Professional Documents
Culture Documents
yokAcikBilim 10171412
yokAcikBilim 10171412
yokAcikBilim 10171412
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
HEMŞİRELİK ANABİLİM DALI
Emine ERÇİN
DANIŞMAN
Doç. Dr. Şenay ÇETİNKAYA
ADANA -2017
T.C.
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
HEMŞİRELİK ANABİLİM DALI
Emine ERÇİN
DANIŞMAN
Doç. Dr. Şenay ÇETİNKAYA
ii
TEŞEKKÜR
Araştırma konusunun seçimi ve yürütülmesi aşamasında bana yol gösteren,
yükseklisans eğitimime başlamama fırsat veren, bilgi, birikim ve becerileriyle bana yön
veren, danışman hocam Sayın Doç. Dr. Şenay ÇETİNKAYA’ya,
Araştırmamın her aşamasında katkılarıyla bana yol gösteren, destek veren
hocam, Sayın Yrd. Doç. Dr. Murat KÖYLÜ’ye,
Veri toplama süresince yardımcı olan Adana Tabipler Odası İlköğretim Okulu
ve Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi çocuk klinikleri çalışanlarına,
Çalışmama katılan tüm anne-baba ve çocuklarına,
Yüksek Lisans eğitimim ve tez aşamasında desteklerini gördüğüm tüm
hocalarım ve arkadaşlarıma,
Hayatımın her döneminde yanımda olan, yardımlarını esirgemeyen ve beni her
anlamda destekleyen, benim için her türlü fedakarlığa katlanan çok sevdiğim, çok
değerli aileme sonsuz teşekkürler.
Saygılarımla…
Emine ERÇİN
iii
İÇİNDEKİLER
iv
2.3.4.3. Tamamlama (Completion) Yöntemi............................................. 44
2.3.4.4. Seçme ya da Düzenleme (Choice or Ordering ) Yöntemi ............ 44
2.3.5. Bir İnsan Çiz Testi .................................................................................... 45
2.4. Kronik Hastalığın Çocuk Üzerine Etkisi............................................................. 53
2.4.1. Kronik Hastalığı Olan Çocuklarda Hastalık, Sağlık ve Sağlık Personeli
Algısı ve Hemşirelik Müdahaleleri............................................................ 55
2.4.1.1. Sağlık Bakım Ekibini Tanıma ve Psikososyal Etkileşimdeki
Önemi ........................................................................................... 58
3. GEREÇ ve YÖNTEM ................................................................................................ 60
3.1. Araştırmanın Amacı ............................................................................................. 60
3.2. Araştırmanın Yapıldığı Zaman, Yer ve Özellikleri.............................................. 60
3.3. Araştırmanın Evreni ve Örneklemi ...................................................................... 60
3.4. Veri Toplama Araç ve Gereçleri .......................................................................... 60
3.4.1. Aydınlanma Onam Formu ......................................................................... 61
3.4.2. Anket Formu .............................................................................................. 61
3.4.3. Bir İnsan Çiz Testi ..................................................................................... 61
3.5. Verilerin Değerlendirilmesi ................................................................................. 62
3.6. Araştırmanın Etik Yönü ....................................................................................... 63
3.7. Araştırmanın Sınırlılıkları .................................................................................... 63
4. BULGULAR ............................................................................................................... 64
4.1. Resim Değerlendirme Kriterleri Ve Bir İnsan Çiz Testine Göre Resimlerin
Yorumlanması .....................................................................................................84
4.1.1. Okul Grubu Çocukların Resimlerinin Anlatımı ........................................84
4.1.2. Hastane Grubu Çocukları Resimlerinin Anlatımı .................................. 110
5. TARTIŞMA .............................................................................................................. 162
6. SONUÇ ve ÖNERİLER ........................................................................................... 154
6.1. Sonuçlar.............................................................................................................. 154
6.2. Öneriler .............................................................................................................. 156
KAYNAKLAR ............................................................................................................. 158
EKLER.......................................................................................................................... 164
ÖZGEÇMİŞ .................................................................................................................. 242
v
TABLOLAR DİZİNİ
Tablo No: Sayfa No:
Tablo 1. Araştırmaya Katılan Çocuk ve Ailelerinin Sosyo-Demografik Resim Çizimi ve Yapılan Anket
ile Elde Edilen Bulguların Dağılımı ...................................................................................................... 65
Tablo 2. Ailede Sağlık Çalışanı Olup-Olmaması ve Sağlık Çalışanının Mesleğinin Bulgularının Dağılımı ....... 67
Tablo 3. Çocukların Sağlık Merkezi Deneyimi, İnvaziv Girişim Durumuile Kronik Hastalıklarının
Bulgularının Dağılımı ............................................................................................................................ 68
Tablo 4. Hastane ve Okul Grubu Çocukların Resim Çiziminin Bazı Sosyo-Demografik Bulgularına Göre
Dağılımı ................................................................................................................................................. 69
Tablo 5. Hastane ve Okul Grubu Çocukların Resim Yapmadan Önce, Resim Yaparken ve Sonrasına Dair
Bazı Bulguların Dağılımı ....................................................................................................................... 70
Tablo 6. Hastane ve Okul Grubu Çocukların Resimlerindeki Figürlerinin Özelliklerine Dair Bulgularının
Dağılımı ................................................................................................................................................. 71
Tablo 7. Hastane ve Okul Grubu Çocukların Resimdeki Renk ve Nesnelerin Özelliklerine Dair Bazı
Bulgularının Dağılımı ............................................................................................................................ 72
Tablo 8. Hastane ve Okul Grubu Çocukların Resim Seçimindeki Renk Kullanımına Dair Bazı
Bulgularının Dağılımı ............................................................................................................................ 74
Tablo 9. Hastane ve Okul Grubu Çocukların İnsan Figürü Çizimine Ait Bazı Bulgularının Dağılımı............ 76
Tablo 10. Hastane ve Okul Grubu Çocukların Resimde Sağlık Personeli Figürüne Dair Bulgularının
Dağılımı ............................................................................................................................................... 79
Tablo 11. Hastane ve Okul Grubuna Göre Resimde En Çok Kullanılan Renkler Açısından Bulguların
Dağılımı ............................................................................................................................................... 80
Tablo 12. Hastane ve Okul Grubu Çocukların Bazı Sosyo-Demografik Değişkenlerle İlişkilerinin
İncelenmesi .......................................................................................................................................... 80
Tablo 13. Çocukların Çizim ve Resmine Ait Bazı Özelliklerinin Hastane ve Okul Grubuna Göre
İlişkilerinin İncelenmesi ...................................................................................................................... 81
Tablo 14. Resimlerin Hastane ve Okul Grubunun Analizi .................................................................................. 83
vi
KISALTMALAR DİZİNİ
vii
ÖZET
viii
ABSTRACT
Examining the Health and Medical Staff Perception with the Method of Projective
İllustration In Children Aged 9-11
ix
1. GİRİŞ
Hastalığın çocuğun gelişimi üzerinde çeşitli olumsuz etkileri vardır (1). Çocuk
için hastalık ve buna bağlı olarak yapılan girişimler onu korkutan, rahatsız eden ve hoş
olmayan bir deneyimdir (2).
Kendi düzenleri içinde yaşamlarını alışkın oldukları şekilde yaşamakta olan
aileler, yaşanan bir kaza veya beklenmedik bir belirti ile hiç tanımadıkları bir ortam
içine girer. Çocuk ve ailesi aniden kendilerini hiç bilmedikleri bir çevrede, yabancı
oldukları terimler ve kişilerin içinde, geçici ayrılık dönemlerinin yaşandığı hastalıkla iç
içe olunan bir sürecin içinde yaşamak durumunda kalır. Bu süreç aile bireylerinde
beklenmedik şekilde yaşamlarının değişmesine ve pek çok başka etkene bağlı olarak
krize neden olabilir (3).
Kronik rahatsızlıkları olan hastaları tedavi eden hekimlerin, terapötik etkinliği
sağlarken, aynı zamanda hastalığın istenmeyen psikiyatrik ve psiko-sosyal
sonuçlarından da etkileneceklerini bilmeleri gerekmektedir. Hemşireler, genellikle
aileyle en sık etkileşimde bulunan sağlık personeli grubudur. Hekim ve hemşirelerin
olabildiğince dürüst olmaları, bilgilendirilme, diğer aile üyelerini bilgilendirme,
personelin dürüstlüğüne güvenme, desteklenme ve rehberlik edilme ihtiyacı olarak
belirtilmektedir (3). Sağlık bilincinin oluşmasında çevrenin yanı sıra deneyimlerin ve
hekim-hemşire-çocuk ilişkisinin önemli rolü olmaktadır (4).
Dokuz-onbir yaş grubu çocuklar karanlıktan, hemşire, doktor ve sağlık
merkezinden, yapılan girişimlerden korkar. Göz göze gelmekten kaçınır, uykuları
bozulmuştur. Huzursuz görünümlü, gerilimli ve pupillaları genişlemiştir. Gizlilik
gereksinimi önemlidir. Hastalık olayı okul çocuğu için olgunlanlaştırıcı bir deneyim
olabilir. Onlar belirli işlemlerin nasıl yapılacağı, anatomi ve fizyolojiye ilişkin
gerçekleri, hastalığın doğasını ve hastane personelinin çeşitli rollerini öğrenebilir (5).
Hastalık, gelişen her çocuğun başına gelebilecek en yaygın, en genel stres
kaynaklarından biridir. Kısa süreli basit hastalıklar nadiren çocuğun üzerinde büyük
etkiler veya uzun süreli duygusal bozukluklar bırakır. Oysa kronik hastalıklar
gelişmekte olan çocuğun bilişsel ve duygusal gelişimi üzerinde kalıcı etkiler bırakabilir
(6).
1
Okul çocuğu, vücuda bazı aletler sokularak yapılan işlemlerden, vücut
fonksiyonlarını kaybetmekten, hastalıktan ve ölümden korkar. Bilinmeyenden korkma
ve kendini kontrol duygusunun tehdit altında olduğunu algılaması okul çocuğunun
sağlık personeline ilişkin diğer korkularını oluşturur. Çocuk hastalığıyla ilgili her şeyi
tam olarak anlamadığı için bilgideki boşlukları fantezilerle doludur (5).
Resim çocuğun evrensel dilidir. Resimler çocukla sözel olmayan bir iletişim
sağlar ve çocuğun duygularını ifade edebilmesine yardımcı olur. Çocuklar bir resim
çizmeleri istendiğinde, sıklıkla kendileri için önemli olan durumları ve bu durumu nasıl
algıladıklarını çizer. Resimler bize çocukların korkuları, algıları, fantazileri ve yanlış
anlamaları hakkında ipucu verir (7).
Resim yaparken çocuk anlatmak istediğini ifade edebilmek için içerik, stil,
biçim, renk, çizgi ve kompozisyon gibi birçok bileşeni sentezleyerek düzenlemeler
yapar (8).
Çizgiler oluşturulan resimlerde; resmi yapan çocuğun mutlu olup olmadığını,
arkadaş canlısı mı, değil mi, sakin mi, hırçın mı, enerjik mi, tembel mi, güçlümü, zayıf
mı gibi temel özelliklerini ortaya çıkarılabilmektir (9).
Çocuklarla çalışan hemşire, çocuğun erişkinden farklı olduğunu bilmelidir.
Çocuğun yaş ve gelişim düzeyine göre sözel ve sözel olmayan iletişim tekniklerini
kullanabilmelidir (1).
Çocuklar duygularını anlatmada çoğu zaman zorlanır. Çocuklara kolaylıkla
uygulanabilecek olan resim çizme yönetiminin çocukla çalışan sağlık personeli
tarafından kullanılarak hastalığına bağlı anksiyete, agresyon ve depresyon gibi
bulguların erken belirlenmesi sağlanabilir, ayrıca hastalık, sağlık gibi algıları anlaşılarak
belirlenecek yaklaşımın çocuklar ve sağlık personeli için daha yararlı olacağı
düşünülmektedir. Çocuk hemşirelerinin resim yorumlama ile ilgili alacakları eğitimler
sonrasında, bakımı altında olan çocukların çizdikleri resimleri anlamlandırmalarında
daha etkili olabileceği düşünülmektedir.
Çocuklara resim yaptırılmasının ve bu resimlerin değerlendirilmesinin
çocukların entelektüel gelişimlerinin, gelişimsel bozukluklarının, motor
fonksiyonlarının yerinde olup olmadığının, bireysel algı ve ailesel dinamiklerinin
değerlendirilmesi için kullanılabilir bir yöntemdir. Çocuklar duygu ve düşüncelerini
resimleri yoluyla ifade edebilir. Çocukların resim yapmaları ile ilgili yöntemlerin
2
psikoloji başta olmak üzere çeşitli bilim dalları tarafından "tanı" aracı olarak
kullanılmakta olduğu bilinmektedir.
Çocuklardaki sağlık eğitiminin biçimlenmesinde ve çocuklarda yararlı bir sağlık
bilincinin oluşmasında sağlık çalışanlarına, iletişim araçlarına, öğretmenlere ve ailelere
büyük sorumluluklar düşmektedir. Kavramların daha iyi anlaşılması ve çocukların
davranışlarında olumlu dönüşümün sağlanabilmesi için özellikle odak grup görüşmeleri,
derinlemesine görüşmeler gibi niteliksel çalışmalara gereksinim vardır. Bu tür
çalışmalar çocukların yaptıkları resimleri etkileyen etmenlerin altında yatan nedenlerin
daha açık bir biçimde ortaya konulmasına katkıda bulunacaktır.
Bu bağlamda çalışma da 9-11 yaş grubu çocuklarda sağlık ve sağlık personeli
algısının projektif resimleme yöntemiyle incelenmesiyle çocuk hemşireliğine önemli
katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
3
2. GENEL BİLGİLER
4
2.1.1.1. Karalama Dönemi (2-4 yaş)
Çizmeye, çocuklar ilk olarak bazı araştırmacıların ve kişilerin “karalama” olarak
belirttikleri bir modelle başlar. Bu dönem daha gözlerin ve ellerin birbirine tamamen
uyum sağlamadığı, çizimin çocuk tarafından isimlendirilmediği, çizimlerin farklı bir
fikre veya nesneye yönelmediği ve çizim konusunun öğretmenler veya ailelerce
tanımlanmadığı bir zamandır. Ayrıca kassal eşgüdümün geliştiği ve çocukların el ve göz
hareketlerini uyumlu hale getirmeye çalıştığı bir dönemdir (13). Her çocuk çevresini
değişik şekillerde yorumlar. Değişik kültürler ve büyüme koşulları, çevresel etkenler,
bireysel farklılıklar çocuğun resimlerinde de farklılığa sebep olur. Fakat bu farklılıklar
karalama döneminden sonra meydana gelir. Çocuğun çizgisel özellikleri karalama
döneminde tüm dünyada birbirine benzer özellikler gösterir (14).
Çocuk bulduğu ilk çizgiyi kalemiyle rastlantısal olarak çizmeye başlamasıyla bu
durumu tam olarak bir beceriye dönüştürene kadar devam eder. El kasları zaman
içerisinde gelişirken çocuğun dikey çizgilerden yatay çizgilere, sonra da eğri çizgilere
doğru geçişi oluşur. Bu evreler sonrasında çocuk döndürme (rotation) hareketiyle
yuvarlaklar, spiraller çizmeye başlar. Çocuğun bu evrede tamamen rastlantısal olarak
çıkardığı anlamla resim arasında hiçbir ilişki yoktur. Bu sebeple Luquet bu evreye
“rastlantısal gerçekçilik” adını vermiştir. Sosyal çevrenin de etkisiyle çocuk her şeyin
bir adının olması gerektiğini hissetmekle birlikte henüz bu yaşlarda şekil-anlam
ilişkisini başarabilecek duruma gelmemiştir (15).
Birçok çocuk için kalemin beyaz bir kâğıda bıraktığı iz (çizgiler) ilginç bir
deneyimdir. Kalemin bıraktığı bu ‘’izler” sayesinde ilk kez kalem kullanan çocuk
karalama dönemine başlamış olur. Henüz el ve göz koordinasyonun oluşmamasından
dolayı çizgilerin rastgele olduğu, bir amaca yönelik olmadığı bir dönemdir. Resimler
daha çok bu dönemde oyun amaçlıdır. Gelişigüzel çizgiler kâğıt üzerinde, ilk olarak 10-
12. ayda; daha sağlıklı olarak ise yaklaşık olarak 18. ayda kendini göstermeye başlar.
Çocuğun hem motor gelişimini hem de kendini ifade etme arzusunu yansıtması
açısından bu dönem çok önemlidir (10).
Bu dönemde yapılan karalamalar ve işaretler gelişimsel olarak bir noktaya
dikkat çeker. Çünkü çocuklar kağıt üzerindeki karalamalar ve işaretlerini yaşadığı
dünyaya bağlayabilmektedir. Yetişkinler için bu yaştaki çocuğun yaptığı resimler bir
anlam ifade etmese de çocuk, resmi üzerine konuşabilir (16).
5
Çocukların çoğu bu tür karalamaları büyük coşku ile yaparlar, çünkü onlar için
görme ve hareketle ilgili gelişim arasındaki koordinasyon başarı açısından büyük önem
taşır. Göz-el koordinasyonunun görüldüğü bu kontrollü karalamada çocuk yeni
hareketlerinden, yeni uyarımları keşfetmeye, keşfettikçe de haz duymaya başlar. Yani,
çocuk, çizdiği ile gördüğü arasındaki ilişkiyi fark ettikçe ve istediği şeyi çizmeye
başladıkça yaptığından keyif alır (17).
Karalama evresinin sonlarına doğru çocuğun resim yapma becerisinde önemli
bir gelişme olur (17).
Çizgi: İki-dört yaş karalama dönemidir. Küçük kas gelişimiyle beraber çocuk,
çizimlerini kontrol etmeye başlar. Kellogg 1969 yılında; 1.5-2 yaşlarındaki çocukların
ilk zamanlarda yaptıkları anlaşılmayan karalamaların daha sonrasında düzenli şekiller
alarak ve aşamalı olarak ayırt edilebilir şekillere dönüşür. Daha sonra da ilk simgesel
çizimlerin 3-4 yaşlarında çeşitli karmaşık şekillere dönüştüğünü Kellogg belirtmiştir
(14). ‘’Hem Luquet hem de Piaget ilk dönem karalamalarını yalnızca oyun ve alıştırma
olarak görmüştür” (18).
İki buçuk üç yaş grubundaki çocukların çizgisel özellikleri: Anlamsız çizgiler,
omuzdan hareketli, kuvvetli, saat yönünde, sağdan sola çizimler, amaçlı olan çizgiler
düzensiz fakat dikkat merkezli çizimler (bunlar sözel olarak adlandırılabilir). İlk taklit
edici çizimler, bilek hareketleri kol hareketleriyle yer değiştirmiştir. Çizgilerde
belirginlik ve bir nesnenin özel parçalarını birleştirmeyi araştırır ve bir üst basamağa
geçiş özelliklerini gösterir. Özellikle pastel boya kullanımında uzun şeritler halinde
çizim, büyükçe lekeler şeklinde de boyamalar görülür. Denetimsiz, kısa süreli, doğal
(spontan) boyamalar yapar (17).
Çocuk kaslarını kontrol etmeye başladıkça giderek eline aldığı kalemi doğru
tutmayı başarır. Üç yaşın sonlarına doğru geldiğinde karalamalar amaçsız ve denetimsiz
olmaz artık ve Kellogg’un ‘anlamlı şekiller dönemi’ dediği dönemde bilinçli çizgilere
dönüşür (18).
Dört yaş grubundaki çocukların çizgisel özellikleri: Görsel kontrol gelişmiştir.
Örneğin bir insan figürü çiziminde, ayaklar bir çizgi, gözler ise bir nokta şeklindedir.
Eller, kulaklar, saçlar ve ağız-diş belirgin bir şekilde görülür. Baş çiziminde yuvarlak
favori şekil haline gelmiştir. Çocuk çizimini daha gerçekçi bir şekilde gösterebilmek
için bazen ikinci bir yuvarlağı gövde için, ikinci bir çift çizgiyi de kollar için
6
kullanabilir. Parçadan bütüne bir sentez oluşturmama güçlüğü çekildiğinden çocuk aynı
çabayı sık sık denemez. Çocukta renk kavramı yoktur, renkleri kısa fırça darbeleriyle
kullanır (17).
Renk: Eline kalemi ilk olarak aldığında çocuk, yani karalamalar yaptığı
zamanlarda, belirli bir renk seçimi yoktur. Renkleri kullanmada tamamen özgür
davranır. Bu yaşlardaki çocukların çizimlerine baktığımız zaman renkler parlak ve
nesnelerin gerçek renklerinden farklı olduğu görülür. Çocukların resimlerindeki
nesnelerin renkleri gerçekteki gibi değil de, kendi istediği renktedir. Genelde canlı ve
parlak renkleri kullanmayı ister (18).
Bu dönemde çocuk renkleri ürkek bir şekilde yan yana veya üst üste boyayabilir.
Rengin hangi renk olduğu üstünde fazla durmadan kağıt üzerine sürer, renkleri birbiri
üzerine sürerek çamur gibi görünümlerine aldırmadan deneyimler yapar (17).
Mekan Algısı ve Perspektif: Hesaplayamadığı kâğıdın sınırlarını belirgin
şekiller çizdiği dönemde dikkate almaya başlasa da ve kâğıdın sınırlarıyla orantılı olarak
şekiller çizse de yine ‘’Karalama Dönemi’’nde mekân kavramı gelişmemiştir. Boşlukta
uçuşurcasına kâğıt üzerinde dağınık çizgiler çizen çocukların mekânı algılamaya
başlamaları ancak 4 yaşları civarında görünür (18).
Dört yaşlarına doğru cisimlerin büyüklükleri ve mekanla olan bağlantıları
zayıftır. Kendisi için çok önemli olan bazı ayrıntılar çok büyük olarak çizilir. Söz gelimi
bir çocuğun çizdiği trafik polisinin vücudu kadar büyük eli vardır. Çocuk, insan figürü
ve diğer şekilleri yatay yani yatar durumda çizebilir (17).
Orantı: 2-3 yaş karalama yapan çocuklardaki çizgiler rastlantısal
karalamalardan 4 yaşlarına doğru anlamlı çizgilere dönüşmeye başlar, ancak yine de
çizgileri belli bir nesneyi belirleyen çizgisel anlatımdan yoksundur (16).
7
çocuğun düşünceleri, ilgi ve faaliyetleri hakkında pek çok şey öğrenebilir. Böylece
çocuğun düşünme sürecinin kaydını tutmuş olur (19).
Bu dönem işlem öncesi dönemin bir bölümüdür. Artık çocukta sembolik
düşünme, bağlantıları görme, sınıflandırma ve sayıları anlama yeteneği yavaşça artmaya
başlar. Artık bu dönemde çocuk kendini çevrenin bir parçası olarak görür. Etrafındaki
insanlarla ve nesnelerle özdeşim kurar. Lowenfeld; çocuk bu dönemde resim yapma,
düşünme ve gerçek arasındaki bağı anlamaya başlar (16).
Altı yaş çocuğunun resimleri zamanla konulu olmaya başlar. İnsan figürü
yapmayı bu dönemde çok sever (18). Çocukları kendilerinin ve ailelerinin resimlerini
çizmeği en sever (16). Yapılan resmin özelliğine göre ögeler koyar. Öznel bir görüşe
mensup olan çocuğun resimlerinde asla kısıtlanma olmaz. Sadece hayalleriyle ve
duygularıyla hareket eder. Resmi içinden gelerek yapar. Çizilen figürler bu nedenle
şematiktir. Vücut biçimleri gerçekçi değildir. Resimlerinde perspektif olmaz (18).
Objeleri büyüklük ve küçüklüklerine bakmadan sayfanın her noktasına
yerleştirebilirler (16). Henüz küçük kaslar tam olarak gelişmemiştir ve çocuk yeni yeni
kullanmaya başladığı simgeleri tekrarlamaktan keyif alır (17).
Altıncı yaştan sonra sanatsal etkinlikleri gelişmeye başlar. Gerçek şemaların
gelişmesi bu durumun belirtisidir. Mesela bir insan figüründe genel olarak dairesel baş,
kollar ve bacaklar, şekilli saçları yapar. Kağıdın köşesine sarı bir güneş, kahverengi
gövdeli, yeşil yapraklı ağaçlar, sivri çatılı bir ev birçoğunda yapılmaktadır. Yer çizgisi
resimlerinde bulunmaktadır. Kağıdın alt kısmına ya bu çizgi çizilir ya da kağıdın alt
kenarı yer çizgisi olarak görülür. Gök çizgisi de resimlerde bulunabilir. Mavi bir şerit
gibi genelde boyayabilirler. Derinlik özelliği olmaz. Örneğin masa çizerken masanın
yandan basitçe görünümünü yapar. Arabanın dört tekerleğini, sandalyenin dört bacağını
yapabilir (16).
Çocuk altı yaşla beraber, yöresiyle ilgisi arttıkça, resimlerinde ve diğer yaratıcı
etkinliklerinde oranlar daha gerçekçi olmaya başlar. Her geçen yılla ussal ve çözümsel
gücü arttıkça, nesneler arasındaki bağlantıları seçiş yetisi de artar. Mekan içine nesneleri
yerleştirmesinde bir ilerleme göze çarpar. Ayrıntılar çoğalır, sayfaların orasına burasına
saçıp dağıttığı figürler öğeler bir merkez çevresinde toplanmaya başlar (17).
Çocuk yaptığı resmin önemini vurgulamak istediği zaman boyutlarında
değişiklik yapabilir. Örneğin dişlerini fırçalamayı anlatacak ise normalinden daha
8
büyükçe dişler çizerek konuyu anlatabilir ya da kendini bir evden daha büyük gibi
yapabilir. Konu ile ilişkili önemsiz olan ayrıntıları atlayabilir (16).
Bu yaşlarda bireysel çalışmalardan daha çok grup faaliyetlerinde etkindirler.
Kızlarla erkekler farklı gruplaşmalar oluştururlar. Akranlarıyla olma isteği ve toplumun
isteklerine uygun davranışlar sergileme eğiliminde olduklarından, en uyumlu grup
çalışmaları bu yaşta uygulanır. Grup etkinliklerine rekabet, öfke, kıskançlık gibi
duygularla katılsa da grubun kurallarına uymaya gayret gösterir, daha çok sosyal ilişki
kurar. Grup içerisindeki davranışlarıyla çocuğun kişiliğindeki belirgin özellikleri de
keşfetmeye başlarız (19).
Bu dönemde çocuğun sanatsal gelişimini inceleyen araştırmacılar çocukların çok
üretici olduğunu, çocukların “resimle anlatımlarının altın çağı’nı oluşturduğunu ve bazı
yönleriyle modern ressamların resimlerine benzetildiğini vurgulamışlardır (16).
Çizgi: Şema öncesi dönemde çocuğun karalama döneminde yani 2-4 yaşlarında
yapılan düz çizgi karalamaları zamanla insan figürüne dönüşür. Çizgileri anlam
kazanmaya başlar. Daha önce yuvarlak çizgilerle baş, yüz; düz çizgilerle insan kolu,
bacağı, gövdesi yapan çocuk kendince bir insan figürü çizmeyi amaçlamaktadır. Bu
nedenle önceki gün çizmiş olduğu insan resmini bir sonraki gün çok farklı yapar. Beş
yaşında çocuk insan figürü yaparken parmaksız eller çizebilir, baş ve baştan çıkan
kollar, bacaklar yaparken organların bazılarını daha büyükçe çizebilir. Altıncı yaşa
gelindiğinde hem kalem kontrolü gelişir hem de figürlere boyun, kulaklar, parmaklar ve
gözbebeği gibi ayrıntılar da eklenir (18).
Özellikle beş ve yedi yaşlarındaki çocuklarda, olaylar ve eşyalar arasında ilişki
kurabilme, plan yapma yetisi tam olarak gelişmemiştir. Şematik devrin bir çok
özellikleri bu devrede görülür, çizgilerde perspektif etkileri genellikle görülmez.
Çizdikleri çizgiler büyük ölçüde gerçekleri yansıtmasına rağmen gördüklerinden daha
çok düşündüklerini çizmeye eğilimlidirler. İnsan, eşya ve hayvan figürlerinin tanımı
gerçeğe oldukça yakın olup, bunlara hareket verebilirler. İnsan figürü çizimlerinde giysi
ve cinsiyet özellikleri belirginleşir (17).
Saydam (Röntgen) Resim: Saydamlık özelliği bu yaş çocuk resimlerinde
rastlanır. Röntgen resim diye adlandırılır. Beş-yedi yaşlarındaki çocukların çizimlerinde
bu özelliğe rastlanır. Bu özellik olarak çocuk, bakıldığında görünmesi mümkün
olmayan, bir objenin içinde veya arkasında olan eşyaları görüyormuşçasına çizer.
9
Örneğin; bir ev çizer, evin içindeki insanları ve eşyaları çizer. Kısacası evi
saydamlaştırır (18).
Bu yaşlarda en çok röntgen (saydam) resim görülür. Çocuklar gerçekleri olduğu
gibi değil, düşündükleri gibi çizer. İmge ile gerçeklik arasındaki ayrım henüz yerine
oturmamıştır. Örneğin, bir evin içinin, duvarlar yokmuş gibi çizilmesi ya da hamile
kadının karnındaki bebeğinde resimde gösterilmesi gibi (19).
Farklı Bakış Açıları: Sanatsal becerileri altıncı yaş ve sonrasında gelişmeye
başlar. Gerçek şemaların gelişmesi bu durumun belirtisidir. Örneğin bir insan figüründe
genellikle kollar, bacaklar, dairesel baş ve şekilli saçları çizer. Kağıdın köşesine sarı bir
güneş, kahverengi gövdeli, yeşil yapraklı ağaçlar, sivri çatılı bir ev çoğunlukla aynıdır.
Yer çizgisi resimlerinde bulunmaktadır. Kağıdın ya alt kısmına çizilir bu çizgi ya da
kağıdın alt kenarı yer çizgisi olarak kullanılmaktadır. Gök çizgisi de resimlerde
bulunabilir. Mavi şeride benzer bir şekilde genelde boyarlar. Derinlik anlamı olmaz.
Örneğin masa çizerken masanın yandan basit görünümünü yapar. Arabanın dört
tekerleğini, sandalyenin dört bacağını yapabilir (16).
Gördüklerinden çok düşündüklerini çizen şema öncesi dönem çocukları,
düşüncelerini kâğıda aktarırken birden çok bakış açısından yararlanmaktadır. Örneğin,
hem kuş bakışı hem de karşıdan bakışla çizilen gibi; bir masanın üst kısmı kuşbakışı
çizilirken, masanın bacakları karşıdan bakış açısıyla çizilmiş olabilir (19).
Renk: Resimler sadece çizgilerden ibaret değildir. Çizgilerin oluşturduğu
biçimlerin iç kısımlarını da boyayarak yüzeyi renkle kapatabilirler. Biraz gerçek
nesnelerin renklerine, renkler gene canlı ve özgür kullanılsa da bağlı kalınmaya
başlanır. Aşina olduğu nesneleri her zaman gördüğü, gerçek renklerine göre kullanır.
Örneğin evin çatısını kırmızıya, çimenleri ve ağacın yapraklarını yeşile, gövdesini
kahverengiye boyar. Ancak kendi çevresinden uzak olan cisimlerde gene kendi hayal
gücünü kullanır ve renk belirlemesinde serbest davranabilir (18).
Mekan Algısı ve Perspektif: Mekan kavramı çocuklarda bir önceki dönem olan
2-4 yaş karalama döneminde içinde oluşmaya başlar. Önceden çizilen figür ya da nesne
bir zemine oturmazken, çevresinde görülen şeylerin bir yere bastığını, havada
uçmadığını algılamasıyla birlikte mekanı keşfeder. Şema öncesi dönemin başlarında
genelde bu mekan kağıdın alt kenarı olur. Yer çizgisi olarak kabul ettiği alt kenara
çocuğun yapmak istediği her şey çizilir. Daha sonralarıysa, mekan kağıdı yatay olarak
10
baştan sona geçen bir çizgi olur. Her şey de bu çizgi üzerine bu dönemde dizilmiştir
(16).
Beş-altı yaş civarında kağıt yüzeyini planlı doldurma girişimleri başlar. Yüzeye
yapışmış gibi nesnelerin görünmeyen yanları da gösterilerek çizilir. Bu dönem çocukları
mekan algılarında nesneler, üzerinde bulundukları yüzeye dik olarak bulunur (10).
Yuvarlak bir tepeye ev veya ağaç resmi çizerken 5-7 yaş arasındaki çocuklar, evi ve
ağacı yer çekimine göre değil de, tepenin merkezine dikey olarak çizerler (19).
Orantı: Artık başa gövde de eklenerek insan figürünü yaparken 4-5 yaşındaki
çocuk, baş kısmı, gövde kısmına oranla daha büyükçe çizebilir. Baş ve gövde
kısımlarının daha çok orantılı şekle zamanla geldiği görülür (16).
Her zaman önem verilen kişiler veya nesneler, büyük çizilir. Çocukların sevdiği,
önemsediği ve değer verdiği varlıkların, diğerlerine göre boy hiyerarşisi özelliği daha
büyük ve resim yüzeyinin merkezi bir yerinde etkili bir biçimde ele alınması olarak
tanımlanabilir (19).
11
Üç ile ondört yaş arasındaki çocuklarla yapılan bir araştırmada, 1987 yılında
Golomb, çizilen nesnelerle ilgili bir kompozisyon meydana getirme ve anlam
bütünlüğünü sağlamada yeterliliğe sahip çocukların 9 yaşını bulduğu ve bu yaştan
itibaren de çizimi planlamada bir gelişme olmadığını tespit etmiştir (11).
Resimler daha belirgin ve ayrıntılıdır. İlk bakışta resmin ne olduğu kolaylıkla
anlaşılabilir. Resimler daha gerçekçidir. Resimde mekansal ilişki vardır. Çocuklar yer
çizgisi kullanırlar. Yer çizgisi çocuğun kendisi ve çevresiyle olan ilişkinin boyutunu
temsil eder. Bu dönemde kuşbakışı resim çizimleri ağırlıktadır (19).
Ives’in 1984 yılında yaptığı bir araştırmasında; duyguları ortaya çıkarmak için
kullanılan durumların yaş faktörüne bağlı değişim gösterdiğini bulmuştur. Beş ile yedi
yaş arasındaki çocuğun duyguları somut bir şekilde ifade ettiğini 9 yaşından sonra
çizimde kullanılan soyut ifadelerinin sayıca arttığını belirtmiştir (11).
Çizgi: Çocukların çizimlerinde, bilişsel gelişimleriyle birlikte kavram
gelişimlerindeki aşamalar da görülür. Onların çizimlerinde kullandıkları semboller,
kavram biçimleri netleştikçe yavaş yavaş şemalara dönüşür (19). Çocuklar ilköğretime
başladığı yaşlarda gerçekliği arar ve yapmış oldukları çalışmalara da bunu yansıtmak
ister. Fakat gördüklerini aynı ifade etmekte yeteri kadar gelişmemiş el, bilek, parmak
gibi küçük kasları nedeniyle fazla başarı sağlayamaz (18).
Renk: Nesnelerin gerçek renklerine ilköğretim başlarında imgelerle düşünmek
yerine gerçeğe doğru yönelmeye başladığından çoğunlukla sadık kalmak ister (16).
Resimlerinde, günlük yaşamında gördüğü, olması gerektiğini düşündüğü nesne ve
figürlere sahip kullanmış olduğu renkler gerçekçi renklerdir (19). Mesela bir insanın
yüzünü, şematik dönemdeki çocuk hiç yeşile boyamaz, ten rengine boyar. Fakat
coşkularını ifade edebilecekleri ve sevdikleri renkleri de kullanmaktan kaçınmazlar
(16).
Mekan Algısı ve Perspektif: Çocuklar uzaktaki nesneleri küçükçe, yakındaki
nesneleri ise büyükçe 7 yaşla birlikte çizebilmektedir. Bununla birlikte Freeman 1980
yılında; büyüklüğü hesaba katma 7 yaşına doğru ortaya çıksa da gerçek çizimler
yapmanın yaşa bağlı olarak yavaşça bir gelişim gösterdiğini ileri sürmüştür (11).
Çocuğun resminde mekânsal ilişkilerde bu yaşlarda belirli bir düzen oluşur.
Çevreye ait olarak çocuk kendini görmeye başlar, yer çizgisiyle bu kendini göstermiş
olur. Kağıdın alt kısmında genellikle bir yer çizgisi vardır ve bu yer çizgisinin üst
12
kısmına figürler yapılır. Gök çizgisi de ayrıca yapılır. Kağıdın üst kısmına yapılan
gökyüzü yatay bir çizgi şeklindedir. Gök çizgisiyle yer çizgisi arasında kalan bölüm
hava olarak isimlendirilir (19). Çocuk resmi için yapılmış 5000 tane çalışmada 3
yaşındaki çocuklardan %1’i yer çizgisi çizebilmiştir. Yer çizgisi çizemeyenler sayıca
altı yaş civarındaki çocuklarda daha fazladır. Sekiz yaş çocuklarınınsa %96’sı yer
çizgisi çizmiştir (18).
Hava boşluğu yapmaksızın gökyüzü kısmını ufuk çizgisine kadar boyamaya
başlama gelişimini göstermeleri çocukların çiziminde 8-10 yaşlarında başlar (11).
Orantı: Artık nesneler arasındaki ilişkiyi 7-9 yaşları arasındaki ilköğretime
başlayan çocuk doğru vermeye çabalar (19). Uzak ve yakın nesneler arasındaki
orantıya, bundan önceki döneme oranla başarı sağlanmış olsa da, gene de bu durum
yansımaz. Geometrik şekillerden faydalanarak oluşturduğu figürlerine dokuz yaşına
doğru, gözlemlediğini görselleştirmenin dışında, düşüncelerini de ekler. Gerçeklik ile
imgeyi aynı zamanda kullanır (16).
13
dönemdeki kız çocuklarının kalıptan çıkmış gibi; düzgün, pilili etekler çizdiği görülür.
Pililer, resmedilen figürün hareketine göre değişmez; sabittir. Bu da, çocukların
gördüğünü resmetmediğini; kafalarındaki cinsiyet şablonlarını resmettiklerini gösterir.
‘’Kızların eteği böyle olur”, ‘’erkeklerin pantolonları şöyledir” gibi şartlanmalarla,
insan figürü çizilir (23).
Çocuk tarafından yapılan resimlerde gözleme yönelik yetişkinlere ait ölçütler bu
dönemde görülür. Yaptıklarını çocuk doğadaki ile kıyaslar, gördüklerini de aynı şekilde
yapmak ister. Yapamadığı zamanlarda karamsarlığa düşebilir (24).
Bu grupta işlenebilecek konular arasında sakin ve coşkulu, duygusal içerikli
resimlerden anlamlı sonuçlar alınabilir. Bu konular; ‘’çevremizde pazaryeri, market
alışverişleri, bayramlar, köyde düğün, köy yaşantısı, mevsimler kışa hazırlık, doğum
günleri, kırda çiçek toplamak, çevremizde trafik, masal-öykü ve efsanelere dayalı
betimlemeler’’ olabilir (17).
Çizgi: İlköğretim 6. sınıflarında çocuk, önce somut düşünme döneminden soyut
düşünme dönemine geçer (18). Düşünme yeteneğini kaybettiği imgelerle tekrardan elde
etmeye başladığını bu durum anlatır. Geometrik çizgilerden uzaklaşılmıştır (17). Artık
çizgilerin kendine özgü olduğu ve düşüncenin ifade biçimi şeklinde geri geldiği bir
evreye doğru ilerlemektedir (23).
Renk: Dokuz yaşından 12 yaşına kadar uzunca bir zaman, betimledikleri
dünyanın gerçekliğine körü körüne bağlı oldukları dönemdir. Renk kavramı bu süreç
içerisinde gün geçtikçe gelişir ve renkler resimlerinde anlam ve amaçlarına uygun bir
şekilde yer alır (16). Artık sarı ya da kırmızı yüz yerine, cilt renginde bir yüz boyamak
kaygısı vardır. Yüzün, kirpikler, dişler vb öğeleri ve giysilerin bütün ayrıntıları ayrı ayrı
gösterilir (17).
Mekan Algısı ve Perspektif: Mekan duygusu bir önceki döneme göre daha da
gelişmiş olsa da henüz üçüncü boyutu üretme yeteneğine, 9-12 yaşları arasındaki
dönemlerinde tam sahip olunamamıştır. Uzakta olanı küçük, yakında olanıysa büyük
çizerek buna rağmen perspektif olarak farkında olduklarının ipucunu verirler (19).
