Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 244

T.C.

ŞANLIURFA VALİLİĞİ
"N E .3 Î

T.C.
ŞANLIURFA VALİLİĞİ

•• ••

HER YÖNÜYLE

ŞANLIURFA97
İL YILLIĞI
✓ \

ŞANLIURFA VALİLİĞİNCE
HAZİRAN 1997'D E YAYIN LAN M IŞTIR

Hazırlama Komitesi

HAŞAN DURUER
Vali Yardımcısı

SABRİ KÜRKÇÜOĞLU
HRÜ.Öğretim Görevlisi

HAMİT ÇALIŞ
İl Planlama Müdürü

A.CİHAT KÜRKÇÜOĞLU
HRÜ. Öğrt. Görevlisi-Sanat Tarihçisi

MÜSLÜM C. AKALIN
Avukat

ABUZER AKBIYIK
A raştırm acı-Yazar

Başbakanlık M üsteşar Yardımcısı


Sn.S e l ç u k POLAT'a
katkılarından dolayı teşekkür ederiz.

ISBN 975-7565-48-2

Dizgi
ORHAN AYDIN

İllüstrasyon
HALİT ÖNCEL

Redaksiyon ve Mizanpaj
SABRİ KÜRKÇÜOĞLU

Baskı:
G ü n e y d o ğ u G a z e te c ilik - M atb a acılık
R a d y o TV. Y a yın cılığ ı
v e A m b a la j S a n a y i A .Ş.
Tel 3 1 2 33 22 FaX: 3 1 4 6 4 81
ŞANLIURFA
CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
CUMHURBAŞKANI
SAYIN SÜLEYMAN DEMİREL
BAŞBAKAN
SAYIN PROF. DR. NECMETTİN ERBAKAN
BAŞBAKAN YARDIMCISI
SAYIN PROF. DR. TANSU ÇİLLER
İÇİŞLERİ BAKANI
SAYIN MERAL AKŞENER
ŞANLIURFA VALİSİ
SAYIN ŞAHABETTİN HARPUT
TA KD İM \ / u i
A srım ızın en b ü yü k p ro je le rin d e n b iri olan G üneydoğu A n a dolu P rojesi1nin
m erkezi k o n u m u n d a k i Peygam berler şehri Şanlıurfa hızlı b ir gelişm e ve
değişm e süreci yaşam aktadır.

Tarım dan sanayiye, sosyal yapıdan k ü ltü r hayatına kadar b ir çok alanda etkisi
görülen bu değişim süreci içerisinde m eydana gelen ta b lo n u n O ca k 1997 'd e
b ir te s b itin i yapm ak ve yayınlam ak, b ilg i çağında ile tişim in sağlanmasına da b ir
vesile ola caktır.

Esasen il y ıllık la rı o ilin m e vcut du ru m u n u n genel b ir tesbiti yanında, yin e o il


ile ilg ili ih tiy a ç h a lin d e başvurulacak ilk c id d i kaynak olm akta, aynı zam anda
b e lirli z a m a n .d ilim le ri içerisinde o ilin nereden nereye g e ld iğ in in
m ukayesesinde de ö n e m li b ir ö lç ü t olm aktadır.

G A P 'ın Şanlıurfa eko no m isine , d olayısıyla tarım ve sanayisine g etirdiği c a n lılık,


ilim iz i ö n e m li b ir ca zibe m erkezi haline getirm iştir. Y urt için d e n ve yu rt
dışından Ş anlıurfa'ya gelen y a tırım cıla rın bölgen in ihtiyacı olan b irç o k konuda
ya tırım la ra başlam ış olm ası ayrıca yerli yatırım cıların da bu konuda a k tif rol
üstlenm esiyle b ü y ü k b ir kalkınm a süreci başlamış ve ilk ü rünleri alınm ıştır.

Tarım da ve sanayideki bu gelişm eler sonucu kısa b ir süre içerisinde işsizliğin


b ü y ü k ö lç ü d e ortadan kalkacağı ve insanların refah d ü ze yin in yükseleceği
b e klen m e kte dir.

Şanlıurfa G A P 'ın m erkezi olarak 2 0 0 0 'Ii yılla rın b ü yü k T ü rk iy e 's in in


kurulm asında ç o k ö n e m li ve şerefli b ir görev üstlenm iştir. Burada görev yapan
ve burada yaşayan herkes bu şerefli görevin kutsal heyecanı içerisinde
bulu n m a kta d ır.

Ö te yandan b irç o k m e de niye ti ve kültü rü sinesinde barındırm ış olan, köklü ve


zengin b ir k ü ltü r m irasına sahip.Ş anlıurfa'nın bu ta rih i k im liğ in i korum ak ve
yaşatm ak h e m ş e h rile rim iz e düşen en ö n em li görevlerden b irid ir.

Ş anlıurfa'nın sahip o ld u ğ u bu k ü ltü r d eğ erlerin in korunm ası parlak


g e le ce ğ im izin te m in a tı o ld uğ u kadar ç o cu kla rım ıza g u rurla devredeceğim iz
"Peygam berler Ş ehri"nin de en güzel m iraslarıdır.

İlin e k o n o m ik ve sosyal yapısı ile beraber ö z e llik le G üneydoğu A n a d o lu


P ro jesi'n in g e tird iğ i b ü yü k gelişm eler ve nihayet köklü ta rih im iz in izle rin i
taşıyan ta rih i y a p ıla rım ızd a n , gele ne kle rim ize ; fo lk lo ru m u z d a n el sanatlarım ıza
kadar kışa b ir kesitin sunulduğu K ü ltür-T urizm b ö lü m ü n d e ki g ü z e llik le r y ıllık
içerisin d e özel b ir ih tim a m la hazırlanm ıştır.

Bugüne kadar yayınlan m ış y ıllık la rın en kapsamlısı olarak sunulan bu yayında


yer alan y a z ıla r ko n u n u n uzm anları ve g ö n ü llü b ir e kib in titiz çalışması sonucu
hazırlanm ıştır.

Bütün ilg ilile rin istifadesine sunarken, emeği geçenlere teşekkür e d iyorum .

Şahabettin HARPUT
Şanlıurfa Valisi

v - -J

9
NE RUHA, NÜSHÂ-İ GÜLZÂR-I CİNÂN
M ASKAT-I RE'Sİ HALİLÜRRAHMAN
NE RUHA, GIPTA GEHİ HITTA-İ ŞAM
M AZHAR-I M UCİZE-İ "BERD Ü SELÂ M ”
NÂni
mm

14 Şanhurfa'97 TARİH
6. R ız v a n iy e C a m ii

PEYGAM BERLER
ŞEHRİ
ŞA N LIU RFA
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin
Orta Fırat B ölüm ii'nde bulunan
Ş a n lıu r fa , doğuda M a r d in ,
kuzeydoğuda Diyarbakır, kuzey
batıda Adıyaman, batıda Gaziantep
ve güneyde Suriye toprakları ile
çevrelenmiş bir sınır şehridir.

Şanlıurfa, coğrafi özelliği nede­


niyle üzerinde birçok bağımsız
devlet ve beyliğin kurulmuş olduğu,
d e ğ iş ik k ü lt ü r e l o lu ş u m la r ın
kaynaştığı b ir yerleşim olmuştur.
G e re k t a r i h in i n b a ş la d ığ ı
ilkçağlarda ve gerekse diğer devir­
lerde Şanlıurfa, hemen her zaman
Doğu ile Batı kültürleri arasında bir
köprü olm uştur. D oğu'yu Batı'ya
bağlayan ticari ve askeri yolların
buradan geçmesi Şanlıurfa'ya
geçmiş dönem lerde büyük önem
kazandırmıştır.

Bu tarihi şehrin, ilk kuruluşu


hakkında kesin b ilg ile r yoktur.
Meşhur Arap tarihçisi Ebul Faraç'a
göre Şanlıurfa, Nuh T ufanından
sonra yeryüzünde kurulan ilk yedi
yerleşim m erkezinin ilki ve en
önem lisidir. Hz. Adem (A.S.)'ın çift­
ç ilik yaptığı, Hz. İbrahim H alil, Hz.
Eyyiip, Hz. Şuayp, Hz. Elyasa gibi
peygamberlerin yaşadığı bu bölge
b ug ün "P e y g a m b e rle r Ş e hri"
d iy e a n ılm a k ta d ır . H a t ta Araplar da "Kaliroe" den galat Callirohae), başka bir kente de ait
Hristiyanlar, Hz. İsa'nın m endilinin o la r a k "R u h a " o la r a k ad ola bilir. Bir efsaneye göre ise Urfa
Şanlıurfa'da bulunm uş olmasından vermişlerdir. adı N em rut'un diğer bir adı olan ve
dolayı buraya Dir-M esih adını Fikret Işı İtan 'a göre İslam döne­ 'Sulak yerde bulunan' anlamına
verm işlerdir. Şanlıurfa'nın yüzyıllar minde Diyarı M udar olarak da gelen Hewya oğlu "U rhai" den
boyu ayakta durmuş olması, adlandırılan bölgedeki Urfa'ya gelmektedir.
manevi bir him ayenin eseri olsa Osrhoene Krallığı dönem inde U rhai'nin 'güzel akarsular şehri'
gerektir. verilen "Osrhoene" adının, Urfa anlamı, Edessa'nın M akedonya'daki
şehrinin M akedonyalIlar tarafından Edhessaisos ırmağının kenarındaki
URFA A D IN IN "E d e s s a " a d iy le y e n id e n şehir ve bu kentin sonradan aldığı
KAYNAĞI kuruluşundan, önceki Süryanice ad V odina'nin M akedonca su anla­
"U rhai/O rhai" veya arapça "Er- mına gelmesi, Kalliroe'nin 'çeşme'
KamusLi'l Alam 'a göre U rfa'nın
Ruha'"nın Latinleştirilm iş biçim i ya da 'akarsuları güzel' anlamı belli
eski adı "ur" ya da "U relkeldaniyn"
olduğu sanılmaktadır. olduğuna göre Urfa adının kaynağı
olup Büyük İskender'in fethinden
Halep salnamelerine göre şehre konusunda h e n ü z 'b ir sonuca ulaşı­
sonra M ekadonyalılar bu şehri
kısa bir süre (Antiokya/Antakya) adı lamamışsa da bütün rivayetlerin 'su'
v a ta n la r ın d a k i "E d e ssa " y a n i
verilmişse de Prof. Segal'e göre ya çıktığı tartışmasızdır.
"Vodina" kasabasına benzeterek bu
adla ve "akarsuları güzel" anlamıyle M .Ö . 163'te ölen IV. Antiochus'un
"Kaliroe" olarak adlandırmışlar, sikkeleri üzerindeki (Antioch

Ş a n l ı u r f a '97 T A R İ H
7. R ız v a n iy e C am ii. T a ş b a s k ı. (C h e s n e y -1 8 5 0 )

ESKİ ÇA ĞLA RD A
ŞANLIURFA
Şanlıurfa'nın bilinen belgesel
tarihi M .Ö . 2000 yıllarında H urri-
M itanni ile başlar. Bu devletin
başkenti Vaşugan (Resul Ayn)'di. Bu
dönemde Şanlıurfa büyük bir kültür
merkezi olmuştur. Daha sonra
büyük tarihi göçlerle bu bölgeye
Sıimerler ve Sümer Uygarlığı hakim
olmuştur.
S ü m e r, A kat ve Elam
U yga rlıkla rına tanık olan Şanlıurfa
ve çevresinde Keldani, Hurri,
M itanni ve Astır uygarlıkları da
egemen olmuştur.
Astır devletini kuran, devlet
merkezi Astır Şehri' n i yaptıran
I.Şemis Ruman'dır. Astır D evleti'nin
M .Ö . 606 yılında yıkılmasından bölgesi sıfatıyla tarih boyunca ün ve de tarihe karışmıştır.
sonra M .Ö . 4. yy'da Keyhtisrev önem kazanmıştır. Bu arada Asur Şanlıurfa M .Ö . 332 tarihine
k u m a n d a sın d a İran o rd u la rı Prensleri, başkenti Harran olan yeni kadar Pers im p a r a to r lu ğ u
tarafından Pers egemenliği altına bir Astır Krallığı kurmuşlardır. Bu yönetim inde kalmıştır. Pers Kralı III.
s o k u lu n c a y a ka da r Ş a nlıu rfa, devletin ömrü pek kısa olmuş, DARA (Darytıs) isos Savaşı'nda
a te ş g e d e m e r k e z i o la r a k Harrân, Pers kavimleri tarafından Mekadonya Kralı İskender'e yeni­
yeryüzünde çok önem li bir uygarlık tahrip edilmiş ve son Asur Prensliği lin c e , Y ukarı M e z o p o ta m y a
ve d o la y is iy le Şan 11 u rfa ,
M akedonyalılar'ın eline geçmiştir.
Şanlıurfa bundan sonra Helen
Uygarlığı ’n ın bir kültür merkezi
o lm u ş tu r . B üyük İs k e n d e r,
Hindistan seferi dönüşünde ölünce,
yönetim i altındaki ülkeler, general­
leri arasında taksim edilm iştir.
Şanlıurfa General Selefkos'tın yöne­
tim ine . . girm iştir. Selefkos,
Ş a n lıu r fa 'y a İs k e n d e r 'in
M akedonya'da doğduğu şehrin adı
olan 'Edessa' adını verm iştir. Helen
yönetim i ve kültürü Şanlıurfa'da
237 yıl sürmüştür. Selefkoslar
dönem i, Rom alılar'ın Pompeus
kumandasındaki ordularının Urfa'yı
alm alarıyla tarih sahnesinden silin­
miştir. Bu olayla Şanlıurfa'ya
Romalılar hakim oluştur.

ŞAN LIURFA'DA
O SRH O EN E KRALLIĞI
H elenizm devrinde Selefkos
D e v le t i'n in son y ı lla r ı n d a
M ezopotam ya'da birtakım beylik­
lerin kurulduğunu görmekteyiz. Bu
kavim ler zamanla kuvvetlenerek
merkezi Şanlıurfa olm ak üzere
Osrhoene Krallığı'nı kurmuşlardır.
(M .Ö .132)

16 Ş a n l ı u r f a ’9 7 T A R İ H
Latin tarihçilerinden T as itli s ve Yaklaşık dörtyüzyıl ayakta kalan
p r.H L R ö V fd X - - . X X
Pelin, Osrhoene krallarını Abgar bu krallık, H ristiyan lığı kabul
diye adlandırmışlardır. H ıristiyanlık ettikten sonra gelişmeye başlamıştır. HAKİM İYETİ DEVRİ
d in in in V. Abgar (U k a m a ) Bu krallığın yükselme dönemi
islamiyetin doğuşu yıllarında
zamanında Şanlıurfa'da yayıldığı ve HristiyanIıkla başladığı gibi yıkılışı
Şanlıurfa Bizans imparatorluğu
Ukam a'nın Hz. Isa'yı Şanlıurfa'ya da H ristiyan 11kta baş gösteren
idaresinde bir eyalet merkezidir.
davet ettiği rivayet edilmektedir. mezhep çatışmalarından olmuştur.
Bizans tahtında Herakliııs Şanlıurfa
Osrhoene Krallığı M .Ö .132 yılında Sonunda yıkılmaya yüz tutmuş,
eyaletinde de vali ve kumandan
kurulmuş ve M.S.244 yılına kadar M.S.244 yılında Roma hakimiyetine
olarak Hoannnes gibi Bizans'ın
bağımsız yaşamıştır. Bilahare girmiştir.
güçlü bir generali bulunuyordu.
Roma'nın hakim iyetine girmiştir.
Roma imparatorluğıı'nun Batı ve
Roma idaresinde Şanlıurfa sıradan Hicretin 18. yılında (640) İslam
Doğu diye ikiye bölünmesi üzerine
bir şehir iken, Roma İmparatoru D evleti'nin başında oldukça yete­
Şanlıurfa Doğu Roma
Büyük Konstantin zamanında ehem­ nekli, adalet timsali Hz. Ömer,
İmparatorluğıı'nun sınırlan içinde
miyeti anlaşılarak eyalet haline geti­ S u riy e 'd e k i İslam o rd u la rın ın
kalmıştır. Şanlıurfa uzun yüzyıllar
rilm iştir. (M.S.349) başında ise Hz. Übeyt ibni El
tarihte Bizans İmparatorluğu diye
Cerrah gibi değerli bir kumandan
Osrhoene Krallığı devrine ait anılan bu yeni devletin idaresi
bulunmaktaydı. Bu dönemde
Şanlıurfa'daki tarihi eserlerin en altında kalmıştır. Bizans ve İran'ın
Şan 11 u rfa B iz a n s 'ta n a lın a ra k
kıymetlisi Kale'deki çifte sütundur. yüzyıllar boyu devam eden kanlı
M. S. 640 yılında Arap ve İslam
H a lk ta ra fın d a n bu sü tu n la ra boğuşmalarında Şanlıurfa daima ön
topraklarına katılmıştır. Şanlıurfa,
m a n c ın ık d e n ilm e k te d ir . Bu safta yer almış ve elden ele
M ıislüm anlar tarafından fethedil­
sütunlar Osrhoene krallarından g e ç m iş tir. Bu o la y la r şe hrin
dikten sonra şehrin nüfusu tesbit
Eftuha tarafından eşi Şalmet adına yıpranmasına harap olmasına sebep
olmuştur. edilmiş ve kadastro cetvelleri
d ik ilm iş tir. Bu sütunlardan başka
tanzim edilm iştir. Halk artık aradığı
c iv a r ın d a b ir çok esere
huzur ve emniyete kavuşmuştur.
rastlanmaktadır.

17 Ş a n l ı u r f a ’9 7 T A R İ H
Bizanslılar Şanlıurfa'yı yeniden işgal
etmişlerdir. Bu işgalle beraber
Şanlıurfa yeniden büyük bir katliam
ve yıkıma sahne olmuştur. Şanlıurfa
uzun süre huzur ve sükuna kavuşa­
mamış ve kanlı rekabetlerin
b a s k ıs ı a ltın d a y a ş a m a k baht­
sızlığına katlanmıştır.

ŞAN LIURFA'DA
SELÇ U K O Ğ U LLA R I VE
TÜRK HAKİMİYETİ
Ş a n lıu rfa ta rih in d e ilk kez
Selçukoğulları'nın istilası ile Türk
egemenliğine girm iştir. .Bu devlet,
Anadolu'yu ebedi bir Türk yurdu
yapmıştır. Bu genç Türk devletinin
ikinci sultanı Alparslan 1071 yılında
Bizans'a karşı kazandığı M alazgirt
Savaşı'yla Anadolu kapılarını
yeniden T iirkler'e açmıştır.

Üçüncü Selçuk Sultanı M elik


Şah, babasının yolunda yürüyerek
S e lç u k lu i m p a ra t o r I u ğ u ' n u n
h u d u tla rın ı g e n iş le te re k , y o lu
iyat Şanlıurfa'nın fetih işini zamanına kadar El Cezire'nin en
üzerinde bulunan Şanlıurfa'yı kısa
tamamladıktan sonra bu bölgeye önemli iki şehri olan Şanlıurfa ve
bir kuşatmadan sonra Bizans'tan
vali olarak atanmıştır. İyat'tan sonra Harran, sürekli gelişmiş ve bu
kurtarmış ve şehri, komutanlarından
Şanlıurfa V a liliğ i'n e Sait Ibni El dönemde tarihinin en parlak döne­
Bozan Bey'in idaresine bırakmıştır
Am ur tayin edilm iştir. El Am ur m ini yaşamıştır. Bu büyük hüküm ­
(1087).
Şanlıurfa'da M üslüm anlığın ilk darın 809 yılında ölüm üyle diğer
yapısı olan ve Hz. Ö m er'e adanan eyaletler gibi El Cezire eyaleti de Şanlıurfa uzun yıllar hasret
"Ö m eriye Cam ii"ni yaptırmıştır. önemini kaybetmiştir ve iki kardeş kaldığı huzur ve sükuna.Selçuklular
Bugün bu cami Kazancı Pazarı'nda arasında (El Emin-EI Mermin) ile birlikte yeniden kavuşmuştur.
bulunm aktadır. Arapların, Diyar-ı başgösteren taht kavgası yüzünden, B aştanbaşa h a ra p o la n şe h ir
M udar adını verdikleri Şanlıurfa, bu s ü re k li a y a k la n m a la ra sahne yeniden imar edilm iştir.
dönemde Ruha diye anılmaktaydı. olmuştur. 1258 yılına kadar devam

Hz. Osman zamanında Şanlıurfa


eden bu kargaşa sonunda Cengiz HAÇLI
Han'ın torunu Hıilagu Han, Bağdatı
ve tüm El Cezire eyaleti Şam'a
alarak Abbasoğulları Devleti'ne son SAVAŞLARINDA
bağlanarak Ebu Süfyan'ın oğlu
M u a v iy e 'n in y ö n e tim in e
vermiştir. Böylece, Şanlıurfa ve ŞANLIURFA
H arran ş e h irle rin in ulaşm ış
bırakılmıştır. Şanlıurfa artık İslam'ın Şanlıurfa, Selçuklular idaresinde
oldukları yüksek kültür ve parlak
b ir sınır şehridir. Hulefai Raşidin huzur ve sükun içerisinde yaşarken
dönemler Abbasoğulları ile beraber
döneminden sonra Şanlıurfa, Emevi 1089 yılında Hacı olarak Kudüs'ten
yıkılmıştır. Abbasoğulları Devleti
yönetim inde 90 yıl büyük bir sükun Avrupa'ya dönen Fransız asıllı
508 yıl yaşamış, dünya politika ve
ve huzur içerisinde gelişmesini Papaz P iy e r ' L e rm it, İslam
kültürü üzerinde yüzyıllar boyu
sürdürmüştür. M ila di 750 yılında D iinyası'nda görmüş olduğu refah
etkili olmuştur. Ö zellikle Harran ve
Emevi-Abbasi çatışması sonucunda ve saadeti Avrupa'da uğradığı
Harran'daki üniversite yani Büyük
E m e v ile r'in kesin y e n ilg is in in yerlerin halkına anlatıyor ve
Cami, M oğol istilasından sonra bir
a rd ınd a n A b d u lla h Bin A li
daha eski d u ru m u n a gelem e­ Mesih'ten getirdiğini öne sürerek şu
k o m u ta sın d a ki A bbasi o rd u la rı
miştir.Harun Reşid'in bir diğer oğlu m üjdeyi yayıyordu."Bir m iislüman
ciddi bir direnişle karşılaşmadan
El Mutasım dönem inde Arap öldüren cennete girecektir."
Şam ve Şanlıurfa havalisini Abbasi
kabileleri Şanlıurfa ve havalisinde
yönetim ine bağlamıştır. Hristiyan Avrupa'sında açlık,
küçük beylikler kurmuşlarsa da
yağma ve servet edinm e arzusu
Abbasoğulları D evleti'nin en kendi aralarındaki kabile kavgaları
taassup ve cehalet içindeki halk
büyük hükümdarı Harun El Reşit sonunda, z a y ıf d ü ş m ü ş le r,
tabakaları Piyer Lerm it'in mahirane

18 Ş a n l ı u r f a '9 7 T A R İ H
gayretiyle harekete geçiyor ve Haçlı Vakıflar M üdürlüğü binası) M ısır'a gönderm işlerdir. Bu olayla
Orduları güruhlar, dalgalar halinde birlikte Şanlıurfa, M ısır yönetim ine
II. H a ç lı o r d u la r ı S e lç u k lu
İslam yurdu Anadolu'ya akmaya geçmiştir.
sultanlarından I. Mesut tarafından
başlıyordu.
E skişe h ir'd e im ha e d ilm iş ve A k k o y u n lu h ü k ü m d a rı
Bu insanlık dışı saldırıların böylece Şanlıurfa yeni bir Haçlı isti­ Karayiilük Osmanbey,. 1435 yılında
başlangıcında Selçuklu Devleti lasından kurtarılmıştır. öldüğü zaman ülkesini, oğulları
ikiye bölünmüş, Selçukoğullarında a ra la rın d a ta k s im e tm iş le rd ir.
taht kavgaları başlamıştır. I. Haçlı OSM ANLILAR Bunların içinde Karayiilük Osman
S e fe ri'n d e büyük b ir H a ç lı Bey'in veliahtı olan Ali Bey, Mısır
to p lu lu ğ u etrafı ya kıp yıkarak
DEVRİNE KADAR Sultam'ndân muvafakat alarak
Kudüs'e girerken başka bir topluluk ŞANLIURFA Ş a n lıu rfa y ö n e tim in i o ğ lu n a
da F ra n sız k o m u ta n la r ın d a n vermiştir. A li Bey, M ardin Valisi
Baudouin komutasında Şanlıurfa'ya Selçuklu D evleti'nin yıkılışından Hamza Bey'e mağlup olunca önce
giriyordu. (1098) sonra Şanlıurfa 1250 yılına kadar Osmanlı Padişahı II. M urat'a, sonra
Eyyubi D evleti'nin yönetiminde da M ıs ır S u lta n ı Ç a k m a k 'a sığın­
Merkezi Şanlıurfa olm ak üzere k a la c a k tır E y y u b i D e v le t i'n in mıştır. Böylece, Akkoyunlu yöneti­
kurulan bu kontluk yörede 48 yıl y ık ılış ıy la Ş a n lıu rfa T im u r ’ un m inde olan topraklar Hamza Bey'in
L atin K ra llığ ı o la ra k h ü kü m istilasına uğramıştır. D icle'yi geçip eline geçmiştir.
sürmüştür. Şanlıurfa 1146 yılında Rasul-ayn bölgesindeki Türkmen
Musul Atabeyi Alaattin Zengi'nin Boy ve Oymaklarını darmadağın H am za B e y 'in 1 4 4 4 'd e
oğlu Nurettin M ahm ut ve onun eden Timur, daha sonra ordularıyla ölüm üyle A li Bey'in oğlu Cihangir,
Başkomutanı Selahattin. Eyyubi tara­ Şanlıurfa'ya girmiştir. Bu arada Hamza Bey'in yerine geçmiş, ancak
fından geri alınarak Fransız Harran'da tahrip edilm iştir (1404). Şanlıurfa'nın idaresini kardeşi
K o n tlu ğ u 'n a son v e r ilm iş tir . Kuveys'e bırakmıştır. Şanlıurfa 1450
Şanlıurfa'nın TLİrkler tarafından geri Akkoyunlıı hükümdarlarından yılında Karakoyunlu Hükümdarı
alınması, II. Haçlı Seferi'ne sebep K a ra y iilü k O sm an be y, T im u r Cihan Şah dönem inde Karakoyunlu
olmuştur. Selahattin Eyyubi' nin o r d u la r ın ın A n a d o lu 'd a n yönetim ine girmiş, fakat Kuveys bir
hatırasına kardeşi Adil Şah ta ra ­ ç e k ilm e s in d e n y a r a r la n a r a k yıl sonra şehri ve ka leyi tekrar
fın d a n S e la h a ttin - i E yyu b i Şanlıurfa'ya girmiş, şehrin idaresini geN a la ra k K a r a k o y u n lu la r 'ı
Medresesi yapılmıştır, (bugünkü oğlu H abil'e bırakmıştır. Fakat Şanlıurfa'dan kovmuştur. Böylece
Yıldız M eydanı'nda bplunan 1426'da Mısır M em luklııları şehri Şanlıurfa, M em luklar'a bağlı olmak
kuşatıp Vali H a b il'i esir alarak

11. U lu c a m i M in a re s i ve Ş a n lıu rfa

19 Ş a n lıu rfc ı'9 7 T A R İ H


ş a r tıy la K a r a k o y u n lu la r ile rine çıkarken Prens M urat'ı da
OSM ANLILAR
A kkoyunlular arasında sürekli el yanına almış, ne var ki Murat
değiştirmiştir. DEVRİNDE ŞANLIURFA 1514'de Safaviler'in elinde bulunan
Ş a n lıu rfa K a lesi k u ş a tm a s ın d a
Ş a n lıu r fa 'd a k i A k k o y u n lu 1 6 .yy b a ş la r ın d a S a fa v i
öldürülm üştür. Bu olay, Yavuz
H ü k ü m d a rı U zun H a ş a n 1in hükümdarı Şah İsmail, Akkoyunlu
Sultan Se I i m' i son derece müteessir
yaptırmış olduğu Haşan Padişah D evleti'ni ortadan kaldırdığı zaman
etmiştir. Yavuz Sultan Selim, İran
C a m ii halen k u lla n ılm a k ta d ır. Akkoyunlu prenslerinden Sultan
s e fe rin i ta ın a la d ık ta n sonra
Şanlıurfa 16.yy'ın başında İran'da Yakup'un oğlu Murat, Osmanlı
D iy a rb a k ır B e y le rb e y i B ıy ık lı
k u ru la n S a fa vi e g e m e n liğ in e Padişahı Yavuz Sultan Seliın'e sığın­
M ehm et Paşa'yı Şanlıurfa'nın
geçmiştir. mıştı. Yavuz Sultan Selim İran sefe­
fethine memur etmiştir. Bıyıklı

12. Ö n d e H a ş a n P a d iş a h C a m ii ve Ş e h ir

20 Ş a n lıu rfa '9 7 TA R İH


13. R ız v a rıiy e C a m ii ve H a lil-ü r R a h m a n G ö lü n d e G ece
Mehmet Paşa Safavi kuvvetlerinin O s m a n lı o rd u la rıy la N iz ip 't e koymuş ve 11 Nisan 1920'de şehri
M ardin'in 15 km güneybatısındaki çarpışm ış ve bu savaştan g alip kurtarmıştır. Daha sonra İtilaf
Koçhisar'da yenmiş ve böylece bu ç ık m ış tır. Bu o la y la b ir lik te Kuvvetleri ile imzalanan Ankara
bölgede Safavi gücü tamamen Ş a n lıu rfa M ıs ır lıla r 'ın is tila s ın a Antlaşması'yla (21 Ekim 1921)
yıkılmış, kültür ve ticaret merkezi uğramış ve bu istiladan çok zarar Ş a n lıu rfa T ü rk iy e C u m h u riy e ti
o la n Ş a n lıu rfa ve çevresi de görmüştür. Şanlıurfa ve çevresi 4 yıl s ı n ı r la r ı iç in d e k a lm ı ş t ı r .
Osmanlı İmparatorluğu yönetim ine kadar M ısırlılar'ın elinde kalmıştır Cum huriyetin ilanından sonra da,
katılmıştır. (4 Mayıs 1516) (1839). 1924'te vilayet olmuştur.
Şanlıurfa, Osmanlı idaresinin ilk Daha sonra Şanlıurfa, Maraş,
zamanlarında D iyarbakır eyaletine Kozan ve A dana sa n ca kla rı
b a ğ la n m ış tır . K a n u n i S u lta n birleştirilerek Halep Vilayetine
Süleyman zamanında yapılan idari bağlanmıştır. Bu büyük vilayetin
teşkilatla Vilayet yapılmıştır. Kanuni valiliğine de Ahmed Cevdet Paşa
Sultan Süleyman , Irakeyn Seferi getirilm iştir. Şanlıurfa, 1867/68'de
sırasında, Şanlıurfa'da 16 Kasım H alep'in sancağı, kaza iken I.
1535'te iki gün konaklamıştır. Dünya Savaşı sıralarında da
müstakil sancak olmuştur. I. Dünya
Ş a n lıu rfa 1 6 .y y s o n la rın d a
S a v a ş ı'n d a n s o n ra I n g iliz le r
yeniden kanlı olaylara sahne olmuş,
Mondros M iitarekesi'ne istinaden 7
bölgede çıkan ve tarihte Celali
Mart 1919'da Şanlıurfa'yı işgal
isyanları diye bilinen ayaklanmalar,
etmişler, kısa bir süre sonra da
devlet tarafından bastırılmıştır.
Fransızlara terk etmişlerdir. Sevr
Şanlıurfa, 1818'de Halep'e tayin Antlaşması'na göre (10 Ağustos
e d ile n H u r ş it Ahm et Paşa 1920) Şanlıurfa, Fransız mandası
zamanında kaza haline getirilerek altına giren Suriye'ye terk edilm iştir.
Halep eyaletine bağlanmıştır. Fakat bu karar uygulanamamıştır.

Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Şanlıurfalı, M ilis Kuvvetleri oluş­


P a ş a 'n ın o ğ lu İb r a h im Paşa turarak Fransız işgaline karşı
14. M in a re le r

21 Ş a n l ıı ı r f a '9 7 T A R İ H
17. U rfa K u rtu lu ş u n d a n B ir T a blo (7 0 x 1 0 0 c m ) Y a ğ lı B o y a : N ih a t K ü rk ç ü o ğ lu
COĞRAFYA
25
URFA GECELERİ
Gök toprağa eğilir, yaklaşır;
Sarardı onu şefkatli bir anne gibi
Karanlık.
Ilık,
Yıldızlan iri iri...
Ve uzakta çöl, ezelî bir sır!
Ilık karanlık şarkı söylerdi,
Ay tşığı öperdi susamış toprağı.
Kemanlar inler,
Neyler dua eder
Ve güzel sesler avuturdu her dert
Güzel, bir güzel masal kadar
Urfa da yaz geceleri...
Urfa'da saz
Geceleri...
O gecelere hasretim var;
Hasretim var!
H. Nusret ZORLUTUNA

..
• «
İLİN GENEL
COĞRAFYASI
M e h m e t A k b ıv ıf

MATEMATİKSEL K O N U M U
T ürkiye'nin Güneydoğu Anadolu
bölgesinde bulunan Şanlıurfa 37'
49' 12"- 40° 10' 00" doğu meridiye-
ni ile 36” 4 1 1 28"- 37° 57' 50" kuzey
paralelleri arasında yer alır.

Şanlıurfa'nın en doğu ucu Cey-


lanpınar'ın biraz doğusunda Aşağı
Hüımera köyü ( 37° 49'12"), en batı
ucu Halfeti ilçesi (40° 10' 00"), en
kuzey ucu Siverek ilçesi Bucak na­
hiyesi kuzeyinde Çatalpınar Köyü
(37° 57' 50"), en güney ucu Akçaka­
le (36° 4.1' 28") dir.

Şanlıurfa'nın yüzölçüm ü 19.615


km2 (D.İ.E 1995 yıllığı) ile Türkiye
yüzölçüm ünün % 3'nü oluşturur. Bu
bilgilere göre en batı ucu ile en do­
ğu ucu arasında 2° 19' 48" fark var­
dır. Bu ise 9 dakika, 20 saniye, za­
man farkını ifade eder. Yani
Ceylanpınar da güneş doğduktan
sonra H alfeti'de 9 d k-2 0 sn sonra üzerinde bulunmaktadır. Arap ülke­ Karacadağdan güneye doğru gi­
doğar. leri ile Akdenizde bulunan Mersin, dild ikçe yükselti azalır. Güney yarı­
İskenderun gibi lim anlar arasında sında Şanlıurfa'nın en önem li ovala­
En kuzey ucu ile en güney ucu transit kara taşımacılığında önemli rı olan Harran, Suruç, Viranşehir
arası 1 30 km 'dir. bir kavşaktır. (E 90 Karayolu) ovaları yer alır.
ÖZEL (COĞRAFİ) K O N U M U YER ŞEKİLLERİ
Şanlıurfa'nın güney, güneybatı,
Şanlıurfa batısında Gaziantep, Şanlıurfa, Suudi Arabistan Plat- batı, kuzey kesimleri yer yer 600-
kuzeybatısında Adıyaman, kuzey­ form u'nun kuzey bölüm ü ile Gü­ 800 m arasında yükseltisi olan tepe­
doğusunda Diyarbakır, doğusunda neydoğu Toroslar'm orta kısmının
lerle çevrilid ir. Şanlıurfa'nın yüzey
M ardin, güneyinde Suriye ile kom ­ güney eteklerinde yer alır. Senklinal
şudur. Suriye ile sınırımız 1921 An­ şekillerinin (Relyef) sade ve basitliği
ve Antikli nal ler arasında geniş ova­
kara Antlaşması ile çizilm iştir. lar bulunur. Şanlıurfa arazisi %60.4 hemen dikkati eker. Karacadağ'ın
dalgalı, %22 dağlık, % 16.3 ova, püskürttüğü lavlar oldukça geniş bir
Şanlıurfa en eski çağlardan beri % 1.3 yayla karakteri göstermekte­ alana yayılmıştır. Bazalt karakterin-
b ir çok medeniyete beşiklik etmiştir. dir.
Bir çok m edeniyetin de geçiş yolu cledir. İlin büyük b ir kısım arazisi de
üzerinde yer alması nedeni ile de Şanlıurfa'nın kuzeyinde birçok kalkerli yapıdan oluşmuştur. Bu ne­
dünyanın en eski yerleşim yerlerin­ yükseltiye sahip dağ ve tepeler yer denle Karst topografyasına ait yüzey
den biridir. Yer şekiIlerînn elverişli alır. Bu dağlardan en önemlisi sön­ şekilleri de bulunur. Şanlıurfa'nın
olması dolayısı ile eski çağlardan müş bir volkanik dağ olan Karaca-
etrafında çok sayıda mağara, sarnıç,
beri önemli ulaşım yollarının üze­ dağ'dır. (Bay Tepe, M irin m ir Tepe
1938 m.). Karacadağ Şanlıurfa'nın polye, dolin bulunm aktadır. (Kanlı
rindedir. Bugün de Ön Asya ülkeleri
ile Avrupa'yı b irib irin e bağlayan yol en yüksek noktasını teşkil eder. Mağara, Dedenin Sarnıcı v.b)

27 Ş a n l ı u r f a ’9 7 COĞRAFYA
S»»A$

OKuyucuk

M A R D İN
*K«N*«4
TATÜffR
-arûjl^ k^BARAJI

ŞANLIURFA
(w?) çp

iMBMüS

Dağı, M olla Ö m er Dağı, Kalkan Da­


Germuş Dağları: il m erkezinin
DAĞLAR ğı, Nohutçuk Dağı, Kfillaplı Tepesi
yakınında olup 771 m yüksekliğin-
dedir. Bu dağın güney eteklerinde gibi.
Karacadağ: Şanlıurfa'nın en yük­
sek noktasıdır. (1938 m), ilin kuzey­ zengin bir akarsu kaynağı vardır.
O VALAR
doğusunda .Diyarbakır ile Siverek
N em rut Dağları: il m erkezinin
arasında sönmüş b ir volkanik dağ­ Şanlıurfa Güneydoğu Torosların
güneyinde bir dağ sırasıdır. Yüksel­
dır. Bazalt ö ze llikli lavlar H ilvan, güneyinden başlayarak, eski kara
tisi 800 m 'dir. Bu dağlara T ilk i Dağ­
Viranşehir, Siverek çevresine kadar kütlesi olan S.Arabistan Platformu­
ları adı da verilmektedir. Kalkerli bir
yayılmıştır, nun kuzeyi arasında bulunm aktadır.
yapıya sahiptir. Bu dağlara yöre­
Yani tarihte M ezopotam ya diye b ili­
Tektek Dağları: (Aktepe 449 m) de "Nemrut Tahtı" adı da verilm ek­
nen alanın kuzeyini oluşturur. Ge­
Tektek dağjarı Viranşehir ile Harran tedir.
n ellikle düzlüklerin hakim olduğu
Ovası arasında kuzey, güney doğ­ Şebeke Dağları: Şanlıurfa-Suruç bir topografik ö zellik gösterir. Şanlı­
rultusunda uzanan kıvrım dağları­ arasında yer alır. 750 m. yükseltiye urfa'da yurdum uzun önem li tarım
dır. Genel olarak basık bir plato gö­ sahiptir. Bu dağların arasında Şebe­ sahalarını oluşturan ovalar m evcut­
rünüm ündedir. Kalkerli bir yapıya ke deresi bulunur. Bu dağların Şan­ tur.
sahiptir. lıurfa kurtuluş savaşında önemli bir
Bunlar batıdan doğuya doğru Su­
yeri vardır. 11 Nisan 1920 tarihinde
T akırtukur Dağları: Karacadağın ruç Ovası, Harran Ovası, Viranşe-
Şanlıurfa Çeteleri Fransız kuvvetleri­
güney batısında yer alan bu dağlar hir-Ceylanpınar Ovası'dır. Ayrıca
ni bu dağlarda esir almıştır.
kalkerli bir bünyeye sahiptir. Çevre­ Halfeti, H ilvan ve Bozova Ovaları
ye hakim bir konumdadır. A rat Dağı: 840 m yükseltisi olan da önem lidir.
kıvrımlı ve kalkerli bir yapıya sahip­
Susuz Dağları: Tektek dağlarının Harran Ovası: Şanlıurfa'nın en
tir. Şanlıurfa- Birecik yolu üzerinde­
kuzey batısında yer alan bu dağlar önem li ovalarından birisidir. O rtala­
dir.
oldukça geniş bir kütledir. 801 m. ma yüksekliği 375 m. olan Harran
yükseltiye sahip bu dağlarda su kay­ Diğer Dağlar: Beş Mağara Dağ­ Ovası Şanlıurfa'nın en alçak ovası­
nağı olmadığı için susuz dağlar adı­ ları, Cudi Dağı, D irekli Tepeleri, dır. Doğusunda Viranşehir Ovası,
nı almıştır. Kaşmer Dağı, Korçik Dağı, Sakızlı batısında Suruç Ovası yer alır. Top­

28 Ş a n l ı u r f a ’9 7 COĞRAFYA
rakları yeni a liiviyal toprak ile örtü­ az engebeli bir yapıya sahiptir. topraklarına girer. Fırat N ehri'nin,
lü olup kırmızı renklidir. Dem iroksit yurdum uz ve ilim iz için büyük bir
Hilvan Ovası: Düz bir araziye
toprağa bu rengi vermiştir. 150.000 önemi vardır. Çünkü bu nehir üzeri­
sahiptir. Yer yer engebelere de rast­
hektar genişliğindedir. ne bir çok baraj inşa edilm iştir. Ata­
lanır. Toprağı kırmızı renkli olup ve­
türk ve Karakaya Barajı tamam lan­
Suruç Ovası: Yeni aliviiyal top­ rim li bir ovadır. mış, Birecik Barajı inşası ise devam
raklarla örtülü bulunan Suruç O va­
etmektedir. Ayrıca Fırat'ın suyu inşa
sının yüzölçüm ü ortalama 710 AKARSULAR edilen 2 adet Urfa tüneli de Harran
km 2'dir. Harran Ovası gibi kırmızı Ovası ve çevresine yıllardan beri
Şanlıurfa akarsular bakımından
renklidir. V erim li topraklardan o lu ­ suya hasret topraklara suyu ulaştır­
zengin değildir. Şanlıurfa'da ortala­
şan bir ovadır. mıştır. Fırat Nehri üzerinde ulaşım,
ma yıllık yağış miktarı 462 mm, bu­
Viranşehir Ovası: 1200 km2 ala­ na karşın buharlaşma 2048 mm o l­ 1956 yılında inşa edilen 750 m.
nı ile Şanlıurfa'nın en büyük ovasını duğundan dolayı akarsuların uzunluğunda 10 m. genişliğinde bir
oluşturan Viranşehir Ovası, dalgalı rejim leri düzensizdir. Bazı akarsular köprii ile sağlanmıştır. Yer yer sal­
ve engebeli bir ö ze llik gösterir. Bu muvakkat rejim li akarsular şeklinde­ larla da ulaşım yapılm aktadır. Ata­
ova Tektek dağları ile Karacadağ dir. Kışın ve ilkbaharda akan, yazın türk Barajı gölünde ise ulaşım feri­
arasında geniş bir alanı kaplamakta­ şiddetli buharlaşma sonunda kuru­ botla sağlanmaktadır. Yine Atatürk
dır. A livtiyal topraklarla örtülü olup, yan bir özelliğe sahiptir. Ayrıca kal­ Barajı'nda yeni inşa edilen köprü ile
temeli kalkerli bir yapı gösterir. kerli arazi özelliği olduğundan sa­ Şanlıurfa Adıyaman arasında kara
tıhlarda akarsu meydana gelmesi ulaşımı yapılmaktadır.
H alfeti Ovası: Fırat nehri kena­ zordur.
rında bulunan H alfeti Ovası'nın et­ Culap Suyu: Şanlıurfa Kabahay-
rafı tepelerle çevrilm iştir. Fırat Nehri: Siverek ilçesi, Dağ- dar bucağı Edene köyü ile Diphisar
başı Bucağı yakınındaki Maktalan köyünden çıkar. Önce güneye doğ­
Bozova: Toprağı boz olduğu civarında ilim iz topraklarına giren ru akar sonrada iki kaynak birleşir
için bu isim verilm iştir. Kuzeybatı­ Fırat Nehri Adıyaman ve Gaziantep ve Culap Suyu adını alır. Uzunluğu
sından Fırat nehri geçer. Dalgalı ve sınırını belirledikten sonra Suriye yaklaşık 60 km 'dir.

29 Ş a n l ıı ı r f a '9 7 COĞRAFYA
H abur N ehri: Karacadağ'ın gü­
ney eteklerinden doğar. Fırat'ın kol-
larındandır.

Şanlıurfa'da diğer akarsular şun­


lardır. D irekli suyu, Karakoyun De­
resi, Süleyman Pınarı, Yukarı Koy-
mat Suyu, Gülpınar, Anzeli Pınar,
Bamya Suyu, Kerhiz Suyu, Cavsak
Suyu, Gerımuş Suyu, Çamurlu Suyu,
Belih Suyu, Karaköprü Suyu, TüI-
men Sııyıı, Ctilmen Suyu, Kırkpınar
gibi. Şimdi birçoğu kurumuş veya
çekilm iştir.

G Ö LLERİ
A tatü rk Baraj G ölü: Atatürk Ba­
rajı inşa edildikten sonra barajın ar­
kasında önem li bir göl oluşmuştur.
Alanı yaklaşık 817 km 2 'dır. Bu ala­
nı itibariyle T ürkiye'nin en büyük
baraj gölüdür. Bu göle balıkçılık fa­
aliyetleri için çeşitli balık türleri yu­
murtaları ve yavruları atılmış ve ge­
lecekte T ürkiye'nin ve bölgenin
önem li bir balıkçılık merkezi olması
planlanmıştır. Göl üzerinde ulaşım
feribotlarla sağlanmaktadır. Atatürk
Baraj Gölü oluşurken 34 köy, 85
mezra, 1 ilçe olm ak üzere toplam
120 yerleşim merkezi su altında kal­
mıştır.

H a lil-ü r Rahman G ölü: Şehrin


içinde bulunan bu göl 450 m2 alanı
kaplamaktadır. İçinde efsanelere ko­
nu olmuş olan balıklar bulunm akta­
dır. D erinliği 3-5 m civarındadır.

Aynzeliha Gölü: H alil-ü r Rah­


man G ölü'nün hemen yanında yer
alan ve 150 m2 alanı bulunan bir
göldür. Bu gölde de H alil-ü r Rah­
man gölünde bulunan kutsal balık­ 21. H a lil-ü r R a h m a n G ö lü
lar bulunm aktadır.

H alil-ü r Rahman ve Aynzeliha bulunmaktadır. Bu nedenle Konti­ 1 2 .4 7 C (Şubat) ölçülm üştür. Şanlı­
gölüne Gölbaşı veya Balıklı göl adı nental iklim özelliği ağır basmakta­ urfa'da y ıllık ortalama yağış 462
da verilm ektedir. dır. Bu özellik sıcaklık ve yağış ba­ mm olarak hesaplanmıştır. O rtala­
kımından kendisini göstermektedir. ma sıcaklık 18.6 °C, nisbi nem
İKLİM Atmosfer yeter dere cede nemli o l­ %48, buharaşma 2048 ınm, rüz­
Şanlıurfa ik lim i kontinental iklim madığından ve karalar daha çabuk gar hızı 2.8 m / sn'dir. (D.i.E 1995
(kara) özelliği gösterir. Yazları çok ısınıp daha çabuk soğuduğundan Yıllığı)
kurak ve sıcak, kışları bol yağışlı ve Şanlıurfa'da günlük ve yılık sıcaklık Donlu ve karlı günlerin sayısı o l­
nisbeten ılıman geçmektedir. farkları daima şiddetlidir. Türkiye'de dukça azdır. Ortalam a olarak 10
Şanlıurfa matematiksel konum en yüksek sıcaklık Şanlıurfa- günü geçmez. Şanlıurfa'da hakim
itibariyle Ekvatora daha yakındır. Ceylanpınar'da 46,5 °C (Temmuz) rüzgarlar kuzeybatı - batı yönlerin­
Deniz etkisinden uzak bir bölgede ölçülm üştür/Ş anlıurfa'da en soğuk - den eserler.

30 Ş a n l ı u r f a '97 COĞRAFYA
BİTKİ Ö RTÜ SÜ
Şanlıurfa tabii bitki örtüsü bakı­
mından oldukça fakirdir. Çünkü yaz
sıcaklığı ve kuraklığı, tabii bitki ör­
tüsünün gelişim ini engellemektedir.

Tabii bitki örtüsü genellikle step­


tir. ikbahar yağışlarıyla yeşeren sey­
rek ot toplulukları yazın şiddetli ku­
raklık ve sıcaklardan sararır ve yok
olurlar. Bunlar papatya, gelincik,
çiğdem, kekik, devedikeni, yaban
buğdayı, sarı çiçek vb. bitkilerdir.

Ağaç toplulukları genellikle


akarsu boylarında görülür. (Kavak,
söğüt) Ayrıca Karacadağ ve Halfeti
civarında yer yer Meşe, Alıç, Pala­
m ut gibi ağaç topluluklarına rastla­ 22 . H a rra n O v a s ı'n d a B ir K ö y
nır.

Tektek Dağları'nda ise geniş bir fa'da 54 kişidir. Şanlıurfa'nın nüfusu melerde meskenler karataş denilen
alanda yabani fıstık ağaçları yer 1985 yılında 795.034 kişi iken (Bazalt), Harran ve civarında kerpiç,
alır. Bunlar zamanla aşılanarak üre­ 1990 nüfus sıyımına göre merkezde ise kesmetaş denilen (kal­
tim e kazandırılmıştır. 1.001.455 kişi olmuştur. siyum karbonat) yapı malzemesi
Step kalktıktan sonra bir çöl olarak kullanılır. Şanlıurfa'da evle­
manzarası ile karşılaşılır. Sulama YERLEŞME
rin m imarisi değişik bir yapı göste­
yapılan alanlarda ve özellikle Fırat Şanlıurfa ilinde 1 adet merkez rir. Harran ve civarında kerpiçten
Nehri havzasında erozyonu önle­ ilçe olmak üzere 11 adet ilçe, 950
mek için ağaçlandırma faaliyetleri­ yapılan kubbeli evler, şehir merke­
köy, 737 mezra bulunmaktadır. 19
ne hız verilm iştir. zinde bulunan avlulu, düz damlı
Belediyeye sahiptir. Nüfusun % 55'i
evler Dünyaca ünlüdür.
şehirlerde %45 ise köylerde yaşa­
N ÜFUS maktadır. Son yıllarda modern yapı malze­
Şanlıurfa, nüfusu hızla artan bir mesi kullanılm aya başlanmıştır.
Yerleşmelerde daha çok mahalli
şehirdir. Türkiye'de y ıllık ortalama
im kanlar ve iklim önemli rol oyna­ Şanlıurfa merkezi başta olm ak üze­
nüfus artış hızı % 0 21 .71 iken, Şan­
maktadır. Köy yerleşmeleri genellik­ re şehir yerleşmelerinde hızlı nüfus
lıurfa'da % 046.16 olarak gerçekleş­
le topludur. Kullanılan yapı m alze­ artışı nedeniyle gecekondu en
miştir. 1990 nüfus sayımına göre
mesi ve mesken tipleri iklim ve önem li bir problem dir. Şanlıurfa
Şanlıurfa nüfus büyüklük sırasında
çevrenin etkisi altındadır.
15. sıraya, yükselmiştir. Türkiye'de m erkezinin % 6 5'in i gecekondular
nüfus yoğunluğu 73 iken Şanlıur­ Karacadağ ve civarındaki yerleş­ oluşturmaktadır.

Şanlıurfa Nüfusu (1990) İlin Bazı İllere Olan Uzaklığı Km Saat


ilce Şehir Kov Toplam ŞANLIURFA-ANKARA 776 12.40
Merkez İlçe 276.528 95.492 372.020 ŞANLIURFA-ADANA 337 5.22
Akçakale 15.211 33.339 48.550 ŞANLIURFA - MERSİN 408 6.24
Birecik 28.440 30.467 58.907 ŞANLIURFA - İSTANBUL 1214 18.30
Bozova 16.745 40.067 56.812 ŞANLIURFA-İZMİR 1211 20.09
Çeylanpınar 53.238 16.317 49.555 ŞANLIURFA-ANTALYA 854 13.50
Halfeti 4.128 31.930 36.058 ŞANLIURFA - D.BAKIR 189 3.00
Hilvan 14.152 21.414 35.566 ŞANLIURFA - ELAZIĞ 261 5.10
Siverek 63.049 70.783 133.832 ŞANLIURFA - VAN 543 8.59
Suruç 39.905 40.297 80.202 ŞANLIURFA - MALATYA 261 5.40
Viranşehir 57.461 42.900 100.361 ŞANLIURFA - BURSA 1152 18.45
Harran 2.267 27.325 29.592 ŞANLIURFA - KAYSERİ 475 7.50
Toplam 551.124 450.331 1.001.455 ŞANLIURFA-TEKİRDAĞ 1349 20.15

31 Ş a n l ı u r f a '97 COĞRAFYA
Kahraman yatağı, erler otağı
Bir eşi bulunmaz diyar bu Urfa
İç açar kırları, bahçesi, bağı,
Yılın her ayında bahar bu Urfa.

Bülbülü susturan şakrak sesi var,


Tadına doyulmaz çiğköfte'si var.
Dünyaca bilinir efsanesi var,
Cana yakın cennet kadar bu Urfa.

H. Nusret ZORLUTUNA
İDARİ YAPI
33
24. H ükü m e t Konağı

25. A b id e K a v ş a ğ ı
DİYARBAKIR

ŞA N LIU R FA 'D A Bucak


\ Dağ başı /

ADIYAMAN
İDARİ D U R U M Çaylarbaşı

Ovacık / / ,
Şanlıurfa, 1908'de Halep V ila ­
y e ti ' ne b a ğ lı b ir sancak iken G oicûk V Demırcık
Karakeçili
1919'da gerçekleştirilen idari ve v0
Yaylak j
.60Z0VA
*
(\
\ [o Akzfyaret
O Kalecik
m ülki düzenlem eyle bağımsız bir HALFETİ \ VİRANŞEHİR

sancak haline getirilm iştir. GAZİANTEP' /'-A-/


/ “ "v o Böğürtlen ^
| Çamlıdere
B a ğ ım s ız U rfa S a n c a ğ ı
O D o lu n a y \\ S/'A-
20.1.1921'de 1921 Anayasası ile il Yardımcı
DEVLET
sistemine geçildiğinde Urfa Vilaye­ , m M ^ M û r ş ıtp m a r -'
/
' ı ‘,s
• ı / Harran
ÜRETME
Ç İR L İĞ İ
I N u sretıyeO \ ‘ \ o C eylanpm ar
tin e d ö n ü ş tü r ü lm ü ş tü r . M i l l i
■mücadelede g ö s te rd iğ i k a h ra ­ AJÇAKACE-

manlıktan dolayı TBM M aldığı bir


k a ra rla 1 2 .6 .1 9 8 4 'te U r fa 'y a
J'ŞANU" ünvanını vermiştir.

26. A ta tü rk B u lv a rı ve Ş e h ir G ö rü n ü m ü

35 Ş a n l ı u r f a '97 İD A R İ Y A P I
Şanlıurfa doğuda M ardin, batıda
Gaziantep kuzeybatıda Adıyaman
ve kuzeyde D iyarbakır ile çe vrilidir.
G ü n e y in d e ise 1921 A n ka ra
Antlaşması ile çizilm iş bulunan 223
k m 'lik Suriye sınırı uzanmaktadır.

Şanlıurfa İli'n in merkezle birlikte


11 ilçesi 22 Bucağı, 950 Köy ve
1737 mezrası vardır. 19 belediyesi
olup, toplam 3000'i aşkın yerleşim
birim i ile çok dağınık bir yerleşim
özelliği göstermektedir.

Şanlıurfa'nın yüzölçüm ü 18.584


k m 2 ‘ d ir . Bu a la n , T ü r k iy e
yüzölçüm ünün % 2.40'na eşittir.

27. A k ç a k a le 'd e n B ir G ö rü n ü m

tarafından fethedilm esi ile Musul


AKÇAKALE Atabeyliğine bağlanan bölge daha
M .Ö.IX. asır ortalarında Asur ha­ s o n ra E y y u b ile r 'le A n a d o lu
kim iyetinde olan yöre; M .Ö . 610'da Selçukluları arasında paylaşılmıştır.
Med ve Persler'in eline geçmiştir.
ŞA N LIURFA 'N IN Büyük İskender'in M .Ö . 331 yılın ­
1244 yılında Tatarlar, 1260'da
ise M oğollar tarafından tahrib
İLÇELERİ daki Asya Seferi'nde Makedonya
Krallığına katılmış ve İslam döne­
edilen şehir Türkiye-Suriye sınırı ç i­
zilmeden önce Tel Ebyâd (Beyaz
S e la h a ttin G ü le r mine kadar sırayla Şeletıkoslar, Tepe) olarak biliniyo rd u. 1921'de
Edessa (Osrhoene) Krallığı, Roma, sınır tespitinden sonra Akçakale
Bizans ve Sasaniler arasında el de­ olarak tanındı ve 1946 yılında ilçe
Şanlıurfanın adları birbirinden ğiştirmiştir. haline getirildi.
güzel ilçeleri, bin yıllar sonra Akçakale 640 yılında Şam ordu­
1 bucağı ve 73 köyü vardır.
bugün, yeniden d irilişin eşiğine sunun 661 yılında Eınevîler'in eline
1990 Genel Nüfus sayımına göre
gelmiş bulunm aktadırlar. GAP, Şan­ geçti. 750 yılında Emevîler'in or­
lıurfa'nın merkez ilçe başta olm ak nüfusu 48.550'dir.
tadan kaldırılması üzerine Abbasi
üzere tüm ilçelerini köklü bir b i­ hakimiyetine geçen yöre 1087'de
çim de etkileyecek, değiştirecek, ge7 S e lç u k lu la r ta ra fın d a n fe th BİRECİK
liştirecek ve kalkındıracaktır edilmiştir. Yakındoğunun büyük ticari yo l­
1144 yılında U rfa'nın Zengiler larının kavşağında, Fırat nehri kıyı­
sında güzel bir ilçem iz olan Birecik;
A s u r lu la r ın ç iv i y a z ıla r ın d a
B asrip - B u srip a d la riy le
zikr'edilm iştir. Arap kavim leri
Bireh, T iirkle r ise kiiçük kale anla­
mında Birecik dem işlerdir.
1894 yılında yapılan kazılarda
Şehrin Paleolitik (Eski taş devri) dö­
neminden beri yerleşim b irim i o l­
duğu anlaşılmıştır. M.S. 35 yılında
R o m a lıla rın , H a ç lı s e fe rle ri s ı­
ra s ın d a (1 0 9 9 ) F ra n s ız Kontlu­
ğunun eline geçmiştir. Daha sonra
ArtukoğuHarına bağlanan Şehir, 7.
yüzyılda Arap ordularınca fethe­
dilm iş, çeşitli devletlerin hakim iye­
tinden sonra M oğol istilasına uğra­
mıştır.
B ire c ik ve F ıra t'ta n B ir G ö rü n ü m

36 Ş a n l ı u r f a '97 İD A R İ YAPI
29. B o z o v a ilç e s in d e n B ir G ö rü n ü m

Yavuz Sultan Selim tarafından


1516 yılında Osmanlı topraklarına
katılan Birecik, 1919 yılında önce
İngilizlerin, daha sonra Fransızların
işgalinde kalmış, 10 Tem m uz 1920
tarihinde kurtuluşunu sağlayarak
h ü r r iy e tin e ve T ü r k iy e C um hu­
riyetine kavuşmuştur.

1923 yılında ilçe olmuştur, il


m erkezinin 90 km batısında bulun ­
maktadır. 1 bucağı, Ayran ve Mezra
isim li 2 kasabası, 63 köyü ve 89
mezrası vardır. 1990 Genel Nüfus
Sayımına göre nüfusu 58.907'dir.

BOZOVA GEYLAN PINAR İyâd b. Ganem tarafından Urfa ve


Harran'dan sonra ele geçirilmiştir.
Son yıllarda yapılan arkeolojik M .Ö . 1 5 00 y ılla r ın d a Vaş- Bizans imparatoru I. loannes Çi-
kazılarda ele geçen buluntular şu g a n n i a d iy le M ita n n i krallı­ mişkes 959 yılında Diyarbakır ve Nu­
ş e h rin Y o n tm a ta ş ç a ğ ın d a ğının başkentliğini yaptı. Asurlular saybin'i ele geçirdikten sonra Cey-
(M .Ö .600.000-8000) bir yerleşim döneminde Riş 'Ayna olan adı Sür- lanpınar'ı da yağma ve tahrib et­
yaniceye Reş 'A yna olarak miştir.
bölgesi olduğunu göstermiştir. Yöre­
geçmiş; bundan da Arapçaya Ra's el- Şehir, Suriye seferine giden
deki Lidar ve Kurban höyükleri Bo­
'A y n (K aynakbaşı) ş e k lin d e yer­ Timur'un da Ocak 1394 yılında
zova'nın Bakır çağında da
leşmiştir. ikinci kez yağma ve tahribine maruz
(M .Ö .5000-3000) bir yerleşme mer­
kezi olduğunu meydana çıkarmıştır. Şehrin adı Roma ve Bizans kay­ kalmıştır.
naklarında Resaina ve Resain formla­ 1921 yılında Türkiye-Suriye sınırı
-Halep, Samsat, M alatya yolu rında kullanılmıştır. 383 y ılın d a çiziminden sonra ülkemizde kalan
üzerinde kurulan şehir, taşıdığı B iza n s im p a ra to ru I.Theodosius kısmına Ceylanlarının çokluğundan
büyük ticari önem dolayısiyle ta­ tarafından bir takım imtiyazlarla bir­ dolayı şimdiki adı verilmiş ve 1981
rihte çeşitli kavim lerin istilâsına uğ­ likte Theodosiopolis ismini de al­ yılında da ilçe yapılmıştır.
ramıştır. mıştır.
İl m e r k e z in e 141 km uzak-
Araplar ise şehre 'Ayn el-Varda lıktadır.32 köyü, vardır. 1990 Genel
Asurlular'ın Asurinai, Romalılar v e 'F u n d u k el-R a's is im le rin i ver­ Nüfus Sayımına göre nüfusu
ve E r m e n ile r'in T o rm e n a p a , mişlerdir.
49.555 'tir.
Araplar'ın ise Tell-H üvek adını ver­ 639 yılında Şam ordusu komutanı
dikleri şehir 1326'ya kadar Araplar,
yerli Ermeni prensleri ve M ardin Ar-
tukluları arasında el değiştirdi.
1 3 8 9 'd a Y ı ld ır ım B a y e z ıd ta­
rafından Osmanlı topraklarına k a ­
tıla n B o z o v a 'd a T im u r döne­
m inde bir yönetim karmaşası yaşan­
dıktan sonra 1526'da tem elli olarak
Osm anlıların eline geçti.

Ttirkm enler tarafından Yaylak,


Osm anlılar tarafından ise Bozâbâd"
olarak adlandırılm ış ve son olarak
Bozova adıyla 1930 yılında ilçe sta­
tüsünü kazanmıştır.

2 bucağı, 79 köyü ve 99 mezrası


vardır. 1990 Genel nüfus sayımına
31 . F ıra t ve H a lfe ti ilç e s i

m arnım ızda da k u lla n ıla n Urum - kenti de den ild iğ ini, Harran'da İb­
HALFETİ gala ve Rumkale adlarını alarak rahim Peygamberin evinin, adını ta-,
1954 yılında ilçe haline g etiril­ şıyan bir mescidin, onun otururken
ilçe M .Ö .855 yılında Asur kralı miştir. yaslandığı bir taşın varolduğunu
III. Salmanassar tarafından zaptedil- söylemektedir.
diği zaman Şitamrat adım t a ş ı­ il merkezine uzaklığı 120
km 'dir. Yukarı G öklii adlı bir kasa­ Harran tarihiyle ilg ili en doğru
y o rd u . Y u n a n lı la r b u n u d e ­ b ilg ile r arkeolojik kazılardan elde
ğ iş tir e r e k U r im a a d ın ı verm iş­ bası 35 köyü ve 34 mezrası vardır.
edilen buluntulara dayanmaktadır.
lerdir. Süryaniler ise Kal'a Rho- 1990 Genel Nüfus sayımına göre il­
Harran adına ilk defa, Kiiltepe ve
meyta ve Hesna dhe Romaye çenin nüfusu 36.058'dir.
M ari'de bulunan M .Ö . II. bin başla­
adlarını kullanm ışlardır. rına ait çivi yazılı tabletlerde "H a r-
Şehir Arapların eline geçtikten
HARRAN ra -n a " v e y a "H a -ra -n a " şeklinde
sonra Kal'at-ül Rum adı takılmıştır. Şanlıurfa'nın 44 kilometre. G ii- rastlanılmaktadır. Kuzey Suriye'de
XI. yüzyılda Bizanslılar'ın eline ge­ neydoğusundadır. Her yıl binlerce bulunan Ebla tabletlerinde ise
çince bu kez Romaion Koyla adını yerli ve yabancı turist tarafından z i­ Harran'dan "Ha-ra-na" olarak bah­
almıştır. yaret edilen tarihi Harran Kenti, sedilmektedir. M .Ö . II. binin ortala­
kendi adiyle anılan Harran Ovası rına ait H itit T a b le tle rin d e ,
1280 yılında Beysari k o m u ta ­ merkezinde kurulmuştur. H it it 'le r le M it a n n i'le r arasında
s ın d a k i M e m lu k o rd u s u ta ra ­ yapılan bir anlaşmaya Harran'daki
Tevrat'ta Hârân olarak geçen
fın d a n k u ş a tılm ış , s o n u ç alına­ Ay Tanrısının (Sin) ve Güneş T a n r ı­
yerin burası olduğu söylenilir. İslam
mayınca şehirdeki hristiyan m a h a l­ s ın ın ş a h it tu tu ld u ğ u b e lirtil­
tarihçileri kentin kuruluşunu Nuh
le le ri beş gün sü re yle yağma­ mektedir.
P e y g a m b e r'in to r u n la r ı n d a n
landı. 1290 yılında bu kez M em luk
K a y n a n 'a ve ya İb ra h im Pey­ Bu t a r ih i b e lg e le r d e n anlaşıl­
Sultanı Eşref tarafından feth edildi.
g a m b e r 'in k a rd e ş i A r a n 'a dığına göre, Harran adı 4.000
Ve son kez M em lukler tarafından
(H a ra n ) b a ğ la r la r . 1 3 .y ü z y ıl yıldan beri değişmeden günümüze
tam ir edilen şehre Kal'at-ül mıis-
tarihçilerinden ibn Şeddad, Hz. İb­ ka da r g e lm iş tir. H arran adı, Sü-
lim in adı verildi.
rahim 'in Filistin'e gitmeden önce bu merce ve Akatca "Seyahat-Kervan"
Yavuz Sultan Selim zamanında şehirde oturduğunu yazmaktadır. anlamına gelen "Haran-u" ften gel­
O s m a n lıla r a g e ç e n ş e h ir, za- Bu nedenle Harran'a Hz. İbrahim 'in mektedir. Bazı kaynaklar b ir keli­

38 Ş a n l ı u r f a '97 İD A R İ YAPI
menin kesişen yollar veya ç o k ş id ­ süre gelen Sabiizm varlığım M.S. XI. Meıvan, Harran'ı devletin başkenti
d e tli sıca k a n la m ın a geldiğini de yüzyıla kadar sürdürebilm iştir. Bu yapmıştır. Emevileıın Asya bölüm ü
kaydetmektedirler. nedenle Hrıstiyanlar Harran'a Put­ 750 yılında Abbasftere yenilerek
perest şehri anlamına gelen "Helle- Harran'da sona ermiştir. Abbasi hü­
Gerçekten de Harran, Kuzey
n o p o lis " a d ın ı v e rm iş le r d ir . kümdarı Harun Reşit zamanında
M ezopotam ya'dan gelerek batı ve
D ü n y a d a k i üç b ü y ü k felsefe k u ru la n "H a rra n Ü n iv e rs ite s i"
krizey batıya bağlanan önem li ti­
caret yollarının kesiştiği bir noktada ekolünden birisi "Harran ekolü"diir. dünyada büyük bir ün kazanmıştır.
bulunm aktadır. Bu ö zelliğ ind en Harran'da bir çok büyük bilgin ye­ Fatimiler, Zengiler, Eyyübiler ve
dolayı Harran, Anadolu ile sıkı ti­ tişmiştir. Devrin, en büyük Matema­ Selçuklular gibi İslam D evletlerinin
caret ilişkileri bulunan Asur'lu tü c ­ tikçilerinden, Tabiplerinden ve yerleşmelerine sahne olan Harran,
c a rla rın da ö n e m li u ğrak y e r ­ Y u na n f ilo z o fla r ın ın e s e rle rin i 1260 y ılı b aşlarında M o ğ o lla r ta­
le r in d e n b ir i id i. Ana­ A ra p ç a y a ç e v ire n le rd e n 821 rafından işgal edildi. 1270 yılında
d o lu 'd a n M e z o p o ta m y a 'y a M e­ doğumlu Sabit bin Kıırra, dünyadan M oğollar burayı ellerinde tutamaya­
zopotam ya'dan da Anadoluya olan ay'a olan uzaklığı doğru olarak he­ caklarını anlayınca Harran'ın Ca­
tic a r e t b in le r c e y ıl H a rra n üze­ saplayan Battani (Avrupalılar Albe- m iin i, surlarını ve kalesini yakıp yı­
rinden yapılmıştır. Bu da burada tegni veya Albataniııs derler), karak kenti tahrip ettiler. Bundan
zengin ve köklü bir kültür b irik i­ Yunan filozoflarının maddenin bö- sonra Osmanlı Dönem inde dahi
m inin oluşmasına neden olmuştur. lünebilen en küçük parçasının Harran eski parlak günlerine b ir da­
(atom) parçalanamaz olduğuna dair ha dönemedi.
Harran; Ay, Güneş ve gezegen­ iddialarını kabul etmeyen, oysa bö­
lerin kutsal sayıldığı eski M ezopo­ lünmez kabul edilen bu parçanın H a rra n , C ıilla b ve D eysan ır­
tamya putperestliğinin (Sabiizm) müthiş bir enerji ile paraçalanarak maklarının suladığı bir ovada
önemli merkezi olması yönüyle Bağdat gibi bir şehri yıkabileceğini k u z e y M e z o p o ta m y a 'd a ku ru l­
ü n lü id i. Bu n e d e n le d ir ki söyleyen ve böylece Atom 'un mu- muştur. Harran ovası bir ağ gibi su
Harran'da Astronomi ilm i çok iler­ cidi sayılan Cabir bin Hayyan, Din kanalları ile örülm üş bir tarım sa­
lemiştir. bilgini Şeyhülislam İbni Teymiye hası idi. 1184 yılında Harran'ı z i­
U r fa 'n ın H r ıs tiy a n lığ ın en Harran'daki okullarda yetişmiş dün­ yaret eden seyyah ibni Ciibeyr, bu­
önem li merkezlerinden biri haline yaca ünlü bazı alim lerdir. rasının gölgelik ve ağaçlık oldu­
gelmesine karşılık, Asur, Babil ve ğunu, çeşitli meyve ve sebzelerin
Emevi hükümdarlarından II. yetiştiğini yazmaktadır. Uzun süren—
H itit devirlerinden beri Harran'da

39 Ş a n l ı u r f a '97 İD A R Î YAPI
33. S u ru ç İlç e s i'n d e n B ir G ö rü n ü m

bir kuraklık sonucunda da harap o l­


duğunu söylemektedir.
13. yüzyıla ait seyahatname­
le rd e H a rra n 'd a 4 m ed re se
(Ü n iv e rs ite ), b ir h astahane, 1
düşkünler yurdu ve 8 hamamın bu­
lunduğundan söz edilm ektedir.
Bu gün C ü lla b ve D eysan ır­
m akları kurum uş o ld u ğ u n d a n ,
Harran sudan ve yeşilden mahrum
bir ovanın ortasında 5000 yıllık ta­
rihi ile ayakta durmaktadır. T ipik
evleri, höyüğü, kalesi, şehir surları
ve çeşitli m im arikalıntıları, gece­
leyin gök yüzünde pırıl pırıl yıld ız­
ları ile turistlerin büyük ilgisini çek­
mektedir. Atatürk Barajı ve Urfa
T ü n e lle r i v a s ıta s ıy la H a rra n
Ovasına akıtılacak olan Fırat Nehri,
Harran'ı tarihteki yeşil ve verim li
günlerine kavuşturacaktır. isim lendirilm iştir. vaşmadan ele geçirdi.
3392 sayılı kanunla 19.6.1987 I. Seleukos Nikator tarafından 1260 yılında Suriye Seferi'ne gi­
tarihinde ilçe ’ merkezi olmuştur. İl M .Ö . 302 yılında bölgem izde ye­ derken Harran ve Urfa'yı alan Hfi-
merkezine 44 km. mesafededir. 76 niden kurulan Harran, Birecik ve lagıı Han, kendisine karşı direnen
köyü vardır. 1990 Genel Nüfus sa­ Urfa ile birlikte Suruç da bulunu­ ve teslim olmayan Suruç halkının
y ım ın a göre ilç e n in nüfusu yordu. tüm ünü kılıçtan geçirdi.
27.592'dir. 116 yılında Roma imparatoru 1517'de Yavuz Sultan Selim dö­
Trajanus tarafından işgal edildi. neminde Osmanlı topraklarına ka­
HİLVAN 6 3 9 y ılın d a Şam o rd u s u ta ­ tılan Suruç, Osmanlı dönem inde
rafın d a n , U rfa ve H a rra n 'd a n Halep vilayetinin Urfa sancağına
Yörenin tarihi geçmişi ile ilgili
sonra ele geçirildi. bağlı iken, 192-3 yılında Urfa'ya
b ilgiler bugün için m evcut değildir.
XI. yüzyılda sırayla Bizanslılar'ın bağlanarak ilçe haline getirilm iştir.
Şehirde ilk yerleşmenin Osm anlılar
ve Urfa Haçlı Kontluğu'nun hakim i­ İl merkezine uzaklığı 45 km 'dir.
dönem inde 1820 yılında Hacı Musa yetine girdi. 1101 yılında ise Artu- 1990 Genel Nüfus sayımına göre
adında bir Türkmen aşiret reisi tara­ koğlu Sökmen tarafından tahrip nüfusu 80.202'dir.
fından gerçekleştirildiği bilinm e k­ edildi.
1 bucağı, 11 Nisan isim li bel­
tedir. 24 Aralık 1144'te Urfa'yı fet­ desi, 77 köyü ve 153 mezrası bu­
H ilvan adının kim ler tarafından heden Musul hükümdarı İmadüddin lunmaktadır
ne zaman verildiği ve ne anlama Zengi, Ocak 1145'te de Suruç'u sa­
geldiği belli değildir. Uzun süre Ka-
racurun olarak da adlandırılan
H ilv a n 1 9 2 7 y ılın d a U rfa 'y a
bağlanarak ilçe yapılmıştır.
II merkezine 56 km uzaklıktadır.
1990 Genel Nüfus sayımına göre
nüfusu 35.565'tir. 2 bucağı, 57 k ö ­
yü ve 109 m ezrası b u lu n m a k­
tadır.

SURUÇ
Eski çağların önem li ticaret yo l­
larından biri Harran'dan sonra b u ­
rad an g e ç iy o r d u . M .Ö .I I. yüz­
yılda Urfa bölgesinde kurulan Osr­
hoene eyaletinin önem li b ir'ş e h ri
idi ve Anthemusia ya da Batnai
adını taşıyordu.
Latin kaynaklarında şehrin adı
Sororgiae olarak geçer, Araplar tara­
fından Saruğ, Sarûc-ve Serûc olarak

40 Ş a n l ı u r f a ’9 7 İD A R İ YAPI
35. S iv e re k ilç e s i

SİVEREK
Y ö re d e y a p ıla n a r k e o lo jik
kazılar buranın M .Ö . 3000 yıllarına
ait bir yerleşim bölgesi olduğunu
ispat eder. H urri-M itanni, H itit,
Arâmi, Asur, Keldânî, M ed ve Pers
egemenliğine geçen şehir, M .Ö .
331'de Büyük İskender'in istilasına
maruz kaldı. M .Ö .3 05 'd e Seleu-
k o s la r'ın e lin e g eçe n y ö re ;
m iislüm anlar tarafından fethedilin-
ceye kadar Edessa (Osrhoene), Ro­
ma, Bizans ve Sasânî krallıkları ara­
sında el değiştirmiştir.
640 yılında Şam ordusunca fet­
hedilen Siverek 660'da Em eviler'in;
7 5 0 'd e ise A b b a s ile r 'in e lin e
geçmiştir.
1065 - 1066 y ı lla r ı n d a dönem lerinde Telia (Tepe) olarak T im ur tarafından yağma ve büyük
Selçukluların hakim iyetine girdi. biliniyordu, sonra imparator Kons- ölçüde tahrib edilerek viran bir hale
Şehir bu tarihte Bizanslılar'ın elinde tantin tarfından bazı şehirlerin ad­ getirilm iş ve bu haliyle Osmanlı dö­
bulunuyordu. ları değiştirildi. Buraya da Kons- nemine ulaşmıştır.
XI. yüzyıl sonunda Urfa Haçlı tantia ya da Konstantina adı verildi. 1 5 1 7 y ılın d a O s m a n lı to prak­
Kontluğu, 1182 yılında da Eyyu- Şehir 640 yılında Şam ordusu ta­ larına katılan şehir 1792'den sonra
b ile r'in hakim iyetine giren şehir, rafından fethedilm iş ve T e ll-M u z in M ardin'e, 1924 yılında da Urfa'ya
1400 yılında T im ur tarafından zap- adını a lın ıştır. Sonraki dönem ­ bağlanarak ilçe haline getirilm iştir.
tedildi. lerde yine Araplar tarafından TelI- II merkezine 90 km uzaklıktadır.
1451 yılında Safevi hakim iye­ Mavzen ve Tell-Mavzelath adları da 1990 Genel Nüfus sayımına göre
tine giren Siverek, 151 7'de Osmanlı kullanılmıştır. nüfusu 100.361'dir. 1 Bucağı, 98
topraklarına katılmıştır. Şehrin adı, Urfalı Mateos'un köyü ve 204 mezr.ası bulunm ak­
E rm e n i ve S ü ry a n i kaynak­ Vakayinam esinde Ermenilerin kul­ tadır. tarafından son kez kurulmuş
larında şehrin Sevaverak, Seba- landığı Tılm uz şeklinde geçer. ve Örenşehir adını almıştır. Ancak
barak, Sebabarok, Sevaveragh ve 660 yılında Emeviler, 750'de 1258'de Hülagu ve 1400 yılında da
Severags şeklinde isim lerine rastlan­ H am daniler ve Abbasiler arasında Tim ur tarafından yağma ve büyük
mıştır. el değiştiren Viranşehir, Türkm enler ölçüde tahrib edilerek viran bir hale
A r a p la r s iy a h ta ş la r ın ın tarafından son kez kurulmuş ve getirilm iş ve bu haliyle Osmanlı dö­
çokluğundan dolayı Sûveyda adını Örenşehir adını almıştır. Ancak nemine ulaşmıştır.
verdiler. 1258'de Hiilagu ve 1400 yılında da
OsmanlI dönem inde Diyarbekir
vilayetine bağlı bir kaza olan Si­
v e re k , 1*926 y ılın d a U rfa 'y a
bağlanarak ilçe haline getirilm iştir.
İl merkezine uzaklığı 91 km 'dir.
1990 genel Nüfus sayımına göre
nüfusu 133.892'dir.
6 Bucak, 98 köy ve 375 mezrası
vardır.

V İR A N ŞEH İR
H u r r i- M it a n n i, H i t i t , A s u r,
Aram i, Med-Pers ve Keldani hakimi­
yetlerini gören şehir, M .Ö .3 31 'de
M a k e d o n y a im p a r a to r lu ğ u n a ,
M .Ö .163'te de Roma idaresine
girdi.
Bizans im p a ra to rlu ğ u n u n ilk

41 Ş a n lıu rfa '9 7 İD A R İ YAPI


37. H a rra n U lu C a m ii 38. B ire c ik 'te U rfa K a p ıs ı

40. C e y la n p ın a r'd a C e y la n la r

39. K a ra c a d a ğ Y a y la s ı'n d a G ö ç e rle r

41. V ira n ş e h ir-D ik m e le r 42. S iv e re k E s k i H ü k ü m e t K o n a ğ ı

42 Ş a n h u r f a ’9 7 İD A R İ YAPI
1899 Hüseyin Efendi (Ulâ) Mutasarrıf
URFA KAYMAKAMLARI 1900 Mehmet Emin Beğ (Ulâ) Mutasarrıf
1901 Mehmet Emin Beğ (Ulâ) Mutasarrıf
M UTASARRIFLARI VALİLERİ 1902 Haşan Re'fet Bey (Bâlâ) Mutasarrıf
1903 Haşan Re'fet Bey (Bâlâ) Mutasarrıf
Müslüm Akalın 1904 Haşan Re'fet Bey (Bâlâ) Mutasarrıf
Bugüne kadar yayınlanan Salnameler dikkate alınarak resmi kay­ 1906 Ethem Sabri Efendi (Bâlâ) Mutasarrıf
naklara dayanan Kaymakam, Mutasarrıf ve Valilerin adları tesbit 1907 Neş'et Bey (Bâlâ) Mutasarrıf
edilmiş ve Hicri 1284 (M.1867) yılından itibaren yayınlanmış bulunan 1908 ilyas Sami Bey (Ulâ Sanisi) Mutasarrıf
Halep Salnameleriyle karşılaştırma yapılarak aşağıdaki liste hazırlan­ 1909 Muharrem Mümtaz Bey Mutasarrıf
mıştır. 1910 Abdülkerim Bey (Mirmiran) Mutasarrıf
Yönetici adlarının yanında yeralan deyimler dönemin mülki rütbe­ 1911 Abdülkerim Beğ-ismail Fevzi Paşa(Mirmiran) Mutasarrıf
leridir, Beylerbeyi ve Mirmiran, Valilik mertebesi olup aşağıya doğru 1912 İsmail Fevzi Paşa (Mirmiran) Mutasarrıf
şöyle sıralanmaktadır, 1913 İsmail Fevzi Paşa (Mirmiran) - Esat Rauf Bey Mutasarrıf
Bâlâ, Ulâ Evveli,Ulâ Sânisi, Mütemayiz, Saniye, Sâlise. 1914 Muharrem Mümtaz Bey (2. defa)-Haydar Bey Mutasarrıf
1848 Osman Paşa (Mirmiran) Kaymakam 1915 Fethi Bey Mutasarrıf
1849 Hüseyin Paşa (Mirmiran) Kaymakam 1916 Fethi Bey-Ali Haydar Bey Mutasarrıf
1851 Haşan Paşa (Mirmiran) Kaymakam 1917 Ali Haydar Bey- İsmail izzet Bey-Nusret Bey Mutasarrıf
1852 Haşan Paşa (Mirmiran) Kaymakam 1918 NusretBey Mutasarrıf
1853 Haşan Paşa (Mirmiran) Kaymakam 1919 Musret Bey -Ali Rıza Bey Mutasarrıf
1854 Bican Paşa (Rumeli) Kaymakam 1920 Ali Rıza Bey-Münir Hüsrev Bey Mutasarrıf
1855 Bican Paşa (Rumeli) Kaymakam 1921 M ünir Hüsrev Bey-Ahmet Tevfik Bey Mutasarrıf
1856 Yusuf Paşa (Mirmiran) Kaymakam 1922 Kadri Bey Mutasarrıf
1857 Rızvan Paşa (Mirmiran) Kaymakam 1923 Kadri Bey İsmail izzet Bey (2, defa) Son Mutasarrıf ilk Vali
1858 Rızvan Paşa (Mirmiran) Kaymakam 30.03.1924-21.10.1928 Fuat Bey Vali
1859 Takiyeddin Paşa (Mirmiran) Mutasarrıf 21.10.1928-20.09.1931 İbrahim Etem Bey Vali
1860 Takiyeddin Paşa (Mirmiran) Mutasarrıf 20.09.1931-20.06.1932 Kadri Paşa Vali
1861 Ali Paşa (Mirmiran) Kaymakam 20.06.1932-05.01.1933 Feyyaz BOSUT ValiV.
1862 Ragıp Paşa (Mirmiran) Kaymakam 05.01.1933-20.06.1935 Nizamettin Bey (Atakar) Vali
1863 Tayyip Paşa (Mirmiran) Kaymakam 20.06.1935-30.05.1936 Necati Bey Vali
1864 Tevfik Paşa (Rumeli Beylerbeyi) Kaymakam 30.05.1936-11.06.1937 AtıfULUSOĞLU Vali
1865 Tevfik Paşa (Rumeli Beylerbeyi) Kaymakam 04.06.1937-10.11.1941 Kazım DEMİRER Vali
1866 Haşan Paşa (Mirmiran) ' . Kaymakam 10.11.1941-21.09.1942 Ekrem YALÇIN KAYA ValiV.
1867 Ziya Paşa (Mirmiran) Kaymakam 21.09:1942-03.06.1944 Hasip KAYHAN Vali
1868 Ziya Paşa (Mirmiran) Mutasarrıf 26.07.1944-30.06.1945 Feyyaz BOSUT ValiV.
1869 Salih Efendi (Salise'den) Mutasarrıf 30.06.1945-09.11.1946 HalisERGÜN ValiV.
1870 Mehmet Şibli Paşa (Rumeli Beylerbeyi) Mutasarrıf 25.11.1946-19.06.1948 Kamuran CUHRUK Vali
1871 Ali Kemal Paşa (Mirmiran) Mutasarrıf 03,07.1948-12.12.1949 Ali Rıza ÜNAL Vali
1872 Ali Kemal Paşa (Mirmiran) Mutasarrıf 14.01.1950-25.06.1950 Halis BİLALOĞLU ValiV.
1873 Tevfik Bey (Ulâ Sınıfı Saniyesi) ’ . Mutasarrıf 19.07.1950-28.07.1951 İsmail Hakkı BAYKAL Vali
1874 Tevfik Bey (Ulâ Sınıfı Saniyesi) Mutasarrıf 30.07.1951-07.02.1952 Fevzi TUGAY Vali
1875 Asım Paşa (Rumeli) Mutasarrıf 11.02.1952-07.12.1953 Rıfat BİNGÖL Vali
1876 Asım Paşa (Rumeli) Mutasarrıf 07.12.1953-05.02.1955 Nedim EVLİYAGİL Vali
1877 Asım Paşa (Rumeli). Mutasarrıf 26.06.1955-01.09.1956 Fahrettin GÖRÜRLÜ Vali
1878 Süleyman Bey (Saniyesi) Mutasarrıf 30.09.1956-24.12.1957 Celal İZGİ Vali
1879 Süleyman Bey (Saniyesi) Mutasarrıf 31.12.1957-04.07.1959 Kadri EROĞAN Vali
1880 Rasim Paşa (Rumeli) Mutasarrıf 20.07.1959-08.06.1960 Şerafettin ATAK Vali
1881 Rumi Efendi (Ulâ Sanisi) Mutasarrıf 13.06.1960-06.02.1961 Necdet YALÇIN Vali
1882 Rumi Efendi (Rumeli) Mutasarrıf 06.02.1961-17.10.1962 Alaeddin KIRAL Vali
1883 Celal Bey (Mütemayiz) Mutasarrıf 22.10.1962-01.08.1965 Nurettin HAZAR Vali
1884 Celal Bey (Mütemayiz) Mutasarrıf 09.02.1965-22.01.1966 M. Doğan ULUERGÜVEN Vali
1885 Turhan Bey (Ulâ Sınıfı Evveli) Mutasarrıf 02.02.1966-16.10.1968 Kemalettin GAZEZOĞLU Vali
1886 Turhan Bey (Ulâ Sınıfı Evveli) Mutasarrıf 31.10.1968-20.08.1971 Nazım Kemal DİNİZ Vali
1887 Cavid Paşa (Rumeli) Mutasarrıf 22.06.1972-23.07.1975 Fikret Turgut SAYIN Vali
1888 Mehmet Tevfik Paşa (Rumeli) Mutasarrıf 07.08.1975-25.06.1976 Galip DEMİREL Vali
1889 Mehmet Tevfik Sami Paşa (Rumeli) Mutasarrıf 29.07.1976-15.02.1978 Rafet ÜÇELLİ Vali
1890 Haşan Rıza Efendi (Mütemayiz) Mutasarrıf 17.02.1978-18.11.1978 Musa ERAN Vali
1891 Rauf Bey (Mütemayiz) Mutasarrıf 23.11.1978-02.12.1979 Erol TUNCER Vali
1892 Tahir Bey (Ulâ Sânisi) Mutasarrıf 03.12.1979-25.05.1980 Nurettin TURAN Vali
1893 Yahya Nüzhet Bey (Mütemayiz) Mutasarrıf 22.04.1980-17.10.1980 Akın GÖNEN Vali
1894 Haşan Efendi (Mütemayiz) Mutasarrıf 27.10.1980-16.05.1981 Ziya ÇÖKER Vali
1895 Haşan Rızâ Paşa (Mirmiran) Mutasarrıf 25.06.1981-31.05.1985 M. Erdoğan CEBECİ Vali
4896 Yahya Dede Paşa (Rumeli) Mutasarrıf 31.05.1985-07.04.1990 Alpaslan KARACAN Vali
1897 Yahya Dede Paşa (Rumeli) Mutasarrıf 07.05.1990-17.04.1996 T. Ziyaeddin AKBULUT Vali.
(Ulâ Sânisi) 21.04.1996- Şahabettin HARPUT Vali
1898 Muharrem Efendi

43 Ş a n l ı u r f a '9 7 İD A R İ YAPI
IX. DÖNEM (14 Mayıs 1950) XVI. DÖNEM (5 Haziran 1977)
TBMM'DE ŞANLIURFA Haşan Oral Necmettin Cevheri
Necdet Açanal Mehmet Celal Bucak
MİLLETVEKİLLERİ Dr.Feridun Ayalp Mehmet Aksoy
Ömer Cevheri Celal Paydaş
I. DÖNEM (23 Nisan 1920)
Feridun Ergin Ahmet Melik
Ali Saip (Ursavaş) Bey
Celal Öncel Sabri Kılıç
Hacı Salih Hayali Efendi
Reşit Kemal Timuroğlu Salih Özcan
Bozan Bey (Şahinbeyzade)
Esat Bey (Dağyutan) 9.10.1920 Müstafi X. DÖNEM (2Mayıs 1954) DANIŞMA MECLİSİ (15 Ekim 1981)
Hacı Mustafa (Hacıkamiloğlu) 9.10.1920 Müstafi Haşan Oral Nihat Kubilay
Dr.Feridun Ayalp Mehmet Velid Köran
II. DÖNEM (11 Ağustos 1923)
Feridun Ergin XVII. DÖNEM (6 Kasım 1983)
Hüsrev (Gerede) Bey (22.5.1924 istifa)
Celal Öncel Osman Doğan
Ali Bey (Ali Fuat Bucak)
Saim Önhan Mustafa Demir.
Dr. Refet Bey (Topçuoğlu) Ara seçimle
Mehmet Hatipoğlu
Refet (Ülgen) Bey (Ara seçimle) Bahri Karakeçili
Aziz Özbay Aziz Bülent Öncel
Saffet (Yetkin) Bey
Muzaffer Timur
Yahya Kemal (Beyatlı) Bey (23.5.1926 İstifa) Vecihi Ataklı
XI. DÖNEM (27 Ekim 1957)
III. DÖNEM (1 Kasım 1927) XVIII. DÖNEM (29 Kasım 1987)
Osman Ağan
Ali Saip (Ursavaş) Bey Osman Doğan
Atalay Akan
Dr.Refet Bey (Topçuoğlu) Mustafa Demir
M.Yaşar Alhas
Refet (Ülgen) Bey Aziz Bülent Öncel
Aziz Gökkan
Mahmut Bey (Odabaşı) Bahri Karakeçili
Dr.ibrahim Ethem Karakapıcı
Ferit Celal (Güven) Bey Necati Akıncı
Esat Mahmut Karakurt
Murat Batur
IV. DÖNEM (4 Mayıs 1931) Abdullah Koksal
Cenap Gülpınar
Ali Saip (Ursavaş) Bey Abdurrahman Odabaşı
Dr.Refet Bey (Topçuoğlu) Ömer Yüksel XIX. DÖNEM (20 Ekim 1991)
Refet (Ülgen) Bey Necmettin Cevheri
KURUCU MECLİS (28 Aralık 1960)
Mahmut Bey (Odabaşı) Sedat Edip Bucak
Vasfi Gerger
Mehmet Emin (Yurdakul) Bey Fevzi Şıhanlıoğlu
XII. DÖNEM (15 Ekim 1961)
Behçet (Günay) Bey F.Aydın Mirkelam
Kadri Eroğan
Abdürrezzak Yavuz
V. DÖNEM (1 Mart 1935) Atalay Akan
İbrahim Halil Çelik
Ali Saip Ursavaş Osman Ağan
Şeydi Eyyüboğlu
Refet Ülgen Bekir Sami Karahanlı
Cenap Gülpınar
Mehmet Emin Yurdakul Sabri Kılıç
Behçet Günay Celal Öncel XX. DÖNEM (24 Aralık 1995)
Fuat Gökbudak Kemal Badıllı Necmettin Cevheri
Ahmet Yazgan Sedat Edip Bucak
X III. .DÖNEM (10 Ekim 1965)
Muhittin Dinçsoy Fevzi Şıhanlıoğlu
Halil Balkıs
Ahmet Kırvar
VI. DÖNEM (3 Nisan 1939) Behice (Boran) Hatko
Abdülkadir Öncel
Ali Saip Ursavaş Necmettin Cevheri
İbrahim Halil Çelik
Refet Ülgen Mahmut Çetin
Zülfikar İzol
Mehmet Emin Yurdakul Cemal Güven
Şeydi Eyyüboğlu
Razi Soyer Ramazan Tekeli
Cenap Gülpınar
Ahmet Yazgan Atalay Akan (Vefat)
Şeref Uluğ Hüsamettin Köran (Ara Seçim)
Hüseyin Sami (İşbay) Coşar XIV. DÖNEM (12 Ekim 1969) CUMHURİYET SENATOSU
V II. DÖNEM (8 Mart 1943) . Necmettin Cevheri
Razi Soyer Bahri Karakeçili
ÜYELERİ
Hüseyin Sami Coşar Vehbi Melik 15 Ekim 1961
Ahmet Kudsi Tecer Dr. Mehmet Ali Göklü Vasfi Gerger
Kâzım Berker Necati Aksoy Esat Mahmut Karakurt
Esat Tekeli Mehmet Aksoy
5 Haziran 1966
Suut Kemal Yetkin XV. DÖNEM (14 Ekim 1973) Haşan Oral
V III. DÖNEM (5 Ağustos 1946) Necmettin Cevheri İbrahim Etem Karakapıcı
Esat Tekeli Mehmet Celal Bucak
14 Ekim 1973
Suut Kemâl Yetkin Mehmet Aksoy
İbrahim Halil Balkıs
Osman Ağan Celal Paydaş
Atalay Akan Necati Aksoy (12.04.1975 istifa) 12 Ekim 1975
Vasfi Gerger Mustafa Kılıç Haşan Oral
Haşan Oral Abdülkadir Öncel Abdülgani Demirkol
Razi Soyer Halil Milli (Ara Seçim -1 2 Ekim 1975)

44 Ş a n lıu rfa '9 7 İD A R İ YAPI


Köy H izm etleri Araştırma Enst. M üd. Rüştü ERTAŞ
İLDEKİ KAMU G Ö REV LİLER İ Köy H izm etleri İl M üdürü Celal KEMANCI
(Ocak 1997)
İl Müftüsü Bahattin BİLDİK
Vali Şahabettin HARPUT
1 .Bölge Tapu Sicil M üdürü Ahm et COŞKUN
G arnizon Komutanı Tuğgn. Salih G ÜLOĞLU
2 .Bölge Tapu Sicil M üdürü H a lil ÖZBEK
Belediye Başkanı Ahm et BAHÇIVAN
Kadastro M üdürü M ehm et ÜRÜN
Harran Ü ni. Rektör P rof.D r.M ahm ut SERT
Vakıflar M üdürü Erdal KARADAĞ
C um huriyet Başsavcısı Hüseyin FİDANBOY
Sosyal H izm etler il M üdürü Şakir FEDAİ
Adalet Komisyon Başkanı M ehm et M UTLU
G ençlik ve Spor il M üdürü A li PEKER
Baro Başkanı Av.Lami AÇANAL
İl Özel İdare M üdürü İbrahim TANBERK
Rektör Yardımcısı Prof.Dr. İbrahim DÜZEN
İl Nüfus ve Vatandaşlık M üdürü Bilal ÖZTÜRK
Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Sami Taşçı
il Sivil Savunma M üdürü M etin BİKİR
Z iraat Fakültesi Dekanı P rof.D r.M ahm ut SERT
V a lilik Özel Kalem M üdürü Hüseyin ÖTEGEÇELİ
İlahiyat Fak. Dekan V. Prof.D r.M . Kazım YILM AZ
Planlama ve Koordinasyon M üdürü V. H a m it ÇALIŞ
M ühen dislik Fak. Dekan V. Prof.Dr. M ahm ut SERT
İl Yazı işleri M üdürü M .Sait İPEK
Tıp Fakültesi Dekan V. Prof.Dr.Sami TAŞÇI
M ah alli idareler M üdürü Vehbi Ö Z A Y D IN
Fen-Edebiyat Fak. Dekan V. Prof.Dr.M.Yaşar ÜNLÜ
İl İdare Kurulu M üdürü Bekir DEMİRCİ
ik.İd.Bil.Fak. Dekan V. P rof.D r.ibrahin DÜZEN
Basın ve H alkla ilişkiler M üdürü M .K am il GÜLER
Veteriner Fak. Dekan V. Prof.D r.G ürbüz AKSOY
M uhakem at M üdürü Hüseyin GÜZELOĞLU
M eslek Yüksek O ku lu M üdürü M ehm et O YM AK
G üm rük M üdürü A li AKÇAN
Sağlık H izm etleri M .Y .O . M d. Ahm et URAL
G üm rük M uhafaza M üdürü M uam m er ÖZENER
3. H ud ut A lay Komutanı Alb. Kadir BAĞLAN
İhracat M üdürü A li EJDER
Tugay Komutanı Yardımcısı A lb .A li KARLI
Devlet Hastanesi Baştabibi Yusuf Vehbi OCAK
İl Jandarma Komutanı J.Alb. M ehm et EKMEKÇİ
İş ve işçi Bulma Kurumu M üdürü Mustafa KÖLMEK
3. H ud.A.K.Yrd. Alb. Necati YÜCEL
Devlet Türk H alk M üziği Koro M üd. H.Basri TURAN
A skerlik Şubesi Başkanı Alb.A.R ıfat MESÇİOĞLU
Tekel Başmüdürü M ahm ut ERTUĞRUL
Kurmay Başkanı . Y rb.A li ERBAY
SUM A Fabrikası M üdürü Adnan TOP
Vali Yardımcısı Haşan DURUER
Posta İşletmesi Başmüdürü H am it IŞIK
Vali Yardımcısı Ahm et Ham di NAYIR
Türk Telekom Başmüdürü İrfan DEMİRCAN
Vali Yardımcısı M eftun DALLI
Hava M eydanları M üdürü Osman SERDAR
Vali Yardımcısı Ü m it Şeref KAYACAN
TZDK Bölge M üdürü M ehm et SARAÇ
V ali Yardımcısı Faruk İŞIK
Zirai Aletler Fabrika M üdürü H a m it KARAÇİZMELİ
il Emniyet M üdürü Salih TUZCU
T M O Bölge M üdürü A li İhsan KÜÇÜKKURT
M İT Bölge Tem silcisi A li UGU R LU O Ğ LU
SSK M üdürü M ehm et ŞANSAL
D e fte rd a r' Sıtkı TOPALOĞLU
SSK Hastanesi Baştabibi A hm et FAKIBABA
M illi Eğitim M üdürü Ö ner ERGENÇ
Bağ-Kur M üdürü Ahm et KÖSE
Bayındırlık ve İskan M üdürüV . Ahm et AL
TEDAŞ Müessese M üdürü Vahap AYD IN
Sağlık M üdürü D r.M u ktim ŞELLİ
KOSGEB M üdürü Mustafa BİLGEL
Tarım ve Köyişleri İl M üdürü V. Yusuf KÖSE
Karayolları 91. Şube Şefi A li SOYBAKIŞ
Köy H izm e tleri Bölge M üdürü O ktay ŞENDUR
GAP B. Kalk. İd. Bölge M d. Erkan ALEMDAROĞLU
İLÇE KAYMAKAMLARI
M ete oro lo ji Bölge M üdürü Haşan ALTUNPAK
AKÇAKALE Harun KAYA
DSİ.1 5. Bplge M üdürü Ünal ÇALIŞKAN BİRECİK Necmettin KILIÇ
DSİ.1 6 .Bölge M üdürü V. Gülabi POLAT BO ZO VA Abdullah ASLANER
Tarım Reformu Bölge M üdürü M ehm et BAŞBUĞ CEYLANPINAR Seyfullah HACIMÜFTÜOĞLU
O rm an Bölge M üdürü M ehm et SANCAK HALFETİ N. Kemal NAZLI
HARRAN M ün ir KARAOĞLU
Sanayi ve Ticaret M üdürü Necati ALAYBEY
HİLVAN A li YERLİKAYA
il Kültür M üdürü V. Hüseyin KENDİRCİ
SİVEREK A bdülkadir KARATAŞ
İl Turizm M üdürü Kadri ÇETİNER SURUÇ Ahm et ALTIPARMAK
İl Çevre M üdürü Mustafa KÜÇÜKOĞ LU VİRANŞEHİR Ahmet SARAÇ

45 Ş a n l ı u r f a ’9 7 İD A R İ YAPI
IL ÖZEL
İDARESİ
Mahalli İdarelerin en önemli bi­
rimi olan İl Özel İdaresi eğitimden
sağlığa, tarımdan spora kadar birçok
alanda hizmet veren ve öncelikle so­
runları mahallinde çözüme kavuş­
turan kuruluşlardır. •
il Özel idaresi, Şanlıurfa'daki
önemli yatırım hizmetleri ile yatı­
rımcı kuruluşların başında yer al­
mayı sağlamış ve öncülük etmiştir.
M ülkiyeti Özel idareye ait olan
38 okuldan 3 4 'ü ilkokul, 4'Lİ ortao­
kuldur.
İl Özel İdaresinin toplam 54 per­
soneli vardır. 5. Ş A N LIU R F A V A L İL İĞ İ SERACILIK TESİSLERİ: Merkez
KONUKEVİ: Tarihi bir Urfa Evi olup, Karaali Köyü Kaplıca tesislerinin bu­
YATIRIM FAALİYETLERİ otel, lokanta ve kafeterya hizmeti lunduğu saha içinde 14.500 m2 cam
1. Hizmet Binası, Sosyal Tesis ve vermektedir. ve 10.800 m2 plastik yapı şeklinde
Sabit Yatırımlar 6. VALİ AKBULUT FİDANLIĞI: yapılan seralarda domates üretimi
2. Tarihi Eser Restorasyonları A k ç a k a le ilç e s i G ü lv e re n Kö- 1000 ton/yıl kapasitelidir.
3. T a rım s a l K a lk ın m a ve yü'ndedir. Meyve fidanı, orman SİVEREK 100 YATAKLI DEVLET
Ağaçlandırmaya Yönelik Yatırımlar ağaçları, aşılı fıstık fidanı ve süs bitki­ HASTANESİ İNŞAATI: 110 m ilyar TL
4. Fabrika Tesis ve Sanayi Yatı­ leri üretmektedir. proje bedelli olan inşaat 1996 yılı so­
rımları 7. MARANGOZ VE DEMİR nunda tamamlanmış olacaktır.
5. M illi Eğitimde; ilköğretim, O r­
ATÖLYELERİ: Okul sıraları, yazı tah­ ŞANLIURFA ÖĞRETMENEVİ İN ­
taöğretim ve Halk Eğitimi Yatırımları
tası, masa ve çeşitli ağaç işleri ima­ ŞAATI: 1991 yılında yapımına başla­
6. Sağlık Yatırımları (Devlet Has­
latı yapılmaktadır. Evren Küçük Sa­ nılan bina 180 yatak kapasiteli olup
tanesi, Sağlık Ocağı yapımı)
nayi Sitesi'nde bulunmaktadır. 1996 yılı sonunda tamamlanmıştır.
7. Köy Hizmetleri Yatırımları
8. CEBECİ İŞHANI: Zemin katta BOZOVA İLÇESİNDE ÇOK
8. Spor ve Gençlik Yatırımları
ve üst katlarda 40 adet işyeri ile teras
9. Fidanlık - Ağaçlandırma Faali­ AMAÇLI LİSE İNŞAATI: Okul inşaa­
yetleri katta polis evi bulunmaktadır. tının toplam proje bedeli 40 m ilyar
TL'dir. 1996 yılında hizmete gir­
İL ÖZEL İDARESİNİN ÖZEL İDARE İŞTİRAKLERİ
miştir.
1. Karacadağ Menba Suları Şişe­
ÖNEMLİ TESİSLERİ SİVEREK İLÇESİ A N A D O L U Lİ­
leme ve Pazarlama A.Ş.:1987 yılında
1. HİZMET BİNASI: Tarihi, eski SESİ İNŞAATI: Projenin toplam be­
kurulan şirketteki Özel idare hissesi
hükümet konağı restore edilerek hiz­ deli 30 m ilyar TL'dir. İnşaat 1996 yılı
% 41 oranındadır. 1993 yılında 5 yıl­
mete açılmıştır. sonunda tamamlanmıştır.
lığına kiraya verilmiştir.
2. VALİ AKBULUT İŞ MERKEZİ:
Hizmet Binası arkasında yer almak­ 2. Yeni Güneygaz LPG Dolum ve
tadır. Zemin ve asma katı market Tevzi A.Ş.: 1987 yılında kurulan şir­
olup, iki katında 18 büro, kalan 3 kat ketteki Özel idare hissesi % 20'dir. 1996 YILININ DİĞER
ise dersane olarak kullanılmaktadır. 3. Güneydoğu Yağ Ticaret A.Ş.:
ÖNEMLİ FAALİYETLERİ
3. DİNLENME VE SOSYAL TE­ 1990 yılında kurulan şirketteki Özel
1. Köy H izm etlerine 5 adet 14
SİSLER KOMPLEKSİ: idare binası m i­ İdare hissesi % 4 1 'dir. 1. Organize
Sanayi Bölgesi'nde olup 100Ton/gün m 3 'Iük dam perli kamyon, bir adet
safirhane, kafeterya ve halı sahadan
Pamukyağı üretme kapasitelidir. silindir, bir adet yükleyici alınmıştır.
oluşmaktadır. (Şanlıurfaspor Ku-
lü b ü 'n ü n te s is i o la ra k kullanıl­ 2. 1996 yılında A cil Destek Fo­
maktadır.) 1996 YILI YATIRIMLARI nundan 136.5 m ilyar TL çeşitli pro­
4. PROF. DR. ABDÜLKADİR KA- KARAALİ KAPLICA İNŞAATI: jelere harcanmıştır.
RAHAN KÜTÜPHANESİ: Prof.Dr. 1996 yılında 28 m ilyar TL harcama
3. 34 adet kö.y içme suyu sondaj
yapılmış olan kaplıca inşaatının %90
Abdülkadir Karahan'ırı bağışladığı 7 kuyusu inşaatının ihalesi yapılmıştır
bin kitaptan oluşmaktadır. fiziki gerçekleşmesi vardır. Toplam
45 m ilyar TL. proje bedellidir.

