T.C. Firat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: Burak KAYA

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 66

T.C.

FIRAT ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

YENİLENEBİLİR ENERJİ TÜKETİMİNİN EKONOMİK BÜYÜME


ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ

Burak KAYA
Yüksek Lisans Tezi
İKTİSAT ANABİLİM DALI
İktisat Programı

HAZİRAN 2023
T.C.
FIRAT ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İKTİSAT ANABİLİM DALI

Yüksek Lisans Tezi

YENİLENEBİLİR ENERJİ TÜKETİMİNİN EKONOMİK


BÜYÜME ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ

Tez Yazarı
Burak KAYA

Danışman
Dr. Öğr. Üyesi İsmail KAVAZ

HAZİRAN 2023
ELAZIĞ
T.C.
FIRAT ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İKTİSAT ANA BİLİM DALI

Yüksek Lisans Tezi


Başlığı: Yenilenebilir Enerji Tüketiminin Ekonomik Büyüme Üzerindeki
Etkisi: Türkiye Örneği
Yazarı: Burak KAYA
Tez Öneri Tarihi: …/…/…
Savunma Tarihi: 23.06.2023

TEZ ONAYI

Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü tez yazım kurallarına göre hazırlanan bu tez aşağıda imzaları
bulunan jüri üyeleri tarafından değerlendirilmiş ve akademik dinleyicilere açık yapılan savunma sonucunda
OYBİRLİĞİ ile kabul edilmiştir.

İmza

Danışman: Dr. Öğr. Üyesi İsmail KAVAZ


Fırat Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

Başkan: Dr. Öğr. Üyesi Göktuğ ŞAHİN


Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi
Üye: Doç. Dr. İzzet TAŞAR
Fırat Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

Bu tez, Enstitü Yönetim Kurulunun ......./......../20. ........ tarihli toplantısında


tescillenmiştir.

Prof. Dr. Murat SUNKAR


Enstitü Müdürü
BEYAN
Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü tez yazım kurallarına uygun olarak hazırladığım
‘YENİLENEBİLİR ENERJİ TÜKETİMİNİN EKONOMİK BÜYÜME ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: TÜRKİYE
ÖRNEĞİ’’ başlıklı Yüksek Lisans Tezimin içindeki bütün bilgilerin doğru olduğunu, bilgilerin üretilmesi ve
sunulmasında bilimsel etik kurallarına uygun davrandığımı, kullandığım bütün kaynakları atıf yaparak
belirttiğimi, maddi ve manevi desteği olan tüm kurum/kuruluş ve kişileri belirttiğimi, burada sunduğum veri
ve bilgileri unvan almak amacıyla daha önce hiçbir şekilde kullanmadığımı beyan ederim.

………./…2023
Burak KAYA

I
ÖN SÖZ
Bu çalışmada öncelikle kavramsal açıklamalar, enerji kaynaklarının sınıflandırılması ve yenilenemeyen
enerji kaynaklarından bahsedilmektedir. Ancak, araştırmanın genel çerçevesini yenilenebilir enerji kaynakları
ve bu kaynakların Türkiye’deki durumu oluşturmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynakları dünya ve Türkiye
nezdinde kaynak, kullanım ve kurulu güç kapasitesi bakımından değerlendirilmiştir. Yenilenebilir enerji
kaynaklarının Türkiye için önemi vurgulanarak detaylı bir şekilde açıklanmış, gelecekte olası senaryolara
karşın politika yapıcıların ilgili araştırmaları göz önünde bulunduracağı düşünülerek politika önerilerinde
bulunulmuştur. Türkiye enerjide dışa bağımlı bir ülkedir. Dolayısıyla, Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı,
ekonomik anlamda ülke gelirinin yarısından fazlasının enerji ithalatına ayrılmasına ve diğer ülkeler ile izlenen
siyasette dezavantajlı konuma düşmesine neden olmaktadır. Dünya ülkelerinin yanı sıra Türkiye özelinde de
yapılan literatür taramasında ülkelerin genelinde yenilenemeyen enerji ile üretim oranının çok yüksek olduğu
saptanmıştır. Yenilenemeyen enerji kaynakları kullanılarak enerji üretimi beraberinde 𝐶𝑂2 salınımını yani
çevre kirliliğini de beraberinde getirmektedir. Hem enerji üretiminin sağlanması hem de çevre kirliliğinin en
aza indirilmesi denilince akla gelen kavram temiz enerji yani yenilenebilir enerji kaynaklarıdır. Çalışmada
çevre kirliliğinin ve enerjide dışa bağımlılığın azaltılabilmesi adına yenilenebilir enerji kaynaklarının önemi
vurgulanmıştır. Yenilenebilir enerji kaynakları çevre dostu ve süreklilik arz etmesi sebebiyle kullanım
açısından çok caziptir fakat kurulum masraflarının yüksek olması tam anlamıyla yenilenebilir enerji kaynakları
ile enerji üretiminin önündeki en büyük engeldir. Bu manada, ekonomik ve siyasi olarak tam bağımsızlık
yolunun ancak ve ancak enerji üretim/tüketim dengesini sağlayan ve kendi kendine yetebilen bir ülke olmaktan
geçtiği düşünülmektedir. Bu çalışmada yukarıda bahsedilen hususlar göz önünde bulundurularak yenilenebilir
enerji tüketiminin ekonomik büyüme üzerindeki etkisi Türkiye örneği ele alınarak incelenmiştir. Çalışmaya ait
bulgular yenilenebilir enerji tüketiminin hem ekonomik büyümeye hem de çevre kirliliğinin azaltılmasına
pozitif etki yaptığını göstermektedir.
Bu çalışmanın hayata geçmesinde tüm bilgi ve birikimini aktarmakla kalmayarak adeta bir yol gösterici
olarak öğretmenlik vazifesini en lâyığı ile yerine getiren güzel insan Dr. Öğr. Üyesi İsmail KAVAZ hocam
başta olmak üzere, çalışmam süresince en büyük destekçilerim babam Cevat KAYA, annem Faika KAYA,
kardeşlerim Murat KAYA ve Bahar PEHLİVAN’a ayrıca maddi ve manevi desteğini hiçbir zaman benden
esirgemeyen dostum Muhammet DEMİR’e, motivasyon kaynağım Hilal ZEYREK’e ve tüm sevenlerime en
kalbi teşekkürlerimi sunuyorum.

Burak KAYA
ELAZIĞ 2023

II
İÇİNDEKİLER

BEYAN .............................................................................................................................................................. I
ÖN SÖZ ............................................................................................................................................................II
İÇİNDEKİLER .............................................................................................................................................. III
ÖZET ................................................................................................................................................................ V
ABSTRACT ................................................................................................................................................... VI
ŞEKİLLER LİSTESİ ................................................................................................................................... VII
TABLOLAR LİSTESİ ............................................................................................................................... VIII
SİMGELER VE KISALTMALAR .............................................................................................................. IX
1. GİRİŞ............................................................................................................................................................. 1
2. YENİLENEBİLİR ENERJİ VE EKONOMİK BÜYÜME ....................................................................... 4
2.1. Enerji Kavramı ........................................................................................................................................ 4
2.2. Enerji Türleri ........................................................................................................................................... 4
2.2.1. Yenilenemeyen Enerji Kaynakları ................................................................................................... 6
2.2.1.1. Kömür ...................................................................................................................................... 6
2.2.1.2. Petrol ........................................................................................................................................ 7
2.2.1.3. Doğalgaz................................................................................................................................... 7
2.2.1.4. Nükleer Enerji .......................................................................................................................... 7
2.2.2. Yenilenebilir Enerji Kaynakları ....................................................................................................... 7
2.2.2.1. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Çevre Üzerindeki Etkileri ................................................ 8
2.2.2.2. Güneş Enerjisi .......................................................................................................................... 8
2.2.2.3. Rüzgâr Enerjisi ......................................................................................................................... 9
2.2.2.4. Jeotermal Enerji........................................................................................................................ 9
2.2.2.5. Hidroelektrik Enerjisi ............................................................................................................... 9
2.2.2.6. Dalga(Gel-Git) Enerjisi ............................................................................................................ 9
2.2.2.7. Biyokütle Enerjisi ..................................................................................................................... 9
2.2.2.8. Hidrojen Enerjisi .................................................................................................................... 10
2.3. Dünyada Yenilenebilir Enerji Kaynakları ............................................................................................. 10
2.4. Türkiye’de Yenilenebilir Enerji Kaynakları.......................................................................................... 12
2.4.1. Türkiye’de Birincil Enerji Tüketimi .............................................................................................. 13
2.4.2. Türkiye’de Güneş Enerjisi ............................................................................................................. 14
2.4.3. Türkiye’de Rüzgâr Enerjisi ............................................................................................................ 15
2.4.4. Türkiye’de Jeotermal Enerji ........................................................................................................... 17
2.4.5. Türkiye’de Hidroelektrik Enerjisi .................................................................................................. 19
2.4.6. Türkiye’de Biyokütle Enerjisi ........................................................................................................ 20
2.4.7. Türkiye’de Enerji Kaynaklarına Göre Kurulu Güç ....................................................................... 21
2.5. Ekonomik Büyüme Kavramı ................................................................................................................. 22
2.6. Literatür Taraması ................................................................................................................................. 24
3. METODOLOJİ VE VERİ SETİ ............................................................................................................... 34
3.1. Birim Kök Testi .................................................................................................................................... 34
3.1.1. Genişletilmiş Dickey-Fuller (Augmented Dickey Fuller-ADF) Birim Kök Testi ......................... 34
3.1.2. Phillips-Perron (PP) Birim Kök Testi ............................................................................................ 35
3.2. Gecikmesi Dağıtılmış Otoregresif (Autoregressive Distributed Lags-ARDL) Sınır Testi Modeli ....... 35
3.3. Veri Seti ................................................................................................................................................ 37
4. AMPİRİK BULGULAR ............................................................................................................................ 38
4.1. Birim Kök Testlerine Ait Sonuçlar ....................................................................................................... 38
4.1.1. ARDL Sınır Testi Sonuçları .......................................................................................................... 41
5. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME ............................................................................................................ 47

III
KAYNAKLAR ................................................................................................................................................ 50
ÖZGEÇMİŞ

IV
ÖZET

YENİLENEBİLİR ENERJİ TÜKETİMİNİN EKONOMİK BÜYÜME


ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ

Burak KAYA
Yüksek Lisans Tezi

FIRAT ÜNİVERSİTESİ
Sosyal Bilimler Enstitüsü
İKTİSAT ANABİLİM DALI
İktisat Programı
Haziran 2023, Sayfa: IX + 53

Enerji, günümüzde hemen hemen tüm alanlarda kullanılması nedeniyle vazgeçilemez bir kaynak olarak
öne çıkmaktadır. Modern dünyadaki gelişmelere paralel olarak enerjiye olan ihtiyaç gün geçtikçe artmaktadır.
Bu bağlamda ekonomik büyümenin en önemli dinamiklerinden birisi konumunda olan enerji kaynaklarına
sahip olma durumu ülkeler arasındaki rekabeti ciddi biçimde etkilemektedir. Öte yandan küresel enerji
piyasalarında yaşanan ani fiyat hareketleri ve krizler ise ülkeleri alternatif kaynak arayışlarına yöneltmektedir.
Yenilenebilir enerji, son dönemde söz konusu alternatifler içerisinde dikkat çekmektedir. Fosil
yakıtların hem çevreye zarar vermeleri hem de fiyatlarının görece yüksek olmasından dolayı yenilenebilir
kaynaklar ile enerji üretme trendi artarak devam etmektedir. Bu çerçevede yenilenebilir enerji ile ekonomik
büyüme arasındaki ilişkinin incelenmesi hususu araştırmacıların bu alana yönelmeleri sonucunu
doğurmaktadır. Bu noktadan hareketle, bu çalışmada yenilenebilir enerji tüketiminin ekonomik büyüme
üzerindeki ve ekonomik büyümenin yenilenebilir enerji tüketimi üzerindeki etkileri ayrı ayrı incelenmekte ve
modellenmektedir.
Çalışmada 1982-2021 dönemini kapsayan yıllık veriler kullanılarak bir zaman serisi analizi olan ARDL
Sınır Testi yönteminden faydalanılmıştır. İlk olarak yenilenebilir enerji tüketiminin bağımlı değişken olarak
kullanıldığı bir model oluşturulmuştur. Bu modelden elde edilen sonuçlara göre GSYH’deki artış kısa ve uzun
dönemde yenilenebilir enerji tüketimi üzerinde pozitif etkiye sahip olarak bulunmuştur. GSYH parametresinin
bağımlı değişken olarak belirlendiği ikinci modelde ise yenilenebilir enerji tüketimindeki artışın GSYH’yi yine
kısa ve uzun dönem için artırdığı sonucuna varılmıştır. Çalışmanın ampirik bulgularına göre iki model
arasındaki en önemli fark ise GSYH’de meydana gelen artışların yenilenebilir enerji üzerindeki etkisinin
yenilenebilir enerji tüketimindeki artışın GSYH üzerindeki etkisinden daha fazla olması durumudur.
Dolayısıyla, Türkiye için ilgili dönem verileri baz alındığında yenilenebilir enerjinin daha yaygınlaşması için
ekonomik büyüme performansının artırılması çıkarımı yapılmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Yenilenebilir Enerji, Ekonomik Büyüme, Karbon Salınımı, ARDL Sınır Testi,
Türkiye

V
ABSTRACT

The Effect of Renewable Energy Consumption on Economic Growth: The Case of


Türkiye

Burak KAYA
Master’s Thesis

FIRAT UNIVERSITY
Graduate School of Social Sciences
DEPARTMENT OF ECONOMICS
Economics Program
June 2023, Pages: IX + 53

Energy is used in almost all fields and thus it stands out as an indispensable resource at the present time.
In parallel with the developments in the modern world, the need for energy is increasing day by day. In this
context, having energy resources, which is one of the most important dynamics of economic growth, seriously
affects the competition between countries. On the other hand, sudden price movements and crises in global
energy markets lead countries to seek alternative sources.
Renewable energy has been drawing attention among these alternatives recently. Since fossil fuels both
harm the environment and their prices are relatively high, the trend of producing energy with renewable sources
continues to increase. In this context, examining the relationship between renewable energy and economic
growth results in researchers turning to this field. From this point of view, in this study, the effects of renewable
energy consumption on economic growth and the effects of economic growth on renewable energy
consumption are examined and modelled separately.
In the study, ARDL Bounds Test method, which is a time series analysis, is used by using annual data
covering the period of 1982-2021. First, a model was created in which renewable energy consumption is used
as a dependent variable. According to the results obtained from this model, the increase in GDP has been found
to have a positive effect on renewable energy consumption in the short and long term. In the second model, in
which the GDP parameter was determined as the dependent variable, it was concluded that the increase in
renewable energy consumption increased the GDP for the short and long term. According to the empirical
findings of the study, the most important difference between the two models is that the effect of increases in
GDP on renewable energy is greater than the effect of increase in renewable energy consumption on GDP.
Therefore, based on the relevant period data for Turkey, it is deduced that the economic growth performance
should be increased in order for renewable energy to become more widespread.
Keywords: Renewable Energy, Economic Growth, Carbon Emission, ARDL Bounds Test, Türkiye

VI
ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1. Enerji Kaynaklarının Tasnifi ........................................................................................................... 5


Şekil 2. 2021 Yılı Türkiye’de Enerji Kaynaklarının Tüketim Dağılımı (Yüzde) ......................................... 5
Şekil 3. 2021 Yılı Dünya’da Enerji Kaynaklarının Tüketim Dağılımı (Yüzde) ........................................... 6
Şekil 4. Dünyada Yenilenebilir Enerji Santrallerinin Elektrik Üretimi (GWh) ve Kurulu Gücünün (MW)
Yıllar İçerisindeki Değişimi .......................................................................................................... 11
Şekil 5. Dünya’da Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Üretimindeki Kapasitesi ve Yıllar
İçindeki Değişimi (Yüzde) ............................................................................................................ 11
Şekil 6. Dünyada 2022 Yılı Yenilenebilir Enerji Santral Türlerine Göre Elektrik Üretiminin Yüzdelik
Oranları ......................................................................................................................................... 12
Şekil 7. Türkiye’de Kaynaklara Göre Birincil Enerji Tüketimi ................................................................. 13
Şekil 8. Türkiye’de Kaynaklara Göre Birincil Enerji Tüketiminin Dağılımı ............................................. 13
Şekil 9. GEPA Genel Potansiyel Görünümü.............................................................................................. 14
Şekil 10. Türkiye’de Güneş Enerjisi Kurulu Gücü (MW) ........................................................................... 15
Şekil 11. Türkiye’de Güneş Enerjisinin Toplam Kurulu Güç İçerisindeki Oranı ........................................ 15
Şekil 12. Türkiye Rüzgâr Enerjisi Potansiyeli Atlası ................................................................................... 16
Şekil 13. Türkiye’de Rüzgâr Enerjisine Dayalı Kurulu Güç (MW) ............................................................. 16
Şekil 14. Türkiye’de Rüzgâr Enerjisinin Toplam Kurulu Güç İçerisindeki Oranı ....................................... 17
Şekil 15. Türkiye’de Jeotermal Kaynaklar ve Uygulama Haritası ............................................................... 18
Şekil 16. Türkiye’de Jeotermal Enerji Kaynaklı Kurulu Güç (MW) ........................................................... 18
Şekil 17. Türkiye’de Jeotermal Enerjinin Kurulu Güç İçerisindeki Oranı ................................................... 19
Şekil 18. Türkiye’de Hidroelektrik Enerjisine Dayalı Kurulu Güç (MW) ................................................... 20
Şekil 19. Türkiye’de Hidroelektrik Enerjisinin Toplam Kurulu Güç İçerisindeki Oranı ............................. 20
Şekil 20. Türkiye’de Biyokütle Enerjisine Dayalı Kurulu Güç (MW) ......................................................... 21
Şekil 21. Türkiye’de Biyokütle Enerjisinin Toplam Kurulu Güç İçerisindeki Oranı ................................... 21
Şekil 22. Türkiye’de Kaynaklara Göre Kurulu Güç (MW) .......................................................................... 22
Şekil 23. Türkiye’de Kişi Başına Düşen Reel GSYH (Milyar Dolar, 2010=100) ....................................... 23
Şekil 24. Yenilenebilir Enerji Serisinin Düzey ve 1. Fark Grafikleri ........................................................... 39
Şekil 25. Reel GSYH Serisinin Düzey ve 1. Fark Grafikleri ....................................................................... 39
Şekil 26. Karbon Emisyonu Serisinin Düzey ve 1. Fark Grafikleri ............................................................. 40

VII
TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Yenilenebilir Enerji Çeşitleri ve Enerji Kaynakları ........................................................................... 8


Tablo 2. Enerji Kaynaklarının Çevre Üzerindeki Etkileri ................................................................................ 8
Tablo 3. Değişkenlere ait birim kök testi sonuçları ........................................................................................ 41
Tablo 4. Yenilenebilir enerji tüketiminin bağımlı değişken olması durumunda gecikme uzunluklarının
belirlenmesi (1982-2021)................................................................................................................. 41
Tablo 5. Yenilenebilir enerjinin bağımlı değişken olması durumunda tanısal test istatistikleri ..................... 42
Tablo 6. Yenilenebilir enerjinin bağımlı değişken olması durumunda sınır testi istatistikleri ....................... 42
Tablo 7. Yenilenebilir enerjinin bağımlı değişken olması durumunda ARDL Sınır Testi yönteminin uzun
dönem sonuçları ve katsayılar.......................................................................................................... 43
Tablo 8. Yenilenebilir enerjinin bağımlı değişken olması durumunda ARDL Sınır Testi yönteminin kısa
dönem sonuçları ve katsayılar.......................................................................................................... 43
Tablo 9. GSYH’nin bağımlı değişken olması durumunda gecikme uzunluklarının belirlenmesi (1982-
2021) ................................................................................................................................................ 44
Tablo 10. GSYH’nin bağımlı değişken olması durumunda tanısal test istatistikleri ........................................ 44
Tablo 11. GSYH’nin bağımlı değişken olması durumunda sınır testi istatistikleri .......................................... 45
Tablo 12. GSYH’nin bağımlı değişken olması durumunda ARDL Sınır Testi yönteminin uzun dönem
sonuçları ve katsayılar ..................................................................................................................... 45
Tablo 13. GSYH’nin Bağımlı Değişken Olması Durumunda ARDL Sınır Testi Yönteminin Kısa Dönem
Sonuçları ve Katsayılar .................................................................................................................... 46

VIII
SİMGELER VE KISALTMALAR

Kısaltmalar

AB : Avrupa Birliği
ABD : Amerika Birleşik Devletleri
ARDL : Gecikmesi Dağıtılmış Otoregresif Sınır Testi Modeli
BP : British Petroleum
𝐶𝑂2 : Karbondioksit
COVID 19 : Korona Virüs
ÇŞİB : Türkiye Cumhuriyeti Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı
ETKB : Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
GEPA : Güneş Enerji Paneli Atlası
GSMH : Gayri Safi Milli Hasıla
GSYH : Gayri Safi Yurtiçi Hasıla
GW : Gigawatt
𝑘𝑊ℎ/𝑚2 : Saatte metre kare başına düşen güneş enerjisi
m : Metre
m/s : Hareket eden bir şeyin bir saniyede aldığı yolun metre cinsinden ifadesi
MTA : Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü
Mtep : Ton Eşdeğer Petrol
MW : Megawatt
NGS : Nükleer Güç Santrali
OPEC : Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü
REPA : Rüzgar Enerjisi Potansiyel Atlası

IX
1. GİRİŞ

Enerji genel manada, çalışma yeteneği olarak tanımlanan soyut bir kavramdır. Fiziksel olarak
bakıldığında ise hareket ve yer değiştirme işlevlerini sağlayan bir olgudur. Enerjinin kaybolmadığı
ancak dönüştürülebildiği bilinmektedir. Hayatımızı idame ettirebilmek ve rahat bir yaşam sürebilmek
adına yapılan her şeyde enerjiye ihtiyaç duyulmaktadır. Örneğin ısınma, aydınlatma, ulaşım gibi
ihtiyaçların karşılanabilmesi ve modern teknoloji ürünlerinin kullanımı için enerjiye ihtiyaç vardır.
İnsanlığın ve teknolojinin gelişmesi ile birlikte enerji en çok ihtiyaç duyulan kaynakların
başında gelmektedir. Enerjinin insanlar açısından yüksek bir öneme sahip olmasının sebebi ülkelerin
ekonomik açıdan enerjiye bağımlı olmalarıdır. Enerji ekonomik büyümede çok önemli bir girdi
olduğundan enerji bağımlılığı ülkeleri olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Ülkeler, 1973 ve 1979
petrol krizlerinde olduğu gibi, enerji kaynaklarına bağımlı ve alternatif enerji kaynaklarına da sahip
değiller ise büyük ekonomik sorunlarla karşı karşıya kalabilmektedirler. 1973 yılında Arap-İsrail
savaşının patlak vermesiyle birlikte OPEC ülkeleri, İsrail’i hedef alarak İsrail yanlısı Batılı ülkelere
petrol ambargosu uygulamışlardır (Zhao, 2018). Öte yandan, 1979’daki petrol krizi, İran-Irak
savaşının başlamasıyla meydana gelmiştir. Bu kriz, petrol piyasasında yaşanan büyük ölçekli ikinci
kriz olarak kayıtlara geçmiştir. Petrol üretiminin azalması ve petrol fiyatlarındaki hızlı artış üreticiler,
tüketiciler ve petrol endüstrisi üzerinde ciddi olumsuz sonuçlara sebep oldu (Cheng, 2009). 1973 ve
1979 petrol krizleri Türkiye’yi de olumsuz yönde etkilemiştir. Zira Türkiye petrol ithal eden bir
ülkedir. Türkiye’nin 1972’de %7 seviyesinde olan büyüme hızı, 1973’te %3 düzeyine gerilemiştir
(Gündüz vd., 2018). Bu krizler, ülkeleri enerji güvenliği konusunda temkinli davranmaya
yöneltmiştir. Dolayısıyla, ülke ekonomilerinin enerjiye bağımlı olması ve enerji güvenliğinin tesis
edilememesi büyük felaketlere yol açabileceğinden, ülkelerin alternatif enerji kaynakları üzerine
araştırma eğilimleri gün geçtikçe artmaktadır.
Nüfus artışı ve yükselen refah seviyesi ile birlikte enerji talebi gün geçtikçe artmaktadır.
Enerjiye olan talebi artıran bir diğer husus ise teknolojinin gelişimidir. British Petroleum’un 2022
yılı raporuna göre 2021’de küresel ölçekte fosil kaynaklar kullanılarak üretilen enerjinin tüketimi
%5,8 oranında artmıştır ve bu tüketim eğiliminin 10 yıllık ortalaması yılda %0,9 iken 2021 yılında
bu oran 2011-2020 ortalamasının 6,44 katına ulaşmıştır (British Petroleum, 2022). Artış gösteren bu
enerji talebi, enerji arz güvenliği ve çevre kirliliği gibi sorunlara yol açmaktadır. British
Petroleum’un 2022 yılı raporuna göre enerji kaynaklı karbon emisyonu 2011 – 2013 yılları arasında
her yıl bir önceki yıla göre %1,4 – %1,5 oranlarında artış eğilimi göstermekte iken bu ivme 2013 –
2016 yılları arasında yarı oranda kırılarak %0,3 - %0,5 oranlarına kadar gerilemiştir. 2016 – 2017
yılları arası artışa bakıldığında bu oranın bir önceki yıla kıyasla iki katından fazla bir oran olan
%1,23’e çıktığı görülmektedir. 2017 – 2018 yılları verilerine bakıldığında yükseliş trendinin devam
ettiği ve yine aynı şekilde bir çıkış sağlayarak %2,16 artışla son 7 yılın en hızlı büyümesini
gerçekleştirdiği gözlemlenmektedir. Bu yükseliş trendi 2018 yılında kırılarak eksi oranda bir büyüme
izlenmiştir. Bu negatif büyüme karbon emisyonunun azalması olarak değerlendirildiğinde olumlu bir
işaret olarak değerlendirilmektedir. Öyle ki 2019-2020 yılları arasında küresel karbon emisyonu
%5,92 oranında azalmış ve bu eğilim son 9 yıl göz önüne alındığında ikinci en büyük azalma olarak
kayıtlara geçmiştir. 2020 yılında tüm dünya ülkelerini derinden sarsan Covid-19 krizi ile birlikte
enerji krizlerinin yaşanması, üretimde daralmaya gidilmesi, yeterli iş gücünün bulunamaması gibi
birçok sebeplerle 2020 – 2021 yılları arasında enerji kaynaklı karbon emisyonu oranı British
Petroleum’un 2022 yılı raporuna göre %5,9 olarak hesaplanmıştır. Bu oran 2011 – 2021 yılları

