Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 8

ÜST PALEOLİTİK ÇAĞDA KADININ TOPLUMDAKİ YERİ VENÜSLER VE

ŞAMANLIK

Şamanlar tarihin başlangıcından bu güne kadar doğa üstü güçlere sahip insanlar olarak
algılanan toplum içinde farklı bir pozisyon sergilemiş, topluluğa üye insanlar tarafından saygı
ve korku karışımı bir ikilemle algılanılmışlardır. Kadın şamanlığı özellikle avcılık ekonomik
siteminin ortaya çıkması ile birlikte ortaya çıkmıştır. Kadın şamanların özellikle ilkel
toplayıcılık ve avcılığın daha yoğun olduğu veya bu dönemde daha etkili olduğu
düşünülmektedir. Ancak zamanla yiyecek üreticiliğinde, sosyal tabakalaşma ve mülkiyetin
kökenlerinin toplumsal yasam içinde belirmeye başladığı, bu etmenlerin eşitlikçi toplumsal
yapıyı bozacak düzeyde olmadığı da gerçektir. Bu zamanlarda hem aile içi hem aile dışı
ilişkilerde kadınların söz sahibi olduğu bununda şamanlık kurumunun yönlendirdiği
varsayılabilir. Şöyle ki özelikle Avrupa’nın dağlık paleolitik bölgelerinde yapılan bir çok
mağara ve geçici işlik yerlerindeki araştırmalarda bulunan ‘venüs’ olarak adlandırılan küçük
(10-25 cm arası) heykelcikler ve mağara duvarlarında kazınmış veya resmedilmiş kadın
tasvirleri ve şaman figürleri özellikle üst paleolitik döneme ne kadar hâkim olduklarını
göstermektedir.

Bunların dışında yine Avrupa ve daha sonrada levent koridoru boyunca uzanan ilerleyen
çalışmalarla daha bir çok alanı kapsayan mezar kalıntılarında da şaman olarak adlandırdığımız
bireylerin daha özenli ve diğer mezarlara göre daha zengin mezar eşyalarıyla gömülü olarak
bulunması, sosyal toplum içerisinde bu bireylerin öncelikli yere sahip olduklarını gösteren bir
başka kanıttır. Sonraki dönemlerde kadının konumu düşse de kadın şamanların sosyal statüsü
her zaman yüksek olmuştur. Son dönemlerde ortaya çıkan toplumsal cinsiyet (gender)
kavramı erkekle kadın arasındaki toplumsal düzede eşitsizlikleri vurgulamakla aynı zamanda
toplum içi ilişkileri de içermektedir. O bakımdan kadın samanlarla kadınların toplum içindeki
mevkii her zaman aynı olmayabilir. Bunu daha iyi anlamamız için günümüz Anadolu
coğrafyasından da bir örnek verecek olursak, kadının sosyal hayat içindeki rolünün
kısıtlanmış olmasına rağmen ailenin önde gelen yaşlı üyeleri toplumda daha fazla ilgi ve saygı
görmektedir. Kadın saman her ne kadar toplumun bir ferdi olsa da statüsü bakımından
cinsiyet üstü bir durum sergilemektedir

Giriş

a. Şamanlık Kurumu ve Kadın-Şamanlar

Diğer toplum bireylerinden farklı oldukları anlaşılan tarihin başlangıcından itibaren hep farklı
bir muameleye layık görülmüş olan şamanlar korku ve saygı karışımı bir ikilemle toplumsal
bir rol üstlenmişlerdir.

Şamanlık kurumu her şeyin ruhu olduğunu kabul etmekte bu ruhların değişik dünyalarda
yaşadıklarına ve orta dünya da birleştiklerine inanırlar. Şamanlık inancına göre bizim
yaşadığımız dünya olan orta dünya görünen ve görünmeyen bir dünyanın tesiri altındadır.
Öyle ki sanat anlayışının da ortaya çıkmaya başladığı üst paleolitik dönemde duvar
resimlerinde görülen farklı hayvanların farklı bölgelerini (o hayvanın en önemli uzuvları)
kullanarak sosyal ortamda hem daha güçlü olduğuna hem de şamanlara özgü uygulamalar
aracılığıyla yaşamın, ölümün, doğanın ve insanların ruhlarıyla iletişim kurabilirler. Şamanlık
kurumu inanışa göre onun bireyleri olan erkek ve kadın samanlar dünyalar arasında kozmik
yolculuk yapabilen, bu dünyalar arasında ilişki kurabilen, toplumun huzur ve refahını, sağlık
ve mutluluğunu olumsuz etkilerden koruyabilen insanlardır.