46 Ş a n lıu rfa '9 7 İD A R İ YAPI


İL GENEL MEÇLİSİ ÜYELERİ (19%)
ŞANLIURFA MERKEZ HALFETİ
Halil KIRMIZI Fuat KARADAĞ
Reşit BADILLI İbrahim ÇOBAN
Ahmet YILMAZ Mehmet POLAT
Übeyit KIRBOĞA HARRAN
Sait BADILLI Hüseyin KÖROĞLU
Halef KILIÇ Hadi ÇİÇEK
Haçım DEMİR Mehmet ÖZYAVUZ
Sait İNAN HİLVAN
AKÇAKALE Müslüm BAYIK
Haşan BERTAN Kenan BUCAK
imam YILMAZTEKİN Ekrem İZOL
A.Latif SOYDAŞ SİVEREK
BİRECİK Übeydullah AKIL
İsa KARADAĞ Cenap İZOL
S.Ahmet OĞUZ Dcvriş ERİK
İbrahim BOZKURT E. Müslüm GÜMÜŞTAŞ
Haşan ÖZTÜRK M. Tahir KARAKEÇİLİ
BOZOVA SURUÇ
Bahri AKSOY Feyzutlah YALÇIN .« V « v » V ı» '• L “ ” * *
Burhan SARI Salih ASLAN
Müslüm AKGÜN M.Fahri ÇELİKAY
Mustafa DOĞAN Mehmet POLAT
CEYLANPINAR Ahmet YANMAZ
Cemil KILIÇ VİRANŞEHİR
Sabri ÖZBEK Haşan AYAZ
Cemal BOZ Mehmet AYDOĞAN
Hüseyin ŞIK
Mehmet EKİNCİ
Halef KETE
44.

45. P ro f.D r.A b d ü lk a d ir K a ra h a n K ü tü p h a n e s i

47 Ş a n l ı u r f a '9 7 İD A R İ YAPI
İLDEKİ
BELEDİYELER
Şanlıurfa Belediyesi 1908 yı­
lında faaliyete geçmiştir. GAP'ın
merkez şehri olması konumuyla
Türkiye'deki önem li belediyelerden
biri haline gelmiştir, il genelinde 19
belediye bulunm aktadır. Bunlardan
biri merkezde il Belediyesi, 10'u il­
çe belediyesi, 8'i ise belde beledi­
yesidir.

ŞANLIURFA
46. Ş a n lıu rfa B e le d iy e s i H iz m e t B in a s ı
BELEDİYESİ
EYYÜPKENT PROJESİ Şehiriçi ağaçlandırma :5.000 fidan
Şanlıurfa sürekli gelişmekte ve Akabe ağaçlandırması :50.000 fidan
bu gelişmeye paralel olarak nüfus Belediye, ürettiği arsaları halka
Buluntu Hoca Parkı: 9.000 m2
yoğunluğu artmaktadır. Bunun so­ açarak, park ve yol çalışmalarını
Tarihi çarşılarda: 2.000 m2 parke
nuncu olarak her yıl bir mahalle başlattığı Eyyüpkent, gecekondunun
oluşmaktadır. Şanlıurfa Belediyesi önlenmesi yönünde başlatılan bir 5 ana caddede refüz çim lendirm esi
yeni kurulan mahallerde kamulaş­ projedir. Eyyüpkent Konut Projeleri
DİĞER BİLGİLER (A ralık 1996)
tırma, yol açma, kanalizasyon, as­ müstakil iki katlı evler halinde ger­
M em ur sayısı: 395
faltlama, su şebekesi ve park -bahçe çekleştirilmek üzere belediye tara­
Kadrolu işçi: 574
hizm etlerini yürütm ektedir. fından vatandaşa sunulmaktadır.
G eçici İşçi: 676
Şanlıurfa Belediyesi çevre dü­ 1996 nın Ö N îM L İ FAALİYETLERİ Sözleşmeli Personel: 6
zenlemesine önem vererek şehrin Asfalt: 80 km. Toplam personel: 1651
belirli yerlerinde parklar oluştur­ 1996 bütçesi :1.306168 (m ilyon TL)
Kanal: 10 km.
maktadır. Bu parkların en ö nem li­ Belediyeye ait Otobüs Sayısı: 20
leri Necm ettin Cevheri Parkı ile Ka- Sıı şebekesi: 10.5 km. Özel Halk Otobüsü: 69
saptaşı Parkı 'dır. Bordur Taşı :5 km. Ö zel M inibüs: 115
Parke Taş: 18.000 m2 Emlak Ver. m ükellefi: 56.000
Şanlıurfa Belediyesi'nin emlak
Kaldırım: 3.000 m2 Çevre Tem. Ver. m ükellefi: 57.800
vergileri, su aboneleri tahsilatları,
Saha Betonlaması :5.000 m2 Su abonesi sayısı: 76.000
personel hizm etleri, Çevre Tem izlik
Vergisi hizm etleri bilgisayarlarla ya­ Beton Merdiven: 5.000 m2
pılmaktadır.
T em izlik işleri ve şehir içi yolcu
taşımacılığı işlerinde kısmi özelleş­
tirm e yapılmıştır.
Yeni yapılan Buğday Pazarı ve
Hayvan Pazarı hizmete girm iştir.
KARAKO YUN DERESİ PROJESİ
Şehir merkezinden geçen Kara-
koyun Deresinin Köprü Başı m evki­
inde uygulanan bu projede iki katlı
170 araçlık otopark, 1 süper
market, 1 sergi salonu, 115 dükkan,
48 büro, 1 restorant ve kafetarya, 1
alt geçit ve 9 bin m 2 'Iik bir yeşil
alanla Güneydoğu'nun en büyük ti­
caret merkezi olacaktır.
Proje inş. alanı 30 bin rh2'dir.
47. K a s a p ta ş ı P a rk ı

48 Ş a n l ı u r f a '97 İD A R İ YAPI
İLDEKİ BELEDİYE BAŞKANLARI İLDEKİ BELEDİYELER
Ahmet BAHÇIVAN Şanlıurfa Belediye Başkanı HAKKINDA GENEL BİLGİLER
Ahmet AKAY Akçakale Belediye Başkanı
Bld. Adı Bld.oluş Nüfusu M ah. 1996 Bütçesi Toplam
Abdülkadir YÜKSEL Birecik Belediye Başkanı
Tarihi (1990) Savısı (m ilvon TL) Pers.
Sıtkı URAL Bozova Belediye Başkanı
Faik ÖCALAN Ceylanpınar Belediye Başkanı Şanlıurfa 1908 2 7 6 .5 2 8 52 1 .3 0 6 .1 6 8 600
Mehmet GÖKÇEK Halfeti Belediye Başkanı Akçakale 1946 4 8 .5 5 0 5 4 3 .9 5 0 58
Mustafa BAYIK Hilvan Belediye Başkanı Birecik 1923 5 8 .9 0 7 8 2 2 0 .9 7 5 82
İbrahim ÖZYAVUZ Harran Belediye Başkanı Bozova 1930 5 6 .8 1 2 3 1 02.871 35
Haşan ÇELEBİ Siverek Belediye Başkanı Ceylanpınar 1960 4 9 .5 5 5 6 1 0 0 .0 0 0 45
Şükrü YÜKSEL Suruç Belediye Başkanı H alfeti 1954 3 6 .0 5 8 4 2 8 .5 9 3 23
H alil KELEŞABDİOĞLU Viranşehir Belediye Bşk. Harran 1987 2 9 .5 9 2 3 1 8 .7 3 0 18
Salih KALENDER Ayran Belediye Başkanı Hilvan 1946 3 5 .5 6 6 3 5 5 .7 3 4 37
M.Emin GÜNEŞ Mezra Belediye Başkanı Siverek 1920 1 3 3 .8 3 2 19 2 8 0 .1 9 2 194
Abdullah YİĞİT Yk.Göklü Belediye Başkanı Suruç 1891 8 0 .2 0 2 5 1 3 8 .3 7 5 72
Müslüm ÇETİN Argıl Belediye Başkanı V iranşehir 1904 100.361 14 4 5 7 .9 4 3 160
M.Faik ALAKUŞ 11 Nisan Belediye Başkanı Ayran 1974 2 .5 8 8 3 1 6 .0 2 5 10
Ali GÖG Karaköprü Belediye Başkanı Mezra 1994 2 .2 1 4 - - 12
Aİi ERSÖZ Kısas Belediye Başkanı Yk.Göklü 1968 6 .6 4 0 3 5 0 .0 0 0 25
İ.Halil AKCAN Yaslıca Belediye Başkanı Argıl 1989 2 .7 0 5 3 2 0 .0 0 0 15
11 Nisan 1989 4 .6 1 3 3 2 0 .0 0 0 15
Karaköprü 1991 2 .7 1 9 4 2 0 .0 0 0 15
ŞANLIURFA BELEDİYE BAŞKANLARI Kısas 1992 2 .5 1 6 1 1 6 .6 0 0 15
Sadık Efendi 1869-1871 Yaslıca 1992 2 .2 0 0 3 1 6 .4 0 0 15
Hadar Ağa (Akyüz) 1885-1894
Halil Efendi (Akyüz) 1895-1899
Abdurrahman M uhlis Efendi 1900-1902 ŞANLIURFA DEFTERDARLIGİ
Ömer Edip Efendi (Kürkçüoğlu) 1904-1904 Şanlıurfa Defterdarlığı, yaklaşık 20.000 m2. alana sahip
Siverekli Ali Fuat Efendi (Bucak) 1905-1906 8 katlı binada; içersinde 3 adet Vergi Dairesi ile Defterdar­
Neşet Bey (Doğan) 1907-1907 lığın diğer birimleri hizmet vermektedir. 2 Blok halinde ya­
Ömer Edip Kürkçüoğlu 1908-1912 pılan asansörlü hizmet binasında ısıtma ve soğutma sistemi
Halil Akyüz 1912-1914 Merkezi sistemle çalışmakta ve içersinde yemekhane, misa­
Osman Remzi Kürkçüoğlu 1914-1916 firhane, kreş ve lokal gibi Sosyal tesisler bulunmaktadır.
Şıhmüslüm Parmaksız 1916-1917 Şanlıurfa'da 1995 yıl sonu itibariyle, 33.148 Adet Gelir
Mustafa Hacı Kamiloğlu 1917-1923 Vergisi Mükellefi, 1.068 Adet Kurumlar Vergisi Mükellefi,
Reşit Görgün ,1923-1926 23.983 Adet Katma Değer Vergisi Mükellefi mevcuttur.
Ömer Alpan ' f 926-1929 Gelir vergisi Mükelleflerinin 17.454 adedi Gerçek
İbrahim Yorgancıoğlu 1929-1930 usulde, 15.694 Adedi ise götürü usulde Gelir Vergisi Mükel­
1930-1933 lefi olarak kayıtlıdır.
Celal Nedim Kürkçüoğlu
. 1995 yılında 2.697.003.989.000.TL. gelir Vergisi Tahak­
Ömer Alay 1933-1946
kukundan 2.155.643.215.000.TL. tahsilat yapılmıştır. 1995
Fazıl Kürkçüoğlu 1946-1947
yılındaki tahakkuk artışında, 1994 yılına oranla % 60'lık,
Celal Güllüoğlu 1947-1949
1995 yılındaki tahsilat ise % 62'lik bir oranda artmıştır.
Reşit Akyüz 1950-1953 Yoğun ve yaygın Vergi Denetimlerinde toplam, 91.133
Aziz Özbay 1953-1954 Mükellef denetlenmiş ve bu denetimler sonunda 4.605 Adet
Reşit Rastgeldi 1954-1955 cezalı tutanak ile 5.790.526.000.TL. ceza kesilmiştir.
Hacı Tevfik Saraç 1955-1957 İldeki Müteşebbislik gayretleri ve ticari hayattaki başa­
Cemil Hacıkamiloğlu 1957-1960 rılar vergi gelirlerine de yansımış olup gelişme bu hızla
Reşit İpek 1960-1960 devam ettiğinde ileriki yıllarda Şanlıurfanın ilk 10 il arasına
Alaaddin Kıral 1961-1962 gireceği düşünülmektedir.
Nurettin Hazar 1962-1963 Son üç yıl Gelir Tahakkuk ve tahsilat durumu.
Mustafa Kılıç 1963-1973 Yılı Tahakkuk Toplamı TahsilatToplamı
Kadri Barut 1973-1977 1993 781.095.061.000 226.888.813.000
Feridun Yazar 1977-1980 1994 1.534.627.348.000 1.128.187.639.000
Ziya Çöker 1980-1981
1995 2.697.003.981.000 2.155.643.215.000
Erdoğan Cebeci 1981-1981
Yukarıdaki verilerden de görüleceği üzere tahakkuk
Alaattin Turhan 1981-1984
eden vergilerde bir önceki yıla oranla % 100'ün üzerinde
İ.Halil Çelik 1984-1991
artış görülmekte ve bu oranların ortalama % 80'lık kısımları
Hüseyin Kılıç 1991-1992
tahsil edilmiştir.
Uğur Esat Akgöl 1992-1994
Ahmet Bahçıvan 1994-

49 Ş a n l ı u r f a ’9 7 İD A R İ YAPI
48 . Y e n iş e h ir K a s a p ta ş ı P a rk ı

49. Ç iftk u b b e 'd e n Ş a n lıu rfa

50 Ş a n l ı u r fa '97 İD A R İ YAPI
GEÇM İŞTE EĞİTİM
Şanlıurfa'mızda eğitim kurıımla-
rının faaliyet göstermesi ta millattan
önceki yıllara kadar uzanmaktadır.
Bunun da en büyük örneği ilk ç a ğ ­
la rd a n g ü n ü m ü z e deva m eden
HARRAN Üniversitesidir.

Bu ü n iv e r s ite m iz İs la m dö­
neminde yeniden önem ini ve haya­
tiyetini kazanmış ve Harun Reşit dö­
neminde ilk İslam Üniversitesi ola­
rak dünyaya adını duyurmuş ve
altın çağını yaşamıştır. M ila di 750
yılında çok meşhur İslam bilginleri
burada eserler vermiş ve bu eserler
asırlarca batı üniversitelerinde ders
olarak okutulm uştur. Astronomi,
Felsefe, Tıb, Hendese, M atem atik
gibi ilim alanlarında dahiler
yetiştirmiştir. y ılla rd a da ilk o k u lla r o la ra k kültürel ihtiyaçlarına cevap vermek
açılmıştır. için 1982 yılından itibaren merkez
Örneğin Sabit Bin Kıırra M .821
yıllarında Yunan Filozoflarının eser­ ve ilçelerde öğretmenevi ve lokalle­
lerini arapçaya çevirm iş, Al Battani
BU G Ü N KÜ DURUM ri açılmıştır. M illi Eğitim personeli­
dünyanın aya olan uzaklığını doğru ne hizm et veren b ir sağlık eğitim
1967-1968 öğretim yılından gü­
olarak hesaplayan ilk astronomi merkezi de hizmete girm iştir.
nümüze kadar, Tıirkiyenin her alan­
a lim i o lm u ş tu r . Y in e Y u n a n da olduğu gibi eğitim ve ö ğ re tim Şanlıurfa'da 1995-1996 öğretim
Filozoflarının parçalanamaz dediği a la n ın d a da gel işti ği b ir g e r­ yılı başı durum una göre eğitim ku­
atomun parçalanabileceğim izah ç e k tir. Ş a n lıu rfa da bu gelişme­ r u m la n ile i l g i l i b ilg ile r , tü r
eden ve parçalandığında Bağdat den payını almıştır. Bu dönem için ­ ve ö z e llik le r in e g ö re a şağıda
gibi bir şehiri yok edecek b iiyıik bir de ilde örgün ve yaygın eğitim siste­ g ö s te r ilm iş tir .
enerjinin ortaya çıkacağını teorik mi çerçevesinde her tür ve derece­
olarak anlatan Cabir Bin Hayyam, deki okullara paralel olarak
büyük din alim i İbni Teymiye gibi
Okul Öncesi Eğitim
yetişkinlerin eğitim ine de önem ve­
d ü n y a c a m e ş h u r i l im a d a m ­ rilm iştir. Bu amaçla merkez ve ilçe­ İlim izde okul öncesi eğitim kuru­
la r ı H a r r a n Ü n i v e r s i t e s i ' n d e lerde Halk Eğitim merkezleri kana­ mu olarak, ilkoku lla r bünyesinde 4-
y e tiş m iş le r d ir . lıyla okuma-yazma kurslarının yanı- 6 yaş grubu çocukların eğitim gör­
sıra, diğer mesleki kurslara da ağır­ düğü 22 anasınıfı bulunm aktadır.
Şanlıurfa'mızda eğitim kurum lan
lık verilmiştir.
Osmanlının son dönem lerinde Ayrıca, okul öncesi eğitim kurumu
Sübyan mektepleri ve daha sonraki Ayrıca, öğretmenlerin sosyal ve olarak ilim iz genelinde kız meslek
lisesi bünyesinde uygulamalı ana
okulları bulunm akta olup, yine il
m erkezim izde bağımsız olarak bir
Anaokulu bulunm aktadır. Bu o kul­
lara devam eden çocuklar 3-6 yaş
grubunu oluşturmaktadırlar.

il m erkezinde bağımsız olarak


açılan ana okulu 8.11.1994 yılında
açılmış olan 12 derslik kapasitelidir.
Halen bu okulda 62 çocuk eğitime
devam etmektedirler. (07.30-1 7.00
saatleri) tam ö ğ re n im le e ğ itim e
devam etmekte olup, çocukların
sosyal ve b iy o lo jik gelişmelerini
tem in etmektedir.

53 Ş a n lıu rfa '9 7 EĞ İTİM


Nihat Sözmen Endüstri Meslek
Lisesi ile Sadettin Feyman Karaata
ilkokulu ve Hatice Şahin isim li bir
hayırsever vatandaşımız tarafından
250 yataklı bir öğrenci yurdu yaptı­
rılmış olup, hizmete açılmıştır. Yine
Birecik ilçem izde H alil O ktay Ç u I-
c tıo ğ lıı ta ra fın d a n M e h m e t A d il
Ç u lc u o ğ lu A n a d o lu lisesi yaptırıl­
mıştır. Yine suruç ilçem izde
Sabancı H olding tarafından kız
Meslek Lisesi binası yaptırılarak,
eğitime açılmıştır. Ayrıca Harran il­
çemizde Cumhurbaşkanımız Sayın
Süleyman D em irel'in şahsi olarak 5
M ilya r katkıları ile çok programlı
Süleyman Demirel Lisesi öğretime
açılmıştır.

Köy okullarım ızın % 4 8'i tek öğ­


retmen ve tek dersliklidir.

Ş a n lıu rfa ilin d e 1 9 9 6 y ılı


başında ilde okur-yazarlık oranı er­
keklerde % 87, kadınlarda ise%45
54. dolayındadır. Bu oranlar Türkiye or­
Ahmet Erseven, Profilo, Osman talamasının altında bulunm akla b ir­
Ertörer İlköğretim O kulu, Hatice likte halk eğitim m erkezlerince
İLK Ö Ğ R ET İM Gelener, Mehmet Saçlı İlkokulları. okuma-yazma kursları yıl boyu fali-
Ayrıca il merkezinde Davut Zeki yetlerine devam etmektedir.
Şanlıurfa'da 1995-1996 Eğitim-
Akpınar Lisesi Akpınar Şirketler
Öğretim yılı itibariyle 122 7'si
Köyde, 104 'ii şehir merkezinde
G ru b u ta r a fın d a n
kazandırılmıştır.
ilim iz e O R T A Ö Ğ R E T İM
olm ak üzere toplam 1331 ilkokul
II merkezinde 5 bağımsız, 7 de
ve ilköğretim okulları olup, bu Siverek ilç e m iz d e ise H a lit
lise ve dengi okulların bünyelerinde
okullarda 2834 sınıf öğretmeni G ü lp ın a r ilk o k u lu , B ire c ik te H.
görev yapmaktadır.

İlkokullardaki toplam öğrenci


sayısı 1 3 3 .3 0 9 'u b u lm a k ta d ır.
Bunlardan 43.752'si köy ilk o k u lla ­
rınd a 8 9 .5 5 7 ö ğ re n ci de m erkez
ilk o k u lla rım ız d a e ğ itim ve öğre­
n im le rin i devam e tm e kte d irle r.
Şanlıurfa'da 104 köyde, mezrada
ise 1227 ilkokul vardır.

Bölgenin köy ve mezraları, dağı­


nık bir yerleşim dokusuna sahip o l­
ması nedeniyle Yatılı ilköğretim
Bölge okullarına ihtiyaç duyulmuş
ve il merkezi ile Akçakale, Bozova,
B irtc ik, H ilvan, Suruç ve Viranşehir
ilçelerinde Yatılı ilköğretim Bölge
O kulları açılmıştır. Halen Siverek il­
çemizde bir yatılı bölge okulu inşa­
atı devam etmektedir.

Ayrıca, Şanlıurfa'da son yıllarda


devlet-vatandaş işbirliği ile yeni
okullar yapılmış olup isimleri
şunlardır. Şanlıurfa merkezinde
55. Ş a n lıu rfa E n d ü s tri M e s le k L is e s i

54 Ş a n l ı u r f a '9 7 EĞ İTİM
56. K ö y d e O k u m a -Y a z m a K u rs u
olm ak üzere toplam 12 ortaokul bu­
lunmaktadır. Bünyelerinde ortaokul
bulunan lise ve dengi okullar
şunlardır. İmam H atip Lisesi, Kız
Meslek Lisesi, Kız Lisesidir, il mer­
kezinde bulunan müstakil lise ve
dengi okullar ise, Şanlıurfa Lisesi,
Anadolu Lisesi, Gazi Lisesi, Davut
Zeki Akpınar Lisesi, Anadolu
Ticaret ve Ticaret Meslek Lisesi,
Anadolu Kız Meslek ve Kız Meslek
Lisesi, Anadolu İmam Hatip ve
imam Hatip Lisesi, Kız Lisesi,
Anadolu Teknik Lise ve Teknik Lise
ve Endüstri Meslek Lisesi ayrıca
1993-1994 öğretim yılında Anadolu
Güzel Sanatlar Lisesi faaliyete
geçmiştir.

Şanlıurfa ilçelerinde bulunan or­


bu eğitim m erkezim izde bugüne zenlenm ektedir. Ayrıca, okuma-
taokulların isim leri ise şöyle sıralan­
kadar, 3338 Usta, 2186 Kalfa, 655 yazma kursları aksamadan yıl
maktadır. Akçakale Lisesi, Akçakale
Usta Öğretici belgesi, 8 İşyeri Açma boyunca sürdürülm ektedir.
İmam H atip Lisesi, Birecik Lisesi,
Belgesi olmak üzere toplam 6187
Birecik O rtaokulu, Birecik İmam
Hatip Lisesi, Birecik Kız Meslek belge v e rilm iş tir. H ale n 691 Sağlık Eğitim Merkezi
çıra k, 331 Kalfa e ğ itim e devam
Lisesi, Birecik Anadolu Lisesi, ilim iz merkezinde 1981 yılı
e tm e kte d ir.
Bozova Lisesi, Ceylanpınar Lisesi, Kasım ayında hizmete açılan sağlık
Ceylanpınar O rtokulu, Ceylanpınar eğitim i merkezi, M illi Eğitim perso­
İmam H atip Lisesi, Ceylanpınar
Halk Eğitimi Merkezleri
nelinin ve aile fertlerinin muayene,
M ehmet A k if Ersoy ilköğretim ve (Aksam Sanat Okulu) sağlık ve tedavi işleri ile ilg ili ç a lış ­
O kulu, Siverek Lisesi, Siverek m a la rın ı y a p a ra k , d ü z e n li ka­
O r ta o k u lu , S iv e re k K a ra k e ç i Şanlıurfa ve ilçelerindeki Halk
yıtlar tutmaktadır.
O rtaokulu, Siverek Kız Lisesi, Suruç E ğ itim i M e rk e z i M ü d ü r lü k le r i
y a y g ın e ğ it im f a a liy e t le r i
imam H atip Lisesi, Suruç Kız Rehberlik Araştırma
Meslek Lisesi, Halfeti Lisesi, Halfeti içerisindeki yetişkinlere yönelik,
O rtaokulu, Yukarı G öklıi Lisesi, eğitim ve öğretim çalışmalarını Merkezi
Argıl O rtaokulu, H ilvan Lisesi, sürdürmektedir.
1982 yılında ilim iz merkezinde
H ilv a n İm am H a tip Lisesi, Bu merkezlerde 14-44 yaşlar kurulan Rehberlik Araştırma merke­
H ilv a n Kız M eslek Lisesi, H ilv a n arası yetişkinlere çeşitli mesleki, z i, A ta tü rk ilk o k u lu b in a s ın d a
O rta o k u lu , V ira n ş e h ir Lisesi, k ü lt ü r e l, S osyal k u rs la r vs. dü­ faaliyetini sürdürmektedir.
V ira n ş e h ir İm am H a tip Lisesi,
V iranşehiT Endüstri M eslek
L is e s i, V ir a n ş e h ir A n a d o lu
Lisesi, V ira n ş e h ir T ic a re t Lisesi.

Şanlıurfa genelinde 1995-1996


eğitim -öğretim yılında orta dereceli
okullarda toplam 448 öğretmen
olup, 22859 öğrenci eğitim ve öğre­
tim e devam etmektedir.

BAĞLI KURU LU ŞLAR


Çıraklık Eğitim Merkezi
(Ç -E M İ
II merkezi ve Birecik ilçesinde
3308 Sayılı Çıraklık ve Mesleki
Eğitim Kanunun gereği birer çıraklık
eğitim i merkezi bulunm akta olup,
57. Ç ıra k lık E ğ itim M e rk e z i

55 Ş a n l ı u r f a ’9 7 EĞ İTİM
M illi Eğitim Yayınevi
Memurluğu
1975 yılında faaliyete geçen bu
b irim in esas görev alanı, i! genelin­
deki ilk ve ortadereceli okullardaki
ö ğ r e n c ile r in ders k ita p la r ın ı
karşılamaktır. Ayrıca, M illi Eğitim
Bakanlığı ve Kültür Bakanlığının da
yayımlarının satışını sağlamaktır.
Öğretmen Evleri ve
Lokalleri
Merkez ve tüm ilçelerim izde öğ­
retmen evi ve lokallerim iz mevcut
olup, öğretmenlerin sosyal ih tiy a ç ­
la r ın a c e v a p v e re c e k düzeyde­
dir. Ancak, merkezdeki öğretmen
evi ve lokali ihtiyaca cevap vereme­
58. Y e n i O ğ re tm e n e v i B in a s ı
diği için, 200 yataklı b ir öğretmene-
Bu merkezin temel amacı, okul Eğitim Araçları Merkezi vi inşaatı bitm ek üzere olup, çok
öncesinden, üniversiteye kadar her Müdürlüğü yakın bir zamanda ö ğ r e tm e n le r i­
tür dereceli okul ve çevrede, beden­ m iz in h iz m e tin e geçecektir.
Bu merkezin kuruluş amacı ise il H a le n o ğ re tm e n e v i lo k a li
sel, zihinsel, duygusal ve sosyal
genelindeki okulların, araç-gereç, b ü n y e s in d e ö ğ re tm e n le r k a n tin i
p ro b le m le ri ola n ö ğ re n c ile re , a i­
makina ve teçhizat ihtiyaçlarını kar­ h iz m e t v e rm e k te o lu p , ih tiy a ç ­
le le rin e ve o k u lla rın a re h b e rlik
şılamaktır. Ayrıca, 1994 yılından bu lara b ü y ü k b ir ö lç ü d e cevap
etmektedir. v e rm e k te d ir.
yana bu kurumumuz Açık Öğretim
Fakültesi ve Açık Öğretim L isesi Ö ZEL Ö Ğ RETİM
Ayrıca, zihinsel engelli ve üstün
ö ğ r e n c ile r in in k a y ıt k a b u l ve ilim izde özel öğretim kurumlan
yetenekli çocuklar için özel okul ve
imtihan işlemlerini sürdürmektedir. olarak, Özel Çağlayan ilkokulu,
sınıflar açmak, program hazırlamak Ö ze l Fırat Lisesi b ün ye sin d e b ir
ve geliştirme çalışmaları yapmak Ayrıca, okullardaki öğretmenlere ilkokul ile Özel Fırat Lisesi ve Özel
gibi görevleri yanısıra normal öğ­ peryodik olarak Fen bilgisi araçları M urat Lisesi faaliyet göstermektedir.
Ayrıca, Şanlıurfa'da Akfen, Şanlıurfa
rencilerin de, mesleki yönelim en­ k u lla n ım d e rs le ri y ıl boyunca
ve Feza Dershaneleri ilş bunlara
vanterini uygulayarak, branşa yö­ verilmektedir.
bağlı Birecik'te şube bulunm aktadır.
nelm elerini sağlamaktır. Yine ilim iz merkezinde, orta öğre­
nim öğrencilerine hitapeden Şair
Nabi Öğrenci Yurdu ve Harran
Yurdu hizmete devam etmektedir.
Siverek ve Ceylanpınar'da orta
öğrenim öğrencilerine yönelik C.
Pınar, ipek Eğitim Vakfı Yurdu ve-
Siverek Hamidiye. Ö ğrenci Yurdu
bulunmaktadır.
M otorlu Taşıt Sürücü
Kursları
İl m e r k e z in d e A kabe,
Bayramoğlu, Bilban, Dergah, Hasat,
Kaptan, Karakuş ve M üjde olm ak
üzere toplam 8 M otorlu Taşıt
S ürücü k u rs la rı v a rd ır. H a lfe ti
ilçem iz dışına tüm ilçelerim izde
birer adet m otorlu taşıt sürücü kurs­
ları faaliyet göstermektedirler.
59. S u ru ç S a b a n c ı K ız M e s le k L is e s i

56 Ş a n l ı u r f a '9 7 EĞ İTİM
60. H ü k ü m e t K o n a ğ ı ve H a rb -ı U m u m i Ş e h itle ri A b id e s i

57 Ş a n lıu rfa '9 7 EĞ İTİM


62. 12. y ü z y ıld a H a rra n ■ Y a ğ lıb o y a T a b lo : N ih a t K ü rk ç ü o ğ lu

63. G ü n ü m ü z d e H a rra n U lu C a m i ve M e d re s e K a lın tıla rı

58 Ş a n l t u r f a ’9 7 EĞ İTİM
gelen "Harran-u"dan gelmektedir. oluşan aydın gruplar vardı ve bun­
ŞA N LIU R FA 'D A Diğer bir görüşe göre de "Kesişen lar araştırmalar yapıyorlardı. Harran
Yollar" anlamındadır. O kulu'ndaki Sabii alim lerinden
YÜ KSEK A n tik k ü ltü r ü n te m s ilc ile r i büyük kısmı sonradan miislüman
S a b iile r , H r is tiy a n la r ve olmuştur.
Ö Ğ R E N İM Mıislüm anlar Harran'da büyük bir V II. Y ü z y ıl s o n la rı ile V III.
uyum içerisinde birlikte yaşamışlar, yüzyılın ilk yarısında Harran
buradaki okullardan dünyaca ünlü O kulu'nda tercüme işi hızlandı, ilk
alim ler yetişmiştir. çağ -yunan bilg in lerinin eserleri
Emevi hükümdarı II. Mervan Arapçaya tercüme edildi. Harran;

HARRAN Harran'ı devletin başkenti yapmış,


E m e vile rin Asya b ö lü m ü 750
Yunanca ve Süryanicede, Arapçaya
yapılan tercüm elerin merkezi duru­
y ılın d a A b ba sîle re y e n ile re k muna geldi.
ÜNİVERSİTESİ Harran'da son bulmuştur. Tarihi
geçmişi İslam öncesine dayanan
Em evi H a life s i II. M e rv a n
Harran'ı başkent yapınca (744-750)
dünyaca ünlü "Harran O kulu (Ü ni­ buradaki bilim sel çalışmalar daha
versite)" Abbasî Halifesi Harun da ağırlık kazandı.
TARİHTE HARRAN Reşid zamanında daha da gelişerek Harran O ku lu'nd a sürdürülen b i­
ÜNİVERSİTESİ ününü yaymaya devam etmiştir. limsel çalışmalar din, astronomi,
Ş a n lıu rfa i l in i n 44 km . İ lk çağ H e lle n iz m in in tıp, matematik ve felsefe olmak
Güneydoğusunda yer alan ve her İskenderiye'deki bilim ve felsefe üzere beş bölüm e ayrılıyordu..
yıl binlerce turist tarafından ziyaret okulu dağıtılınca buradaki alim ler 1260 yılı başlarında M oğollar ta­
edilen tarihi Harran kenti, kendi Hz. Ö m er zamanında (7. y.y. ilk ya­ rafından istila edildi. M oğollar kenti
adıyla anılan b ir ovanın merkezinde rısı) Antakya ve H arran'daki o k u l­ ellerinde tutamayacaklarını anlayın­
ku rulmuştur. lara ( ü n iv e r s ite ) y e r le ş tile r . ca 1271 yılında Harran'ın cam iini,
İslamiyetten önce varlığı bilinen surlarını, kalesini yakıp yıkarak
^ -T a rih i belgelerden anlaşıldığına
Harran O kulu, İslami dönemde' de kenti tahrip ettiler. Bundan sonra
göre, Harran adı 4000 yıldan beri
ününü devam ettirdi. Harran'daki Osmanlı dönem inde dahi Harran
d e ğ iş m e d e n g ü n ü m ü z e ka da r
İslam üniversitesinde Sabiiler, eski parlak günlerine b ir daha
gelmiştir. Harran adı Sıimerce ve
Hristiyanlar ve Müslümanlardan dönemedi.
Akatça "Seyahat-Kervan" anlamına

64. H a rra n Ü n iv e rs ite s i Y e n iş e h ir K a m p ü s ü

59 Ş a n lıu rfa '9 7 EĞ İTİM


65. H a rra n Ü n iv e rs ite s i Y e n iş e h ir K a m p ü s ü G iriş i

AKADEM İK BİRİMLER
A. FAKÜLTELER
1. FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ
Bölümler: Fizik, kimya, matematik,
b iy o lo ji, Türk d ili ve edebiyatı,
coğrafya, eğitim bilimleri, tarih, doğu
dilleri ve edebiyatı, sanat tarihi ve arke­
o lo ji, batı d ille ri ve edebiyatı,
sosyoloji.
2. İLAHİYAT FAKÜLTESİ
Bölümler: Temel İslam bilimleri,
İslam tarihi ve sanatları, felsefe ve din
bilimleri.
3. İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER
FAKÜLTESİ
Bölümler: İktisat, çalışma ekonomi­
si ve endüstri ilişkileri, işletme, ulusla­
rarası ilişkiler, kamu yönetimi, maliye,
HARRAN Bilim leri Enstitüsü kuruluş kanu­ ekonometri.
nunda yer almıştır. 1994 yılında bu 4. MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ
Ü N İV ER SİTESİN İN birim lere Siverek, H ilvan, Suruç, Bölümler: inşaat, makina, çevre,
Birecik, Viranşehir ve Bozova mes­ elektrik-elektronik, endüstri, bilgisayar,
K U R U LU ŞU lek yüksekokulları, 1995 yılında ise jeodezi ve fotogrametri.
H a rra n Ü n iv e r s ite s i' n i n Veteriner Fakültesi ile Akçakale ve 5. TIP FAKÜLTESİ
09.07.1992 tarih ve '3837 sayılı ku­ Ceylanpınar meslek yüksek okulları Bölümler: Temel tıp bilimleri, cer­
ruluş kanunu, Resmi Gazete'nin eklenmiştir. rahi tıp bilimleri, dahili tıp bilimleri.
1 1.7.1992 gün ve 21281 sayılı nüs­
10 Kasım 1992 tarihinde Harran 6. VETERİNER FAKÜLTESİ
hasında yayınlanmıştır. Bu kanuna
Üniversitesi Rektörlüğüne atanan 7. ZİRAAT FAKÜLTESİ
göre Şanlıurfa'da bulunan
Prof.Dr. Servet Armağan, 25 Kasım
Gaziantep Üniversitesi'ne bağlı Bölümler: Tarla bitkileri, toprak, zo­
1992 günü Şanlıurfa'ya gelerek va­ otekni, bahçe bitkileri, tarım ekonomi­
ila h iy a t F a k ü lte s i ile , D ic le
zifesine başlamıştır. si, tarımsal yapılar ve sulama, bitki ko­
Ü n iv e rs ite s i'n e b a ğ lı Z ira a t
Prof. Dr. Servet Armağan, 2 ruma, tarım makinaları, gıda bilim ve
Fakültesi ve Meslek Yüksekokulu
Kasım 1994 tarihde 4 yıl için yeni­ teknolojisi.
üniversitemize bağlanmıştır. Fen-
Edebiyat Fakültesi, Tıp Fakültesi, den Rektörlüğe seçilerek tayin B. ENSTİTÜLER
M ühendislik Fakültesi ve Sağlık edildi. 1. SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
H izm etleri Meslek Yüksekokulu, 14 O c a k 1 9 9 6 ta r ih in d e Anabilim Dalları: Temel İslam bi­
Sosyal B ilim ler Enstitüsü, Fen r e k tö r lü ğ e P r o f.D r. M ahm ut limleri, felsefe ve din bilimleri, İslam
Bilim leri Enstitüsü ve Sağlık Sert a ta n d ı. tarihi ve sanatları, Türk dili ve edebiya­
tı, tarih, Alman dili ve edebiyatı, doğu
dilleri ve edebiyatı, iktisat.
2. FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
Anabilim Dalları: Tarla bitkileri,
toprak, tarım ekonomisi, tarım makina-
ları, zootekni, bahçe bitkileri, bitki ko­
ruma, biyoloji, kimya, matematik, fizik,
çevre, inşaat, makina.
3. SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
Anabilim Dalları: Tıbbi biyoloji,
halk sağlığı, çocuk sağlığı ve hastalıkla­
rı (beslenme programı), farmakoloji, bi­
yokimya, fizyoloji, morfoloji, histoloji,
beden eğitimi ve spor, deontoloji, biyo­
fizik, mikrobiyoloji.
C. YÜKSEK OKULLAR
1. Ş.Urfa Meslek Yüksek Okulu
Programlar: Bilgisayarlı muhasebe
ve vergi uygulamaları, elektrik, gıda
66. Ş a n lıu rfa M . Y.O. U s a n L a b ra tu v a rı

60 Ş a n l ı u r f a ’9 7 EĞ İTİM
teknolojisi, harita-kadastro, iklimlendir-
me-soğutma, inşaat, işletme, makina,
muhasebe, tarım alet ve makineleri
2. Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek
Okulu
Program: Hemşirelik
3. Birecik Meslek Yüksek Okulu
Programlar: Elekrik, Pazarlama.
4. Bozova Meslek Yüksek Okulu
Program: Su ürünleri
5. Hilvan Meslek Yüksek Okulu
Programlar:inşaat, Makina
6. Siverek Meslek Yüksek Okulu
Program lar: Gıda te k n o lo jis i,
Radyo-TV yayımcılığı
7. Suruç Meslek Yüksek Okulu
Program lar: Endüstri b itk ile ri
y e tiş tirm e ve d e ğ e rle n d irm e ,
Sigortacılık, Seracılık. SOSYAL ve B. BA R IN M A HİZMETLERİ
8. Viranşehir Meslek Yüksek Okulu
Programlar: Bilgisayar Donanımı,
KÜLTÜREL HİZMETLER Üniversitenin müstakil öğrenci
yurdu yoktur. Ancak Kredi Yurtlar
Elektronik, Hayvan Yetiştiriciliği. Kurumunun erkek öğrenci yurdunda
A. BESLENME HİZMETLERİ
9. Ceylanpınar Meslek Yüksek 432, kız öğrenci yurdunda 350 olmak
Okulu Ü n ive rsite n in yemek h iz m e tle ­ üzere toplam 782 öğrenci devlet yurt­
Programlar: Bahçe Ziraati, İşletme ri m üte ah h it firm a tarafından yü­ larında kalmakta olup, şehirde çok sa­
Organizasyonu ve Çiftlik Yönetimi rütülm ekte olup yıl içerisinde öğ­ yıda dernek ve vakıf yurdu da
rencilere 180 gün, personele 240 gün mevcuttur.
10. Akçakale Meslek Yüksek Okulu
yemek çıkartılmaktadır. Yenişehir kam-
Programlar: Pamuk Eksperliği ve C. SAĞLIK HİZMETLERİ
püsünde öğrenciler için 200, personel
İplikçilik, Muhasebe iç in 200 ve Eyyubiye kampüsünde Ü n iv e r s ite n in b ü n y e s in d e
D. ARAŞTIRMA MERKEZLERİ öğrenciler için 200 kişilik kapasitede rektörlüğe bağlı olarak kurulan mediko
1. B ilgi işlem U ygulam a ve olmak üzere 3 merkezi yemekhane bu­ sosyal merkezinde 2 pratisyen doktor,
Araştırma Merkezi (HÜBİM) lunmaktadır. İlçe meslek yüksek okul­ 3 diş doktoru, 1 laborant ve yeteri
2. Sağlık Araştırma ve Uygulama larında ve kampüslerden bağım sız kadar personel ile üniversite çalı­
Merkezi (SAĞUMER) b u lu n a n b irim le rd e müteahhit fir­ şanlarına ve öğrencilere hizmet veril­
3. GAP Araştırma ve Uygulama manın sağladığı mekanlarda yemek ve­ mektedir. Öğrenci personelim muaye­
Merkezi (HÜGAP) rilmektedir. Bu yemekhanelerde günde neleri ile ayakta tedavileri mediko sos­
ortalama 1000 kişilik yemek servisi yal merkezinde yapılmakta gerekli g ö ­
4. Bilim ve Teknik Araştırma ve
yapılmaktadır. rü le n le r H arran Ü n iv e rs ite s i
Uygulama Merkezi (HÜBİTAM)
Araştırma ve Uygulama Hastahanesine
5. GAP Bölgesi El Sanatları
Uygulama ve Araştırma Merkezi
6. Antepfıstığı Araştırma ve
Uygulama Merkezi.
E. HARRAN ÜNİVERSİTESİ
ARAŞTIRMA VE U Y G U LA M A
HASTAHANESİ
10 Kasım 1994 tarihinde resmi açı­
lışı yapılan hastahanede 1996 yılbaşı
itibarıyla şu birimler hizmet
vermektedir:
Poliklinikler:
K.B.B. hastalıkları, ruh hastalıkları
ve sağlığı, beyin sinir cerrahisi, çocuk
sağlığı ve hastalıkları, üroloji, kadın
hastalıkları ve doğum, ortopedi ve trav­
matoloji, iç hastalıkları, deri ve zührevi
hastalıklar, genel cerrahi, nöroloji, göz
hastalıkları, fizik tedavi, radyoloji.
Laboratuarlar: Patoloji, biyokimya.
68. H a rra n Ü n iv e rs ite s i H a lk o y u n la rı T o p lu lu ğ u

61 Ş a n lıu rfa '9 7 EĞ İTİM


sevk edilmektedir. Merkezdeki diş po­
likliniğinde tam teşekküllü diş ünitesi
bulunmaktadır. Ayrıca laboratuarda çe­
şitli tıbbi tahliller yapılmaktadır.

D. KÜTÜPHANE HİZMETLERİ

Kütüphane hizmetleri Kütüphane


ve Dokümantasyon Dairesi Başkanlığı
tarafından yürütülmektedir. Merkezi
kütüphanede 6000, ilahiyat Fakültesi
Kitaplığında 7.700, Ziraat Fakültesi
K itaplığında 2000, M ü h e n d islik
Fakültesi kitaplığında 2125 adet kitap
bulunmaktadır.

Merkezi kütüphane 1996 yılında


Eyyubiye Kampüsündeki kütüphane bi­
nasına taşınacaktır.
69. H a rra n Ü n iv e rs ite s i Y e n iş e h ir K a m p u s u
E. KÜLTÜREL FAALİYETLER

Üniversitenin kültürel faaliyetleri YERLEŞİM DİĞER TESİSLER


Sağlık, K ü ltü r ve Spor D airesi
Yenişehir Kampüsü: Şanlıurfa Üniversite Araştırma ve uygulama
Başkanlığı Kültür Şubesi tarafından
Merkezinde bulunan 48.000 m2'lik hastahanesi, devlet hastahanesi ek b i­
yürütülmektedir. FHalk oyunları, Türk
Yenişehir kampüsünde; Rektörlük hüz- nasında hizm et verm ektedir. Ayrıca
halk müziği, Türk sanat müziği, tasav­
met binası, Mühendislik Fakültesi, Fen- Araştırma ve Uygulama
vuf müziği, tiyatro, resim, el sanatları,
Edebiyat Faktültesi, İlahiyat Hastahanesinin 2000 m2'lik kapalı
fotoğrafçılık, satranç, şiir-edebiyat, alanı olan ek bina inşaatı tamamlan­
Fakültesi, Tıp Fakültesi, Veteriner
halk bilimi araştırma ve derleme toplu­ mak üzeredir.
Faklütesi, İktisadi ve idari Bilimler
lukları faaliyetlerde bulunmaktadır. Yıl
Fakültesi ve Ensitüler, öğrenci ve perso­
içinde çeşitli açık oturum, panel, Sağlık Hizmetleri MYO, Sağlık
nel yemekhanesi, Harran Üniversitesi
forum , konferans ve konserler ya­ Bakanlığınca üniversitemize devredilen
Radyo ve TV Prodüksiyon Merkezi
pılm akta ayrıca çe şitli geziler sağlık meslek lisesi binasında hizmet
bulunmaktadır.
tertiplenmektedir. vermektedir.
Bina içinde Tıp Fakültesi Morfoloji
Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı,
F. SPORTİF FAALİYETLER Binası inşaatı ve açık spor tesisi yapımı
Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanılğı
devam etmektedir.
ile Mediko Sosyal merkezi ise şehir
Spor Şube Müdürlüğünce basket­
Eyyubiye Kampüsü: Şanlıurfa- merkezinde bulunan üniversitemize ait
bol, futbol, voleybol, kros, taekvvon-
Akçakale karayolunun 5. km'sinde ku­ bir binada hizmet vermektedir.
do, masa tenisi, tenis, atletizm ve hent­
rulu bulunan Eyyubiye Kampüsünde;
bol takımları oluşturulmuş olup, bu
Ziraat Fakültesi, Şanlıurfa Meslek RAKAMLARLA
dallarda üniversitelerarası yarışmalara
Yüksek O kulu, Kredi ve Yurtlar
iştirak edilmektedir. Öğrencilerin ve
Kurumu Erkek Öğrenci Yurdu, kü­ HARRAN ÜNİVERSİTESİ
personelin kullanımına sunulmuş
tüphane ve lojmanlar bulunmaktadır.
Yenişehir Kampüsünde 1 adet kapalı (1996 yılı sonu itib a riy le )
spor salonu ve futbol sahası ile Osman Bey Kampüsü: Ş.Urfa
Öğrenci sayısı:..............................6500
Eyyubiye Kampüsünde futbol ve bas­ Viranşehir karayolunun 18. kilometre­
ketbol sahaları mevcuttur. sinde 2700 hektarlık bir arazi Harran Akademik Personel Sayısı: ............. 587
Üniversitesine tahsis edilmiş olup bu
İdari Personel Sayısı:....................... 563
SOSYAL TESİSLER arazi üzerinde GAP idaresi tarafından
inşa edilmekte olan Rektörlük Hizmet YLS. araştırma görevlisi sayısı:.......... 57
Ü n iv e r s ite n in E y y u b iy e Binasının kaba inşaatı tamamlanmıştır.
kampüsünde 60 adet lojman mevcut­ Fakülte sayısı:..................................... 7
Bu Kampüsün m im a ri proje
tur. Yenişehir semtinde satın alınan üç Enstitü sayısı: ....................................... 3
yarışması tam am lanm ıştır. 1995
binadan ikisi lojman, diğeri ise 30 kişi­
yatırım programında bu kampüste Yüksek Okul Sayısı: .......................... 10
lik misafirhane ve personel lokali ola­
Ziraat Fakültesi, ilahiyat Fakültesi, Fen-
rak kullanılmaktadır. Balıklıgöl civarın­ Edebiyat Fakültesi, M ühendislik Araştırma Merkezi Sayısı:....................6
da satın alınan tarihi Urfa evi ise resto­ Fakültesi binaları ile Tıp Fakültesi mor­
re edilip hizmete açılacaktır. Yenişehir Öğrencilerin başarı oranı:........... % 67
foloji binası, lojmanlar ve kampüs alt­
kampüsünde lokanta ve kafeterya ola­ yapı inşaatlarına başlanmıştır. Lojman sayısı:....................................64
rak hizmet veren bir çay bahçesi ile
alışveriş merkezi, berber ve lostra Toplam Kapalı Alan: ........... 48.000 m2
bulunmaktadır.

62 Ş a n lı u r f a '97 EĞ İTİM
70. G A P ik in c i U lu s la ra ra s ı S u S p o rla rı Ş ö le n i Ö d ü l T ö re n i

• •

İLİMİZDE
SPOR
Şanlıurfa'da düzenli spor faali­
yetleri 1910'ların sonlarına doğru
başlamış, aynı yıllarda kurulan jiiIk
kulüpler 1928 de başlamak üzere
ç e ş it li y e re l ve b ö lg e s e l karşı­
laşmalara katılmışlardır.

ilim izde spor çalışmaları 1945'ten


sonra giderek çeşitlenmiş, özellikle
Yüzme, Güreş, Karate, Taekvvorıdo
ve Judo dallarında önemli gelişmeler
olmuş, Yüzme, Taekvvondo, Judo,
Karate ve Güreş dalında Türkiye bi­ Atıcılık, Avcılık, Basketbol, Güreş, da Türkiye Profesyonel 2 .ligine
rinciliği müsabakalarında dereceler Masa Tenisi, Satranç, Judo, Karate, yükselmiştir.
alınmış ve sporcularımız m illi takıma T a e kvvo n d o , H a lte r, V ücut
ikinci Profesyonel takım ımız
seçilmişlerdir. Geliştirme, Futbol, Voleybol ve
Viranşehirspor 1986 yılında 3. lige
Yüzme branşlarında faliyetlerini
Futbol dalında ise 1966 yılında terfi etmiş olup, 1989 yılında tekrar
sürdürmektedir.
G e n ç lik s p o r K u lü b ü A m a tö r Am atör kümeye düşmüştür.
T ü rk iy e Ş a n p iy o n a s ın d a ik in c i Futbol: 1969-1970 Sezonunda
1994-1995 Sezonunda ise 1.
olmuştur. ilk profesyonel takım ım ız Urfasoor
Küme Am atör Futbol liginde
1996 Y ılı itib a riy le ilim iz d e k u r u lm u ş ve son o la ı k
şampiyon olan ilim iz tescilli spor
ö n c e lik li sp or d a lla rı A tle tiz m , Şanlıurfaspor 1994-1995 sezonun-
kulüplerinden Siverek Belediyespor

Jl T r e

71. Ş a n lıu rfa Ş e h ir S ta d ın ın H a v a d a n G ö rü n ü m ü

63 Ş a n l ı u r f a '9 7 SPOR
72. Ş a n lıu rfa s p o r (1 9 9 6 )

SPOR SALONU: 1800 kişiliktir.


Zem ini parkedir. Güreş, Judo,
Karate ve halter salonu vardır. Tüm
salon sporları yapılmaktadır.

11 NİSAN SPOR SALONU:


Tribünsiiz antrenman salonudur.
Karate, Judo, Taetvvondo sporları
yapılmaktadır.

AÇIK YÜZME H A V U Z U : 500 ki­


şilik bir açık tribünü vardır. O liın p ik
ölçülere uygun olarak y a p ılm ış tır.
Bakım ve o n a n ın a ih tiy a c ı o ld u ­
ğundan fa a liy e t yapılmamaktadır.

VİRANŞEHİR STADI: Amatör


futbol takım ların oynadığı bu stadın
1000 kişilik portatif tribünü vardır.
Etrafı taş duvarla çevrilid ir. Zem ini
Gaziantep ve Adana illerinde terfi zenlenmiştir. 1996 yılında ise GAP
topraktır.
müsabakalarında namağlup olarak İkinci Uluslararası Su Sporları
ş a m p iy o n o lm u ş ve T ü rk iy e Şöleni yapılmıştır. VİRANŞEHİR SPOR SALONU:
Profesyonel 3. ligine terfi etmiştir. 800 kişilik b ir tribünü olan salonun
Güreş dalında 27-30 Nisan 1995
İlim izde 47 tescilli spor kulübü tarihleri arasında Afyon ilinde yapı­ zem ini parkedir. Judo, karate, güreş
mevcut olup, Futbol branşlarında lan Greko-Romen Türkiye Güreş ve halter salonları vardır.
21 takım 1. Küme Am atör Liginde, Şampiyonasında ilim iz sporcuların­
SİVEREK STADI: 3. Türkiye pro­
19 takım 2. Küme Am atör Liginde, dan Esat YANAR 47 kg'da Türkiye
fesyonel ligi ve amatör takımların
9 takım 1. Küme Gençler Liginde, Şampiyonu olmuş, 27-31 Temmuz
oynandığı stadın etrafı taş duvarla
10 takım 2. Küme Gençler Liginde, 1995 tarihleri arasında
5 takım B-Yıldızlar Liginde faaliyet­ çe vrilidir. Telörgıi ihatesi vardır.
Macaristan'da yapılan Dünya Güreş
lerini sürdürmektedirler. müsabakalarında ülkem izi temsil Soyunma odaları ile 1000 kişilik
etmiştir. portatif tribünü vardır.
B asketbol: Ş a nlıu rfasp o r k u lü ­
bü D ep lasm an lı Bölgesel lig mü­ 1995 yılında yıldızlar Türkiye SİVEREK SPOR SALONU: 2500
sabakalarında yeralmaktadır. Taekw ondo Ş a m p iy o n a s ı'n d a kişilik tribünü olan salonun zem ini
İbrahim Badıllı Türkiye üçünciisü, parkedir. Judo, karate, güreş ve hal­
ilim iz m ahalli liglerinde ise
1996 yılında Gruplar Türkiye ter salonu vardır.
K ü ç ü k le r, Y ıld ız la r , G e n ç le r,
Taekwondo Şampiyonası'nda Delya
Ü m itler ve Büyükler kategorilerinde BİRECİK SALONU: 500 kişilik
A ydın b irin c i, 1996 y ılın ­
faaliyetler devam etmektedir.
da Y ıld ız la r T ü rk iy e T ae kw on do tribünü vardır, zem ini parkedir.
Voleybol: Voleybolda Gençler Şampiyonası'nda Cafer Altındağ Judo, halter, güreş ve karate salonu
ve Büyükler kategorilerinde faaliyet­ Türkiye üçünciisü olmuştur. vardır.
lerini sürdürmektedirler.
M illi Eğitim M üdürlüğünce BİRECİK STADI: Am atör futbol
İlim izde Federasyon faaliyetle­ Okullararası Basketbol, Atletizm , takım ların oynadığı bu stadın 1000
rinde m uhtelif yıllarda Futbol, Voleybol, Futbol, Güreş, Masa k iş ilik p o rta tif trib ü n ü va rd ır.
Basketbol, Voleybol ve Atletizm T e n is i ve H e n tb o l b ra n ş la rın d a Soyunma odaları vardır. Etrafı telör-
dallarında Grup ve Yarı Final müsa­ il B ir in c iliğ i m ü s a b a k a la rı y a - gıiyle çe vrilidir. Zem ini toprak ve
bakaları yapılmıştır. p ı lm a k t a d ı r . K a r a te , J u d o , drenajı vardır.
Taekvvondo, G ü re ş , Vücut
1990 Yılında Türkiye Güreş
Geliştirme, Masa Tenisi, Satranç ve SURUÇ STADI: Am atör futbol
Şampiyonası, 3-7 ekim 1995 tarih­
Halter dallarında ferdi olarak çalış­ takım ların oynadığı bu stadın 1000
leri arasında Atatürk Barajı Gölünde
malar devam etmektedir. kişilik portatif tribünü vardır. Etrafı
Uluslararası Yüzme ve Su Sporları
yarışmaları, il M üdürlüğü ve GAP telörgüyle çevrili olup, zem ini
Kalkınma idaresi Bölge M üdürlüğü TESİSLERİMİZ topraktır.
K o o r d in a t ö r lü ğ ü n d e F u tb o l,
ŞEHİR STADYUMU: 5000 kişi SURUÇ SPOR SALONU: 500 ki­
Atletizm , Güreş, Masa Tenisi,
kapasiteli olan bu stadın, 3 0 0 'ii ka­ şilik bir tribünü olan bu salonun
Bilardoj Satranç, Bilek Güreşi ve
palı 4700'ü açık olup, çim yüzeyli ihalesi yapılmış olup, zem ini parke
Basketbol branşlarında turnuva dü­
telörgiilü ve taş duvar ihatalıdır. olacaktır.

64 Ş c ın lıu rfa '9 7 SPOR


73. G A P ik in c i U lu s la ra ra s ı S u S p o rla rı K ü re k Y a rış m a s ı

HALFETİ STADI: Am atör futbol


ta k ım la rın o yna dığ ı bu stad tri-
bünsiiz olup, etrafı telörgüyle çevri­
lidir. Soyunma odaları vardır.
Zem ini topraktır.
BOZOVA-AKÇAKALE
CEYLANPINAR STADLARI: Amatör
takımların oynadığı bu sahalar tri-
bünsüz olup, etrafı telörgüyle çevri­
lidir. Zem in topraktır.

YENİ YAPILAN STADYUM:


30.000 kişi kapasiteli bu stadyumun
8000 kişilik kapalı, 22.000 kişilik
açık tribünü vardır. Çim yüzeyli fu t­
bol sahalı ve 8 kulvarlı atletizm pist­
li, 500 kişilik şeref tribünü, 2 adet
kapalı tribünü, 22 adet sporcu so­
yunm a odası, 3 adet antrenör so­
yunm a odası, 1 adet hakem soyun­ 30. Başakspor ŞANLIURFA LİSANSLI
ma odası, 3 adet kondüsyon salonu, 31. Kamberiyespor
32. Yeni İdman Yurduspor SPO RCU SAYISI
16 adet çeşitli antrenman salonu, 1
33. Viranşehir Sanayispor SPOR SPORCU
adet 4 kulvarlı 60 m etrelik atletizm
34. Fatihspor DALİ SAYISI
antrenman salonu, 13 adet naklen
35. H ızm alı Birlikspor Atıcı 11k-Avcı 11k .............................. 181
yayın odası ve 1 adet toplantı salo­
36. Ceylanpınar Belediyespor A tle tiz m ......................................... 892
nu vardır.
37. Harran Üniversitesi Sp.K. Basketbol.....................................1245
38. Kendirspor Bedm ington........................................ 2
İLİN TESCİLLİ SPOR Futbol ...........................................6978
39. Yeni Halspor
KULÜPLERİ 4 0 . Eyyüpspor Güreş ............................................. 788
1. Şanlıurfaspor 41. Akçakalegücüspor Hentbol ............................................29
2. Belediyespor 42. Suruçspor Halter ............................................. 143
3. Atıcılık/A vcılık 43. Sağır ve D ilsizler Spor K. Judo................................................ 187
4. Birecikspor 44. Heleplibahçe Karşıyaka K a ra te .............................................227
5. Akçakalespor 45. Ş.Urfa Güreş İhtisas Masa Tenisi ...................................184
6. Etbalıkspor 46. G ençlik Spor Santranç .............................................7
7. Siverek Belediyespor 47. Eyüpspor Taekvvondo .................................. 313
8. Viranşehirspor 48. Şanlıurfa Taekwondo ihtisas V o le y b o l...................................... 1178
9. Birecik 10 Temmuz TOPLAM ..................................12.341
10. Sırrınspor
11. Doğanyıldız 75
12. TEK Spor
13. Birecik Sağlıkspor
14. Karaköpriispor
15. DSİ Spor
16. Ceylanpınar Demirspor
1 7. Keçespor
18. Kısas Belediyespor
19. Köy H izm etleri
20. Siverekgücü
21. Halfetispor
22. H ilvangücüspor
23. Tigem Ceylanpınar
24. Urfagücü Bahçelievler
25. Yıldırım gücıi
26. Bağlarbaşı Kahraman
27. Bozovagücüspor
28. PTT Spor
29. Sağlıkspor

65 Ş a n l ı u r f a '9 7 SPOR
SAĞLIK
HİZMETLERİ
İlim iz d e sa ğ lık h iz m e tle ri;
Koruyucu ve Tedavi Edici Sağlık
Hizmetleri olmak üzere iki ana başlık
altında toplanmaktadır.

1 - TED AVİ HİZMETLERİ

MEVCUT YATAK
HASTANELER SAYISI
Şanlıurfa Devlet Hastanesi ................. 200
Ş. Urfa Doğum ve Çocuk B. Evi Hast.... 125
Akçakale Devlet Hastanesi.................... 50
Birecik Devlet Hastanesi..................... 150 75. 1903 Yılında E them P aşa Tarafından Y aptırılan M ille t H a sta n e si
Ceylanpınar Devlet Hastanesi................ 50
Hilvan Devlet Hastanesi........................25 lında Polio Eradikasyonu Programına 1995 YILI İLİMİZ HASTANELERİ VE
Siverek Devlet Hastanesi...................... 50 uygun olarak Şanlıurfa ve İzmir illeri SAĞLIK OCAKLARINDAKİ POLİKLİNİK
Suruç Devlet Hastanesi........................50 pilot bölge seçilerek 0-59 aylık tüm ço­
SAYILARI
Viranşehir Devlet Hastanesi ................. 50 cukların aşılanarak çocuk felcinin orta­
Hastanenin Poliklinik
Bozova Sağlık Merkezi .........................10 dan kaldırılması amaçlanmıştır.
İlimizdeki bu uygulama % 95'lik gibi Adı Sayışı
Halfeti Sağlık Merkezi...........................10
TOPLAM ........................................... 770 büyük bir başarıyla tamamlanmış ve Ş. Urfa Devlet Hastanesi.................. 190.515
Şanlıurfa SSK Hastanesi..................... 110 1995 yılında tüm Türkiye genelinde Ş. Urfa Doğum ve Çocuk B .E vi 115.710
uygulanan “ULUSAL AŞI GÜNLERl"ne Akçakale Devlet Hastanesi................ 23.320
TOPLAM ........................................... 880
örnek uygulama olarak ilim iz gös­ Birecik Devlet Hastanesi.................... 68.359
İlim iz d e k i tedavi h iz m e tle ri terilmiştir. 1995 yılı Nisan ve Mayıs ay­ Ceylanpınar Devlet Hastanesi 20.653
yu ka rıd a ki hastaneler tarafından larında iki tur halinde ve 1. Tur'da Hilvan Devlet Hastanesi......................14.026
y ü rü tü lm e k te d ir. 167.445, 2-Tur'da 164.120 çocuk Siverek Devlet Hastanesi.................. 69.529
polio aşısıyla aşılanmış olup ortalama Suruç Devlet Hastanesi..................... 22.813
%91 ’lik başarı elde edilmiştir. V.Şehir Devlet Hastanesi................... 31.084
2- KORUYUCU SAĞLIK
HİZMETLERİ TOPLAM........................................... 535.356
SAĞLIK GÖSTERGELERİ Şanlıurfa SSK Hastanesi................ 207.139
Sağlık Ocakları..................................... 57
Kaba Doğum Hızı :%016 GENEL TOP....................................... 742.495
Sağlık Evleri ...................................... 123
Kaba Ölüm Hızı : %01.6 Sağlık ocakları toplam
Verem S. Disp........................................ 4
Bebek ölüm Hızı : %066 Poliklinik Sayısı:............................... 302.675
AÇSAP Merkezi ..................................... 6
Ana Ölüm Hızı : %000329 (yüzbinde)
Sıtma Savaş Birim i................................ 1 SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜNE BAĞLI
Trahom Savaş Birimi..............................1 Personel Başına Düşen Nüfus SAĞLIK TESİSLERİ
Frengi- Leora Birimi ................................1 Personel Nüfus TESİSİN ADI: SAYISI
Halk Sağlığı Lab...................................... 1 Uzman Hekim.............. 62............ 17.397 1- Sağlık Müdürlüğü Hizmet binası 1
Pratisyen.....................185 5.830 2- Hastane..................................................... 9
İlimizdeki koruyucu sağlık hizmet­
Diş Hekimi.....................13 82.970 3- Sağlık Ocağı........................................... 57
leri yukarıdaki birimler tarafından yü­
Sağlık Memuru 94............11.474 4- Sağlık merkezi......................................... 2
rütülmekte olup, bu hizmetlerin başın­
da Ana ve Çocuk Sağlığı, bulaşıcı has­
Hemşire 275 3.922 5 - Sağlıkevi ..............................................123
talıklarla mücadele ve aşılama hizmet­ Ebe............................243............ 4.438 6- AÇSAP...................................................... 7
leri gelmektedir. GAP bölgesinin 7- Verem savaş Dispanseri ........ \ ............. 3
merkezi durumundaki ilimizde hızlı YATIRIMLAR 8- Sağlık Meslek Lisesi..................i............4
nüfus artışı ve buna bağlı olarak altya­ İlimiz merkezinde 1992 yılında iha­ 9- Halk Sağlığı Laboratuvarı L 1
pı, içme ve kullanma sularının yeter­ lesi- yapılmış olan 500 yataklı Devlet 10-16 No’lu Bölge Donatım Müdürlüğü....1
sizliği nedeniyle son yıllarda bazı has­ Hastanesi binasının inşaatı devam Not: Çocuk Hastanesi, Doğumevi
talıklarda önemli artışlar olmaktadır. etmektedir. bünyesinde olduğ un d an hastane
Bölgeyi tehdit eden hastalıklar Şark Çı­ Akçakale ve Suruç ilçelerinde sayılarına ilave edilmemiştir.
banı, Trahom, Brusella, Barsak Verem Savaş Dispanseri binalarının in­
Enfeksiyonları ve Sıtma'dır. şaatları devam etmektedir. YEŞİL KART DURUMU (1995 YILI)
Koruyucu sağlık hizmetlerinin ana Ceylanpınar ilçesinde Verem Savaş Başvuru Sayısı : 15.704
unsuru olan aşılama .hizmetleri ak­ Dispanseri binasının yapılması progra­ Verilen Kart Sayısı : 10.714
satılmadan yürütülmektedir. 1994 yı­ ma alınmıştır. Gelen Ödenek Mikt. : 4.994.000.000.TL.

66 Ş a n lıu rfa '9 7 SA Ğ LIK


.v ^ k a v k ü tü p h a n e s i J
;8 -~ baş N o .

/ / £ m!mmarn.
Tjmr---x ____________ 1

KÜLTÜR-TURİZM
IIRFA’DA SABAH
Ağarıyor, tan yeri...
M ehtap, g öld e b a lık la ra gelin gitti!
İnce, tatlı bir saba h rüzgârı
Ezeli sevgiliden sevgiler, selâm lar
getiriyor!
Minarelerden,
Selâ 'lar yükseliyor!...
U rfa’da,
H alilürrahtnatıda
Sabah oluyor!

Burada sabah b a şk a renk,


A kşam b a şk a ahenktedir!
Sabah s e lâ ’la n A llah'a varır;
Artık; cam iler doludur!
Güneşin ilk ışın lan
Salkım söğütlerden süzülür;
Süzülür de g öllere vurur!

A.Naci İPEK
TURİZM
Yüzeysel araştırmalar ve arkeolojik kazılardan elde edilen buluntulardan Şanlıurfa'nın, in­
sanlık tarihinin başlangıcından bu yana çeşitli kültür ve m edeniyetlere sahne olduğu anlaşıl­
maktadır. Zengin bir kültür birikim ini bağrında taşıyan Şanlıurfa, D İN İ TURZİM ve
ARKEOLOJİ TURİZM İ (TA RIH 'I TUR'IZM) açısından zengin b ir potansiyele sahiptir.

ŞANLIURFA'NIN
DİNİ TURİZM
POTANSİYELİ
Kentin "Peygamberler Şehri" ola­
rak tanınması dini turizm açısından
büyük önem taşımaktadır. Musevi,
H ris tiy a n ve M ü s lü m a n la r tara­
fından tanınan Hz. İbrahim (A.S)'ın
U rfa'da doğup yaşadığına inanılmış
olması bu kentin her üç dine men­
sup topluluklarca kutsal olarak ta­
nınmasına neden olmuştur. H z.
İb ra h im (A .S )'ın d o ğ d u ğ u mağa­
ra, ateşe atıldığında düştüğü yerde
oluşan H a lil-iir Rahman ve
Aynzeliha G ölleri ile çevrelerindeki
kutsal m ekanlar her yıl binlerce
yerli ve yabancı turist tarafından z i­
yaret edilm ektedir.

M . Ö . l 3 2 -M .S 250 y ılla r ı
arasında U rfa'da hüküm süren ve
mahalli krallık olan OSROENE
K ra llığ ı dönem i H r is tiy a n lık
a ç ı s ı n d a n b ü y ü k ö n e m taşı­
maktadır. Osroene Krallarından
Abgar U kom o'nun H ristiyan lığı
dünyada resmi din olarak kabul
eden ilk krallardan olduğuna, bu
şahsın Hz. İsa'yı d in ini yaymak
üzere U rfa'ya davet ettiğine, Hz.
İsa'nın yüzünü sildiği m endile
çıkan m ucizevi resmini ve Urfa'yı
kutsadığına dair bir mektubunu
A b ga r U k o m o 'y a g ö n d e rd iğ in e
H r is tiy a n lık a le m in c e
in a n ılm a k ta d ır. Bu n e d e n le
H ris tiy a n la r g ü n ü m ü z d e b ile 77. H z. İb ra h im (a .s .)'in D o ğ d u ğ u M a ğ a ra n ın G iriş i
U rfa'ya "Kutsanmış Şehir" anlamına
ve Elyesa Peygamberin Türbelerinin Ş a n lıu r fa 'n ı n H a c y o lu gü­
gelen "The Blessed City" demekte
yer a ld ığ ı V ira n ş e h ir ilç e s i ya­ zergahında bulunması, hacı adayla­
ve bu t a r ih i k e n ti z iy a r e t
nındaki Eyüp Nebi Köyü, il merke­ rının ve Umre ziyaretine giden,
etmektedirler.
dönen kafilelerin peygamber ma­
zinde Eyyüp Peygamber'in hastalık
Ayrıca Şuayp Peygamberin ma­ kamlarım ziyaret etmek amacıyla
kamının yer aldığı tarihi Şuayp çektiği mağara, çok_ sayıda y e r li en az bir gün süre ile il merkezinde
Ş e h r i'n in k a lı n tı la r ı , E yyüp y a b a n c ı tu r is t ç e ke n Peygamber konaklamaları turizm e büyük canlı­
Peygamber hanımı Rahime Hatun makamlarındandır. lık getirmektedir.

69 Ş a n l ı u r f a '9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZM


78. H a rra n U lu C a m i K a lın tıla rı

ŞANLIURFA
MİMARİSİ
C ih a t K ü r k ç ü o ğ lu

ŞANLIURFA MİMARLIK
TARİHİ
1894 yılında Gautier, 1946 ve
1952 yıllarında Kılıç Kökten, 1947
yılında VVilliam Briçe tarafından ya­
pılan arkeolojik araştırmalarda elde
edilen buluntular Şanlıurfa bölgesi
tarihinin Peleolitik Çağa kadar
(M .Ö . 5 0 0 .0 0 0 -8 .0 0 0 ) uzandığı
tesbit olunmuştur.
1963 y ılın d a İs ta n b u l
Üniversitesi’nden Prof. Dr. Halet
Çambel ve Şikago Üniversitesinden
ŞANLIURFA'NIN Prof.Dr.R. Braidvvood başkanlığında
ARKEOLOJİ TURİZM İ oluşturulan Tarih Öncesi Karma
Projesi Araştırmaları, Şanlıurfa böl­
(TARİHİ TU R İZM POTANSİYELİ) gesinin tarımcı köy topluluklarının
Ş a n lıu rfa ; H a rra n , Ş u a yp , en eski bölgesi olduğunu ortaya
Soğmatar gibi dünyaca ünlü tarihi koymuştur.
kent kalıntılarına sahip olması, il Paleolitik çağın avcı ve toplayıcı
merkezinde çeşitli dönemlerden göçebe insanları, N eo litik çağda
kalma tarihi evler, çarşılar, hanlar, (M. Ö. 7250-5500) doğa ile olan
hamamlar ve cam iler gibi mimari ilişkilerini kendi tarafına çevirm eyi
e s e rle rin y o ğ u n b ir d o k u oluş­ başarıp, çevresinde var olan bitki ve
turması, bu dokunun bozulmadan hayvan cinslerinden bazılarını ev­
günümüze kadar gelmiş olması ne­ cilleştirerek kendi eliyle üretir hale
denleriyle tarihi eserlere meraklı tu ­ gelmiş ve ilk çiftçi ve çoban köyleri­
ristlerin ilgisini büyük ölçüde ni kurarak yerleşik düzene g e ç m iş ­
çekmektedir. le rd ir. Y e rle ş ik d ü z e n e geçilm e­
siyle birlikte m im arlık sanatı da ilk
kez neolitik çağda ortaya çıkmıştır.
M oloztaşlar, kerpiç d olgu lu ahşap,
s ıva nm ış d a lla r bu ça ğın inşa at
m a lz e m e le rin i oluşturmaktadır.
Şanlıurfa’nın H ilvan ilçesine
bağlı Ovacık Nahiyesi, Gülıışağı
(Kolik) Köyü M u h ta rlığ ın ın Argaç
(K a n ta ra ) K ö yü y a k ın ın d a k i
NEVALAÇORİ adıyla anılan tarlada
Adnan Mısır başkanlığında 1983 ve
1985 yıllarında yapılan arkeolojik
k a z ıla rd a ra s tla n ıla n m im a ri ka­
lıntılar neolitik çağın Akeram ik ev­
resine bağlanmıştır.
Ayrıca, Bozova ilçesine bağlı
Şaşkan Köyü yakınındaki Küçük ve
Büyük Şaşkan H öyükleri arasında
yer alan tarlada 1983 yıiında
A.Cihat Kürkçüoğlu başkanlığında

70 Ş a n h u r f a ’9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M
yapılan kazılarda da geç neolitik
döneme ait yerleşmeler tesbit e d il­
miştir. Bu kazılarda rastlanılan m i­
mari kalıntılar toprağın 1-2 metr al­
tında ve birbirinden son derece
uzak parçalar halinde bulunmuştur.
Ş an 11 u r f a ' d a k i n e o litik
yerleşmeye ilk defa Nevalaçori ve
Şaşkan'da rastlanılmış olması bu ka­
zıların önem ini daha da arttırmakta­
dır. M im arlık tarih in in başlangıcı
olan N eolitik çağa ait bu iki yerleş­
me yerinden başka Şanlıurfa'da
Sultantepe, Harran, Lidar, Hasek,
Kurban H öyük ve Çavi Tarlası kazı­
larında Kalkolitik, Tunç, D em ir ve
Helenistik Çağ ile Roma, Bizans,
Emevi, Fatımi, Anadolu Selçuklu,
Eyyübi, M e m liik ve Osmanlı devir­
lerine ait m im ari k a lın tıla ra rastla ­
nılm ış olm ası bölgenin m im arlık
tarihi açısından zengin bir geçmişe
sahip olduğunu göstermektedir.

MİMARİ MALZEME
Çevrede ağaç m alzem enin bu­
lunmayışı, taşın Şanlıurfa m im ari­
sinde hakim malzeme olarak kulla­ 81. A k y ü z le r E v i
nılmasına yol açmıştır. Urfa taşının
kolay işlenebilmesi ve yüzyıllardan
beri yerleşip süregelen taşçı gelene­
ği de Urfa yapılarında ağaç m alze­
menin kullanılm am asına yol açmış­
tır. D iyarbakır'daki bazalt'a karşılık
Urfa yöresinde açık renkli (Ocre
Jaune) sarımsı kalker taşı m im ariye
hakim dir. Kolay işlenen ve ocaktan
çıktıktan bir süre sonra sertleşen bu
kireçli oluşum Urfa yapılarının her
devrinde rahatlıkla kullanılm ış ve
kullanılm aktadır.
H alk arasında "Havara Daşı"
olarak adlandırılan bu taşın kentin
güneybatısındaki dağlık bölgeden
getirildiği bu bölgeye yayılmış çok
sayıdaki antik taş ocaklarından a n ­
la ş ılm a k ta d ır . D a ğ ın b ir y a m a ­
c ın ın d e lin e re k d iğ e r yam acın­
dan çıkılan taş ocakları (D elikli
Mağara) yanında, uzunluğu 50-75
m., eni 25-30 metreyi bulan büyük
taş ocaklarına; Kanlı Mağara
Deresi, Kasarcı Deresi ve Ehber
Deresinde yoğun bir şekilde
rastlanılmaktadır.

H a lk arasında yaygın b ir efsa­ 82. Z in c irli


Sokak
nesi olan Kanlı M ağara ile y ü z y ıl-

71 Ş a n l ıu r f a '97 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M
lardan beri mesire yeri olarak kulla­
nılan Şakşak, İpek, D ire kli, Nalbant
Harabası, Şahan Yuvası, H a m a m
M a ğ a ra s ı, K ö k o 'n u n Mağarası,
Yıkık Mağara, Dabbak Mağarası,
Göncü Mağarası, Ceylan Mağarası,
Şekerli Mağara, Savuh Mağara,
Ağaçlı Mağara, D ede'nin Sarnıcı
Mağarası, Hacı Abbasın Mağarası,
Develik Mağarası, Hacı Kâm illerin
Mağarası, D ip Karlık Mağarası ve
daha isimsiz yüzlerce mağara b öl­
gedeki önem li taş ocakları arasında
yer almaktadır. Taş ocaklarının
hakim olduğu bu bölgede yaptığı­
mız araştırmalarda taşçı a ra b a la ­
rın ın k a y a lık la r üzerinde açmış
oldukları derin teker izlerinin mey­
d a n a g e tir d iğ i a n tik y o lla r a
rastlanılmıştır. 83. R ız v a n iy e C a m ii ve B a lık lıg ö l

Taşın bu kadar yaygın olarak melerine rağmen, yüzlerce ev ara­ lardı. Yapıcılar ise yapının tasarımı­
kullanıİmasına karşılık,duvarları ve sında b irbirini aynen ta klit eden ev­ nı yapan m im ar pozisyonunda usta­
tavanları 'Bağdadi Tekniği'nde ya­ lere rastlanılmayışı Urfa'lı m im arla­ lardı. Bugün bile T ürkiye'nin bir
pılmış bir iki ev dışında Urfa yapıla­ rın d e ğ iş ik plan aram ası a n la y ı­ çok yerindeki eski eser onarım ların-
rında ahşap malzemeye pek rastla­ şına n asıl ö n e m v e r d ik le r in i d.a U rfa'lı yonucu ve yapıcı ustalar
nılmaz. Ancak evlerdeki odaların iç göstermektedir. çalışmakta ve aranmaktadır.
dekorasyonunda, pencere ve kapı
kanatlarında zengin süslemeli ahşa­ USTALAR SÜSLEME
ba büyük ölçüde yer verilm iştir.
Şanlıurfa'daki mimari eserlere Urfa'daki m im ari eserlerde evler
PLAN ZEN G İN LİĞ İ imzalarını atan ustalar yaptıkları iş­ dışında m im ari süslemeye pek
lere göre; taşçılar, yonucular ve ya­ önem v e rilm e m iş tir d e n ile b ilir.
Şanlıurfa'daki m im ari eserlerde pıcılar olm ak üzere üç gruba ayrılır­ "U rfa E v le ri"n d e k i z e n g in taş iş­
zengin bir plan çeşitliliği göze ça r­ lar. Taşçılar, taşı ocaktan kesen ç iliğ in e ka rş ılık C am i, H an,
par. B in le rce y ıllık ta rih i geçmişi gruptur ki bunlar dağlardaki taş Hamam ve Medrese gibi anıtsal ya­
bulunan bu yörenin m im a rla rı çe ­ öeaklarında çalışırlardı. Ocaktan pılarda çini süslemeye hiç, taş süs­
ş itli d e v irle rd e k i m im a ri eser­ gelen taşları işleyen yonucu ustaları lemeye ise nadir olarak rastlanıl­
le rd e n e tk ile n d ik le r in d e n yapıla­ inşaat alanının bir köşesinde çalışır­ ması ilgi çekici b ir konudur.
rında değişik plan uygulamaları yo­
luna gitm işlerdir. M ilattan ö n c e k i
çağlardan Ösmanlı imparatorluğu'na
kadar çeşitli m illetlerin hakim iyeti­
ne giren Urfa'da, bütün bu devirle­
rin b irib irle rin i etkilem elerinden
doğan plan tip le ri, b irib irle rin in
kopyaları olmaktan ziyade yeni ara­
yışlar içerisinde varyasyonlar mey­
dana getirecek şekilde z e n g in lik
g ö s te r m iş le r d ir . M im a rinin her
şubesindeki çeşitli örneklerde bu
z e n g in liğ i iz le m e k m üm kün
olabilm ektedir.

M im arinin her şubesinde olduğu


gibi "Urfa Evleri"nde de değişik plan
arayışı fikrin in hakim olduğu dikkati
büyük ölçüde çekmektedir. Yazlık
ve kışlık eyvanlı olarak kalıplaşmış 84. G ü m rü k H a n ı
b ir p la n a s a h ip o la r a k görün­

72 Ş a n l ı u r f a ’9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
Dabbakhane Camii M inaresi'ndeki Anıtsal eserlerdeki bu duruma
ç in i p a n o la r U rfa 'd a k i ç in i süsle­ karşılık olarak ağaç süsleme "Urfa
menin tek örneğini teşkil eder. Evleri"nde şaşırtıcı derecede bir
Yusuf Paşa, H ız a n o ğ lu ve zenginlikle karşımıza çıkmaktadır.
N im etullah Cam ileri dışında m ih­ Evlerdeki odaların kapıları, pencere
rapları taş süslemeli cami yoktur. kanatları, duvar kaplamaları, göz
N im etullah Cam ii, klasik "Osmanlı göz tabir edilen süslemeli ahşap raf­
porîalleri" tarzındaki mukarnas süs­ ların meydana getirdiği nişler, ayna­
lem eli kapısıyla da Urfa cam ileri lar ve çeyiz sandıkları ağaç oyma
arasında ayrı bir yere sahiptir. sanatının inceliklerini ve m otif zen­
Güm rük H anı'nın giriş eyvanı yan gin liklerini yansıtmaları bakımından
duvarlarındaki geometrik firiz, ayrı bir inceleme konusu teşkil ede­
Nakibzade Hacı İbrahim Efendi bilecek derecede bir öneme sahip­
M ed re sesin in eyvanı ve o d a la rın ­ tirler. Evlerdeki ahşap kapı ve pen­
d a k i s ü s le m e le r, D a b b a kh a n e cere örneklerinden önemli bir grup
C am ii'nin batı ve güney avlu kapı­ Şanlıurfa Müzesinde teşhir
larındaki geometrik geçmeler edilmektedir.
U rfa'daki anıtsal eserler üzerinde
n a d ir o la ra k ra s tla n ıla n taş "Urfa'daki M im ari Eserler"de taş
İ ş ç t lf k le r in d e n d ir . A y r ıc a ve ağaç işçiliğinin anıtsal eserlerden
Karam eydan'daki Hüseyin Paşa ziyade sadece evlerin iç mekanla­
Ş a n lıu rfa V a liliğ i K o n u k e v i
C am ii ve 'Y u s u f Paşa Camii gibi rında zengin olarak kullanılm ış o l­
bazı cam ilerin m inber korkulukla­ ması, Albert G abriel'in "Tiirkler
rında şebekeli oyma tekniğinde taş süsü kendi zevkleri için yaparlar, Askeri m im ariye örnek olarak iç
işçiliği dikkati çekmektedir. gösteriş için değil" sözünü doğrular kale ve şehir surlarının kalıntıları
niteliktedir. örnek olarak verileb ilir.
Ağaç süsleme anıtsal eserler ara­
sında yok denecek kadar azdır. ŞANLIURFA MİMARİ Ticaret yapılarına örnek olarak
Rızvaniye C am ii'nin inşa tarihinden 10 adet han (Bunlardan Bican Ağa
kalma (1716) ahşap oyma kapıları, ESERLERİNİN Hanı yakın zamanda yıktırılarak
müezzin m ahfilinin renkli kalem iş­ GRUPLARA G Ö RE yerine kuyum cular çarşısı yapılmış­
leri, Nakibzade Hacı İbrahim Efendi tır.), 8 adet kapalı çarşı, 1 basmaha­
Medresesi Kütüphanesinin süsle­ DAĞILIM I ne bulunm aktadır.
meli kapı kanatları ile Haşan
Şanlıurfa mimari eserleri; D ini
Padişah Camii m inberinin kapı ka­ Köşkler, konaklar ve evlerin
M im ari, Mezar M im arisi, Sosyal
natları anıtsal eserlerdeki ağaç işçi­ oluşturduğu sivil m im ari (konut m i­
Tesis .Mimarisi, Su M im arisi, Askeri
liğinin tamamını temsil ederler. marisi) grubunda ise yüzlerce güzel
M im ari, Ticaret Yapıları, Konut
örnek bulunm aktadır.
M im arisi (Sivil M im ari) ve Anıt
M im arisi olm ak üzere başlıca 8 A n ıt mim arisine örnek olarak
gruba ayrılmaktadır. şehir merkezindeki Harb-ı U m um i
Dini M im ari içerisinde Urfa'da Şehitleri Abidesi, Mustafa Kemal
bugün tarihi değere haiz 39 adet Paşa Anıt Çeşmesi (Yol Gösteren
cami, 1 namazgah, 7 tekke, 5 kilise Çeşmesi), M illi M ücadele Şehitleri
(Bunlardan üç adedi camiye çevril­ Abidesi ve Garnizon Şehitleri
miş olup cam iler listesine eklenm iş­ Abidesi gösterilebilir.
tir). Mezar mimarisi içersinde 13
K ısaca d e ğ in d iğ im iz bu ör­
adet türbe, Roma devrine ait bir anıt
neklerden de anlaşılacağı gibi,
mezar ve yüzlerce kaya mezarı
büyük bir kısmı islami dönemlere
bulunmaktadır.
ait olm ak üzere Şanlıurfa'da m im a­
Sosyal tesis m im a ris in d e n rinin her şubesinden eser örneği
Urfa'da halen 7 adet medrese, 4 bulunm aktadır.
mektep, 1 kütüphane, 2 hastane, 1
yetimhane bulunmaktadır. Su m i­ Bu eserlere, yakın zamanlarda
marisine örnek olarak 8 adet köprü, yıktıklarım ız ve yazılı kaynaklardan
12 adet çeşme, 2 sebil, 1 su kemeri, ö ğ re n d ik le rim iz de: e k le n in c e
1 su bendi, 1 maksem, 8 hamam, 3 Urfa'nın ne derece b ir m im ari zen­
ç im e c e k (g u s ıilh a n e ) 21 su de­ g in liğ e s a h ip o ld u ğ u o rta y a
86. N e b o z a d e H .im a m E v i çıkmaktadır.
ğirmeni yer almaktadır.

73 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


M E R K E Z İN D E K İ
Ö NEM Lİ
M İM A R İ
ESERLER
VE G Ö R Ü L M E Y E
DEĞ ER YERLER
C ih a t K ü r k ç ü o ğ lu

U LU CAMİ
Urfa m erkezindeki cam ilerin en
eskilerindendir. U lu Cami, bazı
kaynaklardan anladığımıza göre
eski bir sinagog iken M.S. V. yüzyıl
başlarında St. Stephan Kilisesi adını
alan ve kırmızı renkteki mermer sü­
tunlarının çokluğu nedeniyle "Kızıl
Kilise" olarak da adlandırılan bir 87 . U lu C a m i ve M in a re s i
Hristiyan kilisesinin yerine inşa
edilm iştir. Bu kilisenin avlusuna ait
duvarlar, bazı sütun ve sütun baş­ linmemektedir. Camideki mevcut 1 170-1 1 75 y ılla r ı a ra sınd a y a p ­
lıkları ile halen minare olarak ku lla ­ kitabeler onarım devirlerine ait olup tırılm ış o la b ile c e ğ i ta h m in
nılan sekizgen gövdeli çan kulesi inşa tarihi hakkında fik ir vermemek­ edilmektedir.
bugün ayaktadır. tedir. Nurettin Zengi tarafından
tam ir ettirilerek bugünkü şeklini HAŞAN PADİŞAH
i’nşa kitabesi bulunm adığından alan, Halep Ulu Camii ile benzer
c a m in in ne zam a n ve k im tara­ bir plan gösteren Urfa Ulu
CAMİİ
fından yaptırıldığı kesin olarak b i­ C am ii'nin Zengiler zamanında Eş değerde çok kubbeli cam iler
grubuna giren Haşan Padişah Camii
15. y ü z y ılın ik in c i ya rıs ın d a
Akkoyıınlu Devleti Sultanı Uzun
H aşan ta ra fın d a n T o k te m u r
M escidi'nin batısına bitişik olarak
yaptırılmıştır.

Cami, kıble duvarı boyunca sıra­


lanmış trom plu üç büyük kubbe ile
örtülü dikdörtgen bir plana sahiptir.
Kubbeler orta bölüm de dört bağım­
sız payeye, doğu ve batıda ikişer
duvar payesine, kuzey ve güneyde
ise duvarlara otururlar.

Son cemaat yeri, önde payeler


üzerine oturan çapraz tonozlarla ör­
tülü sekiz gözlüdür. Doğu baştaki
göz Toktem ur M escidi önüne rastla­
maktadır. Avlunun kuzeyinde yer
alan tek şerefeli ve poligonal gövde­
li minare 1859 tarihinde H alil Bey
tarafından tam ir ettirilm iştir.
88. H a s a rı P a d iş a h C a m ii

74 Ş a n l t u r f a '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
Bir gece Urfa 'da Halil-ür Rahman 'da
Suda ay doğduğu garip zamanda,
İçimde hicranlı bir bülbül sesi,
Altımda seccade bir gül bahçesi,
Üstümde yıldızlar, önümde havuz,
Pırıl pınl bir aşk gecesi, temmuz
Orada sularla başbaşa kaldım,
Asırlar boyunca hülyaya daldım.
A.Kutsi TECER

89.

RIZVAN İYE CAMİİ


H a lil- ü r R ahm an G ö lü n ü n
kuzey kenarı boyunca yer alan bı
cami, O sm anlılar'ın Rakka Valis,
Rızvan Ahm et Paşa tarafından 1 716
yılında yaptırılm ıştır. Cami avlusu­
nun üç tarafı, medrese odaları ile
çevrilm iştir.

Rızvaniye Cam ii, m ihrap duvarı


boyunca sıralanmış üç kubbesiyle
dikdörtgen b ir plana sahiptir. Üç
gözlü son cemaat yerinin üzeri üç
kubbe ile örtülü olup, doğu ve batı­
daki kubbeler yanlara doğru yarım
kubbelerle genişletilm iştir.

Caminin inşa tarihinden kalma


ahşap kapısı z e n g in b itk is e l
siislemelidir.

75 Ş a n l ı u r f a '9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M
91. H a lil-ü r R a h m a n C a m ii ve K a le

HALİL-ÜR RAHMAN
CAMSI
H a lil-ü r Rahman G ö lü 'n ü n gü­
neybatı köşesinde yer alan bu camii
medrese, mezarlık ve Hz. İbrahim'in
ateşe atıldığında düştüğü makamdan
meydana gelmiş bir külliye
halindedir.
Caminin güneydoğu köşesine bi­
tişik kare gövdeli kesme taş minare­
nin batı cephesindeki kitabede,
E y y ü b ile r'd e n M e lik Eşref
Muzeffereddin Musa'nın emriyle
1211 yılında yaptırıldığı yazılıdır.
Halk arasında Döşeme Camii
veya Makam Camii olarak da a d la n ­
d ırıla n H a lil- ü r Rahm an
Cam ii'nin Bizans devrine ait
Meryem Ana kilisesi'nin yerinde inşa
edildiği tahmin edilmektedir. Bir gö­
rüşe göre de şehirdeki en eski c a m i­
le rd e n d ir. H a life M e 'ın u n zama­
nında Hz. İbrahim Makamı'na inşa
edilmiştir.

URFA KALESİ VE
ŞEHİR SURLARI
Kentin güneybatı kesiminde,
H alil-ür Rahman ve Ayn-ı Zeliha göl­
lerinin güneyindeki Damlacık Dağı
üzerindedir. Doğu, batı ve güney ta­
242)'dur. Saltanat tarihleri dikkate lerde şehir surlarında; batıda Sakıbın
rafı kayadan oyma derin savunma
alınırsa, bu sütunların 814 yılındaki Kapısı, Su Kapısı, Batı Kapısı; kuzey­
hendeği ile çevrili, kuzey tarafı ise
surlar ve kalenin esas inşa tarihinden batıda Samsat Kapısı, Saray Kapısı;
sarp kayalıktır.
önce buraya birer anıt sütun olarak doğuda Beg Kapısı, Su Kapısı ve
814 yılında (Abbasiler Dönemi)
dikildikleri ortaya çıkar.
şehir sularının yeniden inşa edilmesi güneyde de Harran Kapısı olmak
Kale üzerindeki Seleukoslar,
sırasında kalenin de Seleukoslar dö­ üzere sekiz kapı bulunduğu
Bizans ve İslami devirlere ait çok sa­
nemine ait eski kalıntılar üzerine ye­ anlaşılmaktadır.
yıda yapı kalıntısı bulunmaktadır.
niden inşa edildiği kuvvetle muhte­ Selçuklular, Eyyubiler, Memlükler,
meldir. Güneydeki kayadan oyma A k k o y u n lu la r ve O s m a n lıla r dö­
hendeğin M.S. III. yüzyıla ait kaya nemlerinde çeşitli onarımlar geçiren
m e z a rla rın ın ü ze rin e y a p ıld ığ ı kalenin kuzey, güney ve doğu cephe­
ke silm iş kaya m eza rla rın d a n sindeki duvarlarda toplam beş kitabe
anlaşılmaktadır. mevcuttur. Bunlardan üçü aşınma ve
Kale üzerindeki Korinth başlıklı kırıklardan dolayı okunamamış; diğer
iki sütunun arası 14 m. olup yüksek­ ikisi de Akkoyunlu ve Osmanlı döne­
likleri 17.25 ve çapları 4.60 metre­ mine ait olup okunabilmektedir.
dir. Doğudaki sütunun kente bakan Kentin etrafını çevreleyen surlar
yüzünün 3 metre yukarısında 20.yy.'ın başından günümüze kadar
Estrangela türündeki Süryanice kita­ tahrib olmuş ve yıkılmıştır. Urfa şehir
bede: "Ben askeri kofmutan] BARŞ surlarından; Harran Kapısı, Bey
[AMAŞ] (=Güneşin O ğlu)'m oğlu Kapısı'na ait Mahmutoğlu Kulesi ile
AFTUHA. Bu sütunu ve üzerindeki yer yer duvar ve burç kalıntıları gü­
heykeli başbakan M A 'N U kızı, [kral nümüze kadar ulaşabilmiştir. M.S.
M A 'N U ] eşi, hanımefendim ve [veli­ VI. yüzyıla ait kaynaklarda geçen
nim etim ] kraliçe ŞALMETH için yap­ Urfa surlarının ilk inşa tarihi
tım ." yazılıdır. Kitabede adı geçen bilinmemektedir.
Edessa kralı IX. M A 'N U (240- Çeşitli kaynaklarda yapılan tesbit-
92. Ş a n lıu rfa K a le s i

76 Ş a n l t u r f a '9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M
77 Ş a n h u rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
97. H a lil-ü r R a h m a n G ölü

A YN ZELİH A VE
HALİL-ÜR RAHMAN
G Ö LLERİ
U rfa ş e h ir m e r k e z in in gü­
neybatısında yer alan ve İbrahim
Peygamberin ateşe atıldığında düş­
tüğü yer olarak bilinen bu iki g ö l,
k u ts a l b a lık la r ı ve çevrelerindeki
tarihi eserler ile Urfa'nın en çok zi­
yaretçi çeken yerleridir.

H alil-ü r Rahman G ö lü'niin


kuzey kenarındaki Rızvaniye Camii
ile güneybatı köşesindeki H alil-ü r
Rahman Camii ve Medresesi göle
ayrı bir güzellik vermektedir.

İbrahim Peygamber, devrin


zalim hükümdarı N em rut ve halkı­ nan şifalı suyun bir çok hastalığı iy i­
nın taptığı putlarla mücadele etme­ leştirdiğine inanılmaktadır.
ye, onları kırıp parçalamaya ve tek
tanrı fik rin i savunmaya başlayınca, Bu mağaranın yanına Osmanlı
Nem rut tarafından bugünkü kalenin D ö n e m i'n d e H z . İb r a h im 'in ha­
bulunduğu tepeden ateşe atılır. Bu tırasına M evlid-i H alil adı verilen
sırada Allah tarafından ateşe "Ey küçük bir cami yapılmıştır. İbrahim
ateş, İbrahim 'e karşı serin ve sela­ Peygamber'in makamını ziyaret et­
m et ol" emri ve rilir. Bu em ir üzeri­ meye gelen binlerce kişiye bu cami
ne, ateş suya odunlar da balığa dö­ küçük gelmeye başlamış ve bunun
nüşür. Hz. İbrahim b ir gül bahçesi­ yanına 1986 yılında çifte minareli
nin içersine sağ olarak düşer. Hz. büyük bir cami inşa edilm iştir.
İbrahim 'in düştüğü yer H alil-ü r
Rahman gölüdür. Rivayete göre
Nem rut'un k ız ı Z e lih a da
İb r a h im 'e in a n d ığ ın d a n k e n d i­
s in i o n u n peşinden ateşe atar.
Zeliha'nın düştüğü yerde de 98. A y n z e lih a G ö lü
Aynzeliha Gölü oluşmuştur. Her iki
göldeki balıklar halk tarafından kut­
sal kabul edilerek yenilm em ekte ve
korunmaktadır.

