ve derinmiş. Derelerin molozları, bayırların
döküntüleri gittikçe doldurmuş, dibini de balçık haline getirmiş.
Dünyanın bu en latif manzaralı yerinin baş nazarlığı vapurlarıydı. 68
yıl evvelki (1871) Çıngıraklı Tatar isimli mizah gazetesinde meşhurlaş
mış bir karikatür vardı: 2 numaralı vapurun burnundaki lostromo: "Var
da!.. Çiğneneceksin!" diye bağırır. Öndeki kayıkçı da cevab verir: "Yeti
şebilirsen çiğne!.. "

Kasımpaşa'nın bizce ilk ehemmiyeti; Fatih'in Dolmabahçe'den ve ka


radan kadırgalar indirişi. Muhasaradakilerin, dünyaca duyanların ağızları
açık kalmış.
Kasım Paşa, Kamın! Süleyman'ın 0520-1566) vezirlerinden Mısır'da,
Mora'da valilikleri var. Oraya cami ve medrese yaptırdığından adı kal
mış. Tersane'nin buraya kunıluşu 1. Ahmed devrinde, 1615 senesindedir.
Sırttaki Bahriye Merkez Hastanesi, Derya Kaptanı (Cezayirli Gazi) Hasan
Paşa yapısı imiş.
Kıyıdaki eski Nezaret binası' az çok tarihidir. 1876'da, keennc (sanki>
Rumeli meselelerini halletmeye, daha doğrusu başımıza çorap i'ırıll'yı·

ı ll:ıhriy" Nt!Z:ıreti llin:ısı: Kasıınp:ış:ı'da "ski Tersane al:ınındaki ı:ırihi yapı. K:ıpı:ınp:ı.�:ı l >lv:ınl ı.ı
n"si Ahdül:ıziz diineınind" (1861-1876) yapıldı. Günümüzde Ku7.t'y l>•mlz Saha Kııııııı
yıkılamk
ıanlığı<lır.

141
2
kalkışan konferansın içtimagahı (toplantı yeri) idi.
Kasımpaşa ile Hasköy arası boylu boyunca Tersaneydi. Pek gerilere
gitmeyelim, Abdüliiziz devrinde ( 186 1- 186) dünya bahriyeciliğindeki
mevkiimiz üçüncülük. İngiltere ve Fransa'dan sonra biz.• Hiç şek (tered
düt) ve şüphe yoktur, bu varlığın köküne incir diken il. Abdülhamid'dir.
Gayet iyi hatırlarım: 313 0897) Yunan Muharebesine kadar Haliç, zırhlı
hırla, korvetlerle, gambotlarla tıklım tıklım doluydu. Hareketsizlikten
midye kumkuması olmuşlardı. Mallım a, bunlar "ayaklı"; belki Ortaköy
önlerine açılıverecekleri, Yıldız'a (Saraya) toplarını çeviriverecekleri tu
tar. Binaenalazalik (bunun üzerine) bir işgüzarın tavsiyesiyle bacaları çı
karılıp büsbütün yatalak edilmişlerdi. 313 (1897) Yunan Harbinde bir
çıktılar, bir daha lstanbul'a dönmediler; senelerce Çanakkale pinekleyip
durdular. 308 (1892) senesindeki Haliç'in donuşunu hayal meyal hatırlı
yorum. Buzların üstünde çocukların koşuşması biraz gözümün önüne
geliyor. Hasköy ismine memleketimizde çok raslanır: bilhassa bıraktığı mız
Rumeli topraklarında...
İstanbul Hasköy'ünün Beni İsrail makarrı3 oluşu, Kösem Sultan'ın Ye
nicami temellerini attırışından sonradır. O havali o vakitler Yahudi yatağı
imiş. Cami yapılırken onları Haliç'in karşısına göç ettirmişler. Sirkeci'de
kiler de, şimendiferin rayları döşenirken, gene Hasköy'e yollanmış. Hala
Demirkapı'da oturanlar bakıyeleri.
Hasköy bayırlarının üstündeki Okmeydanı eski kemankeşlerin, yani
yayla ok atanların talimgahı. Padişahlar bile gelir, kabza alır, atışlara karı
şırlarmış.
Halıcıoğlu'ndaki Mühendishane-i Fünun-i Berrl-i Hümayun (Kara Mü-

(") Emekdar Mesudiye (zırhlısı> 1871'de denize indirildiği esrı:ıda lngilizlerin Akdeniz filosunun :ııni
r:ıl gemisi Sultan 'hı iimekmis.
Eski salrı:imek·rin birinde· giirdüğüın a�ığıdaki r:ıkamlar. Ters:ınenin o zamanki vaziyetini giisler
mek itibarile hayli sayan-ı dikkattir.
Tezg:ihların Sayısı: Makine fahrik:ısında 24. modclh:ınede 25. tamir:ıt kısmında 35, honı imal:itha
nderinde 12. makinl' dl'ınirhanesinde 48, kdıir reki�1e 5. sagir (ekirte 18. kaz:ınh:ınelerde 53,
g:ılv:ınizma dairl'sindc· 1. lıakırhanede 8. in�ıat tezgfıhl:ırında 87. imalfıt diikümh:ınesinde 35.
imalat demirhant:sindl' 58. ılitekh:ınt:de 7. kurşun honı fabrikasında 5. roket kısmınd:ı 9, tuğla
fabrikasında 7.
Havuzlar, Girid'dc·ki Suda. lzınit. l\asr:ı'daki k�ıı't:-İ Ndıriye tersanderı ve fabrikaları da cabası.
l Tersant: Konft:ı�ınsı: li Aralık l87(ı'da Bahriye Nezaı't:li binası salonunda toplandı. Osmanlı Dev
leti ddegderi ile llaıılı lıüyük <k·vleılerin tt:ınsikileri katıldıl:ır. 1. Meşnıtiyet'in ilfın edildiği günlt:
re r:ıstl:ıııl:ın hu konleıoınsın gündemi. Osmanlı Devleti'nin lıaşlıc:ı ir ve dış sonınları ile Bosna
Hersek. llulg:ıristan sorunları idi. Sonu( alınamadan dağıldı.
:\ !leni isr:ıil makam: Yalıudik·rin yt:rlesim merkt:zi. Uzun z:ıman Eminiinü'ndeki Cuhut Mahalle
sinde otur:ın Yahudiler 1 'i<J7'de Yc·ni Cami i�·in hur:ıda y:ıpıl:ın kamul:ıstınnada, ikinci kez ise
1661'de hur:ıdan Haskiiy'c· gii<: ellirilmislenlir.

148
Hali(te Tersane-i Anıfre 15/J'te kıırııldıı. Evki bir kartpostalda 19. Yiizyılda inşa edilen Diva11-
lıa11e ve sol tarq(ta bir lıamz .�öriilmekteıliı:

hendis Okulu) denilen eski topçu mektebi III. Selim'in. Kapısındaki tarih
de Hüsn ü Aşk �airi Galib Dede'nindir ( ö. Son iki mısraı �udur:

Bu mısra geldi bir tarih-i


Galib Müheııdishiine-i nev-
resmi viild

1210 hicri yılın:ı Cl79S) dü'.:jüyor. Cami, llL Selim'in annesi Milıri�;ılı
Kadın'ındır.
Sütlüce'de Süt Membaı diye bir Rum köyü varmı �; isim oradan gelnw.

Karaağaç Mezhalıas111111, elekırik santralinin olduğu yerler dağ, hayır, �:a


yırdı. Eyüp, en koyu Müslümanların semtiydi. Ebu Eyyuh el-Ensar!, l l;ı1.
reti Muhammmed'in sahabelerinden ve mihmandarı. Yani Mekkl'\il-ıı
Medine'ye hicretinde, ol h:ızn:ti b:ıhasının hanesine misafir etmi�.
Devletli. (ı70 yılmda lstanhul\ı nnıhasaraya4 gelen Yezid'in kuııı:ııııl:ı

··ı bt�ınhul ınuh:ıs:ır:ısı: ()(,Kdl' Ellll'Vİ l-l�ılill:.\İ 1. f\·lu:ı\'iye'nin f-:ıd:ılet ibn l lhl'yd k1111ı.111ı l.ı·.111ı l.ı �'.ı ıı ı

derdiği <m.lu. <l yıl K:ıc.lıkr)y'dl' kısl:ımı.":>. l'ı1esi yıl. ı\lu:ıviye'nin <)ğlu 'ı'L'zid (( ı 1111 ı.ık\l\ı· ıııılıı·.ıı
ile gdmi.'i n· kus:ııııı:ı .t.:l'n:ddı..·stirilmisıi. Rıv:ın·tt· g()rt· llz. ;\.hıh:ımmt•tl"iıı h:ı\1.ıld.111 l·lııı h\ııl·

el-Ens�ıri dt• hu kuş�ıun:ıy:ı kıtılmı ş \'L' ."iurbra y�ıkm hir rn>kcada ( Eyl'ıp'td.. ı 1111 l ı ".ıı ı ııı ı \ ı
·11111 lı ·ı (>lmü�tür.

l ·l'J
Haliç'te adacıklar çok eskiden beri vardı. Yüzyılın başında Haliç'tetı bir görünüm.

sındaki Muaviye ordusundayınış. Seksenini aşkın olduğundan harb ve


darbe dayanamayıp irtihal eylemiş (ölmüş) ve kalelerin dışarısına defne
dilmiş. Aradan sekizyüz bu kadar sene geçiyor. Fatih Sultan Mehmed İs
tanbul'u kuşatıyor. Rikabindeki (yanındaki) velilerden (ermişlerden) Ak
şemseddin, Ebu Eyyub'ün merkadini (mezarını) rüyasında keşfetmiş. İs
tanbul alınınca, Fatih, hazretin gösterdiği mahalle türbe, medrese, kütüp
hane ve cami yaptırtmış. Şimdiki (Eyüp) cami III. Selim'indir.
Evet, Eyüp sofular, sulehfüar (günah işlemeyen) merkeziydi. Orada
göze çarpanlar hep camiye, türbeye, kırlara gidip gelen, sırtları abalı ve ya
cübbeli, elleri tesbihli, mest papuçlu, hacıyağı kokulu, abdestli, oruç lu
kimselerdi.
Eyüp'te duyulan yalnız ezan, naat, ilahi idi. Sokaklarında erkek olsun,
kadın olsun hiçbir gence tesadüf edilmezdi.
Geçen sene ölmüşlerimizi ziyaret dolayısile oralara yolumuz düştü. Ke
babçılardan, kaymakc,;ıbrdan kimseler arama; ilaç için bir dükkan oyun
cakçı kalmamış. Mostrasına baktım. Eski oyuncaklardan bir tanecik olsun
yok. Nerede o arabalar, beşikler, davullar, kocakarı zırıltıları, kursak dü
dükler?.. Adamcağız zaınaneyt: uymak için otomobil, otobüs, kayık şeklin
de şeyler doldurmuş. Zürafayı andıran atlar, deniz aygırına benzeyen
inek-
150
ler koymuş. Bir tarafta da "Made in Germany" markalı teneke oyuncaklar.
Etraftaki bakkalların, tütüncülerin, hana zeaavatçıların ve manavların raf
ları rakı, şarab şişeleriyle dopdolu... Kahvelerden gramofonlar, radyolar
haykırıyor. Sokaklarda monşer baylar, tango bayanlar fınk atıyor.
Defterclar'ın ismi kimbilir hangi şıkk-ı evvel, sani veya salis defterda
rından' kalma. Feshane-i Amire'de (Fes Fabrikası), binbaşılığında, büyük
babam müdürlük yapmış. Binaenaleyh Abdülaziz zamanında (1861-
1876) mevcud.
Ayvansaray'ın yamacından lstanbul'un kara surları başlar. Tekir, yani
Tekfur Sarayı'na Hebdomon denilmesi yanlışmış; doğrusu Konstantin
Porfirogenetos Sarayı imiş. 1. Selim'in (1512-1520) Tebriz'den getirdiği
sanatkarlar arasındaki çiniciler, önce lznik'e yerleştirilmişlerken, III. Ah
med (1703-1730) devrinde buraya nakledilmişler. Bina daha sonra bir
aralık cam fabrikalığı da yapmış.
lstanbul'un fethi günü (29 Mayıs 1453) şehre ilk giren elli kadar yeni
çeri Tekfur Sarayı'nın yanıbaşındaki Kirko Foıta isimli kapıdan girmişler,
solundaki kulenin tepesine de bayrağımızı çekmişler...
Balat, lstanbul'un en has ve karakteristik Yahudi mahallesidir. Deniz
kıyısında kale duvarlarının orada bir kapısı bulunduğundan Balat Kapısı
derlermiş. Eski Karagöz ve orta oyunlarındaki Yahudi türküsü meşhurdu:

Balat kapısından _virdim içeri


Yuzeller oturmuş iki keçeli
Ande, ande, ande Balat'a.

Balat'ın şimdiki hali eskisine nisbetle güllük, gülistanlık sayılır. Aman


yarabbi, ne berbad, pis kokulu, daracık daracık sokakları vardı? Çarşısın
da baştanbaşa kokmuş balıklar, çürümüş zerzavatlar, muşmulaya dön
müş yemişler. Bir leş rayihasıdır gidiyor. Öyle de ağız kalabalığı, şamata
ki kulakları tıkamazsan başın, beynin kazan...
Balat'ın cumartesi kibarları çoktu. Göbeğe kadar sakallı, sırtları kürklü
ihtiyarlar; başlarına oyalı yemeni dolamış, kadife kürkler kuşanmış poli
çalar (Yahudi kadınlar).
Fener, Rum Patrikhanesiyle meşhurdu. Vaktiyle reayaların6 en yüksek

<; deftenl:ır: Osm:ınlıl:ınl:ı Maliye Nezareti kurulunc:ıy.ı dejiin h:ızine ve ın:ıliye işlerini ylin<·1t·nlen·
deniyordu. Il:ış defterdara ··şıkk-ı evvel"' de dendijii gibi, ikinl'i ve ü�·üncü sırJd:ıkilcl'l· dt· şık� ı
s:lni. şıkk-ı s:llis, şıkk-ı r.ihi deliel'll:ırl:ın deniyordu.
6 re:ıy:ı: Çohan ve ııtl:ııtığı sürü :ınl:ımını.kıki •·r:ıiyyct" siizd:ıjiünün �·ojiulu ııl:ın lııı clı·ylııı. ilk .ı..
nemlerde tüm Osın:.ınlı uynıkl:ın için kullanılıyordu. ili. yüzyıldan itih:ıren de Mü•IOnı:ııı ıılnııı
y-Jn azınlıklara ·•re:ıy.ı", "re:ıy:ı nı:ıkulesi" denildi.

"'
tabakası Fenerlilermiş. 17. ve 18. asırlarda Eflak ve Boğdan voyvodaları
onlar meyanından seçilirmiş. O kibar familyaların bir kısmı Beyoğlu'na
taşınmışlar, bir kısmı da Yunanistan'ı boylamışlar.
Fener'deki kırmızı boyalı büyük bina, 1880'de yapılmış olan Rum
mektebidir (Özel Rum Lisesi). Demirden mamul olan Bulgar Kilisesi de
1897'de, Viyanalı mimar Waagner'in yapısı.7
İskelenin bitişiğindeki Kılburnu Gazinosu, otuzbeş, kırk sene evvelin
ince sazlı ve en rağbetli bir gazinosuydu. Kağıthane'den, Siliihtarağa'dan
dönenleri seyre gelenlerle hıncahınç olurdu.
Ayakapı'daki Gül Camisi tarihi sayılır. Eskiden Aya Teodosya Kilisesi
imiş. lstanbul'a girişimizin arifesinde impataror XII. Kostantin Paleolog,
peşinde maiyeti, Ayasofya'dan buraya kadar yayan gelmiş. Halk geceyi
orada dualarla geçirmiş; beraberlerinde gül çelenkleri de getirmişlermiş.
Gül Camisi denilmesine bunu sebeb gösterenler var.
Cibali'nin8 Cebb-i Ali şeklinde yazılışına çok rastladım, fakat ötesini
fazla tırtıklayamadım. Burası da ötedenberi Reji'siyle' meşhurdur. Tütün
inhisarımızın (tekeliınizin) en büyük fabrikaları, depoları el'iin orada.

Akşam, 22 K:ınun-ı sani (Oc:ık), 1939

7 B:ıl:ıt't:ıki Bulgar Kilisesi: JH';O'c.le yapıl:ın ilk kilisenin ıniın:ırı lstanlıullu Hovsep Aznavur,
1893'teki pmje ve yapımın üstlenicisi. R l'h. Wa:ıgner'c.lir. Demir Kilise 1898'de fıyinı: açılmıştır.
8 Cibiili: Bu semt adının Cı:lıı: Ali"den lx ızın:ı olc.luğu ic.lc.li:ısınc.l:ın :ıym:a Haliç' in en c.lerin çukunı
nun lıuı:.ıc.l:ı olc.luğu ve nıkuı:.ı '"dilılı-i fıli'" c.lenc.liğinc.lcn semtin :ıc.lının c.l:ı z:ıın:ınl:ı Cilı:ıli kale.lığı
c.l:ı ileri sürülür.
9 Rı:ji: <Fr. regie) Devlet tekelini iingiiren l'knnomi yaklaşımı. Osmanlı yiinetimi, tütün üretimini it
l�ıl ilır.ıç ve işlenişini tekelinl' aldığınc.l:ın lıununl:ı ilgili kurulu:;:ı c.l:ı Reji lc.l:ıresi denilmiş, Ciha
li'c.lek.i tütün işleme f:.ılırik:ısı da ( JHH<; l hu :ıdl:ı :ınılınıı;ıır.

152
Bakırköy

Adı üstünde, asırlarca Vidos, Litros, Ayamama misillG, bu da Makri na


mıyla bir Rum köyü. Şimdikinin yarısı kadarlığını, Yenimahalle'nin, 10
Temmuz Mahallesi'nin, Kartaltepe'nin tarlalığını, Bağlar tarafının da bağ
lık olduğunu ben bile bilenlerdenim.
Bakırköy bundan 35-36 sene evvel, birden parlamıştı. Köşk yaptıran
yaptırana, yazlık giden gidene; ayağın karada olması gibi muhassenatı
(üstünlüğü) da var. Makri yerine Bakır denilmesi eskidir. Okuması yaz
ması kıtlar, bilhassa kadınlar, hatta oraya yerleşmişlerden rahmetli bir
yenganım ve kızları bu ismi kullanırlardı. Ayn-ı isabet ederlermiş (en
doğrusunu söylerlermiş)... Semte Kapalıçarşılı Ermenilerin rağbetleri 1894
zelzelesinden sonra. Yerin deprenmesinden dizbağları gevşemiş olanların
hepsi mahallelerindeki omuz omuza evlerinden kapağı oraya atmışlar;
ekseri mahalleleri Kumkapı'dan, Samatya'dan farksız hale getirmişlerdi.
Bakırköyü'nde, dediğim parlak zamanlarda hayli paşalar, beyler otu
rurdu. En bellibaşlılardan hatırıma gelenleri sayacağım: İstasyondan kara
tarafı, yani Bağlar Caddesi tutulunca, solda Tophane-i Amire (Top-Silah
Fabrikası) Harbiye Dairesi azasından ferik Ali Refik Paşa [gayet dilnişin
(ferah) büyük bahçeli köşkünü, Göztepe'ye naklinden sonra ti.icc:m.lan
Karakaşlar almıştır).. . Bitişiğinde Beyoğlu Mutasarrıfı Hamdi Bey (doktor
Abdullah Cevdet'in kaynatası)... Karşı sırada Sadaret Mektulx-u su Ziya
Bey.. . Yanında Mahkeme-i Temyiz azasından ve ehl-i divandan' Alnıya·

1 elıl-i ı.livan: Bu ı.leyiın. 19. yüzyıla katlar Div,ın-ı Hümayun üyeleri için kull:ınılırtlı. Adıııı·�·ı·ıı Ilı·
şiı.l lley'in hiiyle hir iizelliği olınaı.lığın:ı giire ı.livan şiiri ile uğraşmış oldugıı k:ı,dı•ılılıııl� 11lııı.ılı
lf.i
l'J}Olarılıı /ialm·�"�I' çaı;m·ı (lııq.:a) Tuna Kolı:ksıyonıı).

rık Reşid Bey... Daha yukarıda ve tekrar solda Yenikapı Mevlevihanesi


Şeyhi Baki Efendi'nin eniştesi Muhiddin Bey... Mezarlığın arkasındaki ça
yırın başında doktor Bafralı Yanko... Çayır boyunda Sultanhamanu'ndaki
meşhur manifaturacı Kleanti Haçopolu'nun kırnuzı tuğladan kargir ve
kebir (büyük) köşkü; tavuklar, koyunlar, ineklerle küçük bir çiftlik halini
;ılmış ol:.ın bahçesi.
Çorbacı (zengin Rum) hem milyonlar, hem de lstanbul'un en yakışıklı
Rum gencinin babası idi. Delikanlı mağazadaki gişede gayet burun! ve
azametli (kibirli) bir tavırla otururdu. K;ııt, orta yaşlı, taze bir alay kadın,
"Şekerim!.. iki gözüm. .. Aslanım!... " diye yılışıp durur. O, guya hiç aldı
rışlı değil . Uzun kirpikli, gövclii gözlerini atfetmeğe dahi tenezzül etmez,
daha da kurum kurum kurulurdu . . . Senelerden sonra sokakta tesadüf et
tim. Kırman�"C>la�mı�, enikonu çökmüş... Bu felek Yusuflara kaldı mı?
Köyün eski yerlilerini sayınağa devam edelim: Çarşıbaşında Maliye
muhasebecisi Taıar Abdurrahman Efendi . . . Kartaltepe'de Mirliva (tuğge
neral) Gerdankıran Galib Paşa . . . Hat boyunda Şehremaneti Meclis (Bele
diye Meclisi) ikisi Halil Uey (mimar Kemaleddin'in kayınpederi).
Mezarlığın solundan. �imdiki Emraz-ı Akliyye ve Asabiye (Ruh ve Si-

dır. Ht:�id lley'in (!8<ıl-l'J.il>) '"' �iıli konularda pek çok eseri ve "Mdüın Emeller" �dlı bir şiir
mecmuası vardır.

154
nir Hastalıkları) Hastanesinin kestirme yoluna sapınca köşede babamın
büyük dayısı piyade livası (tuğgeneral) Faile Paşa'nın konakvaô hanesi...
llerisinde gene babamın küçük dayısı, Harbiye Mektebinin en eski Fenn i
esliha muallimlerinden, emekli albay bay Tahsin'in evi. .. Zuhuratbaba
Türbesinin karşısında topçu feriği (korgeneral) Boşnak İbrahim Paşa'nın
köşkü.
Zuhuratbaba, himmeti hazır olsun, velilerden. Türbesi ziyaretgah idi.
Merkadinin (mezarının) keşfedilişi de Ebu Eyyub gibi rüya ile. Bir zat-ı
şerif menam (rüya) aleminde orayı ve medfun (gömülü) olan Babayı
görmüş. Toprağı kazmışlar, devletli, kefeni ve kalbiyle olduğu gibi yatı
yor. Bunun üzerine kabri yaptırılmış. Yanındaki karakolun neferleri kan
dillerine mumlarına bakarlar, akşamları yakarlardı.
Akıl Hastanesinin tarafları arz-ullahi vasia (bomboş ve geniş arazi).
Binaları kışla olarak yaptıran galiba Enver Paşa'dır. Sazını, cazını bilmem,
fakat sineması bulunduğu bazan kulağıma çalınıyor.
Bakırköyü'nün asıl şenlikliği vaktiyleydi. Şimendifer hattı o zamanlar
bu yarma arasında, çukurda değil; istasyon ha keza... Gericeğezinde açık
filizi boyalı, Art nouveau'ya1 çalar, bahçeli bir gazinosu vardı. Cuma ve
pazarları ikindiden gece yansına kadar incesaz, hanendeler (şarkıcılar)
arasında fevkalhad (olağanüstü) gür ve güzel sesli bir kokona, ortalığı
çınlatır dururdu. Fakat şunu da söyliyeyim. Orası, pek ayakaltı olduğun
dan mı, kaç göç tarafının noksanlığından mı, hanımlara memnu (yasak).
Maamafih onlara da yer vardı: Millet Bahçesi. .. Bir incesaz da burada.
Bahçe, ortasında bir yolla ikiye bölük; bir tarafı kadınların, bir tarafı er
keklerin. Aradaki yolda geç vakitlere kadar gelsin piyasa... Üçüncü saz
takımı da deniz kenarında, Sakızağacı'nda. Zannıma kalırsa şimdiki Milti yadi
o günlerden kalmadır ve aşağı yukarı 40 yıllıktır. O gazino, geceleri, bilhassa
mehtablarda deniz keyfi çıkaranlarla dolardı.
Bakırköy'üne hafta arası Kel Hasan'ın, Şevki'nin, Mınakyan'nın kum
panyaları da gelir, ekseriya Millet Bahçesinin yakınındaki salaş tiyatroda,
bazan da Sakızağacı'ndakinde oynarlardı. Kuşdili hesabı. Yani yukarı kat
kafesli ve hanımların, aşağısı beylerin. Bermı1tad localardan localara yel paze
ve baston oynatışlar; çiçekler, ipekli mendiller koklayışlar; pcrdcyl· sırt
çevirip işaretler, işmarlar... Bir aralık, haremle selamlığın böyle lıir

2 Art Nouveau: 19. yüzyıl sonu. 20 yüzyıl başını.la yaygın mim;ırlık akımı. Aynı di'ııll'ıııdı· ı ..ı.ııı
hul'<la <la y:.ılı, ap-Jrtm:ın, han hu üslupta ya <la hu üsluptan esintilerle y:ıpılmışıır. fl•luhun l•taıı
hul'<laki ıniımırlan :ır:ısın<l:ı füıymon O'Ar:ıru.1ı ckı var<lır.

"'
1910'/arda Ye,�ilköy'cle lsta.�w11 Caddesi.

arada bul unuşu yasak edilerek ayrı günler tahsis edilmiş, kimsecikler ti
yatrolara ayak atmaz olunca ipullah hale gelmiş, nihayet yalvara yakara
gene eski şekline izin alabilmişlerdi .
ista syon istikametinin ta m nihayeti Zeytinlik. Çifte deniz hamamı iki.
Ü(.' yüz :ıdım a ra ile ora ya yapılırdı. Bakırköy bağlarının çavuş üzümleri
ne uya r mı vardı acaba? Emsali ender. Ben hu üzümlerin benzerine yal
3
nız bir mahalde tesadüf ettim: Çiftehavuzlar'da operatör Cemil Paşa' nı n
sabık ve :)ekerci h:ıy Hayri'nin lahik (yeni) köşkünün yerindeki eski
lxığd:ı ... Y:ır:ıdaıı:ı kuıhın olayı nı her bir ta nesi hemen hemen ceviz ka
dar. incecik kabuk mis gibi koku bal gibi tad. Maamafih Erenköyü'nün,
Kozyat:ığı'nın, Y:ık:ıc ık'ınkiler de rnfes şeylerdi ya . . . O güzelim bağların

hersini filokser:ı yedi. kemirdi. mahvetti .


l3akırki'>vil'ıll'r iciııde :ır:ılxısı olanLır kendi faytonlarıyla, arabasızlar da

kirala rla lııcirli'yt· giderlerdi . Harah. viran, sekiz on pedavra tahtasından

ı.;:ı tılma k:ıhwli lıir wr. Cclgclclinı gec;mişi mevcud. incirli Çiftl iği bir za

ınanl:ır m:ınıurımı.·:;, J>:ıdiş:ılılar taşınıp dururlarınış . il. Mahmud, Husya'ya

a�·ılan 1829 sefer iııdl' orduyu uğurladığı sıra lar burada bi rkaç gece
bile

5 Opeı:ııi'ır Cemil !':ısa <Topuzl11J; < IH<>'i-l'ViHl l'Jl2 ve 1919'd;ı iki kc:z İstanlıul s dırenıiııi (lıeledi
yc h:ı::;k:tnıl ol:ın \'L' kL'llh.: t\\ nıp;ıi g<..ııünüın lırm�ık idn ilginr giri.�imlcrde bulunan ht.'kim.

156
geçirmiş. Bakırköy tenezzühçüleri bu harab türab (bakımsız) çiftlikten
ileri, mesela Yeşilköy'e, meşilköye kadar açılmazlar mıydı derseniz,
mümkünü mü var? Yol, yok denecek kadar bozuk.
1877'deki Rusya Muharebesinde Moskoflunun Edirne'ye yürüdüğü sı ralar
Çatalca hattında dayanılmasına Yıldızca (Saray) karar veriliyor; Ana dolu
ordusundan çağınlmış olan Gazi Ahmed Muhtar Paşa da kuman dan
tayin ediliyor. Paşa Hadımköy'ünden "tabur, top, cephane yetiştirin" diye
feıyad edip dururken, düşmanın ileri karakolları görünmüş. Yıldız, askeri
geri çektirmiş ve Ruslar Ayastefanos'a vasıl olmuşlar...
Bakırköy sırtlarından Karadeniz'e kadar bir müdafaa cephesi tutaca ğız.
Paşanın yolsuzluktan akla karayı seçtiğini kendi yazılarında oku dum.
Bakırköy de Adalar gibi ezelden susuz ve yangındır. Vakıa her evinin
kuyusu, emme basma tulumbası yok değil. (Yukarıda ismi geçen Ali Re
fik Paşa'nın kuyusu tam tamamına 28 kulaçmış). Gelgelelim rumi hazira
nın 16'sında (28 Haziran) yaprak aşısı (zamanı) nihayetlenip Kızıl Erik
Fırtınası geçer geçmez, yani yaz kumluğu başlar başlamaz kuyulardaki o
kireçli suyun damlasını bul; ortalık Kerbela.
Eski mutasarrıflardan ve ahbablardan, mir-i miran payeli (onursal
beylerbeyi) bir Tevfik Paşa vardı. Gayet sofulardandı. Bir sene Bakır
köy'üne yazlığa gitmiş, dad bir, feıyad iki ağustos başında kaçmış. Yaka
silkerdi: "Kuyular kurudu. lyi sucu ortalığa yetişemiyor. Abdest almak
için boyuna eczah<ıneye dayanmağa, şişe şişe Çitli maden suyu sarfet
meğe mecbur kaldım!" derdi.
Bakırköy'ünün nazarlıklarından biri de şimendiferleri ve kondüktörle riydi.
O ne küçücük küçücük, ötüşleri bile çoçuk düdüklerini andıran lokomotiflerdi. O
ne daracık daracık, boyaları dökülmüş mundarı çıkmış vagonlardı? Ya
kondüktörleri palikaıyaların suratsızlığı, aksiliği. Başla rın da yağlı şapka,
sırtlarında harçlı, mavi renkli, lekeler içinde ceket. Kam pana vunıp tren
kalkacağı esnada "Fertik!" diye bağırırlardı ki 'J'erti.fJ.i kırmak"tabiri buradan
kalmadır.
�u da bahsin sonu olsun: Küçükçekmece'den itibaren Veliefendi (:;ı
yırı'na kadar bütün dağlar, taşlar, o uçsuz bucaksız arazi
Ohannes Efendi'nin meraları.
Bir kısmını il. Mahmud, kaç misli fazlasını da oğlu Ahdülııll'dd 1 ıc ıl
keseden ihsan edivermişler! ...

Ak.mm, 24 Kamın ı �;ıni ıc IC";ıl, ı l'ı ı•ı

""'
Boğaziçi
Köprü'den Rumelihisan'na

"Bosphore", Avnı pa lügatlerinde "az geniş olan boğaz" diye tarif edil
mektedir. Rumca Bosporos'tan geliyor; "İnek geçidi" manasına. Mitoloji
ye göre, güya mabfıd "İo" inek şekline girip Boğaz'ı yüzerek geçmiş.
Meşhur İngiliz şairi Lord Byron1 da bundan aşka gelmiş olacak ki, to
pal topal bir kıyıdan öbürüne yüzüvermiş. Boğaziçi 27 kilometre boyun
da, 550-3000 metre eninde, en derin yerleri 50-70 metre derinliğindedir.
Yeryüzünün Cenneti...
Kılıçali Camisine ve semte ad bırakmış olan zar, il. Selim ve III. Mu
rad zamanlarında, evvelce beylerbeyliği, sonra birçok seneler kaptan-ı
deryalık etmiş, en büyük denizcilerimizden biridir. Aslı Anadolulu; ilk
mahlası Uluç'muş.*
Kıbrıs adasını zapttan sonra İstanbul'a dönen Müezzinzade Ali Pa
şa'nın kumandasındaki donanmamızda Uluç Ali Paşa da filo kumandanı.
Lepant limanı açıklarında düşmanlar tarafından gafil avlanıyorlar (1 571 ).
Papa V. Pi (Pius)'nin teşvikiyle Venedik, İspanya, Malta ve ltalya'daki
prensliklerin gemileri birleşerek Avusturyalı Don juan'ın kumandasında.

(") Alımed Midh:ıı Eli:ndi'nin kana:ııint' giirt' ""ulu�"· kelimesi ""olmak""ı:ın, yani mt'vlı'.id ın:lıı:ı"""
iıniş.

ı,ıı-.1 llyron <J788-18l·'ll: Rom:ınıik diinem lngiliz sairi w desıirmen. IHIO"d:ı lsı:ııılıııJ·:ı gddı 11·

ef."111e kahmın:ıııı l.e:ındms":ı iizent'rek lloğ:ız·ı )'Üzerek ge(li. Osm:ınlılar':ı k:ır.�ı h:ıg1111"1.lıJ, •.,ı

vası "'"111 Yunanlılarla hirlikll" sav:ısırken humın:ıdan iildü.

:.! Kılır Ali l':ıs:ı: (i\. l'i87) lndxılıtı lkniz ""·asınd:ı (J'i71) filosunu kuıt:ııoııı dl•nizı·i l\:ıpı:ııı ı 1 lı·ı

ya acandıkcan S<>nr:ı Osıu;ınlı J)<>namnasmı eski gücüne ufaşurnuttıır. ·ı«>J>lı;ııu· lll· ı .11111, lı.1111,1111
ve medrese y:ıpıınnıstır.

lfl)
Rume/lhisan 'nın kar�-ı yakadan görünümü. Soldaki burcun üstün
den Robert Kolej bi�-ı görülmektedir.

birdenbire saldırıyorlar. Önce galip vaziyette iken


Müezzinzade'nin şehid düşmesi üzerine bozulmuşuz.
Uluç Ali Paşa mahirüne manevralarla filosunu salimen
lstanbul'a getiriyor; kaptan-ı deryalıkla taltif ediliyor:
Sadrazam Sokollu Mehmed Paşa, onun Uluç lakabını
"Kılıç"a tahvil ediyor. Koca Sokollu beş altı ay içinde.
evvelkinden daha mükemmel bir donanma vi.icudt·
getirerek Akdeniz'deki düşmanlarımızı sindiriyor.
Tophane'nin adı kalan yere nakledilişi Kamın! Sü
leyman 0520- 1 566) zamanındadır. Topçuluğa, hum
baracılığa, demirciliğe müteallik (ilişkin) her şey bu
rada yapılmağa başlanmış. lmalfühanelerin büyütül
mesi, civarına kışlalar çıkılması, talimhane konulması
111. Selim ( 1 789-1807) devrindedir. Şimdi burala r
Ford Otomobil Müessesesinin montaj fabrikala rı.. .

