İktisat Kitap

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 48

Ekonominin

Temelleri

Prof. Dr. Mehmet Dikkaya


Doç. Dr. Deniz Özyakışır
(Ed.)

445
Test Sorusu
Güncel Veriler

SAVAŞ YAYINEVİ
2021
ANKARA

I
Ekonominin Temelleri I-II
©Bu kitabın her hakkı saklıdır.
Tamamen veya herhangi bir bölümü editörlerin ve
yayınevinin yazılı izni alınmadan basılamaz, kopyası
çıkarılamaz, fotokopi alınamaz veya kopya anlamı ta-
Yayınevi ve Dağıtım şıyabilecek hiçbir işlem yapılamaz.
Ostim OSB
1208. Cad. No: 9
Yenimahalle
Ostim / ANKARA
Tel:0.312 434 35 97
0.312 432 44 29 Prof. Dr. Mehmet DİKKAYA
Fax:0.312 432 44 28

Doç. Dr. Deniz ÖZYAKIŞIR

Şube
Cemal Gürsel Caddesi
Fakülteler Mah.
Ankara Ünv. Hukuk Fak.
Baskı Yılı : Eylül 2021
Öğrenci Girişi Baskı Sayısı : 5. Baskı
Cebeci / ANKARA
Tel:0.312 319 83 33 1. Baskı Eylül 2012
2. Baskı Eylül 2014
3. Baskı Ekim 2015
www.savaskitap.com 4. Baskı Eylül 2018
5. Baskı Eylül 2021
Ebadı : 16x24
Kâğıt : 70 gr 1. Hamur
Cilt : Amerikan Cilt
Sayfa Sayısı : 564
ISBN :
Dizgi & Tasarım : Savaş Dizgi
Baskı : Özbaran Ofset

II
BEŞİNCİ BASKI İÇİN ÖNSÖZ

Neden “Ekonominin Temelleri”?


İktisat (ekonomi) bir sosyal bilim olmasının yanı sıra, içeriği itibariyle aslın-
da insanoğlunun sıradan günlük yaşamını konu almaya çalışır. Bunu yaparken,
basitleştirmek ve akla yatkınlaştırmak için değişik sayısal ifadeler ve geometrik
şekillerden yararlanır. Alfred Marshall, iktisadı tanımlarken, “İnsanoğlunun nor-
mal yaşamındaki sıradan ilişkilerini inceleyen bir bilim dalı” ifadesini kullanmış-
tır. Peki, insanların gündelik ilişkilerini inceleyen bu bilim dalı, üniversite öğrenci-
lerine neden bu kadar zor ve karmaşık görünmektedir? Bunun sebebi, iktisadı
öğrenmeye çalışırken kullanılan kaynaklar olabilir. Çünkü hedefimize kolay
ulaşmak istediğimizde, elimizdeki kılavuzun kalitesi son derece önemli olur.
Nitekim iktisat dersleri alan öğrencilerden duyduğumuz şikâyetlerden, sorunun
temelinde işlerini kolaylaştıracak bir kılavuz sorunu olduğu anlaşılmaktadır.
Türkiye’de İİBF’lerde iktisat eğitim genellikle 4 yıl sürer. Bu durumu 4 katlı bir
binaya benzetirsek, temeli sağlam olan bir binanın 1. katında oturan kişi kendini
daha güvende hissederek 2. katın temelini atar. Yine sağlam temele dayalı ola-
rak 3. kat ve ardından 4. kat inşa edilir. Burada zirveye ulaşmanın ön koşulu
sağlam temellere dayanmaktır. Sadece iktisat öğrencilerinin değil sosyal ve
mühendislik bilimlerindeki pek çok bölümde okuyan tüm öğrencilerin böyle bir
temele sahip olmalarında büyük yarar vardır. Ekonomi, her şeyden önce haya-
tın kendisi olduğu için, bu mantığı elde etmek isteyen herhangi meraklı bir oku-
yucu için de bu kitap öğretici nitelikler taşımaktadır.
Bu çerçeveye giren öğrencilerin geleceklerinin güvencesi de sağlam temelle-
re dayalı bir iktisat eğitimidir. Bu yüzden kitabın adı, her ne kadar içeriği diğer
çalışma metinlerine yakın olsa da benzerlerinden farklı olarak “İktisada Giriş”
yerine “Ekonominin Temelleri I-II” olarak düşünülmüştür. Sloganımız, “İktisadı
kolay ve anlaşılır bir biçimde öğrenerek yukarı çıkın!” şeklindedir. Bu nedenle bu
kitabı iktisat öğrenmek isteyenlerin şevkini kırmadan konuyu sevmelerini sağla-
yacak bir sadelik ve içerikte hazırlamaya çalıştık. Konuların sade bir dil ve öğ-
rencinin kolayca anlayabileceği güncel örneklerle anlatıldığı bu kitabın temel
amacı, öğrencileri iktisat denizinde yüzdürmek değil, denizin üstünde sağlam
tutup yüzmeyi öğrenmelerine yardımcı olmaktır.

BU KİTABI FARKLI KILAN TEMEL ÖZELLİKLER


 Her konuya ilgili karikatürlerle giriş yapması: Mizah sanatı, toplumsal ger-
çeklerin anlaşılmasında olduğu gibi, teorik konuların anlaşılmasında da
yardımcı rolü üstlenir. Bu anlamda, bölüm başlarında sunulan karikatürler,
her bölümün kısa bir mizahi açıklamasını oluşturmaktadır.
 Bölüm sonu özetlerin bulunması: Bu özetle, her bölümü kısaca tekrar etme
ve anlaşılmayan kavram ve konulara tekrar göz atma imkânı ortaya çıka-
cağı umulmaktadır.
 Her bölüm sonunda 20 adet çoktan seçmeli soruya yer verilmesi: Bu ça-
lışma soruları arasında, başta KPSS olmak üzere mesleki sınavlarda so-

III
rulmuş sorulara da yer verilmektedir. Bu sorular şimdiden çözmeye başla-
narak mesleki sınavların sanıldığı kadar zor olmadığı anlaşılabilecektir.
 Kitap sonunda Türkçe-İngilizce terimler ile açıklamalı kısa ekonomi sözlü-
ğünün bulunması: Bu sözlük, metin içinde yer yer açıklanan terim ve kav-
ramların kısa açıklamasından ibaret olup oldukça öğreticidir.
 İndeks kelimeleri listesi: Kitabın sonunda yine, iktisatla ilgili özel isim ve
kavramların kitabın hangi sayfalarında nasıl bir kapsamda geçtiğini belirten
bu kelimeler, konularla ilgili boşluğa düştüğünüzde çok işinize yarayacaktır.
 Her bölümün powerpoint (slayt) sunumunun olması: Günümüz dünyası
aynı zamanda gösteri çağıdır. Bu nedenle hem konular hem şekil, grafik ve
denklemler ekrana yansıtılacak slaytlarla daha net görülebilir.
 YouTube üzerinden sunu videolar, konu anlatımları ve sınav sorularının
yayınlanması: Kitabın sunuları, kitaptaki bazı konular ve sınavlarda sorulan
sorular açıklamalı cevaplarıyla birlikte video paylaşım kanalı YouTube üze-
rinden yayınlandı. İKTİSAT KÜLLİYAT YouTube Kanalı üzerinden bu ma-
teryallere kolayca ulaşılabilir. Başta öğrenciler olmak üzere tüm okuyucu-
lar, dersi dikkatlice dinledikten sonra kitabı okuyup bu videoları izleyerek
konuyu pekiştirebilirler.
 Kısa bölüm özetleri, öğrencilerin bir çırpıda bölümün geneline dair özet bilgi
edinmelerini kolaylaştırmaktadır. Bölüm sonlarındaki çoktan seçmeli örnek
sorular hem konuların pekişmesine yardımcı olacak hem de kurum sınavla-
rı ve mesleki sınavlara (KPSS, Uzmanlık, Müfettişlik vb.) hazırlanan öğren-
cilere, bu sorularla ilgili önemli ipuçları vermektedir. Kitabın sonunda yer
alan Sözlük ise öğrencilerin yabancı oldukları iktisadi terim ve kavramları
kısa tanımlarıyla, üstelik İngilizce karşılıklarıyla birlikte öğrenmelerini sağ-
lamaktadır. İktisadi terimlerin İngilizce karşılıklarının öğrenilmesi, öğrencile-
re Mesleki İngilizce derslerinde de önemli avantajlar sağlayacaktır.
Ekonominin Temelleri I-II, Meslek Yüksek Okullarının İktisadi ve İdari Program-
ları ile İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerinde okutulan, “İktisada Giriş”, “Mikro
İktisada Giriş” “Makro İktisada Giriş” dersleri yanı sıra, Sosyoloji, Endüstri Mü-
hendisliği, Sağlık Bilimleri Yönetimi gibi pek çok bölümde okutulan “Genel Eko-
nomi”, “Temel Ekonomi” gibi dersler için de kaynak kitap niteliğindedir.
Bu kitap, toplam 400 adet çoktan seçmeli soru içerdiği için bir anlamda mesleki
sınavlara hazırlık (İktisat Soru Bankası) kitabı olma niteliği de taşımaktadır.
Kısacası hem bir ders kitabı hem terimler sözlüğü, hem de soru bankası olarak
üç amaca hizmet edecek şekilde tasarlanmıştır.

KİTABI OKUYAN ÖĞRENCİLERE NOTLAR


 Bölümleri okurken anlaşılamayan konu, ifade, grafik veya şekille karşıla-
şınca lütfen editörlerle (mdikkaya@yahoo.com ve dozyakisir@gmail.com)
hiç çekinmeden irtibata geçiniz. Bu iletişimle hem kendinize hem de kitabın
gelişmesine önemli katkılar sağlayacaksınız.

IV
 Lütfen kitabın orijinal baskısına sahip olunuz. Zaten çok uygun koşullarda
ve öğrenci yararı gözetilerek sunulan satış fiyatı, başka pek çok benzer ki-
taba göre oldukça uygundur. Yıllardır ders kitaplarının, öğrencinin bütçesini
aşan fiyatlarda satışa çıkarılması konusunda mücadele etmiş ve öğrenciler
adına yayınevleri ile sıkı pazarlıklar yapmış öğretim elemanları olarak bu
konunun sizin için ne kadar önemli olduğunun kesinlikle farkındayız.

KİTABI OKUTAN ÖĞRETİM ELEMANLARINA NOTLAR


 Lütfen, muğlak gibi görünen tüm konu, ifade, şekil veya sorular için, ilgili
bölüm yazarı ve editörlerle e-mail aracılığıyla irtibata geçiniz.
 Editörlere e-mail yoluyla ulaşarak anlatımı kolaylaştıran ve dersi öğreten
öğretim elemanları için hazırlanmış sunuları talep ediniz. Bu sunular sürekli
güncellenerek istifadenize sunulmaktadır.
 Kitapla ilgili yeterli okuma yapan öğrencilerinizi, İktisat Külliyat YouTube
Kanalı’nda mevcut sunu-videoları izlemeleri için yönlendirmenizde yarar
bulunmaktadır. Bazı konularda hem sizin değerli çabalarınızı desteklemek
hem de başka bir ağızdan konuyu içselleştirmeye çalışmak açısından konu
açıklamalı videolar kanalda sunulmuştur.
 En büyük dileğimiz, ekonomiyi giriş düzeyinde etkin bir şekilde vermek
isteyen öğretim elamanlarına yardımcı olmaktır. Kitaptaki bölümlerin aka-
demik etik kapsamında taşıdığı sorumluluklar bölüm yazarlarına ait olup,
teknik ve düzenleme sorumluluğu editörlerindir.
Kitaba katkı sunan kıymetli akademisyenler başta olmak üzere, bölümlerin
okunmasında emeği geçen Fatma P. EŞSİZ, M. Gökhan ÖZDEMİR, Ayşegül
DURUCAN ve Mehmet ÖKSÜZKAYA’ya sonsuz teşekkür ediyoruz. Savaş Ya-
yınevi sahibi Barış GEZERKAYA’ya da teşviklerinden ötürü minnettarız. Yayı-
nevinin dizgi servisine, profesyonel desteklerinden, hızlı ve etkin çözüm üretme
becerilerinden ötürü ayrıca teşekkürü bir borç biliriz.
Bu kitap vesilesiyle, onlara ayırmamız gereken zamandan kullanmak zorunda
kaldığımız ailemizin kıymetli fertlerine de anlayış ve hoşgörüleri için teşekkürle-
rimizi sunarız.
Editörler
Prof. Dr. Mehmet DİKKAYA ve Doç. Dr. Deniz ÖZYAKIŞIR
mdikkaya@yahoo.com - dozyakisir@gmail.com
Ankara, Eylül 2021

V
İÇİNDEKİLER

Birinci Kısım:
MİKRO EKONOMİNİN TEMELLERİ

1. Bölüm: İKTİSADIN EVRENSEL YASALARI ....................................................... 3


(Prof. Dr. Mustafa ACAR)
1.1. BEDEL KANUNU: Her şeyin bir bedeli, bir fiyatı vardır; bedava ekmek yoktur .................5
1.2. FIRSAT MALİYETİ KANUNU: Her şeyin bir fırsat/alternatif maliyeti, vazgeçme
bedeli vardır ..........................................................................................................................6
1.3. SÜBJEKTİF DEĞER KANUNU: Değer sübjektif bir olgudur, kişiden kişiye değişir. ..........7
1.4. AZALAN MARJİNAL FAYDA KANUNU: Marjinal fayda azalma eğilimindedir; ikinci
bardak suyun faydası, asla birincinin yerini tutmaz. ............................................................7
1.5. AZALAN VERİMLER KANUNU: Marjinal verim azalma eğilimindedir. ...............................8
1.6. ARZ-TALEP KANUNU: Fiyatları son tahlilde arz ve talep (piyasa) belirler; âdil fiyat,
piyasa fiyatıdır. ......................................................................................................................9
1.7. NİYETLENİLMEMİŞ SONUÇLAR KANUNU: Piyasaya müdahalenin görünmeyen,
niyetlenilmemiş sonuçları vardır. ........................................................................................10
1.8. ÖZENDİRİCİLERİN ETKİLİLİĞİ KANUNU: Marifet iltifata tabidir; müşevvikler işe
yarar. ...................................................................................................................................13
1.9. ENFLASYONUN PARASALLIĞI KANUNU: Enflasyon her zaman ve her yerde
parasal bir olgudur; para arzının ölçüsüz şişirilmesi, fiyatları artırır. .................................14
1.10. MÜLKİYET HAKLARININ HAYÂTÎ ÖNEMİ KANUNU: Mülkiyet hakları, nesneleri
daha kaliteli, bakımlı ve uzun ömürlü kılar. ........................................................................15
1.11. KİMİN PARASI KİMİN İÇİN HARCANIRKEN FİYAT/KALİTE ÖNEM TAŞIR
KANUNU: Hiç kimse, başkasının parasını kendi parası kadar dikkatli harcamaz. ..........16
1.12. SERBEST TİCARET KANUNU: Malların geçmesine izin verilmeyen sınırlardan
askerler geçer. ....................................................................................................................17
1.13. SINIRLI DEVLET KANUNU: Size istediğiniz her şeyi verebilecek kadar büyük
olan bir devlet, istediğinde her şeyinizi de alabilir. ............................................................19
1.14. PİYASA MUCİZEVİ BİR MEKANİZMADIR. .......................................................................19
1.15. İKTİSADIN TEMEL MESELESİ KARIN DOYURMA MESELESİDİR. ..............................21
1.16. İKTİSATTA KULLANILAN BAZI MODELLER ....................................................................23
BÖLÜM TESTİ ......................................................................................................................................32
KAYNAKÇA ..........................................................................................................................................35
2. Bölüm: TALEP TEORİSİ ...........................................................................................................37
(Prof. Dr. Doğan UYSAL)
2.1. TALEP VE TALEP FONKSİYONU ....................................................................................37
2.2. TALEP EĞRİSİNDE KAYMALAR......................................................................................40
2.3. TALEP ESNEKLİĞİ............................................................................................................42
2.4. ÇAPRAZ TALEP ESNEKLİĞİ............................................................................................53
2.5. TALEBİN GELİR ESNEKLİĞİ ............................................................................................57
2.6. TOPLAM GELİR (HASILAT) VE ESNEKLİK ....................................................................60
BÖLÜM TESTİ ......................................................................................................................................64
KAYNAKÇA ..........................................................................................................................................65

VI
3. Bölüm: ARZ TEORİSİ ................................................................................................................67
(Doç. Dr. Halil İbrahim AYDIN)
3.1. ARZ VE ARZ YASASI ........................................................................................................67
3.2. FİRMA VE PİYASA ARZI...................................................................................................69
3.3. ARZ EĞRİSİ VE ARZ EĞRİSİNDEKİ KAYMANIN NEDENLERİ .....................................70
3.4. ARZ ESNEKLİĞİ ................................................................................................................74
3.5. ARZIN ESNEKLİĞİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER ............................................................78
BÖLÜM TESTİ ......................................................................................................................................81
KAYNAKÇA ..........................................................................................................................................83
4. Bölüm: PİYASA DENGESİ ........................................................................................................85
(Doç. Dr. Fatih KAPLAN)
4.1. PİYASA DENGESİ: GRAFİKSEL GÖSTERİM .................................................................86
4.2. PİYASA DENGESİNDEKİ DEĞİŞME DURUMLARI ........................................................89
4.3. PİYASA DENGESİ VE ZAMAN DÖNEMLERİ ..................................................................95
4.4. PİYASA DENGESİNDE DEVLET MÜDAHALESİ ............................................................95
4.5. DEVRESEL FİYAT DALGALANMALARI VE ÖRÜMCEK AĞI TEOREMİ .......................98
BÖLÜM TESTİ ................................................................................................................................... 101
KAYNAKÇA ....................................................................................................................................... 103
5. Bölüm: TÜKETİCİ DAVRANIŞLARI TEORİSİ ....................................................................... 105
(Prof. Dr. Mehmet DİKKAYA – Arş. Gör. M. Gökhan ÖZDEMİR)
5.1. FIRSAT MAALİYETİ VE TERCİH PROBLEMİ .............................................................. 106
5.2. FAYDA VE FAYDA FONKSİYONU ................................................................................ 107
5.3. KARDİNAL FAYDA (SAYISALCI) YAKLAŞIMI: FAYDAYI ÖLÇEBİLİR MİYİZ? .......... 109
5.4. ORDİNAL (SIRASALCI) FAYDA YAKLAŞIMI ................................................................ 114
5.5. GELİR VE İKAME ETKİLERİ .......................................................................................... 126
5.6. FAYDA YAKLAŞIMLARIIN ELEŞTİRİSİ ........................................................................ 128
BÖLÜM TESTİ ................................................................................................................................... 131
KAYNAKÇA ....................................................................................................................................... 134
6. Bölüm: ÜRETİM TEORİSİ ....................................................................................................... 135
(Prof. Dr. Erşan SEVER)
6.1. ÜRETİM VE ÜRETİCİ DAVRANIŞLAR .......................................................................... 136
6.2. ÜRETİM FÜKTÖRLERİ .................................................................................................. 137
6.3. DEĞİŞİR ORANLI VERİM ANALİZİ VE TOPLAM ÜRÜN ............................................. 139
6.4. EŞ – ÜRÜN EĞRİLERİ ................................................................................................... 142
6.5. MALİYET DOĞRUSU ..................................................................................................... 147
6.6. FİRMA DENGESİ ............................................................................................................ 149
6.7. GENİŞLEME YOLU VE ÜRETİM FONKSİYONLARI .................................................... 156
BÖLÜM TESTİ ................................................................................................................................... 161
KAYNAKÇA ....................................................................................................................................... 165
7. Bölüm: MALİYET TEORİSİ ..................................................................................................... 167
(Prof. Dr. Erşan SEVER)
7.1. ÜRETİMİN EKONOMİK ANALİZİ; KAR MAKSİMİZASYONU ....................................... 167
7.2. FİRMANIN ÜRETİM MALİYETİ; MALİYET FONKSİYONU .......................................... 169
7.3. KISA DÖNEM MALİYETLER.......................................................................................... 170
7.4. UZUN DÖNEM MALİYETLER ........................................................................................ 177
7.5. ÖLÇEK EKONOMİLERİ.................................................................................................. 182

