Allaha hamdolsun, göklerde ve yerde ne varsa onundur. Ahirette de (en
sonunda da) hamd onadır. O hükmeden bir hakimdir. (Hükmü bilen odur). SEBE 2 Yerin içine gireni ve ondan çıkan şeyi , Semadan ineni ve ona yükselen şeyi (Allah) bilir. O Merhametiyle Bağışlar. SEBE 3 (Bağını koparanlar) Kafir olan kimseler Saat (vadedilen vakit) bize gelmeyecek derler. Muhakkak (gelecek) ve Gaybı bilen rabbim onu size getirecek, göklerde ve yerde bir zerre ağırlık dahi ondan uzak (ona bakir) değildir. Ne bundan küçüğü ne de büyüğü yoktur ki Açıklanmış bir kitap içinde olmasın de. Bakirden maksat ona karşı açılmamış ve gizli kalmış ondan saklanmış demektir. Yani ona bakir (bakire) değildir ال عزب SEBE 4 Ameli salihlere ve iman eden kimselere karşılık verilecektir. İşte onlar için Bağışlanma ve büyük bir rızık vardır. SEBE 5 Ayetimiz hakkında acizler olarak say eden (dönüp dolaşan) kimselere (gelince), işte onlara acı vereninden (öyle pis) can yakıcı bir azap vardır. SEBE 6 İlim verilen kimseler, Rabbinden sana gönderileni farkederler (anlarlar). Onun hakikat olduğunu ve hamdi gerektiren aziz bir yol üzerine hadi ettigini de. SEBE 7 Kafir olan kimseler şöyle der, Size Ali hususunda bir ricali (bilgi taşıyan kimseyi) bildirelim mi, size, Tamamen parçalanıp dağıldığınız vakit mutlak sizin yeni bir yaratılış içinde olacağınızı haber ediyor. SEBE 8 Ali hususunda Allaha bir iftira mı atıyor yoksa o cinli mi (derler). Muhakkak ahirete iman etmeyen kimseler bir azabın içindedir ve derin bir sapıklıgın (yanlışın) içindedirler. SEBE 9 Gök ve yer hususunda Arkalarında olan ve elleri arasında olan şey üzerine Düşünmezler mi, dilesek onları yere batırırız yahut gökten Onlara Ali hakkında bir güneş tutulması (bir tutulma) yaparız. Şüphesiz bunda (tövbe ile) pişman olan bütün kullar için bir ayet vardır. SEBE 10 Biz Davuda kendimizden bir fazl (lütuf) verdik. Ey cibal (Gök tavan) onunla beraber dön (o ne tarafa dönerse) ve uçanlar (sizde). Onun için demiri (uçan demiri) yumuşattık (hafif uçabilir hale getirdik). SEBE 11 Anlatımında (hakikati bildirirken) Kadir (tam hakim) ve güçlü bir şekilde amel et. Ve Barış yapın (Sulh ile amel edin). Şüphesiz ben ne yaptığınızı görmekteyim. SEBE 12 Selim olana (Süleymana) Sabahı bildiren ve Akşamı bildiren bir rüzgarı (verdik). Ona Damıtılmış (arıtılmış) bir kaynak akıttık. Cinlerden kimisi rabbinin izniyle onun elleri arasında çalıştı. Onlardan kim emrimizden çıktıysa ona cehennem azabını (delirtenazabı) tattırdık SEBE 13 Onun için, Harp aletlerinden, temsillerden (heykeller ve resimlerden), cevap edecek kadar (karşılık verecek yetecek kadar) ve temeli kuvvetli olan Kazanlardan ne dilerse yaparlardı. (O halde) Davud Ailesi şükredin. Kullarından şükredenler pek azdır. SEBE 14 Ona Mevt-i Aliyi Kaza (takdir) ettiğimiz vakit, Onun bu Mevt-i Ali halini Onlara Ayak damarlarını yiyen bir Dabbetül Arzdan (yer canlısından) başkası göstermedi. Devrildiği zaman Cinlere beyanat oldu (hal anlaşıldı). Gaybı bilenler olsa idiler bu değersiz eziyete katlanmazlardı. (O halde kalmazlar idi). SEBE 15 Sebe (Bağını koparanlar) için Meskenlerinde (Yaşadıkları yerde) sağda ve solda olan iki bahçe bir ayet oldu. Rabbinizin Rızkından yeyin ve ona şükredin. Güzel (temiz) bir belde ki bağışlayan rabbindir. SEBE 16 O Vakit onlar uzaklaştılar (bağlarını kopardılar), O zaman onlara Ali ile Kuvvetli bir sel gönderdik. Bahçelerini Odun haline gelmiş ve kebablaşmış (kömürleşip yanmış) iki bahçeye ve sedirden (yararı çok az olan ağaçtan) az biraz bir şeye bedel kıldık (çevirdik). SEBE 17 İşte onlara (Sebeye) küfürlerinden dolayı böyle karşılık verdik. Biz kafirlerden başkasına (böyle bir) karşılık (ceza) verir miyiz. SEBE 18 Onları (ortada) merkez kıldık, Orada bereketli kıldığımız yaşam yerlerinin merkezi olarak açıkça görünen bir yaşam yeri. Orada seyir etme (dolaşma) kuvveti verdik (imkanı sağladık). Orada geceleyin ve gündüzün güvenle dolaşın. SEBE 19 O vakit şöyle dediler, Rabbimiz seferlerimizin merkezini (arasını) uzak eyle. Kendilerine zulmettiler. Onları bir hadis (söylenti efsane) haline getirdik ve cümlesini dağıtarak onları paramparça ettik. Şüphesiz bunda sabreden ve şükredenlerin cümlesi için bir ayet var. SEBE 20 İblisin o zannı Onları Ali hususunda doğruladı. O vakit müminlerden bir fırka (gurup) harici diğerleri ona (iblise) tabi oldular. SEBE 21 Onun (iblisin) onlara (hadilere) Ali hususunda bir sultanlıgı (kuvvet ile tesir etmesi) olmaz. Fakat bu onlardan hangileri ahirete iman ediyor onlardan hangisi de şüphe içindedir bilelim diyedir. Rabbin Aliyi her şeyden korumuştur. SEBE 22 Şöyle de, Allahın dunundan ileri sürdüğünüz (bir kuvvete sahip olduklarını iddia ettiğiniz) kimselere seslenin. Göklerde ve yerde zerre bir ağırlığı olana Malik (hükmedici ve sahip) değillerdir. Onlarda (yer ve göklerde) Onların bir payı yoktur. Onlardan, onlara bir destekçide yoktur. SEBE 23 Onun yanında onun izin verdiği kimse (Ali) dışında, Onların şefaatleri fayda sağlamaz. Hatta kalpleri korktuğu vakit şöyle derler, rabbiniz sözü nedir (kim hakkındadır şeffat hususunda). Derler ki Hak. O Ali büyüktür (önemli ve üstün biridir). SEBE 24 #mushafıali #kuran #meal #imammehdi #Ali Deki, sizi göklerde ve yerde rızıklandıran kim. Deki, Allah. Şüphesiz ya ben yahutta sizler Alinin hadilerisiniz yahutta açık bir zelillik (sapıtmışlık) içinde. SEBE 25 Bizim cürmümüzden (onlara göre bu suçumuz sapıklığımızdan) o amalara sual edilecek değildir. O amaların körlerin amellerinden de biz sual olunacak değiliz. SEBE 26 Deki, Rabbimiz bizi bir merkezde (ortada) cümle cem edecek (toplayacak). Sonrada aramızı hakikat ile açacak. O feth eden (açan hakikati ortaya çıkaran) bir alimdir. SEBE 27 Deki, ona (Allaha) Ortaklık atfettiģiniz (kutsiyet verdiğiniz) kimseleri bana gösterin. Hayır, Mutlaka Onlara Karşı Allahın hükmü üstündür. SEBE 28 Biz, seni insanların tümüne (hiç birini ayırmaksızın) müjdeci ve uyarıcı olman dışında başka bir şey için göndermedik. Lakin insanların çoğu bunu bilmezler. SEBE 29 Şöyle derler, Eğer doğrulardan oldunuz ise bu vaat ne vakit. SEBE 30 Deki, Sizin için tasarlanmış bir gündür. Onu bir saat geciktiremez ve Onu geçip gidemezsiniz. SEBE 31 Kafir olan kimseler şöyle derler, Biz asla bunun Kuranına (okumasına) ve elleri arasında olan şeye iman etmeyiz. Zalimlerin rableri katında dikildiği vakti gözlerinin önüne getirsen (bir düşünsen). Onlardan bazısı bazısına dönüp laf ederek konuşurlar. Zayıf olan (zafiyetli beyni kıt) kimseler, kibirlenen (alimlik taslayan bilmiş sözde Allahtan daha fazla dini bilen) kimselere, sizler olmasaydınız biz kesinlikle iman edenler olurduk (derler). SEBE 32 Kibirlenenler (alimlik taslayıp sözde dini Allahtan iyi bilenler) zafiyet halinde olanlara şöyle derler, Size bir Hadi geldikten sonra sizi ondan biz mi engelledik. Mutlaka kendiniz hata edenler oldunuz (Bu sizin kendi cürümünüzdür). SEBE 33 O Zaafa düşmüş (zafiyetlerinden faydalanılmış) kimseler, kibirlenen (alimlik taslayan) kimselere şöyle derler, Mutlaka sabah akşam saldırdınız (propaganda yaptınız). O vakit bize Allahı inkar etmemizi ve nedad kılmamızı (hükümde ona ortak koşmamızı) emrediyordunuz. Azabı farkedince pişmanlıklarını gizlerler (pişmanlıklarının esiri olurlar). Kafirlerin boynunda demir halkalar var ederiz. Amel ettikleri şeyden başkası ile mi karşılık