Professional Documents
Culture Documents
Ünite Şiir
Ünite Şiir
Ünite Şiir
• Bu dönem edebiyatı; dil, anlatım, duyuş ve zevk itibariyle yabancı etkilerden uzak ve millî bir edebiyat
niteliğindedir. Sözlü ve yazılı edebiyat olmak üzere ikiye ayrılır.
• Sözlü edebiyat ürünleri arasında destanlar, savlar, sagular, koşuklar yer alır. Bunlar; günlük yaşantıdan izler taşıyan,
halkın konuştuğu dille söylenen ürünlerdir.
• “Şaman, kam, baksı, ozan” gibi adlar verilen kişilerce “kopuz” eşliğinde söylenmiştir. Dörtlükler ve hece ölçüsüyle
söylenen bu ürünlerde kahramanlık, doğa, ölüm gibi konular işlenmiştir.
• Yazılı Edebiyat Dönemi’ni ise Kök Türk ve Uygur metinleri oluşturmaktadır. Dönemin ilk ürünleri VIII. yüzyılda Kök
Türk Devleti’nin tarihî ve edebî varlığını belgeleyen Kök Türk Yazıtları’dır.
KOŞUK
Dil sade ve yabancı dillerin etkisinden uzaktır.
Dörtlükler halinde yazılır.
………………………………………………………………………………………………………………..…………………. verilen
kişiler tarafından kopuz adı verilen saz eşliğinde söylenir.
Konusu aşk, tabiat, sevgi ve kahramanlıktır.
7’li, 8’li ya da 11’li hece ölçüsüyle yazılır. Genellikle yarım kafiye kullanılır.
Kafiye düzeni: aaab–cccb-dddb…
Bu şiirlerin söyleyeni belli değildir.
Koşuk Halk edebiyatındaki …………………………………………………şekil ve içerik bakımından
benzerlik gösterir.
Divan edebiyatında ise ………………………………………………… benzetebiliriz.
Keldi esin esneyü Kar buz kamug erüşdi
Kadka tükel osnayu Taglar suvı akışdı
Kirdi bodun kasnayu Kökşin bulıt örüşdi
Kara bulıt kükreşür Kayguk bolup ügrişür
2.SAGU
Sevilen bir kişinin ya da kahramanın ölümünden duyulan üzüntüyü dile getiren
şiirlerdir.
Ölen kişinin iyiliği, dürüstlüğü, ahlakı, fazileti dile getirilir.
7’li hece ölçüsüyle yazılırlar.
Nazım birimi dörtlüktür.
Kafiye düzeni aaaa, bbba, ccca şeklinde olup düz kafiyedir.
Halk edebiyatında karşılığı “…………………”, divan edebiyatındaki karşılığı ise
“…………………..”dir.
…………………………… adı verilen bir saz eşliğinde okunurlar.
Sagular “…………………….” adı verilen cenaze törenlerinde söylenirler.
İlk sagu örneği ünlü Saka hükümdarı Alp Er Tunga adına söylenen beş dörtlükten
oluşan sagudur.
Alp Er Tonga öldi mü Könglüm için ötedi.
İsiz ajun kaldı mu Yitmiş yaşıg kartadı.
Ödlek öçin aldı mu Kiçmiş ödig irtedi.
Emdi yürek yırtılur Tün kün kiçip irtelür.
.
İslamiyet’in Kabulünden Önceki Türk Edebiyatı’nın Sözlü Dönemi’ne ait diğer iki ürünü ise bugünkü
atasözü yerine kullanılan savlar ve bir milleti derinden etkileyen, yiğitlik, savaş, göç gibi konuları
işleyen destanlardır. Sözlü Dönem’e ait bu ürünler, dilden dile aktarılarak yayılmış ve günümüze kadar
gelmiştir.