VII
BÖLÜM TESTİ ................................................................................................................................... 188
KAYNAKÇA ....................................................................................................................................... 191
8. Bölüm PİYASALAR VE TAM REKABET PİYASASI ............................................................ 193
(Doç. Dr. Deniz ÖZYAKIŞIR)
8.1. PİYASA KAVRAMI .......................................................................................................... 193
8.2. TAM REKABET PİYASASI: TANIM VE ÖZELLİKLER .................................................. 195
8.3. TAM REKABETTE PİYASA VE FİRMA TALEP EĞRİSİ ............................................... 197
8.4. TAM REKABETTE PİYASASINDA KISA DÖNEM FİRMA DENGESİ .......................... 200
8.5. UZUN DÖNEM PİYASA VE FİRMA DENGESİ ............................................................. 205
BÖLÜM TESTİ ................................................................................................................................... 208
KAYNAKÇA ....................................................................................................................................... 211
9. Bölüm: MONOPOLCÜ REKABET, OLİGOPOL VE MONOPOL PİYASALARI .................. 213
(Doç. Dr. Adem KARAKAŞ)
9.1. MONOPOLCÜ REKABET PİYASASI ........................................................................... 214
9.1.1. Monopolcü Rekabette Kısa Dönem Firma Dengesi ......................................... 215
9.1.2. Monopolcü Rekabette Uzun Dönem Firma Dengesi ........................................ 216
9.1.3. Monopolcü Rekabet Piyasasının İşleyişi........................................................... 217
9.1.4. Monopolcü Rekabet Piyasasına Yönelik Eleştiriler .......................................... 218
9.2. OLİGOPOL PİYASASI ................................................................................................... 218
9.2.1. Oligopol Piyasasının Özellikleri ......................................................................... 218
9.2.2. İki Firmalı Oligopoller ......................................................................................... 220
9.2.3. Çoklu Oligopol Modelleri .................................................................................... 221
9.2.4. Oligopol Piyasaya Yönelik Eleştiriler ................................................................. 224
9.3. MONOPOL (TEKEL) PİYASASI ...................................................................................... 225
9.3.1. MONOPOL TANIMI VE ÖZELLİKLERİ ................................................................ 227
9.3.2. MONOPOLCÜ FİRMANIN MALİYET VE HASILAT EĞRİLERİ .......................... 229
9.3.3. MONOPOLDE KISA DÖNEM FİRMA DENGESİ ................................................ 231
9.3.4. MONOPOLDE ORTAKLAMA HASILAT- ORTALAMA MALİYET
EĞRİLERİ VE FİRMA DENGESİ ......................................................................... 234
9.3.5. MONOPOLÜN SOSYAL MALİYET VE ELEŞTİRİLER ....................................... 236
BÖLÜM TESTİ ................................................................................................................................... 238
KAYNAKÇA ....................................................................................................................................... 243
10. Bölüm: FAKTÖR PİYASASI VE GENEL DENGE ANALİZİ.................................................. 245
(Doç. Dr. Dilek ÇETİN- Doç. Dr. Adem KARAKAŞ)
10.1. FAKTÖR PİYASALARI .................................................................................................. 246
10.1.1. EMEK PİYASASI – TAM REKABETÇİ EMEK PİYASASI ................................. 248
10.1.2. EMEK ARZI NEDEN GERİYE BÜKÜMLÜ OLUR? ........................................... 251
10.1.3. ÜCRET NASIL BELİRLENİR? ........................................................................... 252
10.1.4. SERMAYE .......................................................................................................... 253
10.1.5. SERMAYE PİYASASI – FAİZ VE KAR .............................................................. 255
10.1.6. TOPRAK PİYASASI VE RANT .......................................................................... 258
10.1.7. İKİDEN FAZLA ÜRETİM FAKTÖRÜ .................................................................. 260
10.1.8. FİRMANIN KAR MAKSİMİZASYON KOŞULU .................................................. 261

VIII
10.2. GENEL DENGE ANALİZİ ............................................................................................... 262
10.2.1. TÜKETİCİLER ARASINDAKİ İLİŞKİ VE DENGE .............................................. 263
10.2.2. ÜRETİCİLER ARASINDAKİ İLİŞKİ VE DENGE ................................................ 265
10.2.3. DAĞITIMDA GENEL DENGE ............................................................................ 266
10.2.4. PİYASA BAŞARISIZLIKLARI ............................................................................. 271
10.2.5. DIŞSALLIKLAR VE PİYASA BAŞARISIZLIKLARI ............................................ 275
10.2.6. KAMUSAL MALLAR VE PİYASA BAŞARISIZLIKLARI .................................... 278
BÖLÜM TESTİ ................................................................................................................................... 281
KAYNAKÇA ....................................................................................................................................... 286

İkinci Kısım:
MAKRO EKONOMİNİNTEMELLERİ

11. Bölüm: MAKRO İKTİSADIN TARİHÇESİ VE MİLLİ GELİR KAVRAMLARI ....................... 289
(Doç. Dr. Deniz ÖZYAKIŞIR – Dr. Ali BORA)
11.1. MAKROEKONOMİ: TARİHSEL ARKA PLAN ................................................................ 289
11.2. MİLLİ GELİR KAVRAMLARI........................................................................................... 294
11.3. DİĞER MİLLİ GELİR KAVRAMLARI .............................................................................. 298
BÖLÜM TESTİ ................................................................................................................................... 304
KAYNAKÇA ....................................................................................................................................... 307
12. Bölüm: İSTİHDAM VE İŞSİZLİK ............................................................................................. 309
(Doç. Dr. Deniz ÖZYAKIŞIR)
12.1. İSTİHDAM VE İŞSİZLİK KAVRAMLARI ........................................................................ 310
12.2. İŞSİZLİK TÜRLERİ ......................................................................................................... 313
12.3. BÜYÜME – İŞSİZLİK İLİŞKİSİ VEYA OKUN YASASI .................................................. 316
12.4. ENFLASYON- İŞSİZLİK İLİŞKİSİ VEYA PHILLIPS EĞRİSİ ......................................... 317
12.5. TÜRKİYE’DE İŞGÜCÜ VE İSTİHDAM ........................................................................... 319
BÖLÜM TESTİ ................................................................................................................................... 323
KAYNAKÇA ....................................................................................................................................... 325
13. Bölüm: ENFLASYON .............................................................................................................. 327
(Doç. Dr. Deniz ÖZYAKIŞIR)
13.1. ENFLASYONUN TANIMI................................................................................................ 327
13.2. ENFLASYONUN ÖLÇÜLMESİ VE HESAPLANMASI ................................................... 328
13.3. FİYAT ARTIŞ HIZINA GÖRE ENFLASYON TÜRLERİ ................................................. 332
13.4. ORTAYA ÇIKIŞ SEBEBİNE GÖRE ENFLASYON TÜRLERİ ....................................... 334
13.5. ENFLASYONUN ETKİLERİ ............................................................................................ 335
13.6. ENFLASYON VE İŞSİZLİK İLİŞKİSİ: PHİLLİPS EĞRİSİ .............................................. 339
BÖLÜM TESTİ ................................................................................................................................... 345
KAYNAKÇA ....................................................................................................................................... 347
14. Bölüm: TOPLAM HARCAMA YAKLAŞIMI............................................................................ 349
(Doç. Dr. Deniz ÖZYAKIŞIR)
14.1. TOPLAM HARCAMA FONKSİYONU............................................................................. 350
14.2.TÜKETİM VE TASARRUF ............................................................................................... 350
14.3. YATIRIM VE YATIRIM HARCAMALARI ........................................................................ 356

IX
14.4. DEVLET VE KAMU HARCAMALARI ............................................................................. 360
14.5. NET İHRACAT ................................................................................................................ 362
14.6. ÇARPAN KATSAYISI ..................................................................................................... 363
BÖLÜM TESTİ ................................................................................................................................... 365
KAYNAKÇA ....................................................................................................................................... 367
15. Bölüm: TOPLAM TALEP – TOPLAM ARZ ANALİZİ (AD-AS) ............................................. 369
(Doç. Dr. Deniz ÖZYAKIŞIR)
15.1. TOPLAM TALEP (AD) .................................................................................................... 369
15.2. TOPLAM TALEP EĞRİSİ NEDEN NEGATİF EĞİMLİDİR? .......................................... 372
15.3. TOPLAM TALEP EĞRİSİNDE (DEĞİŞMELER) KAYMALAR....................................... 376
15.4. TOPLAM ARZ ................................................................................................................. 379
15.5. AS – AD MODELİNİN İŞLEYİŞİ: MAKRO EKONOMİK DENGE .................................. 385
15.6. MAKRO EKONOMİK DENGE: DENFLASYONİST AÇIK.............................................. 387
15.7. MAKRO EKENOMİK DENGE: ENFLASYONİST AÇIK ................................................. 388
15.8. TOPLAM TALEP KAYMA (TOPLAM TALEP ŞOKU) .................................................... 389
15.9. TOPLAM ARZ EĞRİSİNDE KAYMA VE STAGFLASYON ........................................... 390
BÖLÜM TESTİ ................................................................................................................................... 393
KAYNAKÇA ....................................................................................................................................... 396
16. Bölüm: KEYNESYEN DENGE MODELLERİ ......................................................................... 397
(Prof. Dr. Erşan SEVER – Doç. Dr. Deniz ÖZYAKIŞIR)
16.1. KEYNESYEN MODELDE DENGE ................................................................................. 398
16.2. TASARRUF PARADOKSU ............................................................................................. 409
16.3. ÇARPAN (ÇOĞALTAN).................................................................................................. 409
16.4. HIZLANDIRAN ................................................................................................................ 414
16.5. DEFLASYONİST VE ENFLASYONİST ORTAMLARDA MALİYE POLİTİKALARI ...... 415
16.6. KAMU HARCAMALARI, KAMU AÇIKLARI, DIŞ AÇIKLAR VE EKONOMİ .................. 417
16.7. OTOMATİK İSTİKRAR SAĞLAYICILAR ........................................................................ 419
BÖLÜM TESTİ ................................................................................................................................... 422
KAYNAKÇA ....................................................................................................................................... 425
17. Bölüm: PARA TEORİSİ VE POLİTİKASI ............................................................................... 427
(Dr. Ali BORA)
17.1. PARAYI TANIMLAMAK MÜMKÜN MÜ? ........................................................................ 427
17.2. PARANIN FONKSİYONLARI ......................................................................................... 429
17.3. PARA TÜRLERİ; MAL PARA, KAĞIT (FİAT) PARA ..................................................... 431
17.4. PARA TALEBİ TEORİLERİ ............................................................................................ 432
17.5. PARA POLİTİKASI VE HEDEFLERI .............................................................................. 439
17.6. PARA POLİTİKASI ARAÇLARI ...................................................................................... 442
17.7. PARA ARZINIIN BELİRLEYİCİLERİ .............................................................................. 444
17.8. PARA PİYASASINDA DENGE: PARA TALEBİ, PARA ARZI VE
DENGE FAİZ ORANI ...................................................................................................... 446
BÖLÜM TESTİ ................................................................................................................................... 450
KAYNAKÇA ....................................................................................................................................... 453

X
18. Bölüm: ULUSLARARASI İKTİSAT ........................................................................................ 455
(Prof. Dr. Mehmet DİKKAYA)
18.1. ÜLKELER NEDEN DIŞ TİCARET YAPAR? .................................................................. 455
18.2. MUTLAK VE KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜKLER:
DIŞ TİCARETİN İKİ TEMEL TEORİSİ ........................................................................... 456
18.3. TALEP YÖNLÜ ANALİZLER: TEKLİF EĞRİLERİ İLE NE TEKLİF EDİLİR? ................ 458
18.4. FAKTÖR DONATIMI VE LEONTİEF PARADOKSU ..................................................... 459
18.5. YENİ DIŞ TİCARET TEORİLERİ.................................................................................... 461
18.6. SERBEST TİCARET KARŞITI ARGÜMANLAR ............................................................ 464
18.7. BAZI DIŞ TİCARET ENGELLERİ ................................................................................... 465
18.8. ULUSLARARASI PARASAL İKTİSAT............................................................................ 466
18.9. DÖVİZ KURU VE DÖVİZ PİYASASI .............................................................................. 467
18.10.DIŞ ÖDEMELER BİLANÇOSU ...................................................................................... 471
BÖLÜM TESTİ ................................................................................................................................... 476
KAYNAKÇA ....................................................................................................................................... 487
19. Bölüm: İKTİSADİ BÜYÜME .................................................................................................... 479
(Prof. Dr. Adem ÜZÜMCÜ)
19.1. BÜYÜME: TANIM VE NİCELİKSEL BOYUT ................................................................. 480
19.2. BÜYÜME VE KALKINMA: BÜYÜMENİN SINIRLARI .................................................... 481
19.3. BÜYÜMENİN KAYNAKLARI .......................................................................................... 482
19.4. BÜYÜMENİN ÖLÇÜLMESİ ............................................................................................ 484
19.5. BÜYÜME TEORİ VE MODELLERİ ................................................................................ 485
19.6. KLASİKLERİN BÜYÜME YAKLAŞIMLARI .................................................................... 485
19.7. HARROD-DOMAR (H-D) BÜYÜME MODELLERİ ........................................................ 489
19.8. NEOKLASİK (SOLOW) BÜYÜME MODELİ................................................................... 491
19.9. İÇSEL BÜYÜME MODELLERİ (İBM) ............................................................................. 495
19.10.TÜRKİYE’NİN İKTİSADİ BÜYÜME HİKÂYESİ .............................................................. 497
BÖLÜM TESTİ ................................................................................................................................... 501
KAYNAKÇA ....................................................................................................................................... 503
20. Bölüm: İKTİSADİ KALKINMA ................................................................................................ 505
(Prof. Dr. Mehmet DİKKAYA – Dr. Öğr. Gör. Özgür KANBİR)
20.1. KALKINMANIN TANIMI VE ÖNEMİ ............................................................................... 505
20.2. AZGELİŞMİŞ ÜLKELERİN SINIFLANDIRILMASI ......................................................... 506
20.3. AZGELİŞMİŞ ÜLKELERİN ÖZELLİKLERİ..................................................................... 508
20.4. KALKINMA TEORİLERİ.................................................................................................. 515
20.5. KALKINMA VE SANAYİLEŞME STRATEJİLERİ .......................................................... 519
20.6. SANAYİLEŞME STRATEJİLERİ .................................................................................... 520
BÖLÜM TESTİ ................................................................................................................................... 524
KAYNAKÇA ....................................................................................................................................... 526
CEVAP ANAHTARLARI .................................................................................................................... 529
EKONOMİ SÖZLÜĞÜ ........................................................................................................................ 535
İNDEKS............................................................................................................................................... 551

XI
XII
İ kti sadı n E vr ensel Yasal ar ı | 1

BİRİNCİ KISIM
MİKRO EKONOMİNİN TEMELLERİ
2 | E konomi ni n Tem el l er i I -I I
İ kti sadı n E vr ensel Yasal ar ı | 3

I. BÖLÜM
İKTİSADIN EVRENSEL YASALARI

Mustafa ACAR
Eskilerin güzel tabiriyle “erbâb-ı mütâlaa” bilirler; “evrensellik” konu-
sunda sosyal bilimler ile doğal bilimler arasında öteden beri yaşanan bir
gerilim, doğal bilimlerden sosyal bilimlere doğru hafiften üstenci bir bakış
vardır. Özellikle fizik, kimya, biyoloji başta olmak üzere, doğa bilimleri ya da
pozitif bilimlerle uğraşanların birçoğu doğal bilimlerin bulgularının evrensel
olduğunu, sosyal bilimlerin bulgularının ise evrensel olmadığını ileri sürerler.
Bu ön kabule, hatta inanca bağlı olarak da bazı doğal bilimciler sosyal bilim-
leri biraz küçümseme eğilimindedirler. Onları biraz üzme pahasına, bunun
sağlam kanıtlara dayalı bir olgudan ziyade, sübjektif bir kanaat, hatta temel-
siz bir inanç olduğunu söylemek durumundayız. Bizim görüşümüz şudur:
Evrensellik bağlamında doğal bilimler ile sosyal bilimler arasında niteliksel bir
fark yoktur; mutlak anlamda evrensellik imkânsızdır, ancak göreli anlamda,
“yanlışlanıncaya kadar geçerli, kişiye göre değişmeyen, kalıcı düzenlilikler”
anlamında doğal bilimlerin de sosyal bilimlerin de evrensel yasaları vardır.
Bu konuyu biraz açalım.


