Ünite Şiir

You might also like

Download as rtf, pdf, or txt
Download as rtf, pdf, or txt
You are on page 1of 14

NELER ANLATACAĞIZ?

İslamiyet Öncesi Türk Şiiri


Geçiş Dönemi (11-12. yüzyıl) Türk Edebiyatı
Halk Şiiri
Divan Şiiri
İsim Tamlamaları
A.İslamiyet Öncesi Türk Şiiri
İslamiyet’in Kabulünden Önceki Türk Edebiyatı
• Varlığı belgelerle kanıtlanan ilk ve en eski dönem İslamiyet’in Kabulünden Önceki Türk Edebiyatı Dönemi’dir.

• Bu dönem edebiyatı; dil, anlatım, duyuş ve zevk itibariyle yabancı etkilerden uzak ve millî bir edebiyat
niteliğindedir. Sözlü ve yazılı edebiyat olmak üzere ikiye ayrılır.

• Sözlü edebiyat ürünleri arasında destanlar, savlar, sagular, koşuklar yer alır. Bunlar; günlük yaşantıdan izler taşıyan,
halkın konuştuğu dille söylenen ürünlerdir.

• “Şaman, kam, baksı, ozan” gibi adlar verilen kişilerce “kopuz” eşliğinde söylenmiştir. Dörtlükler ve hece ölçüsüyle
söylenen bu ürünlerde kahramanlık, doğa, ölüm gibi konular işlenmiştir.

• Yazılı Edebiyat Dönemi’ni ise Kök Türk ve Uygur metinleri oluşturmaktadır. Dönemin ilk ürünleri VIII. yüzyılda Kök
Türk Devleti’nin tarihî ve edebî varlığını belgeleyen Kök Türk Yazıtları’dır.

KOŞUK
 Dil sade ve yabancı dillerin etkisinden uzaktır.
 Dörtlükler halinde yazılır.
 ………………………………………………………………………………………………………………..…………………. verilen
kişiler tarafından kopuz adı verilen saz eşliğinde söylenir.
 Konusu aşk, tabiat, sevgi ve kahramanlıktır.
 7’li, 8’li ya da 11’li hece ölçüsüyle yazılır.  Genellikle yarım kafiye kullanılır.
 Kafiye düzeni: aaab–cccb-dddb…
 Bu şiirlerin söyleyeni belli değildir.
 Koşuk Halk edebiyatındaki …………………………………………………şekil ve içerik bakımından
benzerlik gösterir.
 Divan edebiyatında ise ………………………………………………… benzetebiliriz.
Keldi esin esneyü Kar buz kamug erüşdi
Kadka tükel osnayu Taglar suvı akışdı
Kirdi bodun kasnayu Kökşin bulıt örüşdi
Kara bulıt kükreşür Kayguk bolup ügrişür
2.SAGU
 Sevilen bir kişinin ya da kahramanın ölümünden duyulan üzüntüyü dile getiren
şiirlerdir.
 Ölen kişinin iyiliği, dürüstlüğü, ahlakı, fazileti dile getirilir.
 7’li hece ölçüsüyle yazılırlar.
 Nazım birimi dörtlüktür.
 Kafiye düzeni aaaa, bbba, ccca şeklinde olup düz kafiyedir.
 Halk edebiyatında karşılığı “…………………”, divan edebiyatındaki karşılığı ise
“…………………..”dir.
 …………………………… adı verilen bir saz eşliğinde okunurlar.
 Sagular “…………………….” adı verilen cenaze törenlerinde söylenirler.
 İlk sagu örneği ünlü Saka hükümdarı Alp Er Tunga adına söylenen beş dörtlükten
oluşan sagudur.
Alp Er Tonga öldi mü Könglüm için ötedi.
İsiz ajun kaldı mu Yitmiş yaşıg kartadı.
Ödlek öçin aldı mu Kiçmiş ödig irtedi.
Emdi yürek yırtılur Tün kün kiçip irtelür.
.
İslamiyet’in Kabulünden Önceki Türk Edebiyatı’nın Sözlü Dönemi’ne ait diğer iki ürünü ise bugünkü
atasözü yerine kullanılan savlar ve bir milleti derinden etkileyen, yiğitlik, savaş, göç gibi konuları
işleyen destanlardır. Sözlü Dönem’e ait bu ürünler, dilden dile aktarılarak yayılmış ve günümüze kadar
gelmiştir.
B.Geçiş Dönemi Edebiyatı (11-12. Yüzyıl)
Türkler, İslamiyet’i kabul etmeden önce Orta Asya’da atlı-göçebe kültürün etkisiyle şekillenen bir yaşam biçimi
sürdürmekteydi. Türklerin İslamiyet’le tanışmasında 751 yılındaki “Talas Savaşı” etkili olmuştur. Çinliler ve Araplar
arasında yapılan bu savaşı Karluk Türklerinin desteğiyle Araplar kazanmıştır. Bu Savaştan sonra Türkler ile Araplar
arasında ticari ve kültürel etkileşim başlamıştır. İslamiyet’i yakından tanıma fırsatı bulan Türkler İslamiyet’i kabul
ederek yeni bir kültür ve medeniyetin etkisinde kalmışlardır. Bu değişiklik hayatın her alanını etkilediği gibi edebiyatı
da etkilemiştir.

Genel Özellikleri • Türkler 8. yüzyıldan itibaren İslamiyet’in etkisinde kalmış ancak İslamiyet’in Türkler arasında
yayılması 10. yüzyılda gerçekleşmiştir.

• Geçiş Dönemi, Türk edebiyatında İslamiyet’in Kabulünden Önceki Dönem’den İslami Dönem’e geçişi ifade
etmektedir.

