Professional Documents
Culture Documents
Makale - 18.12.23
Makale - 18.12.23
23 MAKALE
Makalenin Tanımı
Bilimsel ve toplumsal konularda sunulan düşüncelerin nesnel ve bilimsel verilerle incelenerek gazete ve
dergilerde yayımlanmasıyla oluşan öğretici metinlere makale denir.
1. Bir görüşü, bir iddiayı belge ve kanıtlarla destekleyerek savunan yazı türüdür.
2. Senli benli konuşmalar, gündelik dil ve sanatlı bir dile yer verilmez.
3. Dolaylı anlatımlardan uzak anlaşılır bil dil kullanılır.
4. Toplumsal, bilimsel, günlük olaylar gibi hemen hemen her konuda yazılabilir.
5. Alanında uzman kişiler tarafından yazıldığından bilimsel bir anlatım vardır.
6. Makalede düşünceyi geliştirme yollarından (örnekleme, tanık gösterme, karşılaştırma) faydalanılır.
7. Makalede terimlere sıkça yer verilir.
8. Açıklayıcı ve tartışmacı anlatım biçimlerinden sıklıkla yararlanılır.
9. Dil ve imla kurallarına uygun kurallı cümlelere yer verilir.
10. Alıntı yapılacaksa kaynak veya kaynakça gösterilir.
11. Makale, gazetecilikle birlikte ortaya çıkmıştır. Batı’dan geldi.
12. Türk edebiyatında makale Tanzimat Dönemi’yle birlikte ortaya çıkmıştır.
13.Son derece resmi, temel anlamlı ve terim anlamlı kelimelerin olduğu bir tür
Makaleler, edebi makale ve bilimsel makale olmak üzere ikiye ayrılır.
Edebi Makale:
Dil, edebiyat ve sanat gibi konuların ele alındığı bu makaleler biraz daha yoruma açık eserlerdir. Yazar
düşüncelerini kanıtlamaya çalışır.
Bilimsel Makale:
Tıp, sosyoloji, ekonomi gibi bilimle ilişkili alanlara yönelik konular ele alınır. Nesnel bir yaklaşım ve dil
kullanılır. Bir tez kanıtlarıyla açıklanmaya çalışılır.
Önemli: Türk edebiyatındaki ilk makale örneği Tanzimat Dönemi’nin kurucusu olan Şinasi’nin ilk özel
gazete olan Tercüman-ı Ahval’de yayımladığı “Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi” adlı yazıdır
Araştırma, bilginin geliştirildiği bir süreçtir. Araştırmaya dayalı bir metin hazırlanırken ele alınan konuyla ilgili
“Kim, ne zaman, neyi araştırdı; neler elde etti?” gibi soruların cevabının verilmesi gerekir. Aksi takdirde
hazırlanan metin, nitelikli olmaz. Bu yüzden araştırmaya dayalı bir metin hazırlanırken önceki çalışmaları
taramak ve veri toplamak çok önemlidir. Var olan kaynak ve belgeleri inceleyerek veri toplamaya da literatür
tarama denir.
Araştırmaya dayalı bir metnin yazımında kaynak taraması yapılırken uyulması gereken aşamalar şu
şekildedir:
• Araştırmanın amacının ve konusunun saptanması, Kaynak taraması
• Kaynakların okunması
• Kaynakların değerlendirilmesi
• Araştırmanın ödev, tez, seminer, makale gibi biçimlerde raporlanması
Alıntılama:
Bir yazarın oluşturduğu bir makalede düşüncenin doğruluğunu desteklemek için alanında uzman birinden bir
metni, cümleyi, veriyi kendi makalesinde kullanmasıdır.
Alıntılamanın amacı,
ele alınan görüşün okuyucu tarafından daha kolay anlaşılması ve ele alınan düşüncenin kanıtlamasına olanak
sağlamasıdır.
Alıntılama doğrudan ve dolaylı alıntılama olmak üzere ikiye ayrılır.