Prof. Dr., Necmettin Erbakan Ün., İktisat Bölümü, acar70@gmail.com
4 | E konomi ni n Tem el l er i I -I I

Öncelikle altı çizilmelidir ki, doğal bilimlerin bulgularının değişmez,


yanlışlanamaz, her zaman ve her yerde geçerli evrensel doğrular olduğu çok
tartışmalı bir görüştür, hatta kesinlikle doğru değildir. Neden?
Çünkü, her şeyden önce, bizatihi kendisi sınırlı ve sonlu bir varlık olan,
algı ve gözlem vasıtalarının kapasitesi sınırlı bir yaratık olan insanın gözlem
ve deneye dayalı olarak ürettiği bilginin, doğada yaptığı gözlemler ve bunlar-
dan yaptığı çıkarsamaların sınırsız, sonsuz ve her zaman doğru olması,
felsefi bir imkânsızlıktır. İlke olarak, sınırlı ve sonlu bir varlıktan sınırsız ve
sonsuz bir ürün çıkmaz, çıkamaz. Bu anlamda sonsuzluk, sınırsızlık, yanlış-
lanamazlık, evrensel geçerlik olsa olsa Mutlak Varlık’ın, yani Tanrı’nın sıfatı
olabilir.
İkincisi, doğal bilimler alanında insanoğlunun yaşadığı tarihsel tecrübe
de evrensellik iddiası konusunda ölçülü olmayı telkin edecek cinstendir. Ni-
tekim doğal bilimlerin vaktiyle doğru olduğu sanılan birçok yasaları ya da
bulgularının aslında doğru olmadığı zamanla anlaşılmış, vaktiyle genel geçer
kabul edilmiş teoriler bir zaman sonra terkedilmiştir. Bunlar içinde en meşhu-
ru dünyanın şekli ve atomun parçalanamazlığıyla ilgili olanlardır. Bir zaman-
lar düz olduğu ileri sürülen dünyanın zamanla düz olmadığı anlaşılmıştır.
Vaktiyle maddenin parçalanamaz en küçük yapı taşının atom olduğu ileri
sürülmüş, ancak 20. Yüzyılda atom-altı fiziğinde yaşanan devrimsel gelişme-
ler sonucu eski teoriler çöpe atılmıştır. Atom parçalanmış, ortaya devasa
boyutlarda bir enerji çıkmıştır. İki nokta arasındaki en kısa mesafenin bir
doğru olduğu önermesi de zamanla tartışmalı hale gelmiştir. Nedensellik
ilkesinin her zaman ve her koşulda geçerli olduğu bugün sorgulanmaktadır.
Newton’un mekanik evren anlayışı daha sonra büyük ölçüde terkedilmiştir.
Bu konulara meraklı olanlara geniş bir bilim felsefesi literatürünün varlığını
hatırlatalım. 1 Kısaca, sosyal bilimlerinki kadar doğal bilimlerin bulguları da
zamanla yanlışlanmaya açık, geçici doğrular olmaya mahkûmdur.
Yine de belirli koşullar altında, zamanla yanlışlanabilme ihtimalini de
saklı tutarak, kalıcı ve uzun süreli bilimsel düzenliliklerden, izafi anlamda
“bilimin evrensel yasaları”ndan söz etmek mümkündür. Yerçekimi kanunu
bunların başında gelir, termodinamik yasaları da öyle.
Benzer şekilde, sosyal bilimlerin de kişiye, coğrafyaya ve kültüre ba-
ğımlı olmayan düzenliliklerinden, mutlak anlamda olmasa bile göreli anlam-
da, evrensel yasalarından rahatlıkla söz edilebilir. Sosyal bilimler son tahlilde
insanı ve toplumu bilimsel yöntemlerle anlamaya, açıklamaya, insan ve top-
lum davranışlarıyla ilgili tahminlerde bulunmayı amaçlayan disiplinlerdir. Bu
bağlamda örneğin sosyoloji, kitlesel olarak insan davranışlarını ve toplumla-
rın değişim yasalarını, psikoloji ise birey olarak insan davranışlarını açıkla-
maya, bunlardaki ortak özellikleri ve genelleştirilebilir düzenlilikleri ortaya
koymaya çalışan sosyal bilim dallarıdır.

1
Bilim felsefesi literatürünün Türkçe’ye de çevrilmiş başlıca eserleri için örneğin bkz. Kuhn
(2014), Feyerabend (1989 ve 1999), Popper (2015). Ayrıca Ömer Demir’in Bilim Felsefesi
(2000) adlı eserinde bilim felsefesi tartışmalarının derli toplu bir özeti bulunabilir.
İ kti sadı n E vr ensel Yasal ar ı | 5

İnsanlığın “karın doyurma” gibi ortak, evrensel sorununu temel ince-


leme ve araştırma konusu yapan, kıt kaynaklar ile pek de kıt olmayan ihti-
yaçlar ve istekler arasında nasıl denge kurulabileceğini inceleyen sosyal
bilim dalı olan iktisadın da bu anlamda evrensel yasalarından bahsetmek
mümkündür. Bu çerçeve içinde bu bölümde kişiye, kültüre ve coğrafyaya
bağımlı olmayan, her kültür ve her coğrafyada gözlemlenebilir olan bazı
evrensel iktisat yasalarından söz edilecektir. Hangi mesleği icra edersek
edelim, bu yasalar hepimizin kulağına küpe olması gereken, hayatın her
aşamasında akılda tutulmasında yarar olan evrensel yasalar, kurallar, ya da
düzenliliklerdir.
İktisadın Evrensel Yasaları:
1. Her şeyin bir bedeli vardır.
2. Her şeyin bir alternatif maliyeti (fırsat maliyeti, vazgeçme bedeli) vardır.
3. Değer sübjektif bir olgudur.
4. Marjinal fayda azalma eğilimindedir.
5. Marjinal verim azalma eğilimindedir.
6. Fiyatları son tahlilde arz ve talep (piyasa) belirler; adil fiyat, piyasa fiya-
tıdır.
7. Piyasaya müdahalenin görünmeyen, niyetlenilmemiş sonuçları vardır.
8. Marifet iltifata tabidir; müşevvikler (özendiriciler) işe yarar.
9. Enflasyon her zaman ve her yerde parasal bir olgudur.
10. Mülkiyet hakları nesneleri daha kaliteli, bakımlı ve uzun ömürlü kılar.
11. Hiç kimse, başkasının parasını kendi parası kadar dikkatli harcamaz.
12. Malların geçmesine izin verilmeyen sınırlardan askerler geçer.
13. Size istediğiniz her şeyi verebilecek kadar büyük olan bir devlet, istedi-
ğinde her şeyinizi de alabilir.
Şimdi, bu yasalara akılda tutması kolay kısa adlar da vererek, her biri-
ni kısaca açıklayalım.
1.1. BEDEL KANUNU: Her şeyin bir bedeli, bir fiyatı vardır; bedava ek-
mek yoktur!
İktisadın en temel evrensel yasası, her şeyin bir bedeli olduğudur.
Hiçbir şey bedava değildir. Aynı evrensel yasa, hikmetli söz dağarcığı son
derece zengin olan “yurdum insanı”nın dilinde “Bedava ekmek yoktur” ya da
“Üç kuruşa beş köfte olmaz!” şeklinde ifade edilmektedir. Güneş ve hava
dışında hiçbir şey bütün insanların ihtiyacını aynı anda karşılamaya yetecek
kadar bol değildir. Kaynaklar kıt olduğu için de belirli bir fiyatı vardır. Başka
bir deyişle, bir malın fiyatı olmasının, bedava olmamasının temel sebebi
kıtlıktır; o malın herkesin ihtiyacına yetecek kadar bol olmamasıdır. Bunun
tek istisnası, yukarda da belirtildiği gibi, herkesin ihtiyacını aynı anda karşıla-
6 | E konomi ni n Tem el l er i I -I I

yacak kadar bol olan güneş ve havadır.2 Bunlar dışındaki her nesne kıt ol-
duğu ve emek, sermaye, doğal kaynak, zaman, hammadde, enerji veya
teknoloji gibi girdiler kullanılarak, belirli bir masraf yapılarak tüketime hazır
hale getirilebildiği için, hiçbir şey bedava değildir; belirli bir bedeli, dolayısıyla
belirli bir fiyatı vardır.
1.2. FIRSAT MALİYETİ KANUNU: Her şeyin bir fırsat/alternatif maliyeti,
vazgeçme bedeli vardır.
İktisadın ikinci evrensel yasası, her şeyin bir alternatif maliyetinin, ya
da iktisat yazınındaki daha yaygın adıyla, “fırsat maliyeti”nin olduğudur. Da-
ha kolay anlaşılır bir dille ifade edilirse, her şeyin bir “vazgeçme bedeli” var-
dır; zira esasen her tercih, bir vazgeçiştir. İnsan olarak sınırlı ve sonlu varlık-
larız. Her istediğimizi aynı anda yapmaya ne gücümüz yeter ne paramız, ne
zamanımız, ne de enerjimiz. Herhangi bir konuda, belirli bir zaman diliminde
yapabileceğimiz iki şeyden birini tercih ettiğimiz anda, ikinci alternatiften
vazgeçiyoruz, dolayısıyla onun bize sağlayacağı potansiyel faydadan da
vazgeçiyoruz demektir. Eldeki tercihlerden birine fırsat vermemenin, ya da
eldeki fırsatı bu değil de şu alternatife vermenin bize kaybettireceği şey,
vazgeçtiğimiz alternatifin bize sağlayabileceği getiridir. İkiden fazla alternati-
fin sözkonusu olduğu durumlarda fırsat maliyeti, eldeki ikinci en iyi alternati-
fin vazgeçilen potansiyel getirisiyle ölçülür.
Fırsat maliyeti sadece iktisadın en önemli kavramlarından biri değildir;
her yönüyle hayatımızı kuşatan en önemli kavramlardan biridir. Evet, dar
anlamda fırsat maliyeti iktisadi bağlamda tanımlanabilir ve denebilir ki, ürete-
bileceğimiz iki maldan A’yı tercih etmekle B’den vazgeçmiş oluruz. O halde
A’nın fırsat maliyeti B’nin (vazgeçilen) getirisidir. Ancak fırsat maliyeti sadece
üretim sürecinde geçerli değildir, hayatın her alanında geçerlidir. Hayatta her
verdiğimiz karar, her yaptığımız tercih aynı zamanda başka bir şeyden vaz-
geçmek demektir. Bu anlamda gerçekten de hayatta her şeyin bir fırsat mali-
yeti, bir vazgeçme bedeli vardır. Okula gidip gitmeme, okulda olsak bile der-
se girip girmeme tercihinin bir alternatif maliyeti olduğu gibi, iş seçiminin de,
eş seçiminin de, arkadaş seçiminin de, boş zamanı değerlendirme tercihinin
de bir fırsat maliyeti vardır.
Fırsat maliyeti kavramı aynı zamanda derin felsefi ve dini içerimleri de
olan bir kavramdır. Temel dini kaynaklarımız dünyanın bir imtihan dünyası
olduğunu, dünya hayatının geçici olduğunu, her canın ölümü tadacağını, bir
gün misafir olduğumuz bu dünyadan ayrılacağımızı, ondan sonra “öte dün-
2
İktisatta mallar “iktisadi mallar” ve “serbest mallar” olarak ikiye ayrılır. İktisadi mallar kıt olan,
bunun için de fiyatı olan mallardır. Güneş ve hava ise yeterince bol oldukları için fiyatı olma-
yan, “bedava” mallardır. Aslında iktisat literatürüne “bedava mallar” olarak geçmesi gereken
güneş ve havanın “serbest mal” gibi mantıksal bir çağrışımı olmayan bir adla geçmesi muh-
temelen bir tercüme hatasından kaynaklanmaktadır. İngilizce’deki “free” kavramı “serbest,
özgür, bedava, ücretsiz” gibi çeşitli anlamlara gelen zengin bir kavramdır. İktisadi bağlamda
“free goods” kavramının doğru karşılığı, -Türkçe literatüre vaktiyle kimin dâhil ettiğini bile-
mediğimiz ve bugün galât-ı meşhur (yaygın kullanımı olduğu için doğru sanılan, aslında
yanlış ifade) hâle gelmiş “serbest mallar” değil-, “bedava mallar”dır.
İ kti sadı n E vr ensel Yasal ar ı | 7

ya”nın, Ahiret hayatının başlayacağını ve orada cezayı mı yoksa ödülü mü


hak ettiğimizin belirlenebilmesi için hesaba çekileceğimizi, dolayısıyla aldı-
ğımız her nefesi nerede tükettiğimizin, gelirimizi nereden kazandığımız ve
nereye harcadığımızın hesabının mutlaka sorulacağını söylemektedir. Bu
anlamda fırsat maliyeti kavramı bizi sorumlu davranmaya, attığımız her adı-
mı atmadan önce bir daha düşünmeye, belirli bir tercih yapmakla aslında
nelerden vazgeçmekte ya da neleri kaybetmekte olduğumuzun hesabını bir
daha yapmaya çağıran, gerçekten de muhteşem bir kavramdır.
1.3. SUBJEKTİF DEĞER KANUNU: Değer sübjektif bir olgudur, kişiden
kişiye değişir.
Bu yasa, değer problemiyle ilgilidir. Buna göre değer özneldir, kişiye
göre değişir, kişinin gözünde oluşan bir şeydir; ihtiyacın şiddeti, içinde bulu-
nulan özel koşullar ve çevre şartları bu konuda belirleyicidir. Değer problemi,
bu yasa keşfedilinceye kadar iktisatçıları yüz yıldan fazla bir süre uğraştırmış
olan bir problemdir. Marjinalist devrimle birlikte değerin öznelliği keşfedilin-
ceye kadar hayat kurtaran suyun pahalı olması gerekirken ucuz olup, haya-
tın devamına hiçbir katkısı olmayan elmasın ise neden çok ucuz olduğu bir
bulmaca, bir “elmas-su paradoksu” olarak kalmıştır. Sonunda keşfedilen şey,
değerin öznel, kişiye göre, kişinin gözünde, ihtiyacın şiddeti ve içinde bulu-
nulan özel koşullar, yani çevre şartları tarafından belirlenen bir olgu olduğu-
dur. Buna göre herhangi bir nesnenin kişiye göre değişmeyen objektif, nes-
nel bir değeri yoktur; her nesnenin değeri, üretiminde aynı miktar emek ve
başka girdi içerse bile, kişiden kişiye değişebilir. Dolayısıyla aynı nesne aynı
anda bir kişiye çok değerli görünürken, başka bir kişiye hiç de değerli gelme-
yebilir. Örneğin okuma yazması olmayan bir insan için kalemin bir değeri
yoktur; oysa okuma-yazması olan, birazdan uçağa binmeden önce bir dos-
tuna çok önemli bir yazılı mesaj bırakmak zorunda olan bir insan için aynı
kalem, “normal fiyatı”nın çok üstünde bir kıymet ifade edebilir. Okuma-
yazması olmayan biri için “beş kuruş etmeyen” aynı kalemin, antika meraklısı
biri için değeri “paha biçilmez” bile olabilir.
Değerin öznel karakteriyle ilgili bir diğer önemli husus, aynı nesnenin
aynı insan için, farklı çevre koşulları altında, çok farklı değere sahip olabile-
ceğidir. Nitekim çölde susuzluktan ölmek üzere olan bir insan bir şişe suya
bir servet bağışlayabilir; ama aynı insan normal koşullar altında, az önce su
içmişse aynı şişeyi bedavaya verseniz almayabilir. Hâlbuki su, kimyasal
içeriğiyle, hacmiyle, ambalajıyla aynı sudur. Değişen, sadece çevre şartları-
dır. Kısaca objektif değer diye bir şey yoktur, değer sübjektiftir.
1.4. AZALAN MARJİNAL FAYDA KANUNU: Marjinal fayda azalma eği-
limindedir; ikinci bardak suyun faydası, asla birincinin yerini tut-
maz.
Marjinal fayda, bir şeyin homojen birimlerinden en sonuncusunun tü-
ketiminden elde edilen fayda demektir. Örneğin yan yana beş bardak su
düşünün, birer birer içmeye başladınız, diyelim ki en son üçüncü bardağı
8 | E konomi ni n Tem el l er i I -I I

içtiniz. Burada suyun marjinal faydası, üçüncü bardaktan elde ettiğiniz fay-
dadır. Bu yasanın bize söylediği şudur: ikinci bardak suyun marjinal faydası
asla birincinin yerini, üçüncü bardağın faydası da ikincinin yerini tutmaz.
Tatmin duygusu, haz ya da fayda ilk bardakta maksimum düzeydedir. İkinci
bardağın sağladığı fayda, haz, ya da tatmin duygusu birinci bardağın sağla-
dığından mutlak surette daha azdır. Bu, Ahmet-Mehmet, Türk-Kürt, Alevi-
Sünni, ya da Müslüman-Gayr-i Müslime göre değişmeyen, herkes için, her
yerde geçerli olan bir gözlemdir.
Mübarek Ramazan günlerinden birinde olduğunuzu düşünün, uzun ve
sıcak bir yaz gününde, meselâ Temmuz veya Ağustos günlerinden birinde,
oruçlusunuz. Gündüz biraz çalıştınız, yoruldunuz, daha önemlisi, çok susa-
dınız. Yaşayanlar bilirler: İkindi ile akşamın arası geçmek bilmiyor; “akşam
olsa, ezan okunsa, bir sürahi suyu devirsem, acaba kanar mıyım Allah’ım”
diye kendi kendinize sayıklıyorsunuz. Vakit yaklaştı, on tane bardağa su
doldurup yan yana dizdiniz, ezanı bekliyorsunuz. Nihayet ezan “Allah-u Ek-
ber” dedi, ilk bardağı kafaya diktiniz, kana kana içtiniz, müthiş bir tatmin duy-
gusu, “dünyada sudan daha büyük bir nimet var mı ki Allah’ım” diyorsunuz.
Ardından ikinci bardağı içtiniz. İkinci bardaktan alacağınız fayda birincisinin
yerini tutabilir mi? Asla. İkinci bardağın faydası kesinlikle birinci bardağınkin-
den daha azdır. Üçüncü bardağı “içsem mi, içmesem mi” diye tereddüt eder-
siniz, zira marjinal fayda o anda sıfıra yaklaşmıştır, içmeseniz de olur. Dör-
düncü bardağı içmek istemezsiniz, zira bunu yaparsanız yemek yiyemezsi-
niz; dördüncü bardağın marjinal faydası bu anlamda muhtemelen sıfırın al-
tındadır.3
Örnekleri başka nesnelere de yayabilirsiniz: üst üste yenecek on bak-
lava dilimi için de aynı filmi üst üste on defa seyretme durumu için de, aynı
müzenin üst üste on defa gezilmesi durumu için de aynı yasanın geçerli
olduğu açıktır. Marjinal fayda azalır; her bir ilave birim bir öncekinden daha
az fayda sağlar.
1.5. AZALAN VERİMLER KANUNU: Marjinal verim azalma eğiliminde-
dir.
Aynen marjinal fayda gibi, marjinal verim de azalma eğilimindedir. Tek
cümlede söylemek gerekirse, marjinal veriminiz günün her saatinde aynı
olmaz, sabah saatleri her zaman daha verimlidir. Bir başka yönüyle azalan
verimler kanununa göre, her işçinin eline bir makine vermedikçe (öteki girdi-
leri sabit tuttukça), işçi sayısını artırmak çıktıyı aynı oranda artırmaz, bir nok-
tadan sonra azaltır. Marjinal verimin azaldığını nasıl anlarız? Verimlilik, birim
zamanda üretilen çıktı miktarı ile ölçülebildiği gibi, birim alandan elde edilen
çıktı miktarı ile de ölçülebilir. Her ikisiyle ilgili birer örnek verelim.