B.Geçiş Dönemi Edebiyatı (11-12. Yüzyıl)
Türkler, İslamiyet’i kabul etmeden önce Orta Asya’da atlı-göçebe kültürün etkisiyle şekillenen bir yaşam biçimi
sürdürmekteydi. Türklerin İslamiyet’le tanışmasında 751 yılındaki “Talas Savaşı” etkili olmuştur. Çinliler ve Araplar
arasında yapılan bu savaşı Karluk Türklerinin desteğiyle Araplar kazanmıştır. Bu Savaştan sonra Türkler ile Araplar
arasında ticari ve kültürel etkileşim başlamıştır. İslamiyet’i yakından tanıma fırsatı bulan Türkler İslamiyet’i kabul
ederek yeni bir kültür ve medeniyetin etkisinde kalmışlardır. Bu değişiklik hayatın her alanını etkilediği gibi edebiyatı
da etkilemiştir.
Genel Özellikleri • Türkler 8. yüzyıldan itibaren İslamiyet’in etkisinde kalmış ancak İslamiyet’in Türkler arasında
yayılması 10. yüzyılda gerçekleşmiştir.
• Geçiş Dönemi, Türk edebiyatında İslamiyet’in Kabulünden Önceki Dönem’den İslami Dönem’e geçişi ifade
etmektedir.
• Bu dönem eserleri şunlardır: Kutadgu Bilig, Dîvânu Lugâti’t-Türk, Atabetü’l-Hakâyık ve Divân-ı Hikmet’tir.
• Hem dörtlük nazım birimi ve hece ölçüsü hem de beyit ve aruz ölçüsünün bir arada kullanıldığı görülür. • Geçiş
Dönemi eserlerinde içerikte ve dilde İslamiyet’in etkisi göze çarpmaktadır.
Geçiş Dönemi (11-12. Yüzyıl) Eserleri
Kutadgu Bilig
11. yüzyılda Yusuf Has Hacip tarafından yazılmıştır.
Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Han’a sunulmuştur.
“Mutluluk veren bilgi” anlamına gelir.
Türk edebiyatında siyasetname türünün de ilk örneği kabul edilir.
Mesnevi nazım biçimiyle yazılmış olup edebiyatımızda mesnevinin ilk örneği olarak
kabul edilir.
Beyit nazım biçiminin ve aruz ölçüsünün kullanıldığı ilk eserdir.
6645 beyit ve 173 dörtlükten oluşmaktadır.
Eserin yazılış amacı; dünyada ve ahirette insanın mutluluğa ulaşmasının yollarını
göstermektir.
Didaktik (öğretici) bir eserdir.
Türk edebiyatında yazılan ilk alegorik eserdir.
Olaylar sembolik dört karakter ve bunların temsil ettiği dört kavram üzerinden
anlatılmaya çalışılmıştır.
Kün Togdı – …………………
Ay Toldı –………………….
Ögdülmiş – ………………
Odgurmuş………………
Söz sanatları: Söz sanatları var ama az. Genellikle benzetme ve abartma daha çok görülmüştür. Doğaçlama söz
konusudur. Herhangi bir metne bağlı değildir.
Cönkler, âşık şiirlerinin toplandığı defterlerdir. Bu defterler yukarıdan aşağıya doğru açıldığı için dana diline benzetilir
bunun için cönklere dana dili veya sığır dili de denir.
• Eser veren kişiler şeyhler ve dervişlerdir. Şeyhler yol gösteren kişiler, dervişler ise şeyhlerin öğrencileridir.
• Tekke: Bu edebiyatın oluştuğu yerdir. Burada bir lokma bir hırka anlayışı vardır.
• NAZIM TÜRLERİ:
• Nefes: Saz eşliğinde makamla daha canlı söylenen ilahilerdir. Bektaşi törenlerinde söylenir.
• Nutuk: Tarikata yeni giren birisine tarikat adabını öğretmek amacıyla yazılır.
• Devriye: Her şey Allah’tan gelir ve Allah’a döner bu bir devirdir. Buna Devir Kuramı denir. Yaradılış sürecini ele alır.
Dini-Tasavvufi Edebiyat
İlahi
İlahi, Allah’ı övmek, O’na dua etmek ve en büyük aşkın Allah aşkı olduğunu belirtmek amacıyla
yazılmış; makamla okunan dini tasavvufi halk edebiyatı nazım şeklidir.