Meşhur çeşmeyi III. Ahmed yaptırmıştır. Nusreti-
ye Camisi il. Mahmud'un eseridir. Mimarı Kirkor Kal
fa'dır. Minarelerinin ki.ilühlarına kaplı bakır levhüla r
altınla yaldızlandığından, pırıl pırıl parlarmış. Cevdeı
Tarih'inin kaydına göre, temellerinin atılışı 1238 se

nesi Receb'inde ( 1 823 Mart), ikmali de 1 241 Ş;ı


ban' ında ( 1826 Mart) . . .
Semte Salıpazarı denilmesine sebep, eski salı pazarlarının ura<la kuru
kaptanpaşalık ve sadrazamlık etmiş
luşu . Abdülmeci<l'in kız kardeşi,
3
olan Laz Mehmcd Ali Paşa'nın karısı Adile Sultan'ın da yalısı orada.
Meşrutiyct'tcn evvel ecnebi sefaretlerin ma iyet vapurları! istasyoner
5
leri burada mihma n (konu k) idiler. Piyer Loti dostumu zun si.ivar

5 A<lilc Sulı:ın: C IH2<> IH')<)) il. M:ılınıud'un kızı. ı845'ıe Mdınıed Ali P:ış:ı ile evlendi. Fın<lıklı'<l:ıki
Neşeı5h:ıı S:ır:ıyııı:ı ı:ısıııdı. Kowyolu'nd:ıki kiişkü (.Adile Sulı:ın K:ısrı) ve konısu günümüze ka
dar kcJn.ınmu�tur.

4 nı:ıiyeı v:ıpuru : l'J. ı·iizyılııı ikinci y:ırısınd:ı ve 20. yüzyıl lxışın<l:ı lst:ınhul'<l:ıki elçiliklerin Os
manlı kaı:ısul:ırınd:ı hulundurdukl:ırı :ısk«ri g:ıınhotl:ırdı. llu v:ıpurbr ve içlerindeki deniz piy:ı<lc
lcri ekilerin huyruğund:ıydı.

5 ist:ısyoner: Elçiliklerin eııırindl'. lsı:ınhul'd:ı ve M:ırın:ır:ı'd:ı hulundunıl:ın küçük s:ıv:ıs ve :ır:ışıırın:ı


gemileriydi. Elçiliklere sığ111:11ı < >snı:ınlı devlet :ıd:ıml:ırı. hu gemilerle Avrup:ı'y:ı k:ıçm:ıyı :ım:ıçl:ır
brdı. M:ıiyet v:ıpunı ve isı:ısyoneı'k-r. Osm:ınlı Devletinin lıüküınr:ınlık lı:ıkbrını ilı1:1 eden iiğderdi.

160
(bindiği) okluğu, cüllıs ve vel:ldeı �dır:'ıyinl<.:rinde donattığı Vauıour n:ını

Lıcllı) avizo (kü(ük tekne) d:ı ıııey:ınelt:>rincleydi (;ıralarınd:ıydı).

Fındıklı'daki, bugünün Güzel Sanatlar Akademisi ve İstanbul Kuın:ııı


6
d:ınlığı binaları, Cemile Sultan sar:ıylarıydı. Kocası Fethi Paşaz:lde l\ıblı

ıııud Celaleddin P:ı�;ı, eni�teliğiııe r:ığnıeıı, ll. Abclüllıanıid'in, Midlıaı l':ı.-;:ı


ile ht:>rabt:>r nıasunı ııı:ısunı Taife sCırdüğü, orada boğdurduğu bi �·;ırl'dir.

Dolnı:ıbalıc;e'nin tarilıiıııizce ilk me�lıurluğu, lsı:ınhul ımılıas;ır;ı.-.;ıııd:ı

buradan Kasırnpa�:ı·ya kadırgalar indirilmesi. .. Vaktiyle kü�:ük lıir liııı.ııı

() Cemile : r:ıyı: Al1dtilınl'dc.l'in kızı Cl'milc Sult;ın ( 18-f"'ı-l<JI!)) kin. <l:ılı;ı 111111· : \ılı l ı· •,ııl
Sıılt;ın S ı
ı:ın':ı t:ıhsis l'dilmi.':>( ıl:ııı Fındıklı Ct\l'Sl't:İh:ıdl .•-:ır:ıymın yl'rinl' IX!)'J'd:ı �-:ıpıl.ııı \1·111 ·..ıı.ı\ l\11 ,f,,
nem Cifle S:ır:ıybr d:ı dc.:ııilınesi Cl'mill' \'l' rvlünire Sult;ınl:ırın oturm:ılan ilı· ılgılıdıı c .11111111111:1
ı. her ikisi c.le Mim:ır Sin:ııı ( lnın·r:-.ıtl'sidir.

' "'
Şimdi otel bitıasmm bulıınduğu bir zamanlamı Şeref Stadı sert, lopmk zemiıı�rle
1111/ı:11111i,�li. (Eser Tutel Koleksiyonu)

nuş, yavaş yavaş doldunılmuş hünkarlar bahçeler, kasırlar kurmuşlar.


,

Yerlerine şimdiki sarayı7 yaptıran Abdülmecid, mimarı Hacı Kalfa deni len
Serkis Balyan Usta, sarayın tamamlanışı da 1853'tedir. Beş milyon al
tın lira gittiği söylenir. Gene Hacı Kalfa'nın eseri olan cami, Abdülme
cid'in annesi Bezmiatem Kadın ın. '

Beşiktaş ' tayız Buranın yamaçlarındaki eski sütunların birinde beşik


.

resmi bulunduğundan dolayı Beşiktaş denildiğine zahip (fikre kapılan)


olanlar var. Beşiktaş'ın bizlerce başlıca kıymeti en büyük deniz kahra
,

manımız Barbaros Hayreddin'in burada medffın (gömülü) oluşu . lstib


dad senelerinde oracığa Hayreddin iskelesi denilip dunılur, adın kimden
kalma iclüğiinii bilenler nadir bulunurdu. Hazretin asıl ismi Hızır. Barba
ros lakabın ı , ya büyük kardeşi Baba Oruç'un tahrif edilişine, yahut ta ol

7 Dolıııalıahı,:c Sarayı: Y:ıpııııı IH'i) lt.: ıaınaıııbndı ve a,·ılı�ı 10 Haziran ıH5ıi'ı.a yapılı.lı. Mimarı Ikıl
yan ailt:sindt:n G:ır:ıh"ı Aıııir:ı ll:ıly:ın'tlır ( 1800-J8(ı(\) ..

162
yiğitin sakalı kınnızımtrak olduğundan frenklerin "Barbe rousse" tabirin
den türeyişine atfediyorlar. Memlekete aşın hizmetlerinden dolayı Hay
reddin ismini Kanuni takmış.
Cami sahibi olan Sinan Paşa 1552'de Trablusgarb'ı fetheden kaptan-ı
deıya olup sadrazam ve "Karun-ı zaman" (dönemin zengini) Rüstem Pa-
·

şa'nın kardeşidir.
Dört duvarı kalan, bahçesi Beşiktaş Kulübü'nün Şeref Stadı olan Çıra
ğan Sarayı8 önündeyiz. Sanki saray denilen nesnelerin köküne kibrit su
yu dökülmüş de, barınacak yer kalmamış gibi, Abdülaziz'in Avrupa'dan
milyonlar istikrazı sıralarında çıktırıverdiği alametlerden biri; mimarı ge ne
mahud (adıgeçen) Serkis Balyan usta. Yapılması 1863'ten 1867'ye ka dar
sürmüş. Nam eskiden kalma. Sadrazam meşhur Nevşehirli Damad İbrahim
Paşa (ö. 1730), buraya kurdürduğu köşkte çırağan şenlikleri ya parmış.
Çırağ, şem'a manasına; yani kaplumbağaların sırtına mumlar di kerler,
şimşirlikler içinde dolaştırırlar, gayet keyifle seyrine bakarlarmış. Yıkılıp
tarümar olan bu köşkün ve müştemilatının yerine il. Mahmud betekrar
(yeniden) bir kasır çıkıverip ayni ismi koymuş. Bu seferki adı
da şimdiki haline uygun: İçine çırak çıkarılan cariyeler ve harem ağaları
doldurulmuş.
Ortaköy Burnundaki sülün gibi cami Abdülmecid'in. Kapısındaki ki
tabeden 1853'te yapıldığı görülüyor. Atlı ve çifte katlı Beşiktaş tramvayla
rı burada dama derlerdi. Ortaköy'de küber-J (ulu kişiler), sultanlar, şeh
zadeler tümen tümen: Serasker ve Tophane müşiri Ali Saib Paşa, Bahriye
Nazırı Bozcaadalı Hasan Paşa, sadr-ı eşbak (eski sadrazam) Edhem Paşa,
·gene sadr-ı esbak Kıbrıslı Kamil Paşa, keza sadaret mazı1llerinden (eski
sadrazamlardan) Tunuslu Hayreddin Paşa yalıları (bu sonuncu şehzade lere
kavançe edilmiştir).
Defterdarburnu'nda Gazi Osman Paşazade Nureddin ve Kemaleddin
Paşaların hanımları Zekiye ve Naime hemşirelerinki:9
Kuruçeşme'ye bu ismin takılışı eski tezkirecibaşılardan10 Osman Efen
di denilen bir kişicağızın bina ettirdiği çeşmenin kunıyup kalmasıncl:ın

H Çır:ığan Sar:ıyı: Yapımı ıH72'dt: tamamlandı. (ı Ocak 1910'da yandı. llalı�'t!si uzun sün· '''"' ol.ı
ı-.ık kullanıldı. Çıı-.ığ:ın Sar:ıyı ve fer'iyı: Cikincill daireleri 19HO'den sonr:ı onarılm:ıy:ı lı:ı�l:ıııılı. s.ı
r:ıy, günümüzde Kempinsky şirkı:tince işletilen hir otd konumundadır.

9 Zı:kiye ve Naime: Sultan Ahdüllıaınid'in kızları Zekiye Sultan (1872-19�0), N:ıinll' Sıılı:ın ( IH7ıı
1940?).

1O tezkirecibaşı: Doğrusu ıezkire-i evveldir. Sadrazamın özel kalem müdürü kııııuıııııııılıı nlııp ııı·lı·ıı
dilekçeleri okurdu.

ltH
ötü rü. Burada da bazı kodamanların sahil sarayları mevcuddu. Şeyhülis
lam Cemaleddin Efendi'nin kaşanesi (köşkü) ve tepeleri aşmış korusu;
Sultanzade Sabahaddin11 pedermande (babadan kalma) yalısı; mabeyinci
Arif Bey'in tıkıza girmiş yazlığı.
Karşıdaki, küllü çörek, mimar Serkisbey Adası11 Hazine-i maliyenin
(kamu hazinesinin). Kömür deposu olarak Şirket-i Hayriye'ce kiralı. ls
tanbul'da islimle ilk kumaş boyacılığını ·· kuranlardan Volkman bundan
40, 45 sene evvel (1890'larda)tezgahlarını Ortaköy'de açmış.
Arnavutköy akıntısı saatte beş, altı milmiş. Biraz daha dişini sıksa De
nizbank'ın çiçeği bumundaki Etrüsk vapurunun yolu.
Akıntıbumu'nun içkili gazinoları o vakitler de vardı; mandolin, gitara,
laterna seslerini ayyuka çıkarırlardı.

Sarratburnu'nda esbak (eski) Londra elçisi Musurus Paşa'ya1J ait olan,


, levhasını yıllarca
kapısında "En-necatü fi's-sıdk" (kurtuluş doğruluktadır)
4
taşımış olan araziye Amerikalıların kız koleji1 yapılmıştır.
Bebek denilişi, Fatih'in buraların muhafazasına memur ettiği bölükba
şının Bebek lakabını almışlığından... Bebek ikiye ayrılır: Koyun başlangı
cı, Büyük Bebek15... Mısırlı prens Halim Paşa'nın yalısı. tlerisinde, son
6
Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa'nın annesi Valide Paşa1 Emine Hanımın
ki.. . Sadrazam Ali Paşa'dan ıskarta. Şimdi Mısır Devletinin yazlık sefaret
hanesidir. Mütercim Rüştü Paşa Yalısı, müverrih (tarihçi) Hayrullah Efen
di'nin pederi, Abdülhak Hamid'in ceddi Hekimbaşı Abdülhak Molla'nın
mış. Sonra tarih sahibi Cevdet Paşa'ya geçmiş.
Sırttaki Robert Kolej'i,17 1863'te tesis eden bir Amerikalı. Zaman za-

1 1 Sultanzdde Sabahaddin: (1877- 1945) Prens Sabahaddin olarak tanınır. Sultan Abdülmecid'in kızı
Seniha Sultan'la Danıacl Mahmud Celaleddin Paşa'nın oğlu. il. Meşrutiyet'te onaya attığı siyasi dü
şünceleri ile tııınmıştır.

12 Serkisbey Adası: Yazarın küllü çöreğe benzettiği bu ada, günümüzde Galatasaray Adası olarak anıl
maktadır. Abdülaziz ( l 8 6 1 - 1 876)'da mimar Serkis Balyan'a verilmiş ve bir süre onun adıyla anıl
mıştır.

13 Musurus Paşa: ( 1 809- 1891) Konstantin Müzürüs olarak da bilinir. Oğlu Stefanaki Musurus (1842-
1907) da bahası gibi Osmanlı veziriydi ve elçiliklerde bulundu. Hıristiyan olmalarına karşın konak
larının kapısmdaki levhada yazı lı hadisle devlete bağlılıklarını belgelendirmişlerdir.

14 Kız Koleji: Arnavut köy Amerikan Kız Koleji. 1 9 7 1 'de Roben Kolej ile birleştirilmiş olup günümüz
de Özel Amerikan Rohert Lisesidir.

1 5 Bebek: Büyük lkhcl< , ı\rııavuıköy'dcn koya doğru geniş bir alanı kapsarken Küçük Bebek semti,
Rumclihisarı yönün d<· özelliğini yitirmiş bir mahalledir.

16 valide paşa: Osmanlı padişahlarının annelerine valide sultan dendiği gibi, hıdiv sanını taşıyan Mısır
valilerinin annelerine ele hir protokol unvanı olarak valide paşa deniliyordu.

17 Robcrt Kolej: Günüınuzdc llogazi�i Üniversitesi olan bu Amerikan okulunun kurucuları Christop
her Rhinelander Rohert ve Cyrus Hamlin'dir.

164
/Joj!azm sırtlan11da11 Bebek kopııııııı .�örii11iimiı.

man yardım görerek genişlemiş. Bulgarlardan pek çok seçme kimseler


yetiştirmiştir. Bebek'te Abdülha mid bendeganından çokları otururdu:
Musahip Lütfi Ağazade mabeyinci Faik Bey, Maarif Nazırı Haşim P:ışa ,
serkuyumcu (saray kuyumcusu) Haronaçi'nin oğlu Jak. ..
Rumeli ve Anadolu hisarlarının arası Boğaziçi'nin en dar mahalli, c.:n
kuvvetli Şeytan Akıntısı d:ı burada . Mezarlık (Kayala r, Aşiyan) tama nııyl:ı
8
Mi.islümanlarındır. Tevfik Fik r e t 'in Aşiyan'ın ın 1 Belediyece alınıp ıııl'ızl'
ya pılacağın ı gazetelerde okuduk.
Fatih, lstanhul'u ilk kuşatacağı sıralar, Boğazkesen ismini vc.:rd iği l ı ı ı
kaleyi ( i{umclihisarı ) bina ettiriyor. Kendi başta , veziriazam l lalil l': ı.., . ı .
vüzeradan (vezirlerden ) Sarıca ve Zağa nos Paşa la r ma iyette ı ılı ıı:ık i 'ı 1."

1H Asi yan: Sair Tevfik Fikrct'in ( 1 8 6 7 - 1 9 1 5) Rumclihisarı sırtları ndaki tasarım ı l..:t' ııdı .. 1 111· . ı ı ı ol. 1 1 1 n ı
Sözcük "yuva" anlamndadır. Bulundugu yer daha önce "Kayalar" adıyla lıi liııiı l<rn 1 hluı· ı 1 1 1 "" '"
den dolayı günümüzde Aşıyan olarak anılmaktadır. Ev ise Aşiyan Müzl''1 dir

iM
re, geceyi gündüze katarak iki bin amele çal ıştırarak dört ayda yaptırmış
ve dediği gibi de B oğaz"ı kesivermiş .
Rumelihisan'nın kültür ümüze taalluk eden (ilgilendiren) ciheti, büyük
alimimiz Ahmed Vefik Paşa'yau me'va (yurt, mekan) oluşudur. Pek kıymet
li olan kütüphanesi ve kolleksiyonlan, ne yazık ki parça parça elden git
miş; hanesini satın alan ve bu eserlerin çogtınu elde eden Adliye Nazır-ı
es bakı (eski bakanı) Rıza Paşa terekesinden de bellibaşlı bir şeyler
çıkmamış.
Rumelihisarı'nın lstibdad günlerinde s on yapılan binalarından en
meşhuru , Tophane müşiri Zeki Paşa 'nın10 granit taşlardan mamul
(yapılma) yalısıdır ki Mütareke senelerinde (1918-1922) veliahd Mecid
Efendi 'nin oğlu (Ömer Faruk) bu raya kurulmuş, hayli keyifler sürmüştü.

Akşam, 29 Kanun-ı sani (Ocak) 1939

19 Ahmet Vefik Paş;ı (1 823- 1891): Önemli devlet hizmetlerinde bulunmuş, iki kez sadrazamlık ve çe
şitli nazırlıklar yapmış olan Alımcı Vefik Paşa, meşruti fikirlerin Osmanlı Devleıi'ne uygun olmadı
ğını savunurdu. Dil konusunda uzman olan paşa, Moliere'in eserlerini Türkçe'ye adapte etmesiyle
tanınmıştır.

20 Zeki Paşa (1849- 19 14): il. Meşruıiyeı'ten sonra rütbesi alınarak, sürgüne gönderilen Zeki Paşa, il.
Abdülhamid döneminin iıç dil bilen en bilgili bürokratlanndan olup, onyedi yıl tophane müşirliği
ve yirmibeş yıl da Askeri Mektepler Nazırlığı yapmıştır.

166
Boğaziçi
Baltalimanı'ndan Yeniınahalle'ye

Rumelihisarı'nın ötesi Baltalimanı. Oraya ismini bırakmış olan zat, İstan


bul'un fethi sıralarında Gelibolu'daki donanmamızı hazırlayan Baltaoğlu
Süleyman Bey'dir. Osmanl ı Devleti'nin ilk kaptan-ı deryasıdır. Muhasara
sıralarında gemilerimizi bu Fedalya limanına getiren odur.
Koydaki yalı (sahil hane) birkaç noktadan tarihimize karışıyor. 1834'te
Avrupalılarla yaptığımız ticaret muahedesi, 1841 'de Tuna beyliklerine
müteallik (ilişkin), beş devletle müzakere ettiğimiz muahede burada im
1
za l:ı nmış. Da mad Ferid'in senelerce yangekliği, bütün kumpaslarını kur
duğu bu Mediha Sultan Sarayı nihayet Balıkçılık Enstitüsü oldu çıktı. tle
2
risinde de Bulgur Palas sahibi Habib Bey'in yalısı. Baltalimanı çayırı orta
Boğaziçlerinin sayılı mesirelerinden biriydi.
Boyacıköyü'nün bu namı alınası 1806 senesinden sonradır. Kırkkilisel i
bir kumaş boyacısıyla soyu sopu ve çıra kları. 40 hane olarak lstanbul'a
gelmişler. III. Selim: " Beğendikleri yerde otursunlar, zenaatlarını yapsınlar "

demiş. Koca şehri karış karış gezmişler, burada ka rar kılmışlar. Bu köyün
sahillerinin eski halini bilirim. Kayıkhanelerinin üstü tümsekli, inişli çıkışl ı,
ga yet daracık rıhtımları vardı. Arabayı, otomobili bırakalım; yanyana iki in-

1 llalı:ı liııı:ını ı\ntl:ısııı:ıl:ın: Mı ıst:ıb lksid l':ıs:ı 'ııın ll:ılt:ıliıııaııı'nd:ıki (günümüzde Kemik l l:ısı:ılıl- .

l:ın Hastahanesi olan> s:ılıillı:ıııesindt· tic:ıri :ınl: ısııı: ıl:ır iııız:ıl:ınııııs. siy:ısi giirüsnıdl'r y:ıpılı ı ı ı.,ı ıı

ll:ıslıc:ıl:ın : 18.�H'de Osııı:ııılı-l lekik:ı. Osııı:ınlı-lngilıere ticaret :ınlasıııal:ın. lıunla rııı wnllı ·ı ı ı ı ı ı "''

ne iliskin IH.�'). 1840 anl:ısnı:ıl:ın. l 8'i6'da Osnı:ınlı-Hus tk�ıret :ınl:ısınası. Hl<i'J'd:ı ı >Mıım ılı Ilı "
Anılasııı:ısıdır. !lir diiııenı. Al ıdiilıııedd'in kızlannd:ın Fatma Sultan, son 7�ı nı:ıııl:ınl:ı ıl:ı l'ı·nı l l':ı
�" i l e e v l i ol:ın Medil ı:ı Sulı:ııı lıuı�ıda oturıııuslur.

.!. Bulgur l'al:ıs: Koc: ıımısl:ı f:ıp:ışa ·daki kulesiyle ünlü eski old binası.

"''
t:mirgii11 'da Şerifler l'ah\·1 'nda11 1940 '/ı yıl/arcı ait bir görünüm. (Eser Tutcl Koleksiyonu)

san bile zor geçer. Büyük yalıları yok değildi. Daire-i Askeriye Muhasebat
reisi müşir Sadeddin Paşa'nınki, Mazhar Paşa'nınki, Emirgan'a doğru Musa
Saffeti Paşazade Ahmed Ziya Bey kerimesininki (kızınınki) vesaire . . .
Emirgiin .. IV. Murad Revan kalesini za ptettikten (1 63'i) sonra kale diz
.

darı Emirgün oğluna her nasılsa ısınıverrniş. Adam yaman musikişinaslar


dan. Beraberinde İstanbul'a getirmiş; Yusuf Paşa diye ad vermiş ve bura
da ona bir yalı kurdurmuş. İsim oradan kalma . . .
iskelenin karşısındaki Çınarlı kahveye ecnebiler bayılırlar. Cami, I.
Abdülhamid'in 0 774- 1789). Bitişiğindeki Şerif Abdullah Paşa'nın el' iin
3
duran yal ısı, bilhassa selamlığı asar-ı füikadan sayılıyor.
ilk Mısır Hidivi İsma il Paşa'nın haremli, selamlıklı şeddadi (büyük ve
sağlam) yalıları, koruları 65 yıl evvelin 0870'ler) en saltanat sürülmüş,
keyif t:dilmiş mahalleridir. �imdi e n k a z l ar ı bile kalmayan yerlerinde Ka
r a de ni z 'i n poy ra zı t:siyor.
Emirgan'da hukuk ;llimlcriınizden Ali Şehbaz Efendi'yc ait yalı, Askeri
Mektepler müfett işi Zülüflü İsmail Paşa'ya. ondan sonra da Mısır prensle-

.� St:ritlt:r Yalısı: lloy:ıcıki»v- 1'.ın irg:"ın volu iizerindt:ki 18. yüzyıldan k:ılm:ı :ılış:ıp v:ıh. Sonraki yıll:ır
<l:ı lıirk:ıı· kt:z yenilt:ııcıı ' <' lı;ıı·<·ın d:ıi n:si yıkılan yalıd� lıir diinem Mekke �erit1 Ahdülilbh Paşa
( 184�- 1908) oıur<luğu i\'in :ıdı Serith:r Yalısı olar.ık kalmıslır.

1 68
rinden bilmem kimin emektarı Arnavut Bekir Efendi'ye intikal etmişti. lki
kapı eveli, Galatasaray'ın eski idmancılarından Ragıb ve Talat biraderlerin
cedlerine aiddi. tleride Karadağ prensi Nikola'ya4 bahşedilen köşk vardı.
Tokmakburnu'ndaki Mısırlı İsmail Paşa'nın malikanelerini (yalılarını)
dönüp biraz yürüyünce müşir Deli Fuad Paşa'nın kuleli sahilhanesi...
Önündeki dok eni-konu ufak bir tersane haline geldi.
İstinye'nin eski Rumca ismi Stenos yahut Sosteniyon. Çayırında vak
tiyle Bomonti bira fabrikasının buz depoları, bir hayli de kireç ve taş
ocakları vardı. Koydaki Rıza Beyzade Ömer Bey, onun da oğlu Fuad
Bey biraderimiz, köyün eşrafındandırlar.
Artık sahil boydan boya yeni yapıdır. İpekçi Kani'nin köşkü (şimdi
Babanzade Fuad Bey'in uhdesinde); iskelede Levazım reisi Edirneli Ah
med Afif Paşa'nın akarları; dönemeçten sonra Art nouveau şekilli şahane
yalısı; kıyıcığında camisi ve mahallesi. Rumluktu ve aşağı yukarı hala da
aynıdır a ... Deniz kenarında Mısırlı Said Halim Paşa; Celal, Suphi ve Se
dat Nuri (tleri) biraderlerimizin pederleri Nuri Bey, tepede Köse Raif Pa
şa gibi ekabir (büyükler) de onırurlardı. Hristaki, Vlasto, Evyenidi, Balta
zi kabilinden Rum bankerleri de yazlığa gelirlermiş. Bu Baltazi, Mayer
ling Faciası'na' uğrayan Avusturya veliahdi Arşidük Rudolfun sevgilisi
meşhur Vetsera'nın amcası oluyor.
Burundaki Avusturya, Macaristan- Sefarethanesini dolanıp yürüyelim.
Kalender bundan otuz bu kadar sene evveline kadar Boğ.ıziçi'nin en kibar
mesiresiydi. Hem karalı, hem denizli... Rıhtımında konak arabaları, numa rasız
kira faytonları, paraşütler ve yayan piyasacılar. Açığında yalıların pırıl pırıl
futaları (sürat kayıkları); sandallar, kayıklar. Gazinosunda incesaz, or kestra.
Kalender köşkü de Damad Nevşehirli İbrahim Paşa'nın (ö. 1730) zevk ve
safa yerlerinden biri imiş. 1827'de çıkan Rusya Muharebesinde il.
Mahmud Sancak-ı Şerifi6 getirip köşkü askeri karargah yapmış.
Burası Çırağan'ın tamamıyla aksi: Yani önünden geçerken yüz mutla-

4 Karadağ Prensi Nikola: ( 1 84 1 - 1921 ) 1878'd" bağımsızlık cld" "d"n w "Kyn;ız" sanını. 1 9 1 0'd:ı
kr.ıllığını il:ın "d"n 1. Nikola. il. Alxlülhamid diin.,mind" lst:ınhul"a gclişl.,rind" llojl:ızt�·l'mlı·
k"ndL,in" tahsis "dil"n kiişkıc kalırdı.

� Mayerling F:ıci:ısı: Avusturya vcli:ıhdı l!udolf ile s"vgilisi M:ıri:ı V"tser:ı'nın, Viy:ın:ı y:ıkııııml:ı�ı
May.,rling"d.,ki kiişkt" .�o o.ık 1899'd:ı intihar "tmcl.,ri. llu olay dünyada ).,'t:niş y:ınkıl:ır uy: ı m l ı ı
mış, nım:ın ve filml"re konu olmuştur.

lı Sancak-ı :)erif: Hz. Mulı:ımm.,d'" :ıit olduğu g"rek�·.,siyl" s:ıv:ışlar.ı ı,<iitürül"n w on lunun ıııı ı rnlı
ni yüksclt"n kutsal h:ıymk. llunun Topkapı S:ır:ıyı'n<laki Kutsal Eman.,tlcr D:lln•slmll•n <"lk:ııııl
ması, or<lugilı<ı v" <""Plı"Y" giitürülın.,si ordunun diinüşünd" y"rin" konu lıııa-ı •<·ın r<·-ını w dıııı
tiirenl"r yapılırdı.

'""
ka o tarafa döndürülecek; zinhar sırt çevrilmeyecek. ..
Biraz gittikten sonra Knıpp ve Mavzer fabrikalarının vekili Huber'ın
kaşanesi7 (sonra Mısır prenseslerinden Kadriye Hüseyin'e intikal etmişti)
ve Avrupa devletlerinin yazlık sefarethaneleri başlardı.
Almanya'nınki 1886'da inşa edilmiştir. Parkında, lstanbul'un Alman
kolonisi tarafından yaptırılan mareşal Moltke'nin8 bir abidesiyle üstünde
mareşalin resmi bulunan, Prusya Kralı ve Osmanlı padişahı namına dikil
miş mermer bir sütun vardır. İngiltere sefarethanesi 1911'de yanmıştı.
Tarabya, şifa manasına olan Rumcasından gelme. Eski patriklerden
biri umulmaz bir hastalığa tutulmuş; burada havayı tebdil edince iyileş
miş ve isim bu şekilde kalmışmış. Boğaz'ın en lüks oteli Summer Pa
las'tı. İskelenin karşısına tahtaperde gibi dikilen Tokatlıyan Oteli çanına
ot tıkadı. Aşı boyalı Fransa Sefarethanesi fi tarihinde Fenerlilerden' ve
Eflak ve Boğdan'da voyvodalık edenlerden prens lpsilanti'ye aitmiş. III.
Selim, general Sebastian sefirken hediye etmiş. Bunun da bir kısmı
1913'te yandı. Kışın Salıpazarı önünde demirleyen ecnebi istasyonerler
(elçilik gemileri) yazın buraya toplanırlardı.
Eskiler Kireçburnu'na Karadeniz'in anahtarı diyorlar. lstanbul'dan çıkı
lırken Karadeniz'i ilk gören burasıdır. Köy, Keçecizade Fuad Paşa'nın sa
daretinde (1864), Yeniköy namıyla bazı kimseler tarafından kurulmuş.
Rus harbinden (1877-1878) sonra muhacirler oturtulmuş. Başlıcası Dahili
ye Nazırı Memduh Paşa'nınki olmak üzere tek tük yalıları da yok değildi.
Kefeliköyü, saf havası, leziz suyu, asude muhiti, bilhassa Dede Yu
sut'un dalyanıyla şöhretliydi. Bristol Oteli olan bina Petersburg büyük el
çisi Hüseyin Hüsnü Paşa'nın, aşağısındakiler de yaver-i şehriyarilerden
(padişah yaverlerinden) Talar Paşa'nın pederi Rıfat Paşa'nın, Sabah ceri
desi (gazetesi) sahibi Mihran'ın yalılarıydı.
Büyükdcre çok zamanlar küçük bir balıkçı köyü halindeymiş. lstan
bul'a daimi olarak yollanan Avrupalı sefirler kışlarını Beyoğlu'nda, yazla-

7 Huher Kiişkü: ı:ır.ıhya kurundaki Auguste Huher ailesine ait Kiişk. 198'5'te k:ıınulaştırılmış ve
Cumhurbaşkanlığı J{czidansı olar.ık kullanılnı:ıy:ı başlanmıştır.

8 Hdmuıh von Molıkı:: < 1 800- 189 1 ) Alman mareşalı. 183'5'ten sonı�ı Osmanlı OrdusuncJ:ı d:ınış
ın:ınlık yapmış. aynca lsıanhul'un kent planını h:ızırl:ımakla görevlendirilmişti. lst:ınbul ve Türki
ye izlenimlerini "llridl.· iiher Zusı:ınde und lkgebenheiıen in der Türkci aus dem j:ıhren" :ıdı ile
J841 'de y:ıyınl:ınnuş. hu eser 1%0'd:ı 'Türkiye'deki Durum ve Olayl:ır Üzerine Mekıupl:ır'" adı al
tınd:ı Türk�·e'ye �·evrilmişt ir.

9 Fenerliler: Osmanlı yiineıiıııindc revirınenlik. Etl:ık ve Boğlkın Beyliği gibi görevler :ıl:ın, banker
lik ve ıadrlik yapan, �uğu Fı:ııc·r semtinde oıur.ın soylu J{uınl:ırdı. 19. yüzyıld:ı lleyoğlu'n:ı ve
Boğ:ıziçi'ne taşınar.ık giirkeıııli konaklar ve yalılar yaptınnışlar<lır.

1 70
1940 '/ı yıllarda Biiyiikılere Piyasa Caddesi. (Foto: Selahaıtin Giz/Eser Tuıcl Koleksiyonu)

rını da Boğaziçi'nde gcçirıneğe başladıkları anlar, orası yerli Hıristiyanla r


ta rafından rağbet bulmuş... Rusya ve ispanya sefarethaneleri buradadır:
Büyükdere olclıı nı olasıya Boğaz' ın en kalabalık, en şenlikli yeridir.
Sırtlarda ki Belvü, rıhtımda La Piyer, Üniver, iskelede Aınhasadör, çayıra
yakın Platan isimlerinde hayli otelleri bulunurdu .
Çayırdaki anaç çınarı, Avrupalılar tarihe karıştırırlar. 1096'daki Haçlıla r
seferinin elebaşıla rında n Godefroi de Bouillon'a (Aşağı Lorrainc dükl'ı l
mal ederler. Güya ordusu karşıya geçmeden evvel burada aram etmiş
111
(dinlenmiş). Büyükdere'nin "Piyasa Boyu" (gezinti yolu) otuz yıl evve
line kadar da şimdiki gibi pek civcivli olurdu. Cuma ve pazarları v:ı pu r
l :ı r tıklım tıklım insa n t:ı�ırdı. Mezar burnunu Mesa r burnuna �·evire n,
�ir·
ket-i Hayriye'nin kıymetli emektar ve müdürlerinden Giridli HüsL·y iıı
n
Haki Efendi rahmetlidir

10 Büyükderc piya�ası: Büyük<lcrc iskelesinden koruyil kadar Büylikdnl' <:ayırı mla y;ıpı l . ı ı ı , � . . . · ı ı ı ı ı k ı ı
deniyordu. Yaz aylarında Büyükderc'dcki sayfiyelerine taşınanlar h u gczintilrri gdt· ııcldc";>l ı ı ı ı ı ı "ln ılı
1 1 Giritli Hüseyin Haki Efendi: ( 1826- 1895) Türkiye'ııin ilk büyük Denizcili)< ı�kt ııı"'' .. ı.1 11 ';>ıı lu·ı ı
1 fayriyc'nin 1868- 1895 yılları ar�lsındaki müdürü. i şletmeyi geliştiren ve Bogaz i ..:ı 1 . ıı ı l ı ı ' ı ı dı· .11 1 lııı .ı
kan Hüseyin Haki Efcndi'nin ismi günıimüz<lc Denizcilik lşlctmcsi'niıı h ı ı .)ı · l ı ı ı l l . ı ı l. 11 1 ' · ı ı ı 1 1 1 1 1 1 1 .ı
verilmiştir.

1 11
Sanyer 'den sonra gelen Yenimalıalle de sayfiye yeriydi.