Mekanı boyut şeklinde algılamalarıyla perspektif olarak anlamaları başlar. Artık mekan
yer ve gök çizgisi olarak değil, figür ve nesnelerin de içinde bulunduğu değişik bir
boyuttur. Derinlik, yükseklik, uzaklık, kısalık, öndelik gibi ilişkiler bu boyutta vardır
(24).
14
Araştırmacıların gerçeklik dönemi olarak isimlendirdikleri bu yaş
dönemlerindeki çocuklar figür-nesne-mekan bağlantısındaki oranları bilir ancak küçük
kas gelişimlerini tamamen tamamlayamadıklarından dolayı bunu uygulamakta biraz
güçlük çekerler (17).
Dokuz ile onbir yaş aralığındaki çocukların en büyük ihtiyaçlarından biri kendi
kişiliklerini bulmak, içinde bulundukları grupta kendini ifade etme becerilerini
yapabilmeleridir. Her çocuğun ikinci olarak ise, çevresi ve çevresini oluşturan nesneler
ve malzemeler ile olan içten bağını keşfetme ihtiyacı gelmektedir (25). Gerçekçiliğin
doğuşu (çete çağı) evresinde yer alan 9 ile 11 yaş arası çocukların resimlerindeki
şemalarda; bazı hareketler vardır. Erkek ve kız olarak roller belirlenir. Kıyafetler
değişir. Cinsiyetlerine göre özen gösterilir. Nefret ve sevgi resimleri yapılır. Eski
şekiller tekrardan yapılır. Rengi kullanış biçimleri açısından bakıldığında; gerçekçi
renkler, kimi gölgelemeler ve karışık renkler görülür. Uzam (mekân) açısından ise;
çokça yönlü taban çizgisi ve ilkel görünümlü perspektif alarak hala çözülememiştir
(26).
Sanat eğitimi üzerine yapılmış bir araştırmada, giderek bedenen ve zihnen
büyüyen çocuk aracı daha iyi kullanmaya başlar. Teknikleri öğrenir ve uygular. Beden
ve kas gücü ve işe yoğunlaşma ve dikkat süresi artar. Dokuz ve onbir yaşlar arasındaki
çocukların resimlerinde artık kız-erkek ayırımı iyice hissedilmeye başlar. Kız çocukları
genelde kraliçe, gelin-damat, kalpler, sevgi vb. konulara yönelerek sıcak renklerle
resimlerini oluştururken erkek çocukları savaş, futbol, silahlar gibi konuları sürekli
çizerler. Yaptıkları resimlerde renk karışımı ve hareketler görülebilir. Perspektif sorunu
daha tam olaraktan çözülmemiştir (27).
Dokuz ile onbir yaş aralığındaki çocuk, gerçeklerle ilgilendiği görülür. Bu
çevresindekileri taklit etme olarak düşünülemez, gerçeklerin farkında olduğunu bize
gösterir. Çünkü bunu durumu bir görüş anlayışı olarak çocuk düşünmektedir. Sanat
eserinin aynısı gibi değil, tersine o şeklin bizde bıraktığı izlenimi yansıtır (28).
Gerçekçilik çocukların yalnız çizgilerinde değil konuşma, yazma, oyun oynama
gibi davranışlarında da sezilir. Çocuklar henüz mecaz yaratmaktan uzak durumdadır.
Soyuttan somuta bir geçiş dönemi içerisindedir. Sekiz, dokuz, on yaşlarında dile
yönelirler. O zamana kadar duygularını atlatmakta çizgiler yeterliyken, okul çağında dil,
anlatımda çizginin önüne geçer. Bu değişimin bir başka nedeni okul çocuğunun
15
resimsel anlatımdan çok sözel ve yazınsal anlatıma yönelmesidir. Okula başlayan
çocuğun okuma yazması güçlenir ve yeni öğrendiği ifade yöntemini kullanmak,
sergilemek ister (26).
Gerçekçiliğin doğuşu olarak incelediğimiz grubun resimlerine bakıldığında bazı
ortak özellikleri şöyle sıralayabiliriz:
• Eşyalar, olaylar ve gerçekler arasında bağ kurabilme, plan yapabilmesi
gelişmiştir.
• Erkek ve kızların seçtiği konuların farklılığı görülür.
• Perspektif olarak etkileri vardır.
• Geometrik şekillerden uzaklaşıldığı görülür.
• Resimlerde katı olarak gerçeklik hakimdir.
• Önemli gelişme insan figürlerinde cinsiyet ayırımı olarak resimlerinde görülür.
• Renk kavramının geliştiğini, renkleri anlam ve önem önceliğine göre tercih
ettikleri görülür (14).
Artut’ un 2004 yılında yayınlanan çalışmasında, gerçekçiliğin doğuşu dönemi,
psikolojik ve bedensel gelişim ve değişimlerin kritik olduğu bir dönem olduğunu, temel
eğitimin ikinci kademesinde de oluşan bu döneme ‘’gruplaşma” ve ‘’başkaldırma”
dönemi de denmekte olduğunu vurgulamıştır. Derinlik (perspektif), planlama, oran ve
renk kavramları çözülmeye başlanmıştır. Çocuk resmi üzerinde birçok araştırma
sonucunda, insan figürünün sıkça kullanılan konu olduğu bulunmuştur. Pek çok
araştırma, konuların seçiminde cinsiyet farklılıklarının da önemli rol oynadığı
belirlenmiştir. ‘’Bir adam çiz” testiyle yapılan çalışmada, genelde çocukların kendi
cinsiyetindeki figürleri çizdikleri görülmüştür. Çocuğun kendi cinsinden figürlerinin
çizimi, kendi cinsel kimliğini kazanmış olması ile açıklanır. Levy, çocuklarca çizilmiş
2000’e kadar hayvan resmini inceleme yaptıktan sonra erkeklerin genelde balık, yılan
ve at; kızlarınsa tavsan, kedi ve köpek çizdikleri sonucuna ulaşmıştır (25).
İlköğretimin birinci kademesindeki bu çocukların çizgisel gelişimlerinin yaratıcı
çalışmalara dönüşmesi, onları yönlendirme ve bilgilendirme ile mümkün olur.
Yaratıcılık eğitim ile geliştirilebilir ve ortaya yaratıcı bir ürünün çıkabilmesi için belirli
bir alt yapının oluşturulması gerekir. Okul çocuğunun kendini görsel sanatlar alanında
ifade etmesi yalnızca onlara bu çalışmaları yaptırmakla sınırlı olmamalıdır. Çocuğun
kültürünü tarihini yaşayarak öğrenmesi, sanat eserlerini görüp anlaması birçok yönden
16
gelişmesinde önemlidir. Çocuklara sadece çizdirip, boyatıp, kestirmek değil, onları
teorik ve görsel anlamda da bilgilendirmek önemlidir (27).
17
mekanla bağlantılı çizebilir. Gerçeği tamamen taklit etme yetenekleri, figür ve
nesnelerin kendi arasındaki orantıları, bunların birbiri içerisinde ve mekanla orantılarını,
14 yaşından itibaren gerçeğe uygun bir şekilde uygular. Üretici düşüncelerini değişik
düzenlemeler tasarlayarak, bilinçli olarak orantılar üzerinde oynayarak rahatlıkla ortaya
koyabilirler. Farklı teknik ve yöntemlerden duygu ve düşüncelerini anlatmak için
yararlanabilirler. Gerçek anlamda sanat eğitimi alabilecek durumdadırlar (16).
18
Korunum kavramında ustalaşma: Çocuk nesneye bir şeyin eklenmediği ya da
nesneden bir şey alınmadığında nesnenin aynılığını koruduğunu bilir (30). Korunum,
sıvı miktarı, sayı, ağırlık, uzunluk, alan ya da hacim gibi eşit miktarlardaki maddelerin
farklı görünecek biçimde yeniden düzenlenmiş olsalar da aynı kaldıklarını
kavrayabilmesidir. Çocuk, nesne şekil değiştirse bile nesnenin değişmeden kalan
özelliklerini Suyun buz formunda da miktarının değişmeyeceği kavramı örneğindeki
gibi tanır. Aynı miktarlardaki su, farklı ebatlardaki iki bardağa konulduğunda, 6 yaş
öncesinde miktarların aynı olduğunu söylemekle daha yüksek bir bardakta daha fazla
sıvı olduğunu söylemek arasında kalabilirken; 6 yaşından sonra sıvı miktarlarının niçin
aynı olduğu konusunda bir nedene varabilecek gerçek korunum kavramına erişir.
Madde ve sıvı korunumunu somut işlem döneminin başında kazanırken, bu dönemin
sonunda hacim korunumuna erişir (32).
Tersine çevrilebilirlik: Çocuk bu dönemde bir davranışın veya farklılığın ilk
durumunu imgeleyebilme kabiliyetine sahiptir. Örneğin normal bardaktan, yüksek ince
bir bardağa dökülen suyun ilk bardağa geri boşaldığını gözünde canlandırabilme ve her
şeyin başlangıçtaki halini anlayabilme yetisindedir (29, 32).
Odaktan uzaklaşma: Okul dönemi çocuğu birden fazla konuya odaklanabilir.
Suyun biri daha yüksek ve ince olan bardağa boşaltılmadan önce çocuk, iki bardağın
aynı miktarda sıvı aldığını bilmektedir. Genişlik ve yükseklik boyutları arasındaki
karşılıklı bütün değişikliklerin ‘’Hangisi daha fazla?’’ sorusunu cevaplamak için dikkat
edilmesi gerektiğini bilmektedir (32, 33).
Dönüşümsel düşünme yeteneği: Okul öncesi çocukları olayın sadece sonucuna
odaklanabilirken, okul dönemi çocuğunun geçmiş olayları ve durumları zihinsel olarak
tekrardan kurgulayabilme kabiliyeti bir problemin cevabını düşünüp bulmasına
yardımcı olacaktır (32, 33).
Çıkarsanmış gerçeklik: Dört yaşındaki bir çocuk cismin o an ki görünümünden
güçlü şekilde etkilenebilirken, okul dönemi çocuğu görünenin ilerisine gidebilir ve
elindeki kanıtlardan neyin gerçeklikte doğru olduğunu anlayabilir (29, 32, 33).
Sınıflama: Bu evrede üstesinden gelinen bir diğer önemli işlem sınıflamadır
(30). Bu dönem çocuklarında nesneleri belirlenen ortak özelliğe göre gruplara ayırma
kabiliyeti gelişir. Bir dizi bölümü belirli bir ilişkiye göre düzene koyma yeteneği
sıralamadır. Örneğin okul çağındaki bir çocuk farklı uzunluktaki çubukları artan sıraya
19
göre yerleştirebilir (29). Bu evrede daha ileri düzeyde sınıflamalara gidilebilir. Bir sınıf
bir başka sınıflama sistemine yerleştirilebilir. Örneğin güller ve karanfiller her ikisi de
kendi içerisinde ayrı bir sınıftır. Ancak bunlar aynı zamanda bitki ya da çiçek
sınıflarında da yer almaktadır (30).
Geçişlilik: Önceki parçalar arasındaki ilişkiyi bilerek yeni bir ilişkinin
çıkarılması yeteneğidir (33).
Okul dönemi çocuğu, ilk kez yaşantılarından sonuçlar çıkarabilecek biçimde
düşünmeye başlar ve yetişkinlerin kullandıkları aletleri, araçları kullanma denemelerine
girişir. Öğrenme ve üretme istekleri oldukça fazladır. Sürekli hareket halinde olup, bir
şeyler yaratır, ortaya çıkarır. Bu dönemde çocuk aynı cinsten arkadaşlar seçer. Okul
döneminde görülen başlıca toplumsal özellikler kolay etkilenme, karşıt görüşte olma,
rekabet ve sorumluluk duygusudur. Okul öncesi dönemdeki katı ve benmerkezci özellik
azalmıştır. Çocuk başkasının yerine kendini koyabilir, ancak henüz empati yapmada
güçlük yaşar. Okul döneminde çocuklar duygularını kontrol etmede daha etkili hale
gelir. Sınava hazırlanma ya da dargın olduğu bir arkadaşı ile barışma gibi olaylarda
sorun çözme yollarını kullanır (32, 34).
Altı-on iki yaş arasındaki dönem, çocukların kendi fiziksel özellikleriyle en az
ilgilendikleri, aileden uzaklaşmaya başlayıp kendi sosyal ortamlarını ilk kez kurmaya
çalıştıkları, çevrelerinde olup bitene daha fazla ilgi gösterdikleri, arkadaşlık ilişkileri
kurarak gerçek anlamda sosyalleşmeye başladıkları dönemdir (35).
Okul çocukluğu dönemi, çocuğun fiziksel ve zihinsel becerilerini çok iyi
kullandığı bir dönemdir. Becerilerini yetişkin gibi kullanma ve geliştirme çabası içinde
yetişkinle yarış halindedir. Çocuğun çocuk olarak kalma ile yetişkin olma arası
bocaladığı dönemdir (33).
Ericson’a göre, bu dönemde çocuk çok çalışkandır. Kendine güveni ve
başarısının onayı için arkadaşa gereksinim duyar. Evden, aileden çok arkadaş grubu
içinde yer almaya başlamıştır. Arkadaş grubu içinde ‘’rekabet’’ ve ‘’liderlik’’ önem
kazanmıştır. Yarışma ve daha iyi olma isteği çok kuvvetlidir (36).
Okul çağı çocuğu, gelişimsel olarak daha karmaşık ilişkileri geliştirebilir. Duygu
ve düşüncelerinden gittikçe haberdar olmaya başlar. Zamana ilişkin şimdiki, geçmiş ve
gelecek zaman kavramlarını daha iyi bilir (25).
20
Altı-on iki yaş çocuğunun enerjisi, okul projeleri, spor ve hobileri gibi
aktivitelere yönelir. Çocuğun hayatında önemli bir yere sahip olan akranları ve
öğretmenleri çocuk hakkındaki yargıları benlik gelişimine yön verir. Buna bağlı olarak
bu tür ilişkilerinde ve okul hayatında başarılı olan bir çocuk olumlu bir akademik benlik
algısı geliştirmesine rağmen, okul hayatında başarısız olan bir çocuk öz güven ve
kendine yetme duygusundan yoksun kalır. Standart başarı düzeyine ulaşamadıkları için
sürekli eleştirilen çocuklar, bireysel olarak yaşadıkları değişiklik duygusu nedeniyle
aşağılık kompleksine kapılırlar (37, 38).
Çocuğun kendine güveni ve başarısının onayı için arkadaşa gereksinimi vardır
ve bu özelliklerini grup içinde geliştirir. Arkadaş grubu içinde rekabet duygusu
önemlidir. Çocuk grup içinde daha iyi olma isteğini yoğun bir şekilde yaşar (39).
Bu dönemde çocuk, beceri ve düşüncelerinin sadece ailesi tarafından değil,
arkadaşları ve toplum tarafından da onaylanmasını ister. Pozitif bir özgüven ve öz
saygının gelişimi için kritik bir dönemdir. Öz güven, fiziksel görünüşten, atletik
yetenekten, okul başarısından, akranları ile ilişkisinden etkilenir. Ailesi ve akranları, öz
saygısını belirlenmesinde önemli bir yere sahiptir (38, 39).
Kısacası okul çağında çocuk,
Büyük ve küçük kaslarını kullanmayı öğrenir.
Kurumsal kurallara uyarak yaşamayı öğrenir.
Yaşıtlarıyla birlikte oynamayı öğrenir.
Ev dışında diğer yetişkinlerle ilişki kurabilir.
Bedenine bakma ve temizlik alışkanlığı kazanır.
Kendi davranışlarının sorumluluğunu yüklenebilir.
Somuttan soyuta doğru düşünme yeteneği kazanır (35).
21
düşüncelerini ve hayal dünyasını görünür kılar. Görsel gelişim basamağı çocuğun zihin
gelişimi açısından büyük önem taşır. İfade gücü ve yetisinin yitirilmesi demek; zihin
zayıflaması, gücünü yitirmesi demektir (40).
Çocukların yetilerin gelişiminde hangi davranışları sergiledikleri, hangilerinin
nasıl bir öğrenme sonucu oluştuğu, sanatsal davranışla öteki davranışlar arasındaki
ayırım sanat eğitimiyle görülebilir. Sanat yoluyla insanlar kişisel bütünlüğe kavuşurlar
ve böylece toplumsal bütünlük kazanmış olur (41).
Çocuk aile içinde başladığı görsel öğrenme sürecine daha sonraları okulda
devam eder. Arkadaş grupları içindeki iletişimle ve radyo, televizyon, sinema, tiyatro,
gazete gibi kitle iletişim araçları, sanat-edebiyat yapıtları aracılığıyla ve okullardaki
örgün eğitim ile bu gelişimini sürdürür (40).
Çocuklar sosyal çevrelerine uyumlanmaya başladıklarında ve dil ortaya
çıktığında, edindikleri sanatsal değerler çoğunlukla kültürlerinin ve toplumun
etkisindedir. Eğer sosyo-kültürel etkileşimler sanatsal gelişimin önemli bir parçasıysa,
çocukların sanatsal yönlerinin gelişimi bu çerçeve içinde irdelenmeli kendilerine çok
yabancı olmayacak bir resimleme tavrıyla anlatılmalıdır (42).
Estetik eğitim ve sanat eğitimiyle beraber yapma, görme, algılama, estetik
duyarlılık ürün üzerinde tartışarak düşünme hem öğrenme hem de değerlendirme
sürecinin evrelerini oluşturur (41).
Çocukların yaptıkları şekillerin bölümlerine ilişkin bir açıklama getirmemesine
rağmen, şekle bağlı algıyı, tamamının yansıttığını, Hebb, öne sürmektedir. Hebb,
değişik zihinsel süreçlerce parça ve bütünün algılandığını öne sürmektedir. Tamamını
görme doğuştan gelen bir kabiliyettir. Gözün ve beynin ortak faaliyetleri ile bölümler
değerlendirilmektedir. Üçgen, oval gibi biçimlerin ana hatlarını yapmadan önce
çocuklar alan içerisinde basit karalamalardan oluşan çeşitlice çizgilere yer verir (16).
‘’Bileşimler’’ ve ‘’Kümeler’’ olarak anlamlı şekiller varlığını sürdürür.
Bileşimler: İki şekilden oluşurlar. Örneğin, dikdörtgenin içine veya dışına yapılan daire
gibi. Çocuklar tarafından bazı bileşimlerin daha fazla oluşturulduğunu araştırmalarca
bilinmektedir. Örneğin daire içerisinde dikdörtgen veya oval şekiller ile çapraz vb.
Kendince yaptığı resim faaliyetlerinde çocuk, mantıksal ve görsel bir durum oluşturur.
Resim materyalinin kullanılması doğrultusunda zorlama ve bir sınırlamanın olmadığı
durumlarda bu sistemi oluşturur (43).
22
Kümeler: Üç veya daha fazla şekilden oluşur. Karmaşık ve sonsuz sayıda
kümeleri geliştirmeye üç-dört yaşlarındaki çocuklar başlar. Kişisel, kendine özgü, bir
tarzın oluşulmaya başladığı çizimlerde görülür. Bir resmin sahibini diğerinden
kolaylıkla anne baba veya öğretmen ayırt edebilir. Kaslarını ve dikkatini kullanarak
farklı şekiller oluşturabileceğini çocuk, çalışmaları sırasında görür. Bir yetişkinin el
yazısı gibi kas koordinasyonunun ürünü olarak ortaya çıkan resimleri, hemen tanımak
mümkündür. Ancak daha önceki dönemlerde çocuğun gerçekleştirdiği çalışmaları, bir
başka çocuğun çizdiği resimlerden seçebilmek olanaksızdır (43).
‘’Mandala’’, ‘’radyal’’ ve ‘’güneş’’ olarak belirtilen dengeli ve orantılı çizgilerin
anlamlı şekiller döneminde çizildiği görülür. Bu çizgilerin neyi ifade ettikleri kısaca
aşağıdaki gibi açıklanır (18).
Mandala: ‘’Daire’’ (Sanskritçede) anlamındadır. ‘’Mandala’’ evrenin bir simgesi
olarak doğu felsefesinde görülür. ‘’Mandala’’lar ise çocuklarca oluşturulan ‘’greek
cross’’ daire içerisinde çaprazlarla parçalanan dairelerden oluşmuştur. ‘’Mandala’’
çocukla yetişkin sanatı arasında köprü vazifesi görmektedir ve çocuğun sanatsal
etkinliklerinde, insan resimleri gibi soyuttan-somuta güneş geçişidir (18).
Güneş: Üç yaş dolaylarında çocuk tarafından basit bir şekilden oluşan güneş
resmi ancak yapılabilir. Çocuk öncelikle türlü işaret ve çizgilerden oluşan oval
görünümlü güneşler yapar, eklenen kol, yüz ve bacaklar gibi çizimlere dört yaşlarına
doğru güneş insanı yapmaya çalışır. Çocuğun ilk insan resmini oluşturmasında
‘’mandala’’ ve ‘’güneş’’ birer dürtü, uyarıcı olarak işlev görür (43). Güneş sıcaktır. Bu
sıcaklığı ile çocuğu sarmalar. Güneş onunla birlikte çizdiği bulut ve dağ daima
mutluluk, neşe, bütünlük sembolü olarak resimlerinde yer alır. Mutsuz temalarda bu
figürlere rastlanmaz (45).
Radyal (merkezden yayılan çizgiler): Merkezce bilinen bir noktadan veya
yüzeyden yayılan çizimler ‘’Radyal’’ olarak adlandırılır. Resim kâğıdının sol köşesine
doğru, çocuk sağ eliyle, sağ dirseğini yükselterek, ‘’radyal’’ şekiller çizer. Dirseğini
vücuduna doğru yaklaştırırken kâğıdın sağ tarafına benzer şekilleri çizer (18).
Çocuklarda gözlemlenen sanatsal gelişimi, şempanzeler estetik görüntüleri
anımsayıp, kullanamadıkları için gerçekleştiremez. Bütün primatların doğuştan gelen
uyumlu yapılan çizgiler oluşturma kabiliyetine sahip olduklarını Morris ve Rensch
23
çalışmalarında (1965) ileri sürmektedir. ‘’Oran’’ ve ‘’biçimin’’ dışında uyumlu
çizgilerin oluşturduğu çocuğun çizdiği ilk insan resminde de dikkat çekmektedir (18).
24
2.2.4. Resimleme
Freud ve Jung’un çalışmalarının akıl hastalarının resimlerine artan ilgiyle, çocuk
resimleri ile ilgili araştırmalar da ortaya çıkmıştır. Sanatsal evrelerin gelişimini anlatan
makaleyi, Cooke (1885) yılında yayınlamıştır. İlk çocuk resimleri koleksiyonunu ve
İtalyan çocukların resimleri hakkında gözlemlerini, Ricci (1887) yılında yayınlamıştır.
İnsan resmi yapmayı bir takım zeka testinden biri olarak, Burt (1921) yılında
oluşturmuştur (16).
İnsan figürü çizmede yaşla ilgili normları, Goodenough (1926) yılında ve Haris
1963 yılında, zeka yaşıyla bağlantılı olarak çeşitli çalışmalar yapmışlardır. Çocukların
oluşturdukları insan figürlerinin çocuğun ruhunu yansıttığını, Koppitz (1968) yılında
öne sürmüştür (41).
Her zaman değişen ve birbiriyle bütünleşen resim ve çocuk, değişkendir. Resim,
iletişim açısından çok fazla etkili ve önemlidir. Sosyal ve kişisel gereksinimleri çocuğun
genelde sanatsal sembolleri anlamalarıyla ilişkilidir diyebiliriz. Çocuğun çizdiği ve
boyama işlemleri neticesinde oluşmuş lekeler, çizgi ve şekiller iletişimin işaretleridir
(14).
‘’Bir sanat ürünü üretme sürecinin basit bilişsel ve motor-işlem faktörlerinden
daha fazlasının gerektiği” düşüncesini literatürdeki bilgiler oluşturur. Profesyonel
ortamlarda, “Duygusal ve iletişimsel bileşenler çizime dahil olur” düşüncesi çizim
yapılmasının temelini oluşturur. Çocuğun o an ki ruh halinin anlaşılabileceğine,
çocukların yaptıkları çizimler değerlendirilerek kişiliklerine ve çizim konularının
çocuklar için farklı anlamlar taşıyabileceğini ortaya koymak için çeşitli araştırmalar
yapılmıştır (42).
Üç ve dört yaşları arasında pek çok çocuk, kendi dünyalarını sembolik olarak
keşfetmek amacıyla çizebilir ve gözlemlenen sembolik şekillerde gerçekçi düşüncelerini
oluşturmak için gerekli yeteneğe sahip olur (13). Belirgin kas gelişimine ulaşan
çocuğun yapmış olduğu figür ve çizgi çalışmaları, kişilik ve zeka faktörlerinin dışında
çevreyle olan etkileşim ve denemeler diğer çocukların çizgisinden ayırt edilmesinde
önemli etmenlerdir (18).
Çocuğun etrafını, deneyimlerini ve çocuk açısından önemli görülen etmenleri,
bir çocuğun çizmiş olduğu bir taslak gösterir. Bilişsel teoriye dayanarak, çocuklar
25
bildiklerini yaparken kendi dünyasıyla ve dış dünyayla iletişime geçebilir ve bu durum
çocuğun kişiliğini oluşturur (13).
Çocuklar; insanlar, evler, ağaçlar, yeşillikler ve güneşi kendilerini hoşnut etmek
için çizer. Bütün ülke ve farklı kültüre mensup olan çocukların çizimlerinde bunun gibi
temalara rastlanır. Bu durum duyguların ve aklın temel evrenselliğini doğrular. Küçük
çocuk, hayal gücüyle öznel bir dünyaya dönüştürebilir veya gerçekliği görmezden
gelebilir. Örneğin şehirde yaşayan çocukların gerçekte kendi yaşadıkları evlerin dışında
daha çok taşra tipi evler çizdikleri görülmüştür. Ayrıca kendi evlerine sahip olmayan,
geçici olduğunu umdukları barınaklarda yaşayan çocuklar arzu ettikleri evleri
çizeceklerdir (18).
Genelde çocukların resim yapmaya karşı tavır ve motivasyonlarını sosyo-
kültürel durumlar etkiler. Çocukların yaptığı resimlerin içeriğini kültür de etkileyebilir.
Bir başka unsur da çocuk resimlerinin içerik ve stilini etkileyen çevredir. Çocuklar
resmi, sadece algılamalarını tamamlamak ve içsel deneyimleri için değil, dış dünya
deneyimlerini ve algılamalarını kendileriyle, insanlar, çevre ve hatta toplumla olan
ilişkilerini anlayıp onaylamalarına yardımcı olan iç dünyalarına bağlamak için de
kullanırlar (43).
26
karışımı ile milyonlarca renk elde etmek mümkündür. Renklerin bu özelliklerinin yanı
sıra insanlar üzerinde bıraktığı etkileri de bilmekte fayda vardır (45).
Resmi izleyende sıcak renkler, uyarıcı ve neşe verici olur. Yatıştırıcı ve
dinlendirici ise soğuk renklerde olur. Aşırı şekilde soğuk renkler kullanıldığında
kasvetli ve de moral bozucu bir etkisi olabilir. Sıcak renkler de aynı zamanda insanlarda
şiddete eğilim etkisi yaratabilir. Sayfadan çıkıyormuşçasına ve daha öndeymiş gibi
sıcak renkler görülürler. Sarı en fazla görünen renktir. Uzaktaymış gibi görünüm ise
soğuk renklerde görülür (46).
Günlük hayatta renklerin psikolojik olarak etkilerinden faydalanmak ise pek çok
alanda kullanılır. Renkler insanların dikkatini çekmek, bir şeyin beğenilmesini
sağlamak, hayatı kolaylaştırmak gibi amaçlar için insanların duygularını harekete
geçirme amaçlı kullanılmaktadır. Amaçlar doğrultusunda renkleri gerektiği gibi
kullanmak başlı başına bir uzmanlık alanıdır. Doğru kullanıldığında renklerin
performans ve verimlilik arttırıcı özelliklerinin yanı sıra; yorulma, stres artışı gibi
durumlar bilinçsiz kullanıldıklarında oluşabilir, görsel algıyı düşürebilir, görme yetisine
olumsuz yönde etki edebilir, çalışanların hata oranını arttırabilir; yönlenme ve güvenlik
konusunda olumsuz yönde etkileyebilir (47).
Yedi-dokuz arası yaş dönem çocuklarında renk-obje ilişkisi tam olarak
gelişmediğinden; sıcak ve canlı renklerde yapılan resimlemeler çocuğun kitaba olan
ilgisini arttıracaktır. Örneğin: Ağaçlar turuncu, sarı, kırmızı; bulutlar pembe, yeşil, mavi
resimlenebilir. Bu dönem çocuk ders kitaplarında, siyah-beyaz resimler kesinlikle
kullanılmamalıdır (48).
Dokuz-on iki arası yaş grubu çocuklarına yönelik ders kitaplarında; renk
kavramı ve perspektif gelişmeye bağladığı için, renk seçimleri gerçeğe biraz daha yakın
olmalıdır. Bu yaş çocukları, renkleri gerçek yaşamla kıyaslayabilirler. Ancak yine de
soğuk renkler (mavi, mor, yeşil, lacivert) ve siyah-beyaz renklerin az kullanılması
önerilir (49).
On iki yaş ve üzeri çocuklarda perspektif ve gerçekçilik olgusunu üst düzeyde
olması, ders kitaplarını içerik ve konu açısından ağırlaşması, bilimsel ciddiyettin
artması gibi etmenle, renkleri de dolaylı etkilemektedir. Renkler daha ciddi ele alınmalı
ve bilimsel yaklaşım renklerde hissettirilmelidir. Bu tür kitaplarda zaman zaman
27
‘’fotoğraf resimlemeler” de kullanılmaktadır. Yaşın büyümesi nedeniyle, siyah-beyaz
resimlemeler de kitap içerisinde yer almaktadır (50).
Renk seçimini de kız çocukları erkek çocuklarına göre daha çok
önemsemektedir. Resimlerinde bazı çocuklar sarı, kırmızı, turuncu vb. sıcak renkleri
seçerken; bazılarıysa mavi, yeşil gibi soğuk renkleri seçmektedir. Sevecen, uyumlu,
işbirlikçi olan çocukların sıcak renkleri; iddiacı, huysuz ve uyumsuz davranışlar
gösteren çocukların soğuk renkleri tercih ettikleri uzmanlar tarafından belirtmektedir.
Duygularını bastırma ve gizleme eğilimi gösteren anaokulu çocukları sürekli soğuk
renkleri tercih ettikleri görülmektedir. Kırmızı rengi çokça kullanan çocukların iddiacı
ve saldırgan olduğu yapılan araştırmalarca düşünülmektedir. Çocuğun renk tercihinin
soğuk renklerden sıcak renklere doğru farklılık yarattığı doğal gelişim süreci içinde
görülmüştür. Örneğin kahverengi ve maviyi çokça kullanan çocukların resimlerinde
tuvalet eğitimi zamanında baskı görenlerde, diğer renkleri kullanmaya başlamaları ise
baskı ortadan kalktıktan sonra görülmüştür (18).
Çocukların fiziksel özelliklerini resimlerinde kullandıkları renkler de
yansıtabilir. Önemli ölümcül hastalığı olan çocukların resimlerinde hastalıklarının
farkında olduklarının belirtisi olarak farklı renkler kullandıklarını Perkins, hasta ve
sağlıklı çocuklarla yaptığı araştırmada görmüştür. En fazla siyah renk hasta çocuklarca
kullanılmaktadır. Hem sağlıklı hem de hasta çocuklarca kırmızı renk kullanılmış ancak,
hasta çocuklarca daha çok kullanmıştır ve sıklıkla kanla bağlantılı olduğu bulunmuştur
(16).
Kullanılan renklerin çocukların resimlerinde belirli anlamları vardır fakat
çocukların kullandığı rengin yoğunluğu da Bach’a göre önemlidir. Canlılık ve parlaklık
rengin yoğunluğunu gösterir. Yeşil renk genelde büyüme ve gelişme olarak yorumlansa
da koyu yeşil mi veya açık yeşil mi olması da çocuk resimlerinde önemlidir. Yani
çocuğun yaptığı resimlerde her renk nasıl kullanıldığına bakılarak farklı farklı
yorumlanabilir (16).
Üç ana renk; mavi, kırmızı ve sarı renklerin farklı tonlarının karışımıyla bütün
renkler ortaya çıkmaktadır (51).
Ara renk ise aynı miktarda ana renklerin ikişer olarak karıştırılmasıyla ortaya
çıkmaktadır. Bu renkler de turuncu, mor ve yeşildir:
Kırmızı + Sarı = Turuncu
28
Sarı + Mavi = Yeşil
Mavi + Kırmızı = Mor
Siyah ve beyaz renkler bu sınıflamanın dışındadır. Bir cisim güneş ışığında
görünen bütün renklerini yansıtıyorsa beyaz, tümünü yansıtmayıp görünmüyorsa
siyahtır. Mavinin bir tonu olduğundan mavi ve mor rengin karışımından yedinci renk
olan lacivert sınıflamaya alınmaz, ancak bir rengin tonları o renge siyah veya beyaz
eklenerek bulunur. Örneğin mavi renge beyaz renk eklenerek açık mavinin tonları, biraz
siyah renk eklendiğinde ise koyu mavinin tonları bulunur. Mavi rengin, bu durumda
sadece tonlarında değişiklik olmuştur. Güneş ışığında bulunan altı rengin sayısız
dereceleri, üç ana rengin farklı miktarlarda karışımıyla bulunur (52).
İnsanlar üzerinde ne gibi bir etki oluşturdukları ve şiddetleri doğrultusunda
renkler iki kısımda incelenir (53).
Sıcak Renkler (Kırmızı, Sarı, Turuncu)
Sarı renkte ışık ve aydınlığın, kırmızı renkte ateşin sıcaklığının, turuncu renkte
ise güneş ışığının etkisi görülür. Bu renklerin havadaki titreşimleri kuvvetlidir ve bu
yüzden diğer renklere göre bu renkler daha etkileyicidir. Çocukta renk anlayışı başladığı
zamanlarda kırmızıya bakıp ona atılması, ilkel topluluklarda en çok önem verilen
renklerin sıcak renkler olmasına neden olmuştur. Sıcak renklerin daha çok hakim
olduğu yerler, nesnelerin ışık alan taraflarıdır. Bu renkler neşe, canlılık, hareket gibi
ruhsal etkiye sahiptir (53).
Soğuk Renkler (Mor, Mavi, Yeşil)
Sıcak renklerden sonra gözü bu renkler etkiler. Hüzün, rahatlık ve durgunluk
olarak bu renkler ruhsal etkiye sahiptir ve daha çok gölgeli bölümlerde kullanılır. Sıcak
ve soğuk renklerin birarada uyum ve ahenk içinde resimlerde kullanılması ideal olandır.
Yalnız sıcak renklerin ya da yalnız soğuk renklerin kullanıldığı resimler göze güzel
görünmez (54).
29
Pembe: Geçmişte yaşanan bir problemin veya hastalığın çözümünü anlatabilir
ve kırmızıdan daha az etkilidir (56). Ayrıca pembe en romantik ve narin renk olmasının
yanısıra araştırmalar doğrultusunda insanlar üzerinde sakinleştirici etkisi olduğu
düşünülmektedir. Bir denemede, hapishane duvarlarının ve pencere demirlerinin
pembeye boyandığında mahkümların saldırgan davranışlarının büyük ölçüde azaldığını,
pembe boyalı bir ortamda insanlar istese bile öfkelenmediği görülmüştür. Çünkü kalp
kasları pembe rengin olduğu ortamda rahat çalışır, gerilmez (57).
Turuncu: Endişe hali olarak yorumlanabilir. Yaşamla ölüm arasındaki
mücadeleyi veya özellikle azalan enerji gibi durumları aşmanın bir göstergesi olabilir
(58).
Sarı renk: Çocukların çoğu güneşin sarı renk olduğunu anlatır. Güneş normalde
kırmızı bir ateş topuna benzemektedir. Fakat, çocuklar gerçeği değil, hayalindeki ve
bilinçaltındakini yapar. Anneyi, kolektif bilinçaltı olarak güneş çağrıştırır. Çocuk güneşi
anne olarak görür. Parlaklığın, ışığın, sıcaklığın, enerjinin ve kutsallığın sarı rengi
çağrıştırması nedeniyle pozitif hisler verir. Sarı renk, ailesince değer gören ve sevilen
çocuklar tarafından tercih edilir (16). Altın rengi olması nedeniyle sarı renk zenginliği
simgeler. Sarı renk ayçiçeğinin rengidir, fakat ‘’günebakan’’ Anadolu’daki adıdır.
Yüzünü genellikle güneşe döndürdüğü için bu isim verilmiştir. Olgunluğu ve
kanaatkârlığı da bu renk ifade eder. Biçilecek olgunluğa erişince en önde buğday olmak
üzere çoğu tahıllar sararır. Sarı renk, uzakdoğu kültürlerinde, başta Budizm inancında
olmak üzere, maddeden el çekme, feragat etme, sadakat, iç huzuru ve bilgeliği simgeler
(53).
Limon rengi olması nedeniyle ekşiliği de ifade eder. Hastalanınca insanların
benzi sarardığı için hastalığı, karamsarlığı da ifade edebilir (53). Henüz çocuğun
ailesine bağımlı olduğunu ve heyecanını gösterir (58).
Genelde Malchiodi sarı rengi ışık, enerji ve olumlu hislerle yorumlamaktadır
(43).
Mavi: Denizi ve gökyüzünü ifade eder. Uyumu, sakinliği ve çocuğun kendine
olan güvenini gösterir. Çocuğun mavi rengi kullanmasıyla kendini kontrol edebilmesi
ilişkilendirilir. Tarafsız kişiliği olan çocukları da mavi simgeler. Çocuk için genelde
mavi rengi iş elbisesidir ve polis, koruma memurları, hastane hizmetlileri vb. meslekler
30
kullanır. Muhafazakârlığı, tedbirli ve dikkatli olmayı politikada mavi renk ifade eder.
Çocuk resimlerinde mavi renk genelde deniz, göl ve bulut resimlerinde bulunur (48).
Yeşil: İlkbaharı çağrıştırır. Bahçeler, kırlar yeşerir, çiçek açar, meyve verir,
ağaçlar ilkbaharda yaprak oluşturur. Yeşil hayatı ifade eder. Yeşil renk büyüme,
gelişme, tazelik, gençlik, bereket ve sağlık anlamına gelir. Yeşil renge bakan insanlar
tarafından rahatlatıcı etki yapar. Yeşil renk, kültürlerin çoğunda zenginliği, asaleti ve
parayı ifade eder. Kendisine güveni olan çocuk, resimlerinde yeşili bol kullanır. Ayrıca
uyumlu ve mutludur. Aynı yaş grubundaki çocuklara kıyasla ise daha olgun olur (46).
Aynı zamanda yaşıtlarıyla karşılaştırıldığında daha fazla özgüvene sahiptir. Sağlıklı
olmayı, büyümede veya yaşamda yenilenme gibi anlamları vardır (49).
Bach’ın araştırması doğrultusunda açık yeşil fiziksel zayıflığı veya sağlığa
kavuşmayı gösterirken koyu yeşil ise sağlık ve iyileşmenin bir göstergesi olmuştur (16).
Mor: Kırmızı ve mavinin karışımı ile elde edilen bir renk olması nedeniyle bu
iki rengin özelliğiyle ilgili olarak sıcak ve soğuğu beraber yansıtmaktadır. Doğada bu
renk daha az bulunur. Lüks hayat, zarafet, zenginlikle, asalet olarak yorumlanır. Çocuk
çizimlerinde mor renk kullandığında çocuğa fazla sorumluluk yüklendiğini, kendisinden
bekleneni yapamayacağı endişesine kapıldığını ve gözünün korktuğunu anlaşılabilir.
Mor rengi resimlerinde kullanan çocuklar, anne babanın desteğine ve güvenine ihtiyaç
duyar (48).
Birinin ‘’elinden hiçbir şey gelemediği bir durum” veya sıkıntılı ve ağır bir
sorumluluk anlamı taşıyabilir. Başkaları tarafından kontrol edilme ve destek görme veya
sahip olma ihtiyacını simgeleyebilir. Çocuklar renklere farklı derecelerde ilgi duyarlar.
Çocukların en fazla kullandığı renkler, 5-8 yaş çocukları arasında yapılan araştırmada,
erguvan rengi, kırmızı, sarı, mavidir. Çocuklar tarafından siyah, beyaz, gri ve koyu
kahverengi itici renkler olarak değerlendirilmiştir (49).
Kahverengi: Kırmızı, sarı ve mavi rengin birlikte karıştırılmasıyla elde edilir.