Şamanlık paleolitik dönemde özellikle avcılık ekonomik sisteminin gelişmesiyle ortaya


çıkmıştır. Kadın samanların özellikle ilkel toplayıcılık ve avcılığın ilk dönemlerinde daha
etkili olduğu veya samanlık kurumunun kadınlarla temsil olunduğu düşünülür. Nitekim avcı
ve toplayıcı ekonomide esitlikçiliğin ağır bastığı bilinen gerçektir. Zamanla yiyecek
üreticiliğinde, sosyal tabakalaşma ve mülkiyetin kökenlerinin toplumsal yasam içinde
belirmeye başladığı, ancak bu etmenlerin eşitlikçi toplumsal yapıyı bozacak düzeyde olmadığı
da gerçektir. Bu zamanlarda hem aile içi hem de aile dışı ilişkilerde kadınların söz sahibi
olduğu bunun da şamanlık kurumunu yönlendirdiği varsayılabilir.

Kadın şamanların başlangıçtaki etkin rolü arkeolojik kazılarla da desteklenmiştir. Örnek


vermek gerekirse, çeşitli doğa üstü gücü olduğuna inanılan malzemeler( çeşitli hayvan
kemiklerinden kolyeler, hayvan dişleri, flüt benzeri üflemeli aletler vb),hayvan şekline girmiş,
fantastik atların üzerine binmiş, kadın figürleri, Venüsler, mezarlarda ki özel hazırlanış
şekilleri, mezar eşyaları bunlara örnektir.

b. Ekonomik iş Bölümü ve Kadın-Şamanların Durumu

Paleolitik topluluklar toplayıcılıktan avcılığa geçitte ilk olarak ekonomik is bölümünü cinsiyet
ve yas ayrımına bağlı bir şekilde gerçekleştirdiler. Yeni aletlerin: ok, kazıyıcılar, mızrak,
balta, vs. geliştirilmesiyle toplum üyeleri arasında bir görev bölümü oluşturduğu ve ilk
ekonomik farklılaşmayı doğurduğu görülür. Annelik görevi ve gelecek kuşakların bakımı, ev
isleri gibi görevleri kadınlar üstlenirken, erkekler de yiyecek et, balık ve giyecek deri islerini
karşılamaya başlamışlardır. Kadınlar, yaşlılar ve çocuklar ev dışı islerden besinlerin
toplanması, az halde balık avlanması, evin veya yaşam alanının bakımı gibi isleri
üstlenmişlerdir. Kadın ve erkek ekonomik is bölümü, avcılık ve toplayıcılık dışında, toplum
dışı ve toplum içi islerin bölünmesi biçiminde yeni bir boyut kazanmıştır. O halde topluluk
üyelerinin hepsinin aynı isi yaptıkları örgütlenmenin yerini, zamanla cinsel farklılaşmaya
dayalı kadınların toplayıcılık, erkeklerin ise avcılık yaparak gerçekleştirdikleri ilk doğal is
bölümü ortaya çıktı.

Eşitlikçi sistemin yerini kadınlarla erkeklerin farklı islerle uğraştıkları ve birbirlerine geçim
alanında da gereksinme duydukları takım örgütlenişi dönemi almış oldu. Ancak cinsiyete
dayalı is bölümünde kadınlara ev bakımı, çocuk yetiştirme görevleri verilmekle özel alana
sıkıştırılsa da şamanlık bu ekonomik geçit döneminde halen etkin şekilde kadın eksenli bir
görünüm sergilemekteydi.
c. Venüsler Işığında Şamanizm Ve Kadınlar.

G.Ö. 30000-20000 yılları arasına tarihlenen Venüsler,genellikle taş,kemik,pişmiş toprak tan


yapılmış çoğunluğunun vücüt hatları abartılı olarak işlenmiş kadın heykelcikleridir.Bu
heykelciklerin kullanım alanı Fransa’dan Sibirya’ya kadar ki geniş bir alanı kapsamaktadır.Bu
heykelciklerin ele geçirildiği alanlar genellikle Orta ve Doğu Avrupa göz önünde
bulundurulduğunda kulubulerde ve sıklıkla tabana açılmış depolama çukurları ve çöp
çukurlarında ele geçirilmiştir.

