Professional Documents
Culture Documents
'Piyano Edebiyatı - Ergen, Doğa Docx' Dosyasını Sizinle Paylaşıyorum
'Piyano Edebiyatı - Ergen, Doğa Docx' Dosyasını Sizinle Paylaşıyorum
Bestecilerin piyanoya olan ilgi ve sevgileri, çeşitli zaman ve mekânlarda müzik kültürünün oluşumunu
sağlamış ve bu müzik kültürünün geçirdiği aşamalar da piyano tarihini oluşturmaktadır. Piyanonun
1709-1711 yıllarında İtalyan usta Bartolomeo Cristofori tarafından Floransa’da icadından çok daha
önce, bu müzik aletinin öncülü olarak eski Yunanistan’da, hareketli desteğin yardımıyla, farklı
yüksekliklere sahip tek telli, klavyesiz çalgı olan “monokord” karşımıza çıkmaktadır.
Klavikord
15. yy.da üretilen ilk klavikord modelleri,
diğer çalgıların aksine, mızrapla tellerin
çekilmediği, ancak, titreştirildiği bir sisteme
dayanıyorlardı. 20 ila 22 metal tele sahiptiler.
16. Yy. Sonu ve 17.
Yy. Başında oldukça geliştirilen klavikord,
döneminin en popüler çalgısı haline gelmişti.
18. Yy.da pianoforte’nin icadından sonra bile,
klavikord, uzunca bir süre popülerliğini korudu.
Spinet ve Virjinal
Spinetin, müzisyene ifade gücü vermemesi ve mızrabın çekme hareketinden doğan metalik ses rengi
gibi dezavantajları vardı; ancak, ses volümündeki yükseklik, onun, kısa sürede popüler olmasına yetti.
Bu tarz küçük boyutlu klavyeli çalgılar, portatif olarak taşınabiliyor ve bir masanın üstüne konarak,
rezonansları arttırılabiliyordu. Spinetti’nin ürettiği modellerde klavye çalgının dışındayken, 1550’den
sonra, Milan’lı Rossi, klavyeyi çalgının içine alan modeller geliştirmişti.
İngiltere’de spinet, virjinal olarak tanınmıştır. Bazı yazarlar, bu iki çalgının birbirinden farklı olduğunu
söyleseler de, gerçekte, birbirlerine çok benzerler.
17.yy.ın ikinci yarısından itibaren virjinal sözcüğünün kullanımı, nedenini tam olarak kavrayamadığımız
şekilde, gözden düşmeye başlamıştır. Bunun yerine, harpsicon ve daha sonraları da harpsichord
sözcükleri tercih edilmiştir.
Sedir gibi güney Avrupa kozalaklarından yapılan altıgen şekli ve hafif yapısı ile Floriani virginaller,
Rönesans’ın son döneminde İtalya’da üretilen çok gelişmiş müzik aletlerinin tipik örneklerindendir.
Sesinin karanlık ve sıcak tonları sayesinde virginal yerli müzik enstrümanı olarak önemini korudu.
Rönesans Barok Dönemi’nde özellikle bu iki özel tipte çalgı, çoğunlukla yapıları ve boyutları dolayısı ile
evlerde bulunmaktaydı.
Ses renklerindeki yapısal zayıflık ve çalma kapasiteleri tarafından o dönemde dahil besteciler tarafından
çok tercih edilmese de genellikle ilk öğrenim ve üretiminin diğer çalgılara oranla daha kolay olması
sebebi ile çokça bulunmaktaydı. Sesi psalterion denen antik dönem çalgısına oldukça yakın olan ve tatlı
bir tınıya sahip olan bu çalgının günümüzde neredeyse eserlerini bulmak imkansız hale gelmiştir.
Elbette oktav yapısı dikkate alındığında piyano veya kendi döneminin gözde çalgısı olan klavsenin bazı
eserlerinin çalınabilmesi mümkündür. Ses frekans değerleri bakımından oldukça net olan bu çalgının
bir diğer özelliği de günümüzdeki akort frekansları gibi oranlı bir frekansa sahip olmasıdır. Elbette
dönemi düşünüldüğünde tüm sesler daha pes yapılarda akortlanmaktaydı fakat çalgının renkleri
bakımından tınısal yapısı oldukça dikkate değer bir frekans bütünlüğüne sahipti (Cooper, 1958: 178).