1
arasında gerçekleşen en yüksek karbon emisyon oranıdır. 2011 – 2021 yılları arasında gerçekleşen
karbon emisyonunun toplam oranı %0,6 iken bu oran 2021 yılına bakıldığında tek başına %5,9
oranındadır. Veriler 2021 yılında gerçekleşen karbon emisyonunun 2011-2020 yılları arasında
gerçekleşen karbon emisyonunun 9,83 katı olduğunu gözler önüne sermektedir. Karbon emisyonu
tehlikesinin farkında olan OECD ve AB üye ülkeleri 2011 – 2021 yılları içerisinde toplam karbon
emisyonlarını düşürürken bu ortalama OECD üye ülkeleri için -%1,3, Avrupa Birliği üye ülkeleri
için ise -%1,9 oranındadır. 2021 yılında OECD ve Avrupa Birliği üyesi olmayan ülkelerde karbon
emisyonlarındaki artış oranı %6,2 olarak gerçekleşirken, bu ülkelerde 2011 – 2021 yılları arasında
toplam karbon emisyonu yıllık ortalama %1,7 oranında artış göstermiştir (British Petroleum, 2022).
Artan enerji talebi ile birlikte insanlar tamamen fosil kaynaklı yenilenemeyen enerji kaynaklarına
geçiş sağlasalar bile bu kaynaklarının tükenme durumu alternatif kaynak arayışlarını
hızlandırmaktadır. İngiliz enerji şirketi BP’nin araştırmasına göre, dünyada 114 yıl sonra kömür, 53
yıl sonra gaz ve 51 yıl sonra da petrol rezervlerinin tükeneceği belirtilmektedir (Karagöl ve Kavaz,
2017). Bahsi geçen fosil bazlı yenilenemeyen enerji kaynaklarının kullanımı 𝐶𝑂2 emisyonu
oluşturmakta ve bu da çevre kirliliğine sebep olmaktadır. Artan enerji ihtiyacı karşısında ülkeler
çevre kirliliği oluşturmadan enerji üretmek için enerji politikaları geliştirmeye ve uygulamaya
başlamış, fosil enerji kaynaklarından yenilenebilir enerji kaynakları ile enerji üretimine
yönelmişlerdir. 2018 yılında yenilenebilir enerji kaynaklarındaki büyüme %14,5 oranında
gerçekleşmiş ve bu oranla dünyanın en hızlı büyüyen enerji kaynağı olmuştur fakat bu büyüme oranı
2019-2020 yılları arasında %9,64’e kadar gerilemiştir. Tüm Dünya ülkelerini derinden etkileyen
Covid-19 süreci ile birlikte gelişen enerji krizi sonrası yenilenebilir enerjideki büyüme oranı büyük
bir artış trendi yakalayarak %15 oranında gerçekleşmiştir. Bu büyüme oranı bir önceki yıla kıyasla
tam 1,56 fazladır (British Petroleum, 2022).
Enerjide dışa bağımlılığın oluşturduğu sorunlar 1973-1979 petrol krizlerinde açıkça
gözlemlendiğinden, enerjinin sürdürülebilir bir şekilde üretimi, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması
ve istikrarlı, güvenilir, çevreye duyarlı ve yüksek oranda kendi ülke sınırları içerisinde enerji üretimi
büyük önem arz etmektedir. Bu gerekçelerle çevre kirliliğinin azaltılması ve yenilenebilir enerji
kaynakları sayesinde üretilen enerji tüketiminin artırılmasını amaçlayarak 1997 yılında Kyoto
Protokolü imzalanmış ve Türkiye 2009 yılında bu protokolün tarafı olmuştur. 1997 yılında
gerçekleştirilen Kyoto Protokolü müzakerelerinden bu yana, ülkeler fosil enerji kaynaklarının yerine
yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması gerektiğini vurgulamaktadır (T.C. Çevre Şehircilik ve
İklim Değişikliği Başkanlığı, 2009). Bu protokol, küresel ısınmaya yol açan en büyük etkenlerden
birinin yenilenemeyen enerji kaynaklarının kullanımı olduğunu ve bunun yerine temiz enerji
kaynakları olarak adlandırılan yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması gerektiğine dikkat
çekmektedir. Bu anlamda, Halıcıoğlu (2009), 𝐶𝑂2 ’in en kirli gaz olduğunu ve sera gazı
emisyonunun %58,8’inin 𝐶𝑂2 kaynaklı olduğunu belirtmektedir.
Söz konusu karbon salınımlarını azaltmak için Avrupa Birliği yenilenebilir enerji
kaynaklarının kullanımını artırma noktasında politikalar geliştirmeye ve uygulamaya devam
etmektedir. Avrupa Birliği üye ülkeleri enerji ihtiyaçlarının en az %32’sini 2030 yılına kadar
yenilenebilir enerji kaynaklarıyla karşılayabilmek ve özellikle sera gazı emisyonlarını azaltmak
amacıyla çalışmalar yapmaktadır (British Petroleum, 2022). Bu doğrultuda, Avrupa Birliği aday
ülkesi ve Uluslararası Enerji Ajansı üyesi olan Türkiye, enerji arz güvenliğini artırmak, enerji
kaynaklarını çeşitlendirmek, çevre kirliliğini azaltmak ve Avrupa Birliği’nin yenilenebilir enerji
stratejilerine uyum sağlamak için gerekli mevzuatları uygulamaya başlamıştır.

2
Temiz enerji kaynaklarının kullanılmasını önceleyen bir olgu olan sürdürülebilir kalkınma,
ekonomik büyümeyi içeren bir kavram olarak kabul edilmektedir. Ekonomik büyüme kısa ve uzun
vadede ölçülebilir fakat sürdürülebilir kalkınmanın gerekliliği olarak uzun vadeli olmalı ve bu
nedenle ekolojik denge ve büyüme birlikte düşünülmelidir. Ekolojik olarak sürdürülebilir ekonomik
kalkınma, doğal sermaye tüketimi olmaksızın nesillerin ihtiyaçlarını koruyan ve çevresel kaliteye
önem veren, yani ekonomi ile ekosistem arasındaki dengeyi sağlayan sürdürülebilir bir ekonomik
kalkınma olarak tanımlanmaktadır (Gürlük, 2001). Bu nedenle yenilenebilir enerji, sürdürülebilir
kalkınmada önemli yeri olan bir kavramdır. Gelişmekte olan bir ülke konumunda bulunan Türkiye
için dengeli ve sürdürülebilir bir ekonomik büyüme büyük önem arz etmektedir. Dolayısıyla,
yenilenebilir kaynaklar çevre dostu olduğundan ve ülke sınırları içerisinde üretilebildiğinden dolayı
tüm ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de önemli bir enerji kaynağı konumundadır.
Yenilenebilir enerjinin bu denli popüler bir hale gelmesiyle birlikte literatürde ekonomik
büyüme ile yenilenebilir enerji arasındaki ilişki üzerine yapılan çalışmaların sayısı son yıllarda büyük
bir oranda artmıştır. Bu çalışmalarda yenilenebilir enerji ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki çeşitli
ülkeler ve farklı yıllar için farklı yöntemlere dayanan bir çeşitlilik göstermektedir. Literatürde genel
olarak yenilenebilir enerji bir bütün hâlinde ele alınarak büyüme üzerindeki etkisi incelenmektedir.
Bunun yanı sıra, farklı ülke karşılaştırmalarını ele alan çalışmalarda genel olarak panel testler
kullanılmıştır. Bu çalışmada toplam yenilenebilir enerji tüketiminin ekonomik büyüme ve ekonomik
büyümenin toplam yenilenebilir enerji tüketimi üzerindeki etkileri ayrı ayrı incelenecektir. Birden
fazla ülke yerine Türkiye üzerine yapılan bu çalışmayı diğer çalışmalardan ayıran en önemli farklar
arasında incelenen dönemin güncel ve kullanılan metotların farklı olması sayılabilir. Ayrıca
literatürde de görüleceği üzere yenilenebilir enerji kaynakları ve ekonomik büyüme ilişkileri üzerine
Türkiye kapsamında yapılan araştırma sayısı azdır. Çalışmada kullanılan yöntemler genellikle
literatürde en sık rastlanan yöntemler olmakla birlikte bu yöntemler bir arada kullanılarak
karşılaştırma yapılması sağlanmıştır. Ayrıca ekonomik büyüme ile yenilenebilir enerji tüketimi ve
yenilenebilir enerji tüketimi ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiler ayrı ayrı değerlendirilerek
çalışmaya arz ve talep boyutlu bir yaklaşım getirilmiştir. Bu çalışmada, gelişim ve kalkınma
sürecinde olan Türkiye için yenilenebilir enerjinin ekonomik büyüme üzerindeki etkisi çift yönlü
olarak incelenmekte ve yenilenebilir enerjinin ekonomik büyüme üzerindeki önemi analiz edilerek,
politika oluşturucularının bu konuda fikir edinmesine katkıda bulunmak hedeflenmiştir.
Çalışmanın ilerleyen bölümleri şu şekilde tasarlanmıştır: İlk olarak, Türkiye’nin ekonomi ve
enerji perspektifi ile Türkiye’nin yenilenebilir enerji konusundaki gelişimi üzerinde durularak
dünyadaki durum ile bir karşılaştırma yapılması amaçlanmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynakları
genel hatlarıyla aktarılarak, Türkiye’deki enerji kaynakları ve kullanım alanları hakkında açıklamalar
yapılmaktadır.
Çalışmaya katkısı bulunan ve bulunabilecek benzer analiz veya sonuçlara sahip olan
çalışmalara literatür taraması bölümünde yer verilmiştir. Araştırmada kullanılan veri seti ve
ekonometrik yöntemlerin tanıtılmasının ardından ampirik bulgular bölümünde Türkiye’de 1982 –
2021 yılları arası verilerle yenilenebilir enerji kaynakları, ekonomik büyüme ve karbon emisyonu
arasındaki ilişki Gecikmesi Dağıtılmış Otoregresif (ARDL) Model Sınır Testi yöntemi ile analiz
edilmiştir. Sonuç bölümünde ise elde edilen bulgular ışığında genel bir değerIendirme yapılıp,
politika önerileri verilerek çalışma tamamlanmıştır.

3
2. YENİLENEBİLİR ENERJİ VE EKONOMİK BÜYÜME

Çalışmanın bu bölümünde kavramsal olarak enerji, enerji türleri, yenilenemeyen yani birincil
ve yenilenebilir enerji kaynakları başlıkları açıklanacaktır. Kavramsal tanımlamalar bitirildikten
sonra dünyada yenilenebilir enerji kaynakları ve durumları sonrasında ise Türkiye’de yenilenebilir
enerji kaynakları ve durumları irdelenecektir. Ülkemizin dünyadaki durum ile karşılaştırması
yapılacak ve çıkarımlara yer verilecektir. Bu bölümün son kısmında ise ekonomik büyüme kavramı
açıklanarak Türkiye’de ekonomik büyümenin yenilenebilir enerji kaynakları ile olan ilişkisi
aktarılacaktır.

2.1. Enerji Kavramı


Enerji teriminin doğuşu iş anlamına gelen Yunanca “energeia” kelimesinden gelmektedir.
Enerji, hareket halindeki bir cisim tarafından gerçekleştirilen iş üzerine etki eden kuvvetin ve bunun
sonucunda meydana gelen yer değiştirmenin ürünüdür (Goel, 2005). Enerjiyi ekonomi, insanlar ve
çevre ekseninde düşündüğümüzde farklı bir tanım yapmak gerekliliği elzemdir. Enerji ekonomik
açıdan, maddenin yapısından kaynaklanan bir maliyet ve çabaya katlanarak, insanın yararına “iş
yapma kapasitesi” olarak tanımlanabilir (Malanima, 2015). Yeryüzündeki tüm canlıların ihtiyaç
duyduğu enerji, sanayileşme süreci öncesi insan ve hayvan enerjisi şeklinde bilinmekteydi. 18.
yüzyılın ortalarında buhar makinesinin icadı ile mevcut enerji sisteminin temelleri atılmış ve
ardından sanayileşme süreciyle insan, enerjiyi sadece üretimde değil aynı zamanda soğutma, ısıtma,
yemek pişirme, aydınlatma vb. ihtiyaçlar için de kullanmaya başlamıştır. Yaşamın vazgeçilmez bir
parçası haline gelen enerji, tarımın tek faaliyet olduğu ilk aşamalardan endüstriyel kalkınmanın amaç
olduğu günümüze kadar ülkelerin gelişmeleri için önemli bir faktör olmuştur. Sanayileşen ülkeler,
enerjiyi ilerlemenin bir dönüm noktası olarak görmüştür. Geçmişten günümüze gelişen teknolojinin
de etkisiyle enerji bir sektör haline gelip ülkeler arasındaki ekonomik ve siyasal ilişkilerin temel yapı
taşlarından bir tanesi haline dönüşmüştür (Bulut, 2017).

2.2. Enerji Türleri


Enerji kaynakları herhangi bir şekilde değiştirilmiş veya dönüşüme uğramamış ise birincil
enerji kaynağı olarak tasnif edilmektedir. Bu kaynaklar Şekil 1’de “Birincil Enerji Kaynakları” adı
altında sıralanmıştır. Birincil enerji kaynaklarının değişim veya dönüşüme uğraması ile elde edilen
kaynaklara ise ikincil enerji kaynakları adı verilmektedir. Bu kaynaklar da Şekil 1’de “İkincil Enerji
Kaynakları” başlığı adı altında yer almaktadır (Koç ve Kaya, 2015).

4
Enerji
Kaynakları

Birincil Enerji İkincil Enerji


Kaynakları Kaynakları

- Elektrik
- Benzin
Yenilenemeyen Yenilenebilir - Mazot
Enerji Enerji - Motorin
Kaynakları Kaynakları
- Kok Kömürü
- Güneş - İkincil Kömür
Fosil Kaynaklı - Jeotermal - Petrokok
Çekirdek Kaynaklı
- Kömür - Hidroelektrik - LPG
- Uranyum
- Petrol - Rüzgar
- Toryum
- Doğal Gaz - Dalga , Gelgit
- Biyokütle
- Hidrojen

Şekil 1. Enerji kaynaklarının tasnifi (Koç ve Kaya, 2015).

Petrol Doğalgaz Kömür Hidroelektrik Yenilenebilir

9%

8% 28%

25%

30%

Şekil 2. 2021 yılı Türkiye’de enerji kaynaklarının tüketim dağılımı (Yüzde) (British Petroleum, 2022).

5
Petrol Doğalgaz Kömür Hidroelektrik Yenilenebilir

7%
7%

32%

28%

26%

Şekil 3. 2021 yılı dünyada enerji kaynaklarının tüketim dağılımı (Yüzde) (British Petroleum, 2022).

2.2.1. Yenilenemeyen Enerji Kaynakları


Bitki ve hayvan kalıntılarının toprak altında çürümesi ve milyonlarca yıl sonra fosilleşmesi ile
birlikte oluşan enerji kaynaklarına fosil yani yenilenemeyen enerji kaynağı denilmektedir. Bu
kaynakların yenilenebilir enerji kaynaklarına nazaran en büyük dezavantajı belirli bir oluşum
sürecinin bulunmasıdır. Fosil yakıtlar kullanım olarak en yaygın kullanılan enerji türüdür.
Yenilenemeyen enerji kaynakları oluşum şekli itibari ile fosilleşme sürecinden sonra meydana
gelmekte ve temel unsurunu karbon oluşturmaktadır. Fosil yakıtların kullanımı ile her ne kadar enerji
ihtiyacı karşılansa da bu kaynakların kullanımı sonucu 𝐶𝑂2 gazı meydana gelir ve bu da çevre
kirliliğine sebep olur. Yenilenemeyen enerji kaynaklarının başlıca özellikleri oluşum süreci
fazlasıyla uzundur, fosil bazlıdır ve tüketim ömrü kısıtlıdır.
Yenilenemeyen enerji kaynakları aşağıdaki gibidir:
 Kömür
 Petrol
 Doğalgaz
 Nükleer Enerji

2.2.1.1. Kömür
Kömür, gri, kahverengi veya siyah renkte parlak veya mat olan katı bir fosil yakıttır. Aynı
zamanda sedimanter bir kayadır (ETKB, 2022). Kömür milyonlarca yıl öncesinde ölü bitki ve hayvan
tabakalarının ısı ve basınç gibi dış etkenlere maruz kalmasıyla oluşmuştur. Oluşumu itibari ile ölü
bitki ve hayvan tabakaları ile oluştuğundan ve oluşum süresi yüzyılları aldığından yenilenemeyen
bir enerji kaynağı olarak nitelendirilmektedir. Aynı zamanda yeryüzünde en çok bulunan enerji
kaynaklarından birisidir. Dünyada kömürün oluşumu ise yaklaşık 290-390 milyon yıl önce kömür
çağı olarak bilinen Carboniferous döneminde başladığı düşünülmektedir (World Coal Institute,
2005).

6
2.2.1.2. Petrol
Petrol Latince petro yani taş ve oleum yani yağ kelimelerinden oluşan taşyağı anlamına
gelmektedir. Petrol, organik halde bulunan maddelerin bozunup basınç ve ısıya maruz kalması ile
meydana gelmektedir (ETKB, 2022). Petrol de kömür gibi milyonlarca yıl önce yaşamış hayvan ve
bitki tabakalarının çözünüp fosilleşmesiyle oluşmaktadır. Petrol aslına bakıldığında bir çeşit yağdır.
Rafine edilmemiş halde bulunan petrole ham petrol, yarı katı halde bulunan ağır katrandan oluşan
petrole ise zift adı verilmektedir. Koyu bir kıvama sahip olan bu petrol kendine özel bir kokuya
sahiptir ve gayet yanıcı bir maddedir. Özünde karbon olması sebebiyle kullanımında çok fazla bir
oranda karbondioksit salınımı gerçekleşir. Ham halde bulunduğu halde tüketilemeyen bu kaynak,
petrol rafinerilerinde işlenerek belirli ürünlere çevrilebilmektedir (Yılmaz, 2012).

2.2.1.3. Doğalgaz
Doğalgaz diğer fosil kaynaklı yakıtlara göre daha temiz bir enerjidir. Kullanımı sırasında
kömüre nazaran %45 petrole nazaran ise %30 daha düşük oranda 𝐶𝑂2 salınımı gerçekleştirmektedir.
Türkiye’de doğalgaz tüketimi diğer yenilenemeyen yakıtlara göre daha hızlı bir artış göstermektedir
bunun sebebi sanayide ve elektrik üretiminde çokça kullanılmasıdır. Üretimi yapılan veya ithal edilen
doğalgaz kaynağının yarı oranına yakını elektrik üretimi için kullanılmaktadır. Türkiye doğalgaz
rezervleri bakımından oldukça yoksul durumdadır ve yaklaşık %99 oranda doğalgaz ithal edilmek
suretiyle kullanılmaktadır (Özalp, 2018). Doğalgaz yer altında petrol ile birlikte bulunabileceği gibi
tek başına da bulunabilmektedir. Dünya geneline bakılacak olursa sırasıyla ABD, Rusya, İran, Katar
dünya rezervlerinin bulunma yüzdesi ile ilk dört ülkesidir (ETKB, 2022).

2.2.1.4. Nükleer Enerji


Nükleer enerji ilk defa atomun parçalanması ile birlikte 1934 yılında gündeme gelmiştir.
Nükleer enerji atom çekirdeğinin çeşitli şekilde işlemlere tabii tutularak işlenmesiyle elde edilen bir
enerji türüdür. Birçok teknolojinin keşfinde olduğu üzere ilk kullanım sahası askeri alandır ve
savunma amaçlıdır. Bu enerjinin kullanımı için birçok ülke yoğun çabalar göstermiş ve atomun
parçalanması ile ortaya çıkan ısı enerjisini elektrik enerjisine dönüştürecek sistemler
geliştirmişlerdir. Geliştirilen bu sistemli yapıya nükleer santraller adı verilmekte ve nükleer enerjinin
güvenli, kontrollü ve sürdürülebilir bir şekilde üretimi sağlanmaktadır. Ülkeler 1970’li yıllarda petrol
krizlerinin baş göstermesi, yenilenemeyen ve ülke sınırları içerisinde bulunmayan enerji
kaynaklarında dışa bağımlılığı azaltma ve sürdürülebilir bir enerji kaynağı edinme amaçları ile hızla
nükleer santrallerin kurulumuna yönelmişlerdir. Kurulan santraller teknoloji ve güvenlik bakımından
yeterli donanım ve kabiliyete sahip kurumlar tarafından kurulum ve işletmesinin yapılması
durumunda topluma çevreci temiz bir enerji kaynağı sunarken ekonomik gelişimi de beraberinde
getirir (Özemre vd., 2000 ve ETKB, 2022).

2.2.2. Yenilenebilir Enerji Kaynakları


Yenilenebilir enerji kaynakları, yenilenemeyen enerji kaynaklarının aksine hızla kendini
yenileyen, kaynağını doğadan veya doğa olaylarından alan ve çevre dostu enerji kaynaklarıdır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılma sebepleri başlıca enerjide dışa bağımlılığın azaltılması,
enerjinin sürdürülebilir bir şekilde üretimi; istikrarlı, güvenilir, çevreye duyarlı ve yüksek oranda
kendi ülke sınırları içerisinde enerji üretiminin sağlanmasıdır. Özellikle 1973 – 1979 petrol

7
krizlerinden sonra önemi keşfedilen yenilenebilir enerji kaynaklarına olan talebin artmasının bir
diğer sebebi de dünyada fosil kaynaklı enerji tüketiminin bir önceki yıla oranla %5 artması ve fosil
enerji kaynak rezervlerinin hızla tükenmesidir.
Yenilenebilir enerji çeşitleri ve bu enerjinin kaynağının ne olduğu aşağıdaki tabloda
belirtilmiştir:

Tablo 1. Yenilenebilir Enerji Çeşitleri ve Enerji Kaynakları


YENİLENEBİLİR ENERJİ ÇEŞİTLERİ ENERJİNİN KAYNAĞI
Güneş Enerjisi Güneş
Rüzgâr Enerjisi Rüzgâr
Jeotermal Enerji Yeraltı Suları
Hidroelektrik Enerjisi Nehirler ve Akarsular
Biyokütle Enerjisi Biyolojik Atıklar
Dalga(Gel-Git) Enerjisi Okyanuslar ve Denizler
Kaynak: (Karagöl ve Kavaz, 2017)

2.2.2.1. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Çevre Üzerindeki Etkileri


Fosil yakıtlar için görüntü kirliliği hariç tüm kirliliğin pozitif olduğu gözlemlenmektedir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının çevreye olan etkileri ise değişkenlik göstermektedir. Bu farklar
yenilenebilir enerji kaynaklarının fosil yakıtlara nazaran daha çevreci oldukları anlamına
gelmektedir.

Tablo 2. Enerji Kaynaklarının Çevre Üzerindeki Etkileri


Enerji Emisyon ve Su Kirliliği ve Sulak Atık Görüntü Gürültü Habitat ve
Kaynağı Hava Kirliliği Alanlara Etki Oluşumu Kirliliği Kirliliği Canlı Yaşama
Etkisi
Fosil + + + - + +
Güneş - - - + - -
Rüzgâr - - - + + +
Jeotermal - + - - + +
Hidrojen - + - - - -
Dalga - + - + + +
Biyokütle + - + + - +
Kaynak: (Varınca ve Gönüllü, 2006)

2.2.2.2. Güneş Enerjisi


Hiçbir şekilde gaz salınımını bünyesinde bulundurmayan ve en temiz enerji kaynağı güneş
enerjisidir. Kaynak bakımından sürekliliği en yüksek ve yenilenebilir olması yönüyle yenilenebilir
enerji kaynakları içerisinde en büyük öneme sahip olan enerji kaynağıdır. Kurulumu ve kullanımı
bakımından en kolay ve çevreci özelliği ile en bilindik enerji kaynağı olma unvanına sahiptir. Genel
kullanımı itibari ile sıcak su elde etme ve elektrik üretiminde kullanılmaktadır (ETKB, 2022).