Özellikle paleolitik dönem için, kadının toplum içindeki yerine ve vizyonunu yansıtması
açısından önemlilik arz etmektedir. Her ne kadar bereket,yeniden doğuşun simgesi,koruyucu
ruh,ölümün ve yeniden dirilişin simgesi veya şifa verici olarak yorumlansa da zaten Şaman
kavramı bütün bunları içinde barındıran bir kavram olduğu için ben Şaman olarak yorumlama
yolunu seçtim.

Yapılan araştırmaların bazılarında Orta ve Doğu Avrupa’da bulunmuş olan Venüslerin


bereketle bağlantılı olabilecek şekilde yalnızca hamile kadın figürinleri olmadığı, bu görüşün
ele geçen buluntular doğrultusunda yaşlı olarak tasvir edilmiş olanlarının şaman, koruyucu
ruh ve bekçileri olarak yabancıları korkutup kaçırdıkları üzerinde durulmuştur.Bunları örnek
vererek açıklayacak olursak;

Malta figürinlerinin, sosyolojik incelemesi yapıldığında günümüz Sibirya şamanlarının


kullandığı malzemelerle kıyaslama yapıldığında bunların gelişmiş Şamanizm inancının
simgeleri olduğu açığa çıkarılan Venüs benzeri küçük heykelciklerinde giyildikleri elbiseye
tuturulan yardımcı ruhları temsil ettiği öğrenilmiştir. Sibirya’da G.Ö. 24000- 23000 açığa
çıkarılan bu figürinler daha çok ocak kenarları ve kulübelerin içlerinde ele geçmiş olması
ritüel ve koruyucu işlevinin olduğuna inanılmaktadır. Giyinik ve yüz işlenişinin olması
bunları Batı Avrupa buluntularından ayırır.

Rusya’dan Üst Paleolitik dönemde açığa çıkarılan farklı bir Venüs türü bulunmuştur.
Ukrayna’da yer alan Mezin buluntu yerinden ele geçen bu eserler mamut dişinden yapılmış
bir çok küçük kadın figürünleri ele geçmiştir. Şematik olarak yapılmış olması bunların
Şamanizm bağlantılı olduğu düşündürür. Üzerlerinde şevron ve menderes vb. birçok motif
bulunması, gökyüzü, zaman ve toprağın simgeleri olarak yorumlanır.

Bir diğer Şamanizm veya kadın ve ruhla ilişki kurulabilen motif ise swasika motifidir.Bu
motifin en eski kullanımı Mezin buluntu yerinden bilinmekte daha sonraki dönemlerde yine
kadın heykelcikleri ve motifleri üzerinde görülmektedir.
d. Venüslerin Sınıflandırılması ve Bölgesel Benzerlikler

1-Pirreneler Bölgesi:

Bu gurupta Güney Batı Fransa başta olmak üzere Pireneler hattı boyunca açığa çıkarılan
bölgeleri içerir. Güneybatı Avrupa’da en zengin Gravettian dolgularının bulunduğu ve bu tip
heykelciklerin ortaya çıkarıldığı ilk bölgelerdir Buzul çağından sonra en yoğun nüfusa sahip
olan bölgedir.

Laugerıe Basse Venüsü:İlk kadın tasvirini oluşturan Venüs’tür,Botecelli’nin ‘venüsün


doğuşu’ olarak adlandırılan tablosundan etkilenilerek ‘Venüs’ ismi Üst Paleolitik’ten
başlayarak bu ismi almaya başlamıştır.

Brassempouy Venüsü: G.Ö. 22.000 yılına tarihlenir. Başlıklı kadın adını almıştır.
Fildişinden yapılmış eser boynuna kadar koruna gelmiştir. Bazı araştırmacılar bu eserin
Mısırda ki oyuncak bebeklere benzediği için Mısırla Üst Paleolitik çağda bir ilişki
olabileceğini savunmuştur.