Doğrudan alıntılama:
Kaynak eserden olduğu gibi alınır. Bu yöntemde yazıya alınan metin, cümle, dize vb. unsurlar aslına sadık
kalınarak tırnak içinde gösterilir. Alıntı yapılan yazılarda gösterilmeyen metinler için üç nokta konur. Ayrıca
alıntı için kaynakça da gösterilir.
Dolaylı alıntılama:
Bir makalede yer alan düşünce, açıklama gibi unsurların tamamı veya bir kısmı, özüne bağlı kalmak koşuluyla
farklı kavram ve üslupta yazar tarafından oluşturulur.
Dipnot:
Metin içinde geçen herhangi bir bilgi ile ilgili olarak sayfanın altına, çalışmanın sonuna konan açıklama veya
kaynak bilgisine denir.
Bilimsel metinlerde önemli unsurlardan biri kaynak göstermedir. Yazar, fikirlerinin doğruluğunu ispatlamak
amacıyla metinde yer verdiği bilgi ve cümlelerin kaynağını mutlaka belirtmelidir. Kaynak gösterme, kaynakça
olarak da bilinir ve metnin sonunda şu şekilde gösterilmelidir: Yazarın adı – kitabın adı – kitabın basıldığı yer –
kitabın yayınevi – kitabın basıldığı yıl
“Kısakürek, Necip Fazıl. Çile. İstanbul: Büyük Doğu Yayınları, 1976.”
• Makale yazarı ele aldığı fikirleri bilimsel bir yaklaşımla incelerken fıkra yazarı kişisel görüşle ele alıp inceler.
• Makalelerde yazılanları ispatlama kaygısı vardır; ancak fıkralarda yazılanları ispatlama kaygısı yoktur.
• Makalelerde ciddi, yapmacıksız, bilimsel bir anlatım vardır. Fıkralarda açık, sade ve anlaşılır bir dil kullanılır.
• Fıkralar günübirlik yazı türüdür. Makalede ise böyle bir durum yoktur.
• Makalede yazar doğruyu; fıkrada ise yazar kendi doğrusunu anlatır.
• Makale fıkraya göre daha uzun bir yazı türüdür.
• Makale yazmak belli bir uzmanlık ister.
MAKALE-DENEME FARKLARI
• Makalede ortaya atılan düşünce iddia ya da görüş, kanıtlara dayanır. Denemede ise konu kişisel düşünceler,
yorum ve bakış açısıyla desteklenir.
• Denemede öznellik, makalede nesnellik hakimdir
• Makalede düşünce kesin bir sonuca bağlanır. Denemede ise böyle bir zorunluluk yoktur.
• Makalenin üslup ve anlatımı ciddi, kurallı ve ağırbaşlıdır. Denemenin üslubu yazarına göre değişir.
• Makalede söz oyunlarına yer verilmez, açık ve anlaşılır bir anlatımı vardır. Deneme yazarı ise konusuna
uygun olarak söz sanatlarına ve anlam oyunlarına yer verebilir. Denemede dilin doğru ve güzel kullanımı çok
önemlidir.
• Makalede konu, ayrıntılı bir şekilde; sohbet yazılarında ise konu ayrıntılara girilmeden yüzeysel bir şekilde
işlenir.
• Makalelerde konuyu ispatlamak esasken sohbette ise ispat zorunluluğu bulunmaz.
• Makalelerde bilimsel, ağırbaşlı nesnel bir anlatım; sohbette samimi, içten bir anlatım esastır.
Sohbet Nedir?
Sohbet, güncel bir konuyu okurla konuşuyormuş gibi samimi ve anlaşılır bir üslupla ele alan bir
yazı türüdür.
Bir yazarın gündelik yaşam, insan, sanat ve edebiyatla ilgili bir konu hakkındaki düşüncelerini, sanki
karşısında okuyucular varmış da onlarla sohbet ediyormuşcasına sıcak, içten bir anlatımla dile getirdiği
yazılara “sohbet” denir.