3
Azalan marjinal fayda kanunu esasen fiyat ile miktar arasındaki ters yönlü ilişkiyi ifade eden
talep kanunu hakkında da bir fikir verir; talep edilen miktar arttıkça fiyat düşer, zira tüketilen
miktar arttıkça marjinal fayda azalır, insanlar faydası azalan şeye daha az para verme eğili-
mindedir; böylece miktar artarken fiyat düşer.
İ kti sadı n E vr ensel Yasal ar ı | 9

Birim zamanda diyelim ki 1 saatte insanın yapabileceği iş, üretebile-


ceği çıktı, günün her saatinde aynı değildir. Hepimiz biliriz ki, günün erken
saatleri her zaman daha verimlidir; sabah saatlerinde daha çok iş üretiriz.
Zira sabahın erken saatlerinde bedenen ve zihnen dinlenmiş oluruz; o saat-
lerde trafik gürültüsü yoktur, ortalığa sessizlik hâkimdir; hava temizdir; ve
buna benzer çevre şartları verimli çalışmaya daha elverişlidir. Buna karşılık
günün geç saatlerinde, öğleden sonra, ikindi ve akşam saatlerinde daha
yorgun oluruz, çalışmaya mecalimiz kalmaz, gürültü, toz-duman vs. çevre
şartları da verimli çalışmaya pek uygun değildir. Bu yüzden günün erken
saatlerinde verim daha yüksektir: O saatlerde belirli bir zaman zarfında daha
çok kitap okuyabiliriz, okuduğumuzu daha iyi anlayabiliriz veya her ne işle
meşgulsek o işten daha fazla çıktı üretebiliriz.
Marjinal verimin azalma eğiliminde olduğuna işaret eden ikinci örnek,
daha kitabi bir örnek olsun. İktisat ders kitaplarında sık rastlanan bu örneğe
göre, azalan verimler kanunu, öteki her şey sabitken (meşhur “ceteris pari-
bus” varsayımı), tek bir değişken girdinin ilave her bir biriminin toplam üreti-
me yaptığı katkının giderek azalması olgusuyla ilgilidir. Örneğin elimizdeki
öteki her girdi sabitken sadece emek değişken girdi ise, işçi sayısını artırdık-
ça üretim aynı oranda artmaz. Her bir ilave işgücü, toplam üretime, (belki
başlangıçtaki çok kısa bir süre hariç) bir öncekinden daha az katkı yapar.
Başka bir deyişle, öteki girdileri de artırmadıkça, bir değişken girdinin verimi,
toplam üretime katkısı, giderek düşer. Her işçinin eline bir makine vermedik-
çe, sadece işçi sayısını artırmak çıktıyı aynı oranda artırmaz, her bir ilave
işçinin toplam üretime yaptığı katkı giderek azalır, hatta bir noktadan sonra
toplam üretimi azaltır, yani marjinal verim sıfırın altına düşmüş, son aldığımız
işçi üretimi artırmak yerine azaltmıştır. Son işçinin üretime hiçbir katkıda
bulunmayıp, ötekilerin de performansını olumsuz etkilemesi nasıl olabilir?
Eline bir makine, bir masa, çalışabileceği bir alet-edevat verilmediği için bu
kişinin kendisi çalışmadığı gibi, başkalarını da lafa tutarak onları da işten
alıkoyması toplam üretimi artırmaz, azaltır.
1.6. ARZ-TALEP KANUNU: Fiyatları son tahlilde arz ve talep (piyasa)
belirler; âdil fiyat, piyasa fiyatıdır.
Doğru fiyatın, âdil fiyatın hangi fiyat olduğu, fiyatların arz ve talep tara-
fından mı, yoksa bir fiyat kontrol komitesi, ya da bir resmi otorite tarafından
mı tespit edilmesi gerektiği konusu öteden beri hep tartışılagelmiştir. Bu ka-
nun bize fiyatları son tahlilde arz ve talebin belirlediğini, arz-talep tarafından
belirlenmemiş herhangi bir fiyatın kalıcı olamayacağını, eninde sonunda
iktisadın evrensel yasalarının hükmünü icra edeceğini ve fiyatları düzeltece-
ğini söylemektedir. Bu anlamda ekonomik krizler esasen bir “fiyat düzeltme
hareketi”dir.
Gerek arzı gerekse talebi belirleyen, ayrıntılarını iktisada giriş ders ki-
taplarında bulabileceğiniz çok sayıda faktör vardır. Her bir faktörün mevcut
durumuyla ve gelişme seyriyle ilgili milyonlarca bilgi kırıntısı vardır. Bu bilgi
kırıntıları milyonlarca farklı insanda ayrı ayrı bulunur; herhangi bir devlet
10 | E konomi ni n Temel l eri I -I I

biriminin, bir Politbüro’nun veya bir Devlet Planlama Teşkilatı’nın bu kadar


çok sayıda bilgi kırıntısını tek tek toplaması ve o alandaki bilginin tümüne
hâkim olması imkânsızdır. Böyle olunca da devletçi-kumandacı bir yöntemle,
bir merkezden planlama ile doğru fiyat ya da adil fiyat belirlemek mümkün
değildir. Oysa “piyasa fiyatı” dediğimiz şey, tam da merkezi planlamanın
yapamadığı şeyi yapar; arz ve talep koşullarındaki değişmeye ilişkin milyon-
larca bilgi kırıntısının etkileşiminin sonucunu yansıtır. Kıtlık varsa, bir mala
aşırı talep varsa fiyat yükselir; bolluk varsa, yetersiz talep varsa da fiyat dü-
şer. Piyasa fiyatı, milyonlarca arz edicinin, milyonlarca talep ediciyle yaptığı
serbest pazarlık sonucunda ortaya çıkan, kimsenin tek başına tekelinde ve
kontrolünde olmayan, her gün değişmeye konu olan ve sürekli değişen eko-
nomik ve bunu etkileyen siyasi koşulları yansıtan fiyattır. Alıcı ile satıcının
gönüllü pazarlık sonucu üzerinde anlaştıkları fiyat olduğu, kimsenin kimseye
empoze etmediği, rızaya dayalı olduğu için de, piyasa fiyatı en âdil fiyattır.
Arz ve talebin yani piyasanın fiyatları serbestçe belirlemesine müsaa-
de etmez de kamu otoritesi yoluyla arz-talep koşullarını yansıtmayan bir fiyat
belirler iseniz, bedelini ödemeye hazır olmalısınız. Zira bu durumda “her
şeyin bir bedeli” olduğuna dair ve de “her şeyin bir alternatif maliyeti” oldu-
ğuna dair evrensel iktisadi yasalar devreye girer ve bunun bedelini iktisadi
kriz olarak ödetir. Bu anlamda her ekonomik kriz aslında o sırada yapay
olarak şişirilmiş veya bastırılmış olan, arz-talep koşullarından kopuk olduğu
için de kalıcı olmayan fiyatları düzeltir. Aşırı şişkin yapay fiyatlar düşer (balo-
nun sönmesi gibi), veya aşırı düşük, yapay olarak bastırılmış fiyatlar yükselir
(sıkıştırılmış yayın yerinden fırlaması gibi). Özetle ekonomik krizler son tah-
lilde bir fiyat düzeltme hareketidirler.
1.7. NİYETLENİLMEMİŞ SONUÇLAR KANUNU: Piyasaya müdahalenin
görünmeyen, niyetlenilmemiş sonuçları vardır.
Son derece önemli bir evrensel iktisat yasası da, piyasaya müdahale-
nin görünmeyen ve niyetlenilmemiş sonuçları olduğunu ifade eden yasadır.
Dünyanın her yerinde devletler, hükümetler, kamu otoriteleri kulağa gayet
hoş gelen, hayırlı amaçlarla piyasaya müdahale ederler. Piyasaya müdaha-
lenin envai çeşit aracı vardır: vergiler, sübvansiyonlar, tarifeler, kotalar, döviz
kurları, ithalat yasakları, asgari ücret yasaları, kira kontrolleri, ücret ve fiyat
kontrolleri gibi. Ne var ki bunların herhangi biri veya birkaçının aynı anda
kullanılmasıyla piyasaya yapılan her bir müdahalenin istenmeyen, görünme-
yen, ilk başta hiç niyetlenilmemiş sonuçları vardır. Nasıl? Biraz açalım.
Asgari ücret yasaları kulağa hoş gelen hayırlı amaçlarla piyasaya mü-
dahalenin en tipik örneğidir. Siyasi yelpazenin neresinde durduğuna göre
kamu otoritesi ya da onu temsilen siyasi otorite çok makul, ikna edici gelen
şu tür gerekçeler öne sürer: her “emekçi yoldaş”ın (Marksist jargon), “işçi
gardaşın” (milliyetçi jargon), emeğiyle geçinen düşük gelirli insanların (nötr
jargon) “insanlık haysiyetine yaraşır” bir ücret geliri elde etmeye hakkı vardır;
iki çocuklu bir ailenin aylık ortalama asgari geçim gideri şu kadardır; o halde
asgari ücreti şu düzeye çıkarmak gerekir” derler. Mesele emeğiyle geçinen
İ kti sadı n E vr ensel Yasal ar ı | 11

dar gelirli vatandaş olunca, mesele “insanlık haysiyeti” olunca akan sular
durur, kimse buna kolay kolay itiraz edemez. İşin içine doğal olarak biraz da
seçimlerde oy kaygısı, popülizmin dayanılmaz cazibesi devreye girince olan olur
ve asgari ücret piyasa koşullarının, yani arz-talep dengesinin taşıyamayacağı bir
4
noktaya yükseltilir.
Asgari ücret yükseltildiği gün aklı başında, kâr etmeden işletmeyi ayakta
tutmasının imkânsızlığının bilincinde olan bir işveren hesabını yeniden yapacak-
tır. Marksist ve sol gelenekten gelen iktisatçı ve siyasetçiler hâlâ hazmetmekte
zorlansalar da, bir asrı aşkın bir zaman önce gerçekleşmiş marjinalist devrimin
öncüsü Avusturyalı iktisatçıların büyük katkısıyla “iktisatta bölüşüm sorunu”nu
çözen temel kural şudur: bir işçiye bir işverenin ödeyebileceği en yüksek ücret, o
işçinin işverene kazandırdığı kadardır. Başka bir deyişle herkes çıktıya ne kadar
katkıda bulunuyorsa, çıktıdan alabileceği en yüksek pay da (ki işçinin durumun-
da, bunun adı ücrettir) o kadardır. Zira bunun bir adım ötesi zarardır. Zararına
çalıştırdığınız işçi sırtınızda yüktür, bu yükü sırtınızdan atmazsanız batarsınız.
“Hazıra dağ dayanmaz” derler, bir gün sermayeyi tüketir, iflas edersiniz; mesele
bu kadar açık ve nettir.
Bu çerçevede örneğin, asgari ücret 1000 TL’den 1300 TL’ye yükseltildiği
gün, patron hesabını yeniden yapacak, kendisine 1000 TL kazandıran işçilere
şunu diyecektir: Bakın arkadaşlar, siz bana 1000 TL kazandırırken ben size
1300 TL, artı devlete 200 TL (SGK primi, vergisi vs.) toplamda 1500 TL öder-
sem, batarım. Bu durumda önünüzde iki seçenek var: ya 1000 TL almaya de-
vam eder, kimseye de bir şey söylemezsiniz (kayıt dışı çalışırsınız), ya da işi
5
bırakırsınız (işsizlik). Zavallı asgari ücretli ya kayıt dışı çalışmak ya da işten
atılmak gibi, eskilerin “kırk katır mı, kırk satır mı?” dedikleri iki nahoş durum ara-
sında zor bir tercihle karşı karşıya kalmaktadır.
Bu tabloda en ironik olan şey nedir biliyor musunuz? Patronun kapının
önüne koyacağı ilk işçi, kendisi için asgari ücret yasası çıkardığımız, kanun yo-
luyla kendisini korumaya çalıştığımız, düşük nitelikli işçiler, vasıfsız elemanlardır.
Kısaca asgari ücret yasası yüzünden, piyasanın taşıyamayacağı düzeyde yük-
sek ücret düzenlemeleri yüzünden işsizliğin artması kaçınılmazdır. Bundan en
çok etkilenecek olanlar da kendileri için kanun çıkarmış olduğumuz zavallı asgari
ücretlilerdir. Başta iktisadın bu evrensel yasasının ne dediğini hatırlayalım: piya-
saya müdahalenin görünmeyen, niyetlenilmemiş sonuçları vardır. Niteliksiz iş-
gücünü korumaya çalışırken işsiz bırakmak, işte tam da böyle, görünmeyen ve
niyetlenilmemiş bir sonuçtur.
Piyasaya müdahalenin görünmeyen ve arzu edilmeyen sonuçları ola-
cağını vaaz eden kanun o kadar evrenseldir ki, sadece ekonomi alanında

4
Piyasaya başlıca müdahale şekilleri ve müdahalenin görünmeyen sonuçlarıyla ilgili olarak
daha fazla tartışma için bkz. Acar (2005) ve Roberts (2016).
5
Nitekim 2015 yılında yapılan genel seçimlerde muhalefetin de dolduruşuna gelerek yapılan
asgari ücret artışının getirdiği ek maliyetin nereden karşılanacağı Davutoğlu hükümeti ile iş-
veren kuruluşları arasında günlerce tartışma konusu olmuş; bu artışın işsizliği %1-1,5 artıra-
cağı tahminleri yapılmıştır.
12 | E konomi ni n Temel l eri I -I I

hükmünü icra etmekle kalmaz; siyasette de doğada da hükmünü icra eder.


Örnek verelim.
Birinci örnek, doğadan olsun. ABD’de 20. Yüzyılın başında meşhur
Yellowstone Milli Parkında bulunan kurtları, sığırlara ve insanlara zarar vere-
bilir gerekçesiyle, parktan uzaklaştırırlar. Bir süre sonra parktaki doğal den-
genin fena halde bozulmaya başladığı görülür. Bunun üzerine sözkonusu
karar gözden geçirilir ve kurtlar yeniden parka getirilir. Çünkü kurtların uzak-
laştırılmasıyla parktaki geyik nüfusu aşırı artmıştır; zira kurtlar yaşlı ve zayıf
geyikleri kolayca avlayarak aslında geyik nüfusunun aşırı artmasına engel
olmaktadır. Kurtların kovulması sonucu geyiklerin sayısı artınca iki istenme-
yen sonuç ortaya çıkar. Biri, bitki örtüsünün tahribidir; zira kalabalıklaşan
geyik sürüleri parkta yeşil ot adına ne varsa silip süpürmeye başlar. İkinci
istenmeyen, niyetlenilmemiş sonuç, kunduzların neslinin yok olmasıdır; çün-
kü geyikler önceden pek iltifat etmedikleri, nehir kenarında yetişen, kunduz-
ların beslendiği özel bazı bitki türlerini de silip süpürdükleri için besinsiz ka-
lan kunduzların da nesli kesilmeye doğru gitmektedir (Roberts, 2016). Bu acı
tecrübe ile anlaşılır ki, vahşi doğada da esasen ilk bakışta görünmeyen müt-
hiş bir denge vardır; kurtlar da o dengenin bir parçasıdır. Parka yapılan ilk
bakışta hayırlı gibi görünen müdahale, istenmeyen ve niyetlenilmemiş so-
nuçlar üretmiştir. En iyisi, doğal dengeye saygılı davranmaktır.
İkinci örneğimiz, Türkiye'de siyaset piyasasına yapılan müdahalelerin
niyetlenilmemiş sonuçlarıyla ilgili olsun, ne dersiniz?
28 Şubat Sürecinin öncüleri, dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı, Siirt’te bir siyasi mitingde Ziya Gökalp’e ait
“minareler süngü, kubbeler miğfer; camiler kışla, müminler asker” dizelerinin
yer aldığı şiiri okudu bahanesiyle yargıladılar. İfade özgürlüğünün sınırlarını
daraltıp hukuku siyasi maksatla zorlayarak, şiir okumayı bölücülükle ilintilen-
direrek hapse attılar. Bu yolla Türk siyasetine müdahale edip, akılları sıra
Erdoğan’ın önünü keserek “Bundan sonra muhtar bile olamaz” diyenlerin
amacı Tayyip Erdoğan’ın siyaset arenasında yükselmesini sağlamak değildi.
Tam aksine, Erdoğan’a engel olmak, siyasette yükselişini durdurmak, müm-
künse siyasi hayatını büsbütün bitirip gerçekten muhtar bile olmamasını
sağlamaktı. Oysa siyaset piyasasının doğal akışına bu şekilde yapılan mü-
dahale hiç öngörülmemiş, müdahale edenler tarafından hiç de arzu edilme-
yen, niyetlenilmemiş sonuçlar doğurmuştur. Hatırlanacağı üzere Erdoğan
hapisten çıktıktan kısa bir süre sonra siyasette hızla yükselmiş, popülaritesi
ve ardındaki halk desteği hızla artmıştır. Yeniden yürüyüşe geçen Erdoğan
önce Refah Partisi’nden ayrılıp bazı “yenilikçi” arkadaşlarıyla birlikte Ak Par-
ti’yi kurmuş, parti 1,5 yaşına bile basmadan tek başına iktidara gelmiş, he-
men ardından Tayyip Erdoğan’ın siyasi yasağı da TBMM tarafından kaldırıl-
mıştır. Ne tesadüf, ironik bir şekilde, ceza almasına sebep olan o şiiri okudu-
ğu Siirt’te seçimler yenilenmiş, Erdoğan önce milletvekili seçilmiş, ardından
Başbakan olmuştur. O tarihten sonra, yani 2002 yılının Kasım ayından bu
yana, bugüne kadar girdiği bütün seçimleri, çoğunda oylarını artırarak, Cum-
huriyet tarihinin bütün siyasi başarı rekorlarını kırarak şimdi bulunduğu Cum-
İ kti sadı n E vr ensel Yasal ar ı | 13

hurbaşkanlığı makamına kadar gelmiştir. Muhtar bile olamayacak dedikleri


insan 15 yıldır Türkiye'nin kaderine damga vurmakta, bugün Cumhurbaşkan-
lığı koltuğunda oturmaktadır.
Benzer gözlemler, darbelerin siyasi ömrünü kısaltmak yerine tam ak-
sine uzattığı eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel için de geçerlidir. Siya-
set piyasası kendi doğal akışına bırakılmış olsa belki daha kısa sürede sah-
neden çekilecek olan Demirel, her muhtıra veya darbe döneminde mağdur
duruma düşmüş, popülaritesi artmış, sonuçta “altı defa gidip yedi defa gelen”
Demirel, Türk siyasetinin kırk yılına damgasını vurmuş, siyasi ömrünü Cum-
hurbaşkanı olarak tamamlamıştır.
Kısaca sadece ekonomi piyasasına değil, siyaset piyasasına yapılan
müdahalenin de öngörülmeyen, niyetlenilmemiş sonuçları vardır. Doğru olan,
her olgunun, ekonominin de siyasetin de kendi doğal mecrasında seyretme-
sine saygı duymaktır, doğal dengelerle oynamamaktır.
1.8. ÖZENDİRİCİLERİN ETKİLİLİĞİ KANUNU: Marifet iltifata tabidir;
müşevvikler işe yarar.
Atalarımız “marifet iltifata tâbîdir” demişler; insanların marifetlerini or-
taya koymalarını istiyorsanız biraz teşvik edeceksiniz, özendirici, müşevvik
sağlayacaksınız. İltifat gören, takdir edilen, teşvik edilen şeyler çoğalma,
caydırılan şeyler ise azalma eğilimindedir. Bu kural, aynen bir önceki mad-
dede vurguladığımız gibi gerek ekonomik faaliyetler gerekse başka alanlar
için aynen geçerlidir. Devletin sübvanse ettiği ve maliyetinin bir kısmını büt-
çeden karşıladığı iktisadi faaliyetler canlanır; örneğin taban fiyatlar üzerinden
desteklenen ürünlerin üretimi artar; bedava arsa ve vergi indirimi uygulanan
alanlarda yatırımlar daha hızlı çoğalır. Ödüllü yarışmalar sayesinde yeni
ürünler ortaya çıkar, kitaplar, şiirler, makaleler bu sayede yazılır; müşevvikler
sayesinde yeni filmler çekilir, ses yarışmaları sayesinde yeni yetenekler keş-
fedilir.
Genel olarak iktisadi alanda vergiler caydırıcı rol oynar, sübvansiyon-
lar ise müşevvik görevi görür. Daha fazla vergilendirilen iktisadi faaliyetler
canlılığını kaybeder, sönükleşir, hatta büsbütün ortadan kalkarken, sübvanse
edilen, teşvik verilen iktisadi faaliyetler artma eğiliminde olur. Bu gerçeği
yüzyıllar öncesinden keşfeden “İslam düşüncesinin dâhi çocuğu,” cihangir
zekâsı İbn-i Haldun, devletin vergileri aşırı yükseltmemesini tavsiye etmiş,
yüksek vergilerin ekonomiyi sönükleştireceği, iktisadi faaliyetleri gerileteceği,
gelirleri ve kazançları azaltacağını, sonuçta vergi gelirlerini de düşüreceğini
söylemiştir. Dikkati çekmek gerekir ki, İbn-i Haldun bu tespiti Batılı ilim adam-
larından, liberal düşünürlerden, Klasik iktisat ekolüne mensup iktisatçılardan,
bu meseleyi özellikle gündeme getiren Arz Yanlı İktisatçılardan tam 400-700
yıl önce yapmıştır.
14 | E konomi ni n Temel l eri I -I I