Lespugue Venüsü: G.Ö. 20.000-18000, yılları arasına tarihlendirilir. Pireneler bölgesinde


yine ele geçen bir eserdir. 15 cm boyunda kazı sırasında göğüs kısmı tahribata uğramış daha
sonra rekonstrüksiyon çalışması yapılmıştır. Karın, kalça ve baldır bölgesi ayak, kollar ve yüz
bölgesine göre daha ayrıntılı verilmeye çalışılmıştır. Bu Venüs te belinden itibaren bir elbise
vari giysi ile gösterilmiş ayak kısmına kadar kapalı olarak gösterilmiştir. Rusya ve Sibirya da
aynı dönemde giysinin bu figürinler de kullanılması aralarında bir bağlantı olabileceğini
gösterir.

Laussel Venüsü: G.Ö. 22.000-18.000 Fransa’da bir kaya sığınağının giriş kısmında kaya ya
tasvir edilmiş şekilde bulunan eser yine abartılı vücut hatları ve elinde üzerinde 13 cizgi
bulunan bir boynuzla gösterilmiştir.43 cm boyunda olan eser kırmızı aşı boyası ile de boyalı
olduğu anlaşılmıştır. Bu eser üzerinde yapılan ışık yansımalarına göre başında bir yastık
varmışçasına yatar şekilde oluşturulmaya çalışıldığı anlaşılmıştır. Bu kadın belki de elindeki
boynuz üzerindeki 13 çizgi ile hamilelik dönemini tamamladığını ve doğuma hazır olduğuna
dair bir bilgi vermekteydi. Çünkü bu 13 çizgi bir güneş yılındaki 13 ayı yanı yumurtlama
döneminin periyodlarını temsil etmektedir .Bulunduğu alanda bilgilendirme amaçlı herkesin
görebileceği bir yere yapılmasından kaynaklandığı düşünülmektedir.

2-Ren Nehri Ve Tuna Gurubu

Bu coğrafi bölge kapsamı daha çok Çek Cumhuriyeti, Almanya ve Avusturya’yı içene
almaktadır. Yapılan incelemelerde bu bölgede ele geçen eserlerle Rusya gurubunun birçok
açıdan benzer olduğu görülmüştür.

Willendorf Venüsü: G.Ö. 24000-22.000 yılları arasına tarihlendirilir. Yüzü işlenmeyen


başında bir başlık varmış gibi gösterilen heykelcik 11 cm yüksekliğinde kireç taşından
yapılmış ayrıca üzerinde kırmızı aşı boyasına rastlanılmıştır. Willendorf venüsü ve Kostenki
venüsü arasında benzerlikler bulunmaktadır ayrıca Arıne Candide mezarlığında ele geçen
kadın başındaki birçok boncuktan oluşan başlıkta bölgeler arası bağlantı kurmamızda bize
yardımcı olacaktır.

Galgenberg’in Dans Eden Venüsü: G.Ö. 30.000, Bilinen en eski kadın figürinidir
Avusturya da ele geçmiştir. Eser yine çıplak olarak gösterilmiş sol kol yukarda cinsel organ
açıkta ve göğüs görünür biçimdedir. Bunun bir tür ritüel veya dans sahnesi olduğu düşünülür.

Dolni Vestonice Venüsü (siyah): G.Ö. 29.000-25.000, Bu eser kil karışımı bir malzemeden
yapılıp daha sonra üzeri ıslakken şekil verilmiştir, daha sonra ateşte bırakılmıştır. Bulunan ilk
kil örneklerden biridir. Çek Cumhuriyetinde ele geçmiştir. Üzerindeki boşlukların töten veya
rtüel sırasında ‘tüy, tütsü v.b’ şeyler konulmak için yapıldığı düşünülür. Şişman olarak
gösterilmiş ancak hamile değil dirsekler yok gibidir. Ancak önemli olan kısım bu kadının
bacak boyu oluk yapılarak gösterilmesine rağmen cinsel organ belirtilmemiştir, ayrıca yüz
kısmı sanki iskelet gösterilmek istenircesine delikli olarak yapılmıştır, bu eser belki de
Şamanizm bağlantılı olarak ölen bir şamanın arkasından yapılmış olabilir. Bu kadar spesifik
görüş olmasının nedeni daha sonra açığa çıkarılan aynı dönem buluntusunda, burada yaşayan
topluluğun bu figürlere yüz yapma da usta olduklarını kanıtlar niteliktedir.

Dolni Vestonice Venüsü (baş): G.Ö 29.000-25.000, arasına tarihlenen bu eserde mamut dişi
üzerine yapılmış bir kadın başıdır.Gözler ağız ve başı bir önce venüse göre gerçekçi bir
biçimde işlenmiştir.5 cm boyundaki bu eserde yine Şamanizm bağlantıları içerir.