Sarıyer adı, çarşıdaki türbesinde yatan Sarı Baba isimli bir zattan türeme.
Sarıyer'in Çırçır, Hünkar, Şifa, Fındık, Kestane suları, incesazlı, hokka
bazlı, ortaoyunluydu . . . Kadınlar tarafı kafeslerle bölünmüş; hepsi de iğne
atsan yere düşmez halde. Ekseriyet paraşütlerle gider, çokları da Adalar
vari eşeklere binip "deh çüş, deh çüş" yollanırlardı. Kafesler ardıyla gel
sin pandomimalar... Tebessüme karışmış yelpaze sallayışlar, göz süze sü
ze çiçek koklayışlar, kalbgiihın (göğsün) üstüne el koyuşlar...
Yenimahalle Ermeni yatağı olmakla, Pazarbaşı'ndaki dalyanıyla, salaş
tiyatrosu vt: bir iki gazinosuyla meşhurdu . Fırıldak Bahçesi dünyanın en
dilfırib (gönül oyalayan) mevkilerinden biridir...
Akşam. 7 Şubat 1939

1 72
Beykoz'dan Kanlıca'ya

ötedenberi rağbetçe ve mamurlukça Boğaziçi'nin Rumeli kıyısı Anadolu


kıyısını geride bırakmıştır. Sebepleri var: Bir defa ayak karada... Koruların
gürbüzlüğü, nefti ve mor gölgeleri. . Büyükdere ve Sanyer'in "Sular" deni
.

len havalisindeki billı1r gibi menbalar... Sonra mehtaplar; ayın doğuşu ,


nazlı nazlı yükselişi, denize gümüş pırıltılarını serişi. .. Nihayet Frenkler, re
ayalar (müslüman olmayanlar), bilhassa Mısırlıla�ca1 mergupluğu (beğenil
mişliği). Gelgelelim Anadolu yakasının da aynca güzellikleri ve üstünlük
leri mevcud: Dağların, yamaçların daha açıklığı, günlük güneşliği ferahlığı;
şemsiye gibi fıstıkları; zümrüt yeşili bostanları; nefis yemişler veren ağaçla
n. . . Karşısı ne kadar alafranga, yabancı kokolu, resmi ve külfetli (sıkıntılı)
ise burası da o kadar alaturka, yerli, laubali ve külfetsiz (doğal.). Beykoz1
kelimesindeki "koz" ceviz · demek olmayıp, Farsça "köy" manasına imiş.
Eskiden Kocaeli sancak beyleri oturduğundan buraya bu isim verilmiş.
Beykoz eski halinden hemen hemen değişmemiştir. Yuşa aleyhissela
mı3, Hünkar Kasrı, Yalıköyü 'ndeki çayırı, Sundurmalı dalyanı, 10 lüleli

Mısırlılar: Mısır'da Kavalalı Hanedanı i(indeki veı�ıseı soıunl:ın nedeniyle 19. yüzyılın ikinci y:ırı

sın:ı doğru lsıanhul'a gii�'.en h:ınedan mensupları. Hunl:ır j.,'t' nellikle Jloğ:ıziçi kiiylerine yerlt·şıniş
ler, lsı:ınhul'd:ıki lüks ve :ıl:ıfr:ını::ı y:ış:ım:ı k:.ııılmışl:ırdır.

2 Beykoz: ,Bu adın kökeni tanışmalıdır. Sonunun Rumca "kos" (kiiyl vey:ı "koz" keviz l okhığıı, iz
mit sanc:ık heyleri eskiden lıur:ıd:ı oturduğu için 'hey ki'ıyü" :ınbmınd:ı Bey-km d..ııdi):i y:ı d.ı
köyün cevizleriyle ünlenerek hu :ıdı aldığı ileri sürülür.

.� Yuş:ı Aleyhisse1:1m: Iloğ:ız'ın en yüksek tepesi Yuş:ı'd:ıki y::ıtır. Ilur:ıd:ı eskiı.len l ıir z.,,._ Mıı ı:ı)lı
v:ırdı. Iliz:ınslılar diineminde II:ıgios Mik:ıci adına bir kilise y:ıpılmışıı. Türk diim·ıniıııl<· ı-.· ,ıy ııı
yere bir tekke ve türhe y:ıpılar:ık bur:ının kuıs:ıllığı korunı.lu. H:ılk in:ııı rnı.ı gi ıı l' Yu:.. ı, l .ır ·'.·• ·ı l ı ,
ermiş veya Hz. ls:ı'nın h:ıv:ırilerinı.lendir.

1'1.f
Boğaziçinde Anadolıı k�yı.�ımn ıızak köylerinden Anadolu kavağı

çeşmesi, paçacıları ve ab-ı hayat gibi Karakulak suyuyla namlıydı.


Yuşa , halkça devletlilerden, vellyı.ıllahlardan (ulu ermişlerden) sayılır
dı. Avnıpalılar ve Ahmed Midhat Efendi bir Finike mabedidir deyip du
nır. Tepe, denizin sathından 180 metre yüksektedir... Çıkışı ömürdü. Gi
den gidene; zu'ümce (batıl inanca göre) mübarek makam ya, dini bü
tünlerin ağızlarında fatihala r, salavatlar. Ellerde sefeıtasları, sepetler, çı kınlar.
4
Yaşlılar, çocuklar talikalarda , eşeklerde; ötekilerin dilleri bir karış
dışarıda. Bayırı tırman babam tırman. Yedi sekiz adım boyunda, iki bu
çuk üç adım eninde görülmemiş bir kabir; yanında harap bir camiyle su
yu çekilmiş bir kuyu. Ziyaretten son ra nezirle (adakla) bez parçaları, fes
püskülleri, iplikler bağlanır, ardından tortop olarak (oturtulup) kollar sı vanır,
tıka basa mideler doldurulurdu.
Kasrı ya ptıran. Mısır va lisi Mehnıcd Al i Paşa , Abdülmccid'c hediye
eden de oğlu l bralıim Paşa . Ala rivayetin (rivayete göre) sekiz, on mil
yon franga mal olmuş.

ı ı . ı l i k:ı: D:ıl"ı i"ıııcclcri ko, u <k1 1L·11. ı .:k :ıım çı:kıiği küçük ve üstü i>ılcilü amha. lsıanhul'dıki gt:z
llll'k·rde k:ıdml:ır vı: ronıkl: ır hiı ll"rl.:rtli .

1 74
Beykoz Çayın 1stanbul'un en sayılı mesirelerinden biriydi. Cuma . ve
pazarları kalabalıktan inlerdi. Ç imenlere yayılıp kuzular çevirenler, , helva
meyanesi getirenler, dolmaları istif edenler. Öğle sıcağında kilimlere uza
nıp uyku; daha sonra da gelsin piyasa (gezme). Boğaziçi'nin en ileride
dalyanı Beykoz'dakiydi. Malum a, dalyan sahibi tıpkı bir tarlada olduğu
gibi denizin o kısmına da hakanı sened (tapu) ile mutasari'ıf... Bu dalyan
en enfes kalkanları devşirmekle şöhretliydi.
Çarşı boyundaki çeşmeye ad bırakmış olan İshak Ağas hamallıktan
yetişmiş; 1. Mahmud'un 0730-1754) zamanında gümrük emini olmuş.
Çeşmenin lülelerinden güldür güldür boşanan buz gibi su biraz acımtı
raksa da testiye, bakraca koyup biraz dinlendirdin mi, hikmet-i hüda tat
lılaşıveriyor.
Hey yara bbim... O ne sanatkar ve yaman paçacılardı. Koca koca len
gerlerde paçanın tiritlisi, nohutlusu, dolması, çorbası. Üstlerinde bir par
mak yağ, etleri latilokum yumuşaklığında. Parmaklarını bile ye!.
Beykoz'un civarlarında AkbaiY.ı, Dereseki, Kaymakdonduran gibi mü
6
teaddit (birden · çok) gezme yerleri ve Ahmed Midhat Efendi ve Mustafa
Bey çiftlikleri vardı. Geçen yazılarımın birinde ayıyı bir hamlede tepetak
lak ettiğinden, battal kılıçbalıklarını bir bıçak vuruşta ikiye biçtiğinden
bahsettiğim, akrabadan Rüstem misal7 Sadık Bey, semtin eşrafındandı.
lncirköyü vaktiyle incirlikmiş. Buranın sonraki meşhurluğu da, müşir
Fuad Paşa'nın pederi Clncirköylü) Hasan Paşa'ya adeta soyadı oluşudur.
Hazret, yedi padişah devri gürmüŞ. Mısırlı ile Nizip'tc çarpışılırkcn8 bin
başı rütbesiyle Ağa Hüseyin Paşa'nın yaveri. O günlerde frenk taklitcili
ği'9 moda olduğundan, yaverlere (Fr.) "aide de camp" denildiğinden ya
ver-i mumaileyhe (adıgeçen yavere) "Dükkan" diye hitab edermiş.10

'5 ishak N:;ı: ( 18. yüzyıl ) Günınık t:ıninliği yapan hu z:ıtın lkykoz'daki çe;:şındt:rindt:n ilki Tt:ı�ı zihaşı
çe;:şnıt:si 07'50 tarihli), ikincisi adı gt:<;t:nt:n <.fınıisinin y-.ınında kt:ndi adıyla anılan (1746 tarihli) �·eş
mt:dir. Üçüncü çe;:şıut: ise;: Mustafa N:;ı CTımiinin y:ınınd:ı olup 19/'13'tt: rnddt: y-.ıpıınında yıkılmı�ır.

6 Ahmt:d Midhat Elendi Çiftliği: Gazeteci yazar Ahmt:d Midhat Et't:ndi'nin 0844-1912) llt'ykoz ı\k
haha kiiyündt:ki çitiliği.

7 Rüstt'm mi.,al: Rüste;:m fırnt:ği dt:mt:k olup pdılivanlar için kull:ınıl:ın bir dt:yimdir. IUisıeııı i'.:ıl .
lr:ın t:fa:ındt:rindt: yiği!liği ve gücü ile;: ünlt:nmiş bir k.:ıhr:ıı�ındır.

8 Nizip S:ıvaşı: Osmanlı Ordusu ile Mısır vali.'i K:.ıvalalı Mdımt:d Ali Paşa kuvvt:tlt'ri amsıııd: ı 2'!
H:ızir:ın 1839'da Nizip ovasında yapılan ve;: Osmanlı Ordusunun yt:nilınt"siylt' som ı<; l: ıı ı: ı ı ı ııwı
dan muhareht:si.

9 Frt'nk taklitçiliği: Frenk mukallitliği dt: dt:nmiştir. 19. yüzyıl sonl:ırına doğnı lsıanl ıııl'd:ı V•· l ı ı i y ı ıl.
kt:ntlt:rdt: giyim kuşaıııdan yt:mt: içıne;:ye;: kadar Avnıpalıları iiykünınt:yt: dt:niyordıı.

10 lndrkiiylü Hasan Paşa : ( 179.�-1 901 ) 107 yaşında iilt:n Osmanlı müşiri. Nizip S:ıv:ı .,ı "r:ı,ıı u l:ı ı\jl.ı
Hüse;:yin P:ışa'nın y:ivt:ri ikt:n p:ış:ı, Fr:ınsızcı yiive;:r :.ınlamıntl:ıki "aidt: d t: C:ııııp" ,,.,1,, ·11111 1 1 1 1 1 do •fi
ıu tt:l:ıffuz t:dt:mt:z, kt:ndisint: "Dukkin· Bt:y" dt:rıniş.

"'
Geçen yüzyılın ortalannda Beykoz

Müşaıi.inileyh (adı geçen) Hasan Paşa çocukluğumda hayattaydı. Bay


ram alaylarında, selamlık resimlerinde askeri teşrifatçıydı. Yüz yaşını aşkın
olduğu mervi (rivayet olunan), bununla beraber gayet dinç ve çevikti.
Paşabahçesi'nin paşalığ ı , Deli lbrahim'e ( 1640- 1 648) sadraza mlık
eden, yeniçeri ayaklanmasında hin parça edilen " Hezarpare Ahmed Pa
"

şa'nın köşkünün ve ba hçes inin burada idüğünden dolayı .


Ayandan11 ve eslxık <eski) şeylüilislfünlan.lan Piriz;1de Sahih Molla nın '

ve oğlu. Meşnıtiyet devri Adliye Nazırlarından lbrahim Befin sahilhane si


bugün cam ve şişe fabrikasıdır. ilerisinde de Sadaret müsteşarı Tevfik Paşa'nın,
büyük babamın amca oğullarından müşir Tahir Paşa'nın yalıla rı.
Dönemeçte bir şişe ve ispermeçc"t fabrikası da mctrük (kapanmış), harap
halde dururlardı.
O zamanlar, gideni, hirkıc,; gün besiye yatanı gec,;, Polonezköy ün adı '

nı bilen yok.
Çubuklu denilmesine iki rivayet vardır: 13iri. il . Bayezid 0 481 - 1 512)
ga zaplanır oğlu Sdiın'e burada sekiz kızılcık çu buğu vurmuş. Yavuz,
hu n l a r ı oracığa diktirmiş; tutımışbr , ems;ı l s i z yemiş vermişler. lkinci.'>ı de.
lıurada çubuk lüleleri yapılırmış .

Çubu k lu ' nu n h Cıl hüllerine uyar yok. Evvel (ilk) baharda ta nerelerden

11 Ay:ınd: ın : Ayan Medisı üye � i. 1 ky·el·İ Ayan d�ı dern.n Osm:ınlı �en�llosunun. gi'>revleri ya�am hu
yu süren i.iydcrinc: denmekteydi.

1 76
gelirler, "feıyad-ı andelip" (bülbül ötüşü) dinlerlermiş...
Hala mahallesi kalan Rıfat Paşa, Abdülmecid'in elçilerinden, Maliye
ve Hariciye nazırlarından, aynı zamanda da kalem erbablarından. Oğlu
Rauf Paşa, hemşireleri, soyu sopu yerleşmişler... Topraklarının çoğu son
Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa'nın kasrına ve müştemilatına (köşküne ve
eklentilerine) geçmiştir. Bir iki sene evvel belediyece satın alınan bu
köşke 1 50 bin lira sarfolunduğu söylenir. İskeleden sağa dönünce, mez
kOr Rıfat Paşa ailesi damadlarından Emin Bey'in ötesinde sabık (eski)
Müzeler Müdürü Halil Edhem (Eldem) Bey'in, Çakalbumu'nda esbak
(eski) şeyhülislamlardan Hüsnü Efendi'nin, daha ileride de B. Ahmed İh
san (Tokgöz) üstadımızın, Alem matbaası şeriklerinden (ortaklarından)
ve ehl-i dilandan (gönül kazananlardan) Asım Bey merhumun yalıları s ı
ralanırdı. Bu şipşirin Çubuklu'da onaltı sene evvel 0923'te) bir yaz ge
çirdim ve tadı damağımdadır hiila. Manzaranın doyulmazı, havanın mü
kemmeli, suyun ekmeli (en güzeli), cuma ve pazarlarının da şenlikliği...
Karaköy'ün malfım-u enam (tanınmış) börekçisi Hasan ve oğlu İbra
him Beyler bu kariyeyi (köyü) ihya ettiler. İskelenin, karşısında bol bolu
na bal gibi su; bir yanında gazoz fabrikası, öbür yanında çalgılı gazino.. .

Muzikalı İsmail Hakkı merhumun Darü't-Ta'lim-i Musikisi.1.ı En seçme


sazende ve hanendeler (çalgıcı ve okuyucular), tam usulünde en münta
hab (seçme) fasıllar ve şarkılar.
Kafesli setlerde hanımlar, aşağıda beyler... Vapurlar tıklım tıklım gelir,
müşteri üstüne müşteri taşır. Rıhtım boyu ve kenarı ıskarça. Yayan, san
dallı piyasacılar (gezinenler)... Nazar değmesin, "iki senedir aynı hali al
dı" diyorlar. Şimdi cadde, bal dök yala, ta Üsküdar'a kadar varıyor. Atla
bir otomobile, yarım saatciğin içinde bul Kızkulesi'nin karşısını. Vaktiyle
bu yolu aşabilene ne mutluydu.
Anadolu'dan gelip yerleşen köylüler, Kanlıca 'da kağnı yapmağa baş
lamışlar. Köye Kağnılıca denilmiş; gitgide Kanlıca oluvermiş.
Bir vaktin kübera makam (saygın kişilerin semti). Sadr.Jzam Keçeci
zade Fuad Paşa'nın sayfiyesi; il. Abdülhamid vükelasından (devlet
adamlarından) ve mütekaid (emekli) büyük elçilerimizden Salih Münir
Paşa'nın pederi Mahmud Celaleddin Paşa'nın yalısı. Mısırlı Mahmud Paşa
merhumun uhdesinde olan arazide eskiden kalma bir havuz va rdı ki ,

Musiki: 1916'd:ı lsı:ınhul'd:ı kunıl:ın musiki de:meği. AnGık Y"�"ırın si'ıziiııü l'ıtilli.
12 Ofırii't-Tfılim-i
lsm.ail H:ıkkı Be:y'in ( 18(ı6- 1927) Şehz:ıdeh:ışı'nd:ı Fe:vziyc Kmı:ıılı:ııw � lııııı
he:sıe:kfır ve: muallim
üstünde: :ıçtığı Musiki-yi Osnxıni Me:kıe:hi olmalıdır.

1 77
eni, boyu 40 arşın. Banisi (yaptıran) her kimse bir dönümün ne kadar
tuttuğunu göstermek için yaptırmış. Yağcı.zade Şefik Bey, Tülbendci Ha cı
Muhiddin Efendi de buraya daha sonra yerleşmelerden. Rahmetli Ha
cıcağızın veli misallerden (ermiş gibilerden) olduğunu bilirim. Çarşı-yı
Kebir'deki (Kapalıçarşı) dükkanında "Allah bereket versin!" demeden
paraya el sürmezdi. Bir ramazan gecesi kırda teravih namazını kılarken
basbrıverip şehit ettiler.
Doğma büyüme Kanlıcalılardan ve çok eski ahbaplardan bir Sıdıka
nım vardı ki, kocası Abdülaziz'in hamalcıbaşılarındanmış.13 Ev kadınının
ta kendisiydi. Tepsi tepsi domates pestilleri ezer, turşular kurar, ipe çi
rozlar serer, .tütün balıkları kurutur, kaymak gibi yoğurtlar yapardı. Bun
ları bize taşır durur, avaidini (karşılığını) de alırdı.
14
- Önüme kesahçeler saysınlar, konaklar sarnylar göstersinler, bu ca
nım Kanlıca'dan bir hatve (adım) atmam!.. derdi.
Körfezin eski mehtap sefalarının15 üstüne yok. Koyun aks-i sedası
(yankısı) meşhur. Bir "hey hey" yerine kaç "hey hey" dinle...
Boğaziçi'nin kalantorları, mirasyediler ay doğmaya başlarken, gıcır gı
cır sandallarının ehramlar yapılmış kadife döşemelerine kurulurlar, yavaş
yavaş açılırlardı. Öyle hazırlıklı çıkış ki, Karakulak suyu dolu hasırlıların
içinde kar kuyularının karları, amlarında içki sümhileri. Saç mangallarda
cızır cızır şiş kebapları, cızbız köfteleri pişiyor; lüferler, çinakoplar ızgara
ediliyor. Havanlarda fındıklar, bademler, sarmısaklar dövülüyor. Tarator
hır, cacıklar yapılmada; tabak tabak yt:ınişlt:rin üzt:rint: karlar st:rpilmede.
Gelsin bade, gelsin sıcak, soğuk mezeler... "-Mededd!"ler; ud, tanbur
zımbıruları; keman, kemençe gıygıyları...
Böyle ayrı ayrı kaç kafile. Etrafları sayısız sandallarla çevrelenmiş.. .

Kah dunış, kah gayet aheste beste (yavaş) gidiş. Horozlar ötünceye ka
dar keka ...
Bu gel keyfim gel senelerce sürüp gitmiş; il. Abdülhamid de ocağına
incir dikti.
Akşam, 9 Şuhat 1939

13 h:ıınlacılxışı: J>:ıdiş:ıhl:ınn deniz ı.:ezintilerinde bindikleri s:ılt:ın:ıt kayıklarının kürekçilerine deni


yordu.

14kes:ılwe: Kese ak�·e. Osınanlıl:ırd:ı 'iOO kuruşluk paraya denirdi. 1877'<len sonra "kese" ve "yük"
deyimleri ile :ınl:ııılan p:ıı�ı hiriınlcri kullanılmaınış, :ınrnk halk ar:ısın<l:ı "çok para" :ınlaının<l:ı hir
<leyim ol:ır:ık kalmıştır.
1 'iMehtap sefaları: Serv-i simin seyri <le <lenmiştir. lstanhulluların 18. yüzyıl ort:ıların<l:ın h:ışl:ıy.ır.ık.
denizin durgun ol<luı:u mehtaplı ı.:"":clerde k:ıyıklarl:ı çıkııklan gezintilerdi. Erkekler ve kadınlar
ayrı ayrı k:ıyıkl:ır:ı binerler, erkekler s:ız ç:ıl:ır, g:ızcl siiylerlerdi.

1 78
Anadoluhisan'ndan Kuzguncuk'a

Eski adı Güzelhisar olan Anadoluhisarı'nı Yıldırım Bayezid (1389- 1402)


yaptırmış. Hala duran, sık ve alçak pencereli, kar-ı kadim (eski zaman
işi) Köprülüler Yalısına1 büyük tarihi kıymet biçiliyor. Uerisindeki deniz
kıyısından dağ tepesine kadar set set, bölük bölük, girdili çıktılı kaşaneyi
Frenklerden bilmem hangi bir konr kurdurmuş. Sonra da rivayete göre,
bir gönül işinden dolayı Müslüman olmuş.
Göksu, iki deredir: Anadoluhisarı'nın yanındaki büyük Göksu; Kan dilli
tarafındaki küçük Göksu; daha doğnısu Küçüksu.
Aralarında çayırlar, çimenler, uzanıp giden vadiler; yüzyıllar görmüş
çınarlar, söğütler, selviler; bahçeler, bostanlar...
Küçüksu, sağa sola şaşmayarak doğnı dürüst, düzgün düzgün gider;
halbuki asıl Göksu oynaktır; kaç yerde kıvrım kıvrım kıvrılır, dönemeçle
rine çamurlar yığar. Bunlardan da saksılar, testiler, gırgırlar, Muharremi
yelik toprak kupalar" yapılır; kapış kapış kapışılırdı. Dilaltı çıkarılacak
derece sıcak bir yaz günü pencerenin önüne Göksu testicağızını koy;
yarım saatçik geçer geçmez, bardak bardak iç, dişlerin donsun. Müba
rekler o zamanın adeta frijiderleri.

(") l'.,yg:ımlı.,rimizin tonımı Hz. Hüs.,yin'in K"rlıda'da uğradığı fad:ıdan dolayı "skil.,r, Muh:ırıl·ınlıı
onuncu gününd" suyu cam w şdfaf lxırd:ıkl:mlan içm"zl"rdi .
1 Kiiprülül"r Yalısı: Kiipıi.ilü Mduu"d l'aşa'nın y.,ı:,..,ni sadr.ız:ım Aıncazad" Hüsı:yin l':ışa 'ııııı Ana
doluhi�:ın'nd:ıki yal ısı. llir lıiilüınü günümü� kad:ır koruruılıilmiı:;tir.
2 Kontun yalısı: An:ıdoluhisarı'nd:ıki Ahnı"d N"cil> ıı.,y y:ılısı. Yalının sahihi hir Fr: ı ı ı " ' '"\''"""
(marki) ik"n Mdik" Aliy" Hanıın'l:ı .,v1.,nd1ilın"k i�"in ınüslüın:ın olmuş w Ahnwd N<•ı·ll ı llı•y
olar.ık tanınmıştır.

1 79
Bu fıkırdak derenin kenarlarında da yemyeşil ağaçlar, incirler,· sazlar,
kamışlar. Gerideki İçgöksu ve Baruthane çayırları da zümrüt gibi. ..
Göksu, İstanbul'un en şahane, en saltanatlı, en kibar mesiresiydi. Fi
tarihinde (eskiden) koca kavuklu padişahlar taşınıp dururlarmış. Onlar
ayaklarını çekmişler, şehzadelere, sultanlara, vüzera (vezirler) takımları na
sıra gelmiş. .. Ecnebi elçilerden, lordlardan da gelen gelene; Beyoğlu
zenginleri, Tatlısu Frenkleri de eksik değil...
Cuma ve pazarları mahşer orası... Seyrangahın (gezinti yerinin) en şa
tafatlı günleri Abdülaziz <1861-1876) devrindeymiş. Hanedana mensupla
rın altlarında altın yaldızlara bulanmış futalar (sürat kayıkları), kayıklar.
Küreklerde pembe zar gömlekli, sırmalı camadanlı (yelekli), sakız gibi
şalvarlı hamlacılar (kürekçiler)...
Necabetpenahların3 kravatlarında, gömlek yenlerinde, parmaklarında
pırlantalar, zümrütler, yakutlar... Zıllüllahtan (padişahtan) gayrisine sakal
yasak olduğundan, başlarında veliaht, kaffesi matruş (hepsi sakalsız),
hepsinde kat kat pudra, buram buram lavanta ..
4
Aliyyetüşşanların papazi yaşmakları5 altında da tek taş küpeler, dekol
te göğüslerinde salkım saçak gerdanlıklar, bileklerinde ışıl ışıl bilezikler.
Peşlerinde fingir fingir saraylılar (cariyeler) ve böbrek dudaklı harem ağa
ları... Vükela (devlet adamları) aileleri de cafcaftan yana aşağı yukarı o
ayar. Yaşmak feraceler, pek alafrangalarda kaşpusiyerler (hafif üstlükler).
Bu dekorun ve artistlerinin hayli kağşamış haline yetişen Pierre Loti,
özene bezene birçok parlak sahifeler kaleme almı:;Lır.
Küçüksu çayırı da dopdolu. Mermer kasır (Küçüksu Kasrı) evvelce
ahşapmış. IIL Selim (1789-1807) tamir ettirirken, çeşmeyi de ilave etmiş.
Yeni baştan yaptıran Abdülmecid (1839- 1861).
Toplarönü denilen mahalden karşıya kablo
buralarda geçtiği için,
oyalanmak memnu (yasak) idL Göksu'nun mısırı, patlıcanı, panayırı6 da
meşhurdu. Panayırın son günü, anane mucibince, Rumi 11 Ağustostaki

3 Necaheıpenah: Ya da necaheıllı. Son diinenıde Osmanlı Hanedanına mensup şehzadeler i�·in


kullanılan resmi hitap si'ızcüğüydü. �elız:ıdelerin adlarından Cince "Oevletllı nedhetlO" veya "ne
cıheıpenah" denilmesi kur:ıldı.
4 Aliyyetüşşfüı: l'adişal1 kıztınna ··::;�ı nı yüt·e prenses·· anlanıın<la verilen san. l'adi �alı kızlarının �ı<l
l:ırınc.lan ünce "ismeıllı". adlannd:ın sonra da "aliyyetüşşiin h:ızretleri" sanlan kullanılırdı.
� papazi yaşmak: (Yun. paınpaziJ ince dokunmuş ipekli kumaştan yapılma lı:ış ve yüz iirtüsü.
Pembe, mavi. fı,ııki açık renklerde olurdu.
6 Giiksu Panayırı: lstanlıul'tb kurulan ve çoğu yerli Hıristiyarılarca dini günlerden sayılan panayır
ların sonuncusu. 21 -23 eylül arasında üç gün sürerdi.

180
Eski adı GüzeUıisar olan Anadolulıisan 'nın yüzyıl önceki görünümü

7
(23 ağ.) "Evl-i jasl-ı harije ' , yani "Kestane kurusu fırtınasına" tesadüf
edecek. Perşembeden başlar, pazara kadar dört gün sürerdi.
Çayırlar, çimenler, kırlar büsbütün pıtrak. Bu sefer her zamanki küllü
çöreklerden maada , başka tabakalar da mevcud. Beyoğlu'mın, Tatav
la'nın, Fener'in, Arnavutköy'ünün, Yeniköy'ün Rumları; palikaryalar, ko
konalar. lstanbul'un kaç bucağının da efendileri, omuzdaşları, hanımları,
ev tavukları...
Bir tarafta laternalar, mandolinler, gitaralarla hora tepenler; kadril,
polka oynayanlar. Bir tarafta zurna ve çiftena ralarla ikitelliye kalkanlar...
"Mustafa ve �ürekası"nın Göksu Tuğla ve Kiremit Fabrikası'na işleyen
dekovilin küçücük vagonlarına dolarak ala ala heylerle gidip gelenler de
sayısız.
Bu müessese gittiyse yerine daha atatan türedi. Güzergahta mektep
ve gençlik arkadaşımız Bay Kazım'ın, dostumuz Mehmed ve Abdull:ı lı
bayların işlettikleri, yüzlerce amele çalışan ip, halat ve kendir imalilılıa

neleri var ki, yabancı matahların ağzına ot tıkamış; memlekeıiıni ı in . yO


zünü güldürmüştür.
Havalide sayfiyeleri bulunan seçkin kimseler de vardı: En ha�l ıcaL ı ı ı

7 evvel-i fasl-ı harife: 23 eylülde haşlayan güz mevsimi. Mevsimin ilk ayına d:ı lıaril i <"V\TI dı·ııııdı
Mevsimin ilk fırtınası olan kestane karası ise ı8-2'\ eylül ar;ısıntladır.

IHI
Yenimahalle'de Makam-ı Vala-ı Serasken Dairesi reisi, tarihnüvis Giridli
Muhtar Efendi; Teftiş-i Askeri Komisyonu azasından ferik İshak Cevdet
Paşa; daha beride, Hamamcı Ayşe Hanımzade Rıfat Bey...
Kandilli'ye, elli, altmış sene evveline (1880'ler) kadar Kandillibahçe
denirmiş. Revan kalesini zaptedip gelen iV. Murad, şehzadelerden biri
nin doğuşu münasebetiyle burada yedi �ece kandil yaktırmış. Bir kavle
(görüşe) göre, ismin gelişatı bu cihetten... Diğer kavle göre de, padişah
lar tenezzühe (gezmeye) çıkıp yukarı Boğaz'da akşamladıktan sonra dö
nerlermiş. Sırtlarda bir papaz otururmuş. Yaranmak için bahçesini kan
dillerle donatırmış.
Kandilli akıntısı, Boğazın en çetin akıntılarından biridir. Yamaçtaki
büyük bina Mısırlı Mustafa Fazıl Paşa yapısı, sonra Cemile Sultan Sarayı,
şimdi de kız lisesidir.8 Buraya hayli ecanib (yabancılar) yerleşmişti. Elli,
altmış hane tahmin ederlerdi. Bilhassa İngilizlerden Watson, Fransızlar dan
Glavani aileleri, hukukşinas (hukuk bilgini) ve Meşrutiyet'in ilk se
nelerinde Adliye müşavirliği eden Kont Ostrorog' vesaire... Sadr-ı esbak
(eski sadrazam) Kıbrıslı Mehmed Paşa yalısı da nihayette. Damadı ferik
Mustafa Paşa ve ailesi otunırlardı. Kerimeleri (kızları) çok asil ve münev
ver, mahdumları (oğulları) pek yakışıklı, uyanık ve monden (eğlence se
ven) gençlerdi.
Her semtin kendine has bir şeyi mevcud ya , Kandilli'nin de yazmala
rı;10 yani yemenileri, yorgan yüzleri, çevreleri... Bir de midyeleri, Ha
liç'teki gemilerin diplerine, köprülerin dubalarına yapışıp sem (zehir) al
mışlarla kabil-i kıyas (bir tutma) değil. Hemen dolmasını, salmasını, pila
kisini yap, afiyetle yut. ..
Vaniköy, iV. Mehmed'in (1648- 1687) Sultani şeyhi ve şehzadeler ho
cası Vanlı Yani Efendi'nin ismini taşıyor. Hünkar Efendi, oraları hazrete
bahşedivermiş. Zat-ı şerif tde cami ve çeşme yaptırmış. Bunlara vakıf ol
sun diye onyedi bab (kapı) akar (emlak) çıkıverdikten sonra kendisine
de bir sahilhane (yalı) kurdurmuş.
kadiye Tepesi deniz yüzünden 130 metre yüksektir. 30 sene evveline
(1910'lar) kadar yangınlarda buradan yedi pare top gürletilir, akabinde

H K:ındilli Kız Lisı:si: K:ındilli sııtınıfaki l 9H6'd:ı y:ın:ın t:ırihi biruı Adilı: Sultan S:ır:ıyı'dır. Yaz:ırın sö
zünü t:ttiği Cı:ınilı: Sultan s.ahils:ır.ıyı isı: kıyıda olup yıkılmış, yı:rinı: yeni yalılar ve binalar y:ıpıl
mıştıı'.
9 Kont Ostror og Y:ılısı: Kandilli'de ilk sahihi bilinmeyen ve 20. yüzyıl b:ışınd:ı l'olony:ı asıllı hu
kukçu s rorog' un satın aldığı y:ılı.
I.i:on O t

10 Kandilli yazması: 19. yüzyıldan itibaren Kandilli'de dokunan ve kalem işi türden yazmalar.
182
(ardından) Ga
lata ve Beyazıt
kuleleri gündüz
sepetler, gece
fenerler çeker:
kırmızı ceketli,
eli harbili köş
11
lüler mahalle

lere dağılırdı;
geceyse bekçi
ler bangır ban gır
Bogazın Anadolu yakas11daki mesire yerlerinden Göksu
deresinde bir sandal sefası bağırırdı.
Bu nöbetçi
kulesi birçok ilavelerle Rasathane (Kandilli Rasathanesi) haline sokuldu .
11
Fatin Efendi hocamızın karargahı oldu .

Vaniköy'ünde de kalburun üstüne gelenler vardı: Rüsumat Emini Na zif


Paşa ; Viyana sefiri Mahmud Nedim Bey...
Kuleli Askeri Lisesi'nin bulunduğu mevkiye Kulebahçe derlermiş. Lise
binasının cemaziyülevveli (başlangıcı) II. Mahmud (1808- 1839) zamanın
da yapılan ahşap süvari kışlası. .. Kargire tahvil eden (dönüştüren) Abdü
laziz ( 1 8 6 1 - 1876). Sonra Harbiye İdadisi (Lisesi) şekline giriyor; 31 l
0895) senesinde de yanına bir ilave çıkılıyor.
Çengelköy'ünde gemi çapaları yapılırmış. Köyün çengelliğini bu se
bebe atfedenler olduğu gibi, İstanbul fethinde burada gayet aykırı bir
gemi demiri görülmesine isnat edenler de va r.
Buranın toprağı, münbitliği, fevkalade fide ve meyva çubukları yetiş
tirmesiyle ün almıştı . Bağ, bahçe meraklıları dillerinden düşürmezler, yo
lun çapraşıklığına bakmayarak boyuna taşınıp dururlardı. .. Geriler sıv:ı
maca bostan ve yemişlikti. Semtin kodamanları da şunlar: Kara Sultan
u
Va hideddin; 11. A hd ül ha mid' in kaynatası miralay Çerkez Elbus Bey . ..
Kara' nın ( Vahidedd in'in) köşkü evvelce Köçeoğlu Agop Efendi'ninııı i � .

(*) lstanhul i çi olursa dört sepet veya fener ; harici ise iki

11 kö�lü: Doğrusu "köşklü"dür. Bcyazır Yangın Kulcsi'nde görevl i yangın gözc.:ülcriıll' denirdi Hııııl.11
gece günduz , e
kuled n lstanhul'ıı l
gözetler er. yangın belirtisi görünce sırtlarında kı rııı ızı ' "'"' ' ..ıı,·
rinde dcynck koşarak semtlere gider ve haber verirle r i . d
12 Fatin Hoca (G ökmen): 0877- 1955) Kandilli Rasathanesi'niıı kurucusu ve müdü nı

1) Kara Sultan Vahidcddiıı: il. ı\hdülhaıııid'e d


" Kızıl Sultan" denil iği gibi, kiıı ı ı l rnıı• ,. \'I �klııı"·, I
Vahidcddin'e de "Kara Sultan" denilmiştir. Vahideddin, uzun şehzadelik yıllar ıııda <. rnı.:.. llwy'd•·I"
adıyla anılan köşkte oturmuştur.