1.9. ENFLASYONUN PARASALLIĞI KANUNU: Enflasyon her zaman ve


her yerde parasal bir olgudur; para arzının ölçüsüz şişirilmesi, fi-
yatları artırır.
Günümüz ekonomilerinin başağrısı sorunlarından biri, enflasyondur.
Enflasyon, fiyatlar genel seviyesinin etkili ve sürekli olarak artmasıdır. Orta-
lama fiyatların sürekli artması dar ve sabit gelirliyi fakirleştiren, gelir dağılımı-
nı kötüleştiren, kaynak dağılımının etkinliğini bozan, fiyatları sinyal görevi
göremez hale getiren, büyümeyi olumsuz etkileyen, işsizliği artırıcı etkisi
üzerinden de dolaylı olarak şiddete yönelme ve suç oranlarını artırma gibi
sosyal sıkıntılar doğuran bir sorundur. Enflasyonun son tahlilde neden kay-
naklandığına dair çeşitli teoriler içinde en ikna edici olanı, 20. Yüzyılın Nobel
ödüllü büyük iktisatçılarından Milton Friedman’ın ileri sürdüğü teoridir. Buna
göre enflasyon her zaman ve her yerde parasal bir olgudur. Yani enflasyon
durup dururken artmaz, meselenin mutlaka parasal bir boyutu vardır: para
arzını ölçüsüz bir şekilde artırmak, kaçınılmaz bir şekilde fiyatları artıracaktır.
Esasen insanoğlu enflasyon diye bir sorunla savaşlar nedeniyle çok
paraya ihtiyaç duyup da karşılıksız para basmaya başladıktan sonra tanış-
mıştır. Piyasadaki malları değiş-tokuş yapabilmek amacıyla icat edilmiş olan
para, tarihin önemli bir bölümünde altın, gümüş vb. kıymetli madenler ile
veya bunları karşılık göstererek piyasaya sürülen “sağlam para” iken, kayda
değer bir enflasyon olmamıştır. Ne zaman ki karşılıksız para basımı yaygın-
laşmış, enflasyon da iktisadi hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.
Çok basitçe söylemek gerekirse, sadece üretilen mal ve hizmet mikta-
rındaki artış kadar yeni para basılıp piyasaya sürülürse, daha teknik ifadesiy-
le para arzı reel ekonomik büyüme (üretim artışı) hızı ile aynı oranda artırılır-
sa, fiyatlar genel seviyesinde kayda değer bir artış olmaz. Para arzı reel
büyümeden daha hızlı artırıldığı takdirde, yani piyasadaki para miktarı mal
miktarından daha hızlı artarsa, enflasyon kaçınılmazdır. Kısaca para arzıyla
gelişigüzel oynamak, para miktarını üretim artışıyla orantılı olmayan ölçüsüz
bir şekilde artırmak tehlikelidir, fiyatları şişirir.
Paranın sahibi, “parayı basıp piyasaya süren merci” anlamında, dev-
lettir; nitekim para basma devletin tekelinde olan bir şeydir. Aynı şeyi, yani
para basımını bireyler yaptığı zaman “kalpazanlık” suçundan cezalandırıl-
maktadırlar. O halde para basıp piyasaya süren yegâne merci devlet oldu-
ğuna göre, enflasyon yaratan merci de son tahlilde devlettir. Önemli bir soru
şudur: Acaba karşılıksız para basarak enflasyon yaratmaktan devletin ne
çıkarı olabilir?
Devletin, para arzını şişirip enflasyon yaratmaktan, meslekten iktisatçı
olmayan ya da iktisat eğitimi almayan insanların pek vakıf olmadığı, çok
önemli üç çıkarı vardır: 1) Açıktan, yasal yollardan alamadığı vergiyi “enflas-
yon vergisi” üzerinden almak, 2) Borçlarının reel değerini azaltmak, böylece
borç yükünden kurtulmak, 3) “Senyoraj” (para basma tekelinden doğan pat-
ronluk hakkı) yoluyla kâğıt ve mürekkep masrafıyla kendisine bedavadan
İ kti sadı n E vr ensel Yasal ar ı | 15

gelir yaratmak. Bir başka deyişle, şayet bir ekonomide enflasyon bir türlü
düşmüyorsa, sebebi çok büyük ihtimalle devletin enflasyonu düşürmek iste-
memesindendir, yoksa enflasyonun nasıl düşürüleceği, iktisatçıların uzun
6
zaman önce reçetesini ürettikleri bir olgudur.
1.10. MÜLKİYET HAKLARININ HAYÂTÎ ÖNEMİ KANUNU: Mülkiyet
hakları, nesneleri daha kaliteli, bakımlı ve uzun ömürlü kılar.
Özel mülkiyet, belki de medeniyetin ortaya çıkmasını sağlayan en te-
mel kurumdur. Özgürlük ve adalet ile birlikte insanlığın hayatını anlamlı ve
çekilir kılan en önemli değerlerin başında mülkiyet gelir. Sahiplik duygusu
doğuştan gelen, doğal bir duygudur; onun gibi mülkiyet hakları da kamu
otoritesi tarafından özenle korunması gereken doğal haklardan biridir. Dev-
letleri birbiriyle rekabette ileri geçiren veya geri bırakan, nesneleri bakımlı
kılan ya da bakımsızlığa mahkûm eden temel vasıta, mülkiyet haklarıdır.
Denebilir ki, insanoğlu kendisine ait olan nesneleri gözü gibi korurken, ken-
disine ait olmayan nesnelere o kadar özen göstermemekte, atalarımızın
deyimiyle “el elin eşeğini türkü söyleye söyleye aramaktadır.”
Kendi çocuğumuzu bağrımıza basarken, başkalarının çocuğu üzerine,
istisnalar dışında, aynı şekilde titremeyiz. Çocuklara eziyet eden, hor gözle
bakan, onları ihmal eden üvey anne ve üvey baba hikâyeleri bu konuda ye-
terince fikir vericidir. Kendi arabanızı mı, yoksa şirket arabasını kullanırken
mi daha dikkatli kullandığınızı kendi kendinize sorabilirsiniz. Belediye otobü-
sünün, kamuya ait bir aracın veya herhangi bir şirketin aracının şoförü kasis-
lerden ve çukurlardan geçerken çok dikkat etmez, zira aksların ayarı bozul-
sa, teker patlasa veya başka bir zarar ortaya çıksa tamir parası kendisinden
çıkmayacaktır. Ama aynı insan kendi arabasını kullanırken daha dikkatli
olmak zorundadır; zira tamir parası kendi cebinden çıkacaktır. Kendi eviniz
daha uzun ömürlü olurken, kiraya verilen evlerin ömrü daha kısa olmakta,
kiralık mülk daha çabuk yıpranmaktadır; zira kiracı evi kullanırken yeterince
özen göstermemektedir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının en önemli sebep-
lerinden biri, özel mülkiyeti “gasp, yağma ve talan” olarak gören Marksist
ideoloji üzerine kurulu olan sosyalist sistemin mülkiyet haklarına saygı gös-
termemesi, bütün üretim araçlarını devletin mülkiyetinde tutmasıydı.

6
1970’li yılların başından 2000’li yılların ortalarına kadar tam 30-35 yıl çift haneli rakamlarda
ifadesini bulan kronik enflasyon sorunuyla boğuşan, ancak 2001 krizinden sonra Merkez
Bankasını özerk hale getirip mali disipline önem vermeye başladıktan sonra tek haneli enf-
lasyon rakamlarıyla tanışan Türkiye, enflasyonun parasallığı ve devletin enflasyon yaratarak
kendisine menfaat sağlaması olgusunun en tipik örneğidir. Türkiye bu ayıptan ancak Merkez
Bankasının özerk hale getirilmesi ve Ak Parti hükümetleri altında mali disipline yönelerek
kurtulmuştur.
16 | E konomi ni n Temel l eri I -I I

İktisatta “orta malların trajedisi” kavramı tam da bu gerçeğe parmak


basan bir kavramdır. Kamu mülkiyetinde olduğu için özel bir sahibi, dolayı-
sıyla koruyucusu olmayan ortak mülkler ya aşırı kullanım ya da bakımsızlık-
tan dolayı erken yıpranmaya ve yok olmaya mahkûmdur. Köylerin ortak mül-
kü olan çayır ve meraların akıbeti bunun tipik örneğidir (Demir ve Acar, 2005:
310).
1.11. KİMİN PARASI KİMİN İÇİN HARCANIRKEN FİYAT/KALİTE ÖNEM
TAŞIR KANUNU: Hiç kimse, başkasının parasını kendi parası
kadar dikkatli harcamaz.
Hiç düşündünüz mü? İnsanlar alış-veriş yaparken ne zaman fiyata ne
zaman kaliteye dikkat eder? Ne zaman her ikisine birden hem fiyata hem
kaliteye önem verir? Ya da en kötüsü, ne zaman hiçbirine dikkat etmez?
Küçücük bir bulmaca, esasen bize iktisadi hayatın işleyişi, insanoğlunun fiyat
ve kaliteye hangi durumlarda dikkat edeceği ve en az bunlar kadar önemli
olarak da kamu sektörünün neden hantallık, kalitesizlik ve yolsuzluk üretme-
ye eğilimli olduğuna dair son derece önemli ipuçları vermektedir.
Bu bağlamda işimizi kolaylaştıran, yine ünlü iktisatçı M. Friedman’ın
dikkatimize sunduğu ve “Friedman’ın Altın Karesi” adını verebileceğimiz bir
tabloya müracaat edebiliriz. Boş bir kareyi hem enine hem de boyuna tam
ortasından birer çizgi çekerek dört gözeye ayırın, her bir gözenin içine “fiyat”
ve “kalite” yazın. Sol tarafta üst satırın hizasına “kendi parası,” alt satırın
hizasına “başkasının parası,” üstte sol sütunun üstüne “kendisi için,” sağ
sütunun üstüne ise “başkası için harcarken” yazıp aşağıdaki tabloyu oluştu-
run. Şimdi o hayati soruyu soralım: “Fiyat ve kalite ne zaman önem taşır?”
Friedman’ın Altın Karesi: Fiyat ve Kalite Ne Zaman Önemlidir?
(İnsanoğlu) Kendisi için harcarken Başkası için harcarken
Kendi parasını Fiyat √ Kalite √ Fiyat √ Kalite X

Başkasının parasını Fiyat X Kalite √ Fiyat X Kalite X

Hemen herkesin, kendi iç sesine kulak verdiği takdirde teslim edeceği


üzere, insanlar kendi parasını kendisi için harcarken hem fiyata hem de kali-
teye dikkat eder. Parası kıymetlidir, kendi cebinden çıkacağı için fiyata dikkat
eder. Satın alacağı nesneyi kendisi kullanacağı için, kaliteye de dikkat eder.
Buna karşılık, kendi parasını başkası için harcarken fiyat önemlidir (para
cebinden çıkacağı için), ama fiyat önemli değildir (malı kendisi kullanmaya-
cağı için). Öte yandan başkasının parasını kendisi için harcarken, fiyat
önemli değildir; zira para kendi cebinden çıkmayacaktır, ama kalite önemli-
dir, çünkü ürünü kendisi kullanacaktır. Şimdi dikkat buyuralım, en eğlenceli,
en manidar, en düşündürücü gözeye geldik. İnsan başkasının parasını bir
başkası için harcarken durum nedir?
İ kti sadı n E vr ensel Yasal ar ı | 17

Başkasının parasını başkası için harcayan bir insan neye dikkat eder?
Fiyata mı, kaliteye mi? Evet, bildiniz: hiçbirine! Başkasının parasını başkası
için harcayan bir insan ne fiyata dikkat eder ne kaliteye. Fiyata dikkat etmez,
zira parayı başkası ödemektedir; kaliteye dikkat etmesine gerek yoktur, zira
ürünü kullanacak olan da kendisi değildir. Tam bu noktada âdeta, şairin, “Dur
Yolcu! Bilmeden gelip bastığın bu toprak, bir vatan kalbinin attığı yerdir!”
dediği bir yerde, ilginç bir nirengi noktasının üstündeyiz. Nasıl yani, diyorsu-
nuz değil mi?
Bu tespit, yani başkasının parasını başkası için harcayan bir insanın
fiyata da kaliteye de dikkat etmeyeceği gerçeği neden önemlidir biliyor mu-
sunuz? Öteden beri kamu sektöründe, namı diğer devlette, neden işlerin
fiyatına da kalitesine de dikkat edilmez, neden yatırımlar yıllarca bitirilmez,
neden işler başlangıçta öngörülen değeriyle yapılmaz ve bilmem kaç defa
değer artışına gidilir, neden rüşvet ve yolsuzlukların önüne bir türlü geçile-
mez, her devirde biraz yolsuzluk, biraz usulsüzlük, biraz adam kayırmacılık,
biraz “alengirli” işler olur? İşte temel sebep budur: kamunun parasını harca-
yan bürokrat ve ona emir veren siyasetçi esas itibariyle “başkasının parasını
başkası için harcamaktadır” da ondan! Harcadığı para kendisinin parası
değil, milletten toplanan vergilerdir; kendisi kazanmadığı için kıymetini bil-
mez. Kullanacak olan kendisi değil, başkalarıdır, toplumun tümü bile değil,
ancak belirli bir kesimidir. Bu durumda şayet, hasbelkader, ilgili bürokrat
veya siyasetçinin Allah ve Ahiret günü, hesap günü bilinci yeterince güçlü
değilse, “vicdan istirahati”ne çekilmişse, yapılan işlerin kalitesinin düşük ama
fiyatının yüksek, usulsüzlüklerin yaygın olma ihtimali oldukça yüksektir.
Bu durumun, yani kamudaki hantallık ve kalitesizliğin, rüşvet ve yol-
suzluğun büsbütün önüne geçmek pek mümkün olmasa bile, olabildiğince
azaltılabilmesinin yolu, şeffaflıktan, hesap verebilir devlet anlayışından, sağ-
lam hukuk sisteminden ve etkili denetimden geçmektedir. Esasen devletin
aşırı güçlü olduğu, şeffaf ve hesap verebilir olmadığı, sınırlı-sorumlu-
hizmetkar devletten ziyade toplumun hayatına yoğun şekilde müdahale ede-
bilir, denetlenemez, yandaşını kısa yoldan zengin edebilen, rant dağıtma
aracı bir devletin olduğu yerde, ölümüne devleti ele geçirme kavgaları da,
darbe girişimleri de bitip tükenmek bilmez. Türkiye toplumu olarak trajedimi-
zin sebebi biraz da budur (Acar, 2016b).7
1.12. SERBEST TİCARET KANUNU: Malların geçmesine izin verilme-
yen sınırlardan askerler geçer.
Bu kanun serbest ticaretin erdemini ve barış için hayati önemini dile
getirmektedir. Serbest ticaret mi, korumacılık mı sorunsalı iktisadın en eski
ama eskimeyen tartışmalarından biridir. Her devirde serbest ticaret savunu-
cuları olduğu gibi, korumacılık taraftarları da olmuş, her iki taraf da kendi
görüşüne dayanak teşkil edecek çeşitli gerekçeler bulmuşlardır. İşin ilginç

7
Bu konularda daha fazla tartışma için örneğin bkz. Reed (2008), Gordon (2004), Gwartney
ve Stroup (1999), Acar (2005), Pool ve La Roe (2011).
18 | E konomi ni n Temel l eri I -I I

tarafı, yine hemen her devirde teorik olarak serbest ticaret savunulduğu hal-
de, pratikte çoğu devletin çoğunlukla korumacılık politikası izlemiş, kendi iç
piyasalarını yabancı mallara karşı korumuş olmasıdır.
Korumacılık taraftarlarının başlıca gerekçeleri şu şekilde sıralanabilir:
milli güvenlik, bebek endüstrilerin korunması, işsizliğin önlenmesi, ödemeler
dengesi açıkları, dampinge karşı önlem, iç piyasanın yerli üreticiye tahsisi,
çocuk işgücü istismarının ve çevre kirliliğinin önlenmesi. Buna karşılık ser-
best ticaret taraftarları hem bu tezlere karşı çıkmışlar, ileri sürülen gerekçele-
rin doğru olmadığını ileri sürmüşler; hem de serbest ticaret lehine kendi ge-
rekçelerini ortaya koymuşlardır.
Buna göre korumacılık milli güvenliği sağlamaz, zira karşılıklı yatırım
ve ticaret, ekonomileri birbirine bağımlı kılar; bu karşılıklı bağımlılık ise savaş
ihtimalini artırmaz, azaltır. Kayıtsız-şartsız korunan bebek endüstriler hiçbir za-
man büyümez, asıl olan rekabettir. Rekabet ise en iyi, devlet koruması altında
değil, bizzat rakiplerle yarışarak öğrenilir. Korumacılık işsizliği önlemez, sadece
sektörler arasında yer değiştirir. Ödemeler dengesi açığı ithalatı yasaklayarak
değil, döviz kazandırıcı faaliyetleri canlandırarak, ihracatı artırarak kapatılabilir.
Dampinge karşı önlem talebi aslında örtülü bir koruma talebidir, zira damping
dedikleri şey çoğu kez maliyetin altında satış değil, yabancıların daha düşük
maliyetle üretim yapabildiğinin işaretidir. İç piyasayı sırf yerli firmalara tahsis
etmek kalitesiz malı daha pahalıya almaya razı olmak demektir. Çocuk işgücü
kullanımı ve çevre kirliliği argümanı ise vaktiyle aynı yollardan geçmiş, şimdi
buna ihtiyacı kalmayan “tuzu kuru” gelişmiş ülkelerin kendi piyasalarını dış reka-
betten koruma çabasının dışa vurumudur.8
Siyasi görüş ve ideolojiden bağımsız olarak meseleye bakıldığında koru-
macılığın iç piyasayı daralttığı, malların kalitesini düşürdüğü, fiyatları yükselttiği,
çeşitliliği azalttığı, çeşitli ölçülerde ve şekillerde rantlar yarattığı, rüşvet ve yolsuz-
luğu teşvik ettiği inkâr götürmez bir gerçektir. Buna karşılık serbest ticaret pazarı
genişletmekte, mal ve hizmet arzını artırmakta, kaliteyi yükseltip fiyatı düşürmek-
te, çeşitliliği artırmakta, rüşvet ve yolsuzluğu teşvik eden rantları ortadan kaldır-
maktadır. Teknoloji transferini ve ülkelerin birbirinden öğrenmesini kolaylaştır-
maktadır. Ekonomileri birbirine bağımlı kıldığı ölçüde savaş ve çatışma riskini
azaltmakta, barış ve istikrar ihtimalini yükseltmektedir. Frederic Bastiat’nın 19.
Yüzyıl ortalarında dediği gibi, “malların geçmesine izin verilmeyen sınırlardan
askerler geçer.” Serbest ticaret savaşın panzehiridir, kaynakları barışçı yollardan
paylaşma aracıdır.
Serbest ticaretin belki bütün bunlardan çok daha önemli bir faydası, in-
sanların hayal dünyasını genişletmesi, önlerindeki seçenekleri artırması, buldu-
ğuyla yetinmeyen, hayallerinin peşinden giden, rüyalarını gerçekleştirmeye çalı-
şan, yenilikçi, yaratıcı insanların olduğu dinamik bir dünyaya kapı aralaması,
hayatımızı daha çekilir, daha renkli, daha anlamlı kılmasıdır.9