1. Gündelik yaşamda insanı ilgilendiren hemen hemen her şey sohbetin konusu olabilir.
2. Yazar ele aldığı konuyu fazla derinlemesine girmeden, okuyucuyla içten bir ilişki kurarak anlatır;
düşüncelerini kanıtlama yoluna gitmez. Yazar sadece kendi düşüncelerini ve çevresinde gelişen
olayları yorumlar.
3. Sohbette konular gündelik olaylardan, sanat ve edebiyat dünyasından, herkesin paylaştığı ortak
yaşantılardan ve değerlerden seçilir.
4. Sohbet yazıları uzun yazılar değildir. Genellikle gazete ve dergilerde yayımlanır.
Kimi yazarlar bu türde yazdıklarını bir kitapta toplayarak da yayımlayabilir.
5. 20. yüzyılın başından itibaren edebiyatımızda gelişen sohbet türünde Ahmet Rasim, Şevket
Rado, Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin, Melih Cevdet Anday gibi sanatçılar eser vermiştir.
6. Sohbet türünde yazılara eskiden musahabe denirdi.
7. Sohbet yazıları, okurda yazarla sohbet ediyormuş etkisi bırakır. Anlatımda yazar, okura doğrudan sorular
sorabilir, nükteli sözlerden, atasözlerinden yararlanabilir.
8. Sohbet türündeki yazılar gazete ve dergilerde yayımlanır. Bu yazılar daha sonra bir kitapta toplanabilir.
Sohbet türündeki eserlerin sayısı oldukça azdır. Edebiyatımızda sohbet türüne örnek olarak şu
eserleri verebiliriz:
Nurullah Ataç “Söyleşiler”
Şevket Rado “Eşref Saati”
Ahmet Rasim “Ramazan Sohbetleri”
Suut Kemal Yetkin “Edebiyat Söyleşileri”
Melih Cevdet Anday ” Dilimiz Üstüne Konuşmalar”
DİKKAT: Sohbet yazılarında yazar okuyucunun ağzından sorular sorar, bu soruları yine kendisi cevaplar.
Okuyucuya “Sizce de öyle değil mi?” “Siz de böyle düşünmez misiniz? gibi sorular sorarak okuyucudan onay
bekler.
FIKRA NEDİR?
Fıkra, gazete veya dergilerin belli köşelerinde yayımlanan, belgelendirme ve kanıtlama gereği
duyulmadan günlük olayları, ülke sorunlarını veya yazarın bir konu hakkındaki görüş ve düşüncelerini çeşitli
yönlerden inceleyen ve yorumlayan kısa yazılardır.
Düşünce yazısı olan fıkra ile mizahi içeriğe sahip fıkra birbiriyle karıştırılmamalıdır.
Mizahi fıkralarda bir nükte, hiciv, güldürü unsuru vardır. Yaşamdan yola çıkan bu küçük hikâyeli anlatımda
amaç ders vermektir. Mizahi fıkra, şiirsel anlatım tarzı, kısa ve yoğun içeriğiyle okuyucuya mesajlarını
doğrudan iletmeyi hedefler. Nasrettin Hoca, İncili Çavuş fıkraları bu tür mizahi fıkraya örnek verilebilir.
Bir yazarın güncel konularla ilgili gürüş ve düşüncelerini kaleme aldığı kısa öznel yazılara fıkra denir.
Öznelliğin ağır bastığı bu yazı yüründe düşünceler kanıtlama yoluna gidilmez.
Güncel, siyasal ve toplumsal konularla ilgili yazılardır.
Günübirlik yazılardır. Bu sebeple kalıcılıkları yoktur.
Herhangi bir konuda yazılabilir.
Herkesin anlayabileceği sade ,anlaşılır bir dil kullanılır.
Edebiyatımızdaki en önemli fıkra yazarı Ahmet Rasim’dir.