İBRAHİM
PEYG A M BER İN
D O Ğ D U Ğ U M AĞARA
VE M EVLİD İ HALİL
CAM İİ
İbrahim Peygamber'in doğduğu
m ağara, H a lil-ü r Rahman ve
A y n z e lih a g ö lle rin in 100 m etre
doğusunda yer almaktadır. M evlid-i
H a lil C a m ii a v lu s u iç e rs in e
a lın m ış tır . H z. İb ra h im bu m a ­
ğ a ra d a y e d i y a ş ın a k a d a r kal­
mıştır. Mağaranın içersinde bulu-
99. H z .İb ra h im (a .s .)'in D o ğ d u ğ u M a ğ a ra

78 Ş a n l ı u r f a '97 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
100. İb ra h im P e y g a m b e r'in D o ğ d u ğ u M a ğ a ra ve M e v lid -i H a lil C a m ii Y a ğ lıb o y a T a b lo ıN ih a t K ü rk ç ü o ğ lu

EYYÜP PEYGAM BER tılmıştır. "-Urfa'yı ziyarete gelenler­ kuyunun için i dışını aydınlatır.
MAKAMI VE KUYU SU den birisi Hz. Isa'nın m endilini Böylece m endil bulunarak kuyudan
çalar ve cebine koyar. Kosmas ma­ çıkarılır ve manastırdaki yerine iade
Eyyüp Peygamber'in hastalık nastırında geceleyen ziyaretçinin edilir." H alk arasında bu olay Ulu
çektiği mağara ve kutsal suyunda cebindeki bu mendil karanlıkta ışık C a m i'd e k i ik i k u y u iç in de
yıkanarak şifa bulduğu kuyu, Urfa ve nur saçmaya başlar. Yanmaktan anlatılmaktadır.
şehir m erkezinin Eyyüb Peygamber korkan mendil hırsızı, m endili
semtinde yer almaktadır. Sabrın 'Eyyüp Peygamber Kuyusu'na atar. EYYÜBİ MEDRESESİ
sembolü Eyyüp Peygamber bu ma­ Kuyudan güneş misali bir ışık çıkar,
VE FİRU Z BEY
ğarada 7 yıl şiddetli bir hastalık
çekmiştir. ÇEŞMESİ
M.S. 460 yılında Piskopos Nona U lu C am i'nin doğusuna bitişik
o la n E yyübi M e d re s e s i'n d e n gü­
ta ra fın d a n E yyü b P e yg a m b e r
nümüze sadece 1191 tarihli kitabesi
Kuyusu'nun cfizzam lı hastaları iy i­
kalmıştır. Aynı yerde bugün görülen
leştirdiğinin keşfedilmesi üzerine
tek eyvanlı medrese, Eyyübiler
buraya bir cüzzam hastanesi yapıl­
Devri medresesinin üzerine 1781
mış ve h asta lar bu k u yu n u n tarihinde Nakibzade Hacı İbrahim
suyu ile yıkattırılarak sağlıklarına Efendi tarafından yaptırılmıştır.
kavuşmuşlardır. Medrese eyvanının doğusunda
Hz. Isa'nın yüzünü silerek res­ tonozlu, batısında kubbeli büyük
bir oda yer almaktadır. Kubbeli
mini çıkardığı ve Urfa Kralı'na gön­
o d a n ın b a tıs ın d a m ed re se n in
derdiği m ucizevi m endili bir hırsız
kütüphanesi olduğu anlaşılan bir
tarafından çalınarak "Eyyüp
oda daha bulunm aktadır.
Peygamber Kuyusu"na atılmıştır. Bu
Medresenin güney duvarında
olay, 1145 yılında Urfa'yı alan
1781 tarihinde Firuz Bey tarafından
İslam komutanı imadeddin Zengi'ye yaptırılan çeşme bulunm aktadır.
Süryani kilisesinin - reisi Basil Bar
Şumana tarafından şu şekilde anla­
ıo ı .

79 Ş a n l ı u r f a '97 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
102

ff KARAKOYUN
SU KEMERİ
M ille t Köprüsü ile Samsat
Köprüsü arasındadır. Bizans impara­ 103.
toru Jünstinyen ta ra fın da n 525
senesinde y a p tırıld ığ ı ta hm in ît HARB İ UMUMİ
edilmektedir.
ŞEHİTLERİ ABİDESİ
4= HIZMALI KÖPRÜ Şehir m e rk e z in d e , H ü k ü m e t
Karakoyun Deresi üzerindeki konağı önündeki kavşaktadır. I.
köprülerin en güzellerindendir. Dünya Savaşı'nın bütün cephelerin­
Halk arasında anlatılan bir efsaneye de savaşa katılan U rfa'lı şehit ve ga­
göre K a rakoyunlu T ürk B eyliği zilerin hatıralarına 1917 yılında
hükümdarlarından birinin kızı olan yaptırılmıştır.
Sakine Sultan tarafından Hac yolcu­
luğu sırasında y a p tırılm ış tır.
Köprünün orta ayağının doğu cep­
hesindeki kitabede 1843 tarihinde
ta m ir e ttirild iğ i y a z ılıd ır.S a k in e
Su İtan' ın mezarı dere üzerindeki su
104.
kemerinin kuzeyindedir.
KARAKO YUN DERESİ MUSTAFA KEMAL PAŞA
Karakoyun deresinin tarihteki
adı Deysan Irmağı'dır. Urfa'nın ba­ ANIT ÇEŞMESİ =>
tısından doğan, şehir içersinden ge­ (Yol Gösteren Çeşmesi)
çerek Harran Ovası'nda Cüllap Urfa Şehir merkezinin kuzeyin­
Irmağı'yla birleşen bu dere günü­ de, Gaziantep, Diyarbakır, M ardin
müzde kurumuş bir durumdadır. yolu kavşağındaki park içersindedir.
Karakoyun Deresi üzerinde batı­ I.Dünya savaşında Çanakkale'de
dan başlamak üzere doğuya doğru; Mustafa Kemal Paşa komutasında
Hızm alı Köprü, M ille t Köprüsü, savaşan U rfa 'lı ş e h it ve g a z ile ­
jıinstinyen Su Kemeri, Samsat rin h atıra sına 1917 y ılın d a
Köprüsü (Eski Köprü), Hacı Kamil yaptırılmıştır.
Köprüsü, Beg Kapısı Köprüsü (Kısas Abidenin üzerinde Kafkas yolu,
K öprüsü) ve D e m ir K öprü Ankara yolu, Bağdat yolu ve şehir
bulunmaktadır. merkezine giden M. Kemal Paşa
Caddesi'ni gösteren yazılar ve ok
işaretleri bulunmaktadır.

80 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M


EYVANLARIM DIU Bir evimiz vardı
Piyarbaşı ’nda
Ortada bir ceviz ağacı
Bir evimiz vardı. Yanıbaşında dolaplı bir kuyu
Kalaboynu ’nda Deri kovalı kendir örmeli
Yolu inişli yokuşlu Keten köyneği incir....
Duvarları kesme daştan Yediveren arışş....
Kapısı hilâl nakışlı Annep, çınar, nar çiçeği
Hayadı mermer döşeli Bahar kokulu melesir,
Ortasında bir havuz Muhammediye gülleri
Havuzu dört küpeli Bir evimiz vardı
Bir evimiz vardı Harrankapı 'da
Beykapı 'da Lülle lülle kab'ları
Odaları tonoz kemerli Loş zerzembe ’leri
İçinde gömme dolapları Kab'ların üstünde kurulmuş
Camhanaları Gelin çardakları
Kuş takaları..... Yazlık eyvanları
Takaları dantel, dantel Taşların şiire dönüştüğü
işlemeli Revakları, revakları,
Erkeği: Bakbuğuu...bakbuğuuu... Revakları vardı...
Dişisi: Kuğuu kuğuu... diye öten Bir evimiz vardı.....
Tumanlı, hızmalı, halhallı kuşlar... Bir evimiz.
Şükrü ALGİN
GELENEKSEL
ŞANLIURFA
EVLERİ
C ih a t K ü r k c ü o ç lu

URFA EVLERİNİN
GEN EL ÖZELLİKLERİ
Urfa evleri genellikle haremlik
ve "oda" denilen selâmlık kısmı
o lm a k ü z e re ik i b ö lü m d e n o lu ­
şurlar. Bazen bu iki bölüm , araların­
dan bir duvarla ayrılmış ve sokak 108. P a b u ç c u H a c ı B e k ir E v i
tarafından ayrı birer kapıları olan
müstakil iki ev görünüm ünü verdik­
leri gibi, bazen de tek kapıyla g iri­
len selâmlık bölüm ünden sonra
ik in c i b ir k a p ıy la h a r e m lik b ö ­
lü m ü n e g e ç ile n b ir p la n
gösterirler.

Eve gelen erkek konukların ilk


o la ra k a ğ ır la n d ık la r ı s e la m lık
bölüm ünde küçük bir "hayat" (avlu),
bir veya iki oda, eyvan, konukların
hayvanlarının barınacağı büyük bir
"develik" (ahır) ve tuvalet bulunur.
Bitişiğindeki harem lik avlusunun ve
buradaki kadınların görülebileceği
endişesiyle genellikle selamlığın
üzerine ikinci bir kat yapılmamıştır.
Yapılmış olsa dahi bu kat haremliğe
ait olup geçişi de harem liktendir.

Ev halkının oturduğu evin esas


kısmını oluşturan harem lik bölüm ü,
selamlığa hazaran daha büyükçe ve
teşkilatlıdır. "N ahit" denilen düzgün
kesme taş döşeli "hayat"ın (avlu) or­
tasında, vazgeçilm ez bir unsur olan
mermer bir havuz, kuyu, "curıın"
(yalak), içersinde incir, dut, nar,
portakal, kebbat (bir çeşit turunç-
gil), annep, zakkum, asma gibi
ağaçlardan biri veya bir kaçının yer
aldığı çiçeklik bulunur. Ç içeklik
aynı zam anda çöpe atılm ası
günah olan so fra da ki ekm ek kı­
rın tıla rın ın s ilk e le n d iğ i ye rd ir.
A v lu ç e vre sin d e ki oda d u v a rla rı­
n ın ,d a m a yakın kısım la rın a ya­
pılm ış dikdörtgen niş şeklindeki
"kuş tâ k a la rı"n d a (kuş e v le ri)
yaşayan k u ş la r bu e km e k kırın­
tılarıyla beslenirler.
109. Y o rg a n cı S o k a k

83 Ş a n lı u r f a '97 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
110. H a c ı T e v fik S a ra ç E v i (Y e m e n A s k e ri E vi)

H arem lik Avlusıı'nun kuzey ta­ "geremeç"ten (pubuçluk) g irilir. mümkündür.


rafında cephesi güneye bakan "kış­ Odanın esas oturma zem ini gere-
Harem lik Avlusu'nun güney cep­
lık eyvan" ve iki yanında "kış otura­ meçten 20 cm. yüksekte yer almak­
hesindeki yazlık eyvan ve odaların
cağı" denilen birer oda, güney tara­ tadır. Zengin süslemeli ahşapla kap­
üzerinde, ortada bir eyvan ve yanla­
fında ise bunun simetrisi durum un­ lanmış olan oda duvarları, camlı
rında birer odayla "çardak" kısmı
da cephesi kuzeye bakan "yazlık dolaplar ve "camhane" (aynalık-
bulunur.
eyvan" ve iki yanında "yaz oturaca­ y ü k lü k ) d e n ile n n iş l e r l e
ğı" odalar bulunur. Eyvan ve odalar t e ş k ila t la n d ı r ı lm ı ş t ı r . Ih la m u r
bazen yerden 1-1.5m . yükseklikte a ğ a c ın d a n t a k l it " k ıin d e k a r i
URFA EVLERİNİN
olup alt kısımlarında " z e r z e m b e " t e k n iğ i" n d e y a p ılm ış oym a BİÇİM LENM ESİNDE
( z i r - i z e m in sözcüğünden türe­ süslemeli oda kapıları ve pencere
miştir) denflen kiler odaları yer alır. kanatları ayrı bir inceleme konusu
ETKİLİ OLAN
Y ılın 7 ay g ib i b ü y ü k b ir b ö ­
te ş k il e d e b ile c e k k a da r m o tif NEDENLER
z e n g in liğ in e s a h ip tirle r. Ahşap Anadolu evleri arasında ayrı bir
lü m ü n ü n s ıc a k g e ç t iğ i
süslemenin zenginliği yanında evle­ g ru p o lu ş tu ra n "G ü n e y d o ğ u
Şanlıurfa'da ev halkı tarafından
rin avluya bakan cephelerindeki taş Anadolu Evleri" içersinde yorum lan­
bütün gün boyunca serin bir mekan
işçiliği de Urfa'daki cami, han, ması gereken Şanlıurfa evleri yüz
olarak kullanılan yazlık eyvanlar
hamam,medrese gibi anıtsal eserler­ yıllardan beri bölgede süre gelen
Urfa evlerinin baş köşesini meyda­
de benzerlerine rastlanılmayan bir m im ari bir geleneğe dayanır. Gerek
na getirirler. Gerek mekan ferahlığı,
zenginlik gösterir. malzeme seçimi ve gerekse plan uy­
gerek taş süsleme ve gerekse hava
sirkülasyonunu sağlayarak serinlik Harem lik Avlusu'nun diğer cep­ gulaması yönünden Urfa evlerinde
v e re n s is te m le r ile b ö lg e d e k i h e le rin d e "ta n d ırlık " (m u tfa k ), ve evlerin oluşturduğu sokak görü­
A r tu k lu g e le n e ğ in i s ü rd ü re n hamam ve odunluk gibi bölüm ler nüm lerinde iklim in büyük etkisi gö­
şadırvanların kullanılm asıyla eyvan­ bulunur, islamda tem izliğe verilen rülür. Kalker taşından yapılmış kalın
lara verilen önem Urfa evinde hiç önemin neticesinde ortaya çıkan duvarların ve tonoz örtülü toprak
b ir köşeye verilm em iştir. hamamların 3-4 kurnalı, kubbeli, damların kullanılmasıyJa yaz ayları­
m in y a tü r ş a d ırv a n ı b u lu n a n so­ nın gölgede 45-47 dereceye kadar
Urfa evlerinde odalara kapı varan sıcaklığı büyük ölçüde hafifle­
ğukluk ve sıcaklık bölüm lü ve
eninde ve odanın dar kenarı boyun­ tilm iş, sokakların dar, duvarların
k ü lh a n lı o la n la rın a ra s tla m a k
ca uzanan, ayakkabıların çıkarıdığı yüksek tutulm asıyla da hemen

84 Ş a n l ı u r f a ’9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M
hemen günün her saatinde güneşte adet sarayın bulunduğundan söz Urfa Evleri'nin biçim lenm esinde
yanmadan yürünebilecek gölgelik eder ki bunlar birer saray özelliğine iklim in, islami inanışların, birleşik
bir kesim elde edilm iştir. sahip o la n U rfa E v le ri'n d e n aile düzeninin ve ev kadınına ferah
başkası değildir. bir ortam yaratma düşüncesinin et­
Bölgenin ormandan yoksun bu­
kileri yanında sosyal ihtiyaçların da
lunması, kentin güneybatı kesimin­ E v le r in b ü y ü k o la r a k ya-
etkisini görmek m üm kündür. Çatı
deki dağlarda bulunan kalker taşı­ pılmasının diğer bir nedenini Hz.
y e r in e " d ü z d a m " ı n b ü y ü k
nın (ünlü Urfa Taşı) işlemeye elve­ İbrahim (a.s) den geldiği kabul edi­
çoğunlukla kullanılmış olması salça,
rişli olması ana inşaat malzemesi len U rfa'lıların misafir sevme gele­
biber, bulgur, pekmez gibi kışlık za­
olarak taşın kullanılm asıaa neden neğinde aramak gerekir. Bu gele­
hirenin kurutulması ihtiyacından
olmuştur. nek, sokak kapılarının birer han ka­
doğmuştur. Bugün inşa edilen apart­
pısını andırır ölçüde büyük olmasın­
Urfa Evleri'nin harem lik ve se- manlarda bile düz dam g e le n e ğ i­
da, mutfakların geniş ve 6-7 ocaklı
lam lıklı olarak inşa edilm eleri ve n in devam e tm esi aynı ih tiya cın
olarak teşkilatlı yapılmasında da et­
sokak tarafından penceresiz yüksek bir sonucu olarak karşımıza çıkm ak­
kili olmuştur denilebilir.
duvarlarla çevrilerek gizlenm eleri tadır. Ayrıca sıcak yaz gecelerinde
İs la m 'd a ki a ile h aya tın ın m ahre­ Dış görünüşündeki penceresiz açık havada yatma ihtiyacı da düz
m iyeti gereği ortaya çıkmıştır. Bu yüksek duvarlarla bir kale gibi soka­ damların yapılmasını etkileyen ne­
şekilde dışarıya kapalı olan evlerin ğa kapalı olan Urfa Evleri'nin iç k ı­ denler arasında sayılabilir.
birer "saray"ı andırır ölçüde büyük s ım la rın d a k i ahşap ve taş süsle­
Geniş ve açık "hayat"ın (avlu) or­
ve teşkilatlı yapılmasının nedenini menin cami, han, hamam, medrese
taya çıkmasının nedenini birinci de­
de birleşik aile düzeninde ve d o la ­ gibi anıtsal eserlere nazaran son de­
recede iklim in sıcak olmasında ara­
y ıs ıy la a ile le r in k a la b a lık olm a­ rece zengin bir şekilde karşımıza
m am ız gerekir. A n ca k; sünnet,
sında aramak gerekir. Ailedeki çıkmasının nedeni, günlerini evinde
düğün, süpha (düğün yemeği) gibi
erkek çocukların evlenm eleri halin­ oturarak geçiren kadına, sıkılmaya­
sosyal g e le n e k le ri de h a y a tın b i­
de ayrı birer ev tutmayarak baba ev­ cağı zevkli bir ortam yaratma dü­
çim lenm esindeki e tkili nedenler
le rin d e ' o tu rm a la rı b ü y ü k ve şüncesinde ve Albert G abriel'in
arasında göstermemiz müm kündür.
teşkilatlı ev planlarının doğmasına "Türkler süslemeyi gösteriş için
neden olm uştur. Evliya Çelebi, değil, kendi zevkleri için yapmışlar­
"seyahatnamesi"nde U rfa'da 75 dır1' sözünde aramak gerekir.

' ♦

111. A b d ü lk a d ir H a k k a ri E v i

85 Ş a n l ı u r f a ’9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
GÖ RÜLM EYE

D EĞ ER Ö R N EK

URFA EVLERİ

HACI HAFIZLAR EVİ


(Devlet Güzel Sanatlar Galerisi)

Kara M e y d a n s e m tin d e d ir.


Postahanenin güneyine bitişik olan
bu ev, harem lik ve selâmlık bölüm ­
lü olup geleneksel Urfa Evleri'nin
birçok ö zelliğini üzerinde topla­
maktadır. 1888 yılında inşa e d ile n 112. H a c ı H a fız la r E v i
bu ta r ih i ev K ü ltü r
B a k a n lığ ı'n c a restore ed ile re k
"Devtet Güzel Sanatlar Galerisi" ha­
line getirilm iştir.

S A K IB IN KÖŞKÜ
1 796-1 8 76 y ılla r ı arasında
yaşayan Şair Sakıp Efendi tarafından
yaptırılan bu konak Halepli Bahçe
içerisinde bulunur. Nedim Efendi
Konağı gibi harem lik ve selâmlık
olarak geniş b ir alana yayılır. 1985
yılında Şanlıurfa Belediyesi Başkan
Yardımcısı M ehm et O ym ak nezare­
tinde Belediye Başkanlığı tarafından
o n a rılm ış tır. Park ve B a h çe le r
M üdürlüğü olarak kullanılan iki 113. S akı b in K öşkü
katlı konak doğu batı istikametinde
dikdörtgen planlıdır. A lt katta kuzey
cephede ortada beşik tonozlu
büyük bir eyvan ve yanlarında birer
oda yer alır. Çatıyla örtülü ikinci
katın ön ta ra fı, ortası s iitu n lu
ik i k e m e rle g eze n e k o la ra k teş­
kilatlandırılm ış ve yanlara odalar
y e r le ş t ir ilm iş t ir , ik in c i ka tın
doğusunda yer alan odanın duvar­
larını Sakıp Efendi'nin mavi boyalı •M arn
ahşap üzerine 1263 (1845) tarihli
ta 'lik hattıyia yazılmış şiiri dolaşır.
Konağın da bu tarihte yapıldığı tah­
min edilm ektedir. Konak avlusunun
batısında soğukluklu, sıcaklı ve kül-
lahiı küçük b ir hamam bulunur.

114. M e le k le r E v i

86 Ş a n l ı u r f a '97 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
115.

KÜÇÜK HACI MUSTAFA


HACIKAM İLOĞLU
KONAĞ!
(Vilayet Konukevi)

Şanlıurfa M erkezinde, Vali Fuat


Caddesi'nin (Biiyükyol) Balıklıgöl'e
yakın kesiminde Selahattin Eyyubi
C am ii'nin batısındadır. Bu konak
e m e k li v a lile r d e n C em al
M irkelam oğlu'nıın varisleri temsilen
sağladığı maddi ve manevi feda­
k a rlık n e tic e s in d e Ş a n lıu rfa
V a liliğ i'n ce il Özel idaresi adına
1991 yılında satın alınarak restore
edilm iştir.
Bu ta rih i k o n a k 19. y ü z y ılın
sp iki yanında birer tuvalet ve duvar
ik in c i y a rıs ın d a inşa e d ilm iş tir
üzerinde ortadan bir sütunla iki
(1890 yılları). H arem lik ve selamlık
.göze ayrılmış 'kuş takası1 (kuş evi)
bölüm leri vardır. Konakta inşaat
bulunmaktadır.
malzemesi olarak ünlü "Urfa Taşı"
kullanılm ıştır. ŞURKAV
iki katlı selamlık bölüm üne KÜLTÜR MERKEZİ
kuzey cephedeki sokak kapısından 1993 yılında ŞURKAV tarafından
girilm ektedir. Selamlık bölüm ünün
satın alman Mehmet Bağmancı Evi,
zem in katında develik, b ir tuvalet bunun batısına bitişik küçük bir ev
ve hizm etçi odaları yer alır. Erkek ve bunların kuzeyinde yer alan
misafirlere ayrılmış olan ikinci kat, Malatyalı H alil Evi restore edilerek
odalarla teşkilatlandırılm ıştır. İkinci birleştirilm iştir. ŞURKAV KÜLTÜR
katın kuzeye bakan cephesinde or­ MERKEZİ fonksiyonu verilen her üç
tası sütunla iki göze ayrılmış eyvan ev "ŞURKAV 4. KÜLTÜR VE SANAT
fonksiyonunu gören iki mekan bu­ HAFTASI" etkinliklerinde Başbakan
lunur. Güney cephenin ortasında Tarnsu Ç ille r , D e v le t B akanı
yer alan benzer eyvanın d ö ş e m e Necmettin Cevheri ve çok sayıda
k ıs m ı m e r d iv e n le teşkilatlandı- davetlinin katıldığı bir törende
rıldığından burası dekoratif bir Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel
fonksiyona kavuşmuştur. Selamlığın tarafından hizmete açılmıştır. 116■. U rfa e v i S o k a k K a p ıs ı T o k m a ğ ı
güneyinden harem lik kısmına
geçilmektedir.
Konağın harem lik bölüm ü, se­
lamlığın aksine modern m im arinin
çizgilerinden tamamen sıyrılarak
geleneksel biçim de inşa edilm iştir.
Bu bölüm de geleneksel bir Urfa
Evin'in vazgeçilm ez öğesi olan, ha­
vuzlu bir 1hayat1ın (avlu) doğu cep­
hesindeki ön tarafı ’gezenek'li (bal­
kon) odaların bodrum katı 'zerzem-
be' (kiler) olarak değerlendirilm iştir.
'Tandırl ık' hayatın güneydoğu
köşesindedir.
Hayatın güney cephesi revaklı
olup bu cephede altta ve üstte
olm ak üzere birer oda, orta kısımda
bir sarnıç bulunm aktadır. Batı cep­
hede harem liğin sokağa açılan kapı-
117. Ş u rk a v K ü ltü r M e rk e z i

87 Ş a n l ıu r f a '97 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
HAM AM LAR
Urfa'da Osmanlı Döneıni'nden
kalma 8 hamam bulunmaktadır.
Bunlar; Cinci kİ ı, Vezir, Şaban,
Velibey, Eski Arasa, Serçe ve Sultan
hamamlarıdır. Eski Arasa Hamamı
hariç diğer hamamlar sabah saat
4.00-10.00 saatlari arasında erkek­
lere, öğleden sonra 12.00-18.00 sa­
atlari arasında kadınlara hizm et
verm ektedirler.

Haşimiye Meydanı ile H alil-ü r


Rahman Gölü yolu üzerindeki Eski
Arasa Hamamı kullanılm adığından
boş durum dadır. Yıkılıp kaybolmak
üzeredir. Diğer hamamlar içersinde
görülmeye değer olan U cuzluk
P a za rı m e v k iin d e k i S u lta n
H a m a m ı 'd ı r . Bu h a m a m ın
doğusuna bitişik olarak ayrıca
Keçeci Ham am 'ı bulunmaktadır.
Keçeci Hamamında keçeci ustaları
ta ra fın d a n keçe p iş irm e işi
yapılmaktadır.

HANLAR
U rfa'da Osmanlı D önem i'nden
kalma çok sayıdaki hanın en güzel
örnekleri G üm rük Hanı, Hacı Kamil
Hanı, M ençek Hanı, Topçu Hanı,
Bican Ağa Hanı, M ille t Hanı ve
119. M e n ç e k H anı
Barutçu. H anı'dır.

G Ü M R Ü K HANI
Haşimiye Meydanı yakınındadır.
Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan
S ü le y m a n z a m a n ın d a 1 5 6 2 y ı­
lın d a Behram Paşa ta ra fın da n
yaptırılmıştır. Avlusundan H alil-ü r
Rahman suyu geçmektedir. İki katlı
bu h a n ın üst k a tın d a k i o d a la r ­
da te r z ile r ç a lış m a k ta , a v lu -
s "n d a çayhaneler bulunm aktadır.

120. G ü m rü k H a n ı

88 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve TU R İZ M


Karakoyun Su i Junstinyen tarafından Kılmıştır.)
122. E s k ic i P a z a rı (8 5 x 1 3 5 c m ) Y ağ lı B o y a T a b lo : N ih a t K ü rk ç ü o ğ lu

90 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


ve güzel, mevsiminde türlü çiçek­ N e c c a r P azarı, îso tçu Pazarı,
ŞANLIURFA lerle süslü olup geçenlerin içini
açar. Oralarda bütün bilgi s a hiple ­
D e m irc i P azarı, Ç u lc u Pazarı,
Çadırcı Pazarı, Sarraç Pazarı, Attar
rin in to p la n d ığ ı, d in le n d iğ i y e r­ Pazarı, Tenekeci Pazarı, Kürkçü
ÇARŞILARI le r v a rd ır ." c ü m le le r iy le Pazarı, Eskici Pazarı, Keçeci Pazarı,
bahsetmektedir. K okacı (K o va cı) P azarı, Kasap
C ih a t K ü rk c ü o ğ lu P a z a r ı, Boyahane Ç a r ş ıs ı,
E v liy a Ç e le b i U r f a 'd a k i
Kavafhane Çarşısı, Hanönti Çarşısı,
Çarşı sözcüğü Farsça cihar (dört) Bedestenlerden de şu şekilde söz
Hüseyniye Çarşıları Güm rük Ham
ve suk (sokak) k e lim e le rin in b ir­ eder: "... iki bedesteni vardır. Biri
civarında yer alan ve günümüzde
leşm esiyle d ilim iz e g e çm iştir. eski usul kargir kubbeli yapı olup
de tarihi ö ze llikle rin i koruyan
Türkçede, dört taraflı pazar yeri, sa­ uzunlamasına yapılmıştır. Uç tane
önem li alışveriş yerleridir.
ğında ve solunda dükkanlar bulu­ dem ir kapısı vardır. Bütün kıym etli
nan sokak anlam ındadır. mücevherler bulunur." Bu çarşıların aşağıda ayrıntılı
olarak anlatacağımız sekiz adedi
Çeşitli vakfiyelerde adları geçen, 1867 ve 1883 tarihli Halep
kapalı çarşı, b ir adedi de yeraltı çar­
ancak b ug ün m e vcu t o lm a ya n , Vilayet Salnamelerinde Urfa merke­
şısıdır. Şanlıurfa; İstanbul, Bursa ve
T ücca r Pazarı, U ncu Pazarı, Bit z in d e b ir b e d e ste n in b u lu n d u ğ u
Edirne'den sonra kapalı çarşı bakı­
Pazarı, ip lik ç i Pazarı, Tarakçı k a y d e d ilm e k te d ir ki bu da
mından Anadolu'nun önde gelen il­
Pazarı, Sakıp Efendi'nin yaptırdığı g ü n ü m ü z d e k i K a z z a z P a za rı
leri arasında yer almaktadır.
Terziler Çarşısı, Kazzazlar Çarşısı olm alıdır.
Şanlıurfa'nın adları b ilinen en eski
Ş a n lı u r f a 'n ı n O s m a n lı SİPAHİ PAZARI
çarşılarıdır.
döneminden kalma iş hanları ve
Güm rük hanının batısına bitişik
Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde çarşılarından oluşan eski ticaret
olarak inşa edilm iş, kuzey güney is­
U rfa çarşıfarmdan "...Çarşısı dört merkezi Gümrük Hanı civarında yo ­
tikam etinde beşik tonozla örtülü bir
yüz dükkandır. Her türlü değerli ğunluk göstermektedir. Kazzaz
kapalı çarşıdır. Çarşıyı boydan boya
eşya bulunur. Saraçhanesi İbrahim Pazarı (Bedesten), Sipahi Pazarı,
örten tonozun üzerinde b e lirli ara­
H a lil Irmağı kıyısındadır. O nun için Koltukçu Pazarı, Pamukçu Pazarı,
lıklarla aydınlatma pencereleri bıra­
Bağdat Serdabı gibi soğuk su ile su­ Oturakçı Pazarı, Kınacı Pazarı,
kılmıştır. Yerden yarım metre yük­
lanmış ana yolun iki tarafı mamur Pıçakçı Pazarı, Kazancı Pazarı,
seklikte karşılıklı sıralar halinde

91 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


dükkanların yer aldığı bu çarşı, gü­
neyde boyahane çarşısına, kuzeyde
isotçu pazarına açılır. Çarşının
üçüncü bir kapısı da güney doğu ta­
rafından bedestene açılmaktadır. Bu
kapının, bir dükkanın bozularak
gerçekleştirildiği H. 1154 (M .1741)
tarihli Rızvan Ahm et Paşa vakfiye­
sinden anlaşılmaktadır. Bu vakfiye­
de, sipahi pazarından ve söz konu­
su k a p ın ın a ç ılış ın d a n " İ p lik ç i
Pazarı deyu ta m ir o lu n u p hala
Sipahi Çarşısı olan otuz dört adet
dükkanlardan bir dükkan bezzazis-
tan (kazzaz pazarı) tarafına kapu
f e t h o lu n u p . . . " c ü m le le r iy le
bahsedilm ektedir.

Sipahi pazarı günüm üzde halı,


k ilim , k ü rk ve keçe tü rü n d e n eş­
yaların satıldığı ve mezat edildiği
bir çarşı olarak kullanılm akta, eski
tarihi ö zelliğ ini aynen .muhafaza
etmektedir.

KINACI PAZARI
1 M ençek hanının batısında yer
alan ve kuzey güney istikametinde
uzanan bu çarşının kuzey kesimi
beşik tonozla örtülü, güney kesim i­
nin üzeri a ç ık tır. Ç arşının ik i ya­
n ın d a b e ş ik to n o z ö rtü lü o la ­
rak s ıra la n a n d ü k k a n la r g ü n ü ­
m ü z d e k u y u m c u la r ta ra fın d a n
kullanılm aktadır.

PAM UKÇU PAZARI


Kınacı pazarının batısına paralel
olarak uzanan, beşik tonozla örtülü
bir çarşıdır. Kuyum cu ve elbiseci
esnafı tarafından kullanılm aktadır.
124. H ü s e y n iy e Ç a rş ıla rı
BO YAHAN E
açıldı, ayet-i kerime", solunda
HÜSEYNİYE
Pamukçu pazarının batısına pa­ "Nasrün m inallahi ve fethün kerib,
ralel olarak uzanan yeni boyahane ÇARŞILARI 1305" (M .1887) yazılıdır.
çarşısının altında bulunan b ir ye­ Çadırcı Pazarı ile Kazancı Pazarı
Ç a rş ı, H a r ta v iz a d e H a fız
raltı çarşısıdır. Ortasından H a lil-ü r arasında, kuzey güney istikam etin­
Muham med Selim Efendi'nin oğlu
Rahman suyunun aktığı bu çarşı ru­ de b iribirine paralel olarak uzanan
tubetli olması, ip lik ve kumaş boya­ H ü s e y in P a şa ta ra fın d a n
ve her biri 15'er çapraz tonozla ör­
ma sanatının terkedilm esi nedenle­ yaptırılmıştır. Hüseyniye çarşıları,
tülü iki kapalı çarşıdır. Her iki çarşı­
riyle 40 yıl kadar önce kapatılmıştır. inşa edildiği yıllarda halı, kilim ,
nın birleştiği yerdeki dükkanlar sırt
Boyahane çarşısının adına H. 1153 keçe ve benzeri yaygıların satıldığı
sırta bir plan göstermektedir.
(M .1740) ta rih li Rızvan Ahmed yer olarak kullanılm ıştır. Bir ara ye­
Paşa v a k fiy e s in d e ra s tla n ılm ış Doğu tarafta olan çarşının kuzey m enici pazarı olarak kullanıldıktan
olması yapının o tarihlerde mevcut cephesindeki k ilit taşının ortasında sonra son olarak bakırcı esnafına
olduğunu göstermektedir. "Maşallahu Teala", sağında, "Suk tahsis edilm iştir.

92 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


tonoz örtülü ikinci bir bölüm ü daha
vardır.

Bedestenin doğuda Han Önü


Çarşısına açılan ana kapısı, Sipahi
P a zarın a a ç ıla n batı kapısı,
Pamukçu Pazarına açılan güney ka­
pısı ve Güm rük Hanına açılan
kuzey kapısı olm ak üzere dört kapı­
sı bulunm aktadır.

Sağlı sollu olarak uzanan ve yer


seviyesinden yaklaşık 1 m. kadar
yüksekte bulunan dükkanlarda kaz-
zaz esnafı oturmakta, ayrıca Urfa
yöresi m ahalli kadın ve erkek giysi­
leri satılmaktadır.

Şanlıurfa Bedesteni, Anadolu'da


otantik değerini bugüne kadar koru­
yabilm iş ender çarşılardandır.

126. K ü rk ve Y elek

125. B e d e s te n

KAZZAZ PAZARI
(BEDESTEN)
1562 ta rih li G üm rük Ham 'nın
güneyine bitişik olarak aynı tarihte
inşa e d ilm iş tir. 1 740 ta rih li
Rızvan A h m e t Paşa va kfiye sin d e
"Bezzazistan" adıyla geçen bu çarşı­
nın tam ir ettirildiğ i yazılıdır.

Doğu batı istikam etinde beşik


tonozlu ve arka arkaya 4 kubbeli
o la ra k u z a n a n y a p ın ın b a tı kı­
sımlarından güneye doğru uzayan
127.

93 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


ESKİ K U Y U M C U
PAZARI
Aslanlı H an'ın güneyine bitişik
olarak bulunm aktaydı. İki kapılı ve
beşik tonozla örtülü olan bu tarihi
yapının yarısı 1983 yılındaki yol
açım çalışmaları sırasında Aslanlı
Han ile b irlikte yıktırılm ış, diğer ya­
rısı harap bir vaziyette kaderine
terkedilm iştir.

KASAP PAZARI
M evlevihane C am ii'nin batısına
bitişik olarak inşa edilm iş olup
b e ş ik to n o z la ö r tü lü "T "
p la n ı n d a d ır . İn ş a ta r ih i
bilinm em ektedir. 128. N e c c a r P a za rı

ŞANLIURFA Öküz, İnek, Deve, gibi büyükbaş


hayvanların derilerinin işlenmesine
Urfa Folklorunda Dabbakhane

E v in d e h u z u ru o lm a y a n la r,
"Gön Dabbaklığı", bu sanatı yapan­
EL lara da "Göncü" denilm ektedir.
dükkanında işleri ters gidenler, ken­
dilerine sihir yapıldığını hissedenler
Buradaki gön kelimesi kösele anla­
(bilhassa kadınlar) Cuma Selası sıra­
SANATLARI mında olmayıp, kalın deri anlam ın­
dadır. Bu deri, postallarda yüz ve sında dabbakhaneye giderek o gün
C ih a t K ü r k c ü o â lu astar olarak kullanıldığı gibi sarraç- sile çukurunda hangi su var ise
lıkta da kullanılm aktadır. (köpek pisliği, dövülm üş mazı koza­
DABBAKLIK lağı ya da dövülm üş sumak yaprağı
2- DERİ DABBAKLIĞI
Büyük baş h a y v a n c ılığ ın suyu o labilir) b ir şişeye doldururlar.
Çakeri C am ii'nin doğusunda yer Buna "Ahırvan Suyu" denilm ektedir.
g e liş m iş o ld u ğ u Ş a n lıu rfa 'd a
D abbaklık sanatının geçmişi çok es­ alan ve günümüzde gecekondularla
Daha sonra sile çukuru etrafında
kilere dayanmaktadır. Bu sanat gü­ işg a l e d ilm iş o la n "Y u k a rı
dönerek şu m aniyi söylerler:
nümüzde fabrika türü derilere yenik D a b b a kh a n e " d e n ile n yerde
düşerek tamamen terkedilm iş bir yapılırdı. Dağda darı harmanı
durumdadır. Koyun ve keçi gibi küçük baş İçinde değirmeni
Gön dabbaklığı ve deri dabbak- hayvanların derilerinin işlenmesine
Kırk yıllık cadıların
lığı olm ak üzere iki bölüm e ayrılan " D e ri D a b b a k lığ ı" , b u n la r ı iş­
bu zenaatın her bölüm ü ayrı dab- leyenlere de "Dabbak" denilm ekte­ Ahırvandır dermeni
bakhanelerde ve ayrı ustalar tarafın­ dir. Gön denilen kalın derilere na­
dan icra e d ilird i. Gön dabbakları zaran daha ince olan bu deriler pos­ Daha sonra şişeye doldurulan
aşağı dabbakhanede, deri dabbakla- tal ve ayakkabılarda astarlık deri su, "Pislik pisliği giderir" düşüncesi
rı da yukarı dabbakhanede çalışır­ olarak kullanılm aktaydı. ile içerisinde huzursuzluk olan,
lardı. 1883 ta rih li Halep Vilayet sihir yapılan evlere, işleri iyi gitme­
Başlıca deri çeşitleri şunlardır:
Salnamesi'nde her iki dabbakhane- yen dükkanların önlerine, köşeleri­
den söz edilm ektedir. 1- M e ş in : K oyun d e ris in d e n ne serpilir, böylece sihrin b ozu la ca ­
yapılır ve postallarda astar olarak
1- G Ö N DABBAKLIĞI ğına , k ıs m e tin a ç ıla c a ğ ın a inanı­
kullanılır.
Bugünkü Et ve B a lı k lır. 2 0 -3 0 y ıl ö n c e s in e kadar
2- S a htiya n : Keçi d e ris in d e n s ü rd ü rü le n bu b a tıl in a n ç , dab-
K u ru m u 'n u n b atısınd aki Aşağı
yapılır. b a k h a n e n in fa a liy e tle r in i d u r­
D abbakhane (A h ırva n) d e n ile n
verde yapı11r d ı. Bu d abbakhane 3- ince Astar: Meşin ve sahtiya­ durm ası n e tic e s in d e g ü n ü m ü z d e
halen muhafaza edilm ektedir. nın cildi bozuk olanlarıdır. terkedilm iştir.

94 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve TU R İZ M


TARAKÇILIK
Şanlıurfa'nın geleneksel e! sanat­
larından olan tarakçılık günüm üzde
50-60 yıl öncesine kadar Eski Arasa
Hamamı ile A bdülvahit Tekkesi ara­
sında kalan çarşıdaki 20 kadar dük­
kanda icra e d ilird i. Fabrika türü
plastik tarakların imal edilm esiyle
önem ini yitiren bu sanat Şıh
M ü s lü m Ö z b a l a d ın d a , 65 ya­
şındaki tek usta tarafından, Fesadı
Hanı yakınındaki 11 Nisan Sokakta
bulunan dükkanda yaşatılmaya
çalışılmaktadır.

Tarakçı Bakır, Tarakçı Mehmet


ve Tarakçı İmam bu sanatın 30-40
yıl öncesinin tanınmış ustalarıdır.
129. D e ve K e m e ğ in d e n ve A ğ a ç ta n T a ra kla r
Şıh M üslüm Özbal usta, tarak etmektedirler. İnce Neccarlar ise, sun olarak değişik yerlere dağılmış
kullanm a alışkanlığının saçta ke­ K a ra m e y d a n m e v k iin d e bugün­ m a ra n g o z la r (İn c e N e c c a rla r)
peklenm eyi, dökülm eyi ve bitlen­ kü Postanenin yerinde bulunan tarafından imal edilm ektedir.
meyi ö nlediğini söylemektedir. Halkevi ile Yusuf Paşa Camii arasın­
U rfa'daki ağaç eserler arasında
daki dükkanlarda çalışırlardı.
Ş a n lıu rfa 'd a ta ra k; d e v e 'n in evlerdeki kapı ve pencere kanatları
İşlemeli kapı, pencere kanatları,
bacak kemiğinden, Annep, Arm ut önem li bir yer tutm aktadır. Ağacın
çeyiz sandıkları ve aynalar bu esnaf
ve iy i c in s c e v iz a ğa cın d a n y a ­ çabuk yıpranan bir madde olması,
tarafından üretilm ekteydi. Buradaki
p ılm a k ta d ır. Beyaz re n k te k i hele bunun her gün bir çok kez açı­
dükkanlar zamanla kapatılmış, kapı
deve k e m iğ i F ild iş i g ö rü n ü m ü lıp kapanarak, zaman zaman hızla
ve pencere kanatları günümüzde
verdiğinden, diğerlerine nazaran çarpılarak, evin yıkandığı sıralarda
her türlü oyma ve süslemeden yok-
sert ve dayanıklı olduğundan daha
çok tercih edilm ektedir.Bu kemik
ayrıca, göze sürme çekmede kulla­
nılan "Sürme M ili", eskiden berber­
lerin sünnet esnasında kullandıkları
"Sünnet M ili" ve tabanca ka b za sı
y a p ım ın d a ta r a k ç ıla r tarafından
kullanılm aktadır. Deve kemiği tes-
bih çile r tarafından teşbih yapım ın­
da da kullanılm aktadır.

A Ğ A Ç O YM A C ILIĞ I
E v le rd e k i ve İl M ü z e s in d e k i
kapı, pencere, dolap kanatlarına,
sandık ve ayna gibi diğer ahşap
e s e rle re b a k ıld ığ ın d a ağaç oy­
macılığın Şanlıurfa'da çok eski ve
parlak bir geçmişe sahip olduğu
anlaşılmaktadır.

M a ra n g o z lu k sanatı U rfa 'd a


"İn c e N e c c a rla r" ve "Kaba
N e c c a rla r" o lm a k üzere ik i ayrı
g ru p ta k i u sta la r ta ra fın d a n sü r­
d ü rü lm e k te d ir. Kaba n e c c a rla r
b u g ü n k ü N e c c a r Pazarı d e n ile n
çarşıda h a le n s a n a tla rın ı s ü r ­
d ü r m e k t e , a d ı n d a n da a n la ­
şıla cağ ı ü zere kaba ü rü n le r imal
130. İsa B e d e n E v i A h ş a p S ü s le m e le ri

95 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve TU R İZ M


su değdirilerek daha da çabuk tah­ pılan ağaç eserlerde 5 0'nin üzerin­ Sana ömrü ebed v e rs in H ü d a - i
rip o lm a s ı n a y o l açılan kapı ve pen­ de süsleme kompozisyonu dikkat B a k i d a im " , "Açıldıkça kapansın
cerelerde kullanılm ış olması bunla­ çekmektedir. Bir vazodan çıkan dal­ çeşm-i ada-Bihakki sure-i inna fe-
rın çok eski örneklerini günümüze lara bağlı palmetler, tam ve yarım tahna" dizelerine rastlanılmaktadır.
kadar getirememiştir. 1716-1721 ta­ dairelerin kesişmesinden oluşan
rihlerine ait Rızvaniye C am ii'nin bu kompozisyonlar, dairesel bir eksen SARAÇLIK
tarihten kalma kapısı, Eyyübi çevresinde b irib irin i kesen çember­
"Kösele" denilen kalın deri ve
Medresesi'nin yerine 1781 ta rih in ­ lerin oluşturdukları çeşitli rozetler,
normal ince deri ile hayvan koşum
de inşa edilen Nakibzade Hacı b ir çiçek rozeti etrafından çark-ı
takımları, kemer, silah kılıfı, mermi
İbrahim Efendi Medresesi felek şeklinde dönen dallara bağlı
kılıfı, çanta gibi avcı gereçlerinin
Kütüphanesinin aynı tarihten kalan çok d ilim li palmetler, rumi ve p a l-
yapıldığı sanata saraçlık, bu işle uğ­
kapısı dışında tarihleri daha öncele­ m e tle rd e n o lu ş a n d e ğ iş ik bor­
raşanlara da Saraç denilm ektedir.
re götürülebilecek ağaç eser dürler evlerdeki ağaç eserlerde en
Urfa'da bulunm am aktadır. çok rastlanılan mahalli üsluptaki A tçılık ve A t'a verilen önem do­
süslemelerdir. layısıyla Saraçlığın eski Türk sanat­
Urfa evlerindeki ağaç süslemeli
ları arasında önem li bir yeri vardır.
kapı ve pencere kanatlarının üzerle­ Kapı ve pencere kanatlarındaki
Urfa'da ünlü Arap Atlarının y e tiş ­
rindeki kitabelerden, bu eserlerin süslemelerde simetri esası göz
t i r i l m i ş o lm a s ı s a r a ç lık sanatı­
1835, 1854, 1859, 1868 ve 1875 önünde tutulmuş, m otifler bulun­
nın önem ini arttırmış ve bu sanata
tarihlerine ait oldukları ve Neccar dukları yerlerin şekline göre değer­
büyük ilgi duyulm uştur.
M ehmet, Yeşilneccarzade Bekir, El le n d irilm iş le rd ir. U rfa 'd a k i ağaç
Hac Hüseyin ve Ahm et H a m d i eserlerde ağaç işçiliği tekniklerin­ Evliya Ç elebi'nin sözünü ettiği
a d la r ın d a k i y e r li u s ta la r t a r a ­ den oyma, geçme (Kündekari), saraçhanenin yeri kesin olarak b ilin ­
fın d a n y a p ı ld ı k la r ı anlaşılmak­ kafes, m uşarabiye ve kakm a te k ­ m emektedir. Bu sanat günüm üzde
tadır. Ancak, kitabesiz bazı kapı ve n ik le ri b ü yü k b ir ustalıkla Hüseyniye Çarşıları yakınındaki
pencere kanatlarının daha başka ta­ uygulanmıştır. "Saraç Pazarı" denilen çarşıda sür­
rihlerde ve başka ustalar tarafından dürülm ektedir. Eskiden 15-20 dük­
Kapı kanatlarında görülen b itk i­
yapılmış olabileceği düşünülecek kanın yer aldığı bu çarşıda günü­
sel ve geometrik süslemeler yanın­
olursa usta sayısını arttırmak müzde 3-4 dükkan b ulu n m a kta d ır.
da, Arap harfleriyle ustalıkla yazıl­
m üm kündür. B ilhassa A t'ın to p lu m hayatında­
mış ve hat sanatının güzel ö rn e k le ­
ki yerini kaybetmiş olması Saraçlık
Kapı ve pencere kanatları d ı ­ rin i içeren k ita b e le ri ayrı b ir
sanatının g e rile m e s in e neden
ş ın d a U r f a 'd a k i a ğ a ç oyma­ süslem e öğesi o la ra k değerlendir­
olmuştur.
cılığının güzel örneklerine oda du­ mek gerekmektedir. Bu kitabelerde
varları kaplam alarında, tavanlarda, çok güzel istif edilm iş; Maşaallah", Bu sanatın bilinen en seki ustala­
camhane ta bir edilen nişlerde, san­ "Ya m üfettihül ebvab-İftah lena hay- rı Hacı M ahm ut Sedef, Sadık
dıklarda ve ayna çerçevelerinde , rül bab", "Allahu Veliyül Tevfik- Basmacı, Ahm et Z ilfo, Toşo Usta,
rastlan ılımaktadır. Nimel mevla ve nimel refik", "İlahi A bdülkadir Nahya, Ahm et Sedef,
ta felek daim ki arşu ferş ola kaim- Hacı M ehm et N im etoğlu'dur. İmam
U rfa'daki ağaç eserlerde başlıca
iki üslup göze çarpmaktadır.

1- Urfa'nın yerli ustalarına mal


edemeyeceğimiz, 18. yüzyıl Türk
S ü slem e S anatı ö z e llik le r in i
yansıtan eserler.

Bunlara Rızvaniye Camii kapısı


ile müezzin m ah filin in alt kışımı ve
Nakipzade Hacı İbrahim Efendi
Medresesi Kütüphane odasının ka­
pısı örnek olarak gösterilebilir.

2- Urfalı sanatkarlar tarafından


yapılan ve m ahalli üslup taşıyan
eserler.

Bu gruba örnek olarak evlerdeki


kapı ve pencere kanatları, duvar
kaplamaları, sandıklar ve ayna çer­
çeveleri gösterilebilir.

Urfalı sanatkarlar tarafından ya­

96 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve TU R İZ M


Bakır Nahya ve A li Kaşıkçıoğlu gü­
nümüzün en tanınmış saraç
ustalarıdır.
Saraçlıkta kullanılan kalın deri­
ler düz kösele, sabunlu kösele,
yağlı kösele ve glase (kundura deri-r
si-ince deri) olm ak üzere dört sınıfa
ayrılır. Bu deriler eskiden Urfa'daki
Dabbakhaneden sağlanırdı. Urfa
D a b b a k h a n e s in in kapanm ası
üzerine bu m alzem eler günümüzde
başka illerden sağlanmaktadır.

Kaba işlerde Tosun (Öküz) ve


Manda derisi, ince işlerde Dana de­
risi (glase deri) kullanılm aktadır.
Saraçlık sanatında deri m alzem e
ya nın da to ka, düğm e, çıt çıt,
gem, ü zengi, z in c ir, çapraz 132. K a z za z A b d u rra h m a n ip e k U sta
(maşa) g ib i m etal m a lze m e le r de
kullanılm aktadır. KAZZAZLIKTA KULLANILAN "Havut" denilen deve palanları da
Bel kemeri, eğer, livan başlığı, ALETLER bu sanat koluna girmekte, bu işle
üzengi takım ları sabunlu kösele ve uğraşanlara "H a v u tç u " d e n ilm e k ­
" İş Ağacı" denilen alet kazzaz- te y d i. Deve n e s lin in g ittik ç e tü­
d üz kösele ile ya p ılm a k ta d ır.
lıkta kullanılan tek ve en önemli
Sabunlu kösele daha sağlam o l­
alettir. Kazzaz ustası bütün işlerini
duğundan tercih edilm ektedir.
bu basit alet üzerinde yapmaktadır.
Dizgin ve benzeri koşum takımları
İş Ağacı, 40 cm. uzunluğunda, 15
da yağlı kösele ile üretilm ektedir.
cm. enindeki yassı bir tahtanın üze­
"Glase" denilen deri ile tabanca kılı­
rine dikine yerleştirilen 30 cm.
fı ve tüfek rahtı yapılmaktadır.
uzunluğunda, 3 cm. çapında yuvar­
KAZZAZLIK lak bir ağaçtan ibarettir. Yuvarlak
ağacın baş kısmı iplikleri tutacak
İpek ipliğin el ile bükülerek iş­ şekilde boğum ludur. Yassı tahta diz
lenmesine "Kazzazlık" denilm ekte­ altında sıkıştırılarak örülecek ipek
dir. "Kazzaz Pazarı" denilen kapalı iplikler dik ağacın baş kısmındaki
çarşıda (Bedesten) eskiden 30-40 boğuma tutturulup püskül, igal ve
dükkanda sürdürülen bu tarihi sanat keytan yapımı gerçekleştirilir.
g ü n ü m ü z d e aynı ç a rş ıd a k i b ir
ik i usta ta ra fın d a n ya ş a tılm a y a Tarihi çok eskilere dayanan bu
çalışılmaktadır. sanatın bilinen en eski ustaları
Kazzaz Ali İpek, Kazzaz Bekir,
100-150 yıl kadar Önce ipekçilik Kazzaz Mustafa, Kazzaz H alil İpek,
Urfa'da önem li bir sektör durum un­ Kazzaz Mustafa İpek ve Kazzaz
daydı. Bugün Urfa bahçelerinde gö­ İbrahim Pamukçu'dur. Urfa'da kaz-
rülen çok sayıdaki dut ağacının za­ zazlıkla iştigal eden bir aile "ipek"
manında ipekçilikte kullanıldığı soyadını almıştır.
yaşlılar tarafından söylenilm ektedir.
Bu sektör günüm üzde tamamen ter­ Günümüzde Kazzazlık sanatı 80
kedilm iş bir durum da olup kazzaz yaşındaki Abdurrahman İpek ve bir
esnafı tarafından kullanılan ipek ip­ iki genç usta tarafından yaşatılmaya
likleri D iyarbakır ve Bursa'dan çalışılmaktadır.
getirtilm ektedir. fe*
Çeşitli renklerdeki ipek ipliği Ç U L C U L U K (Semercilik)
kullanım yerlerine göre: a) ince
At ve merkep gibi binek hayvan­
ib r iş im (İp e k ), b) Kaba ib r iş im
ları üzerine atılan semerlere Urfa'da
o lm a k ü z e re ik i k ıs m a
"Palan", bu sanatla uğraşanlara da
ayrılmaktadır.
"Çulcu" (Palancı) denilm ektedir. 133. Ç u lc u
Eskiden deve üzerine atılan ve

97 Şcınlıurfa'97 K Ü L T Ü R ve TU R İZ M
kertmekte olması H avutçuluk sana­
tının günüm üzde tamamen kaybol­
masına neden olmuştur.

30-40 yıl öncesine kadar At,


Eşek ve Deve gibi hayvanların
binek ve yük taşıyıcı olarak Urfa'da
önem li bir yeri vardı. Tarlalardaki
ürünler deve kervanları ile kente ge­
t ir ilir d i. T arlad a el ile b iç ile n
buğday sapları D eve'nin Havut'u
üzerinde "Şelte" yapılarak (toparla­
nıp bağlanarak) harman yerine geti­
rilir, bu işle uğraşanlara "Şelteci"
d enilirdi.

Şehir merkezine yakın taş ocak­


larından kesilen taşlar merkepler
sırtında şehre g e tirilird i. Ayrıca
kamyonlarla şehrin belli yerlerine
yığılan kum lar merkeplerin "Sırga"
larında inşaat alanına taşınırdı. 134. K ü rk ç ü
Şehir içerisinde her çeşit yük taşı­
macılığı da "Eşek Ham alları" ile ya­
pılırdı. Ç ulcular ayrıca yük hayvan­
larına "Palan" yanında "Sırga" deni­
len ve palanın üzerine atılarak iki
yana sarkan geniş cepleri bulunan
örtüler de dikm ekteydiler.

G ünüm üzde taşımacılığın m o­


torlu araçlarla yapılması, taş ocakla­
rına yollar yapılarak taşların traktör­
lerle kente ulaştarılması neticesinde
at, eşek ve deve gibi hayvanlar öne­
m ini yitirm iş, dolayısıyla "Ç ulculuk"
zenaatı 3-5 dükkan dışında hemen
hemen terkedilm iştir.

M evlevihane'nin doğusunda yer


alan ve "Çulcu Pazarı" denilen çar­
şıdaki 25-30 dükkanda çalışan
çulcu esndfı 30-40 yıl önce çarşıyı
ta m a m en te rk e d e re k "K ü rk ç ü
Pazarı" na taşınmıştır. Bu sanat gü­
nümüzde Çulcu Pazarındaki 3-5
dükkanda yaşatılmaktadır.

K Ü R K ÇÜ LÜ K
Hayvan kürklerinin işlenerek
giysi haline getirilm esi insanlık tari­
hinin en eski sanatlarından biridir.
Ana rahminde ölen, ya da en fazla
5 aylık iken ölen kuzuların tüylü
‘d erilerinden yapılan düz yakalı (ya­
kasız), dış kısmı "Şakaf" denilen
siyah kumaşla kaplı aba gibi bolca
giysiye Urfa'da KÜRK denilm ekte­
dir. Urfa'ya has olan bu giysi
Anadolu'da Urfa dışında bir yerde 135. S ip a h i P a z a rın d a B ir D ü k k a n

98 Ş anlııırfa'97 K Ü L T Ü R ve TU R İZ M
y a p ılm a m a k ta d ır. B ilhassa kış ve bugün hayatta olmayan en eski
KEÇECİLİK
aylarında yaşlı ve orta yaşlı kimse­ keçeci ustalarıdır. Horasanlı Hacı,
ler tarafından g iyilir. Dükkanlarında Bu tarihi ata sanatı Şanlıurfa'da H a y a ti U sta ve H a c ı O sm an
cam ekan b u lu n m a y a n esnafın Keçeci Pazarı d e n ile n eski ça r­ günümüzün yaşlı ustalarıdır.
büyük bir kısmı kürklerine sarılarak şıda ve çevresindeki hanlarda
sürdürülmektedir. KEÇENİN DOĞUŞ ÖYKÜSÜ
soğuktan korunmaktadırlar.
Eyvana serdim keçe Şanlturfalı genç keçeci ustaların­
Kürk yapım ında kulanılan kuzu Neçe bir ömrüm geçe dan Salih Karcı, bu sanatın m ucidi-
d e r ile rin in % 5 -1 0 'u U rfa 'd a n , Acep o gün olur mu nin Ebu Said Libabid (Libabid:
% 90'ı Tokat, Afyon ve İsparta ille ­ Yarim elime geçe Arapça Keçenin çoğuludur), adında
rinden sağlanmaktadır. bir zat olduğunu ve keçeyi nasıl
dizeleriyle Şanlıurfa türkülerine
icad ettiğini şöyle anlatmaktadır.
Kürkler kalite bakımından; İnce konu olan keçe, çocuk oyunlarına
da "Ya şundadır, ya bundadır, keçe "- Ebu said Libabid bugün bizim
Kürk, Orta Kürk ve Kaba Kürk
külah şunun bunun başındadır" te­ yaptığımız gibi keçeciliğin bütün iş­
o lm a k ü z e r e ü ç k ıs m a ayrıl­
kerlemesiyle geçmiştir. lem lerini yerine getirmiş, ayakla
maktadır. ince Kürk ana rahminde
tepm e işle m in d e n sonra açtığı
ölen kuzunun yününden, orta kürk Fakçı Mustafa, Deveci Abo,
keçenin y ü n le rin in b irib irin e
1-2 aylık iken ölen ku zun un y ü ­ Deveci İsa, İsa Karcı adları bilinen
n ü n d e n , kaba k ü rk ise 4-5
a y lık k u z u n u n y ü n ü n d e n y a p ıl­
m a k ta d ır. K u z u n u n yaşı büyü­
dükçe kürkün kalitesi ve değeri
düşmektedir.

K a lite li b ir k ü rk ü n fiy a tı gü­


nümüzde 15 ila 20 m ilyon TL. ara­
sında değişmektedir. Kaba deriden
yapılan kalitesiz çoban kürkleri ise
5 m ilyon TL. civarında alıcı
bulmaktadır.

Kürk yapım ında siyah, beyaz ve


alaca renkte tüyleri olan üç çeşit
deri kullanılm aktadır. Her rengin kı­
vırcık türü daha m akbuldür. Ancak
bunların en değerlisi siyah tüylü de­
ridir. N adir bulunan bu deri cinsi
ancak beyaz ve alaca k ü r k le r in
y a k a la rı, k o l a ğ ız la rı v e e t e k ­
l e r i n i n i h t i y a c ı n ı karşılayabil­
mektedir. Bu nedenle esnaf kendi
arasında siyah renkte kürk imal et­
m em eyi k a ra rla ştırm ıştır ve bu
karara titiz lik le u y u lm a kta d ır.
Siyah tü y lü d e rile r A n a d o lu 'd a
T o k a t'ta n , y u r td ış ın d a n ise
Afganistan'dan tem in edilm ektedir.

K ürk d e r ile ri tü y c in s le ri b a ­
k ım ın d a n K ıv ırc ık , Ç a km a klı
(beyaz tüy dalgalı b ir şekildedir.) ve
düz (tüyler beyaz renkte ve dalga­
sızdır) olm ak üzere üç gruba ayrılır.

1 9 7 0 ' I i y ılla rd a n bu yana


Şanlıurfa'da kürk yelek yapımına
başlanmıştır. Gayet ince deriden kı­
vırcık tüylü olan bu yelekler kaba
olm adıklarından ceket altına giyile-
bilmekte, mide, böbrek ve bel ağrı­
ları olanlar tarafından bilhassa ter­
cih edilmektedir.

136. K eçeci H am am ı

99 Ş a n lıu r fa '97 K Ü L T Ü R ve TU R İZ M
137. K e ç e n in H a z ırla n ış ı
k a y n a ş m a d ığ ın ı ve ç a b u k d a ­ rin d e , k ir li r e n k lile r ise o rta t a ­ yapılan bu işlemde rulo ayakla bir
ğ ıld ığ ın ı g ö rm ü ş . T e p m e süresi­ b a k a y a g iz le n e r e k değerlendiril­ ileri bir geri hareket ettirilerek vuru­
nin az olduğu kanaaatine vararak mek üzere ayrılırlar. lur. Yarım saat süren bu ilk tepme
tepm eye devam etm iş. A n ca k b ir Bu yünler dut dalından yapılmış işleminden sonra rulo açılır. Bu saf­
daha a çtığ ınd a y ü n le rin kaynaş­ yaya takılan kirişe annep ağacından hada keçenin kenarları saçaklı ve
m adığını ye n id e n gözlemiştir. y a p ılm ış to k m a ğ ın " H a lla ç " ta­ dağınık bir durum dadır. D ü z le m e k
Tepme işine 40 gün devam eden rafından vurulmasıyla atılır (kabartı­ a m a c ıy la k e n a rla r "Pevantlanır".
Ebu Said, yine b a şa ra m a yın ca lır). Yere serilen "Life-kahke Bezi" Keçe üzerine tekrar su serpilerek
ü z ü n tü s ü n d e n ağlamaya başlamış. (Amerikan Bezi) üzerine "Basta" dan ağaç direğe sarılır. Bir saat kadar sü­
Hem ağlayıp hem tepmeye devam kesilen nakışlar ve "Fitle" ler d izilir. recek ikinci tepme işlemi başlar.
ediyormuş. Keçeyi açtığında göz Boşluklara "Boya" tabir edilen ka­ Bütün bu işlemler e s n a s ın d a u s ta ­
yaşlarının d ü ş tü ğ ü y e rle r d e k i bartılmış renkli yünler yerleştirilir. la r ta ra fın d a n karşılıklı olarak
y ü n le r in kaynaştığını büyük bir se­ Üzerine keçenin üst yüzeyini oluş­ Şanlıurfa folklorunun zengin kay­
vinçle farketmiş ve böylece tepme turacak kabartılmış yün "Sepki" ile naklarından olan hoyratlar ve türkü­
işlemi sırasında yüne su verm ek ge­ eşit kalınlıkta serilir. Bunun üzerine ler söylenir. Keçeci P a z a rın a
rektiğini öğrenmiştir." işe yaramayan kirli renkli yünler, en y o lu d ü ş e n h e r Şanlıurfalı'nın
KEÇENİN YAPILIŞI üste ise keçenin tabanını oluştura­ kulağında bu ezgilerden bir iz
cak yünler serilir. Bazen ilk serilen vardır.
Sulak yerlerde büyüyen kuzula­
rın yünlerinin keçe yapım ında iyi birinci tabaka yün kalın tutularak ikinci tepme işleminden sonra
netice verm ediği, çöl kuzularının ikinci ve üçüncü tabakanın serilme­ yünler sıkışmış ve "ham" tabir edi­
yünlerinin daha makbul, olduğu, sine gerek duyulmaz ve bu şekilde len keçe türü elde edilm iştir. Sıra
bilhassa Harran Ovasında büyüyen yapılan keçe daha kaliteli olur. ham keçenin pişirilm esine gelmiştir.
3-4 aylık kuzuların yünlerinden ya­ Bez üzerine serilen yünler el ile Bu amaçla Keçeci Ham am ı'na götü­
pılan keçelerin ideal olduğu ustalar sulanarak bez ile birlikte ağaç dire­ rülen keçe, bir insanın kucaklayıp
tarafından söylenmektedir. ğe rulo yapılmak suretiyle yerde sa­ göğüsle dövebileceği şekilde katla­
rılır. Rulonun her iki ucu ve çevresi nır, hamamdaki seki üzerinde ç e v ­
Keçeci dükkanına getirilen siyah
kendir ile iyice bağlanır. A y a k la rilm e k s u re tiy le g ö g ü s le dövü­
renkli yünler nakış işinde, beyaz
te pm e işlem i başlar. Keçenin bü­ lür. Keçeyi gögıisleyenin teri, hama­
yünler keçenin alt ve üst y ü z e y le ­
yüklüğüne göre iki veya beş kişi ile mın sıcaklığı ve su yünlerin b irb irin ­

100 Ş a n h u r f a '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
den ayrılmaksızın kenetlenmesini ü zerine se rild iğ in d e n ebatları a lt­ Bazen üzerine eğer yerleştirilir. 2
sağlar. Beş saat kadar süren bu ta ki m in d e rin ölçü sün e göre cm . k a lın lığ ın d a o la n k e ç e n in
işlem çok yorucu olup sanatın en değişmektedir. üzerinde değişik renklerde zikzak
zor yanıdır. ve ay-yıldız nakışları bulunur.
3- EV KEÇESİ: Evlerde günlük
K eçeci H a m a m ı, S u lta n yaygı olarak kullanılan bu keçeler 6- SÜNGER YATAK KEÇESİ:
H am am ı'nın doğusuna bitişik olup Kauçuk m in d e rle rin piyasaya çık­
mor, siyah ya da beyaz renkli olur­
Kuzey-gtiney istikam etinde beşik to­ masıyla gelişen bu keçe türü 1cm.
lar. Üzerleri nakışlı olup 2 cm. ka­
nozla örtülüdür. Soğukluk ve sıcak­ kalınlığında olup m inderin ölçüsü­
lınlığında yapılırlar.
lık bölüm leri olan hamamın iki yanı ne göre yapılır ve nakışsız olur.
boydan boya taş sekilidir. Evliya 4- SEDİR KEÇESİ: Ev keçesi gibi­ M inderin üzerine serilir ve çarşafla
Çelebi'nin seyehatnamesinde, bu dir. Sedir üzerine serildiğinden ö l­ kaplanır. Kauçuk m inder ile insan
hamamdan bahsetmiş olması hama­ çüleri buna göre ayarlanır. vücudu arasında kalan bu keçe
mın XVII. yüzyılda m evcut olduğu­ 5- AT KEÇESİ: Çıplak ’at'ın üze­ sıhhi olması bakımından tercih
nu göstermektedir. edilmektedir.
rine atılarak eğer vazifesi görür.
Hamamdan çıkarılan keçenin
eğrilmiş kenarlan düzlenir, tekrar
direğe sarılarak "Drrekbaşı Tepilme"
denilen ve 15-20 dakika kadar
süren son tepme işlem ine geçilir.
Bundan sonra hazır durum a gelen
keçe açılarak gölge ya da güneşe
kurum aya bırakılır.
G ünüm üzde fa b r ik a tü rü
yaygıların üretilm esiyle bu tarihi
sanat önem ini kaybederek can ç e ­
k iş m e s a fh a s ın a g ir m iş tir .
Sandalye m inderi, duvar halısı, sec­
cade, heybe, külah, çizm e, patik
gibi taşınabilecek ve turistlerin ilg i­
sini çekebilecek türde çok renkli
k e ç e ü r ü n le r in in y a p ım ın a ge­
çilm esiyle bu sanata canlılık kazan­
dırılması m üm kün olabilecektir.
ŞANLIURFA'DA YAPILAN
KEÇE TÜRLERİ
1- ÇOBAN KEÇESİ: "Kepenek"
adıyla da anılan bu keçe türü, ço­
banlar tarafından giyilm ektedir.
Beyaz ya da m or yünden yapılan
bu keçe genellikle nakışsız olm akta­
dır. Ancak göğüs kısımlarının n a ­
k ış lı o la n la r ın a ra s tla m a k
müm kündür. Tek parça halinde ya­
pılan, yaz güneşinde kalın gölge
sağlamasından dolayı serinlik, kışın
ise sıcaklık veren çoban keçeleri d i­
kişli ve dikişsiz olm ak üzere iki
gruba ayrılmaktadır. Ustalık ve itina
istem esi b a k ım ın d a n b u n la rın
dikişsiz türleri daha değerlidir.
2- KIŞ KEÇESİ: Beyaz yünden
düz ve nakışsız olarak yapılan bu
keçelerin çevresi "çirtik" tabir edilen
zikzaklı bir şekildedir. Yapıldıktan
sonra yün boyası ile tamamen tu­
runcu veya pembe renge boyanır.
Kış aylarında evlerde ağırlanan m i­
safirlerin oturdukları yün m inderler
138. K e ç e n in Y a p ılışı

101 Şanlıurfa '97 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M


139. C ü lh a T e z g a h ın d a Ç a lış a n U sta

C Ü LH A C ILIK
(BEZ D O K U M A C ILIĞ I)
Yün ipliği, pamuk ipliği ve
floş'un kamçılı tezgahın tek ayakla
çalışan çeşidi olan "çakarlı" ve 2-4
ayakla çalışan çeşidi olan "çekmeli"
tezgahlarda dokunarak "Yaşmah"
("Neçek"-"Çefiye") ve "Puşu" gibi baş
örtüsü, "Ehram" gibi kadın boy örtü­
sü haline getirilmesi sanatına Urfa'da
"CüIhacı11k" denilmektedir.
Cülha tezgahlarının kamçılı ol­
mayan, yani mekiği el ile atılan çe­
şitlerinde “Aba" (kadın ve erkek boy
örtüsü) ve "Çaput Çul" (Kilim)
dokunmaktadır.
3 0 -4 0 y ıl ö n c e s in e ka d a r
Kamberiye Mahallesi'nde 100'e
yakın kamçılı tezgahta icra edilen
Yaşmah ve Neçek dokumacılığı
(CüIhacıIık) son zamanlarda önemini
y itir m iş , te zg a h sayısı 5 -6 'y a
d ü ş m ü ş tü r . H e k im D ede
Mahallesinde "Kumaşhane" denilen
evdeki 10'a yakın tezgahta 100 yıl­
dan beri cülhacılık yapılmaktaydı.
Ancak son yıllarda bu sanata olan il­
ginin azalması neticesinde bu tarihi
im a la th a n e d e k i te z g a h la r 1991
yılında dağıtılmış, imalathane konuta
dönüştürülmüştür.
G ü n ü m ü z d e : H acı Elagöz,
H ü s e y in A c ı, H acı Ram azan
Ç atkın, M ahm ut Karataş ve Emin
Tek a dlarındaki ustalar tarafından
sürdürülen bu sanatın adları bilinen ve
bugün hayatta olmayan başlıca ustala­
rı şunlardır: Eyyüb Narnur, İstanbullu
Mahmut (aslen Urfa'lı olup lakabı
İstanbuliu'dur.), Hacı Abdullah Kırıkçı,
Muhiddm ' Bayraktar, Yusuf Kaplan,
Abdullah Tek, Ramazan Topal, Emin "Çekçegili" de denir. Yamşağın yüze­
Çiftçi, Hacı İbrahim Cömert, Şıh KAMÇILI (CAKARLI-ÇEKMELİ)
yi karelerle donatılmıştır.
Müslüm Kırmızı, Müslüm Demirel ve CÜLHA TEZGAHLARINDA
KURU HAFIZ: Küçük karelidir.
Hacı Sinan. D O K U N A N ÜRÜNLER
AHMEDİYE: Çözgü ve atkısı sarı
1650 yıllarında Urfa'yı ziyaret 1- YAMŞAH (NEÇEK-ÇEFİYE):
floştandır. Yüzeyi beyaz renkte
eden Evliya Çelebi, Urfa'da pamuk Genelde kadın başörtüsü olup
pamuk ipliği ile işlemelidir.
ipliğinden kapu gibi sağlam bez do­ köylü erkekler de kullanmaktadır.
DİREKLİ: Küçük karelidir.
kunduğunu, bunun Musul bezinden Pamuk ipliği ve sarı, yeşil renklerde
DÜM BÜLLÜ: İki kenarına kalın
daha güzel ve temiz olduğunu söyle­ floş'tan dokunmaktadır. Floş; birinci
floş çizgiler atılmış, ortadaki kare
mektedir. Evliya Çelebi'nin sözünü kalite elyafta pamuktan yapılmış,
boşluk floşla işlenmiştir.
ettiği bu bez, Urfalılar'ın "Kahke p arla k, ipek g ö rü n ü m ü n d e b ir
bezi" dedikleri bez olmalıdır. ipliktir. 2- PUŞU: "Çakarlı" denilen tek
ayaklı tezgahlarda koyu kırmızı ya
1883 tarihli Halep vilayet Başlıca Yamşah Çeşitleri:
da kahverengi ipekten sırmalı olarak
Salnamesinde Urfa'da 221 adet HIŞVALI: Ortası nakışlı, çevre ka­
dokunan erkek baş örtüsüne "Puşu"
kumaş tezgahının varlığından söz relidir. 125x135 cm. ölçüsünde olur.
d e n ilm e kte d ir. Ayrıca göm leğin
edilmiş olması dokumacılığın bu ilde Küçük Hışvalı ve Büyük Hışvalı
üzerinden bele sarılmak suretiyle de
çok önemli bir sektör olduğunu olmak üzere iki ayrı çeşidi vardır.
kullanılmaktadır.
vurgulamaktadır. ŞAKKALI: Kareli anlamına gelen

102 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


Puşu dokumacılığı günümüzde
tamamen terkedilmiştir. Puşu doku­
masında floş kullanılmamaktadır.
Puşular tezgahta nakışlı olarak do­
kunduğundan ayrıca işlemeciye
gönderilmemektedir.
Puşu, bir zamanlar düz beyaz
olarak dokunur, tahta kalıp baskısı
ile n a k ış la n ır d ı. Bu ş e k ild e na­
kışlanan puşular daha sonra 1 saat
süre ile suya basılarak boya tortulan
giderilir, böylece nakışların temiz
görülmesi sağlanırdı.
3- EHRAM (İHRAM): Ehram,
baştan ayaklara kadar inen ve gözler
açıkta kalacak şekilde el yardımıyla
yüze bürüklenen (yüzün kapatılması)
kadın boy örtüsüdür. Eskiden yaşlı
kadınlar tarafından kullanılan bu
örtü günümüzde kullanılmadığından
imalatı da terkedilmiştir.
ihramlar kamçılı tezgahların 2-4
ayakla çalışan çeşidi olan "Çekme"
tezgahlarda tümüyle doğal saf beyaz
yünden d o k u n u rla r. T ezgahtaki
genişlikleri 80-100 cm. arasında de­
ğişen ihramlar, kullanılm ak üzere
o lojik kazılarda bakırcılık sanatının muhafaza edilen bu eserler işlemeli
yan yana dikildiklerinde genişlikleri
en eski örneklerine rastlanılmıştır. havanlar, siniler, kazanlar ve çeşitli
180 cm., boyları da 225-230 cm.
Hasek Höyük, Kurban Höyük, Lidar kaplardan oluşmaktadır. Geçtiğimiz
arasında olur, ihramların kenarları,
Höyük gibi höyüklerde yapılan arke­ yıllarda yapılan girişimler sonucu bu
çözgü u ç la r ı n ı n ö r ü le r e k
o lojik kazılarda kalkolitik çağa ait eserlerin çok az bir bölümü Urfa
düğümlenmesi ya da bastırma ipliği
bakır kaplar, ok ve mızrak uçları ile Müzesi'ne getirtilebilm iş ve teşhire
kullanılarak saçaklanmaktadır. sunulmuştur.
iğnelere bol sayıda rastlanılmıştır.
E h ra m la r; "E riş", "M e k ik ",
Ayrıca Harran'da 1950 yıllarında y a ­ Urfa'daki tarihi geçmişi bu kadar
"Baklava D ilim li Yollu", "Payam" eskilere dayanan bakırcılık sanatı
p ıla n T ürk - İn g iliz o rta k kazıla­
(Badem), "Tud" (Dut), "Kepenek" ve 1960'lı yıllara kadar önemini koru­
rında, iç kale içersindeki bir odanınn
"Sandıklı" adlarında çeşitli motiflerle muş, Kazancı Pazarı ve Hüseyniye
tavanının tesadüfen çökmesi sonucu
süslü olarak dokunurlardı. Eriş m otifi Ç arşılarındaki d ükkanlarda çok
bulunan, 11. yüzyıl sonu ve 12. yüz­
ihramın yalnız iki ucuna (baş tahta) s a y ıd a u s ta t a r a f ı n d a n sür­
yıl tarihlerine ait (Selçuklu devri) 199
su halinde işlenir. Kepenek, Erzurum d ü rü lm ü ş tü r. 1 9 6 0' 11 y ılla rd a
parça nadide madeni eser bakırcılık
ihram larındaki "antika" m otifin in Alüminyum , Plastik ve daha sonraları
sanatının bu bölgede ileri bir düzeyde
bozularak v kelebeğe benzetilm iş Çelik'ten imal edilmiş fabrikasyon
olduğunu vurgulamaktadır.
biçim idir. türü mutfak gereçlerinin piyasaya
Ankara Etnografya Müzesi'nde
4- FITA: 12-15 yaş arası kızların
örtünmek için kullandıkları bir bez­
dir. ihramdan farklı olarak çözgü ve
a tk ıla rı yün o lm a y ıp p a m u k ipii-
ğindendir. Genellikle iki renkli
pamuk ipliğinden kareli olarak doku­
nurlardı. Bu örtünün kullanılm ası
günüm üzde terkedildiğinden doku­
ması yapılmamaktadır.
BAKIRCILIK
insanoğlunun bakırı bulması ve
işlemesini öğrenmesi ile Bakır
Çağı'nı (Kalkolitik Çağ M .Ö. 5000-
3000) başlattığı günden bu yana
devam eden bakırcılık sanatının
Urfa'da çok eski bir geçmişi vardır.
Şanlıurfa çevresinde yapılan arke­

103 Ş a n lıu r fa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


hakim olması ile bu sanat önemini Mesela, Tas Kebabı yemeği için özel
yitirm iştir. bir tas biçim i geliştirilmiştir ki sadece
1950'li yıllarda 100 iş yerinde bu yemeğin yapımında kullanılır. Sac
300 usta ve kalfa ile sürdürülen ba­ kavurma yemeği için özel saclar,
kırcılık sanatı günümüzde 10 işyeri pilav çeşitleri için özel lengerler imal
ve 30 civarında usta ile sürdürülme­ edilmiştir. Yine aynı şekilde "Bulgur
ye çalışılmaktadır. Kazanı", "Köfte Leğeni", "Hamur
Şanlıurfa bakır işleri "dövme Teşti", "Ges Teşti" (Çamaşır Teşti) gibi
çekiç" tekniğiyle ün salmıştır. Urfalı amacına uygun olarak üretilmiş kap­
bakırcı ustalarının bu teknikteki ma­ lar vardır. Sadece bulgur ve pekmez
h a re tle rin in ta rtış ılm a z o ld u ğ u kaynatmada kullanılan ve "Kollu Tas"
söylenmektedir. Son zamanlarda denilen tas çeşidi de özel amaçla
bazı genç ustalar tarafından üretilmiş bakır gereçler arasında yer
"Kabartma Çekiç" tekniğ ine almaktadır.
yönelinerek turistik amaçlı, tarihi
yerleri ve özel amblemleri konu alan ABACILIK
kabartmalı tepsiler, cezveler yapıl­ Aba, el mekikli cülha tezgahında
maya başlanmıştır. deve yününden dokunan ve elbise
üzerine giyilen bol bir giysidir. Aba,
biçim olarak kürk'ü andırmaktadır.
Erkek ve kadınlar iç in ayrı modeller­
de olan bu g iysile r günüm üzde 143. D e m irc i U sta sı
ku llanılm adığından dokunm ası da
terkedilmiştir.
H a rra n K a p ıs ı, K a le b o y n u ,
Eyyübiye Mahallelerindeki tezgahlar­
da icra edilen bu sanatın en eski us­
taları Abacı Mustafa, Abacı İbrahim,
Halil Yücetepe, Bakır Yücetepe, Said
Baba, Bakır Bostancı, Mehmet Boz
ve Mehmet Apaydın'dır.

KU YU M CU LU K
Kuyumculuk sanatı Şanlıurfa'nın
en eski el s a n a tla r ın d a n d ır .
Günümüzden elli yıl öncesine kadar
Aslanlı Han bitişiğindeki "Eski kuyum­
cu'Pazarı" denilen kapalı çarşıda icra
edilen bu sanat günümüzde Yıldız 144. B a k ırc ılık Ü rü n le ri
BAKIRCILIK ÜRÜNLERİ meydanı civarındaki dükkanlarda ve
0.70 mm. ile 1.5 mm. arası kalın­ bedesten ya k ın ın d a k i Pam ukçu
lıklardaki düz ya da disk (yuvarlak) Pazarı ve Kınacı Pazarı kapalı çarşı­
p ir in ç ve ya b a k ır le v h a la r iş ­ larında sürdürülmektedir. Hacı
le n e r e k ç e ş it li f o r m la r d a Durak Başbuğ, Hikmet Yeğin, Hacı
şekillendirilm ektedir. Şanlıurfa ve Ali Çınar, Mehmet Ayoğlu, Seyfeddin
çevresi mutfağının zengin olması, Gözoğlu, Derviş Doğanlar, Hacı
bulgur kaynatma, pekmez ve şire Güzeldemirci, Haşan Çınar geçen
yapma (üzüm suyunun kaynatılması kuşağın tanınmış kuyumcu ustaların-
ile yapılan "bastık" (pestil), çekçek, dandır. Şanlıurfa'da halen bu ustala­
kesme,sucük ve benzeri tatlıların rın ye tiştird iğ i 30'dan fazla ku­
genel adı "şire"dir. Süpha yemeği, yumcu ustası çalışmaktadır.
hacı yemeği, tirit (fakirlere verilen bir
Urfa'nın en eski kuyumcu usta­
çeşit yemek) gibi 300-500 kişiye ve­
la r ın ın H a le p li o ld u k la r ı
rilen ziyafetler bakırdan yapılan mut­
söylenmektedir. Bu nedenle Urfa
fak gereçlerinin zengin bir çeşitlilik
kadın takıları ile Halep takıları a ra ­
göstermesine neden olmuştur.
sında b ü yü k b e n z e r lik le r görül­
Yemek çeşitlerinin zengin olması,
mektedir. Şanlıurfa merkezindeki ta­
her yemek türü için ayrı bir kazan,
kılarda maden olarak 21 ayar altın iş­
ayrı bir tencere, ayrı bir sahan türü­
lenmekte, gümüş hemen hemen hiç
nün gelişmesine neden olmuştur.
kullanılmamaktadır.
145. K u y u m c u lu k Ü rü n le ri

104 Ş a n lıu r fa '9 7 K Ü L T Ü R ve TU R İZ M


U rfa taş s ü s le m e c iliğ in d e
TAŞÇILIK görülen bu m otif zenginliğinin ya­
Şanlıurfa ve çevresinde ağaç nında teknik zenginlik de dikkati
malzemenin bulunmayışı, taşın m i­ çekmektedir. Taş süsleme sanatı
maride hakim malzeme olarak kul­ tekniklerinden olan kakma, kabart­
lanılmasına neden olmuştur. Kolay ma, şebekeli oyma, çiziklem e ve
işlenen, ocaktan çıktıktan bir süre n e g a tif (o y m a ) t e k n ik le r in in
sonra sertleşen ve halk arasında t a m a m ı n a Ş a n lı u r f a ta ş süs­
"havara daşı" olaak adlandırılan lem eciliğinde yer verilm iştir.
kireç oluşum lu bu taş, tarih boyun­ İ s l a m i d ö n e m t a ş süs­
ca Şanlıufra yapılarında rahatlıkla lem eciliğinin Şanlıurfa'daki en eski
kullanılm ıştır. örnekleri 8. yüzyılda Emevi ve
Abbasi hak im iy e tin e g ire n
ŞANLIURFA MİMARİSİNDE
Harran'da görülm ektedir. 744-750
TAŞ SÜSLEMECİLİĞİ yıllarında Harran'ı başkent yapan
Urfa taşının işlemey son derece Emevi hükümdarı II. Mervan tarafın­
elverişli olması, m im aride zengin dan inşa ettirilen Harran Ulu
b ir taş s ü s le m e g e le n e ğ in in C am ii'nde İslam Sanatı'nın şahaser
doğmasına neden olmuştur. örneklerinden sayılacak taş süsleme
Ş a n lıu rfa m im a ris in d e k i taş örnekleri bulunmaktadır. Emeviler
süslemin kaynağı N eo litik Çağ'a tarafından inşa ettirelen ancak daha
kadar inm ektedir. Nevala Çori ve sonraları Abbasi'ler ve Eyyübiler ta­
Göbekli Tepe'de yapılan arkeolojik rafından genişletilen Harran Ulu
kazılarda bulunan M .Ö . 7000-8000 C am ii'nde bu dönem lerin üslup ve
yıllarına ait insan ve hayvan heykel­ ö z e l l ik l e r i n i ta ş ıy a n m im a ri
leri aynı zamanda A nadolu'nun en süslemeler yer almaktadır. Caminin
eski figürlü plastik örneklerini E m e vi d ö n e m in d e n k a lm a bö­
oluşturmaktadır. lümüne ait üzüm salkımlı kıvrık
Sultantepe ve Harran'da yapılan asma d a lla rı ko m p o z is y o n u n u n
arkeolojik kazılarda bulunan, ya da işlenmiş olduğu taş sütular Urfa
köylüler tarafından bulunarak Urfa Müzesi'nde sergilenmektedir.
M ü z e s i'n e g e t ir ile n m im a ri Adeta taş süsleme eserleri m ü ­
parçalardaki insan ve hayvan röli- ze si g ö rü n ü m ü n d e k i H a rra n
yefleri Babil, Asur ve H itit dönem le­ kemer ve sütü başlıklarına tamamen
rine kadar inm ektedir. Selçuklu geleneğine bağlı olarak
Şanlıurfa Kalesi'ndeki Roma dö­ dantel gibi işlenmiş rum ili arabesk
neminden kalma M.S. 240-242 ta­ k o m p o z is y o n la r ile b o rd ü rle r
rih li ç ift sütunun akantüs yaprak-' başlıbaşma bir inceleme teşkil ede­
ları ile süslü kartal başını andırır bilecek derecede repertuvar zengin­
başlıkları, U lu Cami avlusunda liği göstermektedir.
Bizans dönem ine ait St. Stephan Şanlıurfa m im arisinin önem li bir
KiIisesi' nden kalma sütun başlıkları bölüm ünü oluşturan evlerdeki taş
üzerindeki süslemeler o dönem lerin süsleme anıtsal eserlere nazaran
taş süsülem eciliği hakkında bizlere daha zengin bir durumdadır. Hiç
önem li fikirle r verm ektedir. süslemesi bulunmayan çok sayıdaki
Urfa taş süslem eciliğinde kulla­ cami, han, hamam gibi anıtsal eser­
n ılan m o tif g ru p la rı in c e le n d i­ lere karşılık süslemesiz bir eve rast­
ğ in d e , İslam süslem e s a n a tla rı­ lamak hemen hemen mümkün de­
nın b itk is e l, g e o m e trik , b itk is e l- ğildir. Anıtsal eserlerde geometrik
geometrik karışımı, figürlü ve yazı süsleme hakim olmasına rağmen,
(hat) ile süsleme gibi ana gruplarına evlerde mahalli üsluptaki bitkisel
yer verildiği görülm ektedir. Bu ana süsleme ağırlıktadır. Ancak, evlerin
gruplar içerisinde yer alan m otifler duvarlarındaki rozetler üzerinde gö­
geniş bir repertuvar zenginliğine sa­ rülen geometrik süslemeler bir
hiptir. Ö yle ki, İslam süsleme sana­ araya toplandığında zengin bir çe­
tında yer alıp da Urfa taş süslemeci­ şitlilik gösterir.
liğinde bulunm ayan m o tif hemen Ş a n lıu r fa e v le r in d e k i taş
hemen yok gibidir. s ü s le m e le r , sokak k a p ıs ı
146. H a rra n U lu C a m iin d e n B ir S ü tu n

105 Şan lıurfa '97 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


a lı n lık la r ın d a , o d a la rın a v lu y a
bakan cephelerinde, eyvan kemer­
lerinin k ilit taşlarında, tonozların
k ilit taşlarında ve ışık takalarında
(pencere) yoğunluk göstermektedir.
Bilhassa eyvan kem erlerinin k ilit
ta ş la rın d a ve ışık ta k a la rın d a
şebekeli oyma tekniği kullanılm ıştır.
Urfa cam ilerinden N im etullah,
Yusuf Paşa ve Hızanoğlu cam ileri­
nin mihrapları çevresinde görülen
geometrik geçmeli bordürler anıtsal
eserler üzerindeki taş süslemenin
en ö n e m li ö r n e k le r in i te ş k il
etmektedir.

148. E y v a n d a B ir K ilit Taşı

Urfa m im arisinin vazgeçilmez ve D ergah - B a lık lıg ö l çevre dü­


u n s u r l a r ı n d a n o la n ta ş süs­ zenlemesi projesinin "kent platosu"
lem eciliği, günümüzde m im arinin olarak adlandırılan bölüm ünde
betonarmeye dönüşmesiyle terk U r f a 'n ı n g e le n e k s e l ta ş
edilmiş bir durumdadır. Ancak, süslemeciliği yerli ustalar tarafından
1990-1996 yılları arasında Şanlıurfa y a ş a tılm a y a ç a lış ılm ış , ü re tile n
V a liliğ i tarafından restorasyonu gayet olgun örnekler bu sanatın
yapılan elli adet civarındaki yapıda halen yaşadığını kanıtlamıştır.
147. D u v a rd a B ir R o z e t

Y o rg a n c ı S o k a k ta B ir E v in A v lu s u n u n D u v a rın d a Taş S ü s le m e le ri

106 Şanlıurfcı'97 K Ü L T Ü R ve TU R İZ M
i

U RFA'DA EL SANATLARI
M ul, fikir, bilek gücü, alınteri, göz nurudur,
İH N d a el sanatları nesillerin onurudur..
Keçecilik, culhacılık, bakırcılık, oymacılık,
Ahi'lerin meclisinde esnafımın sürürüdür..
Kuzu'm ölmez, yumuşacık kürk olur sırtımda yaşar,
mhurlara sunulurken Memleketin gururudur..
?^ksüslü eyvanlarda, çeşmelerde, havuzlarda
£ rle ş e ıı sular kadar sanatını ak'tır, durudur..
parmaklı ellerde işlenen oya, makrame,
el, nakış, kanaviçe gönlümün al'ı-mor'udur..
ta âşık ustalar yarını unutnıasalar...
, kalfadan çırağa el vermek işin zorudur..
areti kucaklayan ağalar, paşalar nerde?
'serler boyun büktükçe aklıma gelen sorudur..
Sen yine al çekicini, vur bakır'a aziz ustam,
ik Iftk u n ü , yap rahleni...Şevk işlerin uğurudur..
u rc H ı yine seninle şen olsun, şakısın mekikler,
er<J|| şıkŞanatsız Urfa, GAP sulasa da kurudur.. 1
ı .* ı Mehmet H. ÖCAL

\ 4 ! .

* ■

İ? At
1 = ’l»

'
152. T e p e lik - Ü Ç ko r-R e şm e

TAKILAR
A . C ih a t K ü r k c ü o a lu

l-MERKEZ İLÇE
TAKILARI
G erdanlıklar:
B a ş lıc a ' g e r d a n lık ç e ş it le r i
ş u n la r d ır : T e lk a r i A k ıtm a lı
Gerdanlık, Hasırlı Gerdanlık, İncili
Telkari Gerdanlık, Haplı Gerdanlık,
Elmas G e rd a n lık (U rfa işi d e ğ il­
d ir ancak ço k yaygın o la ra k k u l­
la n ılm a k ta d ır.), Y ıld ız lı üçgen
G e rd a n lık , K o ru k lu G e rd a n lık ,
Y a p ra k lı G e rd a n lık (U rfa işi de­
ğildir), Liralı Gerdanlık, İncili ve
Liralı Gerdanlık, A ltın Hamaylı,
Deste, Üstanbul (İstanbul) Bütünü, Yüzükler: İğneler: Urfa'da "Dal", "gögüs
U ru b iy a , K azya, M a h m u d iy e , Yüzükler, gerdanlık ve b ile zik­ Dalı" olarak adlandırılan iğnelerin
B e ş b irlik , Panaz, D o b ra ve lerle birlikte takım olarak ku lla nıl­ başlıca ç e ş itle ri ş u n la rd ır: T elka ri
O n birlik. dıklarından çeşitleri de bunlara U rfa Kelebeği, Papatya, İncili İğne
Kolyeler: göredir. (Buket İğne), Yıldızlı İğne.
Frenk Bağı, Koruklu Kolye, İncili Başlıca çeşitleri; Telkari Yüzük, K e m e rle r: Frenkbağı Kapaklı
Kolye, A kik Kolye, O ym alı Piramit Haplı Yüzük, Koruklu Yüzük, Taşlı Kemer, Liralı Kemer, Telkari kemer.
Kolye, Taşlı Kolye, Kordon. Y ü z ü k , İn c ili T e lk a ri Y ü z ü k ,
II- SİVEREK-SURUÇ
Boyuna takılan gerdanlık ve Parparalı Yüzük v.s.
kolye çeşitleri yanında ayrıca Küpeler:
BOZOVA VE HİLVAN
"kelep" (inci) büyük bir öneme sa­ Bunların da çeşitleri gerdanlık ve YÖRESİ TAKILARI:
h ip tir ve çok yaygın olarak ku lla n ıl­ bileziklere göredir. Başlıca çeşitleri Bu yörelerde daha değişik kulla­
maktadır. H akiki Bahreyn incisi şunlardır: İncili Küpe, Koruklu Küpe nım yerleri olan ve değişik adlarla
U rfa'da tutunm aktadır. Şimdi bu­ (Salkım Küpe de d e n ilir, A ltın anılan gümüş ya da altın ta klid i ta­
lunmayan bu inci halk arasında Koruklu ve İnci Koruklu O lm ak kılar kullanılm aktadır.
"eski inci" adıyla anılmakta ancak üzere iki ayrı çeşidi Vardır.), Telkari Bunların başlıcaları şunlardır:
mezatta satınalınabilm ektedir. Gül Küpe, Kuşlu Telkari Küpe, Tepelik: Başa takılan tacın (fes)
Bilezikler: Haplı Küpe, Yıldızlı Küpe, Yapraklı üzerine tutturulur. Üst kısmı telkari
Tahta Bilezik, Ahıtm a Bilezik Küpe, Taşlı Küpe, İncili Yıldızlı işlemeli, çevresi gümüş paralardan
(Telkari Kapaklı Yarım Ahıtma, Düz Küpe. oluşan saçaklarla süslüdür. Diğer
Kapaklı Yarım Ahıtma, oymalı adı taç'dır.
Ahıtma, Şımra Z encirli ve Telkari
Kapaklı Ahıtm a olm ak üzere Dört
ayrı çeşidi vardır.), Fişenkli Bilezik,
İncili Telkari Bilezik, İncili ve Toplu
B ile z ik , H u n ili B ile z ik , H aplı
B ile z ik , Y ıld ız lı B ile z ik , Taşlı
B ile z ik , Şebekli B ile z ik , Ç ift Çak-
m alı B ile z ik , Y ıla n lı B ile z ik ,
Kakmalı Bilezik, Kordonlu Bilezik,
Fıstıklı Bilezik, Parparalı Bilezik,
U rubiyeli Bilezik, Ayneli Bilezik.
B u n la rd a n F iş e n k li B ile z ik
a s lın d a Van işi o lu p U rfa 'd a
ç o k tu tu n m a k ta d ır. Y ıla n lı ve
K a km a lı B ile z ik le r de İsta n b u l
işi o lu p U rfa 'd a ya yg ın o la ra k
kullanılm aktadır.

109 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve TU R İZ M


Üçkor: Fesin alt kısmına, şe k lin d e kalın yuvarlak gümüşten
alından yukarıya takılır. olanları da vardır.
Ortasında yuvarlak ve Hızma: Buruna takılır. Altın ve
mavi taşlı bir göbek, gümüş çeşitleri vardır.
yanlarında üç sıra zin cir Halhal: Bilezik şeklinde ayak bilek­
bulunur. lerine takılır. Çevresi habbe denilen
Levzik: Ü çkor göbeğinin nohut iriliğin de gümüş toplarla
altına takılır, alına doğru saçaklıdır.
sallanır. Saç İğnesi: Saç korunun alt kısmına
Reşme: Fesin iki yanına takılır.
takılır. Şakaklardan ya­ Saç Koru: Arkadan başın üzerine ta­
nağa doğru sarkar. kılarak omuzlara kadar sarkan bıı
Gerdanlık:Levziklerin bir takı, saç görünüm ünü veren siyah
zincir üzerinde sıralan­ ipekten yapılmıştır.
masından meydana gel­ Enselik: Başın arkasına sağlı sollu
miş çeşitleri olduğu gibi, olarak saç korunun üzerine takılır
haplı, salkımlı ve akik ve enseye doğru sarkar. D ört sıra
taşlı çeşitleri de vardır. halinde saçaklı, madeni bir takıdır.
Tasma (Beğnik): Boğaza Maşallah: Alına takılır. Üzerinde
takılır. Anadolu'nun bazı "Maşallah" yazılı, etrafı saçaklı,
yörelerinde "G ıdıklık" plaka halindedir.
denilm ektedir.
Küpe: H ilal şeklinde ve Ill-HARRAN YÖRESİ
alt kısımları saçaklı mo­ TAKILARI:
delleri yaygındır. Harran yöresinde baş üzerinde takı
Frenkbağı: Ortası fiyong kulanılm ayıp hızma, küpe, b ilezik
şeklinde, yanları geniş ve kemer türünde takılar ku lla n ıl­
zin cirlid ir. Urfa merkez maktadır. Bu bölgede kadınlar takı­
154. Saçkoru'nurı görünüşü ilçede de yaygın olarak dan ziyade "Dövme" denilen el ve
kullanılm aktadır. yüze yapılan süslemeleri tercih et­
Hamaylı: Üzerinde ayet mektedirler. Dövm eler göstermiş o l­
ya da duaların yazılı o l­ dukları m otif zenginliği açısından
duğu kağıtları muhafaza ayrı bir inceleme konusu teşkil
eden bu takıların silin dir ederler.
b içim li telkari olanları­ Harran yöresinin başlıca kadın takı­
nın yanında, çok ince si­ ları şunlardır:
gara tabakası şeklinde Hizem : Buruna takılır. Hızmanın
kapaklı olanları da var­ sarkan şeklidir.
dır. Boyuna takılan bu Verdine: Hızmanın sabit biçim id ir.
takı, koltuk altından bele Gümüş ya da altından yapılır.
doğru sarkar.
Hınnegiy: A ltın, gümüş, boncuk ya
Göğüslük: Yuvarlak da karanfilden yapılan bu takı boyu­
şekilde, b iraz bom beli
na takılır.
ve telkari süslemelidir.
Lebe: Şerit veya ipe takılan, bele
A lt kısımları yarım ay
kadar sarkan b ir takıdır. A ltın-
şeklinde saçaklı olan gö­
gümüş liralı ya da boncukludur.
ğüslükler ortalarındaki
Zencir: Gümüşten yapılmış olup,
bir iğneyle sağlı sollu
iki-üç kor (sıra) halinde boyuna
olarak göğüslere
takılır.
tutturulur.
Suver: Bilezik çeşididir.
Kemer: Telkari olarak
gümüşten yapılmaktadır. Hatem: Yüzük
Tokalar değişik Hücuz: Halhal
modellerdedir. D ılle'e: Çocukların perçemine
Bilezik: Telkari süslemeli takılır.
ve menteşeli (Tahta bile­
zik) olan tipleri yanında
uç kısımları yılan başı

155. Kuyumculuk Ürünleri

110 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


156. H a rra n E v le ri

ÖREN
YERLERİ
A . C ih a t K ü rk c ü o a lu

Tarihi, paleol itik çağa kadar


uzanan Urfa'nın çevresinde çok sa­
yıda ören yeri vardır. Aynı yol gü­
zerg ah ın da b u lu n a n ve b ir gün­
lük turla gezilmesi mümkün olan
Harran, Han-el Bağrur, Şuayb Şehri,
Soğmatar Harabeleri ve Eyyiib Nebi
Köyü Urfa'daki Ören Yerlerinin en
önem lileridir.
HARRAN'IN
G Ö RÜ LM EYE DEĞER
ESERLERİ
ü z e r in i ö rte n k iilla h b i ç i m i n ­ ŞEHİR SURLARI
d e b ir k u b b e d e n oluşmaktadır. Harran'ı çevreleyen, yaklaşık 4
HARRAN EVLERİ Yanyana gelep tek kubbeler iç kı­ km. uzunluğundaki şehir surları
Harran'ın turistler tarafından en sımda kemerlerle birbirine bağlan­ bugün görüle bilir bir şekilde ayakta
çok ilgi çeken yanı, kiillah b iç im in ­ mış ve içeride geniş bir oturm a me­ durmaktadır. 187 adet burcu bulu­
deki konik tip ik evleridir. Harran kanı elde edilmiştir. Bölgenin ik li­ nan surların; Batıda Halep kapısı,
denilince hemen bu evler a k la mine uyumlu olan bu evler yazın kuzeyde A n a d o lu Kapısı (Rum
g e lir. H a rra n e v le r in in oluştur­ serin kışın sıcaktır. Kapısı), doğuda Aslanlı Kapı, Musul
duğu ilginç m im ari dokuya dünya­ Harran'ın bu evlerinde tavukla­ Kapısı ve Bağdat Kapısı, güneyde
nın hiç bfr yerinde rastlanılmamak- rın daha çok yumurtladığı, at gibi Rakka Kapısı olm ak üzere toplam 6
tadır. Harran harabelerindeki antik bazı h a y v a n la rın daha uysal o l­ kapısı vardır. Bu kapılardan Halep
m im ari kalıntılardan to p la n a n duğu, kuru soğanların daha çabuk Kapısı a y a k ta o lu p d iğ e rle ri
t u ğ la la r la k ö y lü le r tarafından filizle nd iği, yiyeceklerin bozıılmadı- yıkılmıştır.
yapılan bu evler, kare bir a la n ın ğı halk arasında söylenmektedir.

157. H a rra n 'd a G e c e

111 Ş a n l ı u r f a '97 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
?

158. Harran Kalesi


duğu bir yangın neticesinde bu ö r ­ m ari p arça la r c a m iin k a lın tıla rı
HARRAN KALESİ tü n ü n ç ö k tü ğ ü a r k e o lo jik kazı­ arasındadır.
Kentin güneydoğusunda yer lardan elde edilen buluntulardan
alan Harran Kalesi şehir surlarına anlaşılmıştır. ŞEYH HAYAT-EL
bitişik olarak inşa edilm iştir. Çeşitli Bugün cam iin kitabeli doğu du­ HARRANİ TÜRBESİ VE
dönemlerde hüküm darlık sarayı yarı, kıble duvarı, mihrabı, cami iç
olarak kullanılan üç katlı kale yer mekanına giren orta kemeri ve kare
CAMİİ
yer yıkılm ış bir durum dadır. 1059 gövdeli minaresi ayaktadır. Zengin Şeyh H aya t-el H a rra n i 12.
y ılın d a İs la m d e v le t le r in d e n taş süslemeli çok sayıdaki sütun yüzyılda yaşamış İslam'ın ermiş ve
Fatimiler tarafından restore edilerek başlığı ve kem er taşları g ib i m i- alim lerindendir. M.S. 1185 ta rih in ­
yenilenen Harran kalesinin esas
inşa tarihi bilinm em ektedir.

HARRAN ULU CAM İİ


Harran H öyüğünün kuzey doğu
eteğinde yer alan U lu Cami, Emevi
Hükümdarı II. M ervan tarafından
7 4 4 -7 5 0 y ılla r ı a r a s ın d a
y a p tırılm ış tır. Bazı ka yna kla rda
"Cami-el Firdevs" (Cennet Camii)
veya "Cuma C am ii" olarak da geçer.
Harran Ulu Camii Anadolu'nun en
eski, en büyük ve en zengin taş siis-
lemeli cam iidir.