8
Serbest ticaret mi korumacılık mı konusunda daha geniş bir tartışma için bkz. Acar (2016a).
9
Bu konuda serbest ticaret kuramının öncülerinden Ricardo ile korumacılık yanlısı bir televiz-
yon imalatçısı arasındaki tartışma ve seyahatleri konu alan ilginç, alegorik bir hikâye için
bkz. Roberts (2013).
İ kti sadı n E vr ensel Yasal ar ı | 19

1.13. SINIRLI DEVLET KANUNU: Size istediğiniz her şeyi verebilecek


kadar büyük olan bir devlet, istediğinde her şeyinizi de alabilir.
Bu kanun devletin sınırlarıyla ilgilidir. Devletin varlığı, gerekliliği ve sı-
nırları konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bunları kabaca üç başlık
altında özetlemek mümkündür: ejderha devlet, anarşizm, sınırlı devlet.
Ejderha devlet (T. Hobbes’un deyimiyle, “leviatan”) kolları her yere
uzanan, sınırsız, sorumsuz, gücü her şeye yeten devlettir. Devleti sınırlandı-
racak, iktidarı dizginleyecek, hesap vermesini sağlayacak mekanizmalar
yoktur, kâğıt üzerinde varsa da, pratikte çok güçsüzdür. Bireyler büyük ölçü-
de devletin insafına kalmış, onun keyfi biçimde çizdiği sınırlar içinde hareket
etmeye mahkûm zavallılardır. Bütün diktatörlük rejimlerinde, faşist ve komü-
nist diktatörlüklerde görülen devlet, ejderha devlettir.
Anarşizm ise diğer aşırı ucu simgeler. Bu anlayışa göre devlet kötü-
dür, zararlıdır, istenmeyendir; “devletin bastığı yerde ot bitmez.” Başka bir
deyişle anarşizme göre devlet neredeyse bütün kötülüklerin kaynağıdır, dev-
lete ihtiyaç yoktur, ondan kurtulmak en iyisidir.
Bu iki aşırı uç görüş arasında bulunan “orta yol” ise, sınırlı devlettir.
Buna göre devlet gereklidir, ama gücü sınırlanmalıdır. Sınırlı devlet anlayı-
şında güvenliği sağlayacak, adalet dağıtacak, temel insan haklarını gözete-
cek, sözleşmelerin yerine getirilmesini sağlayacak bir merkezi otoriteye, yani
devlete ihtiyaç vardır. Ancak devlet, sınırlı, sorumlu, şeffaf, hesap verebilir
olmalıdır. Devletin neyi yapıp neyi yapamayacağı anayasa ve yasalarla kayıt
altına alınmalı, kimseye torpil geçmeyen yasalar olmalı, fırsat eşitliği olmalı,
hukuk devleti ilkesi hayata geçirilmelidir. İktidarlar da toplumun kaynaklarını
nereye, nasıl harcadıkları, ellerindeki yetkiyi nasıl kullandıkları konusunda
her an hesap vermeye hazır olmalıdır. Aksi takdirde devlet giderek büyür,
büyüdükçe keyfileşir, hesap vermekten uzaklaşır, özgürlükleri birer birer
budar ve sonunda L. Reed’in (2008) vurguladığı bir tehlike gerçek olur: Size
istediğiniz her şeyi verebilecek kadar büyük olan bir devlet, istediğinde her
şeyinizi de elinizden alabilir.
Belki daha da çoğaltılabilir, ancak iktisadın kültür, coğrafya, din ve
mezhepten bağımsız, her yerde ve her zaman hükmünü icra eden kalıcı
düzenlilikler anlamında evrensel yasaları konusunda yukarıda tartıştığımız
13 yasa yeterince fikir verici olmalıdır. Bundan sonraki kısımda piyasanın
nasıl bir mucizevi mekanizma olduğu ve iktisadın temel derdinin ne olduğu
üzerinde durulacaktır.

1.14. PİYASA MUCİZEVİ BİR MEKANİZMADIR

Piyasa mekanizması insanoğlunun bugüne kadar keşfettiği en muci-


zevi mekanizmalardan biridir. Piyasa sayesinde birbirini hiç tanımayan mil-
yonlarca insan birbiri için çalışır, kimsenin burnunu kanatmadan, herkes
karnını doyurur.
20 | E konomi ni n Temel l eri I -I I

Piyasanın ne kadar barışçı ve mucizevi bir mekanizma olduğunu “kur-


şun kalemin hikâyesi” üzerinden anlatmaya çalışalım.
Bir kurşun kalemin nasıl yapıldığını, hangi süreçlerden geçerek kulla-
nıma hazır hale geldiğini hiç düşündünüz mü? Russell Roberts Her Şeyin
Bedeli (2014) adlı eserinde kurşun kalemin üretimi hikâyesi üzerinden bize
piyasanın ne kadar mucizevi bir mekanizma olduğunu, ortada sağa sola
talimatlar veren bir Diktatör, Çar, ya da Komutan olmadan kendiliğinden
doğan bir düzen içinde binlerce insanın nasıl işbirliği yaptığını ve birbirlerinin
10
çabaları sayesinde bu insanların nasıl ekmek parası kazandıklarını anlatır.
Prof. Lieber, iktisat son sınıf öğrencilerine verdiği seminer dersine “Hiç kimse
bir kurşun kalem yapamaz!” diyen meydan okuyucu bir cümle ile başlar ve
bu konuda öğrencilere ne düşündüklerini sorar. İlerleyen haftalar boyunca
Prof. Lieber konuyu detaylandırır ve nasıl olup da ortada bir organizatör ol-
madan, bir komuta kontrol merkezi olmadan, Kaliforniya’daki sedir ağaçları-
nın, yeraltından çıkarılan grafit madeniyle buluştuğunu, binlerce birbirini ta-
nımayan insanın küçük çabalarıyla parçaların bir araya gelip nihayet bir kur-
şun kaleme dönüştüğünü, nasıl olup da kırtasiyeciye her uğradığımızda ye-
terince kurşun kalemin bizi hazır beklediğini anlatır.
Kitabı okumak isteyen meraklı öğrencinin heyecanını kaçırmamak için
ayrıntılara girmeyelim; ama şu kadarını söyleyelim: fiyatların sinyal görevi
görmesi sayesinde, tüketicilerin taleplerini karşılamak üzere harekete geçen
üreticiler, onların organize ettiği faaliyetler, istihdam ettiği işçiler, tedarikçiler,
hammadde sağlayıcılar, pazarlamacılar, âdetâ bir zincirin halkası gibi birlikte
çalışır, iş birliği yapar. Böylece ünlü iktisatçı ve siyaset felsefecisi F. Hayek’in
deyişiyle kendiliğinden müthiş bir düzen doğar. Piyasa denen bu müthiş
mekanizma sayesinde insanlar birbirlerinin burnunu kanatmadan, kimse
diğerinin elindekine göz koymadan kendi ekmeğini kazanır.

 ENDONEZYALI KÖYLÜNÜN TÜRKİYELİ PROFESÖRLE


KITAP ÜZERINDEN İRTİBATININ ÖYKÜSÜ:

Piyasanın nasıl müthiş bir mekanizma olduğuna dair bir başka öykü-
müz daha var. Yirminci yüzyılın Keynes ile birlikte iki en önemli iktisatçısın-
dan biri olan Milton Friedman’ın ağzından bizzat dinlediğim hikâyeyi biraz
Türkiye'ye uyarlayarak anlatayım: Sabahın erken saatlerinde, daha alacaka-
ranlıkta, elinde balta, yağmur ormanına ağaç kesmeye giden bir Endonezyalı
köylü düşünün. Adamın derdi, sadece ekmek parası kazanmaktır. Tek bildiği
de ormandan keseceği ağacı birilerinin para vererek ondan satın alacağıdır.
Kendisinden ağacı satın alacak kişi dışında hiç kimseyi tanımaz, sonra ne
olacak bilmez, bilmesine de gerek yoktur.

10
Orijinal hikâye “Ben, Kurşun Kalem” için bkz. Read (1958).
İ kti sadı n E vr ensel Yasal ar ı | 21

Bir sonraki aşamaya geçin: ağacı satın alan adamın tek bildiği bunu
kendisinden alacak bir hızarcının varlığıdır. Hızarcı ağacın sağını solunu
düzeltip kereste haline getirince, bunu bir kâğıt fabrikası sahibi satın alır.
Hızarcının derdi de ekmek parasıdır; onun da tek bildiği üretilen kâğıdı bir
matbaacının alacağıdır. Zincirin devamı nereye uzanır onu bilmez, bilmesi
de gerekmez. Türkiyeli bir matbaacı Endonezya’da üretilen kâğıdı satın alır-
ken tek bildiği, kitap basmak isteyen bir yayınevinin kendisine sipariş vere-
ceğidir. Konya’da Necmettin Erbakan Üniversitesi’nin, Kırıkkale’de Kırıkkale
Üniversitesi’nin ve dahi Türkiye’nin birçok başka üniversitesinin çiçeği bur-
nunda öğrencileri kitap beklemektedir…
Bu durumu dikkate alan, bencileyin kafayı yazmaya takmış bir üniver-
site profesörü de ne zamandır yazmayı düşündüğü şeyleri nihayet, çoluk-
çocuk uykudayken, gecenin geç saatlerinde bir araya getirmeyi başarmıştır.
Bilgisayara yazdıklarını artık kitap olarak yayımlatmak istemektedir. Yayıne-
vine gider, pazarlık yapılır, kitap siparişi verilir. Yayınevi kitabı basabilmek
için matbaaya gider; matbaacı bu işi yapabilmek için kâğıt tedarik etmek
durumundadır; kağıtçı kereste temin etmelidir, keresteci de bunu kendisine
satacak bir hızarcıya müracaat eder, o da ormandan o ağacı kesen köylüye.
Yurdum insanının deyimiyle, nereden nereye?... Türkiye’den Endonezya’ya,
öğrenciden profesöre, profesörden yayınevine, oradan matbaaya, oradan
kağıtçıya, oradan hızarcıya, oradan yağmur ormanına daha şafak sökmeden
dalan köylü amcaya…
Zincirin iki ucundaki Endonezyalı köylü ile Türkiyeli profesör birbirini
tanımaz, hiç görüşmemişlerdir. Matbaacı ile hızarcı da öyle; kâğıt fabrikatörü
ile yayınevi sahibi de. Herkesin tek bildiği şey, o nesneyi üretirse zincirin bir
sonraki halkası durumundaki kişinin kendisinden o nesneyi satın alacağıdır.
İşte piyasa mekanizması, birbirini hiç tanımayan, hayatta hiç karşılaşmamış,
birbirini belki de hiç görmeyecek olan binlerce, on binlerce insanın, ekmek
parası peşinde koşarken birbiriyle iş birliği yapmasını sağlayan o mucizevi
11
mekanizmadır. Piyasa budur.

1.15. İKTİSADIN TEMEL MESELESİ KARIN DOYURMA


MESELESİDİR

İnsanoğlu hayata tutunabilmek, yaşamını devam ettirebilmek için kar-


nını doyurmak, yiyip içmek zorundadır. Yiyip içecek nesneler kıttır. Doğada
hazır bulunan gıdalar her birimizin ihtiyacını karşılamaya yetmez. Hayatımızı
devam ettirebilmemiz için ihtiyacımız olan gıdaları, üretim için kullanabilece-
ğimiz üretim faktörleri, hammaddeler ve ara malları (girdileri) kullanarak önce

11
Piyasanın temel mantığı ve piyasa mekanizmasının erdemleri konusunda ilave okuma için
örneğin bkz. Roberts (2016), Hayek (2007), Swanepoel (2006), Abrams (2006), Gordon
(2004). Piyasanın temel mantığını kavramadan, kumanda sistemine olan üstünlüğünü gö-
remeden öğrencilerine iktisat dersi veren hocaların varlığını bilmek hüzün verici, böyle hoca-
lardan ders alan öğrencilerin varlığını bilmek daha da hüzün vericidir…
22 | E konomi ni n Temel l eri I -I I

üretmemiz, tüketime hazır hale getirmemiz gerekir. Bunun için girdilerin ya-
nısıra finansmana da ihtiyacımız vardır. Gelirimiz olmadan harcamalarımızı
finanse edemeyiz, çalışmadan gelir elde edemeyiz. Gelir ile harcamalarımız
arasında bir denge kuramazsak, borca girer, sonunda türlü sıkıntıların kuca-
ğına düşeriz. O halde, sağlıklı bir yaşam sürdürebilmemiz için, eskilerin de-
yimiyle “iki yakamızı bir araya getirebilmemiz,” gelir ile harcamalarımız ara-
sında bir denge kurabilmemiz gerekir.
İhtiyaçlarımız –belki sonsuz değil, ama- saymayacağımız kadar çok-
tur. Bütçemiz, kaynaklarımız ise sınırlıdır. Üretim için kullanabileceğimiz
emek, sermaye, toprak gibi temel üretim faktörleri de sınırlıdır, tüketim için
kullanabileceğimiz bütçemiz de. Üretim, dağıtım, pazarlama ve tüketim için
kullanabileceğimiz enerji de, güç de, zaman da sınırlıdır. İnsanlar olarak
sınırlı, sonlu, sonradan olma, zayıf, birbirine muhtaç, kendi kendine yeterli
olmayan yaratıklarız. Sonsuz olan, sınırsız olan, kendine yeterli olan, hiç
kimseye muhtaç olmayan yegâne varlık, evrenin Yaratıcısı olan Allah’tır. O
halde ihtiyaçlarımız ile kaynaklarımız arasında bir denge kurmak zorundayız.
Nasıl üretip nasıl kazanacağımızı, neye ne kadar para harcayacağımızı bil-
mek, ölçüyü kaçırmamak zorundayız.
İşte iktisat tam da bu meselelerle ilgilenen sosyal bilim dalıdır. Karın
doyurma zengin fakir, Müslim-gayriMüslim, Doğulu-Batılı, Alevi-Sünni, Arap-
Acem, Türk-Kürt, kadın-erkek, yaşlı-genç bütün insanların ortak sorunu ol-
duğu için, karın doyurma sorununu temel meselesi yapan iktisat öteki sosyal
bilim dallarına kıyasla daha merkezi bir konumdadır. Hangi mesleği icra
edersek edelim, ne işle meşgul olursak olalım, herhangi bir iş yapabilmek
için önce karnımızı doyurmak, beslenme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarımı-
zı karşılamak zorundayız. İşte iktisat bize, ihtiyaçlarımızı nasıl karşılayaca-
ğımız, nerelerden nasıl gelir elde edebileceğimiz, gelirlerimiz ile harcamala-
rımız arasında nasıl denge kurabileceğimiz konusunda yardımcı olmaktadır.
İktisadi sistemler temelde ikiye ayrılır: piyasacı sistemler, devlet-
çi/kumandacı sistemler. Sandığımızın aksine, bu ayrım dinden, etnik köken-
den, coğrafyadan ve kültürden bağımsızdır. Müslüman da olsak, Hristiyan da
Ateist de, Türk de olsak, Arap da, Acem de, Doğulu da olsak, Batılı da, As-
ya’da da yaşasak Avrupa’da da, iktisaden ya piyasacı bir sistemi benimseriz,
ya da devletçi/kumandacı sistemi. Bu ikisinin karması, biraz devletçi biraz da
piyasacı sistemin karşımı sistemler de vardır, ama uygulamada karma sis-
temlerin ya piyasacı özellikleri ağır basar ya da devletçi ve kumandacı özel-
likleri. Başka bir deyişle, “fifti-fifti” ideal bir “karma sistem” yoktur.
Piyasacı sistemin temel özellikleri özel mülkiyet, kâr arayışının meşru-
iyeti, tercih ve girişim özgürlüğü, bireysel karar mekanizması, fiyatların arz ve
talep (piyasa) tarafından belirlenmesi, rekabet, sınırlı devlet ve serbest tica-
rettir. Devletçi/kumandacı sistemin temel özellikleri ise kamusal mülkiyet,
merkezi planlama, kâr arayışının meşru görülmemesi, fiyatların kamu otori-
tesi tarafından belirlenmesi, rekabete sıcak bakılmaması, devlet gücünün
sınırlı olmaması ve dış ticarette korumacılıktır. Pratikte piyasacı sistem kapi-
İ kti sadı n E vr ensel Yasal ar ı | 23

talizme, kumandacı sistem sosyalist sisteme yakındır. Ancak bu kavramları


birebir eşleştirmek ve piyasacı sistem=kapitalizm, kumandacı sis-
tem=sosyalizm demek her zaman doğru olmayabilir. Çünkü kapitalizm ve
sosyalizmin tek bir çeşidi yoktur. Kapitalizmin devlet desteğine, kayırmacılığa
ve tekelciliğe dayalı türleri olabildiği gibi, sosyalizmin de piyasa mekanizma-
sıyla nispeten barışık modelleri olabilir. Ancak ille de bir yakınlık kurulacaksa
kapitalizmin serbest piyasa sistemine, sosyalizmin ise devletçi/kumandacı
sisteme yakın olduğu gayet açıktır. İslam’ın serbest piyasa sistemiyle uyumlu
bir din olduğu, erken dönem Müslüman toplum pratiklerinin de esasen piyasa
12
sistemiyle uyumlu ve tutarlı olduğu konusunda kuşku yoktur.