3-Akdeniz Grubu

Bu bölgede ilk etapta yapılan araştırmalarda Gravatian kültürü olmadığı daha sonra bölgede
ki inşa faaliyetleriyle aslında bu bölgenin zengin bir Üst paleolitik bölgesi olduğu
anlaşılmıştır.

Savignano Venüsü: Kuzeydoğu İtalya’da Savignano buluntu yerinde ele geçirilmiştir.


Yumuşak steatite benzeyen bu eser 22.1 cm boyunda ayak ve baş kısımları koni biçiminde
yapılmış, göğüs,kalça ve karın kısmı yine abartılı olarak verilmiştir. Baş tarafının koni
şeklinde gösterilmesi bazı yorumcular tarafından eseri yapan kişinin kadın ve erkek
cinsiyetine vurgu yapmak amacıyla yaptığı görüşü hakimdir.

Grimaldi Mağarası Figürinleri: 1883-1895 yılları arasında L.A.Jullien tarafından bulunan


bu esserler 1.dünya savaşı sonuna kadar bilinmemekteydi daha sonra ortaya çıkarılmış
eserlerdir.15 buluntu grubundan oluşan bu eserler Batı Avrupa’da ki en büyük seri buluntu
yeri olarak bilinir.

Güzel ve Çirkin (La Belle et la Bete):Açığa çıkarılan bu Venüs te ilginç olarak iki şekil
tasvir edilmiştir. Birinin güzel diğerinin çirkin olmasından dolayı bu adı almıştır. Ancak
incelmede derine inildiğinde bir kadının bütün vücut hatları yine bu venüste’de vurgulanmıştır
cinsel bölge özellikle belirtilmiştir, diğer tarafta gösterilen canlının bir hayvan (kurt,tilki)
olduğu düşünülmüştür. Bu eserin bir ayin , rtüel sırasında kullanıldığı özel bir amaç taşıdığı
yapıldığı yeşilimsi taş tan anlaşılmaktadır. Muhtemelen bir ayin sırasında şamanın ruh
değiştirdiğini tilki ve ya kurt ruhuna geçtiğini göstermek amacıyla yapılmış olabilir.

Punchinello Venüsü: Yeşil steatitten yapılmış olan söz konusu venüs 1970 yılında bulunmuş
olup çok özenle kazınmış ve perdahlanmıştır. Punchinello ismini, bir İtalyan kukla
gösterisindeki aynı adlı bir karakterden almıştır. Söz konusu karakter kısa boylu ve şişman bir
palyoçodur ve venüse bu ismin verilmesinin nedeni de figürinin çıkık kalçası ve karnıdır. Bu
Venüs İtalya’da bulunan Savignano Venüsü ile benzerlik gösterir koni biçimli baş kısmı.

4-Rusya Grubu:

Rusya ve Ukrayna’yı içermektedir. Bu bölgede ele geçen figürinlerin çoğu taş ve kemikten
yapılmıştır. Yaşlı kadın ve genç kız tasvirleri yer alır.Bu Bölgede yer alan bazı figürinler
Tuna grubu ile benzerlik göstermektedir. Bundan dolayı Kostienki-Willendorf kültürü olarak
taımlanır.Bu gurupta ayrıca vurgu daha çok doğurganlık üzerine yapılmıştır yaşlı kadın ve
hamile kadın tasvirleri yoğundur ayrıca doğum yapılışını gösteren sahnelerede yer verilmiştir.

Kostenki-Avdeevo: Fig 27 numaralı bu figürinde doğum gösterilmeye çalışılmıştır.

Kostienki Venüsü 1: İlk olarak keşif edilmeye başlanan bu figürinlerde artık giysinin önemi
vurgulanmaya başlanmıştır(iplik, kumaş, ağlar, sepet vb.)Kostienki’de bulunan bu figürde
vurgu karın bölgesine olmuştur, ellerde bilezikler ve göbek deliği vurgulanmıştır.