M ihraba paralel üç sütun sırayla


dört şahına ayrılmış olan cami kub­
b e s in in b u lu n m a d ığ ı, ü z e rin in
tamamının ahşap çatıyla örtülü o l­

159. Harran Ullu Cami

112 Ş a n l ı u r f a '97 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
160. H ö y ü k te K a z ı S o n ra s ı

de Harran'da vefat edince türbesi


1195 tarihinde Harran surlarının HARRAN H Ö Y Ü Ğ Ü Höyüğünde M .Ö . III. binden M.S.
Harran kentinin ortasında yer 13. yüzyıla kadar çeşitli buluntulara
kuzeybatı tarafında ve sur dışındaki
alan h ö y ü k te , ilk a rk e o lo jik ra s tla n m ış tır. Bu b u lu n tu la r ın
mezarlığa inşa edilm iştir. Türbe çok
araştırmalara 1951 yılında Türk- içersinde en önemlisi Babil Kralı
sayıda ziyaretçi çekmektedir. Hz. Nabonid dönem ine ait olan çivi ya­
İ n g iliz o rta k ç a lış m a la r ıy la
İbrahim 'in babası Azer (Tarah)'in de başlanılmıştır. O tarihten 1983 y ılı­ zılı keramik parçalarıdır. Bu kera-
buraya defnedildiği söylenmektedir. na .kadar bu tarihi kent arkeologla­ m ik le rd e Kral N a b o n id 'd e n ve
Türbenin güneyine bitişik olarak rın gözünden ırak olmuştur. Harran'daki Sin Mabedinden bahse­
cam ii bulunm aktadır. 198 3 y ılın d a a rk e o lo g D r. dilm ektedir. Kazılar halen devam
Nurettin Yardımcı başkanlığındaki etmekte olup bulunan eserler Urfa
bir heyetle arkeolojik kazılara yeni­ M ıizesi'nde teşhir edilm ektedir.
den b a ş la n m ı ş t ı r . H a rra n

162. H a rra n 'lı Ç o c u k la r

113 Ş a n l ı u r f a '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
163. Han-el Ba 'rür Kervansarayı

HAN-ELBA'BÜR ŞUAYB ŞEHRİ


KERVANSARAYI HARABELERİ
Eyyübiler dönem ine ait olan bu Harran'a 45 km., Han-el Ba'rür kadar gelebilm iştir. O ldukça geniş
kervansaray Harran ören yerinin 20 km Kervansarayına 25 km. m esafede b ir alana yayılan bu tarihi kentin et­
doğusundaki C öktaş kö yü n d e ta r ih i b ir k e n t k a lın tıs ıd ır. Yolu rafı yer yer izleri görülebilen surlar­
b u lu n m a k ta d ır. Yolu şose olup şo se d ir. O to m o b il ve o to b ü s le la çevrilidir.
otom obil ve otobüsle gidilebilir. gidilebilir.
Şuayb Şehri harabeleri arasında
Tamamı 6 5x6 6 m .lik b ir alan Buradaki yü zlerce kaya mezarı bir mağara ev, Şuayb Peygamberin
ü z e rin d e inşa e d ilm iş tir. üzerine kesme taşlardan yapılar inşa makamı olarak çok sayıda ziyaretçi
Kervansarayın kuzey cephesindeki edilmiştir. Bu yapıların bazı duvar ve çekmektedir.
p o rta i k ita b e s in d e 1 1 2 8 -1 1 2 9 temel kalıntıları günümüze
tarihindeki El Hac Hüsameddin Ali Bey
imad Bin İsa tarafından yaptırıldığı
yazılıdır.

Ticaret kervanlarının konakla­


ması için inşa edilm iş olan Han-el
Ba'rür, klasik Selçuklu kervansaray­
ları planındadır. Kervansaraya giriş
kuzey cephesindeki anıtsal portal-
dan o lm a k ta d ır. G iriş eyvanın sa­
ğında mescit, solunda muhafız
odası bulunur. Kare avlunun etrafı
ahırlar, kışlık ve yazlık odalarla çev­
rilm iştir. Kuzey batı köşesinde ise
hamam bulunm aktadır.

Düzgün kesme taşlardan bir


kale görünüm ünde inşa edilm iş
olan bu tarihi yapı günümüzde
harab bir durum dadır.
164. Şuayb Şehri Kalıntıları

1 14 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


SOĞM ATAR
HARABELERİ
Harran'a 60 km. Şuayb Şehri'ne
15 km. mesafededir. Yolu şosedir.
O tom obil ve otobüsle g id ile b i­
lir. Soğmatar'da b ir höyük ve bunun
üzerinde M.S. II. yüzyıla ait kalenin
d u v a r ve b u rç k a lın tıla rı ile köy
iç e ris in d e ta p ın a k k a lın tıla rı
bulunm aktadır.

Kökü Harran Sin kültüne daya­


nan S a b iiz m in ve b a ş ta n rı
M arilaha'nın kült merkezi olduğu
bilinen Soğmatar ören yerinin en
önem li kalıntısı baştanrı ve mukad­
des gezegenlere ibadet edilerek kur­
165. S o ğ m a ta rd a V enüs T apınağı ban kesilen açık hava mabedidir.
Kayadan oyma diğer bir mağara
mabedin duvarlarında o dönemden
kalma yazılar ve gezegenleri tasvir
eden insan röliyefleri bulunm akta­
dır. Ayrıca kalenin batısında bulu­
nan açık hava mabedi üzerindeki
kayalarda tanrıları tasvir eden insan
röliyefleri ve yazıları işlenmiştir.

Soğmatar'da Roma devrine ait


çok sayıda kaya mezarı bulunm ak­
tadır. Ayrıca köyün kuzey batı kesi­
mindeki tepeler üzerinde üç tane
anıtsal mezar bulunm aktadır.

EYYÜB NEBİ K Ö YÜ VE
EYYÜB PEYGAM BER
TÜRBESİ
166. Soğmatarda Pagnon Mağarası Soğmatar'dan Urfa-M ardin yo lu ­
na çıkılır. Viranşehire 5 km. kala
kuzeye sapılır. Buradan 15 km. as-
valt yol ile Eyyüb Nebi Köyü'ne ula­
şılır. Burada Eyyüb Peygamberin
T ü rb e s i, H a n ım ı H z. R ahim e
Türbesi ve Hz. Elyasa Peygamber
Türbesi bulunm aktadır. Türbeler ba­
kımsız ve harap b ir halde iken
1992 y ılın d a Ş anlıurfa v a liliğ i ta­
rafından başlatılan restorasyonlarla
tüm üyle yeniden inşa edilm iştir.

AYN-EL ARUS
"Düğün Pınarı " anlamına gelen
b ir su kaynağı ve g ö lc ü k tü r.
U r fa 'n ın 50 km g ü n e y in d e ,
Harran'ın 20 km güney batısında,
Akçakale ilçesindedir. Yolu asfalttır.
167. Eyyüp Nebi Türbesi Yarısı T ü rk iy e 'd e d iğ e r yarısı

115 Ş a n l ı u r f a ’9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
Suriye'de kalmış olan bu su kaynağı
vaha görünüm ündedir. Hz. İbrahim
ile Sara H aleb'e g e ç e rk e n bu
konaklama yerinde evlenmişlerdir. Bu
n e d e n le buraya düğün gözü
anlam ında Ayn-el Arus d e n ile re k
h alk a ra sın d a a n la tıla g e lm iş tir .
Gölün b ir d iğ e r adı ise "Ayn Halil
ü r R ahm an" d ır. Bu da H a lil-ü r
Rahman kaynağı ve gözü demektir.

ÇAR MELİK
KERVANSARAYI

Suruç ilçesine bağlı A ligö r “11


Nisan" köyünün k u z e y in d e n
B ozova'ya g id e n y o lu n 10.
k m .s in d e n b a tıy a s a p ılır, 4 km 168. Çar Melik Kervansarayı
sonra Çar M elik Kervansarayım ın
b u lu n d u ğ u Çar Melik "Büyük Han" merkezinin b ir kısmı da doğal sit
kö y ü n e ula şılır. Y olun 14. km.'si
SİT ALANLARI
a la n ı o la ra k k o ru m a a ltın a
stabilize olup otom obille gidilebilir. İ l i m i z , k ü l t ü r e l d e ğ e r le r alınmıştır.
Bu anıtsal eser, ticaret kervanlarının bakımından büyük bir zenginlik arz
konaklaması için Selçuklular devrinde Ş a n lıu r fa Ş e b e k e M e v k ii,
etmektedir. Kültürel miras olarak
y a p ılm ıştır. Ancak kita b e si K urtuluş Savaşı n e d e n iy le ta rih î
adlandırılan bu değerlerin korunm a­
bulunm adığından kesin inşa ta rih i sit alanı o la ra k te s c il e d ilm iş
sı için ilk aşama tespit ve tescildir.
bilinm em ektedir. bulunm aktadır.
Bu nedenle ilim iz merkez ilçe ve
4 3 ,8 0 x3 6 ,3 0 m. ölçü sün de bir köylerinde 97 arkeolojik sit alanı Sonuç olarak 97 arkeolojik sit, 3
avlunun etrafını çevreleyen ahırlar, tescil edilm iştir. Bu 97 arkeolojik sit kentsel sit, 1 tarihî sit, 2 doğal sit
kışlık ve yazlık odalardan meydana alanının 92'si Harran Ovası'nda bu­ alanı olm ak üzere toplam 103 sit
gelm iştir. Kervansaraya giriş kuzey lunan höyükler, diğer 5 'i de ilim iz alanımız koruma altına alınmıştır.
c e p h e sin in o rta sın d a ki eyvandan merkezi ile Birecik ilçesi ve Harran
İlçesi'ni kapsamaktadır. • İlim iz merkez ve Birecik İlçesi
olmaktadır. Bu giriş eyvanı ve avlunun
etrafını çevreleyen mekanların büyük ‘m e rk e z in d e , to p la m 306 adet
Ayrıca bölgemizde bu arkeolojik taşınmaz kültür varlıkları tçscil edil­
bir kısmı bugün yıkılmış durumdadır.
sit alanlarının dışında Şanlıurfa, miş ve bunların 1 'i askeri yapı, 27'si
Harran ve Birecik merkezlerindeki dinsel ve kültürel yapılar ve 2 7 8 'i
yerleşim alanlarının bir bölümü de s iv il m im a rlık ö rn e k le rin i
kentsel sit olarak tescil edilm iştir. içermektedir.
DEYR YAKUB Yine ilim iz merkez ve Birecik İlçesi
(YAKUB KİLİSESİ)

Halk arasında "N em rut Tahtı"


olarak b ilin ir. Eyyüb Peygamber
M a k a m ı'n ın g ü n e y b a tıs ın d a k i
dağlık bölgededir. Araç yolu yoktur.
Eyyüb Peygamber M akam ı'ndan yü­
rüyerek 45 dakikada g id ile b ilir.

Burada, eski bir putperest tapı­


nağı, Kaya M ezarları, Sarnıçlar ve
bir Anıt M ezar vardır. M .Ö . I. y ü z ­
y ıla a it bu a n ıt m e z a rın üzerin­
deki kitabede; Abgar oğlu Aryo'nun
karısı Ameşşemes adına yaptırıldığı
yazılıdır.

169. Deyr Yakub

116 Ş a n l ı u r f a ’9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
174. Şuayb Şehri Kalıntıları

173. Soğmatar'da Kutsal Tepenin Kuzey Yamacındaki


Kitabeli Röliyef
1 17 Ş a n l ı u r f a ’9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
175. H a rra n U lu C a m i K a lın tıla rı

118 Ş a n l ı u r f a '9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M


176.
binanın giriş ve üst katında üç arke­ boyasız geometrik desenli seram ik­
o lojik, b ir etnoğrafik eser salonu, ler, m ü h ü rle r, ö lü g öm m e küple­
ŞANLIURFA idari bölüm ler, konferans ve sergi ri (pithos), fayanstan yapılmış kolye
gibi faaliyetlerin yapılacağı çok taneleri, M .Ö .3000-2000 yılları eski

MÜZESİ amaçlı salon, kütüphane, bodrum


katında ise depolar, laboratuar ve
tunç çağına tarihlenen pişmiş top­
raktan yapılmış m ühür baskılı küp
A d n a n M ıs ır fotoğrafhane yer almaktadır. rarçaları, s ilin d ir ve damga m ühür­
Giriş katındaki ilk salon Asur, ler, fig iirin li kap parçaları, hayvan
İlim iz çeşitli devirlere ait eski
Babil ve H itit çağlarına ait taş eser­ fig ıirinle ri, ido lle r gibi çeşitli eserler
e s e rle r b a k ım ın d a n z e n g in o l­
lere ayrılmıştır. bulunm aktadır.
duğundan bu eserlerin korunm aları­
nı temin için bunların bir araya to p ­ A rkeolojik seksiyona ait ikinci ve Etnoğrafik eserler seksiyonunda,
lanarak bir müze meydana g etiril­ üçüncü salonlarda M. Ö. 7000 - yörenin özellikle rin i taşıyan giysiler,
mesi m illi kültür ve m illi tarihim izin 5'000 yılları neolotik devre ait çak­ gümüş ve bronz takılar, el sanatları­
kaynağı olan eski eserleri korumak maktaşından kesici aletler, deliciler, na ait örnekler, yöreye has ö zellik
için il merkezinde b ir müze açılm a­ taştan idoller ve kaplar, M. Ö. 5000 taşıyan oymalı ve kitâbeli ahşap ka­
sına 1948 yılında başlanmış ve - 3000 yılları kalkolotik devre ait lıplar ve pencere kanatları, hat sa­
diğer taraftan dağınık olan eserler, pişmiş topraktan yapılmış boyalı ve natına ait eserler ve el yazması
Atatürk ilkoku lu 'n da bir depoda
toplanm aya başlanmış ve ilim izde
ilk müze nüvesi böylece atılmıştır.
Şimdiki Şehitlik m evkiinde 1500
m2 lik b ir alanda 1961 yılında
müze inşaatına başlanmış ve 1969
yılında halkın ziyaretine açılmıştır.
İki salon, bir depodan müteşekkil
bu müze binası, bölgeden toplanan
eserler, satmalına ve kazılar yoluyla
elde edilen eserlerin çokluğu neti­
cesinde yeni bir müze binasının in-
şaasını zaruret haline getirmiştir.
1982 yılında başlanılan, çağdaş an­
lamda teşhir ve tanzim çalışmaları
gerçekleştirilen ilâve bina 1988 yı­
lında hizmete girm iştir.
Y a pım ı g e rç e k le ş tirile n ilâ v e

177. Müze Bahçesindeki Eserler

119 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M


ve bu yapının yangın s o n u c u n d a
t a h r i p e d i I d i ğ i görülm üştür. Bu
döneme ait çeşitli boyalı çanak
çöm lekler, taş kaplar, tunç iğneler,
kemik aletler ve çakmak taşından
kesici aletler bulunm uştur.
Yine bu yerleşim alanında M . Ö.
3200 - 2700 yılları arasındaki ilk
tunç çağında, tarımsal bir köy birliği
karekterinde sayısız küçük buluntu­
lar olarak, s ilin d ir mühürler, taş
idoller, tunç iğneler, tunçtan silah­
lar, boncuklar ve işlenmiş obsidyen
parçaları ile özellikle çanak ve
çöm lek üzerine işlenmiş m ühür bas­
kıları çok önem lidir. Bu m ühür bas­
kıları çiftçi ve öküzlerin tasvir edil­
diği sahneleriyle bize HASSEK
178. Müze Salonu H Ö Y Ü K 'ü n ilk tu n ç çağı in s a n ­
Kur'an-ı Kerim 'ler bulunm aktadır. iş, diğer üç yerleşim alanında kazı la rın ın ta rım s a l y a ş a n tıla rın ı
Bahçede açık teşhirde kronolo­ çalışmaları planlanan tarihlerde göstermektedir.
jik bir sıra içinde m im arî ve taş yapılmaktadır.
eserler ve m ozaikler yer almaktadır.
LİDAR H Ö Y Ü K KAZISI
HASSEK H Ö YÜ K KAZISI B ozova ilç e s in e bağlı Lidar
1991 yılı itibârıyla müzede
S iv e re k ilç e s i Ç a y la rb a ş ı H ö y ü k 'te k i A lm anya H eilderberg
h a le n , 1 4 .1 9 3 a rk e o lo jik eser,
B u c a ğ ı'n a b a ğ lı B ilir iz Köyü Üniversitesi öğretim üyelerinden
1.878 etnoğrafik eser, 35.613 sikke,
y a k ın ın d a k i H assek H ö y ü k 'te P ro f. D r. H a ra ld H a u p tm a n n
3 tablet, 862 mühür, 1 arşiv vesika­
İs ta n b u l A lm a n A r k e o lo ji b a ş k a n lı ğ ı n d a 1 9 7 9 y ı l ı n d a
sı ve 1 el yazması kitap olm ak
E n s titü s ü a d ın a D r. B e h m b a ş la n m ış v e 1 9 8 7 y ı l ı n d a
üzere toplam 53.271 adet eser
B lance b a ş k a n lığ ın d a y a p ıla n çalışmalar son verilm iştir.
mevcuttur.
kazı ç a lış m a la rın a 1978 y ılın d a
M . Ö. 3000 - 2000 yılı eski tunç
ŞAN LIURFA'DA başlanmış ve 1986 yılında son ve ril­
çağında, boyalı ve geometrik desen­
miştir. Buradaki kazılar neticesinde,
li çanak, vazo ve çöm leklerle tunç­
YAPILAN ARKEOLO JİK M. Ö. 3400 - 3200 tarihlerini kap­
tan yapılmış türban başlı iğneler,
KAZILAR sayan kalkolotik devre ait 1 hektar­
pişmiş topraktan yapılmış idoller
lık, alan üzerine inşa edilm iş kerpiç­
Kazı çalışmalarına bölgem izde 8 küçük buluntular arasında yer al­
ten bir bey evi, b ir toplantı evi, eko­
yerleşim alanında başlanmış, bun­ maktadır. Lidar H öyük'te M . Ö.
nom ik yapılar, bir tahıl ambarı ve
lardan 5 yerleşim alanının Atatürk 3200 - 2700yılına tarihlenen ilk
kalın bir sur duvarı ile çevrilm iş bir
Barajı göl suları altında kalması ne­ tunç çağında ise pişmiş topraktan
kompleks yapı kalıntısı bulunmuş
deniyle kazı çalışmalarına son ve ril­ yapılmış ritonlar, fayans kolyeler,
kalker taşından yapılmış oturan hay­
van heykelciği, bronzdan yapılmış
fib ulala r ile pişmiş topraktan yapıl­
mış bulle tip i m ühürleri sayabiliriz.
M. Ö . 2000 - 1200 yılı orta tunç ça­
ğında da pişmiş topraktan yapılmış
tablet, s ilin d ir mühürler, h ayva n fi-
g ü r in le r i, kâ seler ve çakmak ta­
şından yapılmış ok uçları vardır.
Yine dem ir çağ dönem ine ait ço k
sa yıda p iş m iş to p ra k ta n yapılmış
mataralar ve m ühürler bulunmuştur.
Lidar H öyük orta çağda da haya­
tiyetini sürdürmüştür. M . S. 395 -
1453 yıllarına ait tunçtan yapılmış
cım bızlar, maşalar, kaplar ve testiler
ile ağırşaklar bulunm uştur.
L id a r H ö y ü k 't e k i k a z ı ça­
179. Arkeolojik Eserler Salonu

120 Ş a n l ı u r f a '97 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
lışmaları stitrafik bir kazı stili yani
merdiven usulü yapılmış ve böylece
kısa bir zaman sürecinde bu geniş
yerleşim alanında kaç kültür taba­
kasının olduğu saptanmıştır.

KURBAN HÖYÜK
KAZISI
Bozova ilçesi'ne bağlı Kurban
H ö y ü k 'te k i ka zı ç a lış m a la rı
Chicago Üniversitesi adına Dr.
Leon Marfoe başkanlığında 1980
yılında başlanmış ve 1984 yılında
çalışmalara son verilm iştir. Bu hö­
yükte de 3 kültür tabakası tesbit
edilm iş olup bunlar kron olo jik sıra­
ya göre M. Ö. 5000 - 3000 yılı kal-
kolotik devir, M . Ö. 3000 - 2000
180. Etnoğrafik Eserler Salonu
yılı eski tunç çağı ve M . Ö. 2000 -
1500 yılı orta tunç çağıdır. Kazı ça­
lışmaları sonucunda pişmiş toprak­ M iih û r baskısında şöyle b ir tasvir yapılan kurtarma kazısı herşeye rağ­
tan yapılmış çanak ve çömlekler, göze çarpmaktadır : "Bir ağacın iki men Güneydoğu Anadolu ilk tunç
tunç iğneler, işlenmiş kemikler, taş­ yanında art ayakları üzerine kalkmış çağ ölü gömme adetlerine bir ışık
iki keçi, sağdaki hayvanla ağaç ara­ tutmuş olmaktadır. M ezarların yer­
tan dibekler, pişmiş topraktan yapıl­
sında bir platform üzerinde yay boy­ le ş tirilm iş ş e k ille ri, doğudan b a tı­
mış bina m odelleri bulunm uştur.
nuzlu bir keçi durmaktadır. Ağacın ya d o ğ ru d u r ve baş doğuya
TİTRİŞ sağında kanatlarını açmış yılan gibi getirilm iştir.
bir kuş, bir akrep ve başını aşağıya
H Ö Y Ü K KAZISK1) çevirmiş bir yılan vardır. Bunların
Bozova İlçesi'ne bağlı Titriş hemen solunda duran ve belinde
H öyük'te M üze M üdürü Adnan kemeriyle hançeri bulunan bir boğa
M ısır'ın başkanlığında 1981 - 1982 adam elleriyle akrebi ve yay boy­
yıllarında yapılan kazıların amacı nuzlu keçiyi tutmaktadır. Bütün bu
bu ye rleşim y e rin d e k ö y lü le r ta­ tasvir göz önünde tutulduğunda
rafından soyulmakta olan nekropol- k o m p o z is y o n ' a çısın da n erken
lerin (mezarlık) durum unu sapta­ sülâleler devrinin bütün ö zelliklerini
mak, planlarını çıkartmak m oloz­ taşıdığı görülür.
dan g e le b ile c e k b u lu n tu la rın Çok tahribata uğramış olmasına
yardım ıyla gömü hediyelerinin bir rağmen Titriş Höyük mezarlığında
katalogunu yapmak ve definelerin 181. Kazı Buluntuları
durum una bir açıklık getirmekti.
M. Ö. 3000 - 2000 yılı eski tunç
çağına tarihlenen bu nekropolde 38
mezar açığa çıkarılmış ve 150 adet
m üzelik eser elde edilm iştir.
G öm ü.hediyeleri olarak bulunan
bu küçük buluntular arasında t ü r ­
ban b a şlı iğ n e le r, g ü m ü ş y ü ­
z ü k le r, m id y e ka b u ğ u n d a n ya­
pılmış kolye ve küpeler, pişmiş top­
raktan yapılmış geometrik desenli
ve boyalı vazolar, kâseler, bardak­
lar, biberon ayaklı kaplar ile taştan
yapılmış idoller (keman biçim inde)
ve Titriş M ezarlığı'nın erken
sülâleler III. devrine tarihlendiğini
kanıtlayan kalkerden yapılmış bir si­
lin d ir m ühürle katiyet kazanmıştır.
182. Titriş Höyük Kazısı

121 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


183. Harran Ulu Camii Kazı Alanı

b a ş k a n lı ğ ı n d a 1 9 8 3 y ı l ı n d a M. Ö. III. bin olarak belirlendiği


HARRAN KAZILARI
başlanmıştır ve halen devametmek- fakat yapılan kazılarla elde edilen
Harran İlçesi ören yerindeki kazı te olan kazı çalışmalarından biridir. b u lg u la ra göre bu y e rleşm e nin
ç a lışm a la rın a K ü ltü r Bakanlığı Buradaki kazı ça lışm a la rı hem M . Ö . 5 0 0 0 'le re d ayandığı o rta ­
a d ın a D r. N u r e ttin Y a rd ım c ı höyü kte hem de U lu C a m ii'd e ya çıkmıştır.
yapılmaktadır. Ulu C am ii'nin doğu
duvarı kazı çalışmaları ile birlikte
restore edilmiş ve aynı zamanda m i­
n a re n in g ir iş i, m ih ra p , c a m i
g ir iş le r i, ş a d ırv a n ve re v a k lı
bölümler tümüyle açığa
ç ık a r ılm ış tır . H ö y ü k te k i kazı
çalışmaları neticesinde elde edilen
küçük buluntular arasında, pişmiş
to p ra k ta n y a p ılm ış fig ü r in le r ,
kalıplar, taş ağırşaklar, hayan eli,
ezgi taşı, kemik objeler, bronz eser­
ler İslami devirlere ait sikkeler, tab­
let parçası, çivi yazılı tuğla parçası,
gümüş bilezik, Türk - Islâm devri
üstü yazılı ve sırlı kaplar ve pişmiş
topraktan yapılmış ölçü kapları ile
pişmiş topraktan çivi yazılı adak k i­
tabeleridir. Höyükteki yerleşmenin
184. H a rra n H ö y ü ğ ü K a z ıs ı Ulu Cami Avlusu

122 Ş a n h u r f a ’9 7 K Ü L T Ü R ve TU R İZ M
ÇAVİ TARLASI KAZISI
Siverek ilçesi'ne bağlı Nisibin
A z ık lı Köyü y a k ın ın d a k i ÇAVİ
TARLASI yerleşim yerindeki kazı
çalışmaları M üze M üdürü Adnan
M ısır'ın başkanlığında 1983 ve
1984 yıllarında yapılmıştır. M . Ö.
5000 - 4500 yılı erken kalkolotik
devere ait bir yerleşme olup, Kuzey
M ezopotamya Teli H alaf kültürüne
aittir.

Bu çalışmalar neticesinde 5 yapı


.katına rastlanmış, bu katlarda taş te­
m eller ve bunun üstünde kerpiç ar­
tıkları bulunm uştur. Birçok eve ait
olan bu tem eller yuvarlak olup,
kare şeklinde bir bina kısmıyla des­
fse. A rke o lo jik E serler
teklenm iştir. Çapı 4 metreyi bulan
hinin M. Ö. 7000 yıllarına tarihlen- rinde ve 7.5 m .'ye 8 m. boyutların­
yuvarlak yapılar oturm a odaları ola­
diği ortaya çıkarılmıştır. Bu yerleşim daki odanın tabanı oldukça iyi ko­
rak kullanılm ıştır. Bu odaların doğu
alanında 3 tabaka tesbiti yapılmıştır. runmuş, m oza ik ile k a p la n m ış ­
duvarlarında ocaklar vardır ve
1. tabaka ilk tunç çağı M. Ö. 3000 - tır . Y a p ın ın tabanında üzerlerinde
bunun dışında kalan kısımlar depo
2800 yılları, 2. tabaka kalkolotik stilize edilerek yapılmış olan insan
olarak kullanılm ıştır. Bu binaların
çağ M. Ö. 5000 - 3000 yılları ile 3. figürlerinin bulunduğu 2 d ik ili taş
dışında da fırınlar, ocaklar ve küçük
tabaka ise M. Ö. 8000 sonları ile M. yer almaktadır. D ik ili taşların tepe­
yuvarlak erzak siloları bulunmuştur.
Ö. 7000 yıllarının başına tarihlenen lerinin T şeklinde yapılmış olması
Küçük buluntular, çok sayıda kırıl­
akeramik neolotik çağdır. b u n la rın ça tıyı taşıyan sü tu n la rın
mış çanak, çöm lek parçalarıdır. Bu
o ld u ğ u iz le n im in i v e rm e k te d ir.
kaliteli renkle çanak çöm lek üzerin­ Nevala-Çori yerleşim yerinde or­
Güneyde merdiven şeklindeki giri­
de kırmızı ve kahverengi boyalar, taya çıkarılan m im arî yapıların ya­
şin karşısında yer alan duvarda bir
geometrik m otifler ve sığır ve koç nında en önemli husus bu döneme
niş b u lu n m a k ta d ır. Bu eski y a p ı­
başlarını temsil etmektedir. Bundan ait bir mabedin bulunmasıdır. 14
da h e y k e l parçalarının bulunmuş
başka bazalt, çakmak taşı ve obsid- metreye 14 metre boyutundaki ya­
olması ve yapının bu heykellerle
yen yapılmış araç ve gereçler bu­ pının plânı şöyledir. B in a y ı ç e v re ­
süslenmiş olması burasının en eski
lunmuştur. Ö nem li b u lu n tu la r le ye n d u v a rla rın önünde oldukça
evresinden b e ri k ü lt y e ri (d in i
ise, ta k ıla r , d a m g a m ühürleri ve büyük yassı taş bloklarının konula­
a y in ) o la ra k k u lla n ıld ığ ın ı gös­
çok sayıda pişmiş topraktan yapıl­ rak yapıldığı, bir seki bulunmaktadır.
te rm e k te d ir. Heykellere örnek ola­
mış kadın fig ıirin parçaları v e rim li­ Seki üzerindeki bu taş blokları 12
rak gerçek insan boyutlarından
lik idolleri olarak izafe edilm iştir. d ikili taşla bölüm lere ayrılmıştır.
büyük olarak yapılmış olan, kireçta-
Taş platform lu sekiden 0.80 m. de­
Bu kazr çalışması, bu bölgede
tarım ve hayvancılıkla yaşamış olan
köysel bir yerleşme m erkezinin ka­
lıntılarını gün ışığına çıkarmıştır.

N EVALA-ÇORİ KAZISI
H ilvan İlçesi'ne bağlı Kantara
K ö yü y a k ın ın d a k i N e v a la -Ç o ri
y e r le ş im y e r in d e k i kazı
ç a lış m a la rın d a M ü z e M ü d ü rü
Adnan M ısır'ın başkanlığında,
Heidelberg Üniversitesi öğretim
ü y e le rin d e n P ro f. D r. H a ra l
H a u p t m a n n 'ı n b i l i m s e l d a ­
n ış m a n lığ ın d a 1 98 3 y ılın d a
b a ş la n m ış ve 1991 y ı lı n d a ça­
lışmalara son verilm iştir.

Bu çalışmalarda bölgem izin tari­


187. Müze Bahçesindeki Taş Eserler

123 Ş a n h u rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


şekillendirilm iş insan başlarıdır. miş bir tabakada ele geçmiştir ve
ta b le tin tra n s k rip s iy o n u halen
Böylece, Nevali-Çori yerleşmesi yapılmamıştır.
genel olarak insanların yerleşik ha­
yata geçmeye başladığı, yoğun H arran ören y e rin d e K ü ltü r
avcılığın yanı sıra bitki ve hayvanla­ B akanlığı adına D r. N u re ttin
rı evcilleştirmeye çalıştığı bir döne­ Yardımcı başkanlığında yürütülen
mi yansıtmaktadır. Depo olarak kul­ kazı çalışmalarından 1985 yılında
lanılabilecek çok sayıdaki taş yapı­ M . Ö. VI. asra tarihlenen, üstünde
nın, kült yapısının ve bir çok sanat 16 satırlık çivi yazısı bulunan Babil
eserinin burada bulunmuş olması K ralı N a b o n id 'e a it o v a l ta b le t
Nevalli - Çori yerleşmesinin bu dö­ parçası ile H a rra n 'd a k i Sin
neme ait merkezi bir yer olduğunu M abedi'nden bahseden Babil Kralı
göstermektedir. N abonid'e ait 4 satırlık çivi yazısı
tuğla parçası bulunm uştur.
TİTRİŞ
M . Ö. VI. asra tarihlenen 1989
H Ö YÜ K KAZISK2) yılı Harran kazılarında, Babil Kralı
N a b o n id 'e ay ta n rıs ı a dına
Bozova ilçesi'ne bağlı Titriş y a p tır ıla n E -H U L -H U L -S IN
188. Höyük'te, M üze M üdürü Adnan tapınağına atıfka bulunan ve en
şı insan başı gösterilebilir. 37 cm. Mısır'ın başkanlığında California önemlisi bu tapınağın yerini belir­
yüksekliğinde olan başın yüz kısmı Üniversitesi Öğretim Üyelerinden ten bu adak kitâbesi 4 satır çivi
tahrip edilm iştir. Saçsız olan başın Dr. G uillerm o Algaze'nin iştiraki ile yazılıdır.
üzerinde kabartma bir yılan kafası o rta kla şa o la ra k y a p ıla n kazı
yer almaktadır. Yılanın gövdesi ise ç a lış m a la r ın a 1991 y ılın d a M üzem izde m ozaikler bahçede
başın arkasında boyun bölgesine başlanmış ve 10 yıllık bir sürece a ç ık te ş h ird e s u n u lm a k ta d ır.
doğru akmaktadır. göre gerekli plan ve programlar Buradaki m ozaiklerin b ir kısmı da
yapılmıştır. Bizans ve Süryani d önem lerine
K ü çü k b u lu n tu la r ın büyük aittir.
ç o ğ u n lu ğ u n u ç a km a k ta şın da n Höyük, ilk tunç çağından (M, Ö.
yapılmış ok uçları ve kazıyıcı aletler 3000 - 2000) ortaçağa (M. S. 395 - İlim iz Harran Kapı Kendirci
oluşturmaktadır. Hayvan fig iirin leri 1435) kadar k e s in tis iz iskân Mahallesi Fatma Aktosun'un evinin
kireç taşından olağan üstü güzel gösterm ekte ve 4 h e k ta rlık b ir a vlusundan sö kü le re k g e tirile n
şekillendirilerek yapılmıştır. Bunlar alana ya yılm a k ta d ır. G üneydoğu m o z a ik , re n k li b ü y ü k taşlardan
arasında, ayı, at, yaban dom uzu ve Anadolu'da erken şehirleşmeye ait yapılm ıştır ve üzerinde simetrik
kuş fig iirin le ri bulunm aktadır. En ö nem li b u lu n tu la r veren Titriş hayvan figürleri vardır. Geç Roma
önem li örnekler çok sayıda bulu­ H öyü k'te, küçük buluntu olarak devrine aittir.
nan, stilize ya da doğal olarak pişmiş topraktan yapılmış kâseler,
fincanlar, vazolar, koktu şişeleri ve ilim iz M eteoroloji M üdürlüğü
bardaklar ile bronzdan yapılmış iğ ­ bahçesindeki lojm an inşaatı temel
n eler, ke m ik a le tle r, ça k m a k ta­ harfiyatında ortaya çıkan Süryani
şından ok uçları, pişmiş topraktan devrine ait m ozaiğin orta kısmı tah­
hayvan fig iirin leri, bronz yüzükler, rip edilm iş olup köfülü b ir kadın
taş damga mühürler, ağırşaklar ve tasvirinin yer aldığı küçük m ozaik­
islami devre ait sikkeler sayılabilir. lerden yapılmıştır. Yine Çamlık
Parkı'nda kazılar neticesinde ortaya
YAZILI TABLETLER VE ç ık a n b ir m ağarada b u lu n a n
Süryani devrine ait baba, anne ve
M OZAİKLER çocukları tasYir eden m ozaik yakın
İlim iz B ozova İlç e s i L id a r bir zamanda yerinden sökülerek
H öyük'te Heidelberg Üniversitesi müzeye getirilecektir.
öğretim üyelerinden Prof. Dr.
M üzem izde ayrıca parçalar ha­
Harald Hauptmann başkanlığında
linde kuş, leylek ve keklik gibi hay­
yapılan kazılarda 1985 yılında H itit
vanları tasvir eden m ozaikler teşhir
devrine tarihlenen bir tablet ele ge­
edilm ektedir.
çirilm iştir. Bir yüzünde 10, diğer yü­
zünde ise 13 satır çivi yazısı b u lu n ­
m aktadır. Bu ta b le t yangın geçir­

12 4 Ş a n l ı u r f a '9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M
H a lil-ü r R a h m a n G ö lü ve C a m ii

1. Haşan Padişah Camii Minaresi, Dergâh Camii ve Kale


ZİYA RET VE AD AK
YERLERİ
S a b r i K ü rk c ü o a lu

HZ. İBRAHİM PEYGAMBER MAKAMI


Şehir m erkezindedir. Hz. İbrahim Peygamberin doğ­
duğu rivayet edilen mağaradır. Adak adanır. Çocuk sahibi
olmayı dileyenler, çocukları erken doğarsa adını İbrahim
Halil koyarlar, içinde su da olan mağaranın sihir ve ruh has­
talarına iyi geldiği öne sürülmektedir.
EYYÜP PEYGAMBER MAKAMI 193. H z .ib ra h im P e y g a m b e r M a k a m ı
Şehir merkezinin güneyindedir. Hz. Eyyüp Peygamberin
burada iyileştiği ve yaşadığı rivayet edilir. Buradaki suyun
şifalı olduğu öne sürülür. Mağarası, Şanlıurfa'nın bilinen
adak yerlerinden biridir.
EYYÜP NEBİ
Türbe Viranşehir yakınlarındaki Eyyüp Nebi Köyü'nde
bulunmaktadır. Türbede Hz. Eyyüp (a.s)'ın kabri bulunmak­
tadır. Ayrıca köyün güneybatısında Hz. Elyesa (a.s)'nın tür­
besi bulunmaktadır. Köy mescidinin kuzeyinde Hz. Rahime
Hatun'un türbesi bulunmaktadır.
HAYAT EL-HARRANİ
Hayat el-Harrani hazretlerinin babasının adı Kays idi.
Harran'da doğup, orada yaşadığı için kendisine el-Harrani
denilmiştir. Devrinin en büyük evliyasındandır. Hayat el-
Harrani hazretleri için, vefatından sonra tasarrufları devam
eden dört evliyadan biridir denilmektedir. Babası da büyük
evliyadandır. Hayat el-Harrani hicri 581, miladi 1185'de 194. E y y ü p N e b i T ü rb e s i
vefat etti. Harrarilda defnedildi. 1195'de üzerine bir türbe
yapıldı.
Hayat el-Harrani hazretleri çok keramet gösteren bir veli
idi. Bugün türbesi halk tarafından ziyaret edilmektedir.
ŞEYH MES'UD (ŞIH MAKSUT)
Şanlıurfa'ya ne zaman geldiği belli değildir. Nişabur'dan
U rfa'ya g eldiği b ilin m e k te d ir. Türbesi ve tekkesi
Şanlıurfa'nın güneyinde, Urfa Kalesinin de güney tarafına
düşen tepenin üzerindedir. Mezarı bu türbenin içindedir.
Devrinin alim ve mutasavvuflarındandır. Halk arasında "Şıh
Maksut" diye yanlış tanınmaktadır. Asıl adı Şeyh
Mes'ud'dur. Bu türbe hem bir ziyaret yeri etrafı ise bir me­
sire yeridir.
Türbe Selçuk Mimari tarzında yapılmış olup, kubbesi
yarı açık bırakılmıştır. Şeyh Mes'udun mezarı türbenin doğu
tarafında bulunan eyvanın bodrumundadır. Normal olarak 195. H a y a t E l H a rra n i T ü rb e s i
eyvanın için de tahtadan bir sanduka vardır ve üzeri yeşil
bir kumaşla örtülüdür. Bu sandukanın içi boş olup eyvanın
altındaki bodrumda mezar bulunmaktadır. Burada beş
mezar bulunmakta; bunlardan biri Şeyh Mes'ud'un, biri kız
kardeşinin, diğer üç mezarda müritlerinin mezarlarıdır.
Mezarların bulunduğu bu bodruma inecek bir kapı bulun­
mamaktadır. Şeyh Mes'ud tekkesinin içinde mescid, çileha-
neler ve misafirler için ayrılan odalar bulunmaktadır.
Hoca Ahmed Yesevi'nin halifelerinden biridir.
Nişabur'dan Anadolu'ya gelerek halka İslamiyeti öğret­
mekle g örevlendirilm iştir. Uzun yıllar Urfa'da müslü-
manlığa hizmet etmiş evliyadandır.
BEDİÜZZAMAN AHMED EL-HEMEDANİ
Bediüzzaman Ahmed el-Hemedani hazretlerinin
türbesi, kendi adını taşıyan mezarlığın ortasındadır.
196. Ş e y h M e s 'u d T ü rb e s i

1 27 Ş a n lıu r fa '9 7 K Ü L TÜR ve T U R İZ M


üzerinde açık bir kitabe bulunmamaktadır.
T ü r b e n in
Ahmed el-Hemedani hicri 1209 senesinde
B e d iü z z a m a n
vefat etmiş ve bu türbeye defnedilmiştir. Halk tarafından de­
vamlı ziyaret edilen türbenin etrafında birçok meşayıh ve
ulema mezarı bulunmaktadır.
HAC KERMO
Kadiri şeyhidir. Hac Kermo diye şöhret kazanmıştır. Bu
Kadiri Şeyhi'nin mezarı Harrankapı Kabristanındadır.
Devrinin alim ve mutasavvuflarındandır. Hicri Zilkade
1234, miladi Ağustos 1819 senesinde vefat etmiştir.
Asıl adı Hac Abdulkerim olan Hac Kermo, aslen
Bağdad'lıdır. Urfa'ya ne zaman geldiği bilinmemektedir.
Mezarı halk tarafından ziyaret edilmektedir.
ABDURRAHMAN DEDE
Şehir merkezinde, kendi adı ile anılan caminin mezarlı-
ğındadır. Daha çok hastalarca ziyaret edilmektedir.. 197. Y a k u p K a lfa T ü rb e s i
YAKUP KALFA
Onyedinci yüzyıl Kadiri şeyhlerindendir. Urfa'lı Şair
Nabi'nin şeyhidir. Türbesi Şanlıurfa kalesinin eteğinde ve
Aynı Zeliha gölünün güney batısındadır. Türbesinin bulun­
duğu mahalleye "Yakubiye Mahallesi" ismi verilmiştir.
ŞAZELİ ALİ DEDE
Şazeli Ali Dede 17.yüzyılda Urfa'da yaşamış Şazeli
Tarikatı şeyhidir. H a lil-ü r Rahman Kabristanındaki tür­
besinin içindeki bir yazıda Osmanlı padişahlarından sultan
IV. Murad'ın 1639'da Bağdad Seferi'ne giderken, Şazeli Ali
Dede'ye misafir olduğu ve kendisine çok ihsanlarda bulun­
duğu yazılıdır.
ARŞ HOCA
Arş Hoca 1930 yıllarında yaşamış evliyadan bir zattır.
Türbesi Harrankapı mezarlığındadır. Türbesinin üzerindeki
kitabesi çok bozuk olduğu için okunamamaktadır. Türbe 198. Ş a z e li A li D e d e T ü rb e s i
Yavuz Selim ilkokulunun bahçesinde bulunmaktadır.
Devamlı “Arş" diye bağırdığı için adı "Arş Hoca" diye kal­
mıştır. Adının pek kimse hatırlamamaktadır. Birçok kerame­
ti olduğu söylenilmektedir.
ŞEYH EBUBEKİR
Ulucami'nin doğu kapısı yanında bulunan türbesi, halk
tarafından çok ziyaret edilmektedir. 17.yüzyılda yaşadığı bi­
linmektedir. Zamanın büyük evliyasından biridir.
DİPSİZ ZİYARET
Şehir merkezinin 5 km. kuzeyinde, Karaköprü semtinde-
dir. Çocukları olmayan gelinler, türbenin yanındaki ağaca
bez parçaları bağlar. Dilekte bulunurlar. Ziyaretin yanında
küçük bir göl vardır.
BOZTEPE ZİYARETİ
Bozova ilçesine bağlı Boztepe mıntıkasındadır. Baharda
Cuma günleri sıkça gidilen bir yerdir. Çocuk özlemi ile 199. Ş e y h E b u b e k ir T ü rb e s i
gelen kadınlar çoğunluktadır.
AKBALIK
Hz. İbrahim'in ateşe düştüğü gölün kaynağında, beyaz
bir balığın yaşadığı rivayet edilir. Dileği olan, bu balığa
şeker ve üzerinde ayetler yazılı bulunan kağıt parçaları atar.
Balık görünür ve atılanı yerse dilek kabul edilmiş sayılır.
ÖKÜZ DAŞI
Şehir m erkezinden 15 km. uzaklıkta, Kızlar
Köyü'ndedir. Taş uzaktan bakıldığında oturan bir öküzü an­
dırm aktadır. V e lin in türbesi, bu taşın hemen bitişiğin-
dedir. Türbe ziyaret edilir, iyileşmek için dua edilir.
DABAKHANE
Şehir merkezindedir. Yıkılan türbenin kaybolmaması
için üzerine bir şadırvan inşa edilmiştir. Yaramaz ve haylaz
çocukları sükunete kavuşsun diye buraya getirirler.

200. B a lık lı G ö l'd e k i A k b a lığ ın G ö rü ld ü ğ ü Y e r

128 Ş a n lıu r fa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


Sene:1300

ŞANLIURFA Bu kitabeden anlaşıldığına göre Dede Osman Avni Efendi,


peygamber soyundan gelmektedir, seyyiddir. Babasının adı Şeyh
Seyyid Abdal Muhammed Baba'dır. Kadiri dergâhının hadimlerin­
ALİMLERİ dendir. Hicri 1300 senesi Zi'l-ka'desinde, miladi 1883 senesinin
Kasım ayında vefat etmiştir.

M a h m u t K a ra k a s Dede Osman Avni (K. S.) Efendi'nin ayak dikrinesinde ise şöyle
bir manzume yazılıdır:
Şanlıurfa uzun zamandan beri bir kültür merkezi olma özelliğini Günahım çok makarrım ya İlâhî
korumuş, bunun delili olarak da birçok alim ve mutasavvıf yetiştir­ Ümidim geru sen perverdigare
miştir. Yetişmiş olan bu alimlerin çoğu, öğrencilerden başka yazılı İlahi red kılma mürüvvetinden
bir kitap bırakmamışlardır. Şanlıurfa alimlerinin yazılı bir eser bı­ Kapına gelmişim ben yüzü kara
rakmamış olmaları, onların zamanla unutulmalarına sebep olmuş­ Günahkârım deyu Derviş ümidin kesme (cennetden)
tur. İlmiye sınıfındaki dereceleri ne kadar yüksek olursa olsun, on­ Muhammed Mustafa gibi şefaatkârımız vardır
ları devamlı hatırlarda canlandıracak bir eserin olmaması, zaman­ Katre-i eşkimle Rumi fevt-i tarihin yerdim
la unutulmalarına, genç kuşağın ise asla tanıyamayacağı kimseler Kurb-i hakkı tutdu menzil-i münevveri Osmanî
durumuna düşmelerine sebep olmuştur. Huve'l-Hayyu'l-Baki
Şanlıurfa'da yetişmiş olan alimler, gerek müsbet ilimlerde ve irham hali Ya Munis Ya Selam
gerekse din ilimlerinde kitap yazmadıklarından onların ilmi seviye­ Son mısrada Rumi tarih düşürülmüştür. Noktalı harfler toplan­
lerini belirten hiçbir belge de elimizde bulunmamaktadır. dığında 1299 tarihi çıkar. Buna katre'deki bir damla anlamından
NEBİH EFENDİ (? - 1789) bir sayısı da eklenirse 1300 rumi tarihi Miladi 1883 tarihi çıkar.
Dede Osman Avni Efendi, hakkında çok fazla keramet söylenen
Devrinin en büyük alim ve evliyalarından olan Nebih Efendi'nin bir Allah dostudur. Açık açık kerametler gösterirmiş.
türbesi Bedi'üzzaman Mezarlığı'nın batı tarafındadır. Nebih
Dede Osman Avni Efendi'nin (K. S.) türbesi içinde Kadiri tari­
Efendi, halk arasında "Nebi Efendi" diye tanınmaktadır. Aynı tür­
katına mensup, Dede Osman Avni Hazretleri ile birlikte 10 kişi
benin içinde ve Nebih Efendi ile Kürt Hacı Ali Efendi'nin mezarları
medfun bulunmaktadır. Bunlardan iki mezarda ikişer kişi üst üste
bulunmaktadır. Bu türbe halk tarafından devamlı ziyaret edilmekte­
defnedilmiştir. Böylece hepsi sekiz mezardır. Bunlardan bir kısmı
dir. Mezar taşı üzerine sık sık yeşil boya ve kına yaktıklarından,
Dede Osman Avni Hazretleri'nden evvel, bazısı da sonradır. Fakat
üzerindeki yazı artık okunamayacak duruma gelmiştir.
içlerinde en çok Dede Osman Avni Hazretleri büyük ve meşhur
Mezarının baş dikmesindeki yazı şöyledir:
olanıdır. Yalnız Dede Osman Avni Efendi'nin adından söz ederken
Fatiha
"şeyh" ismi kullanılmış, diğerlerinde sadece makamın hadimlerin­
Haza kabr el-merhum ve'l-mağfur
den ifadesi kullanılmıştır.
Mürşid el-arifin ve fi tarikati
El-aliyei Nakşibendiye HACI HAFIZ MUSTAFA EFENDİ ( ? - 1908)
Eş-Şeyh Nebih efendi kaddesallahu sirrehu'l-aziz
ibni Abdullah intekalee min dari'l-fenai Devrin büyük alim ve hafızlarından olan Hacı Mustafa
İla dari'l-bekaa bi-nidai Efendi'nin mezarı Halilürrahman Camii kabristanındadır.
Ya eyyetuha'l-nefsü mütmeinne Mezarının baş dikmesinde şu bilgiler vardır:
ircii ila rabbiki radiyeten mardiye Haza kabre'l-merhum ve'l-mağfur
Min el-vasıti şaban el-muazzam a'lamü'l-ülema ve ev'arü'l-Züheda
Sene selase ve mieteyn ve elfün ve'l-hadim el-mekamı ceddi'l-enbiya
Gafarallahu rahmeten vasiaten ■ el-Hac Hafız Mustafa Efendi
Fi sene 1203 fi şehri safer el-hayr 27
Hicri 1203, Şaban ayında, miladi Nisan 1789 senesinde vefat sene 1326
etmiştir. Hacı Mustafa Hafız hicri 1326 senesi Safer ayının 27 sinde
vefat etmiştir. Miladi Mart 1908 tarihinde vefat etmiştir. Büyük alim
ŞEYH DEDE OSMAN AVNİ ( ? - 1883)
Buluntu Hacı Abdurrahman Efendi kendisinin talebesidir.Diğer bir
Devrinin en büyük Kadiri şeyhi büyük mutasavvuf, Allah dostu, öğrencisi de Miftahi Haşan Açanal Efendi'dir. Hac Hafız Mustafa
Seyyid Şeyh Dede Osman Avni (K. S.) Hazretleri'nin kabri, Mevlid-i Efendi vefatına kadar Halilürrahman medresesinde ders vermiştir.
Halil Camii avlusu içindeki kendi türbesindedir. Türbenin üzerinde Hacı Mustafa Hafız Efendi'nin üçüncü büyük talebesi ise müs­
bir kitabe yazılmıştır : bet ilimlerde de söz sahibi olan Abbas Vasık Efendi'dir.
Dergah-ı pâk-ı
Gavs el-a'zam sultan-ı külli 'l-evliya Abbas Vasık Efendi 1859 yılında doğduğuna göre, Hacı
Hazret-i Abdülkadir el-Geylani Kuddise sirruhu'l-a'la Mustafa Hafız da bu tarihten daha önceleri doğmuş olmalıdır. Bu
duruma göre Hac Hafız Mustafa Efendi 1850 tarihinden önce
Burası bütün evliyanın sultanı Gavsü'l-a’zam hazret-i doğmuştur.
Abdülkadir Geylani Hazretleri'nin pâk dergahıdır denilmektedir.
Türbenin içinde bulunan mezarlardan Dede Osman Avni (K. S.) HACI HAFIZ RAMAZAN EFENDİ (7 -1 9 1 0 )
Efendi'nin mezarı hemen öndedir. Mezarın baş dikmesinde şunlar
Hacı Hafız Ramazan Efendi, devrinin büyük alimlerinden biri­
yazılıdır
dir. İbrahimiye Medresesi'nde müderrislik yapmıştır. Bu yüzden
Rızalillahilfatiha ■
"ibrahimiyye Medresesi Müderrisi" diye şöhret kazanmıştır. Hafız
Haza kabr el-merhum el-mağfuru lehu
Ramazan Efendi'nin mezarı, Bediüzzaman Kabristanı'nda ve Nebi
Hadimu haza'l-makam el-mübarek el-mukbilu
Efendi türbesinin doğu tarafındadır. Mezarının baş dikmesinde
Ala'Allahi'l-mu'ridu ömru nevat (veya amnen mevat)
şunlar kayıtlıdır:
eş-Şeyh es-Seyyid Dede Osman Avni eş-Şeyh
es-Seyyid Abdal Muhammed Baba kad intakale Dahilek ya Muhammed
Min dari'l-fena ila dari'l-beka Lailahi illallah Muhammedün Resulallah
bi'nidai ircii Haza kabre'l-merhum el-mağfur
Fi şehri zi'l-ka'dei'l-şerife el-alim el-allemetü'l-muhakkik el-mudakkik

129 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve TU R İZ M


el-mehabetü kudvetü'l-füdela er-rasihin İbni Hac Salih efendi eş-şehir
ve umdetü'l-hibr el-mieteyn bi-Saraçzade kad intakale
el-Hac Hafız Ramazan efendi ila dari'l-beka bi-nidai ircii
İbni Osman Efendi eş-şehir müderrisü Fi şehri zil-hicce 15
Medresetün ibrahimiye Sene:1340
Teveffafi gurreti muharrem el-haram Bu bilgilerden anlışılıyor ki; araştıran alimlerin tabi olup boyun
es-sene : 1328 eğdikleri, dikkatli araştıran fazılların güvendiği, kesin bilgi ve fazilet
Sene 1328 tarihinin Muharrem ayında, yani miladi 1910 yılının kaynağı, Suruç kazasının müftüsü Mevlana Abbas Vasık efendi
Ocak ayında vefat etmiştir. Babasının adı Osman'dır. Hafız Hacı Salih'in oğludur. Saraçzade diye meşhur olmuşlardır. Vefatı
Ramazan Efendi, devrinin "allame" sıfatını almış büyük bir alimdir. hicri 15 zi'l-hicce 1340 senesi, miladi 10 Ağustos 1922 senesidir.
Müftü Eyyub Sabri efendi ilk zamanlarında Hacı Ramazan
Efendi'den ilim tahsil etmiştir. Buluntu Hacı Abdurrahman Efendi Abbas Vasık Efendi müsbet ilimlerde de söz sahibi bir alimdir.
ve Miftahizade Müftü Haşan Açanal da Hafız Ramazan Efendi'den Bilhassa fizik ilminde ve matematikte kuvvetli idi. Doktor Hazım
ders almışlardır. Açanal'ın verdiği bilgiye göre, babası Miftahi Haşan Açanal efendi,
Hacı Ramazan Hafız tahsilini Kayseri'de yapmıştır. Abbas Vasık Efendi'nin Suruç müftülüğü sırasında oraya giderek
müsbet ilimleri kendisinden öğrenmiştir. Miftahizade Haşan Açanal
KÜRT HACI ALİ EFENDİ ( ? - 1911) fizik, matematik ve Fransızcayı Abbas Vasık Efendi'den
öğrenmiştir.
Kendi devrinde "Kürt Hacı Ali Hoca" diye şöhret kazanmıştır.
Devrinin çok büyük ve çok sevilen bir alimidir. Bediüzzaman Abbas Vasık Efendi'nin oğlu Celal Saraç fizik profesörüdür.
Kabristanı'nda olan mezarı, Nebi Efendi türbesinin içindedir. Nebi
Efendi türbesinin içinde üç mezar bulunmaktadır. Bunlardan biri ve
ŞEYH ABDURRAHMAN EFENDİ ( ? - 1932)
batı tarafında olanı bizzat "Nebi Efendi" diye meşhur olan büyük Şanlıurfa'da yetişen büyük evliyadan biridir. Hacı Mustafa'nın
evliyanın mezarıdır. Nebi Efendi'nin mezarının ayak tarafında oğludur. Şeyh Abdurrahman Efendi,Nakşibendi tarikatının Halidiye
Büyük Şeyh Abdurrahman Efendi'nin kabri bulunmaktadır. Bunun kolundandır. Halk arasında daha çok "Şeyh Efendi" diye
da güneyinde Kürt Hacı Ali Efendi'nin mezarı bulunmaktadır. isimlendirilmiştir.
(Mezarının baş dikmesinde şunlar kayıtlıdır:
Şeyh Abdurrahman Efendi aslen Kerküklü'dür. İlim tahsilini
Fatiha Kerkük'te yaptı. Tahsilini tamamladıktan sonra bir camide imamlı­
Hazâ kabr el-merhum el-mağfur ğa başladı. Bu arada tasavvufa merak saldı. Zaten kendisi muta­
el-Hac Ali efendi bin Molla Muhammed Efendi savvıf olan bir aileden geliyordu. Dayısi da bir şeyh olduğu için,
eş-Şehir müderris medresetü Haydarî önce dayısına intisab etti. Dayısının vefatından sonra, o şırada
Teveffa 3 safer sene 1329 Bağdat'ta bulunan Mevlana Halid-i Bağdad-i (K.S.) nin halifesi
Miladi Şubat 1911 tarihinde vefat etmiştir. Kitabesinde söylenil­ Osman Siraceddin (K.S.)'nin oğlu Ahmed Şemseddin (K.S.)
diği gibi "Haydarî Medresesinin Müderrisi" diye şöhret bulmuş olan Efendi 'ye intisab etti. Böylece tasavvuftaki sülukunu Ahmed
Hacı Ali efendi, yine bir hoca olan Molla Muhammed Efendi'nin oğ­ Şemseddin'in yanında tamamladıktan sonra halifelik aldı. Bu arada
ludur. Hacı Ali Efendi'nin öldüğü sene o kadar çok kar yağmıştır ki, imamlığı da devam ediyordu. İşte bu sıralarda Urfa'ya gitmek için
yollardaki kar evlerin damları seviyesine kadar yükselmiştir. Bunun şeyhi tarafından manen görevlendirildi. Şeyh Abdurrahman Efendi
için cenazeyi götürmek isteyenler karları atarak yolu açmak zorun­ (K.S.) Urfa'ya geldikten sonra uzun müddet irşad ile meşgul oldu.
da kalmışlardır. Bunun için Urfa'nın müslüman ve gayri müslim Bu arada hem ilmi ve hem de tasavvuftaki derecesi ilerledi.
ahalisi el ele vererek yollan kardan temizlemişler ve Hacı Ali Ziyaeddin, Bahaeddin, Şakir ve Şerif adında dört oğlu oldu. Şeyh
Efendi'nin cenazesini mezarlığa götürebilmişlerdir. Bu olay Hacı Abdurrahman Efendi (K.S.) iki halife yetiştirdi. Bunlardan biri alim
Ali Efendi'nin müslümanlar arasında olduğu kadar gayri müslimler ve hafız Şeyh Müslüm (K.S.) Efendi'dir. İkincisi de İsa Efendi'dir.
arasında da ne kadar çok sevildiğini ispatlamaktadır. Şeyh Abdurrahman Efendi (K.S.) Hicri 1351 Miladi 1932 senesinde
dünyasını değiştirdi ve Bediüzzaman Kabristanı'ndaki Nebih
ABBAS VASIK EFENDİ (1859 -1922) Efendi türbesine Nebi Efendi'nin ayak tarafına defnedildi.
Şanlıurfa'nın yetiştirdiği büyük ilim adamlarından biri de MİFTAHİZADE HAŞAN AÇANAL EFENDİ (1873 - 1953)
şüphesiz Abbas Vasık Efendi'dir. Abbas Vasık Efendi, Salih
Ağa'nın oğlûdur. '1859 yılında Şanlıurfa'da doğdu. Dini ilimler tahsi­ Devrinin büyük alimi Urfa Müftüsü Miftahizade Haşan Hüsnü
line Şabaniye Medresesi'nde başladı. Sonra Halilürrahman Efendi, Miftahi-zade diye şöhret bulmuştur. Babasının adı
Medresesi'nde Hacı Mustafa Hafız Efendi'nin derslerine devam Abdurrahman'dır. Ocak 1953'te vefat etmiştir. Urfa müftülüğü yap­
etti. 1891 senesinde buradan icazet aldı. Hemen bunun ardından mıştır. Kendisi gibi büyük din alimlerinden Buluntu Hacı
aynı medresede ders vermeye başladı. Abbas Vasık Efendi, ilmi Abdurrahman Efendi ile birlikte okumuştur. Önce Hacı Mustafa
kuvvetli bir alimdi. Arapça ve din ilimlerinin yanında Farsça ve Hafız'dan ders almış, sonra Hacı Ramazan Efendi'den okumuştur.
Fransızca da bilirdi.
Soyadları Açanal olan Müftü Haşan Efendi, din ilminin yanında
Abbas Vasık Efendi, 1896 senesinden 1907 senesine kadar müsbet ilimler ve Fransızca ders de almış, böylece iyi bir
Irak'ta Hindiye Kazası vaizliğinde görevlendirildi. Oradan da 1908 Fransızca öğrenmiştir. O devrin müsbet ilimlerde büyük alimi olan
yılında Şanlıurfa'nın Harran kasabası naibliğine tayin olunmuştur.
Abbas Vasık Efendi'den müsbet ilimleri ve Fransızcayı
Bu görevde ancak bir sene kaldıktan sonra ayrılmıştır. Daha sonra öğrenmiştir.
1913 senesinde Suruç müftülüğüne tayin edildi. 1916 yılına kadar
Suruçmüftülüğünde kaldı. Haşan Açanal, 3 muharrem 1290 (miladi mart 1873) tarihinde
Urfa'da doğdu. Bundan 300 yıl önce Urfa'ya yerleşen Miftahizade
Mezarının başdikme taşında şunlar yazılıdır.
ailesinden olan Haşan Efendi'nin babası Rahimiye Medresesi
Fatiha Müderrislerinden Miftahizade Abdürrahim Efendi, annesi ise
Haza kabre'l-merhum el-mağfuru leh Hocazade ailesinden Hatice Hanım'dır. Haşan efendi ilk tahsilini
Kıdvetü'l-ulema el-muhakkikîn mahalle mektebinde bitirdikten sonra babası gibi ilmiye mesleğine
Ve umdetü'l-füdela el-mudakkikîn sülük etmek için medrese tahsiline başladı. Hacı Mustafa Efendi
Yanb'u'l-fadl ve'l-yekîn ve Hacı Ramazan Efendi'ye devam ederek 20 yaşında icazet
el-Müftii kaza-yi Suruç (medresede hocalık yapmaya selahiyet veren diploma) aldı.
Mevlana Abbas Vasık efendi Rahimiye Medresesi'nde müderrislik yapmaya başladı. Ancak

130 Ş a n ltu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


Haşan Efendi ilmiye mesleği yanında müsbet ilimleri de öğrenmek
istiyordu. Bu yüzden o zamanın bu bilgilerini de bilen en iyi hocası BULUNTU HACI ABDURRAHMAN EFENDİ
Saraçzade Abbas Efendi'ye devam ederek bu bilgileri de öğrendi. (1865 - 1968)
Daha sonra kendini yetiştirmek için büyük bir kütüphane meydana
getirdi. Kitapları Urfa Kütüphanesi'ne bağışlanmıştır. Arapça ya­ Devrinin en büyük alimlerinden biri veya ilimde en büyüğüdür
nında Farsça ve Fransızca öğrendi. Devlet hizmetinde ilk memuri­ diyebiliriz. Kabri, Halilürrahman Caminin kabristanındadır. Baş
yeti Urfa Bidayet Mahkemesi azalığıdır. (21 Muharrem 1327) Yani dikmesinde şu bilgiler verilmektedir :
14 Şubat 1909 tarihi. T Kasım 1910 tarihinde Urfa İdadisi Tarih- Fatiha
Coğrafya öğretmenliğine tayin edildi. 16 Temmuz 1911 de Urfa Lailahe illallah Muhammedün Resulullah
müftüsü oldu. Aynı zamanda müderrisliğe de devam ediyordu. Bu kabirde yatan Buluntuzade
Zamanın şeyhülislamları tarafından İbtida-yı Hariç ve Sahn-ı itiba­ Ahmet Efendi'nin oğlu
rı İlmî payeleri ile taltif olundu. Urfa'nın büyük hocası alimi ilmullah
1919'da Şanlıurfa'mız düşman işgaline uğrayınca Haşan ve arifi billah olan merhum mağfur
Efendi Erzurum ve Sivas Kongrelerini yakından takip etti. Mustafa Buluntu Hacı Abdurrahman efendi
Kemal Paşa ile şahsen temas kurdu. (Milli Mücadele sırasında Hazretleri medfundur.
Mustafa Kemal Paşa ile aralarında teati olunan telgrafların fotoko­ Mevla rahmet eyleye
pisi müzede muhafaza edilmektedir.) Ve hamiyetli hemşehrileri ile 1865 — 25.11.1968
birlikte Urfa Kurtuluş Savaşı'nı başlattı. 11 Nisan 1920'de Urfa'nın Latin harfleri ile yazılmış olan bu kitabesinden anladığımıza
düşman işgalinden kurtulmasında büyük katkısı oldu, istiklal göre Buluntu Hacı Abdurrahman Efendi, Buluntuzade Ahmed
Madalyası ile taltif edildi. 1950 yılında kendi isteği ile emekliye Efendi'nin oğludur. Urfa'nın en büyük alimlerinden olan Buluntu
ayrıldı. 1953 yılının 27. günü Hakk'ın rahmetine kavuştu. Hacı Abdurrahman Efendi 1865 senesinde doğdu. Bir asırlık bir
Haşan Efendi' nin yazdığı makale ve denemeleri: ömür sürdükten sonra 25 Kasım 1968 tarihinde vefat etti. Öldüğü
1- Gazetede Tefrika Halinde Urfa ilinin Ünlü Bilginleri, zaman 103 yaşında idi.
2- Aklıma Gelenler, Ayak dikmesindeki manzume şöyledir:
3- 20. Asır Başlarında Urfa,
4- Sirayet Hakkında N'ola kan ağlasa Çeşm-i cihanın
5- Bazı Ayet Tefsirleri, Buluntu Hoca'sı göçtü Ruha'nın T-T- V K Ü T ü r!
6 - Şiir ve Tahmisler, Büyük allamesi din-i mübinin
Eserleri: İtaatkâr-ı şer'i Mustafa'nın ^ i'«q.
1- Urfa Tarihi, Fıkıh idi ilimde hem amelde
2- Urfa Kurtuluş Mücadelesi (Bu kitapları henüz Bütün sa'yi rızasıydı Hûda'nın
Edüp ilmiyle yüzyıl halka hizmet //< r t
yayınlanmamıştır.)
Vekil-i hassı oldu enbiyanın
Miftahi Haşan Efendi, kendi çocuklarını lise tahsili imtihanını Saçılsın ruhuna envar-ı rahmet
verinceye kadar yetiştirmiş, tarih, edebiyat, fen bilgisi ve Fransızca Açılsın kabrine babı cinanın
dersleri ile kendisi yetiştirmiştir.
Buluntu Hacı Abdurrahman Efendi yıllarca Halil'ür Rahman
ŞEYH MÜSLÜM HAFIZ ( ? - 1958) Medresesi'nde ders vermiştir. Buluntu Hacı Abdurrahman Efendi,
Devrinin büyük evliyası, alimi ve hafızıdır. Kendisi Nakşibendi Mustafa Hafız Efendi'den ve Ramazan Hafız'dan ders almıştır.
halifesidir. Türbesi Harrankapı Kabristam'nda bulunmaktadır. Buluntu Hacı Abdurrahman Efendi daha ziyade halk arasında
Şeyh Müslüm Hafız, Kerküklü Şeyh Abdurrahman Efendi'nin “Buluntu Hoca" diye tanınmıştır, ilk hocası Büyük Hacı Mustafa
halifesidir. Dini ilimlerde ise Miftahi Haşan Efendi'den ve Kürt Ali Efendi'dir. Sonra da Hacı Ramazan Efendi'den okumuştur. Buluntu
Efendi'den icazetini aldı. Şeyh Müslüm Hafız önceleri Haşan Hoca'nın öğrencilik arkadaşı Miftahi-zade Haşan Açanal Efendi'dir.
Padişah Camisi imamlığında bulundu. Mevid-i Halil Camii'nin tamir Onunla birlikte okumuşlardır.
planını Şeyh Müslüm Hafız çizmiştir. 1951 yılında Dergah Mevlid-i
KURRA MUHAMMED HAFIZ (1896 - 1972)
Halil Camii'nin tamirini ve düzenlemesini yaptırdı. Bunu yaptırırken
Mescid-i Haram-ı örnek aldı. Avlunun içinden akan suyu iki kare bi­ Urfa'nın son zamanlarda yetiştirdiği en büyük hafızdır denilebi­
çimindeki küçücük havuzlardan geçirdi. Su doğru gelirken genişçe lir. Kendisi "Kurra Muhammed Hafız" diye meşhur olmuştur.
olan karelerin içine girince, şöyle bir daire çizerek dolanır ve sonra Bediüzzaman Kabristam'nda olan mezarının baş dikmesinde
diğer taraftan çıkardı. Ayrıca cami avlusunun dört tarafına dört şunlar yazılmıştır:
küçük minare yaparak, Mescid-i Haram'ın dört tarafındaki minare­ Fatiha
lere benzetti. Mezarlıkla avlu arasına bir kapı koydu ve kapının Haza kabr el-merhum el-mağfur
üzerine şu kitâbeyi yazdırdı. el-Hac Muhammed Hafız bin İsmail
"Lailahe ilallah Muhammedün Resulallah Rahmetullahi aleyhima
Geldi üçler dedi acih tarihini - Nasrün minallahi ve fathün karib" 12 receb el-ferd
ALLAH Fi sene 1392
29.8.1972
Böylece son mısrada tarih düşürmüş olup, son mısra Allah
ismi celali ile 1368 kıymetini verir ve buna üç eklenince 1371 hicri Kurra Muhammed Hafız, hicri 1392 miladi 1972 senesinde
ve 1951 miladi tarihi çıkmış olur. vefat etmiştir. Devrinin hem büyük alimlerinden hem de Kur'an-ı
Kerim'i kıraat-ı seb'a üzerine, yani yedi kıraat üzerine okuyan ve
Şeyh Müslüm Hafız, Mevlid-i Halil Camii'nde kendisi için bir
birçok hafız yetiştiren büyük bir hafızdır.
türbe hazırladı. Fakat rivayete göre, oranın sahibinin başkası oldu­
ğu işaretini alıyor ve o türbeyi bırakarak Harrankapı Kabristam'nda Kurra Hacı Muhammed Hafız 1312 rumi, 1896 miladi tarihinde
bir türbe yaptırıyor. 1958 yılında vefat edince kendisini Harrankapı Urfa'da doğdu. Babası Hacı İsmail Efendi'dir. Eski soyadları
Kabristam'ndaki türbesine defnediyorlar. Mevlid-i Halil Camii'ndeki Sofizade, yeni soyadları da Akkafa'dır. Aslen Şamlı'dır. Cubur aşi-
türbeye ise 1960 yılında vefat eden Said-i Nursi hazretlerini retindendir. Ana ve baba tarafından seyyiddir. Babası ve annesi
defnediyorlar. 1879 senelerinde Şanlıurfa'ya gelmişlerdir. Kurra Muhammed
Hafız Urfa'da doğdu. Dört oğlu ve kızı dünyaya geldi. Kurra Hacı
Muhammed Hafız 29 Ağuştos 1972 senesinde vefat etti.

131 Ş a n ltu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


Kurra Hacı Muhammed Hafız, kurralık icazetini hocası Çiftçi- Efendi'nin kızıdır. Ömer Hafız ilk tahsilini Halil'ür Rahman
oğlu Muhammed Hafız'dan aldı. Kendi de icazet vermeye izinli idi. Medrese'sinde yapmış ve Kur'an-ı Kerim'i 9 yaşında ezberlemiştir.
ilimde Müftü Haşan Efendiden, Buluntu Hacı Abdurrahman Halil'ür Rahman medresesinde hocaları Miftahizade Haşan Açanal
Efendiden, Kürt Ali Efendi'nin oğlu Hacı Abdurrahman Efendiden Efendi'dir, 20 yaşına kadar Halil'ür Rahman Medresesi'nde ilim
ders aldı. Kendisi Nakşibendi tarikatına mensuptur. Şeyhi Kerküklü tahsil etmiştir. Ömer Hafız'ın en büyük özelliklerinden biri okuduğu
Şeyh Abdurrahman (K. S.) Efendidir. Evlatları da aynı tarikata her kitabı ezberine almasıdır. Ömer Hafız gençliğinde Abamor
mensuptur. Ahmet Efendi ile Gümrük Hanı önünde ticaretle iştigal etti. Kırk ya­
şına kadar önceleri Kürt Hacı Ali Efendiden, sonra Kurra
Kurra Muhammed Hafız, Şeyh Zeliha Köyü'nde medfun
Muhammed Hafız, Vahab Hocalarla tahsiline devam etmiştir.
Kerküklü Saadeddin Hocadan da Farsça dersleri almıştır. Kurra
Kelam, fık|h, hadis, ilimleri yanında matematik, tarih, edebiyat dal­
Muhammed Hafız'ın Farsçası çok kuvvetli olup, Mesnevi, Gülistan
larında da kendisini yetiştirmiştir.
ve Bostan kitaplarını okur ve bu kitaplardan ders verirdi.
Urfa imam - Hatip Lisesi ilk açıldığında kendisine görev veril­
HACI ABDÜLHAMİD EFENDİ (Molla Hamid)
mişse de kabul etmemiştir. 40 yaşına gelinceye kadar evlenme­
(1892- 1973)
mişti. Kırk yaşında Kıratoğlu Şıh Müslüm Efendi'nin kerimesi
Urfa'nın yetiştirdiği alimlerden biri de Hacı Abdulhamid Sabiha Hanımla evlenmiştir. Bu evlilikten iki erkek ve dört kız ço­
Hocadır. Yıllarca ders vermiş ve birçok öğrenci yetiştirmiştir. cuğu dünyaya geldi. Ömer Hafız evlendikten sonra gözlerini kay­
Mezarı Bediüzzaman Kabristam'ndadır. Kabristanın doğu kapısın­ betti. Ömrünün sonuna kadar gözleri amâ olarak vaaz verdi. Bu
dan az ileride bulunmaktadır. Baş dikmesinde şu bilgiler olaydan sonra kendini daha çok ilme vermiş ve özellikle Mevlana,
verilmektedir. Şeyh Sadi Şirazi'yi incelemiş ve bunların tesirinde kalmıştır. Başta
Fatiha Halil'ürrahman Camisi olmak üzere çeşitli camilerde imamlık yaptı.
Haza kabr el-merhum el-mağfur Ulu Cami'de her ikindi vakti vaaz verirdi. Vaazı halk arasında çok
el-alim el-fazıl el-kâmil tutulmuş ve şöhret kazanmıştır. Vaazlarını, Deli vaiz diye meşhur
el-Hac Molla Abdülhamid el-Nakşibendi olmuş bir vaizden esinlenerek verirdi. Vaazlarında çoğunlukla co­
şehri zi'l-kade 8 şarak ağlardı.
fi sene 1393
Vaiz Ömer Hafız Efendi ömrünün son kırk yılını geceleri iba­
Doğum 1892 Ölüm 3.12.1973
detle geçirmiştir. Bir günde Kur'an-ı Kerim'i hatmederdi. 1983 se­
Şeyh Halifeoğlu
nesinin şubat ayında vefat etti. Vasiyeti üzerine "Envarü'l-aşıkin"
Hacı Abdülhamid Efendi'nin babasının adı Şeyh Halifedir. adlı kitabı da mezarına koymuşlardır.
Aynı zamanda şeyhtir ve Nakşibendi tarikatının Halidi kolundandır.
Hacı Abdülhamid Hoca aslen Bingöllü'dür. 1930 senelerinde SAİD TEKİN HOCA (1921 - 1990)
Urfa'ya gelmiştir. Önceleri Istahurla ve Millisaray köylerinde oturdu.
Devrimizin büyük alimlerinden olan Said Tekin Hoca, Mardin
Sonra Şanlıurfa'ya geldi.
vilayetinin Ömerli kazasının Taşgedik (eski adı Kalsannur) köyün­
Hacı Abdülhamid Hoca 1892 senesinde Bingöl'de doğdu. de 1921 senesinde doğdu. Babasının adı Yusuf, annesinin adı
Orada "Fenari" kitabına kadar tahsil etti. Urfa'ya geldikten sonra Meryem'dir. Yedi yaşında Kur'an-ı Kerim'i babasından öğrendi.
Buluntu Hacı Abdurrahman Efendiden ders alarak icazet almıştır. Civar köylerde Şeyh Mahmut ve Şeyh Kır’dan şafii ilmihalini öğrenT
Daha sonraları Cizre'ye gitti, orada Şeyh Şeyda Said Efendiden diği zaman sekiz yaşında idi. Henüz dokuz yaşında iken Arapça ve
hem ilim icazeti hem de Nakşibendi halifeliği aldı. Böylece hem ilim dini bilgileri tahsil İçin Suriye'nin Amuda kasabasında okudu. O sı­
ve hem de tasavvufta söz sahibi oldu. Hacı Abdülhamid Hoca'nın rada Suriye Fransızların işgalinde bulunuyordu. Küçük Said Tekin
bir oğlu ve bir kızı oldu. Her ikisi de kendinden çok önce vefat etti­
yabancı bir devlette yaşamaya daha fazla dayanamadı ve ai
ler. Hacı Abdülhamid Efendi de 3 Aralık 1973 senesinde vefat etti.
zaman sonra evine döndü.
Abdülhamid efendi birçok öğrenci yetiştirdi. Bunlardan yalnız
Said Hoca, bir ara okumaya karar verdi. Askere gitti, ikinci
Hacı Abdullah Hoca icazet almışlardır. Diğer öğrencileri ise tahsil­
lerinin sonlarına doğru icazet almadan müftü, vaiz olarak görev cihan harbi sırasına rastlayan askerliği dört sene yaptıktan sonra
almışlardır. 1946 yılında terhis oldu. Aynı sene din tahsiline tekrar başladı.
Ders alarak ilim tahsil ettiği hocaları Zübeyr Bozan, Halil Gönenç,
Hacı Abdülhamid Hoca hakkında Bedi'üzzaman Said Nursi Şeyh Abdurrezzak ve Şeyh Muhammed Er Hoca Efendilerdir.
(K.S.) şöyle demiştir : (Dünyada en çok sevdiğim iki alim vardır. Bunların içinde Halil Gönenç 1967 - 1973 seneleri arasında Urfa
Bunlardan ikisinin de adı Abdülhamid'dir. Biri Bingöllü diğeri de
müftülüğü görevinde bulunmuştur.
Urfalı'dır.) Urfalı olan Hacı Abdulhamit Efendidir.
Said Tekin Hoca icazetnamesini Halil Gönenç'in başkanlığında
Bediüzzaman Sadi Nursi Urfa'da vefat ettiği gece, Hacı
ilmi selahiyetli bir he'yetten aldı, icazetname töreni Kızıltepe'nin
Abdulhamit Efendi bir rüya gördü. O sırada Ramazan ayıdır ve
Kilyebin Köyü'nde yapıldı. Said Hoca o tarihten itibaren ders ver­
Hacı Abdulhamid i'tikâfa girmiştir. Rüyasında Bediüzzaman Said
Nursi'nin kendisini yıkamasını Hacı Abdulhamid Hoca'dan istiyor. mekle meşgul oldu. 1966 yılının mart ayında Kur'an-ı Kerim kursu
Hacı Abdulhamid Hoca uyanıyor. Az sonra kapısı çalınarak Said öğretmenliğine tayin olundu. Az sonra Urfa'ya nakledildi. Urfa'da
Nursi'nin vefat ettiğini söylüyorlar ve ğaslı için kendisini çağırıyor­ Hayrullah Camii, Hekimdede Camii ve Narinci Camiinde imamlık
lar. Böylece Hacı Abdulhamid Efendi i'tikâfta olmasına rağmen görevinde bulundu. 1982 yılının mart ayında emekliye ayrıldı. Altı
gidip Bediüzzaman Hazretleri'ni yıkayıp tekrar i'tikâfa giriyor. çocuğu oldu. Said Tekin Hoca, Hz. Ömer'in soyundan gelmektedir.

ÖMER HAFIZ (GÖÇ) (1899 - 1983) Said Tekin Hoca 1990 senesi 14 Nisan, Hicri 18 Ramazan
1410 gecesi, her günkü gibi Kur'an-ı Kerim okumasını bitirip yata­
Devrinin meşhur alim vaizlerindendir. Kendisi hem bütün din ğına girdikten sonra vefat etti. Harran Kapı Mezarlığı'na defnedildi.
ilimlerini tahsil etmiş, hem de Kur'an hafızı olmuştur. Mezarı Rahmetli, Ramazan ayı içerisinde her gün bir hatim yapardı.
Bediüzzaman Kabristam'ndadır.
Said Hoca, ilim deryası, ağırbaşlı, halim, selim bir zattı.
Babasının adı Hasan'dır. Miladi 1899 senesinde doğmuştur. 8 Kendisini yemeğe davet edenlerin davetlerini mecbur olmadıkça
Şubat 1983 tarihinde vefat etti. kabul etmezdi. Bundan mümkün olduğu kadar kaçınırdı. Kendisine
1899 senesinde Siverek'te doğdu. Babası Haşan Efendi'dir. sorulan soruları en ince noktalarına kadar düşünür ve öyle cevap
Annesi Fatima Hanımdır. Annesi, - meşhur alim Kürt Hac Ali verirdi. Muhakeme ve mukayese kabiliyeti çok kuvvetli idi.

132 Ş a n lıu rfâ '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


201. U lu C a m ii M in a re s i 202. H a ş a n P a d iş a h C a m ii M in a re s i

203. Ş a n lıu rfa K a le s i 204. H a rra n

133 Ş a n lı u r f a '97 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
19. yüzyıl Urfa şiiri hem nicelik hem nitelik bakımından
ŞANLIURFALI yüklüdür. Bu asrın ünlü şairleri şöyle sıralanabilir: Abdî
(1857-1911), Mahmud Abdî (Melek Mahmut) (?),
Muhammed Admî (1818-1900), Mustafa Âlim (?), Âtıf (?),
ŞAİRLER Ahmed Azmî (1888-1914), Ahmet Berkî (1840-1889),
Ahmed Bîcân (?-1910), Muhammed Durak (1860-1916),
İ b r a h im T e z ö lm e z Müslüm Fâiz (1823-1877), Muhammed Fatih (1870-?),
Fehim Ahmed (1837-1900), Derviş Fenayi (1860-?), Fürûği
Yapılan arkeolojik araştırmalara göre tarihi M.Ö. 8000'Ii (18 77-?), Hâfız (1842-?), Mehmed Hâkî (1851-1876),
yıllara uzanan Urfa, 639 yılında Hz.Ömer devrinde İslâm or­ Abdurrahman Hâlis (?), Şeyh Hâlid (1845-1915), Mevlânâ
duları tarafından fethedilerek islamiyetle müşerref olmuş,
Hâlid (1823-1891), Hâfız Hatâyî (1823-?), Ahmet Hikmet
1087 tarihinde ise Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah'ın
(1832-1878), Bakır Hilm î (1857-1910), Muhammed Hilmî
komutanlarından Bozan Bey'in Urfa ve Harran Valiliğine ge­
(1881-?), Bîkeszâde Hulûsî (1879-?), Şekercizâde İsmail
tirilmesiyle de Türklüğü tanımıştır.
(1859-1914), ismet Beşir (1827-1875), Bekir Kâmi Özbay
Böylesine köklü v > zengin bir tarihi olan Urfa'da sayısız (1860-?), Birecikli Kâni (1845-?), Kâni Baba (1812-1877),
ilim ve fikir adamı yetişmiştir. Nâbî gibi memleket-adına tek Muhammed Kâtib (?-1836), Ahmed Lâmî (1826-1888),
başına iftihar vesilesi olabilecek bir şiir dehasını yetiştiren Mustafa Lâmî (1865-?), Lâtif (1820-?), Muhammed Muhiddi.n
Urfamız şüphesiz büyük bir san'at, edebiyat potansiyeline Mahvî (1821-1871), Şeyh Marûfî (1842-?), Mihri Zülfikar
sahiptir.
(1832-1878), Abdurrahman Muhibbî (1854-1906), Nâtık (?-
Memleketimizin yetiştirdiği mümtaz ilim ve fikir adamla­ 1866), Mustafa Reşid (1841-1912), Muhammed Râtib (1812-
rından Prof.Dr.Abdülkadir Karahan'ın tesbitlerine göre 1866), Birecikli Râzi (1850-1922), Osman Remzi (1875-
Şanlıurfamız, Yavuz Sultan Sel i m' i n idaresine geçişten 1924), Sabir (1819-1893), Muhammed Sabri (1800-1871),
Cumhuriyet'in ilânına, yani 1517'den 1923'e kadar 200 do­ Saffet Yetkin (1866-1950), Emin Sakıb (?-1873), Muhammed
layında muhtevalı şair yetiştirmiştir. Sâmi (?), Muhammed Salih Sani (1783-1848), Şeyh
Bu şairlerimiz Klâsik edebiyat vadisinde eserler vermişler, Muhammed Selim (1785-1857), Müslüm Sıdkı (1850-1914),
bu şiirin değişik nazım şekillerinde arûzu başarıyla kullan­ Muhammed Şevket (1861-1907), Muhammed Şükrü (1881-
mışlar, klasik şiirin diline, mazmunlarına, estetik anlayışına 1915), Abdurrahman Takî (1848-1909), Mustafa Tevfik
bağlı kalmışlardır. (1861-1907), Vecdî (?-1863), Ahmed Vefik (1860-?),
Bu şairlerin çoğu; Urfa'nın, o devirlerin kültür merkezi Muhammed Salih Yektâ (?-1859), Zihnî (?), Ziyâî (1825-
konumundaki büyük şehirlere uzaklığı münasebetiyle, adları­ 1887)
nı yeterince duyuramamışlar, tanınamamışlar ve eserleri de
20. yüzyılda Kemal Edip Kürkçüoğlu (1902-1978), Suut
zamanla kaybolup gitmiştir.
Kemal Yetkin (1903-1980), Abdülkadir Karahan (1913 - ),
Dolayısıyla eldeki kaynaklar bizi ancak 17. yüzyıla kadar
Zübeyir Yetik (1941 -), M. Ragıp Karcı (1945 -), M.Akif inan
götürmektedir. Eseriyle günümüze ulaşabilmiş en eski
(1940 -), M.Atilla Maraş (1949 -), İhsan Sezai (1947 -) gibi
şairimiz Şeyh Şânî'dir. Mutasavvuf bir şair olan Şeyh Şânî
Türk Edebiyatı tarihine mal olmuş şair ve edebiyatçılarımızın
(1 631-1 693), Nâbî ile çağdaştır.
yapinda; günümüzde rahmet-i Rahman'a kavuşmuş bulunan
Nâbî (1642-1712) ise Klasik şiirimizde hikemî şiir ekolü­ bazı şairlerle; bugün hâlâ çalışmaları devam etmekte olup bu
nün kurucusu ve en büyük temsilcisidir. Yusuf Nâbî 24 yaş­ vadide emek veren isimlerden tespit edebildiklerimizi şöyle
larında İstanbul'a gitmiş, Musahip Mustafa Paşa'nın önce sıralayabiliriz:
divan katibi, sonra kethüdası olmuştur. Mustafa Paşa ölünce
Haleb'e gitmiş, eserlerinden Hayriyye ve Hayrâbâd'ı orada Abdurrahman Rahmi, Namık Ekrem, Muhammed Nuri,
yazmış, 25 yıl kadar kaldıktan sonra Vali Baltacı Mehmet Halil Hâmi, Ahmet Hamdi, Muhammed Hıfzî, Refet İbrahim,
Paşa Sadrazamlıkla İstanbul'a dönerken Nâbî'yi de yanında Abdülkadir Diriöz, Kıratoğlu Muhammed Emin, Nüzhet Gani
götürmüştür. 70 yaşlarına gelen Nâbî, İstanbul'da üstad ola­ Özbay, Abdullah Edip, Hâdi Durak, İbrahim Hakkı, Hulûsî
rak büyük saygı görmüş, darphane emini ve baş mukabeleci Kılıçarslan, Muhammed Lütfi Okumuş, Halil Refet Tanışık,
olmuştur. Mezarı, Üsküdar'da Karacaahmet Mezarlığındadır. Bedri Alpay, Mahmud Alpay, Mustafa Dişli, M.Şevket
Didaktik şiire verdiği derinlikle kendisine büyük Divan Akkaya, Halil Gülüm, M.Yaşar Uğur, M.Sırrı Savaşan, Yaşar
şairleri arasında özel bir yer edinen Nâbî, yaşadığı altı padi­ izgördü, M.Ayhan Abamor, Necip Mirkelâmoğlu, Aziz
şah (l.ibrahim-lll.Ahmet) devrinin sosyal zaaflarını görmüş, Özbay, Mustafa Yazgan, Mehmet Mısır, Fatih Batıbeki,
halkın ruh haline tercüman olan, toplum hayat ve psikolojisi­ Ökkeş Ülgen, Verdi Kankılıç, Aydın Hatipoğlu, Rüknettin
ne bağlı hakimâne gazeller yazmıştır. Devrinde şiirleri çok Akbaş, Mehmet H. Öcal, İhsan Sezai, Şükrü Algın, A.Naci
sevilmiş, kendisinden sonra gelen bir çok şair de onun etki­ ipek, Zeki Coşkun, Halil Biner, Ahmet Gözühoş, Mehmet
sinde kalmışlardır. Oymak, Arif inan, Fuat Kürkçüoğlu, Hüseyin Baykuş, Fuad
Manzum ve mensur onbir eserinden en ünlüleri Rastgeldi, Osman Güzelgöz, İbrahim Tezölmez, Hanifi
şunlardır: Divan, Hayriyye, Hayrâbâd, Tuhfetü'l Haremeyn, Düşmez, M.Emin Ercan, Faruk Habiboğlu, Bekir Şirinoğlu,
Sûrnâme. A.Rezzak Elçi, İsmail Kurt, Mahmut Öztürk, Veysi
17. Asırda Şeyh Şânî ve Nâbî'nin yanısıra Muhammed Dörtbudak, Siraç Sümen...
Zâhir ve Zâki isimli iki şairin de varlığı bilinmektedir. Âşıklık geleneğini devam ettiren Şan11urfalı halk ozanları­
18. Yüzyılda Fânî (1738-1800), Hafız Ömer Ferdi (1760- mızın en tanınmışları ise şunlardır:
1825), Nüzhet Ömer (- 1776), Nâfî (?), Sânî (?) gibi isimlere Halfetili Ali Çevik, Dertli Divani, Veli Aykut, Mehmet
rastlıyoruz. Bunlardan Nüzhet Ömer ünlenmiş, İstanbul'a gi­ Acet, Kadir Gedikhanlıoğlu, Mehmet Batur.
derek ünlü vezir Koca Ragıp Paşa'ya intisap etmiş hâkirnâne
edalı şairlerdendir.

134 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İ Z M


ŞANLIURFALI ŞAİRLERDEN ÖRNEKLER RUBAİ
Ey mehlika, gör meclisi aşk nasıl târümâr olmuş
Bir gelmişiz hünerkede-i dehre Nâbîyâ
Sâkî sarhoş, vakt-i leyi rindâneler hûnhuvâr olmuş
Ayînede görür gören ancak nazîrimiz
Beklenir mi artık böyle gecenin subh-ı envârı
Nâbî Doğsam mı diye güneş bile sanki bî-karar olmuş.
Câna ne var garibine etmezsin iltifat, M.Yâşar Uğur
Vuslat sizin diyarda âdet değil midir?
Nâbî YENİ BİR SEVDA SÜLEYMANI

ilm bir lücce-i bî-sâhildir Önce birileri vardı.


Yağmura yeni çıkmış efsane yalnızlığımızın
Anda âlim geçinen câhildir
Gözlerimizde ölesiye bir boşluk bir boşluk
Nâbî içimizde serseri umutlarımızın en güzel kara yağmaları
Kendi aybın görmeye aybı kesen âyînedir, ben ve Süleyman
Halkı ta'n etme hele bir kerre var gör sen seni denizlerden bulut gibi düşler biriktirdik
Nüzhet Ömer başımız sürgün günlerimizin taş gibi yalnızlığına dayalı
Kurbiyyet-i gül bülbüle de hâre de kalmaz, Kimsesizdik kıyamet kopup giderdi içimizde
sen say ki biz o demlerde aşıktık
Hengâm-ı tarâb meste de huşyâre de kalmaz
Şimdi beyninde koca bir duvar Süleyman'ın
Ad mî
içinde bir kazan kaynıyor yıldızlardan
Vefâ yok dil-rübâda, bezm-i işrette muhabbet yok; topraktan boyuna boynu bükük türküler çıkarıyor
Gönülde sabr, sâkîde mürüvvet, meyde lezzet yok.
ve ola ki şu anda bir denizin dibinde
Abdî geçmişine geleceğine yanıyordur
O şûh hangi giryâm acep handan eder şimdi Mehmet Rağıp Karcı
Kimi hâb-ı visâl-i lutfuna mihmân eder şimdi
YÜREK GAZELİ
Sâmî
Senin hatıranla beni her akşam
Muallim lutf eyle âzâd kıl ol servi mektepten
Dünyanın kirinden yuyar yüreğim
Ânın tarifine canlar durup saf saf kitap açmış
Düş kazılarımın bulgularını
Berkî
Umut sergisine koyar yüreğim
Ne hayâl eylersem hatırıma yâr gelir
Mehtaba çiçeğe ve bulutlara
Ne tasavvur ki kılarsam dile dildâr gelir
Cennet hayalini oyar yüreğim
Fâiz Kanadısın zaman nehirlerinin
Bu şeb ol dîde-i âhû gelecek yanımıza günleri seninle sayar yüreğim
Görelim rahm eder mi hal-i perişâmmıza
Çevremi donatan yankılarına
Halid Sevdanın izine uyar yüreğim
Her cefâyı hor görüp Hakk'a meşkûrlardanız Değil hayalinden akan sözleri
Daima mihnetkeşiz sanman ki mesrurlardanız aklından geçeni duyar yüreğim
Râzî Bir gün ki anlarsam kayboluşunu
Dil-i mahzûnum her dem derd ile âvâre kalsın mı beni cinnetlere soyar yüreğim
Habîbim çare yok mu haşre dek bu yâre kalsın mı Akif İnan
Sakıb İMZA GÜNLERİ
Bu köhne felek aksine devr etti melâl var, Doğmadan, "Bezm-i Elest"de kul'luk akt'i imzaladık,
Zevkinde cefâ, neşve-i lyşında vebâl var Doğduk ağlaya-sızlaya yaşam paktı imzaladık,
Şevket Geçtik yalancı Dünya'dan günübirlik seyyah gibi;
Acep ey dil senin bir lahza handân olduğun var mı içtik ecel şerbetini, dolan vakti imzaladık...
Harîm-i vuslat-ı dildâra şâyân olduğun var mı Mehmet H.ÖCAL
Hikmet İNS
Âşıklarız ki mazhâr-ı canâne çıkmışız,
Eb'âdı aşmışız felek-i câne çıkmışız. Sen de geçip gidersin elbet bir gün
K.Edip Kürkçüoğlu fasılasız bir aralıktan
seninle bir alem gider bir evren gider
HAYAT HAKKI
herşey biter seninle bir devran gider
Yok dünyada arzum, zira bir nebze rahat yok yeni doğumlar olur yine yeni ölümler
Mağdurda sabır, milyonerinde kanaat yok güller solar yine bahçeler tarumar olur
Servet süfehâda, cesaret de cühelâda Ey ins bil ki var olmanın
Zanımca bu çağ arlılara, hakk-ı hayat yok özeti budur.
M.Şevket Akkaya M .Atilla Maraş

1 35 Ş a n ltu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


ŞA N LIU R FA 'D A BAS İN-YAYIN H AYATI
Şanlıurfa'da yayınlanan ilk gazete 1925 yılında vilayet tarafından yayınlanmış olan "URFA" gazetesi olup 1949
yılında bu adla kapanmıştır.
Halen aşağıdaki Basın-Yayın organları faaliyetlerini sürdürmektedir.

MAHALLİ GAZETELER
S.NO GA7F.TF.NİN KURULUSU SAHİBİ YAZI İŞLERİ BASKI YAYIN
AD I MÜDÜRÜ CESİDİ PERİYODU

1 HİZMET 1959 ÖMER İ.BÜLENT TİPO G Ü N LÜ K


GAZETESİ O KUTAN O KU TAN (Vasıflı)

2 GÜNEYDOĞU 1978 M .ALİ M.ALİ OFSET G Ü N LÜ K


GAZETESİ KAPAKLI KAPAKLI (Vasıflı)

3 REHA 1988 A.RECAİ SAİT TİPO G Ü N LÜ K


GAZETESİ AYH AN D U R M A Z O Ğ LU (Vasıflı)

4 UFUK 1993 SÜLEYMAN SÜLEYMAN TİPO G Ü N LÜ K


GAZETESİ TATAR TATAR (Vasıflı)

MAHALLİ TELEVİZYONLAR
TFI F V İZ Y O N U N A D I KURULUSU SAHİBİ YAYIN A l A N I YAYIN SÜRFSİ

ŞANLIURFA 1993 MUSTAFA ŞANLIURFA 8 SAAT


TELEVİZYONU KEŞKÜŞ MERKEZ

GÜNEYDOĞU 1994 KEMAL ŞANLIURFA 8 SAAT


TELEVİZYONU KAPAKLI MERKEZ

MAHALLİ RADYOLAR
S.NO RADYONUN KURULUSU SAHİBİ YAYIN YAYIN
AD I ALAN I SÜRESİ ISaatl

1 G Ü N E Y D O Ğ U FM 1993 ÖMER N. ŞANLIURFA 18


RADYO KAPAKLI MERKEZ

2 HARRAN FM 1993 A.NASİH ŞANLIURFA 18


RADYO KÜ Ç Ü KO Ğ LU MERKEZ

- 3 TEMPO FM 1993 O R H AN ŞANLIURFA 18


RADYO İZOL MERKEZ

4 M EGA FM 1993 M .N U R İ ŞANLIURFA 18


RADYO O LG U N MERKEZ

5 KARACADAĞ FM 1994 MEHMET ŞANLIURFA 18


RADYO URAL MERKEZ

6 M ED YA FM 1995 A.KADİR ŞANLIURFA 18


RADYO MERKEZ

136 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


ŞANLIURFALI
HATTATLAR
A . C ih a t K ü rk c ü o a lu

Tarih boyunca b ilim , edebiyat ve m üzik alanlarında


büyük dehalar yetiştirm iş olan Şanlıurfa, son yüzyıl
içerisinde Ahm et Vefik ve Behçet Arabi gibi iki büyük
hat ustasını da sinesinden çıkarmıştır.

AHMET VEFİK EFENDİ


Balibeyzade Lobut Bey'in oğlu olup Î8 6 0 yılında
d o ğ m u ş tu r. 1 8 8 7 'd e U rfa T a h r ir a t K a le m i
M ukayyitliğine atanmış, yazısı güzel olduğundan 1890
yılında Tahrirat Kalemi Sermümeyizliğine terfi e ttiril­
miş, aralıksız 33 yıl çalışarak 1923'de emekli olmuştur. 205. "Âla Külli Şey'in Kadir" Hattat: Ahmet Vefik Efendi

ve dükkânlarını "Behçet Arabi" imzalı binlerce levhası


Ahm et Vefik, Hüsn-ü Hattın her çeşidinden icazet
süslemekte, binlerce mezar taşında yazıları bulunm ak­
almış ve icazet vermiş büyük bir hattattır. Hat hocaları
tadır. Bazı yazı kom pozisyonları Sebil-ür Reşad
Urfa Tahrirat M üdürü Asaf Bey ile Diyarbakırlı
Mecmuası'nda yayınlanan Behçet Efendi'nin 1960 y ıl­
Cenanzâde Hacı Abbas Bey'dir. Ahm et Vefik ayrıca 30
larında H ilal T akvim i'nde çok güzel yazıları yayınlan­
yıl U rfa'nın bütün mektep ve medreselerinde Hüsn-ü
mıştır. Bugün bile bazı firm alarca İstanbul'da bastırılan
Hat hocalığı yapmıştır. Halk arasında "Lobut Ahmet"
Hat konulu kartpostallarda kendisinin eserlerine yer
adıyla anılmaktadır.
verilm ektedir.
Ahm et Vefik aynı zamanda şiir ve musikiye vakıf
1965 yılında 76 yaşında iken U rfa'da vefat eden
olup, armonika, ud, kanun gibi musiki aletlerini çalar,
Behçet Efendi en-çok nesih ve sülüs tarzda eserler ver­
dinleyenleri coşturacak derecede her makamdan ga­
miş az da olsa başarılı T a 'lik denem elerinde bulunm uş­
zeller okurdu. Ahm et Vefik daha ziyade cami, çeşme,
tur. Aynalı tarzdaki "Aman ya M uham m ed", ve "Er
tekke ve mezar taşlarına kitabe ve m ahalli olaylara ait
Rizku al-Allah", yıldız ve tuğra şeklindeki "Besmele",
destanlar yazardı. Bugün V ilayet binası önündeki kav­
hilal şeklindeki "Kelime-i Tevhid" ile "Ve Hüve Alâ
şakta yer alan ve 1917 yılında Nusret Bey tarafından
K ü lli Ş e y 'in K a d ir" k o m p o z is y o n la rı k e n d is in in
diktirile n Harb-ı U m um i Şehitleri Abidesi üzerine
beğenerek ısrarla kullandığı yazılarındandır.
"Cay-i Cihada Giden Erlere Nusret O la" mısraını yaz­
mış, böylece anıtı yaptıran Nusret Bey'in adını zikret­
meyi büyük bir ustalıkla başarmıştır. Anıt üzerindeki
bu mısranın H att'tı da Ahm et Vefik Efendi'ye aittir.

Yetiştirdiği en ünlü Hattat Arabizâde Behçet


Efendi'dir.

BEHÇET ARABİ
1889 yılında doğdu. Arabizade H am it Bey'in tek
e v la d ıd ır. 13 - 14 y a ş la rın d a H a lil- ü r Rahman
Medresesi'nde Ahm et Vefik Efendi'den hat dersleri ve
akabinde icazet aldı. Ü ç çocuk babası iken seferberlik­
te askere alındı. M edine'de 5.5 sene askerlik yaptu
M edine'de bulunduğu sırada Peygamber Efendimiz'in
makamına İstanbul'dan gönderilen yazıları işledi ve
kendi yazılarından yazdı. Bu hizm etinden dolayı ken­
disine Peygamber Efendim izin Sakal-ı Şerifleri hediye
edildi (Bu Sakal-ı Şerif halen Urfa Çarkoğlu Kardeşler
Cam isi'nde muhafaza edilm ektedir.)

