49 Allah Nerede

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 2

- 49 -

Allah nerede?

Hepimiz küçük bir çocukken anne babalarımıza şu soruyu sormuşuzdur öyle değil mi; "Allah
nerede?"
Bu soru, insanın belkide en doğru sorduğu sorulardan birisidir. İçseldir ve engellenemez bir
sorudur. İster ailenin İslami oluşu ile olsun, ister kişinin kendi gözlemleri sonucu olsun "tüm bu olup
bitenin bir var edeni olmalı" doğru yargısı sonucu mutlaka insan, Allah ile ontolojik olmasa da
teolojik olarak karşılaşır. Bu içsel davet, Allah'ın "kendisini buldurma arzusu" değil, "Kainatın yegane
güç ve kudretinin kendisi oluşunu hatırlatmak" içindir. İnsan Allah'ın teolojik anlamı ile karşılaşır
ancak onu tanımlayamaz. İnsanlığın bu benim "tanıyamaz" şeklindeki yargımı tüm insanlık da böyle
mi anladı acaba? tabi kii de hayır. İnsanlık hiç bir zaman "Allahsız" olmadı. Sorun, O'nu tanıtma ya
da onu tanıdıktan sonra işine geldiği gibi kullanıp hayatın dışına itmede. Gökten yere indir, insani
özellikleri üzerine giydir, kendine benzet, insanlığı dolandır, sonra senle işimiz bitti deyip tekrar
gökteki yerine... Ah insan ah! Öyle bir şamar yiyeceksin ki zamanı geldiğinde...

Gelelim bu şamarı yiyecek olan iki yaramaz çocuğa. Felsefe, Allah nerede sorusunu "Evrensel
Akıl" olarak Kosmos'un dışında “her şey”, Tasavvuf ise onu kendi içinde "Ben" olarak “her şey” diye
aradı. Elde var “her şey”, sonuç sa kocaman bir “hiçbir şey”. Bunca yıldır insanlığı oyala oyala dur.
Ne yani, “Allah ne?” ya da ”nerede? sorularının cevabını arayanlara şimdi; “Allah, hiçbir şey” mi
diyeceğiz. Telaş yapmayın, size bir sır vereyim mi ben onun nerede olduğunu biliyorum, zamanı
geldi artık size de söyleyeyim mi?

Derin nefes al, bu soluduğunun hava olduğunumu sanıyorsun, aslında hepimiz bir hayali
yaşıyoruz, içimizde saklı duran şey hepimizi aslında ehömmm öhömmm şaka şaka ya
Bir an kendini matrix filminde filan sandın dimi. Şaka yapıyordum, konumuza dönelim. Allah nerede!
ne haddime O'nu tanımlamak,
mekan atfetmek,
zamana hapsetmek.
O'nu bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim;

O; ne Felsefenin aradığı ya da attığı amaçsız taşların ulaşmadığı dipsiz kuyularda, ne de kendisini


tanrı ilan eden insanın içindeki tinsel derinliktedir. Allah kendisinin ontolojik varlığının mutlak surette
kavranamayacağını bildiği için bu konuyu insanın imtihan konusuna dahil etmez. Kur'an’da tüm
Allah'ın niceliği ya da niteliği konuları geçiştirilir. Bu nedenle insanın yeryüzündeki varlık sebebi

1
Allah'ı aramak, onu bulmak ve kavuşup onda yok olmak değildir. Yahut Kosmos'un dışındaki varlığı
anlamaya çalışmaya zorlamak hiç değildir. Allah, idrak ve tasavvurlarımızın ötesindedir ancak o
kendisini duygularımıza, çabalarımıza, sevincimize ve gözyaşımıza yerleştirmiştir kendisini.

O; doyurulmamış açın, giydirilmemiş çıplağın, yersiz yurtsuz bırakılmış mültecilerin yanındadır.


Mazlumların yarınlara dair dualarıdır O. Hakları gasp edilmiş ne kadar mağdur varsa son sığınağıdır
O. Güçsüzün öne eğilmiş başını kaldıran, güçlünün burnunu ise yere sürtendir O. Etrafınızda
"Allah nerede ?" diye soran birisini görürseniz ya da Allah'ın "ne" olduğunu tartışan, konuşan ve bu
konuda gevezelik eden kim varsa, onu hemen yoksulun, ihtiyaç sahibinin itilip kakıldığı, yerinden
yurdundan edilenlerin yanına götürün ve "işte Allah burada!" diyerek haykırın. Çünkü Kur'an’ın’da
gündemi budur.
Muhammed'in kavgası da budur.
Allah'ın gündemi de budur.
Kimlerin yanında olmak istediklerine bakınca insanın gözyaşı ile buruk sevinç arasındaki
duygudur, Allah. Mazlumun sevincinde gizlidir. Yeni doğanın ilk ağlayışında, ölünün sessizliğinde
gizlidir O. Zamanın akıp gidişinde ve zamanın geride bıraktıklarındadır. Bunun için O'nu sınırsız,
hesapsız ve karşılıksız seversiniz. O kelimeleri nefessiz bırakarak tüketir, En dar ve zor zamanda
yutkunduğunda hissettiğidir İnsanın. Çaresizliğin sessiz çığlığı, yarınlarınsa tek umududur O.
Gökdür, Güneştir, Yıldızlardır gecenin sonsuz karanlığıdır, şimşektir, yıldırımdır. Gökten yağan
yağmurdur, rahmettir. Kısacası güçlüdür O, çok güçlü...
Allah, gereksiz bilgilendirmeler yaparak, zannedildiği gibi kendisini tanıtma derdinde sırlar ve
şifrelerle kendisi buldurtmaya çalışarak bizi yeryüzü imtihanımızdan uzaklaştırmak istemez. Kendisi
ile verilen tüm bilgiler, Kur'anı Kerim de insana ait ve insana benzetilen sıfatlardır. Boş yere Allah'ın
ne olduğunu anlatmayın, yormayın kendinizi kardeşim. Zira,
ne sen anlatabilirsin ne de karşındaki anlayabilir O'nu.
Kur'an’ı Kerimin gündemi bu yüzden "Allah’ın ne yapmak istediği"nden başka bir şey değildir.
O'nun derdi “Kendisi” değil, “Biziz, Bizz”.
Sensin,
Benim, Biziz işte.. Bizim kavgalarımız. Felsefe ve Tasavvufun aradığı gibi durduk yere "haydi beni
bulun" diyen çocukça bir saklambaç oyuncusu değildir O. Ve yaşadığımız bu imtihan "bir oyun ve
eğlence" hiç değildir. Bizi öyle seviyor ki O, içine düştüğümüz ve düşürüldüğümüz dipsiz kuyulardan
ve birbirimize ettiğimiz zulümlerden kurtarmak istiyor bizi. Öyleyse Haydi Bismillah! Kaldır yetimi,
doyur açı, giydir çıplağı, evsiz barksıza yer ol, yurt ol ki Allah da seninle olsun, Senin yanında olsun!

Musa, Ekmek ve Özgürlük kitabımdan alıntı.


www.ahmettopkaya.com

You might also like