Güneş enerjisi sistemi, güneş ışığını ışık ya da ısı enerjisi olarak direkt kullanan, Türkiye’de
çokça sıcak su elde etme amacıyla kullanılan düzlemsel güneş kollektörleri, elektrik üretiminde
kullanılan doğrusal, çanak şeklinde veya bir odağa yönlendirilmiş aynaların kullandığı Yek-odaklı

8
güneş enerjisi santralleri ve elektrik enerjisi üretme amacıyla yarı iletkenlerin fotovoltaik
(photovoltaics, PV) etki özelliğini kullanan fotovoltaik (PV) piller, güneş ocakları, trombe duvarı,
geçişli hava paneli, güneş havuzları ve güneş bacaları gibi çeşitli uygulamaları olan bir sistemdir.
(Aydın, 2018)

2.2.2.3. Rüzgâr Enerjisi


Rüzgâr enerjisi sistemi, türbinler, fiberglas pervane ve rotor milinin hızlandırılmasıyla kinetik
enerjiyi önce mekanik enerjiye dönüştüren, daha sonra jeneratörden elde edilen elektrik enerjisini
depolayan ya da alıcıya ulaştıran bir elektrik üretimi sistemidir (Aydın, 2018).

Rüzgâr enerjisi, alternatif yenilenebilir enerji kaynaklarına göre daha yüksek oranda tercih
edilmektedir. Doğa olayları ile bağlantılı olarak tamamen serbest ve fazla bir oranda bulunması gibi
özelliklerinin yanı sıra tamamen çevre dostu olması, santral kurulum maliyetlerinin yüksek
olmaması, herhangi bir gaz salınımı yapmaması ve enerji üretim maliyetlerinin çok çok az olması
gibi etkenler sebebiyle fazlaca tercih sebebidir (Oskay, 2014).

2.2.2.4. Jeotermal Enerji


Jeotermal enerji, yer kabuğunun derinliklerinde bulunan volkanik ve magmatik katmanların
çevresinde biriken ısı ve basıncın çeşitli çözeltiler, mineraller ve gazlar içeren bir sıcak su, buhar
veya gaz ile yeryüzüne taşıdığı ısı enerjisidir (Akçiçek, 2015 ve ETKB, 2022).

2.2.2.5. Hidroelektrik Enerjisi


Hidroelektrik santraller suyun miktarına, yüksekliğine ve debisine bağlı olarak mekanik bir
enerji üretir ve bu enerjiyi kanallar vasıtasıyla tribünlere iletir. Suyun tribünleri döndürmesiyle elde
edilen elektrik enerjisine hidroelektrik enerji denir. Bu nedenle hidrolik enerji kullanımı engebeli
arazilerde ve sulak alanlarda daha yaygındır. Hidrolik enerji, temiz, çevre dostu, uzun teknik ömrü,
yerli kaynak olması, istihdam yaratıcı özelliği, arz güvenliğini artırması ve enerjide dışa bağımlılığı
ortadan kaldırması gibi sebeplerle güneş enerjisi kadar önemli bir enerji kaynağıdır (Gökçü, 2021).

2.2.2.6. Dalga(Gel-Git) Enerjisi


Denizlerde meydana gelen dalgalanmalar ve bu dalgalanmalar sonucunda oluşan basınçtan
oluşur. Su temelli olduğu için bol, ancak hava koşullarından etkilendiği için az kullanılan ve
teknolojiye uygun olmadığı için kısmen elde edilmesi zor olan bir enerji türüdür (Gökçü, 2021).

2.2.2.7. Biyokütle Enerjisi


Genel olarak biyokütle, fotosentez sonucu güneş enerjisini depolayan bitkisel organizmalar
olarak bilinir. Bitkilerin ve canlı organizmaların orijini olarak ortaya çıkmıştır (ETKB, 2020).
Biyokütle enerjisi temel olarak her türlü organik atık, bitki ve hayvan atıkları, orman ve orman
ürünleri, kentsel ve endüstriyel atıklardan elde edilmektedir. Biyokütle enerjisinden biyodizel,
biyoetanol ve biyogaz olmak üzere üç önemli yakıt elde edilebilmektedir. Biyokütle enerjisi,
biyokütle kaynaklarının yakılması veya işlenmesiyle elde edilir. Rüzgar ve güneş enerjisinin
avantajlarına ek olarak, biyokütle enerjisi depolamaya uygun olarak nitelendirilebilir ve hemen
hemen her yerde kullanılabilir. Ayrıca biyokütle oluşurken karbondioksit kullandığından yani daha

9
önce bu maddeleri oluşturmak için atmosferden 𝐶𝑂2 alındığından, biyokütle enerjisi oluştuğunda
atmosferdeki 𝐶𝑂2 miktarı dengelenir (Gökçü, 2021).

2.2.2.8. Hidrojen Enerjisi


Hidrojen doğada elementlerle kombinasyon halinde bulunur. Örneğin, suda oksijen ile bir
arada bulunur. Doğada tek başına bulunmayan hidrojenin enerji olarak kullanılabilmesi için
işlenmesi ve dönüştürülmesi gerekmektedir. Yenilenebilir enerjinin ortak özelliklerinin yanı sıra
hidrojenin enerji olarak kullanılmasının en önemli avantajlarından birinin, petrol yakıtlarından
ortalama 1,33 kat daha verimli ve depolanabilir bir yakıt olması olduğu ifade edilmektedir (ETKB,
2020). Ayrıca suda olduğu için bolca bulunabilen bir enerjidir (Gökçü, 2021).

2.3. Dünyada Yenilenebilir Enerji Kaynakları


Dünya’da enerji elde etmek için yüksek oranda fosil temelli enerji kaynakları kullanılmaktadır.
British Petroleum 2022 raporuna göre Dünya’da 2021 yılı içerisinde en çok tüketilen yenilenemeyen
enerji kaynağı petrol olur iken onu sırasıyla kömür, doğalgaz ve nükleer santraller takip etmektedir.
Ayrıca 2021 yılı verilerine göre yenilenebilir enerjinin toplam enerji tüketimi içerisindeki payı
%13,46 iken yenilenemeyen enerji kaynaklarının oranı %86,54’tür.
Dünyada bu denli yenilenemeyen enerji kullanımı beraberinde yüksek oranda bir 𝐶𝑂2
salınımı getirdiğinden küresel çapta bir iklim değişikliği ile karşı karşıya olduğumuz gerçeği
aşikârdır. Özellikle artış gösteren nüfus ve üretim sektörünün artan enerji talebi sebebiyle enerji bir
sorun haline gelmiştir. Yenilenemeyen enerji kaynaklarının çevreye olan zararı ve yenilenebilir
enerji kaynaklarının fosil kaynaklı enerji üretimine kıyasla çok daha temiz ve çevreci olması bir karar
verme durumu doğurmuştur. Yenilenebilir enerji kaynaklarının avantaj ve dezavantajlarını
hesaplayıp planlı bir şekilde gelişmiş ve gelişmekte ülkelerde yenilenebilir enerji kaynaklarına
geçişin sağlandığını görmekteyiz. Yenilenebilir enerji kaynaklarından olan güneş dünya üzerindeki
enerji talebinin yüksek oranını karşılayabilecek bir potansiyele sahiptir. Genel itibari ile dünyada ve
Türkiye’de her ne kadar yenilenebilir enerji kaynakları ile enerji üretimi sağlanıyor olsa da bu
yatırımların olması gerekenin çok çok altında kaldığı bu itibarla yatırımların artırılması
gerekmektedir. Özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarının avantaj ve dezavantajları göz önüne
alındığında yenilenebilir enerji kaynakları vasıtasıyla enerji üretiminde kullanılan teknolojinin
geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır.
Dünya üzerinde toplam yenilenebilir enerji sayesinde elektrik üretimi ve kurulu yenilenebilir
enerji santral kapasitesi:

10
4000000

3500000

3000000

2500000

2000000

1500000

1000000

500000

0
2013 2014 2015 2016 2017 2018 2019 2020 2021 2022

Elektrik Üretimi (GWh) Kurulu Güç (MW)

Şekil 4. Dünyada yenilenebilir enerji santrallerinin elektrik üretimi (GWh) ve kurulu gücünün (MW)
yıllar içerisindeki değişimi (BP, 2022 ve IRENA, 2023).

Dünyada toplam yenilenebilir enerjiden elde edilen elektrik üretimi Şekil 4’te de görüleceği
üzere 2013 yılında 1.245.102 GWh iken 2021 yılında 3.657.223 GWh seviyesine çıkmıştır. Ayrıca
2013 yılında Dünya’da toplam yenilenebilir enerji santrali 1.566.487 MW’lık kurulu güce sahip iken
2022 yılında 3.371.793 MW’ya çıkmıştır. British Petroleum’un 2022 yılı raporunda 2022 yılı elektrik
üretim verileri bulunmadığından kaynaklı 2022 yılının sadece kurulu yenilenebilir enerji santrali
verileri yer almıştır.
Yenilenebilir enerjinin ulusların ekonomilerinde yer alması ve katkı oranının artması için çoğu
ülke yenilenebilir enerjiyi desteklemekte ve bu destekleri artırma çabası içerisindedir. Dünyada
yenilenebilir enerji sayesinde üretilen elektrik enerjisinin yüzdesel oranlarına bakacak olursak:

2022
2021
2020
2019
2018
2017
2016
2015
2014
2013

0 5 10 15 20 25 30 35 40 45

Elektrik Üretiminde Yenilenebilir Enerjilerin Yüzdesel Payı

Şekil 5. Dünyada yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki kapasitesi ve yıllar içindeki
değişimi (Yüzde) (IRENA, 2023).

11
Dünyada yenilenebilir enerji kaynakları ile elektrik üretiminin kıymeti yıllar içerisinde
anlaşılmış ve Şekil 5’te de görüldüğü üzere bu üretim seviyesi 2013 yılında %27,2 iken 2022 yılında
%40,2’lik bir orana ulaşmıştır. Her ne kadar yıllar içerisindeki artış yükseliş trendini bozmayıp artsa
da henüz istenilen yeterlilikte değildir çünkü dünya genelinde enerji en çok elektrik tüketimi için
kullanılmaktadır.
Yenilenebilir enerjinin ulusların ekonomilerinde yer alması ve katkı oranının artması için çoğu
ülke yenilenebilir enerjiyi desteklemekte ve bu destekleri artırma çabası içerisindedir. Bu bilgi
ışığında dünyada kurulu güç bakımından yenilenebilir enerji kaynaklarının tercih oranlarına bakacak
olursak:

1600000
1392598
1400000

1200000 1053115
1000000 898824

800000

600000

400000
148912
200000
14877
0
Hidroelektrik Jeotermal Rüzgâr Biyokütle Güneş

Yenilenebilir Enerji Kurulu Güç (MW)

Şekil 6. Dünyada 2022 yılı yenilenebilir enerji santral türlerine göre elektrik üretim miktarları
(MW) (IRENA, 2023).

Şekil 6’da da görüldüğü gibi dünyada 2022 yılı baz alınarak yapılan araştırmada yenilenebilir
enerji santrallerinden kurulu güç bakımından elektrik üretimi verileri alınarak türlere ve yüzdelik
dilimlere ayrılmıştır. Elektrik üretmek için yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde dünyanın birinci
tercihinin hidroelektrik enerji olduğu görülmekte ve ardından sırasıyla güneş, rüzgâr, biyokütle ve
jeotermal enerji kaynakları gelmektedir. Verilerde hidrojen ve dalga (gel-git) enerji kaynaklarının
verileri yer almadığı için şekilde yer verilmemiştir.

2.4. Türkiye’de Yenilenebilir Enerji Kaynakları


Enerji hayatımız için büyük bir önem arz etmesi nedeniyle dünyada üretimini yapabilen ve
kendi kendine yetebilen ülkeler baz alındığında uluslararası alanda güçlü bir silah olarak kabul
görmektedir. Ülkemiz enerji üretimi, tüketimi ve transfer bölgesi olması sebebiyle arz ve talebi
birleştiren bir köprü olurken doğal zenginlikleri ve bulunduğu konum itibariyle adeta enerji
coğrafyasıdır.
Türkiye'nin sınırlı enerji kaynakları ve artan enerji talebi nedeniyle enerjide dışa bağımlılığı
giderek daha da artmaktadır. ETKB verileriyle yapılan yaklaşık hesaplama, Türkiye'de ithal doğal
gazın %94, ithal petrolün ise %98 olduğunu göstermektedir (Gökçü, 2021). Ülkemizin enerjide dışa
bağımlılığını azaltmada en büyük umudu yenilenebilir enerji kaynaklarıdır. Bu başlık altında

12
Türkiye’de güneş, rüzgâr, hidroelektrik, biyokütle ve jeotermal enerji kaynaklarının durumları
anlatılacaktır.

2.4.1. Türkiye’de Birincil Enerji Tüketimi


Ülkemizin 2020 yılı birincil enerji tüketimi 147,2 Mtep olarak gerçekleşmiştir. 2035 yılına
kadar birincil enerji tüketimi 205,3 Mtep’e yükselmektedir. 2000-2020 döneminde yıllık ortalama
%3,1 oranında artış göstermiş olan birincil enerji tüketimi, 2020-2035 döneminde %2,2 düzeyinde
artmaktadır. 2020 yılında 1,7 tep/kişi olan kişi başı birincil enerji tüketimi 2,1 tep/kişi düzeyine
çıkmaktadır. 2020 yılında %16,7 olan birincil enerji tüketimi içindeki yenilenebilir enerji
kaynaklarının payı 2035 yılına kadar %23,7 bandına yükselmektedir. Nükleer enerji ise 2035 yılına
kadar %5,9’luk paya ulaşmaktadır. 2020 yılında %83,3 olan fosil kaynakların payı 2035 yılına kadar
%70,4 olarak gerçekleşmektedir. Kömürün payı %21,4’e inerken, petrol %26,5, doğal gaz %22,5’e
gerilemektedir (ETKB, 2022).

60 54,8 54,5
50,5 48,7
50 47 47,9 47,7 46,2
42,2 42,9 43,9
40,6 39,8 40,6
40
32,6
30 24,6

20
12
8
10
4
0
0
2020 2025 2030 2035

Katı Yakıtlar Petrol Gaz Nükleer Yenilenebilir

Şekil 7. Türkiye’de kaynaklara göre birincil enerji tüketimi (ETKB, 2022).


28,70%

28,50%

35,00%
27,60%

27,50%
26,60%

26,50%
27%

24,20%

24,10%

23,90%

23,70%

30,00%
22,50%
21,40%
20,40%
18,40%

25,00%
16,70%

20,00%

15,00%
5,90%

10,00%
4,10%
2,30%

5,00%
0

0,00%
2020 2025 2030 2035

Katı Yakıtlar Petrol Gaz Nükleer Yenilenebilir

Şekil 8. Türkiye’de kaynaklara göre birincil enerji tüketiminin dağılımı (ETKB, 2022).

13
Şekil 7 ve 8 incelendiğinde Türkiye’de en çok tüketilen birincil enerji kaynağının petrol olduğu
bunu sırasıyla katı yakıtlar, doğalgaz ve yenilenebilir enerjinin takip ettiği görülmektedir.
Türkiye’ye ait 2035 yılı öngörülerinin de yer aldığı Şekil 7 ve 8’de birincil enerji
kaynaklarında petrol tüketiminin azalması öngörülmemektedir. 2035 yılı verilerine göre gelişen
teknoloji ve yenilenebilir enerji kaynaklarının öneminin de anlaşılması ile birlikte yenilenebilir enerji
tüketiminin doğalgaz ve katı yakıtları geçeceği yönündedir. Doğalgaz kullanımının hem otomobilde
kullanımı hem de ev, işyeri ve benzeri ısınma ihtiyaçlarını karşılamada kullanılması adına
yaygınlaştırılması, doğalgaz tüketiminin katı yakıt tüketimini geçeceği yönünde tahmini veriler
paylaşılmıştır. Genel itibari ile şekiller incelendiğinde yenilenebilir enerji günümüz itibariyle yeterli
seviyede olmayabilir fakat gelişim ve kullanımındaki artış oranları baz alındığında 2035 yılında
tahmin edilenden çok daha ileri bir seviyede gelişim gösterecektir.
Bir sonraki bölümde Türkiye’deki yenilenebilir enerji kaynaklarının durumu ayrı ayrı
değerlendirilmektedir.

2.4.2. Türkiye’de Güneş Enerjisi


Güneş enerjisi, Türkiye'de ısıtma, elektrik ve aydınlatma gibi bazı alanlarda kullanılabilen,
çevreye zararsız, kurulumu ve kullanımı kolay yenilenebilir enerji türüdür.
Türkiye’de coğrafi konum itibari ile önemli bir güneş enerjisi potansiyeline sahiptir. Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığınca hazırlanan Türkiye Güneş Enerjisi Potansiyeli Atlasına (GEPA) göre,
ortalama yıllık toplam güneşlenme süresi 2.741 saat olup ortalama yıllık toplam ışınım değeri
1.527.46 kWh/ 𝑚2 olarak hesaplanmıştır (ETKB, 2022). GEPA’da yer alan genel potansiyel
görünüm ve aylık ortalama global radyasyon dağılımı aşağıdaki haritada yer almaktadır:

Şekil 9. GEPA genel potansiyel görünümü (EKTB, 2022).

14
2022 (Haziran) 8479
2021 7816
2020 6667
2019 5995
2018 5063
2017 3421
2016 833
2015 249
2014 40
2013 17,7
2012 11,7
2011 6,7
0 1000 2000 3000 4000 5000 6000 7000 8000 9000

Kurulu Güç (MW)

Şekil 10. Türkiye’de güneş enerjisi kurulu gücü (MW) (BP, 2022 ve ETKB, 2022).

9% 8,35%
7,83%
8%
6,95%
7% 6,57%
5,72%
6%
5%
4,01%
4%
3%
2%
1,06%
1% 0,34%
0% 0% 0% 0,06%
0%
2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018 2019 2020 2021 2022
(Haziran)

Toplam Kurulu Güç İçerisindeki Oranı

Şekil 11. Türkiye’de güneş enerjisinin toplam kurulu güç içerisindeki oranı (ETKB, 2022).

Haziran 2022 itibariyle güneş enerjisine dayalı elektrik kurulu gücü Şekil 10’da da görüleceği
üzere 8.479 MW ve bu üretim toplam yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektrik enerjisi
içerisindeki oranı %8,35’tir (ETKB, 2022). Bu oranın güneş enerjisi gibi bir enerji göz önünde
bulundurulduğunda çok çok az olduğu aşikârdır. 2016 yılında büyük bir ivme kazanan güneş enerjisi
2022 Haziran ve 2021 yılı kıyaslandığında %8,48 oranında bir büyüme kat ederek öneminin ve
değerinin yeni yeni anlaşılmaya başlandığı gözlemlenmektedir.

2.4.3. Türkiye’de Rüzgâr Enerjisi


2006 yılında orta-ölçekli sayısal hava tahmin modeli ve mikro-ölçekli rüzgâr akış modeli
kullanılarak 200 m yatay çözünürlükte hazırlanan Türkiye Rüzgâr Enerjisi Potansiyeli Atlası (REPA-
V1) verilerine göre yer seviyesinden 50 metre yükseklikte ve 7,5 m/s üzeri yıllık ortalama rüzgâr
hızlarına sahip kullanılabilir alanlarda kilometrekare başına 5 MW gücünde rüzgâr santrali
kurulabileceği kabul edilmiş ve Türkiye’de kurulabilecek rüzgâr elektrik santrallerinin toplam

15
kapasitesinin 47.849,44 MW olduğu belirlenmiştir. Bu potansiyele karşılık gelen toplam alan
Türkiye yüz ölçümünün %1,30'una denk gelmektedir (ETKB, 2022).

Şekil 12. Türkiye Rüzgâr Enerjisi Potansiyeli Atlası (ETKB, 2022).

2022 yılı Haziran ayı sonu itibari ile rüzgâr enerjisine dayalı elektrik kurulu gücümüz Şekil
13’te de görüleceği üzere 10.976 MW olup, Şekil 14’de de görüleceği üzere kurulu güç içerisindeki
oranı ise %10,81’dir.

2022 (Haziran) 10976


2021 10607
2020 8832
2019 7591
2018 7005
2017 6516
2016 5751
2015 4503
2014 3630
2013 2760
2012 2261
2011 1729
0 2000 4000 6000 8000 10000 12000

Kurulu Güç (MW)

Şekil 13. Türkiye’de rüzgâr enerjisine dayalı kurulu güç (MW) (ETKB, 2022 ve BP, 2022)

16
12% 10,63% 10,81%
10% 9,21%
7,91% 8,32%
7,33% 7,65%
8%
6,16%
6% 5,22%
4% 4%
4% 3%

2%

0%

Toplam Kurulu Güç İçerisindeki Oranı

Şekil 14. Türkiye’de rüzgâr enerjisinin toplam kurulu güç içerisindeki oranı (ETKB, 2022).

Şekil 13 ve 14’te de görüleceği üzere Türkiye’de 2022 Haziran ayı baz alındığında rüzgâr
enerjisinin toplam kurulu güç içerisindeki oranı güneş enerjisinden daha yüksektir. Bu da güneş
enerjisinden hâlâ verimli bir şekilde faydalanamadığımız olgusunu ön plana çıkarmaktadır.

2.4.4. Türkiye’de Jeotermal Enerji


Bilindiği gibi jeotermal enerji, yenilenebilir, temiz, ucuz ve çevre dostu olan yerli bir yer altı
kaynağıdır. Ülkemiz jeolojik ve coğrafik konumu itibarı ile aktif bir tektonik kuşak üzerinde yer
aldığı için jeotermal açıdan dünya ülkeleri arasında zengin bir konumdadır. Ülkemizin her tarafında
yayılmış yaklaşık 1.000 adet doğal çıkış şeklinde değişik sıcaklıklarda jeotermal kaynak mevcuttur.
Türkiye jeotermal potansiyeli bakımından Avrupa’nın 1. ülkesi ve kurulu güç bakımından ise
dünyanın 4. ülkesi konumundadır. Jeotermal enerjiden elektrik üretiminde ilk beş ülke; ABD,
Endonezya, Filipinler, Türkiye ve Yeni Zelanda şeklindedir. (ETKB, 2022)
Ülkemiz jeotermal kaynaklarının dağılımına ait harita aşağıdaki şekildedir:

17
Şekil 15. Türkiye’de Jeotermal Kaynaklar ve Uygulama Haritası (MTA, 2023).

2022 (Haziran) 1686


2021 1676
2020 1613
2019 1515
2018 1283
2017 1064
2016 821
2015 624
2014 405
2013 311
2012 162
2011 114
0 200 400 600 800 1000 1200 1400 1600 1800

Kurulu Güç (MW)

Şekil 16. Türkiye’de jeotermal enerji kaynaklı kurulu güç (MW) (BP,2022 ve ETKB, 2022).

18
2% 1,66% 1,68% 1,68% 1,66%
2% 1,45%
1% 1,25%
1% 1,05%
1% 0,85%
1%
0,58%
1% 0%
0% 0%
0%
0%
0%
2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018 2019 2020 2021 2022
(Haziran)

Toplam Kurulu Güç İçerisindeki Oranı

Şekil 17. Türkiye’de jeotermal enerjinin kurulu güç içerisindeki oranı (ETKB, 2022)

Elektrik üretiminde de yaygın olarak kullanılan jeotermal enerji, kurulu güç olarak 2022 yılı
Haziran ayı baz alındığında Şekil 16’da da görüleceği üzere 1686 MW kurulu güce sahiptir. Ayrıca
Şekil 17’de gözlemlenebildiği üzere toplam kurulu güç içerisindeki oranı %1,66’dır. Ortalama
%1,6’lık bir orana sahip olan jeotermal enerji, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik
üretimindeki en düşük paya sahip olan kaynaktır.

2.4.5. Türkiye’de Hidroelektrik Enerjisi


Ülkemizde hidroelektrik enerjisinin önemi oldukça fazladır. Türkiye’de akarsu ve nehirlerin
doluluk oranları ve akımlarının düzensiz olması sebebiyle teorik potansiyeli ile teknik
değerlendirebilir potansiyeli arasında farklılıklar vardır. Bu düzensizlik hidroelektrik potansiyelinin
yeterince kullanılamamasına neden olmaktadır. Bu düzensizliğin nedeni, ülkenin topografyasından
kaynaklanmaktadır. Su kaynaklarının kontrolünün zorluğu, bölgeler arasında yağışların dengesiz
dağılımı gibi etmenlerden kaynaklanır. Bu sebepten dolayı Türkiye, hidroelektrik gücünün yaklaşık
yarısını kullanabilmektedir (Erdemir, 2021).