Askerlik dönüşü Urfa'daki bazı mekteplerde meşk 206. "Ve Hüve Âla Külli Şey'in Kadir" Hattat: Behçet Arabi
verdi. Bugün U rfa'nın bütün cam ilerini, çok sayıda ev

137 Ş a n l ı u r f a '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
ŞANLIURFA'DA
ur
VAKIFLAR
S a b r i K ü r k c ü o a lu
Yardı mİ aş m a ve dayanışm a
düşüncesinin Türk toplumunda en teş­
kilatlanmış şekli vakıflardır. Tarih bo­
yunca kurulan bir çok vakıflar; sosyal,
ekonomik ve kültürel alanlarda toplu­
mun refahı için önemli hizmetlerde
bulunmuşlardır.
Arapça bir kelime olan vakıf; kişi­
nin taşınır veya taşınmaz mallarını
kendi isteğiyle şahsi mülkiyetinden çı­
karıp, hayır ve hizmet gayesiyle yine
kendisi tarafından belirtilen şart ve hiz­
metlerin yerine getirilmesi için ebedi
20 7. E y y ü b i M e d re s e s i (V a k ıfla r Ş u b e M ü d ü rlü ğ ü )
olarak tahsis etmesidir.
bepten kendi hüsn-i rızası ile işini oğlu­ tarafından kurulmuştur.
Vakıf kuran kişiye vakfeden, vakfın na devr etmek istediğini bildirir. Aynı
hangi şartlara göre yürütüleceğini be­ ŞANLIURFA'DAKİ MAZBUT
şartlarla evladına vazifesinin verildiği VAKIFLAR TESİS TARİHLERİYLE
lirten yazılı belgelere de vakfiye denil­ berat kaydından anlaşılmaktadır. Bu
mektedir. Vakfiyeler aynı zamanda BİRLİKTE ŞUNLARDIR
vakıf şu anda mazbut vakıf olarak
k ü ltü rü m ü z ü y a n s ıta n b ilg ile r 1-284 Tarihli Mevlid-i Halilürrahman Zaviyesi
Vakıflar Şube Müdürlüğünce idare edil­
açısından çok önemli belgelerdir. mektedir. 2-775 Tarihli Emir Mencek ibn-i Abdullah
V a k ıfla rı id a ri yö nd en şu bö­ 3- 786 Tarihli Cami Kebir (Ulu Cami)
903 Sayılı Kanunla Kurulu Yeni
lümlerde inceleyebiliriz.
(mülhak) Vakıflar: Vakıf senedinde be­ 4- 884 Tarihli Kadızade Mehmet RehaVioğlu
Mazbut Vakıflar: Bunların idaresi lirtile n şartlar gereği oluşturulan Seyyidi Ali
doğrudan doğruya Vakıflar Genel m ütevelli Heyetince iuare edilir.
Müdürlüğü'ne aittir.Vakıf emlâkleri, 5- 939 Tarihli Şeyh Mahmut oğlu İbrahim
Denetim diğer mülhak vakıflarda oldu­
mahalli vakıflar müdürlüğünce kiraya ğu gibi Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne Mahmud Ahmet
v e rm e ve ya iş le tm e y o lu y la aittir. 6- 939 Tarihli Allahverdi oğlu Haşan Efendi
değerlendirilir. Temin edilen her vakfın
Yukarıda zikredilen mazbut ve 7- 948 Tarihli Kanuni Sultan Süleyman Han Bin-i
geliri o vakfın vakfiyesinde yazılı şart
mülhak vakıflarda kendi aralarında Sultan Selim
ve gayeye sarfedilerek vakıf şartı yerine
hayrat nev'inden vakıflar ve akar
getirilir. 8- 972 Tarihli Ahmet Oğlu Hacı Hamza
nev'inden vakıflar olmak üzere ikiye
Mülhak Vakıflar: Vakfiyelerinde ya­ ayrılır. 9- 973 Tarihli Hoca Şakir Efendi Bin-i Halil Efendi
zılı, vakfeden tarafından ileri sürülen Hayrat Vakıflar: Doğrudan doğruya 10- 976 Tarihli Behram Paşa
şartlara haiz vakıf evlatları tarafından hayrattan olan vakıflardır. (Cami, 11-1018 Tarihli Şah Hüseyin-Hacı Yusuf Bin-i
idare edilen vakıflardır. Bu vakıfları Mescit, Hastane, Medrese, Kütüphane, Hacı Haşan
idare edenlere mütevelli adı verilir. Türbe, Çeşme, Sebiller, Sarnıçlar,
Mütevelliler vakfeden adına vakfiye 12- 1030 Tarihli Abdülfettah Bin-i Şaban
Kuyular, Göller, Mezarlıklar, Mer'alar,
şartlarına göre vakfı idare ederler. Her Köprüler, vb) 13- 1048 Tarihli El'emir Ebülcevat Mencik (Şeyh
yıl yapmış oldukları faaliyetleri Hayatı Harrani) Mezarı
Akar Vakıflar: Vakfiyedeki hayır
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından
şartlarının ifası için gelir getirecek ev­ 14-1100 Hâce Fatma Bint-i Elhac Mehmet
d e n e tle n ir. Bazı v a k fiy e le rd e
m ütevelliler hizm etlerinden dolayı safta olan (ev, dükkan, bina, arazi, ar­ 15- 1105 Tarihli Şilikçizade Mustafa Ağa ibn-i
sa, v.s.) vakıf emlakleridir. Mehmet (Şirikçi)
vakıftan ücret de almaktadırlar. Bu va­
kıftaki idarecilik, vakfiyesinde belirtil­ Şanlıurfa'da en eski tarihli vakıf 16-1105 Tarihli Velibey
mek kaydıyla babadan evlada intikal 284 tarihli Mevlid-i Halilürrahman za-
viyesi'dir. 17-1108 Tarihli Abbasiye
edebilmektedir.
Şanlıurfa çok sayıda vakıf ve vakıf 18-1122 Tarihli Rakka Valisi Yusuf Paşa
Buna örnek olarak Urfa'daki 786
ta rih li Cami Kebir Vakfıyla ilg ili eserlere sahiptir. Geçmişte ve bugün 19-1123 Tarihli Doğancızade Maksud Bin-i
başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulu­ vakıf hizmetlerinden bir çok sahada ya­ Osman
nan 19 Rebiülahir 1118 (1 Ağustos rarlanılmıştır. 20-1125 Tarihli Siverek'te Hüseyin Çeribaşı
1706) tarihli bir dilekçede; Cami kebir Ş a n lıu rfa 'd a V a k ıfla r Şube
21- 1126 Tarihli Divan Efendisi Abdurrahman
(Urfa Ulu Cami) vakfı mütevellisi olan Müdürlüğü'nde kayıtlı toplam 180 ad.
vakıf bulunmaktadır. Bunlardan 130 Efendi ibn-i Süleyman Efendi
zat, yaşının ilerlemesinden dolayı hak-
kiyle vazife yapamayacağından bahs adedi mazbut, 15 adedi mülhak, ve 35 22- 1128 Tarihli Aynızeliha Binti Hâcı Ali
ederek adı geçen vakfın idareciliğinin adedi yeni vakıftır. Bu vakıflar toplum­ 23- 1130 Tarihli Elhaç Ali ibn-i Mehmet (Şeker
evladiyet şartına bağlı olduğunu bu se­ daki her kesime mensup olan insanlar

1 38 Sıa n h u r f a '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
Ş u ık a v T a s a v v u f M ü z iğ i T o p lu lu ğ u

26-1134 Tarihli Nimetullah Bin-i Asker


a kültü r ve sanat h a f t a s i
27- 1138 Tarihli El-Hac Mustafa Bin-i Bayram
TASAVVUF M ÜZİĞ İ KONSERİ
28- 1138 Tarihli Şeyh Hacı Kasım Efendi oğlu
Şeyh Hacı İbrahim Efendi
29- 1139 Tarihli Eşeyh Elhac İbrahim Efendi ibn-i K.
30-1141 Tarihli Darendeli Hüseyin Paşa
31- 1153 ve 1154 Tarihli Rakka Valisi Sabıkan
Merhum Ahmet Paşa (namı diğer Rıdvaniye-
Rızvaniye)
32- 1153 Tarihli Abdülkadir Çelebi Bin-i
Süleyman
33- 1153 Tarihli Kerim Ağa (Namı diğer
Abdülkadir Çelebi ibn-i Süleyman Ağa)
34-1164 Tarihli Serbevva Bin-i Dergah-ı Ali
Mehmet Ağa
35- 1167 Uğurlu Zâde Bint-i Zeliha
36- 1169 Tarihli Damat Süleyman Ağa
Medresesi ve Cami
37- 1169 Tarihli Elhac Haydar Ağa ibn-i Mehmet 63- 1306 Tarihli Zeliha ve Zühre Bint-i Hüseyin el 89- 1339 Tarihli Hacı Mihman (Mehmet ve
38- 1181 Tarihli Kazzaz Mehmet Çelebi ibn-i Habek Münevver hanım)
Abdullah 64- 1307 Tarihli Cenatırzade Sadeddin Efendi 90- 1339 Tarihli Keçeci Hacı Mehmet
39-1193 Tarihli Ahmet Paşa Haremi Ümmü Bin-i Ahmet Ağa 91- 1340 Tarihli Tataroğlu
Gülsüm Hatun'un Bina eylediği Ridaniye 65- 1308 Tarihli-Hacı Hafız Mehmet Efendi Bin-i 92-1341 Tarihli Arif Paşazade Emine Hanım
Medresesi. Hacı Haşan 93-1341 Tarihli Göncü Ali
40- 1194 Tarihli Ömer Paşanın Kutbettin Cami 66-1311 Tarihli Molla Mehmet Bin-i Molla Ömer 94- Latifzade Mahmut Masum Efendi ibn-i
41- 1199 Tarihli Ahmet Paşa Zade Ömer Paşa Bin-i Molla Yusuf Menhum Abdüllatif
Haremi Ümmügülsüm 67-1311 Tarihli Kısas Köyü Camii 95- Büyük Avan
42-1203 Tarihli Zeynep ve Halil 68-1313 Tarihli Kadirzâde Yusuf Efendi 96- Ceddül Enbiya
43- 1205 Tarihli Elhaç Fevzullah Bin-i Arapzade 69-1318 Tarihli Çerkezzâde Elhac İsmail Efendi 97- Siverek'te Mehmet Oğlu Hacı Bahattin
Mustafa İbn-i Hafız Abdullah 98- Haşan Paşa namı diğer Tahtakur Camii Şerifi
44-1227 Tarihli Kadıoğlu Hüseyin Paşa 70- 1319 Tarihli Hacı Kâmilzâde Elhac Haşan
45- 1228 Tarihli Fatma Hatun Bint-i Mehmet Ağa ibn-i Elhac Mehmet Ağa 99- Halvetiye Namı diğer Bozlukuş Abdurrahman
Emin 71- 1324 Tarihli Yusuf Bin-i Abuzer Bin-i Yusuf Bin-i Hüseyin
46-1231 Tarihli Molla İsmail Bin-i Koç Kellur 100- Siverek'te Mehmet oğlu Hacı Bahattin
47-1233 Tarihli Rahime Hatun Bin-i Osman 7?- 1325 Tarihli Şah Kulu 101- Hacı Ayşe Hatun Bint-i Hacı Kâmil Zâde
48- 1238 Tarihli Hacı Fettah 73- 1325 Tarihli Hacı Bekir Bey Bin-i Müslim Hacı Mehmet Ağa ibn-i Hacı Kâmil
49- 1257Tarihli Hacı İbrahim oğlu Arabi Mehmet (Şehbenderiye)
Fazlı Efendi. 74- 1327 Tarihli Hâc Mekkiye Bint-i Mehmet Ağa
50-1269 Tarihli Elhac Ömer Bin-i Elh'ac Nebo 75- 1327 Tarihli Birecikte Şeyh Mend
51-1271 TarihlhHacı Mustafa Bin-i İsmail 76- 1327 Tarihli Siverek'te Haşan Çelebi
52- 1286 Tarihli Elhac Mehmet Emin Sakıp 77- 1327 Tarihli Haşan Çelebi Camii
Efendi ibn-i Elhac Mustafa 78- 1327 Tarihli ŞıhTaha
53- 1286 Tarihli Siverek’te Fevziye Medresesi 79- 1330 Tarihli Ruha'da Kâin Hz. Cabiril-Ensari
54- 1287 Tarihli Eyyübin Nebi (a.s) (R.A) Zaviyesi
55- 1290 Tarihli Rukuş Hatun ibnet-i Ahmet Ağa 80- 1330 Tarihli Köle Zade Müslüm Ağa
ibn-i Elhac Haşan 81- 1330 Tarihli Hacı Mintaha Bint-i Şeyh
56- 1296 Tarihli Pazar Cami Mustafa Efendi Bin-i Hacı Baba
57- 1297 Tarihli Hakverdi Bin-i Abdullah 82- 1330 Tarihli Elhac Ali ağa İbn-i Hacı Ömer
58- 1297 Tarihli El-hac Hüseyin Bin-i Haçin (Hacı Ali Ağa)
Efendi , 83- 1331 Tarihli Mülket Hacı Ahmet
59- 1302 Tarihli Hacı Medine Bint-i Hacı Ahmet 84- 1335 Tarihli Şeyh Hattadi
Ağa Kâmilzâde 85- 1335 Tarihli Küçük Avan (Namı diğeri
60- 1304 Tarihli Kürkçüzâde Ahmed Bican Mehmet Bakır Bin-i Mahmut)
Efendi 86- 1336 Tarihli Topal Moilazâde Hacı Abdülgani
61- 1305 Tarihli Hacı imam Bin-i Cüma ibn-i Bin-i Molla Ahmet
Mehmet 87- 1337 Tarihli Osman Esat Efendi Bin-i Eyyüp
62- 1305 Tarihli Siverek'te Elhac Yusuf Bin-i Sabir Efendi Bin-i Osman
Mehmet Bin-i Osman Ağa 88- 1337 Tarihli Birecik'te Elife Bint-i Abdülkadir 209. S ive re k G ü m rü k Hanı

139 Ş a n lıu r fa '9 7 K Ü L T Ü R ve TU R İZ M


ŞAN LIU R FA'DAKİ
M Ü L H A K VAKIFLAR VE
KISACA HAYIR ŞARTLARI

1- Rakka Valisi Sabıkan Merhum


Ahmet Paşa (Rızvaniye) Vakfı (1153-
1154): Mütevelli eliyle idare edilmek­
tedir. Vakfın hayrattan 1 adet cami,
akar nev'inden 333 adet dükkan, 3
adet arsa, 1 adet bahçe, 43 adet tarla,
1 adet mağara, 1 han ve 1 adet değir­
meni mevcuttur. Akarların kiraya veril­
mesiyle elde edilen gelirinden başta
Rızvaniye Camii'nin ihtiyaçları karşı­
lanmakta, daha sonra senede bir hatim
ve duası okutturulması, vakıf öğrenci
yurdunda barınan öğrencilere yardım
yapılması, camiye ait hela müteahirlik
ücreti, yüksek öğrenim yapan öğrenci­
lere burs verilmesi gibi şartları karşıla­
maktadır. Emaneten idare edilmektedir. Akar 903 SAYILI K A N U N L A KURULU
2- Rakka Valisi Yusuf Paşa Vakfı nev'inden 5 emlaki vardır. Mevlüt
YENİ (M Ü LH A K ) VAKIFLAR
(1122): Emaneten idare edilmektedir. okutturulması ve fakirlere aşure dağıtıl­
ması gibi hayır şartları ifa edilmektedir. A) Vakıflar Şube Müdürlüğü'nce
Hayrat nev'inden 1 adet cami, akar
10- Aynızeliha Vakfı: Bir süre ema­ idare edilenler:
nev'inden 59 adet emlaki vardır.
Akarların kiraya verilmesiyle elde edi­ neten idare edildikten sonra mazbut 1- Mahmut Yetkin Vakfı (1985):
len gelirinden başta Yusuf Paşa vakıf olmuştur. Akar nev'inden 4 emla­ Vakfın Sarayönü mevkiinde 3 adet em­
Camii'nin ihtiyaçları karşılanmakta ve ki vardır. Ulu Camii'ne yardım şartı ifa laki mevcut olup, gelirinin tamamı ku­
daha sonra vakfiyesi gereği Yusuf paşa edilmektedir. ruluş amacına göre Merkez Ulu
camiinde vaaz verilmesi, 5 nefer cüz 11- Şilikçi Zade Mustafa Ağa İbn-i Camiine sarfedilmektedir.
okutturulması gibi hayır şartları bulun­ Mehmet (Şirikçi) Vakfı (1105): Daha 2- Mehmet Billurcu Vakfı (1979):
maktadır. önce mütevelli eliyle yönetilmekte iken Akarbaşı mevkiinde 2 adet dükkanı bu­
3- Hakverdi Bin-i Abdullah Vakfı şimdi Vakıflar Şube Müdürlüğünce lunmaktadır. Kuruluş amacına göre ge­
emaneten idare edilmektedir. Akar lirinin tamamı Narinci Camii'ne
(1297): Mütevelli eliyle idare edilmek­
nev'inden 10 emlaki vardır. Senede 3 sarfedilmektedir.
tedir. Vakfın 3 adet emlaki vardır. Vakıf
hatim okuturulması ve fakirlere yemek 3- Zekiye Parmaksız Vakfı (1975):
evlada meşruttur.
dağıtılması şartı ifa edilmektedir. Koyun Pazarı mevkiinde 1 dükkanı var­
4- Azabistanağası Hacı Ali Vakfı: 12- Doğancızade Maksut Bin-i dır. kuruluş amacına göre geliri; kur­
Mütevelli eliyle yönetilmektedir. Akarı ban kesilmesi, fakirlere yemek
Osman Vakfı (1123):Emaneten idare
yoktur, nakit mevcudunun nemalandı-
edilmektedir, akar nev'inden 5 emlâki dağıtılması ve her ay 1 hatim okutturul-
rıImasıyla elde edilen gelirinden fuka­
vardır. Fakirlere yardım yapılması şartı ması şartlarına sarfedilmektedir.
ralara yardım şartı ifa etmektedir.
ifa edilmektedir. 4- Kadir Kısa Vakfı (1993): 1 dük­
5- Küçük Avan Vakfı (Namı diğeri 13- Arabizade Vakfı: Vekâleten ida­ kanı bulunmaktadır, emaneten idare
Mehmet Bakır Bin-i Mahmut) 1335: re edilmekteyken daha sonra mazbut edilmekte olup, hayır şartı olmadığın­
Mütevelli eliyle idare edilmektedir. 1 vakıf olmuştur. Akar nev'inden 12 em­ dan geliri Vakıflar Genel Müdürlüğüne
adet emlaki vardır. Vakıf evlada meş­ laki vardır. Hayrat nev'inden de 1 ca­ gönderilmektedir.
ruttur. m ii vardır. G e lirlerind en camii B) Mütevelli Heyetince idare
6- Hacı Hamza Vakfı: Mütevelli ihtiyaçları çıktıktan sonra kalanı evlada Edilen Yeni Vakıflar:
eliyle idare edilmektedir.Vakfın emlaki meşruttur.
1- Hazreti İbrahim Halilullah
yoktur. T. Vakıflar Bankası'na ait hisse 14-Şehbenderiye Vakfı: Mütevelli
Kültür ve Eğitim Vakfı (1979):
senedi vardır. Vakıf evlada meşruttur. eliyle idare edilmektedir. Hayrat
Kabiliyetli fakir öğrencilerin eğitimine
7- Hacı Kâmil Vakfı: Mütevelli eliy­ nev'inden 1 cami ve akar nev'inden 46
yardımcı olmak ve böylece m illi ve
emlaki vardır. Şehbenderiye camiinden
le idare edilmektedir. Akar nev'inden manevi kültüre bağlı vatansever ilim
vaaz verilmesi; Rabiülevvel ve Recep
15 emlâki vardır. Muhtaçlara pirinç pi­ adamları yetiştirmek amacıyla faaliyet­
aylarında mevlüt okutturulması, fakirle­
lavı, Haşan Paşa ve Lütfullah te bulunmaktadır. 1 adet öğrenci yurdu
re yemek dağıtılması ve fakir ilkokul
Camilerine hasır alınması gibi şartları bulunmaktadır. Urfa'da en faal vakıflar­
çocuklarına kalem defter yardımı yapıl­
ifa etmektedir. dan birisidir.
ması şartı bulunmaktadır.
8- imam Sekkaki Vakfı: Mütevelli 2- Ziraat Fakültesini Güçlendirme
15- Kadızade (Mehmet Rehavi oğlu
eliyle idare edilmektedir. Vakfın akar Vakfı (1978): Kuruluş gayesi Şanlıurfa
seyyidi Ali) Vakfı (884): 2 adet bahçesi
nev'inden 12 emlâki vardır. Vakıf evla­ Ziraat Fakültesi'nin güçlenmesi ve ge­
bulunmaktadır. Vakıf evlada meşruttur.
da meşruttur. lişmesi için her türlü girişimlerde bu­
9- Mülket Hacı Ahmet Vakfı: lunmaktadır.

140 Ş a n l t u r f a '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İ Z M
3- İhlasiye Camii Vakfı (1979): 1 taç öğrencilere yardımda bulunmak, 6- Hilal Eğitim Vakfı (1991)
adet dükkanı vardır. 1994 yılına kadar başarılı öğretim üye ve elemanları ile 7- M illi Gençlik Vakfı
vakfeden kişinin tasarrufunda olup, bu ö ğ re n c ile re ö d ü lle r ve rm ek, Üni­
tarihten sonra idaresinin Vakıflar Şube versiteye bağlı araştırma kuruluşları aç­ ŞAN LIU R FA'DAKİ
M üdürlüğü'ne devredilmesi şartı mak, başarılı öğrencilere burslar
VAKIFLARIN EMLÂKLERİ
vardır. Ve geliri ihlasiye Camii'ne sar- sağlamak, kültürel faaliyetleri destekle­
mek, Üniversitedeki yatırımlara katkıda Urfa merkez ve ilçelerinde idaresi
fed ilecektir
bulunmak, araç gereç almak ve bu ko­ V a k ıfla r Şube M ü d ü rlü ğ ü 'n c e yü­
4- Harran Üni. İlahiyat Fakültesini
nularda çalışmalar yapmaktır. rütülen mazbut vakıfların 84 adet hay­
Güçlendirme Vakfı (1989): Şanlıurfa
İlahiyat Fakültesi'nin güçlendirilmesi 8- Bediüzzaman Eğitim Kültür verat nev'inden (cami, mescit, medrese,
Sanat Vakfı (1993): Vakfın amaçları; türbe, v.s.) emlaki bulunmaktadır.
için faaliyetler yapmak amacıyla kurul­
m illi, nanevi, ahlaki değerlere sahip in­ Bunlardan 64'ü camidir. Mazbut vakıf­
muş ve bu amaç doğrultusunda çalış­
malarda bulunmaktadır. san yetiştirmek, eğitmek fertler arasın­ lara ait 706 akar nev'inden emlak bu­
da sevgi ve işbirliğini arttırmak lunmaktadır. Mülhak vakıflara ait 535
5- Şanlıurfa İli Kültür Eğitim Sanat
beraberliği temin edici her türlü faali­ akar nev'inden ve 3 hayrat nev'inden
ve Araştırma Vakfı (ŞURKAV) -(1990): yetlerde bulunmak, İslam büyüklerinin (cami) emlak bulunmaktadır. Merkez
25 Aralık 1990 tarihinde Şanlıurfa şahsiyetlerinin fikirlerini ve eserlerini ve ilçelerde vakıfların toplam 1.328
V a lis i T. Z iy a e d d in A k b u lu t baş­ araştırıp neşretmek, bu amaçlar doğ­ emlâki bulunmaktadır.
kanlığında Şanlıurfa'nın ta rih i, kül­ rultusunda özel okullar açmak, konfe­
türel, sanat eserlerini bulup ortaya ranslar, seminer ve toplantılar VAKIFLARIN HİZMETLERİ
çıkarmak, bu maksat doğrultusunda düzenlemek, maddi imkansızlık içinde Urfa'da camiyi inşa edip vakfeden
konferans, sempozyum, panel, kongre, bulunan öğrencilere burslar vermek,
seminer, sergi, anma günleri ve benze­ hayır sahibi caminin masraflarını karşı­
kütüphaneler açmak, araştırma ve ince­
ri faaliyetler düzenlemek, iştirak et­ lamak üzere çeşitli emlak ve gelir geti­
leme çalışmaları yapmak, gençliğe y ö ­
mek, maddi ve nanevi katkılarda ren mallarda vakfetmiştir. Bu camilerde
n e lik ya rış m a la r, ş e n lik le r
bulunmak, korunmaya değer kültür, ta­ görev yapanlara vakıf gelirlerinden üc­
düzenlemek, toplantı salonları açmak,
biat ve sanat varlıklarını korumak ve nişan, düğün, sünnet merasimlerine ret verilmesi de düşünülmüş ve bu
ta n ıtım ın ı sağlam ak p ro je le r ha­ yardımlarda bulunmaktır. h iz m e tle rin devam etmesi sağlan­
zırlamak, Şanlıurfa ilinin tarihi ve kül­ mıştır. Aynı zamanda vakıf gelirlerin­
türel değerlerinin yaşatılması ve C- Şanlıurfa'da Şubesi Bulunan
den vakıf eserlerinin tamirleri,
tanıtılması için gerekli araştırma ve Vakıflar
bakımları yapılarak devlet bütçesine
derleme çalışmaları yapmak, bu alan­ 1- Hak Yol Eğitim Kültür Vakfı yük getirilmemiştir. Bazen vakfedilen
da yapılan çalışmalara maddi ve ma­ (1985) bir emlakten gelir elde edilmesi için bir
nevi destek sağlamak amacıyla takım insanların çalışması gerekmekte­
kurulmuştur. 2- PTT Personeli Emeklileri Dul ve
Yetimleri Sos. Yrd. Vakfı (1985) dir ve bu insanlar çalışmalarından do­
6- Sosyal Y a rd ım la şm a ve layı ü cre t a la ra k a ile le r in i
Dayanışma Vakfı (1986): Şanlıurfa 3- Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı geçindirmektedirler, (zirai bir arazinin
merkez ve ilçelerinde toplam 11 adet­ (1987) işletilmesi gibi)
tir. 1986 yılında Türkiye genelinde ku­ 4- Türk Kadınını Güçlendirme ve Şanlıurfa'da vakıflar; dini, sosyal,
rulmuştur. illerde Valiler, ilçelerde Tanıtma Vakfı (1987) kültürel, ekonomik, tıbbi konularda çe­
kaymakamlar vakfın başkanıdırlar.
5- Hancıoğlu Eğitim ve Kültür şitli hizmetler vermiş ve bu hizmetlerle
Mütevelli heyetçe idare edilmektedir­
Vakfı (1988) diğer müesseselerin de gelişmesine yar­
ler.
dımcı olmuşlardır
Vakfın küruluş amacı; fakru zaruret
içinde ve muhtaç durumda bulunan
vatandaşlara yardım etmek ve sosyal
adaleti pekiştirici tedbirler alarak gelir
dağılımının adilane bir şekilde tevzi
e d ilm e s in i sa ğlam ak, sosyal yar­
dımlaşma ve dayanışmayı teşvik et­
mektir.
7-Harran Üniversitesi Güçlendirme
Vakfı (HÜGEV) (1993) : Harran Üni­
versitesinin güçlenmesine yö n e lik fa­
aliyetlerde bulunm ak amacıyla
kurulmuştur. Vakfın Başkanı Harran
Üniversitesi Rektörüdür.
Harran Üniversitesi bütçesinden
karşılanamayan öğretim , eğitim
araştırma ve yayın konularındaki ihti­
yaçları sağlamak, öğretim Üyelerine
maddi ve manevi imkan sağlamak,
Harran Üniversitesinde yardıma muh­
277 .

141 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


Dergah Bahçesinden R ızvlm ye Camı
ŞANLIURFA
FOLKLORU
A b u z e r A k b ıv ık - S a b r i K ü r k c ü o ö lu

Y e rle ş im m e rk e z i o la r a k
M illattan önceki dönem lere uzanan
bir tarihe sahip olan Şanlıurfa, fo lk­
lor yönünden de aynı tarihlere ka­
dar uzanan bir seyir takip eder.
Bugün engin ve derin bir fo lklo r hâ­
zinesi olan Şanlıurfa'da yapılacak
araştırma ve derlem elerin Şanlıurfa
folkloru hakkında daha ayrıntılı b il­
giler vereceği gibi şu andaki fo lk lo ­
213. Sıra Gecesinde Müzik
rumuza daha değişik boyutlar
Bunların tamamını yazmak taktir ker ve hayvanların göz kulak ve
g e tire c e k tir. T arih seyri iç in d e
e d ilir ki çok kapsamlı bir çalışma b u r u n la r ın a g ir e r e k h e p s in i
b irç o k ko n u la rd a o ld u ğ u gib i
konusudur, bu bölüm de bunlardan püskürtür. N em rut güç bela kendisi­
Şanlıurfa folklorunda da değişmeler
ancak önem li gördüğümüz birkaç ni odasına atar ve kapıyı, bacayı ve
ve gelişmeler olm uştur.
konuyu ele alıp sizlere Şanlıurfa bütün delikleri kapatarak saklanır.
C um huriyet dönem indeki kültür folklorundan bir demet sunmaya ça­ Topal b ir sivrisineğin, A lla h 'a
değişimleri sınırlı da olsa bu alanda lıştık. "Yarabbi ben gazaya yetişemedim.
da etkisini göstermiş, kültür hayatı­ Topallığım mani oldu" diyerek yal­
mızda yeni kurum lar yerini almış, URFA ADI VE varması üzerine, Allah da ona "Seni
kültür hayatımızın önem li unsurla­ de N em rut'un helakine m em ur et­
NEM RUT EFSANESİ
rından giyim kuşam, gelenek ve gö­ tim , git onu bul ve helak et" diye
renekler gibi fo lklorum uzun birçok Urfa'da yüzyıllar önce Nemrut em ir buyurur. Bu topal sinek
konularında değişiklikler olmuştur. isminde bir hükümdar yaşarmış. N em rut'u bulur ve odasının anahtar
Nemrut çok zalim ve A llah 'a isyan d e liğ in d e n g ir e r e k s a ld ır ır .
GAP projesine bağlı olarak son eden biriymiş. N em rut'un burnundan girerek bey­
yıllarda Şanlıurfa'daki nüfus artışı, nini kemirmeye başlar. N em rut ba­
Ş a n lıu r fa 'd a k i k ü lt ü r d e ğ iş im i Allah, N em rut'un zayıf bir kul
şının ağırısından kurtulm ak için
sürecini hızlandırm ış ve bu süreç olduğunu göstermek için en aciz
türlü çarelere başvursa da kurtula­
artarak devam etmektedir. mahluklarından sivrisinekleri kendi­
m az. Bunun ü z e rin e keçeden
s in e g ö n d e r e c e ğ in i b ild ir ir .
yaptırdığı tokm aklarla başına vur­
Bugün, sıra gecesi, dağ yatısı, Nem rut'ta harp etmek için ordusuy­
durmaya başlar. Bu - tokm aklar
düğün, nişan, gelin hamamı gibi la karşı çıkar isede sivrisinekler as-
birçok gelenek bütün canlılığıyla
yaşamaktadır. Sanayileşme, nüfus
artışı ve te kno lojinin gelişmesi, bu­
gün m evcut olan birçok geleneğin
yok olmasına, b ir kısmının da değiş­
mesine neden olacaktır.

Şanlıurfa denince akla ilk olarak


Balıklıgölü, türküleri, türkücüleri,
yanık hoyratları, Çiğköftesi akla ge­
lir. Bunların dışında Şanlıurfa fo lk­
loruyla ilg ili, gelenek ve görenekler,
atasözleri, beddualar, bilm eceler,
halk hikayeleri, masallar, halk ilaç­
ları, çocuk oyunları, el sanatları, ef­
saneler gibi birçok konu Şanlıurfa
folklorunun ayrılm az parçalarıdır.

214. Ş anlıurfalı S anatçılar

Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


ızdırabım gideremeyince tahta tok­
m a k la rla v u rm a la rın ı e m re d e r.
N em rut'un kafasına tokmakla vurul­
d u k ç a , N e m ru t "V u rh a , V u rh a "
diyerek can verir.
N em rut'un bu bağırmalarından
dolayı m em leketin adına "Urfa"
dendiği söylenir.

ŞAN LIURFA'DA
GELENEKLER
Şanlıurfa'da günlük hayat o lduk­
ça renkli ve canlıdır. U rfalılar'ın
sosyal ve günlük yaşantılarında,
başka y e r le r d e o lm a y a n ,
g ö rü lm e y e n ö z e llik ve m o tifle r
vardır. G ünlük hayattaki gelenekler 215. Dağ Gezme ve Yatı Geleneği
çoğu 4<ez mevsimlere göre şehir
S ö zg e lim i k ö fte y a p ıla c a k ise, Odada oyunlar oynanır, saz.çalınıp
merkezi ile kırsal kesimdeki hayat
köuteyi en iyi yoğurabilen yoğurur. türküler ve gazeller söylenir. Sohbet
arasında fa rklıkla r gözlenir. G ünlük
Köfte olunca ayran mutlaka olur. edilir, hatıralar anlatılır ve kitaplar
hayatı genel bir çerçeve içerisinde okunur. Oda genelde her gece açı­
Yemekten sonra da tatlı yenir.
temel özelliklerine göre ele almak lır. Bilhassa yağm urlu ve soğuk kış
daha doğrudur. Gerek yemek ve gerekse tatlılar
günlerinin pazarlarında oda alemle­
mutlaka evde yapılır. Çarşıda pek
ri çok güzeldir. Pazar günleri hava
Sahaniye yapılmaz ve çarşıda yaptırılan ye­
açık ve kıra gitmeye uygunsa oda
mek ve tatlıya da sofrada itibar e d il­
Şanlıurfa'ya özgü b ir toplantı ve arkadaşları hep birlikte kıra giderler.
mez. Bazı evlerin kendine özgü,
eğlence b içim id ir. Genelde orta yaş meşhur yemek ve tatlıları vardır, iyi Bu bir köy olabileceği gibi, bahçe
arkadaşlar arasında yapılır. Kaç kişi de o labilir.
hazırlanmış yemek ve tatlı getiren
arasında olacağına dair kesin bir ku­ önce m ethedilir, iltifatlar yağdırılır, Bazı odalar devamlı olur. Yani
ral yoktur. Sahaniye gezecek arka­ gururu okşanır ve sonunda da ödül yaz kış devam eder. Böyle odalarda
daşların çok samimi ve akran (!) olarak bir ziyafet yüklenir. m u tfa k m a lz e m e le r i, y e m e k
o lm a s ı g e r e k ir . S a h a n iy e 'd e takımları ve küçük bir kiler de bulu­
arkadaşlıklar daha da pekişik ve Oda Geleneği nur. Kilerde yağ, bulgur, salça tuz,
ile rle r. S ahaniye g e zm e le ri ge­ biber, baharat p irinç gibi yiyecekler
Oda, sıra gecelerine çok benzer.
nelde kış a yla rın d a , ö z e llik le bulunur.
Aynı çevrenin arkadaşları belirli bir
Ramazanlarda olur. Belirli b ir arka­
yerde bir oda veya bir daire tutar ve Bağ-Bahçe-Dağ Gezme ve Yatı
daş grubu ya b e lirli bir yerde, bir sererler. Sergi için gerekli eşya ve Geleneği
odada toplanırlar, ya da herbirinin malzemeleri ya çarşıdan ortaklaşa
evinde sırayla birer gece toplanırlar. Bağ, bahçe dağ gezme ve yatma­
a lırla r, ya da herkes e v in d e n ları U rfalı'ya özgü bazı ö ze llikle r ta­
Üst üste her gece o labilileceği gibi, birşeyler getirir. Bir de işleri yapa­ şır. Kırlara bahar ve yaz aylarında
gün aşırı ya da haftada 2-3 gece de cak, etrafı temizleeycek bir adam g id ilir. Kişi sınırlaması yoktur. 5 ila
yapılabilir. tutarlar. Odanın bütün giderleri or­ 20 arkadaş arasında değişir. Yatıya
Sahaniyede genel ku ra l, her­ taklaşa ödenir. ya devamlı, ya da b ir-iki geceliğine
kesin evde p iş irile n yem ekten Odada Cumartesi öğleden sonra g id ilir. Devamlı gidenler, daha do­
to p la n ıla c a k yere g e tirm e s id ir. ve Pazar günleri oturulur. Odaya nanımlı giderler, gidecekleri yere
Sözgelimi, arkadaş grubu 8 kişiyse hergece belirli bir saatte gelinir. önce halı, k ilim , keçe ve hasır gibi
o gece sofraya 8 çeşit yemek konul­ Orta hizm etini gören adam, daha ye re s e rile c e k le rle y a ta k la rın ı
muş olur. Sahaniyede bazen ye­ evvel gelir. Tem izliği yapar, manga­ götürürler. Geceleri soğuk olacağı
m e k le r ve ta tlıla r , a rk a d a ş la r lı ya da sobayı yakıp odayı ısıtır. gibi kürkler de unutulm az. Ayrıca,
arasında taksim e dilir. 8 kişi 2 gruba Acı kahveyi hazırlar. Nargile iç e n ­ g e re k li m u tfa k m a lz e m e le r i,
da ayrılabilir; 4 kişi bir gece, diğer 4 le rin n a rg ile le rin i te m iz le r. mangal, kebap için şiş ve köm ür de
kişi de başka bir gece yapar. Odaya, sahaniye usulü yemek geti- götürülür. Yatıda genellikle 1-2 gün
Sahaniyede yemek, genelde yer sof­ r ile b ilin d iğ i g ib i h a ra fa n e de kalınabilir. Bir ay ve daha fazla ka­
rasında yenilir. Ev sahibi-m isafir ay­ yapılarak çeşitli yemekler ya da çiğ- lan gruplar da olur. Kalma süresi,
rımı yoktur. Herkes ev sahibi gibi köfte yapılır ve yenir. Odadaki ye­ arkadaş grubunun durum una göre
hizm et eder, sofrayı hazırlar. mekleri yemek yapabilenler yapar. değişir.

1 44 Ş a n l ı u r f a '97 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M
Cumartesi ve Pazar günleri de­ ha çok dar g elirliler arasında yapılır. Yemeğe m isafirler gruplar halin­
vamlı kalınır. İş günlerinde ise, sa­ H are fe n e d e y a p ıla n m asrafda de alınır. Yemekten sonra ise yine
bah e rk e n d e n şe hire g e lin ir , yapılır. Harefenede yapılan masraf­ acı kahve ve sigara ikram edilir.
akşamları dönülür. Yemek ya sıray­ ları bölüşmek esastır. Tüm masrafla­
la yapılır, ya herkes elinden geleni rı bir ya da iki kişi yapar. Sonra KİRVELİK
yaparak ortaya koyar, ya da yemek bölüşülür.
Türk toplum unda kirveliğin yeri
pişirmesini b ilenler devamlı yemek
Harafene gündüz olabileceği gi­ ve Önemi büyüktür. Urfa'da ise kir­
yapmayı üslenirler. Her grup bir
bi gece eğlencelerinde de olur. velik çok daha başka anlam lar yük­
adam tutar. Bu adam etrafı tem izler,
lenir, derin bağlar kurar. Oğlunu
bulaşıkları yikar, ateş yakar ve gere­ SÜNNET D Ü Ğ Ü N Ü sünnet ettirecek ya da evlendirecek
kirse şehre giderek malzeme ve y i­
ailenin kirvesi yoksa, aile reisi çok
yecek satın alır. Ulaşım ve yük Sünnet düğününde yine küvre
iyi düşünerek, ailenin kirveliğini ya­
taşıma aracı genellikle ya bir mer­ denilen vekil vardır. Küvre sünnet
pacak uygun b irisini bulur, seçilen
kep, ya da bir beygirdir. olacak çocuğu veya çocukları kuca­
adaya kirve lik önerilir. Aday genel­
ğına alarak sünnet ettirir.
G e c e le ri s a z la r, c ü m b ü ş le r likle öneriyi kabul eder. Zira, kirve­
çalar, davudi sesliler gazel ve türkü­ Sünnet düğününden birkaç gün lik, bir onur ve itibar meselesidir.
ler okur. Bu gazel ve türküler etraf­ önce, gelecek olan misafirlere ve ril­
Kirvelik kabul edilmişse, kirveye
taki komşu gruplardan duyulur. mek üzere yemekler hazırlanır.
uygun b ir hediye gönderilir. Bu ço­
Duyanlar da, gazel, türkü ve hoyrat­ Sünnet düğününün belli başlı yeme­
cukların sünnetine ya da delikanla-
lara cevap verirler. Bu hallerde ba­ ği yörede tirit denilen yemektir.
rının evlenmesine işarettir. Kirve
zen iddialaşm alar olur.Karşılıklı
Sünnet düğününden bir gün ön­ hediyesini hoşnutlukla alır. Sünnet
söylemeler sabaha kadar devam
ce sünnet olacak çocuk at, atlı ara­ sözkonusu ise, çocukların sünnet el­
eder.Dağlarda yatıya kalmak çok
ba, otom obil v. s. binek hayvanı biselerini yaptırır; evlenme ise, dü­
eski bir gelenektir. G itm enin, kal­
veya vasıtalardan biriyle şehirde ğün, süpha, hamam yemeği ve
manın, yemek hazırlam anın, yemek
gezdirilir. G enellikle Dergâh deni­ diğer törenleri üstlenir. Düğünde
yemenin, oturm anın ve eğlenmenin d a m a d ın e lb is e s in i g iy d ir ir .
le n İb ra h im H a lil C a m ii'n e
bir adabı vardır, adaba uymayanlar, Düğünde damadın yanıbaşında bu­
götürülerek buradaki kutsal sayılan
taşkınlık yapanlar gruptan uzaklaştı­ lunur ve süpha ziyafetinde damat
suyla yüzü yıkanır ve içirilir.
rılır. ile beraber tahtta oturur. Aşçıya, da­
Sünnet yapılacak günün (genel­
Bir ya da iki geceliğine yatıya gi­ vulcuya, berbere, kahveciye ve ge­
de pazar) sabahı erken saatlerde m i­
d e n le r ise ya C u m a , ya da reken yerlere damat ile b irlikte bol
safirler toplanırlar. Sünnet olacak
Cumartesi akşamı gidip Pazar akşa­ bol bahşiş verir. Damadın gerdeğe
çocuğu küvre kucağına alarak s ü n ­
mı dönerler. konulmasında bulunur. Düğünden
n e t y a p ıla c a k m a s a n ın yanın­
sonra, uygun bir hediye ile evli çifti
Geçmişte kadınlar da kıra gider­ daki yerde oturur. Sünnet a n ı n d a
ziyarete gider.
lerdi. Çarşamba ve Cumartesi gün­ u y u 'ş t u r u c u iğ n e yapılm adığın­
leri öğleden sonraları genllikle aile dan, sünnet olacak çocuk acıyı duy­ K ir v e , a ile n in k ir v e s id ir .
fertleri, komşu ya da akraba aile eş­ masın diye sürekli ağzına şeker ve G enellikle kendisine, "Kirve" diye
liğinde giderlerdi. Kadınların g ittik­ lokum konur. Hazırlanan yatağına hitap e dilir. Kirve ile kirve olunan
leri gezi yerleri günüm üzde artık yatırılır. aile arasında çok sıkı ilişkiler kuru-
iskan sahaları oldu, gecekondulalar-
la kaplandı. Kadınlar genellikle çiğ-
köfte ile giderler; bazen de e v d e
y a p t ı k la r ı y e m e k le r i götürür­
lerdi. Ö z e llikle erkeklerin gittikleri
başlıca dağ ve diğer mesire yerleri
şunlardır: Kanlı Mağara, D elikli
Mağara, Şeyh Maksut, ipek
M ağarası, M erkefe, Top Dağı,
D i p Kar 11k, K a rlık la r, D ev Teşti,
Halepli bahçesi, Karaköprü, Cavsak
su ve Zeytinlik.

Harefene
Harefene akran ve samimi arka­
daşlar arasında olur. V a rlıklılar ve
gençler harefeneye pek itibar et­
mezler. Bu bakımdan harefene da­
216 . Sosyal Yardımlaşma Vakfınca Sünnet Ettirilen Çocuklar

145 Ş a n l ı u r f a ’Q7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
lur. bu ilişki, kan bağı kadar yoğun
ve güçlüdür. İki aile artık b irb irin ­
den kız alıp vermez. Kirvenin say­
gınlığı ve otoritesi tartışılmaz.
Kirvelik, babadan oğula geçer. Eğer
arada çok önem li b ir poblem çık­
maz ise, kirve lik bağı asla kopmaz,
devam eder. Beş-on kuşak öteler­
den gelen kirve likle r vardır, kirve­
nin oğlu olm az ise , kendisinden
sonra, kirvelik de noktalanmış olur.

ŞANLIURFA
FO LK LO R U N D A SIRA
G ECESİ GELEN EĞ İ
A b u z e r A k b ıv ık

Şanlıurfa denince akla gelen ilk


şey zengin folkloru olmaktadır. le de sıra g e c e le rin e "H a lk m eselelerinin konuşulduğu geceler­
Bilhassa türküleri, türkücüleri, hoy­ Konservatuarı (1)"da diye biliriz. dir. Sıra geceleri "Ses, saz, söz üstü­
ratları, oiğköftesi ve sıra geceleri "Burada Urfalı; türküyü gazeli, hoy­ ne sohbet m eclisidir, baştan sona
çok kişide iz bırakmaktadır. İşte ratı, şarkıyı, makamı, usulü, notayı muhabbettir, m usikidir, edebiyattır,
Şanlıurfa folklorunda önem li bir yer öğrenir. M üzik terbiyesini burada ariflerin söze geldiği, çırakların dize
tutan husus ta "Sıra Gecesi" gelene­ alır (2)". "Sıra gecesi b ir cem iyet gi­ geldiği, gönül güze lliklerinin göze
ğidir. bidir. Keklik, at gibi belirli hayvan­ geldiği, şiirlerin saza geldiği (8)" ge­
lara merakı olanlar kendi aralarında celerdir.
Aynı veya b irib irin e yakın yaş sıra gecesi grubu oluştururlar, sıra
grubunda gençlerin ve orta yaşlıla­ Sıra gecelerini erkekler kendi
gecelerinde sevdikleri konuları ko­
rın, kış gecelerinde haftada bir arka­ aralarında, kadınlar da kendi arala­
nuşur, görüş ve bilgi alışverişinde
daşın evinde sıra ile yaptıkları rında düzenlerler. Sıra gecesi kışın
bulunurlar (3)." "Sıra gecesi bir lo b i­
to p la n tıla ra Ş a n lıu rfa 'd a " S ı r a ilk haftasında başlar, bahar gelip kı­
d ir (4). Urfa'nın çeşitli sorunları sıra
G e c e s i " denmektedir.
ra gitme zamanı gelinceye kadar
gecesinde konuşulur ve tartışılır,
devam eder.
önemli birçok konularda kararlar
Sıra Gecesi'nin Şanlıurfa kültür
a lı n ır ve u y g u la n ır , h a tta Sıra gecesine gelenlere ilk ola­
h a y a t ı n d a k i y e r i n i ş ö y le c e
Şanlıurfa'nın düşman işgalinden rak özel fincanlarla acı kahve (9)
özetleyebiliriz : Sıra Gecesi bir halk
kurtarılması ile ilgili planlar sıra ge­ ve rilir. Acı kahve iki defa ve rilir, bir
m ektebidir, b ir eğitim - öğretim mü-
celerinde yapılmıştır (5)". Sıra gece­ defa verilmesi karşı tarafı rencide
essesesidir. Sıra gecesinde zaman
si bir siyaset m ektebidir, sıra eder, Çünkü bunun manası, karşı ta­
zaman çeşitli kitaplar okunur ve yo­
gecesinde değişik siyasi görüş sahi­ rafı hesaba almamak, yarım adam
rumları yapılır. Bu nedenle birçok
bi kişiler olabileceği gibi aynı görü­ saymak dem ektir, üç defa üst üste
bilg iyi Urfalı sıra gecesinde öğrenir.
şü paylaşan kişiler de o la b ilir ve içen ise kahveden anlam ıyor de­
Urfalı küçük yaşlardayken bazen
memleket meselelerinde çoğu za­ m ektir. Kahve fin can ı iç ild ik te n
babası k e n d is in i sıraya götürür,
man ortak tavırlar alınır. Bu şekilde sonra kahveyi dağıtana geri ve ril­
genç yaşından itibaren de sıra gez­
belediye başkanı ve m illetvekili o l­ m elidir.
meye başlar, bu şekilde cemaatle
muş birçok Urfalı vardır. Ayrıca sos­
oturup kalkm ayı, gelenek ve göre­ Kahveler içildikten sonra sohbet
yal yardımlaşma ve dayanışmanın
n ekle rin i, adab-ı m uaşeret ku ra lla ­ koyulaşmaya başlar. Bu geceler de
yoğunlaştığı ve pratiğe dönüştüğü
rını, cemaatte konuşm anın adabını çeşitli konularda kitap okunur, ba-
yerdir. Sıra gecesinden toplanan pa­
sıra gecesinde öğrenir. Sıra gecesin­ zende misafir çağrılarak onun b ilg i­
ralar çoğu zaman fakir kimselere y i­
de arkadaşlıklar, dostluklara dönü­ sinden istifade e dilir. Gece biraz
yecek ve giyecek alımında kullanılır
şür ve çoğu zaman bu b ir öm ür ilerlediğinde çaylar gelir, çay iç il­
veya bir hayır müessesesine v e rilir
boyu sürer, yeni arkadaşlıklar e dini­ dikten sonra eğer m üzik seven sıra
(6). "Sıra geceleri edebiyatın, şairin,
lir. gecesi bir grupsa artık m üzik faslı­
şiirin konuşulduğu nezih bir sohbet
nın zamanı gelmiştir.
Şanlıurfa'da m üziğin gelişmesi ortamıdır (7)" Hülasa sıra geceleri
ve yaygınlaşmasının en büyük ne­ eğitim ve öğretim in yapıldığı, usta M üziğin en güzel şekilde icra
deni sıra geceleridir. Bu gecelerde çırak ilişkisi içinde m üziğin icra edildiği asbap geceleri, kına gecele­
bir usta çırak ilişkisi içerisinde mü­ edildiği, sosyal yardımlaşma ve da­ ri, dağ âlemleri yanında sıra gecele-
zik ö ğretilir ve icra e dilir, bu neden­ yanışmanın sağlandığı, memleket r in i n a y rı b ir y e r i v a r d ı r .

146 Ş a n h u r f a ’9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
Ş a n lı u r f a 'd a m u s ik in in geliş­ başlanır. NOTLAR: /
mesinde, gençlerin yetişmesinde 1. T e n e k e c i M a h m u t G ü z e lg ö z 'le yap ılan
Çiğköfte yendikten sonra tatlılar d e rle m e le rd e n
böylece m usikim izin nesilden nesi-
gelmeye başlar. Tatlı olarak dışarıda 2 . A b d u lla h B a la k 'ı n Ş U R K A V 'ı n dü­
le aktarılmasında sıra gecelerinin ze n le d iğ i 10 O cak 1992 ta rih in d e
y a p tırıla n k a d a y ıf veya evde
büyük etkisi olm uştur. Sıra gecele­ Ş a n lıu rfa 'd a ya p ıla n "S ıra G e c e s i" p ro g ra ­
yaptırılan katmer, cennet çamuru, m ın d a ki a ç ık o tu ru m d a ' y a p tığ ı k o n u ş m a ­
rinden yetişen Urfalı sanatçılar ün
şıllık, hırtlevik gibi mahalli tatlılar dan
kazanarak m em leketim izi en güzel m is a firle re ikra m e d ilir . Kadın 3. H a ş a n H a yırlı'n ın a. g. k.
şekilde temsil etmektedirler. sıralarında palıza, küncülü akkıt, 4. Ş a n lıu rfa V alisi T. Z iy a e d d in A k b u lu t'u n
a. g. g e c e y i a çış k o n u ş m a s ın d a n
M ü zik faslı rast veya divan ma­ zingil, bastık, çekçek, sucuk ve kes­
5 .Diş D o kto ru O sm a n B e n g is u 'n u n a .g .k
kamından başlar, hicaz, uşşak gibi me gibi mahalli tatlılarında verildiği
6. S am i B a rla s'ın a. g. k.
makamlar geçildikten sonra kürdi olur. Tatlının yanında çeşitli meyve­ 7. N aci İp e k 'in a. g. k.
makamında son bulur. Bu şekilde ler de misafirlere ikram edilir. 8. Ş a n lıu rfa 'n ın S ıra G e c e le ri ve Y a tılı Kır
G ü n le ri, A ra ş tırm a yazısı, C e m il G ü lse re n ,
şarkı, türkü, gazel ve hoyratın söy­ Sıra g e c e le rin in en b ü y ü k İçel K ü ltü rü D erg isi, E ylül 19 91, S a y ı : 17
lendiği, sırasıyla birçok makam ge­ ö z e llik le rin d e n b ir i de sıranın 9. A cı K ahve : Y ö re d e b u n a “ M ırra" de nir.
çilir. Geçilen makamların sayısı başladığı ilk gece kararlaştırılan ye­
gecenin durum una göre değişebilir. mek ve tatlıdan başka herhangi bir 218. Sıra Gecesinde Sofra
M üzik faslında söylenen şarkı, tür­ çeşidin çıkarılmamasıdır. Mesela,
kü, gazel ve hoyratlar, belli b ir ma­ ilk sırada çiğköfte ve kadayıf karar­
kam seyrini takip eder, buna "Urfa laştırılmışsa bütün sıra arkadaşları
Makam Geleneği" denir. Eskiden bu kurala uymak m ecburiyetinde­
makam geleneğine çok ehemm iyet dirler. Buna uymayıp bir çeşit daha
v e rilir ve m utlaka o sıraya göre mü­ fa z la y a p a n k iş in in s ıra s ı sayıI-
zik icra e dilird i. Bugün ancak b ir mayarak cezalandırılmış olur.
iki grup ta ra fın d a n bu gelenek Bunun nedeni gelir düzeyi farklı
ya şatılm aya çalışılmaktadır. olan sıra arkadaşları arasında bir
eşitlik sağlamak, sıra gezenleri ye­
M ü zik faslı bitince oyun oyna­
mek çeşidi çıkarma yarışına sokma­
ma sırası gelir. Sıra gecelerinde ge­
mak içindir. Yemekler yendikten
nellikle "Yüzük fincan" ve "Tolaka"
sonra acı kahve iç ilir, kısa bir m üd­
oyunu oynanır.
det daha oturduktan sonra ev sahi­
Oyun bölüm ü de b itince gece binden müsaade alınarak bir dahaki
de b ir h a y li ile rle m iş o lu r. hgıfta başka bir arkadaşın evinde o l­
Arkadaşlardan biri sıra gecelerinin mak üzere sıradakiler evlerine dağı­
baş yemeği çiğköfteyi yoğurm ak lır.
üzere hazırlıklarına başlar, elini
güzelce yıkar, daha sonra kendisi­
ne yardım cı olm ak üzere b ir arka­
daş alır ve çiğköftenin yoğrulacağı
leğenin önüne o turur ve m alzem e­
leri kontrol eder, eğer tamamsa
yoğurm aya başlar. Ç iğköftenin
yoğrulması bitm ek üzereyken sof­
rayı kurma hazırlıkları da tam am la­
nır. Sofraya çiğköftenin yanında
yenilecek, m evsim ine göre nane,
hardal, marul, lahana ayrıca eşkili,
salata çeşitlerinden bostana veya
cacık, ayran ve yufka ekmek sofra­
ya d iz ilir. Ç iğköfte hazır o lunca ta­
baklara konarak servis yapılır, ev
sahibi ve yoğuranın sofraya gelm e­
si beklenir, geldiklerind e hep b ir­
likte "B ism illah" deyip yemeye 219. Sıra Gecesinde Fincan Oyunu

147 Ş a n l ı u r f a ’9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M
ERKEK G İYİM İ
GELENEKSEL Erkek giyim inde önü kapalı, göğ­

GİYİM sü açık entariler, abani, cebeliye; at­


las, yandı-döndü, ipekli, alaca
kutnu gibi değerli kumaşlardan ya­
A b d u lla h B a la k pılır. Açık kalan göğüs "sıkma" de­
nen bir yelek çeşidi ile örtülür. Kış
KADIN G İYİM İ aylarında yün dokumadan "aba" gi­
Başa, yamşak denilen ipekli ba­ yilir. "Arakçın" denen takke, işleme­
şörtüsü ile kara eşarp bağlanır. li puşu, "cemadan" denenbir örtü,
Eşarp, ağızın üstünde elle tutularak cemadanın üstüne sırma işlemeli
(iki parmakla ) örtülür. Buna "bü- keçi kılından burma "igal" geçirile­
rük" ya da "bürüklenm e" denir. rek oluşturulan başlıklar bugün de
Genç kızlar çarşafa girmeden önce
yaygınlığını (özellikle köylerde) ko­
"fıta" ya girerler. Fıta da bir çeşit ör­
rumaktadır. G öm lek, şalvar, yerli
tüdür. Genç kızlar, al fes üstüne pu-
deriden postal, yemeni erkek g iyi­
şu sararlar. Genç kızların
m inin vazgeçilm ez öğeleridir.
başörtüsüne de "şarpa" denir. Üstü­
Şalvar giyim inde bel kısmına özel
ne "neçek" ya da "yaşmak" bağla­
nan tepelik biçim in d eki altınlarla kumaştan yapılan "kuşak" sarılır.
süslü gelin başlıklarına "köfü" denir. Erkekler takı olarak gömleğin iç
Uzun etekli entarilerin üstüne kısmında, içinde çeşitli ayetler bulu­
zengin kesimlerde kadifeden sırma nan ve "hamaylı" denilen bir deri takı,
işlemeli ve dize kadar uzanan ce­
pazvent ve gümüş yüzük takarlar.
ketler g iyilir. Köylerde kadınların
Kırsal kesimde ise altın yüzük takılır.
entarileri ayak topuklarına kadar
uzanır; içte dokum a kumaştan ya­
kasız, gömlek g iyilir; ayağa "kalıç" 220.
denen potin g iyilir.
Topuksuz, ağzı geniş postal da
yaygındır. Belbağı da kadınların kı­
yafetinin b ir aksesuarıdır.
G enellikle altından olan kadın takı­
larının başlıcaları şunlardır: Ahıtma,
bilezik, enselik, gümüş kemer, ger­
danlık, hızma, halhal, kelep, levzik,
tepelik, üçkor ve Maşallah. Bu takı­
lar göğüse, ele boyuna, buruna,
parmağa, ^yak bileğine ve alına ta­
kılır.

222 .
19.yy. Sonu
Urfa Erkek
Kıyafetleri
(C.Kürkçüoğlu
Arşivi)

221.

148 Ş a n l ı u r f a '97 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
EVLENM E
ADETLERİ
E m in E rg iri
Urfa'da eski bir adet olan eşlerin
birbirlerini görmeden, görücü usulü ile
evlenmeleri eskisi kadar yaygın olma­
makla birlikte bugün karşılaşılması
muhtemel bir evlenme şeklidir.
Bu evlenm e şe k lin i incelediği­
mizde Urfalılar'ın örf ve adetlerine sıkı
sıkıya bağlı olduklarını görürüz.
Geleneklerine bu derece bağlı olmala­
rının ise başlıca üç nedeni vardır.
1. Urfalılar'ın çevre illeri ile derin
bir ilgisi yoktur. Köklii ve kalabalık ai­
lelerin bulunduğu bir yerleşim birim i­
dir. Daha düne kadar Urfalı, kızını
başka illere gelin vermez ve Urfa deli­
kanlısı dışardan evlenmezdi.
U rfa 'd a y a b a n c ıla ra "K er'ip",
dışarıdan evlenenlere ise "Keripten ev­
lenmiş, kim bilir kimin nesini almış"
denilirdi.
2. Urfa, büyük ticaret ve sanayi
merkezlerine uzak, bir tarım ve hay­
vancılık kenti olduğundan büyük yol
güzergahlarının birleştiği noktada bu­
lunmamaktadır.
3. Bir kıyı şehri olmaması nedeniy­
le yerli ve yabancı turistlerin hemen
hemen yok denecek kadar az olması
değişmeleri l^olay kolay kabul etmeme­
sine neden olmaktadır. 223. Düğün Alayı Sulu boya: Yusuf Erkişi

Evlenme yaşma gelen delikanlının


doğrudan "Ben evlenecağam" diye an­ ye cevap verir. Zaten anne bu hayırlı lerine uyarak gelinlik çağındaki kızların
ne ve babasına söylemesi ayıp sayıl­ işte daima babadan daha fazla çaba evine bir bahane ile giderek kızın ailesinin
dığından bu durumu uygun bir şekilde harcar. yaşantısını kendi görüşüne göre inceler.
yakın arkadaşlarına veya başka bir Evlenecek yaşa gelen delikanlı ise KIZ İSTEME
kimse vasıtasıyla anne ve babasına ile­ annesinin yaptığı yemekleri, yıkadığı Evlenme çağına gelen erkeğin anne
tir. ve babasıveya yakınları oğullarına kız
çamaşırları, beğenmemeye başlar.
Haberi iletecek olan kimse erkek aramaya başlarlar. Anne özellikle yaşlı
Çeşitli huzursuzluklar çıkarır.
ise oğlanın babasına "Allah ömürlü et­ kadın akrabalarına "Oğlumu evereca-
Annesi ise "Elimden bı kadar geii, ya­ ğam, acaba münasip bir kız bulabilir
sin, yeğenimiz artık böyüdıi, gözü
rın avradi siye bişirir beğenirsen" der. m iyem ? d iy e sorar., H am am da,
damlarda duyarlarda" diyerek delikan­ düğünlerde, kır gezintilerinde kızları
Oğlan ise konunun iyice anlaşıldığını ve
lının evlenecek yaşa geldiğini ve bir kı­ araştırmaya, soruşturmaya başlar.
verilen mesajın yerine iletildiğinin huzuru
zın aranmasını söylemek ister. Oğlanın Gözüne kestirdiği bir kız olursa ilk ­
babası ise durumu hanımına açar. içerisinde tebessüm eueı.
önce kızın yakın komşularından sorma­
Oğlanın annesi ise "Benim de kulağı­ Anne o günden sonra gizliden gizliye ya başlar. "Acaba bı kız nasıldır, derdi­
ma değdi, ben de işin farkındayam" di­ kız aramaya başlar. Tanıdıklarının tavsiye­ mizi çeker mi, gişi kızı mıdır?"

149 Ş a n l ı u r f a '9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZM


224. Urfa Evinde Düğün
Komşular ise kendilerinden sorulan
genç kız tavsiye edilebilir nitelikte biri
ise "Mabalı günahı boynuma" diyerek
teminat verir. Şayet kızı tavsiye etmi­
yor ise, açık açık söylemenin de çevre­
ye göre ayıp, dini kurallara göre günah
sayıldığından "Komşumuzdur ama, pek
ilgimiz yoktur" diyerek istenmemesi
gerektiğini ima ederler.
Oğlanın annesi daha önceden tes-
bit edilmiş olan kızın evine ansızın ve­
ya haberli olarak yanına yakınlarını da
alarak gider. Havadan sudan konuşul­
duktan sonra oğlanın annesi genç kız­
dan bir bardak su ister. Su isteme
aslında kızın yürüyüşünü, konuşma
tarzını, becerikliliğini kontrol etmek,
hareketlerini toptan değerlendirmektir.
Oğlan tarafı şayet kızı beğendiyse
kız orada yokken bunu fırsat bilerek kı­
zın annesine "Allah bağışlasın, sözlü­ canlı hayvan, binek vasıtası veya bir riye gönderir.
sü, nişanlısı yok mu? diye sorarlar. tarla olarak alınabilir.
Kızın annesi sorulan sorulara cevap Tamamı kabul edilmiyorsa verebi­
vermezse nişanlısı, sözlüsü yok de­ Çevre köylerde başlık parasına az leceklerini yine aynı kağıdın altına ya­
mektir. da olsr. b:r çözüm getirmek ve kolay­ zar ve bir gün sonra başka bir
laştırmak amacıyla "Berdel" tabir edilen indekçiyle kız evine gönderirler.
Daha sonra oğlanın annesi ve ya­ bir evlenme usulü vardır. Evlenme ça­
kınları oğullarının özelliklerinden, hu­ SAKAL Ö P Ü M Ü
ğına gelen iki erkeğin yine evlenme ça­
yundan tahsilinden, mesleğinden ğına gelmiş olan kızkardeşlerini Taraflar anlaştıktan sonra nişan ya­
bahsederler. birbirlerine vermek suretiyle evlenme­ pılmadan önce oğlan evi, kız evine
Kızın annesi ise oğlan tarafının bu lerine yol açar. (1995 yılında Şanlıurfa "Kızınızı bize verdiğiniz için teşekkür
konuşm asını d in le d ik te n sonra Valisi Sayın T. Ziyaeddin Akbulut bir ederiz" anlamına gelen bir ziyaret ya­
"Kimlerdensiniz, nerede oturisiz, oğliz genelgeyle başlık parasını kaldırmıştır.) parlar. Buna sakal öpiim ü veya te­
neçi gibi birkaç soru oğlan evine sorar. şekkür denir.
Bu usul evlenme aile büyüklerinin
Oğlanın annesi ise sorulan bu soru­ rızası ile olabileceği gibi, yalnız damat O ğlan e v in in y a ş lıla rı sakal
lara cevap verdikten sonra, birkaç gün adaylarının kendi aralarında karar ver­ öpümüne giderler. Sakal öpümüne gi­
sonra tekrar bu hususta konuşmak üze­ mesiyle de olur. decek olan oğlan evi kesimde anlaşılan
re geleceklerini söyleyerek kız evinden başlığın tamamım veya bir kısmını be­
Taraflar çocuklarını birbirleriyle ev­
ayrılırlar. raberlerinde kızın babasına veya velisi­
lendireceklerine tamamen karar verdik­
ne vermek üzere götürürler. Kesimde
Oğlan tarafı birkaç gün sonra iste­ ten sonra, kız tarafından erkek tarafına
anlaşılan başlığı ve ziynet eşyalarından
me olayını gerçekleştirmek için gelin­ bir mektup gönderilir. Buna "Kesim
bir kısmını götürmeden de gidilebilir.
diğinde oğlan tarafının araştırması Kağıdı" denir. Bu mektupta kız evinin
Bu yine tarafların anlaşm alarına
yapıldığından ya "Kızımız daha küçük, oğlan evi tarafından istedikleri ya­
bağlıdır.
gelin olacak yaşta değil, daha böyügü zılıdır.
duri, daha mektebe gidi gibi bahane­ Oğlan evi ve kız evinin kadın ve er­
Bu kesim kağıdında yazılı olanlar
lerle kızı vermiyeceklerini söyler, ya kekleri ayrı ayrı odalarda otururlar.
kız evi tarafından kararlaştırılan
da "Hele babasına sorağ, ne deyi ne Birbirleriyle tanışırlar. Kız evi gelen mi­
eşyalardır.
demi" diye cevap verirler. safirlere çeşitli meyvalar, çaylar, kahve­
Bir kesim kağıdı örneği : ler, çerezler genellikle de yöreye ait
Bazı kız istemelerde müsbet cevap
" B is m illa h irra h m a n irra h im ............... çiğköfte ve peynirli kadayıf ikram eder.
alamayan taraflar, kızın alınmasında
b a ş lık , a ltı ç ift b ile z ik , k e le p in c i, e lm a s Nişan gününün tarihi belirlenir, ni­
ısrar ettikleri takdirde hoş olmayan
olaylar meydana gelir. k o ly e , a ltı a d e t e lb is e , a ltı ç if t a y a k k a b ı şan günü yapılması kararlaştırılan ha­
.............. lira h a l 'et, m is a fir o d a sı ta k ı­ zırlıklar konuşulur ve gece ziyaret sona
Evlenme çevre köylerde başlık de­ m ı, v.s." erer.
nilen büyük bir maddi güce dayandığı
için köy gençlerinin bu parayı temin Hazırlanan kesim kağıdı kız evi ta­ NİŞAN
edem em eleri yüzünden büyük sı- rafından bir işçi kadınla oğlan evine
gönderilir. Bu mektubu getiren kadına Urfa'da yapılan nişan törenleri baş­
kintılara düşerler. Çünkü başlık parası ka ille rim iz d e yapılan nişan tören­
kız tarafının tamamen insiyatifine kal­ "indekçi" denir. Oğlan evi ise bu mek­
tubu getiren indekçiye bahşiş verir. lerine benzemez. Kız ve erkek
mıştır. Tamamen kız tarafının erkekleri birbirlerini görmeden (çok yakın akra­
tarafından takdir edilir ve bu miktar Oğlan evi gelen kesim kağıdındaki b a lıkla r istisna) ve konuşmadan ni­
karşı tarafa bildirildikten sonra kolay şartları aynen kabul ediyorsa, kağıdın şanlanırlar. Kızın istenmesinden sonra
kolay değiştirilmez. alt tarafına "hepsi kabul" diye yazar ve nikah yapılıncaya kadar, damat adayı­
Başlık bazen nakit olarak bazen de aynı anda mektubu aynı indekçiyle ge­

1 50 Ş a n l t u r f a '9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M
nın kız evine gidip gelmesi hoş karşı­ hu okşayıcı renklerde kumaşlar atılır. DÜĞÜN
lanmaz, dini nikâh yapılmadığı için Buna da "Gelin Hası" denir.
Düğünün tarafların tesbit ettiği gün
birbirlerine görünmeleri, konuşmaları,
NİKAH ve yerde yapılmasına karar verilir.
yörenin örf ve adetlerine göre ayıp, di­
N ikahı iki kısımda incelem ek Urfa'da evlenme düğünü denince akla
ni kurallara göre haram ve günah sayı­
mümkündür. iki düğün gelir.
lır.
1. A vra t Düğürrü, 2. Erkek
Nişan merasiminin çevrenin adetle­ Resmi n ikâha yörede "Saray
Düğünü.
rine göre kız evinde yapılması gerekir. Nikahı" denir. Belediye sarayında ya­
Oğlan evi tarafından birkaç kadın ni­ pıldığından bu şekilde isimlendirilir. Gerçekte bu iki düğünü ayrı ayrı in­
şandan bir veya iki gün önce nişan Dini nikaha ise "Hoca Nikahı" denir. celememizin sebebi, avrat düğünü; kız
şerbetinin hazırlanması için kız evine evinin hanımları ile oğlan evinin ha­
1. Resmi Nikâh : Türk Medeni
giderler. nımları arasında yapılır. Erkek düğü­
Kanunu'na göre nasıl yapılacağı tarif
nü ise sadece oğlan tarafının akraba ve
Kız evi nişan iç in g e re kli ha­ edilm iştir. Uygulama yurdumuzun
tanıdıklarının katılmasıyla yapılır.
zırlıkları tamamlar. Nişan günü hazır­ bütün illerinde aynıdır.
Kız tarafından bir erkeğin yapılacak dü­
lanan şerbetleri genç kızlar misafirlere 2. D in i Nikâh : D in i nikâh ya­ ğüne katılması ayıp sayılır.
servis yaparlar. pılmadan birkaç gün önce bütün akra­
1. Avrat Düğünü: Düğün gününden
Hazırlanan bu şerbetten damat ba ve yakınları çağırmak için haber
bir hafta önce taraflar akraba ve kom­
adayının da içmesi arzulanır. Bir süra­ veya davetiye gönderilir.
şulara indekçi aracılığı ile haberler
hi içerisine şerbet konur, üzerine be­ Yörenin adetlerine göre nikahın kız gönderip düğüne davet ederler. Düğün
yaz ipek bir mendil örtülür, mendilin evinde yapılması gerekir. Kız evinde sonbahar veya kışa rastlıyorsa patpat,
üzerine ise kırmızı bir kurdela ile oğla­ yapılmayan nikahlar ayıp, başkasının kavurga, ağzıyumuk, çekçek, bastık,
nın nişan yüzüğü bağlanır. evinde oğlanın nikâhının yapılması ise kesme, sucuk, v.s. yiyecekler götürülür.
Kız evinin tanıdığı yaşlı bir hanım oğlan evine hakaret sayılır.
Gönderilen indekçiler ev ev dolaşa­
şerbeti alarak oğlan evine götürür, oğ­ Dini nikâh genellikle pazar günü rak düğün sahiplerinin yani kız ve oğ­
lan da yüzüğü parmağına takar ve erken saatlerde yapılır. lan tarafının davetini sözle iletirler.
şerbetten içerek nişanlanmış olur.
Kız evinde, oğlan evinin göndermiş Haberi getiren indekçiye hanımlar bah­
Nişan yapılan kız evinde gelin ada­ olduğu malzemeler şerbet yapılarak şiş verirler.
yı giyinip hanım misafirlere "Hoş geldi- hazırlanır. Nikah yapılacak günün sa­ Düğünün yapılacağı evin avlusu­
yiz" diyerek misafirlerin yanında bahı hoca gelir ve kendisine ayrılan ye­ nun büyük olması gerekir. Amaç misa­
oturur. re oturur. Kız tarafının tanıdığı bir fir çokluğu karşısında düğün
Kirve kızı tebrik ederek oğlan evi­ erkek kızın kendisine vermiş olduğu sahiplerinin mahcup olmaması içindir.
nin yaptırdığı yüzüğü onun parmağına sözlü akit vekâletnamesine dayanarak
Düğünün yapıldığı gün düğün evin­
takar. Müzik dinlenir, sohbet edilir. söz sahibidir. Oğlan tarafından da bir
de hiçbir erkek bulunmaz, daha doğru­
Mevsimine göre yiyecekler, içecekler erkek yine nikah için damat adına ni­
su bulundurulmaz. Sadece evin dış
ikram edilir, nişan merasimi bittikten kahlanma yetkisine sahiptir.
kapısında bir erkek oturtulur. Bu da dı­
sonra zılgıtlar çalınır, nikah ve düğün Hoca vekillerin hangisinin kızın, şarıdan gelecek bir haberi içeri kimseyi
günü kararlaştırıldıktan sonra misafirler hangisinin erkeğin vekili olduğunu so­ sokmadan yüksek sesle bağırmak veya
dağılır. rar." Daha sonra vekiller hocanın dua bir çocukla haberi hanımlara iletmek
Nişandan sonra pazar ve perşembe ve sorularından sonra "Vekâletim hesa­ görevini üstlenir.
olmak üzere haftada iki gün oğlan evi biyle aldım hellallığa kabul ettim" diye­
Düğünde enstrüman çalanların hiç­
tarafından kiralanan otomobillerle ge­ rek dini esaslara göre nikahı kıymış
birinin gözü görmez. Şayet kör çalgıcı
lin adayı ve hanım akrabaları şehirde olur.
bulunamaz, gözlü müzisyen getirme
gezdirilir.
İki tahta çakarlar
Arasından bakarlar
Daha yaşım küçükken
Biye nişan takarlar
hala hala heee...
Bu gezmeler nişan gününden nikah
yapılacak güne kadar fasılalarla devam
eder.
Nişanlanan erkek, kurban bayra­
mında nişanlısına koç gönderir.
Boynuzuna kırmızı eşarp ve buna bağlı
bir çeyrek altınla süslenmiş olan koç
hediye edilir. Buna "Gelin Kurbanı" de­
nir. Nişanlılık devresi yaz aylarına te­
sadüf ederse, ki genellikle tesadüf
eder, oğlan nişanlısına bahçelerde özel
olarak hazırlanmış has gönderir.
Gönderilen hasın üzerine gözü ve ru­
225. Düğünde Dörtlü Fasıl

151 Ş a n l ı u r f a '9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M


226. Urfa Evinde Düğün

zorunda kalınırsa hanımları görmeme­ derik, dörtlü degenek gibi mahalli olan damadın çamaşırları, damatlık el­
leri için araya perde çekilip arkasında oyunlar oynanır. bisesi, terlik ve pijaması, çorap ve
oturtulur. Yaşlı bir kadın veya çocuk Bu oyunlardan dörtlü degenek oyu­ ayakkabısını almak üzere çalgıcılarla
aracılığı ile müzisyenlere isteklerini ile­ nu oldukça maharet isteyen oyunlar ol­ birlikte çala söyleye kız evine giderler.
tirler. Günümüzde azda olsa bu kural duğundan düğünün en görkem li Asbap getirmek için yola çıkan bu grup
geçerliliğini yitirmek üzeredir. bölümünü oluşturur. Erkek düğününün mahalle aralarından sokaklardan türkü,
Düğünlerin çoğu artık salonlarda yapıl­ yapıldığı evin çevresinden, damlardan mani söyleyerek geçerler.
maktadır. ve duvarlardan yüzleri bürüklü düğünü Yoğurt koydum dolaba
Düğünde genellikle "dörtlü men­ izleyen hanımlar ise zılgıt çalarak oyu­ Bögün başım kalaba
dil", lorke gibi mahalli oyunlar oyna­ na ve oyunculara heyecan ve hareket Küçücükken böyüttüm
nır. vermek için onları coştururlar. Seni vermem araba
Düğün esnasında . gelin oynatılır, Bu iki oyun sırasında düğünün da­ Kalaylı tas ayranı
gelin oynarken başına para çevrilir. ha da coşkulu devam etmesini isteyen Sürmeli göz hayranı
Çevrilen bu paraları düğünde hizmet düğün sahipleri ise başını yukarıya kal­ Seni doğuran ana
eden hanımlar nişanlı veya sözlü kızla­ dırarak kadınlara hitaben "Zılgıt çalmı- Eder çifte bayramı
rın başına çevirip "Ağbatı siye ola" der yanın gişisi öle" der. Bunun üzerine ellere vay...
ve yakınında bulunanlar da "Amin" di­ bütün kadınlar coşkulu bir şekilde zıl­
gıt çalarlar veya misafirleri biraz kahka­ Kız evi ö n ü nd e s ö yle ne n tür­
yerek tasdik ederler.
haya boğmak için "Zılgıt çalmayanın külerden sonra, damadın elbiselerinin
Düğüne yemek için getirilen yiye­ bulunduğu siniyi bir erkek işçi başına
cekler, düğüne bir süre dinlenmek için kaynanası öle" dendiğinde "İnşallah"
diyerek zılgıt çalmayanlar olduğu gibi, alarak mani, türkü söyleyerek yine ay­
ara verildiğinde yenir. Gelenler birbir­ nı şekilde dönüp düğün yapılan eve ge­
kaynanasıyla birlikte düğüne gelenler
lerine yiyeceklerinden ikram ederler. lirler. Düğün evinde daha önceden
Düğün öğlenden sonra başlar, gecenin ise ister istemez zılgıtla katılırlar.
hazırlanmış olan üstünde zeytin dalları
geç saatlerine kadar yaklaşık 7 - 8 saat Bir tarafta düğün ve eğlenceler de­
ve dallara bağlanmış mumlarla bezen­
sürer. vam ederken diğer tarafta davetliler miş "Güvegi Tahtı"ndaki mumlar yakı­
için yemekler hazırlanır. Yörenin ye­
2. E rke k D ü ğ ü n ü : D ü ğ ü n lır. Uzaktan düğünü seyreden hanımlar
m e kle rin i çok sayıda m isafire ha­
gününden birkaç gün önceden bütün ise zılgıt çalarak olayı şenlendirirler.
zırlamak için usta aşçılar ve
misafirlere bir erkek işçi tarafından ha­ Damat ise düğün evinde boş bir
hizmetçiler tutulur. Düğünün bir anın­
ber gönderilir. Düğün genellikle geniş odaya arkadaşları ile birlikte girer ve
da damadın yakın akraba ve arka­
hayadı (avlusu) olan evlerde yapılır. getirilen çamaşırları ve elbiseyi giyer.
daşlarından birkaç büyük ve çocuklar
Düğünde; îkiayak, abravi, girani, daha önceden kız evinde hazırlanmış Odadan ceketsiz olarak çıkar ve kendi­

152 Ş a n l ı u r f a '9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M


sine ayrılan taht'ın yanma gelir. Küve erkekler arkada olmak üzere toplu ola­ Kah gidelim
ise dam adın g iym e d iğ i ce ke tin i rak yürürler. Ellerindeki fanıs denilen Kınayı yak gidelim
ç a lg ıc ıla rın re fa k e tin d e m ü zik gaz lambaları yollarını aydınlatır. Gözele doymak olmaz
eşliğinde giydirir. Bu sırada : Bu topluluktan ara sıra geriye kal­ Üzüne bak gidelim
Çağırın Hakkoyı mış b ir hanım olursa koruma göre­ Merdivana
Geydirin Sakkoyı vini üstlenen erkeklerden biri "Ayallar Sarıl çık merdivana
Mübarek olsın ağa küvre öge" diyerek kadının hızlı yürümesini Yar sevmek yiğit karı
Yengi de güvegi ikaz eder. Gelin ve damadın isimlerine Ne bilir her divana
Getirin meleği göre; Bunun peşinden hanımların hepsi
Geydirin yeleği Portakalı oyarlar gelinin ağlamasına katılır, hep birlikte
Mübarek olsın ağa küvre İçine kına koyarlar ağlarlar. Oğlan evi tarafı hanımlar ise
Yengi de güvegi Evvel adi Fatma'dı gelin götürecekleri için sevinçlidirler.
diye Urfa'ya özgü (damatların elbi­ Şimdi gelin koyarlar Bir yandan ağlama, bir yandan se­
se giyerken söylenilmek için bestelen­ hala hala hee.... vinç gösterisi bazen iki aile arasında
miş olan) bu türküyü söylerler. Bağçalarda pırpırım sözlü atışmaya, kavgaya dönüşür.
Bu sırada damadın elbisesinin geti­ Yaprağı dilim dilim Küvre, gelinin avucunun içine bir
rildiği sini içerisinde bulunan şeker ve Biz Ahmedi everdığ altın koyarak kınayı yakar. Daha önce
metal paralar havaya serpilir, havai fi­ Hasan'a Allah Kerim gelinin yüzüne örtülen pembe duvak
şekler yakılır, kadınlar zılgıt çalarak hala hala hee.... açılarak gelinin kına yakılan eline bağ­
bunu kutlarlar. lanır. Çocukların ellerinde tepsilere di­
Kına evine iyice yaklaşıldığında ise
Düğünde hizmet eden işçiler, çal­ kilmiş olan mumlar yakılarak gelinin
genellikle
gıcılar sıra ile gelerek önce, tahtın bir başına çevrilir.
Çakmak çakmağa geldığ
yanında damadın yanında oturan küv- Kapı önünde bekleyen erkekler hep
Kına yakmağa geldığ
re'den sonra da dam attan bahşişle­ birlikte
Ayşe dayze ağlama
rini alırlar. Urfalıyam ezelden
Kızi almağa geldığ
Diğer tarafta hazırlanan yemekler Göynüm geçmez gözelden
hala hala hee.... Göynümün gözü çıksın
servis yapılmak üzere düzenlenir.
Birkaç gün önceden kız evine gön­ Sevmiyeydim ezelden
Misafirler yemeğe davet edilir. "Mırra"
denilen acı kahve, sigara ikram edilir. derilen kına küvrenin hanımı tarafın­ Ağam olasan Ömer
dan bir kab içerisinde dua okunmuş süt Paşam olasan Ömer
Bu yemeğe "Asbap Yimeği" denir.
ile yoğrulur. Gelin ise damadın akraba­ Benim olasan Ömer
KINA GECESİ larından iki hanım tarafından koluna Yetim kalasan Ömer
ASBAP GECESİ geçilmek suretiyle getirilerek küvrenin
T ü rk ü s ü n ü s ö y le rle r...
"Gelin" perşembe günü gidecekse, önüne oturtulur. Gelin ağlamaya baş­
lar. Gelin kınaya çıkarken mutlaka ağ­ Kınası yakılan gelin baba evinden
çarşamba akşamı; pazar günü gidecek­
laması gerekir, aksi halde ayıplanır. ayrılmadan önce büyüklerinin ellerini,
se, cumartesi akşamı (yani damadın el­ arkadaşlarının y ü z le rin i öperek
bise giydiği günün akşamı) yapılır. Bu sırada kapı önünde bekleyen er­
gözyaşları arasında veda ederek ayrılır.
Kız evinde hanımlar, oğlan evinde kekler arasında bulunan çalgıcılardan
biri kaval veya keman ile hüzünlü bir O yanı keçe bı yanı keçe
erkekler toplanır. Damadın arkadaşları
taksim yapar. Erkeklerden biri hoyrat Kız anasının emeği heçe
ve akrabalarının toplandığı yerdeki eğ­
okur. hala hala hee....
lenceye "Asbab Gecesi" kadınların top­
landığı yeldeki eğlenceye ise "Kına
Gecesi" denir. İkisi de aynı gece ve ay­
nı saatlerde başlar.
Gece saat on bire doğru oğlan evi
tarafından kadın, erkek ve çocuklardan
bir grup kına gecesi yapılan eve toplu
halde yine türkü mani söyleyerek çal­
gıcılarla birlikte giderler.
Evleri sekilidir
Toprehen ekilidir
Eger babası yoksa
Dayısı vekilidir
hala hala hee....
Leblebi koydım tasa
El vurdum basa basa
Bizim gelin çok gözel
Azıcık boyu kısa
hala hala hee....
Gecenin karanlığında dar sokaklar­
dan, kadınlar önde, çocuklar ortada,
227. Düğünde Damadın Elbisesinin Getirilişi

153 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M


sına, kaynına, görümüne çeşitli hediye­
ler verir. Buna çeyiz günü denir.
DUVAK G ÜNÜ
E v liliğ in ik in c i günü d u v a k
günüdür. Ö gün gelinin yakınları, tanı­
dıkları gelin evine gelirler. Damat ise
duvak yemeğinin hazırlanması için bir
koç aldırır. Yemekler hazırlanır, gelin
ise gelinliğini giyinip yüzünü gelin du­
vağı ile kapatıp gelip misafirlerin yanı­
na oturur.
Oğlan evinden 8 -1 0 yaşlarında bir
erkek çocuk gelinin duvağını kaçırır ve
duvağı damada götürerek damattan
bahşiş alır. Kadınlar bu duvak kaçırma
anında yine zılgıt çalarak bunu kutlar­
lar.
Duvak kaçırma sabahleyin yapılır.
228. K ın a G e c e s i Duvak gününe gelenler çeşitli hediye­
Oğlan tarafı gelini alarak kız evin­ davet edilir. Oturan gruplar yine grup­ ler verirler. Bu hediye verenler genelde
den ayrılırlar. lar halinde çağrılır. çok yakın akraba olanlardır. Duvak ak­
Yemek verme işi devam ederken şama kadar devam eder. Yemekler ye­
"Masa üstünde bekmez
damadı tıraş edecek olan berber gelip nir. Duvak gününe gelinin annesinden
Bı bekmez biye yetmez
Şu Urfa'nın kızları boş bir odada damadı traş eder. Küvre başka bütün akrabalar katılırlar.
Taksisiz gelin getmez." ve damat berbere ve çırağına bahşiş Duvak gününün akşamı ise gelinin
verirler. annesi, kızını ve damadını “akşam ye-
"Ay doğar ayazlanır
Akşam vakti yaklaştığında damada meği“ne çağırır. Damat kaynanasının
Gün doğar beyazlanır
da bu yemeklerden verilir. Daha sonra elini öptüğünde ona çeşitli hediyeler
Gelin olacağ kızlar
Hem gider hem nazlanır" "damat" ve arkadaşları "süpha" verilen verir.
evden ayrılırlar. Yürüyerek dar sokak­
hala hala hee..... GELİN HAMAMI
lardan geçip "gelinin" bulunduğu kendi
Gelin, önceden hazırlanmış olan evine gelir. Damat gerdeğe girmeden Evliliğin onbeşinci günü (cumartesi
özel bir odada karşılanır. Kadınlar ise önce hoca dualar okur ve damat evin veya perşembe) bütün dost ve akraba­
zılgıt çalarak gelini kutlamaya devam kapısından içeri girer. Evin avlusunda lar hamama davet edilir. Gelin, baba
ederler. Gelin kapıdan girerken kendi­ baba ve annesinin ellerini öperek zifaf evinden çeyiz olarak getirdiği hamam
sine verilen bir "narı" oda kapısının üst odasına girer. takımlarını bir bohça içerisinde getirir.
tarafına atarak narı kırar. Kırılarak dağı­ Bu bohçayı getiren natır ve gelini yıka­
lan nar tanelerinin toplanarak evlene­
GÜVEGİ HAMAMI yan, bohçasını açan kaymelere ha­
cek yaşa gelmiş, genç kızlara Damat, evliliğin sabahı erken saat­ mamdan sonra bol bahşiş verilir.
yedirilmesi uğurludur. lerde akraba ve arkadaşları tarafından
Genellikle Yıldız Hamamı'na gidilir
hamama götürülür. Damat, daha
"Su koydum su tasına (bu hamam şimdi yoktur). İnanışa göre
önceden hamamcı haberdar edildi­
Gül koydım ortasına Yıldız Hamamı'na giden gelin kocasına
ğinden oturması için zeytin dalları ile
Biz gelini getirdığ parlak, alımlı, yıldız gibi görünür veya
süslenmiş olan tahta oturtulur.
Ağamın odasına" Cincıklı Hamam'a gidilir ki gelin koca­
Hamama davet edilen misafirler yı­ sına cincik gibi görünsün. Hamam o
Sabahleyin, gelin ve beraberinde
kanıp çıktıktan sonra damat da yıkana­ gün ücretli müşteri almaz, bütün mas­
gelenlere özel olarak hazırlanmış kah­
rak yine bu tahtta oturur. rafları oğlan evi karşılar.
valtı sofrası hazırlanır. Öğlenden sonra
ise süpha yemeği ikram edilir. Kutlamaları kabul eder. Damadın Hamamda bulunan b ir tahtın
arkadaşlarından biri "Hamam yimegini üstüne halılar, m inderler serilir.
SÜPHA YEMEĞİ ben yapıyam" diyerek hamama gelen Onların üstüne el işlemeli beyaz örtü­
Gelin, damat evine getirildiği misafirleri yemeğe davet eder. Yemeği ler yayılır. Hamama davet edilen bütün
günün sabahı, gelin evinden başka bir yapan kimsenin evinde toplanılır ve misafirlere damat tarafından yaptırılan
yerde süpha yemeği merasimi düzenle­ yörenin yemeklerinden olan mevsimi­
kebaplar ve tatlılar ikram edilir. Ayrıca
nir. ne göre patlıcanlı, domatesli, elmalı,
"damat evi" tarafından evde hedik ha­
Süpha; pirinç, şeker, et, çekirdeksiz yoğurtlu kebaplardan yapılır. Üstüne
zırlanarak hamama getirilir.
üzüm, nohut, yağ gibi malzemelerle de tatlı olarak yine kadayıf ikram edilir.
hazırlanır. Gelin ise güvegi hamamında oldu­
Yemekten sonra arkadaşları,
ğu gibi misafirlerden sonra yıkanıp
Yemekte; kuzu içi, Üzlemeli pilav, yakınları, damadı evine götürürler.
kendisi için hazırlanan yerde oturur.
Etli pilav, tatlı olarak da Zerde ikram Kendileri de işlerinin başına dönerler.
Zeytin dalları ile süslenmiş olan tahtta­
edilir. Aynı gün, "gelin" ise kocası başta ol­
ki mumlar yakılır. Gelini kutlayan mi­
Süpha yemeğine istisnasız herkes mak üzere kayınbabasına, kaynana­
safirler hamamdan ayrılırlar.

1 54 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


230. Kısas Köyünde Günlük Hayat

U rfa B ib e ri (İs o t) ve K u ş la r

156 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü LT Ü R ve TU R İZ M


ŞANLIURFA
YEMEK
GELENEĞİ
S e m ra A la m

U rfalılar asırlardan bu yana da­


mak zevkinin en güzel örneklerini
veren zengin çeşitte yemeklerle
beslenmesini bilm işlerdir. Yöre ye­
m eklerinin lezzetleri yanında besin
değerleri de çok yüksektir. Yemek
y a p m a b e c e r i s i n i n y a n ın d a
yaptıkları yemekleri m isafirleriyle
paylaşmak geleneği bütün Anadolu 232. Urfa Kebabları
insanına mahsus b ir özelliktir.
Ancak Urfalıların misafir sevme mekler misafire ikram edilir, ısrarda şekilde ağırlamaya çalışır. M ü zik ya
ö zelliğinin, h iç -b ir öğün misafirsiz bulunulur. Ev sahibi sofraya otur­ da sohbetle geçen bu toplantıların
yemeğe oturmayan Hz. İbrahim maz, hizmet eder, misafir çok ısrar baş yemeği çiğköftedir. Urfa mutfa­
(A.S.)'dan geldiği söylenmektedir. ederse sofraya oturur. Erkek misafir­ ğında çiğköfte baş köşeyi tu ta r ve
"H alil İbrahim Sofrası" herkesçe b ili­ ler ayrı, kadın misafirler ayrı sofrala­ ç iğ k ö fte s iz b ir so fra düşünüle­
nen bir deyim dir. U rfalılar bugün ra otururlar ve böylece herkesin mez.
de misafir ağırlamak ve onlara çeşit­ daha rahat etmesi sağlanmış olur.
li yemekler ikram etmekten büyük Yemeğin sonunda "sofra duası" oku­ 2. ASPAP (ESVAP) YEMEĞİ
zevk duymaktadırlar. Toplu yemek narak kalkılır.
D am ad a e lb is e g iy d ir ilir k e n
yemenin verdiği hazzı tatmış bu in­
düğüne katılan misafirlere ikram
sanlar, yaptıkları her türlü to p la n tı­ YEMEKLİ edilen yemektir. Pilavın yanında
yı başta "Ç iğ kö fte " o lm a k üzere
zengin yem ek ç e ş itle riy le süsle­ TOPLANTILAR mevsimine göre doğrama, keme bo­
ranisi, kuru fasulye, kaburga gibi ye­
mişlerdir.
1. SIRA GECESİ YEMEĞİ meklerden biri verilir.
U rfa'da yemek yer sofrasında
' -Çeşitli yaşlarda veya meslekler­ 3. SÜPHA YEMEĞİ
yenir. Sofrada "Besmele" ile önce
deki arkadaş gruplarının sonbahar
büyükler yemeğe başlar, küçükler Süpha, düğünlerde verilen ye­
ve kış gecelerinde haftada bir arka­
onları takip eder. O b urluk hiç bir meklerin genel adıdır. En az 300 -
daşın evinde sıra ile yaptıkları top­
zaman benimsenmeyen bir davra­ 400 kişi için hazırlanan- süpha ye-
lantılara Şanlıurfa'da "sıra gecesi",
nıştır. Yemek yeme sırasında konu­ m e ğ in in a m a c ı a k r a b a la r ı
"sıra gezme" denir. Sıra kendisine
şulmaz, kaşık sesi duyulm az. ağırlamanın yanında m uhtaç ve
gelen kişi gecenin bütün masrafları­
Sofrada m isafirin ulaşamadığı ye­ düşkün kimselerin de karınlarını do-
nı karşılayarak m isafirlerini en iyi

Sr

233. Ç iğ k ö fte M a lz e m e le ri ve K a d a y ıf

157 Ş a n l ı u r f a '9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M


Pilavlar: Kuzu içi, duvaklı pilav,
üzlem eli pilav, meyhane pilavı, fi-
rikli pilav, ciğerli bulgur pilavı, bak-
lalı bulgur pilavı, mığrıbi pilav.

Köfteler: Basma köftesi, aya köf­


tesi, lıklıkı köfte, dolm alı köfte, köf-
teli erik, tiritli köfte, yuvalak, kıyma,
yum urtalı köfte, m ercim ekli köfte,
firenkil köfte, yağlı köfte, etli köfte
(çiğköfte).

Kebaplar: Kıyma kebabı, patates­


li kebap, haş haş kebabı, kemeli ke­
bap, tike kebabı, kazan kebabı,
tepsi kebabı, kemeli tas kebabı, bal-
canlı kebap, soğanlı kebap, müftehi
tas kebabı, frenkli (domatesli) ke­
bap, ciğer kebabı.
234. Y a p ra k S a rm a s ı ve B ib e r D o lm a s ı
Salata ve Cacıklar: Kemeli cacık,
yurmaktır. Süphada yemek olarak, Herkesin getirdiği değişik yemekler
bostana, zeytun bostanası, koruk sa­
kuzu içi, kaburga, üzlem eli pilav; ortaya konularak yenilir, sohbet edi­
latası, pencer cacığı.
tatlı olarak da zerde verilir. lir. Maksat, dostlukları kuvvetlendi­
rip hoşça vakit geçirmektir. Tatlılar: Peynirli kadayıf, katmer,
Süpha yemeği sabahtan başlayıp
ikindi sonuna kadar devam eder. daş ekmeği, aşır aşı, palıza, fakir
URFA M UTFAĞI şıllığı, şıllık, haside, küncülü akıt,
Süpha verilen evin kapısı bu süre
içerisinde açık tutularak tanıdık, ta­ kuymak, zingil, zerde, kadı beyni,
Çorbalar: Ayran şorbası, hamur-
nımadık herkesin gelip yemek ye­ pendirli helva, un bulamacı, palıza.
lu, pıt pıt, sarı şorba.
mesi sağlanır, komşulara yemek
dağıtılır. Yemekler: Çağala aşı, pakla aşı, URFA
hıttı bastırması, soğan tavası, su ka­
M UTAFAĞ1NDAN
4. TAZİYE YEMEĞİ bağı, bütün balcan, sarımsak aşı,
k a b u rg a , is o t ç ö m le ğ i, b a m ya BİR DEMET
Üç gün süreyle oturulan taziye
çömleği, acır annaziği, sac kavur­
evinde ölen kişinin ailesine yakınla­
rı ve dostları tarafından verilen ye­
ması, tatlı bamya, erik tavası, lolaz ÇİĞ KÖFTE
dürmüğü, saca basma, döğmeç, ek­
meğe taziye yemeği denir. Kebap Ç iğ k ö fte n in en ö n e m li ve ha­
mek aşı, kenger aşı, semsek, has
türleri, lahmacun ve kadayıftan o lu ­ zırlanması çok zahm etli olan baş
(marul) dolması, mimbar, acır bas­
şan bu yemekten fakirlere de dağıtı­ m alzem esi "ku ru isot" d e n ile n kır­
tırması, soğan tavası, ağzı açık, ağzı
lır. mızı pul biberdir. Hemen hemen
yumuk, pendirli ekmek, elma aşı,
masluka, lebeni, boranı. her Urfalı aile, senede 200 - 400 kğ.
5. HAC YEMEĞİ
Hac'dan dönen kişinin kendisini
ziyarete gelenlere üç gün süreyle
v e r d iğ i y e m e k tir . G e n e llik le
üzlemeli pilav ve zerdeden oluşur.
Bu yemek, sünnet düğünlerinde de
verilir.

6. SAHANİYE
Sahaniye, sıra gezmesi gibi arka­
daş grupları arasında sürdürülen bir
gelenektir. Sahaniye yapılacağı za­
man arkadaşlar birbirlerine "Şu g ü ­
n ün g e c e s in d e s a h a n iy e m iz
v a rd ır , h a b e rin o ls u n " d er.
Belirlenen gecede herkes o gün
evinde pişen yemeklerden bir iki sa­
han (tabak) toplanılan eve getirir.

2 3 5. Ç iğ k ö fte Y ap ılışı

158 Ş a n l ı u r f a '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
ŞILLIK TATLISI
M alzem eler : 2 su bardağı un,
300 gr. ceviz içi, 600 gr. şeker, 3
yemek kaşığı sade yağ.
Derin bir tencerede 2 su bardağı
un, 4 su bardağı su ile akıcı hamur
kıvamına gelinceye kadar elle çırpı­
lır. Sacın altı yakılır, hamurların ya­
pışmam ası iç in sacın üzeri
yağlanır. Hazırlanan hamurdan bir
kepçe alınarak saca dökülür.
Oklava ya da tahta bir kaşık yardı­
m ıyla saca incecik yayılır, pişince
diğer tarafı çevrilir. Bütün hamura
aynı işlem uygulanır. Bir kaşık yağ
tencerede e ritilir, üzerine şeker ila­
ve e dilir. Üç su bardağı su ilave edi­
236. Ç iğ k ö fte lerek şurup kıvamına gelinceye
kadar kaynatıldıktan sonra ateşten
kırmızı taze biberi ayıklayıp özel tuz, kuru isot, tarçın, kara biber, sal­
alınır. Ceviz içi döğülerek bir kaba
m etotlarla kurutup döverek kuru ça ve et eklenir. Kuru soğan soyu­
alınır. Sacda pişirilm iş ekmekler
isot haline getirir. Kuru isot, sadece lup doğrandıktan sonra bu
(yufka) sayılarak iki kısma bölünür.
çiğköfte de değil, köftenin diğer çe­ malzemeye eklenir. Yeşil soğan ve
m a y d a n o z y ık a n ıp in c e c ik Bir tepsiye b irin ci yarısı üst üste se­
şitlerinde, lahmacunda ve diğer ye­
rilerek üzerine ceviz serpilir. Sonra
meklerde bolca kullanılır. d o ğ ra n a ra k b ir ta ra fa a lın ır .
Leğendeki malzemeler çok az su ile ikinci yarısı da üst üste serilir.
Ç iğköftenin Doğuş Öyküsü H a z ırla n a n şurup sıcak o la ra k
yavaş yavaş bastırarak bulgur iyice
Hz. İbrahim dönem inde yaşayan yumuşayıncaya kadar yoğrulur. üzerine dökülür, beş on dakika bek­
bir Urfalı avcı, avladığı ceylanı eve Doğranmış maydanoz ve soğan ka­ letildikten sonra d ilim le re kesilerek
getirerek hanımından yemek yap­ rışımı e kle nir, h afifçe e zile re k to ­ sıcak olarak servis yapılır.
masını ister. Hanımı evde odun bu­ parlanır. Küçük sıkım lar haline BORANI
lu n m a d ığ ın ı s ö y le r. Ç e v re d e getirilerek marul, salatalık, nane, se­
toplanacak b ir tek dal dahi k a lm a ­ M alzem e : 500 gr. parça et, 500
miz otu ve turpla servis yapılır.
m ış tır . Z ir a N e m r u t, H z. gr. yoğurt, 250 gr. kara et, 2 kg.
Sıra g ece le rin de çiğkö fte d e n pencer (pazı), 1 su bardağı nohut, 1
İbrahim 'i ateşe atmak için yakacak
sonra şıllık, daş ekmeği, katmer, ka­ su bardağı lolaz (börülce),. 3 diş sar-
ne varsa toplattırm ıştır. Avcı, hanı­
dayıf, baklava, küncülü akıt, şire gi­ mısak, 3 su bardağı bulgur, 3 ye­
mından b ir çare bulmasını ister.
bi tatlılar da ikram edilir. Şıllık mek kaşığı sade yağ, 1 çay kaşığı
Bunun üzerine kadın, ceylanın bu­
Urfa'ya has tatlıların en güzel olan­ kara biber, 1 çay kaşığı tarçın, 1 tat­
dundan bir m iktar yağsız et çıkara­
larından biridir. Yapımı oldukça lı kaşığı tuz, 2 su bardağı sıvı yağ, 1
rak bir taş üzerinde başka b ir taşla
maharet ister. yemek kaşığı biber, 1 yemek kaşığı un.
ezmeye başlar. Sonra ezilm iş eti
bulgur, biber tuzla karıştırarak yo­
ğurur. Yeşil soğan, maydanoz ekler.
Böylece U rfa'nın o leziz ve tadına
doyum olm az çiğköftesi meydana
gelir. Hz. İbrahim 'in ateşe atıldığı
günden bir hatıra da bu yemek ka­
lır.
Ç iğköftenin Yapılışı
M a lz e m e le r : 2 su b a rd a ğ ı
köftelik bulgur, 250 gr. döğülmüş
yağsız kara et, 6 yemek kaşığı kuru
isot, 1 tatlı kaşığı tuz, biraz tarçın, 8
- 10 adet yeşil soğan, 1 kuru soğan,
biraz kara biber, 1 demet mayda­
noz, bir tatlı kaşığı salça.
Ç iğköftelik bulgur özel olarak
yaptırılmış köfte leğenine konur,

23 7. Ü nlü , B o ra n ı Y e m e ğ i

159 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve TU R İZ M


neksel tü r le r in in k a y b o lm a d a n
yaşatılmasını sağlamak amacıyla ta­
nıtılm aları gerekmektedir. Türler tek
tek ele alınıp incelendiği taktirde
yörenin yem eklerinin lezzetlerinin
güzelliği yanmdar besleyici ö z e l­
lik le r i ve sa ğ lık a ç ıs ın d a n değeri
de ortaya çıkmış olacaktır.