• İslam uygarlığı etkisinde verilen ilk eserler Karahanlı Türkçesiyle yazılmıştır.

• Bu dönem eserleri şunlardır: Kutadgu Bilig, Dîvânu Lugâti’t-Türk, Atabetü’l-Hakâyık ve Divân-ı Hikmet’tir.

• Bu dönemde nazım birimi ve ölçü bakımından tam bir birlik sağlanamamıştır.

• Hem dörtlük nazım birimi ve hece ölçüsü hem de beyit ve aruz ölçüsünün bir arada kullanıldığı görülür. • Geçiş
Dönemi eserlerinde içerikte ve dilde İslamiyet’in etkisi göze çarpmaktadır.
Geçiş Dönemi (11-12. Yüzyıl) Eserleri

Kutadgu Bilig
 11. yüzyılda Yusuf Has Hacip tarafından yazılmıştır.
 Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Han’a sunulmuştur.
 “Mutluluk veren bilgi” anlamına gelir.
 Türk edebiyatında siyasetname türünün de ilk örneği kabul edilir.
 Mesnevi nazım biçimiyle yazılmış olup edebiyatımızda mesnevinin ilk örneği olarak
kabul edilir.
 Beyit nazım biçiminin ve aruz ölçüsünün kullanıldığı ilk eserdir.
 6645 beyit ve 173 dörtlükten oluşmaktadır.
 Eserin yazılış amacı; dünyada ve ahirette insanın mutluluğa ulaşmasının yollarını
göstermektir.
 Didaktik (öğretici) bir eserdir.
 Türk edebiyatında yazılan ilk alegorik eserdir.
 Olaylar sembolik dört karakter ve bunların temsil ettiği dört kavram üzerinden
anlatılmaya çalışılmıştır.
Kün Togdı – …………………

Ay Toldı –………………….

Ögdülmiş – ………………

Odgurmuş………………

Yusuf Has Hacip (1017 – 1077)


 XI. yüzyılın önemli şairlerindendir.
 İyi bir eğitim görmüş, Arapçayı ve Farsçayı öğrenmiş, zamanının bilimlerine hâkim
olmuştur.
 Balasagun’da doğmuş ilerleyen yaşlarında “Kaşgar” şehrine gitmiştir.
 “Kaşgar” şehrinde hükümdara sunduğu “Kutadgu Bilig” adlı eseriyle “ulug has hâciblik”
(dönemin dışişleri  bakanlığı) makamına getirilmiştir.
 İlim, erdem, takva sahibi ve akıllı bir insan olduğu için halk tarafından sevilip saygı
görmüştür.
Divanu Lugati’t-Türk
 Kaşgarlı Mahmut tarafından 11. yy’da kaleme alınmıştır.
 Türk edebiyatının ilk sözlüğüdür.
 Eserini Abbasi Halifesi Muktedî-Biemrillah'ın oğlu Ebü'l-Kasım Abdullah'a sunmuştur.
 Türkçenin zenginliğini ortaya çıkararak Araplara Türkçeyi öğretmek için kaleme
alınmıştır.
 Bu eser Arapça olarak yazılmıştır. İlk Türkçe sözlük değildir; ilk Türk sözlüğüdür.
İlk Türkçe sözlük Şemsettin Sami’nin yazdığı Kamus-i Türki adlı eserdir.
 Eserde 7500 den fazla Türkçe sözcüğün Arapça karşılığı verilmiştir.
 İslamiyet öncesine ait sav, sagu, koşuk, destan gibi nazım biçimlerinin ilk örnekleri bu
eserde yer alır.
 Türklerin örf,adet ve gelenekleri ile birlikte Türk boyları ve coğrafyasına ait bilgilere
de bu eserde ulaşılmaktadır.
 Eser nesir (düzyazı) olarak kaleme alınmıştır. Ancak eserde yer alan örnek metinler
dörtlükler halinde yazılmıştır.
 Kaşgarlı Mahmut Türklerin yaşadığı yerleri bir haritada göstermiştir.
 Eserin tek nüshası bulunmaktadır ve İstanbul’da yer alan Millet Kütüphanesi’ndedir.
Atabeytü’l-Hakayık
 Edip Ahmet Yükneki tarafından 12. yüzyılda kaleme alınmıştır.
 “Hakikatlerin Eşiği” anlamına gelir.
 Sipehsalar Mehmet Bey’e sunulan bu eser bir nasihatnamedir, ahlak ve öğüt kitabıdır.
 Eserde ayet ve hadislere yer verildiği için Arapça, Farsça sözcükler çokça
kullanılmıştır. Dolayısıyla dili dönemin diğer eserlerine göre daha ağırdır.  40 beyitten,101
dörtlükten oluşur.
 14 bölümden oluşan eserin Uygur ve Arap harfleriyle yazılı nüshaları bulunmaktadır.
 Eserde; cömertliğin, dindarlığın, doğruluğun, alçak gönüllü olmanın, bilginin
yararlarından ve bilgisizliğin, cimriliğin zararlarından söz edilir.
 İlk defa 1918 yılında Necip Asım tarafından bilim dünyasına tanıtılmıştır.
Divan-ı Hikmet
 12. yüzyılda Ahmet Yesevi tarafından yazılmıştır.
 Halka İslamiyet’i öğretmek amacıyla yazılmış olup dini-tasavvufi bir içeriğe sahiptir.
 Eserdeki her bir dörtlüğe “hikmet” adı verilir.
 Eserde Allah’a ulaşma yolları, Peygamber Efendimizin hayatı ve mucizeleri, İslam
inancının esasları ve tasavvuf adabı anlatılmaktadır.
 Bu eser didaktik özellik taşıdığı için sanat yönü oldukça zayıftır.
 Aruz ve hece ölçüsü birlikte kullanılmıştır.
 Dörtlük ve beyitle yazılmıştır.
 144 hikmet ve 1 münacaattan oluşur.
Ahmet Yesevi (1093-?)
 Mutasavvıf ve şairdir. Yesi kentinde doğdu. Büyük bir âlim ve düşünürdür.
 Tarihte bilinen ilk büyük Türk mutasavvıfı unvanını taşır.
 Öğretici, bilgi verici, sade bir üslubu vardır. İlahi aşk, eserlerinde en temel konudur.
 Üslubu ve anlayışının yansımaları Yunus Emre ve diğer Anadolu erenlerinde de
görülmektedir.
Divan-ı Hikmet, Akaid, Fakrnâme.
C.HALK EDEBİYATI
Halk Edebiyatı Genel Özellikleri Halkın meydana getirdiği edebiyattır.