Hece ölçüsünün 7,8ve 11’li kalıpları kullanılır.
Kendilerine özgü bir ezgiyle söylenen ilahilerde dörtlük nazım birimi kullanılır.
Dörtlük sayısı 3 ile 7 arasında değişmektedir.
Hem hece hem de aruz ölçüsü kullanılabilmektedir.
Aruzla yazılan ilahiler gazele benzerler, hece ölçüsünün kullanıldığı ilahiler ise şekil
bakımından koşmaya benzer.
En güzel ilahi örnekleri 13.yy’da yaşamış olan …………………………………………… aittir.
Dini-Tasavvufi Halk edebiyatının en çok kullanılan nazım biçimidir.
İlahi nazım türü her tarikatta farklı isimlendirmelere tabii olmuştur.
İlahilere;
Mevleviler “……………..”, Bektaşiler “………………….”, Gülşeniler “………………”, Halvetiler “………………….”,
öteki tarikatlar “………………………….” adını verirler.
Yunus Emre (1240 – 1321)
13-14. yüzyıllarda Anadolu’da yaşamış olan tasavvuf ve halk şairlerinin en
önemlilerinden biridir.
Şeyh Tapduk Emre’nin yanında ilim tahsil etmiştir.
Medrese eğitimi alan Yunus Emre’nin Eskişehir bölgesinde yaşadığı düşünülmektedir.
İçten, samimi, anlaşılır bir Türkçe kullanmıştır.
Genellikledinî konuları işlemiştir.
İlahi aşk, ölüm, fanilik, gurbet ve dervişlik konularını işlemiştir.
Şiirlerinde hem aruz hem de hece vezni kullanmıştır.
Risaletü'n Nushiyye adlı mesnevisinde aruz ölçüsünü kullanmıştır.
Nefes
İlahi nazım biçiminin Alevi-Bektaşilerde aldığı isme “nefes” denir. Nefes, ilahilerde olduğu gibi Allah
aşkını dile getiren dini-tasavvufi şiirlerdir.
Vahdetivücut anlayışı üzerine kurulmuştur.
Alevi-Bektaşi tarikatının ilkelerini ele alır.
Hz. Muhammed ve Hz. Ali’ye övgü konuları işlenir.
Nefeslerde manevi duygular, saz eşliğinde belli bir makamla söylenir.
Nazım birimi dörtlük olup dörtlük sayısı 3 ile 7 arasında değişir.
Şekil bakımından koşmaya benzerler.
Bu türün en önemli şairi Pir Sultan Abdal ve Kaygusuz Abdal’dır.
KAYGUSUZ ABDAL
Dinî-tasavvufi halk edebiyatının önemli temsilcilerinden
olup mutasavvıf bir şairdir.
Asıl adı Alaaddin Gaybî’dir.
İyi bir eğitim görmüştür. Zamanının bütün ilimlerini,
tasavvufu, dinî konuları ve Farsçayı bilen birisidir. Hece ile
yazdığı şiirlerinin yanı sıra gazel tarzında yazdığı şiirleri de
bulunmaktadır.
Divan, Gülistan, Gevhernâme, Budalanâme, Vücudnâme,
Saraynâme sanatçının tanınmış eserlerinden bazılarıdır.
ANONİM HALK EDEBİYATI
ANONİM HALK ŞİİRİ: Söyleyeni belli olmayan, ağızdan ağza, kulaktan kulağa yayılan, halkın ortak malı olan ürünlerin
oluşturduğu edebiyattır.
Özellikleri şunlardır:
1) Belli bir sahibi yoktur. Halkın ortak malı olan ürünlerden oluşur.
3) Şiirlerde hece ölçüsünün 7’li, 8’li, 11’li kalıpları ağırlıklı olarak kullanılır.
8) Ölüm, aşk, tabiat sevgisi, ayrılık acısı, özlem, yiğitlik, toplumsal aksaklıklar gibi konular işlenir.