PATLICANLI KEBAP
4 kişilik malzeme: 1 kg az yağlı
kıyma et, 3 kg uzun doğranmaya
müsait patlıcan, şiş ve bir m iktar kö­
mür.
Yapılışı: Genişçe bir mangalda
odun kömürü yakılır. Kıyma ete tüz
katılır ve biraz yoğrulur.Patlıcanlar
2 3 8. M a s lu k a Y e m e ğ i (B ir tü r k ö fte ) üçe ya da dörde bölünür. Bu işte
özel olarak yapılmış şişe, sırasıyla
Hazırlanışı: 500 gr. parça et yı­ üç su bardağı köftelik bulgur, isot, biber patlıcan ve et sıkıca saplanır
kanıp kuşbaşı doğranır, 1 yemek ka­ tuz, kara biber, tarçın, döğülmüş ka­ ve ateşte yeteri kadar pişirilir.
şığı sade yağla kavrulur. N ohutlar ra et konularak az su ile yavaş ya­ Pişirilen kebap bir kaba çekilerek
ayıklanıp yıkanır, ete ilave edile- vaş yoğrulur. Köfte kıvamına üzerine çok az miktarda su tanele­
rek25 - 30 dakika yumuşayıncaya gelince (kavrulurken dağılmaması nir ve üzeri kapatılır. Biraz bekle­
kadar haşlanır. A yıklanıp yıkanan için) un eklenip yoğurmaya devam dikten sonra servis yapılır.
lola z üç bardak su ile ayrı b ir yer­ edilir. Yoğrulan köfte bir tarafa a l ı ­
de haşlanır. Pancarlar yeşil yap­ n ır. N o h u t b ü y ü k lü ğ ü n d e par­ LEBENİ ÇORBASI
raklarından a yrılır, sadece sapları çalar alınarak avuç arasında 4 kişilik malzeme: Yarım kilo
doğranarak az su ile yum uşayınca­ yuvarlanır. Bir tavaya sıvı yağ ko­ dögme, 2 kg yoğurt ve 250 gr. no­
ya kadar haşlanır. Fazla suyu sıkıla­ nur, yuvalaklar pembeleşinceye ka­
hut.
rak alınır, 2 yemek kaşığı yağ ile 5 dar kızartılır. Sarmısak az tuz ile
- 10 d a k ik a k a v ru lu r. Haşlanan döğülüp yoğurda eklenir. Birinci Yapılışı: Dövm e b ir tencereye
lolazın suyu süzülerek nohut tence­ aşamada hazırlanan nohutlu ve konur, üzerine bir m iktarda su ko­
resine eklenir. Aynı tencereye kav­ pencerli yemekten tabaklara bir narak kaynalıtılr ve suyunu çekmesi
rulmuş pencer eklenip tuz katılarak m iktar alınır, üzerlerine kızarmış beklenir. Başka bir kabta ıslatılan
bir taşım kaynatılır. yüvalaklar konularak sarmısaklı yo­ nohut dövmeye katılır ve kaynatılır.
Bundan sonra "boranının yuva- ğurt dökülür ve servis yapılır. Kaynayan dövm e ve nohut karışımı
Ia ğ ı"n ın ( k ö fte s in in ) y a p ım ın a T o p lu m s a l d e ğ iş m e s ü re c i üzerine yavaş yavaş yoğurt dökülür.
geçilir. Bunun için de; bir tepsiye içe risin d e , U rfa m utfağ ının gele ­ Pişince tabaklara konur ve biraz
bekletildikten sonra servis yapılır.

BOSTANA (SALATA)
4 kişilik malzeme: 4 Domates, 2
Yeşilbiber, az m iktarda kuru biber,
4 -5 y e ş il s o ğ a n , 1 /2 d e m e t
M aydanoz, 100 gram Pirpirim (se­
m izotu), 4-5 yaprak taze nane, 1
bardak nar pekmezi.
Yapılışı: Sebzeler yıkanır, iyice
ayıklanır, soğanların kabuğu soyu­
lur. Daha sonra bütün sebzeler çok
ince doğranır. Tuz atıldıktan sonra
ezilerek karıştırılır, üzerine nar pek­
mezi, az m iktar da da su eklenerek
k a r ış t ır ı lı r ve s e rv is y a p ılır .
Domatesin tadı az ise bir m iktar
salça da konulabilir.
23 9. Lahm acun

160 Ş a n l ı u r f a '97 K Ü L T Ü R ve TU R İZ M
24 0. K ö y d e E k m e k Y a p ılışı

241. K ö y d e Ş e h riy e Y apılışı

161 Ş a n l ı u r f a '97 K Ü L T Ü R v e TU R İZ M
2 4 2. G ü m rü k H a n ı S u lu B o y a : D r. Y u s u f E rk iş i

162 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M


24 3. S ip a h i P a z a rı'n ın D u a ile A ç ılış ı

ŞANLIURFA'DA
YAŞAYAN
AHİLİK
• o ®® es

KÜLTÜRÜ
A b u z e r A k b ıv ık

Ş a n lıu rfa 'd a H z. İb ra h im 'in


ateşe atıldığı yerde oluşan Balıklıgöl
ve Anzelha gölü, yine o çevre iç e ­
risin d e K u yu m c u la r Çarşısı,
K azancı Pazarı, Iso tçıı Pazarı,
Kürkçü, Köşker, Semerciler Çarşısı,
Tenekeciler, Saraçlar, Dem irciler,
K eçeciler, D a b b a kla r ve N acar
başında başkanı (Şeyhi) vardır. iman ve ehli İslam ervahı şerifleri
Pazarı, Hüseyniye Çarşısı, Çadırcı
Gelenek ve göreneklerin halen içtin, Allah rızası içtin el Fatiha...,"
Pazarı, Attar Pazarı, H alı,kilim gibi
canlı olarak yaşatıIclığı bir esnaf gu­ f w r bulunanlar Fatiha süresini
eşyaların alınıp satıldğı sipahi
rubu sipahi Pazarı esnafıdır. Sipahi okurluktan sonra duaya devam eder
Pazarı, el dokuması neçeklerin (Baş
pazarında karşılıklı olarak yaklaşık "Y a ra b b i H a y ırla r ı fe th e d e s e n ,
örtüsü) satıldığı bedesten, ile esnaf
elli dükkan bulunur ve dört kapısı şerleri defhedesen, m tinkır, m tinafik
k e s im in in ç o k sa yıda o ld u ğ u
vardır. Bu çarşının bir kapısı neçek zalim in şerrinden nefzemin edesen,
çarşılar ve mekanlar. Güm rük Hanı,
ve dokum a iş le rin in satıldığı Gözedin kefili almadan, parasını
Barutçu Hanı ve daha nice tarihi
Bedestan'a çıkar. Bir kapısı Isotçıı vermeyin mal sahibinin, harcı unut­
mekanlar... Bunların hepsi
pazarına, bir kapısı ise Eskici paza­ mayın, ctim leten hayırlı işler" diye­
Şanlıurfa'nın "Aşağı Çarşı" denen
rına, bir kapısı ise sobacı Pazarına rek duayı b itirir. Böylece dua ile
bölgesinde içiçe geçmiş esnafın yo­
çıkar. Bu çarşıda halı kilim ve diğer açılan mezat başlıyor. Ü retici veya
ğunlaştığı mekanlardır.
ev sergileri, kürkten yapılmış giyim müşteri m alının orada bulunan bir
Buralarda dolaşan kişiyi bu me­
eşyaları ve halı yastıklar alınıp satı­ esnaf aracılığıyla bir dellala vererek
kanlardaki m istik ve tarihi hava
lır. Bu esnafın bir başkanı (Şeyhi) sattırabilir veya doğrudan bir dellala
mutlaka etkiler. Esnafının cana ya­
birde idare heyeti vardır. Bu pazar- vererek sattırabilir. M alını sattıracak
kınlığı dürüstlüğü ayrıca kayda de­
d’a -alışverişler belirli kurallara bağlı­ kişi eğer tanınan bir kişi değilse hır­
ğer bir husustur.
dır. Bu kurallara uymayanlar idare sızlık veya diğer hususlara karşılık
Esnafın hemen hemen tamamı heyeti ve Şeyh tarafından çeşitli ce­
usta çırak geleneğine göre yetişmiş zalara çarptırılır. .Sipahi Pazarı del-
ve yıllardır o mesleği yapan insan­ lal başı yetmiş yaşlarında Hacı Reşit
lardan olıışYır. Babası çocuğunu ay­ Beyazatlı bu çarşının bazı gelenek­
nı meslekten b ir ustanın yanına "Eti lerini şöyle anlatıyor. "Bü çarşıda
senin kemiği benim " diye koyar. esnaftan başka evindeki halısını çe­
Usta, çocuğa babasından daha ya­ şitli nedenlerle satmak isteyen kişi­
kındır. Mesleği ile ilg ili incelikler ler, halı almak isteyen kişiler,
başta olm ak üzere hayattaki birçok yaptığı kürkü satmak isteyenler, do­
muaşeret kuralının mesleği ile ilgili kuduğu halısını satmak isteyen kişi­
birçok geleneği ve kuralı çocuk, us­ ler gelir. Birde bu satışı yan ıcak
tasından öğrenir. Askere gidip gel­ olan bizim gibi del lallar vardır. Bu
dikten sonra ustasının Öğrettiği sipahi Pazarı her sabah dua ile açı­
kurallar çerçevesinde mesleğini lır. Dellalbaşı dua etmek üzere
kendi başına devam eder. Kendisi "Haydi kardeşler mezat başına" d i­
usta olsa dahi ustasını gördüğünde yerek dehaları çarşının girişine ça­
hürmette kusur etmez. Her gördü­ ğırır.Yanlarında da esnafın şeyhi
ğünde elini öper ve hayır dualarını vardır. Del lalbaşı file r in i kaldırarak
alır. yüksek sesle dııay.ı başlar. "Evvela,
Esnaf arasında güçlü bir dayanış­ E ıızubi I la h i mi neşşeytan i rra c im .
ma vardır. Esnafın ileri gelenlerin­ B is s m illa h irra h m a n irra h im . Ehli
244. K ü rk ç ü U sta sı
den oluşan bir heyet ve bu heyetin

163 Ş a n l ı u r fa ’9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
245. C ü lh a T e z g a h la rı ve U sta la rı

mal satışa çıkarılm adan bir kefil is­ mal getirilmemesi demektir. Yani teriye satarken malının arızasım
tenir. Kefil verebilirse malı mezata ceza m tiddetince o esnaf pazardaki söylemek zorundadır. Arızasım bile­
çıkar. M alı d ellallar sırtına alarak açık arttırmadan mal alamaz. Esnaf rek para söyleyen esnaf, mal kendi­
oradaki esnafı dolaşır. Esnaftan biri daha ağır bir suç işlerse dükkan ka­ sinde kalınca bu malı almak
mal için bir kapı açar (bir fiyat söy­ patma cezası dahi verilebilir. zorundadır. M alı almaktan kaçınırsa
ler) bunun üzerine diğer esnaflar Dellal başının nakletiğine göre bu esnafa ceza ve rilir. İşte bu ve bu­
açık attırmaya girerek malı almaya yakın zamanda şöyle bir hadise ö l­ na benzer alışverişin kuralları vra-
çalışır. M alın çilesi dolunca (dellal ümüş; " Mezatta bir halı geziyormuş. dır. Bu kurallar sıkı sıkıya taviz
malı dolaştırdığı halde artık para Bir müşteri, bir esnafın yanına otu­ verilmeden halen uygulanmaktadır,
söyleyen kalmadığında) kim en faz­ rup bu malı kendisine almasını söy­ aynı esnaf arasında büyük bir daya­
la para söylemişse mal onda kalır. lemiş, O esnaf da o halıya para nışma ve yardımlaşma da vardır.
Dellal malı o kişiye vermeden diğer söylemiş. Halı en fazla fiyatla ken­ Esnafın fakirleri gözetilir, g iyd irilir,
para söyleyenlere uğrayıp "M alı fi­ d is in d e k a lın c a h a lıy ı a la ra k evinin ihtiyaçları karşılanır. Bir ih ti­
lan kişiye bu kadara indiriyem " der. müşteriye teslim etmiş. Sonradan yaç olduğunda şeyhin emri ile he­
Yine de arttıran olmazsa mal sahibi­ mezatta satılan ve esnafın para söy­ men esanaftan para to p m a n ır ve
ne danışır. M al sahibi malını o fiya­ lediği malın yine o esnafa ait old u ­ ilg ili hayır işine s a rfe d ilir. Esnaf
ta satmaya razı olursa malı alandan ğu anlaşılmış bunun üzerine o buna itira z etm ez, m em nu niye tle
gidip parasını alır, bu paradan %5 esnafın şeyh tarafından onbeş gün ka tılır. Dellalbaşının anlatığına gö­
Belediye harcı ve %5 del lal 11k kesil­ harcı kesilmiş.. Oradaki bir kurala re geçenlerde halıyı satarken düşüp
dikten sonra malı satılanın parası göre esnaf kendi malına para söyle­ ölen bir dellalın cenazesini esnaf
verilir. yemez, çünkü malın fiyatını haksız kaldırmış. Cenaze masrafları karşı­
Bu pazarda malın satışı paranın olarak yükseltmiş olur. Kendi m alı­ lanmış ve ailesine de bir m iktar yar­
alınışı, mala para söylenişi gibi hu­ na para söylediği tespit edilirse har­ dım yapılmış.
suslar belirli kurallara bağlıdır. Bu cı kesilerek cezalandırılır. Harcı Y in e e s n a f y ılın b e lir li
kurallar herhangi b ir dellal veya es­ k e s ile n e s n a fa D e lla l m a l gö­ günlerinde "Tirit" denen yemek ya­
naf tarafından ihlal edilirse esnaf türemez. Mal götüren dellal olursa parak fakir fukara doyurulur. Bu ve
idare heyeti aracılığıyla çarşının ona da ceza verilir. buna benzer birçok a h ilik geleneği
şeyhi o kişinin "harcını keserek" ce­ Malı satan dellal malın eskiliği­ bütün canlılığıyla Şanlıurfa'da halen
za verir. O esnafın harcının kesil­ ni, yırtık, yanık gibi arızalarını para yaşamaktadır.
mesi demek, harcının kesildiği gün söyleyen esnafa söylemek z o r u n ­
kadar kendisine dellal tarafından d a d ır. Y in e e s n a f m a lın ı müş­

164 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü LTÜ R ve T U R İZ M


246. O rp h e u s M o z a iğ i (J.B . S e g a !'d e n )

ŞANLIURFA
MUSİKİ
TARİH S
A b u z e r A k b ıv ık
İnsanlık tarihiyle yaşıt olan m u­
siki, ilkel dönem lerden günümüze
gelinceye kadar çeşitli değişikliklere
ve gelişmelere uğramıştır. Yerleşim
merkezi olarak m ilattan önceki dö­
nemlere uzanan bir tarihe sahip
o la n Ş a n lıu rfa , m u s ik i ta r ih i
yönünden de aynı tarihlere kadar
uzanan bir seyir takip etmektedir.
Yapılacak kazılar Şanlıurfa ta ri­
h in e ışık tu ta rke n buna p aralel
o la ra k m u s ik in in ta r ih in i de ay­
dınlatacaktır.
Şanlıurfa musikisi ile ilg ili ilk b il­
gile r m ilattan önceki dönem lere
kadar dayanır. Şanlıurfa'ya bağlı
S u lta n te p e K ö y ü 'n d e y a p ıla n
kazılarda çıkarılan bir tablette
Gılgamış Destanı'na ait parçalar bu­
lunmuştur.
M ila di 168 senesinde Edessa'da
(Şanlıurfa'nın, eski ismi) dünyaya ge­
len Bar Daişan 222 senesinde öl-
müştürO). Büyük bir din filozofu
aynı zamanda da şair ve kuvvetli
bir sportmen olduğu bilinm ektedir.
M usikiye de çok düşkün olan Bar
merkezi olan Harran Üniversitesi Zeriab, Kordova'da kurduğu konser­
Daişan, musikişinas oğlunun adını
sayesinde bu yöre kültür ve sanat vatuarla Endülüs m usikisin in te­
ahenk anlamına gelen "Harm onius"
merkezi haline gelmiştir. M usikinin m e lin i atmış, Arap ve İspanyol
koymuştur. D ini konulara vakıf olan
geliştiği yerlere baktığımızda kültür m usikisine tesir e tm iş tir. A yrıca
Daişan, mersiyeler yazar, bunları
ve sanat m erkezlerini görmemiz bu engin b ilg is i sayesinde ud ens­
besteler ve besteletirdi. O nun za­
m üm kündür. Ayrıca yöre birçok trüm anına beşinci teli ilave ettiği bi­
manına kadar ayinler m usikisiz icra
dinlerin merkezi olmuştur. İşte bu linm ektedir. •
e dilird i. Bar Daişan din i ayinlerle
nedenlerle tarihte din, ticaret, kültür Ş a n lı u r f a 'n ı n E .y y u b iy e
m usikiyi birleştiren ilk fik ir ve sanat
ye sanat merkezi olan Şanlıurfa'da M a h a lle s i'n d e ya p ıla n k a z ıla r sı­
adamı olarak Şanlıurfa, musiki ta ri­
musiki alanında büyük gelişmeler rasında bulunan bir m ozaikte sihirli
hinde yer almaktadır.
görülmüş ve bu sayede de çok de­ musikişinas Orfeus ve onun m u s ik i­
Tarihte İpekyolu üzerinde bulu ­
ğerli musikişinaslar yetişmiştir. sini d inleyen kuş, aslan, g e yik.ve
nan ve ticaret yollarının kesiştiği yer
Bunlardan biri m iladi 789 - 857 m eleklerin resm ine rastlanmıştır(2).
olması dolayısıyla ticaret merkezi seneleri arasında yaşamış olan islam iyetin ilk yıllarında etkileri­
olan Harran, aynı zamanda kültür Z e ria b 'd ır. Şanlıurfa ya kınınd a ni duyurduğu yörelerden biri de
ve sanat merkezi konumundadır. M usul'da doğan Zeriab, Bağdat Şanlıurfa olmuştur. H alife Hz.
Eski H a rra n y e rle ş im b ö lg e si ka­ A b ba si h a life le rin in sa ra yınd a Ö m er dönem inde araplar yöreyi ele
lın tıları Şanlıurfa'ya otuz k ilo m e t­ Harun-EI Raşit ve A l-M a'm un zama­ geçirmişler ve buralara nüfus yerleş­
re mesafede ve Harran ilçesi nında vazife gördükten sonra tirm işlerdir. İşte buraya yerleşen
sınırları içerisindedir. Dünyanın ilk İsp a n y a 'n ın K o rd o va şe h rin d e m üslümanların, Şanlıurfa'da m usiki­
üniversitesi olarak b ilinen Harran Halife Abdurrahm an'ın sarayına baş nin bilhassa din i m usikinin gelişme­
Üniversitesi ve rasathane kalıntıları musikişinas olarak gönderilmiştir. sinde büyük etkileri olm uştur. Hatta
şu anda da mevcuttur. Tarihte bilim

165 Ş a n l ı u r f a ’9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M
Şanlıurfa'daki gerek klasik gerekse sup demektir. Bu makam ibn-i val eşliğinde o yu n la r oyna n m a k ta ­
halk m ü z ü ğ im iz in te m e lin i din i ta­ Sina'dan geçmiştir. Buna göre bu dır.
savvuf m u s ik im iz oluşturm uştur d i ­ makam 10. asırdan öncedir. Rehavi 14. y ü zy ıld a Şanlıurfa'da musiki
y eb iliriz . Bugün için de Şanlıurfa makamı iki türlü dür, biri basittir ve g e liş m e g ö s te rm e s in e ra ğ m e n
musikisi içerisinde dini m usikin in kararına doğru yegah(Re) perdesine 1517 y ılın d a ş e h r in O s m a n l ı
çok bü yü k bir yeri vardır. Urfa'da kadar iner ve bugünkü "Rast" maka­ im paratorluğu 'na katılmasıyla bu
m ü z ik icra e denle r içerisinde b irçok mının hemen hemen aynısıdır. Yani gelişmeler . daha ela hızlanmıştır.
haliz, hoca veya tarikat ehli kişiler bugünkü "Rast" makamının Osm anlı d ö n e m in d e k i başşehirlere
vardır. Bunlar yeri geldiğ inde kla­ Ş a n lıu rfa 'd a n ç ık tığ ın ı ra h a t lı k la uzak olmasına rağmen sanat ve m u ­
sik, yeri geld iğ in d e halk m üziği, ga­ söyleyebiliriz. Diğer Rehavi ise sik i fa a liy e tle ri i le r i düzeye
zel ve hoyrat okud u kları gibi yeri Beyati makamının Rast makam ına u la ş m ı ş t ı r . Bu d e v i r d e U r f a ' y a
geldiğ inde ilahi, çifte gibi tasavvuf eklenerek yapılmış iki basit m a ka m ­ sürgüne gönderile n devrin ünlü m u ­
musikisi ö rn ek lerin i de en güzel dan meydana gelmektedir. Yine sikişinaslarının Urfa'da kaldıkları
şekilde okumaktadırlar. Şanlıurfa'da ortaya çıkan "Urfa" m a­ süre içerisinde yöre halkının bilhas­
Bü y ü k S e l ç u k l u kamı vardır ki bugün birç o k Arap sa klasik m ü z ik k ü ltürün ü n gelişme­
im p a r a t o r lu ğ u n u n g e n iş le m e s i ü I k e l e r i n d e bu m a k a m k u lla n ıl- sinde b ü yü k katkıları olmuştur.
sırasında bölgeye T ürklerin yerleş­ maktadır(3). Ayrıca Şanlıurfa'da Yörede m e vcu t ciağ, yatı, sıra gece­
tikleri görülmekteyse de esas i t i b a ­ icad edilen bir diğer makam da leri ve odalarda yapılan m ü z ik to p ­
riy le yö re T ü rk le rc e 1 i 44 "Kılıçlı" makamıdır, bu makam sevi­ lantıları gibi gelenekler adeta birer
t a r i h i n d e e le g e ç i r i l m i ş t i r Bu lerek icra edilir, Rehavi, Urfa ve açık konservatur o lm uş ve m us iki­
d ö ne m de n sonra da musiki gelişme­ Kılıçlı makamlarının Şanlıurfa'da o r­ nin gelişmesinde bü yü k katkıları o l ­
sini sürdürmüş ve T ürkler musikiye taya çıkması tarihte m us ikin in yöre­ muştur.
doğudan esinlenen yeni bir tavır ve mizd e ne kadar gelişmiş old uğunu 15. yü zyıld a Şanlıurfa'nın en
nefes getirm işlerdir, işte g ü n ü m ü z ­ gösteren bariz örneklerdir. ü n lü m u s ik iş in a s la r ın d a n b iri
deki sanat ve halk m usikis inin te­ 1984 yılında Şanlıurfa'nın ilçesi Kuloğlu Mustafa'dır. Bu kişinin çok
mel taşlan bu dönem le rd e Harran'da Nurettin Yard ım cı'nın güzel bağlama çaldığı ve hoyrat
ko nm uştur d iy e b iliriz . başkanlığında yapılan kazılarda 13. o ku d u ğ u söylenir. 4, Murat, Bağdat
Şanlıurfa'da gayet ince ve hazin yüzyıl Eyyubiler d ö ne m in d e n kalma s e fe r i n d e n d ö n e rke n U rfa 'y a
bir sesle yapılan a yinle r "Rehavi" kemikten yapılmış küçük bir kaval uğramış ve b ir m ü d d e t kalmıştır.
m a k a m ın ı ortaya çık a rm ış tır. bulunmuştur(4). Bugün de aynı y ö ­ Kaldığı m ü d d e t içerisinde o devrin
Rehavi, Urfalı, Urfaya ait veya m e n ­ rede yapılan düğün törenlerinde ka­ ünlü musikişinaslarını her gece ça­

247. 1946 Yılında Osm an Özsoy Başkanlığındaki Urfa M usiki C em iyeti Heyeti

166 Ş a n l ı u r f a ’9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
ğırtır ve onları dinlerm iş kendisine
Kuloğlu M ustafa'nın ününden bah­
sedilince çağrılmasını emretmiş.
K uloğlu'nun o gün canı bir şeye sık­
kın olduğu için gelmek istememiş,
bunun üzerine Kuloğlu'yu getirmek
üzere kılıçlarını kuşanmış iki zapti­
ye gönderm işler ve zorla p ad işa hın
h u z u ru n a g e tirm iş le r. Kuloğlu
eline sazı almış ve "Güle ko n d i ­
ke ne k o n m a " m a y a lı türküsünü
irticalen besteleyip okumuş. 4.
M urat bunu çok beğenmiş ve kendi­
sine bunun hangi makamdan oku­
duğunu sorunca bunun "Kılıçlı" 248.. T e n e k e c i M a h m u t G ü z e lg ö z ve T a le b e le ri
makamı olduğunu, şu anda bestele­ diğim iz zevatın hemen cümlesi mu­ Ankara'da verdiği konsere dönem in
d iğini ve kılıç zoruyla getirildiği sikiye vakıf insanlardı, terennüm et­ cumhurbaşkanı katılmış v e e k i b i
için makama bu ismi verdiğini söy­ tikleri parçaların hangi makamda t e b r i k e d e r e k ö dü lle nd irilm iş­
lemiş. K uloğlu'nun anlattıkları olduğunu ve o makamın seyrini b i­ tir.
Padişah'ın "ç o k hoşuna gitmiş ve lerek okuyorlar. Urfalıların sesleri Son yıllarda m üzik konusunda
kendisini tebrik ederek hediyeler çok tem iz ve tizdir. İlk işittiğim va­ daha sistemli ve kapsamlı çalışma­
vermiştir. O gün bestelediği eser gü­ kit erkek sesinin bu kadar yüksek lar yapılm ak am acıyla Şanlıurfa'da
nüm üzde "kılıçlı" makamı olarak se­ perdelere fennin vesaitinden istifade Kültür Bakanlığına bağlı Türk Halk
vilerek icra edilm ektedir (6). Yine o etmeksizin erişebileceğine hayret M üziği korosu ve M illi Eğitim
y ü z y ı lla r ı n ü n lü m usikişinasla­ ettim" diye yazmıştır(7). Bakanlığına bağlı b ir A nadolu mü­
rından biri de Kirişçi Baba H a lil'd ir. 1934 ve daha sonraki yıllarda fa­ zik Lisesi kurulm uştur. Harran Ü n i­
Devrinin ünlü gazelhan ve hoyratçı- aliyet gösteren H alk Evleri musikişi­ versitesi bünyesinde de Türk Sanat
sıdır. nasların devam ettiği bir mektup ve H alk m üziği çalışmaları ve, yine
18.ve 19. yüzyıl Şanlıurfa'da olmuş ve burada her hafta halka Harran Üniversitesi bünyesinde bir
m u s ik in in z irv e d ö n e m id ir. Bu açık konserler verilm iştir. Daha son­ konservatuar kurulması için çalış­
yüzyılda değerli m usikişinaslar ye­ raki yıllarda gerek belediye, gerek m alar yapılm aktadır. Şanlıurfa'da
tiş m iş tir. B u nla rd an K irişçi oğlu halk eğitim merkezleri, gerekse mu­ kültür ve sanat faaliyetlerini yürüt­
Baba H alil, Hacı İbiş (Lülebizade) siki c e m iy e tle rin d e ça lışm a la r ya­ mekte olan Şurkav b ü n ye sin d e de
Kanuni Cürre Mehmet, Damburacı pılmış ve m usikim iz öğretilerek sanat, halk ve tasavuf m ü z iğ i ça­
Derviş (Vatansever), Kirişçioğlu yaşatılmaya çalışılmıştır. Bilhassa lışm aları kapsam lı b ir şe kild e sür­
H alil, A li Hafız sayılabilir. Qn bir Nisan U rfa'nın kurtuluş dürülm ektedir. Yine gençlerin kendi
19.yüzyıl, tasavvuf m usikisinin g ü n le r i v e s ile s iy le önceden aralarında oluşturdukları guruplar
de en parlak dönem lerinden biri o l­ hazırlıklar yapılmış, gerek Urfa'da nota-solfej gibi m üzik ve repertuar
muştur ve birçok ünlü musikişinas gerekse Urfa dışına konserler ve ril­ çalışmaları yaparak temel m ü z ik
yetişmiştir. Bunlardan en ünlüsü m iş, o z a m a n ın u la ş ım im k a n ­ b ilg ile r in i bu ş e k ild e sağlamakta­
M ih iş 'in ,oğlu A li H a fız 'd ır(5 ). s ız lık la rın a rağ m e n büyük dırlar.
Kendisi büyük mutasarrıf Dede özverilerle radyoevlerine gidilerek Son yüzyılım ızda Şanlıurfa'da
O s m a n A v n i H a z r e t le r in in çok başarılı canlı programlar yapıl­ yetişmiş ve Şanlıurfa musikisine çe­
m ürididir ve sesi gayet yüksek ve mıştır. 1946 yılında Urfa ekibinin şitli şekillerde hizm et vermiş b irç o k
berraktır. Ünü Urfa sınırlarını aşmış­
tır. Bir m üddet İstanbul'a da giderek
büyük cam ilerde hafızlık yapmıştır.
19. yüzyıl başlarında savaşlar
nedeniyle m usikim iz de duraklama
dönem ine girilm işse de C um huriyet
dönem inden sonra hızlı bir atak ya­
parak büyük gelişmeler göstermiştir.
1926 yılında D ar'ül Elhan heyeti
olarak derleme çalışmaları yapmak
üzere Şanlıurfa'ya gelen heyette bu­
lunan Ekrem Besim Bey daha sonra
derlem elerle ilgili yazdığı Dar'ül
Elhan D ergisi'nin önsözünde "Şunu-
ilave etmek isterim ki Urfa'da dinle-
24 9. K a z a n c ı B e d ih ve A rk a d a ş la rı

167 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


kişiden bahsetmek m üm kündür. Özkaya, Bakır Karadağlı, A li DİPNOTLAR:
1. J. B. Segal, Edessa, The Belessed C ity,
Çünkü m üzik U rfa lı'n ın adeta bir Toprak, H alil Altınses, Ferhat
O x fo rd U n u v e rc ity Press, 1970
parçası bir yaşama tarzı olm uştur. Güzel, A bdü lkad ir Karakuş, A k if 2. Bu m o z a ik in resmi Edessa is im li k i­
Bu nedenle birçok U rfalı gerek Çekirge, H alil Sezgin. tapta va rd ır, faka t söz konusu m o z a ik in ne­
profesyonel gerekse amatör olarak rede o ld u ğ u b ilin m e m e k te d ir.
A nonim türküler, hoyratlar ve
3. Y ılm a z Ö ztu n a , T ü rk M u sikisi
m üzikle uğraşmıştır. M u sikim izi gazeller yanında son yıllarda beste A n siklo p e d isi, M illi Eğitim B asım evi, 2. c ilt
günüm üze taşıyan ŞanIıurfalılar'dan form unda türkülerde yazılmış ve 4 . C ih a t K ü rk ç ü o ğ lu 'n d a n a ld ığ ım ız b il­
birkaçını şu şekilde sayabiliriz. halk, tarafından çok benim senm iş­ gi ü ze rin e M üze M ü d ü rü m ü z A dnan
Hacı N uri Hafız, M ukkim Tahir tir. Şanlıurfalı bestekarlardan bir M ısır'd a n a ld ığ ım ız b ilg ile r ve kazı dosyası­
nı in c e le m e m iz n e ticesinde 19 84 yılın d a ya­
(Oturan), Kel Hamza (Şenses), kaçını şöyle sayabiliriz.
pılan kazıda b u lu n a n K a v a fın 8 .1 2 .1 9 8 4
Cem il Cankat, Tenekeci M ahm ut Abdullah Balak, M ehm et Ataç, ta rih li kazı listesinin de H r. 84-11 envanter
(Güzelgöz), H a lil Hafız (Uzungöl), A rif Çelik, A li Gencebay, Fuat num arada kayıtlı o ld u ğ u n u ve H arran kazı
Vaveyli Mustafa Çavuş, Dedehayır evin d e o ld u ğ u n u öğ rend ik.
Kürkçüoğlu, A b dü lkad ir Algın,
5. Diş D o k to ru O sm an B engisu'dan de r­
Ahm et Ağa, D e m ir İzzet Bedir Çağlayan, N ail Bayşu, Çetin lem e
(D elioğlu), H am it H afız (Belli), Ö zdem ir. 6. Tenekeci M a h m u t G ü z e lg ö z 'd e n der-
Cuan M ahe, K urrik Mahe lem e nm iştir. "K ılıç lı M a k a m f'n ın b ir m akam
(G ençkol), Kazancı Bedih (Yoluk), değil de M a h u r m a kam ın ın iç in d e b ir o ku ­
Bedran K ırm ızı, C em il Cankat, ma tarzı o ld u ğ u sö ylen m ekte dir.
7. D a r'ü l Elhan, A n a d o lu H a lk Şarkıları,
Ahm et Cankat, N uri Sesigüzel,
Şehzadebaşı Evkaf M atbaası, İstanbul, 1927
İbrahim Tatlıses, M ehm et Ö zbek,
257. Kısaslı Aşıklar
M ahm ut Tuncer, Zekeriya Ü nlü,
Dündar Yıldız, G üler Işık, M üslüm
Gürses, Yavuz Tapucu, M ehm et
D elioğlu, Seyfettin Sucu, İsmail
Badilli, M ahm ut Coşkunses, Çetin
Ö zdem ir, M ehm et G üçlü, Ahm et
K a ra o ğ la n , K a d ir Sem a,
Abdurrahm an Kepekçi, M ehm et
Nacak, H a lil K endirli, Kanuni
Ayıbo, A ziz Çekirge, Mustafa
Savaş, M ehm et Bitmez, V efik Ataç,
Fazlı Ö ztop, Doğan G ü llü oğ lu,
İbrahim Ö zkan, Mustafa Şahin,
Ahm et Ö zhan, Eyyüp U yanıkoğlu,
Cevdet İşçi, D ellek M ahm ut
(Akagün), A b du llah Uyanık, Fırıncı
M ehm et G özoğlu, Keçeci Emin,
izzet ÇuMu, M e lik M ehm et, Fevzi

1 68 Ş a n l ı u r f a '9 7 K Ü L T Ü R ve TU R İZ M
(boyraz), patlıcan (balcan) v.s.
URFA . U R P / ^ 'Ğ 1 IN D :
- Genel yazı d ilin in yalnızca
ikinci tekil (n) sesleri (y) sesine dö­
Ö L Ç Ü K a V P Â i 4)
ÂĞZB nüşür. Baban (babay), amcan (am-
cay-emmiy), yengen (yengey).
' S a b r i K ü r k c ü o a iu
- (g) sesi kelime başlarında (k) gi­
M e h m e t H .Ö c a l bi okunur. Gömlek (köynek), gölge Şanlıurfa ağzında, eskiden olduğu
(kölge), keçi (geçi), kişi (gişi) şekline gibi günüm üzde de geçerli resmi
Ş a n lıu r fa 'n ı n , G üneydoğu dönüşür. ö lç ü b ir im le r in in y a n ın d a , de­
Anadolu Bölgesinin diğer illerinden ğerlerini ancak kullanan halkın b ild i­
farklı, kendine has ayrı bir dil özel­ - Kelime başlarındaki (y) sesi ço­ ği bir takım ölçüler de vardır. Bu
liği vardır. Kentin eski kavşak yo lla ­ ğu zaman düşer. Yüksek (üskek), ölçü birim leri zamana uygun olarak
rının üzerinde olması; ticaretini, yürek (ürek), yüzük (üzik), yüzen değişiklikler göstermektedir. Fakat
ziraatini, san'atını etkilediği gibi d i­ (üzen) v.s. günlük hayatta kullanılması ve halk
lini de etkilem iştir. Yüzyıllar boyun­ bilgisi olarak ele aldığımızda bunla­
- Sessiz harfler arasında yer de­
ca devam eden kültür haraketleri rın tarihi gelişim içindeki yerleri
ğiştirmeler de olur. Ekşi (eşki),ağrı önem taşımaktadır.
d ile d e ğ işik b ir z e n g in lik k a z a n ­
(argı), sofra (sırfa), çıplak (çılpah)
d ır m ış tı r . Ç e ş itli c o ğ r a fi deği­
v.s. Çeşitli bölümlerde sıralanması
şimler ve tarihi kaynaşmalar ana
mümkün olan, ölçü birim i olarak
d ilde bazı fa rklılıkla r ortaya ç ık a r­ Aynı zamanda fo lklo r zenginliği­ kullanılan kelim elerin bir kısmı es­
mışsa da, k e lim e le r genel yapısı m izin de bir ifadesi olan Urfa ağzı kiden resmi ö lçüler olarak kullanıl­
itibariyle Türkçenin Azeri lehçesine ile söylenmiş bazı kelim eleri hatırla­ mıştır. Bugün bunların yerlerini,
yakınlık gösterir. talım: çoğu batıdan ve diğer dillerden ge­
Urfa ağzında Türk d ilin in esas Ağbatı: Darısı lenler almıştır. Fakat yine de halkın
gramer kuralları hakim dir. Büyük Arahçın: Takke, külah dilinde bir kısmı yaşamaktadır. Bu
ses uyumu yaygındır. İsim ve sıfat­ Behteniz: Maydanoz kelimeler eskisi gibi bir birim olarak
lardaki ilk hecelerin sesli harfleri Bayah: Demin, biraz önce kullanılm asa b ile , bazı deyim , ata­
kalınsa, diğer hecelerdeki de kalın, Bibi: Hala sözü, mani ve türkülerim izde yerinde
ince ise diğerleri de incedir. Alm a, Bürük: Yüz örtüsü durmaktadır.
havla, zalim , zulum , bayaz, dellek Cemel: Duvar
Harmanlar kilelendi
(Elma, helva, zalim , zulüm , beyaz, Çındır: Sinir
tellak) gibi kelim eler birer örnek teş­ Çizo: Zayıf, sıska, kısa Timinler silelendi
kil ederler. Çörten: Yağmur oluğu Sen benden ayrılalı
Deleme: Topaç
Fiillerdeki (mek, mak) mastar ek­ Benzime kül elendi
’ ' Gedemeç: Eşik, papuçluk
leri ister kalın, ister ince olsun Urfa
Hapan: Çok acıkmış "manisinde olduğu gibi."
ağzında (mah) olarak yerleşmiştir.
Harhut: Bozuk
Gelmah, getmah, yatmah, kahmah Türkçe olanların yanında yabancı
Has: Marul
(gelmek, gitmek, yatmak, kalkmak) dillerden de halkın diline geçmiş ö l­
Kabala: Götürü
gibi.. çü birim leri vardır. Arapça, Farsça ve
Kerip: Yabancı, yerli değil
diğer yabancı dillerden bizim d ilim i­
Bunlardan başka Urfa ağzını Kınıfir: Karanfil
ze geçmiş olanlar değişikliğe uğra­
simgeleyen bazı hususları da şöyle M ibar: Turfanda
mış ve halk d ilinde kullanılarak
sıralayabiliriz; Pehkem: Kuvvetli Türkçemize girmiştir. Bu bölümde
- Ci ve cü ekleri çi, cı; dem irci Şapkana: H içbir zaman, şimdiye bunlardan kendi yöremizde kullanı­
(demirci), kömürcü (kömürcü), kah­ kadar lan sözcüklerden bir bölüm alınmış­
veci (kahveci) olur. Serinç: Sarnıç tır. Ayrıca bizde ve diğer yörelerde
Sıyrınçah: Kaygan de kullanılan kelimeler de vardır.
- Cu eki çı; kuyum cu (kuyımçı),
oduncu (odınçı) şeklinde söylenir. Suhra: Angarya
Taka: Pencere Bu derlenen ölçü birim lerini
- Bazı kelim elerin başındaki (b) Genel - Uzunluk - Alan - Ağırlık -
Teberik: Hatıra eşya
harfi (p) olarak okunur. Bozuk (po- M ik ta r - Z am an - V a k it g ib i bö­
Teti.rbe: Çıkmaz sokak
zıh), bakır (pakır) gibi. lümlere de ayırmak mümkündür. Bu
Tırefe: Alıngan
- (d) harfi (t) şeklinde söylenir. ölçüler bazan kesin ve belli bir biri­
Üsküre: Büyük tas
Dükkan (tüken), döken (töken), d i­ mi vermeyebilirler. Bugün için tespit
Yanfırı: Eğri, çarpık
ken (tiken) v.s. edilebilenlerden bir bölümünü belirt­
Zahar: Galiba menin halk bilim i açısından yararlı
- Bazen baştaki (p) harfi (b) gibi Zerzembe: Kiler olacağı kanaatindeyiz.
değerlenir. Pişen (bişen), poyraz Zuvah:Sokak

169 Ş a n lı u r fa ’9 7 K Ü L T Ü R ve TU R İZ M
Gülle: Yumurtadan küçük yuvarlak nesne. U rubiye : Çeyrek altın.
URFA AĞZINDA GENEL ÖLÇÜ "Bir gülle kadar büyüktü. Urup: Dörtte bir çeyrek. "Urup ekmek."
Çıkın : Ufak bohça. "Kör çıkın." U. De. De. Halbır: Daire şeklinde, tahta kenarlı tabanı Üsküre: Büyük, çorba veya ayran tası. "Bir
Çındır: Etin sinir kısmı, elastiki. "Çındır gibi." örgülü kabın alabileceği nesne, "iki halbır sa­ üsküre yoğurt."
Değirmi: Yuvarlak, daire ."Değirmi yüzlü." man." Yuvalah: Cevizden küçük yuvarlak köfte.
Dolam: Defa, çevrilme durumu. "Kapıyı kaç Hatra: Defa, kez, sefer. "İki hatra kadar taşı­ "Yuvallah büyüklüğündeydi."
dolam kitledin?" yabildim." Yarıbayarı: Eşit miktarda.
Ebra: Dara, saf ağırlık. Hırhana: Bir sürü, fazla kalabalık. "Bir hırha- Zırnık: Çok az. "Zırnık bile vermem."
Mangır: Bakır sikke, bir akçenin dörtte biri. na gelmişler." UZUNLUK-YÜKSEKLİK ÖLÇÜSÜ
Metelik: On para olarak değeri olan ayarı Haşa: Büyük çuval, "iki haşa buğday geldi." Arşın: Dirsekten orta parmağın ucuna kadar
bozuk rayicin yarım kuruşluk parası. İçim: Bir defa da içilecek nesne. "Bir içim olan uzunluk.
Posta: Defa, kez, kere. "Kaç posta gitti." su." Boğım: 2 cm. civarında bölüm. "Bir boğımlık
Perk: Sert katı."Yoğurt çok perk olmış." İfah: Ufak, küçük. "İfah olsın." boru."
Serinç: Sarnıç, su b irike n geniş kuyu. Küp: içine su, yağ gibi sıvı maddeler konu­ Ç ırpı: A ğ a çla rd an , b ilh a ssa üzüm kütük­
"Serinç gibi y e r ." lan çeşitli ebatlarda topraktan yapılmış kab. lerinden kesilen ve kurutulan ince dallar. "Çır­
Tokkaç: Çam aşır yıkarken vu rm a k için Kırtik: Ufak parça. pı gibi bdyu var."
yapılmış saplı tahta alet. "Eli kolu tokkaç gi­ Kazan: Geniş ve çukur, büyüklükleri değişik Dördü Bi Para: Çivinin boyu için kullanılır.
bi." bakır veya madeni kap. "Bir kazan yemek ha­ Firdolayı: Çepeçevre.
Tay: 1. Yük dengi 2. Dolu küfe 3. Eş, akran. zırlanmıştı." Kuttik: Kısa. "Kuttik boylu."
Toklı: Bir yaşında erkek kuzu. Keşkül: Seyyah dervişlerin içerisine su, ye­ AĞIRLIK ÖLÇÜSÜ
Zebelleh: iri cüsseli, kaba adam . "Zebelleh mek koydukları sefertası ödevini gören kap. Batman: Sekiz okkadan iki okkaya kadar de­
gibi adam." Kese: Para konulan, ağzı büzülen kese. "Bir ğişen bir ölçü, kantarın 30'da biri 8 kg.lık bir
MİKTAR ÖLÇÜSÜ kese altın verdiler." ölçü. "Ağır ol ki batman dögesen." U. De. At.
Ağız: Defa, kez, kere ."Bir ağız su." Kırat: Bir tahıl ölçüsü, bir kilenin sekizde bi­ Barmil: Fıçı, bir tonun üçte bir.
Avurd: Yanakla alt çene arasındaki boşluk. ri, tim inin dörtte biri. Dirhem: Okkanın dörtyüzde biri, ağırlığı
"Avurdını doldura doldura yedi." Kucah: Kucaklanacak miktar, kucak dolusu. 3.207 grama eşittir.
Buhça: Büyük çıkın, uçları bir yere getirilmiş Külah: Huni biçiminde kağıttan kap. "Bir kü­ Kırat : Altın ve gümüş tartılarında bir ölçü.
dört köşe bir sargı. lah şeker." Altın için 0,176, gümüş için 0,186 gr. Bir dir­
Baş: İnsan, hayvan, k im i n e sn elerin Külek; Tahtadan yapılan, yarım fıçı biçimin­ hemin onikide biri.
sayımında tane, dilim. "Bir baş peynir." de kulplu su kovası, sütün sağıldığı kova. M ıs k a l: Zamana ve yerine göre ağırlığı
Böğcik Kadar: Böcek büyüklüğünde, küçük "Yarım külek süt." değişmekte olan bir buçuk dirhem ya da 24
nesne. "Bir köme tavuk." kırata eşit bir ağırlık birimi.
Beşli: Büyükçe, iri. "Çok beşli bir koyun." Küp: ' Kulpsuz ağzı dar karınlı büyük toprak Okka: Dörtyüz dirhem tutarında.
Camhana: Büyük gömme dolap ."Bir cam- kap. "Bir küp yağ aldım." Timin: 23 kg.lık bir ölçü birimi.
hana yatak." Len g er : Büyük, yayvan bakır kap ."Üç lenger ZAMAN ÖLÇÜSÜ
Cole: Yavru, köpek yavrusu. "Cole kadar ol­ pilav geldi." Bayah: Biraz önce . “Bayahtan uğramıştı."
muş." Leğen: Kenarlı geniş kap. "Bir leğen dolusu Bıldır: Geçen yıl. “Bıldır bi dam yanmış bi yıl
Cücik: Palaz, küçük, ufak. "Cücik kadar ka­ köfte." kohısı çıkmış." U. De. De.
fa." Loğ: Ufak taş silindir. "Loğ gibi olmuş." İkigöz Arasında: İki kez bakmadan geçen
Curın: Taştan oyma sabit su kabı, yalak . Marhama: Büyük mendil ve bunun alacağı süre, bir saniye gibi.
"Karın değil curın." U. De. De. kadar nesne. "Bir marhama dolusu badem." Kuşluk Vakti: Tan ağarmadan önce.
Çanah: Bir çeşit yassı kabın alacağı nesne, NeJıit: Büyük kesme taş. "Bir n ehit bü- Lehse: An, biran.
"iki çanah pilav getir." yüklüğündeydi." Nefes: Bir solukluk zaman . "Bir nefeslik sü­
Çenem: Bir defada çiğnenecek kadar bir Ölbe: içine, katı ve sıvı nesne.konan kap. re v a rd ı" '
nesne. "Bi çenem sakız." U. De. De. Sıtıl: Madeni, kulplu taşınır kap. "Bir sıtıl su." Sigara İçimi: Bir sigara içinceye kadar ge­
Çitmik: Bir üzüm salkımının ayrıldığı küçük Sağım: Sağma işinde kere/kez. "Koyunlar çen zaman. "Bir sigara içimi kadar bekledim."
kollarından her biri, ufak salkımlar. "Bi çitmik kaç sağım sağıldı."
kadar." Sahan: Madeni yayvan kap. "Bir sahan ALAN ÖLÇÜSÜ
Çömçe: İçi çukur büyük kaşık. "Deve çömçe ödünç un aldım." Bazlamaç: Orta büyüklükte ev ekmeği
ile suvarılmaz." U. De. At. Sele: Kulplu büyük sepet. "Bir sele ekmek.” "Bazlamaç kadar dı."
Çimdik: Tutam, iki parmak ucuyla tutulacak Sile: Ağzı ağzına, dopdolu. "Tencere sile ol­ Baran: Bağda kütük, bostanda fidelik sırası.
m ik ta r. "Bir çim dik tuz." muştu." "Beş baran bağ aldım."
Çirtik: El parmakları arasına sıkıştırılabilecek Sıhım: Bir avuç sıkımı kadar nesne. "Bir sı­ Evlek: Dönümün dörtte biri, tarlaya tohum
miktar. kım köfte." ekmek için saban iziyle bölünen parçalardan
Çizo: Sıska, kıssa, zayıf. "Çizo kalmış." Teşt: Madeni geniş çamaşır leğeni, ."Bir teşt her biri, bahçelerde sebze ve benzerlerini dik­
Çüt: İki adet, çift. unum var." mek için ayrılan bölümlerden her biri.
Dibek: İçinde bazı şeylerin dövüldüğü çukur Tas: Madeni su bardağı, maşrapası. "Bir tas Gedemeç: Eski evlerde, odanın ilk girişinde
kap. "Dibek dolusu kadardı." yağ." ayrılan yer, yaklaşık 2 ila 8 m2 lik bir yer.
Deleme: 1. Peynir tekerleği.2.Topaç . "Kaç Taylık: Sebze ve meyve konulan büyük se­ “Bize gedemeç kadar bir yer bırakmışlar."
deleme peynir aldın?" pet. "Bir taylık üzüm." Maşara: Bağ ve bahçelerde sebze ekmek
Dadımlıh: Bir yiyeceğin tadına bakılacak ka­ Tepeleme: Tepe teşkil edecek kadar doldu­ için ayrılan küçük bölümler. "On maşara do­
dar küçük miktar. rulmuş. "Tepeleme olsun." mates etmişler."
Dam: Ev veya odanın alabileceği nesne.. "Bir ■ Tike: Parça. "Bir tike et." Sini: İnce kenarlı, geniş madeni kap. "Sini
dam dolusu saman." Topah: Toparlak, yuvarlak, yumru kadar kü­ büyüklüğünde vardı."
Diş: Diş büyüklüğünde nesneler. "Bir diş sa­ me. "Birtopah olsun." Kısaltmalar
rımsak." , Tuluk: Koyun, keçi ve sığır derisinden (U.De. Ma.) Urfa'dan Derlenmiş Maniler
Doyurtılıh: Doyacak miktarda yemek. yapılan içine sıvı nesne konan kap. "Bir tuluk (Û.De.De.) Urfa'dan Derlenmiş Deyimler
Ferik: Küçük, taze. yağ." (U.De. At.) Urfa'dan Derlenmiş Atasözü

170 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


25 2. Ç a k e ri C a m ii X3ravür: Dr. B u rh a n V u ra l

253. B e y k a p ıs ı M a h m u to ğ lu K u le s i G ra v ü r: Dr. B u rh a n V ura l

1 71 Şan ltu rfa '97 K Ü L T Ü R ve TU R İZ M


İh v a n la r y in e d o ld u r m u ş e y v a n ı,
TÜRK HALK
MÜZİĞİNDE
URFA HALK
MÜZİĞİNİN
YERİ
M e hm et Ö zbek

Folklorum uzun en canlı ve en


yaygın dallarından biri olan halk
m üziğinin Şanlıurfa'da makam ve
usul bakımından göstermiş olduğu
zenginlik, icra ve uslup bakımından
gösterdiği renklilik, incelenmeye
değer bir konudur. Bu özellikleri,
Şanlıurfa halk m üziğine ayrı bir
şahsiyet kazandırmıştır.

1926 yılında Şanlıurfa'da halk


m üziği çalışmaları yapan Dar-ül
Elhan (daha sonraki adıyla İstanbul
Belediye Konservatuarı) araştırma
ve inceleme heyeti başkanı Rauf
Y e k ta B ey, bu d e r le m e le r in ya­
yınlandığı 1 nolu Defter'de, Urfa
halk m üziğinin makam zenginliği
ile okuyucularının d ik ve parlak ses­
leri, usta icra ve üsluplarının insanı
hayrete düşürecek derecede cazip
ve enteresan olduğunu belirtir.

O zamanın H a lil-ıir Rahman


254. Ş anlıurfa D e vle t T.H.M. K orosu S anatçıları
Camii imamı Zeki Bey ile Hacı Nuri
Hafız (Başaran), etkileyici sesleri ve
Çünkü o zamanlar, makam fik ri­ Türk M üziği hâzinesinin ancak bir
d e rin re p e rtu a rla rıy la heyetin
ne bağlı sistemli müziğin, sadece bölüm ü taşınmıştır.
d ik k a tin i çekm iş, o n la rı adeta
imparatorluğun başşehri İstanbul'da
büyülem işlerdir. Bir tarafta halk işi
icra edlidiği zannediliyordu. Oysa Urfa halk m üziği, makam zen­
saf türkü ve hoyratlar söyleyen bu
ki yüzlerce yıl önce, daha İstanbul ginliği ve ezgi seyrindeki renklilik
insanların, b ir tarafta da İstanbul'da
payitaht olmadan bile, Anadolu bakımından Arap m üziğini de etki­
bile duyulmamış divan tarzı şiirlerle
bir takım makamları icra etmeleri, beylerinin konaklarında makam an­ lemiştir. Yalnız Kerkük, M usul, Erbil
Heyeti Urfa'ya yürekten bağlar. Her layışına dayalı sistemli m üzik yapılı­ gibi T ürkler'le meskun yörelerde de­
ilde 3 - 4 gün kalan Heyet, H alepli yordu. işte bunların devamı olan bir ğil, Bağdat gibi eskiden Arap dünya­
Bahçesi'ndeki Sakıp Bey'in kona­ çok makam, bugün Urfa, Elazığ, sının ünlü kültür sanat merkezinde
ğında 12 gün kaldıkları halde işin Konya, Kastamonu g ib i ille r im iz ­ bile bu m üziğin izleri görülür.
içinden çıkamaz, durum u herhangi de halen yaşadıkları halde, Bağdat makamlarının en yaygın ve
bir neticeye bağlamadan bir daha İstanbul'da b ilinm e m e kted ir. Ç ün­ popüler olanı Urfa makamıdır.
gelmek üzere ayrılırlar. kü Anadolu'dan başkente, zengin "Makam-ı Urfa" diye tanıtılan bu

1 72 Ş a n l ı u r f a '9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M
255. 1 9 4 0 'lı y ılla rd a M u s ik i C e m iy e ti M e n s u p la rı
makam herkes tarafından bilinen
ünlü "Urfa Divan Makamı"dır.

Bağdat'ta koca bir mahalle ku­


ran ve cami yaptırarak bunlara adı­
nı veren U rfa lıla r'ın , Bağdat
m üziğine de etki etmeleri çok ta b ii­
dir.

Urfa halk m üziği kendine yakın


illerin m üzik hayatını da etkilemiş,
U rfa'ya ait ezgi ve üslupların, k o m ­
şu ille rd e k i s a n a tç ıla r tarafından
da benimsenmesine sebep olm uş­
tur. Yakın geçmişte yalnız Doğu
A n a d o lu 'y u d e ğ il, b ü tü n y u rd u ,
sesi ve ic r a s ıy la e tk ile y e n
"Ş ark B ü lb ü lü " s ıfa tıy la ta n ı- so ld an sasa — — —
nan D iyarbakırlı Celal Güzelses m a r a n So z h a l I l öğ retm en cevdet b e k ç i b a k ir k ara kö p r û lü İ s m a il m u k im ta* c i r c ir m a h e a s c ih o c a if
uAd i/a Hİd

"B ö y le B a ğ la r, G a rib e m Bu
V atanda, Kalemi Kaşta Koydun, İkinci özelliği: Divan tarzı uzun- d inlediğim iz "Urfa Divan Ayağı" -
Coşkun Sular ve Bulanık Akarsın" havaların okunmasıdır. Bunlar ge­ "Urfa Hüseyni G ezintisi" gibi ezgi­
gibi Urfa uzun havalarını plağa nellikle gazel tarzında yazılmış ler işte böyledir. O n la r aslında
okumuş, bunların birer Urfa havası şiirlerin, süslü ve zengin ezgilerle Uzunhava türünde okunan gazel
olduğunu belirtm iştir. serbest bir ağızla söylenmesinden havalarının ayaklarıdırlar.
oluşmuş biçim lerdir. Uşşak, Rast,
Ayrıca Elazığ, Urfa ve Kerkük Üçüncü özelliği ise : İcra ve üs-
Segah, Hüseyin, Divan ve Nevruz
arasında sadece ezgi bakımından lubundadır. Urfa halk ezgilerini icra
gibi adlar verilen bu biçim ler, dizi,
değil, aynı zamanda Çeşitli uzunha- eden sesler d ik ve parlak seslerdir.
seyir-ve icra bakımından İstanbul
va adlarında bile bir beraberliğin Bu, y ö re n in ses k a ra k te rid ir.
ağzı gazellerden tamamen farklıdır.
b u lu n m a sı, a yrıca in ce le n m e ye Genelde inici ö ze llik gösteren Urfa
Y akın za m a na k a da r M a h m u t
değer bir konudur. Beşiri, m uhalif, halk ezgileri icrasında sesler, daima
Güzelgöz, Ahmet ve H alil Uzungöl
kesik ve kürdi, bu üç yörede de b ili­ gür, parlak ve toktur. Ezgiye hakim
kardeşler tarafından icra edilen bu
nen birer hoyrat türüdür. bir biçim de kıvrak gırtlak sesleri ve
havalar, ne yazık ki günüm üz genç
bezek notlarıyla çağlayan misali yu­
sanatçıları tarafından pek ilgi gör­
Divan, Nevruz, Rast, Müstezat, karıdan aşağıya doğru inerler.
memektedir.
ibrahim i veya ibrahim iye, Elazığ ve
Şanlıurfa'da bilinen hemen hemen Çıkıcı ö zellik gösteren nadir bir
'D ivan tarzı havaların halk m üzi­
aynı ezgilerle okunan birer gazel kaç türkü ile gazellerin tümünde
ğine bir başka katkısı, gazel arala­
havasıdır. ise, sesler g id e re k gürleşen ve
rında çalınan "ayak"lardan oluşan
g üzelleşen b ir b iç im d e g e lişir.
peşrev ve gezinti gibi saz havaları­
Şanlıurfa halk m üziğinin üç Kademe kademe yükselen gazelle-
dır. Radyolarımızdan zaman zaman
önem li yanı vardır.

Biri, halk m üziğinin iki ana b iç i­


m inden biri olan uzunhavanın
" h o y r a t" tü r ü n e A n a d o lu 'd a
yalnızca Urfa ve Elazığ'da rastlaml-
masıdır.

Gerek söz bakımından cinas sa­


natıyla bezeli olması, gerekse ezgi
bakımından zengin, icra ve üslup
bakımından kıvrak ve akıcı b ir gü­
zelliğe sahip olmasıyla, hoyratın
halk müziğinde, ayrı bir yeri vardır.
Hoyratlar okunmasındaki zo rlukla r­
dan dolayı, halk ezgileri içinde en
az değişime uğrayan bir biçim dir.
Onda, daha eski dönem lerin ezgi
yapısını ve zeng in likle rin i aslına da­
ha yakın bir şekilde b ulab iliriz.
256. S a lih T u rh an , M e h m e t Ö zb e k, A b d u rra h m a n K ızılay, B a k ır K a ra d a ğ lı

173 Ş a n l ı u r f a ’9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M
257. U rfa lı M u s ik i U sta la rı

rin son mertebesinde icra, bir başka ya da baharda dağlara yatıya giden GAP u y g u la m a s ı s o n u c u n d a
güzellik kazanır. Ses burada yapabi­ gruplar arasındaki rekabet, bir yan­ Şanlıurfa'da ekonom ik hayatla b ir­
leceği bütün hüneri göstererek, d in ­ dan to p lu ic ra n ın g e liş m e s in i likte sosyal ve kültürel hayat da de­
leyici de heyecanı doruk noktaya sağlarken, bir yandan da sanatçı ğişecektir.
ulaştırır. ruhlu bu insanları yeni eserler yarat­
Bugünden, unutulm aya terk edil­
Urfa, sözlü halk ezgilerinin ses maya zorluyordu. Çünkü her sıra
miş b ir takım değerler hızla ortadan
bakımından genişliği, tonalite bakı­ gezen topluluk, bünyesindeki sanat­
k a y b o la c a k ve to p lu m e s k i kül­
mından gürlüğü, bu yörede mey, çı sayısı ve bunların ustalık düzeyi
ile övünürdü. türünün yüceliğinden habersiz, bel­
sipsi, d ü d ü k g ib i nisbeten ilk e l
ki zengin ve m utlu, fakat yoz bir
ve az sesli ç a lg ıla rın ku lla nılm a ­ Bugün önce radyonun, sonra te­
hayat tarzının içinde yaşayacaktır.
masına, unutulmasına; aksine, bağ­ le v iz y o n u n evlere g irm e s iy le bu
lama, ud, cümbüş, kanun ve keman ortam artık eski y a ra tıc ılığ ın ı y i­ Bu bakımdan U rfa'da beklenen
gibi daha gelişkin ve gür sesli çalgı­ tirm iştir. Halk tarafından artık, ede­ önem li meselelerden biri de köklü
ların benimsenmesine sebep olm uş­ biyat sohbeti, ' m üzik ziyafeti ve b ir ekonom ik kalkınm ayla birlikte,
tur. eğlenceli oyunlar yerine, televizyon köklü bir kültür kalkınmasının bir­
G ü n ü m ü z g e n ç le ri arasında seyredilmekte, radyo dinlenilm ekte- likte başarılması meselesidir.
bağlama en yaygın çalgı olarak de­ dir.
ğer kazan-ırken, sesi ve çalm a
te k n iğ i b a kım ın d a n cüm büşü
çağrıştıran "tar"ın da giderek önem
kazandığı görülm ektedir.
Şanlıurfa'daki bu zengin ezgi
hâzinesinin, d in le yiciy i büyüleyen
icra b içim in in varlığı, belli ki b ir se­
bebe dayanmaktadır.
Bu sebeplerden en önem lisi, es­
kiden beri süregelen sıra gecesi ve
yatı geleneğidir. Radyo ve televiz­
yonun olm adığı dönem lerde, her
akşam bir evde toplanarak sıra ge­
zen gruplarda, sanat ve edebiyat
sohbetlerinden sonra, sıra müziğe
gelirdi. Her grubun bir çalgı takımı,
bir kaç usta okuyucusu olurdu.
Bunlar bir düzen içinde sistemli
m üzik yaparlardı. Sıra gecesi gezen
25 8. K a z a n cı B e d ih ve O ğ lu N a c i Y o lu k

174 Ş a n h u rfa '9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M


KÜLTÜR BAKANLIĞI ŞANLIURFA DEVLET THM KOROSU
28 Aralık 1990 tarihinde çalışmalarına başlamış olan koro, 11 bayan ses, 12 erkek ses, 11 saz ve
3 misafir sanatçı olmak üzere toplam 37 kişilik kadrosu ile çalışmalarını sürdürmektedir.
Koronun amacı; Halk m üziğim izi üstün bir teknikle icra etmek ve halk müziği kültürünü geniş kitlelere yaymaktır.
Kuruluşundan bu yana çeşitli etkinliklere katılarak başarılı konserler veren koronun,
şefliğini M.Bakır KARADAĞLI yürütmektedir.

U R FA K U R T U L U Ş M ARŞI Söz : H ulusi K IL IÇ A S L A N


M ü z ik ; Şükni D Ö LEN

iT H ™ - i». ■ J— J j ».-»—J—>—
—W -J < ^F— r -
J

f
- J -J 4 -----9 — 9 -
Y? * . 9 9 4 —

Cf ^=#=3
Ur
m
b ir
9
da ha kük re r g ö rü r
I i I: ^
le r H er on b ir ni
iT j ^ iü b y y
san da

a n a rk e n d ü nü

Ta ri h e ni şan d ır kur tu lu şu m uz Bi ze ar ma ğan d ır k u r ru lu şu m uz


17

■ö-

m ~W W
İÜ ~9 S m
B ir eş s iz des ta n d ır k u r tu lu şu En bü yük şe re t T ü rk o lu şu
25

Dağlarda uğuldar, göklerde gürler, Dur, o gün kanlarla ıslanan yerde, Atalar kanıyla bağlıyız yurda
Yankılar dinmeden söyler o günü.. Yükselen sesleri duy perde perde.. Kuzu kaptırmayız sırtlana, kurda..
Urfa'yı bir daha kükrer görürler Bir eli bağrında, bir el ilerde Sırası gelince biz bu uğurda,
Her 11 Nisan'da anarken dünü.. Haykıran erlerin dinle ününü.. Kurarız, yine o şanlı düğünü

Tarihe nişandır kurtuluşumuz, Tarihe nişandır kurtuluşumuz, Tarihe nişandır kurtuluşumuz,


Bize armağandır kurtuluşumuz, Bize armağandır kurtuluşumuz, Bize armağandır kurtuluşumuz,
Bir eşsiz destandır kurtuluşumuz, Bir eşsiz destandır kurtuluşumuz, Bir eşsiz destandır kurtuluşumuz,
En büyük şereftir Türk oluşumuz. En büyük şereftir Türk oluşumuz. En büyük şereftir Türk oluşumuz.

1 75 Ş a n l ı u r f a ’9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M
zeni b a k ı mı ndan be l ir l i bi r kal ıba Kurbanım her gelene
ŞA N LIU R FA 'D A sokul maması bu anl aml ar ı çağrıştır­ Zülfünden ter gelene
maktadır. Çöp yığdım yuva yaptım
M ANİ ve H O Y R A T Hoyratı Yunanca "oryatus" Yavrularım kölgelene
sözcüğünden d i l i m i z e gi rmi ş bi r gibi...
G E LE N E Ğ İ sözcük olarak göstermek Grek kültürü M aniler özellikle Urfa'da kadınlar
hoyratlığından başka bir şey değildir. tarafından terennüm edilir. Kadınlar,
A d il Saraç Zaten bu tür transferleri batı kökenli söyledikleri bu manilere "düzme" adını
Televizyonda basında ve diğer ya­ ansiklopedilerin yapması da oldukça verirler ve bu düzmeler mutlaka 4 'lük
yınlarda Şanlıurfa üzerine yapılan araş­ anlamlıdır. biçim indedir. Düzmeler önceden ez­
tırmalarda Şanlıurfa halk oyunları, halk Hoyrat, birinci mısraında 7'den az berlenmiş olmayıp günün, anın anlam
müziği zenginliği üzerinde durulmuş hece bulunduran ve ekseriya cinaslı ve önemine uygun doğaçlamalardır.
ve nedense U rfalı'nın hazır cevaplığı, kafiye kullanılan, Anadolu'nun çeşitli Urfa'da erkekler genelde "hoyrat"
keskin zekası, ince espri gücü, kısacası yerlerinde kesik mani, cinaslı mani, söylerler. Bir erkeğin mani okuması ve­
söz ustalığı üzerinde durulmamıştır. ayaklı mani olarak telaffuz edilen bir ya söylemesi bir dönemde ayıp sayıl­
Halbuki bilmecelerinde, dua ve türdür. Bu türe Urfa'da ve Kerkük'te ve­ mıştır. Hoyratlar tek ve çifte olarak
beddualarında yer alan söz doku I a r ı - rilen addır. söylenir. Tekler bir kişi tarafından söy­
n ın z e n g i n l i ğ i , d o ğ m a c a özel­ Bu bilgilerden sonra ana konu olan lenir ve karşılık beklenmez. Doğal ola­
liklerinin orijinalliği Urfa'nın bu Urfa mani ve hoyratlarına gelince: rak doğaçlamadır. Mesela:
alanda ne kadar usta olduğunu göste­ Bu konuda şim diye kadar üç ça­
Ne m avidir
rir. lışma yapılmıştır.
Kız göziy ne m avidir
Mesela, muhatabının ölmesini dile­ 1- ERGİN, M. Emin: Urfa'dan
Avudırsay sen avut
yen birinin ettiği şu bedduanın inceli­ Derlenmiş Hoyrat ve M aniler 1972
El benim nem avudır
ğine bakın: 300 civarında hoyrat ve mani.
"Sıccah-yataşan, savuh kahâsan" 2- ERGİN, M. Emin: Urfa'dan Urfa hoyratlarının bazıları da cinas
Y in e d o ğaçlam ası b ir c iğ e rc i Derlenmiş Hoyrat ve M aniler 1983. 2. bakımından zayıftır. Daha doğrusu ci­
dükkanında meydana gelen b ir olay Baskı, 450 civarında hoyrat ve mani. nas barındırmaz.
üzerine ortaya çıkan, bir açıdan mani, 3- A K B IY IK , A b u z e r; Bı demde
bir açıdan hoyrat sayılabilecek şu KÜRKÇÜOĞLU Sabri: Şanl ı ur f a Yaram sızlar bı demde
neğin güzelliğine bakın: . Hoyrat ve Manileri 1991, 979 mani ve Mevlam bizi affeyle
Kuşbaşı var hoyrat. Ahır nefes son demde
Ciğer var kuşbaşı var Burada, yayınlanan bu kitaplarda Çifteler ise genelde bir atışma b i ­
Yadlara üz mi verir yer alan mâni ve hoyratlardan alıntılar ç i m i n d e d i r . V e r i l e n a y a k çer-
Dostı var oynaşı var yapmaktan ziyade Urfa'daki hoyrat ve çevesinde değil, atışma hızının tersine
Mani: aaba kafiye düzeninde mani geleneği üzerine notlar düşmek lk sözcük gözetilerek yapılır. Şunu da
hece ölçüsüyle söylenen genelde 4 ve bu kitaplarda yer almayan özgün lave edelim; Urfa'da dini musikinin
m ı s r a d a n o l u ş a n a n o n i m h; mani veya hoyrat sunulmuştur. lahi türüne de "çifte" denmektedir.
edebiyatı nazım şekiIlerindendir. Urfa'daki mani ve' hoyrat geleneği­ Çiftelere şu örnekleri verelim:
Mani: Arapça Man sülasi kökünün nin çok eskilere dayandığını söylemek Sürmemeni
sonuna bir nisbet "i"sinin yerleştirilme-, için gerekli belgelere sahip değiliz. Çek göze sürme meni
si sonucu ortaya çıkmıştır. Anlamı da Şuna eminiz ki, Ösmanlı mührü 16. Bala beşikte ağliy
"manayla ilg ili" olarak değerlendirili­ yüzyılda Urfa'ya vurulmuş ve mani Ağzına sür memeni
yor. gel eneği bu y ü z y ı l d a başlamıştır.
Mani: Aynı kökten türemiş çoğul Sürme beni
18.yy. daki veba salgını, 19.yy.da
bir sözcüktür ve "meani" sözcüğünün Çek göze sürme beni
Kırım ve 93 harplerinin getirdiği göç­
bozulmuş bir söylenişidir. Kapıyda kul olmışam
ler, hemen 20.yy'ın başında patlayan
A r a p l a r ı n bu t ü r d e ş i i r s ö y ­ Ermeni katliamının getirdiği iç göç, Naçarım sürme beni
l e m e m e l e r i b u i h t i m a l l e r i za- Urfa'da kullanılan mani ve hoyratların, Yara yeri
yıflatmaktadır. Urfa'da son bulan bu göçlerin başladı­ Sağalmaz yara yeri
Başka bir ihtimalse şudur: ğı yörelerde de değişik biçimlerde El getti menzil aldı
Maniheist Türklerin tanrılarına ada­ söylenmesi (Azerbeycan-Kars-Elazığ- Ben derem yara yeri
dıkları şiirlerdir. M aniheizm in "mani" Bingöl-Bitlis-Van-Kerkük) bu geleneği Yarasızlar
adını verdikleri tanrılara adanmış ancak 300-350 yılın birikm eleri olduğu Oh değmiş yara sızlar
şiirlerdir. sonucunu doğurur. Yaralının halından
Zaten Türklerin ulusal ölçüsünün Hoyrat ve manilerde yer alan dilin Ne bilsin yarasızlar
hece ölçüsü, ulusal nazım birim lerinin tazeliği ve aynı mani ve hoyratların gü­
4 'lük olması bu ihtim ali daha akılcı kıl­ nümüzde de kulanılması bu kanaati Kalemi kaşta kodiy
maktadır. desteklemektedir. Gözimi yaşta kodiy
Hoyrata gelince; Maninin değişmez özelliği olan 7'li Sen başıy alıp gettiy
Sözcük anlamı bakımından kaba, hece ö l ç ü s ü Ş a n l ı u r f a ' d a da de- Beni ataşta kodiy
kırıcı, sıra dışı bir kabalığı anlamlarını ğişmemektedir. Ancak bu ölçüyü aşan, Kalemin ucu kara
çağrıştırmaktadır. aceleye getirilmiş 3+4, 4+3, 5+2 gibi du­ Kalbimin ucu yara
Hoyratın dik bir sesle söylenmesi, rakları çiğnemiş maniler de vardır. Heberiy tez yerişti
her mekanda teğanni edilmesi, ses d ü ­ Gel ağlama beçara

176 Ş a n l ı u r f a ’9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
260 . U rfa K a le s in d e H o y ra tç ı

Ç a l U rfa lım s a z ın ı ç a l!
A le v a le v , ş im ş e k ş im ş e k
B e ş ir i'd e n h o y r a tla r al,
Y a n s ın te lle r, y a n s ın y ü re k ...
Ç a l k i, s a z ın d ile g e ls in ,
Ç a l ki, U rfa te le g e ls in
Ç a l U rfa lım , U rfa k o k s u n
B u rc u b u rc u , b u ra m b u ra m .
H ü z ü n lü y ü m b u g ü n le r d e
Ş u g u r b e tle h iç y o k a ra m .
Ç a l U rfa ‘h m d ü ğ ü n o ls u n .
G ö n ü lle re U rfa d o ls u n .
Ç a l U rfa lım , s e s le r g e ls in
B E R K A F E 'd e n , D İP K A R L IK 'ta n
Y a n ık h o y r a tla r y ü k s e ls in
K A R A K Û P R Ü 'd e n a rlık ta n ...
& Ç a l U rfa lım ç a l, v a k it d a r
K a lb im m ız ra b ın d a ç a rp a r.
M . H u lû s i K IL IÇ A S L A N

Ç ifte le r in y a n ıs ıra b ir d e n fa z la k iş i k o n u la r h e r m a n id e v e h o y r a t t a d e ­ Y a z y o lla


ta r a fın d a n ta m a m la n a n m a n ile r d e v a r ­ ğ iş ik a ç ıla rd a n iş le n ir . H o y r a t v e m a n i
B a h a r y o lla y a z y o lla
d ır. B u t ü r m a n iy e n e d e n d iğ in i s ö z l ü o k u y a n la r ın ( s ö y le y e n le rin d e ğ il) re p e r­
K e b a p y a n d ı k ö z o ld ı
v e y a z ılı k a y n a k la r d a n ö ğ re n e m e ­ tu a r la r ı o ld u k ç a g e n iş tir.
K a rd a ş b iz e d u z y o lla
d ik : M a n i v e h o y ra tla r ın d a h a ö n c e b e ­ b iç im in d e b ir v a r y a n tı d a v a r d ır .
K o y ın ia r k u z lıy a n d a lir t i l d i ğ i ü z e re b e lk i b ir m a k a m ı y o k tu r .
U rfa h o y r a t v e m a n ile r in in ü z e r in e
Y a ra la r s ız lıy a n d a F a k^t bazı h o y r a tla r b a z ı m a k a m la r a
y a p ıla n ta r tış m a la rd a n b ir i de y a z ıy a
B e n se n i n e rd e b u lu m y a k ış m a la rın d a n b ir a lış k a n lık la m e s n e ­
n a s ıl g e ç ir ile c e ğ id ir . A k a d e m ik
G ö y n im a r z u lıy a n d a v i, İs fa h a n , n e v ru z , b e ş iri g ib i a y n ı m a ­
ç e v r e le r u lu s a l k ü ltü r ü n b ü tü n lü ğ ü iç in
k a m la rla o k u n m a k ta d ır . H o y ra t ve
B u d ö r tlü ğ ü n a y a k lı v e c in a s lı o l­ b u n la r ın n o r m a l T ü r k ç e y le y a z ıy a g e ç i­
m a n i ic ra s ı y ü k s e k v e y a n ık b ir sesle
m a m a s ı v e h e r m ıs r a ın a y n ı g ü ç te o l ­
y a p ılır . r ilm e s in i is te m e k te d ir . A n c a k b ir k ü ltü r
m a m a s ı z a te n d ik k a t i ç e k m e k te d ir .
m o z a y iğ in in a p a y rı b ir re n g i o la n U rfa
U r fa 'd a s ö y le n e n m a n i v e h o y r a tla ­ Ö z e llik le ş e h rin g ü n e y in d e m e y d a ­
a ğ z ın ın u n u tu lm a s ın a v e ö lü m ü n e g ö z
rın b ir b a ş k a ö z e lliğ i de 6 m ıs ra d a n na g e le n g e c e k o n d u la ş m a o la y ın d a n
g ö re g ö re ra z ı o lm a k a n la m ın a g e le n
o lu ş a n la r ın ın d a v a r lığ ıd ır . ö n c e v a r o la n m a ğ a ra la rd a , k e s m e le r­
b u y ö n te m i k a b u lle n m e k b iz e k e lim e ­
d e , E h b e r'd e , M e r k e fe 'd e b a h a r a y la ­
K a ra b e n i n in ta m m a n a s ıy la " g ir a n " g e lm e k te d ir .
r ın d a h o y ra t e k s ik o lm a z d ı. Zam an
Ü z in d e k a ra b e n i
zam an m a ğ a ra d a n m a ğ a ra y a h o y ra tla iş te s iz e b ir k a ç ö z g ü n ö r n e k :
A ta ş b e n i y a h m a z d ı
s e s le n ilir , m a ğ a ra d a n m a ğ a ra y a m e s a j
Y a h tı b ir k a ra b e n i N ahana mı
i l e t ilir d i. S ö z g e l im i tu z is te m e , b ir in i
G e c e g ü n d ü z y a n a rım Y a rp ız m ı n a h a n a m ı
ç a ğ ırm a , ç ifk ö ft e v e y a p e y n ir li h e lv a is­
Y a tır ın k a ra b e n i H e s te h e b e ri g e ld i
te m e , g ö n d e rm e g ib i h a b e rle ş m e le r
K a ra g ö z le r Esseh m i m a h a n a m ı
h o y r a t a r a c ılığ ıy la y a p ılır d ı. B ir t u z is te ­
H u m a r d ır k a ra g ö z le r S ü rm e g ö z e
m e h o y ra tı:
Y a r b iy e g ü m a n e tm iş Y a k ış ır s ü rm e g ö z e
T a h a d a k a ra g iz le r Y a z y o lla
S ü rm e y e m a b a l a ttım
G e m im d e ry a d a k a ld ı B a h a r y o lla y a z y o lla
A m a n ha s ü rm e g ö z e
K a p ta n ı k a ra g ö z le r Ç iğ k ö fte h a m u r o ld u
R a h tı b ıd ır
U r fa m a n i v e h o y r a tla r ın ın k o n u la r ı K a rd a ş b iz e d u z y o lla
Ç ifte m in ra h tı b ıd ır
ise a şk, g u rb e t, y i ğ it lik , a la y , ö lü m , e v ­
A y n ı h o y ra tın ; G e t tiy a m m a g e lm e d iy
le n m e , h ik m e t, ö z le m v e d o ğ a d ır. Bu
A y rı1 1h v a h tı b ıd ır

1 77 Ş a n l ı u r f a ’9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M
Mert nerde Oyah geldim
Namert nerde mert nerde
Namerdi bi yana ko
Yatmadım oyah geldim
Öm ür der bin yaşadım
ŞANLIURFA
Mühbe olmayın merde
Suyı tasla aşladım
Göyil der bayah geldim
Ağlama naçar ağlama
ATASÖZLERİ
Dövmelere başladım Gündür geçer ağlama
Kapıdan sesi geldi
Titremeğa başladım
Bı kapıy örten Mevlam
Bi gün açar ağlama
DEYİMLERİ ve
K inifiriy has mıdır
Şahsı m ıdır tas mıdır
Aldadiy
Dünya bizi aldadiy
BİLMECELERİ
Dar yere düştim bögin Altında bi tas zeher A d il S a ra ç
Keder m idir yas mıdır Üsti verir bal dadı
Birden fazla sözcüğün kısmen veya
Çapıtta durır bastıh Her ayından tamamen anlam kaybına uğrayarak
Onbeş yaşına bastıh Her yılın her ayından meydana getirdiği deyim ile yüzyıllar
Her gişiye varmamh Günde bi kerpiç düşer boyu ulusal tecrübeyi özümleyerek ta­
Biz Kur'an'e el bastıh Ömrirhin serayından şıyan ve insanımıza üstü açık veya ka­
Aya damlar Gamda gül palı bir öğüt veren atasözünün,
Yaldızlar aya damlar Gamda bülbül gamda gül U r f a ' d a k i yapısal ve a nl amsal
Seher üzini açtı Nadanlar her gün güler özellikleri Türkiye'deki diğer deyim ve
Sebbehtir ay adamlar İgid isey gamda gül atasözlerinden ayrı olarak düşünüle­
Bahçada yeşil hıyar mez.
Ağam benim
Birdımış ağam benim Boyı boyıma uyar Ancak biraz doğmaca nedenleri, bi­
Benim mehle şeniğim Ben dedim gizli sevim raz fonetik özellikleri, varyant olarak
Derdim dağdağam benim El ariftir tez duyar değerleri, söz dokuları bakımından bir
Urfa'da inci tutar çeşitlilik gösteren Şanlıurfa atasözleri
Maşarayda ne'ne var
ve d e y i m l e r i i n c e l e n d i ğ i n d e şu
Sözleriyde me'ne var Dolanır genci tutar
Bi can bi canı sevse özelliklerle karşılanılır:
Eliyden çoh çekmişem
Üz astiy gene ne var Alemi sancı tutar I. Kuruluş O la ra k Şanlıurfa
Kınifir ezenim yoh Atasözleri ve Deyimler :
Yazı benim
Hat benim yazı benim Taslara süzenim yoh A. Atasözleri:
Ardımdan ağlamayın Yıhılsın babam evi 1. Eylem cümlesi biçim indeki ata­
Bı kara yazı benim İçinde gezenim yoh sözleri :
Dam üstinde fotıraf Kimse bilmez, kim kazanır, kim yi-
Bağlarında mayana yer.
Suyı verdim o yana Gelin kızlar otırah
Otırmahtan ne çıhar 2. Ad c ü ml e s i b i ç i m i n d e k i ata­
Demirden ürek ister sözleri :
Bı sözime dayana Gelin olah kurtılah '
Diş görmah yuhıdan soyradır.
Al alma dörd olaydı 1 .. Ağ çuha, kara çuha 3. G izli ek eylem bildiren atasözleri
Çuhanın dibi yuha
Yiyene derd olaydı
Bı almanın sehebi Ne söledim hulandıy
Him , him üstine; herkes bi din üsti-
Sözine merd olaydı Vay benim gözüm çıha
ne.
Kişe tavuğım kişe Bahçıya serdim halı 4. G izli yüklem li atasözleri :
Başıya bitler düşe Boyı kınifir dalı Ettarnan gezenin bırnı misten, kar-
Fransız kuyu eşmiş Gören maşallah desin kanan gezenin bırnı pisten
İnşallah gendi düşe Kimin var bele yarı 5. Konuşmalı atasözleri :
Gör bı dağın başına Tilkiye demişler, tavıh yayar mısan;
Kulıyam demiş, hangi emriyizden geri kaldım.
Kurbanlyam kulıyam Topla çağıl daşını
Ele bi öksemişem 6. Simetrik atasözleri :
Mevlam kulım demezse Hey densiz, sen olırsay bensiz, ben
Ya ben kim in kulıyam Kaynımın kardaşını
de olıram sensiz.
Altın tasın kenarı Ay doğar bedir Allah
Bı sevda nedir Allah B. D eyim ler:
İçine kırdım narı
Ya yara bi merhamet 1. Mastar biçim indeki d e y im le r:
Tuttım ecele verdim
Ya biye sabır Allah Cabda kalmah, kesip atmah, mığal
Sırma bıyıhlı yarı
almah.
Alma yanı Beyaz ağıl balıyam 2. Tamlama biçim indeki d e y im le r:
Kızarmış alma yanı Kardaş ben Urfalıyam Kille kedeh, kermeli kavun, kelbı
Nasıl kebre koyarlar Canım çıhsa vazgeçmem hülhüllü.
Mırazın olmayanı O yara sevdalıyam 3. Cümle biçim indeki d e y im le r:
Bala ben Almayı dörde pöldim Keyme ola, oğlını evere
Düştim haldan hala ben Pıçağı güle sürdim Gendi başını bağladı, toyda gelin
Çöp yığdım yuva yaptım Niye o gün ölmedim başı kaldı.
Uçurmadım bala ben Yar söledi, ben güldüm

178 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R v e T U R İZ M


II. Anlamlarına Göre Şanlıurfa V. Anlatım Gücüne Göre messe karnı doymaz.
Atasözleri ve D eyim leri: Şanlıurfa Atasözleri ve Deyimleri 24. Hatın gerek ki beg doğıra.
1. O lum lu ol an l ar : Şanlıurfa'nın gerek atasözleri gerek 25. Kardaşım ölse ciğerim yanar,
Evini icara veren, elini yere verir. deyimleri öncelikle canlı tasvir gücüne herifim ölse eteğim yanar.
Atların yerine itleri bağlamışlar. sahiptir. Yapılan istiareler ve teşbihler 26. Kaz kaznan, baz bazdan; kel ta-
2. Olumsuz ol an l ar : olsun
( mecaz ve tezatlar olsun tecahül-i vıh, kel horızdan...
Kaynayan kazan kapah tutmaz arif ve istifhamlar olsun oldukça yerin­ 27. Konşı adamı var ister, adam ar-
Heci emmi ecele işi sevmez. . de kullanılmıştır. vadı sağ ister.
3. Emir b ild ire n le r: Bu sözler içinde Urfa ağzına girmiş, 28. Keribe kız vermeyin melmeketi
Sen dorğı ol, eğri bulır belasını Arapça ve Farsça sözcükler de yer alır. ikidir.
Hele balı, çıharda yağmır yağiy mi? Herşeyde şansım ız ka ra dır, 29. Sevilmeyen gelinin yeriyişi şerp
4. Soru b ild ire n le r: karpızda bayaz çıhar. şürp eder.
Hırhıza kapı taka ne? Dellal ola eşşeği yitine. 30. Tahta tahtıya uymassa mıh ça-
Gözüme mi sohım? Yetimi keyiren çoğ olur, sıhmasını hılmaz.
5. Dilek - istek b ild ire n le r: geydiren yoğ olur. 31. Utananın oğlı kızı olmaz.
Kor bazara varmasın, bazar körsız Dibis pekmes ferk etmes. 32. Yetimin şeytanı yeddidir, avra-
kalmasın Örneklerde görüldüğü gibi anlatım dınki yetmişyeddi.
Adam yim iye içmiye, üziye baha... oldukça açık ve yalındır. Üstelik ata-
Deyimler :
6. Şart b ild ire n le r: sözlerinde yer alan öğüt öğesi oldukça
geri plana itilmiştir. 1. Asbaplı şeytan
Ulısımn sözım tutmıyan ulıya ulıya
2. Attır, mattır, sevdiğim avrattır.
ölür.
7. Paradoks b ild ire n le r: Bir Tasnif Denemesi 3.Avratkövli
Acı işletme , tohı tepretme 4. Cincıhlı hemam, kubbesi tamam,
- Karı koca arasındaki ilişkileri ele
Aşşağı tükir sekkel, yuharı tükir bı- bi gelin aldıh, babası imam
alan atasözleri ve deyimleri:
yıh 5. Çapıt başta, çarpana ayahta
Atasözleri
III. Söz Sanatlarına Göre Şanlıurfa 6. Eşşeği sattıh, ço demahtan kurtı-
1. Ağa kardaşım olacağına, külhan-
Atasözleri ve Deyimleri lah, getti bi suppadan geri geldi.
çı gişim olsın.
1. Mecaz : Ağ gün ağardır, kara 7. Geldi gişi, getti teşi
2. Ana analığ olırsa baba da baba-
gün karardır. lığolur. 8. Gişi kızı
2. Mürsel Mecaz : Kalçası kırığa zi- 3İ Anası gözde olanın, uşağı dizde 9. Gişi oğlı
yarat ne yapsın. olır. 10. Hanım etti, her ola, halayığ etti,
3. Tezat : Ağ itin pambıhçıya, kara 4. Anasına bah kızını al, kenarına kör ola.
itin kömirçiye bah bezini al. 11. Hesse tıraşa, Fate oynaşa
4. Tenasüp : Terezinin rahtı var, 5. Anası olmıyanın, babası evi yoh- 12. Kayın arvatları, hayın arvatları
herşeyin bi vahtı var. tır. 13. Kıziy çirkin Hak vergisi, geliniy
5. İstifham : Cenger mi bastılar? 6. Aşiy tanı, işiy tanı, gişiy tanı. çirkin kör mıdiy.
6. Leff ü neşr : Kazan yuvarlanır, 7. At besleniken, kız isteniken. 14. Parpara kubbesi
kapağını bulır, kör göz çappağını bulır. 8. Avradını boşıyan, toppığına bah- 15. Saçı uzun 'ekli kısa
7. Mübalağa : Et giren yere dert gir­ maz. 16. Saçlı şıha mürit olmış
mez. 9. Avrada gelen herife gelsin, herif 17. Viş herif göziy kör midi?
8. Telmih : Cıbıl Innık mı oldı? ölecağına avrat ölsün.
Dünya Süleyman'a kalmadı.
9. Teşbih : Haphapçı keseri kimin,
10. Avrat malı kapı maldanıdır, gi­ BİLMECELER
rer çarpar çıhar çarpar.
hep kendinesyoniy. 11. Arvattan erkeğin torpağı bi yer­ Şanlıurfa'da genellikle kış gecele­
10. istiare : Ac ayı oynamaz, Tilki den olmassa idara olmaz. rinde Nineleri veya dedeleri tarafından
tilkiliğ in i aynadana çig postı bazara çı- 12. Babaya dayanma, avradıya gü­ çocukları eğlendirmek ve eğlendirirken
h'ar. venme. de düşündürmek maksadıyla söylenir.
IV. Söz Dokularına Göre Şanlıurfa 13. Bal kohmaz, asil azmaz. Bazen de çocuklar eğlenmek ve birbir­
Atasözleri: 14. Ekmeği ekmekçiye ver, bi ek­ lerinin bilgilerini sınamak için biribirle-
Halkın duygu kumaşını, yaşam tec­ mek te ziyada ver. rine sorarlar.
rübesini, dünyaya bakış açısını, değer 15. Emmi kızı kerirse, emmi oğlının Bilmecelerden bir kaç örnek:
yargılarını yansıtan en önemli etnogra- boy mnadir.
Allah yapar yapısını, kullar açar ka­
fik bulguların atasözleri ve deyim ler o l­ 16. Ergene avrat dögmah, yohsıla
pısını (Karpuz)
duğuna ve bunlarda yer alan öğelerin sırfa açmah kolaydır.
insanı çevreleyen fizikî olgular olduğu­ 17. Gelin atta, nesibi Hek'ta. Altı derya, üstü nar, bir incecik yo­
na göre, Şanlıurfa'da fazlaca görülen 18. Gelin bildiğim işler, kaynana lu var (Nargile)
eşya, insan ve hayvanların bu sözlerde dilini dişler. Al atlas yeşil atlas, suya atarım bat­
yansıması tabiidir. Atasözleri ve de­ 19. Gelin kürsi getirmiş, gendi çıh- maz (Elma)
yimlere bu gözle baktığımızda en çok mış otırmış.
Ayakları su içer, üstünden gelen ge­
kedi, köpek, eşek, deve, öküz, tavuk 20. Gişi kızı beşik, öginde belli olır.
çer (Köprü)
gibi evcil hayvanlara; hayal, dam, so­ 21. Gişim it olsun, getirdiği et olsın.
kak, dağ, çay gibi mekânlara; çocuk, 22. İki göyil bir olursa, zibillıh sey­ Bir küçücük kuyu, içinde suyu, ağ­
nine, amca, hala, baba, ana, karı, koca ran olur. zında mercan, içinde yılan (Gaz
gibi insan öğelerine rastlanır. 23. Karaçı kızı hatın olmaz, dilen- Lambası)

179 Ş a n h u r f a '9 7 K Ü L T Ü R ve TU R İZ M
ŞANLIURFA
MAHALLİ
ÇO CUK
OYUNLARf
O s m a n G ü z e la ö z

M a h a lli çocuk o y u n la r ı,
Şanlıurfa folklorunun en zengin bö­
lüm lerinden b irin i teşkil etmektedir.
Şanlıurfa'da şu ana kadar derlenen
çocuk oyunlarını öncelikle 261. Bayram Yerinde Ç ocuklar
"Tekerlemeli / Tekerlemesiz" olarak Serçe parmak.yatırılarak;
ik i k a t e g o r id e in c e le m e k TEKERLEMELİ ÇOCUK
- Bu Hocadan geldi, "hani biye
m üm kündür. Bu ayırım yaş grupları OYUNLARI hani biye" dedi...
itibariyle de yapılabilir. Bu grupta yer alan oyunların ba­ Bu tekerlemenin son cümlesi
Bebek O yunları : Kala kala, inne zıları şunlardır : Yağ Satarım Bal söylenirken çocuğa "bak bak (kuş
Satarım, Çömçe Gelin, M in i M in i kuş) diyerek çocuğun yukarıya bak-
m inne kiraz gibi.
Havuz, İnne M inne Kirazı, Bezirgan masi sağlanır. Çocuk kuş var diye
O rta Yaş Ç o c u k O y u n la rı : Başı, Açıl Kilidim Açıl, Şakşakalillo yukarıya bakınca da oyunu oyna­
D ello bir, deleme çalmak, el el üs­ Hacı Baba, Leyli Hop veya Yerde yan b ü y ü k , ç o c u ğ u n b o y n u n u
tünde, açıl kilid im açıl vb. Ne Var, Yaz G eliy - Güz Geliy, g ıd ık la y a ra k onu g ü ld ü rm e y e
Büyük Çocuk / Genç Oyunları : Takır Takır Tik Tik... çalışır.
Koza kırık, b ird ir bir, sapan harbi M ini Mini Havuz: Çömçe Gelin:
gibi... Bu bir çocuk eğlendirme oyunu­ Bu oyun kuraklık senelerinde
dur. Tekerlemesi ile çocuğun ilgisi­ yağmura ihtiyaç duyulduğunda orta
Şanlıurfa çocuk oyunlarının kay­
ni çe km e k, ağlayan ço cuğ u yaş çocuklar tarafından oynanan bir
nağına bakıldığında; aile yapısı,
susturmak veya çocuğun birisine oyundur. Şanlıurfa'da yağmur ih ti­
m u h it ö z e llik le r i, m e s le k le r,
alışmasını sağlamak amaçlanır. Bu yacından dolayı büyükler "yağmur
coğrafik şartlar, akraba ilişkileri, ye­
aynı zamanda bir bebek oyunudur. duası"na çıkarken çocuklar da ken­
tişme tarz ve ortam ının, mahalli örf
Oyunu oynatacak olan büyük, ço­ di m ahallelerinde kapı kapı dolaşıp
ve adetlerle günlük hadiselerin
cuğun bir elini avcunun içine alır. bu o y u n u o y n a y a ra k y a ğ m u r
oyunların doğmasında, gelişmesin­
Kendi şehadet parmağını ağzına gö­ yağmasını talep ederler. Büyüklerin
de ve şekillenmesinde en önem li et­
türerek aşağıdaki işlemleri yapar ve ç o c u k la r ı o y n a m a la r ı iç in
kenler olduğu görülebilir.
bunları yaparken de oyunun teker­ yö nlendirdikleri bir oyundur. Oyun
Şanlıurfa m ahalli çocuk oyunla­ lemesini s ö y le r: için önce küçük bir çapraz tahta ça­
rının en önem li özelliklerinden biri Çocuğun avucunun içinde par­ kılır. Bir insanın kol ve bacaklarını
de, bir çok oyunun büyüklerle bir­ mağını gezdirerek; andıran bu çapraz tahtaya yırtık ve­
likte oynanmasıdır. Ö ze llikle baba- - M in i mini havız, bıriya bi kuş ya eski bir elbise g iy d irilir. Oyun
çocuk, ağabey-kiiçiik kardeş veya kondı... grubunun başı, eline bu "Çömçe
anne-çocuk ilişkilerinde bu o y u n ­ Çocuğun baş parmağını avucu­ G elin"i alarak arkadaşlarını da peşi­
la rın a p a yrı y e rle ri v a rd ır. nun içine yatırarak; ne takar ve kapıları teker teker do­
M a h a lli ç o c u k o y u n la rın ın ge­ - Bu tuttı... laşmaya başlarlar. Çocukların
liş m e s in d e de, U r fa lı'n ın ince Çocuğun işaret parmağını avu­ çaldıkları kapı açılınca oyunu oyna­
zekâsı, espri gücü ve m üzik merakı cunun içine yatırarak; yan çocuk grubu hep b ir ağızdan şu
etkili olmuştur. - Bu kesti... tekerlemeyi s ö y le r:
Orta parmağı avucunun içine Çömçe gelin nur ister
Burada bütün oyunları teker teker
yatırarak; Allah'tan rahmet ister
ele alıp onları tarif etmek yerine, yu­
- Bu bişirdi... Koç koyun kurban ister
karıda bahsedilen gruplar itibariyle
Yüzük parmağı avucunun içine Göbekli harman ister
oynanan oyunların isimleri ve nasıl
yatırarak; Balıklara yem ister
oynandığından örnekler verilmiştir.
- Bı yedi... Ver Allah'ım ver bi yağmırdan bi sel

180 Ş a n l ı u r f a '97 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
Kapıyı açan kişi de bu tekerle­ ve diğer çocuklar hep birlikte elle ri­ G üldü, Şakşaka Lillo Hacı Baba,
meyi dinledikten sonra o ana kadar ni dizlerine vurarak devamlı şu te­ Uçtu Uçtu Kuş Uçtu.
elinde hazırladığı kova ile Çömçe kerlemeyi s ö yle rle r: Kala Kala:
G e lin 'in başına (bazen şaka olsun Takır takır tik tik Bu oyun özellikle baba ve ağa­
diye çocukların da başına) su d ö ­ Takır takır tik tik... b e y le r in m in ik ç o c u k la r ı eğlen­
k e r.. Bu a ra d a ev s a h ib i çocuk­ Çocuklar tekerlemenin ritm ine dirm e, onlarla haşır neşir olma
lara, balıklara yem olsun diye bir kapılmışken oyunu yöneten kişi sa­ oyunudur. O yunu çocuğa oynata­
m iktar da bulgur verir ve evinden dece "Tik" der.. Tam bu esnada ço­ cak olan büyük yere yatar ve ayak­
uğurlar. Bu gezi her kapıda aynı cukların tümü ellerini başlarına larını havaya kaldırır. Çocuğun
m inval üzere bir süre devam eder. götürmek zorundadır. Başında men­ karnı, ayaklarının taban kısmına
Çocuklar topladıkları bulgurların bir dil olan ebe de ellerini başına götü­ yerleşecek şekilde konulur. Oyunu
kısmı ile-kendilerine çiğköfte yapıp rür. Çocuklar "Tik" sesi ile birlikte oynatan büyük, çocuğun ellerini tu ­
yerler. Bulgurların önem li bir kısmı ellerini başlarına götürürken aynı tar. Daha sonra ayaklarını yavaşça
da Balıklıgöl'e götürülüp oradaki zamanda ebenin başındaki mendili ind irip kaldırarak çocuğa "Kala Kala
(halk tarafından kutsal bilinen) ba­ kapmaya çalışırlar. Ebe ise mendili Kala Kala K ala" d iy e y a rım b ir
lıklara yem olarak v e r ilir . Bu a ra ­ kaptırmamak ister. M endili kapan te k e rle m e s ö y le n ir. A y a k la rın ın
da B a lık lıg ö ld e çocuklar ellerini kendi başına kor ve kendisi ebe üstündeki çocuk yere inip havaya
açıp Cenab-ı A lla h 'a yağmur yağ­ olur. Oyun bu şekilde devam eder. çıkarken söylenen tekerlemeden de
dırması için dua ederler.
YAŞ GRUPLARINA aldığı zevkle gülüp eğlenir.
Takır Takır Tik Tik: Geldi Geldi Güldü:
GÖRE ÇOCUK OYUNLARI
Bu o y u n da ev iç in d e k i ço­
1. BEBEK OYUNLARI Bu oyun da yine bebeklerin ağ­
cukları eğlendirm ek için ö zellikle
lamalarını dindirm ek için oynanır,
kış geceleri oynanır. O yunu genel­ Bu o y u n la r g e n e llik le ev
işaret parmağı ve orta parmakların
likle babalar, çocuklarını etraflarına halkının çocukları ile oynadıkları 0
ücu yerden çocuğa doğru yavaş ya­
toplayarak oynarlar. Çocuklar halka - 5 yaş grubuna hitap eden o y u n la r­
vaş yürütülerek "geldi geldi geldi,
şeklinde d iz ilip d iz dize otururlar. dır.
güldü, gıdı gıdı" diye parm aklşr ço­
Çocuklardan biri ebe o lu r ve ebe­ Bazıları ş u n la rd ır : İnne M inne
cuğun kollarına sonra da boynuna
nin başına. b ir m endil konulur. Kirazı, El Elin Üstünde, M in i M ini
doğru y ü rü tü le re k , ç o c u k boy­
Ebenin dışında oyunu yöneten kişi Havuz, Kala Kala, Geldi - Geldi-
nundan gıdıklanır.