I H.1
Abdülmecid (1839-1861) bir iki kere kudum buyurunca (onurlanclırınca)
naçizane hediye edivermiş! ..
O Beylerbeyi'nin hangi beylerbeyi idüğünü bir türlü keşfedemedim...
Cami, 1. Abdülhamid'indir 0774-1789)

"Kabeyi yadettirlr, dilcu mekin .oldu hele


Ma 'bed-i matbu ve nevbünyad-ı Abdülhamid"
'den anlaşılacağı üzere 1192'de (1778) yapılmış. Oğlu il. Mahmud, bir
minaresine bir tane daha katmış. Beylerbeyi Sarayı'nı 1865'te yaptıran
Abdülaziz'dir. Fransa imparatoriçesi Eugenie, Avusturya imparatoru
Franz Joseph 1., lmn şahı Nasreddin, Karadağ kralı Nikola ve 1878'de
Moskof orduları başkumandanı olarak Ayastefanos'a gelen Grandük Ni
kola burada mihman (konuk) edilmişlerdi. Nihayet de il. Abdülhamid'in
4
son nefesini verdiği1 yerdir.
Bedevi Tekkesi şeyhi Seyid Efendi rahmetli, eli öpülen, hayır duası is
tenen pek mübarek zatlardandı. Etrafta hatırlı kimesneler de çok: Esbak
(eski) Mısır Hidivi İsmail Paşa'nın kızı prenses Fatma Hanım; Maarif Na
zırı Haşim Paşa; İstinaf Mahkemesi reisi Arif Bey; Meclis-i Tedkikat-ı
Şer'iye başkatibi kazasker Mehmed Cemil molla; Zekiye Sultan'ın katibi,
ŞGr.ay-ı Devlet azasından Osman Saib Bey...
Kuzguncuk'ta "Baba" isminde bir devletli (ermiş) otururmuş. İsmin
menşei o zat. .. Kuzguncuk, bugüne bugün de Balat, Hasköy, Ortaköy
gibi en koyu Musevi semtlerinden biridir. Frenk Tepesinin kuşbakışlığı na,
şairane manzar.asına eş bulunmaz.
Büyük ve Küçük Çamlıca'lardaki yüksek aileler, Mısırlılar, Tunuslular,
sık sık buraya gelirler, Boğazın sularını, Eyüp sırtlarındaki gurubları te
maşa ederlerdi.
Akşam, 12 Şubat 1939

14 il. Abdülhanıid'in ölümü: 1909'da tahttan indirildikten sonra Selanik'e götürülen il. Abdülhamid,
Balkan Savaşı öncesinde lsıanbul'a getirildi ve 1918'de ölümüne değin Beylerbeyi Sarayı'nda tutuk
lu yaşadı.

184
Üsküdar

tık adı, ''Altın Şehir" demek olan Hrisopolis. Şimdiki Frenkçesi, 11. asır
da Eskütari denilen askerlerin kışlası ve Eskütariyon sarayının bulundu
ğundan kalmış. Üsküdar,1 Acemce menzilhane, menzil atı, posta tatarı ve
çantaları manasına geliyor.
Küçük Asya (Anadolu), Irak ve Arabistan'la İstanbul arasında gidip
gelen eski kervanlarımızın, ordularımızın ilk ve son menzili orası ya; ke
limeyi bu noktaya atfedenler de var.
Üsküdar bizlere geçtikten sonra yüzyıllarca pek işlek, ticaretgah bir
şehirmiş. Tezgahlarında dokunan bezler, kumaşlar, iplikler emsalsizmiş;
çatması1 hala rağbettedir. Anadolu Demiryolu3 yapıldıktan sonra mevki
ini (önemini) kaybetmiş.
Şimdi Üsküdar'ı beraber gezeceğiz. Evvela Marmara'ya doğnı yalı bo yunu
tutalım: İskele Camisi veya Cami-i Kebir, Kanuni Süleyrnan'ın kızı Mihrimah
Sultan'ın. Önünde ve duvarına bitişik arsada, birkaç sene ev vel kazma
küreğe kurban giden büyük debboyu iV. Murad (1623-1640) Bağdad seferine
çıkmadan önce, ordunun erzakını koymak için yaptır mış. Araba vapunı
iskelesinin karşısındaki tarihi çeşmeyi ve şeddadi (bü yük) Tütün Deposunu ,
Voli (ağ) Yeri kıyısını geçelim. Evkafça tamir cdi-

ı Üskü<lar: Bu :ıdın "Skuıarion"d:ın vcy:ı l':ıCS<.�ı. gcmi vc k.ıyık IY.ığlanan iskdc, su ı.;�'l.·idi aıılaıııl:ı
rıruı ı.;dcn "lisı.;üz:ır"d:.ın hoznı:.ı okluğu ilcri süıillir.
2 Üsküı.l:ır ç:ıını:ısı: Üsküı.l:ır'ı.l:ı vc Selimiyc'ı.lc ı.lokunan ı.lcj:,>erli ı.liişt:ındik kunı:ışlanlı.

An:u.lolu �ıniryolu: 11!73'tc :ıçıl:.ın Hay<larp:.ışa-lzmit ı.Jcmiryolu. Sonr.ıki yıll:ırc.l:ı Amı<k ılu yoıııııı

ı.lc ı.liişt:ncn haıl:.ırl:.ı hu :ıı.lı :ılmıştır.

llH
lstanbul 'ım en eski semtlerinden Osklidar 'da iskelenin yüzyılın başındaki giiriinıinıii

len türbe, �emsi P a ş a' n ın 4 olsa gerek. .. Yanındaki, birkaç sene evvel ka
dar duran Direkli Yalı, küber:ldan (büyüklerden) Tevfik Bey'indi. Bu zat

Beytülmal müdürü Hüsnü Efeııdi'nin damadı olan, ıvleşrutiyet'ten sonra
bir ara mabeyincilik, sonra da Halep Valiliği eden Galib Bey'in pederidir.
Şemsipaşa Meydanı'ndayız. Bahçe duvarları kalan Şemsi Paşa'nın ya
lısı oradaymış. Paşa , Kanunl'nin 0 520- 1 566) beylerbeylerinden; II. Se
lim'in (1566- 1574 ) de vezirlerinden ve musahibi (danışmanı); Sokollu
Mehmed P;.ışa 'nm düşmanlarında n. Meyda n, Ü sküdar'ın en kalabalık
mesire ve piyasa (piknik ve gezi) yeriydi. Anadolu Spor Kulübü binası
(eskiden) karakoldu. Arkasındaki bostanlarda iri hıyarlar yetiştirilir, tur
şuları yapılırdı. Medhali (girişi), lıaz:l (tıpkı) mahzen; i\·inde sıra sıra , ko
ca koca turşu fı,·ıb rı. G irl'. r girmez keskin havasından geniz yanarak,
"hapşu hapşu'" aksı r hre. aksır...
Erkekler orada ;l r;l nı l'.dl'.rlcr ( oyala nırlar), kadın lar ela sağdaki kapı-

'i �eııısi ı':ı�:ı Külliyesi: İskndıy:ın ıgull:ırınd:uı Osııı:ınlı veziri �c:msi l':ı�:ı·nın W. ı �HÜ ) Üsküd:ır is
kdesirn.: y�ıkın y�tptullı,41 caıııı ıürhL' vı.· metlrcsedL"n olu�an lı;ıyır kurumu.

::; Beytülınal: V:ıris."iz l ">lenleriıı v:ırlıkl:ınnm tc >plandığı yer. Bey1ülmal Müdürlüğü l908'Ue kık.lırılını�ur.

186
dan bostana girerlerdi. Yemeklerle gelen gelene, hasırlarda yayılan yayı
6
lana. Bostan dolabının suları arklardan akıp duruyor. Hıyar turşusu su
yuyla dopdolu bardaklarını daldırıp daldırıp soğutan soğutana, lıkır lıkır
içen içene... O taş ve karanlık medhal adeta randevu yeriydi. Aşna fişne siyle
sözleşip buluşanlar, girip çıkanlarla işaret geçenler, kapı aralığından uyuşanlar,
araya giren vasıtalar da eksik değil. Hulasası herkes memnun; aksata pişmede,
kotarılacak hale gelmede.
Deniz kıyısı yazmacıların. Kandilli gibi Üsküdar'ın da yazması eşsiz.
Adamcağızlar yazmaları denizde çırpıp çırpıp yıkarlar, güneşe yayıp ku
rutular, sıcağı sıcağına alışverişe bile girişirlerdi.
Oracıkta 10-15 basamakla inilen, camiye (Ayazma Cimii) ve mahalle
ye adını takmış olan bir ayazma vardı. .. Köşebaşındaki kebir (büyük)
konak, Antikacılar'ın; lakabları da Kırk Anahtarlar... Sözde, konaktakinin
babasından kırk akar anahtarı kalmış; kırkbirinci anahtar olmak üzere
kendisi o binayı çattırmış. Sırada Edirne mebusu Asım Bey'in, doktor
bay Mahmud Ata'nın denize nazır evleri şimdi ortada yok. Kaptan-ı der
ya ve şeyhü'l-vüzera 7 Hacı Ahmed Vesim Paşa Yalısı harab halde dunı
yor. Selimiye kumandanı Mehmed Paşa'nınki el'an sağlam maşallah ...
Bugünkü Salacak Parkının yerinde Molla Bey Yalısı vardı ki, mah
dumları (oğulları) kazasker payeli8 iki birader, fazlasına temiz ve trandaz
surette giyinirler, gümüş başlı bastonlarına dayana dayana, kerliferli, va
karlı yakarlı gezerlerdi. Civarın meşhur Köprülü konağı unutmayalım.
Malum sadrJzarnların (Köprülüler) sülalesiyle münasebeti yok, bölmele rinin
arasında köprü gibi geçidleri bulunuşundan isim böyle kalmış. Sa hibi,
Sultan Aziz mabeyincilerinden Hafız Mehmed Bey, oğlu da Mısırlı Prens
Halim Paşa'nın kerimelerinden (kızlarından) prenses Nazlı'nın zevciydi.
Fevkaliide muhteşem bir landoya' rakiben (binerek) mesire mesire
dolaşırmış. Prenses Avnıpa'ya gittikten sonm ayrılmışlar.
Salacak Parkı'nın bulunduğu noktada Yalıboyu bitiyor. Yukarı doğnı
İmrahor'a doğnı çıkalım: Sol koldaki Derici Hacı Bey servet ve saman
( mülk) sahibliğiyle manıftu.

6 bostan <lolahı: kuyudan veya su havuzundan. h!:'ygirin diindürdüğü �·:ırkla su (ık:ırtıp :ırk:ı :ıkıı:ııı
aygıt.

7 �l:'yhü'l-vürerfi : Osmanlılarda yasayan wzirl!:'rin 1:'11 kıdl:'ınlisinl:' Vl:'l'İll:'n onursal lıir ııııv:ıııdı.

H kaz:ısk!:'r pfiydi: K:ız:ıskl:'rlik (ha� kadılık) giirevini fül!:'n yapmayan fak:ıt kı<bnll'rı g<'rt'ili l ı ı ı :ı�.ı
ınay:ı gdl:'n ilıniy"' sınıfı ınl:'nsupl:ırına wrill:'n sandı.

9 lando: <Fr. l:ınd.,au) Saray h:ılkmm bindiği lüks fayton. iki ya <l:ı dürt :ıtla ı·diil••ıı lilrh·rı v:ıı ılı
Üstü, öndt!n V I:' arkad:ın açılan kiiıi.iklü tl:'ntdiydi. Halk dilindi:' landon d<·niyc ırdıı.

""
&'kiden beri bir ticaretsemti olan Üsküdar'm ünlü çarşısının bir görünümü

Ayazma Camisi III . Mustafa'nındır 0757-1774). Llileli (Camii) de onun


ya; adını taşımamalarından: "İki cami yaptırdım; birini deliye (meczub
10
Llileli Baba 'ya), öbürünü de suya kaptırdım! " denniş . Meydanlıktaki
Basmahane denilen, çokta n eseri kalmayan kargir alamet yazmacılara
boya verirdi. Yokuş üstündeki Ayazma Hamamı metrük ve harabdır.
lleride ufacıcık bir çarşı. Yatsıdan sonra etrafın hatırlıları, beyleri ve
paşaları toplanan, izzet Ağa rahmetlinin kahvesi hala yerinde. Karşısın
daki kocaman çınarın kovuk gövdesinde fakir bir eskici, kundura , yeme
ni yamar, ağaca taktığı kapıya kilit hile asardı. Buradaki Todoraki'nin ak
tar dükkanı, bilhassa ça rdağı naınlıydı. Yüksekliği, araba vapurlarının öl
çüsü . . . Yazlıklardan. kışlıklara eşya taşıyan öküz arabaları tınazlar gibi te
peleme dolgun gelip dururlar.
içleri tereddi.itte kalan arabacılar, iskeleyi boylamadan evvel mutlaka
buradan dolanaca klar. Çardağın altından geçtin mi kaygu yok, haydi va
pura , aşamadın mı üstlerdekini alaşağı edip başka bir arabaya kavança
şa ıt ...
Yukarıdayız ve sağa yürüyoruz . Mir'at-ı Feyz Mektebi. Çerkes Ziya

Bey'indi. H a c ı Paş;ı Ha mamı yıkılıp gitti; Doğa ncılar Camisi berkara


r

1 O lll. Mustafa camileri : Osmanlı padisahı 1 1 1 . Mustafa"ııın ( 1 7�7- 1 774) lstanhu l"da yaptırttığı camiler:
Laleli. Ayazma, Kadıköy iskele camileri ile depremde yıkıldığından yenilenen fatih ve Eyüp camı
leridir.

188
(duruyor). Cami
nin gerisindeki
Eski Han göç
müş, sıradaki ak
tar, kasap, bak
kal dükka nları
kamilen yanmış
lardır. Saha par ka
karıştı. Bir
kısmı da kupku
nı arsaydı. Üskü
dar' ın en belli
başlı bayram ye
ri. Salıncaklar, at
lıkarıncalar, satı
cılar... Arsanın
yan boyunda da,
manıf (tanınmış)
zatlardan birkaç
kişi mukim (otu

ruyor) : Üçüncü
Ordu müşiri İb ra
Yiizyılııı başımla Oskiidıır 'da iskele Camii re ii11ii11de çeşme
him Paşa ha

nesi (elyevm Üs-


küdar kaymakamlığıdır); Mustafa Paşa vesaire ...

Üsküdar "
Ana caddeyi tutup biraz daha ilerliyelim: Mutasarrıflığının
merkezi ola n Paşaka pısı Mütareke senelerinde 0 9 1 8 - 1922) yanıp kül ol

du; arkasındaki idadi Oise) mektebinin de dumanları savruldu . Solunda


ki Adliye binası ela ayni akibete uğradı. .. Tevkifüanesi (tutukevi) dunı
yor. .. Buranın kapı karşısında da meşhur ressamımız; bulutlar, çınarla r.
çayır, çemenler ve den iz kayaları tasvirinde dünyada eşi nadir buluna n

peyzajcımız, üstad Ali Rıza Bey' in12 evi.


Ötesi Tunuslxığı. Bur;ı dan dönelim, gene imra hor Yokuşunun ha � ııı;ı

l 1 Üsküdar Mutasa rn"1ğı: l hmaıı lı Devlrti'ııiıı son döneminde valilik ile kaymakamlık """""la vı· ,.,
ki sancakların yerine bir y oııctım kademesi oııgörulmüş, küçük illere " liva" clrııilnı· k hur.ıl;ır.ı Y"
nctici olarak mutasarrıf u n\'anlı yönc Lidlcr aıanını�l l. Üsküdar ve Beyoğlu <la bir su l"t· l s ı a n h u l )dı
rcmancli'nc bağlı birer mutasarrıflık olnwştu.
12 Hoca Ali Rıza: (1858- 1930) Usküdarlı Hoca Ali Rıza olarak da bilinir. l s ı a n h n l l n 1111111 r""""'

IHIJ
gelip aşağı doğ
nı yolu tutalım.
Biraz evvel
bahset tiğimiz
Todoraki'nin ak
tar dükka nının
yan ında adlı
sanlı İ mra hor
Turşucusu , ileri
s i n d e Te p i r h a
3
ne / sola kıvrıl,
Hareket Ordusu
kumandanı Mah
Eski bir kartpostalda Usküdar'da Karacaalımet mezarlıjınıtı gi�"i
mud Şevket Pa şa
'nın yıllarca
otmduğu konak. .. Yokuş aşağı, caddeye devamdayız. Ermişlerden Aziz
Mahmud Efend i Dergahı solumuzda. Ahmed Rasim merhumun rivayeti
ne göre, kırk yıl evvelin, eşi gelmemiş gazelhanı (gazel okuyucu) Nedim
Bey, burada bir ezan okumuş, Tophane ve Cihangirdekiler duymuşlar.
Ahmediye'nin meşhur bozacısı Misak Boyacıyan kaç yıllıktır? Büyük
14
yangından sonra da dükkanı daha yukarıda ve üstünde hiila tabeliisı
15
asılı. Vefa 'dakilerle yarışa çıkardı ahbar. Zamanenin (dönemin) hususi

mekteplerinden Ravza-i Terakki <le Alıınediye·de.


Üsküdar Çarşısı öteden beri yamandır. İğneden sürmeye kadar iste is-
tediğini . . . Karakolun sağı Bitpazarı'na giderdi.
Bülbülderesi'ne sapan sokağın başındaki Kanaat manifatura mağazası
nın sahibi İbrahim Bey hemşerilerimiz içinde bu yolu ilk tutanlardan, bü

tün Üsküdarca rağbet göıiip kar ve kisbini (işini) yola koymuşlardandı.

Şimdi tramvay işleyen yokuş bozuk mu, bozuk, berbad mı berbad.


Mesela Bağlarbaşı'na çıkacaksın, talikacılar babalarının nikahlarını ister
ler; çünkü beygirin nalı düşmesi, a rabanın makası veya dingili kırılması
yüzde seksen . . .

1 ) kpirhanc : (Tc hlıirlwncl Buf!_u evi ek drııcn ve gıysikrin buhardan gcçırilcrck mikropların öldürül
düğü yerlerdi.

14 Büyük yangın: Usküdar"cla Ahıncdiye semtini harap eden yangın 1 9 1 8'dedir. Bundan sonra da 1921
ve l 927'dc Üsküdar iki kez dah.ı büyük yangın geçirmiştir.

15 ahbar : lrıııcnicc .. kardeş.. anlanıındakı bu sözcük. kendisinden söz edilenin Ermeni olduğunu bil
dirmektedir.

190
Hava kararmışsa, mesele daha sarpa sarar; zira etraf başarılarla dolu ...
Bülbülderesi, hovardaları, yosmalarıyla ad vermişti. Zurnalar, incesaz
6
lar, hana cuma selamlıklarına1 gidip dönen askeri bandolar tarafından
yıllarca çalınmış türküsü bile var:

Sevdim seni, semtin nereli


Üsküdar'da Bülbüldereli

Üsküdar'ın selatin camileri17 çoktur: Valide-i Kebir,18 Valide-i Atik/9


Ayazma , Selimiye ve saire...
Bu memleketin en acar ve kaçak tulumba sandığı10 Salih Reis'in ida
resindeki Doğancılar sandığı idi. Öyle Çamlıcalar, Kadıköy, Kızıltoprak
gibi yerlere gitmek işten değil; Erenköylerine, Bostancılara, Maltepelere
aşıverdikleri çok vaki.
Üsküda't'ın en kibar semtleri Paşalimanı, Şemsipaşa, Açıktürbe, İhsa
niye, Selimiye idi. Paşalimanı'nda Serasker Hüseyin Avni Paşa'nın, Ser
dar-ı Ekrem (büyük komutan) Abdülkerim Paşa'nın, Mecelle Cemiyeti 11
azasından kazasker Seyfeddin Efendi'nin yalıları. Açıktürbe'de de ayan dan
topçu Rıza Paşa'nın, hattat Talat Bey'in konakları ve bay Hulusi Esendal
dostumuzun apartımanları.
Üsküdar'ın pek civar mesirelerine gelince: Duvardibi, Koruluk. Bu
Konduk şimdiki Nümune Hastanesi'nin arkasıdır. Hıdrellez günlerinde
panayır yerine döner, mezar taşlarına bile salıncaklar kurulurdu.

Akşam, 14 ŞulYJt 1939

16 cuma selamlığı: Osmanlı padişahlarının her cuma günü namaz kılmak için camiye gidişlerinde dü·
zenlenen resmi ve dini törendi.

17 selı'ltin cami: Padişahlar, valide sultanlar tarafından yaptınılan büyük camiler. Bu eı'lmilerde padişa
hın namaz kılması için hünkar mahfili de vardır.

18 Valide-i Kebir Camii: Üsküdar'da iskele başındaki Jll. Ahmed'in annesi Emetullah Gülnüş Sultan
(ö. 1 7 1 5 ) adına yapılan külliyedeki büyük cami. Yeni Valide Cı'lmii adıyla bilinir.

19 Valide-i Atik Cdmii: 111. Murad'ın annesi Nurbanu Sultan'ın (ö. 1 580) Üsküdar Toptaşı'nda yapı ırı
tığı külliye kapsamındaki cami.

20 tulumba sandığı: itfaiye örgütü kurulmazdan önce yangın söndürme işini üstlenen t ul um bacı l arı ı ı
omuzlarında taşıdıkları honum ve tulumba aygıtı. Aynı tulumba örgütündekilcrc nıııuzc.la� tlrı ı ı ı ,
her semtin tulumbacıları bir adla anılırlar ve sandıklarının işareti olurdu. Yangına süraıle ııic.lı·ıı 111
lumbacılara "acar ve kaçak" denir, yolda geçilen tulumbacılar da "sandık kaptırmış" soıyılırlarılı.

21 Mecelle Cemiyeti: 1868'de Cevdet Paşa'nın başkanlığında fıkıh (din hukuku) uzmanları mlıııı 11)11�
turulan bilim kurulu. Çalışması 1876'ya değin sıirmıiş ve Mecelle denen Osnıaıılı Mı·dı·ııı 1\1111111 111
bu kurulca hazırlanmıştır.

191
Selimiye'den Çaınlıcalar'a
Semti gözbebeği eden, adıyla andıran
II. Selim (1 789- 1807)

Selimiye Kışlasının1 yerinde, Kavak Burnu denilen kıyının yamacında ,


Kanuni Süleyman'ın meşhur Kavak Sarayı varmış. iV. Murad Bağdad'ı
zaptedip (1639) muzafferen lstanbul'a dönünce bu sarayın ismini değiş
tirip Bağdad koymuş. Saray, 18. asrın nihayetlerine kadar mevcut. Niha
yet yıktırılıyor. Taşla rı. mermerleri, horasanları Topkapı Sarayının içine
ilave edilen Yeni Köşk\� taşınıyor. III. Selim de, teşkil ettiği Nizam-ı Ce
did askerleri için oracığa , 1807 yılında malüm kışlayı bina ettiriyor.
Semtin m amur olmasına çok ç a lışm ı ş Rivayete göre kulelerinin, soka k
.

la rının , şeklini, istikametini bizzat kendisi resmetmiş . Hala göıiiyoruz.


Geniş geniş, doğru dürüst caddeler. ..
Selimiye Camisinin yapılışı 1 2 1 6 - 1221 hicri seneleri ( 1 8 0 1 - 1806) ara
sında . Mermer minberi , gayet kıymetli bir sanat eseri addolunur. Mina
releri kalın ve biç i m s i z görülmüş. Akla bakın , dışından traş etmeğe w

inceltmeğe kalkışmışlar. Şiddetli bir lodos fııtınası birini dibinden, öbü


rünü yansında n a laşağı edivermez mi? Tekrar yaptırılİrken, zedelenen
bina da tamir k ı lın m ış .

Kırım Muha rebesinde (1854- 1855), müttefikimiz lngiliz kıtaatı, SL'li


miye Kışlasında ikamet üzereyken , cephane ve erzak nakli için sa hiltll '

ki rıhtımı kurmuşlar. K ı . � ; l a ta limhanesinin bulu nduğu mahakk i l i . M ı ı .., .

tafa'nın ( 1 7S7- 1 774 ) da bir kasrı varmış. Burada harem-i hümay lııı t a k ı

ı Selirniye Kısbsı: E..;ki K:ıv:ık S:ır:ıyı'nm �'erine H L Sel im'in JHOO'c le y:ı ptıı11 1.Qı :ıh J. : ı ı ı ı:ı ·. iı "ı k. ııı
ah�ap olan kısl:ı 1807 Kalıako Ayakl:ınınasım.la ve Alemdar Ol:ıyında yakılıp yıkıldıgıı ıdaıı 11
Mahmud 1827'c.le bugünkü kı�byı yaptııtnıı�tır.

1 9.i
mi civardaki iskeleden İstanbul'a kayıklarla gidip geldiklerinden, Ha
rem İskelesi namı bu sebeple.
Şam, Halep, Bağdad kumaşlarıyla yarışa çıkan Üsküdar'ın o meşhur
ipeklileri, dokumaları, çatmaları civardaki hanları dolduran tezgahlarda
dokunurmuş. Selimiye'ye kadar gelmişken, karşıya yolumuzu tutmadan
evvel, biraz daha yalı boyu gidelim: Sabık (eski) Askeri Tıbbiye, lahik
(şimdiki) Haydarpaşa Lisesi önündeyiz. il. Abdülhamid (1876-1909),Av
rupa'daki Jön Türkler'den3 fena halde korkar, bunların aralarında tıbbi
yeliler de bulunduğundan, Mekteb-i Tıbbiye'den ödü patlardı. Hep bir
den ayaklanıp ve bur ya ediverip Yıldız'a yürüdüler mi, ayıkla pirincin
taşını; taç ve tahttan oldun gitti! Binaenaleyh bu tehlikeli müesseseyi
deniz aşırı bir yere aparmak şart. O binanın yapılmasındaki başlıca hik
met budur. Mimarı, eski Düyı1n-ı Umumiye4 ve şimdiki İstanbul Erkek
Lisesi binasını yapan Vallaury'dir (ö. 1921). İnşaatı 310 senesinden 316
veya 17'ye (1894-1900) kadar sürmüştü.
tlerideki askeri hastanenin -kışla olmak üzere- temellerini attıran, ha
valiye ismi verilmiş olan Haydar Paşa, III. Selim'in vezirlerinden. Hasta
nenin bitişiğindeki mezarlık İngiliz Mezarlığı, Kırım Muharebesinde ya
ralanıp gelen ve ölen İngiliz askerlerinin. İçindeki granit abide, mimar
Marochetti'nin eseri.
Şimdi gene ana caddeden Selimiye'ye dönüp dört yol ağzına gele
lim: Karşımız Karacaahmed... lstanbul'un ilk ve en büyük İslam meza
ristanıdır. Kabe toprağı sayılır, diğerlerine tercih edilirdi. lranilerce de
mergup (sevilen) "Seyid (Karaca) Ahmed Dede"leri orada...
Ucu bucağı bulunmayan bu selvi ormanının içinde nice vezirler, ser darlar,
şeyhülislamlar, kazaskerler medfundur. Mezarlığın ortasında, beş altı yolun
birleştiği noktada, altı aded mermer sütunlu harap bir kümbet göze çarpar.
Burada güya II. Mahmud'un en sevgili atı gömülüymüş." Daha aşağısı,
Koşuyolu sırtları, Asya tarafına sefer eden eski ordularımı zın ordugah
kurdukları, hazırlıklara giriştikleri sahalar...

2 harem-i hüm:ıyun takımı: Osmanlı sar.ıyı harem dairesi halkı. Haseki, ikbal denen padişah eşleri,
padişahın annesi, kalfa ve cariye kızlar, harem ağaları bunkırdandı.

3 Jiin Türkler: Gen( Osm,ınlıl:ır, Yı:ni Osın:ınlıl:ır olar.ık da tanınan ve Osmanlı Devleti'nin demok
r.ı tik bir rejim benimsemesi için çalışmalar y.ıpan örgüt. 1865'te kuruldu, 1878'de dağıldı.

4 Düyun-ı Umumiye: Tam adı Düyun-ı Umumiye-i Osmaniye V.ırid:ıt-ı Muhassasa ldaresi'dir. Osman
lı Dt:vleti'nin h>t:nel lxırçl:ınnın iidenmesine aynl:ın h>t:lirlerin yönetimiydi. 1881 'dt: kurulmuştu.

5 At mezarlığı: K:ır:ıc:ıalunet'te özel bir bölümün hu adla aruldığı ve padişahların ölen atlarının bu
r.ı y.ı h>iimüldüğü bilinmektedir.

194
Oskii<lar 'da Dogam.ılar eskfrleıı Nasuhi tekke.ı'iyle ünlenmişti. Şimdi bir bölümü park olan Do
ğancılar 'ırı o yıllar<laki görüniimii.

Meşhur Rıfal Tekkesi. kabristanın başlangıcından evvel, Paşakapısı


hizasında idi. Kasımpaşa 'da ve Defterdar'da eşleri vardı.
Rıfat tarikatını 1 1 82'cle kuran Seyid Ahmed Rıfal. Avrupalılar, zakirle
rine "Derviches hu rleu rs" y an i " Uluyucu dervişler" derler.
En ziyade, bu Cısküdar'daki, ecnebilerle dolar; olur şey değil, ueş
kuruş duhuliye alınır, mösyöler ve madamalar ayini gayet merakla sey
rederler; sıska ve hasta sübyanların yüzükoyun yere yatırılıp şeyh efen
di tarafından çiğnenişine ağızları açık bakakalırlardı.
6
Fransız edibi ve şairi Tlıeophile Gauthier, l s ta n b u l'a seyahatinden
bahseden eserinde burayı uzun uzad ıya tasvir etmiştir.
Rıfat Tekkesinin yakınındaki Eski Va lide Camisi III. Murad'ın (1 574-
Vi95 ) annesi Nünıb:lnu K a d ı n' ı n; ötesindeki, enfes çinileri b u l u n a n Çi
n il i Cami de mahud Kösem Va lide'nin.
Nu h k uy u s u caddesinden Çamlıcalara doğru yürüyoruz. N u h kuy ıı
su 'nda da rical ( devlet ad am l a rı) sayfiyeleri çoktu. En büyüklerinden biri .
Maliye DüyCın-ı Umumiye muhasebecisi, ldmancılar Şeyhi Fa ik lıocııı ıı

<• Thl'ophile <�:n Hier: < I H I 1 - n n . n ist ı nhul' : ı ilişkin gi'ızlcınleri ill' l�ının:ın Fr:ıı ı :-.ız y ; ı ı. .ıı . -.. 111 \ı· d•".
ıirınen. lsıanlıul':ı J8';2 'de gelınisıir. Consı:ınıinople a<llı kiıahı ıH';,�'ıe y:ıyınl:ııııııı�. Tı ır�< •"Y" '"
virisi 1972'de vapılını�lll'

l lJ'f
zın7 pederi ve şair Tahsin Nahid merhumun ceddi Mesud Bey'in konağı.
Üsküdar'ın Yenimahalle, Selamsız, kadiye tarafları Ermeni yatağı.. .
Bağlarbaşı'nda şehzade Mecid Efendi,' Üsküdar mutasarrıfı Hatndi
Bey...
Tophanelioğlu'ndaki el'an. ve park olan Millet Bahçesi, ne
günler görmüş, geçirmiş ... Abdül�iiz devrinin (1861-1876) başlıca piya
sa yerlerinden biri de orada. Bahçenin önQ.ı:deki cadde boyunda, hane
dan, konak, kira kupaları ve faytonları; birbirlerine kenetlenmiş, iki sıra
araba zinciri. İçlerinde cicilere bicilere müstağrak (boğulmuş) şehzade
ler, kıl pranga kızıl çengi sultanlar, (prensesler) pür tuvalet hanfendiler,
süslü püslü beyfendiler... Gazinonun ağaçları altında bir tarafta orkestra,
bir tarafta incesaz; meşhur udi Afet de burma bıyıklı olarak aralarında.
Dinince dinensin;9 dünyayı gözü görmezmiş. Kantocuların kadinnesi
meşhur Peruz'a'0 çılgıncasına tutkun ...
Aradan 25 yıl geçtiği halde heyecanlı heyecanlı oflar çeker, sevgilisi
için bizzat güftelediği ve bestelediği türkünün nakaratını söyler dururdu:
"Mıstık diye bağınrken, jistık gibi sesi var. "

Hatunenin Mustafa'dan kinaye, Mıstıklı bir kantosundan mülhem


(esin)
Bu Millet Bahçesi güzergahında da küberil.lar (büyükler) sakin. Mısır
lı Mustafa Fazıl Paşa'nın kerimeleri prenses Nazlı, Azize, Rukiye Hanım
lar. Daha yukarıda peripeyker (peri yüzlü) cariyelerle dopdolu Tunuslu
Mahmud Paşa kaşanesi (köşkü). Beride Suphi Paşa Köşkü ve korusu.
Üstad Samipaşazade Sezai'nin çocukluğunu geçirdiği yerler. Şair-i azam
Abdülhak Hamid'in (Tarhan) delikanlılık çağlarını yaşadığı muhit.
Kısıklı Çeşmesi iV. Murad'dan (1623-1640) bakiye. il. Mahmud'un
kızkardeşi Esma Sultan'ın" sarayı ve şevketlinin Azraile "lebbeyk" dedi-

7 klmancılar �"ylıi Faik: ( lli59- I 943 l Türkiyed., spora m"r.ıkı uy-.ındır.ınlar<landır. Uzun yıllar Ga
l:ıtasar.ıy'<l:ı bed"n "ğitiıni iiğr.,tın.,rıliği y-.ıptı. ldman"r soyadını almış, son yıllarında, yetiştirdiği
!:"nç sporcular k.,ndisin" "ldm:ıncıbr �"yhi" sanını v"rınişl.,rdir.

8 Mecid Ef.,ndi Kiişkü: ll:ığl:ırlı:ışı'ndaki konı 189';'t" Mısır Hıdivi lsmail l':ışa'nın oğlu lbr.ıhim P:ı
ş:ı'dan satın alınmış ve şehz:ıde Abdülmecid Etendi'ye (son lı:ılifel verilmiştir. Buraya mimar A.
Vallaury tar.ıfındın y-.ıpıl:ın kiişk, Alxlülm.,cid Efendi'nin adını almıştır. Günümüzd" Yapı v" Kr"
di Bank:ısı'nındır.

9 dinine" din.,nmek: K"ndi dininin gereklerini yerin" getirmek. din değiştinn"m"k.

10 Kantocuların kadınnincsi Pcruz: lsıanbul'da sahneye çıkan kantocuların (Kamelya. Küçük Peruz,
Nemzur, Şamram, Efıelya vb.) en ünlülerinden ve öncülerinden olan kadın sanatçı.

11 Esma Sultan Köşkü: 1. Ahdülhanıid'in kızı , il. Mahmud'un ablası Esma Sultan'm, Çamhca'da Esma
Sultan Bağı olarak bilinen has bahçedeki köşkü. il. Mahmud son günlerini geçirdiği bu köşkte 1
Temmuz 1839'da ölmüştür.