Konu: Aşk, tabiat, savaş, kahramanlık konularıdır.

Söz sanatları: Söz sanatları var ama az. Genellikle benzetme ve abartma daha çok görülmüştür. Doğaçlama söz
konusudur. Herhangi bir metne bağlı değildir.

Şairler, halktan kişilerdir.

Cönkler, âşık şiirlerinin toplandığı defterlerdir. Bu defterler yukarıdan aşağıya doğru açıldığı için dana diline benzetilir
bunun için cönklere dana dili veya sığır dili de denir.

Uyak: Yarım uyak veya cinaslı uyaktır.

Müzik kullanılıyor bağlama eşliğinde şiirler söyleniyor.


• Nazım birimi dörtlüktür ancak beyit de az olmak üzere kullanılmıştır.

• Ölçü hece ölçüsüdür.17.yy’dan itibaren âruz ölçüsü de kullanılmaya başlanmıştır.

• Nazım ( şiir) :Halk Edebiyatı’nda nazım ön plandadır.

• Nesir (düz yazı)

Halk Edebiyatı üçe ayrılır:

• Anonim Halk Edebiyatı • Âşık Tarzı Halk Edebiyatı • Dini-Tasavvufi Halk

DİNÎ TASAVVUFİ HALK EDEBİYATI GENEL ÖZELLİKLERİ

• Eser veren kişiler şeyhler ve dervişlerdir. Şeyhler yol gösteren kişiler, dervişler ise şeyhlerin öğrencileridir.

• Konu: Allah sevgisi ve ona aşkla ulaşma duygusudur.

• Tekke: Bu edebiyatın oluştuğu yerdir. Burada bir lokma bir hırka anlayışı vardır.

• 12 yy’ da Hoca Ahmet Yesevi ile Orta Asya’da başlamıştır.

• Dil sade ancak Arapça ve Farsça yazanlar da vardır.

• Nazım birimi dörtlüktür. Divan Edebiyatı’nın etkisiyle beyitler de karşımıza çıkar.

• Ölçü, hece ölçüsüdür. Âruz ölçüsü de kullanılmıştır.

• NAZIM TÜRLERİ:

• İlahi: Allah’ı övmek ve Allah’a yalvarmak amacıyla yazılır.

• Nefes: Saz eşliğinde makamla daha canlı söylenen ilahilerdir. Bektaşi törenlerinde söylenir.

• Nutuk: Tarikata yeni giren birisine tarikat adabını öğretmek amacıyla yazılır.

• Devriye: Her şey Allah’tan gelir ve Allah’a döner bu bir devirdir. Buna Devir Kuramı denir. Yaradılış sürecini ele alır.

• Şathiye: Duygulardan alaycı bir dille söz eden bir türdür

Dini-Tasavvufi Edebiyat
İlahi
İlahi, Allah’ı övmek, O’na dua etmek ve en büyük aşkın Allah aşkı olduğunu belirtmek amacıyla
yazılmış; makamla okunan dini tasavvufi halk edebiyatı nazım şeklidir.
 Hece ölçüsünün 7,8ve 11’li kalıpları kullanılır.
 Kendilerine özgü bir ezgiyle söylenen ilahilerde dörtlük nazım birimi kullanılır.
 Dörtlük sayısı 3 ile 7 arasında değişmektedir.
 Hem hece hem de aruz ölçüsü kullanılabilmektedir.
 Aruzla yazılan ilahiler gazele benzerler, hece ölçüsünün kullanıldığı ilahiler ise şekil
bakımından koşmaya benzer.
 En güzel ilahi örnekleri 13.yy’da yaşamış olan …………………………………………… aittir.
 Dini-Tasavvufi Halk edebiyatının en çok kullanılan nazım biçimidir.
 İlahi nazım türü her tarikatta farklı isimlendirmelere tabii olmuştur.
İlahilere;
Mevleviler “……………..”, Bektaşiler “………………….”, Gülşeniler “………………”, Halvetiler “………………….”,
öteki tarikatlar “………………………….” adını verirler.
Yunus Emre (1240 – 1321)
 13-14. yüzyıllarda Anadolu’da yaşamış olan tasavvuf ve halk şairlerinin en
önemlilerinden biridir.
 Şeyh Tapduk Emre’nin yanında ilim tahsil etmiştir.
 Medrese eğitimi alan Yunus Emre’nin Eskişehir bölgesinde yaşadığı düşünülmektedir.
 İçten, samimi, anlaşılır bir Türkçe kullanmıştır.
 Genellikledinî konuları işlemiştir.
 İlahi aşk, ölüm, fanilik, gurbet ve dervişlik konularını işlemiştir.
 Şiirlerinde hem aruz hem de hece vezni kullanmıştır.
 Risaletü'n Nushiyye adlı mesnevisinde aruz ölçüsünü kullanmıştır.
Nefes
İlahi nazım biçiminin Alevi-Bektaşilerde aldığı isme “nefes” denir. Nefes, ilahilerde olduğu gibi Allah
aşkını dile getiren dini-tasavvufi şiirlerdir.
 Vahdetivücut anlayışı üzerine kurulmuştur.
 Alevi-Bektaşi tarikatının ilkelerini ele alır.
 Hz. Muhammed ve Hz. Ali’ye övgü konuları işlenir.
 Nefeslerde manevi duygular, saz eşliğinde belli bir makamla söylenir.
 Nazım birimi dörtlük olup dörtlük sayısı 3 ile 7 arasında değişir.
 Şekil bakımından koşmaya benzerler.
 Bu türün en önemli şairi Pir Sultan Abdal ve Kaygusuz Abdal’dır.
KAYGUSUZ ABDAL
 Dinî-tasavvufi halk edebiyatının önemli temsilcilerinden
olup mutasavvıf bir şairdir.
 Asıl adı Alaaddin Gaybî’dir.
 İyi bir eğitim görmüştür. Zamanının bütün ilimlerini,
tasavvufu, dinî konuları ve Farsçayı bilen birisidir.  Hece ile
yazdığı şiirlerinin yanı sıra gazel tarzında yazdığı şiirleri de
bulunmaktadır.
 Divan, Gülistan, Gevhernâme, Budalanâme, Vücudnâme,
Saraynâme sanatçının tanınmış eserlerinden bazılarıdır.
ANONİM HALK EDEBİYATI
ANONİM HALK ŞİİRİ: Söyleyeni belli olmayan, ağızdan ağza, kulaktan kulağa yayılan, halkın ortak malı olan ürünlerin
oluşturduğu edebiyattır.

