Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 85

Prof.Dr.

Emrah Ayna

SABİT PROTEZLER

1 Bölüm
Teşhis ve Tedavi Planlaması:
Sabit protetik tedavinin alanı, tek bir dişin restorasyonundan tüm
oklüzyonun rehabilitasyonuna kadar uzayabilir. Bir dişin eksikliği sonucu oluşan
fonksiyonel, anatomik, biyolojik ve estetik kayıp, bu eksikliğin giderilmesindeki
ana nedenler olarak sıralanabilir. Protetik diş hekimliğinde, hastanın eksik diş
veya dişlerinin idame edilmesinde günümüzde sayılan ihtiyaçlara yönelik
alternatifler geliştirilmektedir. Hekim her birey için spesifik ihtiyaçları
değerlendirerek eksik dişin idame edilmesinde uygulayacağı protetik rstorasyonu
belirlemelidir.
Teşhis: İşaret ve semptomların gözlenmelerine dayanarak bir hastalığın
tanınmasına teşhis “diagnosis” denir. Öncelikle hastanın dişleri, sert ve yumuşak
dokuları değerlendirilir.
Kliniğe gelen hasta ile ilgili bilgiler toplanır. Bu bilgiler;
Kişisel: Ad, soy ad, yaş, cinsiyet, meslek, adres vs,
Dişsel: Mevcut diş, yumuşak ve sert dokuların durumu,
Medikal: Kullanılan ilaçlar, tıbbi uygulamalar sistemik rahatsızlıklar
(Kardiovaskular and pulmonar rahatsızlıklar, Diabetes mellitus-DM-, Scleroderma
vs.)
Sabit protetik tedavilerde iyi bir teşhis yapabilmek için sekiz başlık
altında değerlendirme yapılmalıdır:
1- Psikolojik değerlendirmeler: Filozofik, titiz, lakayt ve histerik vs
durumlar değerlendirilir. Hastanın beklentileri, önceki dental tedavileri ve
kooperasyonunun değerlendirilmesi gereklidir.
Etkili iletişim için, öncelikle hastanın esas şikayetinin ne olduğunu
belirlemek ve bu şikayete göre ağzın rehabilitasyonuna karar vermeden önce
hastanın fikrini alıp yapılacak tedaviye birlikte karar verilmesi gerekir.
2- TME değerlendirilmesi: Sabit protetik tedavi için öncelikle gerekli
olan sağlıklı eklem ve destek iskelet kaslarıdır.

1
Şekil 1: Anamnez Formu
GNATOSTOMATİK SİSTEM
*Dişler
*Çiğneme sistemi kasları
Temporomandibular eklem
*Sert ve yumuşak dokular

Resim 1: Temporomandibular Eklem ve Çiğneme Sistemi Kasları

TMD belirtileri, parafonksiyonel alışkanlıklar, bruksizm ve ağrı irreversible


(geri dönüşsüz) işlemlere geçilmeden önce teşhis edilmiş olmalıdır.

TMD semptomları:
1. Kas ağrısı (Masticatory pain)
2. Akut malokluzyon (Acute malocclusion)
3. Kısıtlı sınır hareketleri (Limited excursive movements)
4. Eklemde krepitus (Joint crepitus)
5. Ağız açmada deviasyon (Deviation upon opening)
6. Kondillerin kapanmasında ağrı (Pain upon apexification of the condyles)

2
Extraoral palpasyon: Masseter, temporal, trigger tetik noktaları ve eklem
kapsulünün enflamasyonu palpe edilerek değerlendirilir.
Kasların fonksiyonel değerlendirmesi: Superior, inferior veya medial
lateral pterygoid kasların palpasyon yolu ile değerlendirilmesi zordur. Bu
nedenle bu kaslar fonksiyon ile değerlendirilir.

Resim 2: Temporal ve Masseter Kaslar

Kasların Fonksyional manüplasyonu:


KAS KASILMA UZAMA
İnferior lateral pterygoid İleri harekete karşı Diş sıkma ile artan ağrı,
direnç ve artan ağrı dişlerin uzaklaşması ile
ağrının kalkması
Superior lateral pterygoid Diş sıkma ve dişlerin Diş sıkma ve dişlerin
uzaklaşması ile artan ağrı uzaklaşması ile artan ağrı
Ağız açılmasında ağrı yok
Medial pterygoid Diş sıkma ve dişlerin Ağız açılmasında ağrı
uzaklaşması ile artan ağrı
Tablo 1: Çiğneme kaslarının fonksiyonları
Aktivitelerin Fonksiyonal manüplasyonu:
Aktivite Med. Lat. Inf. Lat. Ptery. Sup. Lat. Ptery. Intracapsular
Ptery. Disorder
Büyük açma Artan ağrı Az ağrı artışı Ağrı yok Ağrı artışı
İleri harekete Az ağrı artışı Ağrı artışı Ağrı yok Ağrı artışı
karşı direnç
Diş sıkma Ağrı artışı Ağrı artışı Ağrı artışı Ağrı artışı
Dişlerin Ağrı Ağrı yok Ağrı artışı Ağrı yok
uzaklaşması
(unilaterally)
Unilateral Az ağrı artışı Ağrı artışı Az ağrı artışı Ağrı yok
dişlerin (Eğer unilateral
uzaklaşması ile ayrılma tarafında
ileri harekete ısırma
karşı direnç yapılmışsa)
Tablo 1: Alt çene hareketlerinde kas-ağrı ilişkisi *Okesson

3
HAREKETLERİN MESAFESİ
Gezinme hareketlerinin sınırları ve sıklığı
• Alt çene maksimum açılma oranı insizaller arası 53-58 mm’ dir. 40 mm’den az
değerler kısıtlı açılmadır.
• Deviasyon/ Defleksiyon: Alt çenenin açılması esnasında orta hattan kayma
miktarı.
• Sert sonlanma = diskal problem. Yumuşak sonlanma = muskular problem

3- Okluzal değerlendirmeler: Dentisyonun en iyi göründüğü ve izlenebildiği,


doğru bir şekilde artiküle edilmiş döküm alçı modeller üzerinde en iyi okluzal
değerlendirmeler yapılabilir. Mine kırıkları (facet), aşınmalar, erozyonlar,
abfraksiyon ve abrazyonlar ve bunların muhtemel kimyasal, mekanik veya okluzal
stres etyolojileri belirlenir.

Dişlerin intraoral olarak mobiliteleri, periodontal ataşman kayıpları,


anterior ve posterior rehberler, okluzal düzlemin engelleri, bruksizm,
parafonksiyonal alışkanlıklar gibi durumlar gözlenebilir.

Resim 3:

İDEAL SABİT PROTEZ OKLUZYONUN AMAÇLARI


• Anterior ve posterior dişler üzerinde vertikal boyutda simultane stabil
stoplar,
• Gezinme hareketlerinde tüm posterior dişlerin disklüzyonu (dişler
üzerindeki zararlı horizontal kuvvetlerin yok edilmesi)
• Anterior/Kanin rehberlik “mekanik avantaj”
• Okluzyon düzlemi “normal spee eğrisi”.
• Uzun sentrik (sentrikte serbestlik) kilitlenmeyen tüberkül ilişkileri,
• Anatomik diş formları- proksimal konturlar ve interproksimal kontaklar
• Karşıt ilişkideki muhtemel restoratif materyal ile aynı özellikte materyal
kullanımı.

4
4- Ağız içi (İntra oral) muayene:
a. Periodontal muayene:
Dişleri periodontal olarak üç gruba ayırabiliriz;
-Prognozu iyi dişler. Klinik olarak periodontal desteği iyi dişler
-Prognozu uygun dişler. Yaklaşık olarak %25’ten daha az ataşman kaybı
olan dişler
-Prognozu zayıf dişler. %50’den az ataşman kaybı olan dişler
-Sorgulanabilir prognoz. %50’den fazla ataşman kaybı olan dişler. İkinci
derece lüksasyon ve klinik olarak görülebilen furkasyona sahiptirler.
-Umutsuz prognoz. %75’ten fazla ataşman kaybı olan dişler. Korunması
mümkün olamayan, 3. derece lüksasyonlu, hipermobil, zayıf kron kök
oranına sahip dişlerdir.

Resim 4: Dişlerin prognozlarının radyografik değerlendirilmesi

Resim 5: Diş eti çekilmesi, bakteri plağı ve çürük oluşumu

Bir dişin çekimi veya restorasyonuna karar verilmesi aşağıdaki kriterlere bağlıdır:
1. Dişin restore edilmesinden sonraki kron kök oranı
2. Dişin arktaki pozisyonu ve bunun stratejik önemi
3. Tedavi prosedürlerinin öngörüsü ve bu işlemleri icra etmede klinisyenin
yeteneği
4. Estetik

5
5. Restorasyonun uygulanacağı bölgede tatmin edici olmayan anatomik
bozukluklara neden olabilen periodontal cerrahinin bir sonucu olarak
periodonsiyum veya komşu dokularla uyuşma olup olmayacağı
6. Restoratif işlemlerden sonra sağlıklı bir durumdaki periodonsiyumun korunup
korunamayacağı
Alveolar Kemiğin Korunması: Ataşmanlarındaki akut enflamatuvar sorunlara
rağmen uzun süreli retansiyon için kullanılacak dişler kemik kaybına neden
olabilirler.

DİŞ MOBİLİTESİ
Teşhis ve prognozun değerlendirilmesinde en kritik klinik parametredir.
Patolojik mobilite nedenleri aşağıdakilerdir;
1. Gingival ve periodontal enflamasyon
2. Parafonksiyonal okluzal alışkanlıklar
3. Okluzal prematür kontaklar
4. Kemik desteğinin kaybı
5. Travmatik tork kuvvetleri uygulayan hareketli protez kroşeleri
6. Periodontal terapi, endodontik terapi, ve travma.
7. Kron kök oranı

Resim 6:

b. Dişlerin muayenesi: Muayenede ayna, sond, kullanılarak inspeksiyon (görerek),


perküzyon (vurarak), radyolojik tetkikler ve vitalite testlerinden faydalanılır.
Dişlerin rengi, şekli, büyüklükleri erozyonlar, fraktürler, abrazyon, vitalite,
fonksiyonel konturları, çürükler, ve kontak ilişkileri tetkik edilir.
Mine defektleri üç grupta incelenebilir;
i. Erozyon; Diş sert dokularının kimyasal reaksiyonlar sonucu (asitler;
endüstriyel madde, mide asitleri, diyet ürünleri, kolalı ve karbonik asit
içeren içecekler, ) aşınmasıdır.
ii. Atrizyon; Çiğneme sonucu fizyolojik aşınma ile dişlerin sert
dokularının kaybıdır. Atrizyonun derecesi, dişlerin yapı ve okluzal
ilişkisine, minenin kireçlenmesine, çiğneme kaslarının gelişmesine,
çiğneme alışkanlıklarına ve aşındırıcı gıdalara bağlıdır.

6
iii. Abrazyon; Dişin dış etkenlerle aşınmasıdır. Pipo içme, tütün çiğneme,
şişe açma, kalem vurma, iplik koparma gibi etkenlerle dişler üzerinde
çentikler meydana gelir. Bir diğer önemli etken abraziv diş patları ile
kullanılan diş fırçalarıdır. Horizontal kullanımdan dolayı mine-sement
bileşim yerinde “V” şeklinde defektler oluşur.

Resim 7: a) Erozyon, b) Atrizyon, c) Abrazyon


Çürükler, var olan restorasyonların kalitesi ve mevcut restorasyonların
kullanıldığı materyaller (porselen, metal, amalgam) ve bu materyallerin aşınma
potansiyelleri değerlendirilir.

5- Radyolojik Muayene: 4 bite-wing, 14 periapikal film seti ile ve/veya


panoramik film ile yapılacak bir radyografik tetkikte:
*Kök uzunluğu ve morfolojisi *Klinik kron-kök oranı
*Kök fraktürleri *Kemik yıkımının yaklaşık miktarı

*Çürükler *Periodontal ligamanların genişliği


*Kök rezorpsiyonu *Furkasyonun durumu
*Köklerin yakınlığı *Periapikal patolojiler
*Diş taşları *Kanal dolguları ve pulpa morfoljisi, gibi
durumları değerlendirebilmek mümkündür.

Resim 8:Panoramik ve periapikal filmler

Kron köprü protezleri açısından Radyografik tetkiklerde aşağıdaki


değerlendirmeler kritik öneme sahiptir:
**Kron/kök oranı (1:1 minimum, 1:1.5 iyi , 1:2 en iyi) – aynı zamanda dişin çok
köklü veya konik olup olmadığı da değerlendirilebilir.
**Kök uzunluğu, kök formu, potansiyel desteklerin periodontal ligaman (PDL)
bölgesi, **Ante Kanununa uygunluğu ( Mevcut destek dişlerin perisemental
alanlarının toplamı eksik dişlerin perisemental alanlarına eşit veya daha büyük
olmalıdır.)

7
Resim 9: Kron/kök Oranları ve ante kanunu
6- Endodontik değerlendirmeler:

Diş Vitalitesi
• Pulpal sağlık- destek dişlerin pulpa testleri ile pulpanın hacmi, geçmiş
tedavileri değerlendirilir. Direk ve indirek kuafajlı dişlerin sabit protez
desteği olarak kullanılmasından önce endodontik olarak tedavi edilmesi
gerekmektedir. Prostodontik tedavilerden sonra baskı altında kalan pulpa
odaları pulpal rahatsızlıkların gelişmesine daha yatkındır.

Destek alınacak endodontik tedavili dişte iyi bir prognoz için gereklilikler
• İyi bir apikal sızdırmazlık ( kanal içerisinde en az 4-5 mm gutta percha
olamalı)
• Okluzal baskıda hassasiyet olmamalı
• Eksuda olmamalı
• Fistül olmamalı
• Apikal hassasiyet olmamalı
• Aktif enflamasyon olmamalı

7- Estetik/fonetik değerlendirmeler:
a. Diş form ve renginin belirlenmesi
b. Yüzün belirli rehber noktaları ile anterior dişlerin –özellikle- üst
çene santral kesiciler- bukkal ve insizal kenarları arasındaki
ilişkinin belirlenmesi gereklidir. İdeal estetik bir hasta güldüğü
zaman tüm santral kesiciler ve dişetinin 1mm veya daha azının
görülmesidir.
c. “Gummy” Smile; Dudak hattı ince olan hastalar güldükleri zaman
kesici dişler ile birlikte dişetlerinin 3 mm’den fazlası görünür.
Teşhis ve tedavide göz önünde bulundurulması gereklidir.
d. Semento enamel bileşimin lokasyonu,
e. İnsizal kenarların dudaklar ile ilişkisindeki pozisyonu,
f. İnsizal okluzal düzlem

8
g. Posterior okluzal düzlem,
h. Estetik Marjin Düzenlenmesi; Üst çenede kaninlerin %44, lateral
kesicilerin %34, santral kesicilerin %50’sinde gingival marjinler
görülmez.

Resim 10:

Resim 11:

8- Teşhis modelleri ve artikülasyon


Arkların biribirine göre ilişkilerinin görülebilmesine izin veren önemli bir
laboratuvar aşamasıdır. Okluzyon/malokluzyon, anterior rehberlik ve okluzyon
düzleminin değerlendirilmesini sağlar.
• Bir yüz arkı (facebow) ile sentrik ilişkinin kaydı ve yarı ayarlanabilir
(semi-adjustable) artikülatöre doğru artiküle edilmiş modeller ile mevcut
klinik durum taklit edilebilir.

9
• Basit menteşe tipi bir artikülatör arklar arasında doğru bir ilişki
kurabilmek için uygun olmaz.
• Aşağıdaki klinik durumlarda facebow kullanılır;
a. Vertikal boyutun arttırılacağı bir sentrik ilişki uygulanacağı zaman
b. Kanin ve anterior rehberlik kaybedildiği zaman
c. Prepare edilecek destek diş veya dişler arkın köşelerinde olduğu
zaman
d. Fazla sayıda eksik diş olduğunda okluzyonun yeniden inşası gerekli
olduğu zaman
Modellerin uyumlandırılması sayesinde ön planlama için tüm diş
modifikasyonları uygulamak ve okluzyon düzlemi ile ilgili problemleri
düzeltebilmek için olanak sağlanmış olur.
• Teşhis amaçlı preparasyonlar yapılabilir.
• Final restorasyonu planlamak için öngörülen tedavi planının teşhis mum
modelasyonlarının hazırlanmasına olanak sağlar. Teşhis mum örnekleri
sonradan geçici mastır modeller, preparasyon rehberleri veya geçici
restorasyonlar ve kayıt kaidelerinin hazırlanmasında kullanılabilir.
ARTİKÜLATÖRLER
Alt çene hareketlerini teşhis modellerine yüz arkları (facebow) vasıtası ile
aktardığımız apareylere artikülatör adı verilir. Artikülatör seçimi, tedavinin tipi
ve karmaşıklığına, talep edilen hassasiyete ve genel yarara bağlıdır.
Restorasyonların çoğu küçük, ayarlanamayan artikülatörlerde veya modeller
arasındaki ilişkiyi sabitleyen aletlerde hazırlanır. Bunlar alt çenenin tüm
hareketlerini yapamadıkları için, restorasyonların okluzyonu hatalı olur. Bazı
hatalar ağızda düzeltilebilir, fakat hem zaman kaybı çok olur hem de hatalar
daha çok artabilir. Bu hatalar ileriki dönemlerde okluzyon ve nöromuskular
rahatsızlıklara yol açabilir. Artikülatörler tam ayarlanabilir ve yarı ayarlanabilir
olarak sınıflandırılabilir.
Yarı ayarlanabilir artikülatörler, çok fazla zaman ve hüner gerektirmeyen,
pratik, temsil ettiği yapılarla hemen hemen aynı büyüklükte, yeterli hassasiyet ile
modellere bağlanabilen apareylerdir.
2 temel tasarıma sahiptirler; Nonarcon (En çok tam protezlerin yapımında
kullanılır) tipte mekanik fossa alt çene modeline göre sabittir. Arcon (artikülatör
ve kondil kelimelerinden türemiştir) tipte ise mekanik fossa üst çene mideline
göre sabittir.
Tam ayarlanabilir artikülatörler, Arcon tipte olup hastanın sınır
hareketlerine göre ayarlanabilen, geniş pozisyon serbestliğine sahip
artikülatörlerdir. Pratikte pek sık kullanılmazlar. Dört posterior bölge aynı anda
yapıldığında , atipik mandibula hareketlerinin varlığında ve okluzyonun tümünün
restorasyonu ile vertikal boyutun yenilendiği durumlarda ve ileri bilimsel
çalışmalarda kullanılır.

10
Resim 12:
DESTEK DİŞLERİN SEÇİMİ
Kron-köprü çalışmalarında destek dişlerin seçimi dikkatli bir teşhis, analiz
ve tedavi planlamasını gerektirir. Destek diş seçiminde, uygulanacak
restorasyonun tipi, dişsiz boşluğun uzunluğu, dişlerin periodontal durumu, etkili
kök yüzey alanı, kök sayısı ve şekli, erüpsiyon derecesi, dişin prognozu ve ark
üzerindeki konumu gibi bazı faktörler göz önünde bulundurulmalıdır.
Genellikle klinik olarak ideal özelliklere sahip destek dişler bulamayız.
Sabit protez desteği olarak düşündüğümüz dişlerde sıklıkla yukarıda saydığımız
faktörler olumsuz olarak karşımıza çıkar.
Sorunlu destek dişler: Çoğunlukla özel bazı yaklaşımları gerektirirler.
Destek olarak düşünülen dişlerin sergiledikleri problemler sabit bir protez
planlamasının hareketli bir uygulamaya dönüşmesine neden olabilir.

Sorunlu destek dişlerin sınıflaması:


1- Genel bozukluklar:
a. Mineralizasyonla ilgili problemler
i. Amelogenesis imperfekta
ii. Dentinogenesis imperfekta
iii. Hipokalsifikasyon
iv. Ektodermal displasi
v. Fluorosis
vi. İnternal rezorbsiyon
b. Konjenital ve gelişim bozuklukları
i. Malforme dişler
ii. Malpoze dişler
iii. Maksillo-mandibular ilişkilerde iskeletsel anomaliler
iv. Oligodonti
2- Lokal problemler:
a. Geniş çürüklü dişler
b. Periodontal sorunlu dişler
c. Okluzal düzlem dışına çıkmış dişler
d. Endodontik tedavi görmüş dişler
e. Önceden tedavi görmüş dişler
f. Yeni tedavi görmüş dişler
g. Eğilmiş dişler

11
h. Atrizyon, abrazyon, erozyon

Resim 13:
Mineralizasyon ile ilgili olarak sınıflandırılan sorunlu dişler genellikle
laminate veneer veya full onarımla restore edilirler. Estetik ve fonksiyonel
gereksinimler için bu şekilde tatmin edici sonuçlar elde edilebilir. Spesifik
uygulamalar gerektiren diğer uygulamaları açacak olursak:
Çürük dişler: Çürük dişin kullanılması sahip olduğu sağlıklı yapının durumuna
bağlıdır. Ayrıca dişin prognozu da önemlidir. Eğer destek olarak düşünülen diş
çürükten fazlaca etkilenmiş ise, bu dişin tutuculuk için yeterli destek dokuya
sahip olması destek olarak kullanılmasında yeterli endikasyonu sağlar. Ancak bu
tür dişler intrakoronal tutucular için uygun destek yapıya sahip değillerdir. Çürük
nedeniyle madde kaybına uğramış dişlerde pinli onarımlar, kronal ve radiküler
stabilizasyon yöntemleri uygulanmalı ve bunların üzerine tam kronlar yapılmalıdır.
Çürüğe fazla eğilimli bireylerde klinik yaklaşım;
1- Çürük kontrol programı
a. Proflaksi ve flor uygulaması
b. Uygun beslenme biçimi
c. Operatif dişhekimliği
2- Endodontik ve periodontal konsültasyon
3- Madde kaybının onarımının ardından tam kronlar
4- Düzenli hekim kontrolü

Resim 14:

12
Okluzal düzlem dışına çıkmış dişler:
Herhangi bir diş, karşısında dişsiz bir saha olduğunda mevcut okluzal
düzlemin dışına çıkar ve karşıt arkta herhangi bir diş engeline veya mukozaya
değene kadar uzamasına devam eder. Bu olay genellikle travmatik bir okluzyonun
oluşmasına veya kapanışın kilitlenmesine neden olur ki bu da çiğneme fonksiyonunu
kısıtlar. Bu tür dişlerin periodontal ligamenti ve kemik desteği genellikle zayıftır.
Ayrıca normal okluzal düzleme indirilmeleri hemen hemen olanaksızdır. Tek yol,
uygun vakalarda endodontik tedavi ile birlikte kron boyunu kısaltmaktır. Ancak
çoğu zaman preparasyon yapıldığında bu dişlerde yeterli tutuculuğu ve dirençli bir
yapıyı sağlamak zordur. Bu nedenle birçok vakada uzama miktarının fazlalığına ve
kemik desteğinin zayıflığına bağlı olarak çekim yoluna gidilebilir. Uzayan diş sabit
onarımın yapılacağı çeneye karşıt çenede ise anlatılan uygulamaların dışında
uzama miktarı az ise, mine seviyesinde kalmak kaydı ile aşındırmalar yapılabilir.