196
Kınm Savaşı 'nda ölen lngilizlerin gömüldüğü askeri hastanenin bitişiğindeki lngiliz Mezarlığı.

ği kasır da orada. Torunu Yusuf lzzedin'in yerleştiği mahalde olması


ağ lebi ihtimal (güçlü olasılık). Abdülhamid devrine.le buraları
netamelileş ıniş (uğursuzlaşmış). rütbeli ve mevkililer adımını atmaz
olmuşlardı. Ötedenberi, mesire yeri olan Kısıklı'nın ağaç altları ayak
takımına mün hasır kalmış; daha sonra in cin top oynar hale gelmişti.
Çamlıca'ya Frenkler Bulgurlu Dağı derler. Bu kelimenin onların dili

ne daha kolay gelişine.len olmalı. Malüın a... Bulgurlu, buranın az öteci


12
ğine sığınmış, irahdan mahalsiz bir mahalle.

Büy ük Çamlıca denizden 268 metre yüksektedir. Nereyi görmez o

mü barek? Panoramanın aliyyüla!Jsını oradan seyret. .. Yukarı Boğaz'a


doğru hak; His:ırlar. Büyükc.lere koyu, Beykoz' un Yuşa tepesi. .. Karşıy:ı
bak, Beyoğlu, Hali<;, İstanbul, Sarayburnu... Sola dön; Marmara, Uludağ ,

Adalar, İzmit körfezi. . . Arkay:ı çevril; Anadolu sayfiyeleri, Maltepe . K:ı

yışc.lağı, Alemc.lağı. ..

Ya Çamlıc;ı 'nın temiz, lt:ziz, :lh-ı hayat gibi suları; hinbir dere.le dt'\';-ı
olan Tomrukağ:ı nwmhaı. . . Küçük Çamlıca d:ıhi cennet misali değil ıııi
tlir' .. V:ı ktiy le hüyüğ(i kadar r:ığhct görmemişse de o da sonr:ıLırı p;ırl:ı
ınıştı. Tepesint: <,·ıkarkt:n yol üstündt:ki Serasker Rıza P:ış: ı Ki"ı.�kıı 'ıııl(
·ı ı

12 lrab<lan mahalsiz: Dognısu "irahda mahalli (yeri) yok' olup değersiz, önemsiz ;ıııLıııııııd.ı ı··.J" lııı
deyimdir.
ı•n
kuşbakışı dört canibi doya doya temaşa et... O cihannüma (Yıldız Köş
kü) da birkaç sene evvel enkazcılar elinde göçüp gitti.
Eteklerde Uzunçayır"a nazır -galiba gene Köçeoğlular'a aid olan köşkü
ve korusunu serhafıye Kel Ahmed Paşa satın almış, yanına iki köşk
daha çıkmıştı ki, bu sonrakiler yanmışlardır.
Beş altı yıl mukaddem (önce) "Güzel Orman Çiftliği" diye gazino ha
line getirilip, ensesine camekanlı bir bölme eklenen, cazlarla
dansedilen mahaldir. Binanın eski şatafatlılığını tavanlarındaki resimler,
yaldızlar göstermede...
O ahbar (Ermeni) veya çorbacı (Rum) her kim ise Abdülmecid'in
has bendeganından. Alçakgönüllü olan Zıllı1llah (padişah) oraya da kaç
kereler ikbal buyurmuş (onur vermiş).
Bu Üsküdar bahsini bitirmeden evvel, şimdi hatırıma. gelen, dillerde
destan olmuş iki türküsünü de ilave edeyim:

Üsküdar'a doyum olmaz,


Zümrüt misali dağlar...

Üsküdar'dan inerken bir mendil buldum,


Mendilin içine lokum doldurdum.

Akşam, 19 Şubat 1939

198
Kadıköy

İstanbul'dan 17, Milad'dan 686 yıl evvel kurulmuş; Kalkedonya derler


miş. Sonra ismi kalan Kadı hazretleri kim, ne zamanın adamı?.. Fazla
araştıramadım.
Kadıköy, yetmişbeş , seksen sene evveline kadar küçük bir köy.
1860'da dörtte üçü yanıp kül olduktan sonra yavaş yavaş rağbet bulu
yor. İstanbullular, yerli Hıristiyanlar taşınıyorlar; bazı Frenkler, Moda ta
raflarına yayılıyor... 1883'de gene büyük bir yangın dalamış.
Asıl büyümeye ve mamurlaşmaya başlaması, 1874'de Haydarpaşa -
İzmit demiryolunun yapılışından sonradır. Hem kışlık, hem yazlık oldu
ğu için göç eden edene, yerleşen yerleşene... En baş tacı zamanı Meşru
tiyet ve Umumi Harp seneleriydi 0908- 191 8). Kibar, münevver, edip,
şair, muharrir herkes oralı olmuştu.
Otuzbeş yıl evvel (1904'te), Kadıköy'ünün kumluğu daha doldurul
mamış ve ortada yok . Deniz, şimdiki Belediye Dairesinin' çok gerisin
de, kısa duvarlı sıra evlerin önünde şıpır şıpır...
O vakit ki, iskele, İskele Camisinin hizasında, üstünde salaş bir gazi
nosu bulunan uzun, ahşap bir alametti. Tonton-ı bahrilerden (vapur lar
dan) 4 ve 5 numaralar, sonraları tek silindirli ve hayli yollu meşhur Fe
rah vapuru Köprü'ye gidip gelir, Şirket-i Hayriye m isillü (gibi) biletler
vapur içinde alınırdı.
Gazino dopdolu, bir tarafında da mutlaka ahenk: Kadıköy'ünün

1 Belediye D-.ıiresi: Kadıköy lskel" M"y<lanınclaki hir "şi <le Fatih't" olan, tarihi llel.,<liy<· ll:ışk:ııılıAı
hin.ası. il. M"şrutiyet <lön.,minU., y:ıpılınıştır.
199
,\'irket-i Hayriye kumlduktan sonra lstanbııl'da inşa edilen iskelelerden biri de Kadıköy iskele
siydi. iskelenin yüzyıl önceki görüniimii.

meşhur tiplerinden udi Zenop. . Yağlı fesli, kirli suratlı, yırtık redingotlu,
.

kırık udlu, fakat kendini müthiş musikişinaslardan sanan kart bir Erme
niydi.
Çatır çutur mızrap vurarak, gayet berbat sesiyle böğürür durur; onar,
yirmişer para parsa toplardı Boyuna sataşırlar, udunu paramparça edip
.

bağırtıp ağlatırlar etraftan üçer beşer kuruş toplanıp yüzü güldürülür; he


,

men bir ud daha tedarik ediverirdi. Hcrifcağız cuma ve pazarları da Kuş


dili, Yoğurtcu, Fencrhahçc gibi seyir yerlerinde; bangır bangır şarkıda...
Vapurdan iskeleye ı.,:ıktın mı, Rum Kilisesi meydanına kadar iskele
Caddesi. Sağda AhdüWltif Bakkaliye Mağazası �imdiki Lokman Fırı
. . .

..ı
nı'nın yerinde ve karşıs ında iki sehitin meyhane . Müşterilerinin çoğu
Rumlar; içlerinde güldür güldür liiternalar. . .

Çarşı hoyuml;ıki Ç;ırşı Ham:ımı, yanındaki Osm:ınağ:ı Camisi o vakit


ler de mevcut. Kadı( köyü )nın clyevm (bugün) duran helvacı dükkanı

sd�ilill ml'ylı:ınl': J{ulı.s:ıtlı �·:ıll''<llı ls1:111hul meylı:ım·IL·rııe i"uıcderı ··gl'dikli llll'ylı:ınc.·" dl'nilirkl'n
Sulı:ın Ahdübziz diiıwıııiııde < IX(ıJ-JX7<ı> hunl:ır:ı. koltuk ıııeylı:ınelerine ve küplü meylı:ınelerc
t>r:ınl:ı (<>k ltiks <>lm:ıları ıll'dl'niyll' sel:ııin (sultan) ıneylı�ıneleri denilmı�tir.

200
elli altmış yıllıkmış; karşısındaki Moskoflunun Fırını da gene fırındır.
Pazar yolundayız. Yanyana iki dükkan tutan Yorgancı Kamil Efendi,
gençliğinde Onik iler'in peyrevlerinden (ayakdaşlarından), kabadayılığı
ve hovardalığı ile şöhretli, kılık kıyafeti de yerindeymiş. Fesinde dobril
püskül, sırtında Frenk gömleği ve mum gibi elbise, yeleğinde altın saat
köstek, elinde siyah ipek şemsiye... tleride Merkez Eczanesi; derununda
(içinde) da müdavim (devamlı) tabibi, çok yakışıklı erkeklerden doktor
Fehmi Bey merhum. Az ötesinde, bozacının olduğu noktada Mısırçarşısı
tertibi aktar Nazif...
Şimdi yıkılmakta olan eski İtfaiye Karakolu'nun yanındaki sokakta
da Alaeddin Bey'in Darü'l-lrfan Mektebi. Kumaşçı ve manifaturacı Asa dur,
kendimi bildim bileli o civarlıdır. Öteden beri ahbaplık tanır, hak ve
hukuk güder. Karakolun karşısındaki gümüşi konağın sahibi olan
Ağabeyler, semtin eşrafından. Eski Belediye Dairesi de onlarındı. "Veli
ahd Reşad Efendi'ye mensuplar'ı3 diye bu konak tarassud (gözetim) al
tında bulundunılurdu. Hususi hamamı, daha sonra "Ağabey Hamamı"
ismiyle umuma açılmıştır.
Buradan sonrak i sıra dükkanların arsaları kamilen maşatlıktı.4 Kilise,
mezar taşlarını kaldırıp akarlar yaptırdı. Altıyolağzı'nda, bir vakitler pos
tahanelik eden , şimdi de Fenerbahçe'nin sabık solaçığı dişçi Bay Bed
ri'nin muayenehanesi bulunan sarı bina, zengin koltukculardan Meh
med Ağa 'nın inşagerdesi (yapısı). tik futbolcularımızdan merhum Ha
san'ın peder id ir.
Bahariye Caddesine kıvrılmadan, geride kalan birkaç mühim yeri
aradan kaçırmamak için, gene yıkılan karakolun önüne gelelim ve Mı
sırlıoğlu'na doğru yolu tutalım: Gazi tlkmektebi ve kübik evler, apart manlar
yapılmış olan Talimhane Meydanı. Malum a.. . dört beş sene ev veline
kadar bomboştu . Ahırlar civardaki süvari zaptiyeler (jandarmalar) burada
talim yaparlarmış. Anadolu Şimendiferleri direktörü Hügenen 'in meydanı
satın alıp uhdesine geçirdiği söylenirdi.
Mısırlıoğlu , Abdülmecid devrinin maruf sarraflarından. Bir zamanla
rın sinema ve tiyatrosu kargir bina, konağı; incesazlı cazlı gaz ino , bah
çes i; hamam da zatına ma hsus hamamı. Boyuna öteye beriye teşrifi di
riğ etmeyen hünkar efendi bu bendes in in hanesine de bir gün uArayı-

.� Veliahd Reş:.ıd Efendi'ye mensuplar: il. Alx.lüll1'ıınid diineıninı.le 0876-190\ll vdi:ılıd lll'�:ıd'ııı ı V
Mehıneı.1 Reşaı.Il :.ıtlamlan olaı�ık mimlenenler sürekli güzelim altıntla ıuıuluıkmlı.

4 maşatlık: Ermeni, Rum ve iizellikle de Yahudi mezarlıkları

J(l
Yüzyılın başında Moda burnu otel ve gazinolarla doluydu. Semt dalıa çok yabancılann, öze/füı
le de lngilizlerin yerleşim yeriydi.

vermiş. Rivayete göre çorbacı (Rum) o odayı, beray-ı hürmet (saygısın


dan), olduğu gibi muhafaza etmiş. Arasıra açılır; si.ipi.iri.ili.ip temizlenir,
kapıları gene sımsıkı kapanırmış.
Bayram yeri, eski Zamboğlu Bahçesidir... Mınakyan, tulGatçılar, at
cambazları taşınıp dururlardı. Burayı Meşrutiyet'ten sonra Siruçkin Bira
derler sinema yaparak mükemmel para kırdılar... İşbu Zamboğlu da ko
daman sarraflardan.
Yanında, gene Rum zenginlerinden Hristo Vergi otururdu ki, Talim hane
Meydanı'ndan Rıhtım'a inen sokakta iki geçeli akarları durmada dır...
Bıraktığımız Altıyolağzı'na dönelim, Bahariye Caddesi'ne sapalım:
Geçen. seneye kadar yol üstüne çıkıntı veren, akibet yıkılıp giden sağ
5
daki konak. Halazade Emin Bey in : yani cihan seraskeri Rıza Paşa'nın
'

hala oğlunun. Dan�;dı da Cihangirli mirliva Hüsnü Paşa. Paşa, Serasker


Kapısı'nda, istihkam ve inşaat Dairesi İkinci Şube müdürü idi. Ol daire
nin reisi bulunan, annemin lxıbasının da canı ciğeri.
Hüsnü Paşa , mühendis. zarif, lstanbul'un da en ehl-i keyfi . . . Kemani

Ağalar, kemençeci Vasiller, gazelhan Nedim Beyler, Üsküdarlı Domatse


Ahmedler müdavimi . . .

.: Cihan Scr..ı.�keri R.17.:ı P;ış:ı: ( IH09-1877> Osın;ınlı müşiri. 8 kez ser:.ıskerlik Csavunnıa ve sav�ı� lxı
k:ınlığı). lıirvok kc·z Toplı:ıılt' ıı:ızırlığı. K:ıpt:ııı-ı deıy:ılık y:ıp:ın. n:ızırlık ve v:ıliliklerde lıulun:ın hu
ünlü Osın;ınh ıxısasının. müsirlcri y:ınında yay;ı yürüttüğü. büyük meınurlar.ı ayağını üptürıtüğü,
servetinden ve s:ıygınlığınd:ııı dol:ıyı d:ı kılk :ıı:ısınd:ı "Cilı:ın Ser:ıskeri" olarak anıldığı lıilinir.

202
Süreya Sineması'nın yeri Kadıköy'ü Metropolidhanesi'nindi.6 Oraların
şenlenmesine Süreya Paşa'nın7 himmeti büyüktür. Allah razı olsun, yar
dunı dokundu. Kurduğu binada büyük sinemadan başka tiyatrolar, ope
retler seyrediliyor; balolar veriliyor; nişanlar, düğün dernekler yapılıyor.
Yolumuza revan olalım: Maiyet-i Seniye Erkanı Harbiye Reisi" müşir
Abdullah Paşa'nın Konağı da maalesef enkazcılara düştü. Frerlerin (Sa int
joseph) mektebi hayli güzide Türk gençleri yetiştirmiştir. Bir vakitler
talebelerden mürekkep (kurulu) bandosu vardı. Papazları başta, kır, ba
yır dolaşmağa çıkarlar, Fenerbahçe'ye gelirler, Marseillas, Faust, Karmen
operaları çalarlardı.
Moda deniz hamamlarına inilecek sokağın üstünde , son sadrazamlar
dan müşir Alımed İzzet Paşa'nın köşkü; ilerisinde de Tubin'in arazileri...
Sonraları Bomonti Bahçesi şeklini alan harap duvarlı arsa, Beyoğ
lu'nda da bir koleji bulunan Jül Fort'un Mektebinden kalmadır. Umumi
Harp (1. Dünya Savaşı) esnalarında, çamaşırlığından çıkan ateşle yanıp
gitmişti.
Bu Jül Fart, gayet eksantrik adamlardan biridir. Ata binmek meraklı
sı . Kendi doru kısrağında, bacak kadar oğlu da eşek üstünde ve peşin
de, baba İngiliz süratçi, eyere otura kalka, mahdum (oğul) tıkır tıkır
rahvan, ortalığı dolaşıp dunırlardı.
Moda Burnu 'ndaki Moda Palas otelleri, önlerindeki gazinolar da ka
çın kurası?.. Bundan 40 yıl evvel (1899 'da) ilk kayık yarışını, cankurta
ran sandallarının alabora oluşunu , yağlı direklerden denize yuvarlanan ları
ilk defa olamk buradan gördüm.
Moda çayırıyla Mühürdar arasında Vitollerin, Mahmud Muhtar Paşa'nın
kaşaneleri (köşkleri) vardı . Son zamanlar ölüp gitmiş olan Mühürdar Ga
zinosu taşıp taşıp boşalırdı . Orkestrasından maada varyete yapılan sahne
si de var, dansları da. lstanbul'da ilk yazlık baloyu icad eden orasıdır.
Ş imdi bumyı bırakıp gene Altıyolağzı'ndan aşağı, caddeyi takip ede
lim: Sol yanımızdaki Kuşdili Çayırının öbür başında Mahmud Baba Tür-

6 K:ıdıki\y Metropolitlıanesi: lstanhul Rum Onodoks Patrikliğine h:ığlı metropolitlik. llur:ıd:ın. K:ı
dıkiiy yakasınd:ıki (loğ;ızi�·i'nin ,\n,ıdolu yakası dahil) kiliseler yönetilirdi.

7 Süreyy:.ı Paşa Cllmenl: (1874-1955) Ser:ısker Rız:ı l'aş:ı'nın (1844-1920) oğlu, :ısker ve siyaset :ııl:ı·
mı. K:ıdıkiiy'de kentsel hizmetlere diinük �'ılışm:.ıları ile ad hır:ıkmıştır. H:ılk Tr:ıınv:ıyl:ırı �irkl'tiııı
kurmuş, 1927'de Süreyyap:ış:ı Sinemasını ve sahnesini, aynı yıllard:ı Malıepe'dcki Slin.·yy:ıp:ı�:ı
Plajını hizmete sokmuş, Üsküd:ır ve Kadıkiiy'e elektrik �etirilmesini, K:ıdıkiiy su şl'ill'kcslıılıı y:ı
pılmasını sağlamıştır. Yoğunçu !':ırkı, Mod:ı Bahçesi, Maltepe'deki Süreyya l':ış:ı S:ın:ıtoıyuıııu d:ı
onun eserleridir.

8 Maiyyet-i Seniyye Erkan-ı H:.ırhiye Rei,i: l':ıdiş:ıhlık kurm�ıylar kurulu haşk:ını.


besinin karşısında Kel Hasan'ın tiyatrosu... Çayır, cuma ve pazarları pıt
rak, Fenerbahçe'den dönen Kadıköylülerin, Üsküdarlıların arabaları hın
cahınç... Ortalık inler dururdu. En fıkırdak hanımlar, en cafcaflı beyler...
Ve bir alay da bisikletli gençler: Galatasaraylılardan Tahsin Nahid (rah
metli şair), 243 Daniş (Sanayi müfettişi), 167 Salahaddin (Deutsch Ori
ent Bank'ın İstanbul Şubesi müdürü), 333 Şevki (fabrikatör). Tevfik
(Hikmet'in kardeşi), Kemal (musıki üstadlarımızdan kemençeci Kemal
Niyazi Seyhun), Yusuf (Doktor Celal İsmail Paşa oğlu), Faik (Dini bütün
Mustafa �aşazade) vesaire ...
Çayırlar zaten yükünü almış; arabalılar da aralarında. Üsküdar Ku
mandanı Bedirhan! Ali Şamil Paşa, istediği kadar iki çayırı ayırd etmeğe,
erkekleri Kuşdili'ne , kadınları Yoğurtçu'ya dağıtmağa uğraşsın� dinleyen
kim?.. Hele mehtaplarda (kurbağalı) dereboyu taşıp taşıp durur, meded
ler, taksimler, şarkılar ayyuka çıkardı.
Yoğurtçu Çayırının karşısındaki evler dahi yüklü ve hepsi de neşe ve
neşatlı...Babıalili Nureddin Bey (Kıymetli sanatkarımız Münir Nured
·
din'in babası) , doktor Ahmed Paşa , kıdemli sporcularımızdan yine ke
mani Nuri Bey, Kadıköy'ünün pehlivan ağalarından ve balık tutma me
raklılarından bay Mahasin. Derenin karşı kıyısındaki, Şehremini Rıdvan
Paşa'nın biraderi, askeri müddeiumumi Reşid Paşa , yaman gezginciler
den , seyir ve seyran düşkünlerindendi.

Akşam, 22 Şubat 1939

204
Yoğurtçu'dan Bağdad Caddesi Boyu...

Çayırın nihayeti eskiden kır gazinosu, bir aralık tiyatro, sonra da çep
kenli ve poturlu Mustafa Ağa'nın işlettiği, Dede denilen Ermen in in
ocakçılık ettiği kahveydi. Kış geldi mi, balık meraklıları hep orada; baş
gediklileri de Barometre Ali Bey. Zat-ı şerif göğe ve bulutlara bir göz
atışta , ertesi günkü havanın poyraz mı, lodos mu , karayel mi eseceğ in i
zerretüma (zerrece) yanılmadan bildirsin gitsin... Galatalı Hamdi Reis,
Kadıköy yakasında ilk bu kahveyi tutmuştur. Hatırımıza gelivermişken
kaçırmayalım : Yukarıda, Şifa'ya sapılan sokağın başındaki Aziz Ağa'nın
ufacık bağının üzümlerine eş yok. Yanındaki Yervant'ın meyhanemsi
barakası da ekseriya Ahmed Rasim merhumun aramgahı (uğrağı)...
lstanbul'da ilk futbol , Kuşdili Çayırında oynanmıştır. "İngilizler top
oynuyorlar" diye etraf halkı seyrine üşüşürdü. Bizlerin ilk amatörümüz
de, hiç şüphesiz Bahriyeli Fuad Bey'd ir. Meraklıların çoğalması, oyunla
rın Papaz Bahçesi Çayırına (şimdiki Fenerbahçe Stadı) geçmesi bundan
epeyce sonradır. Papaz Bahçesi'nin o zamanki adı ise Hadika-i Basari
ye.1 Bana, yeıyüzünün en kühi, en kasvetl i yeri orası gelir. Rahmetli
Ahmed Ras im buraya da hayli müdavimli (devamlı), fakat Mcşnııi
yet'ten (1908) sonra... Zira daha evvelleri bahçenin büyük kapısı mıhlı;
içi bakımsız, metrük. .. Bir vakitler bir tarafında basık, sinema kad:ır ka
ranlık, şanosunda lambalar yanmasa gözgözü görmez salaş tiy:ıtrosıııııı

1 H:ıdaik-i B:ıs:ıriye: Osın:ınlılar diineıninde s:ııoıy dışındaki çiftlik ve konı nil<0likli h:ıdlk:ı '""�!ııhı
lıad:ıik) denen sulı:ınlık 11'ıhçderinden. llu 11'ıhçderin h:ıkımınd:ın ve yiiıwtlınlııd<·ıı ltıı•t:ııınh.ı•.ı
sorumluydu.
Mınakyan, Şevki falan tutarlardı. Ahmed Fehim'in Osmanlı Komedi ve
Vodvil kumpanyası ilk temsillerini burada vermiştir.
Yoğurtçu Köprüsünün karşısındaki Halile-i Mahmudiye Mektebi ön
celeri Hasırcızadelerden Neşet Paşa ile Zeman Bey'in idaresindeymiş.
Sene imtihanları bittikten sonra Papazın Çayırına çadırlar kurulur, davet
liler toplanır. Parlak tevzi-i mükafatlar yapılırmış.z
Görenler naklediyorlar. Bu alayişli merasimlerin birinde, Maralı İbra him
Paşa'nın küçük kızı, (ldmancılar şeyhi Faik hocamızın haremi), sı nıf
birincisi olarak kucak dolusu mükafat almış; ondan sonra da amiral Hasan
Rami Paşazade'nin koltukları kitapla dolmuş.
Paşa , Moralı'nın büyük damadı idi. Kayını Ali Bey'in refikası, Bahçe
kapı'sındaki Celal Bey Hanının sahibi Maralı Celal Bey'in kerimesidir
(kızıdır); Hasırcızadelerden ve semtin eşrafından bulunan Ali Paşa'nın
köşkü de oracıkta, sokağın içinde. Çayırın nihayetiyle öbür koldaki iki
kargir bina, yani orta mektepler, Kadıköy'ünün kız ve erkek Hamidiye
rüşdiyeleriydi.3
Kızıltoprak'a doğru yürüyoruz . Caminin ve (yanındaki) ilk mektebin
banısi (yaptıran) , mahalleye ismi kalan Zühdü Paşa, vezirlerden ve Ma
arif Nazırı; köşkü şimdiki kız orta mektebi... Aynı noktada, aynı çapta,
havai mavi boyalı ilk köşkü, halayıkların ateşli ütüyü musluğun altındaki
dolaba koyuşlarından yanıp gidivermiş; yerine bu şimdikini yaptırmış .
Ihlamur'daki çarşı oldum olasıya mevcuttur. Kızıltoprak'ın da eskileri
ve hatırlıları çoktu : İstasyona çıkan yolda ve solda Pirinççiler denilen
Hasan Amirler (bay Tevfık Amir'in babası); yanında Taşçızade Hakkı ve
Hilmi beyler; yolun sağına sapınca fabrikatör Raif Bey; hat tarafında
Bahriye Fabrikaları müdürü Hüsnü Paşa... Dönüp tekrar caddeye çıka lım.
Hemen orada da Sadık Bey merhumun (hukukta sınıf arkadaşımız avukat
Salahadd in Sadak, Akşam gazetesi sahibi Necmeddin Sadak , musıki
üstadlarımızdan Muhiddin Sadak beylerin pederleri) köşkü. Ueri de ,
sağdaki beyaz boyalı, içi kırmızı pancurlu yalı Kazım Paşa'nın ve ol dukça
sonranın yapısıdır. Ötesindeki ö.. lü Molla'nın ev i elli, altmış yıl lık, daha
.

sonra gelen Darülaceze sertabibi Zühtü Paşa'nınki de ilaveler görmüştür.

2 tevsi-i mükafat: Osmanlıların son diineminde okullar tatile girmezden iince sınav ve ödül tören
leri düzenlenir, hu törenleri dönemin vezirleri, paşaları d:ı katdırlardı.

3 Hami<liye Rüşdiyt:leri: 189<.l'd:ı hizmete giren Hamidiye !nas (kız) ve Hamidiye ZükCir (erkek)
rüşdiyeleri. Curnlıuriyeı döneminde Kadıköy Erkek lisesi, d:ıha sonı-.ı ortaokulu olmuştur. Günü
müzde biri Kenan Evren lisesi, dilleri lhr.ıhim Öktem llköAretim Okuludur.

206
Yüzyılın başında eski btr kartpostalda Kıışılili (,'t�rırı.

"Depo" denilen tramvay durak yerindeyiz... Altında irad (gelir) dük


kanları bulunan set bahçeli bina fi tarihinde (eskiden) Kerestecibaşıların
iken sonra Beşinci Ordu müşiri Hakkı Paşa'ya geçmişti.. Solunda seras
ker Hüseyin Avni Paşa'nın damadı istihkam Reşid Paşa.. . Buranın karşı
sındaki Abacıbaşı hanesini Taşçızade Hilmi Bey almış, damadı eski ls
tanbul Valisi ve süvari generali Esacı4 oraya güvey girmişti.
Bu cadde üstünde de kübera sakin: Maliye Nazır-ı esbakı (eski baka
nı) Sabri Bey; Daire-i Askeriye Muhasebat Dairesi İkinci Şube müdür
muavini Rıfat Bey; Fenerbahçe'ye giden demiryolunun geçtiği köşede
(Divrikli) Hafız Paşazade, Limni mutasarrıfı Nail Bey; hattı atladıktan
sonra solda Beşinci Ordu kumandanı Nuri Paşa; sağda gene Muhasebat
Dairesi Takib-i Mahsubat müdürü Cemal Bey; Mabeyin kfüiblerinden
Hakkı Bey; doktor Celili Paşa ...
Frenkçesi "bifurcation", yani "makas" demek olan Feneıyolu istasyo
nunun bu yakasında Şekerci Hacı Bekirler, öbür yakasında da iki adcı
müşiran-ı izam (büyük mareşaller): Mısır Fevkalade Komiseri G:ızi Alı
med Muhtar Paşa, eski ordu kumandanlarından Ahmed Eyüp Paşa ...

4 Es:ıd P:ış:ı (]87�-19:-12): J920'de lsı:ııılıul Milli l\liid:ıt:ı:ı iirgütiiııi·ın h:ısk:ınlığını ii.,llı·ııdl ı,ı:ıııl>ııl
Mt:rkez Kuınand:ınlığı ve l'olis Müdürlüğü gürevlerindt· bulundu. 192J'dt· TllMM ıar:ılııul.ııı h
tanhul Valisi ve Tmkya Süvari Fırkası Kumandanlığına atandı. 1924 'tc ınirliv:ı l).:<"lll"r:ılı oldıı
Fenerbahçe'ntn havadan görünümü. (Foto: Selahaddin Giz/fuer 1\ıtel Koleksiyonu).

Artık tamamıyla Bağdad Caddesi üzerindeyiz. O ne mene caddeydi,


bilenler bilir. Kambur kumbur, toz duman, çamur, bacak... Bugünkü çe
şit çeşide, kübik kübik, baklava oda, nohud sofa köşklerin yerleri kır,
carla, dağ başı. Hani kırkbeş, elli yıl evvel (1890'larda) Osmanbey, Şişli
taraflarındaki arsaların arşınını yirmişer, otuzar paraya verirlermiş de
"Beyoğlu'na, reaya yatağına yakın" diye yan çizerlermiş. Buraları da
aşağı yukarı aynı hesaptı. Dönümü bugün 1.200, 1.500 lira eden arsalar
2.000, 2.500 kuruşa cayır cayır satılık... Etrafın Eğridereliği de caba. Se
Himiçeşme'nin5 önlerinde yatsıdan sonra karmanyola olanlar gırla... Se
lamiçeşmesi, Üsküdar'dan Anadolu'ya, Suriye'ye, Irak'a yol tutan eski
orduların, kervanların ikinci setametleme noktası. Birinci Haydarpa şa'daki
Ayrılık Çeşmesi, üçüncüsü Caddebostan'ındaki Çukur Çeşme,
dördüncüsü de Bostancı Köprüsünün başı. Yolcular mevki ve itibarları
na göre kademe kademe uğurlanırlarmış...
Çeşmeyi geçince solda manifaturacı Şişman Yanko Ananyadi mukim
(oturuyor). Çiftehavuzlar kıyılarında kendine mahsus balık kayığı durur,
aylıklı iki Rum, çorhacılarına6 her gün barbunya, mercan, pisi gibi nadi-

� Sel:ımiçe�mesi: JlurJ<.bki n:ıın:ızgah sonr:ıdan kaldırılmış yerine ap:ınman yapılmıştır. Namazg:ih


çeşmesi ise yol onasında k:ılınışıır. Bur.ısının. eskiden Sel:imeı Çeşmesi ve Namazgahı olduğu bi
liniyor.

6 �urhacı: Osınanlıbrın son di'ıııenıiııde zengin Ruınbm ve Ermenilere denirdi.

208
de balıklar, ıstakozlar, pavuryalar taşırlardı.
Boşluk olan köşeden sonraki bağın çavuş üZÜmleri de ağızlara layık
sa da nerede Sallapatininkiler? Sallapatinin Bağını operatör Cemil Paşa
(Topuzlu) alıp arabesk köşkü ve mükemmel parkı kurdu. Orada ne do
nanmalar, İstanbul doktorlarına, ne garden partiler yapmadı ... Burası
şimdi Şekerci bay Hayri'nindir. Büyük operatörümüzün kulakları çınla
sın , köşkünün önündeki ve karşı yolundaki havagazı fenerlerine kese
geçirtmiş , ortalığı pırıl pırıl etmişti... Gıpta eden edene; memeye bir tel
takılması ve kesenin örtülmesi sanki atla deveye?...
Çiftehavuzlar adı oradaki gazinonun ç ifte havuzundan türemedir.
Büyüğünün içinde kırmızı balıklar, etrafında da akşamcılar doluydu. Fe
nerbahçe'den dönen arabalar burada bir müddet mola verirler; karşıdan
karşıya bir m iktar daha nazarlar atfedilir, badehu (sonra) dağılınırdı.
Ötede ve gene sahilde, "Şirin'in kasrı"7 m isillfi kat çıktıkça küçülen yalı
sında Hasan Rami Paşa8 az oturmuş, Abdülaziz'in kızı Saliha Sultan yan
gelmiştir. Yalı boyunu tuttuk, gidiyoruz . Amiralin duvar dibinde Evkaf
muhasebecisi Canib Beyzade terzi Hasan Bey'in evi; çıkıntılı burunda
da Zift Fabrikası ... Göztepe'nin, Merdivenköy 'ünün, Erenköy'ünün boğ
maca öksürüğüne tutulmuş ne kadar sübyanı varsa , kucaklarda, ellerde ,
fabrikanın etrafına çerçeve olurlardı... Dağlara taşlara , o kahrolası boğ
macaya birebir ilaç, yalnız merkep sütü , gazhane havası değil, zift ko
kusu da iyimiş.
Bahsettiğim tarihlerde mabeyinci Ragıp Paşa kerimesinin (kızının) ve
kendisinin şatoları9 daha meydanlarda yok; sıradakiler şu zevat : Seras
ker Kapısı'nın İstihkam ve İnşaat Dairesi reis-i sinisi (ikinci başkanı)
Avni Paşa ; esbak (eski) sadrazam Kamil Paşazade Ziraat Bankası müdü
rü Şevket Bey; süvari Ertuğnıl Alayı kumandanı Horoz Ali Paşa. Hazret
ten bir zaman bahsetmiştik: Cuma selamlığı dönüşünde kıtaatın bando
suna Namık Kemal'in "Ama/imiz, efkarımız ikbal-i vatandır" şarkısını
çaldırması dolayısıyla menküb ve hanesinde ikamete memurdu (evinde
tutuklu).

7 Şirin'in kasrı: Hüsrev ile Şirin, Ferlı:ı<l ile :)irin öykülerinin ka<lın kahr.ıın:ını, Ermen hükiiıııd:ın
Mehin Bamı'nun yeğeni :)irin'in güzelliğiyle ünlü köşkü.

8 Has:.ın ltııni Paşa Köşkü: il. Alxlülh:.ııni<l dönemi Bahriye nazırlarından olan H:ıs:ııı H:ııııı l':ı
şa'nın (1842-1 923) 1908'<le süıiilınesin<len sonr.ı hu kiişkün Salilıa Sulıan':ı (18'ı2-194ll Vl'rilıllAI.
Saliha Sultan'ın ise 1924'te Osmanlı H:ıne<l:ını ile yurt <lışın:ı çık:ııtıl<lığı biliniyor.

9 Mabeyinci Ragıh Paş:.ı Kiişklı:ri: Ca<l<lı:lxıst:ın'ıkı Sarıca ltıgıh P:.ış:ı'nın (18';7-19;!0) ııılnı:ır A. J:ı.,
mun<l':ı l 907'cle y:.ıpıııtıığı köşkler. Günümüze k:ıcl:.ır korunmuştur.
Caddebostanı plajı, cazla dans edilen Sayfiye Bahçesi merhumun
müştemilatıridandır. İskeleye akşam sabah Şahin Vapuru uğrardı. Oracı
ğaz odun kayıkları, ardiyeleri, kavun, karpuz sergileriyle dopdolu. İki
adet de deniz hamamı. Beride erkeklerinki, beş altı yüz adım uzağında
kadınlarınki... Hanımlar hamamında tezgahdar, Çok çocuklu kadın de
nilen on, onbeş evlad sahibi becerikli bir hatun vardı ki çamaşıra, tahta
ya gider; kabakulağa okur, sıtma keser, kurşun da dökerdi.
Caddeye çıkalım: Sadrazam yaveri Cemal Paşa'nın bağları, bostanları,
kebir (havuz) havuz, kaskatları (çağlayan) ve sayfiyegahı (yazlığı) solu
muzda.
Sağımızda sonradan yapılan cami; Şemseddin Sami10 rahmetlinin ka
muslarına göz nuru döktüğü köşk; yanında maruf dahiliyecilerimizden
doktor Celal İsmail Paşa'nın yazlık ve kışlığı... tlerisinde tek tük evler.
Şaşkın Bakkal'daki ağaçlığın altına Bolbedros derler, pazarları Hıristi
yanlarla dolar; lfüernalarla ve mandolinlerle hocalar tepilirdi.
Daha ötesi, Suadiye muadiye arzullah (bomboş)...