Özellikleri şunlardır:

1) Belli bir sahibi yoktur. Halkın ortak malı olan ürünlerden oluşur.

2) Dili sade, akıcı bir halk Türkçesidir.

3) Şiirlerde hece ölçüsünün 7’li, 8’li, 11’li kalıpları ağırlıklı olarak kullanılır.

4) Somut ve gerçeklerle iç içe bir edebiyattır.

5) Şiirlerinin nazım birimi dörtlüktür.


6) En çok yarım kafiye kullanılmıştır. Bazı manilerde cinaslı kafiye görülür.

7) Mecazlara ve edebi sanatlara fazla yer verilmez.

8) Ölüm, aşk, tabiat sevgisi, ayrılık acısı, özlem, yiğitlik, toplumsal aksaklıklar gibi konular işlenir.

9) Sözlü geleneğe dayanır.

10) Anonim halk edebiyatı ürünleridir; mani, ninni, türkü, destan, tekerleme, bilmece, masal…

Anonim Halk Edebiyatı Nazım Biçimleri

Mani

 Anonim Halk şiirinin en küçük ve en sevilen nazım biçimidir.


 Yedi heceli dört dizeden oluşur.
 Uyak düzeni aaxa şeklindedir.
 Birinci ve üçüncü dizeleri serbest, ikinci ve dördüncü dizeleri uyaklı maniler de vardır
(xaxa).
 Manilerin ilk iki dizesi uyağı doldurmak ya da temel düşünceye bir giriş yapmak için
söylenir. Bunlara doldurma dizeler denir.  Temel duygu ve düşünce son iki dizede ortaya
çıkar.
 Üçüncü mısraın serbest oluşu söyleme kolaylığı sağlar.
 Başlıca konusu aşk olmakla birlikte her türlü konuda da söylenmiştir.  Maniler, Divan
Edebiyatı‘ndaki “……………………..“un karşılığıdır.
Mani Çeşitleri

Düz Mâni Yedekli Mâni Kesik Mâni

Ay doğar ayazlanır İlkbahara yaz derler Kuleden

Gün doğar beyazlanır Şirin söze naz derler Ses geliyor kuleden

Mahmur gözlü sevdiğim Kime derdim söylesem O kaş o göz değil mi

Uyanmaya nazlanır Bu dert sana az derler Beni sana kul eden

Kendin ettin kendine

Yana yana gez derler

Düz Mani: aaxa şeklinde kafiyelenip 7’li hece ölçüsünün kullanıldığı manilerdir.
Kesik Mani – Cinaslı Mani: Birinci dizesinde 7’den daha az heceye sahip olup cinaslı
Yedekli Mani –Artık Mani: Dörtten fazla dizeden oluşan manilere denir. Genellikle bir dörtlüğe iki
mısranın eklenmesiyle oluşur.
Karşılıklı Mani: İki insanın karşılıklı konuşmalarına dayanan bu manilere deyiş manileri de denir.
Adilem sen naçarsın Ağam derim naçarım
İnci mercan saçarsın İnci mercan saçarım
Dünya deniz olanda Dünya deniz olunca
Gönlüm nere kaçarsın Ben kuş olup kaçarım
TÜRKÜ Ø Daima bir ezgiyle söylenen, düzenleyicisi bilinmeyen ya da unutulmuş olan, değişik konulardan söz eden,
genelde hecenin 11’li kalıbıyla oluşturulan şiirlerdir. 7 ve 8’li hece ölçüsüne sahip olanları da vardır.

Türküler besteli şiirlerdir.

Türküler üçer ya da dörder dizeli bentler ve her bendin sonunda tekrar edilen kavuştaklardan (bağlama) oluşur.

Daima bir ezgi ile söylenen "ninni" ve "ağıt“; türkünün türlerinden sayılabilir. Yani ninniler ve ağıtlar bağımsız bir
nazım biçimi değil, türkü biçiminin türleridir. Bunlarda anonim ürünlerdir.