19
2022 (Haziran) 31558
2021 31493
2020 30984
2019 28503
2018 28291
2017 27273
2016 26681
2015 25868
2014 23643
2013 22289
2012 19609
2011 17137
0 5000 10000 15000 20000 25000 30000 35000

Kurulu Güç (MW)

Şekil 18. Türkiye’de hidroelektrik enerjisine dayalı kurulu güç (MW) (BP, 2022 ve ETKB, 2022).

36%
35% 35,00%
35%
34% 34,00% 34,00%
34%
33%
32% 32,00% 32,00% 32,00% 32,00%
32%
31,00% 31,09%
31%
30%
29%

Toplam Kurulu Güç İçerisindeki Oranı

Şekil 19. Türkiye’de hidroelektrik enerjisinin toplam kurulu güç içerisindeki oranı (ETKB, 2022).

Fakat ülkemizin toplam elektrik üretiminin ETKB 2022 raporuna göre 2022 yılı Haziran ayı
sonu verilerine göre %31,09’u hidroelektrik santralleri tarafından karşılanmaktadır. Ülkemizde
elektrik üretim tesislerinin toplam kurulu gücü ise IRENA 2023 raporunda verilen 2022 yılı
verilerine göre 31.558 MW’dır. Bu itibarla hidroelektrik santralleri, termik santrallerden sonra en
çok elektrik üretim kapasitesine sahip santraldir.

2.4.6. Türkiye’de Biyokütle Enerjisi


Elde edilmesi kolay ve her ölçekte enerji verimliliği için kullanılan biyokütle enerjisi,
depolanabilme özelliğine sahip, çevre dostu olmasıyla beraber ısınma, motorlarda enerji olarak ve
yan ürün oluşturmada kullanılabilmektedir (Gökçü, 2021).

20
2022 (Haziran) 2172
2021 2035
2020 1485
2019 1163
2018 811
2017 634
2016 489
2015 362
2014 288
2013 224
2012 159
2011 115
0 500 1000 1500 2000 2500

Kurulu Güç (MW)

Şekil 20. Türkiye’de biyokütle enerjisine dayalı kurulu güç (MW) (BP, 2022 ve ETKB, 2022).

3%
2,14%
2,04%
2%
1,55%
2% 1,27%

0,92%
1% 0,74%
0,62%
0,50%
0% 0,41%
1% 0%
0%

0%
2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018 2019 2020 2021 2022
(Haziran)

Toplam Kurulu Güç İçerisindeki Oranı

Şekil 21. Türkiye’de biyokütle enerjisinin toplam kurulu güç içerisindeki oranı (ETKB, 2022).

Türkiye’de biyokütle enerjisi ile elektrik üretimi 2022 yılı verileri göz önüne alındığında
üretimde sonuncu jeotermal enerji kaynağından bir önce gelen enerji kaynağı biyokütledir.
Türkiye’de biyokütle, elektrik üretimi için kullanılan diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına göre
daha az tercih edilmektedir. Ülkemizde biyokütle kaynakları büyük çoğunlukla konutlarda pişirme
ve ısınma amacı ile kullanılmaktadır. Hayvansal atıklar ise daha çok tarım kaynaklı gübreleme
amacıyla kullanıldığı için biyokütle açısından kullanım alanı çok kısıtlıdır. Odun ise, Türkiye’de
yaklaşık 6,5 milyon konutta ısınma amacıyla kullanılmakta ayrıca, kâğıt endüstrisine gerekli olan
enerjinin %60’ını karşılamaktadır. (Barış ve Küçükali, 2012). Ülkemizde biyokütle yakıt denilince
akla gelen yakıt alanları tarım, orman, şehirsel ve hayvansal atıklardan oluşmaktadır.

2.4.7. Türkiye’de Enerji Kaynaklarına Göre Kurulu Güç


2020 yılında 95,9 GW olan elektrik kurulu gücü 2035 yılında 189,7 GW’a yükselmektedir.
2020 yılında kurulu güç içinde %52,0 olan yenilenebilir enerji kaynaklarının payı 2035 yılına kadar

21
%64,7’ye ulaşmaktadır. Hidroelektrik santraller, orta-uzun dönemde 35,1GW kurulu güç değerine
ulaşmaktadır. Rüzgar enerjisi kurulu gücü 29,6 GW’a ulaşmakta olup güneş enerjisi kurulu gücü
52,9 GW’a yükselmektedir. Mevcut durumda inşaatı devam eden Akkuyu NGS’ye ilave olarak yeni
nükleer enerji santrallerine ihtiyaç duyulmaktadır. Diğer başlığı altında gösterilmekte olan jeotermal
ve biyokütle enerji santrallerinin ise kurulu gücü toplam 5,1 GW’a ulaşmaktadır (ETKB, 2022).

60
52,9
50

40 35,1 35,5 35,1


33 32,9
31 30,3 29,6
30 25,7 24,2
22,8 24,3
20,3 21,1
17,9 18,1
20
13,1
8,8 7,2
10 6,7 5,1 5,1
3,4 4,5 4,8
2,4
0
0
2020 2025 2030 2035

Kömür Gaz Nükleer Hidrolik Rüzgar Güneş Diğer

Şekil 22. Türkiye’de kaynaklara göre kurulu güç (MW) (ETKB, 2022).

2.5. Ekonomik Büyüme Kavramı


Ekonomik büyüme, bir ülkenin üretim potansiyelinde veya gayri safi yurtiçi hasılasında cari
dönem içerisinde meydana gelen ve ölçülebilen artıştır. GSYH, bir ülkedeki tüm nihai mal ve hizmet
üretiminin belirli bir zaman içerisindeki parasal değeri olarak ifade edilir. GSYH, birçok makro
göstergeden doğrudan veya dolaylı olarak etkilendiği için ekonomik büyüme hesaplanırken
kullanılır. Ekonomik değerlendirmenin ana ölçüsü olarak GSMH yerine GSYH kullanılmaktadır
çünkü uluslararası ekonomik entegrasyon yoğunlaşmıştır ve ekonomik sınırlar siyası sınırları
tanımamaktadır. GSYH’nin ölçülmesi daha kolaydır ve GSYH ekonomik istihdam oluşturma gücünü
daha iyi temsil etmektedir. Reel GSYH, farklı dönemlerde üretilen mal ve hizmetleri aynı fiyatlarla
değerlendirerek üretimin dönemler arasındaki değişimini ölçer.
Bir ekonomide reel büyüme oranı hesaplanırken üretimdeki artış oranından nüfustaki
değişiklikleri çıkarmak en iyi çözüm olacaktır. Bunun için kullanılan yöntem, kişi başına düşen reel
GSYH'nin ülke nüfusuna bölünmesiyle kişi başına düşen reel GSYH'nin elde edilmesidir. Reel
GSYH ve kişi başına reel GSYH ekonomik büyümenin bir ölçütü olarak kullanılmaktadır. Bu tezde
kişi başına düşen GSYH verileri kullanılacak ve Dünya Bankası’nın (World Development Indicators)
Dünya Kalkınma Göstergeleri’nden elde edilecektir (Gökçü, 2021).
Türkiye’de Dünya Kalkınma Bankası’nın güncel Dünya Kalkınma Göstergeleri verileri
ışığında incelendiğinde 1982-2021 yılları arasında kişi başına düşen GSYH’de bazı yıllarda gerileme
bazı yıllarda ise eksi yönde bir hareket gerçekleştiği görülmektedir. Büyüme ve büyüme hızı çeşitli
yıllarda makro değişkenlerden etkilenebilir fakat Türkiye’nin kişi başına düşen GSYH büyümesine
bakıldığında 1982-2021 yılları arasında dalgalanmalar olduğu görülmektedir. Türkiye’de ekonomik

22
krizlerin baş gösterdiği 1980, 1994, 2001, 2008 ve 2020 yıllarında kişi başına düşen GSYH büyüme
negatif yönlü bir büyüme göstermiştir. 2017 yılından sonra izlenen para politikası ve makroekonomik
sorunlar sebebiyle negatif büyüme eğilimine devam eden kişi başına düşen GSYH 2020 yılı itibari
ile Covid-19 salgını sebebiyle 2019-2020 yılları arasında 39,65 milyar dolar düşüş yaşamıştır. Veriler
incelendiğinde 1973 ve 1979 petrol krizlerinin yaşandığı yıllarda Türkiye’de kişi başına düşen
GSYH büyüme oranlarının azalması dikkat çekmektedir. Söylendiği gibi bazı yıllarda kişi başına
düşen GSYH büyümesinin veya düşüşünün olumsuz olması birçok nedene bağlı olabilir. Ancak,
1973 ve 1979 krizlerinde olduğu gibi, enerjide dışa bağımlılığının olumsuz etkileri görülmektedir.
Bu bilgiler ışığında ülkemizin enerjide dışa bağımlılığını azaltmada en büyük umudu yenilenebilir
enerji kaynaklarıdır. Enerjide dışa bağımlılığın oluşturduğu sorunlar 1973-1979 petrol krizlerinde
açıkça gözlemlendiğinden, enerjinin sürdürülebilir bir şekilde üretimi, enerjide dışa bağımlılığın
azaltılması ve istikrarlı, güvenilir, çevreye duyarlı ve yüksek oranda kendi ülke sınırları içerisinde
enerji üretimi büyük önem arz etmektedir.

14000

12000

10000

8000

6000

4000

2000

0
1960
1962
1964
1966
1968
1970
1972
1974
1976
1978
1980
1982
1984
1986
1988
1990
1992
1994
1996
1998
2000
2002
2004
2006
2008
2010
2012
2014
2016
2018
2020
Kişi Başına Düşen GSYİH (Milyar $)

Şekil 23. Türkiye’de kişi başına düşen reel GSYH (Milyar Dolar, 2010=100) (World Development Indicators,
2023).

GSYH’nin dolar üzerinden hesaplanmasının nedeni ülkeler arası karşılaştırmanın


sağlanabilmesi ve fiyat değişimlerinde çok büyük farkların olmamasıdır. Türkiye’de 1982 yılından
2021 yılına kadar olan sürede kişi başına düşen GSYH 6,88 kat artmıştır. Şekil 23 incelendiğinde
Türkiye’de kişi başına düşen GSYH’de bahsi geçen 1973 krizinden 2008 Mortgage Krizi’ne kadar
olan süreçte bazı yıllarda bir önceki yıla göre azalma gözlemlense de 2008 yılına kadarki süreçte
sürekli artış gözlemlenmiştir. Mortgage Krizi’nin ülkemizi teğet geçmesi ve Amerika Birleşik
Devletleri olmak üzere birçok ülkenin bu krizden etkilenmiş olmasına karşın Türkiye bu kriz sonrası
2013 yılına kadar yükseliş ivmesini katbekat artırarak devam etmiştir. 2017-2020 yılları arasında
gelişen makroekonomik olay ve izlenen para politikaları sebebiyle Türkiye’nin kişi başına düşen
GSYH’si yüksek oranlarda düşmüş olmasına rağmen ülkenin 2021 yılına kişi başına düşen GSYH’si
1,13 kat artırarak söz konusu kriz dönemini nispeten başarılı bir şekilde yönettiği söylenebilir.

23
2.6. Literatür Taraması
Enerji arz ve tüketim dengesi günümüz dünyasında tüm ülkelerde sorun teşkil ettiği gibi
ülkemizde de önemli sorunların başında gelmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının ilgi odağı
olması sürekli olarak yenilenebilir formda olmasından kaynaklanmaktadır. Bu bölümde dünyada ve
Türkiye’de enerji ile ilgili yapılan araştırmalar ve çalışmalar yer almaktadır.
Yenilenebilir enerji üzerine yapılan dünya ve Türkiye geneli başlıca araştırmalar aşağıdaki
gibidir:
Kar ve Kınık (2008) uzun dönemde konut elektrik tüketimi incelemek ve gelecek zamana
ilişkin tespitlerde bulunabilmek için Türkiye’deki konut elektrik talebi üzerine ekonometrik analiz
yapmıştır. 1975-2005 dönemlerinin baz alındığı bu analizde toplam elektrik tüketimi, sanayi elektrik
tüketimi ve konut elektrik tüketimi ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki irdelenmiştir. Bahsi geçen
kategoriler ile ekonomik büyüme arasında elektrik tüketiminin ekonomik büyüme sağladığı ve bunun
uzun dönemde oluştuğu eş-bütünleşme testi ile belirlenmiştir. Konut elektrik tüketimi ve ekonomik
büyüme arasında ise çift yönlü bir ilişki söz konusudur.
Bilginoğlu ve Dumrul (2012) Türkiye ekonomisinin enerji bağımlılığı Johansen-Juselius eş-
bütünleşme analizi ile test etmiştir. Elde edilen analiz verileri ile enerjinin yoğun tüketimi,
GSMH’nin yüksekliği ve hane enerji tüketiminin enerji bağımlılığını pozitif etkilediği sonucuna
ulaşılmıştır. Çalışmada varılan sonuç ülkemizin enerji bağımlılığının azaltılması için enerji
politikalarının etkin ve verimli bir şekilde belirlenerek kullanımı, enerji yoğunluğunun azaltılması
yönünde olmuştur.
Ardıç (2015) OECD’ye üye ülkelerde ekonomik büyüme ile yenilenebilir enerji tüketimi
ilişkisini araştırmıştır. Çalışmada ilk olarak enerji nedir, dünyada enerji kaynakları ve politikaları
şeklinde giriş yapılmıştır. İkinci kısımda ülkemizde enerji politikaları ve enerji kullanımına dair
bilgilere yer verilmiştir. Sonraki bölümde ekonomik büyüme ve ekonomik büyümenin belirleyici
faktörlerine değinilmiştir. Son kısımda ise panel eş-bütünleşme testleri ile OECD üye ülkeleri için
yapılan uygulamalardan bahsedilerek değişkenler arası ilişki irdelenmiştir. Veri seti 1990-2010
yıllarını kapsayan bir zaman dilimi ve çalışmada elde edilen bulgular ekonomik büyüme ile
yenilenebilir enerji tüketimi arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğu ve bu ilişkinin anlamlı olduğu
sonucuna ulaşılmıştır.
Çınar ve Yılmazer (2015) enerji tüketimi ile iktisadi büyüme ilişkisi üzerine yapılan
araştırmaların arz ve talep yönlü olmak üzere iki ana başlığa ayrıldığını savunmaktadır. Arz yönlü
yaklaşımların yenilenebilir enerji kaynakları sayesinde üretilen enerji tüketimi ve yenilenemeyen
(fosil) enerji tüketiminin iktisadi büyümeye katkısı geleneksel üretim fonksiyonu ile araştırıldığından
bahsetmektedir. Talep yönlü yaklaşımda ise yenilenebilir enerji sayesinde üretilen enerji tüketimi,
iktisadi büyüme, 𝐶𝑂2 emisyonu ve enerji satın alım fiyatları arasındaki ilişki incelenmiştir.
Araştırmada üretimi sınırlı veya kıt olan, 𝐶𝑂2 emisyonu fazlaca olan birincil enerji kaynaklarına
alternatif olan yenilenebilir enerji kaynaklarının ekonomik büyüme üzerindeki etkisini belirleyici
veriler incelenmeye çalışılmıştır. Arz ve talep yönlü kurulan iki modelde, arz yönlü olanı
yenilenebilir enerji kaynaklarının iktisadi büyüme üzerindeki etkisi araştırılmaktadır. Talep yönlü
model aracılığıyla ise yenilenebilir enerji kaynaklarının belirleyicilerinin neler olduğu
araştırılmaktadır. Analiz sonuçlarına göre ülkemizin de dahil olduğu gelişmekte olan ülkelerde 1990-
2013 zaman aralığı için sürdürülebilir bir büyüme sağlanabilmesi için yenilenebilir enerji
kaynaklarının önemli rolünü ve belirleyici olduğunun unutulmaması gerektiği savunulmuştur.

24
Pata (2016) 1972-2011 dönemlerini baz aldığı enerji tüketimi ile ekonomik büyüme arasındaki
ilişkiyi ülkemiz özelinde yaptığı araştırmada Johansen-Juselius eş-bütünleme testi, Dolado-
Lütkepohl VAR ve genelleştirilmiş etki-tepki ve varyans ayrıştırma analizlerinden faydalanmıştır.
Johansen-Juselius testine göre uzun dönem için enerji tüketimi ile ekonomik büyüme arasında bir
ilişki saptanamamıştır. Dolado-Lütkepohl VAR analizine göre enerji Türkiye ekonomisi için kısa
vadede önemli bir girdi olduğu tespit edilmiştir. Dolado-Lütkepohl VAR analiz bulgularını
genelleştirilmiş etki-tepki analizi de desteklemektedir.
Bakırtaş ve Çetin (2016) 1992-2010 zamanını kapsar şekilde G-20 ülkeleri nezdinde kişi
başına düşen gelirde gerçekleşen artışın yenilenebilir enerji tüketimini ne derecede etkilediği üzerine
bir çalışma yapmıştır. Panel eş-bütünleşme testlerinde G-20 ülkelerinde yenilenebilir enerji tüketimi
ile ekonomik büyüme arasında uzun dönemli bir ilişkinin var olduğu ortaya koyulmuştur. Elde edilen
uzun dönem ilişki yönü panel model tahmincileri ile saptanmıştır. Kişi başına düşen reel GSYH’nin
%1’lik artışı, kişi başına yenilenebilir enerji tüketimini POLS analizine göre %0.56, REM analizine
göre %0.79 ve FGLS analizine göre %0.59’luk bir artış meydana getirdiği tespit edilmiştir.
Özşahin vd. (2016) yenilenebilir enerji tüketimi ve ekonomik gelişme arasındaki ilişkiyi
inceleyen BRICS ülkeleri ve Türkiye için 2000-2013 zamanlarını kapsayan çalışmalarında, panel
veri setinde bulunan ülkeler için yatay kesit bağımlılığı ve homojenlik testleri uygulamışlardır.
Değişkenler ile uzun dönem ilişkisinin varlığı CUSUM eş-bütünleşme testi ile araştırılmış ve ARDL
testi ile uzun dönem verilerine ulaşılmış ve bulgular ışığında yenilenebilir enerji tüketimi ve
ekonomik gelişme arasında uzun dönem pozitif ilişki olduğuna ulaşılmıştır.
Güngör (2016) ülkemizde enerji tüketiminin ekonomiye etkisinin olup olmadığını irdelemek
amacıyla yapılmış bir çalışmadır. 1970-2014 yıllarını kapsayan zaman ile enerji tüketimi ve
ekonomik büyüme arasındaki ilişki VAR analizi, etki-tepki fonksiyonları, varyans ayrıştırması ve
Granger nedensellik testi ile incelemiştir. Yapılan Granger nedensellik testinin analiz sonuçlarında
Türkiye’de petrol tüketiminin net elektrik tüketimini, net elektrik tüketiminin ise GSYH’yi etkilediği
tek yönlü bir nedensellik ilişkisi içerisinde olduğu ortaya koyulmuştur. Araştırmada elektrik
üretimini çoğu ülke gibi Türkiye’nin de dâhil olduğu büyük bir grup ülke yenilenemeyen enerji
kaynağı olan petrol tüketimi ile karşıladığından bunun doğal getirisi olarak net elektrik tüketimini de
artırmaktadır. Artan elektrik tüketimi ise GSYH’nin artışına sebep olmakta ve ekonomik büyümeyi
pozitif yönlü etkilemektedir.
Şengelen (2016) yenilenebilir enerji türleri, yenilenebilir enerji tüketiminin ülke ekonomileri
ile ilişkisi panel veri analizi yöntemi ile incelemiştir. AB üyesi 27 ülke ve 1995-2014 yıllarını
kapsayan bir zaman veri seti olarak kullanılmıştır. Değişkenler arasındaki ilişki panel birim kök
testleri ile durağanlık sınamasına tabii tutulmuştur. Değişkenler arasında uzun dönemli bir ilişkinin
var olup olmadığının tespit edilebilmesi adına eş-bütünleşme testlerinden yararlanılmıştır.
Araştırmanın sonucu olarak yenilenebilir enerji tüketiminin ekonomik büyüme ile arasında uzun
dönemli bir eş-bütünleşme ilişkisi saptanmıştır. Aynı şekilde yenilenebilir enerji kaynakları ile de
uzun dönemli bir eş-bütünleşme ilişkisi saptanmıştır.
Kanberoğlu ve Polat (2016) “ekonomik kalkınma”, “sürdürülebilir kalkınma” ve
“yenilenebilir enerji” kavramlarından bahisle öncelikle kavramsal olarak açıklamalara yer vermiştir.
Kavramsal olarak açıklanırken bölgesel olarak da açıklanmaya çalışılmıştır. Yenilenebilir enerji
kaynakları dünya ve Türkiye nezdinde karşılaştırılarak çeşitlilik ve enerji kaynaklarının avantaj-
dezavantajları maddeler halinde belirtilmiştir. Ülkemizde yenilenebilir enerji kaynaklarının
kapasitesi ve yenilenebilir enerji kaynaklarının Doğu Anadolu Bölgesi bazında kalkınmadaki rolü

25
hedeflenerek anlatılmıştır. Araştırmada genel itibariyle Doğu Anadolu Bölgesi’nin coğrafya, iklim
ve yer altı kaynakları gibi etkenlerin üzerinde durulmuştur.
Karalı (2017) yenilenebilir enerji kaynaklarının dünya ve ülkemize olan katkısı
değerlendirmektedir. Enerji kavramı, yenilenebilir enerji kaynakları, ülkemiz ve dünyada
yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı detaylı şekilde irdelenmiştir. Araştırmada dünya
üzerindeki enerji kaynakları açıklanırken enerji kaynakları tanımlanmış ve kullanımlarına göre
yenilenebilir ve yenilemez enerji kaynakları olarak açıklanmıştır. Rezerv durumlarından bahsedilen
yenilenebilir ve yenilemez enerji kaynaklarının ülkemiz ve dünyadaki durumları karşılaştırılmıştır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının avantaj ve dezavantajları, enerji kullanım verimliliği, ülkemizde
bulunan yenilenebilir enerji kaynakları ve bunların kullanımı detaylı şekilde gözler önüne serilmiştir.
Son kısımda ise yenilenebilir enerji kaynaklarının dünya ve Türkiye ekonomilerine sağladığı katkılar
değerlendirilmiştir.
Fotourehchi (2017) 1990-2012 arası zamanı kapsayan ve 42 adet gelişmekte olan ülke
üzerinde yenilenebilir enerji kaynakları sayesinde üretilen enerji tüketimi ile iktisadi büyüme
arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Nedensellik ilişkisini Canning ve Pedroni uzun vadeli nedensellik
testi ile analizi yapılmıştır. Nedensellik testi sonucu yenilenebilir enerji sayesinde elde edilen enerji
tüketiminden reel GSYH’ye doğru uzun vadeli bir pozitif nedensellik olduğu ortaya konulmuştur.
Bu pozitifliğe sahip gelişmekte olan ülkelerde yenilenebilir enerji üzerine politikaların iktisadi
büyümeyi engelleyici bir etkene sahip olduğu sonucuna varılmıştır. Çalışmanın başka bir önerisi ise
enerji güvenliği ve çevre kirliliğini engellemek maksadıyla ülkenin yenilenemeyen enerji kaynakları
yerine yenilenebilir enerji sektörünün gelişimi ve kullanımı üzerine politikalar geliştirmesi, teşvik
etmesi ve desteklemesidir.
Alper (2018) Türkiye’de yenilenebilir enerjinin kullanımını ve yenilenebilir enerjinin
ekonomik büyüme ile olan ilişkisini Bayer-Hanck eş-bütünleşme ve Toda-Yamamoto nedensellik
testi ile incelemiştir. Bu incelemenin kapsadığı zaman 1990-2017 yılları arasındadır. Yapılan analiz
sonuçları uzun dönemde yenilenebilir enerji kullanımındaki %1’lik artışın ekonomik büyümeyi
%0.19 oranda artıracağı saptanmıştır. Yenilenebilir enerji ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin
yönünü belirlemek amacıyla yapılan nedensellik testlerine göre ekonomik büyümeden yenilenebilir
enerji kullanmaya doğru tek yönlü nedensellik vardır. Türkiye için koruma hipotezi geçerli olduğu
sonucuna ulaşılmıştır.
Sağbaş ve Başbuğ (2018) Türkiye’nin enerji üzerine görünümü ve potansiyeli
değerlendirilmiş, enerjide verimlilik ve iklim değişikliği karşısında yapılan çalışmalar araştırılmış bu
bilgiler ışığında ise ülkemizde enerji verimliliğinin mevcut ve gelecek durumu açısından
derinlemesine irdelemiştir. Enerji verimliliğinin sağlanması ve artırılmasına yönelik önerilerde
bulunulmuştur. ODEX sektörel bazda değerlendirilerek yapılan enerji verimliliği uygulamalarının
tasarruf potansiyelleri karşılaştırmalı olarak sunulmuştur.
Yıldırım ve Dağdemir (2018) Türkiye’de ekonomik büyüme ile elektrik tüketimi arasındaki
ilişkiyi incelediği çalışmasında ilk olarak enerjinin tanımı, önemi ve enerji kaynaklarının neler
olduğu gibi açıklamalar yapmıştır. Ülkemiz enerji kaynakları ve genel durumları detaylandırılarak
açıklandıktan sonra elektrik enerjisi ve elektrik enerjisi sektörel bazda incelenmiştir. İkinci kısımda
ekonomik büyüme kavramı ve ilişkili kavramları açıklanmış, ekonomik büyümenin belirleyici
etkenleri ve büyüme modellerine de yer verilmiştir. Araştırmanın uygulama bölümünde literatür
taramasının yanı sıra araştırma metodolojisi ve konu ile alakalı literatür özetinden bahsedilmiştir.
Model ve veri sunularak veri analizlerine yer verilmiş ve araştırmanın sonuç kısmına ulaşılmıştır.