Akşam, 21 Şubat 1939

10 Şemseddin Sami: (1850-1904) Kamusu'l-Alilm adlı 6 ciltlik tarih ve coğrafya ansiklopedisi ile Ka
mus-ı Türki, Kamus-ı Fransevi sözlüklerini, telif ve çeviri roman, piyes, öykü türünden eserleri
edebiyatımıza kazandıran dil bilgini ve yazar. il. Abdülhamid döneminde Erenköy'deki köşkünden
dışanya pek ender çıkarak zamanını bilimsel çalışmalarla geçirmiştir.

210
Haydarpaşa ve Hat Boyu

Haydar Paşa, 111. Selim'in vezirlerinden. Şimdi asker! hastane olan bina
yı kışla olarak yaptıran, oraya ismi kalmış olan adam...
Otuzyedi sene evvel 0902'de), şimdiki garın yeri doldurulmamış;
dalgakıran malgakıran arama. Her taraf deniz, lodosta dağlara çıkmada.
Eski istasyon Kadıköyü'nden uzanan rıhtımın sağındaydı. Kıyısında
külüstür iskele; başlıca vapurları da 11 numara, iki başlı 21 numara...
Haydarpaşa - İzmit hattı 1874'te açılmış. Hükumet başaramayarak alt
tarafını 1887'de Anadolu Demiryolları Şirketi'ne devretmiş...
Kumpanyanın başlıca sermayedarı Deutsche Bank. Raylar Krupp'un,
traversler muhtelif Alman fabrikalarının·. Haydarpaşa limanı inşaatının
kumpanyaya verilişi 1900'de, kısmen açılışı da 1902'dedir.
Trene binerek yukarı doğru yolu tutalım: Sağımız Haydarpaşa Çayırı,
solumuz tbrahimağa. Buralar Anadolu'yu aşıp sınırlara giden, şark se

ferlerine iştirak eden kıtaata ordugahlık edermiş. il. Mahmud Çamlı


ca'ya rağbet edip sık sık gelir gider olduktan sonra havaliye rağbet art mış.
Abdülmecid (1839-1861) devrinde, kız kardeşi Adile Sultan'la damad
Mehmed Ali Paşa'nın düğünü1 yapıldığı hengamede, bu çayırda şenlik ler
tam bir hafta devam etmiş; etraf inlemiş.

1 Haydarpaşa Ç:ıyınnda düğün: 12 Hazimn 1845'te Adile Sult'ın ile Mdmıed Ali l':ış:ı'ııııı dilllilıııı
Gele�ksd sur-ı hüm:ıyun düzeninde yapılmış, padişah Alxlülmecid, vczirl<·ı', hıiyııkl'l�·ılı·ı· w
yüzlerle davetli katılmıştır. Bu düğünün en ınt!r:ık uyandımn özelliği, Kom:ıskl'nin lı:ılcııı lı:ı\':ılaıı
dırrn:ısı olmuştur.

211
Bizim çocukluğumuzda gayet kalabalık olurdu. Bilhassa
Hıdrellezler de Kadıköy, Üsküdar, Çamlıcalar halkının kaffesi (hepsi)
oralı. Sair za manlar da ismi züğürdler yaylası... Araba ile gezemeyen,
tabana kuvvet dolaşan, yirmi paraya kahvelere çöken meteliksizlerle
hıncahınçtı.
Vagonun içinde, gidiyoruz. Mükemmel "ecel beşiği" olan, çok kim
seleri verilmiş sadakalarına bağışlayan Ziverbey Yokuşundaki şimendi
fer geçidini geçer geçmez, hemen solda Acemler denilen kalantorların
kaşanesi, bahçesi, limonlukları. Ve boyluboyunca köşkler... Zühtü Pa
şa'nın çok ağaçlıklı malikanesi, gene haneler ve Kızıltoprak İstasyonu.
Adının gelişatı toprağının kızıl oluşundan... Semtin Kuyubaşı tarafları
sonra rağbet görmüş. Abdülaziz (1861- 1876) zamanında en tehlikeli
mevkilerden biriymiş. Sebebi de Veliahd Murad Efendi Köşkünün ve
çiftliğinin2 oracıkta oluşu. Civanbaht3 göz hapsinde amma deryadil
(hoşgörülü).
Mimarlık meraklısı imiş. "Hanedan-ı Osman'iye'ye mensup olmasay
dım muhakkak mimar olurdum" dermiş. Guya karısının resmini de ken
di eline çizmiş. Hiila meydandadır; eski redif debboyları şeklinde bir bi
nadır. Çiftliğinin küçük bir hayvanat bahçesi teşkil eden tarafındaki ge
yikler, ceylanlar, tavşanlar, papağanlar, güvercinler ve nadide kuşlardan
eser kalmamıştı. Sekiz on sene evveline kadar, o zamanlardakilerin ah
fadından (soyundan) iki tavuskuşu sağdı.
Kızıltoprak'la Feneıyolu arasında da seyrek seyrek köşkler mevcud du.
Geçende dediğimiz gibi Frenkçesi "bifurcation" olan Feneryolu İs
tasyonundan Fenerbahçe'ye hat ayrılır,4 gidip gelme bilet üç, beş kuru
şa müşteri taşır dunırdu.
Fenerbahçe müdavimleri konak arabalarının, kira faytonlarının içinde
kurulu, Belvü Otelini ve sıradaki ecnebi villiilarını geçip set üstündeki
namazgahın" önünden kıvrılırlarken, trenden çıkıp tabanı tutmuşlara gö
zucu çevirmezlerdi. O yayancıkların hemen hepsi de kenar semtler sa
kinleri; İstanbul'dan gelenler, Üsküdar'dan bayır aşağı vuranlar, Yeldeğir-

2 Veliahd Mur.ıd Efendi Kiişkü: Osmanlı padişahı V. Mur.ıd'ın veli:ıhdlık yıll:ırınd:ı (1861-1876)
oturduğu Kurlxığ:ılıdere'deki kiişkü w çiftliği. Günümüzde kiişkün ve çiftliğin yerinde M:ırmar.ı
Üniversitesi kampüsü vardır.
� civanb:ıhı: Osmanlı şehzadeleri i(in kull:ınıl:ın ve şanı yüce anlamına gelen bir deyim.

4 Feneryolu-Fenerhalı(c Hattı: Sonr.ıc.l:ın kaldırılan bu kıs:ı demiryolu askeri amaçlı olup Fenerbah
çe iskelesine uzanmaktaydı.

5 n:ım:ızg:lh: �elıir girişleriııue. a�·ık h:ıv:ıu:ı nam:ız kılmak için yapılmış, yer<len yüksekçe ib:ıdeı
yerleriydi. Namazgfüıı:ı bir �·eşme ile mihr.ıp ı:ışı, :ıync:ı bur.ıyı ı,>fılgelendiren bir çın:ır vey:ı çit
lenhik aır.ıcı bulunurdu.

212
lstanbul'un yoğun yerleşim yerlerinden biri olan Fetıerbahçe eskiden bir sayfiye idi. Yazlan is
tasyon, kışlan karakol olarak kullanılan Fenerbalıçe tren istasyonu. (Şinasi Akbatu Koleksiyonu).

meni'nin Beni İsrailleri (Yahudileri). Sakız ağaçlarının altında, kulakları,


kalkacak şimendifer düdüğünde, sandalyelere, hasırlara yayılırlardı.
llerideki doldurma. ve köprü ne gezer? Buradaki geçit de can pahası
na. ŞOray-ı Devlet (Danıştay) azasından Musullu Sami Beylerle mi , Da
ire-i Askeriye Muhasebat Dairesi ikinci Şube müdürü Rıza Heylerle mi
ahbabsın, yoksa şehbender (konsolos) Torpil Tevfik Beye mi gidecek
sin, sağı solu iyice kollamazsan lokomotifin altına gittin bitti.
Müştemilatından (eklentilerinden), mermer merdivenlerinden, camlı
kapılarından başlayarak nihayet kendi de yıkıcıların eline geçen, kavun!
6 7
boyalı, karantina tahaffuzhanesikılıklı, Serkatib-i Şehriyari Tahsin Paşa
köşkü çok sonraların inşaatıdır.
11
Amerikan çubukları yetiştiren Nümlıne Bağı'nı geçelim... Sağda top
çu feriği Ali Refik Paşa'nın buradaki ikinci köşkü. Sokağına adı kılını�

() kar�ıntin;ı l:ılı:ıffuzkınesi: s�ılgın h:ıst:ılıkbn ünlemek İ(İn lxı.':'kl yerlerden gdenll'fİll hl'liılı "ılllC'
lıekktiltliklc:ri s:ığlık. lı:ıkıııı ve konınıl yerleriydi.

7 serk5tih-i ,dıriy;iri: P:ıdis:ıhlık lı;ı.� k:itihi. T:ınziın:ıt'ıan sonra p:ıdi,:ıhın fızl"I y:ızı i�kıiıw l>:ıl,.ııı
sar:ıy g('>revlisiydi.

H Nüınune B:ığı: İst:ınhul'd:ı IH87'de Gi\ztepe'de 40 diinümlük hir :ıı:ızid<: kunıl:ııı lıd:ııılı�. llııı:ıv.ı
Amerik:ın Asına Fidanlığı, A'ı Anıeliy:ıt Mektebi de deniyordu.

ıı.ı
olan Vehbi Bey'in altı tuğla, üstü ahşap hanesi. Demiryolunun karşı ya
kasında, bir kodeks mecmuası yutmuşçasına ilaç bilen, meşhur dahili
yecilerimizden doktor Rıfat Hüsanıeddiri Paşa'nınki; yanında, 31 Mart
maslublerinden (asılanlardan) Hakkı Bey... Çayıra dolanır dolanmaz
da, Beyoğlu zabıtası alay beylerinden Hafız Sabri ve ağabeysi Şam
polis müdürü Ömer Beyler...
Göztepe'nin o vakit ki, şimendifer yolu n� derbentte (dar geçitte),
ne de istasyonu kaç kulaç fevkte (yukarıda); hepsi düzayak. Biletçi
Tekgöz Miltiyadi'nin gişesinin bitişiğinde Adalı Yanin'nin bahçeli
gazinosu. 315- 16 (1899- 1900) senelerinde cuma ve pazar akşamlan
incesaz getirtir, kar şıki tarlalara civarın aileleri kilimler yayarak birikir,
çoluk çocuk attar Aleksi'den aldıkları maytap kibritlerini yakarlardı.
Bu gazinonun yanındaki çardaklı kahvenin müdavimleri de: Mümtaz
Kaptan, Beşiktaş Askeri Rüşdiyesi lisan-ı Fransevi muallimi kaymakam
(yarbay) Şevki Bey, Merdivenköylü Osman Beyoğulları, Vehbi Beyzade
vesaire...
Çarşamba günleri Mama'da ortaoyunu oynayan, Kavuklu Hamdi'nin
zurnacısı Şişman Ahmed dönüşte çardağın önünde ahenk geçerdi.
Caminin banisi (yaptıran) Tütüncü Mehmed Efendi, Göztepe'ye ilk
yerleşmişlerden, mahalleye de adını vermişlerdendir. Reji İdaresi (Tekel)
kurulmadan evvel tütünler Çifte Kılıç, Ay Yıldız, Sarı İbrişim isimleriyle
ve bandrolla satıldığı zamanların tüccarı. Göztepe'de dükkan dükkan
akarları, deniz tarafına giden caddede köşkü vardı ki, burasını Gazi
Os
man Paşa ailesi satın almış, mevcud binayı birkaç misli büyültmüştü. İs
tasyonun çok yakınlarında oturanlar: Fesçi Said bin Cebbare, Fethi Kap
tan, Mabeyin kfüiblerinden Nihad Bey, Evkaflı Reis Ali Efendi, Mümtaz
Kaptan ve kaynatası Ahmed Bey, Ceb-i Hümayun katibi Faik Bey.
Erenköy Kız Lisesi olan Rıdvan Paşa Köşkünün eski ve mütevazı za
manki sahibi, meşhur maliyecilerden, Defter-i Muktesid muharriri (He
sapişleri saymanı) Süleyman Sadi Efendi idi. Lisenin yatakhane dairesi
olan bina topçu reisi Hacı Hüseyin Paşa'nın sonra yaptırdığı köşk.
Vüzera ve rical (devlet adamları) sayfiyelerinin çoğu Erenköy'ünde
ve havalisinde: Evkaf Nazırı Galib Paşa, Divan-ı Muhasebat reisi Zühtü
Bey, Maliye muhasebecisi Ziya Bey, Beytülmal müdürü Hüsnü Efendi,
Ticaret ve Nafia Nazırı Zihni Paşa; daha gerilerde Maliye Nazırı Reşad
Paşa, Maliye Serveznedarı Halid Bey, Masraf Nazırı Hasan Paşa, Gazi
Edhem Paşa...

214
Köyün ecnebil�ri de var; Şarapçı Almanyalı Ekerlin, gene
Almanyalı Herter; bunların daha kodamanı İç Erenköy'ündeki Tomson
Biraderler.
Yolumuza. devam ederek Zürafalı Köşkü, Ebenin hariesini geçtik; o
zamanlar Suadiye yok, Bostancı'ya vardık. Buranın 40 yıl evvelki
(1900'deki) meşhurluğu donanmacı başı,9 Nafia muhasebecisi Sadi
Bey'in mukimliğinden (oturmasından).
Şimdiki çarşı marşı, cami mami, iskeledeki gazino mazino ne arıyor?
Y ıldız kumandanı'0 Şevket Paşa'nın büyük oğlu Cavid Paşa burada ga
yet Art Nouveau bir köşk kurdurmuştu ki şimdi eczacı Etem Pertev
merhum ailesindedir.
Maltepe, deniz kıyısındaki yarı kahve, yarı meyhane salaşlarıyla, son
vapur kaçırıldı mı Adalara aşıverilecek kayıklarile, Rum dilberlerinin is
tasyondaki piyasalarile, sebze bahçeleri ve bostanlariyle şöhretliydi.
Rağbeti tarumar eden yangındır."
Kartal ötedenberi kaymakamlıktır. Hükumet konağı, mahkeme-i şeri
yesi (kadılığı), rüşdiyesi mevcuddu. Maltepe, Pendik gibi Rumluk değil,
Türk ve Müslüman yatağı. Havasına, suyuna, manzarasına uyar olma yan
Sakızağacı'nın da yolu...
Gelip gidiş faciası Yakacık'ın nazarlığı idi. Yollar berbat, arabalar çü
rük çarık, beygirler lağar; bayırı tamamlayıncaya kadar akla karayı seç ...
Pendik baştan aşağı Rumluktu. Deniz üstündeki direkli gazinolarında
garsonlara "Nero!", "Psimo!", "Düziko!" demesen haddin varsa meram
anlat...

Akşam, 28 Şubat 1939

9 donanmacılYJşı: :>ehr:ıyin denen ve ge<.-eleyin yapılan fişekli ı,-österileri yöneten.

10 Yıldız kum:ındanı: Yıldız Sar:ıyı muhafız birlikleri komutanı.

11 Maltepe yangınları: ı903•ıe ve 1926'd:ı iki büyük y-Jngın ı,>eçiren Maltepe'de ilklndt• 1.1ı1 yapı.
ikincisinde 110 yapı yanmıştı.

'''
Köprü'den Adalar'a

O vakitlerin Adalar İskelesi, şimdiki Haydarpaşa vapurlarının yanaştığı


yerde; yani Kadıköy iskelesinin solunda...
Adalar'a gidiş ve geliş seferlerinin adedi onu aşmazdı. Her iki
taraftan iki sabah, bir öğleden sonra, iki akşam postası; bir de Anadolu
kıyılarına uğrayanı; doğru Büyükada'yı tutup Yalova'yı boylayanı da
cabası...
Adalar'ın gözbebeği vapuru 14 numaralı Aydın'dı. Sabahları Pendik
ve Kartal'dan gelerek alaturka saat l'de Büyükada'dan, bir çeyrek sonra
Heybeli'den direkt olarak İstanbul'a gider, lü'da Köprü'den hareket
edip aynı şekilde dönerdi. Heybeli'yi dakikası dakikasına bir saatte tu tardı
ki, aşağı yukarı bugünün rekoru sayılır.
Öbür yandan çarklılar arasında iki yürük daha var: 19 numaralı Fe
nerbahçe, 20 numaralı Haydarpaşa. Bu ikisinden sonra en halliceleri 17
numaralı Şahin'di.
tik ve öğle üstü seferlerini yapan 8 numaralı Hereke, 15 nu!1aralı
Nüzhetiye, numarasız Eser-i Şevket tıknefestiler. İçlerine bin, deniz hava
sına, manzarasına gık de veya mütalaaya var, 300 sahifelik kitabı hatmet ;
yahut alt salonuna in, kanapeye sırtı verip horul horul uyku kestir.. .
Sarayburnu sağımızda, açılıyoruz... Solumuz Moda, Kalamış koyu Fe
nerbahçe mesire-i dilarası (gönül süsleyen mesire) ...
Buradaki fener 1864'te Fenerler 1daresi'nin teşekkülünden sc ııı r;ı y :ı
pılmış. Evvelce sabit ışıklıydı; şimdiki gibi çakmaz ve yanıp sönmezdi.
Bu seyrangiihtan (gezi yerinden) çok defalar bahsettiğimiz iı;iıı I L·kı.ı
rına lüzum yok. Yalnız şunu söyliyelim: On, on hq senl' l'Vveliıı l'
Yüzyılın başında Heybeliada öteki adıyle Ha/ki, Müslüman ahalisinin diger adalardan daha çok
olmasıyla bilinirdi.

(1920'lere) kadar duran, berzah tarafındaki kümbetli harabe, Emeviler den


kalma imiş. Mervan lbni Hakem'in kumandasında lstanbul'u muha saraya
gelen, hatta Galata'yı zapteden Araplar, buraya şehidlerini def netmişler; o
kagir binayı da hamam olarak yapmışlar. Osmanlı padişah larından
bazıları bu noktaya ·saraylar kurdurmuş, bazıları da, şehidlik ol duğu için
serviler diktirmiş. Fenerbahçe'nin seyrangah oluşu, il. Mah
mud'un Çamlıca'lara dadanışından ve civarlarını sık sık dolaşışından
sonra... Şunu da ilave edelim: Önceleri, il. Abdülhamid (1876-1909)
devrinde olduğu gibi, cuma ve pazarları hıncahınç dolmaz, araba piya
saları yapılmazmış. Senede bir, Mayısta öküz arabalarıyla ve yemeklerle
erkenden gelirler, akşamı ederlermiş. Solumuzda, Şapkaburnu'nun açı
ğındaki Salistra dalyanı en büyük ve verimli dalyanlardan biri idi ve ha
la da öyle ...
Güz yarılanıp havalar serinleyince Karadeniz'den akın eden uskum
rular ve peşlerindeki torikler buralara yayılır, dalyan sahibi çorbacıları
(Rumları) ihya ederlerdi. Gene de öyle...
1stanbul'un eski ahalisi, yani 486 sene (1453'ten) evvelkiler, Adalar'a
218
Demonisya yani Halk adaları, sonra Papadonisya yani Papaz Adaları
derlermiş. Şark imparatorlarına, imparatoriçelerine, prenslerine sürgün
yeri oluşundan Avrupalılar Prens Adaları diyorlar. Bizler de Kızıl Adalar
demişiz. Topyekı1n dokuz adettirler. Büyükleri İzmit Körfezi'ne gidiş sı
rasile Kınalı (Proti), Burgaz (Antigoni), Heybeli (Halki), Büyükada
(Prinkipo)... Küçükleri de Hayırsız Adalar dediğimiz Sivri Ada (Oskiya)
ve Yassıada (Platiya); Heybeli'nin önündeki Kaşık Adası (Pita); Büyüka
da'nın cenubundaki Sedef Adası (Anterobintos) ve gerisindeki Tavşan
Adası (Neandros)...
Hepsi de keşişler ikametgahı ve manastırlarla doluymuş. Tahtından
indirilmiş ve gözü çıkarılmış Rum facidarlara (imparatorlara), saçları ke
silmiş karılarına, işkenceden · işkenceye sürüklenmiş mensuplarına çile
hane ve mezar olmuşlar...
Malum a, Hayırsız adaların "Sivri"sine, 1910'da lstanbul'un sokak
kö pekleri sürülmüştü de acı acı ulumaları ti nerelerden duyulmuştu.
Yassıada'da çatısı ve katları göçüp duvarları, kalmış olan bina, 1857-
65 seneleri arasında İstanbul'da İngiliz elçiliği eden Sir Henıy Bulvair'in
yaptırdığı köşkten bakiyedir. Beş altı sene evvel (1934'te) seyrettiğimiz
"Karım Beni Aldatırsa" filminde, Ercümend Behzad'ın Feriha Tevfik'i
alıp çala kürek kayık yanaştırdığı mahaldir.
Kınalı, kır mızımtrak yamaçlarile, adeta kınalı gibi, koyduğumuz ismi
nin müsemması değil mi?.. Şu var ki onda çam, marn arama , tepeleri,
bayırları fundalık, çalılık...
Bir aralık Şark (Bizans) İmparatorluğuna konan Ermeni Leon'un
(İmparator 1. Leon : 457-474) cesedi de, çoluk çocuğuyla beraber buraya
aparılmış...
O bedbahttan mı, yoksa mintarafillah mı, (allahtan mı) bu ada evve l
ve ahır Ermenilerce merguptur (sevilir). Senelerden beri Kuyumcu Çar
şısının (Kapalıçarşı) , . Samatya'nın paralıları ve Adalar'da yaz geçirmek
isteyenleri hep oraya giderler.
Burgaz öteden beri Rumluktu. Oradan vapurlara binip inenler a ra
sında bir Türk hemen hemen görülmezdi ... Doktor Medeni'nin sanator
yu mu? Rüyalarda yok... Ara postaları yapan iki bacalı Ni.izhetiye'nin,
koca davlumbazlı Eser-i Şevket'in kaptanları ekseriya açıktan: "Müşteri
var mı?" diye çımacılara bağırırlar, iskeleye yanaşmadan yolu tuta rlardı.
Burgaz'dan kalktık, yolumuza revanız: Arasından geçti � imiz Kaşık
Adası'nı doktor Hıntııyan'ın satın aldığı, köşkler, bahçeler, haAla r k ura-

:lllJ
1920 '/i yıllarda Heybeliada.

cağı, bir tarafını çiftlik şekline sokacağı söylenip du rurdu . Bunları yaptı
da, ben mi farkına varmadım, yoksa lafta mı kaldılar bilmem; bildiğim
şu ki adacağızın oldum olasıya kupkuru ve ıssızlığı; içinde, hala duran
bir balıkçı kulübüsinden başka nesne bulunmayışı. ..
Heybeli.. Arası basık iki dağ tepesiyle hakikaten heybeye benzer...
Bizimkiler en mü nasip ve yakışık alan adını takmışla r. Heybeli, adalar
içinde İslam ahalisi en çok olanıydı ve elyevm de öyledir. İskelenin biti
şiğindeki Deniz Harp Okulu, yani eski Mekteb-i Bahriye binası 1860 ya
pısı. İttihad ve Terakki'nin Bahriye Nazırı Cemal Paşa zamanında ve da
ha sonraları bazı ve ilavelere uğramıştır.
Adanın, dindaşlarımızla doluşuna bir sebep de herhalde bu mektep
tir. Bahriye'den hayli erkan, ümera , zabitan tabiatıyla oraya yerleşmiş
lerdi. Yelkenli Nüveyd-i Fütuh talim gemisi de karşıda demirli.
tık tepenin yamacındaki Rum Papaz Mektebi' eski bir ma nastır yeri
ne 1844'te inşa edilmiş. Keşişhanelik zamanında ve 1828'deki Rus Harbi
sıralarında buraya Moskof esirleri getirilmiştir. 310 (1894) zelzelesinde
zedelenen binayı u ınir ettiren, Rum zenginlerinden Pavil Stefanoviç.

1 Rum Papaz Mektelıi: Hcyhdi:ıd:ı Rulıh:ın Mektehi, günümüzde ise Heylıeliad:ı Rum Erkek Lisesi
dir. Heyhdiada P:ıp:ızd: ığı'nd: ıki Hiz:ın.'\ manastırının yerinde 1772 'de :ı(ıbn nı�ına.�tır ve okul.
195l '<le Hum Azınlık Lisesi ve Teoloji llülümü ayrılmıştır. Okuk.l:ı üğretmen ve üğrenci hulunma
m:ıkıadır.

220
lki tepe arasında Rum Ticaret Mektebi 1831 'de yapılmış.
Oteller ve ga'zinolar itibarile Büyükada'yla yarışamamakla beraber
Heybeli'nin de Paris, Avrupa, Servet isimleriyle geniş, temiz, konforlu ,
gazinolu, çalgılı otelleri vardı ki, saydıklarımızın sonuncusu haftalık Ma
lumat, gündelik Türkçe ve Fransızca Servet gazetesinin sahibi Baba Ta
hir'indi.
Tapusu da , madaması (eşi) ve Abdülhamid'in viyolonisti Vondra'nın
hemşiresi (kızkardeşi) Hatune'nin üstünde.
Heybeli, havasının ceyadeti (sağlamlığı), çamlarının bereketi, muhiti
nin samimiyetiyle hiç şüphesiz öbür adalardan üstündür; Çam Limanı
nın letafeti de eşsizdir.
Sırası düşmüşken şu fıkray ı yazıverel im :
Balkan Harbi 0912-1913) avakibi (sonlarında) s ıralarında sadrazam
Kamil Paşa, Sultan Reşad'a yana yakıla Rumeli'yi ve Adalar'ı (Ege'deki)
kaybetmek mecburiyetinde kaldığımızı söylemiş. Hakan:
- Aman sus paşa, demiş; hele Adalar'a çok yandım, Çam Limanı'na
bayılırdım!...
Bahsett iğimiz tarihlerde, Heybeli'nin ne sanatoryomu, ne Halkipalas,
ne civarındaki köşkler, ne plajı, ne de ilkteşrinde (ekimde) turfanda
mandalinalar yetiştiren bahçeleri vardı.
Gelin olacak vükela vüzera kızlarına çeyizlik beyaz çamaşırlar diken,
nakışlar işleyen kız kurusu ve birer yaş aralı meşhur "Dört Kardeşler"
seksenini aşkın olarak elan hayattalar...

Akşam, 5 Mart 1939

:l:l l
Büyükada

Vaktiyle yalnız çamlık değil, incirlik, zeytinlik ve bağlıkmış ta... O güze


limin kusum ötedenberi susuzluktur. Kuyuları acı, sarnıçları sıcaklarda
kurur, kurtlanır; içecek suyu gene hariçten, Maltepe'den, Kartal'dan, Ya
kacık'tan gelirdi.
Büyükada'nın çevresi 8 kilometre kadardır. Muntazam yolları
1888'de yapılmış. Tenteli sepet faytonları, merkepleri gene mevcuttu.
Büyük turu arabalar 2 Mecidiyeye (40 kuruşa), eşe_kler 10, 15 kuruşa
yaparlardı. İnek ağıllarını andıran salaş iskelenin önüne birikip va pur
dan çıkanları karşılama, gidenleri uğurlama gene mevcut.
Şimdi, bundan 30, 35 yıl 0905-1910) evvelki Büyükada'yı dolaşaca
ğız: Vapurdan çıkıp karaya ayak bastın mı, yayılmış kırmızı kumlarda
çıtır çıtır yürü ... Sağdaki gazino o zaman aynı mahalde ve ayni halde...
Sahibi, Daire-i Askeriye müteahhidlerinden Sinyosoğlu, müsteciri Yani
idi. Mandolinli, gitaralı Rum çalgıları hiç eksik olmaz, bazan Beyoğ
lu'ndaki tiyatro kumpanyaları derme çatma gelir, kutu kadar sahnesinde
temsiller verirdi.
Yokuşu çıkıp sağa saptık. Bean Rivage Oteli, 20, 25 sene (1920'yc
doğru) evvel yandı. 50 yıllık Kalypso Oteli Akasya adını aldı. Gene kül
olan Giakomo Oteli'nin yerine de Yat Kulübü yapıldı ki şimdi Anadol u
Kulübüdür. Giakomo'yu tutanın kızı da öyle dilberdendi ki.. . Kara ka � .
kara göz, tombalacık vücut. "Onun yamanlığı Ada erkeklerini de baha
sının otelini de yaktı" derlerdi.
Yakınlardaki köşklerden birinde ablak yüzlü, iri yarı, kesesi <lolu , da-

22.i
Büyükada 'da dalıa sonra Akalya oteli adım alan ünlü Kalipso oteli

matlar, gelinler, torunlar sahipliğine rağmen gayet zendost (kadın düş


künü) bir et müteahhidi otururdu. Buna dair, rahmetli Tahsin Nahid'in
ağzından duyduğum bir menkıbesini ( öyküsünü) kısaca anlatıvereyim:
Şa ir, çok sevdiği ar ka daşı S,ehabeddin Süleyman'la Dil'de dolaşırken,
atak mizaç olan o iri kıyım müteahhid bunlara çatmış. Faytonunun üs
tünde zebella gibi arabacısıyla ispi ri de var. Ta hsin öfkeden kendini
kaybedip fırlamaz mı ya nla rına1 .. Ka l ın bastonunun, araba nın üstünde
kilere, içindekine savura savura kaçırtmaz mı alayını?.. Şehap, ta nere
lerdeki çamların arkasından hayretle bakakalmışmış . . .
Nizam Caddesinde kurenaclan (saray mensuplarından) ve kfüib-i sa
ni (Mabeyn İkinci Kfüihi ) Ara p izzet Bey'in sağlı sollu çifte kaşanesi
(köşkü), semtin en saltanatlı binala rıydı. Yu kanki ailesine mahsus, aşa
ğıki de selfımlığıydı. "Tetkik edilecek mühim evrak var" diyerek oraya
çekilip s:ıbahlar, alfı rivayctin ( söylentiye göre) kcyf çatarmış.
Hususi bir r:ıt:ı ııa ile lstanbul':ı gelip gider, mehtaplarda faytonuyla
Ada'yı dört dönerdi.
Azarya 'nın köşkü evvela Tophane müşiri Zeki Paşa ta ra fından alın
mış, Müta reke senelerinde < 1 9 1 8 - 1922) kulüp olmuş, bir aralık Karasi
(Balıkesir) mebusu Bay Süreyya biraderimizin uhdesine geçmiş, nihayet
Seferoğlu'na intikal etmişti. Binanın kulüplüğü sıralarında, Ada eşrafın
da n B:ıy Cafer de orta k t ı . Munıa ileyh<len (adıgeçenden) sonra Yat Kulü
büne geçti. Misafirlerin yiyecekleri yemişi temin için, hayli gayret sarfe-
224
derek Hristos Tepesinin eteğindeki araziyi bağlık ve bahçelik yapmış ,
muvaffakıyetle meyva yetiştirmiştir.
Sadrazam Halil Rıfat Paşazade Cavid Bey de N izam 'da . Gezip tozan
ların, ele avuca sığmazların en büyüğü o. Dokuz on yaşlarımdayken te
sadüfen orada bulunmuştuk . Köprü'nün Kadıköy ve Adalar iskelesi
merdiveninde vunıluşu, pike yeleğinin kanlarla mülamma oluşu gözü
mün önündedir.'
Nizam Caddes in i takipteyiz. lda re-i Mahsusa'nın meşhur müdürü
Con Paşa 'nın malikanesi sapasağlam dunıyor.
Dil, kırk yıl evvel ne ise gene o. "Yorgoli" şimdi Yörükali. O vakit de
deniz hamamları vardı . Kadınlarınki ve erkeklerinki yanyana.. . Pedavra
ları (tahtaları) sımsıkı kapalı olan kadınlarınkinden bazı ecnebi madam
lar ve matmazeller, yasak masak dinlemeyerek dışarı fırlarlar, delikanlı
lar da kulaç kulaç peşlerine düşerlerdi.
Erkekler hamamının bir hususiyeti de paral ılar ve cakacıların denize
çil kuruşlar, ikilikler, çeyrekler atması; Rum çocuklarının dalıp da lı p
kapması . Dil'den Büyük Tur yolu tutulunca ileride Palyambelos, Yahya
Kemal'in Viranbağ dediği ve :

Adalardan yaza ettik te veda


Sızlıyor kalbimiz iL�tündeki dağ
Seni batırl�yornz Viranbağ . . .

mısralarını söylediği yer.


Oraya gelinceye kadar toprak ağaçsız, her taraf kocayemiş tarlasıdır.
Ayayorgi Tepesinin altında, sırtların eteğinde çam k omsu başlar Sete roğlu'mın .

bağı da yakında . ..

Palyambelos'taki içkili ka hvede boyuna laternalar çalınır, sevişenler


kocayemişlerin aralarına dağılırdı . O gazinocu gene yerine sadık ve
e!'an kulübesinde . . .
Aya Yorgi, denizden 200 metre yüksekmiş Bin bu kadar yıllık . ma

nastırından bakiye (kalma) üç kilise görülür ki aşağısındaki en eskisi


imiş. Buranın bir kısmı 3 ';, 40 sene evvel 0900'lerde) Şifahane'ydi.
Dil'den ileri yürüyüp sola sapalım. Diyaskelos, şimd iki Lu na Pa rk. ..
Buranın iki gazinosunda da laternala r boralar, türküler eksik olmazdı. ,

1 Cavıd Bey: S:ıdr:ız:.ıın H:ılil Rıf:ıt l':ış:ı 'nın oğlu !jur:ı-yı Devlet üyesi C:ıvid ll<"y, h:ıh:ısı ·" ıı lr;ı 1..1111
ken ıx99'd:ı G:ıl:ıı:ı Kiiprüsün(in Ad:ıl:ır iskdesinde Y:ıny:ılı lıir Arnavut ı:ır:ıfıııd:ııı sııik:ı.,ıı· ıı�r.ı
dı vı: iildürüklü.

ZZf
Eski bir kartpostal 'dtı /Jiiyiiktıtla Nizam J'olıı ve plafııı olduğu koy. Sol taro:fla Dil.

Aya Yorgi ve Hristos Te peleri arasında , yü ksekteki büyük bina otel


olara k, hatta adı da konup Prinkipo Pabs denilerek 1 896'da yapılmış,
akıbet Rum Yetimha nesi olmuştu.
Maden' e ç ı k ıyo ruz. Sa ğım ız d a ki Aya Nikola Manastırı'na da 1828'de
Moskof harbi esirlerinin bir kısmı nakledilmiş . Semte Maden isminin ve
rilmesi, 1840 sendl'rindc işlctilcıı vt, oc:ık la rı lıa l ;I ıneyclancla olan de

mir madeninden kalma . . .