Resim 15:
Fena konumda olan dişler (malpoze dişler): Destek dişlerin ark üzerindeki
dizilişleri sabit bölümlü protezlerin tasarımını, estetik sonucunu ve ömrünü
etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Malpoze dişlerin destek olarak
kullanılmaları kontraendike değildir, ancak bu konudaki karar, söz konusu dişlerin
uygun tutuculuk sağlayabilecek düzeyde, gelen kuvvetleri karşılayıp
karşılayamayacaklarına göre verilir. Uygun bir diş kesimi ve uygun bir tutucu
tasarımı ile sabit protez için elverişli bir birim oluşturulabilir ve daha iyi bir ark
konumu sağlanabilir.
Küçük ortodontik diş hareketleri, teleskopik sistemler ve endodonti fena
konumda olan dişlerin sabit protezlerde destek olarak kullanımları için
başvurulabilecek yaklaşımlardır. Bu tür dişlerin preparasyonu da bazı farklılıklar
gerektirir. Bu konuda doğru planlama yapabilmek için diş kesiminden önce
hazırlanacak teşhis modelleri hekime büyük ölçüde yardımcı olur. Protezin
bitiminden sonra, eğer malpoze dişler destek olarak kullanılmışlarsa, periodik
okluzal uyumlandırmalar yapılmalıdır. Hatta bu kontrolleri yapmak amacıyla kron
ve köprülerin okluzal yüzeyleri kumlanmış olarak ağza geçici olarak yapıştırılmalı
ve protezin takılmasından üç ile beş gün sonra veya çatışmalar gözlendiği sürece
düzeltmeler yapılmalıdır. Bu arada şunu da belirtmek gerekir ki, destek dişlerin
uygun olmayan konumu en iyi şekilde ortodontik tedaviler ile düzeltilebilir.
Böylece proteze daha uygun bir temel hazırlanmakla beraber, destek olarak
kullanılamayacak durumdaki dişler de kullanılabilir hale getirilebilir. Ancak

13
ortodontik tedaviler de çok zaman alması hastaya ek masraflar getirmesi gibi
dezavantajları vardır.

Resim 16:

Periodontal sorunlu dişler: Destek olarak düşünülen bir diş mobil olduğu
zaman, bu durumda olmasına neden olabilecek koşullar gözden geçirilmelidir.
Ancak bundan sonra böyle bir diş, sabit protezin bir parçası olarak düşünülebilir.
Periodontal tedavi çürük kontrol programlarından önce veya birlikte
değerlendirilmelidir. Periodontal tedavinin umulan başarısı istenen düzeye
getirilemediği sürece aşırı mobilite ile sonuçlanmış fazla kemik harabiyeti olan
dişler sabit onarımlar dışında tutulmalıdır.
Mobil dişlerin sabit protezler için kullanımlarının mekanik dezavantajları
aşikardır. Kök kemik desteği azalmış periodontal sorunlu dişler aynı zamanda
Ante kanununda öngörülen koşullara da ters düşer. Periodontal sorunlu dişlerin
splintlenmesi bu olumsuzluğu kompanze edebilir, ancak sağlıklı bir dişin splinte
katılmasına karar verirken yeterince dikkatli çalışılmazsa bu dişlerin de riske
sokulabileceği hesaba katılmalıdır.
Periodontal operasyonlardan sonra anterior dişlerin preparasyonları
oldukça güçtür. Dişlerin daralan servikal bölgeleri, daha iyi bir estetik sağlamak
amacıyla yapılan kesimlerde pulpanın etkilenme olasılığını arttıracaktır. Buna
ilaveten ölçü safhasında bu bölgedeki aşırı andırkatlar yüzünden ölçü ağızdan
çıkarılırken yırtılma, parçalanma eğiliminde olacak ve bozulacaktır.

Periodontal sorunlu ağızlarda yaklaşım şu şekilde olmalıdır;


1- Daha kapsamlı sorunları önlemek için periodontal rahatsızlıkları teşhis
ve tedavi etmek
2- Protez planlamasını etkilemeyecek periodontal dişleri elemine etmek
3- Gingival bitiş çizgisini, tercihen yumuşak dokuların üzerinde veya bitişik
sonlandırmak

14
4- Sağlıklı dişleri riske sokmayacak şekilde splintleme uygulamak
5- En iyi morfolojik konturları sağlamak
6- İleri vakalarda, teleskopik tipte tüm arkı splintlemek
Dişlerin splintlenmesi yalnızca gerekli olan hallerde yapılmalıdır. Pahalı bir
işlem olmasının yanında, hastaların rutin ağız hijyenlerini sağlamaları güçleşir. Bu
arada en zor kararlardan biri de daha az sağlıklı bir dişi stabilize etmek için
sağlıklı bir dişe splintleme konusudur. Terminal bir destek dişin kaybı tüm tedavi
planlamasını değiştirebilir.

Splintlemenin endikasyonları;
1- Hareketli protezlerde destek dişlerin stabilizasyonu için
2- Antagonisti olmayan bir dişin uzamasını ve yükselmesini önlemek için
3- Daha iyi bir ark pozisyonunu korumak için, örneğin birinci molar dişin
eksikliğinde eğik bir ikinci molar dişte teleskopik sistemle yapılan
restorasyonun premolar dişlere splintlenmesi
4- Periodontal sorunlu dişlerin tedavisi amacıyla
5- Periodontal operasyonlardan sonra destek doku yıkımı olan hastalarda
6- Rezeksiyon geçirmiş dişleri ilave desteklerle güçlü kılabilmek için
7- İmplantlar, tek veya köprü desteği olarak kullanıldıklarında
splintlenebilirler.
Aşınmış dişler: Aşınmış dişler, eğer labial veya bukkal yüzlerinde bir
örtümü gerektirmiyorsa bilinen yöntemlerle tedavi edilir. Bu dişlerde gingival
bitiş çizgisi diş yapısında daha fazla kayıpları önlemek amacıyla aşınmış sahanın
ötesinde konumlandırılır.
Erozyonlu dişlerin preparasyonunda önemli bir tehlike vardır, o da pulpal
çekilmenin erozyonla aynı seviyede olmamasıdır. Preparasyon sırasında bu husus
dikkate alınmalıdır.
Bir dişin tek bir yüzeyi farklı gingival sonlanmalarla prepare edildiği zaman
estetik ve gingival doku cevabı olarak güçlükle karşılaşılır. Bu yüzden erozyonlu
dişlerde de düzgün bir marjinal sonlanma ve uygun morfolojik konturlar elde
edilmelidir.
Servikal erozyonlu bir dişin kemik desteği genellikle yeterlidir. Bu arada
hastalara erozyonun etyolojisi hakkında bilgi verilmelidir. Fırçalama alışkanlıkları
ve abraziv maddelerin etkileri konusunda uyarılmalıdır.
Abrazyon ve atrisyon; Şiddetli abrazyona uğramış dişler destek olarak
kullanılmak istendiklerinde, preparasyonları sırasında dikey boyut ve retansiyon
temininde güçlük çıkarırlar. Bu hastalarda dikey boyutun doğru bir şekilde
ayarlanması oldukça güçtür. Bu tür vakalarda restorasyonların yapımında
kullanılacak materyallerin seçimi de önemlidir. Örneğin bruksizme bağlı olarak
aşınmalar meydana gelmiş ise çok sert metal alaşımlar veya porselen okluzal
yüzeyler kullanılmamalıdır.

15
Çok sayıda teleskopik koping ihitiva eden diş destekli protezler, hastanın
ekonomik gücüne bağlı olarak en iyi yaklaşım olabilir.

Resim 17:
Rezeksiyon uygulanmış dişler: Bu başlık altında hemiseksiyon, kök
amputasyonu, radisektomi, biküsbidizasyon ve rezeksiyon adıyla anılan
uygulamalar genel olarak değerlendirilecek olursa, sonuç olarak zayıf karakterli
dişler söz konusu olmaktadır. Bu tür operasyonları geçiren dişler her zaman
destek olarak ilave yükleri kaldırabilecek güçte değillerdir. Ancak hastanın onayı
alınarak ve hekim bu tür dişlerin prognozunu olumlu değerlendirirse, ilave bir
dişle splintlemeye giderek arkın bütünlüğünü korumak için riski göze alabilir.
Rezeke dişlerde uygulanan protezin başarısı büyük ölçüde ilgili dişlerin
prognozuna bağlıdır. Bu yüzden bu dişler düzenli olarak kontrol edilmelidir.

Resim 18:
Eğik dişler ve paralellik: Diş hekimlerinin sıkça karşılaştıkları sorunlardan
biri de eğik dişlerdir. Distal bir destek diş 23o’ den fazla bir eğim gösterdiği
zaman bu dişin mesial duvarını anterior ayağa paralel hazırlamak, pulpaya zarar
vermeksizin hemen hemen olanaksızdır. Eğik destek dişler gerekli olan paralelliği
sağlayabilmek için aşağıdaki yaklaşımlarla tedavi edilirler.

1- Dişi parçası anterior tutucuda, erkek parçası gövdede olan kuvvet


kırıcılı ataşmanlar kullanılarak
2- Teleskopik sistemler kullanılarak

16
3- Ortodontik tedavi yöntemleri kullanılarak
4- Distal ayakta mesial yarım kronlar kullanılarak

Ortodontik tedavi uzun ömürlülüğü ile birlikte düşünülürse beklide en iyi


yaklaşımdır. Diğer tüm metodlar terminal ayağın mesailine dişin uzun aksına ters
kuvvetler oluştururlar.

Paralelliğin temini, diş hekimliği öğrencisini her zaman zorlayan bir


sorundur. Bu konuda tecrübe güçlükleri bir ölçüde azaltır, ancak sağlıklı sonuçlar
elde etmek için kesin ilkeler gereklidir. Malpoze, rotasyona uğramış, ve düzlem
dışına çıkmış dişler özel yöntemlere gereksinim duyarlar. Aşağıdaki yöntemler bu
tür durumlarda yardımcı olabilecek yaklaşımlardır;

1- Dişlerin preparasyonunda okluzal yüzün kesimi sırasında santral oluğun


yerleşimini, kret sırtına mümkün olduğunca paralel hazırlanmalıdır.
2- Mesial ve distal proksimal kesim bitişik dişle olan temastan 1mm’lik
uzaklıklıkta olmalıdır. Bu kesim derinliği anterior ayağın mesial
yüzeyine uygulanır. Aynı işlem distal ayağın mesial yüzünü anterior
ayağın mesial yüzüne paralel yapmak için tekrarlanır.
3- Bir sonraki aşama, ilk olarak santral oluktan en uzaktaki diş dokusunu
kaldırmaktır. Örneğin linguale eğimli bir molar dişin, lingual yüzeyinde
bukkaldekinden daha fazla bir kesim gerekebilir.
4- Kaba bir kesimden sonra bir alginat ölçü alınır ve çabuk sertleşen bir
alçı ile model elde edilir. Bu model üzerinde hatalar belirlenir ve
ağızda gerekli düzeltmeler yapılarak kesim tamamlanır ve asıl ölçü
alınır.
5- Büyük ağız içi aynaların kullanımı ve ara ölçüler uzun mesafeli
köprülerde paralelliğin sağlanmasında çok yardımcı olurlar. Bu konuda
ağız içi paralelometrelerin de yardımcı araçlar olarak kullanımı
önerilebilir.
6- İlk olarak kesime dişin en kolay yaklaşılan bölümünden başlanmalıdır.
Örneğin genellikle yapıldığı gibi premolarları çekilmiş ağızda, birinci
molar dişin mesial yüzünden kesime başlanmamalıdır. Bu yaklaşım
istenen düzeyde bir retansiyon şansını azaltır ve diş yapısında
gereksiz ve fazla madde kaybına neden olur. Eğer destek dişlerden
biri endodontik tedaviye gidiyorsa post-core veya pinli restorasyon
diğer vital diş prepare edildikten sonra hazırlanmalıdır. Bu şekilde
paralelliğin sağlanması kolaylaşacak ve vital dişte gereksiz madde
kaybına engel olunacaktır.

17
Resim 19:
İster genel bozukluklar, isterse lokal problemler ile oluşsun, dişlerdeki
doku kayıplarının protetik tedavisinde, mümkün olan en az doku kaybının
sağlanması ile restorasyonların uygulanması amaçlanmaktadır.

18
Prof.Dr. Emrah Ayna

2 Bölüm
DİŞ KESİMİ VE MATERYALLERİN DOKULARA ETKİLERİ

Kaybedilmiş dokuların fonksiyonlarını yeniden oluşturan restorasyonlar


sadece teknik özelliklerinin üstünlüğü ile değil diş ve diğer dokulara biyolojik,
anatomik ve fiziksel uyumu ile başarılı olurlar. Hiçbir restorasyon ve materyal
dokuların özelliklerini tam olarak yansıtamaz, ancak bir yaklaşım söz konusudur.
Dişin yaşayan bir organ olduğu unutulmamalıdır. Mine vücutta bulunan en sert
dokudur, pulpa ise yumuşak bağ dokusu olup dentin içine uzanan odontoblast
lifleri içerir. Dentin ise kemik benzeri bir yapı olup çeşitli aşınma, çürük ve diş
kesimi ile üzerine gelen etkilere karşı reaksiyon verir. Destek dokular; alveol
kemiği, periodontal membran ve lifleri, dişeti, ağız mukozası, diğer yumuşak
dokular ve tükürük olmak üzere bütün bu organlar çiğneme sistemini oluşturur.
Sistemin her hangi bir parçasının tedavisi veya yeniden oluşturulması tüm sistemi
etkiler. Dişhekimi yaptığı en ufak bir müdahale ile lokal bir etki değil, bir sistemi,
bir bütünün parçasını etkileyebileceğini düşünmelidir.
Hasta ile kurulacak iletişim tedavinin başarısı için önemlidir. Genellikle
protetik tedavi yetişkinlerde ve yaşlı hastalarda uygulanmaktadır. Tüm dokular
gözle görülebilir derecede değişime uğramış olabilir. Canlı bir biyolojik kompleks
ile karşı karşıya olan hekim, eğer tüm bunları dikkate alırsa protezin başarısı
artar. Bu nedenle dişhekimi güçlü bir biyolojik temele sahip olmalıdır.
Kron köprü protezlerinde uygulanan preparasyon işlemi sırasında ısı, basınç
ve vibrasyonlarda pulpa ve dentin etkilenir. Bu üç faktör ayrı ayrı düşünülürse de,
pratik olarak bunların pulpa ve dentin üzerindeki etkileri aynıdır. Bu faktörlerin
oluşturduğu bileşke etkilenmenin şiddetine göre karşı cevap oluşmaktadır.

Resim 20:
Pulpa ve dentini etkileyen faktörler:
1- Diş kesiminin etkileri,
2- Materyal etkileri,
3- Restoratif etkiler.

19
1- DİŞ KESİMİNİN ETKİLERİ

a. Kesim derinliği: Tüm kavite ve kron preparasyonları, dentin tübülleri


içindeki protoplazmaya ve odontoblastların nukleuslarına zarar verirler. Yüzeyel
preparasyonlarda harabiyet minimaldir. Preparasyon mine dentin bileşimi veya
bunun hemen altında olursa ağrı duyarlılığı maksimumdur. Zira genç ve daha
önceden dentini zedelenmiş hastalarda, dentin hücrelerinin protoplazmik
dallanmaları bu sahada fazladır. Preparasyon derinleştikçe odontoblastların
harabiyeti artmasına rağmen ağrı reaksiyonu azalacaktır. Ancak, pulpa ve
dentinde harabiyet miktarı artacaktır. Preparasyon yapılırken odontoblastların
nukleuslarının dentin kanalcıkları içine çekilmesini önlemek için ıslak çalışılmalıdır.
Kuru çalışmada dentin kanalcığına çekilen nukleus 2-3 gün sonra eski yerine
dönerek reversibl bir etki gösterebileceği gibi, pulpanın iltihaplanmasına neden
olarak nekroza kadar gidecek irreversibl bir etki gösterebilir.

Diş kesim yöntemlerine göre meydana gelen olaylar aşağıdaki gibi


sıralanabilir:
1- Sığ ve su soğutmalı kesim: Pulpada reaksiyon yok, dentin ve
odontoblast tabakası normaldir. Hücre infiltrasyonu meydana
gelmez.
2- Derin ve su soğutmalı kesim: Pulpada hafif reaksiyon, derin
kısımlarda pulpaya yakın yerlerde ve kavitelerin köşelerinde yanık
lezyonları, odontoblast tabakasının bu bölgesine gelen yerlerde
vakuoller ve hemorajiler, odontoblast diziliminde bozukluklar,
hücresiz Weil tabakasında lokal olarak kapiller teşekkülü ve
iltihabi hücre infiltrasyonu görülür.
3- Sığ ve su soğutmalı olmayan kesim: pulpada orta şiddette
reaksiyon, dentinde geniş sahalarda yanık lezyonları, dentin
kanalcıklarının permeabilitesinde artış, odontobalast
nukleuslarında çekilme, serum ihtiva eden vakuoller, kapillerlerde
artış, hemoraji, hücre sayısı ve boyutlarında azalma, Weil
tabakasında yer yer kanama sahaları, iltihabi hücre infiltrasyonu,
pulpanın büyük damarlarında genişleme, trombozis ve iltihabi
hücre artışı görülür.
4- Derin ve soğutmalı olmayan kesim: Pulpada şiddetli reaksiyon,
dentinde yaygın yanık lezyonu, odontoblastlarda azalma, serumla
dolu geniş vakuoller ve kapillerlerde tromboz görülür. Weil
tabakasında geniş ödem sahaları, kan pıhtısı ile dolu geniş ve
küçük damarlar ve çok sayıda iltihabi hücre görülür. İleri
derecede pulpitis tablosu hakimdir. Reaksiyon artık geri
dönüşümsüz bir haldedir.

20
Tüm bu etkiler göz önüne alınarak diş kesimi mutlaka ıslak bir ortamda
yapılmalıdır. Dentin kalsifiye, hücresel, canlı bir yapıdır ve hücresel içeriği
korunmalıdır.

b. Preparasyonun temizliği: Minenin ve dentinin kesilmesi, dentine


yapışan ve dökümün düzgün simantasyonuna engel olan debris (smear) tabakasının
oluşumuna neden olur. Mine kristalleri ve kırık mine çubukları nispeten büyüktür,
(5-20 µm) ve kesilen dişin ılık su ile yıkanması ya da ıslak pamuk peletlerle
silinmesi smearı bir miktar giderir, bu işlem büyük partiküllerin bir çoğunu
ortadan kaldırır. Bu na karşın dentin tozları (2-5 µm) çok daha inatla yapışırlar,
çok küçük toz parçaları ise (0,5-2 µm) sanki elektrostatik bir çekim varmış gibi
açık dentin tabanına asılı kalırlar. Dentinde smearın uzaklaştırılması için asitli
temizleyiciler, %3’lük peroksit, kullanılmaktadır. Asitli temizleyiciler ki bunlar
zayıf asitlerdir, aynı zamanda minede (etching) dağlama etkisi yaparlar. Dentinin
permeabilitesini arttırdıklarından mikroorganizmaların geçişin kolaylaştırarak
pulpal irritasyonlara neden olabilirler. Oksijenin kabarcıklı aksiyonu (protoplazma
içerisinde, peroksidaz ile serbestleşen) en küçük toz partiküllerinin bile kavite
tabanında etkili bir şekilde uzaklaştırır. Bu şekilde diş yüzeyine seramik bir
restorasyonu başarı ile simante etmek mümkün olabilir.
c. Dentin ağrısı: Dentinal ağrı ve pulpal ağrının ayırt edilebilmesi
klinisyenin uygulayacak tedavinin prognozunu ön görebilmesine olanak sağlar.
Dentinal ağrı; keskin, bıçak gibi saplanan türde bir ağrı ile karakterizedir ve
yalnızca soğuk, dokunma, asit ya da şeker gibi özel stimülusdan sonra başlar. Bu
ağrı duyusu, dentin hücresinin sonlanmasında kimyasal bir madde salgılayan canlı
hücre yaralanmasının bir sonucudur ki bu kimyasal madde, hücreleri çevreleyen
pulpadaki çıplak ağrı fibrillerinde ağrı impulslarını başlatır. Pulpal ağrı; durgun
sıkıcı, nabızsal bir ağrı olarak bilinir. Bu tüm derin ağrıların karakteristik
özelliğidir (Vasküler ağrı). Pulpal ağrı, diffüz ağrının kolayca lokalize edilemeyen
(myelinsiz fibriller boyunca seyreden) bir tipidir. Dişe sıcak uygulanması ve hasta
yattığı zaman ( bu durum venöz basıncı arttırır ve kanın arterioller içine geri
gitmesine neden olur) daha da kötüleşir. Soğuk, “birikmiş” pulpal ağrıyı hafifletir,
fakat dentinal ağrıyı başlatır. Diş hekimi, odontoblastların protoplazmik
uzantılarını keserek dentinal ağrıya neden olabilir. Eğer kesim kuru yapılırsa bu
ağrı çok daha ciddi olur. Suyla yapılan kesim, pulpanın daha az etkilenmesini
sağlar.

21
2- MATERYAL ETKİLERİ
a. Amalgam restorasyon: Dental pratikte amalgam, çok kullanışlı ve
hatta esansiyel bir restoratif materyaldir. Buna rağmen nemli tükürük ortamında
amalgamın metalik iyonları, tükürüğün yüksek sülfit içeriği ile reaksiyona girer.
Sonuçta renk değiştirme, ciddi marjinal ve çukurcuk oluşumu ile birlikte korozyon
olur. Dentinin kararmasının nedeni, kalay ve civa iyonlarının penetrasyonudur. Bu
renk değişimi, izole edici bir kaide ya da kavite lakının kullanımı ile önlenir.
Amalgam kavite duvarlarına yapışmadığı fakat sadece sıkı biçimde bu duvarlara
dayandığı için, restorasyon ile kavite duvarları arasında sabit bir ısıda, yaklaşık
4-20 µm arası bir kapiller boşluk mevcuttur. Bu marjinler; ekspansiyon ve
kontraksiyona neden olan sıcak ve soğuk yemekler yenirken açılır ve kapanır. Buna
marjinal sızıntı adı verilir. Marjinal sızıntının alttaki dentin ve pulpa üzerine
zararlı etkisi sığ kavitelerin altında düzgün bir kavite lakının, derin
restorasyonların altında ise doğru bir kaide dolgusunun kullanılması ile büyük
oranda azaltılabilir veya bu zararlı etki önlenebilir.
b. Kaideler ve kavite lakları: Büyük ve derin metalik restorasyonların
altındaki kaidenin temel amacı dentin ve pulpayı termal şoklara karşı izole
etmektir. Yeni kesilmiş dentin kanalcıkları içindeki protoplazma üzerine metalin
direk teması, metal soğuduğu zaman keskin, bıçak gibi saplanan bir ağrıya neden
olur, metal pulpaya çok yakın olduğu zaman; ısı, vasküler tıkanma nedeniyle (kan
damarlarına kanın hücum etmesi) pulsatif (nabızsal) ağrıya neden olacaktır. İzole
edici bir kaide ya da kavite lakı, galvanik şoklara karşı bir koruyucudur ve metalik
iyonların penetrasyonunu engelleyerek dentinin renk değişimini önler.
c. Flor: Geçici ve ya daimi restorasyonu yerleştirmeden önce kavite
içine kalay-flor solusyonunun (Caulk’un %30’luk kalay florid solüsyonundan (susuz
gliserin)1 damlanın 10 damla su içine konulması ile hazırlanır) topik uygulaması
demineralize olmuş dentinin remineralizasyonunu arttırır.
d. Metalik restorasyon: Metal soğuk ve sıcağı çok hızlı bir şekilde
iletir. Kimyasal olarak dentin ve pulpa üzerindeki etki yalnızca siman kaide
üzerinden oluşabilir. Bu ara madde ilk etapta restorasyon marjinlerini yeterli
biçimde tıkar. Fakat, tükürükte çözünebilir oldukları için zamanla akıp gitme
eğilimindedirler, böylece özellikle temizlenemeyen proksimal servikal marjinlerde
bakteri plağı oluşumu için bir aralık ortaya çıkar. Çürüksüz ağızlarda tükürük
debrisleri bu aralıkları doldurur, eğer ağız florası çok miktarda kariyojenik
mikroorganizma içeriyorsa marjinal çürükler oluşabilir. İyi cilalanmış seramik,
metal, amalgam ve diğer pürüzlü yüzeylerin yaptığı gibi gingivayı irrite etmez.
Plak akümülasyonunu ve gingivitisi önlemek için özellikle proksimal yüzeylerde ve
gingiva ile temas eden tüm marjinal bölgelerde mükemmel polisaj esastır.
e. Porselen: İyi cilalanmış porselen yüzeyine karşı gingival dokular
oldukça toleranslıdır. Glaze’den sonra aşındırma yapılırsa porselenin mekanik
polisajı bozulur. Tüm porselen materyalinin yeniden glazürlenmesi gerekir.