NİNNİ Türkünün türü olarak kabul edilir. Her zaman bir ezgiyle söylenen, türkü biçiminde oluşturulan ve küçük
çocukları uyutmak için söylenen şiirlerdir. Aslında bir türkü çeşididir. Söyleyeni belli olmayan bu ürünler
dörtlüklerden ve nakarat bölümlerinden oluşur.

AĞIT Türkünün türü olarak kabul edilir. Sevilen bir kişinin ölümünden duyulan acıyı dile getiren ve her zaman bir
ezgiyle söylenen şiirlerdir. Ağıtlar aslında bir türkü çeşididir.

Konularına göre türküler…………..


……………………………………………………………………………………………………………………………………….. gibi sınıflandırılabilir.
ÂŞIK TARZI TÜRK HALK EDEBİYATI

Âşık edebiyatı, halk edebiyatının bir koludur.

Ø Türklerin İslam medeniyetinin etkisine girmesinden sonra âşık adı verilen saz şairlerince oluşturulmuştur.
Ø İslamiyet’in Kabulünden Önceki Sözlü Edebiyat Dönemi’nin bir devamı niteliğindedir.

Ø Âşık edebiyatının tam anlamıyla XVI. yüzyılda şekillendiği söylenebilir.

Ø Âşıklar, halk edebiyatına ait nazım biçimlerini ve bu edebiyatla özdeşleşmiş hece ölçüsünü kullanmışlardır.

Ø Dil sade, halkın kullandığı günlük konuşma dilidir.


Ø Âşık, şiirlerini saz eşliğinde ve doğaçlama bir şekilde söyler.

Ø Özellikle XVI. yüzyıldan sonra divan edebiyatı nazım biçimlerini ve aruz ölçüsünü kullanan âşıklar da vardır.

Ø Diğer yüzyıllarda da âşık edebiyatı varlığını zenginleşerek günümüze kadar devam ettirmiştir.
Ø Günümüzde ise bu terim yerine daha genel bir ifadeyle halk edebiyatı terimi kullanılmaya başlanmıştır.

Âşıklık geleneğinde usta-çırak ilişkisi önemlidir.

Ø Usta âşık, saza ve söze yeteneği olan birini çırak edinir ve ona adım adım âşıklığı öğretir.

Ø Mahlas edinme âşıklıktaki ikinci adımdır.

Ø Âşıklık yolunda ilerleyen kişinin kendini yansıtan bir mahlas seçmesi geleneğin belirlediği bir durumdur. Ø Kişinin
“âşık” olabilmesi için saz çalması da gereklidir.

Ø Geleneğe göre kişinin âşık olduğunun en önemli göstergesi bade içme veya rüya görmedir.

Ø Âşıkların bazıları, rüyalarında Hızır aleyhisselamı görüp uyanınca saz çalıp şiir söylemeye başlamışlardır. Ø Bazıları
da yine rüyalarında pir elinden bade içerler, pirin gösterdiği sevgilinin yüzüne âşık olurlar ve böylece âşıklık
makamına ulaşırlar.

• Âşıkların çoğu okuma yazma bilmez. Bu nedenle şiirler doğaçlama ve sözlü şekilde icra edilir.
• Divan şiirinden etkilenen âşıklar, aruzla şiir söylemişlerdir.

• Şiirleri konuları genellikle aşk, sevgi, doğa, kahramanlık, ölüm, yoksulluk, toplumsal eleştiri vb.dir.

• Âşık edebiyatı şiirleri meraklı dinleyiciler tarafından yazıya geçirilmiştir. Şiirler “cönk” adı verilen defterlere
yazılmıştır.

• Âşıklar şiirlerinde yarım uyağı sıklıkla kullanmışlardır. Tunç uyak, cinaslı uyak da âşık tarzı şiirlerde görülür.

• Âşık edebiyatının en bilinen şairleri Karacaoğlan, Köroğlu, Âşık Ömer, Gevheri, Dadaloğlu, Kayıkçı Kul Mustafa,
Dertli, Bayburtlu Zihnî, Erzurumlu Emrah, Ruhsatî, Âşık Veysel’dir

Âşık tarzı Türk halk edebiyatında kullanılan nazım biçimleri KOŞMA SEMAİ VARSAĞI DESTAN
Koşma
 Koşmalarda hecenin 11’li kalıbı kullanılır.
 Halk şiirinde en çok sevilen ve en çok tercih edilen nazım biçimidir.
 İçerik bakımından Divan şiirindeki gazele, İslamiyet Öncesi Türk Şiirindeki koşuka
benzer
 Dini konular dışında her türlü konuda yazılabilir.
 Koşmalar lirik şiirlerdir.
 Aşk, doğa, sevgi, hasret, yalnızlık, ölüm, yiğitlik, kahramanlık gibi konular işlenir.
 Dörtlük sayısı 3 ile 6 arasındadır.
 Şiirlerin son dörtlüğünde şairin mahlası yer alır ve bu dörtlüğe tapşırma dörtlüğü
denir.
 Kafiye şeması abab, cccb, dddb veya aaab, cccb, dddb şeklinde olabilir.
 Şiirlerde genellikle yarım kafiye kullanılmıştır.

• Aruz ölçüsünün kullanılması da bu şiir geleneğinin önemli özellikleri arasındadır.