Fıkra Türünün Temsilcileri – Fıkra Yazar ve Eserleri – Fıkra Türünde Eser Veren Sanatçılar
Ahmet Rasim: Muharrir Bu Ya
Ahmet Rasim: Şehir Mektupları
Ahmet Rasim: Eşkâl-i Zaman
Ahmet Rasim: Gülüp Ağladıklarım
Orhan Seyfi Orhon: Kulaktan Kulağa
Yusuf Ziya Ortaç: Beşik, Sarı Çizmeli Mehmet Ağa
Yusuf Ziya Ortaç: Ocak
Şevket Rado: Sözün Gelişi
Refik Halit Karay: Bir İçim Su
Refik Halit Karay: Bir Avuç Saçma
DENEME
Deneme, bir yazarın ele aldığı konu hakkında samimi bir şekilde düşüncelerini ifade ettiği
yazı türüdür.
Deneme türü; bir yazarın yaşantısından, bilgi ve kültür birikiminden elde ettiği dünya görüşünü
paylaşmasıyla oluşur.
Bu yüzden denemeye her şey konu olabilir.
Yazar bu düşüncelerini paylaşırken okuyucuya hitap etmekten çok kendisiyle bir
sohbet içerisine girer.
Ele aldığı düşünceleri kanıtlamaya gerek duymayan deneme; “bence”, “Benim diyeceğim şudur.”
gibi ifadeleri kullanan, kişisel duygu ve düşüncelere yer veren öğretici bir edebî türdür.
Denemeyi ilk kez bir tür olarak ortaya koyan, Fransız yazar Montaigne’dir.
Montaigne’den başka yine Denemeler adlı eseri ile İngiliz yazar Francis Bacon (Fırensis Beykın) bu
türün önemli yazarlarındandır. Emerson (Emırsın), Andre Gide (Andre Jid), Henry Miller (Henri Milır), Albert
Camus (Alber Kâmü), T. S. Eliot (Eliyıt) bu türün dünya edebiyatında önde gelen temsilcilerindendir.
Türk edebiyatında deneme türü başlangıçta “Musahabe”, “Tecrübe-Kalemiyye” gibi isimlerle bilinirdi.
Türk edebiyatında bugünkü anlamıyla deneme türü Tanzimat’tan sonra Batı edebiyatının
etkisiyle görülmeye başlamıştır.
Deneme türünün temelini Türk edebiyatının ilk gazetelerinde yayımlanan bazı düşünce
yazıları oluşturur. Edebiyatımızda Tanzimat edebiyatıyla önemli bir yere sahip olmaya başlayan düzyazı türleri
bu dönemde keskin çizgilerle birbirinden ayrılamamıştır.
Cenap Şahabettin’in Evrak-ı Eyyam, Ahmet Haşim’in Bize Göre, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Alp
Dağlarından, Yahya Kemal Beyatlı’nın Aziz İstanbul gibi eserleri Cumhuriyet Dönemi öncesinde
deneme türünün özelliklerini taşıyan eserlere örnek sayılabilir. Bu isimler Türk edebiyatının ilk düzyazı dilini
oluşturma çabasındaki girişimlerin de öncüsü olmuşlardır.
Türk edebiyatında çoğunlukla fıkra, sohbet, eleştiri gibi türlerle iç içe geçtiği düşünülen deneme türü asıl
gelişimini Cumhuriyet Dönemi’nde göstermiştir. Bu dönemde özellikle Nurullah Ataç, deneme yazarı için
gereken bilgi ve becerilere sahiptir. O, daha çok edebiyatın ve şiirin sorunlarıyla ilgili denemeler yazmıştır.
Nurullah Ataç başta olmak üzere Suut Kemal Yetkin (Günlerin Götürdüğü), Sabahattin Eyuboğlu (Mavi ve
Kara), Salâh Birsel (Boğaziçi Şıngır Mıngır), Melih Cevdet Anday (Dilimiz Üstüne Konuşmalar), Nermi Uygur
(Kurutulmuş Felsefe Bahçesi), Vedat Günyol (Çalakalem) deneme türünde eser veren yazarlardandır.