22
f. Geçici kron ve köprüler: Kron preparasyonunun geçici olarak
kaplanması, yeni kesilmiş dentinin ve altındaki pulpanın, termal şoklardan ve
tükürük kontaminasyonundan korunması için esastır. Geçici simantasyon büyük
oranda tükürük sızdırdığı için kısa bir periyoddan (2 hafta) daha uzun süre ile
yerinde bırakılmamalıdır. Yeni kesilmiş dentin kanalcıklarının, geçici ya da daimi
kronların yapıştırılmasından önce kavite verniği ile tıkanması, sızıntı nedeniyle
oluşan zararları ve ağrıyı büyük ölçüde azaltır. Akrilik kron kenarlarının nekadar
mükemmel tefsiye ve polisaj yapılırsa yapılsın uyumsuz olması, bakteri plaklarının
gingiva kenarlarında birikmesine ve mekanik irritasyonların gelişmesine neden
olur. Gingiva kısa sürede ağrılı ve şiş bir duruma geçer, kolayca kanar ve geçici
kronu çıkarılmasından sonra gingivitis ortaya çıkar.
g. Simanlar:
i. Çinko fosfat siman: Son derece asidiktir, pulpa iltihabına neden
olur ve bakteriyel invazyona izin verir. Ucuzluğu, ısı izolasyonu ve
dayanıklılığı avantajlarıdır. Çinko ve fosforik asitin kimyasal
kombinasyonudur. Fosforik asitin zararı sürekli değildir. Asit yavaş
yavaş nötralize olur. Daha sonra dentinde reperatif bir süreç
başlar. Sığ kavitelerde ve altında reperatif dentin bulunan
sklerotik dentinli yaşlı bireylerde tamir hemen gerçekleşir. Buna
rağmen kalın kaide şeklinde derin kavitelerde geçirgen dentin
kanalcıkları üzerine yerleştirildiğinde ciddi ağrı şokuna ve pulpal
hemorajilere neden olabilir. Bu nedenle derin kavitelerde kalsiyum
hidroksit solüsyonu ya da çinko oksit öjenol siman biyolojik açıdan
önerilir. Özellikle genç dişlerde ya da kanalcıkları yeni kesilmiş
yaşlı dişlerde çinko fosfat siman kullanılması gerekiyorsa, pulpayı
korumak için kavite verniği ya da kalsiyum hidroksit, izolatör bir
madde olarak sürülmelidir.
ii. Polikarboksilat siman: Çinkooksit ve poliakrilik asit arasındaki
karşılıklı etkileşme ile elde edilir. Pulpaya yakın kavitelerde minimal
etki oluşturmaktadır. Bu nedenle, silikat ve kompozit rezin
restorasyonların ve hatta inley (inlay) ve amalgam restorasyonların
altında kaide olarak güvenle kullanılır.
iii. Cam iyonomer ve rezin modifiye cam iyonomerler: Cam
iyonomerlerin dişe bağlanması, yapısındaki karboksilik asit
grubunun, dişin yapısındaki kalsiyum ile reaksiyona girmesi ile
oluşmaktadır. Reaksiyondaki zincir oluşumu devam ettikçe,
temasta olduğu diş yapısındaki kalsiyum ve fosfat iyonları da
reaksiyona katılır. Dişin sert dokularına bağlanma ve kariostatik
özellikleri vardır. Ancak nem kontaminasyonuna karşı çok
hassastırlar. Bakteriyel invazyonu önleyişi, flor açığa çıkışı,
başlangıçtaki düşük pH’sı ve diş yapılarına kimyasal bağlanması,

23
metal katyonları çıkarmasına bağlanmaktadır. Rezin modifiye cam
iyonomerler geleneksel cam iyonomerler kadar flor salarlar. Suda
daha az çözünürler, daha az mikrosızıntı ve su ile erken
kontaminasyona daha fazla dirençlidirler. Diş kesiminde kalan
dentin kalınlığı 1 mm’den az olduğunda pulpada tepkiler belirir.
iv. Kompozit rezinler: Mükemmel estetik kaliteleri ve kolay
manüplasyonları nedeniyle tercih edilirler. Mine ve dentin dokusuna
adezyon ile bağlanırlar. Klinik başarısı, hasta ve diş seçimine,
oklüzyona, oral hijyen ve alışkanlıklarına, rezin türüne, uygulama
yöntemine, hekimin becerisine bağlı olarak değişir. Başarısızlıklar
ise, polimerizasyon büzülmesi, kenar sızıntısı, aşınma, renklenme ve
post operatif duyarlılıktır.

3- RESTORATİF ETKİLER:
a. Yaşla birlikte gingival değişiklikler: Yaş ilerledikçe epitelyal ataçman
apikale doğru yer değiştirir. Çocukluk döneminde kısmen sürmüş dişte epitel
mineye bağlanır. Diş yavaş yavaş sürerken epitelyal ataçman mine-sement
bileşimine doğru migrasyona uğrar ve gingival cep derinleşmesi ile birlikte,
apikale doğru yer değiştirir. Bu bölge, özellikle hafif enflamatuar reaksiyon
gösteren dokularda, gingival sıvının eksüdası ile temizlenir. Buna rağmen çok derin
patolojik ceplerde temizlenme olamaz, bu nedenle anaerobik bakteriler, kendi
kendini temizleyemeyen patolojik ceplerde kolonize olabilir ve plak
oluşturabilirler. Plaklar, kök çürüklerine sebep olur. Plaklar, gram negatif, toksin
üretici organizmalar içerebilir ve toksik gingivitis ortaya çıkar. Bu toksik plaklar,
genç insanlardaki dişeti üzerinde kalan full kronlar ( bu durum bakteri plağının
gelişimini hızlandırır) çevresinde de oldukça sık olarak görülürler.

b. Restorasyon bitim sınırı: Klinisyenlerin karşılarına çıkan


problemlerde birisi, bir restorasyonun gingival sınırının tam olarak nerede sona
erdirileceğidir. İyi bir marjinal uyum ve kron kenarının uygun bir şekilde
konumlandırılması ile bir restorasyonu başarılı kılabilmek için öncelikle dişeti
sağlığının yerinde olması şarttır. Klinik restoratif işlemler sırasında dişeti
sağlığını korumak için öncelikle bu yapının doğal durumunu bilmek gerekir.

24
ANATOMİ
Oral kaviteyi kaplayan üç farklı yapıda mukoza tabakası ayırt edilebilir:
1. Çiğneyici mukoza (keratinize mukoza): Dişeti ve sert damağı
kaplayan mukoza
2. Örtücü mukoza: Yumuşak damak, ağız tabanı, dudaklar, yanaklar,
vestibul ve alveolü örten mukoza
3. Özelleşmiş duyusal mukoza: Dilin dorsum kısmını kaplayan ve tat
tomurcuklarını oluşturan mukoza

Resim 21:
Dişeti
Bakteriyel plak nedeniyle herhangi bir eksudasyon veya anflamaston
içermeyen normal dişeti pembe renkte ve portakal kabuğuna benzer pütürlü bir
dokuya sahiptir. Genişliği 1mm’den 9 mm’ye kadar değişebilirken, serbest dişeti
marjininden alveolar mukozaya kadar uzanır. Gingiva ve alveolar mukoza bir
demarkasyonla birbirinden ayrılırlar ki buna mukogingival junction (MGJ)
(mukogingival bileşim) adı verilir. Bu sınır pütürlü keratinize doku ile daha fazla
elastik fibriller içeren konnektif bir doku şeklindeki düzgün parlak mukozayı
birbirinden ayırır. MGJ’nını ucuna doğru alveolar mukoza vestibul mukozayı
meydana getirerek kaslara ve dudak ve yanakların fasyalarına tutunur.
Bu şekilde dişeti üç kısıma ayrılabilir:
1. Serbest (marjinal) gingiva: Kronal görünümün en üst noktasından, dişle olan
epitelyal ataşmana kadar uzanan kısım
2. Tutunmuş (yapışık) gingiva (attached gingiva): Epitelyal ataşman
seviyesinden dişeti ve alveolar mukoza birleşimine (MGJ) kadar uzanan
kısım
3. İnterdental papil: Komşu dişler arasındaki alanı dolduran dişetinin bukkal
ve lingual komponentleriolan ve merkezi bir içbükeylik ile birbirinden
ayrılan üçgensel bir yansıma şeklinde görülen kısım.
Alveolar mukoza
Mukogingival birleşim

Tutunmuş (yapışık) gingiva


(attached gingiva):

Serbest (marjinal) gingiva

İnterdental papil

25
Labial veya bukkal yüzeyde epitelyal ataşmanın ucunda veya buraya yakın
bir seviyede oluşan, dişetinin yapışık kısmı ile serbest kısmını birbirinden hafif
bir çöküntü ile ayıran ‘V’ şeklindeki oluğa da serbest dişeti oluğu denir.
Periodonsiyum
Mandibula ve maksilladaki periostiuma tutunmuş konnektif bir doku yapısıdır ve
dişleri mandibular ve maksiler alveolar proçese bağlar. Periodonsiyumun esas
elemanı, dişe fonksiyon sırasında destek sağlayan, kemik ve sement içerisine
gömülmüş kollajen fibrillerden oluşan periodontal ligamenttir (PDL). Sharpey
lifleri olarak da bilinen bu fibriller dalga şeklinde bir yol izlerler ve kemik veya
sement içerisinde sonlanırlar.
PDL içerisinde beş temel fibril grubu vardır.

1- Transeptal fibriller- komşu dişler arasındaki interproksimal bölgede


uzanırlar ve sonlanmaları semnet içerisindedir.
2- Alveolar kret fibrilleri- epitelyal ataşmanın dibinden başlayan ve sement
üzerinden alveolar krete uzanan fibriller
3- Horizontal fibriller-sement ve alveolar kret arasında dik açı ile uzanan
fibriller
4- Oblik fibriller- apikale doğru oblik yönde uzanan, sement ve alveolar kemik
arasında tutunan fibriller (sayısı en çoktur)
5- Apikal fibriller- kökün apikalinde sementten alveolar kemiğe doğru radial
olarak uzanan fibriller

Resim 23:
Diş-dişeti birleşimi (Dentogingival junction)

Gingival oluğun tabanında diş-dişeti birleşimi (Dentogingival junction-DGJ)


olarak bilinen epitelyum-dişara yüzeyi vardır. Sert ve yumuşak dokular arasındaki
bu yapısal ilişki insan vücudunda tektir. Epitelyal hücreler mine ve sement
yüzeyine bağlıdır. Gingival oluk serbest marjinal gingiva ile birleştirici epitelyumin
serbest yüzeyi arasında uzanır. Sağlıklı bireylerde bu oluğun derinliği, ortalama
1,8 mm olarak bildirilmektedir. Genellikle oluk nekadar sığ ise, dişetinin de o
kadarsağlıklı olduğu düşünülür.3 mm’ye kadar olan cep derinlikleri sağlıklı ve
korunabilir nitelikte kabul edilir. Geniş kapsamlı populasyon çalışmalarında dişeti
oluk derinliklerinin ortalama 0,69 mm, birleştirici epitelin ortalama 0,97 mm ve

26
konnektif fibröz doku ataşmanının ortalama 1,07 mm olduğu tespit edilmiştir.
Konnektif doku ataşmanı ve birleştirici epitelin birlikte boyutu 2,04 mm’ye ulaşır
ve biyolojik genişlik olarak ifade edilir. Kron marjinlerinin yerleşimi bu biyolojik
alan içerisinde olmalıdır. Bu biyolojik genişlik bölgesi aşılırsa, enflamasyon ve
kanamalar kaçınılmazdır. Sonuç olarak ta ataşman kaybı, birleştirici epitelin
apikale doğru çekilmesi ve periodontal cep oluşumu ortaya çıkar.

Resim 24: Biyolojik genişlik alanı

Bir restorasyonun bitiş çizgisinin serbest dişeti kenarına göre seviyesi üç


şekilde olabilir:
i. Supragingival,
ii. Subgingival,
iii. Serbest dişeti seviyesinde, bizotaj eğim ile cep içine
yönlendirmek.
Temel amaç dişeti irritasyonunu ve bakteriyel plak oluşumunu önlemektir.
Dişhekimlerinin çoğu dişeti kenarının hemen altında biten bir servikal kenarı
tercih ederler. Bunun önemi, özellikle proksimal yüzeylerde restorasyon
kenarında bakteri girmesi ve plak oluşumuna karşı maksimal koruyuculuğu
sağlamaktır.
Biyolojik, mekanik ve estetik açılardan değerlendirildiğinde bu
yerleşimlerden her birinin bir takım avantaj ve dezavantajlarının olduğu
aşikardır.

Resim 25:
Dişeti üzerinde marjinal yerleşim :
1. Dişeti travmatize edilmez, kolay hazırlanır ve kron mine içerisinde
hazırlanır,
2. Temizlik daha kolay yapılır,

27
3. Yumuşak dokular zarar görme riski taşımazlar, ölçü daha net olur ve day
üzerinde daha net bir bitiş çizgisi elde edilir,
4. Kontroller sırasında restorasyonun değerlendirilmesi daha sağlıklı yapılır.

Dişeti cebi içerisinde marjinal yerleşim:


1. Çürük, servikal erozyon veya mevcut restorasyon dişeti altında ise
2. Proksimal kontak alanı gingival krete kadar uzanıyorsa
3. İlave retansiyona ihtiyaç duyuluyorsa
4. Bir metal-porselen veya veneer kronun metal bileziği labiogingival kret
ardında gizlenmek durumundaysa veya estetiğin birincil derecede önemli
olduğu anterior restorasyonlarda
5. Kök hassasiyeti olan vakalarda
6. Aksiyel konturun modifikasyonu endike ise subgingival yerleşime karar
verilir.

c. Gingival retraksiyon: Gingival bölgenin net bir ölçüsünün elde


edilebilmesi amacıyla kron ve kavite marjinlerinin açılması için dişeti retraksiyonu
kusursuz kron ya da köprü yapımı için esastır. Retraksiyon; mekanik, mekanik ve
kimyasal, cerrahi olarak yapılır. Genç hastaların sağlıklı dişetleri böyle
travmalarda sonra hızla iyileşirken, yaşlı hastalarda iskemi oluşur ve rejenere
(tamir) olamayabilir. Kuvvetli bir retraksiyonda sıklıkla gingival atrofi,
restorasyonun marjinlerinin kapatılması yerine açılması ve bazen de kök
semetinin açığa çıkması ortaya çıkabilir. Bu; anterior dişlerin klinik kronlarının
estetik olmayan uzamasına ve posterior dişilerde servikal bölgede aşırı
duyarlılığa yol açar.

28
DİŞ KESİMİ (PREPARASYONU): PRENSİPLER VE ENSTRÜMANTASYON

PRENSİPLER

I. Biyolojik Faktörler: Ağız dokularının sağlığını etkiler


A. Diş yapısının korunması:
1. Kalan diş yapısını koruma: Mümkün olduğunca diş dokusundan
en az indirgeme yapılan parsiyel veneer gibi dizaynlar öncelikle seçilmelidir. Kalan
dentin miktarı pulpal cevapla doğru orantılıdır. Odontoblastların yapısına diş
kesiminde verilen zarar bilinmektedir. Bu nedenle pulpal cevap göz önüne
alındığında vital bir diş prepare edilirken özel bir dikkat sarf edilmelidir. Çürük
bulunan bölgeler sert ve renkleşmemiş bölgelere kadar temizlenmelidir.

2. Kontakt diş yapısını koruma: Operatif diş hekimliğinde dişlerin


hasarı genel bir hatadır. Hasar gören proksimal temas alanı dikkatlice yeniden
şekillendirilse ve polisajı yapılsa bile orijinal hasarsız diş yüzeyinden daha fazla
çürüğe karşı duyarlıdır. Bunun nedeni orjinal mine yüzeyinin daha yüksek florid
konsantrasyonları içermesi ve bozulan diş yüzeyinin plak retansiyonuna daha fazla
eğilimli olmasıdır. Komşu diş yüzeyini korumak için metal matriks bandı
kullanılabilir. Bandın perfore olma riskinden dolayı, en tercih edilen yöntem
prepare edilen dişin proksimal minesini kullanarak komşu yapıları korumaktır.

29
Resim 30:
B. Yumuşak dokuların korunması: Diş kesimi esnasında hastanın
yutkunması, acı ile ani bir hareketi veya hekimin küçük bir dikkatsizliği dil, dişeti
ve yanak gibi yumuşak dokulara frezle zarar verilmesine neden olabilir.
C. Yetersiz kesim: Uygun olmayan şekilde prepare edilen diş uzun süreli
diş sağlığına da ters etki edebilir. Yetersiz aksiyal kesim plak kontrolünü
engeller, yetersiz okluzal kesim disfonksiyon ile sonuçlanabilir. Kötü marjin
yerleşimi ise minenin zayıf parça halinde kalmasına veya tüberkül kırılmasına
neden olabilir. Aşırı aksiyal konturlu kronlar gingival enflamasyona neden olurlar.
Preparasyon marjini mümkün olduğunca supragingival hazırlanmalıdır. Simante
edilen restorasyonlarda subgingival marjinler periodontal hastalıkların ana
faktörlerinden biri olarak tanımlanmıştır. Supragingival marjinlerin yumuşak
dokulara travma yapmadan daha net hazırlanmaları kolaydır. Ayrıca genellikle
sert mine üzerinde sonlanırlar, subgingival marjinler ise sıklıkla dentin veya
sement üzerindedir.
D. Marjinal bütünlük : Kron restorasyonlarının dişeti kenarında
sonlanma mesafesi ve şekli biyolojik uyum için önemli bir faktördür. Kron kenarı
dişeti iliklileri 4 aşamada değerlendirilebilir:

1- Kron marjinlerinin konumu; Estetik ve periodontal sağlığa bağlı olarak


subgingival, dişeti hizasında veya supragingival olarak hazırlanabilir.
Şartlar elverdiği ölçüde dişeti sağlığı riske edilmemek kaydı ile kron
kenarları marjinal dişetinin tepe noktası ile epitelyal ataşmanın arasındaki
orta kısımda yerleşmelidir.

2- Kenar uyumu; Siman kalınlığı, simantasyon sonucu ortaya çıkan


hidrostatik basınç, marjinal preparasyon uyumu, düzgünlüğü ve döküm kalitesi,
kenar uyumunu etkiler. 120µm’dan fazla aralık uyum problemi oluşturur.
3- Marjinal preparasyon tasarımları; Basamaksız (knife Edge),
Chamfer (oluk), Shoulder (tam basamak), ve Bizotajlı basamak (beveled shoulder)
olmak üzere dört tasarım marjinal bütünlüğün sağlanmasında uygulanmaktadır.
4- Kron konturü; ± 1 mm ‘lik değişimler gingival sağlığı etkilemez.
Metal-porselen ve veneer kronlarda aşırı konturlama ortaya çıkabilir. Proksimal
bölgelerdeki yetersiz ve uygun olmayan embraşürler gingival sağlığı bozabilir.
Estetik, fonksiyonel ve fizyolojik gereksinimler karşılanabilmelidir.

30
Resim 31:

II. Mekanik Faktörler:

A. Tutuculuk: Çiğneme kuvveti ve vertikal yönlendirildiğinde tutuculuk


üzerinde etkin rol oynar. Horizontal kuvvetler dişler üzerine zararlı
etki yaptığı gibi restorasyonu dişten uzaklaştırabilir. Diş kesiminin
geometrisi silindirik olmalı, aksiyal yüzeyler birbirine paralel veya en
az 6o’lik eğim ile hazırlanmalıdır. Anatomik form korunmalı, mümkün
olduğunca geniş yüzeyler hazırlanmalıdır. Bunun yanında yüzey
pürüzlülüğü ve simanın özelliği de tutuculukta etkili bir faktördür.

B. Direnç: Uygun okluzal yüzeyler, kuvvetlerin dağılımı, aksiyal


duvarlarda kutu ve oluk preparasyonları ve siman deformasyona
direnci restorasyonun direncini arttırır.

C. Yapısal sağlamlık: Preparasyon, dişe uygulanacak restorasyonun


okluzal kuvvetler karşısında deformasyona uğramamasını sağlayacak
derinlikte hazırlanmalıdır. Tüm preparasyon uniform olmalıdır. Uygun
tüberkül şekli, okluzal mesafe, porselen okluzal yüzeyler veya
fonksiyonel tüberküllerde 1.5 mm diğer yerlerde 1mm preparasyon
derinliği önerilir. Alaşım seçimi de yapısal sağlamlıkta önemlidir.

31
D. Marjinal Sonlama: Marjinal bölgede kron ve diş arasında 120 µm’dan
daha büyük bir aralığın bulunması, bu kısımdaki simanın çözülmesine,
bakteriyel plak birikimine ve bunun sonucunda da periodontal
dokuların rahatsızlanmalarına yol açmakta, biyolojik ve mekanik
restoratif başarısızlığa neden olmaktadır. Marjin sonlanmaları bu
başarısızlıkları en aza indirebilmek için bir çok araştırma sonunda
tasarlanmış dizaynları içerir. İyi bir marjin tasarımı;
a. Aşırı bir kesime neden olmaksızın kolay bir preparasyona
izinvermeli,
b. Ölçü ve day üzerinde kolayca yansıtılabilmeli,
c. Yeterli materyal kalınlığına izin vermeli (mum modelasyonun
distorsiyona uğratılmadan manuple edilebilmesi, estetik materyal
için yer sağlanması),
d. Diş dokusunun korunması gibi özellikleri taşımalıdır.