KOŞMA
Ala gözlüm ben bu elden gidersem Elvan çiçeklerden sokma başına

Zülfü perişânım kal melil melil Kudret kalemini çekme kaşına

Kerem et aklından çıkarma beni Beni unutursan doyma yaşına

Ağla göz yaşını sil melil melil Gez benim aşkımla yâr melil melil

Yeğin ey sevdiğim sen seni gözet Karac’oğlan der ki ölüp ölünce

Karayı bağla da beyazı çöz at Ben de güzel sevdim kendi halımca

Doldur ve bâdeyi bir daha uzat Varıp gurbet ile vâsıl olunca

Ayrılık şerbetin ver melil melil Dostlardan haberim al melil melil

Vezni: 11’li hece ölçüsü Nazım birimi: Dörtlük Uyak şeması: abcb/dddb/eeeb/fffb

Koşma Türleri
1………………………………..: Aşk, güzellik, sevgili, doğa gibi bireysel temaların ele alındığı koşmalardır.
2………..………………………: Kahramanlık, yiğitlik gibi konuların ele alındığı koşmalardır.

3………………………………….: Toplumun aksayan yönlerini eleştirmek amacıyla yazılan koşmalardır. Bu türün


Divan şiirindeki karşılığına …………………………….. denir.

4……………………………………: Ölüm temasının ele alındığı bu koşmalardır. Bu şiirlere İslamiyet Öncesi Türk

Edebiyatı’nda …………………………, Divan şiirinde ise ……………………… adı verilmiştir.


• Güzelleme türünün halk edebiyatındaki temsilcisi Karacaoğlan, koçaklama türününki Köroğlu, taşlamanınki
Seyrâni’dir. Ağıtlar ise âşık edebiyatı nazım türlerinden olmakla birlikte daha çok anonim halk edebiyatı ürünleri
olarak bilinir.

• Semai: 8’li hece ölçüsü ve dörtlükler hâlinde söylenen veya aruzla yazılan; daha çok sevgi, doğa, güzellik konularını
işleyen ve özel bir ezgisi olan âşık edebiyatı nazım biçimi semaidir.

• Varsağı: 8’li hece ölçüsüyle, dörtlükler hâlinde (3-5 dörtlük) ve kendine özgü bir ezgiyle söylenen varsağılarda “bre,
hey, behey” gibi mertçe söyleyişler dikkat çeker.

• Destan: Genellikle 11’li hece ölçüsüyle, dörtlükler hâlinde (Dörtlüklerde sayı sınırlaması yoktur.) oluşturulur ve
destanlarda savaş, yangın, sel, deprem gibi toplumu etkileyen olayların yanında ünlü kişilerin maceraları da ele alınır.

Karacaoğlan (1600-1690)
 Çukurova bölgesinde yaşamış bir Türkmen saz şairidir. Şiirlerini günlük konuşma
diliyle yazmıştır.
 Yöresel sözcükleri şiirinde yoğun bir biçimde kullanır.
 Deyimler ve benzetmelerle halk şiirinde kendine özgü bir şiir evreni kurmuştur.
 Ayrılık, gurbet, sıla özlemi ve ölüm en çok değindiği konulardır.
 Araştırmacılar tarafından derlenmiş şiirleri bulunmaktadır.

DİVAN ŞİİRİ
Genel Özellikleri
• Arapça-Farsça kelime ve tamlamaların sıkça kullanılır.

• Ağır, sanatlı, süslü söyleyişlere yer verilir.

• Mazmun adı verilen kalıplaşmış sözler bulunur.

• Soyut konular daha çok işlenir ve bütün güzelliği yerine parça güzelliğinin esas alınır.

• Nazım birimi olarak beyit ve bentler kullanılır.

DİVAN ŞİİRİ

Genel Özellikleri Divan edebiyatı, XIII. yüzyılda Hoca Dehhani ile başlayıp XIX. yüzyıla kadar varlığını devam
ettirmiştir. Saray edebiyatı, klasik edebiyat, yüksek zümre edebiyatı gibi değişik adlarla anılan bu edebiyat için en
yaygın kullanılan isim divan edebiyatıdır. Bu adlandırmada şairlerin, eserlerini “divan” adı verilen bir kitapta
toplamaları etkili olmuştur. Divan şiiri İslami kültüre dayalı, daha çok medrese öğrenimi görmüş, eğitimli sanatçıların
oluşturdukları edebiyattır. Arap ve Fars edebiyatlarının etkisiyle oluşan bu şiir geleneğinin kendine özgü birtakım
kuralları vardır. Geleneğin belirlediği bu kurallar şunlardır

• Arapça-Farsça kelime ve tamlamaların sıkça kullanılır.

• Ağır, sanatlı, süslü söyleyişlere yer verilir.


• Mazmun adı verilen kalıplaşmış sözler bulunur.

• Soyut konular daha çok işlenir ve bütün güzelliği yerine parça güzelliğinin esas alınır.

• Nazım birimi olarak beyit ve bentler kullanılır.

• Aruz ölçüsünün kullanılması da bu şiir geleneğinin önemli özellikleri arasındadır.

• Divan şiirinin vazgeçilmez temalarından biri olan aşk, basit bir duygudan hastalık derecesine varan alışkanlık ve
tutkulara kadar çeşitli boyutlarda işlenmiştir

Divan edebiyatının kaynakları: Kur’an, Hadis, Tefsir, Fıkıh, Kelâm Siyer ve Kısas’tır .