26 2. Ç o c u k la rın G e le n e k s e l B a y ra m Y eri

1 81 Ş a n l ı u r f a '9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M
2. ORTA YAŞ ÇOCUK oyunlar daha güçlü ve yaşça büyük ları takip eder. O yunculardan her­
çocuklar arasında, özellikle de artık hangi biri yorulup diğer ayağını ye­
OYUNLARI gruplaşmaya başlamış olânlarca oy­ re basarsa ebenin yerine yatar.
Bu oyunlar 5 - 1 2 yaş grubu ço­ nanır. Bu oyunlarda sokaklar veya O yuncular bu sektirme dolaşma sı­
cuklar arasında oynanan oyunlar­ mahalleler arası rekabet de vardır. rasında ancak birinci oyuncu izin
dır. Bu oyunlarla çocuklar artık Bazıları şunlardır : Sapan Harbi, verirse durup dinlenebilirler.
sokağa çıkm aya başlam ışlardır. Gülle - Peşte O yunu, Birdir Bir,
D okuzuncu atlayışta birinci
O yunlar genellikle arkadaş grupları Eşsek Bekleme, Yastık Taklası, Koza
oyuncu "dokuzum durak" diyerek
arasında, bazen de evde misafir ve­ Kırık, Tolaka, Kasa Kasa Va Kasa,
atlar ve düştüğü yerde durur. Diğer
ya akraba çocukları ile oynanır. M ehlem izde Yiğit Çok, Derrebu
oyuncular da aynı şekilde atlamaya
Bazıları şunlardır : Deleme Çalmak, Derinebu, Yüzük Saklama Oyunu
b a ş la rla r. O y u n c u la r a tla m a sı­
Ç elik Çubuk, Ebe Saklama, Köşe (Fincan Oyunu), Kolçı Kaçakçı, Hac
rasında karşı tarafta daha önce atla­
Kapmaca, Ç ındır Pır, Duvardan Haccik, Arpa Çarpa, Pabuç Atlama.
yıp durmakta olan oyunculardan
Duvara, Kör Ebe, Bezirgan Başı,
Birdir Bir: birine değerlerse veya atladıktan
Açıl K ilidim Açıl, Al Kuç Mal Kuç, sonra düştükleri yerde kıpırdarlarsa
Beş Parmak, D ello Bir, Çile Bu oyun gençler arasında özel­
ebenin yerine cezalanıp yatarlar.
Bülbülüm Çile, Çömçe G elin, Piş likle kır gezmelerinde oynanır. Açık
Onuncu atlayışta "O n'um vurak" d i­
kütte, Elim Sende, Hop Leyli veya saha oyunudur. Uzun ve ayrıntılı
ye atlanır ve ebenin sırtına hızla vu­
Yerde Ne Var, Hamam Puç, Yaz bir oyundur. Bir takım yeteneklerin
rularak atlama yapılır. Vurmak
Geli Güz Geliy... gelişmesinde etkilidir. Taş tutm ak
istemiyen oyuncu "bağışladım" d i­
suretiyle bir "ebe" seçilir. Ebe bazı
Açıl Kilidim Açıl: yerek atlayışını yapar. O n b irin ci at­
oyunlarda "ayrıcalıklı kişi" olduğu
layışta oyuncular "onbirim yağlı
Bu oyun kış gecelerinde evlerde halde bu oyunda "cezalı oyun-
çörek" diyerek atlarlar. Atlam a yapı­
misafir çocukları ile oynanan bir cu"dur. Ebe olan oyuncu ellerini
dizlerinin üzerine koyarak iyice eği­ lırken yerden alınan taş, bez, cam
o y u n d u r . Çocukların tüm ü oturmuş
lir. Diğer oyuncular ebenin ü s tü n ­ parçası, tahta gibi parçalar ebenin
vaziyette e llerini yum ruk yaparak
den a tla y a ra k g e ç e rle r. Oyunun sırtına bırakılır. Ebenin sırtına eşya
üst üste korlar. Ebe olan çocuk işa­
ilk : dört atlayışı alıştırma atlayışları­ bırakmayan veya bırakılanları düşü­
ret parmağı ile yum ruk halinde üst
dır. Her birinde "B irdir Bir, İkidir İki, ren oyuncu ebe o lu r ve yatar.
üste duran elleri açmaya çalışır.
Üçtür Üç, Dörttür Dört" diye söyle­ O n ikin ci bölüm de "onikim fıstık kır­
Her birinde "Açıl K ilidim Açıl" den­
nerek ebenin üstünden atlanır ve mak" diye atlanır. Bu arada yerden
diğinde eller açılır. Böylelikle en
karşı Jarafa geçilir. Sözleri, tam at­ alınan iki taş parçası b irbirine vuru­
alttaki ele gelinir. Ebe "açıl kilid im
larken söylemiyen oyuncu yanar ve larak atlama yapılır. Bazı oyuncular
açıl" sözü ile bu eli açamaz. Bu sı­
ebe olur. Beşinci atlayışta ilk atla­ ellerini de çırpabilirler. O nüçüncü
rada son elin sahibi ile ebe arasında
yan kişi bir m endili ebenin sırtına bölüm de yere b ir çizgi çiz ilir.
sorulu cevaplı şu konuşma g e ç e r:
atlarken bırakır ve "Beş, değmeden Ebenin gözü bağlanır. Atlayanlar
- Hani bunun kilidi? / "Kuya düş­ geç" der. Diğer oyuncular da onu "onüçüm postal teki" diyerek atlar­
tü.." takip ederler. Ebenin sırtındaki men­ lar. Ebenin eline de b ir postal (ayak­
- Kuyu nicoldu? / "İnek içti.." d ili yere düşüren oyuncu, ebenin kabı) teki ve rilir. Atlayanlar bittikten
yerine cezalanır ve yatar. Altıncı ge­ sonra ebe gözünü açarak o sırada
- İnek nicoldu? / "Dağa kaçtı.."
çişte yine birinci atlayan "Altı, men­ sağa - sola koşuşm akta'olan oyun­
- Dağ nicoldu? / "Yandı kül o l­ dil kalktı" diyerek atlar. Diğerleri de culara postâİ tekini fırlatır, İsabet et­
du.." ebenin üstünden atlar. Yedinci atla­ tirdiği oyuncu kendisinin yerine ebe
Külü nereye savruldu? / yıştan sonra oyunun en heyecanlı olur ve yatar. O ndördüncü atlayışta
"Havaya..!" bölüm lerinden biri başlar. Birinci birinci oyuncu "ondördüm sesler kı­
oyuncu ebenin üstünden atlarken sıldı" diye atlar ve karşı tarafa geçin­
Bu konuşm adan s o n ra
"sekizim sek sek tek ayak" diyerek ce ağzını açmaz, konuşmaz. Diğer
çocukların gülüşm eleri arasında son
atlar ve tek ayak üzerine karşı tarafa oyuncular da atlayışını tam am ladık­
el de açılır. O yun bu şekilde ebe ile
konup bekler. Diğer oyuncular da tan sonra ebe kalkarak çeşitli hare­
en alttaki elin sahibi değiştirilerek
aynı şekilde oyunu tekrarlarlar. ketlerle oyuncuları konuşturmaya,
devam edip gider.
Karşı tarafa, tek ayak üzerine atlayıp güldürmeye çalışır. Konuşan veya
3. BÜYÜK Ç O C U K / geçemiyen oyuncu ebenin yerine gülen oyuncu ebe olur. O nbeşinci
yatar. Bütün oyuncular ebenin üs­ atlayışta "onbeşim jandarm alar" d i­
GENÇ OYUNLARI tünden atlayıp tek ayak üzerine kar­ ye atlanır. Bütün oyuncular atlayış­
Bu oyunlar da 12 - 18 yaş arası şı tarafta durmayı başarmışsa birinci larını tam am layıp koşmaya başlar.
çocuklarla gençlerin oynadıkları oyuncu yine te k ayak ü z e rin e d i­ Ebede b u n la r ı y a k a la m a y a u ğ ­
oyunlardır. Yaş ilerledikçe oyunla­ ğer oyuncuları gezdirmeye, sektir­ ra ş ır. Yakalanan veya ebenin elini
rın kurallarında ve ceza şartlarında meye başlar, istediği kadar zor vurduğu oyuncu ebe olur. O naltıncı
zorlukların başladığı görülür. Bu yerleri gezdirebilir. Ebe de oyuncu­ atlayışta b irin ci oyuncu "onaltım

18 2 Ş a n l ı u r f a ’9 7 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M
sahra topu" diyerek elini top gibi H a k h a k h a k ta ş ı
ebenin sırtına hızla vurup atlar. ŞANLIURFA A l t ı n b i l e z i k ta ş ı
Diğer oyuncular da onu takip ede­ S e n in b a b a n b e y is e
rek aynı şekilde atlarlar. Daha sonra FOLKLORUNDA B e n im b a b a m S u b a ş ı.
sayılar yeni şekillerle çoğaltılarak S u b a ş ın ın k ız la r ı,
veya yeniden başa dönülerek TEKERLEMELER E te ğ in d e k o z la r ı ,
BİRDİR BİR oyunu sürdürülür. K ır d ım y e d im k o z u n u ,
A b u z e r A k b ıv ık Ö p t ü m e la g ö z ü n ü .
Ebe:
Tekerleme, daha çok çocuk ge­ Ö p e ö p e k ü s tü rd ü m ,'
O y u n la rın en ö n e m li kişisi
leneklerinde yer alan bir fo lklo r B ir ç a lıd a k ıs tır d ım .
e be dir.B a zı o y u n la rd a ebe ik i k i­
Ü rü n ü d ü r. T e k e rle m e le rin k o ­ B ir ç a lı s e n in o ls u n ,
şi o la b ilir. Ebe, m a h a lli ço cu k nularında ve yapılarında çocuksu B ir ç a lı b e n im o ls u n .
oyunlarım ızdaki esas konumu itiba­ tavırlar görülür. Bunun yanında ki­
riyle "cezalandırılan oyuncu"dur. İki m i tü r k ü le r d e , m a s a lla r d a A h m e t P a şa le y le ğ i,
ebeli oyunlarda ebelerden biri oyu­ büyüklerin de söyledikleri tekerle­ G e y m iş k e te n g ö m le ğ i.
nu yönlendiren, yürüten oyuncu, melere de rastlanır. Tekerleme söy­ K e te n g ö m le k d iz in d e ,
diğeri ise oyunun cezalı oyuncusu­ leniş yerine göre "Döşeme", G ö z ü v e z ir k ız ın d a .
dur (Birdir b ir oyununda olduğu gi­ "Sayıştırma"(1) adlarını da alır. K ız ın ı k u c a k la d ım .
bi). Bir de ölm ek / yanmak deyimi V e z ir k ız ın a n e g e r e k ,
Tekerlem enin ö ze llik le rin d e n
vardır oyunlarım ızda. Bu da oyun­ A lt ı n h a m a y lı g e r e k ,
biri belli başlı bir konuyu anlatma­
cunun cezalı durum a düştüğünü, B ir u c u y e rd e g e re k ,
masıdır. "Tekerleme, baş-uyaklar ve
ebe olduğunu ifade etmek için kul­ ayaklarla elde edilen ses oyunları B ir u c u g ö k te g e r e k .
lanılan bir deyim dir. ile bu ç a ğ r ış ım la r la b ir i b i r in e Aynı şekilde diğer bir tekerleme;
Mahalli çocuk oyunlarım ı­ b a ğ la n ıv e rm iş , b e lir li b ir ş iir
z ı n h e m e n b ü y ü k bi r ç o ğ u n l u ­ d ü z e n in e u y d u ru lm u ş , b i r b i r i ­ B e lim i b ü k e b ü k e g i r d im b a n a ,
n i tu tm a z b ir ta k ım h a y a lle rle H a n c ı d e d i " s iz d e b iz e , b i z d e
ğu g ü n ü m ü z d e o y n a n m a k t a d ı r .
G ü n ü m ü z şartlarında o yu n la r düşüncelerin sıralanmasından mey­ s iz e . "
dana gelmiştir."(2) E lim i a tt ım e n k ü ç ü k k ız ın ç e n e ­
değişmiş, eski oyunların çoğu u n u ­
s in e ,
tulmuştur. Tekerlem e söyleniş y e rle rin e
N e n e 's i t o k m a ğ ı a ld ı d ü ş tü e n s e ­
göre masal te k e rle m e le ri, oyun
Şanlıurfa m ahalli çocuk oyunla­ s in e .
te ke rle m e le ri, ke lim e o yun u te­
rını sosyolojik, p sikolojik, pedagojik A lt ı n a k i l i m s e r in n e m ç e k m e s in ,
kerlemeleri gibi çeşitleri vardır. Bu
ve çevre - insan ilişkileri açısından Ü s tü n e ç a d ı r k u r u n g ü n v u r m a ­
saydığımız tekerleme örneklerinin
ayrıca incelem ek gerekir. Bebek s ın ,
hemen hepsine Şanlıurfa fo lklo ru n ­
oyunlarında, çocuğun baskı altın­ da' rastlamaktayız. A lt ı n a k i l i m s e r in n e m ç e k m e s in ,
dan kurtarılıp eğlendirilm esi, güldü- İ t in e k e m ik v e r in h a v la m a s ın .
rülmesi, kulağının te k e rle m e le rle Sekiz ori yaşlarında çocukların
m e lo d ik b ir y a p ıy a alıştırılması, ekseriyetle yalnız, bazen de beraber
söyledikleri ve Ziya G ökalp'in "Ala T e p e b a ş ı g ü lp a z a r ,
ağlamasının kesilmesi, sayıları öğ­ İ ç in d e k o la n g e z e r.
Geyik" tekerlemesini andıran bir te­
renmesi gibi gayeler va rd ır. O rta K o la n b e n i k o r k u tt u ,
kerleme örneği(3):
yaş ç o c u k o y u n la rın d a da ç o c u ­ K o r k u m d a n k u y a d ü ş tü m , -
ğun sokakta kötü alışkanlıklar Ü şüdüm üşüdüm , T o s p a ğ a y a y a p ış tı m
edinmemesi, eve gelen m isafir ço­ Y o la k ü n c ü ta ş ıd ım .
T o s p a ğ a b e y im iş .
cukları ile iyi geçinmesi, bilgi da­ K ü n c iy i e lim d e n a ld ıla r ,
ğarcığının artırılması, okul veya B e n i y o la s a ld ıla r ,
Y o ld a b i r e lm a b u ld u m . Çocuk oyunu ve çocuğu avut­
çıraklık yorgunluklarının oyunlarla
mak için söylenen tekerlem elere b i­
atılması, eğlenmesi amaçları vardır.
rer örnek(4);
Büyük çoçuk/genç o yu n la rın d a E lm a y ı T a t'a v e r d im ,
ise, y e te n e k le rin g e liş tir ilm e s i, T a t b a n a d a r ı v e rd i. " K u tu k u t u p e n s e ,
so syal ç e v re d e n etkilenm elerinin D a r ı y ı k u ş a v e r d im E lm a y ı y e s e ,
ortaya konulması, dayanıklılığının K u ş b a n a k a n a t v e rd i. A rk a d a ş ım A yş e ,
artırılması, grupların, rakip oyun A r k a s ı n ı d ö n s e ."
grupları haline gelmesi ile müsaba­ K a n a tla n d ım u ç m a ğ a , " O ğ lu m o ğ lu m o h g e tir ,
ka disip lin in e g e ç i l m e s i , z e k â H a k k a p ıs ın ı a ç m a ğ a . O t u r S e la v a t g e tir ,
v e b e c e r i ö r n e k le r in in s e rg i­ A n a s ı p i l a v b iş ir m iş ,
le n m e s i g ib i ayrıntılar görülür. G e t a r k a d a ş la r ın ı g e t i r . "

183 Ş a n l t u r f a '9 7 K Ü L T Ü R ve TU R İZ M
Masal tarzında, büyükler tarafın­ D e d i "E y S u lta n H a n ım D ö rd ü köse,
dan hoşça vakit geçirm ek için söy­ B u ç o c u ğ u n e li a y a ğ ı b ü y ü m ü ş , O n ik i s i h a r m a n lık t a ,
lenen tekerlemeye örnek;(5) E v le n m e k is tiy o r " O n a ltıs ı s a m a n lık ta ,
H a b e r v e r ild i s a ra y a . D a h a s ı v a r k a b ir lık ta ,
Z a m a n z a m a n iç in d e ,
B a ş k a t ip le r g e ld i, D ü m b e le k A h m o 'd a n b a ş k a ,
K a lb u r s a m a n iç in d e ,
O r ta y a p e ş ta h t a la r a tıld ı, R a h m e tli d e d e y d e n b a ş k a ,
C in le r c i r i t o y n a r k e n ,
K ır k g e c e m u m .y a k ı ld ı. Y ır tı k e le k te n b a ş k a ,
E s k i h a m a m iç in d e .
S a y b re , s a y b re , B i cühü m ü doydu,
H a m a m ı n ta s ı y o k ,
B ir b ı ç ı k m a n g ı r p a r a ç ık tı. B i y ü z ü m ü g ü ld ü ,
A n a m ın b o h ç a s ı y o k ,
G e lin d e d i " a d i n e ? " B i g iş iy e m i v a rd ı,
G e z e r ç a rş ıla r d a ,
Ç ık tım b a k tım d a m ın a , 6/ m ı r a z m ı a ld ı . "
B o y n u n d a h a lta s ı y o k .
M a h m u t o ğ lu a z a b ı,
O y a n ı y a la n b u y a n ı y a la n , Masalların girişinde, masalcının;
A lla h 'ı n k a h r - ı g a z a b ı
F ili y u tt ı b i r y ıla n . dinleyenlerin dikkatini toplam ak
Urfa'nın K a ra k o y u n ' una
E şşe ğe b in m iş , için söylediği Döşeme de denen te­
g ö m ü ld ü .
D e v e y i ö n ü n e a la n . kerlemeye bir örnek(6):
S a b a h ta n k a lk t ım k a ç a k a ç a ,
E re d i ü r e d i, Z a m a n z a m a n iç in d e
N e le r g e le m id e m a ç a ,
B u m e m le k e t te b i r ü v e z tü r e d i. K a lb u r s a m a n iç in d e
A lt m ı ş k a z a n k e lle p a ç a ,
O C iv e z i a v la d ık , D e v e le r d e l la l ik e n ,
Y id im y id im d o y m a d ım .
E tin d e n k u r d u k u ş u d o y u r d u k , E s k i h a m a m iç in d e .
G e m ig in d e n s a r a y k u r u p , C u h c ığ a z ım d o y m a d ı
E s k i p a ş a h a m a m ın ın o r ta s ı y o k .
H in d is t a n 'd a o tu r d u k . Ü z c ig a z ım g ü lm e d i
A n a m ı n h a tu n b o h ç a s ı y o k ,
K ü lle r a n a y ın b a ş ın a
B iz b iz b i z id ik , B a b a m ın a ğ a a k ç a s ı y o k ,
Bi cühü m ü doydu
O t u z ik i k ı z id ik , Ç a rş ıd a b i ta z ı g e z i,
B i y ü z ü m ü g ü ld ü
E z ild ik b ü z ü ld ü k , T a z ın ın h a lta s ı y o k .
B ir a r a y a d iz ild ik . K e n d ir , t u t u c u n d a n y e r e e n d ir , H a lt a c ı h a lta y a p a r m ıs a n ,
S e k s e n k a z a n b a y a t p e n d ir , B e ş y ü z a lt ın k a p a r m ıs a n ,
E ş ittik k i ö t e k i d ü n y a d a b i r b a c ı­
Y id im y id im d o y m a d ım . B u r n u n d a a lt ı n h ız m a ,
m ı z o lm u ş ,
CCih c ığ a z ım d o y m a d ı, A y a ğ ı n d a s a rı c ız m a ,
G e t t ik e b e n in b a h ş iş in i v e r d ik
' Ü z c ığ a z ım g ü lm e d i. C e b in e in c e h o ş a fı d ö k m ü ş ,
de döndük.
K ü lle r a n a y m b a ş ın a ,
Ç a tır d a d ı k o s k im in ,
G el zam an g e t zam an, Bi cühüm ü doydu
P ila v y a ğ a y d ı b a ş ım a ,
B i k e r id e n b i r k o c a , B i y ü z ü m ü g ü ld ü .
D o lm a d e ğ e y d i d iş im e ,
G e ld ile r d ü m b e le k ç a lm a ğ a .
K ır k y ı l y a tt ım y a tm a d ım , B i k u ş o la y d ım ,
T o s b a ğ a a y a ğ ın ı k a ld ır d ı,
U lu C a m iy i m im b a r e ttim , K o n a y d ım b a k la v a n ı n b a ş ın a .
D e n iz i a ş m a ğ a .
' ■ K a f d a ğ ın ı p i l a v e ttim ,
B ir k e r i g ö r d ü m t e r le ğ i v a r, S e k s e n i k i k a ş ık ta n ,
T e r le ğ in in te r le ğ i v a r, Y id im y id im d o y m a d ım , DİPNOTLAR:
B ir y a n ın d a n s e y r e y le d im , C C in c ığ a z ım d o y m a d ı, 1. Prof. Dr. Şükrü Elçin, Halk Edebiyatına
Ü ç y ü ız m e r m e r d ir e ğ i v a r. Ü z c ığ a z ım g ü lm e d i. Giriş, Kültür Bakanlığı Yayınları

B ir k a r p ı z a l d ı m / p iç a ğ ı v u r d u m , K ü lle r a n a y ın b a ş ın a , 2. Prof. Pertev Naili Boratav, 100 Soruda


Bi cühü m ü doydu, Türk Halk Edebiyatı, Gerçek Yayınevi.
B a k tım k i İ s t a n b u l'u n o r ta
B i y ü z ü m ü g ü ld ü . 3. Mithat Atakurt, (ve Cevdet Emiroğlu)
g ö b e ğ in d e y e m .
Şanlıurfa Folklorundan Bir Demet, Erkek
B e n i b i r z a b it g ö r d ü , Ü ç g ü n d e ç o c u k o ld u , Sanat Enstitüsü Matbaacılık Bölümü
A m a n ç o c u k n e c is e n . B a k tık e n i b o y u b i r o ld u , Yayınları, 1951
A m a n e fe n d im g a r ib e m . S u s u z k a ld ı d a ğ la r d a , 4. Sema Akbıyık'dan derlenmiştir.
A ld ı ö p tü , s e v d i, k u c a k la d ı. Y ılla r g e ç ti t o y o ld u . 5. 1970'li yıllarda ortaokulda aynı sınıfta
G ö t ü r d ü S u lta n H a n ım a . okuduğumuz Ömer Akçimen'den derlen­
T o r u n u m u n to r u n u ,
. D e d i, "E y S u lta n H a n ı m " m iştir. Kendisi yaşlı b ir kadından öğ­
B ü tü n y u tt u k o y u n u , rendiğini nakletmişti. Aynı tekerlemenin bir
" N e e t t ik n e y a p tı k ,
Ç ık a g e ld i b i v e le t, kısmına MİFAD Araştırmacısı Güner
B ir e r k e k ç o c u k k a z a n d ı k "
B o z d u b ü tü n o y u n u . Semikli'nin Tenekeci Mahmut
V e r d ile r o n u s a n a t m e k te b in e .
Güzelgöz'den derlediği masalların girişinde
B ir y a n d a n o k u y u p y a z m a ğ a D u rd u d u rd u d e d i
de Taslamaktayız. (MİFAD Arşiv No Y. B.
b a ş la d ı, " A n e S ö y le k a ç k o c a y a v a r d i" 88.0264)
B ir y a n d a n d a s u c u k g ib i, "T u o ğ lu m k ü lle r a n a y ın b a ş ın a 6. Tenekeci Mahmut Güzelgöz'den derle­
K e m e r le r e te p m a ğ a b a ş la d ı D ö r d ü İsa me, Milli Folklor Araştırma Dairesi
H a l ta k a t k a lm a d ı. D ö rd ü M u sa Görevlisi Güner Sernikli, Yazılı Arşiv No :
V a k it g e ld i z a b it b a k tı, D ö r d ü s e k e lli 88.0264

18 4 Ş a n l ı u r f a '9 7 K Ü L T Ü R ve TU R İZ M
ŞANLIURFA
HALK
OYUNLARI
A b u z e r A k b ıv ık

Şanlıurfa H alk O yunları genel­


likle davul zum a eşliğinde oynanan
halaylardan meydana gelir. Bunun
yanında yine davul zurna eşliğinde
o y n a n a n k o l o y u n la r ı, ka va l
eşliğinde oynanan sözlü halay
oyunları, tef eşliğinde karşılıklı ve
gruplar halinde oynanan oyunlar ile
k e m a n , c ü m b ü ş ve d a rb u k a
eşliğinde oynanan oyunlar da var­
dır.

O y u n la r ım ız ın çoğunda
halkım ızın neşesini, yasını, aşkını,
biçareliğini, yakarışını, A llah 'a yal­
va rışını, kıs k a n ç lığ ın ı, m e rtliğ in i
görm em iz m üm kündür.

Şanlıurfa'da oynanan oyunlar şu


26 3. Ş u rk a v H a lk O yu n la rı E k ib i
şekillerde sın ıfla nd ırıla b ilir.

A- OYNANIŞ DÜZENİNE GÖRE rak gösterilebilir. Bugüne kadar ha­ kapsamlı b ir çalışma ile tespiti ve
lay oyunlarına örnek Şanlıurfa yöre­ arşivlenmesi gerekmektedir.
1. Halay tü rü oyunlar sinde oynanan 86 oyun ismini, 2. Karşılıklı Oynanan O yunlar
Girani, Tek ayak, Çüt ayak, Üç bunlardan büyük bir kısmının m üzi­ Değenek O yunu, Kılıç Kalkan
ayak, Beş ayak, Tergi, Soseh, Düz, ği ve figürlerini de tespit etmiş bu­ O yunu, Pıçah O yunu sayılabilir.
Abvari, Teşi gibi oyunlar örnek ola­ lunmaktayız. Esasında bu oyunların

26 4. Ş a n lıu rfa K ız M e s le k L is e s i E k ib i

1 85 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve TU R İZM


B- O Y U N L A R D A Ç A L IN A N
Ç A L G IL A R A GÖRE

1. Davul zu m a eşliğinde oynanan


oyunlar

Girani, tek ayak, üç ayak, tergi,


te ş i o y u n la r ı ö rn e k o la r a k
gösterilebilir. G enellikle Şanlıurfa
Merkez, Bozova, Siverek ve Hilvan
ilçelerinde oynanan oyunlar davul
zurna eşliğinde oynanır.

2. Kaval eşliğinde oynanan oyunlar

Bu o y u n la ra Ş a n lıu r fa 'n ın
Akçakale ve Harran ilçesi ve köyle­
rinde rastlanır. Kavalı çalan kişi ay­
nı zamanda arada bir kavalı keserek
oyunun türküsünü söyler ve tekrar 265. Ş a n lıu rfa B e le d iy e s i H a lk O yu n la rı E k ib i
kaldığı yerden kavalı ile devam eğlencelerinde oynanır. Bu oyunla- Oyunun içinde uyulması gere­
eder. Bazen de kavalcı oyuncular­ ra örnek olarak çiftetelli oyunu gös­ ken bazı kurallar vardır. Mesela,
dan zengin b irinin yanına gelir ve terilebilir. o y u n u n o y n a n d ığ ı s ıra d a başa
oyunun ritm ine göre o kişiyi öven geçilmesi çok ayıp karşılanır, başta
Şehir ve köylerde oyunlar en çok
d ö rtlü k le r söyler, o kişi de kavalcı­ oynayan kişiye hakaret sayılır.
düğün, nişan, kına, asker uğurlama
ya bahşişini ve rir, eğer bahşişini az Ancak düğünün sahibi, kirve ve
gibi törenlerde oynanır. Köylerde
verir veya hiç vermezse kavalcı o yaşlı k iş ile rin oyun esnasında
düğünler günlerce sürer ve varlıklı
kişiyi yerici dörtlük söyleyerek bah­ başa g e ç m e s i hoş k a rş ıla n ır.
kişilerin düğün evine beraberlerinde
şişi vermeyeni küçük düşürür. Bu O yunlarım ızın birçoğunda vakar ve
davul zurna getirmeleri adeti vardır.
oyunlara örnek olarak da Soseh ve ciddiyet hakim dir. O yun esnasında
Bu nedenle geniş köy meydanların­
Çıit ayak oyunu gösterilebilir. güliinm esi tasvip edilmez.
da birkaç davulun birlikte çalındığı-
3. D ef eşliğinde oynanan oyunlar na sık sık rastalanır. Ş A N LIU R F A H A LK
Köylerde oynanan halaylarda ka­ O Y U N L A R IN D A N BA ZILA R I
G e n e llik le ta sa vvu f kö ke n li
dınlar ve erkekler birlikte gruplar GİRANİ
oyunlardır. Tek kişinin oynadığı, iki
oluşturduğu gibi erkeklerin baş ta­
kişinin karşılıklı oynadığı ve dizi Bu oyuna ağırlama da denir.
rafta, kadınların ise son tarafta ayrı
halinde bir grup halinde oynanan R itm ik o lm ayan ve ağır hareket­
a yrı o y n a d ık la rı da g ö r ü lü r.
oyunlar vardır. Bu oyunlar Şanlıurfa lerle oynanan b ir o y u n u m u z d u r.
Köylerde oynamak üzere meydana
merkez ve bazı köylerde "El defi" Düğünün kivresi çoğu kere oyuncu­
gelen yan yana dizilm eye "Govent"
denen özel yaptırılm ış defler eşli­ larla b irlikte girani oyununu oynar
adı verilir.
ğinde oynanır. El defi Peygamber ve tekrar yerine oturur. Bu oyun
Efendim iz'in M ekke'den M edine'ye
hicreti sırasında M edine'ye gelişin­
de M edinelilerce sevinçlerini ve
coşkularını dile getirmek için kulla­
nılmıştır ve, Peygam berim iz'i öven
ilahiler söylenmiştir. Bu kaynaktan
esinlenerek Şanlıurfa'da El defi eşli­
ğinde oyun oynanırken m üziğin rit­
mine uygun ilahiler de söylenir. Bu
oyunlara örnek olarak da M enduhi,
M evlayi oyunları örnek olarak gös­
terilebilir.

4. Keman, cümbüş ve darbuka


eşliğinde oynanan oyunlar

Bu oyunlar genellikle kadın d ü ­


ğ ü n le r in d e ve d a v u l z u rn a ça­
lınmasının müsait olmadığı gece
26 6 . H a lk O y u n la rı K ız G iy s ile ri ve B a ş lık la rı

186 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve TU R İZM


267. D ö rtlü D e ğ n e k O y u n u

ayaklar dizden kırılarak davulun rit­ kızdır ve çok güzel de oynar, oynar­ Bu bakımdan kım ılla mücadele çok
mine uygun olarak ağır ağır oyna­ ken kuş kadar hafif, çekirge kadar zordur. Perişan olan köylü bu du­
nır. çevik hareketler yapar, güvercin gi­ rumda bile umudunu kaybetmeme­
bi süzülür, D erik'in bu oyunlarına ye çalışır ve kım ılla mücadeleye
DÜZ
herkes hayran kalır ve düğünlerde başlar. Kurulları toplam ak için özel
Basit fakat çok ritm ik hareketler­ Derik aranır. Derik o düğüne gel­ elekler yapılır ve başaklara vurula­
den oluşan b ir o y u n u m u z d u r. mediğinde düğün sahibi üzülür, şu rak kım ıllar toplanır. Daha sonra da
O yuncular davulun ritm ine uygun türküyü s ö y le r: eleklerle toplanan bu kım ıllar torba­
h a re k e tle r y a p a rla rk e n h a fifç e lara konulur. Yerlere düşen kım ıllar
. . Derik gilde bir kuş var
om uzlarını oynatırlar. Köylerde "go- ise toprak eşilerek tek tek toplanır.
Kanadında nakış var
vent" kurulduğunda genellikle "düz" Bu şekilde kım ılla mücadele de çok
Toy'a derik gelmedi
oyunu oynanır. Bazen "düz" oyu­ zordur ama tek çaredir. Bu oyunda
Elbet bında bi iş var.
nun sonuna doğru figürleri hemen Şanlıurfalının azm ini ve mücadele
hemen aypı olan fakat ayak hare­ KIMIL gücünü görmek müm kündür.
ketleri biraz farklı olan "Çeçen k ız ı" K ım ıl, haşere tü rü n d e n b ir İşte bu kımıl böceğinin getirdiği
o yu n u n a g e ç ilir. D üz o yun un böcektir. Kımıl'a "süne" de denir. felaket, kımıl üzerine türküler yakıl­
içinde başta oynayan kişi ortaya çı­ Sürüler halinde gelip, buğday daha masına sebep olmuş, kım ılla m ü c a ­
karak maharetini sergiler, davulcu süt halinde iken onu emer ve sütü d e le m iz a n s e n le ri iç e re n "kımıl
da o kişiyle b irlikte çeşitli oyunlar emilen başak bir daha dolmaz. Yani oyunu"nu ortaya çıkarmıştır.
oynayarak oyuna ayrı bir hava ve­ buğday artık ölmüş olur. Bir yıl
rir. boyunca sürüp ektiği, elleriyle te­ İKİ AYAK (Diniğ)
TEK AYAK m izlediği tarlasında tek umudu olan
Şanlıurfa düğünlerinde oynanan
buğdayın kımıl tarafından yenmesi
Şanlıurfa'da sevilerek oynanan oyunlardan b iridir. O yunda sol
çiftçiyi perişan eder, bir yıl boyunca
o y u n la r d a n b ir id ir . O yuna ayakla iki defa yere vurm a hareketi
kurduğu bütün hayalleri yıkılır,
başlarken sol ayak topuğuyla yere olduğu için bu oyuna "iki ayak"
umutlarını yok eder. Kımılla birlikte
b ir defa vurularak başlandığından oyunu denmiştir. O yunun birkaç
evlilikler, başlık paraları, cep harç­
bu oyuna "tek ayak" oyunu denmiş­ bölüm den oluşan figürleri vardır.
lıkları, bayramlıklar da yok olur.
tir. Bu oyunun "D erik" isminde çok Çok ritm ik ve göze hoş gelen figür­
güzel bir kız için yakılan türküden Kımıl çok enteresan bir böcektir, leri içerir. O yunun devamında sol
çıktığı yaşlılarımız tarafından anla­ taş ile ezsen ezilm ez, ateşe atsan ayak topuğuyla yere iki defa vurul­
tılm aktadır. Derik, çok güzel bir yanmaz, buzluğa koysan donmaz. duğunda om uzlarda bu topuk hare­

187 Ş a n l ı u r f a '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
268. G e n ç lik M e rk e z i H a lk O y u n la rı E k ib i

ketlerine uygun olarak oynatılır. rağmen, figürleri yapabilm ek için, eğilm eleri şeklinde devam eder.
Oyunun bölüm leri içerisinde sağ ritm ik bir vücuda sahip olm ak gere­ O yuncular eğildiklerinde sağ ayak
ayakla sol' ayak dibine vurma, sağ kir. "Urfalıyam Ezelden" türküsünün topuklarıyla yere vururlar ve sol
ayakla geriye doğru vurma, sağ
m ü z iğ iy le o yna nır. O yn an ırken a yakların ı ile riy e doğru ç ık a rır­
ayakla sol ayak önüne vurm a gibi
vücudun ayak hareketlerine uygun lar. Daha sonra yine doğrulup oyu­
bölüm ler vardır. Yine bu oyunun
olarak ellerin sağa ve sola doğru nun esas figürlerine geçilir.
içinde oyuncuların birlikte yukarıya
sallanmasıyla başlanır ve vücut da
doğru sıçrama hareketleri vardır. DEĞENEK O Y U N U
buna uygun olarak sağa ve sola
doğr-u hafifçe yatar. Bu oyun dört kişi ile oynandığın­
TERGE (Türk-i Tergi)
dan yörem izde bu oyuna "D ö rtlü k"
Bu oyuna yörem izde, Türk-i ABRAVİ (Lorke) "D ö rtlü Fasıl" oyunu da denir.
Beraza da d e n ilm e kte d ir. Terge O yun b irç o k zor figürleri kapsadı­
Bu oyun bölgenin tamamında
oyununun Suruç O vâsı'nda halen ğından ancak usta oyuncular tara­
oynanır. Sağ ayakla başlayan bu
y a ş a m a k ta ' o la n A la e d d in fından oynanabilir. O yun ağır
oyun sol ayağın yere vurmasıyla de­
Keykubat'ın torunları olan Alaeddin hareketlerle başlar ve sona doğru
vam eder. Yine sağ ayağın yere vur­
aşiretinden çıktığı söylenmektedir. çok hareketlenir. Degenek oyunu
masıyla sol ayak, sol ayağın yere
Bu o y u n g ö ç e b e T ü rk m e n çeşitli bölüm lerden oluşur. Bazı bö­
vurmasıyla da sağ ayak ileri doğru
a ş ire tle rin d e n çıktığ ı iç in T ü rk -i lüm lerini dört kişi b irlikte oynar, ba­
savrularak devam edilir. Oyunun d i­
te rg i d e n ilm e k t e d ir . Z e n g in zı bölüm lerinde ise oyuncular teker
ğer bölüm lerinde bu hareketleri
kültürüm üzün bir çok ö zellikle rin i teker m aharetlerini sergilerler. Dört
oyuncular yerlerinde durarak yapar­
taşıyan bu oyun kardeşliği ve sevgi­ kişi birlikte oynarken oyuncular
lar, önce sağa daha sonra da sola
yi simgeler. Bu oyunun da birkaç oyunu en iyi bilen ve yaşça büyük
parm a kları ü z erin d e sıçrayarak
bölüm ü vardır. Bölüm ler arasında olanın gözlerine bakarak hareketle­
yükselirler. Oyun çok hareketli ve
kesiklik yoktur ve b irib irle rin i ta­ rini b irlikte yapmaya çalışırlar.
ritm iktir ve genellikle bütün oyunla­
mamlarlar. O yunun son bölüm ünde O yunun sonuna doğru dut ağacın­
rın sonunda oynanır.
"Seylani" oyununun figürleri vardır. dan özel olarak yaptırılan değenek-
SOSEH
ler ortaya atılır ve her oyuncu eline
URFALIYAM EZELDEN Yöremizde çok sevilerek oyna­
bir değenek alarak karşılıklı olarak
R itm ik a ya k h a r e k e tle r in in nan bir oyundur.Kaval veya davul
döğüşürler. O yunun sonunda oyun­
üzerine, kurulu bur oyunum uzdur. zurna eşliğinde oynanır. Doğru va­ cular ellerindeki değenekleri bıraka­
Ç ok k o la y g ib i g ö rü n m e s in e ziyette başlayan oyun, oyuncuların rak kucaklaşırlar.

188 Ş a n l ı u r f a '97 K Ü LTÜ R ve TU R İZ M


189 Ş a n l ı ı ır f a '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
27 2 . B a lık lıg ö l Y a ğ lıb o y a T a b lo : D r. B u rh a n V ura l 27 3. H a ş a n P a d iş a h C a m ii S u lu b o y a : O rh a n A k k a p ia n

im *.

27 4 . K a d ıo ğ lu C a m ii Y a ğ lıb o y a T a b lo : M e h m e t in c i 275. A ra b i C a m ii S o k a ğ ı Y a ğ lıb o y a T a b lo : A h m e t V ura l

1 90 Ş a n l ı u r f a '97 K Ü LTÜ R ve TU R İZM


27 6. P a z a r C a m ii M in a re s i ve K u ş la r

ŞANLIURFA
FOLKLORUNDA
KUŞLAR VE
KUŞÇULUK
S a b r i K ü r k ç ü o ğ lu

Şanlıurfa çok zengin bir folklor


hâzinesine sahiptir. Folklor anlayışı­
na göre halka ait herşey onun kül­
türünü oluşturmakta, dolayısıyla
folklorun konuları içine girmektedir.
Folklorumuzun içinde yeralan halk
kültürümüzdeki hayvanlar alemi,
Şanlıurfa'da kendini kuşlar ve kuşçu­
lukla göstermektedir.

Ş a n lıu r fa 'd a h a lk ın ik in c i
uğraşları arasında kuşçuluk başta
gelmektedir. Her Şanlıurfa'lı, kendi
gibi endamlı ve mağrur bir yaratık
lara çok yer verilmiştir. Ö zellikle gü­ rü az olur, elin taşı ile kuş vurulmaz,
olan güvercini canı gibi sever, bes­
vercin, edebiyatımızın en gözde kuş­ yuvayı yapan dişi kuştur, kuştan kor­
ler, süsler, takılar takar ve kendini
larından b iridir ve barış sembolüdür. kan darı ekmez, en bilinenleridir.
ona bağlar.
K u ş la r, b e d e n ve d a v r a n ış Kuş ile ilg ili deyim lerim iz ise:
Bulundukları ortama neşe dağıtan
özellikleriyle atasözleri ve deyimleri­ Ağzı ile kuş tutmak, bir taşla iki kuş
ve tabiat özlemini gideren kuşların
mizde de yeralmışlardır. vurmak, devlet kuşu, gece kuşu, kuşa
her birinin güzel bir manası ve hayır­
ç e v irm e k , kuşbaşı, kuş b e y in li,
lı bir tesiri vardır. Atasözlerimizden bir kaç örnek kuşhane, kuşüzümü, kuş sütü ile bes­
verecek olursak: Kanatsız kuş olmaz, lemek, uçan kuşa borcu olmak, tak­
Anonim Halk Edebiyatı ürünleri
kuşu kuşnan tutarlar, alıcı kuşun öm­ lacı kuş gibi, en yaygın olanlarıdır.
büyük ölçüde kuşların varlığına da­
yanır. Kuşlar halk şiirine herzaınan
ilham kaynağı olmuşlardır.

H a lk d ilin d e ö v m e -o kşa ın a
sözlerindeki b ir b ölüm ü sevilen
kuşlarla y a p ılır. Bunlara örnek:
G ü vercinim , kuşçağızım , m in ik
kuşum, bülbülüm gibi sözlerdir.

Halk inancına göre sokakta yü­


rürken insanın başına kuş pisliği d ü ­
şerse uğur sayılır. Ö z e llik le
güvercin müjdeci kuş sayılır.

T ü rk ü le rim iz in b ir çoğunun
iç in d e ç e ş itli ku şla rın a dları geç­
mektedir. Hatta çok sevilen bazı tür­
külerim izin adları kuşa bağlı
türkülerdir. Bunlar: Garip Bir Kuştu
G ö n lü m , G ü v e r c in V u r d u m
Kalkmaz, Bülbüller Düğün Eyler,
Bülbülün göğsü al olur gibi çok
sevilen türkiilerim izdir.

Hikaye ve masallarımızda da kuş­

1 91 Ş a n h u r f a ’9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
278.
Ayrıca n in n ile rd e b ilm e ce le r­
de, m asallarda, tekerlem elerde,
fık r a la r d a ç o c u k o y u n la r ın d a
kuşlarla ilgili bölüm ler yer almakta­
dır.

Manilerim izde ise kuş bahsi o l­


dukça çok geçmektedir.

Ayrıca rüyada kuş görülmesi iyi


haberlere yorumlanır.

Halk hekimliğinde; konuşmayan


yada güç konuşan çocuklar için, ku­
şun içtiği su içirilir. Ağzına kuş soku­
lur ve kuş eti yedirilir.

İslam in a n c ın a göre k u şla r


günahsız yaratıklardır.
dükkanını kapatan kuş meraklısı ve h ala v a rlığ ın ı s ü rd ü rm e k te d ir.
Barış ve sevgi sembolüdür. Hz.
yetiştiricisi hemen kuşlarıyla beraber Bunların en meşhuru ise "Çardaklı
M u h a m m e d , S evr D a ğ ı'n d a k i
olur ve günün bütün yorgunluğunu, Kahvehanedir" bu kahvehanelerin
mağarada saklanırken, mağara giri­
stresini unutur. içinde tel kafesli odacıklar bulunur.
şindeki ağacın üstüne bir çift gü­
Bu kaferlerde kuş rafları vardır. Ve
vercin yuva yapar ve yumurta Şanlıurfa'da kuşçuluğun yaygın­
kuşlar bu kafeslerde oynaşır.
yum urtlar, m üşrikler kuşkulanmaz. lık nedeni evlerin elverişli olmasın­
Böylece kuşlar peygamberimizi kur­ dandır. Hayatların (avluların) geniş Kuşçu k a h ve h a n e le ri o ta n tik
tarıcı rol oynamışlardır. ve gürültüden uzak oluşu, dam ların yapısını korumaktadır. Küçük masa­
toprak ve düz oluşu kuşçuluk için lar ve etrafındaki kürsülerde (tabure­
ŞANLIURFA'DA KUŞÇULUK çok elverişlidir. Kuş beslenen evlerde ler) oturup sohbet eden insanlar,
"Hayat"ın bir yanında veya damların kahvehanenin içinde serbestçe dola­
insanoğlu ile kuşların dostluğu in­ uygun bir köşesinde kuş matarları şan kuşları keyifle izlerler.
sanlık tarihi kadar eskidir. Bu dost­ (evleri) vardır. Bazen avludaki bir
luğun başladığı ilk yer belkide oda da kuşevi olarak kullanılır. Müşteriler burada kuş sohbetleri
Peygamberler Şehri Şanlıurfa'dır. ve kuş alışverişi yaparlar. Bazende
KUŞÇU KAHVEHANELERİ en gösterişli ve kıymetli kuşlarını ge­
Kuşçuluk, Şanlıurfa'da özel zevk­ tirip gösterdikleri olur. Bu kahveha­
lerden biridir. (Şanlıurfa'lı buna Şanlıurfa'da kuşçuların buluştuğu nelerde g ü rü ltü lü ko nu şulm az,
"Merak" demektedir.) "kuşçu kahvehaneleri" vardır. Bugün rahatsız e d ici sesler çıka rılm a z,
bu kahvehanelerden birkaç tanesi kuşlar seyredilir ve ötüşleri dinlenir.
Şanlıurfa halkı kuşları çok sev­
m e k te d ir. K u şçulu k zevk iç in ya­ 1 1 ■
pılmakla beraber kendine özgü
özellikleri olan bir meslek olarakta
sayılmakta ve halk dilinde kuş besle­
yip uçuranlara "kuşçu" adı verilmek­
tedir.

Anadolu'da bir çok yörede güver­


cin besleyip uçurulmasına rağmen,
Şanlıurfa kadar yaygın bir bölge yok­
tur. Yaşlı kuşçuların anlatığına göre
eskiden en çok kuş Halep'te besle­
nirmiş. Daha sonraları Şanlıurfa'da
kuş sayısı çoğalmış ve bu konuda
Şanlıurfa ünlü olmuştur. Böylece ge­
niş bir kuş kültürü oluşmuştur.
Şanlıurfa'da 200-300 adet kuş besle­
yen "Meraklılar" vardır. Evlerde bes­
lenen kuşların sayısı 25 binin
üzerindedir.

Kuşçuluk genelde esnafın özel


zevklerinden biridir. Akşama doğru
27 9. S iy a h G e s

1 92 Ş a n l ıu r f a '97 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
leri: "Kuş tutulunca verilınez"dir. Bu başlıcaları; Angut, Çiçi, Karagöz ve
tutulan kuşa "garip" denir. Bir müd­ Kumru'dur.
det dişi bir kuş ile yanyana konur ve 2. Kafes Kuşlan: Kafeste besle­
yeni yerine alıştırılır. nen, evcil olmayan kuşlardır. Bunlar;
Kuşçu, yakaladığı kuşu; ya eski Yâkerim Kuşu ve Hâkkuran
sahibine verir yada kendine alıkoyar. Kuşü'dür.
Yakalanan kuşun sahibi, kuşundan 3. Evlere Alışmış Yabani Kuşlar:
vazgeçmek istemiyorsa, gelip yakala­ Bu k u ş la r e v le r in m u h te lif bö­
yandan para ile geri almak . ister. lümlerinde, çatı üstü, çatı arası ve
Bazende kuşun sahibi gelip almazsa, kuş takalarında kaşarlar. Evcil o lm a ­
kuşçu bu kuşu satmak için kuşçu yıp e vlere alışm ış ku şla rd ır.
kahvelerine götürüp orada satar. Bunlar; Kit (Güvercin) ve Yusuf Tutan
Bazende kuşlar değişikle geri alınır. Kuşu'dur.
Bazen birkaç kuşçu aralarında 4. Halis Kuşlar (Köıııe Kuşlar): Bu
"said" denen bir anlaşma yaparlar: kuşlar evcil ve eğitilmiş olup u ç u ru -
Bu anlaşmaya göre b ir kuşçu, di­ la b ile n k ıy m e tli tü rd e n kuşlar­
ğerinin kuşunu yakaladığında geri dır. Takla vurmazlar, düz uçarlar ve
v e rm e z . A n c a k , tu ttu ğ u kuşa tumansızdırar. Bu kuşların erkek
kuşçular arasında bir fiyat biçilir. olanları (bölük) ayrı ınatarda beslenir
Kuşun esas sahibi bu fiyatı ödeyince ve yetiştirilir. Böliik kuşların yanında
kuşunu geri alabilir. dişi kuş bulunmaz, çünkü kuşçu ge­
MİMARİDE KUŞ TAKALARI
KUŞ TAKILARI reken eğitimi veremez.
H alkın kuşa ve rd iğ i değer ve
K u şçula r, k u ş la rın b a k ım ın a Halis Kuşların çeşitleri: Mısırlılar,
kuşa y ö n e lik insancıl davranış
büyük özen gösterirler. Onları bon­ Kuzerler, Fitilliler, Nakışlılar (Yazılı),
"Geleneksel Şanlıurfa Evleri"nin avlu­
cuk ve takılarla süslerler. Ayaklarına Amberli, Kınıfırlı, Kuyrak, Perçemli,
ya bakan oda pencerelerinin üstünde
"takım" denilen kemikten veya kehri­ A y n a lı, Ş arabı, D e v riş A lile r ,
yeralan "kuş takalarında (kuş evleri)
bardan yapılmış takılar takarlar. C ü b b e l il e r , A b a lı , Z e y t u n i,
görülmektedir.
Ayrıca ayaklarına halhal denen k ü ­ M e v re n d i, Lem savey, K ırk te lli,
Bu b a r ın a k la r in s a n o ğ lu ile Şıhşelli, Şamı, Zırhlı, Karalı, Tağlit,
çük çın g ıra kla r (z il) ta k ılır.
kuşların dostluğunun yeşerdiği ve ya­ Şekerli, Şafrakaragöz, Killo, Gez,
Kulaklarına sarı madenden işlemeli
şadığı mekanlardır. Ehles, Şafra, Arans (Keşpir), Baş,
küpeler takılır. (Yazın çıkarılır) iki ku­
KUŞLARIN UÇURULMASI lak arasına takılan ve boyunda duran Ü veys, B a lin a , İs ra il, M a ca r,
Kuş uçurmak için damların uy­ "gerdanlık" takılır. Bu takılarla kuşlar H o lla n d a , İs p ir, M ü s e v v e d ve
damda ve hayatta yürürken çok gü­ Alacalar'dır.
gun olması çok önem lidir. Kuşlan
damdan havaya kaldırıp uçurmaya zel sesler çıkartırlar. 5. Yapşan Kuşlar: Halis kuşlardan
yarayan uzun bir sırık vardır. Bu sırı­ farklı tarafı ayaklarının "Tumanlı"
BEŞLENME - YUMURTLAMA
ğın ucunda bir "çapıl" (bez) bağlıdır. (Tüylü) oluşu ve takla atmasıdır. Çe­
Kuşların çoğu tahıl tanesi, bitki şitleri: Siyah Yapşan, Gök Yapşan,
Kuşları damdan kaldırma bu sırığın
tohumu ve özel olarak hazırlanan Beyaz Yapşan, Hume, Miski, Yandı
sallanmasıyla olur. Kuşlar gelenek
yemlerle beslenirler. Ayrıcı buğday, D ö n d ü , Ç a k m a k lı , S a r ıb o z ,
olarak sabah ve ikindi zamanı olmak
ağ darı, sarı darı, çekilmiş darı ve nar K ırm ız ıb o z , K u la , K ü re n k ve
üzere g iin d e jki defa uçurulurlar.
tanesi de verilir. Yavru kuşlar daha M usullu'dur.
Uçurulan "köıne"ler (çoğunluğu
çok yem yer hızla büyürler.
erkek kuşlardan meydana gelen kuş
Dişi kuş, birinci yumurtadan bir
topluluğu) damın etrafında uzak me­
gün arayla ikinci yumurtayı, verir.
safeli daireler çizerek uçarlar. Bunun
Kuluçkaya yanlız dişiler yatar, yaz
sağlanması sırık ve ıslıkla olur.
ise 16-18 günde, kış ise 24 günde bu
Kuşçu, kümeyi dama geri çağırırken
yumurtadan yavru alınır. Yavrulama
bu işi ıslık çalarak ve dişi kuşu göste­
ilkbaharda başlar kışa kadar devam
rerek yapar.
eder. Yumurtalar açılıp yavrular çı­
Kuş uçurma saatlerinde şehrin üs­
kınca ana-babaya çok iş düşer, yav­
tü kuşla dolar, havada kümeler bir­
rularına yiyecek taşırlar.
birlerinin içinden geçerler. Kayıp
vermeden evine dönen kuş kümeleri ŞANLIURFA'DAKİ KUŞ
e v in e b a ğ lı, s a d ık ve "y a v u z (GÜVERCİN) CİNSLERİ
kuşlar"dır.
1. Ev Kuşlan: Bu kuşlar kapısı
Kuşçu, başka kö m e de n bazı açık bir kafeste veya evin yüksekçe
kuşları kendi kuşları arasına katar ve ve açık bir kuş takasında beslenir.
onu yakalarsa o günkü kârı o olur.
Bunlar evcil kuşlardır. Eve alışınca
Kuşçuların bu konudaki son söz­ hiçbir tarafa gitmezler. Bu kuşların 282. G ök G es

193 Ş a n l ı u r f a '97 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
devresinin başlangıcında yuva daha
KELAYNAK ta m a m la n m a m ış tır. Yumurtalar
üzerinde yatmamış olan kuş sık, sık
uçarak yuva metaryalı getirir ve eşine
KUŞLARI taktim eder. Kuluçkada yatan kuşun
son devresindeki hareketleri ve dav­
A . F a ik D a a d e le r ı ranışları değişir. Bu değişim yavrula-
Yeryüzünde Kuzey Afrika hariç, an gelen ses ve dokunun uyarılarıdır.
üremeleri için sadece Birecik'e gelip II günlerde yavrular hiç yalnız bıra­
burada yuva yaparak yavrularını bü­ kılmaz. Yatmakta olan kuş, gagası ve
yüttükten sonra tekrar kışlaklarına başı ile zaman zaman altına gider ve
kusma hareketleri ile yavrulara yiye­
dönen nadir göçmen kuşlarımızdan
cek verir. Daha sonraları yiyecek
olup sayıları gittikçe azalmaktadır.
toplamaktan gelen ergin kuş getirdiği
Kelaynakların Avrupada 1504 yı­
yiyeceği kendi midesinden yavrula-
lından itibaren yaşadıkları eski el
rınkine boşaltır.
yazma belgelerden tesbit edilmiştir.
İstasyonda korunm aya alm an
Orta Avrupa'da Alpler yöresinde ya­
ku şla r siyah yağsız kıym a et,
şamakta olan bu kuşu ilk defa 1555
re n d e le n m iş havuç, ren de len m iş
yılında yayınladığı Historia
haşlanmış yumurta ve fenni yem kar­
Animalium adlı eserinde Corvus üretime başlanmıştır. Kelaynak Üret­ ması ile b e s le n irle r. G ö çm e n
Sylvaticus adı altında C.Gessner tarif me Çiftliği Birecik ilçesine 3 km: me­ Kelaynak kuşları ise et ihtiyaçlarını
etmiş ve hayatı hakkında bazı bilgi­ safededir, halen iki adet kafes tarıma zararlı böcekleri yiyerek gide­
ler vermiştir. bulunmaktadır. 1977 yılından bu ya­ rirler. Ve böylelikle tabiatın dengesi­
D aha s o n ra la rı A v ru p a 'd a n na kafeslerin kapasite fazlası tabiata nin korunmasında tarımdaki zirai
O rta d o ğ u m e m le k e tle r in e ve serbest bırakılmaktadır. m üca de leye katkıda b ulun m akta ­
Afrika'ya gelen Bilim adamları bu dırlar. Uzun göç yolculuğuna hazır-
kuşların hala yaşadıklarını ve sadece
KELAYNAK KUŞLARININ
lanabilmeleri için yavruların iyi
Avrupa'dan kaybolduklarını tesbit YAŞAMA TARZLARI beslenmeleri gerekmektedir.
etmişlerdir. Kelaynak kuşlarının Şubat ortala­ Yöresel şive olarak Keçelaynak da
1879 yılında Türkiye'de inceleme rından Birecik'e gelip kayalıklara yer­ denilen Kelaynak kuşları Birecikliler
yapan ve Birecik'e de uğrayan iniliz leşmeleri Mart ortalarını bulmaktadır. ta ra fın d a n kutsal sa y ılm a k ta d ır.
C.G. Dan Ford Kelaynakların bu­ Üremelerini yapıp yavrularını büyüt­ Kuşların Şubat ortalarında gelişleri
rada yaşadıklarını tesbit e tm iştir. tükten sonrada Temmuz ortalarında Birecikliler için ilkbaharın gelişinin
Birecik'ten başka Fas'da da bir kolo­ Birecik'ten tekrar yavruları ile birlikte b ir işareti s a y ılm a k ta d ır. Daha
nisi mevcuttur. ayrılmaktadırlar. Kışları Kızıl Deniz ö n c e le ri k u rb a n la rla karşılanan
1950'lerde Birecik'te 1000'den kıyılarında yaşadıkları tesbit edilmiş­ Kelaynak kuşları için son yıllarda
fazla olan Kelaynakların sayısı 1954 tir. B ir e c ik 'te K e la y n a k fe s tiv a li
yılından sonra hızla azalmıştır. Kelaynak k u şla rın ın B ire c ik 'e düzenlenmektedir.
Azalma nedeni olarak; bu tarih­ üreme için gelmelerinin nedeni; bu­
ten itibaren zirai ilaçların fazla kulla­ radaki kayalarda bulunan kalsit
nılmaya '.başlanılması, uzun süren maddesinin Kelaynak kuşlarındaki
göç esnasında gerek avcılar tarafın­ üreme gücünü artırdığı şeklinde
dan vurulması ve gerekse soğuk ha­ söylenm ektedir. Kelaynaklar tek
va şartlarından e tkilenm esi ve eşlidirler. Yani genellikle her sene
böcekçil olan bu kuşların tabii denge aynı eşler yuva yapar ve çiftleşirler.
bozulması sebebiyle tabiatta yiye­ Kelaynak kuşlarının ergin olanları yu­
c e k le r i n i n a z a lm a s ı o la r a k va yaparlar. 5 yaşından sonra er­
görülmektedir. Bu azalmayı ve nesil­ gin hale gelm ektedirler. Bunların
lerinin tükenmesini önlemek için ba­ ömürleri 25-30 yıl arası olduğu söy­
zı girişimlerde bulunulmuş; Tarım lenmektedir.
O rm a n ve Köy iş le ri B a k a n lığ ı Genellikle Mart ayı sonunda dişi
b ü n y e s in d e k i Ö r m an G enel Kelaynak ilk yumurtasını yapıp; ku­
Müdürlüğü tarafından 1977 yılında luçkaya yatar. İki ile dört arasında
B i r e c i k 't e K e la y n a k Ü re tm e değişen yumurta sayısını dişi kelay­
İstasyonu kurulmuştur. nak kuluçka esnasında tamamlar.
Yeni kurulan Kelaynak Üretme Eşler yavru büyütmede olduğu gibi
İstasyonuna önce iki ergin ve dokuz kuluçkaya yatma görevinide paylaşır­
adet yavru Kelaynak kuşu ağ ile tutu­ lar. 27-28 günlük kuluçka devresini
larak kafese konulmuş, 1977 yılında eşler nöbetleşerek geçirirler. Kuluçka

194 Ş a n l ı u r f a '97 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M
286. D a b a k h a n e C a m ii M in a re s i ve K u ş la r

195 Ş a n lıu rfa '9 7 K Ü L T Ü R ve T U R İZ M


4 ; İ & g & * t V İ '* 4 ’

I
- M i/ r n n rr jj
,K f / U ı- .

.GAP
197
DİYARBAKIR

GAP SULAMA ALANLARI


I SİVEHSK |

I B£ŞTAŞ I
Mazıda^
I r ^MLUCA I

MARDİN Omerli

SURÎYE
z ö lç ü m iin ü n y ü z d e 9 .7 's in i o lu ş tu rm a k ta d ır.
Türkiye'de sulanabilir 8.5 m ilyon hektar araziden,

GAP
yüzde 20'si Aşağı Fırat ve D icle havzalarındaki geniş
ovalardan oluşan GAP bölgesinde yer almaktadır.

Verim li H ilal (Fertile Crescent) adıyla aıiılan ve eski


çağlarda medeniyetin beşiği olarak tanımlanan bu
bölge, aynı zamanda "Yukarı M ezopotamya" olarak bi­
linir. GAP Bölgesi, tarih boyunca Anadolu ve
G Ü N E Y D O Ğ U A N A D O LU PROJESİ
Mezopotamya toprakları arasında geçişi sağlayan bir
VE ŞANLIURFA köprü görevi görmüştür. Bu özelliği nedeniyle bölge­
nin tarihi, dünyanın en eski ve köklü uygarlıklarının
beşiği olan Anadolu ve M ezopotamya tarihleri ile
K a y n a k : G A P B ö la e K a lk ın m a id a r e s i
bütünleşmiştir.

Türkiye'nin iki önem li akarsuyu Fırat ve D icle GAP


bölgesinden geçer. Doğu Anadolu Bölgesi'nden kay­
naklanan bu iki akarsu sularını Basra Körfezi'ne boşal­
GAP'IN TARİHÇESİ
tır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi, T ürkiye'nin diğer böl­
G üneydoğu A n a d o lu B ö lg e si'n d e Adıyam an, gelerine oranla daha az yağış almaktadır. Bu nedenle
B atm an, D iy a rb a k ır, G a z ia n te p , M a rd in , S iirt, öncelikle bölge'nin çok zengin su k a y n a k la rın ın , su­
Şanlıurfa, Şırnak ve Kilis ille rin in kapsadığı alan "GAP lam a ve e n e rji ü re tim a m a c ıy la değerlendirilm esi
Bölgesi" olarak tanımlanm aktadır. Güneyde Suriye, gü­ ve bu arada düzensiz akışı olan bu iki nehrin sulamam
neydoğuda ise Irak'la sınırı bulunan bu bölgenin y ü ­ dizginlenmesi düşünülmüştür.
z ö lç ü m ü 7 5 .3 5 8 k m 2 o lu p ü lk e m iz in to p la m yü -

288. A tatürk Etarajı

199 Ş a n lı u r fa ’97 GAP


289. Cum hurbaşkanı Süleyman Dem irel 'in Katıldığı Fırat Sularının Haran Ovası'na B ırakılışı Töreni

Böylece Türkiye'de havza çalışmaları yapılması ların gerçekleştirilmesi, için; plan, altyapı, ruhsat,
fik ri oluşmuş ve DSİ çalışmalarına başlamıştır. 1961 konut, sanayi, maden, tarım, enerji ulaştırma ve diğer
y ılın d a D iy a r b a k ır 'd a k u ru la n F ırat P la n la m a hizm etleri yapmak veya yaptırmak, yöre halkının eği­
A m irliğ in c e yapılan çalışmalar sonunda 1964 yılında tim düzeyini yükseltmek için gerekli tedbirleri almak
Fırat Havzası'nın sulama ve enerji potansiyelini belirle­ veya aldırmak, kurum ve kuruluşlar arasında koordi­
yen "Fırat Havzası İstikşaf Raporu" hazırlanmıştır. Bu nasyonu sağlamak olan Güneydoğu Anadolu Projesi
rapora ilaveten 1966 yılında "Aşağı Fırat istikşaf Bölge Kalkınma idaresi Teşkilatı, 6 Kasım 1989 tarih ve
Raporu" g e liş tirilm iş tir. D ic le Havzası için d e , aynı 20334 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 338 sayılı
p arale ld e ç a lışm a la r DSİ D iy a rb a k ır Bölge Kantin Hükm ünde Kararname ile kurulm uştur. GAP
M üd ürlüğ ü 'nce sürdürülmüştür. Yüksek Kurulu, Başbakan veya Görevlendireceği bir
Devlet Bakanın Başkanlığında, GAP'tan sorumlu
Böylece Aşağı Fırat Havzası ve D icle Havzası'ndan
Devlet Bakanı, DPT Müsteşarlığının bağlı olduğu
ne şekilde faydalanılacağı açıklık kazanmış ve 1977 yı­
Devlet Bakam ile Bayındırlık ve İskan Bakam'ndan
lında bu iki havza projelerinin "Güneydoğu Anadolu
oluşmuştur.
Projesi" şeklinde adlandırılması benimsenmiştir.
G üneydoğu A nadolu Bölgesinin Bölgesel Planlama GAP İdaresi; Başkanlık Ankara'da ve Bölge
çevçevesinde ele alınması, yürütülm ekte olan faaliyet­ M üdürlüğü Şanlıurfa'da olm ak üzere örgütlenm iştir.
lerin koordinasyonunun sağlanması ve yönlendirilm esi
GAP'ın meydana getireceği yüksek tarım ve sanayi
görevi 1986 yılında Devlet Planlama Teşkilatına
potansiyeli bölgede gelir düzeyini 5 kat arttıracak,
verilm iştir.
2005 yılında 9 m ilyonu aşacak bölge nüfusunun yakla­
Kuruluş amacı Güneydoğu Anadolu Projesi kapsa­ şık 3.5 m ilyonuna iş imkanı yaratılacaktır.
mına giren yörelerin süratle kalkındırılması ve yatırım­

200 Ş a n lıu rfa '9 7 GAP


BARAI ve HES
ATATÜRK BARAJI İşe başlama : Kasım 1983
Dolgunun b itim i : Ağustos 1990
Atatürk Barajı, Türkiye'de sulama ve hidroelektrik
Su tu tu lm a : Ocak 1990
enerji üretim i için şimdiye kadar inşa edilm iş en büyük
B irinci ünitenin işit, alınması : 16 Temmuz 1992
yapıdır. Baraj, Fırat Nehri üzerinde bulunur ve
Güneydoğu Anadolu Projesi'nin (GAP) en temel Sekizinci ünitenin işit, alınması: 1 Aralık 1993
unsurudur. Elektrik Ü retim i: Haziran 1992'de başlamıştır.
1992 - 1.716.142.000 kwh
Barajın hidroelektrik santralı, sulama başlamadan
1993 - 5.260.165.000 kwh
önce, yılda, 8.9 m ilyar kvvh elektrik üretmektedir.
1994 - 8.256.714.000 kwh
Sulama programının ilk aşaması (142.000 hektar) işlet­
1995 - 8.415.133.000 kvvh
meye girdiğinde, yılda 8.1 m ilyar kvvh elektrik üretile­
1996 - 9.351.000.000 kvvh (1 7.11.1996'ya kadar)
ceği tahm in edilm ektedir.
TOPLAM 33.000.000.000 kvvh
Atatürk Barajı . rezervuarında b iriktirilen • suyla,
476.000 hektar cazibe ile ve 406.000 hektar pompajla ATATÜRK BARAJI VE BARAJ
olm ak üzere, yaklaşık 882.000 hektar araziyi sulamak
mümkün olacaktır. G Ö LÜ N Ü N TEKNİK Ö ZELLİKLERİ
Gövde H a c m i.......................................... 84.500x103 m3
Atatürk Barajı, dünyadaki en büyük dokuzuncu
kaya-dolgu barajıdır. Barajın gövdesi, 80 ay gibi nispe­ Ortalama Yıllık Akım ;....26.654x106 m3
ten kısa b ir süre içinde tamamlanmıştır, inşaat sırasın­ M in im u m Depolama Kap.......................... 29.4x106 m 3
da, bilgisayarlı beton hazırlama ve dökme gibi en mo­ Faydalı Depolama kapasites........................ 19.3x10 6 m3
dern teknikler kullanılm ıştır. İnşaatın en yoğun dönem­ Toplam Depolama kapasites...................... 48.7x10 & m3
lerinde, günde üç vardiya şeklinde, 200 mühendis
Rezervuar Alanı ................................................ ...81 7 km2
dahil yaklaşık 7800 kişi ve her tipten 1000 araç istih­
dam edilm iştir. Drenaj Havzası................................................. 92.338km 2
Temelden Yükseklik ................................................169 m.
Barajın tamamlanması, projenin tarihinde önemli Nehir Yatağından Y ü k s e k lik ................................... 166 m.
bir aşamaya işaret etmiştir. Projenin tarihindeki aşama­ Krest U z u n lu ğ u ................................................... 1.664 m.
lar aşağıdadır. Krest Genişliği ........................................................... 15 ın.
DERİVASYON TÜNELLERİ Krest Kotu 549 m.
İşe başlama : Ekim 1981 Nehir Yatağı Kotu 383 m.
İşin Bitmesi : Ocak 1986 M inim um Su Kotu ................................................... 526 m.
M aksimum Su K o tu ..................................................542 m.

290. Atatürk Barajı Hidroelektrik SantralıAçılış Töreni

201 Şanlıurfa '97 GAP


291. . ■Atatürk H idroelektrik Enerji Santralı
ve bağlantı tünelleri dahil 57.8 km olacaktır.
Tüneller, Atatürk Barajı G ölü'nden saniyede 328
metreküp suyun alınmasını sağlayacaktır. Şanlıurfa-
Harran Ovasının sulama tünel çıkışından itibaren 4
k m 'lik isale kanalından sonra yapılan Şanlıurfa
H idroelektrik Santralı'nda elektrik üretim i için kullanı­
lacaktır. 50 M W kurulu gücündeki santral tam am landı­
ğında yılda 124 GW h elektrik üretecektir. Su, enerji
santralından sonra ikiye ayrılacaktır. Şanlıurfa ana ka­
nalı yaklaşık 50.000 hektarlık, Harran ana kanalı ise
yaklaşık 100.000 hektarlık araziyi cazibe ile sulayacak­
tır. Bu iki kanalın sulayacağı arazi, tarihsel olarak
"Yukarı Mezopotamya" olarak bilinen bölgenin en ve­
rim li kısmıdır.
ATATÜRK H İDRO ELEKTRİK ENERJİ Diğer taraftan M ardin ana kanalı, saniyede yaklaşık
SANTRALİNİN TEKNİK ÖZELLİKLERİ 200 metreküp su akıtacak, M ardin ve Ceylanpınar ova­
G e n iş lik .........................................................................49m. larına doğru 250 km. boyunca ilerleyecek olup, orada
Y ü k s e k lik ................................................. 55m.
U z u n lu k ......................................................................257ın.
Toplam Hacim ................................... .-............340.000m3
Türbin Jenaratör Sayısı..................................................... 8
Her Grubun Kurulu Gücü ........... 300.000 kw(300M W )
Toplam Tesis G ü c ü ..............2.400.000 kw (2400 MvV)
Yükleme F aktörü...........................................................%30
Enerji üretim Kapasitesi .........................8.9x10^ kwh/yıl
H idrolik Türbinler: 8 adet Düşey eksenli Francis türbin
Her Jeneratörün Çıkış G erilim i ..................... 15.750 Volt
F rekans...................................................................... 50 Hz
Hız .............. 1 50 rpın
Güç Trafoları Sayış ............... .•...........................■.............24
Her Trafonun G ü c ü .............. .................... 105.000 kVA
Giriş-Çıkış G e rilim leri ............... 15.750-380.000 Volt
KAYNAK: DEVLET SU İSLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (DSİ)

29 2
ŞANLIURFA TÜNELLERİ
GAP'ın büyük k ilit yapılarından biri olan Şanlıurfa
Tünelleri yaklaşık 358.000 hektar cazibeyle ve
118.000 hektar pom pajla olm ak üzere 476.000 hektar
araziyi sulayacaktır.

Sistem, her biri 7.62 metre çapında ve 26.4 km.


uzunluğunda iki adet dairesel kesitli, beton kaplı tünel­
den oluşacaktır. Tünellerin toplam uzunluğu, ulaşım

202 Ş a n lıu rfa '9 7 GAP


208.000 hektar araziyi cazibe iie sulayacaktır. Ü lkem izin kıvanç duyduğu bu eserlerden Keban
Barajı ve HES yukarı havzada bulunduğundan- GAP
M ardin ana kanalının 155. km .'sinde yapılacak iki
kapsamında sayılmamaktadır.
kademeli Viranşehir pompaj sulaması ile 38.000 hek­
tar, 216 km .'sindeki M ardin depolarından yapılacak üç GAP kapsamında yer alan Karakaya Barajı ve HES
kademe pom paj ile 80.000 hektar olm ak üzere toplam ile takriben 180 kni mansabında bulunan Atatürk
118.000 hektarda pom pajla sulanacaktır. Bölgedeki ta­ Barajı ve HES bütün üniteleri ile devreye girmiş olup
rımsal üretim in 20 kat artması beklenmektedir. ürettikleri enerji ile ekonom iye çok büyük katkılarda
bulunm aktadırlar.
TÜNELLERİN TEKNİK ÖZELLİKLERİ
Tünel tip i:..... Dairesel kesitli, techizatlı beton kaplama Karakaya HES'dan 15 Şubat 1996 tarihine kadar
Tünel u z u n lu ğ u :........ Herbir: 26.4 kın.iki paralel tünel üretilen enerji 64.4 m ilyar kwh olupyalnız 1995 yılın­
Tünel e ğ im i:...............! T1 -0.00Û62802, T2-0.00062948 da üretimi takriben 7.7 m ilyar kwh olmuştur. Böylece
1995 yılında ülke çapında üretilen hidroelektrik enerji­
Tünel Kazı ç a p ı:...................... ............... Yaklaşık 9.50 m
Tünel iç çapı : ......................... .............................. 7.62 m. sinin % 25'i ve toplam enerjinin de % 9 .5'i Karakaya
Betonarme kalınlığı : .............. ......................... 0.95-0.40 Barajı ve HES'dan sağlanmıştır.
Kaya betonu miktarı: ............. .................. 4.600.000 kg. GAP'ın k ilit tesisi olan Atatürk Barajı ve HES, ilk
Püskürtme betonu : ................ ......................300.000 ton ünitenin devreye girdiği 1992 Tem m uz tarihinden 15
Kazı miktarı : ........................... .................. 3.000.000 m 3 Şubat 1996 tarihine kadar 25 m ilyar kwh üretim yap­
Beton miktarı : ......................... .......................... 1.1 5hm3 mıştır. Yalnız 1995 yılı üretimi 8.4 m ilyar kvvh olup,
Tünel debisi : ........................... ......................... 328 m3/sn bunun ülke çapındaki h id ro lik üretim deki payı %27 ve
Sulanacak arazi : ............................................ 476.000 ha tüm enerji üretim indeki payı da %11 civarında
Jeolojik formasyon: .................. Kalkerli Marn, K illi marn olmaktadır.
H id ro lik yük: ..........................T l -40.25 m., T2-39.74 m.
KAYNAK: DEVLET SU İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Böylece, GAP bölgesinde 1995 yı.lında üretilen top­
lam enerji, ülke genelinde üretilen h id ro lik enerji için ­
GAP'TA H İD ROELEKTRİK ÜRETİMİ de %52 ve tüm enerji içinde % 20.5 oranında paya
ulaşmıştır.
Fırat Havzası Geliştirme Programında ilk halkayı
Keban Barajı ve HES, ikinci halkayı Karakaya barajı ve Parasal olarak ifade edilm ek istenirse, 1 kwh için
h f ç tpçLil etmektedir. 0.06 Am erikan D olarıfrtrğı.ı J a k ık ı ,

asr

294. A ta tü rk B a ra jı

2 03 Ş a n l ı u r f a '9 7 GAP
m inde «arakaya takriben 462 m ilyon dolar ve Atatürk birlikte özellikle ürün deseninde büyük bir değişiklik
ise takriben 505 m ilyon dolar gelir sağlamıştır. gözlenm iştir. Sözkonusu 30.000 hektarlık alanda ilgili
kurum ve kuruluşların yoğun çalışmaları ile aşağıda
Bu iki HES'in 1995 yılında ürettiği toplam elektrik
yeralan ürün deseni gerçekleşmiştir.
enerjisini (16.1 m ilyar kwh) üretebilmek için takriben
3.42 m ilyar m 3 doğalgaz ithal etmek gerektiği gözö- U rıi n Alan(ha) (*) %
nünde tutulursa, GAP Bölgesi'nde üretilen enerjinin
Buğday+Arpa ....... .......... 25.600 .............. .............64.00
ülke ekonom isine katkısının önemi daha iyi
Pamuk .................... .......... 24.000 ............. ............. 60.00
anlaşılacaktır.
Mısır (2.ü rü n )........ ................ 4 1 0 ............................. 1.00
Susam (2.ürün) ..... ................ 1 0 0 .............. ............... 0.25
HARRAN'DA G ELİR ÜÇE KATLANDI Soya (2.ürün) ........ ...................1 0 .............. ............... 0.03
Şanlıurfa-Harran ovalarında sulamaya açılan alanda Sebze ...................................... 300 ............. ............... 0.75
1994 dönem inde gerçekleşen ürün deseni aşağıdaki M ercim ek .............................3000 ............. ............... 7.50
gibi olmuştur. Toplam .................. ........... 53.420 ............. .......... 133.53

Ürün Alan(ha) % (*) Sulamaya açılan 62 köyde ekili alan 40.000 hek­
tar olup, bunun yaklaşık 30.000 hektarı sulanmıştır.
B u ğ d a y ............................. 1 4 .7 0 0 ............................. 49
1995 yılı içerisinde özellikle hasat edilen buğday
Arpa 6.000 20
ve arpadan sonra, geç olm akla beraber sulamanın baş­
Pam uk 6.300 .................................. 21
laması ile pamuk ekim leri yapılmış ve toplam pamuk
M ercim e k.......................... 2 .4 0 0 ................................... 8
ekilen alan 24.000 hektara ulaşmıştır. Bunda dünya pi­
Sebze 600 2
yasalarında kütlü pamuğa olan talep büyük etki yarat­
T o p la m ............................. 3 0 .0 0 0 ................................. 100
mıştır. 40.000 hektarlık alanda yaratılan tarımsal üre­
Sulamaya açılan bu alanda yaklaşık 6.500 hektarlık tim değeri toplam 121 m ilyon ABD doları olarak ger­
bölüm ünde yeraltı sııyu ile sulama yapılmakta ve çekleştirilecektir. Birim alandaki katma değer ise, yak­
pamuk yetiştirilm ekte idi. laşık 181 ABD doları/dekar (9 m ilyon TL/dekar) olarak
hesaplanmaktadır.
1994 yılında tarımsal üretim in yapıldığı bu alanda,
1995 yılı fiyatları ile yaklaşık 31.5 m ilyon ABD doları Sulama ile dekar başına yaratılan katma değerlerde
tutarında tarımsal üretim değerine ulaşılmıştır. Böylece 3 kat bir artış gerçekleşmiş olacaktır. Bu da GAP kapsa­
yaratılan katma değer yaklaşık 60 ABD doları / dekar mında sulama amaçlı yapılan yatırımların ülke ekono­
olarak gerçekleşmiştir. misine geri dönüşünün hızını ortaya koyma açısından
oldukça önemli bir göstergedir.
1995 yılında aynı alanda sulamanın başlaması ile

2 04 Ş a n ltu rfr'9 7 GAP


295. A ta tü rk B a ra jı G ö lü n d e S u S p o rla rı E tk in lik le ri (E k im 1996)

Üreti m Değeri GAP BÖLGESİ N Ü FU SU HIZLA


Ürün Alan(ha) Üretim(ton) (ABDS)
KENTLEŞİYOR
Bıığday+Arpa .. .. 25.600 .. ...104.960 ......... ....24.985
Pamuk ............ .... 24.000 . .....96.000Ü) .... ....91.200 GAP, 9 ili (Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep,
Mısır (2.ürün) .. ......... 410 . ........ 2900 ........ ........ 480 M ardin, Siirt, Şanlıurfa, Batman, Şırnak ve Kilis) kapsa­
Susam(2.üriin) ......... 100 . .............70 ........... ......... 100 yan. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde uygulanmakta­
Soya(2.üriin) ... ............10 ... ............ 10 ......... .............. 2 dır. Bölgenin 1985 nüfusu 4.349.947 iken % 18.6 artış­
la 1990 yılında 5.158.013'e ulaşmıştır. Aynı dönemde
Sebze .............. .......... 300 . .......... 750 .......... .......2250
kentsel nüfus artış oranı %29.8, kırsal nüfus artış oranı
M ercim ek ....... ........ 3000 . ........ 3300 .......... .......1584
%7.0 olmuştur. Yine aynı dönemde kentsel nüfusun
(*) Pamuk bazı yerlerde 2. ürün olarak ekildiği için bölge toplam nüfusuna oranı %50'clen % 56'ya
verim düşük olmuştur. yükselmiştir.
\

Ayrıca sulama öncesi 100 olan ürün deseni yoğun­ Diğer taraftan 1987 yılında bölgede 6 il ve 53 ilçe
luğu %34 artarak yaklaşık 134 olmuştur. Bunun yanışı- varken, bugün itibariyle bu rakamlar sırasıyla 9 il ve 72
ra, sulanan alanda yaşayan ailelerin gelirlerinde ortala­ ilçe düzeyine ulaşmıştır. Ayrıca 1987 yılında 89 olan
ma 3 katlık bir artış gerçekleşmiştir. Çok kaba bir belediye sayısı 1995 Ağustos sonu itibariyle 169'ya
hesap ile, bu alanda yaşayan nüfus için 1994'de 56.9 uluşmıştır. Buğıin bölgede belediye sınırları içerisinde
m ilyon TL olan kişi başına yıllık gelir, 1995'te 218 m il­ yaşayan n ü fu su n to p la m nüfu sa o ra n ı %61 dola­
yon TL'ye yükselmiştir. yındadır. Diğer bir ifadeyle bölgede kentsel servis götü­
rülmesi gereken nüfusun oranı son 8 yılda yaklaşık
Sulu tarıma geçilmesi ile bitkisel üretim hacminde
%50 artmıştır.
büyük bir patlama olm uştur. Üretilen bu ürünlerin hiz­
metler ve tarıma dayalı sanayilere etkisi ile yukarıda GAP SANAYİ ALTYAPISI
belirlenen rakamların çok üzerinde bir değerin ülke
ekonom isine kazandırılması mümkün olacaktır. H A ZIRLAN IYO R
Tohum , gübre, ilaç, taşımacılık, tasnif, boylama, depo­ GAP'ın tamamlanmasıyla özellikle pamuk, çeltik,
lama vb. konularda hızlı bir gelişme ve bölge ekono­ yonca, yağlı tohum lar, sebze, meyve ve. benzeri ürün­
misine katkıları olacaktır. Böylece GAP kapsamında lerde ülkem izin bugünkü tarımsal üretim ini katlayabi­
sulamadan beklenen sosyal ve ekonom ik etkiler kendi­ lecek Liretim potansiyeli doğacaktır. Tarımsal üretim
ni bölge bazında hızla gösterecektir. fazlası ve yeni sanayi ürünlerinin dış satımı ile GAP

2 05 Ş a n l ı u r f a '9 7 GAP
29 6. A ta tü rk B a ra j G ö lü n d e K ü re k Y a rış m a s ı (E k im 1996)

• e r vV

ekonom iyi canlandıracak ve bölgede yeni endüstrilerin rulması faaliyetleride hızla yürütülm ektedir. 1995 yılı
kurulmasında itici bir güç olacaktır. Doğal kaynakların içinde GAP bölgesi nde 4764 işyeri kapasiteli 14 adet
harekete geçirilm esi ve altyapıların tamamlanması so­ KSS tamamlanmıştır. Tamamlanan KSS'lerin 5' i
nucunda yerli ve yabancı sermaye için bölge çekici bir Diyarbakır, 5 'i Gaziantep, 11i M ardin ve 3'ü Şanlıurfa
duruma gelecektir. Ö ncelikle un, unlu gıda, deri, bitki­ ilinde yer almaktadır. Halen çalışmaları yürütülen
sel ve hayvansal yağlar ve tekstil sanayilerinin, sonra 6713 işyeri kapasiteli 22 adet KSS projesi y ıllık yatırım
diğer sanayi dallarının gelişmesi beklenmektedir. programında yer almaktadır. Bu projelerin 6'sı
Gaziantep, 2'si Diyarbakır, 3'ü Şanlıurfa, 3'ü
GAP idaresi'nce yaptınlan "GAP Bölgesel UJaşım
Adıyaman, 2'si Batman, 1 'i Şırnak, 4'ü M ardin ve 1'i
ve Altyapı Geliştirm e Çalışması" ile bölgedeki ekono­
Siirt ilinde yer almaktadır.
m ik gelişme ve bunun coğrafi mekandaki muhtemel
dağılımı belirlenm iş, sanayi alanında konumları ve ih ti­
GAP İÇİN EKO N O M İK KALKINMA
yaç duyabilecekleri altyapı hizm etleri tespit edilmiştir.
Aynı çalışmada ayrıca bölgenin hızlı gelişmesi bekle­ AJANSI M ODELİ
nen 9 yöresinin çevre düzeni planları yapılmış ve bu
GAP Bölge Kalkınma idaresi Başkanlığı, yapılan
planlarda GAP'ın ihtiyaç duyacağı sanayi alanları için
kamu yatırımları sonucu büyük potansiyelli bir iş ve
ye r a y rılm ış tır. B ö lgesel ö lç e k te y a p ıla n bu çalış­
yatırım ortamına dönüşecek olan bölgede, ülke kalkın­
maların, sonuçları ve sarjayi yatırımları GAP Hareket
ma planı ile GAP bölgesel kalkınma stratejilerine
Plam'nda ve yıllık yatırım programlarında yer almıştır.
uygun olarak, yatırını yapacak bölge içi ve bölge dışı
1996 yılı itibariyle bölgede üç adet Organize yatırımcılarına yardımcı olmak, bölgeye yönlendirm ek,
Sanayi Bölgesi (OSB) (Gaziantep, M ardin, Şanlıurfa) sanayileşmenin yaygın laşmasım sağlayacak b ilgi, teş­
çalışır d u ru m d a d ır. D iy a rb a k ır, G a z ia n te p (II) vik, müdahale yollarını araştırarak genel amaçları ile
O SB'lerinin inşası devam etmekte olup, Adıyaman, kurulacak bir "Ajansın" yapısını ve yetkilerini araştır­
Kilis, Siirt ve Batman OSB'leri kamulaştırma safhasın­ mak amacıyla "Ekonomik Kalkınma Ajansı Model
da, N izip OSB ise etiid aşamasındadır. Gaziantep III., Etüdü" çalışmasını yapmıştır. Çalışmanın sonucunda,
Şanlıurfa II. OSB çalışmaları devam etmektedir. Ajansın fonksiyonları bölgede sınai kalkınmayı sağla­
mak amacıyla özel sektör ve yabancı sermaye y a tı­
Bölgede OSB haricinde ve onu tamamlayıcı faali­
r ım la rın ı d e s te k le m e s i; iş g ü c ü b e c e r ile r in i ge­
yetlerin yer alacağı Küçük Sanayi Siteleri'nin (KSS) ku­
liştirmesi; yatırımcılara yatırım alanlarının tesbiti, yatı­

2 06 Ş a n l ı u r f a '9 7 GAP
rım projelerinin hazırlanması, işletmelerin yönetim, katı olan bölge -Belçika, Danimarka, H ollanda, İrlanda
teknoloji, finansman, pazar imkanlarının geliştirilmesi ve Lüksemburg'dan büyük olup, Yunanistan'ın yarısı­
gibi konularda danışmanlık hizm eti vermesi; sınai arsa na, İngiltere'nin %İ30'üna, İtalya'nın % 25'ine,
stoku yapması ve emlakla ilg ili faaliyetlerde bulunması Alm anya ve Japonya'nın % 20'sine eşittir.
şeklinde tarif edilm iştir. Çalışma kapsamında 10 adet
4- GAP Bölgesinin nüfusu 6 m ilyon civarında olup
ön fiz ib ilite etüdü hazırlanmıştır. Bunlar:
Türkiye nüfusunun % 10'u kadardır. Bölge nüfusu
1 - Tahıllardan ethanol üretimi, İsrail'in nüfusundan fazladır. Türkiye nüfus artışı %2.2
2- Tahıl ve sebzelerden nişasta üretim i. iken GAP bölgesinin nüfus artışı % 3.8 dir.
3- Yeni te knoloji çırçırlam a tesisleri,
5- GAP Bölgesi havzalara göre T ürkiye'nin yıllık su
4- Yeni te knoloji ve pamuk ipliği tesisleri,
potansiyelinin % 28'ine (53 m ilyar m 3/yıl)sahiptir.
5- Yeni te knoloji ile dokum a tesisleri,
6- Yeni te knoloji ile ham ve rafine bitkisel yağ tesisleri, 6- GAP kapsamına giren 13 proje demetinde 22
7- Sebze konservesi üretim i, baraj ve 19 hidroelektrik santralı vardır.
8- Tahıl sapları ye kullanılm ış kağıttan kağıt üretimi,
7- Bu barajlardan Atatürk Barajı dolgu hacmi itiba­
9- Güneş enerjisi kollektörii üretim i,
riyle dünyada a ltına dır.
10- Plastik ve benzeri kimyasal maddelerden sert ve
yumuşak ürün üretim i 8- Birbirine paralel 26.5 km uzunluğunda ve 7.62
m çapında iki tünelden oluşan Urfa Tünelleri dünyanın
GAP'TA TEMEL BÜYÜKLÜKLER en büyük tünelleridir. Ayrıca saniyede 328 m3 debiyle
de yine dünyada birinci sıradadır.
1- Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) Türkiye'nin
en büyük ve en kapsamlı projesi old.ığu gibi dünyanın 9- GAP'ta 7500 M W kurulu güç tesis edilecek ve
da sayılı projelerinden biridir. y ıld a 27 m ily a r k ilo v a ts a a t e le k tr ik e n e rjis i üreti­
lecektir. Bu kurulu güç kapasitesi T ürkiye'nin bugünkü
2- Batının önem li yayın organları GAP'ı modern
kapasitesine yakındır. Ü retilecek enerji ise Türkiye'de
dünyanın harikalarından b iri olarak tanıtmaktadırlar.
sudan elde edilecek enerjinin % 2 5 'in i oluşturacaktır.
GAP önemi ve büyüklüğü itibariyle Küresel Süper
Projeler arasına da dahil edilm iştir. 10- 1995 yılında Atatürk ve Karakaya Barajlarının
ürettiği enerji toplam 16.117 GVVH'dır. Bu 1995'de
3- GAP'ın kapladığı alan 75358 km 2 olup
Ttirkiyede üretilen benzer enerjinin % 52'dir.
T ürkiye'nin % 9'una tekabül etmektedir. İsrail'in 3.5

29 7. H a rra n O va s ı

207 Ş a n lıu rfa '9 7 GAP


11- Atatürk ve Karakaya Barajları bugüne kadar M EV CU T SULAM ALAR
yaklaşık 89 m ilyar kilovat saatlik elektrik enerjisi üret­
m işlerdir. Bunun parasal değeri, 3000 TL/kilovatsaat 16- GAP kapsamında planlanan toplam sulama
hesabı ile 267 Trilyon TL tutmakta olup, bu enerjiye alanlarının yaklaşık 100 bin hektarı sulamaya açılmış
eşdeğer b ir enerji elde edebilm ek için yaklaşık 22 m il­ olup 170 bin hektar alan için sulama şebekesi çalışma­
yar m3 doğalgaz ithal etmek gerekir. ları sürdürülmektedir.

12- GAP su kaynakları projeleri ile bölgede 1.7 m il­ 1 7 - S u la m a in ş a a tla r ın d a bugüne kadar
yon hektar alan sulamaya açılmaktadır. Bu Türkiye'de gerçekleştirilen tesisler şunlardır;
ekonom ik olarak sulanabilir alanların % 22'sine eşittir.
İsale kanalı ...............................................................4060 m
13- G AP s u la m a la rı Ç u k u ro v a s u la m a la rın ın Ana kanal ........................................................... 1 63000 m
yaklaşık 4.5 katı büyüklüğündedir. Tahliye kanalı ..................................................... 894000 m
14- Sulanan alanlardaki artışlara bağlı olarak; buğ­ Sanat yapısı ........................................................ 9294 adet
day üretim inde % 90, arpa üretim inde %43, pamuk Kanalet imalatı ................................................ 1452865 m
üretim inde % 600, domates üretim inde %7Ö0, m erci­ Kanalet m o n ta jı.............................................. 1361435 m
mek üretim inde % 250, sebze üretim inde % 167 oranın­ Tünel ......................................................................... 7388 m
da artış olacaktır. Urfa tünelleri ........................ 52000 m

15- Kuru koşullar nedeniyle bölgede şimdiye kadar 1 8 -1 1 Nisan 1995'de Şanlıurfa Ovası'nda 30000
hiç yetiştirilem eyen fasulye, soya , mısır, ayçiçeği, p i­ hektar alan sulamaya açılmış ve ilk ürün alınmıştır.
rinç gibi ikinci ürün türleri önem li m iktarlarda yetiştiril­
Bu alanda:
meye başlanacak, topraktan yılda birden fazla ürün
Toplam k ö y ...................................................................... 62
alınacaktır.
Nüfus ........ 26000
Ç iftçi ..............................................................................4000
Tesviye yapılan köy ......................................................... 19
Tesviye yapılan alan 9000 ha
298. Ş a n lıu rfa T ü n e lle ri Ç ıkışı Toplulaştırma yapılan a la n 20000 ha

19- Sulamaya açılan 30000 hektar alanda yaratıla­


cak tarımsal üretim in değeri 121 m ilyon dolar olarak
gerçekleşmiş, aile başına gelir üç kat artmıştır.

SO SY O EKO N O M İK
G Ö STERG ELER
20- GAP Master Planı'na göre bölge için hesapla­
nan gelişme projeksiyonları şöyledir;

Gayri Safi Bölgesel Hasıla......................................... % 7.7


Tarım Sektörü ............................................................. % 4.9
Sanayi sektörü ..................................................% 10.0
İnşaat Sektörü ............................................................. % 6.6
H izm etler sektörü...................................................... % 9.0

büyüyecektir.

21- Bölgede nüfus %3.9 artarken, istihdam % 4.0


büyüyecek, kişi başına düşen gelir % 3.7 artacaktır.

22- Bölgenin ekonom ik yapısındaki değişimle


,tarımın payı % 40'dan % 23'e gerilerken, sanayi
% 16‘dan % 24'e, hizm etler % 37'den % 47'ye
yükselecektir.

23- 2005 yılında GSMH %445 oranında, kişi başı­


na düşen gelir % 106 oranında artacaktır.

2U8 Ş a n l ı u r f a '9 7 GAP


TARIM
299. H a rra n Pastel Boya Resim : Necm i Kaya

2 10 Ş a n lıu rfa '9 7 TA R IM


ŞANLIURFA'DA

TARIM
K a v n a k : T a rım i l M ü d ü r lü ğ ü

TARİH ÇE
Şanlıurfa, tarih boyunca Irak,
Suriye, Mısır ve A nadolu'da kurulan
sayısız devletin sınırları içinde
kalmıştır. Bu açıdan Şanlıurfa tarihi,
M ezopotam ya'ya bağlı sayılır.
300. Buğday Başakları
M e z o p o ta m y a , Y u n a n ca "ik i
nehir arasındaki toprak parçası" TARIMSAL NÜFUS
anlamına gelmektedir. TARIMSAL Şanlıurfa'nın 1990 genel nüfus
Doğuyu batıya bağlıyan ticari ve Sayımı sonuçlarına göre nüfusu
askeri yolların buradan geçmesi YAPI VE 1.001.455 'tir. Tarım kesimindeki
faal nüfus 249.243'tür. Şehirlerde
Ş a n lıu rfa 'ya geçm iş d ö n e m le rd e
yaşayan nüfusun da bir kısmı tarım
büyük önem kazandırmıştır.
ÜRETİM kesiminde çalışmaktadır.
M e ş h u r A ra p T a rih ç is i Ebul Tarım sektöründe istihdam
F araç'a g öre Ş a n lıu rfa N uh % 70.7 oranında olup ilin ekonom ik
T u fa n ı'n d a n sonra y e ry ü z ü n d e yapısı tarıma dayalıdır.
kurulan ilk yedi yerleşim m erkezi­ TARIMSAL YAPI
nin ilki ve en önem lisidir. Hz. Genelde düz arazi yapısına
Adem (a.s.)'ın ç iftç ilik yaptığı bu sahip olan il topraklarının % 61.7'si
bölgede tarih boyunca Sümer, platolar, % 16.3'ü ovalar ve %22'si
Akad, Elam, Asur, Pers, Helen, dağlarla kaplıdır. İl topraklarının
R om a, B iz a n s , A b b a s i, %63 gibi önem li bir bölüm ü tarım
S e 1ç u k o ğ u 11 a r ı , E y y u b i l e r , arazisidir.
M e m lu k la r , A k k o y u n lu la r ve
Osm anlılar hakim olmuştur.

M.S. 640'larda İslam egemenli­


ğine geçmiştir. İslam egemenliği
altında bulunduğu süre içinde
açılan sulama kanalları ile bereketli
toprakları daha da verim li hale geti­
rilen Şanlıurfa iyice zenginleşmiştir.

Evliya Çelebi, seyahatnamesinde


Harran Ovası ile ilg ili olarak şu
tanıklığı yapmaktadır: "Her yanı bağ
bostandır; elvan elvan kayısı olur,
ayvası, lim on ve turuncu, hurması,
inciri, narı ve üzümü meşhurdur.
Şehrin içerisinde ve dışarısında bir
çok su değirm eni vardır ki benzeri
yoktur. Urfa'nın suyu ve havası
gayet m utedil olup, yazı yaz, kışı
kıştır. Kışın kar yağar, baharda
yağmur..

211 Ş a n lıu rfa '9 7 TA R IM


30 2. H a rra n O v a s ın d a B ir K ö y

yalnızca A ve C horizonları görülür. verim leri düşüktür. Taşlılık büyük


ŞANLIURFA İL Kalsifikasyon nedeniyle çok m iktar­ bir sorun olmaktadır.
TOPRAĞININ TARIM da kalsiyum vardır ve baz strasyonu
Bölgede az m iktarda A lüviyal ve
YÖNÜNDEN da yüksek olmaktadır. Gözenekli
Kolüviyal topraklara da rastlanır.
yapıdaki toprak orta derecede orga­
DEĞERLENDİRİLMESİ nik madde içerir. Pitnötr veya kalevi TOPLAM ALANIN
Şanlıurfa, Güneydoğu Anadolu renk gri kahverengiden, koyukahve-
rengiye kadar değişir. A lt toprak TARIMSAL DAĞILIMI(ha)
Bölgesinin önem li illerinden biridir.
T o p la m y ü z ö lç ü m ü 1 .8 5 8 .4 0 0 tedrici olarak rengi açılır ve çok
Toplam Tarım Alanı ...........1.102.971
h e k ta rd ır. Ş a n lıu rfa il to p ra k la rı kireçli ana maddeye geçiş yapar.
Sulanabilir Tarım Alanı......... 993.942
Türkiye ..yüzölçümünün yaklaşık Bölgede ikinci olarak geniş yer Halen Sulanan A la n ............. 139.028
% 3'üne tekabül etmektedir. tutan diğer bir toprak grubu da Bağ-Bahçe............................... 98.751
Çayır Mera.............................. 264.899
İlin ta rım a la n la rı T ü r k iy e kahvengi orman büyük toprak guru­
Koruluk ve Orman Arazisi 11.817
ekonom isine ve tarımına önemli budur. Bu tip topraklar kalsim orfik
Tarım d ış ı.............................. 509.255
katkılar sağlamaktadır. GAP'ın tam olduğundan yüksek derecede kireç
Toplam Yüzölçümü............. 1.858.400
olarak gerçekleşmesiyle Şanlıurfa ihtiva ederler. Baz strasyonu orta
Türkiye ve dünyanın önem li besin veya yüksektir. * Halen sulanan alanlar da sula­
kaynağını teşkil edecektir. n ab ilir alana dahildir.
Yörede çok bulunan diğer bir
Şanlıurfa il genelinde şimdiye toprak grubu bazaltik topraklardır. Tarım arazileri içersinde en
kadar yapılmış toprak etütlerinde 6 Genellikle derin profile sahip bu büyük alanı kuru tarım alanları
ana toprak grubu saptanmıştır. topraklar yüksek derecede k illid ir­ o lu ş tu rm a k ta d ır. Sulu a ra z ile ri
ler. Bazaltik topraklar çok kere yaklaşık 140 bin hektar alan kapla­
B u n la rd a n en fa z la g ö rü le n k ire ç s iz d ir. Plt n ö tr ile b a z ik m a k ta d ır. B unun 1 /3 'ü GAP
kırmızı kahverengi ve kahverengi a ra s ın d a d ır . O r g a n ik m a d d e planıdır. O rm anlık alanlar yok
büyük toprak guruplarıdır. Bunlar yönünden oldukça fakirdir. KDK denecek kadar azdır. O ldukça geniş
kalsifikasyon ameliyesine sahip çok yüksektir. Su tutma kapasiteleri bir alan kaplayan çayır ve meralar
ABC p ro filli zonal topraklardır. yüksek, buna karşın diğer fiziksel kuraklık ve aşırı otlatm a nedeniyle
E re z y o n a u ğ ra y a n k ıs ım la r d a özellikleri pek iyi olmadtğından zamanla ö zelliğ ini kaybetmiştir.

212 Ş a n lıu rfa '9 7 TA R IM


Bağ-bahçe ve sebzecilik ise arzu
edilen seviyenin çok altındadır.

ŞANLIURFA
TARIM INDA SULAM A
Ş a n lıu rfa H a rra n O va sın d a ,
d iğ e r G üneydoğu A n a d o lu
Ovalarında olduğu gibi toprak
kaynaklarının ve diğer iklim etmen­
le r in in e lv e r i ş l i l iğ i n e k a rş ın
yağışların, ö zellikle yaz ayalarında
yetersizliği, bölgedeki tarımsal
gelişmeyi olum suz yönde etkileyen
başlıca etm endir. Başlıca etmen
ola n su n o ksa n lığ ın ın , sulam a
y o lu ile g id e rilm e s i için GAP
çerçevesinde Aşağı Fırat Projesi
planlanmıştır. Atatürk Barajından 30 3. P am uk H asadı
p o m p a j s u la m a la rı da d a h il Toprak Frezesi....... ......... -... ...... 26
874.200 hektar alan sulanacaktır. Merdane (Yuvar).... .... 1333........ 997
Bu alanın yaklaşık 700.000 hektar ŞANLIURFA
Capa Makinası ..... ..... 480... ..... 595
kadarı Şanlıurfa İli sınırlarındadır.
Ekim Makinası....... .... 4734...... 6268 TARIMINDA
1995 sonu itibariyle ilk etapta
Gübre Dağıtıcısı.... ... 1676 ... ... 2267
Şanlıurfa Harran Ovası'nda 30.000
Pulvarizatör............ .... 2486... .. 2945
BİTKİ DESENİ
hektarı kapsayan 62 köy sulamaya
açılmıştır. Tozlayıcı................. ..... 172... .... 180 Şanlıurfa ili Güneydoğu Anadolu
iklim bölgesine dahil .olm asına
Şanlıurfa Ovası Sulaması, kanal­ Atöm izör................. ..... 513... .... 460
rağmen, Akdeniz iklim in in de etkisi
ları debisi kanalet ile i leti leb i lelen- Motopomp.............. ... 6397 ... ... 4614 altındadır. Yazları sıcak ve kurak
lerin tamamı kanalet, daha büyük Yağmurlayıcı......... ............. 1 ... .... 355 kışları ise ılık olan bir iklim özelliği
o la n la rı ise açık ka na l o la ra k g ö s te r m e k te d ir . B itk i d e s e n i
Bicer-Döver............. ...... 23 ... .... 231
yapılmaktadır. oldukça zengindir. Ü retim miktarı
Harman Makinası... .... 1043....... 1362
D.S.İ'nin kanal ve kanaletleri açısından b itkile r az olm akla b irlik ­
Sap Döver.............. ..... 602... .... 797 te, diğer tür b itkileri az da olsa
tamam ladıktan ve ilk suyu kanal ve
k a n a le tle re v e rm e s in d e n sonra Bakla Makinası...... ....... 26 i l i m i z c o ğ r a fy a s ın d a g ö rm e k
suyun dağıtımı ve idaresi için sula­ Selektör ................. ...... 23 ... ..... 62 m üm kündür. Ancak, Şanlıurfa ilinin
ma b irlikle ri kurulm uştur. topoğrafik yapısının bitkisel üretime
Traktör.................... .... 5926... ... 7898
elverişliliği uygun iklim şartları ve
Şanlıurfa Ovası sulaması halen, mekanizasyondaki gelişmeler, Fırat
Sulama B irlikle rin in ve Tarım il
M üdürlüğünün kontrolü altında
devam etmektedir. Şanlıurfa Ovası
sulamasına salma sulama, karık
sulama yöntem i, Uzun tava sulama
yöntemi hakim dir.

ŞANLIURFA'DA TARIMSAL
ARAÇ VE GEREÇ SAYILARI
Tarım sal A raç ve
Gereçlerin Cinsi 1991 1995

Hayvan Pulluğu......... 1644..... 1167


Traktör Pulluğu........... 7388..... 9096
Kültivatör..................... 4700..... 6311
Ot Y o lu c u ............................ - .............. -
T ırm ık .............................. 8 6 8 ....... 965
304. D e m o n s tra s y o n S ah ası

2 13 Ş a n lıu rfa '9 7 TA R IM


Nehri sularıyla bir araya geldiğinde;
m evcut ü rü n d e se n in e yeni
katkıların olacağı ve ürün deseni
istatistiklerinde o lu m lu yönde artış
meydana geleceği m uhakkaktır.

1995 yılı tarımsal verileri dikka­


te alındığında, Şanlıurfa ilindeki
mevcut bitki deseni ve kapladıkları
alan yüzdeleri şöyledir:

1. T a rla B it k ile r i: Toplam


alanı 905525,6 hektardır. Bu kısma
giren b itkiler; Buğday (tarla alanın­
daki payı %39), Arpa (tarla alanın­
daki payı %29), Pamuk (tarla
alanındaki payı % 10), Kırmızı
mercimek (tarla alanı içindeki payı
%15), D iğerleri (Çeltik, Mısır,
bakla, nohut, fiğ,burçak, kenevir,
kırmızı biber, susam, soya, soğan,
sarmısak, yonca toplam payları %8)
dir.