Kron köprü restorasyonlarında önerilen marjin tasarımları:


1. Oluk (Chamfer); Döküm metal kronlar, veneer kronlar ve
metal-seramik kronlarda kullanılır. En az stres oluşturan sonlama tipidir.
2. Basamak (Shoulder): Dişin prepare edilmeyen kısmı ile 90
derece açı yapar. Tam seramik kronlar, metal-seramik kronların labial
marjinlerinde uygulanır. Preparasyonu ve iyi bir marjinal uyumun elde edilmesi
oldukça zordur. Diğer tasarımlara göre fazla diş kesilmesi nedeniyle konservatif
bir tasarım değildir.
3. Bizotajlı basamak (Beveled Shoulder) Kron kenarlarının dişe
daha iyi adaptasyonunu sağlamak, marjinal aralığı azaltmak ve açığa çıkan mine
prizmalarını düzeltmek için uygulanmaktadır. Parsiyel veneer’ların okluzal
basamakları metal-seramik kronlarda kullanılır.
4. Basmaksız (Knife Edge): Uygun olmayan tüberküller, aşırı
konturlu restorasyonlara neden olabilir. Ulaşılması güç bölgelerde, geniş pulpalı
genç bireylerde, full metal restorasyonlarda, gingival bölgede sonlanmayan
parsiyel kron tasarımlarında ve dişlerin lingual yüzeylerinde kullanım alanı
bulurlar. En önemli güçlükleri, net ölçü alınamaması, day üzerinde kron sınırlarının

32
net bir şekilde belirlenememesi, ve döküm aşamalarından sonra kron kenarlarının
hassas tesviye ve cilalama zorluklarıdır.

III. Estetik faktörler: Metal destekli restorasyonlarda metalin maskelenmesi,


lingual veya palatinale kaydırılması, estetik materyal için yeterli kalınlık
sağlanması ile estetik sorunlar ber taraf edilir.
ž Minimum metal kullanımı
ž Maksimum kalınlıkta porselen
ž Porselen okluzal yüzeyler
ž Subgingival marjinler

KNİFE-EDGE
Ø Okluzal kuvvetler altında ince kenarlar deforme olabilir.
Ø Aşırı kontürlü restorasyonların oluşmasına neden olabilir.
Ø İnce bitim çizgisine uyacak kenarı da mumlama ve döküm sırasında hassas
olarak oluşturulmaz.
SHOULDER
Ø Geniş basamak ve oklüzal kuvvetlere karşı dirençlidir.
Ø Porselenin kırılmasına yol açabilecek gerilimleri azaltır.
Ø Dişteki gerilimlerin yoğunlaşmasına yol açarak diş kırıklarına neden olabilir.
BİZOTAJLI SHOULDER
Ø Bizotajlı shoulder tipi basamakta açı değeri azaldıkça; restorasyon ve diş
arasındaki aralık azalacak; dolayısıyla restorasyonun dişe uyumu artacak.
Ø Kron ile diş arasındaki vertikal yönde bir aralık bizotaj bölgesine daha küçük
olarak yansır.
Ø Restorasyonda yer olan küçük uyum hataları da giderilmiş olmakta ve
mikrosızıntı düşük seviyelerde tutulmaktadır.
CHAMFER
Ø Veneer metal restorasyonlar için tercih edilen dişeti bitiş çizgisi
Ø Bitiş çizgisinin en az gerilim oluşturduğu basamak çeşididir.
Ø Stres altındaki siman tabakasının başarısızlığa uğrama ihitmali düşük olan
basamak çeşididir.

33
DİŞ PREPARASYONU

Diş kesimi kesim prensiplerinin ışığı altında bir düzen içinde yapılmalıdır. Temel
prensip dişin anatomik formuna sadık kalınmasıdır. Kesime hangi yüzden
başlanacağına dair iki ayrı düşünce vardır:
1- Aksiyal yüzlerin okluzal yüzden önce kesilmesi: Paralellik daha kolay
gözlenir.
2- Okluzal yüzün veya kesici yüzün önce kesilmesi: Klinik kron boyu uzun
dişlerde tercih edilmesi önerilir.

Diş kesimi aşamaları:


1- Okluzal ve ya insizal yüz kesimleri
2- Aksiyal (mesial, distal, bukkal, labial) yüz kesimleri
3- Tutuculuğu arttırıcı hazırlıklar
4- Yüzeylerin düzeltilmeleri, keskin köşe ve kenarların yuvarlatılması
5- Kole sınırının hazırlanması.

Tüm dişler için okluzal veya insizal ve aksiyal kesim gereklidir.

1- Okluzal ya da insizal kesim: Okluzal kesim dişin, antagonisti ile


ilişkisinin kesilmesi ve böylelikle, arada yer alacak protez materyali
için gereken miktarda boşluğun oluşturulması amacıyla yapılır.
Genellikle 1-2 mm’lik kesim derinliği yeterlidir. Öncelikle kesim
derinliğine uygun rehber oluklar açılır. Daha sonra bu rehber oluklar
okluzal morfoloji korunarak birleştirilir. Bu şekilde direnç ve diş
dokusunun korunması sağlanabilir.

Aksiyal kesim: Dişin uzun aksına paralel olarak kron bölgesinde serviko-
insizal veya okluzal yönde oluşturulan kesim şeklidir. Öncelikle çap veya
yarıçapı kesim derinliğine uygun silindirik frezler ile diş yüzeyinde
anatomik kurvatürlere uygun olarak rehber oluklar (serviko-insizal veya
okluzal veya mesiodistal yönlü) açılır.
Aksiyal kesim iki bölümde gerçekleştirilir.
a- Gingival aksiyal kesim: Dişetinden dişin ekvator
bölgesine kadar olan bölümde yapılan kesimdir. En az
1,2 mm gerekir. Metal-seramik kalınlığı ancak bu
ölçüde ideal restorasyon özelliği kazanmaktadır.

34
Metal alt yapı; 0,35-0,50 mm
Opak alt yapı; 0,10 mm
Porselen;+ 0,60-1,00 mm
1,12-1,60 mm

b- Okluzal Aksiyal kesim: Ekvator hattının üstünde kalan


kısmın kesimidir. Bukkal-lingual yüzlerde anatomik
forma uygun kesim yapılmalıdır. 3o-6o derecelik eğime
uyulur. Aksiyal kesim mesial ve distal yüzlerde
okluzale doğru 3o-6o derece eğimli olarak uygulanır.
Anatomik form modifiye olur.

YUMUŞAK DOKU DÜZENLEMELERİ


Başarılı bir doku ayırımı için en önemli gereklilik gingival sulkusun tabanı ile
kemik tepesi arasındaki yeterli mesafe (biyolojik derinlik) ile sağlıklı dokunun
belirlenmesidir. Doku ayırımının amacı ölçü materyali için hem vertikal –dişin
marginal sonlanma yüzeyinin açığa çıkarılması- hem de lateral olarak (dayanıklılık
için materyalin hacmi) netlik ve yer kazanılmasıdır. Doku ayırımı (diş eti
retraksiyonu) için pek çok metod günümüzde kullanılmaktadır.

35
1- Mekanik ayırım (mekanik retraksiyon)
a. Rubber Dam – tek diş ayırımında uygun iken, tüm ark ölçülerde
uygulanabilirliği mümkün değildir.
b. Keten lifler, iplik, lastikler veya mumlanmamış dental floss(diş
ipi), gütta perka, bakır ano –mekanik etkili materyal diş ve diş eti
arasına dikkatlice yerleştirilir. Ayırım iplikleri değişik
kalınlıklarda büyük en altta olmak üzere üst üste yerleştirilerek
kesim sınırı açığa çıkarılır. Dokular için en az zararlı yöntemdir.
Avantajları: Kanama kontrolü ve mükemmel sağlık
Dezavantajları: Doku ayırımı iyi olabilir fakat diğer yöntemelere göre
dişeti (crevicular) sıvısı kontrolü zayıftır. Sulkusun zarar görmesini önlemek için
uzaklaştırılmadan önce su ile ıslatılmalıdır.
Materyal en az 7 dakika bekletilir ve diş eti dişten 0,4-0,7 mm uzaklaşır.

Resim 26:

2- Mekanik-kimyasal ayrım: Pek çok kimyasal solüsyon mekanik ayırıcı


materyallere emdirilerek ayırımın etkinliği arttırılmaya çalışılmıştır. Kullanılan
solusyonlar:
a. EPINEPHRINE (0.1% & 8%): %0,1 Epinefrin, %2-8 racemic
epinefrin, %4 lavoepinefrin vazokonstruktör etki göstererek diş eti ayırımına
yardımcı olur.
Kontrendikasyonları:
- Kardiyovasküler sistem rahatsızlık hikayesi olanlar
- Hyperthyroidism
- Epinefrin alerjisi olanlar

b. Alüminyum sülfat ( Potasyum alüminyum sülfat)


Epinefrinden daha az etkilidir. Epinefrine alternatif olarak kullanılabilir.
Ancak dişetinde hasar oluşturabilir. 10 dakika beklenmesi durumunda oluşan
hasar 10 günde iyileşir. Krestal dokuda 0,1 mm geçici kayba neden olabilir.
c. Alüminyum klorit (%5-10)

36
Aşırı konsantrasyonlarda %10 doku yıkımı olduğunu bildiren çalışmalar
vardır. 10 dakika uygulanması yeterlidir. Krestal dokuda 0,1 mm’den az geçici
kayıp oluştururlar.
Önemli bir kontrendikasyonu olmadığı gibi, minimal sistemik etkisi vardır.
Önerilen mekanik-kimyasal ajanların en etkilisidir.

d. Ferik sülfat (%13,3)


Dokuları travmatize etmeden alüminyum kloritten daha hızlı iyileşme
sağlar. 1-3 dakika sonunda etkisi gösterir. En az 30 dakika ayırım yapabilir.
e. Sempatomimetik aminler: Epinefrinden daha iyi ayırım yapar.
f. Çinko klorit (8% & 40%): Epinefrin ile eşit ayırım yapar. Doku nekroz
riski yüksektir. 60 günde iyileşme olur. Bu nedenle önerilmez.

3- Rotary gingival curretage: Bir rotary el aleti ile diş eti dişten
uzaklaştırılırak geçici bir ayırım sağlanır.
4- Cerrahi: Bu yöntemde elektro-cerrahi ve cerrahi bistüri yöntemi
uygulanır. Elektro-cerrahide 1.0 veya daha fazla MHz’lik yüksek frekanslı
elektrik akımı ile ağrı ve kas spazmı oluşturmadan kesici elektrodun doku ile
teması sonucunda dokunun ısısı yükseltilerek düzgün bir kesi yüzeyi ve dişeti
ayırımı sağlanır. Cerrahi bistüri ile gingival hiperplazilerde dişeti kole bölgesinden
uzaklaştırılır. Bir üçüncü yöntem olan kimyasal koterizasyonda %40 çinko klorür,
sodyum sülfit, potasyum hidroksir gibi maddeler kullanılır. Nekroz ve doku kaybı
oluşturduğundan pek kullanılmamaktadır.
5- Laser: Bu amaç için, 2.780 nm erbium-class (480-510 nm.) lazerden
yararlanılır. Stimulasyon yüksek elektrik akımı ile olur. Kan tarafından absorbe
edilebilmesinden dolayı 1-2 mm kadar olan damarlarda hemostaz saglanır. Ciltte
belirli bir absorbsiyona ugrayana kadar vasküler lezyonlarda kapiller kuruma ve
protein koagulasyonuna sebep olur. Bundan dolayı lazer sistemi kullanılarak
yapılan retraksiyonun avantajı yeterli bir hemostazın saglanmasıdır. Scott ve ark.
yaptıkları çalısmada, erbium lazer teknigi ile çift kord teknigini karsılastırmıs,
erbium lazer tekniginin geleneksel yöntemlerden çok daha iyi oldugunu
belirtmislerdir. Özellikle postoperatif rahatsızlıkların ortadan kalktıgını,
istenmeyen diseti çekilmelerinin olmadıgını belirtmislerdir.

37
Resim 27:

DİŞ KESİM ALETLERİ VE ETKİLERİ

Diş kesimi dişin lokalizasyonu, pozisyonu, boyutları, restorasyonun tipi


materyal ve kesimin yapılacağı aletler ve kesici uçların tipi olmak üzere bir çok
faktöre bağlıdır. Diş kesim işleminde diş sert dokuları ve kesici uçlar (frezler) iki
temel unsuru oluşturur.

Diş dokularının yapısı


- Mine: Mine dokusu ameloblast hücreleri tarafından oluşturulur.
Kesici kenar ve okluzal yüzeylerde çok kalın, kole bölgesine giderek
incelir ve mine-sement sınırında sonlanır. %95-98 inorganik, %1
organik ve %4 sudan oluşur. İnorganik kısım hidroksil apatit
kristalleri şeklindedir. Işık mikroskobunda minede altıgen yapıda
prizmalar, prizmaların içinin tanecikli görünümü, prizma kını,
interprizmatik aralık ve interprizmatik köprüler görülebilir.
- Dentin: Sarımsı beyaz renkte, ışığı yarı geçirgen, kompakt kemikten
daha sert bir yapıdır. %75 inorganik, %20 organik ve % 5 su içerir.
Dentin dokusu odontoblast hücreleri tarafından yapılır. Mineden
daha küçük yapılı hidroksil apatit kristalleri bulunur. Organik yapı,
kollagen fibrillerden oluşur. Peritübüler dentin ve intertübüler
dentin adı verilen dentin kanalları beslenme iletide rol oynar. Dentin
dokusunun duyarlılığı için üç ayrı mekanizma vardır:
i. Odontoblast reseptör teorisi: Odontoblastların ve onların
tuzantılarının dentinde reseptör mekanizması olarak çalıştığı
inancıdır.
ii. Direkt sinir sonlanması teorisi: Myelinsiz duyu siniri
sonlanmaları dentinal tübüller içinde bulunur. Bu nedenle
stimülasyondan direkt pulpanın sorumlu olduğu ileri sürülür.
iii. Hidrodinamik teori: Pulpa ve dentinde bulunan hücre dışı sıvı
(dentin lenfi), tübüllerin yüzeyindeki basınç, gerilim ya da
fonksiyonel değişimler nedeniyle hidrodinamik değişikliğe
uğrar.Bu değişiklik dentinal tübüller içerisinde hızlın bir sıvı

38
akımına yol açar ve mekanoreseptörler ile subodontoblastik
sinir pleksusuna iletilir.
- Pulpa: Bağ dokusu yapısında, glikoproteinler ve asit
mukosakkaritlerle birlikte diğer proteinlerden meydana gelir. Pulpa,
dentin oluşumu, beslenmesi, dişin sinirlerinin temini ve dişin
korunmasını sağlar.
- Sement: Kökün büyük kısmını kaplayarak periodonal kemiğe ve
dentine tutunur. %45-50 inorganik , %50-65 organik ve sudan
oluşur. Moleküler yapısı hidroksilapatittir.

DİŞ KESİM ALETLERİ

Günümüzde aeretör adı verilen hava türbünleri ile yüksek devirli diş
kesimleri yapılmaktadır. Yüksek devirli aletlerle daha konservatif ve kaliteli
preparasyonlar yapılırken, düşük devirli aletlerin (mikromotor) kullanımını
gerektirecek yıkıcı preparasyonlarda oluşabilmektedir.
Kesici uçlar (frezler): Küresel ve silindirik olabilirler. Elmas, tungsten
karbid ve delici frezler (twist drill) olmak üzere üç tip frez grubu kullanılır.
Kesim aletlerinin etkileri
Diş kesiminde, kesim mine-dentin bileşiminde ya da bunun hemen altında
yapıldığı zaman ağrı duyarlılığı maksimumdur. Çünkü özellikle genç ve daha
önceden dentini zedelenmiş hastalarda dentin hücrelerinin protoplazmik
dallanmaları bu sahalarda çok fazladır. Kesim derinleştikçe odontoblastların
harabiyetlerinin artmasına rağmen ağrı reaksiyonu azalacaktır. Bunun yanı sıra
pulpa ve dentin harabiyet miktarı artacaktır.
Yüksek ve düşük devirli dönen aletlerle kesim işlemi için diş dokularının
uzaklaştırılması ısıya, hıza, basınca ve vibrasyona bağlı olarak diş ve çevre
dokularda çeşitli etkiler ortaya çıkarır.
Isı: Kesim anında diş dokularının ısınması, diş dokularının moleküllerini
bağlayn enerjinin açığa çıkması şeklinde ifade edilir (65-80 derece). Isınmanın
oluşturacağı dentin yanığı, pulpal enflamasyon, nekroz gibi olumsuzlukları önlemek
için mutlaka hava-su spreyi kullanılmalıdır. Isı artıran etkenler:
1- Aletin dönme hızı. Alet ne kadar hızlı dönerse, o kadar yüksek ısı
oluşur.
2- Aletin çapı.
3- Hekimin uyguladığı basınç.

Basınç: Basınç=kuvvet/yüzey olduğu için, küçük frezler aynı kuvetle büyük


frezlerden daha fazla basınç oluştururlar. Yüksek devirlerde basınç azalır.
Yüksek basınç altında su akış oranı yükseltilirse, düşük basınç altında ise
düşürülürse daha etkili kesim yapılır.

39
Vibrasyon: Kullanılan aletlerin tipi vibrasyon oluşturacak şekildedir. 6000
dev/dk ‘nın oluşturduğu vibrasyon dalgası hasta ve hekim için en rahatsızlık verici
sınırdır. 100.000 dev/dk 1600 cycl/sn’lik vibrasyon dalgası oluşturur. 1300
cycl/sn üzerindeki vibrasyon dalgaları hasta için fark edilmezdir.

Başarılı ve komplikasyonsuz kesim için şartlar:


1- Keskin elmas frezler,
2- Sürekli bir yerde kesmek yerine tüm yüzeyleri gezerek kesim,
3- Tam çalışan su soğutma sistemi,
4- Hastaya güven aşılanmalı,
5- Kesim kısa sürede bitirilmeli,
6- Kesim tüm yüzeylerde yeterli olmalı, gereksiz fazla kesimlerden
kaçınılmalı,
7- Anatomik forma sadakat,
8- Kesilmiş dişe insizal veya okluzalden bakıldığında koledeki basamak
uniform olarak görülmelidir,
9- Koledeki basamak yüzeyi düzgün ve kesintisiz olmalıdır.
Diş kesiminde ortaya çıkacak komplikasyonlar:
1- Kuru çalışmada pulpal patolojiler,
2- Dikkatsiz kesim sonucu pulpa perforasyonları (özellikle ön grup dişlerin
kole bölgeleri)
3- Hacimleri küçük alt ön kesicilerde basamak hazırlanırsa kolede kırık ve
pulpal perforasyonlar,
4- Komşu ve antagonist dişlere zararlar,
5- Gingiva ve epitelyal ataçman hasarları,
6- Yanak-dudak ve dil gibi yumuşak doku hasarları,
7- Kron boyu ve mesial, distal yüzey gereksiz fazla kesimleri.

KESİLEN DİŞ DOKULARININ KORUNMASI


Kesilen diş dokusunun üzerinde 0.05-0,10 µm kalınlığında kesim artıkları,
tükürük, kan ve mikroorganizmalardan oluşan SMEAR tabakası vardır. Bu tabaka
dentin kanalcıklarına diğer materyallerin girişini engeller, adeziv materyallerin
uygulanmasından önce dişe zarar verilmeden ortamdan uzaklaştırılmalıdır. Smear
tabakasının uzaklaştırılması ile dış etkenlerin etkisi açık kalan dentinin korunması
gereklidir. Kesilen diş dokusu 4 şekilde korunabilir:
1- Elektro-impregnation: Diş yüzeyi su ile yıkanıp kurutulduktan sonra
%2’lik fluorid solüsyonu ile 40-60 sn diş yüzeyine çökertilir. 6-9 volt ve
2-5 mA’lik galvanik akımın iyonoforez ile uygulanması sonucunda sodyum

40
florit iyonları dentin kanalları içine diffüze olarak dış ortam ile açık
dentin yüzeyinin ilişkisini keser.
2- Kimyasal impregnation: Kortizon preparatları termal irritasyonlara
karşı etkilidir. Çinkoklorit veya gümüş nitratla uygulanabilir. Ayrıca
Naflorur, kaolen, gliserin karışımı metal bir alet ile dişe sürülür 2 dk
sonra yıkanır.
3- Koruyucu astar maddeleri: Doğal rezinlerin organik eriticiler içerisinde
çözünmesi ile elde edilen ve yapılarında Ca(OH)2, ZnO gibi doku dostu
ajanlar bulunan maddeler diş yüzeyine sürülerek koruma sağlanır.
4- Geçici kronlar: En uygun ve en yaygın yöntemdir. Polimetil metakrilat,
polietil metakrilat, epoksi rezinler, BİS-GMA kompozit rezinler, ısı ve
basınçla sertleşen akrilikler ve metal kronlar kullanılmaktadır. Amaç diş
pulpasını mekanik, kimtasal ve bakteriyel etkilerden korumak ve daimi
restorasyon tamamlanana kadar fonksiyon, fonasyon ve estetiği
sağlamaktır.

41
Prof.Dr. Emrah Ayna

3. Bölüm
Kron-köprü protezlerinde sınıflandırma:
1- Diş arkında uygulandıkları bölgeye göre
a. Anterior kronlar
b. Lateral kronlar
c. Posterior kronlar
2- Kullanılan materyallere göre
a. Metal kronlar
b. Porselen kronlar
c. Akrilik kronlar
d. Kombine kronlar
i. Metal-porselen kronlar
ii. Metal akrilik kronlar
3- Dişte kapsadığı yere göre
a. Full kronlar
b. Parsiyel kronlar
c. Milli kronlar
4- Uygulama sürelerine göre
a. Geçici kronlar
b. Daimi Kronlar
5- Yapıştırılma özelliklerine göre
a. Sabit kronlar
b. Hareketli kronlar
6- Kenar sonlanma şekillerine göre
a. Kenarları dişeti üzerinde (supragingival)
b. Kenarlar dişeti seviyesinde
c. Kenarları dişeti oluğu içinde (supgingival)

KRONLAR
Kronlar, doğal dişin şekil, fonksiyon ve estetiğini iade eden sabit protez
türleridir. Çürük, kırık dişler, atrizyon, abrazyon, erozyon, pozisyon ve okluzyon
bozuklukları, estetik, splintleme, köprü desteği, kısa klinik kron ve bölümlü protez
desteği amacı ile uygulanabilmektedir. Kullanılan materyaller, bölgeler, kapladığı
diş yüzeyleri, daimi ve geçici olarak kullanım amaçlarına göre bir çok sınıflama
yapılmıştır. Temel olarak iki ana başlık altında sınıflama yapılabilir.