B u ta rafın hatırımıza gelen eski köşklerini sayalım: Köprüyü geçince
Abdullah P aşa 'nın . boğ a z hekimi Fotyadis ' in, Be yo ğ l u' nda Bonmar
şe'nin karşısındaki rna ni f:ıt uracı Pap:ı 'nınki.
Bir vakit ki Bel i <! Visıa . şimdiki Belvü Gaz inosunun karşı ta rafında
Mabeyin nıütcrciınlcrinclen Maruni Sabuncu ; bahçesinin önünde yaldızl ı
bir a rı kov an ı, ve i l.·indc : ı yn a l ı bir hizmetçisi vardı ki elyevın

hayattadır.
Bahçıvanoğlu, y; ı ı ı i bugünün Alpa sla n sokağının üstündeki caddede
tahini boyal ı. ya nya ıı:ı iki k<işk C:ema l Bey' iıı; karş ı s ın daki ça m ağaçlısı
da Mahmud Cdlleddiıı Paşa ' n ı n d ı .
Az ileride, Çak ır l.·ık ın:ızının lxışınd:ı Mabeyincill'ı·dcn Tahir Bey; biti
şiğinde Ada nıul ıı:ı rı s;ı:ıt 1,·i Milır;ı ıı. Bur:ı sın ı ressam Bay Laga Mehrned
Ali aldı; boyattı . nıovattı. Kö.�e lxısında ki güllü eve, s am imi ahbaplığı do
l : ıy ı s i l e doktor l l ı ııı ıry; ı ı ı t: ışıııır durur, da lıa ötede Aslan Frcskon'un evi
nin karşısında ela il. Ahd ül l ı a mid ' i n oğlu Şehzade Abdülkadir otururdu.
226
Şehzade şıpsevdilerden; burada da bir balıkçı kızına vurulmuştu.
Yosma'nın kulağında tek taş küpeler, göğsünde pırlanta pandantifler;
arabalarda, çamlarda beraber gezerlerdi. Evde her gece saz , ahenk; ne
cabetpenah (şehzade) da piyano başında ...
O sokaktan kumsala inilirken, Aya Yorgi meyhanesini tutan Andri yan'ın
evini tarihçi Ahmed Refik (Altınay) merhum almıştı ki, biçareyi ölüme
kadar götüren hastalığı orada başlamıştır.
Gene yukarı dönelim: Şazili Dergahı şeyhinin oğlu Hüseyin Bey'in
köşkü. Mumaileyh (adıgeçen), Cezayirli Emir Abdülkadirzade Muhiddin
Paşa'nın damadı olduğundan, bu köşktekilere Ada Rumları "Arap Paşa
lar" derlerdi.
Büyükada'da kırk yıl evvel (1900'de) kayık yarışları yapılır; Otel Ka
lipso'nun rıhtımına bayraklarla donanmış seyirci mahalleri ve hakem
barakaları kurulur; müşter ilerle tıklım tıklım dolu olan ldare-i Mahsusa
ve Şirket-i Hayriye vapurları, muşlar, sandallar açığa sıralanırdı.
Adada polis, molis hiç göze görünmezdi. Eminlik bu kadar olur. lki
zaptiye, esbak (eski) sadrazam Cevad Paşa'nın biraderi Şakir Paşa Köş
kü'nün altında, iki dahası da Nizam'da dururlardı. Ufacık bir vakayı du
yan yok.
Musevller rağbet etmeye ve yazlığa gelmeye başladıktan sonra Ada
bakkalları ve kasaplar ı, "Bize a lışveriş bırakmadılar, iflas edeceğiz; her
şeylerini lstanbul'dan taşıyorlar" diye önceleri şi kayetçi olmuşlarsa da
sonra, aksatalarını yoluna koymuşlardır.
Adalar, hiç şüphesiz dünyanın cenneti, lstanbul'un en baş tacı sayfi
yeleridir. Ah, şu sularına ve yollu va purlarına bir an evvel kavuşsak!...

Akşam, 7 Mart 1939

ll7
DİZİN

31 M:ııt V.ık:ısı 127, 130 Ahmed Midh:ıt Efendi 104. 174, 175
Ahh:ıs Hilmi P:ış:ı 164, 1 77 Ahmed Muht:ır P:ışa , Gazi 1 1 , 12, 13, 14, ! Hl,
Ahdi (Komik) 65, 109 157, '1.07
Ahdull:ıh ( Ar.ıpl 1 20 Ahmed Nureddin llt!y, Oper.ıtiir 137, 131!
Ah<lulkıh llirmJ.,rl"r .�2 Ahmed Paşa ( Hez:ırpare l 176
Ah<lull:ıh Cevd"ı 1 'i3 Ahmed P:ışa ( Kel. St!rh:ıfiyel 99. 1 91!
Ah<lull:ıh Efendi Lıık:ını:ısı 'i8 Alııne<l !<asim 9, 3 1 , 84, 1 90, 205
Ahclulkıh P:ış:ı <�rifl 1 (-.H Alımed Refik (Altın:ıy) 227
Ah<lull:ıh Paş:ı, Müşir 20.1. 22(ı Ahmed Vefik Paşa J (ıCi
Ahdurr.ıhm:ın Ef.,nc.li < T:ııa rl l'i4 Ahmed V"sim Paş:ı 11!7
Ah<lurr.ı hm:ın �ref. V:ıkanüvis 82 Alııne<l Zly:ı lley 110, 1 61!
Alx.lülfıziz 29, Hl'>, 108. 1 W. l l 8. 1 1 9. 125. 1 :-12. Ahmed, 1. 127, 147
135, 141!. ! 'il, 163, 1 71!. 1%. :!()'). 21 2 Ahmt!d, ili . 13, Hl7, l 'il, 1 60
Alx.lülh:ık H:ımid 1 64. 1% Alınıediy" 190
Ahdülh:ık Moll:ı 164 Alınıt!t Ağ<ı. Muhııllehid 1 1 2
Alx.lülhıık !:)inasi <Hisar) 9 Ahmet Süreyya ( Örgt! Evren) l 'i ·
Alx.lülh:ımid. 1. 1 (-.H, 1 81 Alıınet su:ıyıp lley 1 'i
Ahdülhamid, il. 26. .�2 . .W. IH, %. 1 1 9, 125, Akay ll3
141!. 161 . iM. 178. ııı:�. 184. 194. 211!. 221 . Akıntıhurııu 16'1
226 Akif Paşa < K:ılk:ındelt!nlil 111
Ahdlilk:ıdir seyhz:ıde 22(ı Aks:ıı�ıy 59. 77. 89. Hl l, 104, 1 1 'i, 1 20, 129. U'>,
Abdülkerim Nadir l':ış:ı <Cırp:ııılıl 1 1 9 141
Ahdlilkerim Paşa . Scnl:ır-ı Ekı"'nı 191 Aksar.ıy K:ır:ıkolu H 'i. 14 1
Ahc.lülmedc.I 7 1 . 137. J'i7. HıO, Hi2. l <d. 174. Aks:mıy y:ıngıııı 132
177. 184, 20 1 . 2 1 1 Akşam Hl, 17
Ahdtilmedd Efendi J(ı(ı Akıfr:ıng:ı ll:ıloz (ıl
Ac"m Tahir Kıı�ı:ııhanesi ıo 1 A].,ksi, Att:ır 214
Açık Tüıi'I<" 19 1
Alem<l:ığı 197
Ad:ılar lskdesi 2 1 7
Ali (Hımhııııl 'iH
Adil" Sult:ın J (ıO. 2 1 1
Ali ( K:ı<layıl�'.1) 120
Adn:ın T:ıhir 21
Ali (Kız) 1 20
At-.ı <Udil 19(ı
Ali !ley Okıronıeıre l 20'>
Agah mewd ı <ı'i Ali lley <nirektiirl 1 04
Ag:ııo Eleni (ı7 A l i Ferid ((rt,ner:ıl l 'i'i. 87
Agop Efendi (Kii<:eoğlul ll{i Ali Hayd:ır < Akıayl 14
Ağa Camisi 37 Ali l':ış:ı (Horoz ) 209
Ahmed ( Davulnı l <ı'i
Ali l'aş:ı <llluı; l 1 59. 1 60
Ahım.'<l <Deli. Kasıınp:ısalı l CıH
Ali Refik Paş:ı 1 'i3. 213
Ahmed <Dr.ıgon l l :W
Ali Rız:ı < Kı ııııikl M
Ahmed ( K:ızask.,rl 1 20 Ali Rız:ı lley. Alus'un :ııııc:ısı 1 1
Ahmed (Sişmanl. Zum:ın l .i'İ . 2 1 ,i
Ali S:ıid l':ış:ı l (d
Ahm"d Ahud Efendi Kon:ığı <llerlk· l\kkıehi l
Ali S:ııııi < Yen ) 14
1 23
Ali s:ınıil l':ış:ı ( 1 led irh:ıııil 204
Ahmed Allf l'aşa Hı'J Ali selılı:ız EIİ:'ndi H>'I
Alımed lley <Sisnı:ıııl. Mul ı:ısd ı:ıı Dairesi ikisi Ali Sevki ( l lerkt!rl 14
86 Ali Fa ik < flsıünidnı:ınl. idııı:ınnl:ır s<'ylıi l 'l'i l'JC ı
Ahmed 1 ley ıo<ı Alilıey 147
Ahmed Eylih Paşa :!07 Alııı:ın Çc�nıcsi 12 'i
Ahnıt!d Fehim 20<> Alman S�farctlı:ınt=si ı.i :;
Alımt·d l't·rid <Tek l ıoo Altuı Jlı ıynuz H7
Ahmed llı"ııı Cliıkgi'ızl 1 T' Alııyı ıl Ağzı .W.i
Ahmed lzzt'I l'aş:ı 20.i Aıııh:ıs:ıdiir Oteli 171
Amely.ı <Hüyük) 63
Aaiziye K:ır.ı kolu 72
Amely.ı (Kii\,1ik) 63, 64, 6'i
Amerika ny.ıtm•u 60, 63, 65 AZn:ıvur P:ıs:ıjı 36
Anadolu Demiryoll:ın Şirketi 211
U:ıoo T:ılıir (M:ılı'.iın:ıtçı) 221
An:ıdolu Hanı 36
Anadolu Kulübü 223 U:ıA<l:ıd C:ıddesi 205, 208
An:ıdolulıisan 179 Bağdat 193, 194
And<>n ( Paskal) 63 U:ıAlar Caddesi 153

Anm (Nem.�li) 'i'i


B:ıAlarh:ışı 190, 196
Apollon M:d1etli 1 26 B:ıharlye Caddesi 201, 202
Apolon FotoAr.ıftınnesi 32 B:ılı1,-ek:ıpL.ı 124
Apukury.ı 37 B:ıker Mağ:ız:ısı 33 ·

Ar.ın ik 6'i Bakırköy 153, 155, l 56, 1 57


Aqıiri (l>.ıveli) 63 Baki Bey, B:ıbı:lli Evr.ık Müdürü 55, 87, 112
Arif Hey (K:ır.ıJ,>iizcü) 100 Baki Efendi (Şeyh) 154
Arif Bey, M:ıbeyinci 164 lkıl:ıt 81, 151, 184
Arif Kır.ıath:ınesi 10 l, Bal:ıt K:ıpL.ı 151
103 Balıkçdık En•titüsü· 167
Paşa, bahriye livası 77 Balıklı Ayazması 139
Sok:ığı 62, 63, 78 Balıkpaz:ırı 29, 79
tkiiy 164, 181 B:ılmumc:ular 1 1 'i
6'i U:ılt:ılim:ını 167
A•ım Bey 177, 187 Ualt:ızi, Banker 169
A•keri Kır.ıathanesi 101 Bar.ıd:ınof, Rus J.'Üreşçi 48
Ao;m:ıaltı 79 Barbaros Hayreddin 162
A•ın:ılunesdd 33. 42 ll:ıyezid, 1. (Yıldırım) 179
Ao;ıi Sinem:ı 27 llayezid, il. 1 39, 141, 176
Aşır ( Çeşmemeyd:ınlı) 66 lkıyr:ımpaş:ı Deresi 134
Aşiyan 16'i lle:ın !Uvage Oteli 223
Aşki (Meddah) 103 Bebek 164
At Meydanı 127 Bedri Bey <Diş�·i) 201
Ata <Aksar.ıylıl 120. 121 Bekir Elendi (Arn:ıvut) 169
Avni Bey, Japon mağazacı 1 08 Bekir Sıtkı Bey, fl1'ıheyinci 99, 100
Avni Paşa 209 Belediye Jkılı�-esi 51
Avrupa Tiy:ıtm•u 6'i, 67 Bellfı Vi.•ta 226
Ay:ı Andriy:ı Kilisesi 138 llelvü Gazinosu 226
Ay:ı İrini Kilisesi 12, 13 llelvü Oteli 171, 212
Ay:ı Nikola Kilisesi Sok:ığı 63 Beşiktaş 57, 89
Ay:ı Nikola Manastırı 226 Beşiktaş Kulübü 163
Ay:ı Romano K:ıpısı 134 Bey.ızıt 89, 107, 110, 115
Aya Teodosy.ı Kilisesi 1 'i2 lley:ızıt Caddesi 11 'i
Ay:ı Yorgi Mey11'ınesi 227 Beyazıt Kulesi 183
Ay:ıkapı 152 Jley:ızıt Meydanı 91. 107. 1 1 'i
Ayafl1'ıma 1 'i;\ Beykoz 173, 17'i, 197
Ay:ısofy:ı 13, 123. 12'i, B9. 152 lleykoz Ç:ıym 175
Ay:ıspaşa 4 'i Beylerheyi 129
Ay:ıstefanos (Yeşilkiiy ) 8.�. 1 57 Beylerheyi Sarayı 184
Ay:ıyorgi Tepesi 22'i Beyoğlu 24, 27, .� l. 37. 41, 43. 53, 62, 74, 77,
Ayazına 191 101, 181, 197. 203, 208, 223
Ay:ızma C:ımi.•i 187, 1 88 1 leyoiilu Belediye D:ıiı-esi 23
Ay:ızma Hamamı 1 88 llezmi Hanım B7
Aydede 17 Bczınifüem K:ıdın <Alx.lülmec:id'in annesi) 132,
Aydın 12'i 162
Aynalı Sokak 'i8 llinhi�·cşit M:ığaz:ısı 124
Aynalı�·eşme 42 llirinci Dfüre-i 1 lelediye 109
Ayrılık Çeşmesi 208 llitp:ız:ın 89
Ayv:ıns:ır.ıy 71, 151 lloH<ızkesen 60
Az:ıpkapı (ı9 llı ığı ıs ( A•tik7�ıdel 106
Az:ıpk:ıpı Cami.•i 39 llonife, dişçi 73
Aziz Mahmud Elendi Dergfüu 190 lloflfl1'ırşe 34

230
llor:ızan Tev61t 114, 109
Ç:ırşı H:ım:ımı 200
llomı Kır.ı:ıtlı:ınesi 101
Ç:ırşüçi 89
Jlost:ıncı 21 'i
Ç:ırşık:ıpı 101 , 104, 115
Jlost:ıncı KCipıüsü 208
Ç:ıt.ılcı 157
IloyJcıldiyi.i 167
Ç:ıtladık:ıpı 121
llristol Oteli 21, 1 70
Ç:ıvuşzade 142
llulgar Kifüıesi l 52
BulJ,'lr P:ıl:ıs 167 Ç:ıvuş:dde Mescidi 136

llulJ,'lU D:ığı 197 Ç:ıyJ, M:K�ır güreŞ1.0i 48


Çaylak Tevfık 9
lluqı:ız (AntiJ,otınil 219
ÇenJ,>elkiiy 87, 183
llurlı:ın Felek 1 5
Çerkes Ahmed P:ış:ı 'i'i
llurlı:ın, Onikiler'den 120
llunn:ılı Direk 126
Çeşmemeyd:ını 'i9, 60
Çıkmaz Sok:ık 107
Burmalı Mesçiı 1 1 1
llumı Sok:ığı 42 Çıngıraklı Tatar l 47
Çır:ıW.ın S:ır:ıyı 163
Bülbülderesi 190
Çırçır Suyu 'il, 172
Büyük Aynalı 58
Cırçır yJngını 132
Büyük llehek 164
Çiçek l':ıs:ıjı 36
Büyük Ç:ımlıc:ı 'i3. 184. 197, 212. 218
Ciçek�·i Sokağı 3'i
llüyük Milleı Hanı .H. 67
Çiliefırınlar 138
Büyük:ıcl:ı (l'rinkipol 8'i, 219, 223
Çiftelı:ıvuzlar 209
Büyükdere 4'i, 170, 173
Çifteıulumlxı Sokağı 1 l 5
llüyi.ikdere Koyu 197
Çinili C:uni l9'i
Çinili Hamamı 113
Cadde-i Kehir 42
Çinili Köşk 13
Caddehc..ı:ın 8'i. 208. 210
Çubuklu 1 76, 177
C:ıW.ıloğlu 1 16
Çukur�·e.�me 'i9. 208
C:ımi-i Kebir 18'i
C:ınih lley. evk:ıf muhasebecisi 87
Dağcdık Kulübü 48
Celtıl (Y:ılnız, Sakallı) l 'i
D:1rü'l-Fünun 12'i
Celfü lley (Süslü, !"ioful:ırlıl IO'i
D:1rü'l-lrf.ın Mektebi 20 1
Celfü lsm:ıil Paş:ı 210
Dfııi.i'l-Mu:ılliınaı i l 'i. 132
Celfil Nuri (ileri l Hı9
0:1ıi.i't-T:1'1 im-i Musiki 177
Celfıl P:ışa, Dokıor 207
Dmi.il:1ceze 73
Cemal <Turşunıl 1 20
D:ırüşş:ıfak:ı 9 1 . 138
Ceın:ıl P:ış:ı 107, 220
D:1ü" l-kdl ı 1.i2
Cem:ıl P:ış:ı Koruığı 1 ı 'i
D:ıvudp:ış:ı 1 4 1 - 142
Cem:ıl P:ış:ı. Sadr:ız:ım y:ı l'eri 87
na vudpaşa iskelesi l 41
C..eın:ıleddin Efendi. ::;eyhülislfıın iM
Dıl/Jul 16
Cemli <Udi, ::;ekercil 106. l Hl
Davut Paş:ı ( Kanı l 1 20
Cemil P:ışa <Topuzlu l l 'i<ı. 2m
de Fonımagne 23
Cemile Sulı:ın 161
l>dierd:ır 1 'i 1. 195
Cemile Sulıan Sar:ı rı 182
1 klierd:ırburnu 1 (ı3
Cen-Jh!"ış:ı 13'i
Defterhane 9'i
Cen-.ıhl"ışa Hası:ınesi B'i
Delf 126
Cevad Paş:ı 98. 227. iM
Della Suda Eczanesi 109
Cihali l'i2
Demirkapı 148
Cinci Mey<�mı 89. '>2. 93 . •n
Demonisya 21 <)
Cisr-i Cedid ( Yeni Kiiprü l 72
Deniz ll:ırp Okulu 220
Civ:ın (Kiirl 80
Denizlı:ınk 8.�. 1 fri
Con l'aş:ı. idare-i ın:ılısus:ı direktiiıfı H:�. 2:!'i
l >ert•seki 1 7'i
Cord C K:ı mnıin: ınl 'i'i
Dl·ı-vis Pa::;a Konağı 1 :\2
Ciımhurıwı 17
Deuısdıe llank 21 1
Dilherz:1de Ef endi :;5
Ç:ıkalburnu l 77
1 >irekleı-:ıı-:ısı Hl!. 1 10. 1 18
Çam Liın:ını 22 1
l >irekliy:ılı 18(ı
Ç anakkal e 148
l l i ı · : ı ı ıyı ıhı ı o ı . ıo .�. J l l . i · ıo:;
Çapa 132
Diyarbakır i l 'i
Çardaklı Kahve 78
1 >i�-:ırh:ıkır Kır:ı:ııhanesi 1111

:l.'1
f>oğ;ınc:ıl:ır 66 Fdıiın i':ış:ı 29, 99
r>owıncıl:ır Cami.'i ı HH Fdııni Jlt'y (Doktor) 20 1
f>olımıh:ıhç<" 147. Hı l F<"n<"r 1 5 1 , 152, 181
f>uv:ınlihi 191 f<"nerh:ıh�-., 145, 200, 20 1, 203, 204, 212, 217
Düring l':ış:ı 42 F<"nerh.:ıh1,.-., St:ıdı 205
Düyun-ı UmumiY"' ı 94 F<"n<"rl<"r idaresi 217
F<"ııeryolu 212
Ehu Eyyuh d-Ens:ıri 149. I 'iO. 1 ';5 Ft'ri<l l':ış:ı < Avlonyalı> CJ8
Ehüzziy:ı T<"vfik 104 F<"riıl l':ış:ı ( D:ımaıı 167
Ec.lh<"m l':ış:ı ( Kiir l 98 frrih:ı Tt'vllk 219
Ec.lh.,ın l':ıs:ı ı 6;1 ft'sh:ın., 109. 143. 151
Edim<" 1 57 Fethi Paşa, Toph:ınt' müşiri B
EııJ Fotoğı�ıth:ın<"si .U Ft'ıt:ıh Koş:ır 12
ı:l-(friik Hı Fevzi Alıuı�l l':.ış:ı, K:ıpt:ın-ı dt'ry:.ı Vt'kili 69, 70
Elrı Koşar 12 Ft'VZi Ç:ıknı:ık, Mareşal 14
Elhus llt'y C (:t'rkez ) 18.ı i't'VZiy<" Kır:ı:ıth:ınt'si 1 0 1 . 1 06. 1 1 0
El<"ni (Agaıo, Küc:lik l M. ff7 F<"yzi l':ış:ı, Dr. 1 JO
Elh:ın Ko�ır L! F<"yziy<" Ç:U-ŞL'I 1 10
Elh:ın Türsan 12 . 19 Fındık Suyu 172
Eınin ( Zurn:ıcı ) .1 :\'İ Fındıklı 57. Hı l
Eınin llt'y U>:ığıst:ınlı ı 97 Fmld:ık Bahçesi 172
Emin Camisi 42 Filiz Nurullah 48
Eminiinü 71. 72. ı o ı . 1 :-18 Filı >m<"ni <Ç:ıkırı 55
Emir Alxllilk:ıdir7"1ll<' Muhiddin J>:ıs:ı (Ce7"ıyirli) Finız:ığ;ı 60
227 Fitıı:ıt Hanım 1 1 7
Emirg-Jn ı <ıH Flilla <TumısluJ 51
Emirg(ın Oğlu l .-1. 1 Cı8 Foto Süren·a :il
Enwr (Aı�ıpı <ı.-\ Foty:ıtlis. Doktor 22<ı
Enwr P:ış:ı 12, l 'i'i Fmnsız H:ıst:ınt'si :-\7. 47
Eıüinı<"nd 1 lt'hz:ıt C L:ı v l 2l föınz .Joscph 1. 184
'J Eırünıent Ekı-.,m C 'löılu l 1 .- Fu:ıd Bt'y C ll:ıhanz:idd 169
1 Eı-.,nki\y l 5(ı. 20CJ Fu:ıtl lky C ll:ıhriyeliJ 20'>
Eıtuğnıl Y:ıtı 81 Fu:ıd lley Cl l<"y1"'ıht:yli) 105
Esad llt'y 105. 14 :1, 207 Fu:ıd l':ı�ı C f>dil 1 10. l (ı9
Esckapısı 89. 1:18 Fu:ıd l':ış:ı (Kt'çel"iz:ıde > 107. 1 77
Eski S:ıı�ıy 107 Fu:ıt Kiiprülü 15
Eski Valide Camisi 195
Esküt:ıri 185 G:ıhi Sok:ığı 99
Esma Sultan l 9<1 Gal:ıta 33, 39. 41, 57. 63, 64, 7 1 , 218
Eth<"nı i'eıtev. Ec:z: ıcı 215 G:ılat:ı Kiipıi.isü 71. 7�. 74 . 8 <;
Etnıeyda nı t .ı 1 Gal: ıta Kult'si 1 8.�
Etyenıt'z 1 '1 2. l •1.-\ Gal:ıtas:ır:ıy 23. <ıO
Evyenidi. Banker llı' I tial:ıı:ıs:ır:ıy Lisesi 2'>. 29. 82
Eyüh 4 1 . 9:1, 150 G:ılih l':ış:ı c Gt'ıüınkıı�ın J l '>4
Eyüp Sulı:ın 1 1 1 G:ılip (Sulu ı. Çcşınemt'yıl:ınlı 59
ti:ılip Bey CGiizügüzd ) 105
Fa ik llt•y 1 (ı'; Galip Bey. H:ılep V:ılisi 18'ı

l':ıik l':ıs:ı. Alus'un lıal ı: ısı nın lıliyük dayısı l 5 'i G:ılip ll<"y. tcşrif:ıt�:ı x<ı
Faik Pa�a. ıstahl-ı amire ınüdürü Hh lialip l':ıs:ı. Evk:ıf N:ızın 87, 214
Fa lanoplos. komisyoncu 7:\ G a n i Toptani .ı7
F: ıtih - Altıınernıer yangını l.i2 G:ızi llkmcktdıi 201
Fatih 92. 1 1 :1. 1:1 ı (icdikpa�a 1 1 8
l':ıtih Camisi 81) tieliholu l(ı7
Fatih Meydarn 9·ı (ii:ıkonıo Otdi 21.-\

Fatih Parkı 1 1 .-\ Gl:ıvani Sok:ığı 18

Fa tin Hı K'a < ( ;iiknıt·n ı 1 8.-\ Giiksu 179

Fatma ilanını. Mısır lfühiııiıı kızı I Wı tiiiZlt'pe 1 1 . 20. 1 J ·j

Fazlı ilaha <ı2 Gurclıa Hast:llll'M 7.-\. 1.-\2

Fehüs Fotoğrath: ınl·si :\2 Gül Camisi 1 52

232
Gülhane !':ırkı 12:\ H:ıs:ın P:ışa 115
Güllü Agop Tiyatrosu 80 Hasan Paşa, M:ısmf Nazırı 214
Gülmez Jlir:ıderler .!(ı H:ısan Paş:ı, Müşir, M:ısr.ıf N:ızırı 87, 123
Gürel Sanatlar Akad..ıııisi l(ı 1 H:ıs:ın füııni Paş:ız:1de 206
Güzdh:ı!Ke 99 H:ıs:ınp:ış:ı Hanı 1 1 5
Güzdhi.o;.;ır 179 H:ısanp-Jş:ı Hanı Caddesi i l
5 1-!:ısanp:ış:ı K:.mıkolu il 5
Halıilı lky l!ı7 H:ı"'ki 141
H:ıcı Akif l':ıs:ı Konağı 112 Hasib lky 14.�
Hacı Bekir ( !;ekerci) 207 Haskiiy 71, Hl, 148, 184
!facı Bey ( Derici ) 187 Hastane C:ıyın 89
H:ıcı Hüseyin l':ıs:ı !07 Haşim Pasa 165. 184
ifan M:ınuk 65 1-!:ıvy:ır H:ını 71
Hacı Pasa Hamamı 1 8.'l H:ıyd:ır P:ısa 111
Haçopulo Pasajı 28, .% H:ıyd:ırpaşa 75. 83. H.'l . 194. 208, 2 1 l . 217
Haddehane Ll:I 1-!:ıyd:ırpaşa Çayırı 2 il
Hadıınkiiy 1 17 H:ıyd:ırpaşa Lisesi 19"1
Hafız Kiı:ııni ( ifa nende ) l ( l(ı H:ı yreddin lskdesi 1 (ı2
H:ıfız l'asaz:ıde ( DivrikliJ 207 H:ıyrt'.<.ldin P:ış:ı ( Tunuslu ) 9<ı. 1 (d
Hakkı <T:ıs(ız:ıdt• ı .!Otı Hayriye Lisesi 1 H
Hakkı !ley ( �ckel'l'i l 59 Hayıı.ıll:ıh ( Oiikınecil 1 20
Hakkı Bey. lkılııfıli ınüsaviri 5,ı H:ıyrull:ıh Elendi l (ıq 1-!
ll:ıkkı Bey. Mal ıeyin Kfıtil ıi 207 elıdoınon 1 11
1-f:ıkkı Pasa . S:ıdmz:ı nı 5'ı. 1>9 Helyopolis 126
H:ılep 19/ı Ht:nıy llulvair, Sir 219
Halep Çarsısı :P Heylıeliada < H:ılkD 21 '). 220, 221
H:ılınoğlu Jtı8 Hınııry:ııı. Doktor 2 1 9 . 2'2.(ı

H:ılk· 2:;. 40. W. l ·ı'i. l,18. 182. 1 '!7 1 !ilmi <Taşçız:ıde ) 2()(ı
H:ılid <Said Elendizade ı ](15 Hohyar L\1
Halid Bey. M:ıliye Seıvt·znedan 87 lloc:ı Ali Rız:ı Bey, Ressam 16, 78. 1 09, 189
Halil Bey. J l e l e d i w Ml'cfo fivl'si 1 5-ı 1- Hı ıı-Iıc ır Yc ıkusu 1 1 :1
J:ılil Bey. Servcznedar 2 1 · ı Hovardanın Meyhanesi <ıO
H:ılil Ethem (Eklenı ) 177 Hriso Keı:ıs 147
H:ılil Rıfat l':ıs:ı .!25 Hrisopolis 185
Halil Hıfat l'as:ı Kon: ığı l)l) 1 lristaki ( Banker> .�<ı. l (ı()
l Ulile-i M:ılınıudiyl' Mekıdn 2t 1C ı Hristo Vergi 202
H:ılinı i':ış:ı Hı4 Hristos Tepesi 225
1-f:ıll:ıı;y:ın H:ını 7'.!. Hristos Yokuşu 85
Ha111arn S< >kağı :;x Hulıer Kiiskü 170
H:ıındi Jley (S:ık:ıllı> !OH Hulusi Esend:ıl l <JI
H:ıındi Bey. Beyoğlu Mut:ıs:ırnfı 1':\ Hurskl (Cerkez) 59. (ı8
ll:ıındi lkis ( l;:ıl:ıt:ılı> .!O� Hursid Bey, llinlxısı !ı(ı
H:ıındull:ıh Suplıi ff:ınnfıYerl l<ı 1 lügnen, siıııendilerler dirt"ktiirü 87, 20 1
H:ıınidiye Fırk:ıteyni I02 ı lünkar Elendi 182
Hamiyl�t Yüct:scs 'İ1. -=) 1 Ilünk:1r K:ısn 17:1
J-lanımkıra ;W.ubs11s (,"a::elc· 15 Hünk:1r Suyu 5 1 . 172
H:ınriyet, pansiyonl'll �� Hüseyin ( Küçük ı 58. (ı5
l l:ıı:ı�-çı Sokağı -, 2 Hüseyin Avni l':ısa. Seı:ısker 119. 1 :\2. l<J l, 20'7
ll:ırhiye ld: ıdisi 1 8.i Hüseyin H:ıki Elendi (Giritli> 171
H:ı rikzede,c:fın Ap:ınııı:ınl:ı rı 1 Ilı llüseyin Hüsnü !ley < lkslılz:ıde ) 15
H : m maı..·i. Serkuyumnı 1 ():; Hüseyin Hüsnü Pa�a 170

l las: ı n ( l ltırl'kri l 177 Hüseyin Pasa ( Küçtik!. istilıkfıın ve inşaat lk·ı"' 87


l l:tsan Amir 10<) llüseyin l':ıs:ı . ll:ın. topnı feriği H!ı
l lasan Bedreddin Pas:ı J - ı2 llüseyin l(:ınıi l':ıs:ı 2()1)

Has:ın Eleııdi ( Kol:ığ:ısı l 1 1 Hüsnü Elendi. Beytül �l:ıl ı'vlüdürü l8<ı. 2 1 '1
J l:ıs:ın l':ıs:ı ( lloz,·:ı:ıda lı ı ICı.i Hüsnü Pa�a. Mirliv:.ı 202
-
1 l: ıs:ın P:ı <.t:ı <Ct·za,·irlil 1 ı
f l:ıs:ı n P:ış:ı < Cırn;< m ) 8<> il ır:ılıiın C C:ıkır > 15-ı
Ha...an Pa�a ( lndrki'ıyl Cı > J 7.: ll ıı:ılıiın ( f )eli) lll. 17(ı

l.'U
thr.ılıim Aj:i:ı (Kar.ı Celrenneın ) 131
Kiıdııg:ı 89, 93, 141
İhr.ılıim Ala:ıckl ( Gövıı:ı > 1 5
Kadri !ley 130
lbr.ılıim Hey, Adliye N:ızın 176
K:ıfe Korner.; 36
lbr.ılıim Bey, kil:lr-ı s:lnl 99
K:ıfe Kurun 36
İhr.ılıim P..ış:ı (Boşn:ık) 1 55
İhr.ılıim P:ış:ı (Kaval:ılıl 1 29, 174 K:ıfe Ru:ıy:ıl 36
Kilğıth:ııre 49, 147
lhr.ı lıim P<ışa (Mor.ılı) 206
K:ılır.ıın:ın !ley 120
İhr:ılıim P<ışa (Nevşehirli, nanı:ıtl 110, 1 1 2, 163.
K:ıl:ımış 85, 217
169
lhr.ılıim:ıj:i:ı 211 Kalifaqı:ı, Peruz'un anesi 67
K:ılkedııny.ı 1 99
lc:ıdiye 1%
K:ılypso Oteli (sonr.ı Akasy.ı) 223, 227
İc:ıdiye Tepesi 182
K:ımçı, P:ıp:ızkiiprülü 59
İd:ıre-i Aziziye 83
Kamil !ley (Tepe<lelenli) 1 10
İd:ıre-i M:ılısusa 83, 225
Kamil Efendi (Yorg:ıncı) 201
lhs:ıniye 191
Kamil P3li:l <Kıbrıslı) 97, 163, 221
İkh:ıl Kır.ı:ı tlı:ınesi 101
Kandilli 182, 187
lly:ıs !ley, esv:ıpçı il(,
Kandilli H:ııı:ıtlı:ınesi 183
İın:ım Sokağı 43
K:ındillih:ıh1,.-e 182
lmr.ılıor 145
K:1ni <ipekçi) 105, 169
İınr:ılıcır Turşucusu 1 90
Kanlıca 173
İruıs Rüşdiyesi 125
K:ınzuk Eczanesi 109
İncirli 1%
K:ır:ıağ:ı�· Mezbahası 149
İncirli Çiftliği 1 56
K:ımcaalıınet 194
İngiliz Elçiliği 42
K:ır:ıdeniz Ereğlisi 77
İngiliz Mezarlığı 194
K:ır:ık:ış <H:ınende) 106
lr:ın Sefarethanesi 116
Kar:ıköy 39, 63, 177
!sa Kapısı 1 38
K:ır:ıköy Biirek�·isi 40-4 1
lslı:ık Cevdet l':ış:ı 182
K:ır:ıköy Haın:ıını 58
iskele Caddesi 200
K:ır:ıkiiy Palas 58
iskele C:ımi•i 185, 199
K:ırlın:ın Bluınheq: 33
!sınai! (Jlüyük) 6'i, 66
K:ırlman Geçidi 34
İsmail (Ktiçükl 65
Karlnı:ın Pas:ıjı 28
İsın:ıil Aj:i:ı, Şekerci 75
Kars K:ılesi 119
!sınai! Hakkı (Muzikalı) 177
Kaıtal 223
lsmail Paşa (Giritli ) 48
Kaıt:ıltepe 1 53
lsmail Paşa <Zülli tlü) 100. 1(,9
Kasaplar Sokağı 61
lsmail Paşa, mek:1tıhı askeriye müfettişi 86
Kasım Paşa 147
lsın:ıil Paşa, Mısır Hidivi Hı8. Hı9. 184
K:ısımp:ışıı 4 1 , 147, 148. 161 , 195
lsın:ıil Zülıtti Tiirsan 12
K:ışık A<l:ısı (Pita ) 219
L•ınet Bey <Ar.ıh:ılı > 143
K:ıtin:ı ( Kar:ı ) 'i'i
ismet Bey, esvapçıhaşı 99
K:ıvasın ll:ığı 134
ismet Mc ıll:ı 1 1 2
K:ıvuklu Hamdi 65. 67, 134, 214
lsıanhul Erkek Lisesi 1 1)'1
K:ıyışd:ığı 197
lstinye 169
K:ıyınak<lon<lur:ın 175
lttilı:ı<l ve Ter:ıkki 220
Kayseri 100
lzınir Kır:ı:ııh:ınesi 10 1
K:1zım Bey ( Evk:ı tlı> 55. 105
lzıniı Körfezi 13 'i. 197. 219
Kfızıın Paşa 2o<ı
izzet Melih <nevrim ) 14
Kfızun'ın Kır:ı:ıtlı:ınt'si 105
izzet Paşa <Ar:ıp. Hnlo l 98. 224
Kefelikiiy 170
izzet Paşa. süvari teriği 82
Kel Has:ın :\'i, 65, 105. 109. 1 'i5
Kel H:ıs:ın'ın Tiy:ıtmsu 204
Je-.ın Ha<lding 26
Kcm:ıl lley. Cı:miyeı-i Rüsumiye Azası 138
Josephine llaker 1 .i1
Kenı:ıni Ağa 80. 1 05. 202
Jül Foıt 203
Kt'mer:ılıı 78
Jüstinyen, 1. 125. 1 27, B'J
Kt'st:ıne Suyu 172
Kt'vser Hanım, Alus'un annesi 11, 20
K:ıhrist:ın C:ı<ldesi 2.i
Kıbrıs l 'i9
K:ı<lıköy 75, 8.�. 88. 1 29. 191 . l 'J9. 205. 2 1 1 .
212 Kıllıurmı Gazinosu 152