12. yüzyılda Asya’dan gelme iki çalgı, timpanon ve psalterion, klavsen ailesinin ve piyanonun kökenini
oluşturmaktadır.
Psalterion, tellerin çekilmesi yoluyla, mızrapla çalınan bir çalgıdır. Günümüz çalgılarından olan kanun,
bu çalgının gelişmiş bir şeklidir.
Timpanon, teller gerili tahta kutudur ve bu tellere tahta tokmaklarla vurularak ses üretilir. Tük
müziğindeki santur’un atasıdır. Çalgıların telleri sayısında tuşlar eklenerek klavye mekanizması
oluşturulmuş, böylece timpanon klavikord’a, psalterion da spinet’e dönüşmüştür.
Klavsen, virginal, spinet, klavikord gibi klavyeli çalgılar, bazı yörelerde birbiriyle karıştırılmıştır.
Klavikord, titreşime dayanan, parmakla tuş üstündeki dokunuşun duyarlılığına göre ses üreten bir
çalgıdır. Bu nedenle iyi ailelerin genç kızları, zamanında klavikorddaki titreşim yeteneklerine,
dokunuşlarının hassasiyetine göre değerlendirilmekteydi (İlyasoğlu, 1999: 22).
“Genelde kanat
şeklinde, klavyeye eğik
bir açıyla yerleştirilmiş
tek bir dizi tel ile,
klavsenin küçük bir şekli
olan çalgıya spinet adı
verilmiştir. Kanat
şeklindeki yapısı ile
spinetin 16. Yüzyılda
İtalya’da ortaya çıkmış
olduğu düşünülmektedir;
daha sonra Fransa ve
İngiltere’de tanınmıştır.
Spinetler, daha büyük ve
daha pahalı klavsenlerin
yerine geçmiş, 17. Ve 18.
Yüzyılların sonlarında,
özellikle İngiltere’de çok sayıda yapılmıştır. Gövdeleri genellikle çok işlemeli ve süslüdür. Spinet ismi
Latince “Virgo” (diken) türetilebilir, bu isim zamanında ipleri tıkayan minik tüyler veya deri eklenti
dolayısı ile verilmiştir. Modern kullanımda “spinet” genellikle kısa bir dikey piyano biçiminde ifade
edilir (Tikkanen, 2006: 72).”
“Virginal, en yaşlı üye olabileceği
düşünülen klavyeli çalgı ailesinin bir
üyesidir. Adını Latin “Virgo” (çubuk)
kelimesinden alır, krikolara veya
anahtarların uçlarına dayanan ve toplama
mekanizmasını tutan tahta millere
dayanır. Klavsen ve spinet’in aksine,
çalgının tek dizi telleri klavyeye neredeyse
paralel bir şekilde gider. Çalgı, klavyesiyle
dikdörtgen şeklindeki kasanın ön tarafına
veya diğer tarafına yerleştirilen, ipin
toplama noktasındaki değişiklik nedeniyle
farklı ton renkleri elde edilir. Genellikle
çokgen şekilli İtalyan virginalleri, klavyenin
merkezi olarak yerleştirilmesindeki
dikdörtgen
Flaman ve İngiliz virginallerinden farklı olarak karakteristik yumuşak bir ton üretiyordu. Küçük olanlar
daha yüksek bir perdede çalınır ve bazen büyük virginalin tuşlarının üzerine monte edilirdi, böylece bir
çalıcı her ikisini de kontrol edebilme olanğı yakalardı. Virginaller, 16. ve 17. yüzyıllarda İngiltere’de
oldukça popülerdiler. 17. yüzyıldan kalma Fitzwilliam “Virginal Book”, İngiliz repertuarının özelliklerini
taşıyan parçalar içermektedir. Virginaller sıklıkla resimler, iç kaplamalar ve oymalar ile süslenmiştir”
(Clutten, 2005: 6).