A- Tam Kronlar
i. Tam metal kronlar (full kronlar)
ii. Metal destekli estetik kronlar (Veneer kronlar)

42
1. Akrilik-metal kronlar
2. Seramik-metal kronlar
iii. Tam (full) estetik kronlar
iv. Teleskop kronlar
B- Parsiyel Kronlar
i. İnley, onley, pinley, pinledge
ii. ¾ kronlar
iii. 4/5 kronlar
iv. 7/8 kronlar
v. Laminate kronlar

A- Tam Kronlar
a. Tam (full) metal kronlar: Tamamı döküm metal olarak
hazırlanır. En büyük dezavantajı biyomekanik olarak uygun olmasına rağmen
estetik olamamasıdır. Maksiller 2. molar ve mandibular 1., 2. dişlere, ulaşılması
zor ve az kesim gerektiren bölgelerde uygulanmaktadır. Genellikle basamaksız
kesim (knife edge) sonlanma ile hazırlanmaktadır.

b. Metal destekli estetik kronlar (veneer kronlar): Bir veya daha


fazla yüzü doğal diş renginde estetik materyal ile kaplanmış modifiye tam
kron türüdür. Günümüze kadar akrilik, kompozit ve porselen gibi estetik
maddeler kullanılmıştır. Estetik materyaller farklı olsa da veneer kron
yapımında prensipler aynıdır.
Veneer kron diş kesimi: Kesim prensiplerine uymakla birlikte bazı
farklılıklar gösterir.
Okluzal yüz kesimi: Anatomik forma uygun olarak 1,5-2 mm kesim
derinliği hazırlanır.
Aksiyal yüz kesimi: Vestibül yüzde gingival 1/3, orta üçlü ve okluzal
1/3 kısmın kesiminin ayrı ayrı yapılır. Kesim derinliği en az 1,5 mm olmalıdır.
Okluzal 1/3 kısımda anatomik forma uygun olarak fonksiyonel indirgeme
uygulanır. Orta üçlü dişin vestibül kurvatürüne uygun oluşturulurken gingival
1/3, aksiyel düzlemine paralel olarak tam basamak (shoulder) sonlanma ile
bitirilir. Tam basamak dişin mesial ve distal kontak noktalarına kadar devam
eder. Lingual veya palatinal yüzeylerde estetik materyal olmayacağı için bu
bölümde kesim daha yüzeyel hazırlanır. Gingival sonlanma oluk (chamfer)
tarzında hazırlanarak kesim bitirilir.
i. Akrilik-metal kronlar: Akrilik estetik materyal olarak
uzun yıllar kullanılmıştır. Renk değiştirmesi, korozyona uğraması,

43
aşınması gibi dezavantajları yanında, alternatif seramik ve kompozit
materyallerdeki teknolojik gelişmeler daha az kullanılmasına neden
olmuştur.

ii. Seramik-metal kronlar: Tam basamak, oluklu basamak


tarzı gingival sonlanma tasarımları uygun olarak hazırlanabilir. Düşük
ısılı,yüksek genleşme katsayısına sahip feldspatik porselen kullanılır.
Metal alt yapı restorasyonun oturmasından ve marjinal uyumdan
sorumludur. Seramik-metal restorasyonların klinik başarısı büyük
oranda metal porselen bağlantısına bağlıdır.

c. Tam (full) porselen kronlar (Jacket kronlar): Akrilik, kompozit


ve seramik materyallerinden hazırlanabilmektedir. Tam Basamak (shoulder)
veya oluk (chamfer) basamak tipleri ile gingival sonlanmalar hazırlanarak
restoratif materyale direnç ve desteklik sağlanmaktadır. Anterior bölgede
estetiğin ön planda olduğu restorasyonlarda tercih edilmektedirler.

d. Teleskop kronlar: Bu tip kronlar metal bir başlık üzerine ikinci


metal kuronun yapılması ile oluşmaktadır. Şekil ve pozisyon anomalilerinde,
köprü desteklerinin paralel olmadığı durumlarda, çekim boşluğuna komşu
dişlerin mesialize veya distalize olduğu durumlarda, küçük boyutlu dişlerde
pivo yapılamıyor sa kullanım alanı bulmaktadır. Diş kesimi nispeten fazla ve
aksiyel duvarlar daha az açılı olmalı ve basamak dişi çepeçevre sarmalıdır.

B- Parsiyel kronlar

a. İnley, onley, pinley, pinledge:

44
i. İnley: Okluzal, gingival ve proksimal lezyonların
onarımında yaygın olarak kullanılırlar. Endikasyonları bir amalgam
restorasyon ile aynıdır. Bunun yanında bir inley onley kontağı ve antagonist
metal kron varlığında, dişetinin altına kadar uzanan kavitelerde, üzerine bir
rest yuvası hazırlanması planlanan destek dişlerde özellikle endikedir.
Kavite preparasyonlarında Black prensipleri ve klasifikasyonu geçerlidir.
Döküm inleylerde preparasyon, konservatif esaslara benzemekle beraber,
paralel duvarlar, tek bir giriş yolu, keskin internal açılar, düzgün bir taban
ve kenar bizotajlarının hazırlanması gereklidir.

ii. Onley: Bir MOD (mesial,okluzal, distal) restorasyon söz


konusu ise ve bukkal, lingual tüberküller birbirinden ayrı ve izole olarak
kalacaksa, arta kalan diş dokusunu etkileyebilecek kaçınılmaz yıkıcı
kuvvetler ortaya çıkabilir. Restorasyonun genişlik bakımından okluzal
yüzeyi de kaplayacak MOD restorasyonlar şeklinde uygulanması onley
restorasyonu adını alır. Bukkal veya lingual tüberkülleri tamamen zarar
görmemiş kırık dişlerde, MOD dolgu kavitesi bulunan bir dişin bukko-lingual
boyutunun bir yarısından daha fazlasında harabiyet varsa ve bukkal ve
lingual tüberkülleri tamamen zarar görmemiş endodontik tedavi görmüş
dişlerde endikedir.

iii. Pinley: Aşırı kron harabiyeti olan dişlerde pin vidaları


yardımı ile tutuculuk arttırılan restorasyonlardır.

iv. Pinledge: Pinler dişler üzerinde açılan basamaklara


yerleştirilmektedir.

b. 3/4 kronlar: Alt ve üst ön grup dişlerde labial yüz ile mesial,
distal yüzlerin bir kısmı dışında kalan diğer yüzeyleri kapsayan

45
restorasyonlardır. Doğal diş kronunun dört yüzünde üç yüzünü
kaplayan döküm metal veya porselen kron şekilleridir.

c. 4/5 kronlar: Küçük ve büyük azı dişlerinin beş yüzünden dördünü


kaplayan restorasyonlardır.

d. 7/8 kronlar: Yan ve arka grup dişlerde mesio-bukkal yüz


haricindeki tüm yüzeyleri kapsayan restorasyon türüdür.

e. Laminate veneer kronlar: Anterior dişlerde estetik problemlere


yol açan morfolojik –çürük, travma, kırık, genetik bozukluklar,
diastema, malpozisyon, diş şekil bozuklukları- ve renk –
tetrasiklin, flourozis, hipokalsifikasyon, aşınma, endodontik
tedavi, travma- defektlerinin onarımında uygulama alanı bulan
restorasyonlardır.

46
Prof.Dr. Emrah Ayna

4. Bölüm
SABİT PROTEZLERDE ÖLÇÜ

Sabit restorasyonların yapım aşamalarının en önemlisi kesim yapılan dişin


kopyalanması işlemidir. Bu işlemin birinci aşaması ölçü alma basamağıdır. Çeşitli
materyaller ile kesilen diş veya dişler ile birlikte alt ve üst diş arkları ve alveol
kretlerinin tam bir negatifinin elde edilmesidir.
Ölçünün niteliğini belirleyen ve hekimin kontrolü altında olan iki temel
faktör, ölçü maddeleri ve uygulama teknikleridir.

ÖLÇÜ MADDELERİ

Günümüzde ölçü netliği ve tekniği açısından bir çok ticari ürün kullanıma
sunulmuştur. Bu materyallerin seçimi fiyat, raf ömrü, hassasiyet, netlik,
hazırlama kolaylığı ve hasta tarafından kabul edilebilirliği gibi faktörlere bağlıdır.

1- İrreversible Hidrokolloidler:
(H20)
Potassium alginate + Calcium sulfate dihydrate -------> Calcium alginate gel +
potassium sulfate
formulü ile reaksiyon gösterirler. Zamana bağlı kötü boyutsal stabiliteleri ve ince
detayları iyi kopyalayabilme kabiliyetlerinin olmaması, sabit protezler için ölçü
alımında kullanılmalarını olumsuz kılar. Ancak antagonist çenelerin ölçüsünün
alımında kullanılabilir.

2- Reversible Hidrokolloidler:
(heat)
Agar-agar Gel (30-50 C.) <------------> Sol (71-100 C.)
(cooling)
formülü ile reaksiyon gösterirler. Bekletmeden model elde edilirse boyutsal
sabitliği ve yüzey detayları mükemmel verirler. Bu maddeler sol halden jel hale
dönüşme özelliği gösterirler. Vizköz yapıda olan sol, özel kaşığı ile hasta ağzına
yerleştirilir. Vücut ısısının biraz üzerinde elastik jel haline gelerek şekillenir.

47
Ancak sol halinden jel haline dönüşüm sağlayan ısı değişikliği soğutucu siteme
sahip özel kaşıklar ve ekipman gerektirdiğinden kullanımı kısıtlıdır.

3- Elastomerler

a. POLİSÜLFİDLER: Lastik esaslı ölçü maddeleridir. Base adı verilen


temel madde ve accelerator (akselerator) adı verilen reaksiyon başlatıcı
katalizör biribir ile karıştırılarak hazırlanır.
Kaide (Temel madde, Base -polisülfid 80-85% +doldurucular 16%-)
Reaksiyon başlatıcı, katalizör (Accelerator -lead dioxide 60-68%)

Özellikleri:
- Bir saat içerisinde 0.4% büzülme gösterirler
- Çalışma ve yerleştirme zamanı uzundur. 8-10 dakika

- fleksible ve yırtılmaya yüksek dirençlidir ve subgingival bölgelerin


ölçüsü için idealdir
- silikondan daha hidrofiliktir.
- önemsiz bir kontraksiyonu vardır, materyal ince tutulmalıdır.
- boyutsal stabiliteleri polieter ve ilave reaksiyonlu elastomerlerden
düşüktür.
- ağızda uzun süre sertleşmesi dezavantajdır ve sülfit kokusu
rahatsız edicidir.
- yüksek nem ve ısıçalışma zamanını azaltır. 25 o’lik ısı ve %60 nem
şartlarında ağza yerleştirmeden polimerizasyon başlar.

b. KONDENSASYON SİLİKONLARI: Polisülfitlerdeki rahatsız edici


koku kondensasyon silikonları ile giderilmiştir. İçeriği:
Temel madde (Base, dimethyl siloxane + fillers 35-75%
Reaksiyon başlatıcı, katalizör( Accelerator, alkyl silicate + tin octoate)’den
oluşmaktadır.

Özellikleri:
- elastomerler içerisinde en büyük boyutsal değişim gösterendir, ilk
yarım saatte 0.6% büzülme. Bunun nedeni polimerizasyon sonucu açığa alkol
ve su çıkması ve alkol ve suyun buharlaşması ile sertleşmiş materyalin
kontraksiyonuna neden olmasıdır.
- Düşük vizkosite

48
- polisülfidlerden daha hidrofobiktir.
- sertleşme zamanları 4-6 dakikadır
- ölçü alınacak bölge nemsiz ve kuru olmalıdır.

c. İLAVE SİLİKONLAR (POLY VINYL SILOXANES): Boyutsal


stabilitesindeki üstünlüğü dışında kondensasyon silikonları ile aynı özelliklere
sahiptirler.

Temel madde (Base, silicone with silane & inert filler)


Reaksiyon başlatıcı, katalizör (Accelerator, silicone with vinyl + chloroplatinic
acid + filler)

Özellikleri:
- 0.14-0.17% büzülme oranları ile çok stabildir.
- ağızdan uzaklaştırılırken çok düşük geçici deformasyona sahiptir.
- hidrofobik yüzeylerde temas açısı 98 o; hydrophilic yüzeylerde ise
53o’dir
- tüm kullanılabilir ölçü materyallerinin içinde en iyi elastik özelliklere
sahip olanıdır.
- çoğu H2 gazı açığa çıkarır. Modele alçı dökülmesi biraz
geciktirilmelidir. Zira, erken dökmede alçı model üzerinde yüzey porozitesi
oluşabilir. Genellikle, kullanım kolaylığı açısından Otomix (şırınga) sistem olarak
hazırlanmaktadır. Bu tür hazırlanan karışımlarda hava kabarcıkları
oluşmamaktadır.

d. POLİETER: Temel madde (Base, polyether + filler + plasticizer)


Reaksiyon başlatıcı, katalizör (Catalyst, sulfonate + thickening agent)
Özellikleri:
- Büzülmeleri 0.19-0.24% ‘dir ve düşük bir geçici deformasyon
gösterirler.
- düşük gfleksibilite ve kısa çalışma ve yerleştirme zamanı varıdr.
- su absorbe eder, kuru saklanmalıdır.
- hidrofilik temas açısı 49o’dir.
- aşırı sertliği nedeniyle andırkatlı sahalarda, ince ve tek dişli
ölçülerde alçının kırılması nedeniyle problem yaratır.

49
- hipersensivite rapor edilmiştir. (yanma, kaşıntı ve ağız
rahatsızlıklarının ani başlangıcı gibi)

e. POLYVİNİLETER: Bu ölçü maddeleri polieter gibi hidrofilik,


polivinilsiloksan kadar elastik özelliklere sahiptirler. Full porselen, laminate
veneer restorasyonların ölçü alımında tercih edilirler.

Elastomerlerin kıyaslaması

Yerleştirme zamanı Polisülfid > Silikon > Polieter


Yırtılma direnci Polisülfid > Silikon > Polieter
Elastiklik Polieter> Silikon > Polisülfid
Boyutsal değişim Kondanse Silikon > Polisülfid > Polieter> İlave Silikon

ÖLÇÜ MATERYALLERİNİN DEZENFEKSİYONU:

Gluteraldehit: Hidrokolloidler hariç tüm ölçü maddelerini dezenfeksiyonunda


kullanılabilir.
Fenol: sadece polisülfid lastik kaideler için kullanılabilir
İyodoforlar ve NaOCl: Tüm ölçü maddeleri için endikedir.

ÖLÇÜ TEKNİKLERİ

Sabit protezlerde ölçü maddelerinin viskoziteleri ölçü tekniğinin


uygulamalarını yönlendirir. İki farklı viskozitedeki maddeler kullanılarak alınan
ölçülerin tümüne “ putty-wash” ( putty-heavy body; wash-light body) ölçü tekniği
denir. Buna göre ölçü teknikleri şu şekilde uygulanabilir:

1- İki aşamalı (tek karıştırma) ölçü tekniği


Uygun bir fabrikasyon veya özel bir kişisel kaşık dokular ile kaşık arasında
homojen bir aralık kalacak şekilde hazırlanır. Retraksiyon iplikleri hasta ağzında
iken yoğun kıvamlı (putty-heavy body) ölçü maddesi ile diş arkının ölçüsü alınır.
Sertleştikten sonra ağızdan çıkarılır, yıkanarak tükürük ve kandan temizlenir,
sonra kurutulur. Kesilen diş bölgesinde akıcı kıvamlı ölçü maddesine yer açmak
için kazıma yapılır. Tercihen kole bölgesi, basamak bölgesinde akıcı kıvamlı ölçü

50
maddesine daha iyi destek olması amacı ile kazınmaz. Akıcı kıvamlı ölçü maddesi
hem kaşık içerisine hemde özel enjektörleri yardımı ile retraksiyon iplikleri
çıkarılmış ve hava ile kurutulmuş diş veya dişler üzerine yerleştirilir. Kaşık daha
sonra ağıza yerleştirilerek polimerizasyonu beklenir. Ölçü maddesi sertleştikten
sonra ağızdan çıkarılır bol su ile yıkanır ölçüde retraksiyon sonucu dişeti oluğunun
net ve kesintisiz görüntüsü kontrol edilir.

2- Tek aşamalı (çift karıştırma) ölçü tekniği


Tekniğin en büyük avantajı tek seansta ölçü alınmasıdır. Bunun yanında,
kullanılan ölçü materyallere bağlı olarak ölçü maddelerini kontrol edememe söz
konusudur. Ölçü alımı için yoğun ve akıcı kıvamlı ölçü maddeleri hekim ve
yardımcısı tarafında birlikte aynı anda hazırlanarak kaşığa yerleştirilir ve tek
seansta ağza yerleştirilir. Kullanılan ölçü maddesi üç değişik viskozite sunuyorsa,
bunların üçü bir arada da kullanulabilir.

3- Çift (Double) ark ölçü tekniği


İki arkın kapanış halinde ve birlikte ölçüsünün alınma işlemidir. Bu işlem
için ağız anatomisine uygun fasial ve lingual plağa sahip ve plakların bir bar veya
çok ince bir file ile birleştiği özel bir kaşık kullanılır. ağza uygulandığında kaşık
kapanışa engel olmaz. Kaşık kontrol edildikten sonra yoğun kıvamlı putty ölçü
maddesi yerleştirilir. Hasta maksimum interkuspidasyonda çenelerini kapatır.
Wash materyali ise tek karıştırma veya çift karıştırmadaki gibi uygulanır. Bu
yöntem bir veya iki diş preparasyonlarının ölçüsü için uygundur. En büyük avantajı,
karşıt ark ölçüsü, okluzal kayıt ve preparasyon kayıtlarının tek seans ölçüde
alınmasıdır.

ÇALIŞMA MODELLERİ
Çalışma modeli kesilmiş diş, komşu ve karşıt dişler ile çevreleyen dokuların
taklit edildiği bir dublikattır (kopya ürün). Alçı, revetman gibi model materyalleri
ölçü içerisine dökülerek elde edilir. Bu amaçla kullanılan model materyalleri:

Alçı: CaSO4H2O kalsiyum sülfat hemihidrat alçı tozuna sertlik, akıcılık ve


üstün dayanıklılık özellikleri katmak üzere değişik muamelelerden geçirilerek
farklı alçılar elde edilir.

1. Sınıflama

a. Tip I: Ölçü plasteri


b. Tip II: Model Plasteri
c. Tip III: Dental Alçı
d. Tip IV: Yüksek dayanıklı dental alçı

51
2. Manipulasyonu etkileyen özellikler:

Manipulasyon Yerleştirme Yoğunluk Yerleştirme Basma


değişkenleri zamanı genliği dayanımı
Su toz oranı Artar Artar Azalır Azalır
arttırılır
Karıştıma Azalır Azalır Artar Etkisiz
arttırılır
Isı arttırılır Azalır Azalır Artar etkisiz
Alçının en büyük dezavantajı abrazyon direncinin olmamasıdır. Bunu
gidermek için “alçı sertleştirici” denilen kolloidalsilika), alçıya katılabilir. Bu
madde sertlik direncini arttıramamakla birlikte aşınma direncini %100 arttırır.
Bunun yanında, day yüzeyi siyanı akrilat gibi düşük viskoziteli bir rezin ile
kaplanırsa aşınma direnci arttırılır. Ancak alçıdan pahalıdır ve polimerizasyon
sırasında büzülme gösterir. Hassas day yapımı için epoksi rezin kullanılmaktadır.
Silikon ve polieter ile iyi sonuç verirken, polisülfit ve hidrokolloid maddeler ile
kullanımı uygun değildir.
Bir diğer yöntem gümüş ve bakır alçı abrazyonunun üstesinden gelmek için
elektrolizle day kaplama tekniği olarak yıllardır kullanılır. Ancak uzun ve yorucu
bir işlemdir (yaklaşık 8 saat). Ayrıca kullanılan ölçü maddeleri ile de uyumda
problem yaşanır.

DAY TEKNİKLERİ
Day prepare edilen tek dişin veya dişlerin hareketli dublikasyonudur.
Genellikle kök kısmı day çivilerinden oluşur.
Hareketli day tekniği: En önemli avantajı mum örneğin daha az ve kolay
maniplasyonudur. Day üzerinde kole bölgesine dokunulmadan etrafı düzeltilir ve
bir kurşun kalem ile kron kenarı bitiş çizgisi tespit edilir. Model üzerinden tek
bir day çıkarılarak izolasyonu, mum modelajı, tüm yüzeyler ve özellikle kole
bölgesi direkt görülerek çalışma olanağı sağlanır.

Endirekt day tekniği: Önce preparasyon bölgesine alçı dökülür, sertleşince


bu ilk dökülen alçının day kısmı motorla düzeltilir. Yapısına çalışma rahatlığı

52
açısından kök şekli verilir, yalıtılır ve ölçüdeki yerine konarak etrafına ve tüm
arka yeni bir alçı dökülür.
Divestment tekniği: Bu teknikte, mum model direkt olarak refraktör day
materyali üzeride hazırlanır, Mum örnek hiç çıkartılmadan day ile birlikte
revetmana alınır. Sertleşme genleşmesi ve dökümden sonra dayın bozulması
dezavantajıdır.

53
Prof.Dr. Emrah Ayna

5. Bölüm
KESİLEN DİŞ DOKULARININ KORUNMASI
Kesilen diş dokusunun üzerinde 0.05-0,10 µm kalınlığında kesim artıkları,
tükürük, kan ve mikroorganizmalardan oluşan SMEAR tabakası vardır. Bu tabaka
dentin kanalcıklarına diğer materyallerin girişini engeller, adeziv materyallerin
uygulanmasından önce dişe zarar verilmeden ortamdan uzaklaştırılmalıdır. Smear
tabakasının uzaklaştırılması ile dış etkenlerin etkisi açık kalan dentinin korunması
gereklidir. Kesilen diş dokusu 4 şekilde korunabilir:
1- Elektro-impregnation: Diş yüzeyi su ile yıkanıp kurutulduktan sonra
%2’lik fluorid solüsyonu ile 40-60 sn diş yüzeyine çökertilir. 6-9 volt ve 2-5
mA’lik galvanik akımın iyonoforez ile uygulanması sonucunda sodyum florit iyonları
dentin kanalları içine diffüze olarak dış ortam ile açık dentin yüzeyinin ilişkisini
keser.
2- Kimyasal impregnation: Kortizon preparatları termal irritasyonlara
karşı etkilidir. Çinkoklorit veya gümüş nitratla uygulanabilir. Ayrıca Naflorur,
kaolen, gliserin karışımı metal bir alet ile dişe sürülür 2 dk sonra yıkanır.
3- Koruyucu astar maddeleri: Doğal rezinlerin organik eriticiler
içerisinde çözünmesi ile elde edilen ve yapılarında Ca(OH)2, ZnO gibi doku dostu
ajanlar bulunan maddeler diş yüzeyine sürülerek koruma sağlanır.
4- Geçici kronlar: Döküm bir restorasyon tamamlanıncaya kadar
hastanın konforunun ve biyolojik dokuların devamlılığının sağlanması için prepare
edilmiş dişlerin korunması önemlidir. Geçici restorasyonlar, daimi restorasyonlar
yapılıncaya kadar fonksiyon, fonasyon ve estetiği sağlamakla birlikte, dişeti
çekilmeleri gibi yumuşak doku reaksiyonlarını başlattıkları gerekçesiyle uzun
süreli kullanımları önerilmemektedir. İdeal bir geçici restorasyon aşağıdaki
faktörleri sağladığında başarılı olur:

1- Biyolojik Faktörler:
a. Pulpanın korunması: Dentin tübüllerinin açığa çıkması sonucu pulpaya
zararlı olabilecek fiziksel (ısı,travma) ve kimyasal (tükürük asitleri,
besinler) etkilerden korunmak amacı ile kesilmiş diş yüzeyleri
tamamen örtülmelidir.
b. Periodontal sağlık: İyi bir marjinal uyuma sahip olmalı, doğru kontur
ve düzgün yüzeylerde oluşmalıdır. Plak oluşumunu önlemeli, kolay
temizlenebilmeli, karşıt ve komşu dişler ile uyumlu bir okluzal
ilişkide bulunmalıdır.
2- Mekanik Faktörler: Çiğneme esnasında fonksiyonel kuvvetlere
dayanabilecek direnç ve dayanıklılıkta olmalıdır. Okluzal fonksiyon dişlerin
migrasyonunu önlemek için uygun hazırlanmalıdır.