BU KAYNAKLAR “TASAVVUF” İNANCINI ORTAYA ÇIKARMIŞTIR. Allah nedir? Evrenin oluşu nasıldır? Biz neyiz? Niçin
geldik dünyaya? Yaşamımızın anlamı, var olmanın aslı, gerçek, başlangıç ve son nedir? Bu ve bunun gibi sorulara
cevap vermeye çalışan düşünüş yoluna “Tasavvuf” denir. Temelde Vahdet-i Vücut yani Varlığın Birliği görüşüne
dayanır. Allah’ın varlığını ve güzelliklerini bilen ve gören ise İnsan-ı Kamil’dir

. DİVAN ŞAİR VE YAZARLARI

13. yüzyıl: Hoca Dehhani, Ahmet Fakih, Şeyyad Hamza, Sultan Veled, Seyyid Nesimi, Gülşehri,

14. yüzyıl: Ahmedî, Aşık Paşa, Kadı Burhaneddin, Hoca Mesut,

15. yüzyıl: Ali Şîr Nevaî, Şeyhî, Ahmet Paşa, Süleyman Çelebi, Sinan Paşa, Hamdullah Hamdi, Mercimek Ahmet…

16. yüzyıl: Fuzûlî, Baki, Bağdatlı Ruhi, Zati, Hayali, Taşlıcalı Yahya, Sehi Bey, Latifî…

17. yüzyıl = Nef’î, Nabî, Şeyhülislam Yahya, Naili, Neşati, Nergisi, Veysi, Evliya Çelebi

18. yüzyıl = Nedim, Şeyh Galip, Sümbülzade Vehbi, Enderunlu Fazıl…

19. yüzyıl = Fitnat Hanım, Enderunlu Vasıf, Yenişehirli Avnî, İzzet Molla, Akif Paşa

DİVAN EDEBİYATINDA NESİR :Divan edebiyatında nesir, şiirden daha az gelişmiştir. Bunda düzyazının edebî ürün
sayılmamasının etkisi büyüktür.

Nesir Türleri

1. Münşeat: Mektup ve düzyazı örnekleridir.

2. Tarih: Dönemin tarihi olayları anlatılır.

3. Siyer: Peygamberimizin hayatı ve savaşları anlatılır.

4. Tezkire: Çeşitli sınıflardan meşhur insanların biyografileri verilir.

5. Surname: Büyük düğün törenleri anlatılır.

6. Gazavatname: Büyük kahramanların savaş hikayeleri anlatılır.

7. Seyahatname: Gezi yazılarıdır

DİVAN ŞİİRİNDE KULLANILAN KALIPLAŞMIŞ İFADELER (Mazmun ve Benzetmeler) Boy; Elif, fidan, kamet, servidir.
Yüz; Ay, güneş, şemsdir. Saç; Dam, kement, perişan, yılan, zincir, zülüftür. Koku; Amber, menekşe, misk, sümbüldür.
Kaş; Hilal, keman, yaydır. Göz; Ahu, kâfir, mahmur, nergistir. Kirpik; Oktur. Yanak; Gül, güneş, laledir. Ağız-Dudak; Lal,
yakut, mercan, gonca, nokta, ruhtur. Diş; Dür, güher, incidir. Sevgili; Ay, güneş, melek, peri, sanem, sultandır. Gül;
aşık olunan, ma’şuk, Leyla Bülbül ise aşık olan, Mecnun’dur

D.Divan Şiiri Nazım Biçimleri Divan şiirinde sıkça kullanılan nazım biçimleri: gazel, kaside, mesnevi, murabba,
muhammes, terkib-i bent, terc-i bent, şarkı, kıt’a, rubai, ve tuyuğdur.

Gazel Güzellikten, aşktan, aşk yüzünden çekilen acılardan, şaraptan, eğlenceden söz eden Divan
edebiyatı nazım şeklidir.

 Beyit sayısı 5 ile 15 arasında değişir.


 Gazelin kafiye düzeni (örgüsü) şöyledir; aa, ba, ca, da, ea, fa
 Gazelin ilk beytine ……………………….…. son beytine …………………………….denir.
 Şairin isminin geçtiği beyte ………………………………. denir.
 Gazelin en güzel beytine ……………………………….. denir. Bu beyte …………………………. de denir.
 Bir gazelin tüm beyitlerinde aynı konu işleniyorsa, böyle gazellere
………………………………………………. denir.
 Tüm beyitlerinin aynı söyleyiş güzelliğine sahip olduğu gazellere
………………………………………………. denir.
 Bazı gazellerin matladan sonra gelen beyitlerinde mısralar ortalarından bölünebilir. Bu
durumda gazele iç kafiye hakimdir. Böyle gazellere ……………………………………….. denir.
 Aruz ölçüsüyle yazılır.
 Fuzûlî, Bâkî, Nedim, Şeyh Galip, Taşlıcalı Yahya Bey vb. gazelin önemli isimleridir.
Konularına Göre Gazeller
1. Âşıkane gazel: Aşktan duyulan mutluluğu, sevgilinin güzelliğini, aşkın verdiği ıstırabı, acıyı
işleyen gazellerdir. Fuzuli, bu türün en başarılı sanatçılarıdır.
2. Rindane gazel: Hayata karşı ilgisizlik, dünyanın gelip geçiciliği, yaşamdan zevk alınması
gerektiğini ifade eden gazellerdir. En önemli temsilcisi Baki’dir.
3. Şûhane gazel: Aşkın güzelliğini ve kadını anlatan gazellerdir. Eğlence şiiri olarak adlandırılır.
En önemli temsilcisi Lale Devri şairi Nedim’dir.
4. Hikemî gazel: Özdeyiş niteliğindeki sözlerden oluşan öğretici (didaktik) gazellere denir. Bu
türün en önemli temsilcisi Nabi’dir.
En ünlü gazel şairlerimiz: Fuzûlî, Bâkî, Naîlî ve Nedim’dir
ŞAİR SULTANLAR ve II. Mahmut -Adlî,III. Selim- İlhamî ,IV. Murat - Muradî .II. Osman – Farisî, Kanuni-Sultan Süleyman
- Muhibbî , Yavuz Sultan Selim- Selimî ,Fatih Sultan Mehmet - Avnî ,II. Bayezit- Adlî II. Selim- Selimî ,III. Mustafa-
Cihangir, II. Mustafa İkbal

KASİDE Divan şiirinde din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan şiirlerdir.