Bu iki çalgı (spinet ve
virginal) genel bir
anlamda, psalterion ve
benzeri telli çalgılardan
geliştirilerek, mobilya
eklentisi ile ve mekanik
bir düzen üzerinde
üretilmişti. Özellikleri
bakımından çok fazla tuş
sesi ve çekme-itme
gürültüleri yüzünden
Barok Dönem
orkestralarında
kullanılmamak ile
birlikte sadece günümüz
kayıtlarına dayanarak
anonim şarkılar ve
parçaların çalındığı
söylenebilir.
Özellikle yapı
bakımından virjinyal,
epinete oranla daha
modern bir ses yapısına
sahiptir. Çalgının en
büyük sorunu akort
edilmesinin ardından
doğrudan frekansların
yapım mekaniğine göre
düşmesidir. Bu düşme
sonucunda herhangi bir
çalgıya eşlik etmesi
esnasında oldukça
düşebileceğinden
dolayı, besteciler bu
çalgı için sadece solo
eser vermeyi tercih
etmişlerdir. Kapsberger
gibi Rönesans Çağı
Barok Dönem
bestecileri, bu çalgı için
bazı eserler yazmışlardır
(Cooper: 1958: 178).
Klavsen
Daha yüksek ses ihtiyacı, spinetlerin, kanat şekilli daha geniş yapılara evrimleşmeleri sonucunu
doğurdu. Birbirine benzeyen virjinal ve spinet, gelişerek, İngilizce’deharpsichord, Fransızca’da clavecin,
Almanca ve İtalyanca’dacembalo ya da clavicembalo diye adlandırılan çalgıya dönüşmüştür.
15. yy.da klavsen, deneysel gelişimini
tamamlamış ve genel kullanıma
sunulmuştu. 1440 yılında Burgundian
Sarayı astronomu Henri Arnault de
Zwolte, geniş birclavicymbalum
(klavsen) diyagramı çizmişti. Arnault,
şekli açıklarken, telleri, kuş tüyünden
yapılan mızrapların çektiğini yazmıştı.
1500’lü yıllarda ikinci tel seti ve 1579’da
da, bir üst oktavdan tınlayan üçüncü tel
seti eklenmişti. 17. yy.da, dönemin en
gözde çalgısı olan lavta ile rekabet
edebilecek durumdaydı. Takip eden
yıllarda, Avrupa’nın en popüler çalgısı
oldu ve besteleme tekniklerini derinden
etkiledi.
Fransa’da Chambonniéres ve Louis
Couperin gibi bu çalgıya odaklanmış
besteciler, kendilerini takip eden Jean -
Philippe Rameau ve François Couperin
Cristofori, 1720 yılında mekanizmasını geliştirirken, günümüzde una corda adıyla adlandırdığımız sol
pedalın yarattığı etkiye benzer biçimde, elle kullanılan ve klavyeyi yana kaydıran bir mekanizma da
yerleştirmiştir. Cristofori, öldüğü 1731 yılına dek 20 civarında piyano üretti.
Piyano için eser veren ilk besteci Muzio Clementi’dir.1773 de henüz on sekiz yaşındayken piyano için
üç sonat yazmıştır. Böylelikle piyano çalma tekniğinin temelleri atılmış oldu. Muzio Clementi modern
piyano tekniğinin babası olarak anılan İtalyan asıllı İngiliz bestecidir. Mozart ve Beethoven gibi büyük
bestecilerin çağdaşı olması, onun besteci olarak ününü gölgelemiş olsa da piyano müziği alanında
özellikle de sonat formunun gelişiminde büyük yeri vardır.
Clementi sonatinaları (küçük sonatlar) halen tüm dünyada piyano öğrencileri tarafından çalınmaktadır.
Etkisi, çağının çok ötesine uzanmış bir sanatçıdır. Clementi resital piyanisti kariyerine 18 yaşında
başladı. 1774’te Sir Peter Beckford’a olan yükümlülükleri sona erince Londra’ya taşındı. 1779’da
yayımladığı 6 piyano sonatı ile ün kazandı. Bu eserler müzik dünyasında piyano sonatı ile klavsen
sonatının birbirinden ayrılmasını sağladı.