54
3- Estetik Faktörler: Özellikle tüm anterior dişlerin ve maksiler
premolarların (gülme hattına giren dişleri) geçici restorasyonları renk ve
kontur açısından estetik ihtiyaçları karşılamalıdır.
Geçici restorasyonların uzun süreli kullanımını engelleyen faktörler;
1. Düşük dayanıklılık
2. Zayıf marjinal kenarlar
3. Renk değişikliği
4. Aşınmaya az direnç
5. Doku irritasyonları
6. Geçici simanın kaldırılma zorluğu

Geçici Restorasyon Tipleri


1. Bakır Ano
2. Paslanmaz çelik kronlar
3. Selülöz Asetat Stripler
4. Polikarbonat kronlar
5. Isı ile polimerize olan kron ve köprüler
6. Akrilik geçici kron ve köprüler
a. Otopolimerizan rezinler
1) Polimetil metakrilat (PMMA)
• Yüksek direnç
• İyi aşınma direnciBest wear resistance
• En iyi renk stabilitesi
• En yüksek ekzotermisite
• Yüksek büzülme
• Düşük maliyet
2) Polietil metakrilat (PEMA)
• Vasat direnç
• Yüksek açınma direnci
• Kısa süreli yeterli renk stabilitesi
• Vasat derecede ekzotermisite
• Vasat büzülme
• Düşük maliyet
3) Epimine plastik
• Zayıf direnç
• Zayıf aşınma direnci
• Renk stabilitesi yok
• Düşük ekzotermisite
• Tamir olanağı yok
• Yüksek maliyet
4) Hybrids (Bis-GMA) (Pro-Temp)

55
• Vasat direnç
• Vasat aşınma direnci
• Yeterli renk stabilitesi
• Düşük ekzotermisite
• Vasat büzülme
• Vasat maliyet
b. Işık ile aktive olanlar
• Direnç ve dayanıklılık değişik komponentler ile artırılabilir
• Komponente göre düşük ve yüksek aşınma direnci
• Yeterli renk stabilitesi
• Düşük, orta ve yüksek ekzotermisite
• Düşük ve yüksek büzülme
• Düşük ve yüksek maliyet

Uygulama Tekniği:
Materyal seçimi uygulama tekniğinin şartlarına göre değişir. En az toksik
ve en az polimerizasyon büzülmesi olan materyaller direkt teknikte kullanılır.
Otopolimerizan rezinlerin büzülmeleri yanı sıra poroziteleri fazladır,
dayanıklılıkları azdır ve renk solması fazla olur. Polimetilakrilatların
polimerizasyon büzülmelerinin ve renk değişikliklerinin az olması direkt
kullanımda tercih edilmelerine neden olur.

1. Direkt (ağız içerisinde) teknik:


Dezavantaj/avantajları:
• Var olan morfoloji kopyalanır
• Radyografik olarak görülmez
• Polimerizasyon büzülmesi
• Doku/pulpa irritasyonu
• Minimal hasta konforu ve toleransı
2. Spesifik direkt teknik:
• Direkt PVS(poli vinil siloksan) putty tekniği: Diş kesiminden önce
lastik esaslı bir ölçü maddesi ile ölçü alınıp bekletilir. Diş
kesiminden sonra preparasyon sahası ince bir tabaka izolasyon
maddesi ile izole edilir. Kurutulan ölçü yüzeyi içindeki
preparasyon sahasına geçici restorasyon rezini doldurulur ve
polimerizasyon başlamadan ağızda preparasyon sahası üzerine
uygulanır. Rezin elastik kıvama gelince ölçü yerinden oynatılıp
ağızdan çıkarılır, fazlalıklar keskin bir spatül yardımı ile
alındıktan sonra tekrar ağza yerleştirilir. Polimerizasyon
tamamlanmadan önce ağızdan çıkarılarak ılık birsu içinde
sertleşmesi tamamlanır. Lastik ölçü içerisinden ayrılan geçici

56
restorasyon frezle temizlenir, ağızda prova edilir, okluzal ve
marjinal uyumlamaları yapılarak polisajdan sonra geçici bir
simanla yapıştırılır.
• Direkt folyo/mum tekniği: Transparan parça yerine mum modele
edilir veya aluminyum folyo kullanılarak geçici restorasyon direkt
olarak hazırlanır.
• Direkt aljinat tekniği: Diş kesiminden önce aljinat ile ölçü alınır
ve model elde edilir. Bu model üzerinde transparan propilen veya
sellülöz asetat levhaların adapte edilmesi ile kalınlıkları 0,5mm
olan diş arkı elde edilir. Preparasyon bittikten sonra izolasyonu
takiben bu ark içerisine rezin doldurularak ağız içerisine
yerleştirilir. Rezinin polimerize olmasından sonra transparan
tabaka kaldırılır ve restorasyon geçici bir siman ile yapıştırılır.
3. Spesifik indirekt (ağız dışında) teknik:
• Indirekt aljinat tekniği: Kesilmiş dişleri içeren diş arkından ve
karşıt arktan ölçü alınarak elde edilen modeller üzerinde değişik
uygulamalarla geçici kron veya köprüler yapılabilir. Direk yönteme
göre avantajları:
• Kesilmiş diş ve dişeti serbest monomer ile temas etmez.
Sonuçta dokular zarar görmez ve alerjik bir etki ortaya
çıkmaz.
• Kesilen diş rezin ısınsa maruz kalmamış olur.
• Rezin kesilmiş diş üzerine direkt olarak uygulandığında
polimerizasyon esnasında marjinlerde istenilen uyum elde
edilemez. Distorsiyon oluşur. İndirekt yöntemde bunlar
kontrol altında olduğundan oluşmaz.
• Vakuform şablon tekniği: Model üzerinde mum veya vakumla
şablon hazırlandıktan sonra, aljinat ile ölçü alınır. Mum örnek
yerinden çıkarılır, dış yüzey formunu oluşturan ölçü içine
otopolimerizan akril doldurularak model üzerine uygulanır
böylece iç yüzey formu elde edilir.

Simantasyon
Geçici kronların yapıştırma simanlarını,ojenol içeren ve içermeyen olarak iki
grupta toplanabilir. Ojenol içerenler çinko oksit ojenol simanlarıdır. Ojenol
sayesinde pulpada sedatif etki gösterirler. Ojenol içermeyenler ise kalsiyum
hidroksit içerirler. Bu madde ise pulpayı iyileştirir. Bu ürünlerin kullanımından
önce dentin hassasiyetini azaltmak için flor, dentin liner, kavite lakı gibi ojenol
içermeyen hassasiyet giderici ajanlar kullanılabilir.
Geçici kronlarda olması gereken özellikler:
1- Kenar seviyeleri serbest dişeti seviyesinin üstünde olmalıdır.

57
2- Otopolimerizan akrilik, dual ve ışıkla sertleşen kompozit materyalleri,
doğal dişlere göre daha fazla plak birikimine yol açarlar. Işıkla veya dual
sertleşen materyaller, otopolimerize rezinlerden daha fazla büzülme
gösterdiklerinden marjinal uyum sorunu yaratırlar.
3- Zaman içerisinde renk değiştirirler
4- Kullanım süresince sertliklerinde azalma olur.

58
Prof.Dr. Emrah Ayna

6. Bölüm
KÖPRÜLER
Kaybedilmiş bir dişin yerine konulmasında uygulanan yöntemlerden en
bilinen ve uygulanan yöntem köprü protezleridir. Köprü, doğal dişler (ayak,destek
dişler) üzerinde yer alan tutucu kronlar ile eksik olan dişin yerine konulan ve bu
tutucu kronlara bağlanan gövdeden oluşan bir sabit protez çeşididir. Bir köprü
protezinin temel üç elemanı vardır:
Kronlar: Doğal dişlerin kron kısımlarını kapsayan tutucu unsurlardır.
Gövde: Eksik olan dişin yerini alan ve köprü protezine asılı olan bir
elemandır, çeşitli şekillerde olabilir.
Bağlayıcı (konnektör): Tutucu kron ve gövdeyi birleştiren bağlayan
kısımdır.

Endikasyonlar
Genel endikasyonlar:
1- Fizyolojik gereksinimler: Hareketli protezi kabul edememe
2- Sistemik rahatsızlıklar: Epilepsi hastaları
3- Ortodontik gereksinimler
4- Periodontal durum: Lükse dişler, estetik ihtiyaçlar
5- Fonasyon
6- Fonksiyon ve stabilite

Lokal endikasyonlar:
1- Destek dişe restorasyon yapma gerekliliği
2- Destek dişte morfoloji bozukluğu
3- Hareketli protez için destek dişlerin uygun olmaması

Kontrendikasyonlar
Genel Kontrendikasyonlar
1- Hasta ile iletişim problemi
2- Hasta yaşı
3- Lokal anestezi
4- Çürük oranı
5- Ağız hjyeni
6- Gingival hiperplazi
7- Periodontal sağlık

59
Lokal Kontrendikasyonlar
1- Destek dişin prognozu
a. Kalan diş dokusunun miktarı
b. Klinik kron uzunluğu, boyutu ve biçimi
c. Kök apikalinin durumu
d. Kök yüzey alanı
e. Dişin periodontal durumu
f. Gövde uzunluğu
g. Ark üzerindeki dişin kaybedilme olasılığı
h. Eksik diş sayısı
2- Doku kaybı ve kretin formu
3- Dişlerin uygun olmayan rotasyonu ve uygun olmayan aşırı eğimleri
4- Köprülerin devamlılığı ve tamiri

SINIFLAMA
1- Sabit Köprüler
a. İki tarafı sabit tutuculu (rijit( köprüler
b. Tek tarafı sabit Diğer tarafı hassas tutuculu (nonrijit) köprüler
c. Tek tarafı sabit tutuculu kanatlı (kantilever) köprüler
d. Resin bağlantılı (adesiv) köprüler
i. Rochette
ii. Maryland
e. Spring köprüler
2- Hareketli Köprüler
a. Teleskop kron tutuculu köprüler
b. Barlı köprüler
i. Dolder barlı
ii. Andrews barı
iii. Doku barı
GÖVDELER
Kaybedilen bir veya daha fazla dişin fonksiyon ve görünümünü restore eden
köprü protez elemanıdır. Özellikleri:
1- Doku yüzeyinde ve destek diş etrafında plak kontrolünü yapabilmek için
çok iyi planlanmalı ve kontürlenmelidir.
2- Doku stümülasyonunu sağlayarak ağız dokularının sağlığını ve rahatını
devam ettirecek şekilde yapılmalıdır.
3- Dönme momenti ve kuvvet kolunu azaltmak üzere değiştirildiğinde bile
fonksiyona katkıda bulunmalıdır. Gövde başarısını etkileyen faktörler:
Biyolojik Faktörler:
1- Gövde-kret teması

60
a. Saddle (eyer biçimli): Bukkalde ve lingualde rezidüel kreti örten
dizayndır. Anterior bölgede estetik söz konusu olduğunda gingival
yüzeyin en zor temizlenebildiği bu dizayn tercih edilir.
Konturların tümü kret şekline uyar ve doğal dişi tamamı ile taklit
eder.

b. Ridge-lap (kretin bukkaline temas): Doku örtücülüğü gingival


yüzey temizliğinin sağlanması amacı ile azaltılmıştır. Bu nedenle
aksiyal ve okluzal yüzeylerde değişiklik yapılabilir. Estetik olarak
bukkal yüzeyde değişiklik yapılamaz. Gövde ile kret arasındaki
tüm temaslar pasiftir.

c. Hijyenik gövde: Posterior dişlerde residüel kretin üstünde


yapılması gingival temizlenmeyi kolaylaştıracaktır. Estetik ikinci
planda olduğu için doğal diş formundan bukkal ve lingual yüzeyler
de feragat edilir. Okluzal yüz morfolojisi korunur.

2- Gövde Materyali: Biyolojik uyumlu olması yanında plak oluşumunu


engelleyen, iyi cilalabilen bir materyalden hazırlanmalıdır.
3- Okluzal kuvvetler: Gövdenin bukko-lingual boyutunu %30 azaltılması
önerilmektedir.

Mekanik Faktörler: Uygun olmayan materyal seçimi, kötü metal alt yapı
seçimi, kötü diş kesimi, ve okluzyon başarıyı azaltır. Gövde uzunluğu arttıkça
başarı oaranı azalır.

61
Estetik Faktörler: Gövdeler eksik olan dişin antagonisti ve komşu dişler ile
arasındaki estetik uyumu sağlayacak şekilde hazırlanmalıdır.

Revetman

Mum örneğin metal yapıya dönüştürülmesi için kullanılan yardımcı maddedir.


Üç tip revetman vardır.
1- İnley ve kronların yapımında alaşımın döküm büzülmesi revetmanın termal
genleşmesi ile sağlanır.
2- İnley ve kron yapımında büzülme giderme yöntemi revetmanın higroskopik
genleşmesine bağlıdır.
3- Bölümlü protez yapımında kullanılır.

Kimyasal yapılarına göre revetmanlar:

Alçı bağlı revetmanlar: a hemihidrat alçısı ve silika, modifiye ediciler


içermektedir.

Fosfat bağlı revetmanlar: Yüksek erime ısılı alaşımların dökümü için kullanılır.
%80 kristobalit ve kuartz veya ikisinin karışımı şeklinde silikadır (yanmaz bir
doldurucu). Amacı yanmazlık ve yüksek termal genleşme sağlamaktır.

Silika bağlı revetmanlar: Bağlayıcı olarak, ısıtılınca silikaya dönüşebilen silika jeli
kullanılır. Fosfat bağlı revetmanlardan daha fazla ısıya dayanırlar. Cr alaşımları
için tavsiye edilir.

Revetmanların özellikleri:
1- Dayanıklılık
2- İncelik
3- Gözeneklilik

Revetmana alma ve döküm tekniğinin iki amacı vardır: Nispeten büyük hacimli
döküm model hazırlanarak,
1. Döküm sonrası metal büzülmesini önlemek,
2. Üç revetman genleşmesi ile büzülmeyi kompanse etmek:
Isısal Genleşme: Revetman içerisindeki silis (quartz-kristobalit)
ısıtıldığında parçacık büyüklüklerinde değişime uğrarlar ve ısısal genleşmeyi
oluştururlar. Mumun eritilmesinden sonra ısıtılan revetman, soğumadan alaşım
dökülürse, alaşım, ısısal genleşmeden dolayı mum hacminden daha büyük bir alana
yerleşmiş olacaktır. Böylelikle alaşım soğutulduğunda ortaya çıkacak olan

62
büzülme kompanse edilmiş olur. Maksimum genleşme için revetmanın en az 675
dereceye kadar ısıtılması gereklidir.
Sertleşme Genleşmesi: Revetman sertleşirken açığa çıkan ısıyla
meydana gelen, mum modelin ısıl genleşmesi sonucu etkin sertleşme genleşmesi
oluşur. Çok düşük düzeyde gerçekleşir. (%0,03).
Higroskopik Genleşme: Düşük sıcaklıklarda döküm gerçekleştirilmesi
gereken durumlarda geliştirilen bir tekniktir. Revetmana alma işlemi bittikten
hemen sonra manşet 37 derecedeki bir su banyosunda 30 dk bekletilir. Suya
yeterince doyan revetman istenilen oranlarda genleşme oluşturur.

Metaller

1. Soy alaşımlar
a. Soy Metaller
* Au, Pt, Pd, Ir, Rh, Os, Ru
* Sülfid formlu, oksidasyona, aşınmaya ve korozyona
dirençli,
b. Değerli Metaller
* Gümüş ile güçlendirilen tüm soy metaller
c. Temel Metaller
* In, Sn, Zn, Cu, Ni
* İlave spesifik özellikler geliştirmek için kullanılır.
2. Sınıflama
a. "Kron-köprü" Altın Alaşımlar (full)
* Type I (yumuşak) - min. 83% Soy Metal
* Type II (orta) - min. 78% Soy Metal
* Type III (sert) - min. 78% Soy Metal
* Type IV (extra sert) - min. 75% Soy Metal
b. Ceramo-metal alaşımlar
* Yüksek soy: > 60% Soy Au > 40%
* Soy: > 25% Soy Au < 40%
* Temel metal ağırlıklı: < 25% Soy

3. Alaşım seçimi
a. "Kron-köprü" (altın) alaşımlar:
* Type I - küçük inleyler; çok az stres alan bölgeler
* Type II - inleyler, ince 3/4 kronlar, full kronlar
* Type III - ince 3/4 kronlar, destek dişler, gövdeler, full
kronlar, kısa mesafeli köprüler
* Type IV - Hareketli bölümlü proterzlerin alt yapıları, uzun
mesafeli köprüler

63
b. Seramo-metal alaşımlar:
1) Yüksek altın alaşımları (97% soy: Au-Pt-Pd)
+ İdeal sertlik, mükemmel korozyona direnç
+ Porselen renkleşmesi olmaz
- Düşük elastik modulu, zayıf bükülme direnci
- Yüksek maliyet
* Kontrendikasyon: Uzun mesafeli köprüler
2) Altın-palladyum alaşımı (50% Au, 40% Pd)
+Yeterli sertlik, gerilim direnci, korozyona direnç
mikemmel porselen metal bağlantısı
+ En yüksek elastik modulu
+porselen ile uyumunda bazı zorluklar
3) Altın-palladyum- gümüş alaşımları (45-50% Au, 20-30%
Pd,10-15% Ag)
+ Yüksek elastik modulu
+ Yeterli korozyon direnci
- Gümüş nedeniyle porselen renkleşmesi
4) Yüksek paladyum alaşımları (70-80% Pd, 10-15% Cu or Ag)
+ Yüksek sertlik, yüksek makaslama direnci
+ Maliyet
- Koyu mavi oksit tabakası bazen zorlukla örtülüyor
- Düşük elastik modulu, zayıf büklüme direnci
* Kontrendikasyon: Uzun mesafeli köprüler
5) Palladyum-Gümüş Alaşımları (50-60% Pd, 30-40% Ag)
+ İyi maskelenmek, korozyon direnci
+Yüksek elastik modulu
- Porselen renkleşmesi
6) Temel metal alaşımları (Ni-Cr, Co-Cr, Ti)
+ Çok yüksek sertlik, eğilme, makaslama direnci
+ Çok yüksek elastik modul
+ Düşük maliyet
- Alerjen reaksiyonlar (Ni)
- Lehimleme güvenilir değil
- Zor parlatma
* Endikasyon: Uzun mesafeli köprüler

64
Prof.Dr. Emrah Ayna

7. Bölüm
Dişhekimliğinde Seramik Restorasyonlar

PORSELEN

Kristalin olmayan camlar olup, silisyum ve oksijenin yapısal ünitelerinden


meydana gelmiştir. Dental porselen temel olarak 4 yapıdan oluşur:

a. Feldspar Saflığı mükemmel, kalitesi yüksek olan feldispat kullanılır.


Kimyasal ismi "potasyum alüminyum silikat"tır (K2O-Al2O3-6SiO2 + Na2O-Al2O3-
6SiO2)(81%). 11000 C‘ta erimeye başlar ve 13000 C‘ta sıvı hale gelir. Pişirilme
esnasında önce pembe renk alır, sonra şeffaflaşır. Porselen hamuruna sertlik ve
saydamlık verir. Kuartz ve kaolen kristallerini birleştirici özelliği vardır.
b. Quartz (SiO2)(15%) Silisin 2 tipi, Kuartz A ve B kullanılır. Silis
renksizdir, suda erimez, ısıdan etkilenmez. Kimyasal olarak Silisyum dioksittir
(SiO2). Silis, porselenin pişirilmesi esnasında herhangi bir değişikliğe uğramaz. Bu
nedenle porselenin bileşiminde bulunan diğer maddelere iskelet görevi yapar.
Fazlası matlık verir. Büzülmeyi önler.
c. Kaolin (Clay - Al2O3-2SiO2-2H2O)(4%) 16000 C‘a kadar erimez. Su
ile karıştırıldığında yapışkan hamur haline gelir. Isıtılmaya başladığında suyunu
kaybeder. 14000 C‘ta suyun hepsi uçar. Homojen bir kitle oluşur. Daha yüksek
ısıda kaolenin yanması sonucunda silimanit (Al2SiO5) meydana gelir. Bu madde
iğnemsi kristaller şeklindedir. 17000 C‘ta koyu renk alır ve kütlesi küçülür,
sertleşir ve süngerimsi bir hal alır. Porselen hamuruna opak manzarası verir. Su
ile karıştırıldığında yapışkan hal alır, porselen hamurunun çalışılabilir hal almasını
sağlar ve birleştirici olarak rol oynar.
d. Eriticiler (Cam modifiye ediciler)- K2O, CaO, B2O3, Al2O3, N2O) –
Sertlik, viskoziteyi arttırırlar ve leucite’in formasyonunun fırınlama süresince
bozulmamasını sağlar. Erime derecesini düşürür ve termal ekspansiyon karsayısını
arttırırlar

Renk Pigmentleri
Porselene istenilen renkler, yüksek ısıya dayanıklı konsantre metal oksitleri
ile verilir.
Pembe - Kromium-kalay veya krome-alumina- Bu pigmentler, 13500 C pişme
derecesinde bile sabittir. Camdaki yeşilimsi rengin elimine edilmesine yardımcı
olur ve porselene sıcak bir ton verir.
Sarı - Indium veya praesodimium- Fildişi rengini vermek için en stabil pigmentler.
Mavi - Kobalt tuzları bu rengi vermek için kullanılır.

65
Yeşil - Chromium oksit bu rengi veren ana pigmenttir. Ancak kullanımından
mümkün olduğunca kaçınılmalı, çünkü yeşil, camın karakteristik rengidir.
Gri - Demir oksit veya platin, kullanılan pigmentlerdir. Bu pigmentler, aynı
zamanda translusent efektleri de verir.

Kron-köprü protezlerinde kullanılan porselenler pişirme derecelerine göre


3 sınıfa ayrılır.
1 - Yüksek ısıda pişirilenler
1290-13700 C
Büzülmeleri % 15'tir. İnley, jaket ve kron-köprülerde kullanılır.
2 - Orta ısıda pişirilenler (Kaolensiz)
1090-12600 C
Büzülmeleri % 15'ten daha fazladır.
3 - Düşük ısıda pişirilenler (Kaolensiz)
870-10700 C
Büzülmeleri % 30-35 arasındadır. Faset yapımında kullanılır.

Metal destekli porselen restorasyonlar; Restorasyonların 80%’i metal


destekli porselen veya full seramik restorasyonlardır. Bu tür restorasyonların en
önemli problemleri metal-porselen bağlantısıdır. Isı genleşme ve büzülme
katsayıları birbirne yakın materyaller kullanılması gerekir. Metalin büzülmesinin
porselene göre çok daha fazla olması, bağlantıda porselen lehine bir baskı sistemi
oluşturur.

Metal-porselen restorasyonların avantajları/dezavantajları:

+ Üstün marjinal uyum


+ Metal alt yapınınkron köprü protezine çok iyi destek olması
+ Metal alt yapının feldispatik porselene mükemmel destek sağlaması
feldispatik porselen = 60-70 MPa; metal altyapı ile= 300-500 MPa
- Metal fasiyal marjinde estetik problem oluşturabilir.