Kadıköy iskelesi 217 Kılı�:ali Camisi 1 59

234
Kınalı (J>nıtil 219
Kının -Mulıarebeıi 132, 193
L:ız-.ıridL' (Adılı) 'i'i
Leon, 1. 219
Kırk 167
ı:.et:ır Ap:ııtım:ını 11, lO'i
Kısıklı Çeşmesi 196
Leyl:ı Ar:ılık 12
Kızıl Ad:ıl:ır 219
Kızıltopmk 86, 191, 206, 212
Uh:.ıde Mesiresi 'i 1
Lltnl.'1 153
Kızkulesi 114
I.nnl Bynın l'i9
Kireçbumu 170
Liihon J>ast-Jnesi 33
Kirkor K:ılf:ı 160
1.Qtfı (l(:lkul:ıAınl 120
Kle-.ınti H:ıçopolu, M:.ınifatur:ıcı l 'i4
l.ük.'lemburg K:ıre 101
Kı ><."'J Must:ıf:ı l':ışa C:ıınisi 139
Kı><.�ıeli 173
Maçk:ı 7'i, 98
Kı><."'Jmust:ıfap:ışa 89, 13H, 139
Maden 226
Kokol:ıtı�'· doktor 73
M-.ılunud At:ı ( f)oktor) 187
Komers K:ıfc� 101
M-.ılımud ll:ıl\ı Türhesi 203
KonkonliyJ Tiy-Jtm'u 34
Malımud Bey (Nişli) 97, 98
Konsolid H:ını 72
M-.ılımud Cet:lleddin Paşa 137, 161, 177, 226
Konst.ınt:ım Bir.ıderler 72
Mahmud Muht:ır Paşa 203
Konst:ıntin <Büyük> 12, 12'i, 1 26-1 27, 138
Mahmud Nedim Bey 183
Konst:ıntin l'orfımgenetos Sar:ıyı 1 'il
Malımud P:ış:ı ( f>Jm:.ıdl 110
Konst-Jntin, VII. 127
M:.ılımud Paşa (Tunuslu) 196
Kont Ostmmg 182
M:.ılımud Paşa, Muh:ıkemat Dairesi lleisi 113
Koruluk 191
M:.ılımud 1ievket l'aş:.ı 12, 13, 'iO, 190
Kn'k:ı 132
M:ıhmud, 1. ll'i, 17 'i, 184
Kosk:ı O.uldesi 116
Malunud, il. 69, 70, 71, 96, 107, 119, 127, 129,
Koıik:.ı H:.ını 11 'i
140, 142, 156, l 'i7, 160, 163, 183, 194, 196,
Kn'ti (Çingene, Tiı�ı n) 63
211, 218
Koşuyolu 194
Mahmudiye Rüştiyesi 118, 119
Kozy-.ıt:ığı 1 'i6
Kiimün'.ü Sok:ıAı 67. 78
M:ılımudp:ış:ı Yokuşu 77, 89
M:ık:.ısçıl:ır 1 l 'i
Kiiprühaşı 118
Makri l 'i3
Kii.'leın Sult:ın 148, l 9'i
Maks Friihterm:ın 78
Kredi Liyone Il:ınk:.ısı 72
Mak.,ud CMeyh:ıneci) 141
Kmker Oteli 26
Maltepe 197, 2l 'i, 223
Kuleh:ıhçe 18.�
Malünuıt 221
Kuledihi 77. 79
Mama Mesiresi 'il
Kulek:.ıpısı 40
Manastır 144
Kuleli A'keri Lisesi 183
M:ınyo (K:ımhur) 62
Kumk:ıpı 141, l'i3
M:ırko P:ış:ı 81
Kuıtdereli 48
M:ımcheıti 194
Kuruçeşıne 163
Mayer MaAaz:.ısı 31
Kıırun 127
Mayerling F:.ıdası 169
Kunın K:ıfe 101
Mazlı:ır Osman CUzm:ın> 93
Kuşdili Ç:ıyırı 60, 200, 203. 204
M:ızlıar P:.ış:.ı , Alus'un d:ıyL'1 82
Kuyuh:ışı 212
M:ızlıar l':.ış:.ı, �hremini 74, 138
Kuzı.,'lncuk 81, 179, 184
Medilı:ı Sultan Sar:ıyı 167
Küçük Aynalı 'i8
M"'line 149
Kü�·ük Ç:ımlıc:ı 1 84, 197. 218
Mehın"'I C Amhl B4
Küçük Hendek SokaAı 79. 81
Mehmed CK:ımhur) 67
Küçüksu 179
Mehmed C K:ıv:ınoz ) 120
Küplü'nün Meyhanesi 62
Mehmed (Said Efendiz:ıde ) lO'i
Mehıned AA;ı CSedetk5rl 127
La Piyer Oıeli 171
Mehın"'I Ali CI�ıg:ı ), Ressam 226
Lileli 1 10, 1 Hı
Mehıned Ali Paş:.ı CK:ı v:ıl:ılı > 108, 129, 174
Lileli Hah:.ı 116. 1 17. 1 88
Mehıned Ali P:ış:ı Cuız> 160
Lileli Camisi 1 88
Mehnıed Ali Paş:.ı Hanı 72
Laınartine 2(ı, 74
Mdınıed !ley CEndenınlıı l 1 20
L:ımho, lşkemhed 1 1 2
Mehnı"'I Bey (Hafızı 187
Lfıng:ı 141
Mehnıed !ley (K:ısımpaş:ılı, kaplanı 80

:l.U
Mdimed Cemil (fvlolla ) J IVi
Mor.ılı Cdal J ley 20(ı
Mehıned Eti:ndi < Tütüncü ) Hl. 21 'ı
Melımed l'asa <Aksa<· ) 1 Hı Muallim Naci 104
Muaviye l 'iO
Mehmed Paşa < Ccrı�ıh ) l.�'i
Mehmed l'a>;:.ı <Kıbrıslı ) 1H2
Muhiddin <Sadak) 206
Mehıned l'asa <Sokollu) l(ıO. lH<ı
Muhiddin Bey 1 'i4
Muhiddin Efendi <Hacı. Tüllıendçi) 178
Mehım:d Resad. V. H l . 22 1
Muhtar Eli:ndi <Giridlil <J'i. 1 3 1 . 182
Mehmed Vahideddin. VJ . IH.i
Mehmed ve Kfızını Kıraathanesi lO l Mumd. ıı. lW
Mehmed. il. < Fatih l l :I. (ı<J. 107. 120. 12'i. l .�4.
Mur.ıd. III. 12'i. l<J'i
LW. 141, 147. l'iO. l !Yı. J (ı 'i
Mur:ıd, iV. 1 (,'l , 182, 18'i, 193. 1 96
Mchmed. ili. 1 27 Muıoıd, V. 212
Mur:ıdiye 98
Mehmed. iV. 131 . lK!
Mur:ıdp:ısa Camisi JOH
Mehmet Ali Tevfik l 'i
Mehmet lleh\'et ( Yazar> l 'i Muıtaz:ı < Fcsçi J [()<)
Mehmet izzet 1 (ı Musahilız:lde Cd:ıl <J

Mehmet izzet Elendi < I'ar: ılı:ıs. Ciıı l J .i'i Mustafa < !)ehlilD (ı2
Mustafa Ağa 20'i
Mehmet'in Kıı�ıathaııt·si lO'i
Mustafa Jley < lierheıixışı l 99
Mekke 142. J4 <J
Mektelı-i Bahriye 220 Must:ıt!ı Fazıl P:ışa l07. 182. l <)(ı
Mektelı-i Harlıiyye l l :I Must:ıfa Kemal <Atatürk ) 12
Mt'ktelı-i Mülkiye ııxı Mustafa Mazhar Bey HXl

Mektdı-i Tıhlıiy<' l 'h Must:ıfa N'ıırnk (Cankı> l 'i


Melek Sineması 2.'I Must:ıfa Paşa (Arnavut l 1 ()(ı

Memduh Jl )(ı Musıat!ı P:ısa ( Büyük ) 1 1 CJ


Mustafa !'asa ( Kocı l H9
Memduh l'as:ı. Dahiliy<' Nôızırı 1 70
Mcnahim Hodara. l'ilı hekimi H 1 l\ Must:ıt!ı l':ıs:ı (Zarif) 1 1 ')

knse-i Küııal ı ı ı H l\'lıst:ıb. lll . 1 17. JH.'\ . I '!:\


.'<terem Yokusu IO ı f\.·lusurus Pa.'::ı lfrl

Merdivcnkiiv 20'! Muz:ıfler Bey < Toııılıabcık J J:IO


Merkez Eczanesi 20 1 Mühendishane-i Jlerr-i HüıııayCın 127. 1'18
Merkez Kıraatlı:ıncsi JO ı Mühürdar 20.i
Meıvan İlmi Hakem 2 l H Mühürdar Gazinosu 205 l\

Mesud Bey l 9<ı füıntaz Efend i. divfın kfııilıi 70


Mliıntaz. Kaptan 2 1 ,i
Metro I-l:ıııı :il
Mevltınakapısı 111 . l :iH Münip E!Cndi. Mısır Kadısı l l<J

Mevlevi Tekkesi H l Münir Nureddin < Sdrukl 'İ2. 204


ı'vlcdcv iha m· .i 1 Münir l':ıs:ı. Jlursa Va lisi 1 1 :1

Meyıı Yokuşu .i'J


Nadi Bey (Gazdhan) 202
Mmakyan l(}iJ . L09. ı :;:;, 21 12 . .!O<ı
l'vlidhat Pasa H'i. l<ı I Nail ll<'y. Liıııni Mutasarrıfı 207
Mihaı n:ınıknı i <ı" Nakillıend Mahallesi I ZH

Efendi 1 70
Milu�ın Namık Keııı:ıl l<H. 20'J
Mihran. llüyükad:ı Mulııarı 22(1 N: ırlıkapı H 'i

Milıriın:ıh Sultan lH'i Narman Yurdu :il

Mihris:ıh K:ıdııı l"ı'J N: ınnanlı Apaı1ın1anı 'JX

Milli Sinema lO'i. h'\ N:ısır (Nusret l':ıs:ızfıde ) l .i 1

Miltiyadi <Tekgi'1z l. llilt·ı < ' i 2 1 ı Nasreddin. İran S a lıı ! H ı

ı\limar Sinan 107. ı ıo Naunı Tiraırosu :l<ı


Mina lJrgaıı l 'i Nfızıııı Paşa l·ı :I

Miı':ıı-ı Fevz l\lektdıi lH.'1 N:ızif 201


l\lis:ık Boy: ıny;ın < ISoz:ı cı J J l )IJ N:ızif l'asa . l\faliye N:ızırı 15 1

Mith:ıt Ct·ııı:ıl <Ku111: 11· ı l 'i Nazif l':ı.,:ı. Hüsumat Emini 185
Moda H'i. l <J<J. 2 1 ":' Nenleı IU'ıslli <Eil» l l . J(ı
l\loda llunıu 21 1.i Nt'cip P:ı::-;a 98
Moda l':ıl:ıs 20:i Nenııeddin tSad:ıkı 20<ı
Molla llt•ı Ya lısı 1 H- Necmcııin Molla 100
,\·lohke 1711 Necmi <Dilmen ı l 'i

M( >f:I 147
Ne.�tt l'a!:ia 20h
236
Nevres (lldiJ 106
l':ış:ık:ıpL'I 189. 19'i
Nikol:ı. Kar:ıı.l:ığ Kr:ılı lM, 18'1
l':ıı:;:ılim:ını 191
Niknl:lki Andriomeno Fotoğr:ıllı:.ıııt·si :\1
l':ıvil Stef:ınoviç 220
Nişant:ısı <Xı, 99, Hl'), 1 1 1
l':ız:ırh:.ışı 172
Nişant:ışı Ap:ııtım:.ını HX>
l'enı.lik 21 "i
Niy.ızi I S:ırr:ıf> 1 20
l'em l':ıl:ıs 26
Niz:ım 22"i. 117
l't'l'Şellll>t! l':ız:ın 1:17
Niz:ım C:ıddesi 22'i. .!2'i
Pe11evnly:ıl 118
Niz:ım-ı Ct'<.lil 19.�
l'ımt'vniy:ıl Lisesi 1 1 8
Nı ırv"(' ltl2
Nı ıvoıni 26
l't'11.IZ ( S:ıdıoş) 6'i
Nuhkuyusu 19'>
l'eıı.ız Afı, 104. 196
l't'trl <Bır:ıkçı l 6<ı
Nuın:ın Efendi Kon:ıgı 1 1 .!
Pcykt'r K:ılf:ı l :ICJ
Numune H:ısı:ıncsi 191
Pit'rre Lııli 4 1 , 160
NCımunc-i Ter:ı kki 1 1 8
l'igis 1 39
Nuınuneh:ığı 2 H
l'irin�·d'nin Gazinosu 79
Nureı.ldin !ley lll:ıhı:ili lil 21 H
l'iy:ılepaşa 41
Nuri IAltındisl <ı2
l'iy:ıs:ı l\oyu 171
Nuri IAr:ıpl. 1,:Csnıt•nıevdanlı ';<)
l'l:ıt:ın Otdi 171
Nuri llcy (Galip Elcııdiz:idl' l 1 ı.i
Nuri Efendi ( Vefülı J 80 l'olimniya <Arn: ı\'lılki"ıylü > 'i'>
l'olonezkiiy 176
Nuri Pasa 78, 207
l'rt'ns Adaları 219
Nusretiye C:ıınisi HıO
l'rinkipo l':ılas 226
Nümunc-i Ter:ıkki Mektdıi HH ı
Psam:ıtya 14.�
Nüveyd-i Fütuh 220
l'iiz:ınt ıGardmpl <ı.�
Odeon Tiy: ıımsu ."\"'"
lbfad < Kel > lı."\
Olı:ı nnes Elendi ( ll:ınıınıhası i l '>7
ıı:ıgıp lley ı l':ıs:ız:ide J. Odi Iıız:ı '>4
Okçukırhası ı 1 <;
Iıagıp l'aş:ı. Mal>t!yinci 21l')
Okmcyd:ın ı 4 1. 148
l!aif Pasa < Kiisc > 99, ıoo. l (ıCJ
Onikilcr 10. 77. 20 1
l!:ısid <Mektcpli > 1 10
Oıt:ıki\y 81 . 148. l <ı:I. ((,..i . l 8 i ııasid < Pasahal\\"dil <ı'>
Oscp ( K:ımıni l 80 Iıauf Paşa 1 77
Osman lley I H:ınend<: J I Olı lk<"Cp matiz> 1 24
Osman !ley. kilerdh: ısı H(ı lkfik Halit < K:ııoıyl 1 1
Osman Hamdi llt'y 1 .-1 lk"ıd l'a,a. Maliye· il<a/.ırı 87
Osnı:ın lkis ( Küıxl > '>'J Resai Ekrcm < Konı > 18
Osn1'111 Said llt•v ]8·1 Iıcsid Akif Pasa Hl'>
Osman. il. <Gt·nı·> 120
l!csid llcy (Alnıy:ınkl Temyiz Az:ısı l 'i3-l 'i1
< )s111an�ığa Camisi 10( )
lksid llt'y. K:ıyıııak:ını 1 27
Osııı:ınh:ıh:ı Tüıhesi 1 10
l<«sid Pasa 2<M
< lsııı:ınlıcy .!08
lksiı <AıtinJ 'i'i
Osmanlı Komedi n_· Vr n. h·il Kumpanya:-ıı .!Oh Re\·an Kalesi l .�2
Iııdv:ın Pasa 2<ı. 17. 'i.�. 20'1
Ömcr lley <Rıza lleyz:idl' > l hC)
Iııf:ıi Tekkesi 1 9'>
Ömer llly Sam Polis Miidiiri.i 21 'I Rıfat l lcy ( Man:ıstırlı > 80
Ömcr Elendi. i lacı. d:11·a vl'kili 70
I<ıf:ıt Hiis:ımcddin Pasa . l loktc ır 2 1 'İ
<'iıncr Fa nık Eli.·ndi l (ılı
ıııf:ıı Paşa 1 70. 177
Örme ·ı :ıs Süıunu I """
Rıl:ıt Pasa . Alus"un :ınneannesinin IY.ıh:ısı 1 1 2
Rı7"' lley. Askcri l'vlulı:ısclı:ıı :jlı. Md. 2 1 5
(>:ılyaıul �I< ıs 2.2.'i
l<ız:ı Pasa . Adliyc Nazın 1 <ı<ı
P:ıngalt ı �i .:;
l<ız:ı l':ıs:ı. Sl'mskl'r ım. 11)7. 202
P;ım m.1111: 1 < i;ızi nc ısu .:; 1
l!c ıl ıl'ıt Kc ıll'j Hd
Papa . Manifatur:ın .!2.h
J<c ı�"' < Yahudi> 80
Pap:ıdonisya 2 1 9
J<u:ıv:ı l K:ıli.· ıo 1
Papaz llalıwsi < Cavırı > .!O'> . .!Olı
l!ı ıın Ml'ktchi l 'i2
Park ı >ıl'I ''''
l<uııı l':ıp:ız Ml'kll'l ıi 220
P:ınna!". F< >lt >ğr:.ını:ı nl'si 52 l<ı ıııı l':ıırikl ı:ın<''i I '> 1
l,as�ı lxılıc.·t�si l 7h
l<ııın Tic:ırcı Mckll'lıi .!.! 1

l.'1 7
Rwneli Hanı 37 SangiI Konağı 106
Ruıilıis:ın 159, 165, 167 Sarıyer 172, 173
Rüı.tem Paşa 163 Sarkis B:ıly.ın 162, 163
Rüştü P. (Mütt:rciml 111!, 164 S:ırr.ıfhumu 164
Rüştü P·.ış:ı (Şirvııni7;:ıtle) 111 S:ıtenik Dudu 143
Seh:ılı Fotoğr.ıflı:ınesi 32
Sabah 170 Setl:ıt Nuri <lleri) 169
satxılı:ıddin (Sultanzatleı 164 Setlef A<l:ısı (Antembintn•) 219
Sabit P..ış:ı 50 Sefen>Alu 224
Sabri (Hafız), Z:ıl )ı Ahıyllı:yi 214 Sel:ılı:ıtin ( Ç:ıml 14
S:ıhwK."U (Maruni), M:ıl�in Mütercimi 226 Selfuışmesi 20I!
Sabuncu Hanı 107 Selfun.•ız 1%
Satlt:tltl P;ı�a. Müşir 142, 161! Selilnik llorun:ırşesi 73
Satlık Bey Clleykozlu) 130 Selçuk lliıtun S:ın:ıt Mektebi 132
Satli (Kambur) 142 Selim (Makineci) 108
Saffet Efentli <K:ır:ıı.,'Ümrilklü> 116 Selim <Utlcu, Ş:ımlı) 106, 108
S:ıffet l':ış:ı, Hk.�ız V:ılL•i 116, 119 Selim, 1. (Yavuz) 139, 176
Safi (ıjt:kerci) 62 Selim, II. 125, 159
S:ıfiye Ayl:l 42, 51 Selim, III. %, 117, 142, 149, 150, 160, 167, 193,
S:ılıne-i Alem (ı(ı 194, 21 1
Salır.ı-yı Cetlitl Mezarlığı 20 Selimiye 191, 193, 194
Saki !ley ( Llistik) 104 Selimiye Camisi 193
S:ıkl !ley <Tekezitle > 110 Selimiye K.ışl:ısı 1!4, 193
Saitl !ley, Nafıa Mulıasellı:cisi 215 Selimp:ış:ı Yokuşu 110, 119
Sai<.I Halim l':.ışa Hı9 Semiha H:ırum (Sermeı Mulıt:ır'ın eşi) 11
S:ıitl Paşa <Küçük) 29, 36. 97 Seren�-ellı:y 1 1 1
S:ıid l':ış:ı (Kiirdl 97 Serkishey Adası 1 64
S:ıitl l':ış:ı ( Mi�ı ) 130 Senıet 221
S:ıinı Anıoine Kilisesi 34 Senıet-i Fünuıı 120
S:ıiı Hikmet ( K.ır:ın l 15 Seyfettin Efentli 191
Saksı Sokağı 43 Seyiti Alunetl Rıfai 195
S:ıl:K':Jk !':ırkı 11!7 Seyr-i Sefain 1!3
S:ılalı:ıtldin (S:ıtl:ıkl 206 Sırrı Bey, Rüsümat mektııp�·usu 54
S:ılalıi Bey ( K:ımuscu l 1!7 Sitlikli Sokak 51!
S:ılıp-.ız:ırı 160 Silivrikapısı l::l'i. 139
S:ılilı (llülhülil 105 Simeon, l\ulg.ır Çarı 1:9
Salilı (Hayali, K:itip l 103, 104 Sinan l':.ış:ı 163

Salih (L,tinyelil 120 Sinekli lkıkk:ıl M:ıl�ıUesi 135

S:ılilı <!�tinyeli, Yorgmıcı ı 1 20 Sinyrn;oğlıı 223

Salilı Münir J>:ış:ı 91! Sip-.ılıi Ocağı 41!

Salih:ı Sultan 209 Sirkeci 73

Salinı (Makineci ) 121! Siv:ıstopol 102

Salim Bey, Binbaşı H<ı Sivri Ad:ı <Oskiy.ı l 219


S:ılkımsiiğüt 123 Skeıing l':ıl:ıs 21!

S:ıımııy:ı 131!, 142, 143. 144, 153 Sofi (lleşikt:ışlı) l!O

Sami (lliılizl 124 Soğukçeşme Rüşı.liye-i A•keriyesi 123

Sami !Yet ik > 110 Sokr:ıı &:z:ınesi 1 J()

S:ımi lley < Ar.ıpl. şuı�ı-yı devit!! tızası l!(ı Sım Pn�tu 17
Sami lley <Mıısııllıı l 2 1:1 Sosıeniyı ın 169

Sami l'aşaz:ıtle Sezai l 9(ı Sotir:ıki 63

S:ınc:ıkd:ır H:ıyl"ldin 131! Si>Hüllüçc:şıııt.· Hmuanu 129

S:ıı�ı (Y:ıhııdil l!O Stdn Mağ:ız:ısı 3 1 . 72


S:ıı�ıçh:ıne 1 1 3 Stcnı ıs l <ı'J

Sar:ıçh:ıneh:ışı 107 sır:ıslıuı·ı: l lir:ıl�ınesi 33

S:ır:ıfim Kır:ı:ıth:tnt!si J()J, l(J.-i Su:ıdiye 21U, 215

Sar.ılı Ilem:ırtl 26 Sulı:ınalımed Camisi 127, 121!

Samyhurnıı 197. 217 Sulı:ınalımed Meydanı 'il. 12 'i


S:ırı Corci (ı3 Sult:ı�ılımeı 1 1 5. 123

S:ı r1<.11 l':ış:ı ll'ı6 Sulukule 133

238
Suluman:ı.1ır 144
Talı.•in IO'i
Summer Palas 170
Tahsin !ley, Emekli Alhuy 1 'i5
Suphi Nuri Clleri) l 5, l<ı9
T:ılı.•in N:ıhi<l 15, 1%, 204, 224
Suphi l':ış:ı Konajiı 113, 1 %
T:ılı.•in l':ış:ı CK:ır:ı) 98
Surp AJ,ot ıp Kilio;esi 48
T:ılı.•in l':ış:ı, Serlcltih-i :)ehriyJri 213
Susan Dapres 26
T:ıif Hıl
Süleyman (K:ınuni) 1 1 0, 116
Takiye<l<lin Paş:ı 135
Süleyman Bey <B:ılt:ıoğlu) 167
T:ıksinı 31, 37
Süleyman, I. (K:ınunD 107. 147, 160. IH'i
Taksinı U:ıhçesi 48, 52, 53
Süleymaniye C:ııni•i 1 27
Sünhül Sin:ın Efendi ( Merzifoni) T:ıksim Meydanı 45, 47
T:ıksim Stadyumu 48
139 Süreyy-J Bey, B:ılıkesir Mebusu
T:ılilt Bey < Han:ıtl 19 ı
224 Sürey l':ış:ı 33, 96
T:ılat l':ışa 1 70
Süreyy:ı Sineması 203
T:ılinıhane 45, 7'i
Sütlüce 149
T:ılimhane Mey<l:ını 201 , 202
T:ılip Bey, :)um-yı Devlet azası 54
!):ıh:ıp Bey ( Gümrüklü) 120
Tun 17
:)akir l'aş:ı (Ar:ıpgirlil 99. 109
T:ınlıuri Cemil Bey 1 06
:):ıkir l'aş:ı Köşkü 227
T:ımhy:ı 170
s:ımlı CT:ıtlıcı l 109
·ı:ırl:ıhası 39
saınr:ım < Küçük) 65, 104
Tarl:ılıaşı Caddesi 43
:):ışkınh:ıkk:ıl 2 10
Ttfülr-1 J;"/kilr 17
:):ızili Derg-Jlıı 227
T:ışk:ıs:ıp 1 29, 131
sefik Bey ( Y:ığcızfı<le l 1 78
Taıavla 181
seh:ıh l':ış:ı 137
·ı:ııyos Efendi < Kenı:ıni) 105, 106
!)ehahe<l<lin Süleyman 224
Tavşan Atlası ( Ne:ındn "l 219
sdıremini 24. 89. 13.�
Telıriz 151
SdıZ<ı<le Camisi 1 10. l l l
Tekfur S:ır:ıyı 151
sehz:ı<lelıaşı 101, lO'i, l l<ı. 118, 128
Tekke 77
!)ekerd Sokağı 112
Teodn•, !. 126
sekür Bey 78
Tepeh:ışı Tiy:ıımsu 26
!)ems Kır:ıatlı:ınesi Hll, Hl'i, 1 09
Teşvikiye C:ımisi 99
!)emse<l<lin S:ımi 2 10
Teşvikiye K:ır:ıkolu 98
semsi ( K:ınuni) 106
Tevekkül H:ı m:ımı 131
semsi Bey < S:ı k:ıllıl 'i8
·ı;,vtık <Tütüncü > 120
semsi Paşa 186, ı 91
li:vfik Amir 2<><1
seı�ıfed<lin Efendi. Makam-ı Seraskeri Reisi 87
1hl1k !ley (Torpil > 2 1:1
seıiıetlı:ıne B:ılozu 'i9
Tevfik Bey C Tııı11il l. hariciye umur-ı şehbender
serlıeth:ıne Sok:ık 59. 60
ıııüdlirü 86
seref Stadı 163
Tevfik Fikret 1 (ı'i
sevket l':ışa, Yıldız Komutanı ll 'i
Tevfik P:ısa < F:ıtihli> 142
sevki ( Acem ) 120
Tevfik l':ısa (Vidinlil 1 10
s.-vki < Küçük l 6.�. 1 09. l 'i'i. 20Cı
Tevfik Paşa , hariciye n:ızın 45
Sevki !ley ( itUS<."llklu ) BJ
Tevfik Paşa. Muı:ıs:ırrıf 157
sevki !ley. Kaymak:ım 214 ·
1b•fik Paşa, S:ı<lareı Müsteş:ın 1 76
ijeyh Vasfi l 04
"ll ıl'< >phile G:ıuıhier 26, 74 , 95
ı:;.-yı:ın Akıntısı J <ı 'i
Tiring Mağ:.ı7"ısı 31
sif:ı 20'>
1i ıdori (Simrl İı:I. M. (ı'i
ijifa Suyu 172
'lhk:ıılıı•an Lokant:ısı .�6
ijinasi 104
'lhk:ıtlıy:ın Otdi 170
ijirket-i Hayriye 16,i . 19'J. 227
'l\ ıkmaklıu rnu 1 (ı<J
SL•h:ıne K:ıı�ıkolu .W. 1 1
1< >nıson Biı�ıderlcr 2 l 'i
sisli 208
lhpnı Kışlası /ı8
sisli Ter:ıkki LiS<.·si 99
'lhpnı T:ılimgfıhı 18
ijişınan Alımed Bey U7
foph:ınc <ı3. 7 1 . 89, l .U
'li ıph:ıne-i Amire l'i.i
Talıak:ı <Kiliseli) 'i<J. (ı7
"ll ıpkı pı L1. !07. 1 29. U.i, l:\'i
Tahir Bey 22Cı
' li ıpk:ıpı S:ıı�ıyı 1 <J.>
Tahsin ( Deli l 'i8
Tunıısh:ığı 189
Tuzsuz llt:kir Hl4 !'imiSal1ab 17
Tünel 77 Yt:ni\�m;ı '5X
Tünel Mt:yd:ını 2';, .'H Yeııikiiy 170. IHI
Yt:niın:ıh:ıllt: 1 1 1 , 172. 1%
lllud:ığ l 3"i Yt."reh:ıt:ın S:.ırnıcı l 2:i
llnk:ıp:.ını H'J . L I L l .�8 Yerv:ınt (Meyh:ınl'l'il 20"i
Urhan 134 Yeşil Tulumba H<J
Yeşiltuluınh:ı 1 17
Ünivt:r Ott."li 171 Yezid 14
Üsküiliır Hl, 66. 7"i. 1 1 8. 1 77. IH"i. IH7. 19 1, 19"i. Yıldız %, 19'i
1%. 20H. 2n ;
Y l(lız S:ır:ıyı 1 1 3 . 12:i
Yoğurt�'u c:ıyın 204. 20';
V:ık:ı-i H:ıyriyt." 1 :1 1 1
Yoj:;'lıı �·u Kiiprüsü 206
V:ılidt: C:ımisi l IH Yoğurtw Parkı 200
V:ılklt: Kır.ı:ıth:ını:si 10 1 Yord:ın CÇiirekçi l M
V:ılidt:-i Atik 191 Yorı:i (Arı ın l "i9
Valic.lt."-i Kt:hir l 'J 1 YoıJ.:i CD:ıvdil Cd
V:ıl ic.lt."1,'t."Şmesi H'J Yoı};i ( S:.ık:ıllı l 62
V:ılikon:ığı C:ıddl'Si '18. 'J"i Yiiıiik:ıll C Yoı-ı:ol il 22"i
V:ıll:ıuıy 1 1)4 Yusuf CS:ı kızlı) 1 20
V:ıni Efendi < V:ınlıl IH2 Yusuf lzzeddiıı FJendi "i"i. 98 , 197
V:ınikiiy 1 :1 1 . B2. 182 Yusuf Kfımil l'aş:ı 108
V:ırmı 1 20 Yuş:ı Tepesi 197
V:ısıf llt."y, Alus'uıı anıl<'siııin dayısı IOlı Yüksek ll:ıloz (ü 6 1
V:ısil C Keınt:n\'t." <"il l.O"i. I Olı, 2112 Yüksekk:ıldırını 77. 78. Hl, H2, Bl
Vd<ı Lis.-si 1 18
Vdıhi lll'y 2U Zatkıki CKemanil IO(ı
Vt:hhi lleyz:ide 2 1'i Z:ığ:ınos l':ış:ı 1 (ı(ı
Vdiefendi Cayın 1 "i'.' Z:ıml ı:ıko J>:ış:ı 42
Vezııedlı:r IOH. 1 1.<.; Z:ııııhoğlu ll:ıhresi 202
Victor Hugo ıc, Zarifi. llankl'r 21J
Vidos l "i:I Zeki l':ış:ı <c.-rk.-zı <JH
Viıiiıı ( Sişın:ın l (ı2 Zt."ki l':ış:ı. 1hplı:ıne Müşiri 99, 166, 224
Vitol Kiiskü 205 Zekiye Sulı:ın UM
Viv:ın:ı Kır:ıatlı:ınl'si I C l 1 Zeımın lll'y 201ı
Vlasıo. ll:ınkl'r l lı'J Z.-nop ( l l d i l 2CM 1
Vondı�ı . Viyolonist 22 1 Z<-yncp Hanını 108
Z.-yn.-p H:ınıın Konağı !07
Wilhdm. il. 41ı. l 2"i Zcytinlıurnu lJO. l.i3
Zilıfı H:ınım. H:ım:ınıl'I U1
Y: ıl ıııdi Ki'ıpri'ısi'ı "'" I Zihni l':ı�:ı. Tic:ıı't."t Vl' N:ıfıa N:ızırı 87, 1 1 1 . 2 l 'i
Y: ılıY'ı K<•m:ıl C l k y : ı t l ı l 22 "i Ziverlx-y Yokuşu 2 1 2
Y:ık:ınk H7. l 'ilı. 22.1 Ziy:ı lll'y CÇ.-rkez ) I HN
Y:ıkoıııisi (Zurnan > l .l·l Ziy:ı Bt:y. M:ıliy.- Mulı:ısdll'l'isi 2 1 4
Y: ıl ıkiiyü 17.1 Ziy:ı llcy. S:ıd:ırt•ı l\kklupnısu Vi.1
Y: ılov:ı 8H. 217 Ziy:ı S:ı kir 1 :;
Y: ıniıı C ı\d: ı l ı l .! l ·i Zorh:ının llalozu (ı:!
Y: ınko C l lr. ll:ıti·:ı l ı > l "i·ı Zuhuı:ıtlı:ılı:ı l "i"i
\': ıııko C Sisııı:ııı >. H ı ı ı i l < ı ı u r : ı ı · ı 21 �'-: Zuhuı:ıth:ılı:ı l'ürlıesi ı :;:;
Y: ıııko Ell-ndi lSisııı: ııı ı 81ı Zühdü l':ıs:ı :!Olı
Y: ıssı:ıd:ı ( ı • l : ı ı i y : ı ı 2 l' J Zühtli lll')' C l Jzuı ıı. Div:ın-ı Mulı:ıselıaı ikisi H7.
Y: ıı l\.uliihi"ı 12.� . .!.! ı 2 1 •1
Ynlikııle 1 ı I Züı:ıblı Ki'ısk 2 1">
Yt'ınl•nid Sokagı .!.:; Zün.:·t:ı S< ıka.�ı 78

240

You might also like