26
Sonuç kısmında Türkiye’nin elektrik enerjisi tüketiminin ekonomik büyümeyi etkiler durumda
olduğu fakat ekonomik büyümenin elektrik tüketimini etkilemediği tespit edilmiştir.
Durğun ve Durğun (2018) 1980-2015 arası zamanı kapsayan GSYH ile kişi başına düşen
yenilenebilir enerji kaynakları sayesinde üretilen enerji tüketimi arasındaki nedensellik ilişkisini
zaman serisi analiz yöntemiyle irdelemektedir. Zaman serilerine ADF ve Zivot-Andrews birim kök
testleri uygulanmış ve birim kök içerdikleri tespit edilmiştir. ARDL sınır testi sonuçlarına göre seriler
%5 anlamlılık seviyesinde eş-bütünleşiktir. Eş-bütünleşik olan bu seriler Toda-Yamamoto
nedensellik testine tabi tutulduğunda yenilenebilir enerji kaynakları sayesinde üretilen enerji
tüketiminden büyüme olgusuna doğru tek yönlü nedensellik ilişkisine sahip olduğu ortaya çıkmıştır.
Araştırma sonuç olarak yenilenebilir enerji sayesinde üretilen enerji tüketiminde gerçekleşecek
artışın iktisadi büyümeyi artıracağı yönündedir.
Usupbeyli ve Uçak (2018) 1970-2017 dönemi için yenilenebilir enerji kullanılarak elde edilen
elektrik üretiminin toplam elektrik üretimi içerisindeki oranı ve reel GSYH oranı arasındaki ilişki
incelemektedir. Uygulanan birim kök testlerinden elde edilen sonuçlarda serilerin farklı dereceden
durağan olması sebebiyle ARDL modeli ile analize gidilmiştir. ARDL sınır testinden elde edilen
sonuçlarda değişkenler uzun dönemde eş-bütünleşiktir. Söz konusu ilişki yenilenebilir enerji
tüketiminden ekonomik büyümeye doğrudur. Değişkenler arasındaki ilişki uzun dönemli olarak
anlamlıdır. Ülkemizde yenilenebilir enerji kaynakları sayesinde üretilen elektrik enerjisinin toplam
elektrik enerjisi üretimi içerisindeki payında meydana gelen %10 kadar bir artışın kısa dönemde reel
büyümeyi %1,7 oranda artırdığı gözler önüne serilmiştir. Sonuç kısmında yenilenebilir enerji
kaynakları sayesinde üretilen elektrik enerjisinin toplam elektrik üretimi içerisindeki payı büyüdükçe
iktisadi büyümenin de artacağı görüşü savunulmuştur.
Tanrıseven ve Saatçi (2018) enerji kaynakları, yenilenebilir ve yenilenemeyen enerji
kaynakları olarak başlıklar şeklinde incelemekte, yenilenemeyen enerji kaynakları ve yenilenebilir
enerji kaynaklarının dünya ve Türkiye’de kullanım alanlarına yer vermektedir. Sonraki bölümde
büyüme teorilerine yönelik bilgilere yer verilmiş, üçüncü bölümde ise literatür taramasının yanı sıra
ampirik uygulama da yapılmıştır. 1996-2017 zaman dilimini kapsar şekilde veriler alınarak
ülkemizde yenilenebilir enerji sayesinde üretilen enerji tüketimi ile iktisadi büyüme arasındaki ilişki
irdelenmiştir. Yapılan ekonometrik çalışmalardan elde edilen sonuçlara göre ülkemizde yenilenebilir
enerji sayesinde üretilen enerji tüketimi ile iktisadi büyüme arasında uzun dönemli bir ilişki
bulunamamıştır.
Akusta (2019) yenilenebilir enerji kaynaklarının 1972-2015 dönemi için ekonomik büyüme,
cari açık ve enerji arz güvenliğinin yanı sıra çevresel faktörleri de hesaba katılarak incelemektedir.
Ülkemizde kendi kendine yetebilecek bir enerji üretimi yapılması ve beraberinde enerji ithalatının
azaltılması ile birlikte yenilenebilir enerjinin ekonomiye sağladığı katkının yıllar içerisinde
katlanarak pozitif olarak artacağı yönünde bir düşünce savunulmaktadır. Yenilenebilen enerjinin
ekonomik ve çevreye verilen zararın azlığı açısından büyük önem arz ettiği görüşü savunulmaktadır.
Ülkemizde kendi kendine yetebilecek bir enerji üretimi sağlandığında olası krizlerin veya dış
etkenlerin ekonomimize verebileceği zararları da azaltılabileceği öngörülmüştür. Ülkemizde
yenilenebilir enerji kaynaklarına uzun dönemde yatırımların yapılması ve bu yatırımın gerekliliği
savunulmaktadır.
Baş ve Aykırı (2019) günümüz başlıca sorunlarından olan iklim değişikliğinin Türkiye
üzerindeki etkisi, 1900’lü yıllarda şekillenmeye başlayan büyüme teorileri ve yenilenebilir enerjinin
büyük etken olduğu çevreye zararsız veya az zararlı yeşil büyüme kavramı gibi konu başlıklarını

27
detaylıca açıklamaktadır. Ülkemizde yenilenebilir enerjinin potansiyeli ve bu potansiyelin enerji
politikaları çerçevesinde ne şekilde verimli kullanılabileceği yorumlanmıştır. Yenilenebilir enerjinin
değerlendirilerek ülke büyümesi ve kalkınmasına katkı sağlayabileceği üzerine detaylı bir araştırma
sunulmuştur.
Keskinkılıç (2019) yenilenebilir enerji ile yapılan enerji üretiminin Türkiye ekonomisine
katkısını GSYH verileri üzerinden ekonometrik bir analiz yaparak değerlendirmektedir. 1960-2017
yıllarını kapsayan bir zaman dilimi içerisinde yenilenebilir enerjiden enerji üretimi ve ekonomik
büyüme değişkenleri ışığında Dickey-Fuller (ADF) ve Phillips-Perron (PP) birim kök testleri
uygulanmış ve durağan seriler elde edilmiştir. Nedensellik ilişkisinin yönünü tespit edebilmek
amacıyla Johansen eş-bütünleşme testi uygulanmış ve uzun dönemde pozitif bir nedensellik ilişkisine
rastlanmıştır.
Özuğurlu (2019) yenilenebilir enerji kaynaklarının ülkemizdeki gelişiminin ne seyirde
olduğunu gözlemlemektedir. Ülkemizde yenilenebilir enerjinin ciddi bir potansiyele sahip
olduğundan bahisle ülkenin mevcut potansiyeli, dünyadaki konumu, ülkemizin yenilebilir enerji
konusunda bu zamana kadar uygulanan ve gelecekte uygulanacak politika hedefleri ve ülkenin
yenilenebilir enerji konusunda avantaj ve dezavantajlarını irdeleyerek ülkenin yenilebilir enerji
konusunda nerede ve ne aşamada olduğunu gözler önüne sermek istemiştir. Sonuç
değerlendirmesinde ülkemizde enerji anlamında en büyük sorunların başında enerji güvenliği geldiği
sırasıyla da çevresel sorunlar, cari açık, enerji arzı ve bağımlılığı ve benzeri sorunlar saptanmıştır.
Anatürk ve Özata (2019) 1990-2017 yılları arasındaki dönem için Türkiye’nin kısa ve uzun
dönemli ekonomik büyüme ile yenilenebilir enerji kaynakları ile üretilen elektrik enerjisinin tüketimi
ve yenilenemeyen enerji kaynakları ile üretilen elektrik enerjisi tüketimi arasındaki ilişkiyi emek ve
sermaye değişkenlerinin de dahil edildiği bir model kullanarak açıklamaktadır. Bu sayede ekonomik
açıdan etkin ve uygulanabilir enerji politikalarının sunulabileceği değerlendirilmektedir. Bulgular
ışığında politika önerileri sunulmuş ve ekonomik büyüme ile yenilenebilir enerji kaynakları
sayesinde üretilen elektrik enerjisi tüketimi ile doğru ve tek yönlü bir nedensellik ilişkisinin
bulunduğunu belirten bulgular ortaya konulan Koruma Hipotezi’ni doğrular niteliktedir.
Gökçeoğlu ve Özşahin (2019) enerji başlığı altında ABD, Avrupa ve Çin gibi ülkelerin enerji
politikalarından bahisle enerjinin önemi aktardığı çalışmasında, Türkiye’nin potansiyel enerji
kaynakları, bu enerji kaynaklarının etkin kullanımı ve enerji politikalarına yer vermektedir. Buna ek
olarak, Türkiye üzerinden boru hattı projeleriyle farklı ülkelere petrol ve doğal gaz transferinin
oldukça önemli olduğu ve ülkenin bu sayede bir enerji merkezi olma hüviyetine kavuşabileceği
vurgulanmaktadır.
Cihan (2019) küresel enerji politikalarını değerlendirerek, yenilenebilir enerji kaynaklarının
tercihini etkileyen etkenler ve bu enerji kaynaklarının ne şekilde oluştuğunu açıklamaktadır. Dünya
genelinde enerji üretim-tüketim seviyeleri incelenerek güneş enerjisi vasıtasıyla üretilebilecek enerji
için yapılabilecek yatırımlardan bahsedilmiştir. Ülkemiz de aynı şekilde yenilenebilir enerji ve enerji
durumu yönünden bu incelemeye dâhil edilmiştir. Ülkemiz tüm enerji kaynakları yönünden bir
potansiyele sahip olduğundan ve bunlar içerisinden özellikle güneş enerjisinin ülkemizin coğrafi
konumundan kaynaklı yüksek bir potansiyeli var olduğundan ana araştırma konusu olmuştur. Güneş
enerjisi çevre dostu ve kolay bulunabilir olması açısından en ehemmiyetli enerji kaynakları arasında
yer almakta ve araştırma da detayları ile birlikte yer almaktadır.
Afşar ve Turan (2019) çalışmasının giriş bölümünü enerji nedir ve enerji kaynakları nelerdir
şeklinde kavramsal açıklamalar oluşturmaktadır. İkinci bölümünde ise Cumhuriyet öncesi dönemden

28
bugüne olan süreçte uygulanan enerji politikaları araştırılarak ülkemiz ekonomisi için enerji
politikalarının önemi ve rolünden bahsedilmiştir. Ülkemizin enerji bağımlılığı sebebiyle komşu
ülkeler ile olan enerji ilişkilerine de yer verilmiştir. Son bölümde ise yenilenebilir enerji
kaynaklarının önemi ülkemiz açısından değerlendirilirken enerji politikalarının önemi de ortaya
koyulmuştur.
Çıtlak ve Odabaşı (2019) iktisadi büyüme, 𝐶𝑂2 emisyonu ve elektrik enerjisi tüketimi
arasındaki ilişkiyi AB için 1995-2014 zaman dilimini kapsar şekilde araştırmaktadır. Araştırmada
panel veri analiz yönteminden yararlanılmıştır. Bu doğrultuda, panel durağanlık testleri, panel eş-
bütünleşme tesit ve Dumitrescu-Hurlin nedensellik analizi kullanılmıştır. Analiz sonuçlarına göre
iktisadi büyümeden 𝐶𝑂2 emisyonuna doğru tek yönlü bir nedensellik, iktisadi büyümeden elektrik
tüketimine doğru tek yönlü bir nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir. Bu sonuç AB’nin yenilenemeyen
enerjide dışa bağımlı olduğu fakat elektrik üretiminde hâlâ yüksek oranda geleneksel yöntemlerle
üretim yaptığını ve 𝐶𝑂2 emisyonuna karşı savunduğu duruşta tutarsız tutumda olduğu verilerle
kanıtlanmıştır.
Yapar (2020) çeşitli gelişmekte olan ülkeler için yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı
ile ekonomik büyüme ilişkisini analiz etmektedir. Çalışma 1995-2014 dönemi için yenebilir enerji
kaynaklarının kullanımı, kişi başına düşen karbondioksit salınımı, yenilenemeyen enerji
kaynaklarının kullanımı ile kişi başına düşen gelir arasındaki ilişkiyi irdelemektedir. Söz konusu
değişkenlerin ekonomik büyüme üzerinde olumlu etkisi olduğu tespitinde bulunulmuştur. Sonuç
kısmında yenilenebilir enerjinin desteklenmesi yeşil enerji, çevre kirliliğinin azaltılması ve
sürdürülebilir bir ekonomik kalkınma için gerekli olduğu savunulmuştur.
Bayram ve Yılmaz (2020) yenilenebilir enerji kaynaklarının ekonomik büyümeye olan katkısı
ve önemini aktardığı çalışmada, yenilenemeyen enerji kaynaklarının kullanmanın zararlarının
(ekonomide dışa bağımlılık ve çevre kirliliği) yenilebilir enerji kaynakları ile çözülebileceğini
belirtmektedir. Türkiye’nin güneş, biokütle ve hidroelektrik gibi birçok yenilenebilir enerji
kaynağına sahip olduğu vurgulanmaktadır. Kaynakların verimli bir şekilde değerlendirildiği
durumda ülkemizin de dünya enerji sektöründe üst sıralara yerleşebileceği su götürmez bir gerçek
olarak savunulmuştur. Sonuç olarak yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yerli ve
millileştirme çabaları ışığında ülkemizde büyük bir potansiyelinin olduğu ve ekonomik açıdan
yüksek bir katkı sağlayacağı tespitinde bulunulmuştur.
Çetin ve Rahmani (2020) ülkemiz ekonomisinde yenilenebilir enerji tüketimi ile ekonomik
büyüme arasındaki ilişkiyi araştırmaktadır. 1970-2016 yıllarını baz alarak yapılan araştırmada
yenilenebilir enerji ile ekonomik büyüme arasında uzun dönemde pozitif bir anlamlı ilişki söz konusu
olduğu saptanmıştır. Nedensellik testlerinden elde edilen verilere göre, yenilenebilir enerji tüketimi
ile ekonomik büyüme arasında nedensellik söz konusu değildir.
Demirgil ve Birol (2020) Türkiye’de 1980-2018 dönemi için yenilenebilir enerji sayesinde
üretilen enerji tüketiminin iktisadi büyüme üzerindeki etkilerini değerlendirmektedir. Değişkenlere
uygulanan birim kök testinde değişkenlerin birim kök içerdiği sonucuna varılmıştır. Değişkenler
arasında eş-bütünleşme ilişkisi ARDL sınır testi ile araştırılmıştır. ARDL sınır testi analizinde
değişkenler arasında eş-bütünleşme ilişkisi olduğu tespit edilmiş, uzun dönemde yenilenebilir enerji
sayesinde üretilen enerji tüketimindeki %1 oranında gerçekleşecek artışın iktisadi büyümeyi %0,91
oranında artırdığı sonucuna varılmıştır. Toda-Yamomoto nedensellik testi sonucuna göre
yenilenebilir enerji sayesinde üretilen enerji tüketiminden iktisadi büyümeye doğru tek yönlü bir
nedensellik ilişkisi olduğu saptanmıştır. Sonuç literatür araştırmasındaki geneli destekler şekilde

29
ülkemizde yenilenebilir enerji sayesinde üretilen enerji tüketiminde artışın iktisadi büyümeyi
tetikleyerek artıracağı savunulmaktadır.
Kızılırmak (2021) yenilenebilir enerji kaynakları sayesinde üretilen enerji ile iktisadi büyüme
arasındaki ilişkiyi RECAI (Yenilenebilir Enerji Ülke Çekicilik Endeksi) üyesi 33 ülkede 1991-2015
zaman dilimini kapsar şekilde GMM (Genelleştirilmiş Momentler Metodu) ve Ridge Regresyon
yaklaşımıyla analiz etmektedir. Genelleştirilmiş Momentler Metodunda 33 ülke tek bir panel olarak
ele alınmış, bu ülkeler içerisinden en yüksek gelire sahip olan 21 tanesi seçilerek bir araştırma grubu
kurulmuştur. Bağımlı değişken olarak reel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla ve açıklayıcı değişken olarak da
yenilenebilir enerji sayesinde üretilen enerji tüketimi seçilirken; iş gücü, sermaye yatırımı, kentsel
nüfus ve 𝐶𝑂2 emisyonu ise modele kontrol değişkeni olarak eklenmiştir. Panel Genelleştirilmiş
Momentler Metodu sonuçlarına göre yenilenebilir enerji kaynakları sayesinde üretilen elektrik
enerjisi tüketiminin reel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla üzerinde pozitif bir etkisi olduğu ve istatistiksel
olarak anlamlı olduğu sonucuna varılmıştır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının toplam
enerji kullanımı içerisindeki payının birçok ülkede düşük olduğu bariz bir sonuçtur fakat
yenilenebilir enerji kaynakları sayesinde üretilen enerji tüketiminin ekonomik büyümeyi desteklediği
de yadsınamaz bir gerçek olarak savunulmuştur. Araştırma diğer araştırma sonuçlarını doğrular
nitelikte yenilenebilir enerji kaynakları sayesinde üretilen enerji tüketiminin ekonomik büyümeyi
desteklediği, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının çevre kirliliği ile mücadelede büyük
katkı sağladığı sonucuna varılmış ve politika uygulayıcılarının bu gerçekleri göz ardı etmemesi
gerektiğini savunmuştur.
Bingöl ve Bilici (2021) 1991-2015 dönemi için AB’ye üye 28 ülke için yenilenebilir enerji
tüketiminin istihdam ile ilişkisini test etmektedir. 2004-2021 yılları arasında bünyesine 13 ülke daha
üye olarak katan AB nezdinde yenilenebilir enerjinin istihdam oluşturma rolü eski ve yeni üyeler
arasında karşılaştırma yapılarak sunulmuştur. Yapılan inceleme ve analizlerde yenilenebilir enerji
tüketiminin eksi yönlü etkilerinin eski üyelerle sınırlı kaldığı saptanmıştır. Haricen bu yenilenebilir
enerji tüketiminin negatif etkisi erkek ve kadın istihdamı olarak bir grup veya ayrışım oluşturmadan
her iki cinsiyet için olumsuz etkide olduğunun tespiti yapılmıştır.
Süslü (2021) enerji politikalarına yönelik düzenlemeler ve denetlemelerin sağlıklı
yürütülebilmesi adına denetleyici kurumların yetki ve sorumluluklarının belirlenmesi gerektiğini öne
çıkarttığı çalışmasında yenilenebilir enerji kavramına, yenilenebilir enerji kaynaklarına, yenilenebilir
enerji kaynaklarını denetleme ve düzenleme görevini üstlenen kurumlara, bu kurumların görevlerine,
kanuni düzenlemelere değinmektedir. Bu konuda yapılan kanuni düzenlemeler ve yenilenebilir enerji
politikalarının ülkemiz ve dünyadaki uygulamaları örneklerle anlatılmaya çalışılmıştır.
Çetintaş ve Aydın (2021) 1995-2018 yıllarını kapsayan dönem için OECD ülkelerinde
yenilenebilir enerji ve ekonomik büyüme ilişkisi YGPR modeli kullanılarak araştırmaktadır. Analiz
sonuçlarında yenilenebilir enerji kullanımının enerji tüketimi içerisindeki payının sadece ve sadece
%7,825’i olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuca dayanarak yenilenebilir enerjinin enerji tüketimi
eşiğinin altında kaldığı durumlarda ekonomik büyümeyi negatif etkilemesinin yanı sıra çevre
kirliliğini de artırdığı fakat eşik seviyenin üzerinde bir enerji tüketiminin yenilenebilir enerji ile
karşılandığı durumda ekonomik büyümenin yanı sıra çevre kirliliğinin de azaldığı sonucuna
ulaşılmıştır. Ezcümle araştırmanın sonucu çevre kirliliğinin azaltılması adına en büyük etkenin
yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması olduğu yönündedir.
Erdemir (2021) yaygınlaşan yenilenebilir enerji kullanımının, yenilenemeyen enerji
türlerinden olan petrol, doğalgaz ve kömür tüketimini ve GSYH’deki net enerji ithalatını ne şekilde

30
etkilediği üzerine yoğunlaşmaktadır. Yapılan analizlerde yenilenebilir enerji tüketiminin enerji
ithalatını düşürmediği, yenilenemeyen enerji tüketiminin ve GSYH’nin artmasının aslında net enerji
ithalatını yükselttiği sonucuna varılmıştır. Tüm ulaşılan bu bilgiler ışığında ülkemizde yüksek oranda
yenilenemeyen enerji kaynaklarında dışa bağımlılık söz konusu olduğu ve hâkimiyetini sürdürdüğü,
yenilenebilir enerji yatırımları ve teşviklerinin ise enerji bağımlılığını azaltıcı etkisinin yetersiz
olduğu görülmektedir.
Kanbur (2021) 1987-2015 yılları için Türkiye’de yenilenebilir enerji, iktisadi büyüme ve brüt
sabit sermaye oluşumu verileri olarak ARDL Sınır Testi Yaklaşımı ile analiz etmektedir. Ampirik
bulgular çalışmada kullanılan değişkenler arasında kısa ve uzun dönemler için aynı doğrultuda ve
anlamlı bir ilişki olduğunu göstermektedir. Araştırmanın sağladığı en büyük katkı ise yenilenebilir
enerjinin ülkelerin ekonomileri üzerinde önemli bir etkisi olduğunun somut olarak ortaya
koyulmasıdır.
Özbek ve Apaydın (2021) Türkiye’de 1990-2017 yıllarını kapsayan bir zaman içerisinde
yenilenebilir enerji kaynakları sayesinde sağlanan üretimin iktisadi büyümeye olan etkisini
araştırmaktadır. Enerji kavramı ve kaynakları, dünya ve ülkemizde enerjinin kullanımı, yenilenebilir
enerji sayesinde üretilen enerjinin ekonomik büyüme ile olan ilişkisi irdelenmiştir. Ülkemizin GSYH
sermaye stoğu, istihdam ve yenilenebilir enerji sayesinde üretilen enerji üretimi değerleri baz
alınarak ARDL yöntemi kullanılmıştır. Elde edilen sonuç değişkenlerdeki artış ekonomik büyümeyi
olumlu yönde etkilediği yönündedir. Araştırmanın sonuç kısmında verilen tavsiye ise kamu ve özel
sektörün yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanan enerji üretimini teşvik etmesidir.
Orun ve Demirgil (2021) nüfus artışı, teknoloji ve sanayi sektöründeki gelişmelerin dünya
üzerinde enerjiye olan talebi artırdığından bahisle fosil yakıt rezervlerinin dünya üzerinde adil
olmayan bir şekilde bulunması ve çevre kirliliğini de beraberinde getirmesi sebebiyle enerji
kaynaklarındaki arzın talebin yanında düşük kaldığını savunmaktadır. Ülkemizin enerji
kaynaklarının %70’ini enerji ithalatı ile karşıladığını ama gerekli yatırımların yapıldığı durumda
ülkemizin yenilenebilir enerji üretme potansiyelinin çok yüksek olduğunu fakat ülkemizin dünya
ülkelerine kıyasla bu enerji üretimi türünü göz ardı ederek üretmeyi tercih etmediğini belirtmektedir.
Araştırmanın yenilenebilir enerji kaynakları ile sağlanan enerji üretiminde belirli bir artış
yakalayabilmesi için dünyada ve Türkiye’de yenilenebilir enerji sektörüne yönelik teşvik ve
yatırımların artırması gerektiği savunulmuştur. Sonuç kısmında ise araştırma dünyada ve Türkiye’de
yenilenebilir enerji üretiminin ekonomik olarak ülkeye katkıları değerlendirilmiş ve önemi gözler
önüne serilmiştir.
Güllü (2021) Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanacak enerji üretiminin
büyüme ve istihdam ile olan ilişkisini incelemektedir. Ayrı ayrı yenilenebilir enerji kaynaklarının
aylık dönemlerde verilerine ARDL sınır testi, Toda-Yomamoto veya Granger nedensellik testleri,
varyans ayrıştırması ve etki-tepki fonksiyonları uygulanmıştır. Jeotermal Enerji ile ekonomik
büyüme arasında çift yönlü bir nedensellik, güneş, hidrolik ve yenilenebilir enerjinin toplamına
bakıldığında büyüme arasında doğru ve tek yönlü bir nedensellik söz konusudur. Rüzgâr ve biyokütle
yenilenebilir enerjisi ile ekonomik büyüme arasında ise nedensellik tespit edilememiştir. Çalışmada
yenilenebilir enerji ile istihdam arasındaki ilişki JEDI modeli ile irdelenmiş ve ülkemizde en çok
istihdam oluşturan yenilenebilir enerji kaynağının hidrolik enerjisi olduğu bu kaynağı sırasıyla
rüzgâr, güneş, jeotermal ve biyokütle enerjisinin takip ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu kaynakların
sıralamasına bakıldığında araştırmanın da tasdik ettiği üzere 1 Megawatt kurulu güç başına en çok
işgücü istihdamı hidrolik enerjisi ve güneş enerjisi ile sağlanabileceği ve enerji politikası, yatırım ve