Farklı metal porselen dizaynları

Porselen-metal bağlantısı:

a. Kimyasal bağlantı: Tek ve en önemli mekanizma kimyasal bağlantıyı


oluşturan metal yüzeyindeki oksit tabakadır. İyi bir bağlantı için ince bir oksit
tabaka istenir. Oksit tabaka metal ile porseleni atomiktemasa getirecek
yeterlikte ince olmalıdır. Soy metal alaşımlara bu tabakanın oluşması için kalay,
indiyum, demir eklenir. “DEGASSİNG” adı verilen gaz giderme işlemi ile alaşım

66
ön ısıtmaya tabii tutulur ve oksit tabakanın oluşması sağlanır. Soy olmayan metal
alaşımları ise Ni-Cr sayesinde ısıtıldıklarında okside olurlar. Alaşımda bulunan
Berilyum oksidasyonu kontrol ederek istenmeyen kalınlıklara ulaşmasını engeller.
Oksit yüzey opak tabaka içinde çözünür. Atomik kontaklar sonucunda, metal ve
porselenin elektronları paylaşması ile direk kimyasal bağlantı oluşur. Bu bağlantı
için monomoleküler oksit tabakası gereklidir. Mekanizma tam olarak bilinmemekle
birlikte primer mekanizma metal oksitlerin porselen içine difüzyonları şeklinde
oluşan kimyasal bağlantıdır.
b. Mekanik bağlantı: Al2O3 tozu ile uygulanan pürüzlülük düzenli hale
getirilerek yüzey alanının arttırılması ile mekanik tutunma direnci arttırılır.
c. Sıkıştırma Bağlantısı: Fırınlamadan sonra soğuma esnasında metalin
genleşmesi porselenden bir miktar daha fazla olduğundan metal daha çabuk
büzülür ve sonuçta metal gerilim, seramik ise baskı altında kalarak tutunma
kuvveti arttırılır.
d. VanDerWalls Kuvvetleri: Metalin pürüzlü yüzeyine uygulanan
porselen fırınlama esnasında eriyip akıcı duruma gelerek mikroskopik çukurcukları
ıslatır. Yüzey gerilimi, VanDerWalls bağlantıları ve adezyon kuvvetleri bu
bağlantıların oluşmasında etkilidir. Soy metal alaşımlar porselen tarafından daha
iyi ıslatıldığından daha iyi bağlantı oluştururlar. Alaşım yüzeyi Al2O3 tozu ile
(50µm partikül hacimli) blasting işlemi ile abraze edilerek yüzey alanı arttırılır.
Fiziksel tutunma kuvvetleri porselen-metal bağlantısında minör yardımcı
kuvvetlerdir.

Metal-porselen bağlantısını etkilyen faktörler: Metal üzerine poselen


bağlanması, porselen ile metaldeki atomlar arasında etkileşim ve eriyen
porselenle alaşım yüzeyinin ıslatılmasına bağlıdır. Metal porselen bağlantısında şu
işlemlere sırası ile uyulur:
1- Metal yüzeyi kumla veya buharla temizlenir, daha sonra ultrasonik
temizleme banyosuna yerleştirilir. Kumlama işlemi ile kolayca ıslatılabilecek
pürüzlü yüzey oluşturulur. Bu işlem ile mekanik tutuculuk sağlanır. Metalin
1000oC civarında gazının çıkarılması –DEGASSİNG- sertleşmeyi sağlar.
Metal yavaş yavaş normal atmosferde soğutulur. Bu işlem aynı zamanda
metal atomlarının metal yüzeyine yayılarak oksit tabakası oluşmasını sağlar.
Metal yüzeyinde oksidasyon oluşmuyorsa, opağın iki katsürülmesi yardımcı
olur.
2- Opak porselen metal yüzeyine ince tabaka halinde sürülür. Opak, fırında
camlaşmaya başlar. Bu durumda porselen, metal yüzeyini ıslatacaktır.
Oluşan adezyon kuvveti sonucunda “VanDerWalls Kuvvetleri” oluşarak
porselen metal bağlantısına katkıda bulunur. Islanma yeterli ise porselen,
metal üzerindeki mikro yarıklara girerek mikromekanik bağlantı oluşturur.
Ayrıca metal oksitler geniş olarak metal yüzeyine yayılır ve oksit tabaka

67
porselen ile kimyasal bağlantı için ortam sağlar. Okside olan iyonlar ile
porselen oksijeni arasında elektron transferi oluşarak kimyasal bağlantı
oluşur.
3- Opak tabaka, pişirme esnasında büzülerek sıkıca metale tutunur.
4- Mine ve dentin porseleni maksimum yoğunlukta uygulanır. Soğuma
esnasında metalden daha çabuk soğuyan porselen büzülerek metal
tarafından sıkıştırılır ve bağlantı güçlendirilir.

Metal-porselen Bağlantı Başarısızlıkları:


1- Fırınlama sırasındaki kırılmalar: Uygun olmayan kondansasyon, yetersiz nem
kontrolü, uygun hazırlanmayan alt yapı, metal-porselen kombinasyonunun
uyumlu olmaması,
2- Hava Kabarcıkları: Çok sayıda fırınlama, seramik içinde hava kalması, nem
kontrolünün yetersizliği, tesfiye yapılmaması,
3- Görünümün kötü olması: Laboratuar-hekim iletişimsizliği, yetersiz
preparasyon, opağın kalın olması, aşırı fırınlama,
4- Klinik kırılmalar: Alt yapı dizayn hatası, sentrik stopların metal-porselen
birleşimine yakın olması, diş ve metal preparasyonunun uygun olmaması.

Metal-porselen restorasyonlarda klinik başarısızlıklar: Başarısızlığın en


önemli nedenlerinden biri yetersiz preparasyon ve buna bağlı olarak metal ve
porselen için yetersiz okluzal aralık ve tasarım hatalarıdır.
1- Biyolojik Başarısızlıklar: Destek dişlerin kaybı, çürük, fraktür ve genel
periodontal rahatsızlıklar, endikasyon hataları, marjinal adaptasyonun iyi
olmaması, taşkın kron konturü, basamaksız preparasyon ve kötü ağız
hijyeni bu grupta sıralabilir.
2- Porselen Kırılma Tipleri: Adeziv veya koheziv kırılmalar oluşabilir. Metal
yapının inceliği, alt yapı tasarımının yetersizliği, yetersiz porselen
kondansasyonu, ince porselen, zorlayıcı kontaklar fiziksel kırıklara neden
olur. Döküm sırasında alaşımın aşırı ısıtılması, çapa kullanımı, fırın ısısının
alaşıma uygun olmaması kimyasal kırıklara neden olur ve onarımı zordur.

PORSELENLERİN GÜÇLENDİRİLMESİ
Dişhekimliğinde kullanılan porselenler kimyasal olarak oldukça stabildir ve
zaman içerisinde bozulmayan bir estetik sağlamaktadır. Termal iletkenlik ve
termal genleşme katsayısı mine ve dentinin değerlerine oldukça yakındır. Porselen
kayıp diş dokusunun yerine konulabilen en doğal ve biyouyumlu sentetik
materyaldir. Ancak düşük çekme dayanımı ve kırılganlığı dayanıklı bir altyapı
materyali ile güçlendirilmelerini zorunlu kılmaktadır. Seramik materyalin
baskılara karşı direnci yüksek (350-550 MPa), gerilime karşı dirençleri oldukça
düşüktür (20-60 MPa). Porselen temel olarak bir tür camdır ve kırılma

68
direncinden yoksundur. Camlar yüzeydeki mikro çatlakların varlığına karşı oldukça
hassastırlar. Bu da dental porselenlerin kullanımındaki temel sorunlardan biridir.
Fırın ısısından soğurken porselenin dış yüzeyi iç yüzeyinden daha çabuk
soğumaktadır (termal ilekenliğin düşük olması nedeniyle). Dış yüzey başlangıçta iç
yüzeyden daha fazla büzülmeye uğramaktadır. Bunun sonucunda dış yüzeyde
sıkıştırıcı bir yüklenme ile iç yüzeyde gerilme stresi oluşur ve iç yüzey dışarının
etkisiyle büzülemez ve çatlaklar oluşur. Düşük genleşme katsayılı glazür
uygulaması dış yüzeyde çatlakları doldurarak dış yüzeyin sıkıştırmasını azaltır.
Ancak iç yüzeylerde adaptasyon bozulacağı için uygulanamaz. Bu nedenle
yapılması gereken porselenler için yüksek derecede güç desteği sağlamaktır.
Porselenlerin dayanıklılık ve sertliklerinin yeterli düzeye ulaşması için ya
daha kuvvetli bir alt yapı ile destek sağlanır ya da daha kuvvetli ve sert
seramikler üretilir.
Dişhekimliğinde kullanılan seramikleri destek yapıların özelliklerine göre üç
grup altında değerlendirmek mümkündür.
• Metal seramikler
• Güçlendirilmiş kor sistemleri
• Reçine bağlı seramikler

Güçlendirilmiş kor sistemleri: Güçlendirilmiş seramik kor sistemlerinde


estetiği sağlayan seramik için destek başka bir seramik materyalidir. Ancak bu
materyaller sağlam ve sert olmasına rağmen estetik değildir. Porselende ortaya
çıkan iç yüzeyinden başlayan çatlaklara bağlı kırılmaların önlenmesi için yeterli
kuvvet ve sertlikte kor (çekirdek) materyalleri kullanılmaktadır.
Alumina ile güçlendirilmiş kor seramikler: %40-50 oranında alumina
(alüminyumun yüksek dirençli oksit kristalleri) içeren feldspatik camdan oluşur.
Alumina partikülleri camdan daha kuvvetlidir, çatlak oluşumunu kuartzdan daha
etkin önler ve çatlak doldurucu görev yapar. Ancak üzerine zayıf feldspatik
porselen konulduğundan köprüler için yetersiz dirence sahiptir.
Avantajları:
1. Üstün estetik
2. Düzenli porselenden daha güçlü
3. Kırılma direncinde artış
Dezavantajları:
1. Tek ünit kronlarla sınırlıdır
2. Zayıf marjinal uyum
3. Diş kesim miktarı fazla

Cam İnfiltre edilmiş yüksek dayanımlı seramik kor sistemleri: %85


oranında alumina içeren feldspatik camdan oluşmaktadır ve In-Ceram adı
verilmektedir. “Slip-casting” – sıvı bir ortam içerisine konulan küçük partiküllü

69
seramiğin gözenekli bir manşetin içine dökülmesinden sonra sıvının hızla alınarak
sıkıştırılmış ancak zayıf bir seramik yapı elde edilmesidir- adı verilen bir
yöntemle refraktör day üzerine alumina tozundan sulu ince hamur ile bir çekirdek
hazırlanarak 10 saat 1120 derecede sinterlenmektedir- ısıtarak veya ısı
vebasınçla partiküllerin nokta teması ile füzyona uğraması sonucu seramik veya
cam tozunun visköz akışla yğunlaştırma işlemidir-. Alumina partikülleri bu
aşamada oldukça porozdur. 1100 derecede 4-6 saat Lanthum camı infiltre
edilerek pişirilir. Eriyen camın poroziteleri doldurması ile oldukça yoğun bir
seramik oluşur.
Avantajları
1.Mekanik ve fiziksel özellikleri yüksektir. (fleksural direnci = 450-600 MPa)
2. Tek üyeli kronlar ve üç üyeli köprülerde kullanılır.
Dezavantajları
1.Alumina kor nispeten opaktır;
Porselenin hazırlanmasında iki teknik kullanılır:
1- Platin Folye tekniği: Epoksi rezin veya elektrolit ile elde edilmiş
dayların üzerine folye adapte edilir. Üzerine kor porseleni işlenir.
Platin folye matriksi bunzen alevi üzerinde veya porselen fırınında
degassing işlemine tabii tutulur. Kor üzerinde geleneksel feldspatik
porselen ile kontürleme ve glazür ile restorasyon bitirilir.
2- Refraktör day tekniği(fosfat bağlı özel revetman): Platin folye
yerine refraktör day materyali kullanılarak seramik restorasyonlar
tamamlanır.
In-Ceram sistemlerde alumina yerine spinel (MgAl2O4-magnezyum aluminat)
veya Zirkonya kullanılarak estetik, direnç ve dayanıklılık arttırılmaya çalışılmıştır.
Spinel estetiği arttırmış ancak direnci düşürmüştür (350 MPa). Zirkonya ile
direnç 800 MPa’ya kadar ulaşmıştır.
Slip Casting yönteminde bir alternatif de CEREC (Sirona), Celay (Vident,
Vita), sitemlerinde olduğu gibi CAD/CAM teknolojisi ile üretim yapılmasıdır.
Hazırlanan bloklar elde edilen tarama verilerine göre şekillendirilir ve daha sonra
ısıl işleme tabi tutularak sertleştirilir.

ž Zirkonyum seramikler; (Itriyum-tetragonal


zirkonya polikristal seramikler ;Y-Tzp) LAVA
(3M ESPE), Cercon (Dentsply), e. Max ZirCAD
ž Cam Seramik: (Ivoclar), Procera Zirconia (NobelBiocare),
ž Feldspatik seramik; (Sirona, Vita) CEREC (Sirona) VİTA YZ (Vita Zahnfabrik); ve
Monokromatik, Polikromatik tamamen sinterize edilmiş DCS-President, DC
ž Lösit ile güçlendirilmiş seramik; Ivoclar, (IPS
Zirkon (Smartfit Austenal) Monolitik Zirkonya;
Empress), 3M ESPE (Paradigm™) Lava all-Zirconia, Zircon Zahn, BruxZir Solid
ž Lityumdisilikat ile güçlendirilmiş seramik; IPS
Zirconia.
ž Zirkonya ile güçlendirilmiş seramikler; Vita
e.max
Suprinity (VITA) Celtra (DeguDent)
ž Kompozit Reçine Materyaller; Paradigm™ MZ
100, LavaTM Ultimate (3M ESPE)
ž Hibrid Seramikler; Vita Enamic (VITA),

70
ž Zirkonyum seramikler; (Itriyum-tetragonal
zirkonya polikristal seramikler ;Y-Tzp) LAVA
(3M ESPE), Cercon (Dentsply), e. Max ZirCAD
• Polikristalin Seramikler
(Ivoclar), Procera Zirconia (NobelBiocare),
CEREC (Sirona) VİTA YZ (Vita Zahnfabrik); ve
tamamen sinterize edilmiş DCS-President, DC • Alümina Esaslı Seramikler; In-Ceram
Zirkon (Smartfit Austenal) Monolitik Zirkonya; Alumina, In-Ceram Spinell, In-CeramZirconia
Lava all-Zirconia, Zircon Zahn, BruxZir Solid
Zirconia. • Zirkonya Esaslı Seramikler; Lava Frame (3M
ž Zirkonya ile güçlendirilmiş seramikler; Vita ESPE), Everest ZS ve ZH (KaVo), In-Ceram
Suprinity (VITA) Celtra (DeguDent) YZ (VITA), Zerion (Straumann) ve Cercon
ž Kompozit Reçine Materyaller; Paradigm™ MZ Smart Ceramics (DeguDent)
100, LavaTM Ultimate (3M ESPE)
ž Hibrid Seramikler; Vita Enamic (VITA),

Computer Aided Design - Computer Aided Machining (CAD-CAM)


CEREC II
Özel Materyaller
1. Özel video kamera
2. Seramik bloklar (ya feldspatik veya cam seramik)
3. Komputerize milleme makinesi

Celay – Kompitür bulunmaz.


Özel Materiyaller
1. Kopya milleme makinesi
2. Seramik bloklar (In-Ceram, feldspatik seramik)

Saf Alumina Korlar: Kor yapımında saf alumina kullanıldığında yüksek direnç
ve üstün bir ışık geçirgenliği oluşur. Ölçüden elde edilen daylı model bilgisayar
ortamında taranır, %99,5 saf alumina 1600-1700 derecede sinterlenerek kor yapı
elde edilir. Kor üzerine estetik feldspatik porselen işlenir.
Güçlendirilmiş kor sistemlerinin ana sorunu asitleme ile mikromekanik
retansiyon yüzeyinin oluşturulamamasıdır. Böylece reçine siman ile dişe
bağlantısında sorunlar oluşabilir.
Reçine bağlı seramikler: Adeziv tekniklerin gelişmesi önceleri seramik
restorasyon yapımını mümkün olmadığı düşünülen alanlara kadar taşımıştır. Mine
ve dentin ile seramik arasındaki adeziv bağlantı seramik restorasyonun direncini
arttırırken üstün bir mekanik bütünlük sağlamaktadır. Ayrıca adeziv ajan
restorasyonun iç yüzeyindeki çatlakları elimine etmekte ve kırık ihtimalini
azaltmaktadır. Seramik rstorasyonlar üst düzey estetikleri, renk stabiliteleri,
yüzey parlaklıkları, aşınmaya dirençleri ve doku uyumlulukları ile diğer estetik
materyallere üstünlük gösterirler. Reçine bağlantılı seramik restorasyonlara
uygun materyaller cam seramikler olarak adlandırılan özel bir gruba dahildirler.
Lösitle Güçlendirilmiş Feldspar Cam Seramikler: Önceleri metal
seramiklerde metal yüzeyine tutunma amacı ile lösit kullanılmıştır. Günümüzde

71
lösitle güçlendirilmiş feldspar seramikler sinterleme veya sıcak pres ile
üretilmektedir.
* Sinterleme Yöntemi (Fortness, Optec-HSP): Sinterleme yönteminde sulu
bir seramik hamuru hazırlanarak refraktör day üzerinde kurutulur ve daha sonra
porselen fırınında pişirilir. Şekillendirme için işlem birkaç defa tekrarlanabilir.
* Sıcak Prsleme (Dicor, Empress, IvoclarVivadent): Sinterlenen seramiklerin
doğasında bulunan pişme büzümesine bağlı sorunlar çıkabilir. Bunu önlemek için
döküm yapılabilen cam seramikler geliştirilmiştir. Bu yöntemde mumun uçurulması
ile yapılan döküm tekniği uygulanmaktadır. Mumun bıraktığı boşluk lösitle
güçlendirilmiş cam seramiği ile doldurulur. İşlem cam seramiğin 1180 derecede
özel bir fırında eritilerek preslenmesi ile gerçekleşir.
Lityum Disilikat ve Apatit Cam Seramikler (Empress2): Reçine bağlantılı
seramik restorasyonların kullanım alanını genişletmek ve köprü yapımında
kullanmak amacı ile SiO2-LiO2 sistemine dayanan bir seramik geliştirilmiştir.
Lityum disilikat rastgele iç içe geçen tabaka biçimli bir çok kristalden
oluşmaktadır. Direnç açısından bakıldığında iğnemsi kristaller çatlakların yön
değiştirmesine, kollara ayrılmasına veya önlerinin kesilmesine neden olmakta,
böylece materyaldeki çatlak oluşumu lityum disilikat kristalleri tarafından
tutularak bükülme direncinde artış sağlanmaktadır. Lityum disilikat cam
seramiklerin genleşme katsayıları 10ppm/oC’den yüksek olduğu için feldspar
seramik yerine apatit cam seramiği üst yapı seramiği olarak kullanılmaktadır.
Materyalin yapım aşamasında ortaya çıkan faz mine ve dentinnin yapı taşlarından
olan hidroksiapatittir.Bu yüzden mine ile oldukça fazla benzerlik gösterir.
Fluoromika Cam seramikler: Sio2, K2O, MgO, Al2O3, ZrO2
kompozisyonuna fluoresans sağlamak için fluoridlerin ilave edilmesi ile elde
edilmektedirler. Mumun uçurulması ile cam seramiğin oluşan boşluğa dökümü ile
restorasyon hazırlanır.

Seramik Restorasyonların Kuvvetlendirilmesi


İyon değişimi: Düşük ısıda seramik yüzeyinde kompressif tabaka oluşturarak
yüzeydeki çatlakların ilerlemesi durdurulmaya çalışılır. Seramik, cam geçiş ısısının
altında, erimiş tuz banyosuna daldırılır. Na+ iyonları KNO3 banyosundaki K+
iyonları ile yer değiştirir. K iyonları, Na’dan daha geniş hacimli olduğundan
kompresyonu gerçekleştirir.
Isı ile sertleşme: Cam yumuşama ısısına yakın bir ısıda bulunurken süratle
soğutulursa ısı ile sertleşme gerçekleşir. Soğuma ile kompressif gerilimler oluşur.
Gerilim korozyonunun önlenmesi: Nem seramiğin dayanıklılığını
zayıflattığından seramik sistemlerin iç yüzeyi nemli tutulmalı ve nemden
korunmalıdır.

72
TAM SERAMİK RESTORASYONLAR
Tam seramik restorasyonların tercih sebepleri
1- Estetik ve Periodontal ve protetik Problemler
a. Metal bileziklerin görünmesi
b. Dişetinin çekilmesi
c. Periodontal enflamasyon için potansiyel
2- Korozyon-metal intoleransı
a. Alaşım seçiminin uygunsuzluğu ve çeşitliliği
b. Yetersiz alaşım kalitesi
3- Materyallerin biyouyumlulukları ve artan estetik talepler.

Tam seramik Kron


En estetik tam kaplama restorasyondur. Esas olarak anterior dişlerde
endikedir. Posterior tek kronlarda da kullanılabilir. Seramik metaryaldeki
gelişmeler 3 üyeli köprülerde kullanımasını olanaklı kılmıştır.

Endikasyonları:
1- Fluorozis ve tetrasiklin renklenmeleri
2- Amelogenezis imperfekta, dentinogenezis imperfekte
3- Yaygın çürüklerde
4- Travma ve pulpa yaralanmalarında
5- Diastema
6- Dentin renklenmelerinde
7- Uzun süre tedavi edilmeyen gangrenli dişlerde
8- Kırılmış ya da aşınmış ön grup dişlerin düzenlenmesinde
9- Mine displazilerinde
10- Koledeki fazla erozyonlarda

Kontrendikasyonları
1- Yetersiz tecrübe
2- Yetersiz preparasyon
3- Uygun olmayan bağlantılar ve gövde yüzeyi
4- Adeziv-bonding başarısızlıkları
5- Parafonksiyonel alışkanlıklar
6- Kron tutuculuğunun azaldığı dişler
7- Aşırı vertikal overlap
8- Baş başa kapanışlarda erozyon nedeniyle kron boyunun azalması

73
9- Ön bölgede yoğun çapraşıklık

Başarıyı etkileyen Faktörler


1- Vaka seçimi / doğru endikasyon
2- Preparasyon
3- Hasta-hekim- laboratuar işbirliği
4- Simantasyon (materyal seçimi)
Tam seramik kronlarda Preparasyon: Distal ve mesial aksiyal yüzeylerde 6
derecelik açı ve 1,0-1,5 mm derinlik, bukkal ve palatinal yüzeylerde anatomik
konturlara uygun 1,0-1,5 mm derinlik ve insizal kenarda 1,5-2 mm derinlik ile
uyumlu preparasyon hazırlanmalıdır. Aksiyel yüzeylerde aşırı eğimden
kaçınılmalıdır. Marjinal sonlama shoulder (tam basamak) tarzında hazırlanır.
PORSELEN LAMiNAT VENEER
Anterior dişlerin labial yüzlerine uygulanan bu restorasyonlar gingivalde
mine-sement bileşimi, aproksimallerde kontak noktaları, insizalde kesici kenarı
içine alan parsiyel kronlardır.