10) Anonim halk edebiyatı ürünleridir; mani, ninni, türkü, destan, tekerleme, bilmece, masal…
Mani
Gün doğar beyazlanır Şirin söze naz derler Ses geliyor kuleden
Düz Mani: aaxa şeklinde kafiyelenip 7’li hece ölçüsünün kullanıldığı manilerdir.
Kesik Mani – Cinaslı Mani: Birinci dizesinde 7’den daha az heceye sahip olup cinaslı
Yedekli Mani –Artık Mani: Dörtten fazla dizeden oluşan manilere denir. Genellikle bir dörtlüğe iki
mısranın eklenmesiyle oluşur.
Karşılıklı Mani: İki insanın karşılıklı konuşmalarına dayanan bu manilere deyiş manileri de denir.
Adilem sen naçarsın Ağam derim naçarım
İnci mercan saçarsın İnci mercan saçarım
Dünya deniz olanda Dünya deniz olunca
Gönlüm nere kaçarsın Ben kuş olup kaçarım
TÜRKÜ Ø Daima bir ezgiyle söylenen, düzenleyicisi bilinmeyen ya da unutulmuş olan, değişik konulardan söz eden,
genelde hecenin 11’li kalıbıyla oluşturulan şiirlerdir. 7 ve 8’li hece ölçüsüne sahip olanları da vardır.
Türküler üçer ya da dörder dizeli bentler ve her bendin sonunda tekrar edilen kavuştaklardan (bağlama) oluşur.
Daima bir ezgi ile söylenen "ninni" ve "ağıt“; türkünün türlerinden sayılabilir. Yani ninniler ve ağıtlar bağımsız bir
nazım biçimi değil, türkü biçiminin türleridir. Bunlarda anonim ürünlerdir.
NİNNİ Türkünün türü olarak kabul edilir. Her zaman bir ezgiyle söylenen, türkü biçiminde oluşturulan ve küçük
çocukları uyutmak için söylenen şiirlerdir. Aslında bir türkü çeşididir. Söyleyeni belli olmayan bu ürünler
dörtlüklerden ve nakarat bölümlerinden oluşur.
AĞIT Türkünün türü olarak kabul edilir. Sevilen bir kişinin ölümünden duyulan acıyı dile getiren ve her zaman bir
ezgiyle söylenen şiirlerdir. Ağıtlar aslında bir türkü çeşididir.
Ø Türklerin İslam medeniyetinin etkisine girmesinden sonra âşık adı verilen saz şairlerince oluşturulmuştur.
Ø İslamiyet’in Kabulünden Önceki Sözlü Edebiyat Dönemi’nin bir devamı niteliğindedir.
Ø Âşıklar, halk edebiyatına ait nazım biçimlerini ve bu edebiyatla özdeşleşmiş hece ölçüsünü kullanmışlardır.
Ø Özellikle XVI. yüzyıldan sonra divan edebiyatı nazım biçimlerini ve aruz ölçüsünü kullanan âşıklar da vardır.
Ø Diğer yüzyıllarda da âşık edebiyatı varlığını zenginleşerek günümüze kadar devam ettirmiştir.
Ø Günümüzde ise bu terim yerine daha genel bir ifadeyle halk edebiyatı terimi kullanılmaya başlanmıştır.
Ø Usta âşık, saza ve söze yeteneği olan birini çırak edinir ve ona adım adım âşıklığı öğretir.
Ø Âşıklık yolunda ilerleyen kişinin kendini yansıtan bir mahlas seçmesi geleneğin belirlediği bir durumdur. Ø Kişinin
“âşık” olabilmesi için saz çalması da gereklidir.
Ø Geleneğe göre kişinin âşık olduğunun en önemli göstergesi bade içme veya rüya görmedir.
Ø Âşıkların bazıları, rüyalarında Hızır aleyhisselamı görüp uyanınca saz çalıp şiir söylemeye başlamışlardır. Ø Bazıları
da yine rüyalarında pir elinden bade içerler, pirin gösterdiği sevgilinin yüzüne âşık olurlar ve böylece âşıklık
makamına ulaşırlar.