Bu nedenle kırmızı rengin kan ve ateş, sarının ışık ve ısı, mavi rengin uzaklık ve serinlik
ifadelerini yerine göre taşıyan bir renktir. Toprak anayı ve bereketi simgeleyen bir
renktir. Diğer taraftan sonbaharı, hüznü, ayrılığı ve özlemi de simgeler. Sevgi ve ilgi
bekleyen, korunmaya ihtiyaç duyan çocukların, resimlerinde kahverengi kullandığı
görülür. Tuvalet eğitimi döneminde, annesiyle çatışma yaşayan, eğitime direnç gösteren
çocukların da resimlerinde kahverengini kullandıkları görülmektedir (48).
31
2.2.4.2. Resimlemede Kompozisyon
Resimlemede kompozisyon önemi, bir yazısının çatısını oluşturan giriş-gelişme-
sonuç üçlemesi gibi önemlidir. İyi bir resimleme özelliklerinden birisi de gözü
yormayan, gereken boşluklar bırakılmış, metinle paylaşılan yerlerin düzeni
kompozisyonun başarısına etki etmektedir. Metinlerde kullanılan rengin, resimlemenin
fon rengiyle uyumu, zıtlık teşkil etmemelidir. Koyu zeminlerde, aynı rengin en açık
tonu; açık zeminlerde ise tam tersi uygulanmalıdır. Ancak tarihi bir konunun vs
resimlendiği illüstrasyonlarda yazı karakteri konuyu uygun bir fontla desteklenebilir
(47).
Bir resimdeki bilgi üç şeyle ilişkilendirilmektedir: Çocukların resmin konusu
hakkındaki bilgi düzeyleri, onların bu bilgiye yönelik bir resim yapma becerileri ve bu
bilgiye ilişkin hangi tarafının gösterilmeye değer olduğu doğrultusundaki
çözümlemeleridir. Bu son iki etmenin önemi daha önceleri ihmal olmaktaydı.
Çizimlerdeki birçok geleneksel kuramsal yaklaşımların, çocukların kavramsal ve
zihinsel gelişimlerini yansıttığını ileri sürmüştü. Oysaki çoğu zaman çocuklar
resimlerinde yansıttıklarından çok daha fazla şey bilmektedir (16).
Gardner, örneğin altı yaşındaki kızının insan resmi yaparken gövdenin ortasının
dışına yatay biçimde kollarının nasıl yerleştirdiğini gözlemlemiştir. Esasen kolların
omuz tarafından çıktığını bildiğini konuşma esnasında ifade etmiş ve o şekilde
yapılması söylendiğinde kolları doğru şekilde çizebilmiştir. Fakat gene de kolları
gövdenin ortasından dışına gelecek biçimde sonraki resimlerde yaptığında önceki
çizimine geri dönmüş ve kolları bu şekilde yapmayı çok daha sevdiğini dile getirmiştir.
Kısacası yeni çalışmalarda daha önceki çalışmalarda kabul görülenlerden çok daha
fazlası, ‘’zihinsel gerçekçilik’’ aşamasındaki küçük çocukların, sunma becerisinde
olduğu görülmüştür (18).
Gözlemi yansıtan, belirli bir bakış açısından çizilen resimler, bakışa göre bilgi
(bakan kişi odaklı anlatım) içerir. Çocukların resimleri ele alındığında, her zaman bakan
kişi odaklı bilgi veren anlatımları, yedi yaşından büyük çocuklar ortaya koyarlar (58).
Konular arasındaki bağlantılarla ilgili de bilgi sunma durumu, çocuklar birden
fazla yalıtılmış resim çizince gündeme gelir. Bir sahnedeki iki veya daha fazla objenin
uzaysal düzeniyle ilgili bilgi, düzene özgü bilgidir (18).
32
Genellikle çocuklar iki nesne arasındaki bağı ayrıntılı bir şekilde kâğıda çizmeyi
planlarken, nesneleri yan yana kâğıda yaparlar. Çocuğun temsil etme kabiliyetini bir
şeyi arka arkaya çizmesi, onun kendi kendini kontrol etmesini sağlar. Buradaki sorun,
üçüncü boyutun (derinlik boyutunun) iki boyutlu kağıda doğruca ve kolayca
aktarılamamasıdır (16).
Yedi yaşından büyük olan çocukların bakan kişi odaklı resim çizme
yatkınlıklarını ve yedi yaşından küçük olan çocukların nesne odaklı resim çizme
isteklerini kabul edilince, bunun nedeni merak uyandırıyor. Arnheim'ın da (1956) ifade
ettiğine göre ilerlemenin gelişimsel bir temeli vardır ve çocukların algılarındaki gibi
resimlerinde de nesnelerin genel özelliğiyle başlayıp, sonrasında nesnenin belirli bir
bakış açısıyla görünümünü idrak etmekle beraber; bu sorunun tam olarak hiçbir cevabı
bulunmamaktadır. Bazı otoriteler Hagen gibi (1985), kültürel etkileşimlerin de işin içine
girdiğini ileri sürmektedirler (18).
Görsel unsurların çocuk zihninde daha kalıcı etkilerinden dolayı, çocuğa
aktarılan bilginin görselleştirilmesi öğrenilen bilginin kalıcı olmasını sağlar. Tabiki
görsel unsurların çocuğun algı düzeyine uygun yapılması ile başarılı sonuçlar elde
edilebilir (43).
33
araştırmalar başladı. Burt, bir insan resmi yapmayı birkaç zeka testinden biri olarak
1921’de kullanmaya başladı. Goodenough (1926)’da, Haris (1963)’te insan figürü
yapmada yaşla ilişkili normları araştırdılar (16).
Çocuk resimlerine karşı yeni bir ilgi 1940 sonrasında oluştu. Bunun nedeni
olarak çocukların, resimlerine duygularını ve güdülerini yansıtmalarından
kaynaklanmaktaydı. 1950’li yıllarda ise testlere olan ilginin artmasıyla beraber çocuğun
resminin onun zihinsel ve duygusal gelişimiyle ne kadar ilişkili olduğu sorgulanmaya
başlandı (18).
Yetişkin çocukla iletişim kurmakta zorlandığı zaman, ona resim yardımcı olur.
Çocuğun ilgisini canlı tutan oyun gibi, grafik etkinlikler de onun farkında olmadan
kendini ifade etmesine olanak sağlar. Çocuğun dış dünyayı nasıl algıladığının bir
göstergesi resimdir. Gördüğünü yansıtmaya en uygun formu çizmeye çalışır. Burada
önemli olan görsel olarak yansıtılan konunun ne ifade ettiğidir (25).
Hastalığa sahip çocuklarla dramatizasyon çalışması da yapılabilir. Dramatize
oyun çocuğun duygu ve düşüncelerini yansıtması bakımından önemlidir. Bu arada
çocuk hem rahatlamış, hem de çocuğun yaşadığı korkular ve kaygılar belirlenmiş olur.
Dramatik oyunda olduğu gibi çocuklar resim çizerek de duygu ve düşüncelerini dışarı
vurabilir ve duygusal yönden rahatlayabilir. Resim, mevcut veya tasarlanıp düşünülen
nesne veya konunun çizgi, renk ve kompozisyon yoluyla iki boyutlu bir yüzey üzerinde
ve estetik ilkeler çerçevesinde yansıtılmasıdır. Bu durumda, çocuk resimleri renk, çizgi,
kompozisyon ve estetik ilkeler açısından araştırılabilir. Çocuk resimleri çizgiler olarak
ince, kalın, düz, kesik, eğri, doğru, dalgalı, kırık çizgiler, tekrarlama ya da zıtlık
duygusu uyandırmak amacıyla ifade gücü kazandırmada kullanırlar. Çocuk, resimleri
yalınlaştırmıştır. Bu düşüncesindeki kavramsal yapıların zihin örneklerinin çocuk
tarafından algılanır hale getirilmesidir. Böylece bu algılama şekilleri çocuk
düşüncesinin ve onun kavrayışlarının ürünleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yolla,
çocuk görüneni değil gördüklerini görünür duruma getirmiş olur (53).
Resim yoluyla çocuk, daha önce kurmadığı ilişkiler arasında bağlantılar
kurmayı, bu temel üzerinde yeni yaşantı ve düşünceler, yeni ürünler ortaya koyma
bilinci ile hareket etmeyi öğrenir. Bütünden yola çıkarak parçalara bakıp, bütünü
kavrayıp yorum yapabilmeyi öğrenir (45).
34
Freud’un çocuk resimleri yorumlaması rüya yorumuna benzer şekildedir. Çocuğun
yaptığı resimler, onun psiko-seksüel gelişimi açısından ele alınıp, değerlendirilir. Hatta
çocuğun kullandığı açık renkler olumlu, koyu renkler olumsuz olarak yorumlanır (25).
Özellikle psikoloji, psikiyatri ve resimle terapi alanlarında çocuk resimlerinin duygusal
ve psikolojik taraflarına olan ilgi gittikçe artmaktadır. ‘’Sözlü anlatımın yetersiz kaldığı
durumlarda çocukların kendilerini ifade etmesine yardımcı olabileceği” düşüncesi
doğrultusunda pek çok terapist resmin etkili bir tedavi olduğunu kabul etmişlerdir (16).
Bu sebeple çocuklar için sanatı bir değerlendirme aracı olarak görmenin faydalarından
bazıları şunlardır: Çocukların düşüncelerinin ve hislerinin özgürce ifade etmelerini sanat
değerlendirmeleri sağlar. Duygularını ve hislerini sözlü biçimde ifade etmek istemeyen
veya daha dil yetenekleri gelişmemiş olan çocuklar için sözsüz bir değerlendirme aracı
ve çocukların severek katılmak isteyeceği ürkütmeyen bir değerlendirme yöntemidir
(58).
Resim çizimlerinde çocuk çizimlerinin önemli bir yönü olan iç dünyasının yani
duyguların, hayallerin, isteklerin ve görsel olmayan diğer duyumların yansıtıldığı
araştırmalar ile belirlenmiştir. Çocukların düşünce yapısının dışında, diğer çocuklar ve
yetişkinlerle olan sıkıntılarını yansıtması ve bu sorunları çözme şekli konusunda
ipuçlarını resimler bize verir (25).
Psiko-pedagojik açıdan resim, çocuğu tanımamıza yaramasının yanı sıra, onun
zeka, kişilik, yakın çevre özellikleri ve iç dünyasını yansıtmasını sağlayan bir ifade
aracı olarak da büyük bir öneme sahiptir. Çocuk resim çizimi sırasında, konu seçimi ve
yorumlamasıyla bize yalnızca salt bir resim örneği değil, resmin dışında bilgiler de
vermektedir. Çocuk adeta resmiyle kendisinden bir parça bize yansıtmakta, olaylar
konusundaki duygu, düşünce ve görüşlerini ifade etmektedir (50).
Eyüboğlu (1962), ‘’çocuğun sözlerinde ve çizgilerinde dünya ile bir uyuşma
çabası aranabilir ancak, bir sanat kaygısı değil” vurgulamaktadır. Ona göre, her çocuk
içini dökmeye anlamsızca sesler çıkararak, amaçsız eğriler ve doğru çizgiler çizerek
başlar. Daha sonra bunlar birer sembol niteliği kazanmaya, birer işaret olmaya başlar
(25).
Olgun bir düzenleme yetisi veya yetişkinlerce oluşturulmuş belli estetik
kurallara uygunluk çocukta aranmamaktadır. Çocuk her zaman çocukça resim
yapacaktır. Onun her yaptığı resim elbette sanatçı çizimi değildir, ama saflığı nedeniyle
35
gerçek bir yaratıcılıktır. Çocuğun resmindeki ‘’saflık”, ‘’çocukçalık” çocuk resimlerinin
özel bir estetik özelliğidir. Saf ve nesneleri taze bir anlayışla yorumlayan çocuğa özgü
bakış açısı ise, çocuk resminde bizi çeken şeydir (51).
Tüm çizimlerinden çocukların kişilikleri, algıları, değer yargıları ve davranışları
hakkında pek çok bilgi edinmek mümkündür. Ancak en iyi ve en zengin bilgi kaynağı
insan figürü çizimleridir. Bu çizimler herhangi bir insan olabilir, bir doktor, bir dişçi
veya bir hemşire gibi belirli bir kişi olabilir ya da aile, sınıf arkadaşları gibi bir grubun
çizimi olabilir (25).
Resme bakan kişi resmin genel etkisini belirlemek için kendi kendine şu soruları
sorabilir: Resmi yapan çocuk üzüntülü mü, mutlu mu? Arkadaş canlısı mı, yoksa değil
mi? Başkalarıyla kolay ilişki içerisinde mi, değil mi? Sakin mi, duygularını kontrol
edebiliyor mu, yoksa başkaları mı onun duygularını kontrol etmektedir? Enerjik ve
etkin mi, yoksa tembel mi? Zayıf mı, güçlü mü? (18).
Çizimi Piaget, dış dünyayı yansıtma arzusu olarak da görmüş, bu sebeple de
çizimleri zihinsel imgelerin meydana gelmesi olarak nitelendirmiştir. Piaget çocuk
resimlerini hakikaten de mekan algısıyla ilgili kuramlarını destekleyen kanıtlarının
kaynağı olarak görmüştür (20).
Çocuğun resmi, Freud’un kuramına göre bilinçaltında olan arzu ve korkulardan
büyük oranda etkilenir, isteklerinin yorumu sembolik ve gizli olabilmektedir. Küçük bir
kız çocuğunun resmini buna göre Hammer örneklemektedir. Evdeki tartışma ve
zıtlaşmalardan çokça yıpranan bu kız evlerini resmederken yaptığı bacadan yükselen
kalın duman tabakasıyla da bunu yansıtmıştır. Resimde kızın evini bir kargaşa ve
huzursuzluk ortamı olarak gördüğü anlaşılmaktadır. Çocuk resminin, duyguların bu
şekilde ifade edilmesi ve duygu düzeninin belirlenmesi için yararlanabileceği düşüncesi
doğmuştur (20).
Yaşanmış bir deneyimi, resmin içeriği belirler. Resimde bu deneyimin anısı veya
simgesi açıkça bulunur. Sadece resim yapısal karakteri, tipi veya zekayı belirleyen bir
araç değil, aynı zamanda şimdiki veya geçmişteki yaşanmış unsurları içeren tamamen
kişiliğin yansımasıdır (16).
Arnheim (1974) çizimi, nesnelerin görüntüsünden çok, görsel ve duygusal
deneyimleri birlikte aktaran tatmin edici bir sembol üretmek şeklinde tanımlamıştır.
Resimde o semboller kullanılarak ortaya çıkan sanatsal vurgunun, evrensel olarak
36
yeterli olduğunu ifade etmiştir. Çocuk resminin amacının sembolize etme olduğunu
Kellogg (1970) öne sürmüştür. Buna benzer bir sav ile Selfe (1983), resmin amacının
görsel ve duygusal deneyimlerin çocuğu tatmin edecek şekilde sembolize edilmesi
olduğunu ifade etmiştir. Gardner (1980) benzeyen bir başka görüş ile de, çizim
nedeninin duyguları belirtmek olduğunu söylemiştir (25).
Lawler (1965) dört yaşlarındaki yuva çocuklarının mutlu bir resim yaparken sarı
renk ile resmi boyadığını, mutsuz bir resim yaparken ise resmi kahverengine boyadığını
belirtmiştir. Annesinin resmini yapacak olan çocuk, annesiyle sıcak bir coşkusal bağı
varsa, ister istemez sevdiği rengi seçecektir (20).
Kırkan’nın (1994) yapmış olduğu ‘’çocuk resminde aile” konulu araştırmasında,
çocukların yaşadıkları aile ortamıyla ilgili problemlerin resimlerine yansıttıklarını
gözlemlemiştir (52).
Tarakçı’nın (2001) yapmış olduğu araştırmada, çocukların çizmiş olduğu
resimlerin yorumunda; çocukların %62.5’i hemşireyi ve hekimi olumlu, sıcak, ilgili,
şefkatli ve destekleyici olarak algıladığı, %40’ının kendilerini olumsuz yargılayarak
hastanede yardımsız, güvensiz, çevreye uymada ve iletişimde güçlüğü olan, küçük,
önemsiz, tutsak, acı çeken, güçsüz, yalnız ve çaresiz olarak düşündükleri belirlenmiştir.
Anket formu ile elde edilen bulgular ile çocukların resim çizimlerinin yorumu birbirine
uygunluk göstermektedir. Çocuğun hastaneye kabulünden taburcu oluncaya dek
hemşire ile çok yakın ilişki, iletişim ve işbirliği içinde olduğu, bu zaman içerisinde
çocuğun hemşireyi yakın bir şekilde gözlemlediği, hemşirenin görevlerini saptayabildiği
ve olumlu/olumsuz duygularına bağlı olarak algıladığı ve hemşireyi yaptığı resimlere
yansıttığını söylenebilir (48).
Resim çocuğun iç dünyası ile ilgili önemli olan ayrıntıları bize vermektedir. Bu
sebeple çocuğun gelişimi konusunda detaylı bilgiler, çocukların kendi başına yaptıkları
resimler iyi analiz yapıldığı zaman elde edinilir. Çocukların algı, kişilik, kişiler arası
ilişkiler, grup tutumları ve değerlerinin belirlenmesinde bireysel gözlemler, raporlar ve
projektif tekniklerden yararlanılabilir (18).
37
2.3. Projektif Testler
Psiko-analitik kuram, çocuk resmini klinik olarak yansıtan yaklaşımla
yorumlayan kuramların başında gelir. Bu kuramın daha sonraki çeşitlemelerinde de yer
alan Sigmund Freud tarafından öne sürülen ana görüş şudur: Resim yapma isteğine
(motivasyon) neden olan bakış açılarından biri de, bilinçaltında yatan arzu ve
duyguların resimde saklanmış şekilde anlatılmasıdır. Psiko-analitik kuramın, resmin
tehlikeli, bastırılmış vb. duyguların zararsızca dışarı vurabileceği bir ‘’güvenlik supabı’’
işlevi olduğu görüşüdür. Resmin bastırılmış duyguların arıtılmasını (katarsis)
sağlayacağını amaçlayan yineleme kuramına, bu düşünce benzerlik gösterir. Oyunun,
içgüdüsel etkenlerin zararsız bir şekilde dışa yansımasına yineleme kuramı da imkan
sağladığını ileri sürer. Sanat aracılığıyla tedavinin altında yatan mantıksal temeli de bu
görüş oluşturmuştur (18).
Çocuk psişizmine inmenin en doğal ve uygun yolu projektif testleri resmi test
olarak kullanmaktır. İlk resim eylemine çocuk karalama yaparak başlar. Çocuğun
yaptığı karalamalar giderek anlam kazanmaya başlar ve onun iç dünyasının anlatım
aracı olur. Bu nedenle çocuk psikopatolojisi resimden yararlanma yoluna gitmiştir (25).
Klinik psikoloji ve psikiyatride projektif yöntemlerin daha geniş bir şekilde
kullanılmasına resimlerin kişiliği ve ruhsal uyumu değerlendirmede kullanılması neden
olmuştur. Resimlerin de kişilik değerlendirilmesinde kullanılması bilimsel
çözümlemeden çok, projektif yöntemlere (Rorschach mürekkep lekesi testleri gibi)
benzer biçimde sezgisel ve öznel izlenimlere dayanıyordu. Bunun sonucu olarak
resimlerde duyguların dışa vurulmasının değerlendirilmesinde tutarlı ve geçerli bir
sistemin ortaya çıkması çok yavaş oldu (18).
38
Projektif tekniklerin doğmasına psikanalizin etkisi daha fazla olmuştur. Örneğin
Jung’a göre Akademik ya da Deneysel Psikoloji açısından fikirlerin çağrışımı zihnin
gene bir fonksiyonudur. Jung burada orijinal ya da kişisel olmayan fonksiyonların
yasalarını araştırmıştır (60).
Klinik değerlendirmede kullanılan resim testleri resmin duyguları yansıtmada bir
araç olduğu kabul edildiği için psikolojik testler içinde yer alır ve projektif teknikler
olarak adlandırılır. Bu testler projektif bir yönteme dayanır. Dışavurum anlamına
projeksiyon gelmektedir. ‘’Kişiliğinin yansıması, bireyin davranışıdır” varsayımına
dayanır. Kişinin karşılıklı ilişkilerinin yansıması olan duygularını, düşüncelerini,
semboller veya resimler ile aktarmasını projektif testler sağlar. Çocukların iç
dünyalarının bir yansıması olarak kabul edilen çizimler, onların kişilik özelliklerini,
kişiler arası ilişkilerini, duygusal problemlerini, kırgınlıklarını, korkularını, beklenti ve
endişelerini ortaya çıkararak onları anlamamızı sağlar (61).
Psikolojide projeksiyon terimini ilk kez ortaya atan Freud’dur. Projeksiyon bir
anlamda, kişinin duygu ve düşüncelerini dış dünyaya yansıtarak anksiyeteden
kurtulmasını sağlayan bir savunma mekanizmasıdır. Daha geniş anlamda ise, bireyin
algıları yorumlarken kullandığı bir yöntemdir. Yine Freud bir çok akıl hastalıklarını
itilme (refoulement) terimi ile açıklamaya çalışmıştır. Ona göre projeksiyon bilinç
dışına atılan patolojik görünümlerin dışarıya yansımasıdır. Yani benlik kavramına ait
bilinç dışı iyi ya da kötü nitelikler, farkına varılan ya da varılmayan eğilimler çevredeki
nesne ve kişilere yansıtılır. Projektif testler projeksiyon olayının ya da mekanizmasının
bilinç dışı işlemesinden yararlanır (62).
39
a. Projektif testlerin amacı ele alının deneğin kişiliğinin tümünü aydınlığa
çıkarmaktır (63).
b. Projektif tekniklerin kullandıkları uyarım çok sayıda bir takım cevaplar
gerektirebilir. Gerçekten bu testlerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında bütün
güçlük muhtemel cevapların çokluğundan ileri gelmektedir (63).
c. Projektif testler her şeyden önce, kişiliğin bilgi ile ilgili olmayan yönlerini
araştırmayı amaç edinen araçlardır. Bunun yanında bu testlerin kişiliğin bütününü
ölçmesi nedeniyle, kişiliğin bilgi ile ilgili alanında ölçtüğü kabul edilebilir (63).
d. Projektif testlerde uyarımlar az yapılanmışlardır. Bu durum, özellikle
Rorschach ve T.A.T. için geçerlidir. Uyaranları az yapılanması durumu, bireysel
cevapların elde edilmelerine daha elverişli olmalarındandır (63).
e. Projektif testler, geniş ölçüde psikanalitik kavramlar kullanır. Fakat bu
değişmez bir olgu değildir (63).
Projektif testler bunun yanında, ben’in (ego) dış dünyadan ve bilinç dışından
gelen uyaranları algılama tarzını, bunları ne dereceye kadar uygun biçimde
düzenlediğini de ifade ettiğini ya da gerçeklikten uzak yollara saptığını, yani ne ölçüde
bilinç dışının etkisinde olduğunu, kısaca ego’nun özellik ve fonksiyonlarını ifade
ederler (64).
Bunlardan başka projektif testler şu özelliklere de sahiptirler:
1. Uygulamaları uzun zaman almamaktadır.
2. Basittirler, karmaşık tekniklere ve araçlara ihtiyaç yoktur.
3. Kişisel değildirler. Yani psikodram, psikanaliz gibi denekle psikolog arasında
uzun süreli bir ilişkinin kurulmasını zorunlu kılmaktadırlar (63).
40
ve ergenlere uygulanıyordu. Ergenler, resimlerin kendilerine telkin ettikleri hikayeleri
kaleme almak zorundaydılar (64).
Murray ve Morgan 1935’te T.A.T.’ın ilk formunu yayınladı. Daha sonra Murray
1943’te testin açıklayıcı formunu, şimdi kullanılan uygulama el kitabıyla birlikte
yayınladı. Murray’ın yaptığı deneysel çalışmalar kişiliğin temel değişkenlerini gösteren
üç listenin çıkmasına olanak sağladı ve T.A.T.’ın bunları ölçtüğü varsayıldı (64).
Rorschach testi: Mürekkep lekesi vb gibi yapılanmamış izleri bir araştırma
aracı haline getirme fikri Binet’e aittir. Binet bu konudaki görüşlerini 1895 yıllarında
Psikoloji yıllığında yayınlamıştır. O bu işi bir tasarım kanıtı gibi ele almıştır. Bu
çalışmadan sonra birçok psikolog bu tür denemelere girişmiştir. Whipple 1910’da 20
lekeden oluşan bir seri standardize etmişti, fakat diğerleri gibi lekelerin takdim
zamanını sınırlamamıştı. Nihayet bu konuda en önemli çalışmayı İsviçreli psikiyatrist
Hermann Rorschach yapmış ve 1921 yılında psychodiagnostik adlı eserinde
yayınlamıştır (65).
Cümle Tamamlama Testi: Kelime çağrışım testlerin doğal ve mantıki bir
sonucudur. Bireylerin ve grupların tavır ve duygularının incelenmesinde olduğu gibi,
psikoloji kliniklerinde de geniş ölçüde kullanılır. Çeşitli gruplarda, okullarda, iş
yerlerinde bazı sorunlara ne kadar sık rastlandığını saptamada da kullanılır (66).
Cümle Tamamlama Testinin başlıca özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
1. Uygulama için özel bir ihtisas gerektirmez.
2. Zaman bakımından ekonomiktir.
3. Cümle Tamamlama Testi ile çabuk sonuca varılır.
4. Bireylere ve gruplara uygulanabilir.
5. Değerlendirilmesi bu türden diğer testlere göre kolaydır.
6. Bu teste verilen cevapların iyi-kötü, doğru-yanlış gibi yanları yoktur. Bu
nedenle cevap veren açısından şu veya bu şekilde cevaplandırmaya karşı fazla bir
direnme olmaz.
7. Klinikçilerin muhtemel yanlılıklarını önlemeye yardım eder (66).
41
Diğer Projektif Testler:
42
varsayım şu: Bireyin yaptığı şey ile kişiliği arasında bir benzerlik vardır. Yani bir
kişinin yaptığı, ortaya koyduğu bir yapıt, bir nesne o bireyin kişiliğini yansıtır (63).
e) Rosenzweig yoksunluk veya engellenme (frustration) testi: Bu test ile ilk
olarak T.A.T.’ye dayanmakla beraber stimülasyonun çok daha belirgin oluşu ve cevabın
daha kısa tutulması gibi özellikleriyle ondan ayrılır (62).
Rosenzweig testinin dayandığı görüş şu: Birey kendisini hayati önemi olan bir
ihtiyacının tatminine yönelttiğinde, eğer bir engelle karşılaşmışsa başvurduğu
davranışlar onun kişilik yapısını yansıtır (62, 64).
f) Szondi testi: Szondi adındaki Macar psikiyatristinin ortaya koyduğu bir
denemedir. Test hakkında bir çok tartışmalar olmaktadır. Testin amacı kişiliğin derin iç
itimlerini (pulsion) bulmaktır. Testin uygulamasında deneğe fotoğraf serileri gösterilir
ve denekten resimlerin hangisinin en sevimli, hangisinin en sevimsiz geldiğini belirtip
seçmesi istenir. Szondi’ye göre her resim deneğin çağrışımını, iç dünyasındaki
gerilimlerin belli bir bölgesine ve bu bölge ile belli bir etkene yöneltmiştir (63).
43
2.3.4.2. Yapılandırma (Consruction) Yöntemi
Bu yöntemde, denekten bir resim çizmesi veya bir hikaye uydurması istenir.
Bunu yapabilmesi için deneğe herhangi bir sınırlılık getirilmez. Denek burada çağrışım
yönteminden daha ileriye giderek karmaşık bilişsel davranışlarını artistik bir şekilde
birleştirir, hikaye uydururken veya resim çizerken orjinal çağrışımlarını uyarlar, bunları
daha da genişletir. Alınan yanıtlar orijinal uyarıcıya bağlı olarak anlam kazanır (68, 69).
44
2.3.5. Bir İnsan Çiz Testi
Goodenough tarafından 1926’da ‘’Bir İnsan Çiz Testi’’ geliştirilmiştir.
Çocuklarca tercih edilmesinden dolayı ve evrenselliği nedeniyle insan figürü çizimi
seçilmiştir. Dört-on iki yaşlarındaki çocuklara genel olarak uygulanan bir testtir.
Resimleri değerlendirirken Goodenough, çizilen ayrıntıların sayısına, vücut oranlarına,
vücut parçalarının tamamlanmasında gösterilen motor koordinasyona dikkat etmektedir
(16). Çizimler insan figüründe belirlenen 51 elemana göre değerlendirilir. Yapılan her
elemana 1 puan verilir. Çocuğun zeka yaşı, toplam puanın norm çizelgesindeki
karşılığına bakılarak bulunur (71). Daha sonra 1948 yılında Buck, 1949 yılında
Machover ve diğer araştırmacılar tarafından da Googenough’ın görüşleri
savunulmuştur. İnsan figürü çizimleri 20. yy’ın başlarında birçok yansıtmacı resim
çalışmasında kullanılmıştır. Çocukların yaptığı insan resimleri hem kendileri ile ilgili
önemli bilgiler vermekte hem de diğer insanları algılayışlarını yansıtmaktadır. Zekayı
değerlendirmede çocuk resimleri kullanılmaktadır. Ayrıca araştırmacılara göre çocuk
resimleri, gelişmenin ve kişilik özelliklerinin belirleyicisidir (16).
Bir İnsan Çiz Testi, grafik anlatımla gerçekleştirilen projektif bir testtir. Tek tek
ve grup halinde kişilere uygulanabilir. Anlamlı resim çizebilecek her yaştaki kişiye
uygulanabilir (72).
Test uygulanacak kişiye bir kağıt, bir kurşun kalem ve bir silgi verilir. Yapacağı
resmin konusu hakkında kısaca: ‘’Bir insan resmi çiz!’’ talimatı verilir. Test uygulanan
kişi yaptığı resmi bitirince, bu kez: ‘’Yaptığınız resimdeki insanın karşı cinsinde bir
insan çizin!’’ denilir. Ancak küçük yaştaki çocuklar, karşı cins terimini
kavrayamayabilir. Bu nedenle, küçük yaşlardaki çocuklar için ikinci talimatı
değiştirmek gerekir. Birinci resmi bitiren çocuğa, yaptığının ne resmi olduğu sorulur.
Verdiği cevap bunun bir oğlan çocuk olduğu yolunda ise, ona, bu kez bir oğlan çocuğu
olmamak koşuluyla başka bir insan resmi çizmesi söylenir. Doğal olarak, yapılan resim
kız çocuğuna ait ise, verilecek talimat aksi yönde olacaktır. Çocuk kimi kere, bir çocuk
resmi yapacağı yerde, bir yetişkin resmi yapar. Yapılan resim bir adam resmiyse,
talimatın: ‘’Bir adam resmi olmamak koşuluyla başka bir insan resmi çiz’’ şeklinde
olması gerekir. Resim bittikten sonra deneğe yaptığı resimler üzerinde sorular sorulur.
Bu sorular, çocuğun yaptığı resimdeki kişilerin kimliklerini, niteliklerini açıklatacak
45
sorulardır. Soruların uygulanması, testin yapıldığı kişinin yaşına ve verdiği cevapların
içeriklerine göre yapılmalıdır (73).
Kafa
Kafanın normalden büyük çizilmesi resimde duygusal ve sosyal iletişimde
yetersizlik belirtisi olmakla beraber kendini zekaca yaşıtlarından geri gören ve okul
başarısı anne baba tarafından düşük bulunan çocuklarda görülebilir. Arkadaş edinmede
ve insanlarla ilişki kurmada zorluk çeken, içe kapanmaya eğimli çocuklarda normalden
küçük çizilen kafa görülür (25).
Saçlar
Üç yaşından sonra çocuklar cinsiyetlerinin farkına varmaya başlar, erkeklerin
saçlarını kısa çizerken, kızlarınkini uzun çizerler. Yıkanır, taranır, örülür, çok
uzadığında saçlar kesilir. Saçlarının kesilmesine küçük çocuklar razı olmazlar. Berber
koltuğuna, berbere götürüldükleri zaman oturmak istemez. Kendisine ait bir şeyin sanki
zorla elinden alınacakmış duygusuna kapılır. Saçlarının kesilmesinden sonra ağlar (62).
Saç bakımı açısından kesim şekli, saç örgüsü, tarama şekli, uzunluğu ve kısalığı,
kültürlere göre değişiklik gösterir. Çocuğun fiziksel olarak daha güçlü olma arzusunu
çocuğun resminde bastırarak boyadığı saçlar göstermektedir. Ebeveynin saçının
bastırılarak boyanması otorite kurma, aile içinde söz sahibi olma isteği konusunda ipucu
verebilir (25).
Ağız
Çocuk için kafada yer alan en önemli organ ağızdır. Ağız yeni doğumla birlikte
ilk harekete geçen organdır. Ağzıyla meme arar gözleri kapalı olduğu halde, bulur
bulmaz emmeye başlar. Gülümseyerek mutluluğunu belli eder. Hayati öneme sahip
görevleri ağızda yer alan dudaklar, dişler ve dil yerine getirir. Bu hayati görevlerin
başında konuşma, nefes alıp verme, yemek yeme, su içme, tat alma yer alır (52).
İnsanlarla konuşma isteğini kalın çizgilerle belirtilmiş, dişlerin göründüğü açık
bir ağız; insanlarla ilişki kurmaktan çekindiğini ise kapalı, dar, çizgi seklindeki ağız
gösterir. Kızgınlığını kötü ve küfürlü sözlerle ifade etmekte olan çocukların ağzı fazla
açık çizdiği görülür (62).
Gözler
Gözler ve ağız çocuk için iki önemli yüz figürüdür. İlk bakımı yapıldıktan sonra
yenidoğan bebek annenin yanına getirilir. Onunla göz göze gelen, bebeğini kucağına
46
alan anne hayatının en mutlu anlarından birini yaşar. Anne ile bebek arasında iyi bir
iletişimin ilk adımlarını bu ilk bakış, ilk gülümseme oluşturur. Anne konuşurken
bebeğin onun gözlerine baktığını, anne bebek ilişkisi üzerinde araştırma yapanlar fark
etmiştir. Henüz annenin sözlerini anlamadığı için bebek, gözlerine bakarak bu sözlerin
ne anlama geldiğini, sevgi içerip içermediğini hissetmektedir. Dört yaş civarında insan
yüzüne göz çizerken çocuklar, göz yuvarlağının içine bir nokta koyarak göz bebeğini
belli ederler. ‘’Pupil” kelimesi İngilizcede ‘’küçük çocuk” anlamına gelmektedir. Bir
anlamı da bu kelimenin ‘’göz bebeği”dir. İnsan gözüne dikkatle baktığımızda göz
bebeğinde küçük bir insan görüntüsü olduğu fark edilir. Atalarımız bu sebeple belki
gözün merkez noktasına göz bebeği (pupil) adını vermişler (25).
Göz yuvarlağının içine göz bebeği çizen, özünün, kişiliğinin farkına varmış bir
çocuk demektir. Çünkü göz yuvarlağı, göz bebeği olmadan boş ve anlamsız bir şeydir.
İnsan resmi çizerken okula başlama yaşına gelmiş bir çocuk, göz yuvarlağının içine göz
bebeği koymazsa, bu çocuğun kişiliğinin farkında olmadığını, zihinsel ve duygusal
yönden geri kaldığını, iç dünyasının boş olduğunu söyleyebiliriz. Genellikle çocuklar
göz çizerken düz bakışı tercih ederler. Utangaçlığı ve özgüven eksikliğini sağa ve sola
bakan gözler yansıtıyor olabilir. Belirgin, iri, ayrıntılı çizilen gözler aşırı gözlemciliğe,
dış dünya ile aşırı ilişki kurma isteğine, canlı ilişkilerin varlığına işaret olabilir (62).
Burun
Yenidoğan bebeğin en hassas organlarından biri burundur. Annenin göğsüne
yattığında bebek, onun ten kokusunu hisseder. Bebeğini kucağına aldığında anne, gözü
kapalı uyuyor olsa da onu ten kokusundan tanır. Burunla alınan nefes, sağlıklı nefes
akışıdır (63).
Genellikle burun ağız ve gözlerle birlikte çizilmektedir. Ben algısı ve öz güven
sembolü burundur. Her isteği yerine getirilen, şımartılan, yetenekleri abartılan çocuklar,
ben algısı gerçek ben’in üzerinde olup kendini beğenmiş narsistik bir kişilik geliştirirler.
Bu ‘’burnu havada, burnu büyümüş” sözleriyle atalarımız ifade ederiz (62).
Zihinsel olarak geliştikçe çocuk çizdiği burun şekli de basitten burun deliklerini
de içeren üç boyutluya doğru gelişme gösterir. Burunun çok büyük ve çok küçük
çizilmesi veya hiç çizilmemesi bir psikolog için anlamlı olandır. İnsan yüzünde
çizdikleri burnu olduğundan büyük çizen çocuklarda ben algısı gerçek ben’in üzerinde
olabilir. Özgüvenleri az olan çocuklar, benlik algısı gerçek ben’in altında olanlar, burnu
47
çok küçük çizenler olabilir. İnsan yüzü çizerken çocukluğunda burundan ameliyat olan,
burnu kırılan, sinüzit ve benzeri rahatsızlığı olan çocuklar burnu unutabilir veya
atlayabilir (63).
Bazı yorumcular tarafından burun, cinsellik sembolü olarak kabul edilir. Buna
göre dikkat çekici ve büyük çizilen burun cinsel kimlik gelişiminin ağırlık kazandığı
dönemlerde yapılan resimlerde daha sık görülebilir (25).
Kulaklar
Genellikle boyundan önce burunla birlikte kulaklar çizilmektedir. Resminde
kulak çizen bir çocuk, bilinçli dinleme yapma becerisi kazanmış olarak
düşünülmektedir. İnsan yüzü çizerken evde sık eleştirilen, azar işiten, hakaret gören bir
çocuk kulakları atlayabilir. Bir çocuk, eleştirileri duymak istemediğini kulakları
çizmeyerek kulakları büyük çizerek da eleştirileri dinlemekten hoşlandığını gösteriyor
olabilir. Ailede çocuk dinlemesini de öğrenir. Anne baba çocuğu eğer adam yerine
koyar, onu dinlerse, çocuk da onları dinleyecektir. Çocuğun kendilerini
dinlemediğinden yakınan anne babalar dinleme konusunda çocuğa iyi örnek olamayan
anne babalardır (62).
Çene
Çene başın çizimi ile sonlandırılmalıdır. Köşeli veya geniş çizilen çene, kişinin
sürekli başkalarından destek bekleme ve başkalarına güvenme ihtiyacı içinde
yorumlanacağı gibi güçlü görünme isteğinin de belirtisi sayılabilir (25).
Boyun
Altı yaşına kadar çocuklar boyun kısmını insan figürü çizerken görmezden gelir.
Kafa (akıl) ile gövde (duygular) arasında irtibat sağlayan önemli bir organ olan boyun;
kafamızı sağa, sola, aşağıya, yukarıya boyun yardımı ile döndürebilmemize olanak
sağlar. Kafasını belli bir yöne çevirmesi için bir insanın istek ve irade göstermesi, yani
karar vermesi gerekir. İnsan figürü çizerken kendi başına karar verecek olgunluğa erişen
bir çocuktan, kafa ile gövdeyi boyun ile birleştirmesi beklenir (62).
Dürtü kontrolü konusunda boyun önemli ipuçları vermektedir. Çocuğun öfkesini
kontrolde, boynun kalın ve kısa çizilmesi veya hiç çizilmemesi problem yaşadığını
yansıtmaktadır. Tek çocuklu ailelerde sık rastlanan bu durum çocuğun istek ve
arzularını ertelemede, sabretmede ve kurallara uymada zorluk çektiğini göstermektedir.
Kuralcı ve kontrolcü aile çocukları ince, uzun boyun çizerek kişinin istek ve arzularını
48
sürekli bastırma eğiliminde olduğu ve sürekli kendini kontrol etme ihtiyacı duyduğu
anlamına da gelmektedir (53).
Akıl ile duygular arası iletişimde abartılı çizilmiş boyun, yetersizlik işareti
olabilir. Biriyle konuşurken boynunu eliyle tutuyorsa çocuk bilinçaltında konuştuğu
kimseden kendisine bir zarar gelebileceği endişesi taşıyor olabilir. Genellikle vahşi
hayvanlar avını güçsüz düşürmek için boynundan yakalamaya çalışır. Çünkü boyunun
ön kısmından beyinle kalp arasında kan alışverişi sağlayan ana damarlar geçmektedir.
Halk arasında bu ana damarlara “can damarı veya şah damarı” adı verilmektedir (62).
Omuzlar ve Gövde
Yuvarlak ve yumuşak hatları olan gövde ve omuzlar resimde uyumlu ve geçimli
özellikleri gösterirken köşeli ve sert vücut hatları saldırgan dürtülerin varlığına işaret
edebilir. Resimleri sert vücut hatları ile çizen çocukların, problemlerini fiziksel şiddet
kullanarak çözdüğü anlaşılmaktadır (25).