1.16. İKTİSATTA KULLANILAN BAZI MODELLER

Biyoloji derslerinde kullandığımız plastik iskeletleri veya organları dü-


şünelim. Bu modeller, vücudun organlarının bir arada nasıl çalıştığını anlat-
mak için kullanılır. Bir plastik böbreği, böbrek ihtiyacı olan birisine nakletmeyi
düşünmeyiz ama insan bedeninin nasıl çalıştığını onun yardımıyla hayal
edebiliriz. Başka bir deyişle gerçekliğin nasıl işlediğini anlayabilmek, açıkla-
yabilmek ve tahminler yapabilmek için basit modellere ihtiyacımız vardır.
İktisatçılar da iktisadi realiteyi açıklayabilmek için model kurar, denk-
lem ve grafiklerin yardımına başvururlar. Modelleri birtakım varsayımlar üze-
rine inşa eder ve ekonomiyi basitleştirerek anlatma yöntemini tercih ederler.
Model, karmaşık realitenin basitleştirilmiş bir şeklidir. Aşağıda iktisatçıların
alet çantasında bulunan bazı basit modeller tanıtılmıştır.

 Döngüsel Akım Modeli

Bir ekonomi, milyonlarca insanın alım, satım, çalışma, üretme ve tü-


ketme gibi çok çeşitli faaliyetleri ile ortaya çıkar. Ekonominin nasıl çalıştığını
ve iktisadi aktörlerin birbirlerini hangi açılardan etkileyerek bir bütün oluştur-
duklarını açıklamak için geliştirilmiş basit bir model vardır: Döngüsel akım
modeli. Model özü itibariyle, yukarıda sözü edilen piyasa denen mucizevi
mekanizmanın nasıl çalıştığını, üreticilerle tüketicilerin, alıcılarla satıcıların,
işçilerle işverenlerin, hanehalklarıyla firmaların nasıl birbirlerine muhtaç ol-
duklarını ve hep birlikte beşikten mezara piyasanın parçası olduklarını görsel
olarak ortaya koymaktadır.

12
İslam’ın ilk döneminde uygulanan sistemin piyasacı niteliği ve kapitalizme akrabalığı konu-
sunda kayda değer bir analiz için bkz. Koehler (2016).
24 | E konomi ni n Temel l eri I -I I

Gelir Harcama
M al ve
Hizmetler
Piyasası
Mal ve Mal ve
hizmet satı mı hizmet a lımı

Firmalar Hane Halkları

Emek, arazi ve
Üretim serma ye
faktörleri
Üretim
Faktörleri
Piyasası
Ücret, kira ve kar Gelir

Şekil 1.1: Döngüsel Akım Modeli

Şekil 1.1’de gösterilen iktisadi faaliyetlerin döngüsel akımı modeline


göre iki tür iktisadi aktör (kara verici) vardır: Hanehalkları (aynı çatı altında
yaşayan ve ortak bir bütçe ile geçinen insanlar topluluğu, aileler) ve firmalar.
Firmalar, emek, sermaye (fabrika, atölye ve makineler) ve toprak (doğal
kaynaklar) gibi girdiler kullanarak mal ve hizmet üretimi gerçekleştirirler. Bu
girdilere “üretim faktörleri” adı verilir. Üretim faktörlerinin (yani emeğin, ser-
mayenin ve toprağın) sahibi hane halklarıdır; bunları firmalara kiraya verir,
firmaların ürettiği mal ve hizmetleri ise satın alırlar.
Hanehalkı ve firmalar, iki piyasada karşı karşıya gelirler. Hanehalkları,
mal ve hizmet piyasasında alıcıdıe ve firmaların ürettiği mal ve hizmetler için
tüketim harcaması yaparlar. Aynı hanehalkları, üretim faktörleri piyasasında
satıcı iken firmalar alıcıdır. Hanehalkları, firmaların mal ve hizmet üretimi için
ihtiyaç duyduğu girdileri (üretim faktörlerini) temin eder, satar veya kiraya
verirler. Firmaların, işgücü ve sermaye olmadan mal ve hizmet üretebilmesi
mümkün müdür?
Bu model, ekonomide iki gurup arasındaki etkileşimin nasıl gerçekleş-
tiğini, iki kesimin birbirine nasıl muhtaç olduğunu açık bir şekilde göstermek-
tedir. Buna göre, hane halklarından firmalara emek, sermaye ve toprak gi-
der. Firmalar bu faktörleri mal ve hizmet üretiminde kullanır; üretilen mal ve
hizmetler sonunda hane halkına satılır. Yani, hane halkından firmalara üre-
tim faktörleri akımı, firmalardan hane halkına ise mal ve hizmet akımı ger-
çekleşir.
İ kti sadı n E vr ensel Yasal ar ı | 25

Diğer yandan hanehalkı, firmalardan mal ve hizmet satın almak için


para harcar, buna tüketim harcamaları denir. Firmalar ise, hane halkının
harcamasından bir gelir elde eder, buna satış hasılatı denir. Firma elde ettiği
hasılatın bir kısmını satın aldığı veya kiraladığı üretim faktörleri için ödeme
yapmak üzere kullanır. İşçilere yapılan ödemeye ücret, toprak sahibine yapı-
lan ödemeye rant, sermaye sahibine yapılan ödemeye ise faiz, bunların
hepsine birden faktör ödemeleri adı verilir. Faktör ödemeleri yapıldıktan son-
ra hasılattan geriye kalan kısım, esasen kendileri de bir hanehalkı üyesi olan
firma sahipleri ya da girişimciler için kâr olarak kalır. Böylece, hane halkın-
dan firmalara tüketim harcaması; firmalardan hane halkına ise ücret, rant,
faiz ve kâr transferi gerçekleşir. Bir tarafın harcaması diğerinin geliridir.
Buna bir de şöyle bakalım... Mado Kafe’de içtiğiniz bir bardak kahveye
ödediğiniz 1 lira, kafenin kasasına nakit olarak girer ve onlar için bir gelir
olur. Ama kafecinin üretim faktörleri piyasasında girdi satın almak için paraya
ihtiyacı olacağından aynı 1 lirayı bunun için harcar. Örneğin bu para, kira
veya çalışanlara ücret ödemesi olarak kullanılabilir. İki durumda da bu 1 lira
hane halkının geliri olarak birinin cüzdanında yerini alır. Bu akım tamamla-
nınca döngüsel akım yeniden başlar. Yani döngüsel akım modeli, ekonomi-
nin her bir parçasının nasıl birleştiğini hayal etmek açısından faydalıdır.
Tabii gerçek hayat bundan biraz daha karmaşıktır. Tabloyu daha ger-
çekçi kılmak için buna üç aktör daha ilave etmek gerekir: devlet, bankalar,
dış alem. Devlet hanehalkı ve firmalardan vergi toplayıp karşılığında kamu
hizmetleri (savunma, güvenlik, adalet, altyapı vs.) üretir. Bankalar tasarruf
sahipleri ile krediye ihtiyacı olanları buluşturur, yatırımların finansmanına
aracılık eder. Dış aleme ihtiyacımızdan fazlasını satarız (ihracat), eksiğimiz
olanı ondan alırız (ithalat). Daha karmaşık döngüsel akım şeması Mikroikti-
sat ders kitaplarında bulunabilir.
Yurdum insanının o güzel ifadesiyle söylersek, “inanmayacaksınız
ama,” beşikten mezara hepimiz bu tablonun içindeyiz, kaçış yok. Biz daha
dünyaya gelmeden ana-babamız sağlık kontrolü, bebek eşyası vs. bizim için
birtakım masraflar zaten yapmışlar, bunları karşılayabilmek için bir yerlerde
iş bulup çalışmışlardır. Allah geçinden versin, uzun bir ömür de yaşasak
“bütün canlar ölümü tadacaktır” ilahi fermanı gereğince günün birinde dün-
yayı terk edeceğiz. O gün geldiğinde bu defa yakınlarımız cenaze için kefen,
mezar, mezartaşı, defin, taziye, yemek vs. bizim için hâlâ bazı masraflara
katlanmak durumundadırlar. Velhasıl, iktisadi faaliyetlerin döngüsel modeli
çok kapsayıcıdır, farkında olalım.
26 | E konomi ni n Temel l eri I -I I

 Üretim İmkânları Eğrisi Modeli ve Fırsat


Maliyeti
Döngüsel akım örneğinin tersine, birçok iktisadi model, matematiksel
gösterimler üzerinde inşa edilmiştir. Üretim İmkanları Eğrisi (ÜİE) olarak
bilinen model, temel iktisadi işleyişi anlamak için çok yararlı bir araçtır. ÜİE,
veri bir teknoloji ve kaynak donanımı ile bir ekonomide iki maldan üretilmesi
muhtemel mal ve hizmet kombinasyonlarını gösterir. Bu eğri, değiş-tokuş,
fırsat maliyeti, büyüme, daralma, işsizlik, etkinlik ve etkinsizlik gibi kavramları
anlamamıza yardımcı olur.
Gerçek hayatta ekonomide milyonlarca mal ve hizmet üretilir; ama sa-
dece iki malın (meselâ, buğday ve bilgisayar) üretildiği bir ekonomi hayal
edelim. Bu iki ürünün üretilmesi için tüm üretim faktörlerinin kullanıldığını
kabul edelim. Bilgisayar ve buğday gibi iki malın üretildiği, aylık 50 bin saatlik
emek gücüne sahip bir üretim faktörünün (emek) çalışması ile işleyen bir
ekonomi düşünelim. Bir bilgisayar üretmek için 100 saatlik işgücünün, bir ton
buğday için ise, 10 saatlik işgücünün gerekli olduğunu varsayalım.

Saatlik İstihdam Üretim Buğday


(ton)
Bilgisayar Buğday Bilgisayar Buğday
6,000
A 50.000 0 500 0 5,000 E
4,000 D
G
B 40.000 10.000 400 1.000
3,000 C
C 25.000 25.000 250 2.500 2,000
F B
1,000
D 10.000 40.000 100 4.000 A
0
0 10 0 20 0 3 00 4 00 5 00 6 00
E 0 50.000 0 5.000
Bilgisayar
Şekil 1.2: Üretim İmkanları Eğrisi Üzerindeki Farklı Noktalar
Üretim İmkanları Eğrisi üzerinde bulunan noktalarda üretim (A ve E
arasında bulunan noktalar gibi) yapmak mümkündür. Bu noktaların, aynı
zamanda etkinliğin sağlandığı üretim düzeyleri olduğunu söyleyebiliriz. Çün-
kü tüm kaynaklar tamamen kullanılmış, hiç kaynak israf edilmemiş, atıl bıra-
kılmamıştır. Üretim İmkanları Eğrisinin altında kalan noktalarda (F gibi) üre-
tim yapmak mümkün olmasına rağmen, kaynak kullanımı bakımından etkin
değildir. Zira kaynaklar mevcut kapasitenin altında kullanılmıştır. Meselâ
çalışabilir durumdaki işgücünün bir kısmı kullanılmamıştır; işsiz insanlar orta-
lıkta dolaşmaktadır veya kafeler “okeye dördüncü arayan” avare kalabalıklar-
la doludur. Ya da fabrikalar tam kapasite üretim yapmayıp âtıl kapasite ile
çalışmaktadır. Atıl kapasite, mevcut üretim kapasitesinin bir kısmının kulla-
nılmaması, meselâ bir üniversite öğrencisinin, gelecekle ilgili planlar yapması
İ kti sadı n E vr ensel Yasal ar ı | 27

ve buna uygun bir çalışma moduna girmesi gerekirken hiçbir şey yapmadan,
eve kapanıp saatlerce gençlik dizileri izlemesi durumuna benzetilebilir.
Üretim İmkanları Eğrisinin üstünde bulunan noktalara gelince (G gibi),
bu düzeyde bir üretim mümkün ya da erişilebilir değildir. Mümkün olsa bile,
ekonomi bu üretimi kendi kaynaklarını kullanarak gerçekleştirecek kapasite-
ye sahip olmadığından, dış dünyadan kapasite artırıcı unsurlar (sermaye ve
emek gibi) transfer etmesi gerekmektedir.
Fırsat maliyeti, “bir şeyi elde etmek için vazgeçmek zorunda olduğu-
muz (ikinci en iyi) şey” olarak ifade edilmişti. Üretim İmkanları Eğrisi üzerinde
üretilen mal demetlerinden birisinden diğerine geçerken fırsat maliyetini,
elimizdeki iki şeyden birini bir birim artıralım derken diğerinden ne kadar
vazgeçmek zorunda kalacağımızı görebiliriz (Şekil 1.3).

Buğday
(ton )
6,000 -1000
Eğim = = -10
100
5,000
4,000
3,000
2,000
1,000
0
0 10 0 20 0 3 00 4 00 5 00 6 00
Bilgisayar

Şekil 1.3: Üretim İmkanları Eğrisi ve Fırsat Maliyeti


Şekil 1.3’e göre, bir bilgisayar üretmenin fırsat maliyeti 10 ton buğday
üretiminden vazgeçmektir. Zira, hiç bilgisayar üretmeyip tüm kaynaklarla 5
bin ton buğday üretilen bu hayali ekonomi, kaynaklarının bir kısmını 100
bilgisayar üretmek için kullanmaya karar verirse, 1000 ton buğday üretmek-
ten vazgeçmek zorunda kalır. Matematiksel olarak bu, üretim olanakları eğri-
sinin eğimi demektir: m=Δy/Δx=1000/-100=-10.
İktisadın temel-evrensel ilkeleri arasında zikrettiğimiz fırsat maliyeti ol-
gusu, bir maldan daha çok üretmek için diğerinden belli bir miktar kısmak
gerektiğine işaret eder. Böylece üretim olanakları eğrisinin eğimi de bir malın
diğeri cinsinden fırsat maliyetini gösterir.
Bu basit modelle ülkelerin karşılaştırmalı üstünlük alanları da sapta-
nabilir. İktisadın en uzun soluklu teorilerinden biri, fırsat maliyetine dayana-
rak hesaplanacak karşılaştırmalı üstünlüğe göre uzmanlaşma ve serbest dış
ticaretin her iki ülkenin de menfaatine olacağını öne süren karşılaştırmalı
üstünlükler teorisidir. Bu çerçevede örneğin Almanya ve Türkiye arasında bir
birim daha fazla giysi üretmenin fırsat maliyetini karşılaştırırsak (Şekil 1.4),
hangi ülkede bir birim daha fazla giysi üretmenin fırsat maliyetinin diğerine
göre daha düşük olduğu iddia edilebilir? Bu soruyu cevaplamak için, her iki
ülkenin üretim imkanları eğrisinin eğimini karşılaştırmalıyız.
28 | E konomi ni n Temel l eri I -I I

Buna göre, Türkiye’nin üretim imkanları eğrisi, bütün kaynakları kulla-


narak daha fazla giysi üretilebileceğini gösterdiği için giysi ekseninde daha
fazla, daha yatıktır. Yani Türkiye’de daha fazla giysi üretmek, bu ülkenin
üretim imkanları eğrisinin eğimi ½ olduğu için daha az kâğıttan vazgeçmek
karşılığında gerçekleşir. Oysa Almanya’da durum tam tersidir. Zira bu ülkede
1 birim daha fazla giysi üretmek için 2 birim kâğıttan fedakârlık yapmak ge-
rekecektir. Almanya’nın üretim imkanları eğrisinin eğimi, bir birim daha fazla
giysi üretmenin fırsat maliyetini yansıtır.
Almanya Türkiye
Kağıt Kağıt
600 600
500 500
400 400
300 300
200 200
100 100
0 0
0 100 200 300 400 0 100 200 300 400
Giysi Giysi

Şekil 1.4: İki Ülke Arasında Fırsat Maliyeti Karşılaştırması

Üretim imkanları eğrisinin (ÜİE) işe yaradığı başka alanlar da vardır.


Örneğin ekonomik büyüme ve küçülmenin bu eğri yardımıyla gösterilmesi
mümkündür. Sadece iki malın üretildiği ve bütün kaynakların kullanıldığı bir
ülkede, ekonomik büyümenin sonuçları ÜİE yardımıyla acaba nasıl gösteri-
lebilir? Şayet ÜİE, etkin üretimin sınırlarını gösteriyorsa, bu eğrinin eğimi
değişirse veya dışarıya/içeriye doğru hareket etmeye başlarsa bunun anlamı
nedir?