görecekler. SEBE 34 Bir yerleşim yerine uyarıcılardan göndermemiş olalım illa oranın refahta (bollukta) olanları hemen şöyle derler, şüphesiz Biz, siz ne ile geldi iseniz onu inkar ediyoruz. SEBE 35 Şöyle derler, bizim mevalimiz (malımız mülkümüz) ve evladımız daha çoktur. Biz azapta görecek değiliz. SEBE 36 Şöyle de, Şüphesiz rabbim dilediği kimseye rızkı genişletir ve kuvvetlendirir (takdir eder). Lakin insanların çoğu bilmezler. SEBE 37 Ne emvaliniz nede evladınız sizi bizim katımıza mertebece (itibari olarak) yakınlaştırmaz. İman eden ve Salih amel işleyen kimselere gelince amellerinden dolayı işte kat kat karşılık onlar içindir ve onlar sağlam (güvenli) odalar (yapılar hücreler) içindedir. SEBE 38 Ayetlerimizi zayıf (aciz) hale getirmek için hizmet edenlere (avane olanlara) gelince, işte onlar kendileri için hazır edilmiş bir azabın içinde olacaklardır. SEBE 39 Şöyle de, Şüphesiz rabbim dilediği kimseye rızkı bol verir ve ona takdir eder. Bir şeyi infak etmediginizde o vakit o hilaf edilir (ardınıza kalır). O (Allah) hayırlı rızık verendir. SEBE 40 Bir gün onların cümlesi toplanır. Maliklere (hüküm ve yetki verilenlere yöneticilere) şöyle denilir, Size Kulluk edenler bunlar mıydı. SEBE 41 (Malikler) şöyle derler, Sen sübhansın (senin emrin tüm aleme yayılmıştır). Bizim velimiz sensin. Onlar dundan (yaratılmışlardan aşşağılık olanlardan) Muhakkak Cinlere Kulluk ediyordu. Onların çoğu onlara (cinlere) iman ediyordu. SEBE 42 (Ey malikler) O günün o vaktinde hiç biriniz hiç kimseye bir fayda vermeye Malik olamazsınız. Ve zarar vermeye de. Biz zalim kimselere şöyle deriz, tadın ateşin azabını, onu yalanlamakta olan kimselerdiniz. SEBE 43 Onlara bizim ayetimizden beyanat edilerek (Açıklanarak) Ali Okununca, şöyle derler, Bu kişi ancak atalarımızın (babalarımızın) bağlılıkla Kulluk ettiği şeyden bizi engellemek istiyor. Ve şöyle derler, Bu bir iftiradan (yalandan) başka bir şey değildir. Kendilerine hak ile geleni (Aliyi) inkar edenler şöyle derler, Bu açıkça sihirden (göz boyamasından) başka bir şey değildir. SEBE 44 Biz onlara ders alacakları (bilgi öğrenecekleri) bir kitap vermedik. Senden öncede onlara bir uyarıcı göndermedik. SEBE 45 Onlardan önceki kimseler de yalanlamıştı. Onlara verdiģimiz şeyin öşür edilenine (on kısımdan ayrılan bir paya) dahi ulaşamadılar. O vakit gönderdiğimizi yalanladılar. Beni inkar etmek nasılmış. SEBE 46 Şöyle de, Şüphesiz ben size vahdet ile öğüt veriyorum. Allah için 2 şerli (topluca) ve şahsi olarak Kıyam edin. Sonra da tefekkür edin. Sizin bu dostunuz cinlilerden değildir. Şüphesiz o ancak elinizin arasındaki (hemen yanınızdaki) azaba karşı sizin için bir uyarıcıdır SEBE 47 Şöyle de Sizden bir karşılık (ücret) istemiyorum. O sizindir. Benim karşılığım (ücretim) ancak Allahtan Alidir. Ve O, Ali her şeye şahittir. SEBE 48 Şöyle de Şüphesiz rabbim gayb ilminden gerçeği Fırlatır (gönderir). SEBE 49 Şöyle de Hak geldi batıl tükenip gitti o artık geri gelmez. SEBE 50 Eğer Zelil olmuşsam o vakit şüphesiz bu Ali hususunda nefsimin zelilliğidir. Eğer hadi olmuşsam O vakit bu Rabbimin bana vahyidir. Şüphesiz o yakın (detaylıca) işitir. SEBE 51 Dehşete düştükleri anı bir görsen (gözünün önüne getirsen), o vakit kaçış yoktur ve yakın bir yerden yakalamışızdır. SEBE 52 Şöyle derler, Ona iman ettik. Şimdi onların içinde olduğu bu mücadeleleri çok uzak yerdedir. SEBE 53 Evvelinde ona kafir olmuşlardı, uzak bir yerden gaybe fırlatıyorlardı (uydurup duruyorlardı). SEBE 54 Kendileri ile şehvet duydukları şeyin arası zor bir hale getirilmiştir. Öncesinde onların bazı şeylerde yaptığı gibi. Şüphesiz onlar şüphelerinde dahi kuşku içindeydiler (çıkmazda idiler).