2 . S e b z e ta r ım ı: Toplam
alanı 16498,46 hektar. Patlıcan
(sebze alanını %9), Karpuz (sebze
a la nının % 44), B iber (sebze
a la n ın ın % 12), D om ates (sebze
a la n ın ın % 1 2), Kavun (sebze
a la n ın ın % 9), D iğ e rle ri (lahana,
marol, ıspanak, nane, maydanoz, ŞANLIURFA'DA
fasülye, bakla, bamya, kabak, hıyar, 1995 yılında Harran Ovasına
sarmısak, taze soğan, havuç, turp
PAMUK TARIMI
Fırat Nehri suyunun verilm esiyle
oranı = % 14) B ir li f b itk is i o la n p a m u k, 3 0 .0 0 0 h ekta r alan sulam aya
ülkem iz ekonomisinde önem li bir açılmış ve sulamaya açılan bu
3 . M e y v e c ilik : Toplam alanı alanın yaklaşık % 8 0'in d e pamuk
•yere sahiptir. Ülkem izde üretilen
100706,6 hektar (toplu m eyvelikler bitkisinin tarımı yapılmıştır. Bölgede
p a m u k li f i y u r tiç i ih tiy a c ın ı
esas alınmıştır). A. Fıstığı (oranı pamuk bitkisi genellikle ana ürün
karşıladığı gibi, ham ve mamül
%73), Üzüm (oranı %18), Diğerleri olarak ekilm ektedir.
halde dış satımı yapılmakta ve
(Armut, Ayva, Elma, Erik, Kayısı,
ö n e m li ö lç ü d e d ö v iz g ird is i
İğde, Zerdali, Kiraz, Şeftali, Vişne, Şanlıurfa ilinde pam uk tarımına
sağlanmaktadır. Yaklaşık 2,5 m ilyon
Ceviz, Badem, Dut, incir, Nar, T. ilişkin son beş yıllık istatistiki verile­
insanımız tarımını yaparak, 2,5
Hurması oranı %9) re bakıldığında; 1991 yılında ekiliş
m ilyon insanımız da tekstil ve 51527,5 hektar, üretim (kütlü
konfeksiyonda olm ak üzere toplam olarak) 143729 ton, 1992 yılında
5 m ilyon yurttaşımız geçim ini bu ekiliş 58372,5 hektar, üretim (kütlü)
üründen temin etmektedir. 170945 ton. (1991 yılına göre
Şanlıurfa ilin in tüm ilçelerinde üretim artışı %19) 1993 yılında
pamuk tarımı yapılmaktadır. İl 'de ekiliş 62375 hektar, üretim 168290
pam uk ta r ım ın a ne z a m a n ton (1992 yılına göre üretim % 1,5)
başlandığı net olarak bilinm em ekle 1994 yılında ekiliş 67329 hektar,
birlikte, 1950'li yıllara dayandığı üretim (kütlü) 187099 ton (1993'e
sanılmaktadır. 1995 yılına kadar göre üretim artışı %11). 1995 yılın­
Şanlujrfa ilinde pamuk tarımı yeraltı da ekiliş 91920 hektar, üretim
su rezervlerinden faydalanılarak (kütlü) 277696 ton (1994'e göre
üretim artışı %48). 1995 yıllarındaki
sürdürülmüştür. İlin sıcak iklim
k u şa ğ ın d a y e r a lm a s ı, k u ra k il verim ortalaması (kütlü) 300 kg/
da, en yüksek verim kütlü olarak
k u ş a k la rd a p a m u k ta r ım ın ın
yapılmasını engellemektedir. 500-550 kg/da olmuştur.

3 0 6. P am uk K ozası

214 Ş a n l ı u r f a '9 7 TA R IM
30 7 . Ş a n lıu rfa F ıs tığ ı

H UBU BAT
Ş a n lıu rfa İlin d e b u ğ d a y ve
arpanın ekim alanı toplam ekilen
alanın % 57'sini kapsamaktadır.
Buğdayın ekim alanı 1992 yılında
380.034.5 hektar, üretim i ise
424.907 tondur. 1995 yılında
362.122,2 hektar olup, üretimi
656.537 ton olarak gerçekleşmiştir.

Arpanın ekim alanı 1992 yılı


itibariyle 261.036,8 hektar üretim
398.228.6 ton, 1995 yılında ise
266.464,8 hektar alanda 506.192
ton ürün elde edilm iştir.

KIRMIZI M ERCİM EK
Ş a n lıu rfa 'd a ekim alanı b a k ı­
m ından h u b u b a tı, kırm ızı m erci­ ilin toprak yapısı ve iklim özelliği 7.526.000 adet meyve veren,
mek izlem ektedir. Ekim alanı, fiyat Antepfıstığı plantasyonuna çok elve­ 6.856.340 adet ise meyve verme­
politikasına bağlı olarak d algalan­ rişli olmasıdır. yen çağda toplam 14.382.340 adet
m alar g ö ste rm e kte d ir. 1992 yılın ­ ağaçtan 18.627 ton üretim elde
Şanlıurfa'da Antepfıstığı ilde gide­
da ekim alanı 158.794 hektar, edilm ektedir.
rek önem kazanan bir üründür.
üretim 138.442,7 ton olup 1995 Yabani fıstık ağaçlarının aşılanması Şanlıurfa'nın önem li ihraç ürün­
yılında ekim alanı 140.323,7 ile başlatılan Antepfıstığı üretimi, lerinden olan Antepfıstığının yağ,
hektar, üretim 147.282,4 ton olarak 1970'lerden itibaren çöğürler aracı­ arom a ve d o lg u o ra n la rı çok
gerçekleşmiştir. Bölgemiz için Fırat- lığıyla bahçe düzenleme şekline yüksek m ik t a r d a d ı r . İld e k i
87 çeşidi tavsiye edilm ektedir. dönüşmüştür. İlde; Antepfıstığı daha Antepfıstığı ü retim indeki sorunlar
çok Halfeti, Bozova, Birecik, Suruç ise ağaç başına verim in çok düşük
M EYVECİLİK ve Merkez ilçelerinde görülmekte­ olması ve iyi çeşit aşı kalem lerinin
dir. Diğer ilçelerde ise tek tek ağaç­ kullanılm am asıdır.
İlde; Antepfıstığı ve bağ dışında­
lar şeklinde olup, son yıllarda ise
ki m eyvecilik ile çok az miktarda
yapılmakta olup, ekonom ik bir
kapama bahçeler şekline dönüşme­ BA Ğ CILIK
ye başlamıştır.
uğraş o la ra k ya p ılm a m a k ta d ır. Şanlıurfa ili ülkem izdeki bağ
*
İlçelerden H alfeti'de Fırat'a yakın Ü lk e m iz d e m eyve v e re n alanlarının yaklaşık olarak % 8 'ini
olmasından dolayı oluşan m ikro kli- Antepfıstığı ağaçlarının % 27'si ve bulundurmasına rağmen üretim
ma sebebiyle turunçgil tarımı üretimin % 54'ü Şanlıurfa'ya aittir, ülke o rta lam asınd an d üşü ktür.
kısmen yapılm aktadır. ilde halen 74163 hektar alanda Halen ilde mevcut 15773 ha.
S
Son yıllarda sulamaya açılan
köylerde m eyveciliği teşvik edici
çalışmalar yapılm aktadır. İl ik lim i­
nin kurak ve çok sıcak olmasından
d o la y ı m e y v e c ilik te iste n e n
gelişmeler olmamıştır.

İlde toplam 100706 ha. arazide


m e y v e c ilik y a p ılm a k ta , b u n u n
ancak 929 ha. sulanabilm ektedir.

ANTEP FISTIĞI
Ü l k e m iz , A n t e p f ı s t ı ğ ı n ın
dünyadaki iki gen merkezinden
birisi üzerindedir. Bu gen merkezle­
rinden birisi de Şanlıurfa'nın da
içerisinde bulunduğu Güneydoğu
Anadolu Bölgesidir. Bunun nedeni;
30 8. K u ru F ıs tık

215 Ş a n lıu rfa '9 7 TA R IM


meyve veren yaşta, 10168 ha.
meyve vermeyen yaşta olm ak üzere
toplam 25951 ha. Iık alan bağcılığa
ayrılmış olup, üretim çok düşüktür.
Yaş üzüm olarak 57.000, kuru
üzüm olarak 6445 ton üretim elde
edilm iştir. (1 995)

Ağırlıklı üretim Merkez, Bozova,


H ilvan ilçelerinde yapılmaktadır.
İlin üzüm leri meşhurdur. Ö nem li
üzüm çeşitleri ise Hümüsü, Razaki,
Tahannebi, Hatunparmağı çeşitleri­
dir. Bağcılık potansiyelinin fazla
olması nedeniyle Tekel tarafından
Şarap Fabrikası yapılmıştır. Ü lke­
mizde bu yüzyılda görülen floksera
zararlısı ilim iz i de etkilemiş olup,
buna karşılık son yıllarda Amerika
Asma Anaç'ına karşı talep gittikçe
artmıştır.

Şanlıurfa'da ekilen susam çeşidi


ŞAN LIURFA'DA derm eye y ö n e lik , v e rim liliğ i
yerli ve Özbek 82'dir. düşük iş le tm e le rd ir. K üçük aile
SUSAM TARIMI iş le tm e le rin d e , ile ri h a y v a n c ılık
Susamın pazarlaması genellikle
Susam sıcağı çok seven bir üreticiler tarafından yapılmaktadır. tekniklerinin uygulanmasını, m ali­
endüstri b itkisidir. Şanlıurfa'daki Pazarlama hizm etlerindeki etkinlik yetin yüksek oluşu engellemektedir.
tarım alanlarında susam ekilişleri, derecesi düşüktür. Ş a n lıu r fa 'd a h a y v a n c ılık t a
gerek hava sıcaklığı ve gerekse kullanılan hayvan ırklarının çoğu
toprak yapısı bakımınan çok iyi
olan bir b itkid ir.
ŞANLIURFA'DA düşük verim li yerli ırklardır. Az
m iktarda kültür ve kültür melezi
Fazla k illi ve kireçli ağır toprak­ HAYVANCILIK ırkları bulunsa da, gerekli bakım ve
la r h a r iç h e r t ü r lü to p r a k b e s le n m e n in u y g u la n m a m a s ı
GAP Bölgesi içinde bulunan, Ş. yüzünden istenen verim elde
koşullarında yetiştirilir.
Urfa ilinde hayvancılık il ekonom i­ edilem em ektedir.
Ekimi, Nisan ayında yapılır. si içinde önemli bir yer tutmaktadır.
Eylül ortasında hasat edilir. Ş a n lıu rfa ilin d e , ye m b it k i ­
Şanlıurfa'da hayvancılık ekstan- le r i ta r ım ı y a y g ın o la r a k yapıl­
Susamın ekim alanları: sif koşullarda, bir başka deyişle, mamaktadır. Yetiştiricilere kârlı bir
emek sermaye ve tarım te kn o lo jile ­ hayvancılık için m utlaka gerekli
1991 yılı ekim alanı 44.380 ha
rinin çok az olduğu, küçük aile olan, çoğu tarla b itkile ri tarımına
üretim 14-,377 ton
iş le tm e le r in d e y a p ılm a k ta d ır . ayrılan m evcut meralar yeterli
1992 yılı ekim alanı 35.173,3 ha. Bunlar genelde aile ihtiyaçlarını gi olmamaktadır.
üretim 9.210,6 ton

1993 yılı ekim alanı 42.960 ha


üretim 10.736 ton

1994 yılı ekim alanı 38.713 ha


üretim 8.408,1 ton

1995 yılında b irin ci ürün olarak


ekim alanı 34.170 hektar olup,
üretim 8.314 tondur, ikinci ürün
olarak ekim alanı 81 hektar üretim
23,8 tondur.

1995 yılından itibaren Harran


topraklarına suyun akıtılmasıyla ikin­
ci ürün olarak ekilmeye başlandı.

3 1 0. ' K a ra c a d a ğ 'd a G ö ç e rle r

216 Ş a n l ı u r f a ’9 7 TA R IM
ŞAN LIURFA'DA
SIĞIR YETİŞTİRİCİLİĞ İ
Şanlıurfa'daki sığır ırklarının
çoğunluğunu yerli hayvanlar oluş­
turmaktadır. 1995 yılı itibariyle
5161 kültür ırkı, 35446 kültür mele­
zi, 75069 yerli sığır tesbit edilm iştir.
Kültür ırklarının çoğunluğu ise
Siyah - Beyaz alacalar oluşturm ak­
tadır. Saf sütçü ırklara ve bunların
melezlerine daha çok büyük yerleşim
alanları çevresinde, sulama yapılan
yerlerde, Birecik, Suruç, Akçakale
ilçelerinde rastlanmaktadır.

Sığır yetiştiriciliğ i ekstansif, yarı


entansif ve az olarak entansif koşul­
de olsa yetiştiricilere gelir sağlamak­ o la ra k , b e s iy e ta b i tu tu lu r .
larda yapılm aktadır. Ortalama
tadır. Ayrıca koyunlar, keçilerle Meralarda büyütülen kuzular mera
olarak, yılda hayvan başına 700 kg.
beraber en dayanıklı hayvan grubu­ dönüşü ya besicilere satılır, yada
kaba, 800 kg. kesif yem verilm ekte­
nu oluşturur. İklim , hastalık/parazit kışlatılarak ertesi bahar mera
dir. Kaba yem tüketim inin büyük
ve olumsuz çevre koşullarına yetiştiriciliği ile 25-40 kg. canlı
çoğunluğu buğday samanıdır. Bir
dirençleri yüksektir.
m iktar da m ercim ek samanı kulla­ ağırlığa ulaştırılıp satılırlar.
nılmaktadır. Tüm kesif yem ler için­ İlim izde koç katımı, ekim ayın­
İvesi ve Akkaram an ko yun la rı-
de ticari yem %60 oranında kulla­ da, serbest koç katımı şeklinde yapı­
nın k irli yapağı v e rim le ri ortalam a
nılmaktadır. Arpanın kullanım lır. Koç katımı ile anız otlatması
yüzdesi ise % 20 civarındadır. 1,5-2 kg.dır. Süt v e rim le ri ise bir
aynı zamana geldiği için bu
Ortalama süt verim i 500 kg/yıl laktasyonda 50-60 kg. civarın da ­
F lu s h in g e tk is i y a p m a k ta d ır.
olup, bu değer Türkiye ortalaması­ Kuzulama A ralık ve M art ayların­ dır. K oyunların beslenm esi kış
nın altındadır. İşletmenin çoğu da olm aktadır. Süt üretim i yetiştiri­ ayları dışında tam am en, mera,
küçük ölçekte olup v e rim lilikle ri cilerin gelir elde etmesi bakımından çayır, anız ve nadas otlatm asına
düşüktür. Ayrıca gerekli bakım ve çok önem lidir. dayanm aktadır.
besleme yapılm am aktadır. Besi
sığırcılığında hayvanlar besiye geç Kuzular yaklaşık 2-2,5 ay süt Kuzu besiciliği meralarda entan­
alınmakta bu yüzden canlı ağırlık emerler ve daha sonra ortalama sif beslemeye dayanmaktadır. 2,5
artışları düşük olm aktadır. 15-17 kg iken sütten kesilirler. Bu aylık kuzular, ortalam olarak 3-4 ay
kuzular ya besicilere satılır yada besiye tabi tutulur. Bu da besi için
Ü re tile n kırm ız ı e tin % 20 yörede bulunan meralarda ekstans uygun bir süredir.
g ib i d ü ş ü k b ir o ra n ı s ığ ır yetiş­
tiric i İğinden tem in edilm ektedir.
Kırmızı ete rağbet daha çok koyun
etine yöneliktir.

ŞAN LIURFA'DA
K O YU N YETİŞTİRİCİLĞİ
K o y u n c u lu k en y a y g ın
hayvancılık uğraşıdır. İlim izde 1996
yılı itibariyle 1.662.895 adet koyun
tesbit edilm iştir. Bölgenin en önem ­
li ırkı İvesi ve Akkaraman k o y u n ­
l a r ı d ı r . K o y u n c u lu k , büyük­
baş hayvan yetiştiricilğ i için uygun
olmayan yörelerde en uygun
hayvancılık dalıdır. Bu uğraş, ç iftç i­
lerin gıda ihtiyacını gidermektedir.
Düşük verim li meraların değerlen­
dirilm esini sağlamakta ve kısmen
31 2.

217 Ş a n lıu rfa '9 7 TA R IM


31 3 . H a rra n 'd a K ü m e s H a y v a n la rı

KÜMES HAYVANLARI
YETİŞTİR İCİLİĞ İ
Şanlıurfa'da kümes hayvanı sayı­
sı, yumurta ve et üretim i Türkiye
ortalamasının altındadır. Bunun
sebebi yetiştiriciliğ in köy tavukçulu­
ğuna dayalı olmasıdır. Genel olarak
köy tavukçuluğu 5-50 tavuklu
küçük aile işletm elerinde yapılm ak­
tadır. Bu kümeslerde karışık belirsiz
ırklar bulunm akta, bunlar köy civa­
rında b ulab ild ikleri şeylerle beslen­
mekte, elden düşük kaliteli tahıl
verilm ekte ve böylece verim leri çok
düşük olm aktadır.

Şanlıurfa'da hindi yetiştiriciliği de


kısmen yapılmaktadır, işletmelerdeki
At, asırlardan beri Türklerin At, bu önem li işlevinden başka
ortalama hindi sayısı 25-30 adettir.
e v c ille ş t ir d iğ i, k u lla n d ığ ı ve cenk, alay, m enzil, araba, aşım, av
Bunlar ekstansif koşullarda, meraya
Dünyanın her köşesine gittiği bir ve ko şu atı o la r a k da değerlen­
anız otlatmasına dayanmaktadır.
h a y v a n d ır. M o to r lu v a s ıta la r d irilm iş ve bu görevlere göre
keşfedilmeden önce en önemli y e tiş tirilm e ta rzla rı u ygu la nm ıştır.
ATÇILIK ulaşım b in iti idi. Bugün de yolların
yeterli olmadığı dağ köylerinin
Şanlıurfa'da bu görevleri ifa eden at
gurupları yetiştirilm iş ve başarılı
yegane vasıtasıdır. sonuçlar alınmıştır.
314.

2 18 Ş a n l ı u r f a '97 TA R IM
Bilhassa Şanlıurfa'da yetişen Zirai Kombinalara, 1984 yılına
ARICILIK
Arap atları koşuculuk alanında isim kadar Devlet Üretme Ç iftlikleri
yapmış, Türkiyenin önem li hipod­ GAP'ın devreye girmesiyle (DÜÇ) ne bağlı olarak çalışmıştır.
rom larında yıllarca fırtına gibi birlikte bitki deseninin artması, 1984 yılında çıkan 233 sayılı
esmişlerdir. Bunların sahibi olan teknik arıcılık kurslarının açılması, K.H.K. ile Tarım İşletmeleri Genel
yetiştiriciler, b in ici (Jokey) duru­ ve bölgeye gelen gezginci arıcılarla M üdürlüğüne (TİGEM) bağlanmıştır.
munda olunca daha büyük başarı­ olan iletişim gibi sebeplerden dola­
larla ayrı b ir gurur kaynağı teşkil yı, arıcılıkta bir .canlanma sözkonu- İŞLETMENİN GÖREVLERİ
etmişlerdir. sudur. 1995 yılı sonu itibarı ile TÜRK Çiftçisine kaliteli ve döl
ilim izde 3000 civarında kara kovan, kademesi yüksek tohum , fide, fidan
Urfalı atı uğur sayar. "Evinde at
2 0 0 0 'i aşkın fenni kovan olmak ve dam ızlık hayvan tem in etmek
besliyemiyorsan bile, at'a yönelik
üz,ere toplam 5000 dolayında arı gelişen tarım tekno lojisin i yakından
bir pencere aç, nefesi gelsin" der.
kovanı mevcuttur. Sulama alanları­ takip ederek değişen çiftçi ih tiy a ç ­
Hayatında önem li yer verir. Tay'ına
nın genişlemesi ve Karacadağ yöre­ la rın ı ta m ve z a m a n ın d a
çocuk gibi bakar,büyütür, efsaneler
sinin arıcılığa elverişli olduğu dikka­ karşılamaktır.
yaratır.
te alındığında, tarımın diğer kolla­
Bu özelliği b ilin d iğ i için gerek rında olduğu gibi, İlim izde arıcılık, D .Ü . Ç iftliğinin arazi ve hayvan
Devlet Haralarında ve gerekse özel parlak bir gelecek vadetmektedir. varlıkları şöyledir.
yetiştirme yapan çiftliklerde Urfa
1 - ARAZİ VARLIĞI
Arap atları aranmış, sahip olanlar
gurur duymuşlardır. Tarla arazisi 983.241 dekar
Bahçe arazisi 46.208 "
Sonbaharda Atçılık Haftaları
yapılan Şanlıurfa'da durum bugün CEYLANPINAR M er'a arazisi
Kültür dışı arazi
481.080 "
241.629 "
elbette eskisi gibi olm am akla bera­
ber canlı b ir at sevgisi mevcuttur. TARIM TOPLAM 1.761.629 dekar
H a lkın b ir b ö lü m ü kö yle rd e ve 2- H A Y V A N VARLIĞI
ç iftlik le rd e a t'la m eşguldürler. İŞLETMESİ a) Sığır sayısı 1.632 baş
Devletin, 1947 yılından beri faali­
yette bulunan Aygır Deposunda b) Koyun sayısı 26.843 baş
bugün de (1995) 18 aygırla aşım c) Keçi sayısı -

yapılmakta, atçılığın ıslahı ile deva­ KURULUŞ AMACI VE d) Arı kovanı 56


mına çalışılmaktadır. e) Ceylan sayısı 726 baş
TARİHÇESİ
Atçılığın gelişmesinde önem li İşletme, 1943 yılında her yıl BİTKİSEL ÜRETİM
rolü olan At yarışları da artan nüfusun beslenebilmesi için
Şanlıurfa'da devam etmektedir. 1- TARLA ZİR AA TI: İşletmede
gerekli hububatın yetiştirilmesi
Şanlıurfa-Viranşehir karayolunun a ğ ır lık lı o la ra k k u ru ta rım
amacıyla boş hazine arazilerinin
15 inci kilom etresine tekabül eden y a p ılm a k ta d ır . G üm üsu ve
işlenmesi düşüncesiyle kurulmuştur.
58 dönüm lük bir arazi üzerinde bir Beyazkule İşletme A m irliklerind e
hipodrom yapılmıştır. Tesisin geliş­ Kuruluşun 1950 yılına kadar b u lu n a n ku ru ta rım a la n la rı
mesi ile daha büyük çapta yarışlar 315.
düzenlenebilecektir.

ŞAN LIURFA'D A KEÇİ


YETİŞTİR İCİLİĞ İ
Şanlıurfa ilindeki keçi varlığı
1995 yılına göre 265.663 adettir.
K eçi y e tiş t ir ic iliğ i koyun
y e t i ş t i r i c i l i ğ i g ib i e k s ta n s if
yapılm aktadır. Yaygın.olan ırklar Kıl
Keçileri ve Kilis Keçileridir. Bu yeti­
ş tir ic ilik dağlık ve engebeli y ö re ­
lerde ya ygın laşm ıştır. Kıl Keçileri
ekstansif koşullarda 40-50 kg. süt,
b ir oğlak ve 0.5 kg.'da kıl verirler.
Kilis Keçileri ise yüksek süt ve rim i­
ne sahiptir. Şanlıurfa'da ortalama
sürü büyüklüğü 25 adettir.

2 19 Ş a n l ı u r f a '97 TA R IM
316. H a rra n 'd a D o m a te s H a s a d ı

949.053 dekar olup, bunun her yıl


yaklaşık 600.000 dekarında buğday
ve m ercimek ekilm ektedir.

İşletmede sulu tarım 4 ayrı


birim de (Gökçayır, Habur, Akrepli
ve B a y a zku le ) su lu z ira a t yapıl­
maktadır. Toplam 56.346 dekar
sulanmaktadır. Bunun 47.648 deka­
rı yağmurlama, 8.698 dekarı da
cazibe sulama yöntem leri ile sulan­
maktadır. 138 adet derin kuyu ve 4
adet terfi pompasından elde edilen
toplam su varlığı 16.250 It/sn'dir.

Son 2 y ıllık üretim alanları ve


alman verim ler 1 N olu çizelgede
gösterilm iştir.

2- BAHÇE K Ü L T Ü R L E R İ:
İşletme çevreye örnek ve önder
ton/saat kapasiteli savvgın tesisinde Dağıtılan
o lm a k a m a c ıy la ö z e llik le
çiğitlerinden ayrılıp elyaf hale getiri­ Yil Sıaı Mev. Süt Ver. Damızlık
Antepfıstığı plantasyonları tesis
lip tohum luk çiğitler Çukurova ve 199 1......2.154.....3.081.540........ 581
etmiştir. Yetiştirdiği çöğür ve aşı
bölge çiftçisine dağıtılmaktadır. 1992...... 2.150.... 3.625.175........ 461
kalemleri ile bölge çiftçisine büyük
hizm etler yapmaktadır. Son 2 yıllık hazırlanan ve dağıtı­ 1993.... 2.014.... 4.176.512........ 888
mı yapılan tohum luk buğday ve 1994.... 1.905.... 3.800.850.......... 665
Toplam 46.386 dekar sahada
pamuk çiğidi miktarları cetvel 3 'te 1995.... 1.490.... 3.555.865........ 539
çalışmalarını sürdüren Bahçe
gösterilmiştir.
Şubesinin son 2 yıllık üretim leri 2 2- K O Y U N C U LU K : İşletmede
N olu çizelgede gösterilm iştir. Koyunculuk faaliyetleri 1995 yılla ­
H AYVAN CILIK rında bölge çiftçisinden alman İvesi
3- T O H U M H A ZIR LA M A VE 1- SIĞIRCILIK: İşletmenin kuru­ırkı koyunlarla başlamış olup, sıkı
D A Ğ IT IM I: İşletmede 3 adet sabit luş yıllarında yerli Sarı Kırmızılar ile bir seleksiyonla ana kadro seviyeye
selektör ve 1 adet pamuk Savvgın sığırcılık çalışmaları başlamıştır. getirilm iştir.
tesisi m evcuttur. Selektörlerin Daha sonra 1969-1978 yıllarında İşletmede koyunculuk yarı
toplam kapasitesi 30 ton/saat'tır. HOLSTEIN (Siyah-Beyaz Alaca) entansif ve yarı yerleşik bir şekilde
Üretilen yüksek döl kademesindeki ırkına kademeli olarak geçilmiştir. sürdürülm ektedir. K oyunculuk tesis­
b u ğ d a y la r b u r a la r d a e le n ip Son 5 yıllık Sığırcılığa ait bilgiler leri tarla ve bahçe ziraatına uygun
ilaçlanarak çiftçisini to hu m lu k ih ti­ aşağıya çıkarılmıştır. olmayan kıraç bölgelerde ve mer'a
yacı karşılanmaktadır. Aynı şekilde olarak kullanılması gereken araziler
işletmede üretilen kütlü pam uklar 3 dikkate alınarak 12 değişik mevkide
kurulmuştur.

3 1 7. C e y la n p ın a r D .Ü .Ç .'d e C e y la n la r

2 20 Ş a n l ı u r f a ’9 7 TA R IM
Son 2 Yıllık Ko yu n cu lu k işlenerek peynir, tereyağı ve sade­ tatbikatlarla ilg ili e ksikliklerini gide­
Faaliyetleri yağ üretilmektedir. rici b ir eğitim kuruluşu olarak
Son 2 yıllık süt üretim değerleri kısmen hizm et verilm ektedir. Bu
1994 1995
aşağıya çıkarılmıştır. çalışmalar ilerle tileb ilir.
Sağılan koyun sayısı. 14.383 14.848
Üretilen Süt .... 1.702.000 1.765.030 YILLAR 1994 1995
Baş'a Verim 96.2 ....... 118 Yıllık süt üretimi 5.536.196 .5.327.455
ŞANLIURFA'DA
Dağıtılan K o yu n 7.741 .. 4.772 Satılan ............ 3.113.431 ..2.919.674 ORMANCILIK
Peynir İmal 1.604.005 ..2.166.941
Üretilen Peynir... 486.292.... 524.551 ÇALIŞMALARI
Üretilen Krem a 24.420 ......25.755
Üretilen T.Yağı.... 20.573 ..... 20.711 Ş a n lıu r fa O rm a n İş le tm e
M üdürlüğü, Şanlıurfa'yı GAP'ın
Üretilen S. Yağı ...15.951 ....... 15.612 merkezi yapma fikri ile Şanlıurfa'da
1995 YILI ÜRETİM ALANLARI VE tüm kurum ve kuruluşları iyi te ş k i­
ALINAN VERİMLER la tla n d ırm a düşüncesinden
C insi D e ka r V e rim Ş a n lıu rfa 'n ın ih tiy a ç duyd uğ u
B u ğ d a y ............... ... 3 2 .2 3 6 ....... .......... 5621 O rm ancılık faaliyetlerini düzenli ve
M e rc im e k .............. .... 8 .5 9 5 ........ ........ 211.5 iv e d ilik le g e liş tirm e k a m a cıyla
P a m u k ................. ..... 7 .6 7 8 ...... ......... 360.0 2 8 .0 2 .1 9 8 9 ta rih in d e B akanlar
Y onca (K.Ot)...... .... 1 .0 0 0 .............. 2963.1 Kurulu Kararı ile kurulm uştur.
Y o n c a (T ohu m ) .. .....1 .9 5 5 ..................... 44.2
Siverek Orm an İşletme Şefliğinin
S. M ısır............. ..... 1.000 ....... ........ 6.500
ağaç türü meşe olan çok bozuk
Fiğ (T ohu m ) ....... ....1.800 ...... ........140.2 baltalık işletme sınıfından 8266 ha.
3- CEYLAN ÜRETİMİ: Adını
ormanı bulunm aktadır. Şanlıurfa
İşletmeye veren Ceylan neslinin İŞLETMENİN GAP Orman İşletme Şefliğinin ise 3551
giderek azalması nedeniyle 1978
İÇİNDEKİ YERİ VE H a. o rm a n ı b u lu n m a k ta d ı r .
yılında ilk olarak Çırfı Deresi kena­
Viranşehir Orman İşletme Şefliğine
rında 260 da. açık çitle ç e v r ile r e k ÖNEM İ bağlı ormanı ise bulunm am aktadır.
b ö lg e d e m e ra k lı çiftçilerden
satın alınarak tem in edilen 2 dişi ve a) İşletme yaklaşık 50 yıldır Şanlıurfa için büyük öneme
2 erkek ceylanla üretime başlanmış­ bölgede yaptığı ve elde ettiği tarım ­ sahip olan M erkez İşletme Şefliği
tır. 1994-1995 yıllarında ziyaretçi­ sal üretim, yetiştirme ve eğitim faali­ bünyesindeki 3551 Ha. ormandan
lerin daha kolay g ö r e b ilm e le r in i yetleri ile bilgi ve deney birikim ine 2289 hektarı Şanlıurfa'ya 10 km.
s a ğ la m a k ve 1.000'e yaklaşmış sahiptir. mesafedeki G ölpınar Köyünden
olan ceylanların daha iyi bakım ve başlayıp D oğu'ya doğru Osmanbey
b) Bölgede kuru ve sulu şartlarda
beslenmesi ve h ır s ız lığ ın e n g e l­ ve Tekelli köylerine Batı'ya doğru
m uhtelif bitkilerin; hayvancılıkta ise
le n m e s i iç in merkezde . 800 da. Akabe'ye kadar uzanan Yeşil Kuşak
nelerin yapılabileceği büyük ölçüde
da yeni bir üretme istasyonu P ro je s i k a p s a m ın d a k u ru la n
açıklığa kavuşmuş ve ortaya
yapılmıştır. Ş a n lıu rfa Y e ş il K uşak s e ris i
konulmuştur.
Ü lkem izde ceylan üretim ine ilgi o r m a n ıd ır . Bunun iç in d e
c) GAP alanı için gerekecek Şanlıurfa'lıların rekreasyon ihtiyaç­
duyan yetiştiricilere dişi ve erkek
başta tohum, dam ızlık hayvan, larını karşılayan sosyal amaçlı 270
ceylan satışı yapılarak özel teşebbü­
fidan ve fideyi hemen hemen tek Ha.Iık Atatürk Ormanı Piknik
sün de ceylan sayısını arttırmasına
başına karşılayabilecek üretim sevi­ Mesire yeri de dahildir. Geriye
yardımcı olunm aktadır.
yesine gelinmiştir. kalan 1262 Ha. ormanda Şanlıurfa
4- A R IC IL IK : Ç u k u ro v a ve GAP için çok büyük öneme
d) Bölge için gerekli tarımsal
Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile sahip ve asıl gayesi sulama ve enerji
araştırmalar ve bilim sel çalışmalar
geçmiş yıllarda yürütülen A rıcılık üretmek ve buna bağlı olarak bara­
için geniş bir alan ve laboratuvar
Araştırması GAP çiftçisine örnek jın teknik öm rünü uzatmak açısın­
olarak hizm et verebilecek haldedir.
olması açısından proje tam am lan­ dan son derece gerekli olan Atatürk
mış olmasına rağmen halen devam e) Ü rü n d e ğ e rle n d irm e y e Barajı sol sahil şeridinde kurulan
ettirilm ektedir. yönelik tarıma dayalı sanayi tesisle­ ormandır.
rin in b a ş la n g ıç la rı y a p ılm ış tır.
5- SÜT ÜRÜNLERİ: işletmede A ta tü r k B a ra jın ın k u lla n ım
Duyulacak ihtiyaca göre yenileri
üretilen koyun sütünün tamamı ile öm rünün uzaması açısından çok
yapılabilecektir.
inek sütünün bir kısmı günde 25 ö n e m li o la n B a ra j H avzası
ton süt işleme kapasiteli son derece f) Bölgedeki teknik elemanların, Ağaçlandırma çalışmaları devam
modern ve h ijyenik süt fabrikasında lider çiftçilerin ve diğer çiftçilerin etmektedir.

221 Ş a n lıu rfa '9 7 TA R IM


3 1 9. H a rra n O v a s ı'n d a T o p lu la ş tırm a A la n la rı

ŞANLIURFA'DA
TOPRAK VE
TARIM REFORMU
UYGULAMALARI
Toprak reformu ile ilg ili ilk yasal
düzenleme 26.7.1972 tarihinde
yürürlüğe giren 1617 sayılı yasayla
getirildi. Uygulam anın yapılması
için gerekli ön tedbirlere ilişkin
hüküm leri kapsayan Toprak ve
T a rım R e fo rm u Ö n te d b ir le r
Kanunu'ndan sonra 19.7.1983 tari­
hinde yürürlüğe giren Toprak ve
Tarım Reformu Kanunu, uygulama­
ya ilişkin temel hüküm ler getirdi.
mesi gereken arazi miktarı ise
Bu kanuna göre, Urfa ilk toprak ve TARIM REFORMU BÖLGE
8 4 5 .4 0 6 .0 1 3 dönüm o la ra k
tarım reformu bölgesi ilan edildi ve MÜDÜRLÜĞÜNÜN
belirlendi.
ilde uygulama başladı.
FAALİYETLERİ
3083 sayılı yasa, iade ve dağıtım
D em okratik Parti1nin başvurusu A- PROJEYE DAYALI FAALİYETLER
faaliyetlerinin yanında arazi toplu-
üzerine Anayasa Mahkemesi 1757 1 .Taşlı A ra zi Islahı
laştırılması, ekonom ik ve rim liliğin
sayılı kanunu iptal etti ve iptal kara­ 2. Arazi Toplulaştırması ve
artması yönünde önem li hüküm ler
rı 10 Mayıs 1978 tarihinde yü rü rlü ­ Dağıtım Uygulamaları
de g e t ir d i. Bu f a a liy e t le r in
ğe girdi. Uygulam anın başladığı 3. Arazi Kullanım Planlaması
yürütülmesi için kanunda, gerekli
01.11.1973-10.05.1978 tarihleri 4. Ç e v re D ü z e n le m e s i
süre 5 yıl, sulanan alanlarda ise 10
arasında 329 köyde 1613 kişiden (Ağaçlandırma)
yıl olarak belirlendi.
1.616.090 dönüm arazi kamulaştı- 5. Tarımsal Yerleşim Planlaması
rıldı. 47 köyde 230.897 dönüm 3083 sayılı kanun hüküm lerine 6. Yeni Köy Y e r le ş im i
arazi dağıtılarak 1218 aile toprak­ dayanarak ve Beşinci Beş Yıllık Uygulamaları
landırıldı. Ancak bu aileler, aday Kalkınma Planı'nın ilke ve politika ­ 7. Konuk ve Tarımsal Tesis
ç iftç ilik süresi olan 3 yılı doldurm a­ ları doğrultusunda Şanlıurfa İli "iki Kredisi
dan kanun yürürlükten kalktığından Gırcıp" sahası, proje alanı olarak 8. Şanlıurfa ve Harran Ovası
tapularını alamadılar, tasarrufları seçilmiş ve "Kırsal Bölge Kalkınma Köyleri İmar Planı
Planı" hazırlanmıştır. B- EĞİTİM FAALİYETLERİ
kiracılığa dönüştü.
1. Sulama Ustası Yetiştirme
12 Eylül 1980'den sonra yeni bir Hazırlanan proje, DPT tarafın­ Kursları (6 yılda 25 köyden 343 çift­
yasa yeni ç ık a rtılm a s ı iç in dan kabul edilerek, 1988 yılından çi katılmıştır.)
çalışmalar yapıldıysa da başarılı itibaren uygulamaya konulmuştur. 2. Kısa süreli (3-4 gün) çiftçi
olunamadı. 01.12.1984 tarihinde e ğ itim le ri (1 9 8 8 -1 9 9 5 y ılla rı
yürürlüğe giren 3083 sayılı Sulama T o p lu la ştırm a A la n la rı arasında 78 köyden 2078 çiftçi
Alanlarında Arazi Düzenlenmesine katılmıştır.)
Şanlıurfa Ovası (54.000 Ha)
Dair Tarım Reformu Kanunu, uygu­ 3. Beceri Kazandırma Kursları
Harran Ovası I (45.750 Ha), (1990-1995 yılları arasında (6 ay
lamayla ilg ili yeni hüküm ler getirdi.
Harran Ovası II (42.700 Ha) süreli) halı, kilim , dikiş nakış kursla­
Kanun, 1757 sayılı yasayla kamu­
rına çiftçi ailelerinden toplam 292
laştırma esnasında m ülkiyet sahibi­ Ceylanpınar (20.700 Ha) genç kız katılmıştır.)
ne bırakılan ve 1030 dönüm olarak
O lm ak üzere 163.150 Ha'dır. C -D İĞ ER FAALİYETLER
belirlenen bölge normunu geçici bir 1 . İfra z ve A p l i kasyon
maddeyle 3. sınıf arazide 2000 Ş.Urfa Ovası'ndan 20.000 Ha,
Çalışmaları
dönüme çıkardı. Aradaki fark Harran I ve ll'den 49.750 Ha. ve 2. Arazi Kiralama Çalışmaları
toprak sahiplerine iade e dildi. Bu Ceylanpınar'dan 20.700 Ha alanın 3. Arazi Tahsisleri
kanunla daha önceden tapusunu toplulaştırması bitmiş olup geriye, 4. Arazi Satış İzinleri
alamayan aday çiftçile r de tapuları­ Harran 11'deki 18.700 H a'Iık alan 5. Topraklandırılan Ç iftçilerin
nı alma olanağına kavuştular. 1997 sonunda b itirilm ek üzere Hali Hazır Durum larının Tesbiti
Bugüne değin 530 aileye 73.760 54.000 H a'lık arazi kalmıştır. 6. T o p r a k la n a n Ç iftç ile r i
dönüm arazi tapulandı. İade e d il­ Destekleme Kredileri

222 Ş a n l ı u r f a ’9 7 TA R IM
SANAYİ ve TİCARET
32 2. I. O rg a n iz e S a n a y i B ö lg e s i

ŞANLIURFA VE
SANAYİ
GAP projesinin hayata geçirilm esi, Atatürk
Barajının faaliyete geçmesi, tünellerden Harran
Ovasına su verilmesi, eskiden tarih ve kültür şehri olan
Şanlıurfa'yı, bunların yanında bir sanayi şehri konu­
muna getirm iştir. Şanlıurfa'da yapılmakta olan fabrika
sayısı yıllardır ağır aksak giderken son beş yıldır büyük
bir artış göstermiştir. Şanlıurfa Organize Sanayi
Bölgesinin faaliyete geçmesiyle sanayi tesisi yapımında
adeta bir patlama olmuş ve bu hız halen artarak devam
etmektedir. Harran Ovası ve proje kapsamında yer Ş A N L IU R F A İÇ İN U Y G U L A N A N TEŞ V İK LE R
alan diğer ovaların sulanmasıyla üretilen ürün desenin­
1- Güm rük ve Fon M uafiyeti (% 100 oranında)
de artış olacağı gibi üretim m iktarında da büyük artış­
lar olacağı bilinm ektedir. İlk üretim artışı 1995-96 se­ 2 - Yatırım ind irim i (% 100 oranında)
zonunda pamukta meydana gelmiştir. Şanlıurfa'da tü­
3- Kredi (% 40 faizli)
nellerden su verilm esiyle, pamuk ekim alanları genişle­
miş ve Şanlıurfa'da pamuk üretim i yüzde yüz artış 4- Vergi Resim ve Harç İstisnası
göstermiştir. İşte Gap projesi dolayısıyla oluşacak ürün
5- Yatırım Finansman Fonundan Faydalanma
çeşidi ve üretim artışı dikkate alındığında Şanlırfa'ya
yapılması gereken daha yüzlerce tesise ihtiyaç olduğu 6- Bina İnşaat Vergisi istisnası
görülecektir.
7- Katma Değer Vergisi Ertelemesi
Ş A N L IU R F A İÇ İN T E Ş V İK ESASLARI 8- Yerli M akina için KDV Desteği (KDV + 10 Puan)
Devlet; kalkınma planları uygulamasında, kamu 9- Enerji Desteği (% 2 5 'e kadar)
sektörü olarak üretime bizzat kendisi katılırken, özel
sektörün ise yerini ve hedeflerini de belirlemektedir. 10- Arsa Sağlanması
Kamu sektörünü devlete bağlı olduğu için devlet, plan­
11- Dış Kredi Tem inat M ektubu Masraflarına Katkı
ları doğrultusunda istediği gibi yönlendirir. Fakat özel (Masrafların % 50'si)
sektör için em redici olamaz. Ancak hedef ve yol gös­
terici ola bilir. İşte hür ve dem okratik ülkelerde özel 1 2 - Taşıma Desteği (Taşımanın % 50'si)
sektörün de kalkınma planlarında gösteriler? hedeflere
13- Kalite ve Standart Desteği (% 100)
varmasını sağlamak için bulunan en etkili yol, teşvik
tedbirlerinin uygulanmasıdır. Bakanlar Kurulu'nca; Bu teşviklerden istifade edebilm ek için, en az 6
Karar ve Tebliğe göre Türkiye'deki bazı iller; Normal m ilyarlık bir yatırım projesi olması ve Projenin asgari
Yöreler, Gelişmiş Yöreler, Kalkınmada l . * v e 2. % 40'ının öz sermayeden karşılanması ve Hazine
Derecede Ö n ce likli Yöreler, Sanayi Kuşağı Müsteşarlığı Teşvik ve Uygulama Genel M üdürlüğüne
Kapsamında Yer Alan Yöreler olarak çeşitli yörelere ay­ başvurulup "Teşvik Belgesi" alınması gerekmektedir.
rılmış ve her yöreye değişik teşvik uygulamaları getiril­ Yürürlükteki mevzuata göre teşvik belgesi alıntında
miştir. Şanlıurfa kalkınm ada 1. derecede ö ncelikli iller konu sınırlaması yoktur. Diğer bir ifade ile Şanlıurfa'da
kapsamında yer alm aktadır ve Türkiye'de sanayi yatı­ yapılacak 6 m ilyarın üzerindeki her sanayi yatırımına
rımlarına uygulanan teşviklerden en yüksek oranlarda teşvik belgesi verilm ektedir.
istifade etmektedir.
Ş A N L IU R F A 'D A T E Ş V İK BELG ELİ
Y A T IR IM L A R IN D U R U M U
1980 yılından 1995 yılı sonuna kadar çeşitli konu­
larda yatırım yapmak gayesiyle 212 firm a teşvik belge­
si almıştır. Bunlardan teşvik belgesi yatırımı tam am la­
nıp faaliyete geçen firm a sayısı ise 5 0'dir. Yatırımını ta­
mamlamış olup teşvik belgesi kapatma vizesini yaptıra­
cak firm a sayısı 10 dur. Yatırımı devam eden firma
sayısı 3 5 'dir. Teşvik belgesi almış olup yatırımına
henüz başlamayan firma sayısı 2 3 'tür. Teşvik belgesi
aldıktan sonra yatırını yapmadıkları için teşvik belgesi
iptal edilen firm a sayısı ise 94'tür. Şanlıurfada yatırım

225 Ş a n l ı u r f a '97 S A N A Y İ ve T İC A R E T
yapmak üzere teşvik belgesi alımı, kaynak kullanımı
FAALİYETTE OLAN TESİSLERİN SEKTÖREL DAĞILIMI
d e s te kle m e p rim i ö d e n e n , 1 9 8 9 -9 0 y ılla rın d a ya­
Sanavi Kolları 1967-80 1981-90 1991-96 Toplam
tırım lar yoğun olarak başlamış ve devam etmektedir.
Pamuğa Dayalı
Şanlıurfada kaynak kullanım ı ve teşvik prim i gibi dev­ Sanayi tesisler 1 7 18 26
letin teşvik imkanlarından istifade eden sanayi tesisleri­ Gıda maddeleri
nin tamamı, yatırım larını tamamlamıştır. 1992 yılında ile ilgili tesisler 5 5 8 18
prim uygulamasının kaldırılmasıyla teşvik Belgesi alı- Diğer sanayi
mında azalma görülmüşse de, GAP projesinin devreye kollan 3 6 10 19
girmesi Urfa Tünellerinden Harran ovasına su verilm e­
Toplam Tesis 9 . 18 36 63
si ve Şanlıurfa Organize Sanayi Bölgesi'nin faaliyete
girmesiyle teşvik belgesi alımı ve tesis yapımı tekrar
artmıştır. 1995 yılı içerisinde teşvik belgesi alan firma
KÜÇÜK SANAYİ SİTELERİ
A-Evren Küçük Sanayi Sitesi : M erkez ilçedeki 1000
sayısı 11'dir. Belirtilen toplam yatırım miktarı ise 1.
işyerine sahip site Akebe M evkiinde kurulm aktadır.
923. 6 trilyo n TL'dir. Bu konuda öngörülen istihdam
Sitenin 1. kısım 500 işyeri tamamlanarak hak sahipleri
557 kişidir.
1995 yılı başından itibaren taşınmaya başlamışlardır.
ŞİR K ETLE R İN D U R U M U 1. Kısım altyapı işlemleri tamamlanmıştır. Yolları asfalt­
lanmaktadır. Çıraklık Eğitim M erkezi, PTT, Banka,
1989 yılından itibaren kurulan anonim ve limited
Sağlık Ocağı, Karakol binası b itirilm iştir. Sitenin 2.
şirket sayısında büyük artışlar olmuştur. Şirketleşme ha­
kısım 500 işyerinin temel inşaatının çelik konstrüksi-
lende bütün hızıyla devam etmektedir. Sadece 1995
yon işleri tamamlanmıştır. 146 işyerinin üst yapı çalış­
yılı içerisinde 21 Anonim şirket, 162 Limited şirket ku­
maları devam etmektedir.
rulmuştur. 1996 yılı Ekim ayı itibariyle Şanlıurfa'da
toplam 935 şirket faaliyet göstermektedir. B- Siverek Küçük Sanayi Sitesi : Siverek ilçesindeki
100 işyeri kapasiteli sitenin üst yapısı tamamen bitmiş
1989 ve 1996 Nisan ayı itibariyle şirket sayıları aşa­ olup, altyapı çalışmalarına devam edilm ektedir. Hak
ğıdaki gibidir. sahiplerinden henüz taşınan olmamıştır.
Şirket (Adı) 1989 1996 (Ekim) C- Suruç Küçük Sanayi Sitesi: Suruç ilçesindeki 105
işyeri kapasiteli sitenin üstyapısı tamamen bitm iş olup,
A N O N İM 40 166 elektrik ve diğer altyapı çalışmalarına devam
LİMİTED 74 769 edilmektedir. Hak sahiplerinden 70 kişi yerlerine
taşınmışlardır.

Ş a n lıu rfa I. O rg a n iz e S a n a y i B ö lg e s i

226 Ş a n ltu rfa '9 7 SA N A Yİ ve T İC A R ET


t

325.
ALTYAPI DURUMU
ŞANLIURFA 1 . O r g a n i z e S anayi Bölgesi alt yapı çalışmaları
1997 M a yıs ayı itibariyle aşağıdaki gibi
gerçekleşmiştir.
1. ORGANİZE K a na lizasyo n : K a n a liza syo n inşaat çalışmalarının
% 95'i tam amlanmıştır.
SANAYİ BÖLGESİ Y a ğ m u rsu yu K a na lları: Y a ğ m u r suyu ve refüj ç a ­
lışmaları 1 9 9 7 yılı içerisinde bitirilecektir.
Şanlıurfa O r g a n iz e S a na yi Bölgesi çalışmaları 1 9 76
İçm e ve K u lla n m a S u yu: T o p la m uzunluğu 12 .9 4 5
yılında Bakanlar kurulu kararıyla benimsenmiş olması­
metredir. Bunun 1 2 .0 0 0 metresi tamamlanmıştır.
na rağmen 1991 yılına kadar pek bir çalışma
olmamıştır. Yol İn şaa tı : Yollar stablize üst ko du n a gelmiş,
1 9 9 7 yılında asfalt çalışmaları yapılacaktır.
Şanlıurfa - G a z i a n t e p karayolu üzerinde bulunan
Şanlıurfa 1 . O r g a n iz e Sana yi Bölgesindeki çalışmalara T e le fo n S a ntra l B in a s ı: 5.000 A b o n e y e hizm et v e ­
1991 yılında müteşebbis heyetinin kurulmasıyla b a ş­ recek santral makinasının montajı tam amlanmıştır.
lanmış ve 2 5 .0 5 .1 9 9 2 tarihinde temeli atılmıştır. Ja nd arm a K a rako l ve L o jm a n B in ası: Karakol bi­
nasının inşaatı tam am lan m ış ve hizm ete açılmıştır.
M e vzi imar planı S a na yi Bakanlığı ve G A P idaresin­
ce onaylanarak aynı yıl iç yolların açılm asına başlan­ E le k trik Ş ebekesi ve K e s in tis iz ENH: 20 adet bina
mıştır. Bir taraftan altyapı çalışmaları d e v a m ederken tipi trafo tamamlanmıştır. 1 A d . 16 0 K W A ve 1 A d . 400
bir taraftarı da sanayi tesislerinin ya pım ın a KVVA'lık trafonun montajı yapılm ış. Terfi 2 ’de 2.3 K m ’ lik
başlanmıştır. E N H ‘ nin yapımı tam am lanm ıştır.

Şanlıurfa 1 . O r g a n iz e S a na yi Bölgesi 3 .9 2 7.8 5 0 m2 A ğ a ç la n d ırm a : 22 .5 0 0 adet fidan dikilmiştir.


alan üzerinde kurulmuştur. Muhtelif ölçülerde toplam
263 parsel olarak 1 1 0 m üteşebbise tahsis edilmiştir.

O r g a n iz e S a n a yi Bölgesinden arsa alm ak üzere


340 firmanın d a h a talebi vardır. 1. O r g a n i z e ’d e arsa
kalmadığı için, bu talepleri karşılamak üzere 2.
O r g a n iz e S a na yi Bölgesi ku rm a çalışmaları
yapılm aktadır.

Y e r tahsisi yapılan 1 1 0 firmadan, 46 tesis faaliyete


geçmiş, 50 tesisin inşaatı sürm ekte, 1 4 tesisinde proje
çalışmaları d e v a m etmektedir.

T ü m fabrikalar faaliyete geçtiğinde 6.000 işçi istih­


dam edilecektir.

32 6. O rg a n iz e S a n a y i B ö lg e s i

227 Ş a n lıu rfa '9 7 S A N A Y İ ve T İ C A R E T


ŞANLIURFA 1. ORGANİZE SANAYİ Organize Sanayi Bölgesi için yer tespit edilirken b ir­
BÖLGESİNDEKİ FABRİKALAR (Mayıs 1997) çok faktör gibi ulaşım imkanları da göz önünde tu tu l­
Inş. Proje
muştur. GAP master planında b e lirtild iğ i gibi ulaşımın
Tesislerin Konusu Faal
Olan Safha Asa ması Toolam gelişme istikameti olan Şanlıurfa-Gaziantep karayolu
iplik 1 9 5 15 üzerinde kurulmuştur.
Pamuk Çırçır 30 8 1 39 Bu önem li anayollar, üzerine kurulan tesislere ham­
Tekstil, örme, penye 1 2 1 4 maddelerin taşınması, üretilen m am ülün pazara sevk
Halı - 1 - 1
edilmesinde önem il bir kolaylık sağlamaktadır.
Dokuma - 7 -
Yemeklik Yağ 5 6 1 12 Organize Sanayi Bölgesi inşa edilmeden önce de
Un-irmik 1 - - 1 yatırımcılar yer seçiminde ulaşıma çok büyük bir önem
Biber 2 - - verm işlerdir. Tesislerin kuruluş yerine bakacak olursak
Tahin helva 1 - - 1 bu husus rahatlıkla görülm ektedir.
Küp şeker - 1 - 1
Bisküvi 1 - - 1
Fıstık işleme - - 1 1 TİCARET
Mercimek işleme - 1 - 1
Yem - 1 - 1 Şanlıurfa ekonom isinde ticaret, tarımdan sonraki en
Prefabrik Yapı ele. 1 önem li sektörtür. Perakendeci küçük işletm elerin yanı
Çelik boru-Zir.alet _ 1 1 sıra son y ılla rd a ith a la tç ı ve ih ra c a tç ı firm a la rın sa­
Plastik enjeksiyon 2 1 - yısında artış olmuştur.
Teneke kutu - 1 - 1
İl düzeyindeki ticaret, tarım ürünlerine dayanmakta­
Tarım aletleri - 1 - 1
dır. Bu ürünlerin bir kısmı il içinde tüketilirken büyük
Zirai ilaç - 1 - 1
bir kısmı ise çevre illere satılmaktadır.
Elektrik m ot. Klima - 1 1
Güneş enerjisi - 1 - 1 Buğday, arpa, mercimek, pamuk, antepfıstığı,
Mermer 1 - 1 üzüm, urfa yağı, urfa peyniri, yapağı ve ham deri satı­
Cam işleme - 1 - 1 lan başlıca ürünlerdir. Sebze ve meyve üretim i iç tüke­
Paketleme anbalaj - 1 - 1 tim i karşılamaktan uzaktır. Bu nedenle sebze ve meyve
Mobilya 1 - 1 ihtiyacı diğer illerden karşılanmaktadır.
Yemek fab. - 1 - 1
Soğutma sistemleri - 1 - 1 İl merkezinde sebze hali, buğday pazarı, hayvan
iletken ve Kablo - - 1 1 pazarı önem li ticaret m erkezlerindendir.
Jüt ve Çuval - - 1 1
Dondurulmuş gıda - - 1 1
Toplam 46 50 15 110

2. ORGANİZE SANAYİ
BÖLGESİ
Organize Sanayi Bölgesinin hızlı gelişmesi ve 1.
Organizede yer kalmaması nedeniyle 2. Organize
Sanayi Bölgesi çalışmalarına başlanmıştır.
Bu maksatla DPT ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'na
2. Organizenin kurulması ve ek yatırım programına
alınması için müracaat edilm iştir. Ayrıca 2. Organize
Sanayi.Bölgesinde serbest bölge kurulması ile ilgili ça­
lışmalara başlanmıştır.
2. Organize Sanayi Bölgesi mevcut Organize
Sanayinin karşısında. M erkez Koçören Köyü sınırları
içinde 5.000.000 m2 olarak düşünülmektedir.

ŞAN LIURFA SANAYİSİNDE ULAŞIM


Şanlıurfa'da kurulan sanayi tesislerinin yerleşimi
ulaşım ile yakından ilg ilid ir. Tesisler genellikle önemli
kara-yolları üzerindedir. Bu yollar Şanlıurfa-Gaziantep,
Ş a n lıu rfa -D iy a rb a k ır, Ş a n lıu rfa -M a rd in , Şanlıurfa- 32 7. Ş a n lıu rfa Ç im e n to F a b rik a s ı
Akçakale yolları üzerindedir.

228 Ş a n lıu rfa '9 7 SA N A Yİ ve T İC A R E T


TİCARET VE SANAYİ ODALARI İLDEKİ BANKALAR
Şanlıurfa merkez, Birecik ve Siverek ilçelerinde
Şanlıurfa'da 15 banka faaliyet göstermektedir, ildeki
Ticaret ve Sanayi Odası, Viranşehir ve Ceylanpınar'da
toplam banka sayısı ise 4 1 'dır. Bankaların ilçelere göre
Şanlıurfa Ticaret Odasına bağlı ajanlıklar bulunmaktadır.
dağılımları ise şöyledir.
Bu odalara kayıtlı toplam faal üye sayısı 5769'dur.
Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası: Kayıtlı toplam üye MERKEZ İLÇE
sayısı 3799‘dur. Akçakale, Bozova ve-Suruç ilçeleriyle il­ 1. T.C. Ziraat Bankası (Merkez)
gili işlemler Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odasında yürü­ 2. T.C. Ziraat Bankası (Kunduracı Pazarı)
tülmektedir. 10 meslek grubuna ayrılmış olan üyelerin 3. Emlakbank
2898'i gerçek kişi olup, 901'i ise tüzel kişiliğe haiz fir­ 4. T.Vakıflar Bankası
malardan oluşmaktadır. 5. T.Halk Bankası (Divanyolu)
İthalatçı firma sayısı 170, ihracatçı firma sayısı 450 6. T.Halk Bankası (Köprübaşı)
olup bunlardan sadece 20 firma faaldir. 7. Etibank
Oda bünyesinde TSE Şanlıurfa mahalli temsilciliği ile 8. Akbank
M illi P ro d ü ktivite M erkezi te m s ilc iliğ i fâaliyet 9. Pamukbank
göstermektedir. 10. Şekerbank
Odanın iştirakleri: Urfa Pamuk İpliği Sanayi A.Ş. 11. T.Ticaret Bankası
(UPİSAŞ), Umumi Mağazalar A.Ş. (UMAT), T.C. Merkez 12. T.iş.Bankası
Bankası A.Ş., Burak Dış Ticaret A.Ş., Karacadağ Memba 13. Yapı Kredi Bankası
Sulara A.Ş. ve Şanlıurfa Organize Sanayi Bölgesi 'dir. 14. Adabank
Yönetim Kurulu Bşk. İsmail Demirkol, Meclis Bşk. 15. İmarbankası
Ahmet Revan, Genel Sekreter Haşan Fehmi Hayırlı'dır. 16. Esbank
Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Viranşehir 17. Toprakbank
Ajanlığına kayıtlı üye sayısı 532'dir. 18. Faisal Finas Kurumu
Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Ceylanpınar AKÇAKALE İLÇESİ
Ajanlığına kayıtlı üye sayısı 109'dur. 1 . T.C.Ziraat Bankası
Birecik Ticaret ve Sanayi Odası: Odaya kayıtlı üye 2. Halk Bankası
sayısı 413 olup Halfeti ilçesi ile ilgili işlemler bu.odada BİRECİK İLÇESİ
yürütülmektedir. 1. T.C. Ziraat Bankası
Siverek Ticaret ve Sanayi Odası: Odaya kayıtlı üye 2. Halkbank
sayısı 916'dır. Hilvan ilçesi ile ilgili işlemler bu odada 3. T.İş Bankası
yürütülmektedir. 4. Vakıflar Bankası
5. T.Ticaret Bankası
TİCARET BORSASI BOZOVA İLÇESİ
ilim izde kurulu bulunan 1 adet Ticaret Borsası mev­ T. T.C. Ziraat Bankası
cuttur. Borsada 9 meslek grubu mevcut olup, kayıtlı üye CEYLANPINAR İLÇESİ
sayısı 352'dir. Borsada hayvansal ve tarımsal ürünler 1. T.C. Ziraat Bankası . -
işlem görmektedir. 2. Halkbank
HALFETİ İLÇESİ
1. T.C. Ziraat Bankası
İTHALAT VE İHRACAT HİLVAN İLÇESİ
İlimizde ithalat ve ihracat miktarlarında büyük artış­ 1. T.C. Ziraat.Bankası
lar gözlenmektedir. 1995 yılında ilim izde hediyelik eşya SİVEREK İLÇESİ
ve elektronik cihaz başta olmak üzere 768. 453. 1. T.C. Ziraat Bankası
779.000 TL ithalat, gerçekleşmiştir. 2 . Emlakbank
3. Halkbank
İLDEKİ İHRACAT 4. Akbank
5. T.İş Ban-kası
1995 YILI İHRACATI : 6.153.974 $
SURUÇ İLÇESİ
İHRAÇ EDİLEN ÜRÜNLER: Mercimek Samanı, 1. T.C. Ziraat Bankası
Buğday Unu, Portakal,- Kabak, Bulgur, Mandalin, 2. Halkbank
Patates, Kuru Soğan. 3. T.Tİcaret Bankası
İHRAÇ EDİLEN ÜLKELER: Irak, Küveyt. 4. T.İş Bankası
1996 YILI İHRACATI : 2.514.613$ VİRANŞEHİR İLÇESİ
1. T.C. Ziraat Bankası
İHRAÇ EDİLEN ÜRÜNLER: Patates, Buğday Unu,
2. T.İş Bankası
Kuru Soğan, Büyük çoğunluğunu oluşturmakla beraber
3. Emlakbank '
Dökme Karpuz, Mercimek, Susam.
İHRAÇ EDİLEN ÜLKELER: Irak, İran, Kuveyt, Birleşik
Arap Emirlikleri, Romanya.

229 Ş a n l ı u r f a '9 7 S A N A Y İ ve T İC A R E T
YATIRIMLAR
231
D e rg a h -B a lık lıg ö l Ç e v re s i

330. D e rg a h -B a lık lıg ö l B a h ç e s i ve K a le


BİRECİK BARAJI VE HES ELEKTRİFİKASYON lanan projede çalışm alar devam
Yıllar itibariyle elektrik enerjisi etmektedir.
Sınır Fırat Projesi içerisinde
tüketiminde ilerleme katedilmiştir. Ceylanpınar ilçesi kanalizasyon
yeralan Birecik Barajı ve HES
1985 yılında 135.795 kwh tüke­ inşaatı 1992'de başlamış, 1996
İnşaatının temeli 25 Mayıs 1993
tim varken bu rakam her yıl % 30- sonunda tam am lanacak şekilde
tarihinde atılmış olup, çalışmaları
35 civarında artış göstermiştir. 1995 planlanmıştır. Şu anda %70 fiziki
hızla devam etmektedir. YAP -
yılı sonunda 659.000 kwh'a ulaş­ gerçekleşme sağlanmış olup diğer
İŞLET - DEVRET modeli ile yürütü­
ilç e le rd e k a n a liz a s y o n in ş a a t
len bu barajın kurulu gücü 672 MW m ıştır. Şebeke ka yıp la rı ile b e ra ­
çalışmaları devam etmektedir.
’tır. b er bu rakam 1.057.884 kvvh'a
Y ıllık e n e rji ü re tim i 2 .5 1 6 ulaşmaktadır. YOL
GVVH’dır.Baraj ve HES İnşaatının Bu sebeple şehir şebekelerinin İlimizin 8688 km'lik karayolu ağı­
5.5 yılda bitirilm esi planlanmıştır. yenilenmesi için ihaleler yapılmış nın 868 km'si devlet yoludur. Bunun
Barajdan ayrıca 70.000 Ha. alan ve s o n u ç ta Ş a n lıu rfa Ş e h ir da 538 km'si asfalttır.
sulanacaktır. Şebekesinde çalışmalara başlanıl­ 324 km'si il yolu olup, tamamı
mıştır. Bozova ve Ceylanpınar İlçe asfalttır. 7496 km'si de köy yoludur.
KARKAMIŞ BARAJI VE
şebekeleri yenilenmiştir. Siverek ve Köy yollarının 371 km'si asfalt, 6405
HES km'si Stabilize+Tesviye ve 720
Harran İlçeleri master projeleri
Şanlıurfa - Gaziantep il sınırını km'si hamyoldur.
hazırlanmıştır.
oluşturan Fırat Nehri üzerinde ve Y o lu a s fa lt o la n kö y s a y ıs ı
Köy elektrifikasyonunda ise 1987
Suriye sınırından yaklaşık 4.5 km. 107'dir.
yılı sonu itibariyle 708 köyde elekt­
akış yukarıdadır. Demiryolu toplamı 221 km'dir.
rik varken 1995 yılı sonunda bu
Amacı enerji üretmektir. A y n ı z a m a n d a S u riy e s ın ır ın ı
rakam 950'ye ulaşmıştır. Şimdi 1719
Kil çekirdekli dolgu tipinde olan oluşturur.
mezrada elektrik vardır. Elektriksiz
barajın temelden yüksekliği 29.00 OTOYOL
yerleşim birimi yoktur.
m.'dir. 1.647 m. kret uzunluğuna
Gaziantep - Şanlıurfa arasındaki
sahiptir. 156.90 Hm3 toplam depo­ TÜRK TELEKOM A.Ş. o to y o lu n h a rita c ılık iş le m le ri
lama kapasitesi mevcuttur. 340.00 1986'da faaliyete geçen o ta m a m la n m ış o lu p p r o je n in
m. normal işletme kotuna sahiptir. zamanki adıyla PTT Bölge Baş hazırlanması işi ihale aşam asına
28.4 km2 rezeruvar alanı vardır. Müdürlüğü şimdiki adıyla Türk gelmiştir. Yapılacak olan bu otoyol
6 adet santral ünitesi olup, Bulb Telekom A.Ş.'nin 1989'daki 56500/ Şanlıurfa'nın batıdaki önemli mer­
(Kaplan) tipindedir. Kurulu gücü 74450 pr./lokal şebeke kapasitesi kezlerle olan ulaşım ında önemli rol
6x31.5=189 MW olup, yıllık enerji 1 9 9 6 y ılı sonunda 182020/ oynayacaktır.
üretimi 652.5 Gvvh'dır. 218730'a ulaşmıştır.
Karkamış Barajı ve HES santralı 1988'deki telefonlu köy sayısı 30.000 KİŞİLİK STADYUM
inşaatı ile e le k tro m e k a n ik te ç h i­ 701, mezra sayısı 110 iken 1996 Ş a n lıu r fa M e rk e z B e y k a p ıs ı
za tın ın ya pım ve te m in işleri yilı sonunda 928 köy, 552 mezraya M evkiinde 209 dönüm arazi üze­
Avusturya'dan sağlanan kredi ile .ulaşmıştır. Buna baraj altında kalan rinde yapılan 30.000 kişilik stadyu­
Avusturya ve Türk firmalarından 8 adet köy dahil edilmemiştir. mun proje bedeli 929 M ilyar
oluşan konsorsiyum tarafından 1988 yılında 984 işyeri ile hizmet T L ’dir. Stadın 4000 kişilik tribünü
anahtar teslimi esasına göre 4 veren Türk Telekom A.Ş. 1996 yılı ile beton işleri bitm iştir. % 40 fiziki
yılda gerçekleştirilecektir. sonu itibariyle 1481 işyeri ile hizmet gerçekleşm e sağlanm ıştır.
MERKEZ 500 YATAKLI vermektedir.
1988 yılında toplam 26 santrali ULUSLARARASI
DEVLET HASTANESİ o la n ve 6 a d e d in in o to m a tik HAVAALANI
Devam etmekte olan 500 yataklı olduğu şirket 1996 yılı sonunda 108 H ilv a n T a ş d a ğ ı M e v k iin d e k i
Şanlıurfa Devlet Hastanesi İnşaatı otomatik santrale sahiptir. is tim lâ k ç a lış m a la r ı devam
1992 yılı birim fiyatlarıyla 63 milyar e tm e kte olan H ava ala nı 16
TL keşif bedellidir. 1993 yılında KANALİZASYON A ğ u sto s 1994 ta rih in d e ABD A ir
ihale edilmiştir. 7450 m2 bina Suruç ve Siverek ilçelerinde W ays firm a s ı ve Jo hn son C ontrol
oturma alanına sahiptir. Toplam kanalizasyon mevcut olup, Birecik VVorld S e r v ic e s ile Yüksel
inşaat alanı ise 35.980 m2’dir. Bina ilç e s in d e R o m a lıla r d e v rin d e n Projeden oluşan bir konsorsiyum a
A ve B olm ak üzere 2 bloktan oluş­ kalma kanalizasyon şebekesi bugün ihale edilm iştir. Proje çalışm aları
maktadır. A bloku 8 katlıdır. Kendi dahi kullanılm aktadır. devam etm ektedir.
arasında A1, A2, A3, bloklarına Akçakale ve Ceylanpınar ilçeleri 400 mt. pist uzunluğuna, 45 mt.
ayrılmaktadır. B bloku ise k e n d i kanalizasyon inşaatları GAP Bölge genişliğe sahip havaalanı projeleri
a ra s ın d a 7 b lo k a ayrılm aktadır. 1 Kalkınm a İdaresi Bölge Müdürlüğü tam am landığında ihaleye hazır
ve 2. bloklar 5’şer katlı, 3 . blok 2 tarafından yürütülmektedir. durum a gelecektir.
katlı, 4 ve 5. bloklar 4 ’er katlı olup, 6 Akçakale kanalizasyon inşaatı Proje GAP İdaresi Başkanlığı'nın
ve 7. bloklar 3 ’er katlıdır. 1 9 9 4 y ılın d a b a ş la m ış o lu p , ve D H M İ’nin 1996 yılı yatırım prog­
Hastane inşaatının 1997 yılında 1997'de b itece k şe kild e planlan­ ramında ye rai m aktadır. Proje bedeli
tamamlanması planlanm ıştır. mıştır. %50 fiziki gerçekleşme sağ­ 4.497 trilyon TL.'dir.

233 Şanlturfa '97 Y A T IR IM L A R


KARAALİ KAPLICA
TESİSLERİ
Karaali K ö y ü n d e k i sıcak su
kaplıcası İl Ö z e l İdaresi tara fın da n
yapılm ış olup 3 4 o dalı, 68 ya taklı­
d ı r . 1 5 0 . 0 0 0 m 3 / s a a t s ı c a k su
kapasitelidir.
S u y u n ; sinir sistemi, e kle m , cilt,
d o l a ş ı m v b . h a s t a l ı k l a r için ş ifa
özelliği taşıdığı tesbit edilmiştir.
1 9 9 7 'd e h izm e te açılmıştır.
VALİ AKBULUT
FİDANLIĞI
Ş a n l ı u r f a ili A k ç a k a l e İlçesi
G ü lv e r e n K ö y ü M e vkiind e 1 9 9 2
yılında kurulmuştur.
A la n ı 7 5 0 D a 'd ır . K u ru lu ş
331. K a ra a li K a p lıc a T e s is le rin in d ış g ö rü n ü m ü
a m a c ı ise; B ö lg e iklimine u yu m
s a ğ la y a n m e y v e çeşitlerinin fi d a n ­
larını üretip çiftçilerin fi d a n ihti­
y a c ın ı k a r ş ı l a m a k v e m e y v e c i l i k
h u s u s u n d a bilgi v e b e c e rile rin i
a rtırm a k . B ö lg e d e ihtiyaç d u y u la n
o r m a n fid a n la r ın ı ü r e t m e k , s ü s
b i t k i le r i i h t i y a c ı n ı k ı s m e n k a r ­
ş ıla m a k , tü p lü s e b z e fid e s i
üretmektir.
Kapasitesi ihtiyaca g ö re yılda 2
m ilyo n a d e t fid a n v e ç ö ğ ü r
üretimidir.
1 9 9 6 y ılın d a 1 6 1 . 7 5 0 fidan ve
500 .000 s e b z e fidesi üretilmiştir.
ŞANLIURFA VALİLİĞİ
JEOTERMAL
SERA TESİSLERİ
33 2. J e o te rm a l S e ra T e s is le ri'n in iç g ö rü n ü m ü
Ş a n l ı u r f a Valiliği İl Ö z e l id a re
im k a n l a r ıy l a g e r ç e k le ş tir ile n bu
S e r a ile Ş a n lıu rfa 'd a seracılık s e k ­
törü ilk de fa h a ya ta geçirilmektedir.
İki parça halinde 1 0 d e k a r ü z e ­
rine kurulm uş ö rn e k bir tesistir.
B u s e ra d a s o n teknoloji u y g u ­
lanm ış, eşanjör siste m e dayalı jeo-
termal ısıtmalı, d a m la s u la m a v e
bilgisayarlı ça lışm a düdeni ile teç­
hiz edilmiştir.
25 M art 1 9 9 7 'd e s e ra d a n ilk
ürünler alınmıştır.
1 9 9 7 'd e 1 m ily o n d o m a t e s ,
biber ve patlıcan fidesi üretilerek
çiftçiye dağıtılmıştır.
D e k a r d a n o r ta la m a 2 0 ton
verim beklenm ektedir.
C a m s e ranın y a n ın d a a yrıca bir
p lastik s e ra k u r m a ç a lış m a la rı
3 3 3. J e o te rm a l S e ra T e s is le ri'n irı g e n e l g ö rü n ü m ü
d e v a m etmektedir.

234 Ş an lıu rfa '97 Y A T IR IM L A R


DERGÂH-BALIKLIGöL
PROJESİ
I.S afha: H a ş a n P a d iş a h C a m i,
D e rg a h C a m i , K a le , A y n z e l ih a
G ö l ü , Halil-ür R a h m a n G ö lü ve
C a m i, R ızva n iye C a m i, Valilik
K o n u k e v i, Se lahaattin E y y ü b i C a m i
ve Ş u r k a v M erkezini içine alan böl­
geyi k a p s a m a k ta d ır. Bu s a fh a d a
ya pıla ca k işler, kent platosu olarak
adlandırılan külliyenin inşası,
Ay n ze lih a 'd a k i ç a y bahçelerinin
kale eteğine a lın m a s ı, yeşil ala n la ­
rın p e y z a jı, tarihi eserlerin resto­
rasyonu v e tarihi çevrenin a yd ın la ­
tılm a sın da n o lu şm a kta dır.
I. S a fh a d a Y a p ıla n İş le r:
Balıklıgöl m e vkiin de 7 0 a d e t avlulu 334. D e rg a h -B a lık lıg ö l Ç e v re D ü z e n le m e s i ve R ız v a n iy e C a m ii
e v , 33 a d e t b e to n a rm e e v , 64 d ü k ­
kan, 2 a d e t b u z fa brikası, 30 adet
a rsa o lm ak ü z e r e 2 5 .0 3 8 m 2 ‘lik
a la n rıza i p a z a r lık la sa tın
alınm ıştır.
Bu a la n a inşa edilen K e n t
Pla to su ’n d a ; 20 0 araçlık otopark,
7 4 a de t d ü k k a n , 3 a d e t k a fe te r y a ,1
a de t lokanta, 1 2 a d e t bü ro , 52
odalı otel, l a ş e v i , 2 a d e t ç a m a ş ır ­
h a n e , 32 a de t a b d e s t a lm a yeri, 43
d u ş , 46 W C ile şehir içi trafiğini
Halepli B a h ç e 'y e b a ğ la y a n kapalı
gidiş - geliş yolu b u lu nm a kta dır.
K e n t Pla to s u 'n d a 2 5 .0 0 0 m 2
k a p a lı a la n b u l u n m a k t a d ı r .
O to p a rk 1 5 .1 2 . 1 9 9 4 tarihinde, Yollar
M a y ıs 1 9 9 5 'd e , O te l v e diğer tesis­
ler 1 7 M a y ıs 1 9 9 7 tarihinden itiba­ 335. D e rg a h -B a lık lıg ö l P ro je s i K e n t P la to s u
ren hizm e te girmiştir.
İstim lakler dahil in ş a a t için
3 1 2 milyar T L . ( 1 1 m ilyon $)
harcanm ıştır.
II.S afha: Tarihi çarşıların b u lu n­
du ğu b ö lge de y a p ıla c a k olan çevre
d ü z e n le m e ve restorasyon projesi
ile birlikte buranın D e r g â h ve
Balıklıgöl ile irtibatının s a ğ la n m a s ı
ve tarihi kimliğinin korunm ası
sa fha sıdır.
III. S a fh a : Halepli Bahçe'nin
tam am ını içine alan çe vre d ü z e n l e ­
mesidir. B u r a d a , yeşil alan d ü z e n ­
lemesi ile İbrahim P e y g a m b e r i n
m a k a m ın a gelen ziyaretçilerin o to­
büslerinin park edecekleri kapalı
o to p a rk , 1 2 8 odalı 4 yıldızlı bir
otel, 18 0 kişilik ko n fe ra ns salonu
336. D e rg a h -B a lık lıg ö l Ç e v re D ü z e n le m e s i ve K a le
yapılacaktır.

235 Ş a n lıu rfa '97 Y A T IR IM L A R


FOTOĞRAFLAR

Müslüm C.AKALIN 170, 171, 172, 173, 174

Abuzer AKBIYIK (Arşivinden) 225, 243, 247, 248, 255, 264, 265, 268

Feriha AKPINARLI 228

Mehmet AVCIDIRLAR 26, 27, 28, 36, 54, 55, 61, 87, 144, 145, 193, 207, 245, 269, 276, 277,
283, 284, 305, 309, 310, 311, 312, 314, 315, 317, 318, 327

İ.Halil ÇİNİ 72, 295

Mustafa DEMİRTAŞ 92,97,113

Cemal DURNA 20, 29, 43, 44, 46, 53, 57, 58, 59, 70, 74, 98, 102, 167, 197, 208, 213, 214, 216,
217, 218, 219, 224, 227, 233, 235, 250, 256, 271, 282, 289, 290, 291, 294, 320, 321,
322,323,324,325,326,331,332,333

A. Rezzak ELÇİ 2, 24, 25, 37, 45, 47, 48, 49, 52, 60, 95, 146, 161, 162, 177, 178,179, 181,186,
187, 188, 189, 194, 201, 202, 203, 204, 210, 211, 313

Salih İLHAN 249, 257, 258, 263, 267, 270

Mehmet İNCİ 22,71,215,297,302,319


İ. Halil KARACA 65, 66, 67, 68, 73, 296

İzzet KERİBAR 17,76,285

Hadi KURT 142, 313

A.Cihat KÜRKÇÜOĞLU 1, 3, 6, 10, 11, 12, 13, 14, 18, 19, 21, 23, 31, 38, 39, 41, 42, 51, 56, 63,
64, 69, 75, 77, 78, 70; 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 88, 89, 90, 91, 93, 94,.96, 101, 103,
104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121,
123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 135, 136, 137, 138, 139, 140,
141, 143, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160; 163,
164, 165, 166, 168, 169, 175, 176, 180, 182, 185, 190, 191, 192, 195, 196, 198, 199,
200, 209, 226, 229, 232, 234, 236, 237, 238, 239, 240, 241, 244, 251, 254, 259, 260,
266, 278, 279, 280, 281, 287, 298, 300, 307, 308, 316, 328, 335, 336, 337

A.Cihat KÜRKÇÜOĞLU (Arşivinden) 4, 5, 7, 8, 9, 15, 16, 205, 206, 222, 246


Sabri KÜRKÇÜOĞLU 99, 134, 212, 220, 230, 231, 261, 262

Haşan RASTGELDİ 221

Nurettin YARDIMCI (Arşivinden) 183, 184


Valilik Arşivi 33, 34, 35, 40, .288, 292, 293, 301, 303, 304, 306

Yıllıktaki fotoğraflar yukarda isimleri yazılı kişiler tarafından çekilmiştir.

(İsimlerin yanındaki numaralar fotoğrafların numaralarıdır.)

237
İÇİNDEKİLER
TAKDİM............................................9 EĞİTİM -SPOR- SAĞLIK 51
Geçmişte E ğ itim ............................................ 53
TARİH...................................... 13 Bugünkü Durum................................... .".......................... 53
Peygamberler Şehri Şanlıurfa ........................................... 15 Okul Öncesi Eğitim................................................................53
Urfa Adının Kaynağı...........................................................15 İlköğretim..............................................................................54
Eski Çağlarda U rfa ............................................................. 16 Ortaöğretim...........................................................................54
Urfa'da Osrhoene Krallığı.................................................. 16 Çıraklık Eğitim Merkezi.........................................................55
Urfa'da Arap Hakimiyeti D e vri...................... 17 Halk Eğitimi Merkezleri.......................... ,..............................55
Urfa'da Selçukoğulları ve Türk Hakimiyeti .<..................18 Sağlık Eğitimi Merkezleri.......................................................55
Haçlı Savaşlarında U rfa.....................................................18 Rehberlik Araştırma Merkezi................................................ 55
OsmanlIlar Devrine Kadar U rfa........................................ 19 Eğitim Araçları Merkezi.........................................................56
OsmanlIlar Devrinde Urfa........................................... :....20 Milli Eğitim Yayınevi..............................................................56
Kurtuluş Savaşında U rfa ................................................... 22 Öğretmen Evleri........................................ 56
T.B.M.M. tarafından Urfa'ya Özel Öğretim........................... 56
Şanlı Ünvanının Verilm esi............................................. ....23 Motorlu Taşıt Sürücü Kursları...............................................56
11 Nisan'a Destan (Şiir)..................................................... 23 Harran Ü niversitesi.................... 59
Tarihte Harran Üniversitesi i.............. 59
POTİ RAFYA 25 Harran Üniversitesinin Kuruluşu...........................................60
Akademik Birimler................. 60
ilin Genel Coğrafyası..........................................................27 Sosyal ve Kültürel Hizmetler..................................... 61
Matematiksel Konumu....................................................... 27 Sosyal Tesisler......................................................................62
Özel Coğrafi Konumu........................................... 27 Yerleşim................................................................................62
Yer Şekilleri.........................................................................27 Rakamlarla Harran Üniversitesi............................................62
Dağlar...................................................................... 28 İİİmizde S p o r............................................................................63
Ovalar............................................................... 28 Spor Tesisleri................................................................ 64
Akarsular ................................................ ;................. 29 ilin Tescilli Spor K ulüpleri............................ .........................65
Göller.............................................................. i...... 30 Lisanslı Sporcu S a y ıs ı.......................................... ............... 65
İklim .................. :..... 30 Sağlık H izm e tle ri........................................................... 66
Bitki Örtüsü.................................... 31
Nüfus.............................................................................. .....31 KÜLTÜR ve TURİZM ............67
Yerleşme............................................................. 31
Turizm .............................................. 69
IDARI PI 33 / Şanlıurfa'nın Dini Turizm Potansiyeli.................................... 69
Şanlıurfa'nın Arkeoloji Turizmi...............................................70
Şanlıurfa'da İdari Durum.................. 35
Şanlıurfa M im arisi............................................................... 70
Şanlıurfa'nın İlçeleri............................................................36
Şanlıurfa Mimarlık Tarihi ........................................ 70
Akçakale...........................................................................36
Mimari Malzeme....................................................................71
Birecik.......................... 36 Plan Zenginliği......................................................
Bozova................ 37 Ustalar..................................................................
Ceylanpırtar............................................................... 37
Süsleme..........................................................
Halfeti.............................................................................. 38 Şanlıurfa Mimari Eserlerinin Gruplara Göre Dağılımı 73
Harran............................................................................. 38 il Merkezindeki Önemli Mimari Eserler ve
Hilvan..................................................................... 40 Görülmeye Değer Yerler........................................................ 74
Suruç......................................... 40 Ulu Cami...............................................................................74
Siverek............................................................................ 41
Haşan Padişah Camii............................................................74
Viranşehir.........................................................................41 Rızvaniye Camii.................................................................... 75
Urfa Kaymakamları-Mutasarrıfları-Valileri........................43
Halil-ür Rahman Camii.......................................... 76,
T.B.M.M.'de Şanlıurfa Milletvekilleri.................................. 44
Urfa Kalesi ve Şehir Surları...................................................76
İldeki Kamu Görevlileri ....................... .45
Aynzeliha ve Halil-ür Rahman Gölleri............................ 78
i İçe Kay m akamları ........... .45
İbrahim Peygamberin Doğduğu Mağara ve
il Özel idaresi................. 46
Mevlid-i Halil Camii................................................................78
İl Genel Meclisi Üyeleri.......................... 47
Eyyüp Peygamber Makamı ve Kuyusu.................................79
İldeki Belediyeler....................................................... 48
Eyyübi Medresesi ve Firuz Bey Çeşmesi............................. 79
Şanlıurfa Belediyesi............................................................48
Karakoyun Deresi .................................
İldeki Belediye Başkanları......................................... 49
Hızmalı Köprü...............................................
Şanlıurfa Belediye Başkanları.................................. ..49
Karakoyun Su Kemeri ş................... .............. 80
ildeki Belediyeler Hakkında Genel Bilgiler.....................,.49
Mustafa Kemaİ Paşa Anıt Çeşmesi...................................... 80
Şanlıurfa Defterdarlığı....................................... 49

238
Harbi Umumi Şehitleri Abidesi.............................................. 80 Harran Kazıları.................................................................. .122
Geleneksel Şanlıurfa Evleri.................................................. .83 Çavi Tarlası Kazısı............................................................. 123
Urfa Evlerinin Genel Özellikleri............................................ 83 Nevala-Çori Kazısı.............................................................. 123
Urfa Evlerinin Biçimlenmesinde Etkili Olan Nedenler 84 Titriş Höyük Kazısı (2 )........................................
Görülmeye Değer Örnek Urfa Evleri.................................... 86 Yazılı Tabletler ve Mozaikler...............................................124
Hacı Hafızlar Evi...................................................................86 Ziyaret ve Adak Y e rle ri.......................... .t............................127
Sakıb'ın Köşkü......................................................................86 Hz. İbrahim Peygamber Makamı........................................127
Küçük Hacı Mustafa Hacıkamiloğlu Konağı........................ 87 Eyyüp Peygamber Makamı.................................................127
Şurkav Kültür Merkezi.......................................... 88 Eyyüp Nebi.......................................................................... 127
H am am lar................................................................................. 88 Hayat El-Harrani..................................................................127
H anlar........................................................................................ 88 Şeyh Mes'ud ......................................................................127
Gümrük Han.................................................. 88 Bediüzzaman Ahmet El-Hemedani.....................................127
Şanlıurfa Ç arşıları................................. 91 Hac Kermo.......................................................................... 128
Sipahi Pazarı.......................................................... 91 Abdurrahman Dede............................................................. 128
Kınacı Pazarı.............................................................. 92 Yakup Kalfa.:....................................................................... 128
Pamukçu Pazarı....................................................................92 Şazeli Ali Dede....................................................................128
Boyahane..............................................................................92 Arş Hoca.....................................................
Hüseyniye Çarşıları............................................................. 92 Şeyh Ebubekir.....................................................................128
Kazzaz Pazarı (Bedesten)................................................... 93 Dipsiz Ziyaret...................................................................... 128
Eski Kuyumcu Pazarı........................................................... 94 Boztepe Ziyaret.................. ............................................... 128
Kasap Pazarı........................................................................94 Akbalık................................................................................ 128
Şanlıurfa El S anatları..............................................................94 Öküz Daşı..................................................
Dabbaklık..............................................................................94 Dabakhane.......................................................................... 128
Tarakçılık.............. 95 Şanlıurfa Alim leri.........................................
Ağaç Oymacılığı....................... 95 Nebih Efendi........................................................................129
Saraçlık.............................................. 96 Şeyh Dede Osman Avni......................................................129
Kazzazlık.............................................. 97 Hacı Hafız Mustafa Efendi..................................................129
Çulculuk............................................................. 97 Hacı Hafız Ramazan Efendi...............................................129
Kürkçülük ..................................................... ■„........ 98 Kürt Hacı Ali Efendi............................................................. 130
Keçecilik.................. 99 Abbas Vasık Efendi.................................................... 130
Cülhaçılık................................................. 102 Şeyh Abdurrahman Efendi............................................ 130
Bakırcılık............................................................................. 103 Miftahizade Haşan Açanal Efendi..................................... 130
Abacılık......................................... 104 Şeyh Müslüm Hafız............................................................. 131
Kuyumculuk......................................................................... 105 Buluntu Hacı Abdurrahman Efendi.................................... 131
Taşçılık.................................................... 106 Kurra Muhammmed Hafız...................................................131
T a k ıla r ................. 109 Hacı Abdülhamid Efendi .........................................132
Merkez İlçe Takıları....................................... 109 Ömer Hafız (Göç) ........................................................132
Siverek-Suruç-Bozova ve Hilvan Yöresi Takıları............... 109 Said Tekin Hoca.... *............................................ 13
Harran Yöresi Takıları...................... 110 Şanlıurfalı Şairler ...................................................... 134
Ören Y e rle ri....................:....................... 111 Şanlıurfa'da Basın Yayın H a y a tı .................................136
Harran'ın Görülmeye Değer Eserleri................................. 111 Şanlıurfalı H attatlar................................................
Harran Evleri..................................................................... 111 Ahmet Vefik Efendi.........................................
Şehir Surları......................................................................... 111 Behçet Arabi ....................................................................137
Harran Kalesi .........................................................112 Şanlıurfa'da V a k ıfla r............................................................. 138
Harran Ulu Camii.................................................. 112 Mazbut Vakıflar...................................................................138
Şeyh Hayat El Harrani Türbesi ve Camii............................ 112 Mülhak Vakıflar...................................................................140
Harran Höyüğü....................................................................113 Yeni (Mülhak) Vakıflar.........................................................140
Han-el Ba'rür Kervansarayı.................................................114 Vakıf Emlakleri............................................................. 141
Şuayb Şehri Harabeleri....................... 114 Vakıf Hizmetleri ............................................................141
Soğmatar Harabeleri...........................................................115 Şanlıurfa Folkloru......................................................... 143
Eyyüp Nebi Köyü ve Eyyüp Peygamber Türbesi............... 115 Urfa Adı ve Nemrut Efsanesi....................................... 143
Ayn-el Arus....................... ;............................. 115 Şanlıurfa'da Gelenekler.......................................................144
Çar Melik Kervansarayı......................... 116 Sünnet Düğünü...................................................................145
DeyrYakub (Yakub Kilisesi).................. 116 Kirvelik....................................................
Sit Alanları........................................................................... 116 Şanlıurfa Folklorunda Sıra G ecesi..................................... 146
Şanlıurfa M üzesi....................................................................119 Geleneksel G iy im ................................................................. 148
Şanlıurfa'da Yapılan Arkeolojik K a z ıla r............................120 Kadın Giyimi............................................
Hassek Höyük Kazısı..........................................................120 Erkek Giyimi.......................................................
Lidar Höyük Kazısı..............................................................120 Evlenme A d e tle ri .............................................................. 149
Kurban Höyük Kazısı.........................................................121 Kız isteme......................................................
Titriş Höyük Kazısı (1 )........................................................121 Sakal Öpümü .....................................................................149

239
Nişan...................................................................................149 Kırmızı Mercimek..................................... 215
Nikâh...................................................................................151 Meyvecilik............................................................................215
Düğün........................................................... 151 Antep Fıstığı.......................................................................215
Kına Gecesi ve Asbab Gecesi.......................... 153 Bağcılık............................. 215
Süpha Yemeği........................................................ 154 Susam.................................................................................216
Güveği Hamamı.................................................. 154 Şanlıurfa'da Hayvancılık......................... 216
Duvak Günü ................................................................154 Şanlıurfa’da Sığır Yetiştiriciliği .................................... 217
Gelin Hamamı.................................... 154 Şanlıurfa'da Koyun Yetiştiriciliği..........................................217
Şanlıurfa Yemek G eleneği.................................... 157 Kümes Hayvanları Yetiştiriciliği.......................................... 218
Yemekli Toplantılar L 'T r a n ı m» ,. ......... 157 Atçılık..................................................................................218
Urfa Mutfağı........................................................................ ISa-- Şanlıurfa'da Keçi Yetiştiriciliği............................................. 219
Çiğköfte.......................i-:...-:-...,........................ 7...'...r..;..f...:'lâer'' Arıcılık........................'........................................................ 219
Şıllık Tatlısı................ i..v................,v ,v..p/.../..yr.TT.:r.V.:.v:.-r45a— eylanpınar Tarım işletmesi........................................... 219
Boranı......................... | ....... 159 '! Kuruluş Amacı ve Tarihçesi .............................................. 219
Patlıcanlı Kebap........ jj. ..O .....i................. 160— işletmenin Görevleri............................................................219
Lebeni Çorbası.......... j ................................... j .................160 i Arazi Varlığı.............................................................. 219
Bostana (Salata)............ — i.. Hayvan Varlığı................................................................... 219
Şanlıurfa'da Yaşayan Ahilik Kültürü. Bitkisel Üretim.................................................................... 219
Şanlıurfa Musiki T a rih i......................................................... 165 Hayvancılık.................................................... 220
Urfa A ğ z ı................................................................................ 169 işletmenin GAP içindeki Yeri ve Önemi............................. 221
Urfa Ağzında Ölçü K a v ra m ı............................................... 169 Şanlıurfa'da Ormancılık Çalışm aları ............................. 221
Türk Halk Müziğinde Urfa Halk Müziğinin Y e ri............... 172 Şanlıurfa'da Toprak ve Tarım Reformu Uygulamaları ...222
Şanlıurfa Devlet THM K o ro su.............................................173
Urfa Kurtuluş M a rş ı.............................................................. 173 SANAYİ VE TİCARET.... 223
Şanlıurfa'da Mani ve Hoyrat G e le n e ğ i.............................. 176 Şanlıurfa ve Sanayi........................................................... 225
Şanlıurfa Atasözleri-Deyim leri-Bilm eceleri....................... 178
Şanlıurfa için Teşvik Esasları.......................................... 225
Şanlıurfa Mahalli Çocuk O yu n la rı ........................... 180 Şanlıurfa İçin Uygulanan Teşvikler................................. 225
Şanlıurfa Folklorunda Tekerlem eler..... ..... .183
Şanlıurfa'da Teşvik Belgeli Yatırımların Durumu 225
Şanlıurfa H alkoyunları..................................... 185 Şirketlerin Durumu .............................................. 226
Şanlıurfa Folklorunda Kuşlar ve K uşçuluk............... .......191 Faaliyette Olan Tesislerin Sektörel Dağılımı..... 226
Kelaynak K u ş la rı .......... ..:.......194 Küçük Sanayi Siteleri............................................. 226
Şanlıurfa I. Organize Sanayi Bölgesi.............................. 227
GAP. 197 Şanlıurfa II. Organize Sanayi Bölgesi ....................... 228
GAP'ın T arihçesi.......................................... 199 Şanlıurfa Sanayisinde Ulaşım ............................ 228
Atatürk Barajı.................................................................... 201 Ticaret....................................... 228
Baraj ve Baraj Gölünün Özellikleri..................................... 201 Ticaret ve Sanayi Odaları....................... 229
Hidroelektrik Enerji Santralinin Teknik Özellikleri............... 202 Ticaret Borsası ............ 229
Şanlıurfa Tünelleri.................................... .....202 İthalat ve ihracat........................... ........*..229
GAP'ta Hidroelektrik Üretimi-............................................203 İldeki Bankalar .... ;... ................................. ......229
Harran'da Gelir Üçe Katlandı..........................................204
GAP Bölgesinin Nüfusu Hızla Kentleşiyor..................... 205 YATIRIMLAR..... ....... 231
GAP Sanayi Alt Yapısı Hazırlanıyor....................... 205 Birecik Barajı ve HES.............. .233
GAP İçin Ekonomik Kalkınma Ajansı M odeli................ 206 Karkamış Barajı ve H E S ........ 233
GAP'ta Temel Büyüklükler...............................................207 Merkez 500 Yataklı Devlet Hastanesi............................ 233
Mevcut Sulamalar...................................... 208 Elektrifikasyon..................... 233
Sosyo Ekonomik Göstergeler..........................................208 Türk Telekom A.Ş........................................................ 233
Kanalizasyon ............ 233
R K^/l .................... 211 Y o l..................................... 233
Otoyol.................... 233
Tarihçe............................................................................... 211 Karâali Kaplıcası ........................................................ 234
Tarımsal Yapı ve Ü retim ....................... ..211 30.000 Kişilik Stadyum .................. :................ 234
Tarımsal Nüfus.............. 211 Uluslararası Havaalanı..................................................... 234
Tarımsal Y apı................. ................................................. 211 Vali Akbulut Fidanlığı ......................................................234
Şanlıurfa İl Toprağının Dergâh-Balıklıgöl Projesi................................................. 235
fa rım Yönünden Değerlendirilmesi................................ 212
Toplam Alanın Tarımsal Dağılımı.................................. 212
Şanlıurfa Tarımında Sulama.............. 213
FOTOĞRAFLAR... .............237
Şanlıurfa'da Tarımsal Araç ve Gereç Sayıları ...... ...213
Şanlıurfa Tarımında Bitki Deseni.................................... 213 İÇİNDEKİLER................ 238
Şanlıurfa'da Pamuk Tarım ı ................................... 214
Hububat .................................................................. 215

2 40
I

İ AN T E P

S UR İ Y E +
TÜRKİYE’DE ŞIMLI URFA

İKİ
x x x *
NOKTÜ
Tflk O (2 1 6 ) 349 O
-

Gravür. Dr. B urhan Vural

Oymaıığaç

Kayalık Söğütlü
Yakınyurt OVACIK

AKPINAR'A
TÜRK .Mllisaray
GİDER
RAJI ç çEstağfirullah
Yığınak
HurnkOI
Yaşlıca

Karacaören
Sırotoşlar Ortatape
Kırağılı
yDÇakallı )Maşuk p
’ Ürûnlû
Dutluk
f Hamur
Gülaçan Koçhlsar Mûlkören AKZİYARET
Kayalar
Kabacık k Soğukkuyu
/ Bozyazı x — .. Kurugöl Gözenek Akziyaret
Aronnk
ıracaörom Kındırall , — *
Gözeli Yukart GÖklO' Kuşlucz
Türkmenören lımtepa ^
'— s. ûmorll (Dokuza; Sancak Aş«
Köseşahin • Uzunburç Horzum
, Günnıık o
t Yaylacık
Ortayol O
rükKa gılı CKızla
Savaşan Durak j Macunlü
Boyburcu

Ciblnörarı' KANLIAVŞAR
İrcûnlû \o tlu k a la n
Tovşonöron Q Büyük A lâ r ü r ^ N
Köksüren
\ _ K ç . Alanlı
Tozluca

özveren
,Boztepo
1Akmaftara ızl“ ” « V Küçükler P!

.Göbekli
Şoke/köy

Akpınar ŞANUURFA
YAYI ASI

Bağlarbaşı Ağılcık
.Tüten
rıûım ÖYukarı Karabaş
Atmaçar
Yukarı
KULAYSAK
rn r r.ırz JKızıkuyu
çını.lr.ı " Kırkmağara PAYAMLI
Imisan
BLI.KIS
HMUIIELF.Rİ f Küçük Sorgon CUDİDAĞJ
Yanıkçöğûr
NİZİP’E Suruç Ov-m
GİDER Bozdoro
avûjuia
m,ırîr
^ y m a k lı
ıMozrakây
jzte p ît Akören

Mağnroiı
-jAltıkonak
Konakköy Yukarı

Akarçay Bcyboyi
IMertismall
Çongdll
Haktanır t
^Edebey

Doru mali.
DAĞBAŞI
Kapıkaya

«AİSfKIA

Güvercin
KARACADAĞ

^ayırözû Karabahçe 1
Güvercin
^/K a rp u z c u

VEREK
\KVWKHM^/ KAR AC ADi

jAvurtcpo
Karakoyun
'■^Kamışlı
° Yücelen Çinhisar
Erkonağı

Büyük Kozanlı
ŞEKERLT
pirkucak
Çağdaş j

jç k uy u

[Kadıköy

>Büyük Görümlü

Konakyeri

Topraklı

Kapaklı

.2 Kınalılope

Tepedibi

Yoşilalıç

Büyük Mûrdesl

Yukarı
Gürpınar

Altıntepe Aşağı C
Karataş

Akbulut
O Tozluca
Yukarı O.
luroba Taşlıdoro
DEVl.ET ÜRETMF
ıYağmurlu ÇİFTLİĞİ
f Olgunlar
Düzlük YukarıYen'köy ı
Duraklı
Yolbaşı

•• O"-" CEYLANPINAR
Büyük Ojluca. Büyük çâyiı j

GÖMEETFPF
•474 KüÇûk Yıldız
G ö fc ta ş ^ —

Avlak
Meydankapı

Büyük Tokaç

Yalınlaş
Şimdi,
gözünüzü
dört açın!

ı,
ı

Ev sahibi olmanız için


dört seçeneğiniz vâr!
1 3
P e ş in ö d e y in , Ü c e s it
r w

in d ir im li t a k s it le
a lm l fa iz s iz ö d e y in !

4
1 0 y ıla k a d a r G r u p o lu ş tu r u n ,

2 v a d e y le a lın ,
ta k s itle ö d ey in !
d ah a cok
in d ir im a lın !
w

r ; EMLAK BANKASI
“ D a h a U y g a r B i r Y a ş a m İ ç i n ”

A Y R IN T IL I B İLG İ V E S A T IŞ İÇİN T Ü M E M L A K B A N K A S I Ş U B E L E R İ, Y U R T D IŞ I T E M S İL C İL İK L E R İ V E P A Z A R L A M A O F İS L E R İM İZ H İZ M E T İN İZ D E D İR

P a z a rla m a M ü d ü rlü ğ ü : (0 2 1 2 ) 2 7 6 58 3 4 - 2 7 6 56 4 8 İzm ir P a za rla m a M ü d ü rlü ğ ü : (0 2 32 ) 3 3 6 0 4 4 9 - 3 3 6 0 7 5 4 - 3 3 6 13 9 2


A n k a ra P a z a rla m a M ü d ü rlü ğ ü : (0 3 12 ) 4 2 7 52 2 2 - 4 2 6 0 4 0 6 A ta ş e h ir: (0 2 1 6 ) 4 5 5 2 5 9 7 - 4 5 5 2 5 9 8 - 4 5 5 15 10
G a lle ria : ( 02 1 2 ) 5 5 9 4 6 72 - 5 5 9 6 8 72 - 5 6 0 4 5 4 3 G a z ie m ir: ( 0 2 32 ) 2 7 4 14 1 6 - 17 S in a n o b a -M im a ro b a : (0 2 12 ) 8 6 4 0 0 10
M a v iş e h ir: ( 0 23 2 ) 3 2 4 14 6 7 / 2 h at B ilk e n t: ( 03 12) 2 6 6 4 5 5 4 K o n u tk e n t: (0 3 1 2 ) 2 4 0 03 5 5 E lv a n k e n t: ( 03 1 2 ) 2 6 0 15 18
Ü m itk e n t: ( 0 3 1 2 ) 2 3 5 4 3 50 B a h ç e şe h ir: ( 02 12 ) 6 6 9 0 0 10 M u tlu k e n t: ( 0 2 6 2 ) 6 4 2 0 3 88
Mecmue’l-Bahr G ra v ü r: D r. B u rh a n V u ra l

Şiirle süslenmiş bir ne/Hbahçesi ‘Tutuşup yanardı gönülde hasret!


R
‘ uhu teshir eden havası vardı... Ruşlar, o alemde bulurdu lezzet;
Okunurdu aşkın hicran nağmesi, Sessizli/Hiçinde başlardı sohbet;
İçin için yanan sevdası vardı... Manada yaşayan sefası vardı...

/Hıçkıran bir ney di orada duygu... Okşardı akşamı sihirli bir el...
Melale dönerdi kuşlarda arzu; Meltemden incinir, solardı emel;
dlkşam garipliği sarınca ufku; Mülkimde neşterdi; "araban Çazel..."
“Rüzgarla söyleşen sedası vardı.. O yerde sevdanın davası vardı!...
Mddyhan MBMMOOk

ISBN 975-7565-48-2

You might also like