Kostienki Venüsü 2: Kireç taşından yapılmış eser 10.2 cm boyundadır. Heykelcik G.Ö.
23.000-21.000 yılları arasına tarihlenir. Kafasında bir çeşit şapka veya saç şekli vardır
Willendor vüsü ile bu açıdan çok benzerdir. Ancak üzerinde yer alan ayrıntılı parmaklar, arka
bağlar, kollarda yer alan bilezikler ve boyundan aşağıya inen iplik benzeri bir ürünle ayrılır.

Kostienki Venüsü 3: 11.4 cm boyunda olan bu figürin mamut fildişinden yapılmıştır.


Heykelciğin başı yine kapalı olarak verilmiştir ve bir saç şekli verilmeye çalışılmıştır. Göğüs
ve vücut üzerinde oyulmuş bazı çizikler yer almaktadır bu çiziklerin olması Laussel Venüsü
üzerinde yer alan boynuz üzerindeki çizgilerle bağdaştırılabilir.

Gagarino Venüsü: Ukrayna’da Gagarino’da bulunan Venüsler bunların yalnızca tapınak


olarak kullanılan mağaralarda değil, aynı zamanda günlük yaşamın geçtiği yerlerde de
bulunmuştur. Çoğunlukla kulübelerin dibinde bulunmuştur. Bu Venüslerin ayak altında yer
alan deliklerden dolayı bunları günlük işlerde veya ritüellerde bir niş veya ayakta durabilecek
şekilde bir yere koydukları düşünülür. Bu eser Tuna gurubunda yer alan Willendorf venüsü ile
neredeyse fizyonomik özellikler açısından aynıdır.
5-Sibirya Gurubu:

Bu alanı içine alan merkezler Kuzey ve Orta Asya,Mal’ta ve Bouret,Baykal Gölü yakınları ile
Angara nehri vadisi boyunca uzanan alandır. Bu alan Güneyden buraya göç eden evcı-
toplayıcı guruplar tarafından iskan edilmiştir. G.Ö. 20 binden itibaren Mal’ta kültürü
Kuzeydoğu Asya ve Sibirya’da gelişmiştir.

Genelde, bu bölgeden ele geçen kadın figürinlerin jeolojik olarak izole oldukları ve yukarıda
anlatılan diğer figürinlerden sitilistik olarak çok daha farklı oldukları bilinmektedir.

Bu figürinler Paleolitik Venüslerin tipik özelliklerini yansıtmamaktadır. Örneğin, çoğu


Venüsler tamamen ya da bir kısmı çıplak iken, bu figürinler neredeyse tamamen giyinikti, ve
yüzleri oldukça belirgin bir biçimde işlenmiştir.

• Burada yer alan figürinlerin nerdeyse hepsi giyinik


• Baş kapalı ancak yüz ayrıntılarına yer verilmiş
• Bacaklar kapalı
• Kollar ve bacaklar uzun olarak gösterilmiş göğüs ve kalça kısmı çok az kabartma
şeklinde gösterilmeye çalışılmış

Şimdiye kadar gördüğümüz bütün figürinler tipolojik açıdan bir birlerine bölge farkı
olmaksızın benzerlikler içermekteydi ancak Sibirya gurubundan yer alan bu küçük
heykelcikler ve Mezin bölgesinde yer alan şematik figürinler buranın kapalı bir kültür
olduğu ve dış bağlantılara kapalı olduğunu göstermektedir. Ancak sosyal arkeolojiden
yararlanarak günümüzden geçmişe giderek gerçek nedenlerine ilerleyen kısımlarda yer
vereceğim.

Yapılan araştırmalarda özelikle Orta ve Doğu Avrupa’da abartılmış vücut hatlarıyla