Cumhuriyet Dönemi 1960 sonrasında Cemil Meriç (Mağaradakiler), Adalet Ağaoğlu (Başka Karşılaşmalar),
Nihad Sami Banarlı (Türkçe’nin Sırları), Beşir Ayvazoğlu (Şehir Fotoğrafları) deneme türünde ki eser veren
sanatçılardandır.
ELEŞTİRİ (TENKİT)
Tanımı: Bir edebi eserin ya da sanat eserinin iyi ve kötü, başarılı ve zayıf yanlarının belli bir takım bilimsel
yöntemlerle incelenip ortaya koyulduğu yazıları tenkit yani eleştiri denir.
Eleştiri Türleri
Eleştiri, “konularına göre” ve “eleştirmenin tutumuna göre” olmak üzere 2’ye ayrılır.
Konularına göre eleştiri sanatçıya dönük eleştiri, esere dönük eleştiri, okura dönük eleştiri ve topluma dönük
eleştiri olmak üzere 4’e ayrılmaktadır.
Bu tür eleştirilerde eserin değeri ortaya koyulmaya çalışılır. Eserde kullanılan yapı unsurunun esere olan
katkısı değerlendirilir. Bu yapının özelliklerinden hareketle eserin hangi türe ait olduğu ve bu türün özellikleri
ifade edilir.
Okura dönük eleştiri türünde; sanat eserine özgü ölçütler yerine kişisel görüşler ve değerlendirmeler yapılır.
Yazar burada kendini okuyucu yerine koyarak eserin üzerinde bıraktığı izlenimleri eleştirir.
Eserin oluşmasında etkili olan toplumsal şartlar ve koşullardan hareketle değerlendirilir. Bu türe göre sanat
eseri üretildiği toplumdan bağımsız olarak değerlendirilmez.
Eski Yunancadan Latinceye oradan da Fransızcaya geçen critique (kritik) sözcüğünün karşılığı olarak
kullanılan “eleştiri” Batı’da ortaya çıkıp gelişmiş bir türdür. Dünya edebiyatında Boileau (Bualo), Hippolyte
Taine (Hippolit Ten), Anatole France (Anatol Frans) ve Thomas Stearns Eliot (Tamıs Störns Elyıt) eleştiri
türünde tanınmış isimlerdir.
Halk hikayesindeki “taşlama” ve Divan edebiyatındaki “hiciv” eleştiri türündeki örneklerdir. Şairlerin hayatı ile
ilgili bilgiler ile birlikte yapıtların özelliklerine dair değerlendirmelerin yapıldığı tezkireler içerik bakımından
eleştiri türüne yakındır.
Batılı anlamdaki eleştiri ilk olarak Tanzimat Dönemi ile birlikte başlamıştır. Bu dönemde, başlangıçta bir
yöntemi olmayan veya tek amacı eser sahibini veya dönemi yerme olan eleştiriler yazılmışsa da zaman
içerisinde belirli bir olgunluğa ulaşmıştır. Batılı anlamda ilk eleştiri örneklerini Namık Kemal “Bazı Mülahazat-ı
Şamil’dir” ve “Tahrib-i Harabat” eserleri ile vermiştir.
Serveti Fünun Dönemi’nde Ahmet Şuayp Türk edebiyatındaki eleştiri anlayışına nesnel bir bakış açısı getirmek
için çabalamış ve genellikle eserlerini eleştiri türünden vermiştir. Bu dönemde yazılan Hüseyin Cahit
Yalçın’ın “Kavgalarım” ve Ahmet Şuayp’ın “Hayat ve Kitaplar” adlı eserleri dönemin bilinen en önemli
eleştiri yazılarıdır.
Milli edebiyat döneminde yazılmış olan Ali Canip Yöntem’in “Milli Edebiyat Meselesi ve Cenap
Bey’le Münakaşalarım” o dönemde yazılmış en önemli eleştiridir.