• Âşıkların çoğu okuma yazma bilmez. Bu nedenle şiirler doğaçlama ve sözlü şekilde icra edilir.
• Divan şiirinden etkilenen âşıklar, aruzla şiir söylemişlerdir.
• Şiirleri konuları genellikle aşk, sevgi, doğa, kahramanlık, ölüm, yoksulluk, toplumsal eleştiri vb.dir.
• Âşık edebiyatı şiirleri meraklı dinleyiciler tarafından yazıya geçirilmiştir. Şiirler “cönk” adı verilen defterlere
yazılmıştır.
• Âşıklar şiirlerinde yarım uyağı sıklıkla kullanmışlardır. Tunç uyak, cinaslı uyak da âşık tarzı şiirlerde görülür.
• Âşık edebiyatının en bilinen şairleri Karacaoğlan, Köroğlu, Âşık Ömer, Gevheri, Dadaloğlu, Kayıkçı Kul Mustafa,
Dertli, Bayburtlu Zihnî, Erzurumlu Emrah, Ruhsatî, Âşık Veysel’dir
Âşık tarzı Türk halk edebiyatında kullanılan nazım biçimleri KOŞMA SEMAİ VARSAĞI DESTAN
Koşma
Koşmalarda hecenin 11’li kalıbı kullanılır.
Halk şiirinde en çok sevilen ve en çok tercih edilen nazım biçimidir.
İçerik bakımından Divan şiirindeki gazele, İslamiyet Öncesi Türk Şiirindeki koşuka
benzer
Dini konular dışında her türlü konuda yazılabilir.
Koşmalar lirik şiirlerdir.
Aşk, doğa, sevgi, hasret, yalnızlık, ölüm, yiğitlik, kahramanlık gibi konular işlenir.
Dörtlük sayısı 3 ile 6 arasındadır.
Şiirlerin son dörtlüğünde şairin mahlası yer alır ve bu dörtlüğe tapşırma dörtlüğü
denir.
Kafiye şeması abab, cccb, dddb veya aaab, cccb, dddb şeklinde olabilir.
Şiirlerde genellikle yarım kafiye kullanılmıştır.
KOŞMA
Ala gözlüm ben bu elden gidersem Elvan çiçeklerden sokma başına
Ağla göz yaşını sil melil melil Gez benim aşkımla yâr melil melil
Doldur ve bâdeyi bir daha uzat Varıp gurbet ile vâsıl olunca
Vezni: 11’li hece ölçüsü Nazım birimi: Dörtlük Uyak şeması: abcb/dddb/eeeb/fffb
Koşma Türleri
1………………………………..: Aşk, güzellik, sevgili, doğa gibi bireysel temaların ele alındığı koşmalardır.
2………..………………………: Kahramanlık, yiğitlik gibi konuların ele alındığı koşmalardır.
4……………………………………: Ölüm temasının ele alındığı bu koşmalardır. Bu şiirlere İslamiyet Öncesi Türk
• Semai: 8’li hece ölçüsü ve dörtlükler hâlinde söylenen veya aruzla yazılan; daha çok sevgi, doğa, güzellik konularını
işleyen ve özel bir ezgisi olan âşık edebiyatı nazım biçimi semaidir.
• Varsağı: 8’li hece ölçüsüyle, dörtlükler hâlinde (3-5 dörtlük) ve kendine özgü bir ezgiyle söylenen varsağılarda “bre,
hey, behey” gibi mertçe söyleyişler dikkat çeker.
• Destan: Genellikle 11’li hece ölçüsüyle, dörtlükler hâlinde (Dörtlüklerde sayı sınırlaması yoktur.) oluşturulur ve
destanlarda savaş, yangın, sel, deprem gibi toplumu etkileyen olayların yanında ünlü kişilerin maceraları da ele alınır.
Karacaoğlan (1600-1690)
Çukurova bölgesinde yaşamış bir Türkmen saz şairidir. Şiirlerini günlük konuşma
diliyle yazmıştır.