31
teşviklerin de bu alana göre planlanması gerektiği savunulmuştur. Çalışmada Türkiye’de
yenilenebilir enerji alanındaki hedeflere ulaşılabilmesi için rüzgâr enerjisi yatırımlarının daha yoğun
şekilde yapılması gerektiği vurgulanmaktadır.
Özgür (2021) yenilenebilir enerji kaynakları sayesinde üretilen elektrik enerjisinin tüketimi ile
iktisadi büyüme arasındaki ilişkiyi incelemektedir. İktisadi büyüme ile enerji arasındaki ilişkiden
bahisle yenilenebilir enerji kaynakları nedir, hangi alanda kullanılır, ne durumdadır, pozitif ve negatif
yanları ve ekonomik anlamda ne derecede önemlidir konularına değinilmiştir. Araştırmanın vardığı
sonuç ülkemizde 1973-2019 arasındaki dönemde kişi başında düşen gelir ile ülkemiz elektrik
tüketimi verileri arasında bir zaman serisi analizi uygulanmıştır. Sonuçlar, çalışmada kullanılan veri
seti arasında uzun dönemli bir ilişkinin varlığını ispatlamaktadır.
Gökçü (2021) yenilenebilir enerji kaynaklarının önemi sebebiyle Türkiye’de yenilenebilir
enerji kaynaklarının toplam tüketimi, iktisadi büyüme ve 𝐶𝑂2 emisyonu arasındaki ilişkiyi kısa ve
uzun dönem olarak ayrı ayrı incelmektedir. İrdelenen bu ilişki 1972-2018 arası zamanı kapsar şekilde
veri seti hazırlanmıştır. Verilere Granger nedensellik testi, SVAR metodu ve ARDL metodu
uygulanmıştır. Granger nedensellik testi sonucu yenilenebilir enerji kaynakları sayesinde üretilen
enerjinin tüketimi, iktisadi büyüme ve 𝐶𝑂2 emisyonu arasında herhangi bir ilişki olmadığı ve
tarafsızlık hipotezi savunulmuştur. SVAR ve ARDL metotlarında yenilenebilir enerji kaynakları
sayesinde üretilen enerjinin tüketimi, 𝐶𝑂2 emisyonu ve iktisadi büyümenin kısa ve uzun dönemde
birbirlerini etkiledikleri sonucunu ortaya koymuştur. SVAR metodunda tüm değişkenler ile olumlu
bir ilişki içerisinde olduğu gözlemlenirken, ARDL metodunda ise 𝐶𝑂2 emisyonu ile olumsuz bir
ilişki içerisinde olduğu gözlemlenmiştir. ARDL metodu yenilenebilir enerji sayesinde üretilen enerji
tüketiminin arttığı durumda ekonomik büyümenin artacağı ve 𝐶𝑂2 salınımının azalacağı yönünde
sonuç vermektedir. Araştırmanın sonuç ve tavsiye kısmında verilen net mesaj ise ülkemizde çevre
kirliliğini azaltabilmek ve iktisadi büyümeyi sağlayabilmek için yenilenebilir enerji kaynaklarının
öneminin anlaşılması ve bu yönde destekleyici politika sayısının artırılması gerektiğidir.
Naimoğlu ve Özbek (2022) 1990-2019 yılları arasındaki dönemi kapsayan veri setini
kullanarak yenilenebilir enerji ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi 20 OECD ülkesi için
incelemişlerdir. Çalışmada durağanlık testleri, heterojen panel eş bütünleşme testi ve hata düzeltme
modeli kullanılmıştır. Elde edilen bulgulara göre kısa ve uzun dönemde yenilenebilir enerji tüketimi
ile ekonomik büyüme arasında çift yönlü bir nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir. Sonuç olarak ilgili
ülkelerin sürdürülebilir ekonomik büyüme performansları açısından yenilenebilir enerji tüketimi
eğilimin artırılması gerektiği vurgulanmaktadır.
Literatürdeki çalışmalar genel olarak incelendiğinde dünyada ve Türkiye’de yenilenemeyen
enerji kaynakları ile enerji üretiminin büyük ölçekte olduğu dikkat çekmektedir. Öte yandan, gelişen
teknoloji ve yapılan AR-GE çalışmaları ile yenilenebilir enerji kaynaklarının değerinin 2010’lu
yıllarda anlaşılmaya başlandığı gözlemlenmektedir. Çalışmaların neredeyse tamamı yenilenebilir
enerji kaynak kullanımının artırılarak fosil kaynaklı enerji üretiminin büyük ölçüde azaltılması
gerektiğini savunmaktadır. Fosil kaynaklı enerji üretimi ile artan 𝐶𝑂2 salınımı dünya için ciddi bir
iklimsel tehdit oluşturmaktadır. Araştırmaların birçoğunda yenilenebilir enerji kaynakları ile yapılan
enerji üretiminde enerjinin sürdürülebilir olacağı, enerjide dışa bağımlılığın azaltılacağı, istikrarlı,
güvenilir, çevreye duyarlı ve yüksek oranda kendi ülke sınırları içerisinde enerji üretimi
yapılacağından ekonomik büyümeye pozitif etkisi olacağı görüşü savunulmaktadır. Diğer taraftan,
literatürde yenilenebilir enerjinin toplam kurulu güç içerisindeki payının yetersiz olduğunu
belirtmiştir. Çalışmalarda ülkelerin yenilebilir enerji kaynaklarına yönelmelerinin birçok

32
avantajından bahsedilirken söz konusu kaynaklarının henüz tam anlamıyla kullanmamasının
sebepleri sırasıyla kurulum maliyetinin yüksek olması, coğrafi konumunun elverişsiz olması,
kurulumun yapılması durumunda kaynaktan istenilen verimin alınamayacağının öngörülmesi, doğal
kaynaklarının yetersizliği ve baraj kurulumu durumunda doğanın dengesini bozulacağı gibi
durumlardır.

33
3. METODOLOJİ VE VERİ SETİ

Bu bölümde öncelikle çalışmada birim kök testleri olarak kullanılan Genişletilmiş Dickey-
Fuller (Augmented Dickey Fuller-ADF) Birim Kök Testi ve Phillips-Perron (PP) Birim Kök Testi
tanıtılmaktadır. Sonrasında ise Gecikmesi Dağıtılmış Otoregresif (ARDL) Sınır Testi yaklaşımının
metodolojisi sunulmaktadır. Analizde ARDL sınır testi modelinin kullanılmasının nedeni, çalışmada
ele alınan verilere ait kısa ve uzun dönemli ilişkinin tespit edilebilmesidir. Çalışmada kullanılan
yöntemlerin literatürde en fazla kullanılan yöntemler olduğu görülmektedir.

3.1. Birim Kök Testi


Beklentisi, varyansı ve kovaryansının zaman içinde sabit kalması koşuluyla herhangi bir
zaman serisinin durağan olduğu belirtilir. Durağan serilerin ekonometrik analizlerde kullanılmasının
birkaç nedeni vardır:
Birincisi, durağan seriler için seri ile serinin gecikmeli değerleri arasındaki korelasyonun
giderek ortadan kalkması anlamına gelen otokorelasyonlardır. Ayrıca, standart hipotezi test etmek
için t ve F dağılımları kullanılamamaktadır. Bu sebeple serinin durağan olup olmadığının
belirlenmesi önemlidir. Genel olarak serilerin durağan olup olmadığının belirlenmesi önemlidir.
Serilerin durağan olup olmadığını belirlemek için birim kök testleri kullanılmaktadır. Dolayısıyla
çalışmada Genişletilmiş Dickey-Fuller (ADF) testi ve Phillips-Perron (PP) testi olarak bilinen iki
ayrı birim kök testinden faydalanılmaktadır.

3.1.1. Genişletilmiş Dickey-Fuller (Augmented Dickey Fuller-ADF) Birim Kök


Testi
Genişletilmiş Dickey Fuller birim kök testi, serilerin durağanlığını belirlemek için yaygın
olarak kullanılan bir yöntemdir. Sıfır hipotezi, serilerin durağan olmayan davranışa sahip olduğu
serilerde birim kök probleminin olduğunu ifade eder. Testin arkasındaki sezgi, serinin durağan
davranışa sahip olması durumunda, serinin gecikmeli değerlerinin seriyi tahmin etmede ilgili
bilgilere sahip olması ve bunun sıfır hipotezi reddedileceği zaman ortaya çıkmasıdır (Dickey ve
Fuller, 1979).
Genişletilmiş Dickey Fuller birim kök testi için test prosedürü aşağıdaki gibidir:

𝑌 = 𝑝𝑌 + ∑𝑝 𝐵 ∆𝑌 + 𝑢 → ∆𝑌 = 𝑆𝑌 + ∑𝑝 𝐵 ∆𝑌 +𝑢
𝑡 𝑡−1 𝑖=1 𝑖 𝑡−𝑖 𝑡 𝑡 𝑡−1 𝑖=1 𝑖 𝑡−𝑖 𝑡
(3.1)
𝑌 = 𝑎 + 𝑝𝑌 + ∑𝑝 𝐵 ∆𝑌 + 𝑢 ∆𝑌 = 𝑎 + 𝑆𝑌 + ∑𝑝 𝐵 ∆𝑌 +𝑢 (3.2)
𝑡 0 𝑡−1 𝑖=1 𝑖 𝑡−𝑖 𝑡 𝑡 0 𝑡−1 𝑖=1 𝑖 𝑡−𝑖 𝑡
𝑌 = 𝑎 + 𝑎 𝑡 + 𝑝𝑌 + ∑𝑝 𝐵 ∆𝑌 +𝑢 ∆𝑌 = 𝑎 + 𝑎 𝑡 + 𝑆𝑌 + ∑𝑝 𝐵 ∆𝑌 +𝑢
𝑡 0 2 𝑡−1 𝑖=1 𝑖 𝑡−𝑖 𝑡 𝑡 0 2 𝑡−1 𝑖=1 𝑖 𝑡−𝑖 𝑡
(3.3)

Burada 𝑌𝑡 orijinal seri, 𝑎0 sabit, 𝑎2 bir zaman trendi katsayısıdır. Sabit içermeyen seriler
için 1 numaralı eşitlik kullanılmakta, sabit içeren seriler için ise 2 numaralı denklem kullanılmakta
ve sabit ve trend içeren seriler için 3 numaralı eşitlik kullanılmaktadır. Serilerin durağan olup
olmadığını kontrol etmek için aşağıdaki hipotezler test edilmektedir.
𝐻0: 𝑆 = 0, Seri durağan değildir.
𝐻1: 𝑆 ≠ 0, Seri durağandır.

34
Dickey Fuller birim kök testinde Monte Carlo simülasyonlarından elde edilen 𝑟 test
istatistikleri kullanılmaktadır. Hesaplanan 𝑟 değeri, Dickey Fuller veya MCKinnon Dickey Fuller
kritik değerinden küçük ise sıfır hipotezi reddedebilmekte ve serinin durağan olduğu sonucuna
varılmaktadır.
Genişletilmiş Dickey Fuller birim kök testinin otokorelasyon sorunu olduğunda daha kullanışlı
olduğu bilinmektedir. Bunun yanı sıra Genişletilmiş Dickey Fuller birim kök testiyle ilgili bir sorun,
otomatik gerilemeli (AR) sürecin hangi sırada olduğunun bilinmemesidir. Uygun gecikme
uzunluğunu (p) seçmek için temel bir kılavuz olarak genelden özele doğru prosedürü
kullanılmaktadır. Ayrıca Akaike Bilgi Kriterleri (AIC) en düşük olan uygun gecikme sırasını seçmek
için başka bir yöntem kullanarak sonuçlar desteklenmektedir

3.1.2. Phillips-Perron (PP) Birim Kök Testi


Phillips-Perron testi, birim kökü belirlemek için yaygın olarak kullanılan bir başka yöntemdir.
Önceki teste benzer şekilde sıfır hipotezi, zaman serilerinin birinci dereceden entegre olduğu, yani
zaman serilerinin durağan olmadığı anlamına gelir. Phillips-Perron testinin boş ve alternatif
hipotezleri aşağıdaki gibi gösterilmektedir.
𝐻0:Seriler durağan değildir (Serilerde birim kök vardır).
𝐻1: Seriler durağandır (Serilerde birim kök yoktur).
Phillips Perron testinin Genişletilmiş Dickey Fuller testinden farklılıkları vardır. Ana yöntem
Genişletilmiş Dickey Fuller testinde parametrik bir test iken, Phillips Perron testinde parametrik
olmayan bir yaklaşıma dayanmaktadır. Phillips Perron testlerinde gecikme uzunluğunu belirlemeye
gerek yoktur ve test hata terimindeki ortak değişen varyans biçimlerine karşı sağlamdır. Bu Phillips
Perron testinin Genişletilmiş Dickey Fuller testinden daha güçlü olan yanıdır (Phillips ve Perron,
1988).

3.2. Gecikmesi Dağıtılmış Otoregresif (Autoregressive Distributed Lags-ARDL)


Sınır Testi Modeli
Değişkenler arasındaki kısa ve uzun dönemli ilişkileri ampirik olarak analiz etmek için
alternatif bir yöntem olarak ARDL modelini uyguluyoruz. Model, Pesaran ve Shin (1999)’da ve
Pesaran vd., (2001) tarafından geliştirilmiştir. Diğer eş bütünleşme yöntemleri ile karşılaştırıldığında
ARDL modelinin çeşitli farklı avantajları vardır. Birinci avantaj, değişkenlerin ARDL prosedüründe
aynı derecede entegre edilmemesidir. Bu, modele dahil edilecek değişken düzeyinin I(0) düzeyinde
durağan olabileceği veya birinci fark I(1) düzeyinde durağan olabileceği anlamına gelir ve bu durum
sınır testinin uygulanmasını engellemez. İkinci fayda, ARDL modelinin, küçük ve aynı zamanda
sonlu olan örneklem büyüklükleri için nispeten daha etkili olmasıdır. Sonuncusu, ARDL modelinin
uzun dönemde yansız tahminler vermesidir (Harris ve Sollis, 2003).
ARDL modelinin denklemi aşağıdaki gibidir:

∆𝑙𝑛𝑌𝑡 = 𝛽0 + ∑𝑚𝑖=1 𝛽1𝑖∆𝑙𝑛𝑌𝑡−𝑖 + ∑𝑗=0


𝑚 𝛽 ∆𝑙𝑛𝑋
2𝑗 𝑡−𝑗 + 𝛽3𝑙𝑛𝑌𝑡−1 + 𝛽4𝑙𝑛𝑋𝑡−1 + 𝜀𝑡

(3.4)

ARDL sınır testi yaklaşımı temel olarak 3 aşamadan oluşmaktadır. Birinci aşamada ilgili
değişkenler arasında uzun dönemli bir ilişki olup olmadığı sınanırken, eş-bütünleşme ilişkisinin

35
varlığı koşulu altında, ikinci ve üçüncü aşamalarda ise sırasıyla uzun ve kısa dönem elastikiyetleri
elde edilir (Narayan ve Smyth, 2006).
Yukarıda verilen modelde yer alan Δ birinci dereceden olan farkları belirtmektedir. Bahmani
vd., (2003) yaptıkları çalışmada sınır testi için kullanılan F testinin, gecikme uzunluğuna karşı
duyarlı olduğunu ortaya koymuşlardır. Bu sebeple eş-bütünleşme ilişkisinin varlığını sınamak
amacıyla öncellikle Eşitlik 4’te kullanılan farkı alınmış değişkenlerin gecikme uzunluğunu gösteren
m değerine karar vermek gerekmektedir. Bu amaçla literatürde Akaike (AIC) ve Schwarz (SIC) gibi
bilgi kriterleri kullanılmaktadır (Yılancı ve Özcan, 2010).
Gecikme uzunluğunun belirlenmesinden sonra ilgili değişkenler arasında uzun dönemli bir
ilişki olup olmadığını gösteren temel hipotez Eşitlik 4’te yer alan bağımlı ve bağımsız değişkenlerin
düzey değerlerinin bir dönem gecikmeli değerlerinin anlamlılığının sınanmasıyla test edilebilir.
Burada test edilen temel hipotezin çalışmamıza uyarlanmış hali aşağıdaki gibidir:

𝐻0 = 𝛽 1 = 𝛽 2 = 𝛽 3 = 𝛽 4 = 0

Bu hipotezi test etmek için kullanılan standart F istatistiği, aşağıdaki durumlara bağlı olarak
standart olmayan bir dağılıma sahiptir (Narayan, 2005).
 ARDL modeline dahil edilen değişkenlerin I(0) veya I(1) olup olmaması,
 Değişken sayısı,
 ARDL modelin sabit terim veya tren içerip-içermemesi,
 Örnek boyutu.
Bundan dolayı ilgili kritik değerler Pesaran vd., (2001) tarafından tablolaştırılmıştır. Küçük
örnekler için kullanılacak kritik değerlere ise Narayan (2005)’dan ulaşılabilir. Kritik değerler için
bahsi geçen çalışmalarda değişkenlerin tamamen I(0) veya I(1) olmalarına göre sınırlar verilmiştir.
Eğer hesaplanan F istatistiği bu iki sınırın dışındaysa değişkenlerin eş bütünleşik olup olmamalarına
dair bir çıkarımda bulunulabilir. Eğer hesaplanan F istatistiği kritik değerlerin üst sınırından daha
büyükse değişkenler arasında eş bütünleşme ilişkisi olmadığını gösteren temel hipotez reddedilirken
bu değerin kritik değerlerin alt sınırından küçük olması halindeyse bu ilişkinin olmadığını gösteren
temel hipotez reddedilemez. Hesaplanan F istatistiğinin iki sınırın arasında olması halindeyse sınır
testine göre değişkenler arasındaki eşbütünleşmenin varlığına yönelik bir yorum yapılamamakta,
değişkenlerin durağanlık mertebelerini dikkate alan diğer eşbütünleşme yöntemlerine başvurma
önerilmektedir (Yılancı ve Özcan, 2010).
Değişkenler arasında bir eş bütünleşme ilişkisi bulunması halinde, ARDL sınır testi
yaklaşımının ikinci aşamasında, değişkenler arasındaki uzun dönem ilişkisinin analizi için gecikme
uzunluğu yine daha önce bahsi geçen bilgi kriterleriyle tespit edilebilen uzun dönem için gecikmesi
dağıtılmış otoregresif model (ARDL) kurulması gerekmektedir. Bu çalışma için Eşitlik 5’te ifade
edilen uzun dönem ARDL modelinden faydalanılacaktır:
𝑙
𝐿𝑌 = 𝛽0 + ∑𝑘𝑖=1 𝛽1𝑖 𝐿𝑌𝑡−𝑖 + ∑𝑖=0 𝛽2𝑖 𝐿𝐺𝑆𝑌𝐻𝑡−𝑖 + ∑𝑚𝑖=0 𝛽3𝑖 𝐿𝐶𝑂2𝑡−𝑖 + 𝜀𝑡
(3.5)

Değişkenler arasındaki kısa dönem ilişki ise ARDL’ye dayanan hata düzeltme modeliyle
aşağıdaki gibi elde edilebilir:

∆𝐿𝑌 = 𝛽0 + ∑𝑘𝑖=1 𝛽1𝑖 ∆𝐿𝑌𝑡−𝑖 + ∑𝑙 𝑖=0 𝛽2𝑖 ∆𝐿𝐺𝑆𝑌𝐻𝑡−𝑖 + ∑𝑚𝑖=0 𝑎3𝑖 ∆𝐿𝐶𝑂2𝑡−𝑖 + 𝐻𝐷𝑇𝑡−1 + 𝜖𝑡(3.6)

36
Eşitlik 6’da HDT ile gösterilen değişken hata düzeltme terimidir. Bu terimin katsayının 0 ile -
1 arasında olması halinde uzun dönem denge değerine tekdüze bir şekilde yakınlaşma söz konusudur.
Katsayının -1 ile -2 değerleri arasında yer alması hata düzeltme sürecinin uzun dönem denge
değerleri etrafında azalan dalgalanmalar göstererek, dengeye ulaşıldığını gösterir iken bu değerin
pozitif veya -2’den küçük olması ise, dengeden uzaklaşıldığını gösterir (Alam ve Quazi, 2003).

3.3. Veri Seti


Bu çalışmada Türkiye’ye ait 1982 ile 2021 yılları arasındaki dönemi kapsayan yıllık veriler
kullanılarak bir zaman serisi analizi yapılmaktadır. Toplam yenilenebilir enerji tüketimi (Exajoule)
ve 𝐶𝑂2 salınımı (milyon ton) verileri British Petroleum’dan elde edilmiştir (British Petroleum,
2022). ABD doları cinsinden reel GSYH (2015=100) verisi ise Dünya Bankası’nın Dünya
Gelişmişlik Göstergeleri (World Development Indicators) veri tabanından alınmıştır (World Bank,
2023). Analizde kullanılan tüm serilerin doğal logaritması alınarak bu şekilde modellere dahil
edilmiştir.

37
4. AMPİRİK BULGULAR

Araştırmada yenilenebilir enerji kaynaklarının ekonomik büyüme üzerindeki etkisi


araştırılırken 𝐶𝑂2 emisyon miktarlarının da modele dahil edilmesinin ana sebebi, yenilenebilir
enerji kaynaklarının temiz enerji olma özelliğin etkilerinin ölçülmek istenmesidir. Ayrıca 𝐶𝑂2
emisyonu yenilenebilir olmayan (birincil) enerji kaynaklarının ana temsilcisi olduğundan
literatürdeki çalışmalarda fazlasıyla kullanılan değişkenlerden birisidir.
Çalışmamızda uygulanan yöntemler, 𝐶𝑂2 emisyonunun modele uygun olduğunu testlerle de
göstermiştir. Yenilenebilir enerjinin ekonomik büyümeye olan etkisi incelenirken oluşacak çevre
kirliliğinin de dikkate alınması gerekliliği savunulmaktadır. Ayrıca literatüre farklı bir bakış açısı ile
katkıda bulunulmak istenmektedir.
Bu bölümde ilk olarak durağanlık sonuçları verilmektedir. Bu doğrultuda seriler Augmented
Dickey Fuller (ADF) ve Phillips-Perron (PP) birim kök testleri ile analiz edilmektedir. Ardından
ARDL Sınır testi yöntemi ile elde edilen esneklik hesaplamaları sunulmaktadır. Bu sayede
yenilenebilir enerji, GSYH ve karbon emisyonu arasındaki ilişki incelenmektedir.

4.1. Birim Kök Testlerine Ait Sonuçlar


Birim kök testleri bir regresyona ait değişkenlerin durağan olup olmadıklarını incelemek için
kullanılan ekonometrik bir yöntemdir. Bu çalışmada kullanılan tüm değişkenlerin durağanlık
durumlarını test etmek adına ADF ve PP birim kök testleri kullanılmaktadır. Söz konusu testler
aracılığıyla değişkenlerin öncelikle seviye, ardından da birinci farkları analiz edilmektedir. Birim
kök testlerine geçmeden önce fikir vermeleri bakımından değişkenlere ait seviye ve birinci fark
grafiklerinin incelenmeleri yerinde olacaktır. Şekil 24, 25 ve 26’te görülebileceği üzere tüm
değişkenler düzey durumunda doğrusal, birinci farklarında ise durağan yani sabit ortalama ve
varyans özelliğine sahip oldukları görülmektedir. Dolayısıyla, ilk kanı olarak serilerin I(1) yani
birinci dereceden bütünleşik oldukları söylenebilir. Ancak, söz konusu fikri ispatlamak ve serilerin
durağanlığını incelemek için mutlaka birim kök testlerinin sonuçlarına bakılması gerekmektedir.

38
Şekil 24. Yenilenebilir enerji serisinin düzey ve 1. fark grafikleri

Şekil 25. Reel GSYH serisinin düzey ve 1. fark grafikleri

39
Şekil 26. Karbon emisyonu serisinin düzey ve 1. fark grafikleri

Serilerin durağanlığını test ermek zaman serisi analizlerinde son derece kritik ve zorunlu bir
durumdur. Dolayısıyla, değişkenler çeşitli yöntemler kullanılarak modellenmeden önce birim kök
testleri ile kontrol edilmelidir. Bu çalışmada iki farklı ekonometrik model kullanılmaktadır.
Bunlardan ilki yenilenebilir enerji tüketiminin bağımlı değişken, GSYH ve karbon emisyonu
serilerinin ise bağımsız değişkenler olduğu modeldir. İkinci modelde ise GSYH bağımlı değişken
olarak alınmış, yenilenebilir enerji tüketimi ve karbon emisyonu bağımsız değişkenler olarak
belirlenmiştir. Söz konusu ekonometrik modelleri aşağıda verilmektedir.