Kollar
İnsanlarla yakın ilişki kuran, sevecen çocukların çizimlerinde iki yana açılan
kollar görülür. İnsanlarla yakın ilişki kurma isteğinin bazen bir göstergesidir. İnsanlarla
ilişki kurmada zorluk çeken çocukların çizimlerinde gövdeye bitişik çizilen kollar
görülür. Çevreyle kopuk ilişkilerin varlığına kolların hiç çizilmemesi işarettir.
Ebeveynin kolsuz olarak çizilmesi çocuk tarafından “yeterince ilgi göstermediği”
şeklinde algılanabilir. Kolların boyu da önemlidir. Bir yönden normalden uzun çizilen
kollar çalma alışkanlığının, bir başka yönden güç ve kontrolün ifadesi olabilir. Belirgin
arzu ve isteklerden yoksunluğu kısa çizilen kollar anlatabilir. Kolların, ellerin ve
parmakların çiziliş şekli korku, utangaçlık ya da düşmanlık ve saldırganlık gibi
davranışların açıklanmasında yardımcı olabilir (53).
Eller
Çocukların dış dünya ile fiziksel ve duygusal iletişimini sağlayan önemli
öğrenme araçlarından biri ellerdir. Bir nesnenin katı veya yumuşak, soğuk veya sıcak,
canlı veya cansız olduğunu elle dokunarak hissederiz. Kucakta iken, daha yürüme
yaşına gelmeden: “Gel babası gel, gel annesi gel” yaparak özlemini dile getirirken
“Güle güle git, uğurlar olsun” anlamında bir yakınını uğurlarken el sallarız (63).
Ellere yer vermesi insan figürü çizerken, çocuğun dış dünyaya ilgi duyduğunu,
insanlarla ve diğer canlılarla iletişim kurmaktan hoşlandığını gösterir. Dış dünyadan
49
saldırganlık gördüğünde ellerin olduğundan büyük çizilmesi ve dış dünyaya saldırgan
davrandığı anlamına da gelebilir. Ellerin olduğundan küçük çizilmesi, çizilmemesi,
arkaya gizlenmesi veya cebe konması özgüven eksikliğini, utangaçlığı, insanlarla
iletişim kurmada yetersizliği gösteriyor olabilir. Saldırganlığın bir işareti yumruk
şeklindeki eller olabilir. Resmi yapan çocuk tırnak yeme, hırsızlık vb durumlardan
suçluluk hissediyorsa bu ellerin saklanması veya hiç çizilmemesi şeklinde ortaya
çıkabilir (53).
Parmaklar ve Tırnaklar
Parmaklarının ve tırnaklarının da bir işlevi olduğunu, çocuklar vücutlarını bir
bütün olarak algılamaya başladıklarında fark eder. Genellikle çocuk parmaklarıyla beşe
kadar saymayı öğrendiğinde çizdiği insan figüründe elleri parmaklı olarak
göstermektedir. Parmak sayısı ile ilk yazılı metinlerde rakamlar (Romen rakamları)
gösteriliyordu: I (bir parmak), II (iki parmak) V (bir el-beş parmak), X (iki el-on
parmak) vb Parmaklar elleri anlamlı ve değerli kılandır. El sanatlarından, yazılı tarihten
ve edebiyattan parmaklar olmasaydı bahsedemezdik (62).
El ve ayak parmaklarını çizerken çocuklar çok seyrek olarak tırnaklara yer
verirler. Uzun tırnaklar parmak çizimlerinde saldırganlık işareti olabilir. Uzun
tırnakların bilinçaltında, Jung’un analitik psikoloji kuramındaki anlamı, ‘’saldırgan
kişilik özelliği” olabilir. Çünkü savunma ve saldırı silahı kedigiller ailesine mensup
vahşi ve evcil hayvanların pençelerindeki uzun ve keskin tırnaklardır. Dikkat ettiğinizde
küçük çocuklar çok kızdıkları zaman karşısındaki çocuğa veya insana saldırdığını ve
yüzünü tırnaklarıyla çizdiğini görürsünüz (53).
Bacaklar
Kişinin var olmak için başkalarının desteğine ihtiyacı olduğuna bacakların
çizilmemesinin işareti olabilir. Bacakların sağlam ve dengeli çizilmesi ise özgün birey
anlamına gelebilir (25).
Ayaklar
Genellikle ayaklar ellerle birlikte çizilmektedir. Çizgi veya yuvarlak biçimde ilk
ayak çizimleridir. Daha sonra parmaklar ortaya çıkar. Ayaklarımızla yere basarız.
Ayağa kalkmak çocuk açısından ‘’anneden ayrılmanın ve birey olmanın” ilk adımıdır.
İstediğimiz zaman ayaklarımızı istediğimiz yere gitmek için kullanırız. Bize ait, bizi
50
gösteren ayak izi bir işarettir. Ayakların çiziliş şekli çocuk çizimlerinde bir özgüven
ölçüsü olabilir (53).
Aileye bağımlılığı ve öz güven eksikliğini çizgi şeklinde çok zayıf ayaklar işaret
ederken, kalın çizgilerle yuvarlak ve oval şekillerle gösterilen ayaklar ise öz güveni
sorumlu ve bağımsız kişiliği işaret edebilir. Çizenin büyümekle çocuk kalma arasında
ikilem yaşadığını, kararsızlık ve tereddüt gösterdiğini iki ayrı yöne bakan ayaklar ima
etmektedir. Geleceğe yönelmenin ve kendine hedef belirlemenin göstergesi sola dönük
çizilen ayak uçları olabilir Sağa dönük çizilen ayak uçları kişinin geçmişe, çocukluk
yıllarına dönük yaşadığına işarettir (62).
Dizler
İnsan çizimlerinde dizler, dirsekler, el ve ayak bilekleri gibi eklem yerlerini
çocuklar, çok az göstermektedir. Diz sözcüğü ‘’kaynak memba” anlamına gelen
Latincede ‘’genu” sözcüğü ile ifade edilmektedir. Dizler Richard Onians’ın ‘’The
Origins of European Thought” (Avrupa Düşüncesinin Kökleri) isimli kitabında
“dayanıklılık, güç ve canlılık” işareti sayılmaktadır (53).
Eski kültürlerde kralın veya dini liderin huzuruna çıkıldığında, önünde ‘’diz
çökme” saygı ifadesi sayılıyordu. Kutsal dinlerde, dua ve ibadet sırasında, diz çökme
‘’Allah’a saygısı” ifade etmektedir (25).
Dizlerinin yardımıyla ayaklarını hareket ettirdiğini, yürüdüğünü, koştuğunu ve
merdiven çıktığını bir çocuk ayağa kalktığı zaman görmekte; böylece yeteneklerinin
farkına varmaktadır. İnsan resmi çizerken dizleri gösteren çocuk bağımsızlık isteğinde
bulunan, kendi işlerini kendileri görmek isteyen çocuk olabilir (25).
Göbek
Bir nokta veya küçük bir yuvarlak karın bölgesine çizilen göbeği temsil
etmektedir. Ancak bu yuvarlağın altına sayısı gittikçe artan başka yuvarlaklar çizildiği
daha sonra görülür. Bu yuvarlağın veya yuvarlakların ne olduğu çocuğa sorulduğunda
‘’düğme/düğmeler” cevabını vermektedir. Bilinçaltında, ilk düğme, göbek kordonunu
temsil etmektedir (53).
Psikolojik açıdan okul çağına kadar çocuğun benmerkezci kişiliğini, göbek
temsil etmektedir. Çocuk kendini dünyanın merkezinde sanmaktadır. Onun isteklerini
ve ihtiyaçlarını karşılamak için her şey ve herkes vardır. Mitolojide Delphi’deki Apollo
51
Tapınağında bulunan ünlü taş, ‘’Dünyanın Göbeği/Merkezi” adıyla anılmaktadır.
Kabe’nin de dünyanın merkezi olduğuna dair güçlü tezler vardır (25).
Altı yaşından sonra bir çocuk insan figüründe göbek çizmeye devam ederse, bu
çocuğun anneye bağımlı, yardım almaya devam eden bir çocuk olduğunu gösterebilir.
Annenin yardımına gerek duymayan, kendi ihtiyaçlarını kendi çabasıyla karşılama
becerisi kazanan çocukların erken yaşlarda ilk göbek işaretinin altına yaşları adedince
‘’düğme” adını verdikleri yuvarlak işaretler ilave ettikleri görülmektedir. Daha da ilginç
olarak düğmelerin sayısının sekizi geçmediği; bu da sekiz yaşa denk geldiği
görülmektedir. Çocuklar bir başka anlatımla, sekiz yaşından sonra düğme çizmeye son
vermektedir. Bazı psikologlara göre, bunun gerçek sebebi tam olarak bilinmemekle
beraber, çocuklar 8 yaşında artık sosyal bir kişilik kazandıklarından, başkalarının da
duyguları ve düşünceleri olduğunu kavradıklarından benmerkezci kişiliğin göstergesi
olan düğmeleri çizmeye son vermektedir. Çocuğun 8 yaşından sonra çizdiği insan
figürlerinde kız erkek ayırımı yapması ve modaya uygun elbise giydirmesi bu yorumları
haklı çıkarmaktadır (62).
Elbise ve Başlık
Bizi diğerlerinden ayıran elbise, ayakkabı, başlık ve saç stili kişisel tercihlerdir.
Cinsiyetlerinin farkına vardıklarında ve cinsiyetlerini benimsediklerinde çocuklar
çizdikleri insan resimlerinde kız erkek ayırımı yaptıkları gibi, onları cinsiyetlerine
uygun geçerli modaya göre giydirir. Bütün çocuklar içinde yaşadığı ailenin ve toplumun
bir üyesi olduğunu hissetmek ve kabul görmek ister. Aile ve toplum tarafından tercih
edilen ve onaylanan modaya uygun giyinme gereği duyar ve bunu çizimlerine de
yansıtır. Aynı zamanda kendi tercihini renk ve desen konusunda gösterir (25).
Kişinin bağlı olduğu sınıfın ve statünün de bir göstergesi elbise ve başlıktır. Bir
köylünün ile bir kralın giydiği elbise farklı olduğu gibi, bir kabile üyesi ile bir kabile
reisinin giydiği elbise ve başlık da aynı değildir. Yönettikleri insanlardan üstün ve uzun
görünmek için krallar ve kabile reisleri, süslü ve yüksek başlıklar (taçlar) giyer. İnsanlar
bir davete giderken en yeni ve en güzel elbiselerini giyer, patron ile işçinin giydiği
elbise de farklıdır. Asker, polis, doktor, hemşire, itfaiyeci gibi meslek sahipleri
mesleklerine özel elbiseler giyer. Genç kızlar ve bayanlar, beğenilmek ve iltifat görmek
için olsa gerek, erkeklere nazaran giyim kuşama ve takıya daha çok özen gösterir (53).
52
2.4. Kronik Hastalığın Çocuk Üzerine Etkisi
Kronik hastalıklarla ilgili literatürde pek çok tanım vardır. İlk tanım Mayo
(1956) tarafından yapılmış ve halen kullanılmaktadır. Bu tanıma göre kronik hastalık;
normalden sapma veya bozukluk gösteren, kalıcı yetersizlik bırakabilen, geriye
dönüşümü olmayan, patolojik değişiklikler sonucu oluşan, hastanın rehabilitasyonu için
özel eğitim gerektiren, uzun süre bakım, gözetim ve denetim gerektireceği beklenen
durum olarak tanımlanmaktadır (71).
Pless ve Pinkerton, kronik hastalığı; bir yıl içinde üç aydan daha fazla günlük
yaşamı engelleyen veya bir yıl içinde bir aydan daha fazla hastanede yatış gerektiren
durum olarak tanımlamıştır (72).
Kronik hastalıklar üç temel özelliğe sahiptir. 1) Psikolojik, fizyolojik ve bilişsel
kaynaklıdır 2) Durum süreğendir ya da en az 12 ay sürmesi beklenir. 3) Hastanın
fonksiyonel sınırlılıkları mevcuttur ve örneğin tedavi, diet, kişisel yardım gibi
destekleyici yardıma ihtiyacı vardır (73).
DSÖ raporuna göre; 2020 yılına kadar çoğu gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkelerde temel ölüm nedenini kronik hastalıkların oluşturacağı bildirilmektedir.
Günümüzde kronik hastalıklar, özellikle çocuk ve ergenler için, giderek artan bir sağlık
sorunu haline gelmektedir (74). Çocuklar genel populasyondan psikopatoloji açısından,
2.5 kat daha fazla, risk altındadır (75).
Kronik hastalığa verilen psikososyal tepkiler, hastanın psikolojik bütünlüğünü
korumak için açığa çıkan tüm bilişsel duygusal ve davranışsal cevapları içerir (76). Tüm
çocukların %10’unda davranışsal ve duygusal sorunlar tanımlanırken, bu oran kronik
hastalığı olan çocuk ve ergenlerde %20’ye kadar çıkmaktadır (77).
Hastalık nedeniyle fiziksel bozukluğun olması ve işlev kaybı, özgüvenin
olumsuz etkilenmesine neden olabilir (78). Kronik hastalığın çocuklarda aynı zamanda,
fazladan çabaya, kısıtlılığa, ağrı ve yoğun endişeye yol açtığı belirtilmektedir (79).
Çocukluk ve ergenlikte kronik hastalığın varlığı ilerleyen dönemlerde ruhsal bozukluk
ortaya çıkması açısından önemli bir risk etkeni olarak görülmektedir (80).
Bağımsızlık kazanma aşamasındaki bir ergenin hastaneye yatması, hastada
bedeninin kontrol altına alındığı duygusu ve öfke yaratabilir, beraberinde de çeşitli
uyum sorunlarına yol açabilir (81, 82). Hastaneye yatan çocuklarda depresyon sıklığının
%20-40 arasında görüldüğü belirtilmektedir (83).
53
Çocuklarda yapılan pek çok çalışmada kronik hastalığa sahip olanların, sağlıklı
olanlara göre depresyon ve anksiyete açısından yüksek oranda risk taşıdığı bulunmuştur
(84). Çocuk ve ergende en sık konsültasyon istenme nedeninin depresif belirtiler, en sık
konulan tanının ise uyum bozukluğu olduğu belirlenmiştir (85, 86).
Anksiyete, depresif duygudurum ve bunun gibi uyum bozukluğu belirtileri
genelde yaşamı tehdit eden tıbbı bir hastalığın seyrinde örneğin tanının yeni konduğu,
hastalığın seyrinin kötü yönde değiştiği, majör cerrahi tedavi planlandığı ve terminal
safhaya ulaştığı dönemde daha sık ortaya çıkmaktadır (87).
Kovach (1997) diyabetli çocuklarda, psikiyatrik bozukluk yaygınlık oranları ve
risk faktörlerini inceledikleri bir çalışmada; hastaların %26’sında major depresyon,
%20’sinde anksiyete bozukluğu ve %16’sında ise davranış bozukluğu geliştiği
belirlenmiştir. Başka bir çalışmada ise, diyabetli çocukların yaşıtlarına göre daha fazla
başa çıkma stratejileri kullanmalarına rağmen (daha iyi metabolik kontrol) depresif
belirti, anksiyete ve olumsuz benlik kavramı gibi duygusal güçlüklere daha fazla sahip
oldukları saptanmıştır. Varolan depresyon ve anksiyetenin, sıkı diyabetik kontrolün
psikolojik bir bedeli olabileceği belirtilmektedir (88).
Yapılan çalışmalarda diyabetli çocuk ve ergenlerdeki depresif belirtilerin; sık
hastaneye yatma (tekrarlanan diyabetik ketoasidoz), hastalığa uyumun kötü olması, kötü
metabolik kontrol, ebeveynlerle çatışmalarda artış gibi olumsuz sonuçlara yol açtığı
bulunmuştur (89, 90).
Lavigne ve arkadaşlarının (2003) metaanalizle gözden geçirme bulgularında,
kronik artritli çocuk ve ergenlerin sağlıklı olanlara göre psikososyal uyum yönünden
yüksek risk oluşturduğu, psikiyatrik tanı alma yaygınlığının daha fazla olduğu
görülmüştür. Sekiz ve on altı yaş arasındaki 30 epilepsi hastasıyla yapılan bir çalışmada;
hastaların, sağlıklı kontrollere göre anksiyete, depresyon düzeylerinin ve intihar risk
oranlarının yüksek olduğu bulunmuştur (91).
Smith (2003) yaptığı çalışmada, kronik yorgunluk ve ağrılı çocuklarda sağlıklı
kontrollere göre depresyon ve anksiyete puanlarını daha yüksek bulmuşlardır. Goubert
ve ark. (2008) kistik fibrozisli çocuklarda, depresyon ve anksiyete ile hastalığın kabulü
arasındaki ilişki üzerine yaptıkları çalışmalarında hastalığı kabul eden hastalarda daha
düşük düzeyde anksiyete, depresyon ve engellilik bulmuşlardır (92).
54
Astımlı çocuklarda yapılan çalışmalarda ise hastaların sağlıklı olanlara göre daha
fazla somatik belirti gösterdiklerini; kendilerini daha fazla depresif, yalnız ve mutsuz
hissettiklerini belirlemişlerdir (92, 93).
Kronik hastalığa sahip çocuklarda görülen yaşam sürelerinin daha kısa olacağı
beklentisinin, akranlarına göre daha yüksek riskli davranışlar (antisosyal hareketler,
sigara içme, uyuşturucu kullanma, şiddet vb) sergilemelerine yol açtığı belirtilmektedir
(94). Farklı kronik hastalığı olan çocukların karşılaştırıldığı bir çalışmada; astımı ve
epilepsisi olanların, diyabetlilere oranla daha fazla davranış problemleri, depresyon
deneyimledikleri ve kendilerini daha savunmasız hissettikleri bulunmuştur (95).
Kanserli çocuklarla yapılan bir çalışmada, hasta çocukların yaşıtlarına oranla
daha yüksek depresyon puanı aldıkları bulunmuştur (96). Buna karşın, kanserli 80
çocuk ve ergenle yapılan başka bir çalışmada ise; kanser olmanın yüksek derecede risk
taşımasına rağmen, sağlıklı yaşıtlarına göre depresyon, anksiyete ve özyeterlilik
açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır (97, 98).
55
bu anlam dünyasının temel hatlarını oluşturur. Yine Cüceloğlu tarafından 2002 yılında
belirtildiği üzere insanlar, yalnız algıladıkları kadarını bilir ve ancak algılananların
farkındalığından söz etmek olanaklıdır (99).
Çocuk; sağlığını koruyan, bilinçli beslenen, yerlere çöp atmayan, temizlik
kurallarına önem veren, insanı seven bir çevreye (anne-baba, arkadaş, okul gibi) sahipse
sağlık paradigması gelecekte büyük bir olasılıkla çevresine benzer bir yapı
sergileyecektir. Sağlık bilincinin oluşmasında çevrenin yanı sıra deneyimlerin ve
hekim-hemşire-çocuk ilişkisinin önemli rolü olmaktadır. Diğer alışkanlıklar gibi, küçük
yaşlarda biçimlenmeye başlayan sağlık bilinci, erişkin bireylerin sağlık algısının ve
davranışlarının temelini oluşturmaktadır. Bu nedenle özellikle küçük yaşlarda sağlık
algısının yanı sıra hekim-hemşire-sağlık personeli algısının da belirlenmesi, sağlık
hizmetini biçimlendirmede önemli bir unsur olarak kabul edilebilir (100).
Kronik hastalığı olan çocuklarda ruh sağlığını etkileyen olası pek çok faktör
mevcuttur. Hastalığın süresi, şiddeti, başlangıç yaşı, cinsiyet, düşük ekonomik düzey,
başa çıkma yöntemleri ve hastalık algısı gibi (101, 102). Yapılan araştırmalarda
hastanın hastalığını nasıl değerlendirdiğinin bilinmesi gerektiği ve fiziksel hastalığı olan
kişilerde psikososyal uyumun sağlanmasının önemli olduğu belirtilmektedir (103, 104).
Hastaların, birey olarak hastalığına ilişkin algısı ve değerlendirmeleri ortaya koyduğu
duygusal ve davranışsal tepkileri, baş etme biçimini, psikososyal zorlanma ya da
psikiyatrik bozukluk gelişimi ve tedaviye uyumunda belirleyici bir unsurdur (105, 106).
Hastalık algısı ile ilgili iki önemli konu vardır. Birincisi çoğu zaman hastanın
hastalık hakkındaki inançları, onları tedavi edenlerden farklılık gösterir. Sağlık
personeli, hastalara nadiren kendi fikirlerini sorduklarından genellikle hastaların kendi
durumları hakkındaki düşüncelerinden habersizdir. Sağlık profesyonelleri ve hastaların
algıları arasındaki bu farklılıklar iletişim kesintilerine ve yanış anlamalara, tedavi
yönetimi ve sonuçlarından memnuniyetsizliğe yol açabilir. Örneğin; romatoloji
hastasında sağlık profesyonelleri hastalık şiddetinin çok önemli bir göstergesi olarak
eklem hasarını ve inflamasyonu izlerken; romatolojik hastalıklı kişi; hastalıklarının
ciddiyetinin en önemli göstergesi olarak ağrıyı kabul edebilir (107). İkincisi ise aynı
tıbbi duruma sahip olsalar bile hastalar kendi hastalıkları hakkında çok farklı görüşlere
sahip olabilirler (108).
56
Hastalığın algısı, hastalık durumunun bilişsel görünümüdür. Ciddi bir hastalıkla
karşılaşan kişi genellikle ona açıklama bulmaya çabalar. ‘’Neden ben?”, ‘’Niçin
şimdi?”, ‘’Bunun olması için ne yaptım?” gibi sorular sorar. Hastalar kişisel
deneyimleri, bilgileri, değerleri, inançları ve gereksinimleri ışığında bunu açıklamaya
çalışır ve sonuçta hastalık deneyimi her kişide farklı yaşanır (109).
Hastalık, meydan okuma-mücadele edilmesi gereken durum olarak
algılandığında, kişi hastalıkla aktif olarak uğraşır. Bozulan kaybedilen işlevleri telafi
etmek için öneri, tedavi ve işbirliği arayarak hastalığa uyumlu davranışlar gösterir.
Hastalık tehdit/hak etmediği bir ceza olarak algıladığında ise, sıklıkla anksiyete,
depresyon, korku ve öfke biçiminde duygusal tepkiler ortaya çıkar (110). Juvenil
idiopatik artritli (JIR) çocuklarla yapılan bir araştırmada, hastalıklarının hareketlerini
kısıtladığını düşünenlerin, kısıtlamadığını düşünenlere göre daha fazla stres ve
anksiyete yaşadıkları gösterilmiştir (111).
Diyabetli çocuklarda hastalık algısı, özyeterlilik ve tedaviye uyum arasındaki
ilişkiyi inceleyen bir çalışmada; hastalık algısının, diyabet özyönetiminde, hastalığın
psikolojik ve davranışsal sonuçlarını (tedaviye uyum ve metabolik kontrol) belirlemede
yararlı olduğu ortaya konulmuştur (112). Tip 1 Diyabetli çocukla başa çıkma hastalık
temsilleri ve duygusal iyiliği ölçmek amacıyla yapılan bir çalışmada hastalığın etkisi ne
kadar çok algılanırsa; katılımcıların o kadar fazla belirti, depresyon ve anksiyeteyi daha
fazla bildirdikleri bulunmuştur (3).
Scharloo (1998) hastalık algısı üzerine yaptıkları çalışmada, sosyal
fonksiyonlardaki yetersizliğin, hastaların hastalıklarının daha uzun süre ve sonuçlarının
daha kötü olacağına dair inançlarıyla, fonksiyonların daha iyi olmasının ise hastalığın
tedavi edilebilirliğine olan inancıyla ve yardım arama çabasıyla ilişkili olduğunu
bulmuşlardır (113).
Lawson (2007) araştırmalarında tip 1 diyabetlilerde hastalık algısının, yardım
arama davranışı ve başa çıkma stratejileri arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Tedavinin
etkililiğine inancı olan hastaların klinik kontrollerine devam ettikleri, başa çıkma
stratejisi olarak daha fazla probleme odaklı cevaplar kullandıkları, tedavinin etkililiğine
inancı olmayanların ise; devam etmedikleri ve kaçınma/duygu odaklı stratejiler
kullandıkları belirtilmiştir (114).
57
Kronik hastalığı olan çocuklarla ilgilenen sağlık personelinin aileye de önem
vermesi gerekmektedir. Kronik hastalığı olan çocuğun, hastalığı boyunca ailede süreğen
hüznün devam etmesinin aile sağlığı kadar, çocuğun sağlığını da etkilediği
kanıtlanmıştır. Ailenin imkanlarının tükenmesi durumunda, uzman sağlık personelinin
devreye girmesi önemlidir (115).
Sağlık personelinin özel durumu olan çocuğa ve ailesine yaklaşımlarında empati
çok önemli bir ayrıntıdır. Hemşireler, genellikle aileyle en sık etkileşimde bulunan
sağlık personeli grubudur. Çocuğun sağlık durumu olumlu olmasa da aileye ve çocuğa
verilen bilgiler doğru olmalıdır (113).
Kronik rahatsızlıkları olan hastaları tedavi edenken, terapötik etkinliği sağlarken,
aynı zamanda hastalığın istenmeyen psikiyatrik ve psiko-sosyal sonuçlarından da
etkileneceklerini bilinmesi gerekmektedir. Bu sonuçlar veya yan etkiler, hastanın
kendisini etkilediği kadar, aile üyelerini de etkilemektedir. Bu konuda hassas bir denge
kurmak için aile içi ilişkilerin son derece iyi kavraması gerekir (114).
Amerikan Hemşireler Birliği (ANA)’ne göre hemşireler; birincil olarak hastanın
verdiği tepkilere odaklanmalıdır. Hemşirelerin çocukların kronik hastalığa verdikleri
tepkilerin, hastalık deneyimlerine atfettikleri inanış ve anlamlardan kaynaklandığının
farkında olmaları gerekir (115).
Hemşireler, çocukla kendi hastalığı ile ilgili düşünce ve endişelerini tanımlaması
konusunda, konuşmaya ve diğer sözel olmayan kendini ifade edici yöntem olan resim
çizdirme yöntemine cesaretlendirmelidir. Çocuğun hastalığı nasıl algıladığı, baş etme
biçimlerini, korkularını, tedaviye uyumunu, dolayısıyla hastalığın sonuçlarını
(iyileşmesi/kötüye gitmesi) etkiler.
58
içeriyorsa ‘’sağlık hizmeti” adını alır. Bu hizmeti veren gruba ‘’sağlık ekibi üyeleri”
denir (117).
Sağlık hizmetleri bir bütündür ve sağlık bakım ekibinin tüm üyeleri de hasta
birey için çalışmaktadır (115). Sağlık koşulları yanında, çocuğun yaşı, aile özellikleri ve
hastane ekibinin aileye ve çocuğa davranışı psikososyal etkileşimde önemlidir (117).
Sağlık hizmetlerinin etkin ve doğru bir şekilde yürütülmesinde hemşirelerin payı
büyüktür. Hemşirelikte kalite; hemşirelik hizmetlerinin birey, aile ve toplumun
gereksinimlerini karşılayabilme derecesi olarak tanımlanabilir. Hemşireliğin amacı;
sağlıklı, hasta bireyin gereksinimlerinin karşılanması ve en kısa zamanda bağımsız
duruma gelmesinin sağlanmasıdır (116).
Her alanda olduğu gibi çocuk hemşirelerinin de empati yapabilmesi, bunu
çocuğa ve ailesine yansıtması ve bu yansımanın da doğru olarak algılanması önemlidir.
Hemşirenin hasta çocuk ve ailesine yönelik nitelikli hemşirelik yaklaşımları, hastaneye
yatmanın çocuk ve aile üzerindeki olumsuz etkilerini azaltabilecek ve memnuniyeti
arttıracaktır (117).
Mezuniyet sonrası hizmetiçi eğitimden geçmiş, deneyimli, gönüllü ve özverili
hemşire tarafından, grup ve bireysel görüşme biçiminde sürdürülecek eğitim ve
bilgilendirme programları anksiyeteyi önemli oranda azaltacak, toplumun hastane ve
hastane çalışanlarına karşı yanlış izlenimlerini düzeltme ve olumlu işbirliği yapma
fırsatı da sağlayacaktır (116).
Hastaların fiziksel veya sosyal yönden sağlayacağı rahatlık, hastaların
kendilerini evindeymiş gibi hissetmelerine neden olmakta ve memnuniyetlerini
arttırmaktadır. Yeterince bilgilendirilen, değer verilen ve kendini evindeymiş gibi
hisseden hastalar, hem almış oldukları tedavi ve bakıma hem de bu hizmeti veren sağlık
bakım ekibine daha çok güven duymaktadır (117).
59
3. GEREÇ ve YÖNTEM
60
a. Aydınlanma onay formu (EK-1)
b. Anket Formu (EK-2)
c. Bir İnsan Çiz Testi Resmi Soru Tablosu (EK-3)
d. Resim Çizimi (EK-4)
e. Resim değerlendirme kriterleri (EK-5) kullanıldı.
61
3.4.4. Resim Çizimi
Çocuklara anket formu uygulandıktan sonra, resim kağıdı ve 12 renk kuru boya
kalemi verilerek ‘’hemşire-doktor” deyince akıllarına gelen ilk şeyi çizmeleri istendi.
Çalışma sonunda toplanan resimler çocukların bilgileri doğrultusunda sınıflandırıldı.
Resimler uygun şekilde anket, Bir İnsan Çiz Testi ve Resim Değerlendirme
Kriterleri’nden faydalanılarak yorumlandı (EK-4).
62
3.6. Araştırmanın Etik Yönü
Araştırmanın uygulanabilmesi için Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi
Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu İzni (EK-6), Adana Tabipler Odası
İlköğretim Okulu ve Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesinde
Birimlerinden yazılı izinler alındı (EK-7). Araştırmaya katılacak olan çocuklardan veya
ailelerinden yazılı onam alındı (EK-1).
63
4. BULGULAR
64
Tablo 1. Araştırmaya Katılan Çocuk ve Ailelerinin Sosyo-Demografik Resim
Çizimi ve Yapılan Anket ile Elde Edilen Bulguların Dağılımı
Değişken (N=62) n %
Grup
Hastane 32 51.6
Okul 30 48.4
̅ ± 𝑆. 𝑆. → 9.50 ± 0.84 (𝑦𝚤𝑙) ]
Yaş [ X
9 Yaş 41 66.1
10 Yaş 11 17.8
11 Yaş 10 16.1
Çocuğun Cinsiyeti
Erkek 32 51.6
Kız 30 48.4
Çocuğun Eğitim Durumu
Okula Gitmiyor 1 1.6
İlkokul 3. Sınıf 14 22.6
İlkokul 4.Sınıf 38 61.3
İlkokul 6.Sınıf 9 14.5
Annenin Mesleği
Ev Hanımı 48 77.4
Memur 7 11.3
Serbest Meslek 6 9.7
Diğer 1 1.6
Babanın Mesleği
İşsiz 1 1.6
Memur 10 16.1
İşçi 14 22.6
Serbest Meslek 36 58.1
Diğer 1 1.6
Annenin Yaşı
18-27 Yaş 2 3.2
28-32 Yaş 12 19.4
33-37 Yaş 22 35.5
38 Yaş ve Üzeri 26 41.9
Babanın Yaşı
18-27 Yaş 8 12.9
28-32 Yaş 16 25.8
38 Yaş ve Üzeri 38 61.3
Sosyal Güvence
Emekli Sandığı 9 14.5
SSK 41 66.1
Yeşil Kart 7 11.3
Sosyal Güvencesi Yok 5 8.1
Aile Tipi
Çekirdek Aile 37 59.7
Geniş Aile 22 35.5
Eşim ve Ben Ayrı Evde 2 3.2
Diğer 1 1.6
65
Tablo 1. Araştırmaya Katılan Çocuk ve Ailelerinin Sosyo-Demografik Resim
Çizimi ve Yapılan Anket ile Elde Edilen Bulguların Dağılımı (Tablo 1’in devamı)
Değişken (N=62) n %
Başka Çocuk Varlığı
Var 56 90.3
Yok 6 9.7
Çocuk Sayısı
2 Çocuk 29 51.7
3 Çocuk 17 30.4
4 Çocuk ve Üzeri 10 17.9
Eşle Olan İlişki
İyi 50 81.9
Orta 7 11.5
Kötü 4 6.6
Evlilik Süresi [ ̅
X ± 𝑆. 𝑆. → 6.27 ± 4.36 (𝑦𝚤𝑙) ]
5 Yıl Altı 26 41.9
5 Yıl ve Üzeri 36 58.1
66
Tablo 2. Ailede Sağlık Çalışanı Olup-Olmaması ve Sağlık Çalışanının Mesleğinin
Bulgularının Dağılımı
Değişken (N=62) n %
Ailede Sağlık Çalışanı Varlığı
Evet 12 19.4
Hayır 50 80.6
Ailedeki Sağlık Çalışanı
Doktor 3 25.0
Hemşire 5 41.7
Eczacı 1 8.3
Fizyoterapist 2 16.7
Laboratuvar Teknisyeni 1 8.3
67
Tablo 3. Çocukların Sağlık Merkezi Deneyimi, İnvaziv Girişim Durumuile Kronik
Hastalıklarının Bulgularının Dağılımı
Değişken (N=62) n %
Çocuğun Sağlık Merkezi Deneyimi
Evet 33 53.2
Hayır 29 46.8
Kronik Hastalık
Kistik fibroziz 2 6.2
İmmün yetmezlik 6 18.1
Ülseratif Kolit 1 3.0
SVO 1 3.0
Dermatomiozit 1 3.0
Miyestinia gravis 1 3.0
Diyabet 5 15.2
Pnomoni 2 6.2
Pankreatit 1 3.0
Kronik böbrek yetmezliği 3 9.1
Anemi 1 3.0
ALL 1 3.0
Juvenil Romatoid Artrit 1 3.0
Hidrosefali 1 3.0
Metabolik Hastalık 1 3.0
Ürtiker 1 3.0
Astım 2 6.2
Adrenal Yetmezlik 1 3.0
Osteomyelit 1 3.0
Çocuğa İnvaziv Girişim Durumu
Evet 61 98.4
Hayır 1 1.6
68
Tablo 4. Hastane ve Okul Grubu Çocukların Resim Çiziminin Bazı Sosyo-
Demografik Bulgularına Göre Dağılımı
Grup
Değişken N=62 Hastane Okul
n % n %
Resim Çiziminin Çocuğun Evet 17 53.1 19 63.3
Yaşı ile Uyumu Hayır 9 28.1 4 13.3
Daha İyi 6 18.8 7 23.4
Resim Yapan Çocuğun Normal 20 62.5 26 86.7
Sosyoekonomik Durumu İyi 5 15.6 4 13.3
Kötü 7 21.9 0 0.0
Resim Yapan Çocuk Ailede İlk çocuk 10 31.2 14 46.7
Kaçıncı Çocuk İkinci çocuk 14 43.8 15 50.0
Üçüncü çocuk 6 18.8 1 3.3
Üçten fazla 2 6.2 0 0.0
69
Tablo 5. Hastane ve Okul Grubu Çocukların Resim Yapmadan Önce, Resim
Yaparken ve Sonrasına Dair Bazı Bulguların Dağılımı
Grup
Değişken N=62 Hastane Okul
n % n %
Çocuğun Resim Yaparken Evet 17 53.1 27 90.0
İstekli Olma Durumu Hayır 15 46.9 3 10.0
Resimden Yapmadan Önce Normal 21 65.6 7 23.3
Çocuğun Genel Tutum ve Uyumlu 7 21.9 23 76.7
Davranışı Uyumsuz 4 12.5 0 0.0
Çocuğun Resim Yaparken Güvenerek 11 34.4 29 96.7
Genel Tutum ve Davranışı Deneyerek 7 21.8 1 3.3
İlgisiz 8 25.0 0 0.0
Temkinli 3 9.4 0 0.0
Donuk 3 9.4 0 0.0
Çocuk Resim Çizerken Evet 27 84.4 0 0.0
Anne/Babaya Bağımlı Hayır 5 15.6 30 100.0
Çocuk Resim Çizerken Evet 31 96.9 0 0.0
Fiziksel Engel Varlığı Hayır 1 3.1 30 100.0
Çocuk Resim Çizerken Evet 0 0.0 30 100.0
Ortam Koşulları Uygunluğu Hayır 32 100,0 0 0,0
Resim Önce ve Sonrası Evet 20 62.5 30 100.0
İletişime Açıklığı Hayır 12 37.5 0 0.0
Resim Sonrası Çocukta Evet 32 100.0 30 100.0
Olumlu Duygu Belirmesi
Resim Kağıdını Kullanım Evet 31 96.9 29 96.7
Şekli Uygunluğu Hayır 1 3.1 1 3.3
Kağıdı Kullanım Şekli Kağıdın Tamamı 27 84.4 28 93.3
Kullanılmış
Kağıdın Tamamı 5 15.6 2 6.7
Kullanılmamış
Resimde İnsan Figürü Bir 4 12.5 5 16.7
Varlığı Birden fazla 28 87.5 25 83.3
70
grubundaki çocukların tamamının (%100) resim çizerken fiziksel engeli olmadığı
belirlendi. Hastane grubundaki çocukların tamamı için (%100) resim çizerken ortam
koşullarının uygun olmadığı, okul grubundaki çocukların tamamı için (%100) ise resim
çizerken ortam koşullarının uygun olduğu belirlendi. Hastanedeki 20 çocuğun (%62.5)
resim önce ve sonrasında iletişime açık olduğu, okul grubundaki öğrencilerin tamamının
(%100) resim öncesi ve sonrası iletişime açık olduğu belirlendi. Hastane ve okul
grubundaki öğrencilerin tamamında (%100) resim çizimi sonrası çocukta olumlu duygu
gözlendiği belirlendi. Hastane grubundaki 31 öğrencinin (%96.9) resim kağıdını uygun
şekilde kullandığı, okul grubundaki 29 öğrencinin (%96.7) resim kağıdını uygun şekilde
kullandığı belirlendi. Hastanedeki 27 çocuğun (%84.4), okuldaki 28 çocuğun (%93.3)
kağıdın tamamı kullandığı belirlendi. Hastanedeki 28 çocuğun (%87.5), okuldaki 25
çocuğun (%83.3) resimlerinde birden fazla insan figürü olduğu belirlendi (Tablo 5).
71
Hastanedeki çocukların 16’sının (%50) resimlerinde hem büyük hem de küçük
figürlerin hakim olduğu, okul grubundaki 18 çocuğun (%60) resimlerinde normal
boyutlarda figürlerin olduğu belirlendi. Hastanedeki 12 çocuğun (%40) resimlerindeki
insan figürlerinin normalden büyük olduğu, okuldaki 16 çocuğun (%55.2)
resimlerindeki insan figürlerin normal boyutta olduğu belirlendi. Hastanedeki 23
çocuğun (%71.9) resimdeki insan figürlerinin abartılı olduğu, okuldaki 17 çocuğun
(%56.7) resimdeki insan figürlerinin normal olduğu belirlendi. Hastanedeki çocukların
21’inin (%65.6) resimdeki insan figürünün ölçülerinin dengesiz olduğu, okuldaki 19
çocuğun (%63.3) resimdeki insan figürü ölçülerinin dengeli olduğu belirlendi.
Hastanedeki 13 çocuğun (%41.9) resimdeki çizgilerin normal, 13 çocuğun (%41.9)
resimdeki çizgilerin bastırarak olduğu; okuldaki 15 çocuğun (%50) resimdeki çizgilerin
normal, 15 çocuğun (%50) resimdeki çizgilerin bastırarak olduğu belirlendi (Tablo 6).
72
Hastanedeki çocukların tamamının (%100), okuldaki 26 çocuğun (%86.7)
resimdeki doktor/hemşire cinsiyetinin kendi cinsiyetiyle uyumlu olduğu belirlendi.
Hastanedeki 26 çocuğun (%81.3), okuldaki 27 çocuğun (%96.4) resminde hastalığıyla
ilgili obje eklemediği belirlendi. Hastanedeki 28 çocuğun (%87.5), okuldaki 29 çocuğun
(%96.7) resimde çizgilen nesne ya da figürlerinin gerçeğe yakın olduğu belirlendi.
Hastanedeki 10 çocuğun (%52.6) resimde çizilen binaların alçak bina olduğu, okuldaki
13 çocuğun (%59.1) normal seviyede bina olduğu belirlendi. Hastanedeki 19 çocuğun
(%59.4) resminde çizilmiş yol, kuş, ağaç vs var olduğu, okuldaki 23 çocuğun (%76.7)
resminde çizilmiş yol, kuş, ağaç vs olmadığı belirlendi. Hastane grubundaki 14 çocukta
(%93.3) kızların daha çok renkli kalem kullandığı, okul grubundaki 14 çocukta (%100)
kızların daha çok renkli kalem kullandığı belirlendi. Hastane grubundaki 9 çocukta
(%52.9) erkeklerin daha çok renkli kalem kullandığı; okul grubunda ise bu oranın yarı
yarıya olduğu belirlendi (Tablo 7).