Yöresel sözcükleri şiirinde yoğun bir biçimde kullanır.
Deyimler ve benzetmelerle halk şiirinde kendine özgü bir şiir evreni kurmuştur.
Ayrılık, gurbet, sıla özlemi ve ölüm en çok değindiği konulardır.
Araştırmacılar tarafından derlenmiş şiirleri bulunmaktadır.
DİVAN ŞİİRİ
Genel Özellikleri
• Arapça-Farsça kelime ve tamlamaların sıkça kullanılır.
• Soyut konular daha çok işlenir ve bütün güzelliği yerine parça güzelliğinin esas alınır.
DİVAN ŞİİRİ
Genel Özellikleri Divan edebiyatı, XIII. yüzyılda Hoca Dehhani ile başlayıp XIX. yüzyıla kadar varlığını devam
ettirmiştir. Saray edebiyatı, klasik edebiyat, yüksek zümre edebiyatı gibi değişik adlarla anılan bu edebiyat için en
yaygın kullanılan isim divan edebiyatıdır. Bu adlandırmada şairlerin, eserlerini “divan” adı verilen bir kitapta
toplamaları etkili olmuştur. Divan şiiri İslami kültüre dayalı, daha çok medrese öğrenimi görmüş, eğitimli sanatçıların
oluşturdukları edebiyattır. Arap ve Fars edebiyatlarının etkisiyle oluşan bu şiir geleneğinin kendine özgü birtakım
kuralları vardır. Geleneğin belirlediği bu kurallar şunlardır
• Soyut konular daha çok işlenir ve bütün güzelliği yerine parça güzelliğinin esas alınır.
• Divan şiirinin vazgeçilmez temalarından biri olan aşk, basit bir duygudan hastalık derecesine varan alışkanlık ve
tutkulara kadar çeşitli boyutlarda işlenmiştir
Divan edebiyatının kaynakları: Kur’an, Hadis, Tefsir, Fıkıh, Kelâm Siyer ve Kısas’tır .
BU KAYNAKLAR “TASAVVUF” İNANCINI ORTAYA ÇIKARMIŞTIR. Allah nedir? Evrenin oluşu nasıldır? Biz neyiz? Niçin
geldik dünyaya? Yaşamımızın anlamı, var olmanın aslı, gerçek, başlangıç ve son nedir? Bu ve bunun gibi sorulara
cevap vermeye çalışan düşünüş yoluna “Tasavvuf” denir. Temelde Vahdet-i Vücut yani Varlığın Birliği görüşüne
dayanır. Allah’ın varlığını ve güzelliklerini bilen ve gören ise İnsan-ı Kamil’dir
13. yüzyıl: Hoca Dehhani, Ahmet Fakih, Şeyyad Hamza, Sultan Veled, Seyyid Nesimi, Gülşehri,
15. yüzyıl: Ali Şîr Nevaî, Şeyhî, Ahmet Paşa, Süleyman Çelebi, Sinan Paşa, Hamdullah Hamdi, Mercimek Ahmet…
16. yüzyıl: Fuzûlî, Baki, Bağdatlı Ruhi, Zati, Hayali, Taşlıcalı Yahya, Sehi Bey, Latifî…
17. yüzyıl = Nef’î, Nabî, Şeyhülislam Yahya, Naili, Neşati, Nergisi, Veysi, Evliya Çelebi
19. yüzyıl = Fitnat Hanım, Enderunlu Vasıf, Yenişehirli Avnî, İzzet Molla, Akif Paşa
DİVAN EDEBİYATINDA NESİR :Divan edebiyatında nesir, şiirden daha az gelişmiştir. Bunda düzyazının edebî ürün
sayılmamasının etkisi büyüktür.
Nesir Türleri
DİVAN ŞİİRİNDE KULLANILAN KALIPLAŞMIŞ İFADELER (Mazmun ve Benzetmeler) Boy; Elif, fidan, kamet, servidir.
Yüz; Ay, güneş, şemsdir. Saç; Dam, kement, perişan, yılan, zincir, zülüftür. Koku; Amber, menekşe, misk, sümbüldür.