veya çıplak olarak gösterilen bu figürinlerin benzerleri aynı elden çıkmış gibi
Rusya’ya kadar izlenmekteydi,(Willendorf ve Kostanki Venüsleri çok benzerdir),
fakat Sibirya Bölgesi ve Malta genelinde ele geçen buluntular bu görüşü
çürütmekteydi ancak yaptığım araştırmalar doğrultusunda bu bölgede bulunan
Venüslerin ne için kapalı olarak gösterilmiş olabileceklerine dair birkaç cevap buldum.
Yanıt verecek olursak, şamanlık kurumlarında cinsiyet değişmekle ilgili veriler veya
cinsiyet degişmenin daha yumuşatılmış varyantı olan kadın elbisesi giymek belki de
kadın samanlık müessesinin çok yaygın ve ilk oldugunu gösterecek esas veya birincil
sebeplerden biridir. Samanlık konusunda arastırmalarıyla söhret kazanmıs Mircea
Eliade da niçin bu kadar çok erkek samanın Mongolistan’dan Afrika’ya varıncaya
kadar, alışılagelmiş kadın giysisi giydiğini ve diğer kadın cinsi davranışı takındıklarını
ilk samanın kadın olduguna bağlar. Arkeolojik kazılar, tarihi vesikalar ve bugünkü
durum gerçekten de kadınların, dünyanın her yerinde büyücü, kahinlik, otacılık,
şamanlık konusunda ön safta bulunduğunu kanıtlıyor. Bu fikri güçlendiren bir başka
kaynak ise; Cinsiyet değişimi bir Sibirya halkı olan Çukçilerde de görülür. Çukçiler
kadınlaşan erkek samanlara yumuşak adam derler. Nadir durumlarda da “yumusak
adam” kendini bir kadın gibi hissetmeye baslar; bir sevgili arayışına girer ve kimi
zaman da evlenir.
Bugün canlı şekilde yasayan Sibirya halklarının samanlık kurumunda cinsiyet
degişimi başlıca yerlerden birini tutar. Nitekim bu olgu Yakutlarda, Buryatlarda,
Çukçilerde, Koryaklarda, Kamçatkalılarda, Eskimolarda daha sık görülür. Bunu
Sibirya’yı gezmis seyyahlar ve bilim adamları, özellikle Krasheninnikoff (1755),
Steller ((1774) Trosçanski (1901), Bogoras (1904), Jochelson (1905), Ksenofontov
(1927) vb. da tasdik ederler.Bu bilgiler ışığında yeni bir yorum getirecek
olursak;özellikle Sibirya bölgesinde sıkça görülen bu cinsiyet değiştirme olayının
kökeni belki de üst paleolitik çağa kadar dayanıyordu, şematik ve vücut uzuvları daha
az belli olan bu figürinlerin böyle yapılma amacı erkek kökenli olduğunu göstermek
için olabilir.Bu da bize kadının toplum içinde kalıplaşmış bir yeri olduğuna bunun
değiştirilemeyeceğine ancak uyum sağlanabileceğini gösstermektedir.

Sonuç ve Değerlendirme

Yukarda önemli örnekleri ele alarak kadının üst paleolitik dönemde ki yeri ve en
önemlisi bu yerin oluşmasını sağlayan şamanlık kurumunun etkisini açıklamaya
çalıştık.Bu kurum paleolitik dönem ve sonrasında kadının doğurganlık ve toplayıcılık
özelliklerini aşarak kadının toplum içinde olabilecek en üst düzeye getirmiştir.Kadın
toplum içinde her zaman önemli bir yere sahip olmuştur ancak Üst paleolitik ve
devamında gelen epipaleolitik dönemlerde insan gücünün yaşama zorluğunun en fazla
olduğu dönemlerde’neolitik dönemide içine alabiliriz’ kadın bu kadar ön plandayken
daha sonra neden gerilemeye başlamıştır.Üst paleolitik dönemi dikkate alarak
açıklamaya çalıştığımız bu kavram da , bu dönem içinde neredeyse homo sapiens
sapiens türünün olduğu bütün her yerde kadın üstünlüğü ve ön planda olması dikkat
çeken bir durumdur. Bu da hiç kuşkusuz kadının doğurganlık özelliği ile doğanın
kendini yenilemesi ilişkilendirilerek kadına özel bir anlam yüklenmesinden
kaynaklanmaktadır.38) Şamanizm de kadının rolüde işte tam burada karşımıza çıkar.
En başta anlattığım şamanizmin özellikleri bu dönemde kadın ile bağdaşacak en uygun
toplumsal düzen aracını oluşturmaktaydı ve bunu da iyi kullanmayı bilen kadınlar 27
bin yıllık bir dönemi kendi yönetimlerinde geride bırakmışlardır. Neolitikten itibaren
guruplar arasındaki çatışma ve sosyal toplumda sınıflandırmanın başlamasıyla artık
‘savaş ve ekonomi’ kavramı kadının toplum içindeki yerini erkeğe bırakmasına neden
olmuştur. Bu dönemde artık beyin gücünün değil kas gücünün yönettiği bir toplum
yaratmıştır.

Coşkun Fırat Ayvazoğlu

You might also like