73
Tablo 8. Hastane ve Okul Grubu Çocukların Resim Seçimindeki Renk
Kullanımına Dair Bazı Bulgularının Dağılımı
Grup
Değişken N=62 Hastane Okul
n % n %
Renk Seçiminde Sıcak Sarı 6 18.8 6 21.4
Renklerin Kullanım Kırmızı 21 65.6 15 53.6
Yoğunluğu Turuncu 5 15.6 7 25.0
Renk Seçiminde Soğuk Mavi 17 53.1 15 55.6
Renklerin Kullanım Yeşil 12 37.5 7 25.9
Yoğunluğu Mor 3 9.4 5 18.5
Renk Seçiminde Daha Çok Evet 18 56.3 6 20.7
Açık Renkler Kullanılmış Hayır 4 12.4 6 20.7
Dengeli 10 31.3 17 58.6
Renk Seçiminde Daha Çok Evet 4 12.5 6 20.0
Koyu Renkler Kullanılmış Hayır 18 56.3 6 20.0
Dengeli 10 31.2 18 60.0
Resimde En Çok Sıcak Evet 2 6.2 5 16.7
Renkler Hakim Hayır 30 93.8 25 83.3
Resimde En Çok Soğuk Evet 16 50.0 10 33.3
Renkler Hakim Hayır 16 50.0 20 66.7
Kırmızı 7 22.6 5 16.6
Mavi 7 22.6 11 36.7
Sarı 2 6.5 2 6.7
Renklerin Kullanımı Kahverengi 6 19.4 3 10.0
Mor 2 6.4 2 6.7
Yeşil 7 22.6 5 16.6
Turuncu 0 0.0 2 6.7
Mavi Rengin En Çok Forma/Üniforma 8 25.8 9 37.4
Kullandığı Yer Hastane 5 16.1 10 41.7
Destek, sedye vs. 3 9.7 4 16.7
Diğer 15 48.4 1 4.2
74
(%83.3) resimde en çok sıcak renklerin hakim olmadığı belirlendi. Hastane grubundaki
16 çocuğun (%50) resimde en çok soğuk renklerin hakim olduğu, okul grubundaki 20
çocuğun (%66.7) resimde en çok soğuk renklerin hakim olmadığı belirlendi. Hastane
grubundaki çocuklardan 7’şer çocuğun (%22.6) kırmızı, mavi ve yeşil renkleri tercih
ettiği, okul grubundaki 11 çocuğun (%36.7) mavi rengi kullanmayı tercih ettiği
belirlendi. Hastane grubundaki 15 çocuğun (%48.4) mavi rengi en çok kullandığı yerin
‘’diğer” grubu olduğu, okul grubundaki 10 çocuğun (%41.7) mavi rengi en çok
hastanelerde kullandığı belirlendi (Tablo 8).
75
Tablo 9. Hastane ve Okul Grubu Çocukların İnsan Figürü Çizimine Ait Bazı
Bulgularının Dağılımı
Grup
Değişken N=62 Hastane Okul
n % n %
İnsan Figürü Çizimine Normal 18 56.3 20 69.0
Göre Kafa Boyutu Normalden Büyük 14 43.7 7 24.1
Normalden Küçük 0 0.0 2 6.9
Saçların Boyanma Şekli Normal 4 14.3 5 20.0
Bastırılarak 21 75.0 20 80.0
Silik 3 10.7 0 0.0
Ağız Şekli Açık Ağız 3 10.0 2 6.7
Kapalı Ağız 25 83.3 27 90.0
Fazla Açık Ağız 2 6.7 1 3.3
Resimlerin Çiziminde Dar Çizgi 16 55.2 12 63.2
Çizgilerin Kullanım Şekli Kalın Çizgi 11 37.9 7 36.8
Kesik Çizgi 2 6.9 0 0.0
Düz Bakış 17 54.8 27 90.0
Gözlerin Çiziminde Sağa Bakış 1 3.2 1 3.3
Bakışlar Sola Bakış 1 3.3 0 0.0
İri, Ayrıntılı Gözler 12 38.7 2 6.7
Burun, Ağız ve Gözlerin Evet 15 46.9 7 23.3
Birlikte Çizilmesi Hayır 17 53.1 23 76.7
Burun Çizilmesi Evet 15 46.9 7 23.3
Hayır 17 53.1 23 76.7
Basit 11 73.3 6 85.7
Burun Şekli Çok Büyük 3 20.0 0 0.0
Burun Deliklerini 1 6.7 1 14.3
de içeren şekil
Kulakların Çizilmesi Evet 1 3.1 2 6.7
Hayır 31 96.9 28 93.3
Kulak Şekli Normal 0 0.0 1 50.0
Büyük kulak 1 100.0 1 50.0
Çene Çizilmesi Evet 4 12.9 1 3.3
Hayır 27 87.1 29 96.7
Çene Şekli Normal 2 50.0 0 0.0
Geniş 1 25.0 0 0.0
Dar 1 25.0 1 100.0
Boyun Çizilmesi Evet 22 68.8 23 76.7
Hayır 10 31.2 7 23.3
Boyun Şekli Normal 13 59.1 16 69.6
Boyun kısa ve kalın 3 13.6 4 17.4
Boyun uzun ve ince 5 22.8 3 13.0
Abartılı çizilmiş 1 4.5 0 0.0
76
Hastane grubundaki 18 çocuğun (%56.3), okul grubundaki 20 çocuğun (%69)
insan figürü çiziminde kafa boyutunun normal olduğu belirlendi. Hastanedeki 21
çocuğun (%75), okuldaki 20 çocuğun (%80) saçları bastırarak boyadığı belirlendi.
Hastane grubundaki 25 çocuğun (%83.3), okul grubundaki 27 çocuğun (%90) ağız
şekillerini çizerken kapalı ağız olarak çizdiği belirlendi. Hastanedeki 16 çocuğun
(%55.2), okuldaki 12 çocuğun (%63.2) resimlerin çiziminde dar çizgiler kullandığı
belirlendi. Hastanedeki 17 çocuğun (%54.8), okuldaki 27 çocuğun (%90) gözlerin
çiziminde düz bakış olarak çizdiği belirlendi. Hastanedeki 17 çocuğun (%53.1),
okuldaki 23 çocuğun (%76.7) burun, ağız ve gözleri birlikte çizmediği belirlendi.
Hastanedeki 17 çocuğun (%53.1), okuldaki 23 çocuğun (%76.7) burun çizmediği
belirlendi. Hastane grubundaki 11 çocuğun (%73.3), okul grubundaki 6 çocuğun
(%85.7) burun şeklinin basit olduğu belirlendi. Hastane grubundaki 31 çocuğun
(%96.9), okul grubundaki 28 çocuğun (%93.3) kulakları çizmediği belirlendi.
Hastanede kulakları çizen 1 çocuğun (%3.1) büyük kulak çizdiği; okulda kulakları çizen
2 çocuğun (%6.7) 1’sinin normal diğerinin büyük kulak çizdiği belirlendi. Hastanedeki
27 çocuğun (%87.1), okuldaki 29 çocuğun (%96.7) çene çizmediği belirlendi.
Hastanede çeneyi çizen 4 çocuğun (%12.9) 2’sinin normal çene çizdiği, okulda çeneyi
çizen 1 çocuğun (%3.3) dar çene çizdiği belirlendi. Hastane grubundaki 22 çocuğun
(%68.8), okul grubundaki 23 çocuğun (%76.7) boyun çizdiği belirlendi. Hastane
grubunda boyun çizen 13 çocuğun (%59.1) normal boyun çizdiği, okul grubunda boyun
çizen 16 çocuğun (%69.6) normal boyun çizdiği belirlendi (Tablo 9).
77
Tablo 9. Hastane ve Okul Grubu Çocukların İnsan Figürü Çizimine Dair Bazı
Bulgularının Dağılımı (Tablo 9’un Devamı)
Grup
Değişken N=62 Hastane Okul
n % n %
Yuvarlak ve 7 30.4 11 50.0
Gövde ve Omuzların Şekli yumuşak vücut
hatları
Köşeli ve sert vücut 16 69.6 11 50.0
hatları
Kolların Şekli İki Yana Açık 30 93.8 29 96.7
Gövde ile bitişik 1 3.1 1 3.3
Hiç Çizilmemiş 1 3.1 0 0.0
Anne/Baba Figürünün Evet 2 6.2 0 0.0
Resimde Varlığı Hayır 30 93.8 30 100.0
Anne/Baba Figürünün Hayır 32 100.0 30 100.0
Kolsuz Çizilmesi
Kollar ve Ellerin Detaylı Evet 15 46.9 15 50.0
Çizilmesi Hayır 17 53.1 15 50.0
Çizim Uygun 7 46.7 8 44.4
Eller büyük 4 26.6 5 27.8
Eller küçük 1 6.7 0 0.0
Ellerin Çizilmesi Eller arkaya vs. 0 0.0 1 5.6
saklanarak Çizilmiş
Yumruk Şeklinde 3 20.0 4 22.2
Tırnak Çizilmesi Hayır 32 100.0 30 100.0
Bacakların Çizilmesi Evet 30 93.8 28 93.3
Hayır 2 6.2 2 6.7
Bacakların Şekli Normal 13 44.8 19 67.9
Sağlam ve Dengeli 3 10.4 7 25.0
Güçsüz ve Dengesiz 13 44.8 2 7.1
Ayakların Çizilmesi Evet 17 53.1 16 53.3
Hayır 15 46.9 14 46.7
Göbek Çizilmesi Hayır 32 100.0 30 100.0
78
Hastane ve okul grubundaki öğrencilerin hiçbirinin tırnak çizmediği belirlendi.
Hastanedeki 30 çocuğun (%93.8), okuldaki 28 çocuğun (%93.3) bacakları çizdiği
belirlendi. Hastane grubundaki 13 çocuğun (%44.8) normal bacak şeklinde, 13 çocuğun
(%44.8) güçsüz ve dengesiz bacak şeklinde; okul grubundaki 19 çocuğun (%67.9)
normal bacak şeklinde bacak çizdiği belirlendi. Hastane grubundaki 17 çocuğun
(%53.1), okul grubundaki 16 çocuğun (%53.3) ayakları çizdiği belirlendi. Hastane ve
okul grubundaki öğrencilerin hiçbirinin göbek çizmediği belirlendi (Tablo 9).
Tablo 10. Hastane ve Okul Grubu Çocukların Resimde Sağlık Personeli Figürüne
Dair Bulgularının Dağılımı
Grup
Değişken N=62 Hastane Okul
n % n %
Resimde doktor 2 6.3 1 3.3
figürü var
Resimde hemşire 4 12.5 3 10.0
Resimde Birden Fazla figürü var
Doktor/Hemşire Figürü Resimde hem doktor 6 18.7 3 10.0
Bulunması (Kız, Erkek) hem de hemşire
Durumu figürü var
Resimde hem 20 62.5 23 76.7
hastane hem de
doktor/hemşire
figürü var
Resimdeki Doktor/Hemşire Tedavi Hizmetleri 4 12.9 2 6.9
Figürünün Temel Konusu Koruyucu ve tedavi 12 38.7 9 31.0
edici hizmetler
Koruyucu 15 48.4 18 62.1
doktor/hemşire
Resmin Mesajı Olumlu 28 87.5 30 100.0
Olumsuz 4 12.5 0 0.0
79
Tablo 11. Hastane ve Okul Grubuna Göre Resimde En Çok Kullanılan Renkler
Açısından Bulguların Dağılımı
Grup
Değişken N=62 Hastane Okul
n % n %
Forma&Üniforma 7 46.7 8 25.8
Yeşil Rengin En Çok Ambulans 1 6.7 0 0.0
Kullanıldığı Yer Hastane 2 13.3 8 25.8
Yok 5 33.3 15 48.4
Forma&Üniforma 3 13.6 1 4.0
Mor Rengin En Çok Ambulans 0 0.0 1 4.0
Kullanıldığı Yer Hastane 3 13.6 5 20.0
Yok 16 72.8 18 72.0
Grup İstatistiksel
Değişken Hastane Okul Analiz*
n % n % Olasılık
Sosyo-Ekonomik Düzey
Normal + İyi 25 78.1 30 100.0 χ2=7.398
Kötü 7 21.9 - - p=0.007
Ailede Sağlık Çalışanı Varlığı
Evet 8 25.0 6 20.0 χ2=0.221
Hayır 24 75.0 24 80.0 p=0.638
Başka Çocuk Varlığı
Var 30 93.8 26 86.7 χ2=0.889
Yok 2 6.2 4 13.3 p=0.346
Kronik Hastalık Varlığı
Evet 32 100.0 1 3.3 χ2=54.299
Hayır - - 29 96.7 p=0.000
80
Hastane ve okul grubu ile sosyo-ekonomik düzey değişkeni arasında istatistiksel
olarak anlamlı ilişki tespit edildi (χ2=7.398;p=0.007). Hastane grubundaki 7 çocuğun
(%21.9) sosyo-ekonomik düzeyi kötü iken, okul grubundaki çocukların tamamının
(%100) sosyo-ekonomik düzeyinin normal + iyi olduğu tespit edildi.
Hastane ve okul grubu ile ailede sağlık çalışanı bulunma durumu ve başka çocuk
varlığı değişkenleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki yoktu (p>0.05).
Hastane ve okul grubu ile kronik hastalık varlığı arasında istatistiksel olarak
anlamlı ilişki tespit edildi (χ2=54.299;p=0.000). Hastane grubundaki çocukların
tamamının (%100) kronik hastalığı varken, okul grubundaki sadece 1 çocuğun (%3.3)
kronik hastalığı olduğu tespit edildi (Tablo 12).
Tablo 13. Çocukların Çizim ve Resmine Ait Bazı Özelliklerinin Hastane ve Okul
Grubuna Göre İlişkilerinin İncelenmesi
Grup İstatistiksel
Değişken Hastane Okul Analiz*
n % n % Olasılık
Yaş ile Çizim Uyumu
Evet 17 53.1 19 63.3 χ2=2.049
Hayır 9 28.1 4 13.3 p=0.359
Daha İyi 6 18.8 7 23.4
Resme İstekli Olma Durumu
Evet 17 53.1 27 90.0 χ2=8.507
Hayır 15 46.9 3 10.0 p=0.004
Resimde Birden Fazla
Dr./Hemşire Figürü
Doktor veya Hemşire Figürü 12 37.5 7 23.3 χ2=1.462
Hem Hastane Hem 20 62.5 23 76.7 p=0.227
Doktor/Hemşire Figürü
Figürün Temel Konusu
Tedavi Hizmetleri 4 12.9 2 6.9 χ2=1.303
Koruyucu ve Tedavi Edici 12 38.7 9 31.0 p=0.521
Koruyucu Doktor/Hemşire 15 48.4 18 62.1
Hastane ve okul grubu ile yaşın çizimle uyumu değişkeni arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir ilişki yoktu (p>0.05).
81
Hastane ve okul grubu ile resme istekli olma değişkeni arasında istatistiksel
olarak anlamlı ilişki tespit edildi (χ2=8.507;p=0.004). Hastane grubundaki 15 çocuğun
(%46.9) resme istekli olmadığı, okul grubundaki çocukların 27’sinin (%90) resme
istekli olduğu tespit edildi.
Hastane ve okul grubu ile resimde birden fazla doktor/hemşire figürü olma
durumu ve figürün temel konusu değişkenleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
ilişki yoktu (p>0.05) (Tablo 13).
82
Tablo 14. Resimlerin Hastane ve Okul Grubunun Analizi
FİGÜR HASTANE İÇERİK OKUL İÇERİK
32 30
83
Hastane grubundaki 10 çocuk refakatçiyi hasta etrafında kalabalık çizdiği, okul
grubundan sadece 3 çocuğun aynı şekilde çizdiği incelendi.
Hastane grubundaki 24 çocuk hastaneyi tanımlanmış, ayrıntılı çizdiği, okul
grubundan 29 çocuğun dış ev, genel anlamda çizdiği görüldü.
Hastane grubundan 5 çocuk, okul grubundan 11 çocuğun ambulans çizdiği
görüldü. Hastane grubundan 2 çocuğun, okul grubundan 7 çocuğun acil çizdiği görüldü.
Hastane grubundaki 24 çocuğun iç ortamı ayrıntılı olarak çizdiği, okul
grubundan 20 çocuğun iç ortamı ayrıntılı olarak çizmediği görüldü.
Hastane grubundaki 8 çocuğun içerk ve dış ortam figürlerini az çizdiği, okul
grubundaki 21 çocuğun içerik ve dış ortam figürlerini daha çok çizdiği görüldü. Hastane
grubundaki 17 çocuğun doğa figürlerini yetersiz çizdiği, okul grubundaki 24 çocuğun
doğa figürlerinden zengin resim çizdiği görüldü.
Hastane grubundaki 13 çocuğun tedavi ve bakım uygulamasını ayrıntılı çizdiği,
okul grubundan 8 çocuğun ayrıntılı çizmediği incelendi. Hastane grubundan 15
çocuğun, okul grubundan 8 çocuğun tıbbi materyal çizdiği görüldü. Hastane grubundaki
4 çocukta, okul grubundaki 1 çocukta hiç hastane ile ilgili figür çizilmedi (Tablo 14).
4.1. Resim Değerlendirme Kriterleri ve Bir İnsan Çiz Testine Göre Resimlerim
Yorumlanması
4.1.1. Okul Grubu Çocukların Resimlerinin Anlatımı
Resim 1.a. anlatımı:
Resimde bir hemşire, kırmızı giysili ve kırmızı pabuçlu, turuncu saçlı, yüzü
biraz büyükçe, saçında kelebek şeklinde tokası bulunmaktadır. Resimde muhtemelen
hayat kurtaran diye tabir ettiği, doktor var ve hayat kurtarmak çok güzel diye
kafasından geçirdiği gösterilmiştir. Bir de resimde hasta var ve sedye üzerine yatmış,
onun da kafasından geçen bir kalp var, muhtemelen doktor ve hemşireye karşı sevgi
duyuyor şeklinde çizilmiştir. Hayat kurtaran diye tabir ettiği doktor figürü de kız,
saçları sarı, ikisi de hasta yanında ve ikisinin de giysisinde ‘’ayyıldız’’ amblemi
bulunmaktadır. Bir insan figürü de uzanmış ve muhtemelen sedye üzerine yatmış,
giysisi üstü mor renk ile, alt kısmı ve pabuçları pembe renk ile, saçları onun da tıpkı
hemşire gibi turuncu renk ile boyanmıştır.
84
Resimde insan figürünün birden fazla çizilmesi çocuğun sosyal ilişkilerinde
kopukluk olmadığı anlamındadır. Renk seçimde sıcak renklerin kullanımı ağırlıkta,
yoğunluğu kırmızı renk olup, resimde kalbin kırmızı çizilmesi; gerçeğe uygun renk
kullanmak istemesinden ve hemşire figürünü kan rengiyle özdeştirdiğinden olabilir.
Hemşirenin kırmızı renkte boyanması belki de invaziv bir girişimde bulunmasından
olabilir. Aynı zamanda hemşireye karşı öfkeli olduğunun, çocuğun iddacı biri
olduğunun ve öfkesinin belirtisi de olabilir. Renk seçimde soğuk renklerin kullanım
yoğunluğu mavi renk olup, mavi sadece doktor giysisinde, ayaklarında kullanılmış, yani
üniforma, iş kıyafeti olarak değerlendirmiştir. İnsan figürü çizimine göre kafanın
normalden büyük çizilmesi muhtemelen çocuğun okul başarısının iyi olmaması ile
ilintili ya da arkadaş edinmede güçlük çekme olasılığı ve de içe kapanmaya yatkın bir
çocuk olmasının göstergesidir. Saçların boyanmasının bastırılarak çizilmesi çocuğun
fiziksel olarak daha güçlü olma arzusudur. Ağız şeklinin kapalı çizilmesi çocuğun
insanlarla ilişki kurmaktan çekindiği anlaşılabilir. Burunun çizilmiş olması ben algısı ve
özgüven sembolüdür. Boyun çiziminin dürtü kontrolünün iyi olduğuna işaret edebilir.
Gövde ve omuzların çiziminin yuvarlak ve yumuşak vücut hatları olması uyumlu ve
geçimli bir çocuk olabileceğidir. Kolların çiziminin iki yana açılmış olması insanlarla
yakın ilişki kuran ya da kurmak isteyen, sevecen bir çocuk olduğunun göstergesidir.
Ellerin çizilmesi dış dünyaya ilgi duyduğu ve iletişim kurmaktan hoşlandığı anlamında
fakat yumruk şeklinde olması saldırganlığın bir göstergesi olabileceği gibi sembolik bir
çizim şekli de olabilir. Bacakların çizilmesi çocuğun var olmak için başkasının
desteğine ihtiyaç duyduğu anlamında ya da tamamen gerçeğe uygun çizme isteği
olabilir. Ayakların yuvarlak ve oval çizilmiş olması da özgüveni ve bağımsız kişiliği
simgeler.
85
Hemşirenin saçları uzun ve kahverengiye boyanmıştır. Resimde hemşirenin
gözbebekleri yok, kirpikleri var ve ağzı hafif açıktır. Kıyafeti kırmızı renkte ve
kıyafetinde de ‘’ayyıldız’’ amblemi bulunmaktadır. Omuzlar yuvarlak, ayaklar sola
bakar şekilde ve elleri yumuk gibi çiçek şeklinde çizilmiştir.
Resimde insan figürünün bir tane çizilmesinin çocuğun sosyal ilişkilerinde
kopukluk olduğunu gösteriyor olabilir. Renk çiziminde sıcak renklerin kullanım
yoğunluğu kırmızı renk olup, resimde kırmızı renginin sadece hemşire kıyafetinde
olması kan rengi olması nedeniyle mesleğin hayati önem taşıdığı vurgusu olabilir. Renk
seçiminde çocuğun soğuk renklerin kullanım yoğunluğu mavi renk olup, mavi rengini
hastane ve bulut çiziminde kullanmış olup, hastaneye güvenin, sakinliğin bir göstergesi
olabilir. Daha çok mavi rengin kullanılması çocuğun tedbirli, dikkatli olduğunu,
tarafsızlığını, kendini kontrol edebilmesini simgeleyebilir. Ağız şeklinin biraz açık
biçimde çizilmesi insanlarla konuşma ve iletişime geçme isteğini belirtir. Burunun
çizilmemesi ben algısı ve özgüven sembolü eksikliğinin göstergesidir. Boyun kısmının
çizilmiş olması çocukta dürtü kontrolünün iyi olduğunu gösterebilir. Gövde omuzların
çiziminin yuvarlak ve yumuşak vücut hatları olması uyumlu ve geçimli bir çocuk
olduğunu gösterir. Kolların çizimin iki yana açılmış olması çocuğun insanlarla yakın
ilişki kuran, sevecen olduğunu gösterir. Ellerin yumruk şeklinde çizilmesi saldırganlığın
bir işareti olabilir. Ayakların sola dönük ve oval şekilde çizilmesi ise sorumluluk,
bağımsız kişilik, gelecekte kendine hedef belirlemenin bir göstergesidir.
86
Resimde insan figürünün birden fazla çizilmesi (hasta ve hemşire) çocuğun
sosyal ilişkilerde kopukluk olmadığını gösterir. Resimde hastane binası yüksek
çizilmiştir. Bu çocukta hastaneye karşı bir gerginlik olabilir. Renk seçiminde sıcak
renklerin kullanım yoğunluğu turuncu renk olup, en çok hemşire ve helikopter
figüründe kullanılmış ve endişe, panik hali olabilir. Yaşamla ölüm arasındaki mücadele
ve azalan enerjinin aşılması olarakta yorumlanabilir. Renk seçiminde soğuk renklerin
kullanım yoğunluğu mavi renk olup, çocuğun kendini kontrol edebilmesi, tarafsız
kişiliği, sakinlik ve uyumu olabilir. Ağız şeklinin kapalı çizilmesi hasta ve hemşirenin
iletişim kurmadığı anlaşılabilir. Ancak ağız şekli gülümser şekilde çizilmiş ve bu da
olumlu bir hemşire imajını gösterir. Burunun çizilmemesi ben algısı ve özgüven
yetersizliğidir. Boyunun çizilmiş olması çocukta dürtü kontrolünün iyi olması olabilir.
Gövde ve omuzların çiziminin köşeli ve sert vücut hatları olması saldırgan ve
problemleri fiziksel şiddet kullanarak çözen çocuk olduğu anlamı taşır. Kolların
çiziminin gövdeye bitişik çizilmiş olması ise insanlarla ilişki kurmada zorluk çektiği
anlamında olabilir. Hastanedeki haç işaretleri belki de çizgi film etkisi olabilir.
87
yansıtmak istemesi, kalbin kırmızı renginde olması gerçeğe yakın renk olması nedeniyle
de olabilir. Kalp gerçeğe uygun renkte boyanmış ve ambulans üzerinde olması ise
hayati önemini vurguluyor. Renk seçimde soğuk renklerin kullanım yoğunluğu mavi
renk olup, çocuğun kendine olan güveni, tarafsızlığı, uyumunu simgeler. Saçların
boyanmasının bastırarak çizilmesi çocuğun fiziksel olarak güçlü olma isteğidir. Ağız
şeklinin kapalı çizilmesi çocuğun insanlarla ilişkilerinde çekingen davrandığını
gösterebilir. Boyunun çiziminin uzun ve ince olması çocuğun istek ve arzularını
bastırma eğiliminde olduğu anlaşılabilir. Kolların çiziminin iki yana açılmış olması
insanlarla yakın ilişki kurabilen, sevecen bir çocuk olmasıdır. Bacakların çizilmemiş
olması çocukta var olmak için başkasının desteğine ihtiyaç duyması olabilir. Ayakların
çizilmemesi de çocuğun aileye bağımlılığını simgeleyebilir.
88
Resimde en çok soğuk renklerin hakim olması çocuğun iddacı, huysuz, uyumsuz
özelliklere sahip olduğu anlamı taşır. Resimde insan figürü çizimine göre saçların
boyanmasının bastırarak çizilmesi fiziksel olarak güçlü olma arzusudur. Ağız şeklinin
kapalı çizilmesi çocuğun insanlarla ilişki kurmada çekingen davrandığı anlaşılabilir.
Burunun çizilmemesi ben algısı ve özgüven eksikliği olabilir. Boyunun çiziminin kısa
ve kalın çizilmesi çocuğun öfke kontrolünde sorun yaşadığı, istek ve arzularını
ertelemede, kurallara uymada sorun yaşadığı özellikle tek çocuklu ailelerde bu anlam
çıkabilir. Gövde ve omuzların çiziminin köşeli ve sert vücut hatları olması sorunlarını
fiziksel şiddet kullanarak çözdüğü anlamına gelebilir. Kolların çiziminin iki yana
açılmış olması sevecen, insanlarla yakın ilişki kuran bir çocuk olduğudur. Ellerin
yumruk şeklinde çizilmesi çocuğun saldırgan olabileceği anlamı taşır. Ayakların
çizilmemesi de aileye bağımlı, özgüven eksikliği olduğu anlaşılabilir. Hemşire
figürünün hastaya yakın çizilmesi olumlumludur.
89
Kolların çiziminin iki yana açılmış çizilmesi sevecen ve insanlarla yakın ilişki kurabilen
bir çocuk olduğu anlamı taşır. Ayakların çizilmemesi ise özgüven eksikliği ve aileye
bağımlılığı simgeleyebilir. Çocuğun çizdiği hastaneye ‘’Avrupa Hospital’’ yazmasının
nedeni izlediği çizgi film ya da gördüğü bir hastane binasının etkisidir.
90
Resimde insan figürünün sadece bir tane çizilmesi çocuğun sosyal ilişkilerinde
kopukluk olduğunu gösterebilir. Renk seçiminde sıcak renklerin kullanım yoğunluğu
kırmızı renk olup, hayati öneme sahip bir durumu, problemi ve geçirilmiş bir olay
resmetmiş olabilir. Renk seçiminde soğuk renklerin kullanım yoğunluğu yeşil renk
olup, sağlığa kavuşma ve uyumu simgeler. Ağız şeklinin kapalı çizilmesi çocuğun
insanlarla ilişkilerinde çekingen davrandığını gösterbilir. Burunun çizilmemesi ben
algısı ve özgüven yetersizliğidir. Gövde ve omuzların çiziminin köşeli ve sert vücut
hatları olması çocuğun saldırgan olabileceği ve problemlerini fiziksel şiddet kullanarak
çözen çocuklarda görülür. Ellerin büyük çizilmesi çocuğun dış dünyadan saldırganlık
gördüğü ve/veya saldırganlık gösterdiği anlamı taşıyabilir. Ayakların çizilmemesi de
özgüven eksikliği, aile bağımlılığı olan bir çocuk olduğu anlaşılmaktadır.
91
utangaçlık, iletişim eksikliği olabildiğini gösterir. Ayakların çizilmemesi de aileye
bağımlılık ve özgüven eksikliği olabilir.
92
Araba figürünün içinde çöp adam insan çizimi bulunmaktadır ve bu hasta çizimidir.
Kağıdın üst kısımlarında mavi renk ile kısa kısa çizilmiş çizgiler bulunmaktadır. Ayrıca
sağ üst köşesinde sarı renkte tam ay şeklinde çizilmiş güneş figürü de bulunmaktadır.
Resimde insan figürünün birden fazla çizilmesi çocuğun sosyal ilişkilerinde
kopukluk olmadığı anlamı taşır. Renk seçiminde sıcak renklerin kullanım yoğunluğu
kırmızı renk olup, tehlike, hayati önem taşıyan bir konu ya da problemin varlığı, bazen
de öfke, saldırganlık anlamı taşır. Renk seçiminde soğuk renklerin kullanım yoğunluğu
mavi renk olup, tedbirli, dikkatli olmayı, tarafsızlığı, sakinliği, çocuğun kendini kontrol
edebilmesini ve kendine olan güveni anlamı taşır. İnsan figürü çizimine göre ağız
şeklinin kapalı çizilmesi çocuğun insanlarla ilişki kurmakta çekindiği anlamı taşır.
Burunun çizilmemesi ben algısı ve özgüven eksikliği anlamı taşır. Boyun kısmının
çizilmemesi çocukta dürtü kontrolünün iyi olmadığı anlamı taşır. Ellerin çizilmemesi
çocukta özgüven eksikliği, utangaçlık, insanlarla iletişim kurmada yetersizliği anlamı
taşıyabileceği gibi tırnak yeme, hırsızlık vb durumlardan dolayı suçluluk hissettiği
anlamı da taşıyabilir. Bacakların çizilmemesi çocuğun özgün olmaması, var olmak için
başkasının desteğine ihtiyacı olduğu anlamları taşır. Ayakların çizilmemesi de özgüven
eksikliği, aileye bağımlılığı işaret edebilir.
93
özgüven eksikliği anlamı taşır. Boyun kısmının çizilmemesi çocukta dürtü kontrolünün
iyi olmadığı anlamı taşır. Gövde ve omuzların çiziminin köşeli ve sert vücut hatları
olması çocukta saldırgan dürtülerin olduğu, problemlerini fiziksel şiddet kullanarak
çözdüğü anlaşılabilir. Kolların çiziminin iki yana açılmış olması sevecen ve insanlarla
yakın ilişki kuran bir çocuk olduğu anlaşılabilir. Ellerin büyük çizilmesi çocuğun dış
dünyadan saldırganlık gördüğü ya da dış dünyaya saldırgan davrandığı anlamı taşır.
Bacakların çizilmesi var olmak için başkasının desteğine ihtiyacı olmadığı anlamı taşır.
Ayak uçlarının da iki ayrı yöne doğru bakmış şekilde olması ile de çocuğun büyümek
ile çocuk kalma arasında ikilem yaşadığı, kararsızlık ve tereddüt gösterdiği
anlaşılmaktadır.
94
çizilmemesi çocukta ben algısı ve özgüven eksikliğidir. Boyunun çizilmesi çocukta
dürtü kontrolünün iyi olması anlamı taşır. Gövde ve omuzların çiziminin yuvarlak ve
yumuşak vücut hatları olması çocuğun uyumlu ve geçimli özellikleri olduğu anlamı
taşır. Kolların çiziminin iki yana açılmış çizilmesi sevecen ve insanlarla yakın ilişki
kuran çocuklarda görülür. Ancak ellerin arkaya saklanarak çizilmiş olması çocukta
özgüven eksikliği, utangaçlığı, insanlarla iletişim kurmada yetersizliği gösteriyor
olabilirken, tırnak yeme, hırsızlık vb durumlardan suçluluk hissetmesi de anlaşılabilir.
Bacakların sağlam ve dengeli çizilmesi bacakların özgün olması ve var olmak için
başkasının desteğine ihtiyaç duymaması anlamı taşır. Ayakların da yuvarlak biçimde
çizilmesi çocuğun özgüveni sorumlu, bağımsız kişiliği olduğunu simgeler. Resimde
güneş çizilmemiştir. Güneş anneyi ifade eder.
95
Resimde insan figürünün sadece bir tane olması çocuğun sosyal ilişkilerinde
kopukluk olduğu anlamı taşıyabilir. Renk seçiminde sıcak renklerin kullanım
yoğunluğu kırmızı renk olup, tehlike, hayati önem taşıyan bir konu ya da problemin
varlığı, bazen de öfke, saldırganlık anlamı taşır. Resimde en çok soğuk renklerin hakim
olması çocuğun iddacı, huysuz, uyumsuz karakter özelliği taşıdığı anlamındadır. En çok
resimde kahverenginin kullanılması çocuğun sevgi ve ilgi beklediği, korunmaya ihtiyaç
duyduğu anlamı taşıdığı gibi tuvalet eğitimi döneminde annesiyle çatışma yaşayan,
eğitime direnç gösteren çocuklarda da görülebilir. İnsan figürü çizimine göre ağız
şeklinin kapalı çizilmesi çocuğun insanlarla ilişki kurmakta çekindiği anlamı taşır.
Burunun çizilmemesi ben algısı ve özgüven eksikliği anlamı taşır. Boyunun kısa ve
kalın çizilmesi çocuğun öfkesini kontrolde problem yaşadığı, istek ve arzularını
ertelemede, sabretmede ve kurallara uymada zorluk çektiği anlamı taşır. Gövde ve
omuzların çiziminin köşeli ve sert vücut hatları olması çocukta saldırgan dürtülerin
varlığı ve problemlerini fiziksel şiddet kullanarak çözdüğü anlamındadır. Kolların
çiziminin iki yana açılmış olması sevecen ve insanlarla yakın ilişki kuran çocuklarda
görülür. Kollar ve ellerin detaylı çizilmesi çocuğun dış dünyaya ilgi duyduğu insanlarla
ve diğer canlılarla iletişim kurmaktan hoşlandığı anlamı taşır. Ayak uçlarının da ayrı
yönlere bakmış olması çocuğun büyümekle çocuk kalmak arasında ikilem yaşadığı,
kararsızlık ve tereddüt gösterdiği anlaşılır.
96
üniforma olarak düşünülebilir. Doktor hastadan uzak ama sıcak renkte çizilmiş olsa da
silik çizilmiştir. İnsan figürü çizimine göre ağız şeklinin kapalı çizilmesi çocuğun
insanlarla ilişki kurmakta çekindiği anlamı taşır. Hatanın ağız kısmı üzgün çizilmiştir.
Burunun çizilmemesi ben algısı ve özgüven eksikliğidir. Kolların çiziminin iki yana
açılmış olması sevecen ve insanlarla yakın ilişki kuran çocuklarda görülür. Ellerin
çizilmemesi çocukta özgüven eksikliği, utangaçlık, insanlarla iletişim kurmada
yetersizliği anlamı taşıyabileceği gibi tırnak yeme, hırsızlık vb durumlardan dolayı
suçluluk hissettiği anlamı da taşıyabilir. Ayak uçlarının da iki ayrı yöne bakmış olması
çocuğun büyümekle çocuk kalmak arasında ikilem yaşadığı, kararsızlık ve tereddüt
gösterdiği anlamındadır.
97
anlaşılır. Ayak uçlarının da sağa doğru çizilmesi ise çocuğun geçmişe, geriye dönük
yaşadığı anlamı taşır. Resimde hastane imajı yoktur.
98
Resim 19.a. anlatımı:
Resimde tabelasında kırmızı renkte ‘’ayyıldız’’ amblemi olan büyük bir hastane
figürü bulunmaktadır. Bu hastanenin içinde maviye boyamış, başında kep ve kep
kısmında aynı ‘’ayyıldız’’ amblemi ve muhtemelen doktor olan bir erkek insan figürü
bulunmaktadır. Hastanenin yanında ise mavi, turuncu renkte, saçları kahverengi, elleri
kırmızı renkte çizilmiş bir kız figürü çizilmiştir. Resmin sol üst kısmında parlak sarı
renkte bir güneş ve yanında mavi renge boyanmış bulutlar da çizilmiştir.
Resimde insan figürünün birden fazla çizilmesi çocuğun sosyal ilişkilerinde
kopukluk olmadığı anlamı taşır. Renk seçiminde sıcak renklerin kullanım yoğunluğu
kırmızı renk olup, tehlike, hayati önem taşıyan bir konu ya da problemin varlığı, bazen
de öfke, saldırganlık anlamı taşır. Renk seçiminde soğuk renklerin kullanım yoğunluğu
mavi renk olup, tedbirli, dikkatli olmayı, tarafsızlığı, sakinliği, çocuğun kendini kontrol
edebilmesini ve kendine olan güveni anlamı taşır. İnsan figürü çizimine göre saçların
bastırılarak çizilmesi çocuğun fiziksel olarak güçlü olma isteğidir. Ağız şeklinin kapalı
çizilmesi çocuğun insanlarla ilişki kurmakta çekindiği anlamı taşır. İri, ayrıntılı çizilen
gözler çocuğun aşırı gözlemci olması, dış dünya ile aşırı ilişki kurma isteği anlaşılır.
Burunun çizilmemesi ben algısı ve özgüven eksikliğidir. Gövde ve omuzları çiziminin
köşeli ve sert vücut hatları olması çocukta saldırgan dürtülerin varlığı ve problemlerini
fiziksel şiddet kullanarak çözdüğü anlamı taşır. Kolların çiziminin iki yana açılmış
olması sevecen ve insanlarla yakın ilişki kuran çocuklarda görülür. Ellerin büyük
çizilmesi çocuğun dış dünyadan saldırganlık gördüğü ya da dış dünyaya saldırgan
davrandığı anlamı taşır. Bacakların sağlam ve dengeli çizilmesi bacakların özgün
olduğu ve var olmak için başkasının desteğine ihtiyacı olmadığı anlamı taşır. Ayakların
hiç çizilmemesi de çocuğun özgüven eksikliğini ve aileye olan bağımlılığını gösterir.
99
şekilde hasta giysisi yeşile boyanmış, iki kız, bir erkek insan figürü bulunmaktadır.
Resmin sol üst köşesinde parlak sarı renkte bir güneş çizilmiştir.
Resimde insan figürünün birden fazla çizilmesi çocuğun sosyal ilişkilerinde
kopukluk olmadığı anlamı taşır. Renk seçiminde sıcak renklerin kullanım yoğunluğu
sarı renk olup, ailesinde değer gören sevilen çocuklar tarafından tercih edilirken
olgunluğu ve kanaatkarlığı da simgeleyebilir. Renk seçiminde soğuk renklerin kullanım
yoğunluğu yeşil renk olup, sağlık ve iyileşme anlamı taşır. Resimde en çok sıcak
renklerin hakim olması çocuğun sevecen, uyumlu, işbirlikçi mizaca sahip olduğu anlamı
taşır. İnsan figürü çizimine göre kafanın normalden küçük olması arkadaş edinmede ve
insanlarla ilişki kurmada zorluk çeken, içe kapanmaya eğilimli çocuklarda görülür. Ağız
şeklinin kapalı çizilmesi çocuğun insanlarla ilişki kurmakta çekindiği anlamı taşır.
Burunun çizilmesi çocukta ben algısı ve özgüven eksikliği olmadığı anlamı taşır. Boyun
kısmının çizilmesi çocukta dürtü kontrolünün iyi olduğu anlamı taşır. Gövde ve
omuzların çiziminin köşeli ve sert vücut hatları çizilmesi çocukta saldırgan dürtülerin
varlığı ve problemlerini fiziksel şiddet kullanarak çözdüğü anlamı taşır. Kolların
çiziminin iki yana açılmış olması sevecen ve insanlarla yakın ilişki kuran çocuklarda
görülür. Bacakların çizilmesi çocuğun var olmak için başkasının desteğine ihtiyacı
olmadığı anlamı taşır. Ayakların çizilmemesi de özgüven eksikliği ve aileye olan
bağımlık anlaşılabilir.