𝑌𝑒𝑛 = 𝑓(𝐺𝑆𝑌𝐻, 𝐶𝑂2) 𝑌𝑒𝑛𝑡 = 𝛼0 + 𝛼1𝐺𝑆𝑌𝐻𝑡 + 𝛼2𝐶𝑂2𝑡 + 𝜀𝑡


(4.1)
𝐺𝑆𝑌𝐻 = 𝑓(𝑌𝑒𝑛, 𝐶𝑂2 ) 𝐺𝑆𝑌𝐻𝑡 = 𝛽0 + 𝛽1𝑌𝑒𝑛𝑡 + 𝛽2𝐶𝑂2𝑡 + 𝜇𝑡
(4.2)

Ekonometrik modellerde bulunan Yen, GSYH ve 𝐶𝑂2 sırasıyla yenilenebilir enerji


tüketimi, Gayrisafi Yurtiçi Hasıla ve karbon emisyonu parametrelerini temsil etmektedir. Modellerde
kullanılan tüm değişkenler ilgili birim kök testleri kullanılarak analiz edilmiştir. Durağanlık ile ilgili
sonuçlar Tablo 3’te gösterilmektedir.

40
Tablo 3. Değişkenlere ait birim kök testi sonuçları
Değişkenler Düzey Değerleri 1. Fark Değerleri
ADF PP ADF PP
Yen -0,93 -0,52 -7,88* -9,09*
Test İstatistikleri (Sabit Terimli) GSYH -0,02 0,15 -6.12* -6.76*
𝐂𝐎𝟐 -1,66 -2,69 -7,00* -7,17*
Kritik Değerler (Sabit Terimli) 5% -2.94
Yen -3,07 -3,04 -7,75* -8,90*
Test İstatistikleri (Sabit Terimli & Trendli) GSYH -2,61 -2,61 -6.86* -6.65*
𝐂𝐎𝟐 -3,24 -3,02 -7,25* -8,23*
Kritik Değerler (Sabit Terimli & Trendli) 5% -3.53
Notlar:1. (*) ADF ve PP birim kök testlerine ait istatistiklerinin MacKinnon (1991) kritik değerleri için %5
seviyesinde anlamlı olduğunu gösterir.
2. ADF ve PP testlerindeki uygun gecikme uzunluğu ve bant genişliği sırasıyla Schwarz Bilgi Kriteri ve Newey-
West Bant Genişliği yaklaşımlarına göre belirlenmiştir.
3. Yen, GSYH ve 𝐶𝑂2 sırasıyla yenilenebilir enerji tüketimi, reel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla ve Karbon
Emisyonu verilerinin doğal logaritmasıdır.

Birim kök testlerinde öncelikle maksimum ve optimum gecikme uzunluklarının belirlenmesi


gerekmektedir. Literatür incelendiğinde bu çalışmada olduğu gibi yıllık serilerin kullanıldığı
analizlerde maksimum gecikme uzunluğu 4, 8 ve 12 olarak belirlenebilmektedir (Kadılar, 2000).
Çalışmada ADF birim kök testine ait maksimum gecikme uzunluğunu belirlemek için Schwarz Bilgi
Kriteri kullanılmış ve söz konusu gecikme uzunluğu 9 olarak belirlenmiştir. PP birim kök testi için
ise bahse konu olan gecikme uzunlukları Newey-West Seçim Kriteri baz alınarak seçilmiştir.
Tablo 3’te verilen istatistiklere göre %5 anlamlılık düzeyinde sabit terimli ve sabit terimli-
trendli modeller için tüm değişkenlerin birinci farkları alındığında durağan hale geldikleri
görülmektedir. Dolayısıyla, bahse konu olan modellerde değişkenlerin birinci dereceden bütünleşik
I[1] oldukları ifade edilmektedir.

4.1.1. ARDL Sınır Testi Sonuçları


ARDL Sınır Testi yönteminde seriler arasındaki eş bütünleşme ilişkisini tespit edebilmek için
öncelikle maksimum ve optimum gecikme uzunluklarını belirlenmesi gerekmektedir. Bu çalışmada
maksimum gecikme uzunluğu 4 olarak seçilmiştir. Uygun gecikme uzunluğu ise otokorelasyon
sorunu olmayan en küçük Akaike Bilgi Kriteri istatistiklerine göre belirlenmektedir.

Tablo 4. Yenilenebilir enerji tüketiminin bağımlı değişken olması durumunda gecikme uzunluklarının
belirlenmesi (1982-2021)
Gecikme AIC Otokorelasyon (LM)
(1,0,0) -0,38 0,30[0,58]
(1,1,1)* -0,61 0,16[0,84]
(2,2,2) -0,51 0,75[0,48]
(3,3,3) -0,33 2,33[0,10]
(4,4,4) -0,37 1,11[0,38]
Notlar:1. AIC Akaike Bilgi Kriterinin kısaltmasıdır.
2. (*) otokorelasyon problemi olmayan minimum AIC değerini göstermektedir.
3. Otokorelasyon testlerinin p değerleri kareli parantezler içerisinde verilmektedir.
4. Breusch-Godfrey testi maksimum 2. dereceden (AR(2)) serisel korelasyon için yapılmıştır.

41
Tablo 4’te yenilenebilir enerji tüketiminin bağımlı değişken olduğu durum için uygun
gecikme uzunluğunun (1,1,1) olarak belirlendiği görülmektedir. Buradan hareketle, uygun gecikme
uzunluğuna göre düzenlenen ekonometrik model aşağıda verilmektedir.

∆𝑌𝑒𝑛𝑡 = 𝛽0 + ∑4𝑖=1 𝛽1𝑖 ∆𝑌𝑒𝑛𝑡−𝑖 + ∑4𝑖=0 𝛽2𝑖 ∆𝐺𝑆𝑌𝐻𝑡−𝑖 + ∑4𝑖=0 𝛽3𝑖 ∆𝐶𝑂2𝑡−𝑖 + 𝛽4𝑌𝑒𝑛𝑡−1 + 𝛽5𝐺𝑆𝑌𝐻𝑡−1 +
𝛽6𝐶𝑂2𝑡−1 + 𝜀𝑡
(4.3)

Modeldeki ∆ ifadesi değişkenlerin birinci farkını göstermek için kullanılmaktadır. Söz konusu
ekonometrik modelin tanısal testlerden geçtiği gösteren sonuçlar Tablo 5’te sunulmaktadır.

Tablo 5. Yenilenebilir enerjinin bağımlı değişken olması durumunda tanısal test istatistikleri
ARDL (1,1,1)
R2 0.93
Düzletilmiş R2 0.92
Otokorelasyon (LM) Testi 0.16 [0.84]
Değişen Varyans (White) Testi 1.80 [0.11]
Normallik (Jarque-Bera) Testi 0.63 [0.72]
F-istatistiği 5.53
Not: Testlere ait p değerleri köşeli parantezlerde verilmektedir.

ARDL modelinin uygulanması sürecinde bir başka kritik analiz ise sınır testidir. Burada model
oluştururken bulunan F istatistiğinin Tablo 6’da verilen Pesaran vd., (2001) ile Narayan (2005)
tarafından oluşturulmuş sınır istatistikleri ile karşılaştırması yapılmaktadır. Bu çalışmada bulunan F
istatistiği (5.53) %5 ve %10 anlamlılık düzeylerinde her iki kritik değerden de yüksek olduğundan
dolayı, değişkenler arasında anlamlı bir eş bütünleşme ilişkisinin olduğu ve bu değişkenlerin uzun
vadede beraber hareket ettikleri söylenebilir.

Tablo 6. Yenilenebilir enerjinin bağımlı değişken olması durumunda sınır testi istatistikleri
N=39, k=2 Pesaran Narayan
Anlamlılık Düzeyi I(0) I(1) I(0) I(1)
1% 5.15 6.36 4.77 5.85
5% 3.79 4.85 3.43 4.26
10% 3.17 4.14 2.83 3.58
Notlar:1. N ve k sırasıyla gözlem ve bağımsız değişken sayılarını göstermektedir.
2. I(0) ve I(1) sırasıyla alt ve üst sınırları temsil etmektedir.
3. Kritik değerler Pesaran vd., (2001) ile Narayan (2005) çalışmalarından elde edilmiştir.
4. Modele ait kritik değerler kısıtsız sabit terim ve kısıtlı trende göre belirlenmiştir.

Değişkenlerin uzun vadede eş bütünleşik olduğu belirlendikten sonra söz konusu ilişkinin
büyüklüğü hesaplanmaktadır. Bu çalışmada kullanılan model için maksimum 1 gecikme uzunluğu
ile uygun ARDL Sınır Testi modeli (1,1,1) olarak ifade edilmektedir. Tablo 7’de uzun dönem
katsayılarına ilişkin veriler ve tanısal istatistikler gösterilmektedir.

42
Tablo 7. Yenilenebilir enerjinin bağımlı değişken olması durumunda ARDL Sınır Testi yönteminin uzun
dönem sonuçları ve katsayılar
Bağımlı Değişken: Yen
Bağımsız Değişkenler Katsayılar Olasılık Değerleri
Yen (-1) 0.58 0.00
GSYH 0.60 0.01
GSYH (-1) 0.38 0.01
𝐂𝐎𝟐 -0.88 0.00
𝐂𝐎𝟐 (-1) 0.48 0.00
C -2.63 0.00
Uzun Dönem Katsayıları
GSYH 0.78* 0.00
𝐂𝐎𝟐 -0.18 0.01
C 3.96* 0.00
Tanısal İstatistikler
R2: 0.99 DW: 1.60
Düzeltilmiş R2: 0.99 F istatistiği: 1210.1 (0.00)
Otokorelasyon (LM): 2.40 (0.11) χ2White: 0.88 (0.62)
χ2Norm : 0.22 (0.89) χ2 : 0.27 (0.75)
Ramsey
Notlar:1. Yen, GSYH ve 𝐶𝑂2 sırasıyla yenilenebilir enerji tüketimi, reel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla ve Karbon Emisyonu
verilerinin doğal logaritmasıdır.
2. (*) %1 anlamlılık düzeyini göstermektedir.
3. Otokorelasyon (LM), 𝜒2 , 𝜒2 , 𝜒2 sırasıyla Breusch-Godfrey Serisel Korelasyon Testi, White Değişen
𝑊ℎ𝑖𝑡𝑒 𝑁𝑜𝑟𝑚 𝑅𝑎𝑚𝑠𝑒𝑦
Varyans Testi, Jarque-Bera Normallik Testi ve Ramsey RESET testini temsil etmektedir.
4. Tanısal testlere ait olasılık değerleri parantez içlerinde verilmektedir.

Hesaplanan uzun dönem katsayıları anlamlı olarak bulunmuştur. Çalışmada incelenen dönem
için GSYH’de %1’lik artış yenilenebilir enerji tüketimini %0.78 artırırken, karbon emisyonunda
meydana gelen %1 seviyesindeki artış yenilenebilir enerji tüketimini %0.18 oranında azaltmaktadır.
Değişkenler arasındaki uzun dönemli ilişkinin yönü ve derecesi belirlendikten sonra, bu ilişki
kullanılarak kısa dönem modeli hesaplanmaktadır. Kısa döneme ait bilgiler Tablo 8’de
gösterilmektedir.

Tablo 8. Yenilenebilir enerjinin bağımlı değişken olması durumunda ARDL Sınır Testi yönteminin kısa
dönem sonuçları ve katsayılar
Bağımlı Değişken: ∆Yen
Bağımsız Değişkenler Katsayılar Olasılık Değerleri
C 0.02* 0.00
∆GSYH 3.19* 0.00
∆𝑪𝑶𝟐 -2.46* 0.00
ECT(-1) -0.33* 0.04
Tanısal İstatistikler
Regresyonun standart hatası: 0.09 ARCH (1): F=0.52 [0.47]
Otokorelasyon (LM): 1.37 (0.26) 𝜒𝑊ℎ𝑖𝑡𝑒
2 : 1.52 (0.40)
𝜒𝑁𝑜𝑟𝑚
2 : 0.41 (0.81) 𝜒𝑅𝑎𝑚𝑠𝑒𝑦
2 : 1.06 (0.29)
Notlar:1. Yen, GSYH ve 𝐶𝑂2 sırasıyla yenilenebilir enerji tüketimi, reel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla ve Karbon
Emisyonu verilerinin doğal logaritmasıdır.
2. ECT hata düzeltme terimini ifade etmektedir.
3. (*) %1 anlamlılık düzeyini göstermektedir.
4. Otokorelasyon (LM), 𝜒2 , 𝜒2 , 𝜒2 sırasıyla Breusch-Godfrey Serisel Korelasyon Testi, White
𝑊ℎ𝑖𝑡𝑒 𝑁𝑜𝑟𝑚 𝑅𝑎𝑚𝑠𝑒𝑦
Değişen Varyans Testi, Jarque-Bera Normallik Testi ve Ramsey RESET testini temsil etmektedir.
5. Tanısal testlere ait olasılık değerleri parantez içlerinde verilmektedir.

43
Kısa dönem sonuçlarına göre GSYH’de görülen %1’lik artış yenilenebilir enerji tüketimini
%3.19 oranında artırırken, karbon emisyonunda gözlemlenen %1’lik artış yenilenebilir enerji
tüketimini % 2.46 azaltmaktadır. Hata düzeltme terimi (ECT) ise teori paralelinde negatif ve anlamlı
bulunmuştur. Buna göre uzun dönemde meydana gelebilecek bir sapmanın %33’ünün bir dönem
sonra düzeltilebileceği ve modelin yaklaşık 3 yıl içerisinde dengeye gelebileceği söylenebilir.
Çalışmada kullanılan ikinci modelde bağımlı değişken olarak GSYH alınmıştır. Söz konusu
modelin gecikme uzunluklarının belirlenmesine ait istatistikler Tablo 9’da sunulmaktadır.

Tablo 9. GSYH’nin bağımlı değişken olması durumunda gecikme uzunluklarının belirlenmesi (1982-2021)
Gecikme AIC Otokorelasyon (LM)
(1,0,0) -3,53 1,29[0,28]
(1,1,1)* -4,01 0,37[0,69]
(2,2,2) -3,88 0,21[0,80]
(3,3,3) -3,80 1,50[0,24]
(4,4,4) -3,76 2,12[0,13]
Notlar:1. AIC Akaike Bilgi Kriterinin kısaltmasıdır.
2. (*) otokorelasyon problemi olmayan minimum AIC değerini göstermektedir.
3. Otokorelasyon testlerinin p değerleri kareli parantezler içerisinde verilmektedir.
4. Breusch-Godfrey testi maksimum 2. dereceden (AR(2)) serisel korelasyon için yapılmıştır.

Uygun gecikme uzunluğu ile kurulan model aşağıda gösterilmektedir.

∆𝐺𝑆𝑌𝐻𝑡−𝑖 = 𝛽0 + ∑4𝑖=1 𝛽1𝑖 ∆𝐺𝑆𝑌𝐻𝑡−𝑖 + ∑4𝑖=0 𝛽2𝑖 ∆𝑌𝑒𝑛𝑡−𝑖 + ∑4𝑖=0 𝛽3𝑖 ∆𝐶𝑂2𝑡−𝑖 + 𝛽4𝐺𝑆𝑌𝐻𝑡−𝑖 + 𝛽5𝑌𝑒𝑛𝑡−1 +
𝛽6𝐶𝑂2𝑡−1 + 𝜀𝑡
(4.4)

Tablo 10’da yukarıdaki denkleme ait tanısal testler verilmektedir. Uygun gecikme uzunluğu
baz alınarak oluşturulan modelin tanısal testlerden geçtiği; otokorelasyon, değişen varyans,
normallik koşullarını sağladığı görülmektedir.

Tablo 10. GSYH’nin bağımlı değişken olması durumunda tanısal test istatistikleri
ARDL (1,1,1)
R2 0.99
Düzletilmiş R2 0.99
Otokorelasyon (LM) Testi 0.37 [0.69]
Değişen Varyans (White) Testi 1.12 [0.39]
Normallik (Jarque-Bera) Testi 0.64 [0.72]
F-istatistiği 6.88
Not: Testlere ait p değerleri köşeli parantezlerde verilmektedir.

Bulunan F istatistiğine (6.88) göre yapılan sınır testi sonuçları %1, %5 ve %10 anlamlılık
seviyelerinde değişkenler arasında eşbütünleşme ilişkisi olduğunu göstermektedir. Tablo 11’de
verilen sonuçlara göre söz konusu değişkenlerin uzun dönemde birlikte hareket ettikleri görüşü
desteklemektedir.

44
Tablo 11. GSYH’nin bağımlı değişken olması durumunda sınır testi istatistikleri
N=39, k=3 Pesaran Narayan
Anlamlılık Düzeyi I(0) I(1) I(0) I(1)
1% 5.15 6.36 4.77 5.85
5% 3.79 4.85 3.43 4.26
10% 3.17 4.14 2.83 3.58
Notlar:1. N ve k sırasıyla gözlem ve bağımsız değişken sayılarını göstermektedir.
2. I(0) ve I(1) sırasıyla alt ve üst sınırları temsil etmektedir.
3. Kritik değerler Pesaran vd., (2001) ile Narayan (2005) çalışmalarından elde edilmiştir.
4. Modele ait kritik değerler kısıtsız sabit terim ve kısıtlı trende göre belirlenmiştir.

Eş bütünleşme ilişkisinin belirlenmesinin ardından değişkenler arasındaki uzun dönemli


ilişkinin yönü ve şiddeti hesaplanabilir. GSYH parametresinin bağımlı değişken olarak belirlendiği
modelde uygun gecikme uzunluğu ARDL (1,1,1) olarak belirlenmiştir. Bu bağlamda, uzun döneme
ait katsayılar ve tanısal test istatistikleri Tablo 12’de sunulmaktadır.

Tablo 12. GSYH’nin bağımlı değişken olması durumunda ARDL Sınır Testi yönteminin uzun dönem
sonuçları ve katsayılar
Bağımlı Değişken: GSYH
Bağımsız Değişkenler Katsayılar Olasılık Değerleri
GSYH (-1) 0.94 0.00
Yen 0.10 0.00
Yen (-1) -0.07 0.08
𝐂𝐎𝟐 0.60 0.00
𝐂𝐎𝟐 (-1) -0.57 0.01
C 1.23 0.07
Uzun Dönem Katsayıları
Yen 0.52 0.04
𝐂𝐎𝟐 0.70* 0.00
C 23.91* 0.00
Tanısal İstatistikler
R2: 0.99 DW: 2.00
Düzeltilmiş R2: 0.99 F istatistiği: 1876.9 (0.00)
Otokorelasyon (LM): 0.37 (0.69) χ2 : 1.12 (0.39)
White
χ2Norm : 0.64 (0.72) χRamsey : 2.07 (0.16)
2

Notlar:1. GSYH, Yen ve 𝐶𝑂2 sırasıyla reel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla, yenilenebilir enerji tüketimi ve karbon
emisyonu verilerinin doğal logaritmasıdır.
2. (*) %1 anlamlılık düzeyini göstermektedir.
3. Otokorelasyon (LM), 𝜒2 , 𝜒2 , 𝜒2 sırasıyla Breusch-Godfrey Serisel Korelasyon Testi, White
𝑊ℎ𝑖𝑡𝑒 𝑁𝑜𝑟𝑚 𝑅𝑎𝑚𝑠𝑒𝑦
Değişen Varyans Testi, Jarque-Bera Normallik Testi ve Ramsey RESET testini temsil etmektedir.
4. Tanısal testlere ait olasılık değerleri parantez içlerinde verilmektedir.

Elde edilen sonuçlara göre yenilenebilir enerji tüketimi ve karbon emisyonunda görülen %1
seviyesindeki artış GSYH’yi sırasıyla %0.52 ve %0.70 oranında artırmaktadır. Bu bulgulardan
faydalanılarak oluşturulan kısa dönem modeline ait sonuçlar Tablo 13’te gösterilmektedir.

45
Tablo 13. GSYH’nin Bağımlı Değişken Olması Durumunda ARDL Sınır Testi Yönteminin Kısa Dönem
Sonuçları ve Katsayılar
Bağımlı Değişken: ∆GSYH
Bağımsız Değişkenler Katsayılar Olasılık Değerleri
C 2,20* 0.00
∆Yen 0.10* 0.00
∆𝑪𝑶𝟐 0.56* 0.00
ECT(-1) -0.25* 0.02
Tanısal İstatistikler
Regresyonun standart hatası: 0.030 ARCH (1): F=0.91 [0.34]
Otokorelasyon (LM): 1.67 (0.20) 𝜒𝑊ℎ𝑖𝑡𝑒
2 : 0.78 (0.63)
𝜒𝑁𝑜𝑟𝑚
2 : 2.27 (0.32) 𝜒𝑅𝑎𝑚𝑠𝑒𝑦
2 : 0.01 (0.90)
Notlar:1. GSYH, Yen ve 𝐶𝑂2 sırasıyla reel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla, yenilenebilir enerji tüketimi ve karbon
emisyonu verilerinin doğal logaritmasıdır.
2. ECT hata düzeltme terimini ifade etmektedir.
3. (*) %1 anlamlılık düzeyini göstermektedir.
4. Otokorelasyon (LM), 𝜒2 , 𝜒2 , 𝜒2 sırasıyla Breusch-Godfrey Serisel Korelasyon Testi, White
𝑊ℎ𝑖𝑡𝑒 𝑁𝑜𝑟𝑚 𝑅𝑎𝑚𝑠𝑒𝑦
Değişen Varyans Testi, Jarque-Bera Normallik Testi ve Ramsey RESET testini temsil etmektedir.
5. Tanısal testlere ait olasılık değerleri parantez içlerinde verilmektedir.

GSYH’nin bağımlı değişken olarak belirlendiği modelin kısa dönem sonuçları


incelendiğinde yenilenebilir enerji tüketiminde oluşan %1’lik artışın GSYH’yi %0.10 oranında
artırdığı görülmektedir. Aynı şekilde karbon emisyonlarının %1 artmasının sonucunda GSYH’nin
%0.56 artması beklenmektedir. Ayrıca, modeldeki hata düzeltme terimi (ECT) negatif ve istatistiksel
olarak anlamlı olarak bulunurken söz konusu terimin katsayısı -0.25 olarak tahmin edilmiştir. Bu
katsayı modelde oluşan herhangi bir dengesizliğin dörtte birinin yıllık olarak düzeltildiğini ve
modelin 4 yılda dengeye ulaşabileceğini göstermektedir.