Bu çalgı, büyük bestecilerin en yakını olmuştur, dolayısıyla bu çalgı için verilen bestelerin sayısı ciltler
tutar. “Piyanistler, diğer çalgıları çalanlara nazaran, çıkaracakları sesleri piyano üzerinde hazır bulurlar”
gerekçesiyle, küçük yaştan (altı-on) başlayarak, öğrenebilecek çalgılardan birisidir. Hatta günümüzde
çok daha küçük yaşlara yönelik piyano eğitimi verilebilmektedir.
Ünlü piyanist Sigismund Thalberg: “Çalarken, sesleri uzatmayı, iyi bir ses çıkarmayı ve ses çıkarırken
gerekli olan değişiklikleri yapabilmek için, zorunlu olan ilk şartlardan biri her türlü sertlikten uzak
bulunmaktır. Kolda, elde ve parmaklarda yetenekli bir şarkıcının sesinde sahip olduğu incelik ve
bükülmeler bulunmalıdır” diyor ve şöyle devam ediyor: “İhmal edemeyeceğimiz bir konu varsa, o da,
çalarken vücudun hareketlerinde büyük bir ölçü olmasının; kolları, elleri büyük bir sükunetle
yönetmenin, piyanoya çok yüksekten vurmamanın; kendi kendini dinleyebilmenin ve hüküm
verebilmenin gerekliliğidir. Genellikle, parmaklarla fazla çalışılmakta, fakat kafa ile yeter derecede
çalışılmamaktadır.”
Piyano pedallarının kullanılması hakkında, Antoine Marmontel şöyle diyor :”Pedalları kullanmasına izin
verilen öğrencilerin büyük bir kısmı onları usulleri saymak için kullanırlar veya ayaklarını pedalın
üzerine basarlar ve bir daha çekmezler. Şüphesiz ki, her ikisi de kusur sayılan bu alışkanlıklara sahip
olmamak gerekir.” Lavignac ise: “Pedal sanatı ayağın nasıl konulacağını değil, nasıl çekileceğini
bilmektir” diyerek, gerekli öğüdü vermiştir.
Piyanonun çekiç
mekanizması: 1) Tuş,
2) tuş ayarı, 3)
şövale, 4) eşapman
ayarı, 5) eşapman
kolu, 6) çekiç kenar
vidası, 7) tekrarlama
vidası, 8) çekiç sapı,
9) tekrarlama kolu,
10) çekiç başı, 11)
çekiç yakalayıcı, 12)
susturucu kiriş çatalı,
13) susturucu kirişi,
14) susturucu kaşığı,
15) susturucu, 16)
tel, 17) madenî
plaka, 18) zımba, 19)
akort çivisi, 20) çivi
yatağı.
2021
BİBLİYOGRAFYA
PİYANO VE ÖNCÜLLERİNİN ( KLAVİKORD, KLAVSEN) İCRA SANATI TARİHİNDEKİ ROLLERİ-Prof. Dr. Hakikat
MUHARREMOVA
https://www.senkronmuzikkursu.com/haberler/piyano-nun-tarihsel-gelisimi/
https://www.guitardaily.net/blog/piyanonun-tarihcesi-
2#:~:text=%E2%80%8B14.%20yy%20Echiquier,%C4%B0ngiltere'de%20buna%20chekker%20deniyordu.
BAROK DÖNEM KLAVYELİ ÇALGI ESERLERİNİN GÜNÜMÜZ TEKNİKLERİ İLE PİYANO ÜZERİNDE İCRASI ÜZERİNE BİR
DERLEME, Beril ÖZYAZICI
https://www.last.fm/tr/music/Muzio+Clementi/+wiki
https://www.facebook.com/izmirmuzisyenleri/posts/d41d8cd9/316727631760913/
https://tr.wikipedia.org/wiki/Piyano
https://www.sozcu.com.tr/2015/gunun-icinden/piyanonun-icadi-ve-tarihcesi-822586/
https://www.zuhalmuzik.com/piyanonun-tarihini-biliyor-musunuz?