100
renklerin kullanım yoğunluğu yeşil renk olup, sağlık ve iyileşme anlamı taşır. Doktor
çiziminde yeşil renk çizilmesi sağlık veren anlamında ya da iniforma anlamında da
kullanılmış olabilir. Resimde en çok sıcak renklerin kullanılması çocuğun sevecen,
uyumlu, işbirlikçi mizaç özelliklerine sahip olduğu anlamı taşır. İnsan figürü çizimine
göre ağız şeklinin kapalı olması çocuğun insanlarla ilişki kurmaktan çekindiği anlamı
taşıyabilir. Burunun çizilmesi ben algısı ve özgüven eksikliği olmamasıdır. Boyunun
kısa ve kalın çizilmesi çocuğun öfkesini kontrolde sorun yaşadığı, istek ve arzularını
ertelemede, sabretmede ve kurallara uymada zorluk çektiği anlamı taşır. Gövde ve
omuzların çiziminin yuvarlak ve yumuşak vücut hatları olması çocuğun uyumlu,
geçimli özellikleri olduğu anlamı taşır. Kolların çiziminin iki yana açılmış olması
sevecen ve insanlarla yakın ilişki kurabilen çocuklarda görülür. Bacakların güçsüz ve
dengesiz olması çocuğun özgün olmaması, ailenin desteğine ihtiyaç duyduğu anlamı
taşır. Ayakların çizilmemiş olması da çocuğun özgüven eksikliğini ve aileye
bağımlılığını işaret eder. Çocuğun kızılay arabası çizerek kızılayı biliyor olduğunu
gösterir. Bu çocuğun dikkatli iyi bir gözlemci olduğunu da gösterir.
101
uyumsuz mizaç özellikleri olduğunu gösterir. İnsan figürü çizimine göre kafanın
normalden küçük çizilmesi arkadaş edinmede ve insanlarla ilişki kurmada zorluk çeken,
içe kapanmaya eğilimli çocuklarda görülür. Saçların boyanmasının bastırılarak çizilmesi
çocuğun fiziksel olarak güçlü görünme isteğidir. Ağız şeklinin kapalı çizilmesi çocuğun
insanlarla ilişki kurmakta çekindiği anlamı taşır. Burunun çizilmemesi ben algısı ve
özgüven eksikliği anlamı taşır. Boyun kısmının çizilmemesi çocukta dürtü kontrolünün
iyi olmaması anlamı taşır. Gövde ve omuzların çiziminin yuvarlak ve yumuşak vücut
hatları çizilmesi çocuğun uyumlu ve geçimli özellikleri olduğu anlamı taşır. İki yana
açılan kolların çizilmesi sevecen ve insanlarla yakın ilişki kuran çocuklarda görülür.
Bacakların sağlam ve dengeli çizilmesi var olmak için başkasının desteğine ihtiyacı
olmadığı ve bacakların özgün olduğu anlamı taşır. Ayrıca dizlerin çizilmesi bağımsızlık
isteyen, kendi işini kendi görmek isteyen çocuklarda görülür. Ayakların yuvarlak ve
oval şekilde çizilmesi de çocuğun özgüveni sorumlu, bağımsız kişiliğini işaret eder.
Çocuğun çizdiği resimde sağlık bakanlığı yazıyor olması yaşına göre bunu bildiğini
gösterir.
102
figürü çizimine göre kafanın normalden büyük çizilmesi çocukta duygusal ve sosyal
iletişimde yetersizlik belirtisi olmakla birlikte kendini zekaca yaşıtlarından geri gören
ve okul başarısı düşük bulunan çocuklarda görülebilir. Ağız şeklinin kapalı ağız
çizilmesi çocuğun insanlarla ilişki kurmakta çekindiği anlamı taşır. Burunun
çizilmemesi ben algısı ve özgüven eksikliği anlamı taşır. Boyun kısmının çizilmemesi
çocukta dürtü kontrolünün iyi olmaması anlamındadır. Gövde ve omuzların çiziminin
köşeli ve sert vücut hatları olarak çizilmesi çocukta saldırgan dürtülerin varlığı ve
problemlerini fiziksel şiddet kullanarak çözdüğü anlamı taşır. Kolların çiziminin iki
yana açılmış şekilde çizilmesi sevecen ve insanlarla yakın ilişki kuran çocuklarda
görülür. Ellerin çizilmemesi çocukta özgüven eksikliği, utangaçlık, insanlarla iletişim
kurmada yetersizliği anlamı taşıyabileceği gibi tırnak yeme, hırsızlık vb durumlardan
dolayı suçluluk hissettiği anlamı da taşıyabilir. Bacakların sağlam ve dengeli çizilmesi
çocukta bacakların özgün olması ve var olmak için başkasının desteğine ihtiyaç
duymaması anlamı taşır. Ayakların çizilmemesi özgüven eksikliği ve aileye olan
bağımlık anlaşılabilir.
103
sosyal iletişimde yetersizlik belirtisi olmakla beraber kendini zekaca yaşıtlarından geri
gören ve okul başarısı düşük olabildiği anlaşılabilir. Saçların boyanmasının bastırılarak
çizilmesi çocuğun fiziksel olarak güçlü görünme isteğidir. Ağız şeklinin kapalı biçimde
çizilmesi çocuğun insanlarla ilişki kurmakta çekindiği anlamı taşır. Burunun
çizilmemesi ben algısı ve özgüven eksikliğidir. Boyunun çiziminin uzun ve ince
çizilmesi kuralcı ve kontrolcü aile çocukları tarafından çizilir. Çocuğun istek ve
arzularını sürekli bastırma eğiliminde olduğu ve sürekli kendini kontrol etme ihtiyacı
duyduğu anlamına gelir. Gövde ve omuzların çiziminin yuvarlak ve yumuşak vücut
hatları olması çocuğun uyumlu ve geçimli özellikleri olduğu anlamı taşır. İki yana
açılan kolların çizimi sevecen ve insanlarla yakın ilişki kuran çocuklarda görülür.
Ellerin yumruk şeklinde çizilmesi çocuğun yaşıtlarıyla ilişkisinde saldırganlığının bir
işaretidir. Bacakların sağlam ve dengeli çizilmesi bacakların özgün olduğu ve var olmak
için başkasının desteğine ihtiyaç duymadığı anlamı taşır. Ayakların oval ve yuvarlak
biçimde çizilmesi de çocuğun özgüveni sorumlu ve bağımsız kişiliğini simgeler.
Resimde doktor ve hemşire yan yana ve yeşil zeminde çizilmesi iyileştiriciler anlamında
olabilir. Doktor figüründe steteskop, hemşire figüründe enjektör çizilmesi çocuğun iyi
bir gözlemci olduğunu ya da hastane tecrübesi olduğunu gösterir.
104
taşır. Kolların çiziminin iki yana açılmış olması sevecen ve insanlarla yakın ilişki kuran
çocuklarda görülür. Ellerin çizilmemesi çocukta özgüven eksikliği, utangaçlığı,
insanlarla iletişim kurmada yetersizliği göstermekle birlikte çocukta tırnak yeme,
hırsızlık vb. durumlardan suçluluk hissetmesi de anlaşılabilir. Ayakların çizilmemesi de
çocuğun özgüven eksikliğini ve aileye olan bağımlılığını gösterir. Resimde sadece
hastalarda gülümsüyor şeklinde çizilmiştir. Bu da daha önce hastane tecrübesi olmuş
olabilir. Çizilen çöp adamlarda giysi var ve sadece masadaki hastada çizilmemiştir.
Hastanın başının altında yastık bulunmaktadır. Her iki merdiven de üç basamaklı
çizilmiştir. Bu da çocuğun iyi bir gözlemci olduğu anlamındadır. Muayene masalarının
çok yüksek olması çocuğun sağlık amaçlı bir tecrübesinde edindiği izlenim olbileceği
gibi ulaşılamaz bir durum gibi de olabilir.
105
çok soğuk renklerin hakim olması çocuğun iddacı, huysuz, uyumsuz mizaca sahip
olduğu anlamı taşır. Ağız şeklinin kapalı çizilmesi çocuğun insanlarla ilişki kurmakta
çekindiği anlamı taşır. Burunun çizilmemesi ben algısı ve özgüven eksikliği anlamı
taşır. Boyun kısmının çizilmiş olması çocukta dürtü kontrolünün iyi olmaması anlamı
taşır. Gövde ve omuzların çiziminin köşeli ve sert vücut hatları olması çocukta saldırgan
dürtülerin varlığı ve problemlerini fiziksel şiddet kullanarak çözdüğü anlamı taşır. İki
yana açılan kolların çizilmesi sevecen ve insanlarla yakın ilişki kuran çocuklarda
görülür. Ellerin çizilmemesi çocukta özgüven eksikliği, utangaçlık, insanlarla iletişim
kurmada yetersizliği anlamı taşıyabileceği gibi tırnak yeme, hırsızlık vb. durumlardan
dolayı suçluluk hissettiği anlamı da taşıyabilir. Bacakların sağlam ve dengeli çizilmesi
bacakların özgün olması ve var olmak için başkalarına ihtiyacı olmadığı anlamı taşır.
Ayakların çizilmemesi de aileye bağımlılığını ve özgüven eksikliğinin bir göstergesi
olabilir.
106
insanlarla ilişki kurmakta çekindiği anlamı taşır. Burunun çizilmemesi ben algısı ve
özgüven eksikliği anlamı taşır. Gövde ve omuzların çiziminin yuvarlak ve yumuşak
vücut hatları olması çocuğun uyumlu ve geçimli özellikleri olduğu anlamı taşır.
Kolların çiziminin iki yana açılmış olması sevecen ve insanlarla yakın ilişki kuran
çocuklarda görülür. Bacakların çizilmesi var olmak için başkasının desteğine ihtiyacı
olmadığı anlamı taşır. Ayak uçlarının sağ tarafa bakıyor olması da çocuğun geçmişe,
çocukluk yıllarına dönük yaşadığına işaret eder.
107
çizilmesi çocuğun özgüveni sorumlu, bağımsız kişiliği olduğunu simgeler. Resimde
serum ve serum askısının detaylı çizilmesi hem iyi gözlemci olduğunu hem de hastane
tecrübesi olduğu anlamı taşır. Ayrıca resimde güneş ve yıldızların fazla çizilmesi mutlu
bir çocuk olduğu anlamındadır.
108
Resim 30.a. anlatımı:
Resimde mavi renkte bir yatakta yatan kırmızı giysili, saçları kahverengi,
kolunda serum, yanında serum askısı olan, muhtemelen hasta olan bir insan figürü
çizilmiştir. Yanında etejere benzeyen kahverenginde bir şekil çizilmiştir. Onun yanında
mor renkte bir kelebek şekli çizilmiştir. Hastanın diğer yanında pembe turuncuya
boyanmış, kulakları oldukça büyük insan figürü bulunmaktadır. Onun yanında da mavi
ve siyah renkte boyanmış, boynunda steteskop olan muhtemelen bir doktor figürü
bulunmaktadır. Resmin en sağ kısmında ise, tamamen turuncu renkte bir sedye ve
içinde yine kulakları büyük bir insan figürü bulunmaktadır. Etrafında kımızı renkte uğur
böceği, sarı renkte bir kuş ve yeşil renkte bir solucan çizilmiş. Resmin tamamında sarı
renkte yıldızlar çizilmiştir.
Resimde insan figürünün birden fazla çizilmesi çocuğun sosyal ilişkilerinde
kopukluk olmadığı anlamı taşır. Resimde çizilmiş kuş, kelebek, uğur böceği, solucan
resmi bulunmaktadır. Bu da kuş özgürlüğü, hayvan figürleri çocuğun hayvanları çok
sevdiğini gösterir. Renk seçiminde sıcak renklerin kullanım yoğunluğu turuncu renk
olup, endişeyi, yaşamla ölüm arasındaki mücadeleyi, azalan enerji vb durumları
aşmanın bir göstergesidir. Renk seçiminde soğuk renklerin kullanım yoğunluğu mavi
renk olup, tedbirli, dikkatli olmayı, tarafsızlığı, sakinliği, çocuğun kendini kontrol
edebilmesini ve kendine olan güveni anlamı taşır. İnsan figürü çizimine göre saçların
boyanmasının bastırılarak çizilmesi çocuğun fiziksel olarak güçlü görünme isteğidir.
Ağız şeklinin kapalı çizilmesi çocuğun insanlarla ilişki kurmakta çekindiği anlamı taşır.
Burunun çizilmesi ben algısının olması ve özgüven eksikliğinin olmamasıdır.
Kulakların çizilmesi eleştirilere açık olması anlamı taşır. Boyunun uzun ve ince
çizilmesi kuralcı ve kontrolcü aile çocukları tarafından çizilir. Çocuğun istek ve
arzularını sürekli bastırma eğiliminde olduğu ve sürekli kendini kontrol etme ihtiyacı
duyduğu anlamına gelir. Gövde ve omuzların çiziminim yuvarlak ve yumuşak vücut
hatları olması çocuğun uyumlu ve geçimli özellikleri olduğu anlamındadır. Bacakların
çizilmesi çocuğun var olmak için başkasının desteğine ihtiyaç duymadığını
anlamındadır. Ayak uçlarının sola dönük çizilmesi de geleceğe yönelmenin kendine
hedef belirlemenin bir göstergesidir.
109
4.1.2. Hastane Grubu Çocukların Resimlerinin Anlatımı
Resim 1.b. anlatımı:
Resimde büyük iri bir şekilde çizilmiş bir güneş ve iki tane bulut bulunmaktadır.
Resmin sağ tarafında büyük bir şekilde çizilmiş bir kelebek bulunuyor, ancak kelebeğin
alt tarafında iğneye benzer şekilde çizilmiş ve sarı renkte boyanmış bir şekildedir. İki
tane insan yüzü şeklinde çizilmiş çiçek, üzerinde elmalar olan bir ağaç bulunmaktadır.
Resimde yine bir ev çizilmiş evin içinde kutular ve kutuların içinde bölmeleri olan
odalar sıralanmış: Odalara bölünmüş olan o bölümlerde 6 tane figür bulunmaktadır.
Hastane, refakatçi çizimi, hastanedeki odalar 6 yataklı ve 6 refakatçi bulunmaktadır.
Resimde muhtemelen refakatçi olan çöp adam çizimleri bulunmaktadır.
Resimde insan figürü birden fazla olması çocuğun sosyal ilişkilerinde kopukluk
olmadığı anlaşılır. Resminde hastalığına ilişkin sadece bir obje mevcuttur. Çocuğun
çizdiği kelebeğin sarı uzun kuyruğu hastalığının bir sembolü olup, muhtemelen enjektör
vb bir şeyi ifade etmektedir. Resimde ağaç, kelebek, çiçekler, elmaları üzerinde olan
ağaç ve bir büyük güneş mevcuttur. Renk seçiminde sıcak renklerin kullanım
yoğunluğu sarı renk olup, hastalığının ve karamsarlığının bir sembolü olabilir. Renk
seçiminde soğuk renklerin kullanım yoğunluğu yeşil olup, resimde hem açık hem de
koyu yeşil kullanılmıştır. Bu durumda hem iyileşememeyi, hem de iyileşmeyi ifade
etmektedir. İnsan figürü çizimine göre kafa normalden büyük olup, çocuğun duygusal
ve sosyal iletişimde yetersizlik belirtisi olmakla beraber kendini yaşıtlarından zekaca
geri görmüş ve okul başarısı düşük olduğunun bir göstergesi olabilir. Aynı zamanda
hastalığından dolayı ve aldığı ilaçlar nedeniyle çocuğun dış görünümündeki içsel bir
kaygısı da olabilir. Ağız şeklinin kapalı ağız olarak çizilmesi insanlarla iletişim kurmak
istemediğinin bir göstergesidir. Gözlerin çiziminde bakışlar karışık, fakat bazı gözler ve
iri ayrıntılı çizilmiştir. İri ve ayrıntılı gözler gözlemciliğine işaret edebilir, dış dünya ile
ilişki kurmak istemesi olabilir. Burunun çizilmesi ben algısı ve özgüven sembolüdür.
Boyun kısmının çizilmemesi çocuğun öfke kontrolünde sorun yaşadığının bir belirtisi
olabilir. Kolların çiziminde ise gövdeyle bitişikte çizilen kollar, çöp adam şeklinde
çizilmiştir. Bu da insanlarla iletişim kurmada zorluk çeken çocuklar tarafından çizilir.
Çiçek, elma ağacı ve kelebek çizimi doğayı ve hayvanları seviyor anlamındadır.
110
Resim 2.b. anlatımı:
Resim çok silik çizilmiştir. Resimde büyük bir hastane mor ve yeşil renkte
çizilmiştir. Turuncu renkle boyanmış danışma gibi çokça çöp adam çizimi olan bir yer
çizimi ve arkasında hasta odaları gibi kırmızı ve sarı renkte yataklar bulunmaktadır.
Yatakların üstünde de kahverengiyle çizilmiş çöp adam şeklinde hastalar yatıyor şekilde
çizilmiştir. Hastane kapısı kahverenginde ve kapıya yakın renkli çizilmiş çöp adam
şeklinde insanlar bulunmaktadır. Bir tane kırmızıyla çizilmiş çöp adam şeklinde açık
mavi büyük yuvarlak içinde kız resmi bulunmaktadır. Mor renkte içi boş bulutlar
çizilmiştir. Resimde insan figürleri küçük ebatta çizilmiştir.
Resimde çizilen nesne ya da figürler gerçeğe yakın çizilmemiştir. Çünkü çocuk
gerçekçi çizemeyeceği endişesine kapıldığından çöp adam çizimi yapmış olabilir. Renk
seçimde sıcak renklerin kullanım yoğunluğu kırmızı olup, tehlike, hayati önem taşıyan
bir konu ya da problemin göstergesidir. Ayrıca öfke ve saldırganlık belirtisi de olabilir.
Renk seçiminde soğuk renklerin kullanım yoğunluğu mor olup, çocuğa fazla
sorumluluk yüklenildiğini, çocuğun üstesinden kalkamayacağı anlamı olabilir. Ağız
şeklinin kapalı çizilmesi, insanlarla ilişki kurmaktan çekiniyor olmasıdır. Burun
çizilmesi çocukta ben algısı olması ve özgüven eksikliği olmamasıdır. Boyun çiziminin
normal olması çocukta dürtü kontrolünün olduğu anlamındadır. Kollarını çizimi iki
yana açılan kollar şeklinde olup sevecen, insanlarla iletişim kurabilen çocuklarda
görülür. Ellerin çizilmemesi dış dünyaya ilgi duymaması, insanlarla iletişim kurmaktan
hoşlanmaması anlamındadır ya da çocukta suçluluk gibi duyguların yoğun olduğu,
tırnak yeme alışkanlığı olduğu anlaşılabilir. Ayaklar çizilmemesi ise çocukta özgüven
eksikliği ve aileye olan bağımlılığı anlamındadır. Resimde hastane dışındaki mavi
yuvarlakta hasta çizimi bulunmaktadır. Bu bölmenin fazla geniş çizilmesi ve dışarıdaki
yuvarlakta yatan hastanın dışarıya özlem duyduğu anlamına gelebilir.
111
Büyük insan çiziminde ise ayak çizimi bulunmaktadır. Hepsinde saçlar bastırılarak
çizilmiştir. Resmin sağ üst köşesinde büyük, parlar sarı renkte gülen bir güneş
bulunmaktadır. Resimde bir de hayal gibi yuvarlak şekilde ve içinde anlaşılmayan ya da
anlam ifade etmeyen yazılar yazılmıştır.
Resimde insan figürünün birden fazla olması çocuğun sosyal ilişkilerinde
kopukluk olmamasıdır. Resimdeki insan figürü ölçülerinin dengesiz olması çocukta
ezilmişlik, aşağılık duygusu olabilir. Renk seçimde sıcak renklerin kullanım yoğunluğu
kırmızı olup tehlike, hayati önem taşıyan bir konunun ya da problemin varlığını
belirtirken çocuğun saldırgan, öfkeli olmasının da bir göstergesi olabilir. Renk seçimde
soğuk renklerin kullanım yoğunluğunun yeşil olması sağlık ve iyileşmenin bir
göstergesi olup, uyumlu olmasını vurgulayabilir. Resimde insan figürü çizimine göre
saçların boyanmasının bastırılarak çizilmesi çocuğun güçlü olma arzusunda olmak
istemesidir. Ağız şeklinin kapalı ağız olması insanlarla ilişki kurmaktan çekindiği
anlamı taşıyabilir. İri, ayrıntılı çizilmiş gözler aşırı gözlemci, dış dünya ile aşırı ilişki
kurma isteği olabilir. Burunun çizilmemesi ben algısı yetersizliği ve özgüven
eksikliğinin bir göstergesidir. Boyun çiziminin abartılı çizilmiş olması akıl ile duygular
arasında iletişimde yetersizlik olabilir. Gövde ve omuzlarının çiziminin köşeli ve sert
vücut hatları olması saldırgan, problemlerini çözerken fiziksel şiddet kullanan bir çocuk
olduğu anlamındadır. Kolların çiziminde ki yana açılan kollar sevecen, insanlarla
iletişim kurabilen bir çocuk olduğu anlaşılır. Bacakların güçsüz ve dengesiz olması ise
hastalığı nedeniyle çocuğun desteğe ihtiyacı olduğunun göstergesi olabilir. Çocuğun
resminde ağaçların acil yazılı hastaneden büyük çizilmesi de doğa sevgisini gösterir.
112
Resimde insan figürünün birden fazla olması çocuğun sosyal ilişkilerinde
kopukluk olmadığını gösterir. Resimde çizilmiş ağaç, çiçek ve uçak bulunmaktadır. Bu
durum çocuğun mutluluğa özlemini yansıtmış olabilir. Renk seçimde sıcak renklerin
kullanım yoğunluğu turuncu renk olup, endişe, yaşamla ölüm arasındaki mücadeleyi ya
da azalan enerji gibi durumları aşmanın bir göstergesi olabilir. Renk seçimde soğuk
renklerin kullanım yoğunluğu mavi renk olup, tedbirli, dikkatli olmayı, tarafsızlığı,
çocuğun kendini kontrol edebilmesini simgeler. Daha çok kahverengi kullanılması sevgi
ve ilgi bekleyen çocuklarda, tuvalet eğitimi döneminde baskı gören, çatışma yaşayan
çocuklarda görüleceği gibi hüznü ve özlemi de simgeler. İnsan figürü çizimine göre ağız
şeklinin kapalı olması insanlarla ilişki kurmaktan çekiniyor olabilir. Burunun çizilmesi
çocukta ben algısı ve özgüvenin olmasıdır. Kulakların büyük çizilmesi eleştirileri
duymaktan rahatsız olmayan bir çocuk olduğu söylenebilir. Boyun kısmının
çizilmemesi çocukta dürtü kontrolünün iyi olmaması anlaşılır. İki yana açılan kolların
çizimi sevecen, insanlarla yakın ilişki kurabilen bir çocuk olabilir. Bacakların güçsüz ve
dengesiz çizilmesi çocuğun var olmak için başkasının desteğine ihtiyaç duyabileceği
gibi bacakların özgün olmaması anlamı da taşır. Ayakların çizilmesi ise çocuğun
özgüveni sorumlu, bağımsız kişiliğini ifade eder.
113
simgeler. İnsan figürü çizimine göre kafanın normalden büyük olması çocuğun
duygusal ve sosyal iletişimde yetersiz olmakla birlikte çocuğun akranlarından kendini
zekaca geri gördüğü ya da okul başarısı düşük olabilir. Saçların boyamasının
bastırılarak çizilmesi çocuğun kendini fiziksel olarak güçlü görme arzusudur. Ağız
şeklinin kapalı çizilmesi insanlarla ilişki kurmaktan çekindiği anlaşılabilir. İri, ayrıntılı
çizilmiş gözler çocuğun aşırı gözlemci olduğu ve dış dünya ile aşırı ilişki kurma isteği
olabilir. Burunun çizilmiş olması ben algısı olması ve özgüven eksikliği olmamasıdır.
Boyunun kısa ve kalın çizimi çocuğun öfkesini kontrolde zorlandığını, istek ve
arzularını ertelemede, sabretmede ve kurallara uymada zorluk çektiği anlamındadır.
Gövde ve omuzların çiziminin köşeli ve sert olması çocuğun saldırgan dürtülerinin
olabileceği ve sorunlarını fiziksel şiddet kullanarak çözdüğü anlamındadır. Kolların iki
yana açılmış çizilmesi sevecen ve insanlarla yakın ilişki kurabilen çocuklarda görülür.
Bacakların güçsüz ve dengesiz çizilmesi çocuğun bacaklarının özgün olmadığı
anlamındadır. Ayakların çizilmemesi de çocuğun aileye bağımlılığını ve özgüven
eksikliğini simgeler.
114
renklerin hakim olmasıyla çocuğun iddacı, huysuz ve uyumsuz mizaç özelliklere sahip
olduğunu gösterir. En çok kahverenginin kullanılması çocuğun özlemini ve hüznünü
simgelediği gibi tuvalet eğitimi zamanında baskı görmüş bir çocuk olabileceğini
gösterir. İnsan figürünün çizimine göre kafanın normalden büyük olması duygusal ve
sosyal iletişimde yetersizlik olabileceği gibi çocuğun kendini zekaca akranlarından geri
görüp, okul başarısı düşük olabilir. Saçların boyanmasının bastırılarak çizilmesi
çocuğun fiziksel olarak güçlü görünme isteğidir. Ağız şeklinin kapalı olması insanlarla
iletişim kurmaktan çekiniyor olabilir. İri, ayrıntılı çizilmiş gözler çocuğun aşırı
gözlemci olduğu, dış dünya ile ilişki kurmak istemesi olabilir. Burunun çizilmesi ben
algısı ve özgüveninin olmasıdır. Ancak burun deliklerini içeren şeklin çizilmesi ise
çocuğun zihinsel gelişiminin iyi olması anlamındadır. Ayrıca cinsel kimlik gelişiminin
ağırlık kazandığı bir dönemde olduğu anlaşılabilir. Boyunun uzun ve ince çizilmesi
kuralcı ve kontrolcü aile çocuklarında görülür ve çocuğun istek ve arzularını bastırma
eğiliminde, sürekli kendini kontrol etme eğiliminde olmasıdır. Gövde ve omuzların
yuvarlak ve yumuşak vücut hatları şeklinde çizimi uyumlu ve geçimli bir çocuk
olduğunu gösterir. İki yana açılan kolların çizimi sevecen ve insanlarla yakın ilişki
kurabilen çocuklarda görülür. Ellerin yumruk şeklinde çizilmesi çocuğun dış dünya ile
ilişkilerinde saldırgan olabileceği anlamındadır. Bacakların sağlam ve dengeli çizilmesi
bacakların özgün olduğu anlamına gelir. Ayak uçlarının sola bakıyor olması da çocuğun
geleceğe yönelmesi ve kendine bir hedef göstermesi anlamına gelir. Doktor ve
hemşireyi güler yüzlü çizmesi iyi anlamdadır.
115
enjektör, not defteri gibi şeyler bulunmaktadır. Ayrıca diğer odalarda çalışan küçük
insan figürleri çizilmiştir.
Resimde insan figürünün birden fazla çizilmesi çocuğun sosyal ilişkilerinde
kopukluk yaşamadığı anlamı taşır. Çocuğun resminde hastalığına ilişkin simgesel olarak
çocuk iki tane özel muayene odasının içini kara kalemle hafifçe çizmiştir. Bu da
hastanedeki ortamın kasvetli olmasını ifade etmiş olabilir. Renk seçiminde sıcak
renklerin kulanım yoğunluğu sadece çok az kırmızı renk olup, tehlike, hayati önem
taşıyan bir konunun ya da problemin varlığını simgeler ve kan rengi olması nedeniyle
de çizilmiş olabilir. Renk seçiminde soğuk renklerin kullanım yoğunluğu mavi renk
olup, tedbirli, dikkatli olmayı, tarafsızlığı, çocuğun kendini kontrol edebilmesini
simgeler. Resimde en çok soğuk renklerin hakim olmasıyla çocuğun iddacı, huysuz ve
uyumsuz mizaç özelliklerine sahip olduğu anlaşılır. Resimde insan figürü çizimine göre
ağız şeklinin kapalı olması çocuğun insanlarla ilişki kurmaktan çekindiği anlamındadır.
Burunun çizilmemesi ben algısı olmaması ve özgüven eksikliği olabilir. Çenenin geniş
çizilmesi çocuğun sürekli başkalarından destek bekleme, başkalarına güvenme ihtiyacı
olduğunu ve güçlü görünme isteği olabilir. Boyun kısmının çizilmemesi çocukta dürtü
kontrolünün iyi olmadığı anlamı taşıyabilir. Gövde ve omuzların çiziminin yuvarlak ve
yumuşak vücut hatları olması çocuğun geçimli ve uyumlu olduğu anlamındadır. İki
yana açılan kollar ise sevecen ve insanlarla yakın ilişki kuran çocuklarda görülür.
Ellerin çizilmemesi çocukta utangaçlık, insanlarla iletişim kurmada yetersizlik belirtileri
olabileceği gibi tırnak yeme, hırsızlık vb durumlardan suçluluk hissetmesi şeklinde de
yorumlanabilir. Resimde insan figürlerinin kıyafetinde düğmeler çizilmiştir. Bu da anne
yardımına ihtiyaç duymaması, kendi ihtiyaçlarını kendi karşılayan bir çocuk olduğunu
gösterebilir. Ayakuçlarının sağa bakması da çocuğun geçmişe daha önceki yıllara dönük
yaşadığı anlamındadır.
116
dışında aynı yüz figüründe pek çok çöp adam çizilmiştir. Bunlar palyaço resmi de
olabilir. Bir adet insan figürü de hastane yanında çizilmiş ama tamamlanmamıştır.
Ancak bu yarım insan figürünün gövde kısmında büyük kırmızı renkte bir kalp
çizilmiştir. Resmin sağ üst kısmında sarı renkte bir güneş ve yanında sıralı bulutlar
bulunmaktadır.
Resimde insan figürünün birden fazla olması çocuğun sosyal ilişkilerinde bir
kopukluk olmadığını gösterir. Resimde kalp şeklinde çizdiği kişinin yüzü hastalardan
farklı yöne bakar şekilde çizilmiştir. Bu da çocuğun sevdiği bir sağlık elemanı olduğu
anlamına gelebilir. Çünkü sağlık elemanı güler yüzlü çizilmiştir. Renk seçiminde sıcak
renklerin kullanım yoğunluğu kırmızı olup, tehlike, hayati önem taşıyan bir konunun ya
da problemin varlığı anlamı taşıyabilir. Renk seçiminde soğuk renklerin kullanım
yoğunluğu mavi olup, tedbirli, dikkatli olmayı, tarafsızlığı ve çocuğun kendini kontrol
etmesi olabilir. İnsan figürü çizimine göre kafanın normalden büyük çizilmesi çocuğun
duygusal ve sosyal iletişimde yetersizlik belirtisi olmakla beraber, kendini zekaca
yaşıtlarından geri görüp, okul başarısı düşük olması anlamındadır. Saçların
boyanmasının bastırılarak çizilmesi çocuğun fiziksel olarak güçlü olma arzusudur. Ağız
şeklinin fazla açık çizilmesi çocuğun insanlarla konuşma isteği olabileceği gibi
kızgınlığını kötü ve küfürlü sözlerle ifade etmesi anlamındadır. İri, ayrıntılı çizilen
gözler çocuğun aşırı gözlemciliğini ve dış dünya ile aşırı ilişki kurmak istediği
anlaşılabilir. Burunun çizilmesi ben algısı ve özgüven göstergesidir. Burun şeklinin çok
büyük çizilmesi çocukta ben algısı gerçek benin üzerindedir. Gövde ve omuzların
çiziminin köşeli ve sert vücut hatları olması çocukta saldırgan dürtülerin varlığını ya da
problemlerini fiziksel şiddet kullanarak çözdüğü anlamındadır. Kolların çiziminde iki
yana açılan kollar sevecen ve insanlarla yakın ilişki kurmak isteyen çocuklarda görülür.
Ellerin çizilmemesi çocuktaki utangaçlığı, insanlarla iletişim kurmada yetersizliği
olmasının yanı sıra çocukta tırnak yeme, hırsızlık vb durumlardan dolayı suçluluk
hissediyor olabilir. Ayakların çizilmemesi de özgüven eksikliği ya da bağımlı kişiliği
simgeleyebilir.
117
Saçları çok fazla bastırılmış; kolları, burnu, ayakları ve elleri olmayan bir insan figürü
bulunmaktadır. Yanında kırmızı renk ve küçük boyutta çizilmiş bir ambulans çizimi
bulunmaktadır. Ambulansın üzerinde ‘’acil servis, 112’’ yazısı yazılmıştır. Onun
dışında koyu yeşil renkte yerde yatan bir hasta çizimi bulunmaktadır.
Renk seçimde sıcak renklerin kullanım yoğunluğu kırmızı olup tehlike, hayati
bir konunun ya da problemin varlığını simgelediği gibi çocukta öfke örüntüsü de
anlaşılabilir. Ancak çok az, sadece acil arabası ve ambulans çiziminde bulunmaktadır.
Renk seçiminde soğuk renklerin kullanımı yoğunluğu mor renk olup, çocuğa fazla
sorumluluk yüklendiğini, kendisinden bekleneni yapamayacağı endişesine kapılması
anlaşılabilir. Ayrıca anne baba desteğine ve güvenine ihtiyaç duyan çocuklarda
görülebilir. İnsan figürü çizimine göre kafa normalden büyük olup, çocukta duygusal ve
sosyal iletişimde yetersizlik belirtisi olabileceği gibi kendini zekaca yaşıtlarından geri
gören ve okul başarısı düşük çocuklarda görülebilir. Saçların boyaması bastırılarak
çizilmesi çocuğun fiziksel olarak güçlü olma arzusudur. Ağız şeklinin kapalı ağız olarak
çizilmesiyle insanlarla ilişki kurmaktan çekiniyor olabilir. Burunun çizilmemesi ben
algısı ve özgüven eksikliğidir. Boyun kısmının çizilmemiş olması çocukta dürtü
kontrolünün iyi olmaması anlaşılabilir. Gövde ve omuzların çiziminde köşeli ve sert
vücut hatları olması çocuğun saldırgan dürtülerinin olabileceği ve sorunlarını fiziksel
şiddet kullanarak çözdüğü anlamı taşıyabilir. Kolların hiç çizilmemesi çocuğun
çevresiyle kopuk ilişkilerin göstergesi olabileceği gibi çocuğun ilgi görme isteği de
olabilir. Ellerin çizilmemesi ise çocuğun utangaçlığını, insanlarla iletişim kurmada
yetersizliği, özgüven eksikliği olmakla beraber, tırnak yeme, hırsızlık vb gibi
durumlarda suçluluk hissetmesi anlamı taşıyabilir. Bacakların güçsüz ve dengesiz
çizilmesi çocuğun var olmak için başkasının desteğine ihtiyaç duyması olarak
algılanabilir. Ayakların hiç çizilmemesi de özgüven eksikliği ve aileye olan bağımlık
anlaşılabilir.
118
büyük bir kapı, ve renkli bir zil bulunmaktadır. İkinci katında doktor, üçüncü katında ise
bu iki hemşireyle iki adet renkli sedye ve sedyelerin üzerinde küçük figürle çizilmiş
hastalar bulunmaktadır. Hastanenin yanında yeşil renkte bir ağaç çizilmiştir. Sol üst
köşede sarı ve parlak renkte bir güneş ve yanında sıralanmış mavi bulutlar çizilmiştir.
Resimde kağıdın tamamının kullanılmaması çocukta ezilmişlik, aşağılık
duygusu belirtisi olabilir. Resimde kat sayısı çizilmesi çocuğun 3. Katta yatıyor olması
anlamındadır. Doktor tek ve hastadan uzakta çizilmiştir. Ayrı bir katta erkek hemşire ve
diğer hemşire hastaların yakınında ve güler yüzlü çizilmesi olumlu anlamdadır.
Resimde insan figürünün birden fazla olması çocuğun sosyal ilişkilerinde bir kopukluk
olmadığı anlamındadır. Renk seçiminde sıcak renklerin kullanım yoğunluğu kırmızı
olup, tehlike, hayati önem taşıyan bir konunun ya da bir problemin göstergesidir. Renk
seçiminde soğuk renkleri kullanım yoğunluğu yeşil renk olup, resimde daha çok açık
yeşil kullanılmış. Bu da fiziksel zayıflığı, sağlığa kavuşmayı simgeleyebilir. Resimde en
çok soğuk renklerin hakim olması çocuğun iddacı, huysuz, uyumsuz mizaç özelliklerine
sahip olduğunu gösterir. İnsan figürü çizimine göre kafanın normalden büyük olması
çocuğun duygusal ve sosyal iletişimde yetersiz olmakla beraber çocuğun akranlarından
kendini zekaca geri gören ve/veya okul başarısı düşük olabilir. Saçların boyanmasının
bastırılarak çizilmesi çocuğun fiziksel olarak güçlü olma arzusudur. Ağız şeklinin kapalı
olması çocuğun insanlarla ilişki kurmaktan çekindiği anlamındadır. Burunun çizilmesi
çocukta ben algısı ve özgüven belirtisidir. Gövde ve omuzların çiziminin yuvarlak ve
yumuşak vücut hatları olması çocuğun uyumlu ve geçimli olduğunu simgeleyebilir.
Kolların iki yana açılmış çizilmesi sevecen ve insanlarla yakın ilişki kurmak isteyen
çocuklarda görülür. Ellerin çizilmemesi çocuktaki utangaçlık, insanlarla iletişim
kurmadaki yetersizliği olabilirken, çocukta tırnak yeme, hırsızlık vb durumların
varlığıyla suçluluk hissetmesi anlamı da çıkabilir. Ayakların çizilmemesi de özgüven
eksikliği ve aileye bağımlı kişilik özelliği olduğu anlamındadır.
119
bulunmaktadır. Hastanenin yanında mavi-yeşil renkte giysili sedye üzerinde yatan bir
hasta ve başında turuncu-yeşil renk giysili bıyıkları olan bir insan figürü bulunmaktadır.
Kağıdın sol tarafında da turuncu renkli büyük bir araba resmi bulunmaktadır. Sol üst
köşede ise sarı renkte gülen bir güneş figürü bulunmaktadır. Yanında da içi boş bulutlar
beş adet sıralanmıştır.
Resimde insan figürünün birden fazla olması çocuğun sosyal ilişkilerinde
kopukluk olmadığını gösterebilir. Resimler çizilen yüksek bina çocuktaki gerginliğin
yansımasıdır. Renk seçiminde sıcak renklerin kullanım yoğunluğu turuncu renk olup,
endişe, yaşamla ölüm arasındaki mücadeleyi ya da azalan enerji gibi durumları aşmanın
bir göstergesi olabilir. Renk seçiminde soğuk renklerin kullanım yoğunluğu mavi olup,
tedbirli, dikkatli olmayı, tarafsızlığı, çocuğun kendini kontrol edebilmesini simgeler.
Mavi renk sedyedeki hastada bulunmaktadır. Daha çok kahverengi kullanılması sevgi
ve ilgi bekleyen çocuklar, tuvalet eğitimi döneminde baskı gören, çatışma yaşayan
çocuklarda görüleceği gibi hüznü ve özlemi de simgeler. Ağız şeklinin kapalı olması
insanlarla ilişki kurmaktan çekindiği anlamındadır. Hemşire figürü güler yüzle
çizilmiştir. Burunun çizilmemesi çocukta ben algısı ve özgüven eksikliğidir. Boyun
çiziminin normal olması çocukta dürtü kontrolünün iyi olduğu anlamındadır. Gövde ve
omuzların çiziminin yuvarlak ve yumuşak vücut hatları olması çocuğun uyumlu ve
geçimli olduğu anlamındadır. Kolların çiziminin iki yana açılması sevecen ve insanlarla
yakın ilişki kurmak isteyen çocuklarda görülür. Ayak ucunun sağa doğru bakıyor
şeklinde olması da çocuğun geçmişine özlem duyması anlamındadır.