ž Labial kesim:
ž İnterproksimal
genişletme:
ž Marjinal sonlanma:
ž İnsizal ve lingual
sonlanma:

Endikasyonlar:
1- Diş renklenmeleri: tetrasiklin, flourozis, yaşlanma
2- Mine defektleri: Hipoplazi, malformasyonlar
3- Diastema
4- Malpoze dişler
5- Kötü restorasyonlar
6- Aşınma
7- Lateral agenezisi

Kontrendikasyonları
1- Yetersiz mine
2- Minenin asitle pürüzlendirilememesi
3- Prafonksiyonel alışkanlıklar

Preparasyon:
Labial kesim: Restorasyonun minede yeterli örtümü sağlaması için tüm marjinler
mümkün olduğunca mine sınırları içerisinde tutulmalıdır. Çok küçük dentin sahaları
ortaya çıkabilir. Marjinlerin mine sınırları içerisinde olması önemlidir. Genel kural

74
preparasyonun %50’den fazlasının mine sınırları içerisinde yapılmasıdır. Minede
elde edilen derinlik ortalama 0,5 mm’yi geçmemelidir.
İnterproksimal genişletme: Porselen laminatın interproksimal kenarları komşu
dişlerin kontak sahalarına kadar uzatılmalıdır. Genel kabul interproksimal sahanın
yarısına kadar genişletmedir. Böylece marjin, lateral oblik açıdan veya direk
önden bakıldığında görülmez.
Marjinal sonlanma: Restorasyonun labial sulkus içerisinde olması gerektiğinden,
marjinal sonlanma supgingival hazırlanır. Preparasyon miktarı bu hassas bölgede
laminatın güçlenmesi için fazla kontur vermeden yeterli kalınlığa sahip olabilecek
şekilde ayarlanmalıdır. En az kesimi gerektiren vakalarda bile servikal bölgede en
az 0,25 mm chamfer (oluklu) sonlanma ile kesim gereklidir.
İnsizal ve lingual sonlanma: İnsizal kenarı içine alan rpreparasyonlar daha başarılı
restorasyonlar hazırlanmasına olanak sağlar.
İNLEY VE ONLEY RESTORASYONLAR
İntrakoronal (kron içi) restorasyonlardandır. Günümüze kadar, döküm yolu
ile altın alaşımlarından elde edilmekteyken, seramik ve kompozit materyallerdeki
teknolojik gelişmeler bu materyallerin kullanımını arttırmıştır. İnley, diş dokuları
içinde yer alır ve mesail, distal veya okluzal yüzlerden bir veya bir kaçını ihtiva
eder. Onley ise dişin okluzal yüzeyini tamamen kaplayan restorasyonlardır.
İnley ve onley restorasyonlar;
1- Döküm metal inley ve onley
2- Porselen inley ve onley
3- Kompozit inley ve onley olarak sınıflandırılabilir.
İNLEY RESTORASYONLAR ONLEY RESTORASYONLAR
Tüm okluzal yüzeylerin kaplanması ile modifiye edilen (özellikle MOD
İntrakoronal (kron içi) restorasyonlardandır. Günümüze kadar, döküm yolu kaviteler) inley restorasyonlar onley olarak adlandırılır. Onleyler, kuvvetlerin
ile altın alaşımlarından elde edilmekteyken, seramik ve kompozit materyallerdeki geniş bir alana ve düzgün olarak dağılımına yardımcı olur.
teknolojik gelişmeler bu materyallerin kullanımını arttırmıştır. İnley, diş dokuları
içinde yer alır ve mesail, distal veya okluzal yüzlerden bir veya bir kaçını ihtiva Endikasyonları:
eder. Onley ise dişin okluzal yüzeyini tamamen kaplayan restorasyonlardır. Bukkal ve lingualdeki mine duvarları sağlam ve 2-3 mm kalınlığında olani
İnley ve onley restorasyonlar; fakat diğer bölgeleri tahrip olan dişler,
1. Döküm metal inley ve onley Bir MOD preparasyonun isthmus bölgesinde, kronun bukkolingual kalınlığının
2. Porselen inley ve onley yarısından daha fazlası örtülecek ise,
3. Kompozit inley ve onley olarak sınıflandırılabilir. Bukkal ve lingualde sağlam dokulara sahip, endodontik tedavili dişlerde,
Yüksek ve sivri tüberküllere sahip dişlerde,
Onley preparasyonundaki prensiplerin çoğu inleyler ile aynıdır.

Döküm Metal İnley : Alt ve üst çenede 4,5,6 nolu dişlerde ve gerektiğinde
7 nolu dişlerde okluzal ya da çok yüzlü kaviteler (okluzal, proksimal, gingival)
yapımında kullanım alanı bulurlar. Endikasyonu amalgam restorasyonunun
endikasyonu ile aynıdır. Estetik problem çıkarmayacaksa 1,2,3 nolu dişlerin sınıf 3
kavitelerinde de uygulanabilir. Kontağında kron bulunan kavitelerde endikasyonu
daha çok uygundur.
Devital ve/veya madde kaybı büyük olan dişlerde, özellikle MOD
kavitelerde inley restorasyonlar kama etkisi oluşturarak dişin kırılmasına neden
olabilir. Bu tür dişlerde onleyler tercih edilir.

75
Kavite prensipleri: Dolgu kavite kurallarına uyulur. Fakat inley ve onley
kron-köprü sistemi veya modifiye bir tutucu olarak değerlendirildiğinden
preparasyon farklılıkları vardır.
• Biyolojik prensipler: Profilaksi, hijyen, pulpanın korunması, diş dokularının
korunması esastır. Uygulanacak restorasyon kalan yapıyı korumalıdır.
Preparasyon hem prensiplerin uygulanmasını hem de en az doku kaybını
gerektirir.
• Tutuculuk: Tutuculuk diş preparasyonunun uzun aksı ve giriş yolu boyunca
restorasyonun uzaklaşmasına neden olur. En iyi tutuculuk paralel duvarlar
ile elde edilir. 5-7 derecelik eğimler de tutuculuk açısından uygundur.
İlave Kutu ve oluk preparasyonları tutuculuğu arttırır. Giriş yolunun tek
olduğu restorasyonlar tutuculuk açısından en üstündür. Keskin ve belirgin
kavite açıları, kırlangıç kuyruğu şekli tutuculuğu olumlu etkiler.
• Direnç: Apikal, oblik veya okluzal kuvvetler altında restorasyonun
kaviteden uzaklaşmamasını sağlayan özellik direnç özelliğidir. Horizontal
yönlü rotasyon kuvvetlerini engelleyici proksimal kutu ve oluklar direnci
arttırır. Okluzal kuvvetlere direnç düz pulpal ve gingival yüzeyler ile
sağlanır. İki yüzlü inleylerde okluzal parçası proksimale yerdeğiştirmeyi
önlemek için kırlangıç kuyruğu şeklinde ve yeterli derinlikte
hazırlanmalıdır.
• Yardımcı tutuculuk: Tutuculuğun az durumlarda kutu, oluk ve pin
uygulamaları yardımcı tutucu olarak hazırlanırlar.
• Kenar geometrisi ve bizotaj: Metal alaşımlarının döküm büzülmeleri,
restorasyonların kavite ve basamağa uyumunu azaltmaktadır. Bizotaj
daha iyi bir uyum sağlamak amacı ile uygulanır. Bizotaj aynı zamanda
desteği kalmamış mine prizmalarını da kaldırdığından ileride oluşabilecek
mine kırıklarının önüne geçilmiş olunur.

ONLEY
Tüm okluzal yüzeylerin kaplanması ile modifiye edilen (özellikle MOD
kaviteler) inley restorasyonlar onley olarak adlandırılır. Onleyler, kuvvetlerin
geniş bir alana ve düzgün olarak dağılımına yardımcı olur.

Endikasyonları:
• Bukkal ve lingualdeki mine duvarları sağlam ve 2-3 mm kalınlığında olani
fakat diğer bölgeleri tahrip olan dişler,
• Bir MOD preparasyonun isthmus bölgesinde, kronun bukkolingual
kalınlığının yarısından daha fazlası örtülecek ise,
• Bukkal ve lingualde sağlam dokulara sahip, endodontik tedavili dişlerde,
• Yüksek ve sivri tüberküllere sahip dişlerde,
Onley preparasyonundaki prensiplerin çoğu inleyler ile aynıdır.

76
Prof.Dr. Emrah Ayna

8. Bölüm
ENDODONTİK TEDAVİLİ DİŞLERİN RESTORASYONU

Endodontik tedavili bir dişin restorasyon başarısı beceri, planlama ve hasta


eğitimine bağlıdır. Endodontik tedavili bir diş genellikle şüpheli bir diştir;
restorasyonlar ve çürüklerin tahribatından dolayı bozulmuştur veya veya basit bir
şekilde yapısal olarak endodontik enstrumanlardan dolayı zayıflamıştır. Esas
amaç, bu dişlerin fonksiyonel ve estetik ihtiyaçlara göre restore edilmesidir. Kök
kanal tedavisi bitirilen dişler; final restorasyonları tamamlanınca çiğneme
sisteminin yararlı bir üyesi olarak hizmet görürler. Aşırı kron harabiyetine
uğramış endodontik tedavili dişlerde, kök kanalından destek alınarak hazırlanan
kron üst yapısı ile protetik olarak restore edilirler. Post-core adı verilen bu
restorasyonlar kök kanalına uzanan bir post (döküm, vida, fiber vs) ve kesilmiş diş
formunun verildiği core yapısından ibarettir.

Klinik değerlendirmeler
1. Pre-endodontik tedavi
a. Subgingival çürüklerin varlığı
b. Periodontal durum
c. Alveol kemik desteği
d. Kök morfolojisi
e. Ark içi ve arası yerleşim
f. Okluzal alışkanlıklar
g. Kök kırıklarının değerlendirilmesi
h. Dişin yararlanılacağı amaç

2. Post-endodontik tedavi
a. Kalan klinik kron miktarı
b. Endodontik tedavinin tipi, kalitesi ve süresi
c. Radyografik değerlendirme

Restorasyon Tipleri

1. Tek parça post-core+kron (Richmond Crown)


* Dezavantajları

77
- Marjinal uyumun üst düzey kontrolü daha azdır
- İki parçalı dökümün genleşme oranı daha iyi kontrol edilebilir
- Post uzaklaştırılmadan, restorasyonun yenilenmesi gerçekleştirilemez
- Kronun farklı bir düzlemde konumlandırılması seçilemez
2. İki parçalı ve bir üst yapı üzerine hazırlanan kron:
a. Sivri döküm post-core
1) Avantajları:
- Yüksek dayanıklılık
- Prefabrike postlardan daha iyi uyum
- Diş yapısı daha radiküler korunur
2) Dezavantajları
- Retantif değil
- Dişlerde kama şekilli çatlak oluştururlar
- Birkaç seansta tammlanır
3) Endikasyonları:
- Kanalları düz kökler
- Aşırı sivri uçlu kökler
b. Prefabrike, paralel, dowel (vida), core ile birlikte: Şekil ve yüzey
özelliklerine göre sınıflandırılabilir. Genellikle Au-Pt-Pd, Ni-Cr, Co-Cr, ve
titanyumdan hazırlanmaktadırlar.
1- Konik postlar
a. Düz yüzeyli
b. Pürüzlü, seyrek dişli
c. Vidalı
2- Paralel postlar
a. Düz yüzeyli
b. Dişli yüzeyli
c. Vidalı
d. Vidalı ucu konik
En popüler olan prefabrik postlar paralel kenarlı yüzeyi dişli postlardır.
Ancak çok doku uzaklaştırılması gerektiğinden dezavantajlıdır. Konik şekil
gösteren kanallarda konik ve döküm postlar tercih edilir.
1) Avantajları:
- Yüksek direnç
- İyi retansiyon
- Azaltılmış stres
2) Dezavantajları:
- Diş yapısının kaybı
- Paslanmaz çelilk postların muhtemel korozyonu
3) Endikasyonları:
- Güçlü, dairesel kanallar

78
Farklı prefabrik post sistemleri: Fleksi postlar, fiber postlar, zirkonyum postlar
c. Radikülar amalgam core
1) Avantajları
- Diş yapısını dha radiküler koruma
2) Dezavantajları
- Düşük gerilin direnci
- Temel metallerin korozyonu
3) Endikasyonları
- Uygun pulpa odalı (4mm derinlik) posterior dişler

Optimum Planlama Kriteri

1. Apikal kapamayı korumak için yeterince endo doldurucu materyalin


bırakılması. En az 4 mm gutta percha kalmalıdır.
2. Mümkün olduğunca uzun post hazırlanmalı.
a. Klinik kronun uzunluğuna eşit ve daha uzun olmalıdır. Optimum
uzunluk kök uzunluğunun 2/3ve ¾’üolmalıdır.
b. Mümkün ise radyografik kemikte kalan kök yapısının en az
yarısı post uzunluğu olmalıdır.
3. Post konfigürasyonu mümkün olduğunca paralel olmalıdır.
4. Kanal içi preparasyonuda diş yapısı korunmalı, post boyutları kök
kanal sisteminin şekli ile uyumlu olmalıdır.
5. Post başka bir açıya kaymış olsa bile, post kökün uzun aksi içerisinde
uzanmalıdır.
6. Gerektiği yerde antirotasyonal apareyler kullanılabilir.
7. Keskin açılardan kaçınılmalıdır.
8. Bir simantasyon oluğu, yerleştirme esnasında hidrostatik baskı deliği
hazırlanmalıdır.

Klinik Teknik

Post Yüzey Preparasyonu


1. Final restorasyon için diş preparasyonu
a. Tüm çürükler, kaideler ve eski restorasyonlar uzaklaştırılır.
b. Kalan diş dokusu değerlendirilir
c. İnce destek olamayacak diş dokuları uzaklaştırılır
- kökün uzun eksenine dikey bir pozitif stop gerçekleştirilir.
- ferrule effekt

79
2. Belirle nen uzunlukta gutta percha uzaklaştırılır.
a. Periodontal sond veya dönel aletler
b. Gates Glidden frezler
3. Gerektiğinde antirotasyonel kilit hazırlanır
4. Post simantasyonu
5. Core Yapımı (amalgam, cam iyonomer siman, hibrit cam iyonomer
simanlar ve kompozitler)
Döküm postlar: Geride çok az diş dokusunun kaldığı aşırı derecede harabiyete
uğramış dişlerde, kökleri paralel olmayan arka grup dişlerde tercih edilir. İndirek
ölçü yöntemi ile hazırlanan kanalın ölçüsü alınır. Servikalden 1,2 mm uzun ve
kanala rahatlıkla girebilecek bir kürdan parçası hazırlanır. Uygun fabrikasyon
kaşıkla ve yoğun kıvamlı bir ölçü maddesi ile tüm arkın ölçüsü alınır. Sertleşince
ağızdan çıkarılır. Akıcı kıvamlı ölçü maddesi hazırlanır. Paper pointler ile
kurutulan kanal içerisine lentüloyardımı ile yerleştirilir. Kaşık içerisine de akıcı
kıvamlı ölçü maddesi yerleştirilerek ağıza yerleştirilir. Sertleştikten sonra
ağızdan çıkarılır ve model elde edilip dökümü yapılmak üzere laboratuara sevk
edilir.

Simantasyon: Çinko fosfat, polikarboksilat, cam iyonomer, rezin modifiye cam


iyonomerve rein simanlar kullanılır.

80
ProfDr. Emrah Ayna

9. Bölüm
YAPIŞTIRMA AJANLARI VE SİMANTASYON
(DENTAL LUTING AGENTS)
Simantasyon, herhangi bir sabit restorasyonun bir yapıştırma ajanı (siman)
ile dişler üzerine uygulanması işlemidir. Geçici ve daimi olarak uygulanmaktadır.
Geçici simantasyon, bitirilmiş çok üyeli bir restorasyonun; dişlerin muhtemel
hassasiyetini, alveol kreti gövde ilişkisini, kenar dişeti ilişkisini kontrol etmek
amacı ile yapılır. Daimi simantasyon ise geçici simantasyondan sonra
restorasyonun uygunluğu teyit edilince uygulanır.

I. İdeal bir simanda bulunması gereken özellikler

- Düşük viskozite, ince film kalınlığı


- Uzun çalışma zamanı, hızlı sertleşme
- Su ve asitlere karşı direnç
- Yüksek makaslama ve gerilim direnci
- Pilastik deformasyon direnci
- Diş dokularına ve restorasyona iyi yapışma
- Kariostatik özellikler (florid)
- Biyolojik uyum
- Translusensite
- Radioopak özellikler

II. Yapıştırma ajanlarının sınıflandırılması


A. Fosfat bağlı (Zinc Phosphate)

B. Fenol bağlı (Zinc Oxide Eugenol)


1. Polimer ile güçlendirilmiş
2. Alumina + EBA katkılı

C. Polikarboksilat bağlı
1. Çinko Zinc Polikarboksilat
2. Cam İyonomer

D. Polimetakrilat Bağlı (Rezinler)


1. Dolduruculu (Otopolimerizan)

81
2. Dolduruculu (Işıkla ve kendinden sertleşen- ikili polimerzasyon-
Light ve Dual Cure)
3. Doldurucu içermeyen

E. Hibrid Rezinler (Rezin Modifiye Cam İyonomer Siman)

III. Yapıştırma Ajanlarının Karakteristikleri


A. Çinko Fosfat

1. Toz: 90% Çinko oksit, 10% Magnezyum oksit


Liquid: Aluminyum fosfat ve kalsiyum fosfat ile desteklenmiş
ortofosforik asit
2. Çalışma zamanı karıştıma tekniğine göre 1-2 dakikadır ve soğuk
cam üzerinde hazırlanır. Bu şekilde simanın dayanıklılığını arttıran
daha fazla toz ilave edilmesine izin verir.

3. Avantajları
a. Kullanımı ve manipulasyonu kolay, film kalınlığı(25um)
b. Başarılı klinik geçmiş (>100 yıl - 1878), düşük maliyet
c. Orta derecede dayanıklılık ve sertlik, Fazlalıkların
uzaklaştırılması kolay
4. Dezavantajları

a. Pulpa irritasyonu ve hassasiyeti (pH 3.0, 3. dk; 4.2, 1. saat;


7.0, 48. saat)
b. Oral sıvılar içerisinde orta derecede çözünürlük,
c. Restorasyon ve dişe kimyasal bağlanmaz

5. Florid ilavesi dayanıklılığını azaltır

B. Çinko polikarboksilat

1. Toz; Çinko oksit


Likid: Poliakrilik asit.
2. Toz 30-60 saniyede likid içerisinde çözünür.

3. Avantajlar:

a. Düşük irritasyon (doğal pH) c. Düşük film kalınlığı


b. Diş dokusuna yapışma d. Radioopak
e. Başarılı klinik geçmiş, düşük maliyet

82
4. Dezavantajları:

a. Kısa çalışma zamanı c. Yüksek mikrosızıntı


b. Düşük orta dayanıklılık d. Zamanla ve baskı
altında kaygan

C. Cam İyonomer

1. Toz: Silikat ve cam içeren kalsiyum, aluminyum, ve fuorid


Likid: Poliakrilik asit
2. Toz 30-60 saniyede likid içerisinde çözünür.
3. Cam iyonomer bir hidrate olmuş jeldir. İki aşamada polimerizasyon
gerçekleşir.

a. 1. faz, kalsiyum iyonları bir matriks içerisine jel formunda giriş


yapar
b. 2. faz, aluminyum iyonları akıcı olmayan bir siman formunda
yeniden şekillenir.
c. Kalsiyum matriks nemden korunmalıdır.

4. Avantajları

a. Yüksek dayanıklılık e. Biyouyumlu


b. Florid içerir f. Düşük film kalınlığı
c. Düşük çözünürlük g. Translusent
d. Mine ve dentine yapışır h. Düşük mikrosızıntı

5. Dezavantajları

a. Manipulasyonu zor d. Dehidrate olabilir


b. Nem hassasiyeti e. Temizlenmesi zor
c. Pulpal irritasyon

D. ZOE Etil Benzoid Asitli siman (EBA)

1. Toz- Alumina partiküllü Çinko oksit


Likid – Öjenol (Eugenol) ve ortoetoxibenzoik asit

83
2. Daimi simantasyonda kullanılır fakat çok yüksek dayanıklılık
özelliklerine sahip değildir. Toz likid içerisinde spatül yardımı ile
en az 60 saniye karıştırılmalıdır.

3. Avantajları

a. Düşük pulpa irritasyonu – çok iyi biyouyumlu (sedatif etkili)


b. Kolay manipulasyon – uzun çalışma zamanı
c. İyi marjinal kapanma

4. Dezavantajları

a. Daha düşük dayanıklılık (alumina/EBA veya PMMA ilavesi ile


arttırılır)
b. Hidrolitik
c. Viskoelastik deformasyon

5. Endikasyonları – Çok aşırı hassas dişler

III. REZİN ADEZİVLERİN KARAKTERİSTİKLERİ

A. Self-Cure Rezin Adezivler

1. Doldurucu içermesi ile gerilim ve kopma kuvvetlerine direnç


artmıştır. Aynı zamanda suya ve su emilimne dirençlidir. Bununla
birlikte film kalınlığı artmıştır.
a. Dolduruculu rezinler (aktif fosfat ester’li Bis-GMA)
b. Doldurucu içermeyen rezinler (Metil Metakrilat)

2. Bir dentin bonding ajan yapıştırma ajanı olarak kullanılır.(HEMA or


4-META)

3. Silika muamelesi ile bond metalede yapışır (Rocatec, Silicoater)

4. Avantajları

a. Çok yüksek dayanıklılık c. Adezyon


b. Çok düşük çözünürlük d. Düşük post operatif
hassasiyet

5. Dezavantajları

84
a. Kırılganlıkta artış
b. Zor temizlenme

B. Light- or Dual-Cure Rezin Adezivler (Estetik rezin)

1. Tam seramik and indirekt kompozit restorasyonlarda kullanılır


(kron, inley, onley veneer). Çoğunda diş rengine uygun opasite
mevcuttur.
2. Light-cured rezinler 1,5 mm derinlikte fotopolimerize olabilirler.
3. Porselen restorasyonlar silan uygulandıktan sonra asit ile muamele
edilmelidir ( hidroflorik asit)
C. Rezin Modifiye Cam İyonomer Simanlar

1. Karakteristikleri

a. Fluoride içerirler
b. Dentine yapışırlar (Cam iyonomerden az)
c. Mineye yapışırlar (cam iyonomer ile aynı)
d. Mikrosızıntısı cam iyonomerlerde küçüktür
e. Nem hassasiyeti cam iyonomerlerden azdır
f. Dayanıklılık, sertlik daha yüksektir

2. Tam seramiklerin yapıştırılmasında önerilmez. Porselen kırıklarına


neden olabilir.
IV. KLİNİK ENDİKASYONLAR

A. Tek kron, 3-üyeli köprü, pulpal hassasiyet yok, iyi retantif form –
Cam iyonomer siman

B. Tek kron, Az pulpal hassasiyet- Çinko polikarboksilat


C. Uzun köprüler, hassasiyet yok- Çinko fosfat, RMCİS
D. Minimal retansiyon, Rezin Bağlı FPD - rezinler
E. Yüksek çürük oranı – Cam iyonomer
F. Estetik inley/onley veya kron - Dual-cure rezin
G. Veneer - Light-cure rezin
H. Postlar – Cam iyonomer, Çinko fosfat

85

You might also like