Buğday
(ton)
Ekonomik
6,000 büyüme
sonucu eğri
5,000 sağa ve dışa
doğru kayar
4,000
3,000
2,000
1,000
0
0 10 0 20 0 30 0 40 0 5 00 6 00
Bilgisayar

Şekil 1.5: Üretim İmkanları Eğrisi ve Ekonomik Büyüme


İ kti sadı n E vr ensel Yasal ar ı | 29

Bir ekonomiye dışarıdan gelen ek kaynaklar (sermaye arzının genişleme-


si, normal nüfus artışı dışında yüzbinlerce yeni işgücünün akmasına sebep ola-
cak şekilde bir nüfus hareketliliği olması gibi) ve teknolojide meydana gelen
gelişmeler sonucunda, o ülke, bir önceki duruma göre daha fazla mal ve hizmet
üretebilir. Nitekim Şekil 1.5, ekonominin, zamanla veya bazı şartlar oluşursa,
daha çok bilgisayar veya daha çok buğday üretebilir hale gelebileceğini göster-
mektedir. Bu ülke, ürettiği herhangi bir maldan daha fazla üretmek yerine her iki
maldan üretmek isteyeceği yeni bir bileşimi tercih edebilir. ÜİE’nin dışa doğru
(sağa) kayması iktisadi büyümeyi, içe doğru (sola) kayması ise negatif büyümeyi
yani küçülmeyi gösterir.
Üretim imkanları eğrisi yukarıda gösterildiği gibi doğrusal bir çizgi şeklinde
olabilir; bu takdirde fırsat maliyeti sabittir, iki maldan biri daha fazla üretildikçe
sabit bir oranda diğerinden vazgeçmek gerekecektir. Buna karşılık ÜİE’nin ger-
çek hayatta içbükey (konkav) bir şekle sahip olması daha kuvvetli bir olasılıktır.
İçbükey bir ÜİE’nin eğimi sağa doğru gidildikçe artar ki, bu duruma “artan fırsat
maliyeti kanunu” adı verilir; bir maldan bir birim daha fazla üretmek için her defa-
sında öteki maldan daha fazla vazgeçmek zorunda kalacağız demektir. Ekono-
mide var olan kaynaklar bir endüstriden diğerine kaydırılınca fırsat maliyetinde
değişiklik meydana gelmesi kuvvetle muhtemeldir. Şimdi, gerçek hayatta daha
çok rastlanan bu duruma bakalım.
A n oktası nda; B noktasında;
süt A süt
bisik letin fırs at bisik letin fırs at
maliyeti düş ük tür. maliyeti
yük sekti r.
B

Bisiklet Bisiklet

Şekil 1.6: İçbükey Üretim İmkanları Eğrisi Üzerinde Fırsat Maliyetleri


Bu ekonomi, kaynaklarını süt üretiminden bisiklete kaydırırken üretim im-
kanları eğrisinin eğimi (fırsat maliyeti) daha fazla dikleşmeye (artmaya) başlar.
Böyle bir ekonomide, daha çok bisiklet üretmenin fırsat maliyeti sürekli artar.
Örneğin A noktasında, bu ekonomide sınırlı sayıda olan işçilerin çoğu süt üret-
mekle iştigal etmekte iken bir birim daha çok bisiklet üretmek için süt üretimin-
den vazgeçilmesi gereken miktar (fırsat maliyeti) düşüktür. Şeklin sağındaki B
noktasında ise, işçilerin büyük çoğunluğu bisiklet üretmektedir. Daha çok bisiklet
üretmek için, süt üreticilerinin bir kısmını bu sektörden bisiklete kaydırmak gere-
kecektir. Bu da süt üretiminin hızla azalmasına neden olur.Buna göre, farklı
işçiler farklı yeteneklere sahip olduğu zaman üretim imkanları eğrisi yay şeklini
alır, içbükey hale gelir. Çünkü bir maldan bir birim daha çok üretmenin fırsat
maliyeti farklılaşmaya başlar. Üretim imkanları eğrisi, diğer kaynağın bir bölümü
veya farklı fırsat maliyetine sahip kaynakların karışımı söz konusu olduğunda da
yay şeklini alır.Farklı kullanımlar için uygun farklı türde toprağın bulunması du-
rumu bunu açıklar.
30 | E konomi ni n Temel l eri I -I I

BÖLÜM ÖZETİ
 Sosyal bilimlerin evrensel yasaları olabilir mi, ya da sosyal bilimlerin
bulguları ideoloji ve değerden bağımsız mıdır konusu öteden beri tar-
tışılır. Mutlak anlamda evrensellik sadece sosyal bilimlerin değil, doğal
bilimlerin bulguları için de söz konusu değildir. Buna karşılık cinsiyet,
kültür ve ideolojiden bağımsız kalıcı düzenlilikler anlamında sosyal bi-
limlerin de, dolayısıyla iktisadın da “evrensel” yasaları vardır.
 Her şeyin bir bedeli vardır, bedava ekmek yoktur. Güneş ve hava dı-
şında hiçbir nesne herkesin ihtiyacını karşılayacak kadar bol değildir.
Kıt kaynaklarla ihtiyaçları tatmin edecek ürünler üretmek ancak belirli
bir maliyete katlanarak yapılabildiği için de, her şeyin bir bedeli vardır.
 Her şeyin bir fırsat maliyeti vardır; her tercih bir vazgeçiştir. Bir şeyi
tercih ettiğimiz anda, başka bir şeyden vazgeçiyoruz demektir. Bu ne-
denle bir şey yapmadan, bir tercihte bulunmadan önce elimizdeki al-
ternatiflerin neler olduğuna, bir şey kazanalım derken neyi kaybetmek-
te olduğumuza dikkat etmeliyiz.
 Değer sübjektif bir olgudur, kişiye göre değişir, ihtiyacın şiddeti ve
çevre şartları tarafından belirlenir. Aynı nesnenin değeri farklı kişiler
için farklı olabileceği gibi, aynı nesnenin aynı kişi için değeri de, farklı
koşullar altında farklı olabilir.
 Marjinal fayda da marjinal verim de azalır. Susuz bir insan için ikinci
bardak suyun verdiği haz asla birincinin yerini tutmaz. Öteki her şey
sabitken değişken girdinin toplam üretime katkısı da giderek azalır.
 Fiyatları son tahlilde arz ve talep belirler. Bir malın doğru ve adil fiyatı
alıcı ile satıcı arasında serbest pazarlık sonucu oluşan fiyattır.
 Piyasa mekanizması birbirini tanımayan milyonlarca insanın birbiri için
çalışmasını ve barışçı yollardan karnını doyurmasını sağlayan muci-
zevi bir mekanizmadır.
 Piyasaya müdahalenin görünmeyen ve niyetlenilmemiş sonuçları var-
dır. Bu durum ekonomi piyasası için olduğu kadar siyaset piyasası için
de, hayatın diğer alanları için de geçerlidir.
 Marifet iltifata tabidir, müşevvikler/özendiriciler işe yarar; teşvik edilen
şey artar, caydırılan şey azalır.
 Para arzını ölçüsüz şekilde artırmak fiyatları artırır, enflasyon yaratır.
 Mülkiyet hakları nesneleri daha kaliteli, uzun ömürlü ve bakımlı kılar.
 Hiç kimse başkasının parasını kendi parası kadar dikkatli harcamaz.
 Serbest ticaret korumacılığa kıyasla daha olumlu sonuçlar doğurur.
 Devlet sınırlı, şeffaf, hesap verebilir olmalıdır; denetlenemeyen devlet
kişilerin hayatını keyfi müdahalelerle karartabilir.
 İktisadi realite modeller yardımıyla daha kolay anlaşılabilir, anlatılabilir
ve bunlar yardımıyla geleceğe yönelik tahminlerde bulunulabilir. İkti-
sadi faaliyetlerin döngüsel akımı modeli esasen üreticiler ile tüketicile-
rin, alıcılar ile satıcıların, işçiler ile işverenlerin, hane halkı ile firmaların
birbirine nasıl bağımlı olduğunu, bir tarafın harcamasının diğerinin ge-
liri olduğunu göstermektedir.
İ kti sadı n E vr ensel Yasal ar ı | 31

 Farklı toplum kesimlerini birbirimizin düşmanı, hasmı ya da rakibi gibi


görmek yerine, tamamlayıcısı ve birbirine muhtaç insanlar topluluğu
olarak görmek toplumsal barış ve refaha daha çok hizmet eder.
 Temelde dört üretim faktörü vardır: emek, sermaye, toprak, girişimci.
Yine esas olarak dört iktisadi karar biriminden söz edilebilir: hane hal-
kı, firma, devlet, dış alem. Üretim faktörlerinin sahibi hane halkıdır.
 Firmalar (bunları idare eden girişimciler) hane halkının emeğini, ser-
mayesini, toprağını satın alır ya da kiralar, bunlarla mal ve hizmet üre-
tir. Üretilen mal ve hizmetler hane halkları tarafından satın alınır.
 Hane halklarının tüketim harcamaları firmaların satış hasılatıdır. Hası-
lat bir sonraki adımda firmalar için faktör ödemelerine, hane halkları
içinse faktör gelirlerine dönüşür.
 Emeğin çıktı ya da hasılattan aldığı paya ücret, sermayenin payına
faiz, toprağın payına rant, girişimcinin payına kâr denir.
 Veri bir teknoloji altında eldeki bütün üretim faktörleri kullanılarak üreti-
lebilen mal ve hizmet bileşenlerini gösteren eğriye Üretim İmkanları
Eğrisi (ÜİE) denir. Eğrinin üzerindeki noktalar etkin, içindeki noktalar
etkin olmayan bileşenleri, eğrinin dışında kalan noktalar ise erişilebilir
olmayan noktaları gösterir.
 ÜİE’nin eğimi fırsat maliyetini gösterir. Eğrinin düz bir çizgi olması
sabit fırsat maliyetine, içbükey olması artan fırsat maliyetine işaret
eder. Gerçek hayatta daha çok artan fırsat maliyeti geçerli olup, ÜİE
içbükeydir. ÜİE’nin dışa (sağa) kayması ekonomik büyümeyi, içe (so-
la) kayması daralmayı veya negatif büyümeyi gösterir.
 ÜİE’nin eğimi yardımıyla farklı malların farklı ülkeler için fırsat maliye-
tinin hesaplanması, hangi ülkenin hangi malda karşılaştırmalı üstünlü-
ğe sahip olduğunun belirlenmesi mümkündür.
 En genelde iktisadi modeller piyasacı ve devletçi-müdahaleci modeller
olarak ikiye ayrılması mümkündür. Gerçek hayatta bu modellerin saf
haline rastlanması nadirdir; daha çok ikisinin çeşitli oranlarda karışımı
olan “karma” modellere rastlanmaktadır.
 Özel mülkiyet, girişim ve tercih özgürlüğü, rekabet, sınırlı devlet ve
serbest ticarete dayalı piyasacı modellerin, merkezden planlamacı,
devletçi ve müdahaleci modellere kıyasla daha fazla refah yarattığı
tecrübelerle sabittir.
32 | E konomi ni n Temel l eri I -I I

BÖLÜM TESTİ

1. Bedava ekmek olmamasının, her 6. Aldığımız son işçi, öteki işçileri de


şeyin bir bedeli olmasının temel ne- lafa tutmak suretiyle toplam çıktıyı
deni nedir? aşağı çekiyorsa, bu işçinin marjinal
verimi nedir?
A) Bolluk
B) Kıtlık A) Pozitif
C) Alternatifsizlik B) Negatif
D) Çeşitlilik C) Sıfır
E) Ucuzluk D) Bilinemez
E) Kendisine sorulmalı

2. Her tercihin bizi bir şeylerden vaz- 7. “Muhtar bile olamasın” diye önü
geçmeye zorlaması hangi kavramla kesilmek istenen insanın daha sonra
ifade edilir? hızlı bir yükselişle Cumhurbaşkanı
A) Enflasyon olabilmesi neyin örneğidir?
B) Maliyet muhasebesi A) Kaderin cilvesi
C) Fırsat maliyeti B) Siyasetin dinamik doğası
D) Piyasa fiyatı C) Müdahalenin pozitif sonucu
E) Üretim maliyeti D) Müdahalenin niyetlenilmemiş so-
nuçları
E) Müşevviklerin işe yaraması
3. Değerin kişiden kişiye değişeceğini
ifade eden kanun hangisidir?
8. Ses yarışmalarıyla keşfedilen yete-
A) Subjektif değer kanunu nekler neyin örneğidir?
B) Objektif değer kanunu
C) Emek değer kanunu A) Televizyonun cazibesi
D) Sabit değer kanunu B) Müşevviklerin işe yaraması
E) Değişken maliyet kanunu C) Bedava ekmek olmaması
D) Şöhretin bedeli
E) Fırsat maliyeti
4. “İkinci bardak su, birinci bardak su-
yun yerini asla tutmaz” tespiti hangi 9. Para arzı ölçüsüz artırılırsa hangisi
kanunda ifadesini bulur? kaçınılmazdır?
A) Azalan marjinal verim kanunu A) Ekonomik kriz
B) Alternatif maliyet kanunu B) Enflasyon
C) Enflasyonun parasallığı kanunu C) Döviz krizi
D) Subjektif değer kanunu D) Deflasyon
E) Azalan marjinal fayda kanunu E) Borsanın çöküşü

5. Fiyatları son tahlilde belirleyen ne- 10. Çayır ve meraların tez yıpranması,
dir? “ortak malların trajedisi” neyin öne-
mine işaret eder?
A) Devlet
B) Fiyat Tespit Komitesi A) İnsan hakları
C) Arz ve talep B) Hayvan hakları
D) Politbüro C) Kadın hakları
E) Toprak Mahsulleri Ofisi D) Mülkiyet hakları
E) Çevre koruma yasaları
İ kti sadı n E vr ensel Yasal ar ı | 33

11. “Malların geçmesine izin verilmeyen 16. Milyonlarca insanın birbirini hiç
sınırlardan askerler geçer” sözü ki- tanımadığı halde birbiri için çalışma-
me aittir? sını sağlayan mucizevi mekanizma
hangisidir?
A) Frederic Bastiat
B) Adam Smith A) Devlet
C) David Ricardo B) Piyasa
D) Lawrence Reed C) Merkezi planlama
E) Milton Friedman D) AVM
E) Kooperatif

12. Devletin keyfi uygulamalara giriş-


memesi için hangi sıfatları taşıması 17. İktisadın temel konusu nedir?
gerekir?
A) Zengin olma
A) Şeffaf B) Rahat yaşama
B) Sınırlı C) Karın doyurma mücadelesi
C) Hesap verebilir D) Para basma
D) Denetlenebilir E) Toplumsal değişim yasaları
E) Hepsi

13. “Hiç kimse başkasının parasını


kendi parası kadar dikkatli harca-
maz” sözü kime aittir? 18. Fiyat ve kalitenin her ikisi birden ne
zaman önem taşır?
A) Adam Smith
B) David Ricardo A) Kendi parasını kendisi için harcar-
C) Milton Friedman ken
D) John M. Keynes B) Kendi parasını başkası için harcar-
E) Robert Russell ken
C) Başkasının parasını kendisi için
harcarken
14. Kıt kaynakları barışçı yollardan D) Başkasının parasını başkası için
paylaşmanın yolu, savaşın panzehiri harcarken
nedir? E) Merzifon’a “zifon” almaya giderken
A) İthalat yasakları
B) Yüksek gümrük duvarları
C) Korumacılık
D) Serbest ticaret
E) Yüksek döviz kurları 19. Kamuda işlerin çoğu kez hantal,
gecikmeli ve verimsiz yürümesinin
motivasyon kaynağı hangisidir?
15. Asgari ücret yasalarının ironik ve A) Kendi parasını kendisi için harcama
niyetlenilmemiş sonucu nedir? B) Kendi parasını başkası için harca-
ma
A) İşsizlik C) Başkasının parasını kendisi için
B) İstihdam harcama
C) Enflasyon D) Başkasının parasını başkası için
D) Vergi indirimi harcama
E) Gelir artışı E) Saldım çayıra, Mevlâm kayıra
34 | E konomi ni n Temel l eri I -I I

20. Hangi dünyada insanlar hayallerinin 24. İktisadi karar birimlerinden biri olan,
peşinden daha kolay gidebilirler, ön- aynı çatı altında yaşayan ve ortak bir
lerindeki seçenekler daha fazladır? bütçe ile geçinen insanlar toplulu-
ğuna ne ad verilir?
A) Serbest ticaretçi dünya
B) Korumacı dünya A) Firma
C) Savaşçı dünya B) Girişimci
D) İstikrarsız dünya C) Devlet
E) Kumandacı dünya D) Hanehalkı
E) Dış âlem

21. Hangisi üretim faktörlerinin çıktıdan 25. Hangisi serbest piyasacı ekonomik
aldığı payı göstermez? modelin temel kurumlarından biri-
dir?
A) Ücret
B) Rant A) Özel mülkiyet
C) Faiz B) Rekabet
D) Kâr C) Sınırlı devlet
E) Maliyet D) Serbest ticaret
E) Hepsi

22. Veri bir teknoloji altında eldeki bütün


kaynaklar kullanılarak üretilebilen
etkin mal-hizmet bileşenlerini göste-
ren eğri hangisidir?
A) Arz eğrisi
B) Talep eğrisi
C) Üretim imkanları eğrisi
D) Marjinal fayda eğrisi
E) Marjinal maliyet eğrisi

23. İçbükey bir üretim imkânları eğrisi-


nin eğimi neyi gösterir?
A) Artan fırsat maliyeti
B) Azalan fırsat maliyeti
C) Sabit fırsat maliyeti
D) Azalan marjinal fayda
E) Kâr fırsatları
İ kti sadı n E vr ensel Yasal ar ı | 35

KAYNAKÇA
Abrams, B.A. (2006). Hayvan Çiftliği’ne Dönüş, (Çev. M. Acar), İstanbul: Plato Film Yayınları.
Acar, M (2016a). “İktisadın Ezeli Sorunsalı: Serbest Ticaret mi, Korumacılık mı?”
http://www.liberal.org.tr/sayfa/iktisadin-ezeli-sorunsali-serbest-ticaret-mi-korumacilik-mi-
mustafa-acar,165.php
Acar, M. (2016b). “FETÖ Belasından Çıkarılması Gereken Dersler,” Fikir Coğrafyası Platformu,
http://fikircografyasi.com/makale/feto-belasindan-cikarilmasi-gereken-dersler
Acar, M. (2005). Piyasa Devlet Müdahale, Ankara: Orion Yayınevi.
Demir, Ö. ve M. Acar (2005). Sosyal Bilimler Sözlüğü, 6. Baskı, Ankara: Adres Yayınları.
Demir, Ö. (2000). Bilim Felsefesi, 3. Baskı, Ankara: Vadi Yayınları.
Dikkaya, M. (2015). “İktisat Nedir?” Ekonominin Temelleri I-II, Savaş Kitabevi, Ankara.
Feyerabend, P. (1989). Yönteme Hayır: Bir Anarşist Bilgi Kuramının Ana Hatları, (Çev. A.
İnam), İstanbul: Ara Yayıncılık.
Feyerabend, P. (1999). Özgür Bir Toplumda Bilim, Çev. A. Kardam, İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Gordon, D. (2004). İktisadi Mantığa Giriş, (Çev. B. Akın), Ankara: Liberte.
Gwartney, J.D. ve R.L. Stroup (1999), Temel Ekonomi. (Çev. Y. Arsan), Ankara: Liberte.
Hayek, F.A. (2007). “Bilginin Toplumda Kullanımı,” (Çev. T. Yay), Liberal Düşünce, Cilt 12, Sayı
45, Kış-Bahar 2007, ss. 153-164. http://www.libertedownload.com/LD/arsiv/45/10-
hayek-bilginin-toplumda-kullanimi.pdf
Koehler, B. (2016). İslamın Erken Döneminde Kapitalizmin Doğuşu, Çev. İ. Kurun, Ankara:
Liberte.
Kuhn, T.S. (2014). Bilimsel Devrimlerin Yapısı, Çev. N. Kuyaş, 9. Baskı, İstanbul: Kırmızı
Yayınları.
Pool, J.C. ve R. M. La Roe (2011). Bir Günde Ekonomist Nasıl Olunur?, (Çev. Y. F. Zülfikar),
3. Baskı, İstanbul: Etkileşim Yayınları.
Popper, K.R. (2015). Bilimsel Araştırmanın Mantığı, Çev. İ. Aka, İ. Turan, 6. Bs., İstanbul:
Yapı Kredi Y.
Read, L.E. (1958). “I, Pencil: My Family Tree as told to Leonard E. Read,” Irvington-on-Hudson,
NY: The Foundation for Econ. Education, Inc.
http://www.econlib.org/library/Essays/rdPncl1.html (Türkçesi: “Bendeniz Kurşun Kalem,”
http://www.ozgurtoplumundegerleri.com/res/Leonard_E_Read_Bendeniz_Kursun_Kale
m.pdf
Reed, L.W. (2008). “Sağlam Kamu Politikasının Yedi İlkesi,” (Çev. M. Acar), Liberal Düşünce,
Yıl 13, Sayı 49, Kış 2008, ss. 157-166.
Roberts, R.D. (2013). Tercih, (Çev. M. Acar), 8. Baskı, Ankara: Liman Kitapları.
Roberts, R.D. (2016). Görünmez Kalp, (Çev. M. Acar), 7. Baskı, Ankara: BB101 Yayınları.
Roberts, R.D. (2014). Her Şeyin Bedeli, (Çev. M. Acar), Ankara: Liman Kitapları.
Swanepoel, M. (2006). Sefaletten Zenginliğe, (Çev. O. Çakmak, A. Yayla), 2. Baskı, Ankara:
Liberte.
36 | E konom i ni n Tem el ler i

You might also like