120
Resimde insan figürünün birden fazla olması çocuğun sosyal ilişkilerinde
kopukluk olmadığıdır. Çocuğun resminde hastalığına ilişkin simgesi olarak insan
figürleri aşırı zayıf çizilmiştir. Bu da çocuğun kilolu olması ve obezite riski olması
nedeniyle insan figürlerinin aşırı ince ve zayıf çizilmiş olabileceği anlamındadır. Renk
seçiminde sıcak renklerin kullanım yoğunluğunun sarı olması hastalık, ölüm gibi
anlamları olabileceği gibi olgunluğu, kanaatkarlığı, anneyi de simgeler. Ailesinde
sevilen, değer gören çocuklar tarafından tercih edilir. Renk seçiminde soğuk renklerin
kullanımının mavi olması tedbirli, dikkatli olmayı, tarafsızlığı, çocuğun kendini kontrol
edebilmesini simgeler. Ağız şeklinin kapalı ağız olması çocuğun insanlarla ilişki
kurmaktan çekindiği anlamındadır. İri, ayrıntılı gözlerin olması çocukta aşırı
gözlemciliği, dış dünya ile ilişki kurma isteği anlaşılır. Burun çizilmemesi çocukta ben
algısı ve özgüven eksikliğidir. Boyun çizilmiş olması çocukta dürtü kontrolünün iyi
olması anlamındadır. Resimde gövde ve omuzların çiziminin yuvarlak ve yumuşak
vücut hatları olması çocuğun uyumlu ve geçimli olduğu anlamındadır. Kolların çizimi
ise iki yana açılan kollar olup sevecen ve insanlarla yakın ilişki kurmak isteyen
çocuklarda görülür. Ellerin büyük çizilmesi dış dünyaya ilgi duyması, dış dünya ile
iletişim kurmaktan hoşlanmasıdır. Dış dünyadan saldırgan davranış gördüğü ya da
gösterebileceği anlamına da gelebilir. Bacakların güçsüz ve dengesiz çizilmesi
bacakların özgün olmadığı anlamı taşır. Ayakuçların sağa dönük olması da çocuğun
geçmişe yönelik yaşadığı anlamındadır.
121
havada kirliliğe benzer şekilde çizgiler çizilmiştir. Çocuğun pnömoni hastalığı olması
nedeniyle çizilmiştir. Resimde çizilmiş martı, duman çizimi bulunmaktadır. Çizimde
martı özgürlüğü, duman ise hastalığı dolayısıyla hava kirliliğini ifade ettiği söylenebilir.
Renk seçiminde sıcak renklerin kullanım yoğunluğu sarı renk olup, hastalık, ölüm gibi
anlamları olabileceği gibi olgunluğu, kanaatkarlığı, anneyi de simgeler. Ailesinde
sevilen, değer gören çocuklar tarafından tercih edilir. Renk seçiminde soğuk renklerin
kullanımı yoğunluğu mavi renk olup, tedbirli, dikkatli olmayı, tarafsızlığı, çocuğun
kendini kontrol edebilmesini simgeler. Resimde en çok soğuk renklerin hakim olması
çocuğun iddacı, huysuz, uyumsuz mizaç özelliklerine sahip olduğu anlamındadır. İnsan
figürü çizimine göre kafanın normalden büyük çizilmesi çocuğun duygusal ve sosyal
iletişimde yetersiz olmakla birlikte çocuğun akranlarından kendini zekaca geri gördüğü
ya da okul başarısı düşük olduğu anlamındadır. Saçların boyanmasının bastırılarak
çizilmesi çocuğun kendini fiziksel olarak güçlü görme arzusudur. Ağız şeklinin kapalı
olması insanlarla ilişki kurmaktan çekindiği anlamındadır. İri, ayrıntılı çizilmiş gözler
çocuğun aşırı gözlemci olduğu ve dış dünya ile aşırı ilişki kurma isteği anlamındadır.
Burunun çizilmiş olması ben algısı olduğu ve özgüven eksikliği olmadığı anlamındadır.
Boyunun uzun ve ince olması kuralcı ve kontrolcü aile çocukları tarafından daha çok
çizilir. Çocuğun istek ve arzularını sürekli bastırma eğiliminde olduğu ve sürekli
kendini kontrol etme ihtiyacı olduğu anlamındadır. Gövde ve omuzların çiziminin
köşeli ve sert vücut hatları olması çocuğun saldırgan dürtülerinin olabileceği ve
sorunlarını fiziksel şiddet kullanarak çözdüğü anlamındadır. Kolların çiziminde iki yana
açılan kollar sevecen ve insanlarla yakın ilişki kurmak isteyen çocuklarda görülür.
Ellerin yumruk şeklinde çizilmesi çocuktaki saldırganlığın bir işaretidir. Bacakların
güçsüz ve dengesiz çizilmesi bacakların özgün olmadığı anlamındadır. Ayakların
çizilmesi ise çocuğun özgüveni sorumlu bağımsız kişiliği olduğu anlamındadır. Hasta
figürü yeşil renge boyalı ve serum askısıyla birlikte detaylı bir şekilde çizilmiştir.
Hastanın iyileşmek istediği ve dışardaki kuşları görerek çizilmesi yakından görmek
istemesi anlamında olabilir. Ayrıca hemşire hastaya daha yakın çizilmiştir.
122
tamamen açık yeşil renge boyanmıştır. Resimde yine küçük boyutlarda kalp şekli ve
balon figürleri bulunmaktadır. Kağıdın çeşitli yerlerinde anlamsız, el yazısı ile yazılmış
yazılar bulunmaktadır. Kağıdın üst kısmında mavi bulutlar ve sarı renkte bir güneş
çizilmiştir.
Resimde insan figürünün birden fazla olması çocuğun sosyal ilişkilerinde
kopukluk olmadığını gösterir. Renk seçiminde sıcak renklerin kullanım yoğunluğunun
kırmızı renk olup, tehlike, hayati önem taşıyan bir konunun ya da problemin varlığını
simgelediği gibi öfke ve saldırganlık duygusunu da taşıyabilir. Renk seçiminde soğuk
renklerin kullanım yoğunluğu yeşil olup sağlık ve iyileşmeyi simgeler. Resimde en çok
soğuk renklerin hakim olması çocuğun iddacı, huysuz ve uyumsuz mizaç özellikleri
taşıdığı anlamındadır. Resimde insan figürü çizimine göre ellerin çizilmemiş olması
çocuğun dış dünyaya ilgi duymadığını, insanlarla ve diğer canlılarla iletişim kurmaktan
hoşlanmadığı anlamındadır. Ayakların çizilmemesi ise çocuğun aileye bağımlılığını ve
özgüven eksikliğini simgeler.
123
iddacı, huysuz, uyumsuz mizaç özellikleri olduğu anlamındadır. Ağız şeklinin kapalı
ağız çizilmesi insanlarla ilişki kurmaktan çekindiği anlamındadır. Gövde ve omuzların
çiziminin köşeli ve sert vücut hatları olması ise çocuğun saldırgan dürtülerinin
olabileceği ve sorunlarını fiziksel şiddet kullanarak çözdüğü anlamındadır. Kolların
çiziminin iki yana açılan kollar olması sevecen ve insanlarla yakın ilişki kurabilen
çocuklarda görülür. Bacakların güçsüz ve dengesiz çizilmesi bacakların özgün olmadığı
anlamına gelirken; ayakların çizilip, ayakuçlarının sağa doğru yönelmesi de çocuğun
geçmişe yönelik yaşaması anlamındadır.
124
sevecen ve insanlarla yakın ilişki kurabilen çocuklarda görülür. Bacakların güçsüz ve
dengesiz çizilmesi bacakların özgün olmadığı anlamındadır. Ayak uçlarının da sağa
doğru yönelmiş çizilmesi çocuğun geçmişe dönük yaşadığı anlamındadır.
125
anlamındadır. Gövde ve omuzların çizimi köşeli ve sert vücut hatları şeklinde olması
çocuğun saldırgan dürtülerinin olabileceği ve sorunlarını fiziksel şiddet kullanarak
çözdüğü anlamındadır.
126
Resim 19.b. anlatımı:
Resmin ortasında eğri ve kahverengiyle çizilmiş bir hastane çizimi
bulunmaktadır. Hastanenin kapısında yani girişinde kamera gibi siyah-kırmızı renkte bir
nesne çizilmiştir. Yanında iki ağaç ve sol tarafında küçük bir şekilde çizilmiş çöp adam
figürü bulunmaktadır. Resmin en alt zemini koyu yeşil renkte boyanmıştır. En üst
kısmında çizgi şeklinde yapılmış martılar, mavi bulutlar ve sarı renkte bir güneş
çizilmiştir.
Resimde insan figürünün sadece bir tane olması çocuğun sosyal ilişkilerinde bir
kopukluk olduğunu gösterir.. Resimde çizilen yüksek bina çocuktaki gerginlik hissini
yansıtır. Resimde çizilmiş ağaç ve kuşlar özgür ve güçlü olma isteğidir. Renk seçiminde
sıcak renklerin kullanım yoğunluğu sarı renk olup, hastalığı, karamsarlığı, olgunluğu,
kanaatkarlığı, anneyi simgeler. Sarı renk sadece güneş figüründe kullanılmıştır. Renk
seçiminde soğuk renklerin kullanım yoğunluğu yeşil renk olup sağlık ve iyileşmeyi,
kendine güveni, uyumlu ve mutlu olmayı simgeler. Resimde en çok soğuk renklerin
hakim olması çocuğun iddacı, huysuz, uyumsuz mizaç özellikleri taşıdığını gösterir.
Resimde kahverengi daha çok kullanılmış olup sevgi ve ilgi bekleyen çocuklar, tuvalet
eğitimi döneminde baskı gören, çatışma yaşayan çocuklarda görüleceği gibi hüznü ve
özlemi de simgeler. Ağız şeklinin kapalı olması insanlarla ilişki kurmaktan çekiniyor
anlamındadır. Burunun çizilmemiş olması ise ben algısı ve özgüven eksikliği
anlamındadır. Ellerin çizilmemesi de özgüven eksikliğini, insanlarla iletişim kurmada
yetersizliği ya da çocukta tırnak yeme vb alışkanlıklar varsa suçluluk hissi nedeniyle ya
da hastalığından dolayı çizilmemiş olduğu anlamındadır.
127
kopukluk olmadığı anlamındadır. Resimdeki çizgilerin bastırarak çizilmesi çocuğun
öfkesini dışa yansıtma biçimi olarak anlaşılır. Renk seçiminde sıcak renklerin kullanım
yoğunluğu kırmızıdır. Kırmızı renk ise tehlike, hayati önem taşıyan bir konunun ya da
problemin varlığını simgelediği gibi öfke ve saldırganlık duygusu anlamına da gelir. En
çok resimde mavi renk kullanılmıştır. Mavi renk; tedbirli, dikkatli olmayı, tarafsızlığı,
çocuğun kendini kontrol edebilmesini simgeler. Saçların boyanması bastırılarak
çizilmiştir. Bu da çocuğun fiziksel olarak güçlü olma arzusudur. Ağız şeklinin kapalı
çizilmesi ise insanlarla ilişki kurmaktan çekiniyor olduğu anlamındadır. Boyun kısmın
çizilmemesi çocuğun öfkesini kontrolde problem yaşadığı anlamındadır. Gövde ve
omuzların çiziminin köşeli ve sert vücut hatları olması, çocuğun saldırgan dürtülerinin
olabileceği ve sorunlarını fiziksel şiddet kullanarak çözdüğü anlamındadır. Kolların
çizimi iki yana açılan kollar şeklindedir. Bu da sevecen, insanlarla yakın ilişki kurabilen
bir çocuk olduğu anlamındadır. Ellerin büyük çizilmesi çocuğun dış dünyadan
saldırganlık gördüğü ya da dış dünyaya saldırgan davrandığı anlamındadır. Ayaklar
çizilmiş ve ayakuçları iki ayrı yöne doğru bakıyor şeklinde çizilmiştir. Bu durum
çocuğun büyümek ile çocuk kalma arasında ikilem yaşadığını, kararsızlık ve tereddüt
gösterdiği anlamındadır.
128
resminde doğa ve hayvan figürlerinin, kalp figürüne benzer şekillerin olması doğayı ve
hayvanları sevdiğinin bir göstergesidir ve mutlu çocukların resimlerinde görülür. Ayrıca
hemşire figürünün yanlarında ve gövdesinde kalp ve birer çiçek figürünün çizilmesi
hemşireye karşı duyulan sevgiye işaret eder. Renk seçiminde sıcak renklerin kullanım
yoğunluğunun kırmızı renk olması tehlike, hayati önem taşıyan bir konunun ya da
problemin varlığını simgelediği gibi öfke ve saldırganlık duygusu anlamına da gelir.
Renk seçiminde soğuk renklerin kullanımının mavi renk olması tedbirli, dikkatli
olmayı, tarafsızlığı, çocuğun kendini kontrol edebilmesini simgeler. İnsan figürü
çizimine göre kafanın normalden büyük çizilmesi çocuğun duygusal ve sosyal
iletişimde yetersiz olmakla birlikte çocuğun akranlarından kendini zekaca geri gördüğü
ya da okul başarısının düşük olduğu anlamındadır. Saçların boyanmasının bastırılarak
çizilmesi çocuğun kendini fiziksel olarak güçlü görme arzusudur. Ağız şekli kapalı ağız
olarak çizilmesi insanlarla ilişki kurmaktan çekindiği anlamındadır. İri, ayrıntılı çizilmiş
gözler çocuğun aşırı gözlemci olduğu ve dış dünya ile aşırı ilişki kurma isteğinde
olduğu anlamındadır. Burunun çizilmiş olması çocukta ben algısı olması ve özgüven
eksikliği olmamasıdır. Resimde gövde ve omuzların çiziminin yuvarlak ve yumuşak
vücut hatları olması çocuğun uyumlu ve geçimli olduğu anlamındadır. İki yana açılan
çizilmiş kollar sevecen ve insanlarla yakın ilişki kurmak isteyen bir çocuk olduğu
anlamındadır. Ellerin küçük çizilmiş olması çocuğun özgüven eksikliğini, utangaçlığını,
insanlarla iletişim kurmada yetersizliğini gösterir. Bacakların sağlam ve dengeli
çizilmesinden bacakların özgün olduğu anlamındadır. Ayakuçlarının belirgin şekilde
çizilmesi de çocuğun özgüveni sorumlu, bağımsız kişiliğini ifade eder.
129
sarı renk olup, hastalık, ölüm gibi anlamları olabileceği gibi olgunluğu, kanaatkarlığı,
anneyi de simgeler. Ailesinde sevilen, değer gören çocuklar tarafından tercih edilir.
Renk seçiminde soğuk renklerin kullanım yoğunluğu yeşil renk olup, resimde daha çok
açık yeşil kullanılmıştır. Bu da fiziksel zayıflığı, salığa kavuşmayı simgeler. Resimde
en çok soğuk renklerin hakim olması çocuğun iddacı, huysuz, uyumsuz mizaç
özellikleri taşıdığı anlamındadır. Saçların boyanmasının bastırılarak çizilmesi çocuğun
fiziksel olarak güçlü olma arzusudur. Ağız şeklinin açık ağız olması çocuğun insanlarla
konuşma isteği anlamındadır. İri, ayrıntılı çizilmiş gözler çocuğun aşırı gözlemci
olduğunu ve dış dünya ile aşırı ilişki kurma isteğini gösterir. Burunun çizilmemesi
çocukta ben algısı ve özgüven eksikliğidir. Boyun çiziminin normal olması çocukta
dürtü kontrolünün iyi olduğu anlamındadır. Gövde ve omuzların çiziminin köşeli ve
sert vücut hatları olması çocuğun saldırgan dürtülerinin olabileceği ve sorunlarını
fiziksel şiddet kullanarak çözdüğü anlamındadır. Bacakların güçsüz ve dengesiz
çizilmesi bacakların özgün olmadığı anlamındadır. Ayakların çizilmemesi ise çocuğun
aileye bağımlılığını ve özgüven eksikliğini vurgular.
130
olması çocuğun idaacı, huysuz, uyumsuz mizaç özellikleri taşıdığı anlamındadır.
Saçların boyamasının bastırılarak çizilmesi çocuğun kendini fiziksel olarak güçlü görme
arzusudur. Ağız şeklinin kapalı çizilmesi insanlarla ilişki kurmaktan çekindiği
anlamındadır. Burunun çizilmemesi çocuktaki ben algısı olmaması ve özgüven eksikliği
anlamındadır. Boyunun çizimi çocukta dürtü kontrolünün iyi olması anlamındadır.
Gövde ve omuzların çiziminin köşeli ve sert vücut hatları olması çocuğun saldırgan
dürtülerinin olabileceği ve sorunlarını fiziksel şiddet kullanarak çözdüğü anlamındadır.
Bacakların sağlam ve dengeli çizilmesi bacakların özgün olduğu anlamındadır.
Ayakuçlarının sola doğru bakmış olması da çocukta geleceğe yönelmenin, kendine
hedef belirlemenin bir göstergesidir.
131
dürtülerinin olabileceği ve sorunlarını fiziksel şiddet kullanarak çözdüğü anlamındadır.
İki yana açılan kollar ise sevecen, insanlarla yakın ilişki kurabilen bir çocuk olduğu
anlaşılır. Bacakların güçsüz ve dengesiz olması bacakların özgün olmadığı
anlamındadır. Ayak uçlarının sola doğru çizilmesi de geleceğe yönelmenin kendine
hedef belirlemenin bir göstergesi anlamındadır.
132
arzularını sürekli bastırma eğiliminde olduğu ve sürekli kendini kontrol etme ihtiyacı
olduğu anlamındadır. Gövde ve omuzların çiziminin köşeli ve sert vücut hatları olması
çocuğun saldırgan dürtülerinin olabileceği ve sorunlarını fiziksel şiddet kullanarak
çözdüğü anlamındadır. Kolların iki yana açılması sevecen ve insanlarla yakın ilişki
kurabilen bir çocuk olduğu anlamındadır. Bacakların çiziminin güçsüz ve dengesiz
olması bacakların özgün olmadığı anlamındadır. Ayakuçlarının ayrı yönlere bakması da
çocuğun büyümekle çocuk kalmak arasında ikilem yaşadığı anlamındadır.
133
güneş ve mavi bulutlar bulunmaktadır. Kağıdın alt zemin kısmı tamamen açık yeşil
renkte boyanmış ve insan figürünün yanında kahverengi, mavi ve pembe renkte ağaca
benzer figürler sıralanmıştır.
Resimde insan figürünün bir tane olması çocuğun sosyal ilişkilerinde kopukluk
olduğu anlamındadır. Renk seçiminde sıcak renklerin kullanım yoğunluğu sarı renk
olması hastalık, olgunluk ve kanaatkarlığı simgeler. Aynı zamanda ailesinde değer
gören, sevilen çocuklar tarafından tercih edilir. Renk seçiminde soğuk renklerin
kullanım yoğunluğu yeşil renk olması sağlık ve iyileşmenin bir göstergesi olup,
çocuğun uyumlu olması anlamına da gelir. İnsan figürü çizimine göre kafanın
normalden büyük olması çocuğun duygusal ve sosyal iletişimde yetersiz olmakla
beraber çocuğun akranlarından zekaca kendini geri gören ve okul başarısı düşük olduğu
anlamındadır. Saçların boyanmasının bastırılarak çizilmesi çocuğun fiziksel olarak
güçlü olma isteği anlamındadır. Ağız şeklinin açık şekilde çizilmesi çocuğun insanlarla
konuşma isteği olabileceği anlamındadır. Burunun çizilmesi çocukta ben algısının
olması ve özgüven eksikliğinin olmaması anlamındadır. Burunun çok büyük çizilmesi
çocuğun ben algısı ve özgüveninin yüksek olması anlamındadır. Boyunun uzun ve ince
çizimi genellikle kuralcı ve kontrolcü aile çocuklarında görülür. Çocuğun istek ve
arzularını sürekli bastırma eğiliminde olduğu ve sürekli kendini kontrol etme ihtiyacı
duyduğu anlamındadır. Gövde ve omuzların çiziminin köşeli ve sert vücut hatları
olması çocukta saldırgan dürtülerin varlığını ya da problemlerini fiziksel şiddet
kullanarak çözdüğü anlamındadır. İki yana açılan kolların çizimi sevecen ve insanlarla
yakın ilişki kurmak isteyen bir çocuk olduğu anlamındadır. Ellerin büyük çizilmesi dış
dünyaya ilgi duyması, dış dünya ile iletişim kurmaktan hoşlanması anlamındadır. Dış
dünyadan saldırgan gördüğü ya da gösterebileceği anlamına da gelir. Bacakların güçsüz
ve dengesiz çizilmesi çocuğun var olmak için başkasının desteğine ihtiyaç duyabileceği
gibi bacakların özgün olmaması anlamına da gelir. Ayakuçlarının iki ayrı yöne doğru
bakması da çocuğun büyümekle çocuk kalmak arasında ikilem yaşadığını, kararsızlık ve
tereddüt gösterdiği anlamındadır.
134
figürü ambulansın yanında çizilmiştir. Kağıdın alt kısmında tamamen açık yeşil renkte
ve çimenlere benzer şekiller çizilmiştir. Üst kısmında mavi bulutlar ve sol üst tarafında
sarı parlak bir güneş çizilmiştir.
Resimde insan figürünün birden fazla olması çocuğun sosyal ilişkilerinde
kopukluk olmadığı anlamındadır. Renk seçiminde sıcak renklerin kullanım yoğunluğu
turuncu renk olup, yaşamla ölüm arasındaki mücadeleyi veya azalan enerji vb durumları
aşmanın bir göstergesi anlamındadır. Renk seçiminde soğuk renklerin kullanım
yoğunluğu yeşil renk olup, sağlık ve iyileşmenin bir göstergesi olup, çocuğun uyumlu
olması da anlamına da gelir. Resimde en çok soğuk renklerin hakim olması çocuğun
iddacı, huysuz, uyumsuz mizaç özellikleri olduğu anlamındadır. İnsan figürüne göre
saçların boyanmasının bastırılarak çizilmesi çocuğun güçlü olma arzusunda olmak
istemesidir. Ağız şeklinin kapalı çizilmesi insanlarla ilişki kurmaktan çekindiği
anlamındadır. İri, ayrıntılı çizilmiş gözler aşırı gözlemci, dış dünya ile aşırı ilişki kurma
isteği olduğu anlamındadır. Burunun çizilmemesi ben algısı ve özgüven eksikliğinin bir
göstergesidir. Boyun çiziminin normal olması çocukta dürtü kontrolünün iyi olması
anlamındadır. İki yana açılan kollar ise sevecen, insanlarla iletişim kurabilen bir çocuk
olduğu anlamındadır.
135
olması çocuğun iddacı, huysuz, uyumsuz mizaç özellikleri olduğu anlamındadır. İnsan
figürü çizimine göre ağız şeklinin kapalı ağız çizilmesi çocuğun insanlarla ilişki
kurmaktan çekindiği anlamındadır. Ellerin de çizilmemesi çocuğun utangaçlığını,
insanlarla iletişim kurmada yetersizliği, özgüven eksikliği olmakla beraber, tırnak yeme,
hırsızlık vb gibi durumlarda suçluluk hissetmesi anlamındadır.
136
anlamındadır. Ayakuçlarının sola doğru yönelmiş olması ise çocukta geleceğe
yönelmenin kendine hedef belirlemenin bir göstergesidir.
137
ve hemşire figürü bulunmaktadır. Doktor ve hemşire figürü çöp adam şeklinde ve büyük
bir şekilde çizilmiştir.
Resimde insan figürünün birden fazla olması çocuğun sosyal ilişkilerinde
kopukluk olmadığı anlamındadır. Renk seçiminde sıcak renklerin kullanım yoğunluğu
kırmızı renk olup tehlike, hayati önem taşıyan bir konunun ya da problemin varlığını
simgelediği gibi öfke ve saldırganlık duygusu anlamına da gelir. Renk seçiminde soğuk
renklerin kullanım yoğunluğunun mavi renk olması tedbirli, dikkatli olmayı, tarafsızlığı,
çocuğun kendini kontrol edebilmesini simgeler. İnsan figürü çizimine göre kafanın
normalden büyük olması çocuğun duygusal ve sosyal iletişimde yetersiz olmakla
birlikte çocuğun akranlarından kendini zekaca geri gördüğü ya da okul başarısı düşük
olduğu anlamındadır. Burun çiziminin çok büyük olması ben algısının yüksek olması ve
özgüven eksikliği olmaması anlamındadır. Kolların çiziminin ki yana açılan kollar
olması sevecen ve insanlarla yakın ilişki kurabilen bir çocuk olduğu anlamındadır.
Ellerin çizilmemesi çocuğun utangaçlığını, insanlarla iletişim kurmada yetersizliğinin
belirtisi olmakla beraber tırnak yeme, hırsızlık gibi durumları varsa eğer suçluluk
duyması anlamındadır.
138
5. TARTIŞMA
139
(%16.1) memur olduğu, 14 babanın (%22.6) işçi olduğu, 36 babanın (58.1) serbest
meslekte çalıştığı, 1 babanın (%1.6) diğer iş grubunda olduğu belirlendi (Tablo 1).
Anne/baba çalışma durumu ailenin gelir durumu ile bağlantılı olması nedeniyle
gelir durumu kötü olarak saptanan çocukların kronik hastalık grubunda bulunması
sosyoekonomik durumla kronik hastalık ilişkisinin anlamlı olduğu düşünüldü. Gelir
durumu iyi olmayan aileler daha geç hastaneye başvurmakta dolayısıyla akut ve
iyileşilebilecek bir hastalık geç tedavi edildiği için kronik hastalığa dönüşebilmektedir.
Araştırma kapsamına dahil olan çocukların aile tipleri incelendiğinde; 37
çocuğun (%59.7) çekirdek aile tipinde olduğu, 22 çocuğun (%35.5) geniş aile tipinde
olduğu, 2 çocuğun (%3.2) anne/babasının ayrı yaşadığının, 1 deneğin (%1.6) babasının
vefat ettiği belirlenmiştir (Tablo 1). Aile tipi gruplar arasında anlamlı bir fark yoktur,
ancak geniş ya da çekirdek aile olması gelir durumu ile bağlantılı olduğu belirlendi.
Çocukların ailelerinin eşle olan evlilik süresi incelendiğinde; 26 kişinin (%41.9)
5 yıl altı, 36 kişinin (%58.1) 5 yıl ve üzeri süredir evli olduğu ve ebeveynlerin ortalama
evlilik süresinin 6.27±4.36 (yıl) olduğu tespit edildi (Tablo 1). Evlilik süresi ile gruplar
arasında anlamlı bir ilişki yoktu (p>0.05).
Çocukların ailelerinin sosyal güvence durumu incelendiğinde; 9 ailenin (%14.5)
emekli sandığına bağlı, 41 ailenin (%66.1) SSK’ya bağlı, 7 ailenin (%11.3) yeşil karta
bağlı olduğu ve 5 ailenin (%8.1) sosyal güvencesinin olmadığını belirtmişlerdir (Tablo
1). Bu durum yine ailenin gelir durumuyla bağlantılı olduğu belirlendi.
Çocukların ailelerinin sosyoekonomik durumları incelendiğinde; hastane
grubundaki 20 çocuğun (%62.5), okul grubundaki 26 çocuğun (%86.7) sosyo-ekonomik
durumunun normal olduğu belirlendi (Tablo 4). Hastane/Okul grubu ile sosyo-
ekonomik düzey değişkeni arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki tespit edildi
(χ2=7.398;p=0.007). Hastane grubundaki 7 çocuğun (%21.9) sosyo-ekonomik düzeyi
kötü iken, okul grubundaki çocukların tamamının (%100.0) sosyo-ekonomik düzeyinin
normal, iyi olduğu tespit edildi (Tablo 11).
Ailedeki başka çocuk varlığı ve ailedeki çocuk sayısı incelendiğinde; 56 ailenin
(%90.3) başka çocuğunun olduğu, 6 ailenin ise (%9.7) tek çocuğunun olduğu belirlendi.
Ailedeki çocuk sayısında; 29 ailenin (%51.7) 2 çocuklu olduğu, 17 ailenin (%30.4) 3
çocuklu olduğu, 10 ailenin (%17.9) 4 çocuk ve üzerinde çocuk sahibi olduğu belirlendi
(Tablo 1). Bu durum yine sosyoekonomik durumla bağlantılı olduğu belirlendi.
140
Araştırmaya katılan çocukların ailedeki sağlık çalışanı varlığı ve ailedeki sağlık
çalışanı incelendiğinde; 12 ailede (%19.4) sağlık çalışanın olduğu, 50 ailede (%80.6)
sağlık çalışanı bulunmadığı belirlendi. Ailedeki sağlık çalışanı; 3 ailede (%25.0) doktor
olduğu, 5 ailede (%41,7) hemşire olduğu, 1 ailede (%8.3) eczacı olduğu, 2 ailede
(%16.7) fizyoterapist olduğu, 1 ailede (%8.3) laboratuvar teknisyeni olduğu belirlendi
(Tablo 2). Ailede sağlık çalışanı varlığı ailenin daha bilinçli olması nedeniyle hastalığa
ve çocuğa yaklaşımda daha olumlu olmasını ve problemleri daha kolay çözümlemesi
konusunda önemli bir faktördür.
Hastane ve okul grubu ile ailede sağlık çalışanı bulunma durumu ve başka çocuk
varlığı değişkenleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki yoktu (p>0.05) (Tablo
11).
Araştırmaya katılan çocukların sağlık merkezi deneyimi incelendiğinde; 33
çocuğun (%53.2) deneyimi olduğu, 29 çocuğun (%46.8) sağlık merkezi deneyimi
olmadığı belirlendi (Tablo 3). Çocuğun daha önceki deneyiminde olumlu ya da olumsuz
deneyiminin olması sağlık çalışanları ve sağlık merkezlerine karşı bakış açısını
belirlemesi açısından önemliydi.
Çocuklara daha önce hiç invaziv girişimde bulunup-bulunulmadığı
incelendiğinde; 61 çocuğun (%98.4) evet, 1 çocuğun (%1.6) hayır cevabı verdiği
belirlendi (Tablo 3). Çocukluk döneminde mutlaka çocukların aşı, kan alınması,
enjeksiyon vs gibi nedenlerle invaziv girişimde bulunulması olağandır.
Hastane ortamı çocuk için onu korkutan rahatsız eden ve hoş olmayan
deneyimleri içerir (80). Ayrıca hastane ortamı kontrol duygusunun kaybına yol açar.
Akut biçimde hastaneye yatırılmış hastalar için hastane ortamı bilinmediğinden
korkmaya bağlı anksiyete düşünülürken, kronik hastalarda daha önce yaşanmış
travmatik olaylar, invaziv girişimler hastaneye yatmaya bağlı stresi doğuracaktır. Daha
önce hastane deneyimi yaşamamış çocuklar ise genellikle rutin muayaneleri, aşıları ya
da geçirdikleri hastane ya da sağlık kuruluşunda yatmayı gerektirmeyecek hastalıklarda
tedavi amaçlı hastaneye gelme ile bu deneyimi yaşayabilmektedir. Bu üç durumda çok
ağrılı girişimlerle karşılaşılacak, alışık olduğu yaşantısı kesintiye uğrayacaktır. Bu
nedenle gruplar arası farklılığın saptanmaması beklendik bir sonuçtur.
Hastane grubu çocukların kronik hastalıkları incelendiğinde; 6 çocuğun (%18.1)
var olan kronik hastalığının immün yetmezlik olduğu, 2 çocuğun (%6.2) kistik fibrozis
141
olduğu, 5 çocuğun (%15.2) diyabet olduğu, 2 çocuğun (%6.2) pnömoni olduğu, 3
çocuğun (%9.7) kronik böbrek yetmezliği olduğu, 2 çocuğun (%6.2) astım olduğu, 1
çocuğun (%3) ülseratif kolit olduğu, 1 deneğin (%3) SVO olduğu, 1 çocuğun (%3)
dermatomiozit olduğu, 1 çocuğun (%3) miyestinia gravis olduğu, 1 deneğin (%3)
pankreatit olduğu, 1 çocuğun (%3) anemi olduğu, 1 çocuğun (%3) ALL olduğu, 1
çocuğun (%3) juvenil romatoid artrit olduğu, 1 çocuğun (%3) osteomyolit olduğu, 1
çocuğun (%3) hidrosefali olduğu, 1 çocuğun (%3) metabolik hastalık olduğu, 1 çocuğun
(%3) adrenal yetmezlik olduğu, 1 çocuğun (%3) ürtiker olduğu belirlendi (Tablo 3).
Hastanedeki çocuk kliniklerinin protokolü gereği hastanede hasta çocukların kalış
süreleri farklıydı.
Hastane ve okul grubu ile kronik hastalık varlığı arasında istatistiksel olarak
anlamlı ilişki tespit edildi (χ2=54.299;p=0.000). Hastane grubundaki çocukların
tamamının (%100) kronik hastalığı varken, okul grubundaki sadece 1 çocuğun (%3.3)
kronik hastalığı olduğu tespit edildi (Tablo 11).
Araştırmadaki çocukların resimlerinde hastalığına ilişkin nesne ya da obje
bulunmasına ilişkin bulgular incelendiğinde; Hastanedeki 26 çocuğun (%81.3),
okuldaki 27 çocuğun (%96.4) resminde hastalığıyla ilgili obje eklemediği belirlendi.
Hastanedeki 6 çocuğun (%18.7), okuldaki 1 çocuğun (%3.6) ise resminde hastalığına
ilişkin nesne ya da obje eklediği belirlendi (Tablo 7). Çocukların resimlerinde görülen
hastalığına ilişkin nesne ya da figürler onların hastalığı algılayış biçimleri hakkında bize
ipucu vermektedir.
Çocuğun resmi çizerken fiziksel bir engel varlığı incelendiğinde; hastanedeki 31
çocuğun (%96.9) resim çizerken fiziksel engeli olduğu, okul grubundaki çocukların
tamamının (%100) resim çizerken fiziksel engeli olmadığı belirlendi (Tablo 5).
Çocukların resim çizerken ellerinde intraket, serum vs takılı olması nedeniyle fiziksel
bir engel oluştursa da çoğu çocuk resimleri istekli bir şekilde yaptı.
Araştırmadaki çocukların resim çiziminin yaşları ile uyumları incelendiğinde;
hastane grubundaki 17 çocuğun (%53.1), okul grubundaki 19 çocuğun (%63.3)
çizdikleri resimler ile yaşlarının uyumlu olduğu, hastanedeki 9 çocuğun (%28.1), okul
grubundaki 4 çocuğun (%13.3) uyumlu olmadığı, hastanedeki 6 çocuğun (%18.8), okul
grubundaki 7 çocuğun (%23.4) çizdikleri resimler ile yaşlarına göre daha iyi olduğu
belirlendi (Tablo 4). Araştırmada genelde birbirine yakın yaştaki çocuklar alındı.
142
Hastane ve okul grubu ile yaşın çizimle uyumu değişkeni arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir ilişki yoktu (p>0.05) (Tablo 13).
Çocuğun resim yaparken istekli olma durumu incelendiğinde; hastane
grubundaki 17 çocuğun (%53.1), okul grubundaki 27 çocuğun (%90) resim yaparken
istekli olduğu belirlendi (Tablo 5). Bu durum resim yaparken ortam koşulları ve
çocuğun ruhsal durumu ile bağlantılıydı.
Hastane ve okul grubu ile resme istekli olma değişkeni arasında istatistiksel
olarak anlamlı ilişki tespit edildi (χ2=8.507;p=0.004). Hastane grubundaki 15 çocuğun
(%46.9) resme istekli olmadığı, okul grubundaki çocukların 27’sinin (%90) resme
istekli olduğu tespit edildi (Tablo 13).
Çocuğun resim çizerken anne/babasına bağımlı olma durumu incelendiğinde;
hastane grubundaki 27 çocuğun (%84.4) resim çizerken anne/babasına bağımlı olduğu,
okul grubundaki çocukların tamamının (%100) resim çizerken anne/babasına bağımlı
olmadığı belirlendi (Tablo 5).
Çocukların çizdikleri resimlerde otonom ve bağımlı olma durumu okul grubu
çocuklarında anne/baba olmaması nedeniyle bu durum söz konusu değildi. Fakat
hastane grubu çocuklarında ‘’Bir İnsan Çiz Testi’’ verileri incelenerek yorumlandı.
Çocukların çizdikleri resimlerde bina veya hastane odası çizdiğinden, çocukların
bağımlı ve otonom olma durumu değerlendirmede resimlerde yeterli verinin
bulunmamasından dolayı yorumların bu durumdan etkilendiği düşünüldü. Bu nedenle
tutarsız verilerin oranının yüksek olduğu düşünüldü.
Çocuğun resim öncesi ve sonrası iletişim durumu incelendiğinde; hastanedeki 20
çocuğun (%62.5) resim önce ve sonrasında iletişime açık olduğu, okul grubundaki
öğrencilerin tamamının (%100) resim öncesi ve sonrası iletişime açık olduğu belirlendi
(Tablo 5). Okul grubunda rehberlik öğretmeniyle beraber çocuklarla iletişim kuruldu ve
resim öncesinde de çocukların iletişim durumu iyiydi. Fakat hastane grubunda resim
öncesi, çocukların daha çok çekimser davrandığı görüldü.
Çocuğun resim kağıdını kullanım şekli incelendiğinde; hastane grubundaki 31
öğrencinin (%96.9) resim kağıdını uygun şekilde kullandığı, okul grubundaki 29
öğrencinin (%96.7) resim kağıdını uygun şekilde kullandığı belirlendi. Hastanedeki 27
çocuğun (%84.4), okuldaki 28 çocuğun (%93.3) kağıdın tamamı kullandığı, hastane
grubundaki 5 çocuğun (%15.6), okul grubundaki 2 çocuğun (%6.7) resim kağıdının
143
tamamını kullanmadığı belirlendi (Tablo 5). Kağıdın sadece bir köşesine çizilen resim
çocukta ezilmişlik, aşağılık duygusu varlığı söz konusu olabilir. Bu nedenle çocuğun
kağıdı kullanım şekli arasında bağlantı vardır (41).
Çocuğun resmindeki insan figürü sayısı incelendiğinde; hastanedeki 28 çocuğun
(%87.5), okuldaki 25 çocuğun (%83.3) resimlerinde birden fazla insan figürü olduğu,
hastanedeki 4 çocuğun (%12.5), okuldaki 5 çocuğun (%16.7) resimlerinden yalnızca bir
insan figürü olduğu görüldü (Tablo 5). Çocukların resimlerindeki insan figürü sayısı
çocuğun sosyal ilişkilerinde kopukluk olup olmamasıyla bağlantılıdır (41).
Çocuğun resimdeki figürlerin boyutu ve insan figürü boyutu incelendiğinde;
hastanedeki çocukların 16’sının (%50) resimlerinde hem büyük hem de küçük figürlerin
hakim olduğu, okul grubundaki 18 çocuğun (%60) resimlerinde normal boyutlarda
figürlerin olduğu belirlendi. Hastanedeki 1 çocuğun (%3.1), okuldaki 5 çocuğun
(%16.7) resimlerinde büyük boyutlarda figürlerin olduğu belirlendi. Hastanedeki 12
çocuğun (%40.0) resimlerindeki insan figürlerinin normalden büyük olduğu, okuldaki
16 çocuğun (%55.2) resimlerindeki insan figürlerin normal boyutta olduğu belirlendi.
Ayrıca hastanedeki 10 çocuğun (%33.3), okuldaki 8 çocuğun (%27.6) resimlerindeki
figürlerin normalden küçük boyutta olduğu belirlendi (Tablo 6).
Çocuğun resmindeki insan figürü durumu incelendiğinde; hastanedeki 23
çocuğun (%71.9) resimdeki insan figürlerinin abartılı olduğu, okuldaki 17 çocuğun
(%56.7) resimdeki insan figürlerinin normal olduğu belirlendi (Tablo 6). Çocuğun
resmindeki insan figürü ölçüleri incelendiğinde; hastanedeki çocukların 21’inin (%65.6)
resimdeki insan figürünün ölçülerinin dengesiz olduğu, okuldaki 19 çocuğun (%63.3)
resimdeki insan figürü ölçülerinin dengeli olduğu belirlendi (Tablo 6).
İnsan figürü boyutunun küçük, abartılı, dengeli, büyük vs olması çocuğun
özgüveni ve iç dünyası ile alakalıdır. Resimler imcelendiğinde ise daha çok hastane
grubu çocukların daha küçük ya da daha büyük figürler, abartılı vs çizdiği görüldü.
Çocuğun resmindeki çizgiler incelendiğinde; hastanedeki 13 çocuğun (%41.9)
resimdeki çizgilerin normal, 13 çocuğun (%41.9) resimdeki çizgilerin bastırarak olduğu;
okuldaki 15 çocuğun (%50) resimdeki çizgilerin normal, 15 çocuğun (%50) resimdeki
çizgilerin bastırarak olduğu belirlendi (Tablo 6). Çocuğun çizgilerindeki giz onun
resminde vurgulamak isteği, öfkesi, agresyonu vs olabilir (41).
144
Projektif değerlendirmede çizilen figürlerin büyüklüğü ve küçüklüğü gerçekten
anlamlı olabilir. Projektif değerlendirmede büyük şekil hem yüksek benlik saygısına
hem de düşük benlik saygısına işaret edebilir. Aynı zamanda önce çizilen şeklin daha
sonra çizilene göre daha büyük olduğu Thomas ve Tsalimi’nin (1998) yaptığı çalışmada
ortaya koymuştur (118).