46
5. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Günümüz modern dünyasında yaşamın hemen hemen her alanında enerjiye ihtiyaç
duyulmaktadır. Bu sebeple enerji son derece önemli bir unsurdur. Artan nüfus ve gelişen teknoloji
ile birlikte enerjiye olan talep her geçen gün artmaktadır. Bu durumlar göz önünde
bulundurulduğunda, ülkeler enerji alanında kendi kendilerine yetebilecek bir durumda
olmadıklarında söz konusu kaynakları dış tedarikçilerden temin etme yoluna başvurmaktalardır. Bu
durum yani enerjide dışa bağımlılık enerji kaynakları veya enerji üretimi yetersiz olan ülkeler için
ciddi tehlike arz eden bir husustur. Günümüz dünyasında ülke politikalarının yüksek çoğunluğu
enerji kaynakları odağı üzerine oluşturulmaktadır. Ülke ekonomisinin önemli bir gider kalemine
sahip olan enerji tüketimi ülkeler arasındaki kriz veya çatışma durumlarında en büyük koz olarak
kullanılmaktadır. Dünya üzerinde en fazla enerji ihtiyacı gelişmiş ülkelere aittir. Gelişmiş ülkeler,
dünya enerji piyasalarında bu sebeple daha etkin bir role sahiptir. Fosil enerji kaynaklarının
tükenmeye başlaması öncelikle gelişmiş ekonomilerin alternatif enerji kaynağı arayışlarını ve
ihtiyaçlarını daha da artırmaktadır. Fosil enerji kaynaklarının tükenmesi ve alternatif kaynaklarla
ikame edilememesi durumu küresel ölçekli ekonomik krizlere yol açabilir ve telafisi zor sonuçlar
doğurabilir. Dolayısıyla, böylesi bir ortamda yenilenebilir enerji kaynakları ülkeler ve küresel
ekonomi için adeta bir kurtarıcı vazifesi üstlenmektedir. Yenilenebilir enerji kaynakları ülke sınırları
içerisinde üretilirken yenilenebilir olması sebebiyle de enerji kaynağı tükenmediği veya hızlıca
üretilebileceği için sürdürülebilir bir enerji kaynağı konumundadır. Fosil yakıtların bahse konu olan
sıkıntılarının yanı sıra tüketilmeleri paralelinde artan karbon salınımı sebebiyle çevreye zarar
verdikleri bilinmektedir. Söz konusu zararların telafisi bakımından en ulaşılabilir çözüm ise
yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelerek çevre kirliliği sorununu azaltmak ve temiz enerji
üretimini sağlamaktır. Birçok ülke yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı için yatırımların yanı
sıra teşvikler de sağlayarak yenilenebilir enerji kaynaklarında görülen değişim ve dönüşüm sürecine
hızlıca adapte olmayı hedeflemektedir.
Özşahin vd. (2016)’da yapılan araştırmada belki de en önemli cümle şudur: ‘’Enerji sorununu
çözemeyen ülkelerin ekonomik hedeflerine ulaşabilmesi ve toplumsal dengelerini tesis edebilmesi
mümkün görünmemektedir’’. Enerjide dışa bağımlılık durumu Türkiye’nin en önemli ekonomik ve
siyasi sorunlarından biridir. Bunun başlıca sebebi yenilenemeyen enerji kaynakları ile üretimin
öncelikli olması ve Türkiye’de yenilenemeyen enerji kaynaklarının rezerv miktarlarının yetersiz
olmasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla, ülkenin bu durumdan kurtulabilmesi için yenilenebilir
enerji alanındaki gelişmeler son derece önemlidir. Türkiye’de Cumhuriyet’in ilanından hemen önce
gerçekleştirilen İzmir İktisat Kongresi’nde bile enerji alanında çeşitli düzenlemeler yapılmış fakat
verimli bir sonuç alınamamıştır. Her ne kadar sonuç alınamasa da ülkelerin yerli ve milli nitelikte
yenilenebilir enerji sistemlerine geçmesi ve devlet tarafından bu geçişin teşvik edilmesi ve
desteklenmesi gerekmektedir. Türkiye gelişmekte olan bir ülke olarak artan enerji ihtiyacını dış
tedarikçilerden temin ettiği için enerji fiyatlarında gerçekleşecek bir artış yüksek enflasyon olarak
geri dönebilecektir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının önemi tam olarak bu konjonktürde
anlaşılmaktadır. Türkiye’nin 2020 yılı yenilenebilir enerji tüketim oranı %16,7’dir fakat 2035 yılı
tahminlerinde bu oranın %23,7’ye yükselerek katı yakıtlar ve doğalgaz tüketimini geride bırakıp
petrol ile yarışır bir seviyeye gelmesi öngörülmektedir.
Türkiye özellikle son dönemde yenilenebilir enerji yatırımlarına önem vermekte ve bu alanda
hızlı bir ilerleme göstermektedir. Türkiye bulunduğu coğrafi konumu nedeniyle, yenilenebilir enerji

47
kaynaklarına ulaşmada birçok ülkeye göre avantajlı durumdadır. Bu bağlamda, rüzgâr, güneş,
biyokütle, jeotermal, hidroelektrik ve dalga enerjisi bakımından doğal bir zenginliğe sahiptir. Diğer
taraftan, ülkenin enerji anlamında en önemli problemlerinin başında özellikle fosil yakıtlarda yüksek
oranlı dışa bağımlılık gelmektedir. Enerjide %70 oranında dış tedarikçilere bağlı durumda olan
Türkiye’de söz konusu durumun bütçe dengesi üzerindeki baskısı da oldukça yüksektir. Zira
Türkiye’deki toplam ithalatın büyük bir kısmını enerji harcamaları oluşturmaktadır.
Bu manada, yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırım, teşvik ve politikaları gözden
geçirerek değişim ve dönüşümü hızlandırmalıdır.
Çalışmada 1982-2021 dönemini kapsayan yıllık veri seti kullanılarak ARDL Sınır Testi
yaklaşımıyla yenilenebilir enerji tüketimi ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki çift yönlü şekilde
kısa ve uzun dönem için incelenmiştir. Bu çerçevede yenilenebilir enerji tüketimi ve ekonomik
büyümenin bağımlı değişken oldukları durumlar ayrı ayrı değerlendirilmektedir.
Yenilenebilir enerji tüketiminin bağımlı değişken olduğu durumda GSYH’de meydana gelen
%1 oranındaki artış yenilenebilir enerji tüketiminin kısa ve uzun vadede sırasıyla %3,19 ve %0,78
seviyesinde artırmaktadır sonucuna ulaşılmıştır. Bu modelde bağımsız değişken olarak kullanılan
karbon emisyonu (𝐶𝑂2) miktarında görülen %1 düzeyindeki artış ise yenilenebilir enerji tüketimini
kısa dönemde %2,46 oranında azaltırken bu oran uzun dönemde %0,18 olarak gerçekleşmiştir.
Ekonomik büyümenin bağımlı değişken olduğu durumda ise kısa dönemde yenilenebilir enerji
tüketimi ve karbon emisyonlarında gözlemlenen %1’lik artışların, GSYH’yi sırasıyla %0,10 ve
%0,56 oranlarında artırdığı sonucuna ulaşılmaktadır. Uzun dönem bulguları incelendiğinde,
yenilenebilir enerji tüketimindeki %1 oranındaki artışın GSYH’yi %0,52 artırırken, 𝐶𝑂2
seviyesindeki %1’lik artışın ise GSYH’yi %0,70 seviyesinde artırdığı dikkat çekmektedir.
Ardıç (2015), Çınar ve Yılmazer (2015), Özşahin vd. (2016), Şengelen (2016), Fotourehchi
(2017), Alper (2018), Durğun ve Durğun (2018), Usupbeyli ve Uçak (2018), Keskinkılıç (2019),
Demirgil ve Birol (2020), Kızılırmak (2021), Çetintaş ve Aydın (2021), Kanbur (2021), Özbek ve
Apaydın (2021), Güllü (2021), Gökçü (2021) ve Naimoğlu ve Özbek (2022) tarafından elde edilen
sonuçlar bu çalışmanın bulgularını destekleyici niteliktedir. Söz konusu çalışmaların en önemli ortak
noktası ise yenilenebilir enerji tüketiminin ekonomik büyümeyi pozitif yönde etkilediği sonucudur.
Çalışmada elde edilen sonuçlar genel olarak değerlendirildiğinde, GSYH’de gözlemlenen artış
oranlarının yenilenebilir enerji tüketimi üzerindeki etkisinin, yenilenebilir enerji kullanımındaki
artışın GSYH üzerindeki etkisinden daha fazla olduğu gözlemlenmektedir. Buradan hareketle,
Türkiye’de yenilenebilir enerji tüketiminin özellikle uzun vadede artırılması için ekonomik büyüme
performansının giderek iyileştirilmesi gerektiği çıkarımı yapılmaktadır. Diğer taraftan, çalışmada
kullanılan modeller kapsamında karbon emisyonlarında görülen artışın yenilenebilir enerji
tüketimini azalttığı, ancak GSYH’yi artırdığı dikkat çekmektedir. Dolayısıyla, Türkiye açısından bir
yandan ekonomik büyümeyi desteklemek, diğer yandan ise bunu yaparken karbon emisyonlarındaki
artışı kontrol altında tutmak son derece önemlidir. Başka bir ifadeyle, kirli ekonomik büyüme yerine
sürdürülebilir ve çevreci politikalarla desteklenen temiz büyüme kavramı üzerine yoğunlaşılmasında
fayda vardır.
Türkiye’de hem çevre kirliliğinin azaltılması hem de ekonomik büyümenin sağlanabilmesi
adına yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılarak enerji üretilmesinin önemi defaten
vurgulanmalıdır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının ekonomik büyümeyi desteklediği
bu çalışmanın sonuçları ile de desteklenmektedir. Dolayısıyla kullanılmakta olan yenilenebilir enerji
kaynaklarının artırılması, yenilenebilir enerjinin politika oluşturucular tarafından kritik görülmesi ve

48
yenilenebilir enerji kaynaklarının desteklendiği politikaların yaygınlaştırılması Türkiye için büyük
önem arz etmektedir. Araştırmada edinilen bulgular incelendiğinde yenilenebilir enerji kaynakları
kullanılarak ekonomik büyümenin desteklenmesi mümkün görünmektedir. Yenilenebilir enerji
kurulu gücünün giderek artırılması durumunda ekonomik büyüme performansının çevreye duyarlı
bir şekilde geliştirilebileceği öngörülmektedir. Kısa dönemde yenilenemeyen enerji kaynakları ile
üretimin daha az maliyetli olması fosil enerji kaynaklarını daha cazip kılabilir. Ancak, bu bağlamda
dikkat edilmesi gereken hususlardan biri enerjide dışa bağımlılığı azaltacak en önemli faktörün
yenilenebilir enerji kaynakları olduğudur. Türkiye yenilenebilir enerji kaynakları bakımından zengin
bir ülkedir. Türkiye’nin yenilenebilir enerji kurulu güç sistemlerinin zaman içerisinde artırılması
öncelikli olmalı ve bu süreçte yerli ve milli sistemler üretmesi elzemdir. Buradan hareketle, istikrarlı
bir ekonomik büyüme sağlanabilmesi için yenilenebilir enerji kaynakları oldukça kritik bir
noktadadır.
Bu tezde, Türkiye açısından yenilenebilir enerji tüketimi ve ekonomik büyüme arasındaki
ilişki güncel veriler kullanılarak incelenmiş ve ülke üzerine yapılan çalışmalara katkı sağlanmıştır.
Gelecekteki çalışmalarda, her bir yenilenebilir enerji kaynağının ekonomik büyüme üzerindeki
etkileri incelenebilir ve farklı ülkeler, farklı dönemler kullanılarak çalışmalar genişletilebilir.

49
KAYNAKLAR
Afşar, L., Turan, Z. (2019). Türkiye Ekonomisindeki Enerji Politikalarının Önemi ve Yenilebilir Enerji
Kaynaklarındaki Yeri. Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans
Tezi.
Akçiçek, Ö. (2015). Ekonomik Büyüme ve Yenilenebilir Enerji Tüketimi-Üretimi İlişkisi; Türkiye Örneği.
Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 11.
Akusta, E. (2019). Yenilenebilir Enerji, Büyüme ve Çevre İlişkisi: Türkiye Örneği (Master's thesis, Kırklareli
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Alam, I. ve R. Quazi (2003). Determinants of Capital Flight: An Econometric Case Study of Bangladesh,
International Review of Applied Economics, 17(1), 85-103.
Alper, F.Ö. (2018). Yenilenebilir Enerji ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişki: 1990-2017 Türkiye
Örneği. Çankırı Karatekin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 8(2), 223-242.
Ardıç, A., Bilgili, F. (2015). Yenilenebilir Enerji Kaynakları ve Ekonomik Büyüme Üzerindeki Etkileri: Bir
Koentegrasyon Yaklaşımı. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi.
Aydın, L. (2018). Enerji Ekonomisine Giriş. Seçkin Akademik ve Mesleki Yayınlar, Ankara, 193-212.
Bahmani-Oskooee, M. M., Goswami, G. G. (2003). A Disaggregated Approach to Test The J-Curve
Phenomenon: Japan Versus Her Major Trading Partners. Journal of Economics and Finance, 27(1),
102-113.
Bakırtaş, İ., Çetin, M. (2016). Yenilenebilir Enerji Tüketimi ile Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişki: G-20
Ülkeleri. Sosyoekonomi, 24(28), 131-146.
Barış, K. Ve Küçükali, S. (2012). Türkiye’de Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Mevcudiyeti: Mevcut Durum,
Potansiyel, Hükümet Politikaları ve AB Perspektifi. Enerji Politikası, 42, 384.
Baş, B., Aykırı, M. (2019). Sürdürülebilir Büyüme-Kalkınma Hedefi Doğrultusunda Kritik Eşik Yenilenebilir
Enerji: Türkiye Ekonomisi Üzerine bir Değerlendirme. Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilgiler Enstitüsü
Yüksek Lisans Tezi.
Bilginoğlu, M.A., Dumrul, C. (2012). Türk Ekonomisinin Enerji Bağımlılığı Üzerine bir Eş-Bütünleşme
Analizi. Yaşar Üniversitesi E-Dergisi, 7(26), 4392-4414.
Bingöl, Ö., Bilici, Ö. Yenilenebilir Enerjinin İstihdam Yaratmadaki Rolü: Avrupa Birliği Üzerine bir
Uygulama.
British Petroleum. (2022). BP Statistical Review of World Energy 2022 71. Edition. Erişim adresi:
https://www.bp.com/en/global/corporate/energy-economics/statistical-review-of-world-energy.html,
Erişim tarihi: 15.03.2023.
Bulut, R. (2017). Türkiye Ekonomisinde Enerji Sektörünün Önemi. Ekonomi ve Kültür Dergisi, 49, 62-65.
Cheng, Y. (2009). The 1979 Oil Shock and the “Flying Geese Model” in East Asia. In Viewspoints (Ed.), The
1979 “Oil Shock:” Legacy, Lessons and Lasting Reverberations: Legacy, lessons and lasting
reverberations (pp. 57-59). The Middle East Institute.
Cihan, E. (2019). Yenilenebilir Enerji ve Türkiye'de Güneş Enerjisi. Hasan Kalyoncu Üniversitesi. Yüksek
Lisans Tezi.
Çetin, M. ve Rahmani, A. (2020). Türkiye Ekonomisinde Yapısal Kırılmalar, Yenilenebilir Enerji ve
Ekonomik Büyüme (1970-2016). Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Dergisi.
Çetintaş, Y., Aydın, C. Yenilenebilir Enerji Bağlamında Çevre ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: OECD Ülkeleri
Örneği. Journal of Management and Economics Research, 20(1), 292-312.
Çınar, S., Yılmazer, M. (2015). Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Belirleyicileri ve Ekonomik Büyüme
İlişkisi: Gelişmekte Olan Ülkeler Örneği. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi
Dergisi, 30(1), 55-78.

50
Demirgil, B., Birol, Y. E. (2020). Yenilenebilir Enerji Tüketimi ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: Türkiye için
bir Toda-Yamamoto Nedensellik Analizi. Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler
Dergisi, 21(1), 68-83.
Demirgil, B., Orun, A. F. (2021). Türkiye’de Yenilenebilir Enerji Yatırımlarına Yönelik Teşvikler ve
Yenilenebilir Enerjinin Ekonomik Etkileri. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yüksek Lisans Tezi.
Dickey, D. A., & Fuller W. A. (1979). Distributions of the Estimators for Autoregressive Time Series with a
Unit Root. Journal of the American Statistical Association, 74, 427-431.
Durğun, B., Durğun, F. (2018). Yenilenebilir Enerji Tüketimi ile Ekonomik Büyüme Arasında Nedensellik
İlişkisi: Türkiye Örneği. International Review of Economics and Management, 6(1), 1-27.
Erdemir, N.A. (2021). Türkiye’nin Enerjide Dışa Bağımlılığının Azaltılması. İzmir Katip Çelebi Üniversitesi,
Yüksek Lisans Tezi, 76.
ETKB. (2022). Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Ulusal Enerji Raporu 2022. Erişim adresi:
https://enerji.gov.tr//Media/Dizin/EIGM/tr/Raporlar/TUEP/T%C3%Bcrkiye_Ulusal_Enerji_Plan%C4
%B1.pdf . Erişim tarihi: 21 Mayıs 2023.
ETKB. (2022). Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. Erişim adresi: https://enerji.gov.tr/bilgi-merkezi-enerji-
gunes . Erişim tarihi: 21 Mayıs 2023.
ETKB. (2022). Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. Erişim adresi: https://enerji.gov.tr/bilgi-merkezi-enerji-
jeotermal . Erişim tarihi: 21 Mayıs 2023.
ETKB. (2022). Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. Erişim adresi: https://enerji.gov.tr/bilgi-merkezi-enerji-
rüzgar . Erişim tarihi: 21 Mayıs 2023.
ETKB. (2022). Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. Erişim adresi: https://enerji.gov.tr/bilgi-merkezi-enerji-
hidrolik . Erişim tarihi: 21 Mayıs 2023.
ETKB. (2022). Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. Erişim adresi: https://enerji.gov.tr/bilgi-merkezi-enerji-
biyokütle . Erişim tarihi: 21 Mayıs 2023.
ETKB. (2022). Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. Güneş Enerjisi. Erişim adresi: Güneş – T.C. Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı . Erişim tarihi: 20 Mayıs 2023.
Fotourehchi, Z. (2017). Clean Energy Consumption and Economic Growth: A Case Study for Developing
Countries. International Journal of Energy Economics and Policy, 7(2), 61-64.
Goel, M. (2005). Energy Sources and Global Warming. New Delhi: Allied Publishers, 2005: 4.
Gökçeoğlu, N., Özşahin, L. (2019). Türkiye’de Enerji Kaynakları ve 1980 Sonrası Enerji Politikaları. Kafkas
Üniversitesi Sosyal Bilgiler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi.
Gökçü, T.A. (2021). The Effect of Renewable Energy Resources on Economic Growth: A Case Study For
Turkey. Yüksek Lisans Tezi, 10-28.
Güllü, M. (2021). Türkiye'de Yenilenebilir Enerji, İstihdam ve Ekeonomik Büyüme İlişkisi. Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi.
Gündüz, M., Alakbarov, N., & Erkan, B. (2018). Türkiye’de ekonomik büyümenin belirleyicisi olarak toplam
faktör verimliliği. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, (57), 253-270.
Güngör, Ö. (2016). Enerji Tüketimi ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: Var Analizi (Master's thesis, Balıkesir
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü).
Gürlük, S. (2001). Dünyada ve Türkiye’de Kırsal Kalkınma Politikaları ve Sürdürülebilir Kalkınma. Uludağ
Üniversitesi İktisat Fakültesi Dergisi, 19(4), 1-12.
Halıcıoğlu, F. (2009). An Econometric Study of 𝐶𝑂2 Emissions, Energy Consumption, İncome and Foreign
Trade in Turkey. Energy Policy, 37 (3), 1156-1164.
Harris, R., Sollis, R. (2003). Applied time series modelling and forecasting. Wiley. IEA. (2019). World Energy
Investment.
IRENA. (2023). International Renewable Energy Agency Renewable Capacity Statistics 2023. Erişim adresi:
https://www.irena.org/Publications/2023/Mar/Renewable-capacity-statistics-2023 . Erişim tarihi: 20
Mayıs 2023.

51
Kadılar, C. (2000). Uygulamalı Çok Değişkenli Zaman Serileri Analizi. Ankara: Büro Basımevi.
Kanbur, G.B. (2021). Yenilenebilir Enerji Kaynakları VE Ekonomik Büyüme İlişkisi: Türkiye Üzerine Bir
İnceleme. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi.
Kar, M., Kınık, E. (2008). Türkiye'de Elektrik Tüketimi Çeşitleri ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişkinin
Ekonometrik bir Analizi. Afyon Kocatepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Dergisi, 10(2), 333-353.
Karagöl, E. T., Kavaz, İ. (2017). Dünyada ve Türkiye’de Yenilenebilir Enerji. Analiz. Seta, 197, 18-28.
Karalı, S. (2017). Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Türkiye ve Dünya Ekonomisine Katkısı Bahçeşehir
University, Doktro tezi Turkey.
Keskinkılıç, S. (2019). Yenilenebilir Enerji-Ekonomik Büyüme İlişkisi: Türkiye Örneği Karamanoğlu
Mehmetbey Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi.
Kızılırmak, E. E. (2021). Yenilenebilir Enerji ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: Dinamik Panel Veri
Analizi. Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yüksek Lisans Tezi.
Koç, E., Kaya, K. (2015). Enerji Kaynakları–Yenilenebilir Enerji Durumu. Mühendis ve Makine, 56(668), 36-
47.
MacKinnon, J. J. (1991). Critical Values for Cointegration Tests in Long-Run Economic Relationships, In. R.
F. Engle and C. W. Granger (Eds), Readings in Cointegration, Oxford University Press, Oxford, 267-
76.
Malanima, P. (2015). Energy in History. The Basic Environmental History, 2014: 1-29.
MTA. (2023). Maden, Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü. Erişim adresi:
https://www.mta.gov.tr/v3.0/hizmetler/jeotermal-harita . Erişim tarihi: 21 Mayıs 2023.
Naimoğlu, M., Özbek, S. (2022). The Relationship Between Renewable Energy Consumption and Economic
Growth in OECD Countries.
Narayan, P. K. (2005). The Saving and Investment Nexus for China: Evidence from Cointegration Tests.
Applied Economics, 37(17), 1979-1990.
Narayan, P. K.ve R. Smyth (2006). What Determines Migration Flows from Low-Income to High-Income
Countries? An Empirical Investigation of Fiji-U.S. Migration 1972-2001, Contemporary Economic
Policy, 24 (2), 332-342.
Odabaşı, Y. ve Çıtlak, U. (2019). Ekonomik Büyüme, Elektrik Enerjisi Tüketimi ve Karbon Emisyonu
Arasındaki Nedensellik: Seçilmiş AB Ülkeleri Üzerine bir Analiz. Disiplinlerarası Ekonomi ve İşletme
Çalışmaları, 2, 15-28.
Oskay, C. (2014). Sürdürülebilir Kalkınma Çerçevesinde Rüzgâr Enerjisinin Önemi ve Türkiye’de Rüzgâr
Enerjisi Yatırımlarına Yönelik Teşvikler. Niğde Üniversitesi İİBF Dergisi, 80.
Özalp, M. (2018). Küresel Enerji Denkleminde Merkez Ülke: Türkiye. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 115
Özata, E., Anatürk, Ş. (2019). Yenilenebilir ve Yenilenemeyen Enerji Kaynakları ile Ekonomik Büyüme
Arasındaki İlişki: Türkiye Örneği. Anadolu Üniversitesi-Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yüksek Lisans Tezi
Özbek, R., Apaydın, Ş. (2021). Yenilenebilir Enerji Üretiminin Ekonomik Büyümeye Etkisi: Türkiye Örneği
(1990-2017) Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi. Yüksek Lisanas Tezi
Özemre, A.Y., Bayülken A. ve Gençay Ş. (2000). 50 Soruda Türkiye’nin Nükleer Enerji Sorunu. İstanbul:
Kaktüs, 6
Özgür, M.D. (2021) Ekonomik Büyüme VE Yenilenebilir Enerji Arasındaki İlişki: Türkiye Örneği.
Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yüksek Lisans Tezi.
Özşahin, Ş., Mucuk, M., Gerçeker, M. (2016). Yenilenebilir Enerji ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişki:
BRICS-T Ülkeleri Üzerine Panel ARDL Analizi. Siyaset, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları
Dergisi, 4(4), 111-130.
Özuğurlu, O. (2019). Yenilenebilir Enerjinin Türkiye’deki Gelişimi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans
Tezi

52
Pata, U.K. (2016). Türkiye Ekonomisinde Enerji Tüketimi ile Ekonomik Büyüme İlişkisi (1972-2011).
Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi.
Pesaran, M. H., Shin, Y., & Smith, R. J. (2001). Bounds Testing Approaches to the Analysis of Level
Relationship. Journal of Applied Econometrics, 16(3), 289-326
Phillips, P. C., & Perron, P. (1988). Testing for a Unit Root in Time Series Regression. Biometrika, 75(2), 335-
346.
Polat, İ.H., Kanberoğlu, Z. (2016). Bölgesel Kalkınmada Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Rolü: DAP
Örneği. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi.
Saatçi, M., Tanrıseven, K. (2018). Yenilenebilir Enerji ve Ekonomik Büyümeye Etkisi: Türkiye Örneği.
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yüksek Lisans Tezi.
Sağbaş, A., Başbuğ, B. (2018). Sürdürülebilir Kalkınma Ekseninde Enerji Verimliliği Uygulamaları: Türkiye
Değerlendirmesi. European Journal of Engineering and Applied Sciences, 1(2), 43-50.
Süslü, G. (2021). Beyaz Enerji Hakkı. Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, (48,) 439-472.
Şengelen, H. E. (2016). Yenilenebilir Enerji Kaynakları İle Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişkinin Panel Veri
Analizi İle İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi.
T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı (2009). Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi(Kyoto Protokolü). Erişim adresi:
https://webdosya.csb.gov.tr/db/iklim/editordosya/kyoto_protokol.pdf . Erişim tarihi: 17 Mayıs 2023
Usupbeyli, A., Uçak, S. (2018). Türkiye’de Yenilenebilir Enerji-Büyüme İlişkisi. Manisa Celal Bayar
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 16(4), 223-238.
Varınca, K.B. ve Gönüllü M.T. (2006). Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Kullanımının Çevresel Olumlu
Etkileri. Isparta: VI. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu, Süleyman Demirel Üniversitesi.
World Bank. (2023). World Development Indicators. Erişim adresi:
https://databank.worldbank.org/source/world-development-indicators, Erişim tarihi: 15 Mart 2023.
World Coal Institute. (2005). The Coal Resource A Comprehensive Overview of Coal. Britain: World Coal
Institute, 2
Yapar, M. (2020). Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kullanımı-İktisadi Büyüme İlişkisi: Gelişmekte Olan
Ülkeler ve Türkiye Örneği.
Yılancı, V., Özcan B. (2010). Yapısal Kırılmalar Altında Türkiye için Savunma Harcamaları ile GSMH
Arasındaki İlişkinin Analizi. C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 11(1):21-33.
Yıldırım, C., & Dağdemir, Ö. Türkiye’de Ekonomik Büyüme ve Elektrik Tüketimi İlişkisi. Sakarya İktisat
Dergisi, 7(4), 57-76.
Yılmaz, A. (2012). Türkiye’de Sektörel Enerji Tüketimini Etkileyen Faktörler Ve Alternatif Enerji Politikaları.
Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 8
Yılmaz, R., Bayram, Z. (2020). Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Potansiyelinin Değerlendirlmesi: Türkiye
Örneği. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi.
Zhao, H. (2018). The Economics and Politics of China’s Energy Security Transition. Academic Press.

53

You might also like