 Kasidelerin beyit sayısı 33 ile 99 arasında değişir.


 Bu nazım biçiminin en önemli temsilcisi 17. yüzyıl şairi Nefi’dir.
 Kasidenin ilk beytine matla, son beytine de makta denir. En güzel beytine ise beytü’l kasid
denir. Şairin adının geçtiği beyte ise taç beyit denir.
 Kasidelerin kafiye düzeni aa, ba, ca, da, ea… şeklindedir.
Kasideler işledikleri konulara ve rediflerine göre isimlendirilirler.
Konularına Göre Kasideler
…………….….. : Allah’ın birliğini anlatan kasidelerdir.
………………..…: Allah’a yalvarıp yakarmak için yazılan kasidelerdir.
…………………...: Hz. Peygamber veya dört halifeyi övmek için yazılan kasidelerdir.
……………….…:Devlet büyüklerini övmek için yazılan kasidelerdir.
……………………:Ölen bir kişinin ardından duyulan üzüntüyü dile getirmek için yazılan
kasidelerdir.
……………………:Padişahların tahta çıkışları sebebiyle yazılan kasidelerdir.
………………..…:Bir kişiyi eleştirmek için yazılan kasidelerdir.
………………… :Bayramda sunulan kasidelerdir.
Kasidenin Bölümleri
Nesib (Teşbib): Giriş bölümüdür. Kasideler bu bölümde ele alınan konuya göre adlandırılır.
Girizgâh: Asıl konuya geçiş bölümü olup birkaç beyitten oluşur.
Methiye: Asıl bölümdür. Kaside kime yazılmışsa o kişinin övüldüğü bölümdür.
Tegazzül: Kaside içinde gazel yazma bölümüdür. Kasidenin ölçüsüne ve uyağına göre araya sıkıştırılan
gazel parçasıdır.
Fahriye: Şairin kendini övdüğü bölümdür.
Dua: Şairin, kasideyi yazdığı kişi ve kendisi için Allah’tan yardım ve şefaat dilediği bölümdür.

Fuzûli (1495-1556)
 Irak’ın Hille bölgesinde doğmuştur.
 İyi bir eğitim görmüştür. Hz. Hüseyin Türbesi’nin türbedarı olarak çalışmıştır.
 Divan edebiyatında ilahi aşkı işleyen şairlerden biridir.
 Fuzûli derin ve samimi bir aşk şairidir.
 Ölüm, toplum, yoksulluk, tasavvuf felsefesi, tabiat temalarını hep bu aşk etrafında yazmıştır.
 Çağdaşlarına göre sade bir dili vardır.
Eserleri
Divan, Beng ü Bade, Leyla ile Mecnun, Kırk Hadis, Su Kasidesi, Şikâyetnâme...
Şarkı
 Şarkı, bestelenmek için yazılan dörtlüklerden oluşan nazım şeklidir.
 Bent sayısı 3-5 arasında değişir.
 Şarkılarda genellikle “aşk, sevgili, eğlence” gibi din dışı konular işlenir.
 Şarkıda tekrarlanan mısraya ………………………. denir.  Şarkının kafiye düzeni “aaaA, bbbA...”
şeklindedir. NOT: (A nakaratları ifade etmektedir.)
 En önemli şairi Lale Devri şairi Nedim’dir.
 Divan şiirine Türkler tarafından kazandırılmıştır.
DİKKAT!!!
Bir dörtlüğün şarkı olabilmesi için 2. ve 4. dizelerinin nakarat olarak kullanılması gerekir.

TAMLAMA Bir adın başka bir ad, zamir ya da sıfatla birlikte oluşturduğu kelime grubuna tamlama diyoruz.
AD (İSİM) TAMLAMALARI :Adlar canlı ya da cansız varlıkların karşılığı olan sözcüklerdir. Ancak bazen tek bir sözcük
varlıkların anlamlarını karşılamakta zorlanır ve bir ad başka bir adla anlam bağı kurarak kelime grubu oluşturur. İki
veya daha fazla isim soylu kelime ile kurulmuş olan tamlamaya isim (ad) tamlaması denir. İsim tamlamalarında
birinci isim “tamlayan”, ikinci isim de “tamlanan” olarak görev yapar.

Bahçe duvarı Kol saati Evin kapısı Kedinin kuyruğu Kuş kafesinin rengi

Okulun zil sesi

Ad tamlamalarını oluşturan sözcüklerden birinci ada “tamlayan” ve ikinci ada “tamlanan” adı verilir.

• Tamlayan ve tamlananın kendilerine ait ekleri ve görevleri vardır.

• Tamlayan ekleri “-ın, -in, -un, -ün”; • Tamlanan ekleri ise “-ı, -i, -u, -ü” şeklindedir.

Ad tamlamaları üç başlık altında incelenir:

1.BELİRTİLİ AD TAMLAMASI: Tamlayanın ilgi eki (-ın/ -in/ -un/ -ün), tamlananın da 3. tekil şahıs iyelik eki (-ı/ -i/ -u/ -
ü) aldığı tamlama türüdür. Bu tamlamalarda belirgin bir aitlik anlamı vardır, tamlananın tamlayana ait olduğu
belirtilir.

Melis’in çantası kapının anahtarı

Melis’in: tamlayan kapının: tamlayan

çantası: : tamlanan anahtarı: tamlanan

You might also like