Kaş; Hilal, keman, yaydır. Göz; Ahu, kâfir, mahmur, nergistir. Kirpik; Oktur. Yanak; Gül, güneş, laledir. Ağız-Dudak; Lal,
yakut, mercan, gonca, nokta, ruhtur. Diş; Dür, güher, incidir. Sevgili; Ay, güneş, melek, peri, sanem, sultandır. Gül;
aşık olunan, ma’şuk, Leyla Bülbül ise aşık olan, Mecnun’dur
D.Divan Şiiri Nazım Biçimleri Divan şiirinde sıkça kullanılan nazım biçimleri: gazel, kaside, mesnevi, murabba,
muhammes, terkib-i bent, terc-i bent, şarkı, kıt’a, rubai, ve tuyuğdur.
Gazel Güzellikten, aşktan, aşk yüzünden çekilen acılardan, şaraptan, eğlenceden söz eden Divan
edebiyatı nazım şeklidir.
KASİDE Divan şiirinde din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan şiirlerdir.
Fuzûli (1495-1556)
Irak’ın Hille bölgesinde doğmuştur.
İyi bir eğitim görmüştür. Hz. Hüseyin Türbesi’nin türbedarı olarak çalışmıştır.
Divan edebiyatında ilahi aşkı işleyen şairlerden biridir.
Fuzûli derin ve samimi bir aşk şairidir.
Ölüm, toplum, yoksulluk, tasavvuf felsefesi, tabiat temalarını hep bu aşk etrafında yazmıştır.
Çağdaşlarına göre sade bir dili vardır.
Eserleri
Divan, Beng ü Bade, Leyla ile Mecnun, Kırk Hadis, Su Kasidesi, Şikâyetnâme...
Şarkı
Şarkı, bestelenmek için yazılan dörtlüklerden oluşan nazım şeklidir.
Bent sayısı 3-5 arasında değişir.
Şarkılarda genellikle “aşk, sevgili, eğlence” gibi din dışı konular işlenir.
Şarkıda tekrarlanan mısraya ………………………. denir. Şarkının kafiye düzeni “aaaA, bbbA...”
şeklindedir. NOT: (A nakaratları ifade etmektedir.)
En önemli şairi Lale Devri şairi Nedim’dir.
Divan şiirine Türkler tarafından kazandırılmıştır.
DİKKAT!!!
Bir dörtlüğün şarkı olabilmesi için 2. ve 4. dizelerinin nakarat olarak kullanılması gerekir.
TAMLAMA Bir adın başka bir ad, zamir ya da sıfatla birlikte oluşturduğu kelime grubuna tamlama diyoruz.
AD (İSİM) TAMLAMALARI :Adlar canlı ya da cansız varlıkların karşılığı olan sözcüklerdir. Ancak bazen tek bir sözcük
varlıkların anlamlarını karşılamakta zorlanır ve bir ad başka bir adla anlam bağı kurarak kelime grubu oluşturur. İki
veya daha fazla isim soylu kelime ile kurulmuş olan tamlamaya isim (ad) tamlaması denir. İsim tamlamalarında
birinci isim “tamlayan”, ikinci isim de “tamlanan” olarak görev yapar.
Bahçe duvarı Kol saati Evin kapısı Kedinin kuyruğu Kuş kafesinin rengi
Ad tamlamalarını oluşturan sözcüklerden birinci ada “tamlayan” ve ikinci ada “tamlanan” adı verilir.
• Tamlayan ekleri “-ın, -in, -un, -ün”; • Tamlanan ekleri ise “-ı, -i, -u, -ü” şeklindedir.
1.BELİRTİLİ AD TAMLAMASI: Tamlayanın ilgi eki (-ın/ -in/ -un/ -ün), tamlananın da 3. tekil şahıs iyelik eki (-ı/ -i/ -u/ -
ü) aldığı tamlama türüdür. Bu tamlamalarda belirgin bir aitlik anlamı vardır, tamlananın tamlayana ait olduğu
belirtilir.