Çocuğun resmindeki doktor/hemşire cinsiyetinin kendi cinsiyetiyle uyumu
incelendiğinde; hastanedeki çocukların tamamının (%100), okuldaki 26 çocuğun
(%86.7) resimdeki doktor/hemşire cinsiyetinin kendi cinsiyetiyle uyumlu olduğu
belirlendi (Tablo 7). Çocuğun cinsiyet uyumunun olup olmamasının cinsiyet ayrımı
yapabildiğinin bir göstergesi olabilir.
Çocuğun resmindeki nesne ya da figürlerin gerçeğe uygunluğu incelendiğinde;
hastanedeki 28 çocuğun (%87.5), okuldaki 29 çocuğun (%96.7) resimde çizgilen nesne
ya da figürlerinin gerçeğe yakın olduğu belirlendi (Tablo 7). Çocukların gerçekçilik
dönemi özelliğinden dolayı resimlere gerçeğe uygun yapması normal karşılanan bir
durumdur, ancak gerçeğe uygun yapılaması resimde çocuğun mükemmellik kaygısı
taşıdığı ya da resmi yeterince önemsemediği veyahut resmi çizmek istemediği gibi
anlamlar taşıyabilir. Çocuklar tarafından çizilen resimlerin büyük çoğunluğunda bu
kaygıyı taşıdığından resimlerinde genelde çöp adam şeklinde gibi şekiller çizilip ve
ayrıntılı çizim yapılmadı.
Çocuğun resminde çizilen ev, bina, vs durumu incelendiğinde; hastanedeki 10
çocuğun (%52.6) resimde çizilen binaların alçak bina olduğu, okuldaki 13 çocuğun
(%59.1) normal seviyede bina olduğu belirlendi (Tablo 7). Çocuğun resminde binanın
yüksek oluşu çocuktaki gerginliğin bir yansıması olabilir (41).
Çocuğun resminde çizilen yol, kuş, ağaç, vs durumu incelendiğinde; hastanedeki
19 çocuğun (%59.4) resminde çizilmiş yol, kuş, ağaç vs var olduğu, okuldaki 23
çocuğun (%76.7) resminde çizilmiş yol, kuş, ağaç vs olmadığı belirlendi (Tablo 7).
Çocuğun resminde evin önüne çizilen yol, ağaç, çiçek, kuş; mutlu bir ev ve her şeyin
yolunda olması anlamı taşır. Kuş aynı zamanda özlem anlamı da taşır (41).
Çocukların resimlerinde renk seçiminde sıcak ve soğuk renklerin kullanım
yoğunluğu incelendiğinde; hastanedeki 21 çocuğun (%65.6), okuldaki 15 çocuğun
(%53.6) renk seçiminde sıcak renklerin kullanım yoğunluğunun kırmızı olduğu,
hastanedeki 6 çocuğun (%18.8), okuldaki 6 çocuğun (%21.4) renk seçiminde sıcak
145
renklerin kullanım yoğunluğunun sarı olduğu, hastanedeki 5 çocuğun (%15.6), okuldaki
7 çocuğun (%25) renk seçiminde sıcak renklerin kullanım yoğunluğunun turuncu
olduğu belirlendi. Hastanede grubundaki 17 çocuğun (%53.1), okul grubundaki 15
çocuğun (%55.6) renk seçiminde soğuk renklerin kullanım yoğunluğunun mavi olduğu,
hastanede grubundaki 12 çocuğun (%37.5), okul grubundaki 7 çocuğun (%25.9) renk
seçiminde soğuk renklerin kullanım yoğunluğunun yeşil olduğu, hastanede grubundaki
3 çocuğun (%9.4), okul grubundaki 5 çocuğun (%18.5) renk seçiminde soğuk renklerin
kullanım yoğunluğunun mor olduğu belirlendi (Tablo 8). Tercih edilen renklerin her
birinin anlamları vardır. Bu açıdan önemlidir.
Resim çizmeyle konuyla ilgili davranışın uygun su yüzüne çıkmasına neden
olur, böylece sağlık profesyonelleri sorunlu çocuğa yardım etmede hız kazanmış olurlar.
Bir çizim gelişimsel, emosyonel ve zihinsel gelişim hakkında bilgi, saklı travmaların
anlatımına hız vermeyi, belirsiz ve çelişkili duyguların ve algıların net ortaya çıkmasını
sağlayabilir (50).
Çocukların resimlerinde renk seçiminde açık ve koyu renklerin kullanımı
incelendiğinde; hastane grubundaki 18 çocuğun (%56.3) renk seçiminde daha çok açık
renkler kullandığı, okul grubundaki 18 çocuğun (%60) renk seçiminde açık renkleri
dengeli kullandığı belirlendi. Hastane grubundaki 18 çocuğun (%56.3) renk seçiminde
daha çok koyu renkler kullanmadığı, okul grubundaki 18 çocuğun (%60) renk
seçiminde koyu renkleri dengeli kullandığı belirlendi (Tablo 8). Resim
yorumlanmasında açık renkler olumlu, koyu renkler ise olumsuz anlam taşır (16).
Çocuğun resimlerinde renk seçiminde sıcak ve soğuk renklerin hakim olma
durumu incelendiğinde; hastane grubundaki 30 çocuğun (%93.8), okul grubundaki 25
çocuğun (%83.3) resimde en çok sıcak renklerin hakim olmadığı belirlendi. Hastane
grubundaki 16 çocuğun (%50) resimde en çok soğuk renklerin hakim olduğu, okul
grubundaki 20 çocuğun (%66,7) resimde en çok soğuk renklerin hakim olmadığı
belirlendi (Tablo 8). Çocuğun resminde sıcak renkleri kullanması uyumlu, sevecen,
sıcak olması, soğuk renkleri tercih etmesi iddacı, huysuz, uyumsuz olmasıyla
bağlantılıdır (18).
Çocuğun resminde insan figürü çiziminde kafa boyutu incelendiğinde; hastane
grubundaki 18 çocuğun (%56.3), okul grubundaki 20 çocuğun (%69) insan figürü
çiziminde kafa boyutunun normal olduğu, hastanedeki 14 çocuğun (%43.7), okuldaki 7
146
çocuğun (%24.1) insan figürü çiziminde kafa boyutunun normalden büyük olduğu,
okuldaki 2 çocuğun (%6.9) ise kafa boyutunun normalden küçük olduğu belirlendi
(Tablo 9). Çocuğun resminde kafanın büyük çizilmesi duygusal ve sosyal iletişimde
yetersiz olmakla birlikte çocuğun akranlarından kendini zekaca geri gördüğü ya da okul
başarısı düşük olduğu anlamı taşıyabilir (25).
Çocuğun resminde insan figürü çiziminde saçların boyanması incelendiğinde;
hastanedeki 21 çocuğun (%75), okuldaki 20 çocuğun (%80) saçları bastırarak boyadığı
belirlendi (Tablo 9). Resimde saçların bastırılarak boyanması çocuğun fiziksel olarak
güçlü olma isteğinin belirtisi olarak önemli bir ipucu bize verir (25). Çizilen resimlerin
çoğunluğunda özellikle hastane grubu çocuklarının saç kısmını bastırarak çizdiği
görüldü.
Çocuğun resminde insan figürü çiziminde ağız çizimin incelendiğinde; hastane
grubundaki 25 çocuğun (%83.3), okul grubundaki 27 çocuğun (%90) ağız şekillerini
çizerken kapalı ağız olarak çizdiği, hastanedeki 3 çocuğun (%10), okuldaki 2 çocuğun
(%6.7) ağız şeklini çizerken açık ağız olarak çizdiği, hastanedeki 2 çocuğun (%6.7),
okuldaki 1 çocuğun (%3.3) ise ağız şeklini çizerken fazla açık ağız olarak çizdiği
belirlendi (Tablo 9). Resimlerinde fazla açık ağız çizilen çocuğun insanlarla konuşma
isteği ya da kızgınlığını kötü ve küfürlü sözlerle ifade eden bir çocuk olduğu
anlaşılabilir. Resimlerinde kapalı ağız çizen çocuğun ise insanlarla ilişki kurmaktan
çekiniyor olabileceği anlaşılır (62).
Çocuğun resminde insan figürü çiziminde gözler incelendiğinde; hastanedeki 17
çocuğun (%54.8), okuldaki 27 çocuğun (%90) gözlerin çiziminde düz bakış olarak
çizdiği, hastanedeki 1 çocuğun (%3.2), okuldaki 1 çocuğun (%3.3) gözlerin çiziminde
sağa bakış olarak çizdiği, hastanedeki 1 çocuğun (%3.3) sola bakış olarak çizdiği,
hastanedeki 12 çocuğun (%38.7), okuldaki 2 çocuğun (%6.7) gözlerin çiziminde iri,
ayrıntılı olarak çizdiği belirlendi (Tablo 9). Çocuğun resminde iri, ayrıntılı gözlerin
çizilmesi çocukta aşırı gözlemciliği, dış dünya ile ilişki kurma isteği anlaşılabilir. Düz
bakış çizilmesi ve gözbebeklerinin çizilmemesi çocuğun kişiliğinin farkında olmaması,
zihinsel ve duygusal yönden akranlarından geride kaldığı söylenebilir. Sağa ve sola
bakış ise geleceğe yönelmenin ve geçmişe duyulan özlemin bir göstergesidir (62).
Genelde hastane ve okul grubunda da düz bakış tercih edildi. Bu durum biraz da
çocukların resimlerinde ayrıntıya girmek istememesinden dolayı olabilir.
147
Çocuğun resminde insan figürü çiziminde burun çizimi incelendiğinde;
hastanedeki 17 çocuğun (%53.1), okuldaki 23 çocuğun (%76.7) burun, ağız ve gözleri
birlikte çizmediği belirlendi. Hastanedeki 1 çocuğun (%6.7), okuldaki 21 çocuğun
(%14.3) burun deliklerini içeren şekil çizdiği, hastane grubundaki 11 çocuğun (%73.3),
okul grubundaki 6 çocuğun (%85.7) burun şeklinin basit olduğu, okul grubundaki ise 3
çocuğun (%20) ise çok büyük burun şekli çizdiği belirlendi (Tablo 9). Çocuğun
resmindeki burun çizimi çocuktaki ben algısı ve özgüven bulgusu açısından önemlidir
(63). Yalnızca çizilen burunun büyüklüğü, küçüklüğü vs çocuğun özgüvenini
belirlemede yeterli değildir. Çocuğun hastalığı, ailesi, bulunduğu koşullar vb durumları
veriler doğrultusunda bir bütün olarak değerlendirildi.
Çocuğun resminde insan figürü çiziminde kulak çizimi incelendiğinde; hastane
grubundaki 31 çocuğun (%96.9), okul grubundaki 28 çocuğun (%93.3) kulakları
çizmediği belirlendi. Hastanede kulakları çizen 1 çocuğun (%3.1) büyük kulak çizdiği;
okulda kulakları çizen 2 çocuğun (%6.7) 1’sinin normal, diğerinin büyük kulak çizdiği
belirlendi (Tablo 9). Çocuğun resminde çizilen kulak çocuğun eleştirilere kapalı
olmaması anlamı taşır (62). Görüldüğü üzere kulak çizen çocuk sayısı azdır.
Çocuğun resminde insan figürü çiziminde çene çizimi incelendiğinde;
hastanedeki 27 çocuğun (%87.1), okuldaki 29 çocuğun (%96.7) çene çizmediği
belirlenmiştir. Hastanede çeneyi çizen 4 çocuğun (%12.9) 2’sinin normal çene çizdiği,
okulda çeneyi çizen 1 çocuğun (%3.3) dar çene çizdiği belirlendi (Tablo 9). Çocuğun
resminde çenenin geniş ya da dar çizilmesi çocuğun sürekli başkalarından destek
bekleme, başkalarına güvenme ihtiyacı olduğunu ve güçlü görünme isteği olabilir (25).
Çocuğun resminde insan figürü çiziminde boyun çizimi incelendiğinde; hastane
grubundaki 22 çocuğun (%68.8), okul grubundaki 23 çocuğun (%76.7) boyun çizdiği
belirlendi. Hastane grubunda boyun çizen 13 çocuğun (%59.1) normal boyun çizdiği,
okul grubunda boyun çizen 16 çocuğun (%69.6) normal boyun çizdiği, hastane
grubunda 3 çocuğun (%13.6), okul grubunda 4 çocuğun (%17.4) kısa ve kalın boyun
çizdiği, hastane grubunda 5 çocuğun (%22.8), okul grubunda 3 çocuğun (%13) ince ve
uzun boyun çizdiği belirlendi (Tablo 9). Çocuğun resminde boyun çizilmesi çocuktaki
dürtü kontrolünü simgeler. İnce ve uzun çizilen boyun kuralcı ve kontrolcü aile
çocukları tarafından daha çok çizilir. Çocuğun istek ve arzularını sürekli bastırma
eğiliminde olduğu ve sürekli kendini kontrol etme ihtiyacı olduğu anlamına gelir. Kısa
148
ve kalın çizilen boyun ise çocuğun öfkesini kontrolde zorlandığını, istek ve arzularını
ertelemede, sabretmede ve kurallara uymada zorluk çektiği anlamı taşıyabilir (53).
Görüldüğü üzere kısa ve kalın (%13.6) ile ince ve uzun (%13) çizen çocuk sayısının az
olması olumlu olarak değerlendirilmektedir.
Çocuğun resminde insan figürü çiziminde gövde ve omuz çizimi incelendiğinde;
hastanedeki 16 çocuğun (%69.6), okuldaki 11 çocuğun (%50) köşeli ve sert vücut hatlı
gövde ve omuz çizdiği, hastanedeki 7 çocuğun (%30.4), okuldaki 11 çocuğun (%50)
yuvarlak ve yumuşak vücut hatlı gövde ve omuz çizdiği belirlendi (Tablo 9). Çocuğun
resminde çizilen köşeli ve sert vücut hatlı gövde çocuğun saldırgan dürtülerinin
olabileceği ve sorunlarını fiziksel şiddet kullanarak çözdüğü anlamı taşıyabilir.
Yuvarlak ve yumuşak vücut hatlı gövde ise çocuğun iyi geçimli ve uyumlu olduğu
anlamı taşır (25).
Çocuğun resminde insan figürü çiziminde kolların çizimi incelendiğinde;
hastanedeki 30 çocuğun (%93.8), okuldaki 29 çocuğun (%96.7) kolları iki yana açık
şekilde çizdiği belirlendi (Tablo 9). Çocuğun resminde kolların iki yana açık olması
sevecen, insanlarla iyi iletişim kurabilen çocuk olduğu anlamı taşır (53).
Çocuğun resminde insan figürü çiziminde anne/baba figürü çizimi
incelendiğinde; hastanedeki 30 çocuğun (%93.8), okuldaki çocukların tamamının
(%100.0) resimlerinde anne/baba figürü olmadığı belirlendi (Tablo 9). Hastane ve
okuldaki hiçbir öğrencinin anne/baba figürünü kolsuz çizmediği belirlenmiştir. Çocuğu
resminde anne/baba figürü çizimi yine otonom, bağımlı olma ile bağlantılıdır.
Çocuğun resminde insan figürü çiziminde kollar ve ellerin çizimi
incelendiğinde; hastanedeki 17 çocuğun (%53.1), okuldaki 15 çocuğun (%50) kollar ve
elleri detaylı çizmediği belirlendi. Çocuğun resminde insan figürü çiziminde ellerin
çizimi incelendiğinde; hastanedeki 7 çocuğun (%46.7), okuldaki 8 çocuğun (%44.4)
elleri çizmede çizimin uygun olduğu, hastanedeki 4 çocuğun (%26.6), okuldaki 5
çocuğun (%27.8) elleri çizmede çizimin büyük olduğu, hastanedeki 1 çocuğun (%6.7)
elleri çizmede çizimin küçük olduğu, okuldaki 1 çocuğun (%5.6) elleri çizmede çizimin
ellerin arkaya saklanmış olduğu, hastanedeki 3 çocuğun (%20), okuldaki 4 çocuğun
(%22.2) elleri çizmede çizimin yumruk şeklinde olduğu belirlendi (Tablo 9).
Çocuğun resminde ellerin büyük ya da yumruk şeklinde çizilmesi çocuğun dış
dünyadan saldırganlık gördüğü ya da dış dünyaya saldırgan davrandığı anlamı taşır.
149
Çocuğun elleri uygun çizmesi dış dünyaya ilgi duyduğunu, insanlarla ve diğer canlılarla
iletişim kurmaktan hoşlandığı anlamı taşır. Çocuğun elleri saklanmış şekilde çizmesi ya
da hiç çizmemesi ise ellerin çizilmemesi çocukta utangaçlık, insanlarla iletişim kurmada
yetersizlik belirtileri olabileceği gibi tırnak yeme, hırsızlık vb durumlardan suçluluk
hissetmesi şeklinde de yorumlanabilir (53). Hastane ve okul grubundaki öğrencilerin
hiçbirinin tırnak çizmediği belirlendi. Bu olumlu bir durumdur.
Çocuğun resminde insan figürü çiziminde bacakların çizimi incelendiğinde;
hastanedeki 30 çocuğun (%93.8), okuldaki 28 çocuğun (%93.3) bacakları çizdiği
belirlendi. Hastane grubundaki 13 çocuğun (%44.8) normal bacak şeklinde, 13 çocuğun
(%44.8) güçsüz ve dengesiz bacak şeklinde; okul grubundaki 19 çocuğun (%67.9)
normal bacak şeklinde bacak çizdiği, hastanedeki 3 çocuğun (%10.4), okuldaki 7
çocuğun (%25) bacakları sağlam ve dengeli çizdiği belirlendi (Tablo 9). Çocuğun
resminde bacakların çizilmesi çocuğun var olmak başkasının desteğine ihtiyacı
olamadığı anlamı taşır. Ayrıca sağlam ve dengeli çizilen bacakların özgün olduğu
anlaşılır (25).
Çocuğun resminde insan figürü çiziminde ayakların çizimi incelendiğinde;
hastane grubundaki 17 çocuğun (%53.1), okul grubundaki 16 çocuğun (%53.3) ayakları
çizdiği belirlendi (Tablo 9). Çocuğun resminde ayakların çizilmesi çocuğun özgüveni
sorumlu bağımsız kişiliğini ifade eder. Ayak uçlarının iki ayrı yöne doğru bakması
çocuğun büyümek ile çocuk kalma arasında ikilem yaşadığını, kararsızlık ve tereddüt
gösterdiğini simgeler. Ayak uçlarının sağa ve sola bakması; çocuğun geçmişe daha
önceki yıllara dönük yaşadığı ve geleceğe yönelmesi anlamı taşır (62). Hastane ve okul
grubundaki öğrencilerin hiçbirinin göbek çizmediği belirlendi.
Çocuğun resminde, resimde birden fazla doktor/hemşire figürü bulunması
incelendiğinde; hastanedeki 20 çocuğun (%62.5), okuldaki 23 çocuğun (%76.7)
resimlerinde hem hastane hem de doktor/hemşire figürü olduğu belirlendi (Tablo 10).
Hastane/Okul grubu ile resimde birden fazla doktor/hemşire figürü olma durumu
ve figürün temel konusu değişkenleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki yoktu
(p>0.05) (Tablo 13).
Çocuğun resminde, resimdeki doktor/hemşire figürünün temel konusu
incelendiğinde; Hastanedeki 15 çocuğun (%48.4), okuldaki 18 çocuğun (%62.1)
150
resimlerindeki doktor/hemşire figürünün temel konusunun koruyucu doktor/hemşire
olduğu belirlendi (Tablo 11).
Beşer ve Çavuşoğlu’nun (1992) ‘’7-12 Yaş Grubundaki Çocukların Hastaneyi ve
Hemşireyi Algılayışları’’isimli çalışmalarında çocukların %94.5’inin hemşirenin bakım
ve tedavi verici rolünden bahsettiği belirtilmiştir (94). Al-Ma’aitah ve Gharaibeh’in
(1999) yaptıkları çalışmalarında ise, çocukların %20.4’ünün hemşirelerin enjeksiyon
yaptığını, %20.4’ünün ise doktora yardım ettiğini söylemiştir (119). Brown ve Fosket’in
(1999) 11 yaşındaki çocuklarla yaptığı çalışmada ise, çocuklar hemşirelerin görevini
yatak yapmak, hastayı beslemek ve temizliği sağlamak olarak tanımlamıştır (120).
Ünal’ın (2002) yaptığı çalışmada çocukların %40’ı hemşirenin görevi olarak doktora
yardım ettiği, %22’si iğne yaptığı, %11 aşı yaptığı, %10’u çocukları iyileştirir cevabı
vermiştir (37).
Beşer ve Çavuşoğlu’nun (1992) yaptığı çalışmada çocukların %97.1’inin
doktorun tanı koyduğunu, tedavi ettiğini, çocukların iyileşip iyileşmediğini kontrol
ettiklerini belirtmiştir (80).
Tarakçı’nın (2001) yaptığı çalışmada çocukların %100’ü doktorların muayene
ettiğini, vizit yaptığını, reçete yazdığını, %70’i hemşirelere emir verdiğini belirtmiştir
(53). Çocukları bu yanıtları değerlendirildiğinde doktor ve hemşirelerin rolleri
arasındaki farkı açık bir şekilde ayırt edebildikleri söylenebilir. Özellikle bir resimde
erkek hemşirenin de belirtilmesi dikkat çekicidir. Ancak hemşirelerin daha çok bakım
ve tedavi rolünün vurgulandığı diğer rollerine hemen hemen hiç değinilmemesi
düşündürücüdür.
Çocuğun resminin mesajı incelendiğinde; hastane grubundaki 28 çocuğun
(%87.5) resminin mesajının olumlu olduğu, okul grubundaki çocukların tamamının
(%100) resimlerinin mesajının olumlu olduğu belirlendi (Tablo 10). Çocukların
resimleri incelendiğinde ve çocuklara sorulduğunda bu sonuç belirlendi.
Hastane grubundan 27 çocuğun hemşire resmini farklı şekillerde, okul
grubundan da 27 çocuğun hemşire resmini klasik üniformalı çizdiği görüldü. Hastane
grubundan 27 çocuğun doktor resmini farklı şekillerde, okul grubundan 26 çocuğun
doktor resmini klasik üniformalı çizdiği görüldü (Tablo 14). Bu durum hastane
grubunun yaşadıkları deneyimleri ile ilişkili imajı çizdiği okul grubunun ise bilinen,
öğretilmiş şekilde doktor-hemşire imajı çizdiği şeklinde yorumlandı.
151
Hastane grubundan 22 çocuğun yatan ve çok odalı hastane içinde hastayı çizdiği,
okul grubunda ise 19 çocuğun hastayı tek hasta şeklinde çizdiği incelendi (Tablo 14).
Bu durum hastane grubundaki çocukların bulunduğu hastanenin durumu ve fiziki
şartları ile ilişkili olup, öte yandan okul grubundaki çocuklar olması gereken koşulları
çizdiği görüldü.
Hastane grubundaki 24 çocuğun iç ortamı ayrıntılı olarak çizdiği, okul
grubundan 20 çocuğun iç ortamı ayrıntılı olarak çizmediği görüldü (Tablo 14).
Hastane ve grubunda iç ortamın ayrıntılı çizilmesi yüksek oranda, okul grubunda
ise iç ortamın ayrıntılı olarak çizilmemesi yüksek orandaydı. Okul grubunda gerçekçilik
dönemindeki çocukların özelliği olarak daha ayrıntılı resim çizmesine rağmen yüksek
oranda ayrıntılı çizilmemesi büyük ihtimal ile hastane deneyimi yaşamamış olması,
düşük ihtimal ile de iyi çizmeme kaygısı taşımasıydı.
Hastane grubundaki 8 çocuğun içerik ve dış ortam figürlerini az çizdiği, okul
grubundaki 21 çocuğun içerik ve dış ortam figürlerini daha çok çizdiği görüldü. Hastane
grubundaki 17 çocuğun doğa figürlerini yetersiz çizdiği, okul grubundaki 24 çocuğun
doğa figürlerinden zengin resim çizdiği görüldü (Tablo 14). Bu da çocuğun hastane
grubundaki çocukların depresyon, çökkünlük, karamsarlık durumlarını ortaya çıkardı.
Çünkü çocuklar resimlerinde ne kadar çok doğa figürleri çizerlerse o kadar çok mutlu
olduklarını bu durum göstermiş oldu. Bu durumda hastanede kronik hastalık nedeniyle
yatan çocuklarla daha fazla iletişime girilerek, hemşirelerin daha fazla bakım vermeleri
gerektiği söylenebilir.
Aysev (1994) ve arkadaşlarının yaptığı ‘’Kronik Böbrek Yetmezliği Olan
Çocuklarda Psikososyal Değerlendirme’’ isimli çalışmasında kronik böbrek yetmezliği
olan çocuklarda sağlıklı çocuklara göre daha fazla depresif belirti saptandığı
belirtilmiştir (121). Türkbay (2000) ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada epileptik
çocuklarda non epileptik çocuklara göre depresyon puanlarının anlamlı düzeyde yüksek
olduğu belirtilmiştir (122). Avcı (1996) ve arkadaşlarının yaptığı ‘’Kronik Böbrek
Yetmezliğinde Depresyon ve Kaygı’’isimli çalışmasında hemodiyaliz alan ve
konservatif tedavi gören çocukların depresyon puanları arasında anlamlı fark
bulunmadığı belirtmiştir (123).
Kronik hastalığı olan çocuklarda benlik saygısı çocuğun hastalıkla baş etmesine
bağlı olarak değişebilir. Tıbbi tedavisini aksatmayan epileptik çocuklarla, sağlıklı
152
çocukların benlik saygısı açısından karşılaştırıldığı Türkbay (2000) ve arkadaşlarının
yaptığı çalışmada iki grup arasında benlik saygısı açısından anlamlı fark saptandığı
belirtilmiştir (122).
Depresyon süreci içindeki çocuk kendini kimi zaman rahatlamış, kimi zaman da
bunalımlı hissedebilmektedir. Ruh hali sürekli iniş ve çıkışlar gösterir. Bu nedenle
çocuklara bir kez çizdirilen resimle depresyon bulgusu hakkında kesin yorum yapılması
uygun olmayacağı düşünüldü.
Genel olarak hastanelerde çocukların oyun oyun oynayabileceği oyun alanı
bulunmamaktadır. Bu çocuklar açısından olumsuz bir durumdur. Çocukların
resimlerinden yola çıkarak bunun gerekliliği söylenebilir.
153
6. SONUÇ ve ÖNERİLER
6.1. Sonuçlar
Çocuklarda projektif yöntem olan resim yoluyla sağlık ve sağlık personeli
algısının incelenmesi amacıyla planlanan araştırmanın sonuçlarına göre;
Hastanede yatan kronik hastalığı olan çocukların %30.3’ünün ilk çocuk, geriye
kalanının ailede 2., 3. ve 3’ten fazla sayıda; sağlıklı grupta olan çocukların %48.2’sinin
ilk çocuk ve diğerlerinin ailede 2., 3. ve 3’ten fazla olduğu,
Hastanede yatan kronik hastalığı olan çocukların %100’ünün daha önce invaziv
girişimde bulunulduğunun, %1’inin hiç invaziv girişimde bunulmadığı öğrenildiği,
154
Hastanede yatan kronik hastalığı olan çocukların %75’inin çizdikleri resimlerin
yaşları ile uyumlu ve iyi olduğu,
155
Hastanede yatan kronik hastalığı olan çocukların %50’sinin; sağlıklı gruptaki
çocukların %66.7’sinin sıcak renkleri tercih etmediği, genelde soğuk renkleri tercih
ettiği,
6.2. Öneriler
156
Çocuklarda resim çizdirme yöntemi kullanılırken bir resim değil en az iki
resim çizdirilmesi,
Resim çizdirme yönteminin yanında bulguları destekleyici geçerli
güvenilir diğer araçların birlikte kullanılması önerilebilir.
157
KAYNAKLAR
1. Beytut D., Bolışık B., Solak U., Seyfioğlu U., Çocuklarda Hastaneye Yatma Etkilerinin Projektif
Yöntem Olan Resim Çizme Yoluyla İncelenmesi, Maltepe Üniversitesi Hemşirelik Bilim ve Sanatı
Dergisi, 2009: 2; 3.
2. Köçkar Ç., Gürol A., Anxiety, Aggression and Self-Esteem Analysis Through Pictures in Children
with Cancer, F.N. Hemşirelik Dergisi, 2013:21(1): 33-39.
3. Er M., Çocuk, Hastalık, Anne-Babalar ve Kardeşler, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 2006; 49:
155-168.
4. Taş Y., Aslan D., Sayek İ., Doktorluk Mesleğini Çocuklar Resimlerine Nasıl Yansıtıyorlar? 7-12 Yaş
Grubu Çocuklar Arasında Yapılmış Bir Örnek, Sted Dergisi, 2006: (11); 15.
5.http://www.acibademhemsirelik.com/e-
dergi/yeni_tasarim/files/Hastaneye%20Yatman%C4%B1n%20Ya%C5%9F%20D%C3%B6nemlerine%2
0.pdf, Erişim Tarihi: 24.04.2016.
6. Gültekin G., Baran G., Hastalık ve Çocuk, Aile ve Toplum, 2005; 2: (9).
7. Altay N.C., Çocuklarda Ameliyat Öncesi Hazırlık, Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Dergisi,
2008: 68–76.
8. Türkcan B., Çocuk Resimlerinin Analizinde Göstergebilimsel Bir Yaklaşım, Kuram ve Uygulamada
Eğitim Bilimleri, 2013: 585-607.
10. Yavuzer H., Çocuk Psikolojisi Bilimsel Sorunlar Dizisi, İstanbul: 1958.
11. Kındap S., Çocuk Çizimlerinde Temsil ve İfade: Doğrusal ve Doğrusal Olmayan Gelişim, Türk
Psikoloji Dergisi, 2005: (20); 25-43.
12. Lowenfeld, V., Brittain, W. L. (1964). Creative and mental growth (Second Edition) New York: The
Macmillan Company Web: http://archive.org/stream/ creativementalgr00/creativementalgr00_djvu.txt,
Erişim Tarihi: 12.08.2017.
13. Collado F. Y., The role of spontaneous drawing in the development of children in the early childhood
settings, 1999. www.eric.ed.gov/ERICWebPortal/recordDetail?accno= ED438898.
14. Artut K., Okul Öncesi Resim Eğitiminde Çocukların Çizgisel Gelişim Düzeylerine İlişkin Bir
İnceleme, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2004: (13) ;1: 223-234.
15. Samurçay N., Çocuk ve Resim, Art İstanbul: 2006; (6): 22-27.
16. Malchiodi C. A., Çocukların Resimlerini Anlamak, Epsilon Yayıncılık, İstanbul: 1998: 123-140.
18. Yavuzer H., Resimleriyle Çocuk, Remzi Kitabevi, 4. baskı, İstanbul: 1992; 41-42.
19. Ertuğ H. İ., Çocukta Sanat ve Yaratıcılık, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
(UZEM), Samsun: 2014; 3-13.www.uzem.omu.edu.tr.
158
20. Kırışoğlu O., Sanatsal Zeka ve Sanat Eğitimi, H.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi Yayınları, Ankara:
1992; 69.
21. Yüce A., Çocuk Resminde Nesnenin Temsili, İdil Dergisi, 2016: 5(21); 313-322.
22. Exupery A de S., Küçük Prens, Mavi bulut Yayıncılık, İstanbul: 2015; 3-11.
23. Kutluer G., Gelişim Süreçlerinde Çocuk Resminin Yeri, EKEV Akademi Dergisi, 2015: 19(63): 403-
407.
25. Yavuzer H., Resimleriyle Çocuk Resimleriyle Çocuğu Tanıma, Remzi Kitabevi, 10. basım, İstanbul:
2003; 18-22.
26. Kırışoğlu O., Sanatta Eğitim Görmek Anlamak Yaratmak, Pagem Akademi Yayınları, Üçüncü
Baskı, Ankara: 2005; 2-91.
27. Buyurgan S. ve Buyurgan U., Sanat Eğitimi ve Öğretimi, Pegem Yayıncılık, Ankara: 2007; 64.
28. Kehnemuyi Z., Çocuğun Görsel Sanat Eğitimi, 5. Baskı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul: 2006; 28.
29. Gander M. J., Gardiner H. W., Çocuk ve Ergen Gelişimi, 4. Baskı, İmge Kitabevi, Ankara: 2001;
345-350.
30. Eripek S., İlköğretim Çağı Çocuklarının Bilişsel, Bedensel ve Kişilik Özellikleri, Anadolu
Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi Ders Notları, Ankara: 1999; 96-101.
31. Özdemir O., Özdemir P. G., Kadak M. T., Nasıroğlu S., Kişilik Gelişimi, Psikiyatride Güncel
Yaklaşımlar, 2012; 4(4):566-589.
32. İnanç B. Y., Bilgin M., Atıcı M. K., Gelişim Psikolojisi/Çocuk ve Ergen Gelişimi, Nobel Kitabevi,
Adana: 2005.
33. Yalom I., Okul Çağı Çocuklarının Terapisi, Prestij Yayınları, İstanbul: 2007; 179.
34. Yiğit R., Çocukluk Dönemlerinde Büyüme ve Gelişme, Mersin Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu,
Ankara: 2009.
35. T.C. Milli Eğitim Bakanlığı (MEGEP), Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Çocuğun Gelişimi, Ankara:
2009; 20-21.
36. Kavaklı A., Çocukluk Yaşlarında Büyüme ve Gelişme, Hilal Matbaacılık A.Ş., İstanbul: 1992; 57-59.
37. Ünal A. S., Akbayrak N., Uludağ A., Çocukların Hemşirelik Hakkındaki Düşünceleri, Hemşirelikte
Araştırma Dergisi, 2002: 4 (2); 60-66
.
38. Potts N. L., Mandleco B.L., Growth and Development of the Scholl Age Child, Pediatric Nursing
Caring for Children and Their Families, United States of America, Delmar, 2002: 331- 350.
39. Wong D., Eaton M.H., Wilson D., Winkelstein M.L., Schwartz P., Pediatric Variationsof Nursing
Interventions, Surgıcal Procedures, Wong’ s Essentıals of Pediatric Nursing, Sixth Edition, Mosby, St.
Louis, 2001: 742- 750.
40. Turan N., Çocuk Kitapları Resimlemesi, 1. Ulusal Çocuk Kitapları Sempozyumu, Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayını, Ankara: 1996.
159
41. Gültekin T., Sanat Eğitiminde Estetik Değerlerin Gelişimi Sürecinde Çocuk ve İletişim, Akademik
Bakış Dergisi, 2011: 05(24); 4-12.
42. Mızrak H., İlköğretim 3. Sınıf Türkçe Ders Kitabı, M.E.B. Yayınları, Ankara: 1983.
43. Malchiodi C. A., Çocukların Resimlerini Anlamak, Nobel Tıp Kitapevleri, İstanbul: 2013; 102-124.
44. Keskin S. P., Çocuk Çizgilerindeki Giz, Annelik Akademisi, Boyut Yayıncılık, İstanbul: 2013; 32.
45. Erkmen N., Çağdaş Bir Ders Kitabı Nasıl Olmalı? Ders Kitabını Mükemmel Yapan Nitelikler, Türk-
Alman Kültür İşleri Kurulu Yayını, Ankara: 1996; (11).
46. Demirel M., Ders Kitaplarındaki Resimlemelerin Öğrencilerin Öğrenme Düzeyine Etkisi, H.Ü.G.S.F.
Sanat Yazıları Yayınları, Ankara: 1998; (7).
47. Burkitt E., Barret M., Davis A., “Drawings of emotionally characterised figures by chilren from
different educational backgrounds”, International Journal Of Art & Design Education, vol: 24, no: 1,
2005: 71-83.
48. Ünver E., Sanat eğitimi, 1. baskı, Nobel yayınevi, Ankara: 2002; 59.
49. Yavuzer H., Çocuk Psikolojisi, 4. Basım, Remzi Kitabevi, İstanbul: 1998.
50. Kaptan A., Kaptan S., Ders Kitaplarında Görsel Düzen, Konu Alanı Ders Kitabı incelemesi,
Demirel Ö. ve Kırışoğlu K. (Editör), Pegem A Yayıncılık, Ankara: 2006; 163-165.
51. Çankırılı A., Çocuk Resimlerinin Dili, Zafer Yayınları, İstanbul: 2011.
52. Furth G. M., The Secret World Of Drawings: A Jungian Approach to Healing Through Art, Toronto:
Inner City Boks, 2 edition, 2002.
53. Tarakçı S., İlk Kez Hastaneye Yatan Okul Çağı Çocukların Hemşireyi Algılayışları, Marmara
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul: 2001.
54. White C. R., Wallace J., Huffman L. C., Use of Drawings to Identify Thought Impairment Among
Students with Emotional and Behavioral Disorders: An Exploratory Study”, Journal Of The Amercan Art
Theraphy Associations, vol: 21, no: 4, 2004: 210-218.
55. Coşkun B., Çocuk Resminde Yakın Çevre, Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yüksek
Lisans Tezi, İstanbul: 2003.
56. Yolcu E., Sanat Eğitimi Kuramları ve Yöntemleri, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2004: 136-163.
57. Kırkan U., Çocuk Resminde Aile. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans
Tezi, İstanbul: 1994.
58. Adasal R., Modern Normal ve Medikal Psikoloji, 2. Baskı, A.Ü. Tıp Fakültesi Yayınları, Ankara
Üniversitesi Basımevi, Ankara: 1973.
59. Bahçıvan-Saydam R., “Çocuk Çizimlerinin Klinik Değerlendirmedeki Yeri”, Yansıtma Psikopatoloji
ve Projektif Testler Dergisi, 2004: (1-2) 1; 111-124.
61. Cansever G., Psikolojik Testler, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara: 1963.
62. Pichot P., Psikoloji Alanlarında Testler, Çev. Selimin Evrim, Anıl Yayınevi, İstanbul: 1965.
160
63. Özgü H., Şahsiyet, Fakülteler Matbaası, İstanbul: 1969.
64. Beier D., Beier C., Cümle Tamamlama Testi El Kitabı, Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara: 1961.
65. Campbell D.T., A Typology of Tests, Projektive and Otherwise, Journal of Consulting Psychology,
1957: 21; 207-210.
66. Cronbach L.J., Essentials of Psychological Testing, N. Y. Harper and Row, Publishers, 1970.
67. Lindsey G., On The Classification of Projective Tecniques, Psychology Bulletin, 1959: 56; 158-168.
68. Schafer R., Projective Testing and Psychoanalysis, N. Y. İnternational Universities Press, 1967.
69. Altınköprü T., Çocuğun Başarısı Nasıl Sağlanır?, Hayat Yayıncılık, 11. Basım, İstanbul: 2003.
70.http://manavgatram.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/07/12/970601/dosyalar/2015_06/11103808_brnsanz
testynerge.pdf, Erişim Tarihi: 24.04.2016.
71. Lubkin L.M., Larsen P.D., Chronic illness:impact and intervention, 7 th edition, copright by Jones
and Bartlett Publishers, LLC, 2009; 4-6.
72. Boice M.M., Chronic Illness in Adolescence, Adolescence, 1998. Erişim tarihi; 10.07.2016,
http://www.questia.com.
73. Lynn R., Adolescent health: a multidisciplinary approach to theory, research, and intervention,
California, Sage Publications, 2005; 3-5.
74. Çavuşoğlu H., Kronik hastalığı olan çocuk, Çocuk Sağlığı Hemşireliği, Genişletilmiş 8.baskı,
Ankara: 2004; 71-90.
75. Abd-Allah., Psychological aspects of childhood chronic diseases, National Research Centre, 2005; 1-
32.
76. Kocaman N., Hastaların psikososyal tepkilerini etkileyen faktörler, Atatürk Üniversitesi Hemşirelik
Yüksekokulu Dergisi, 2008; 11: 12-101.
77. American Academy of Pediatrics, Committee on Children with Disabilities and Committee on
Psychosocial Aspects of Child and Family Health, Psychosocial risks of chronic health conditions in
childhood and adolescence, 1993; 92: 876-878.
78. Erdoğan A., Karaman M.G., Kronik hastalığı olan çocuk ve ergenlerde ruhsal sorunların tanınması
ve yönetilmesi, Anadolu Psikiyatri Dergisi, 2008; 9: 244-52.
79. Woodgate R., Adolescent’s perspectives of chronic illness: It’s hard, Journal of Pediatric Nursing,
1998; 13: 210-223.
80. Ekşi A., Yeni bir yan dal: çocuk ve ergen liyezon psikiyatrisi, Ege Psikiyatri sürekli Yayınları, 1997;
2: 519-533.
81. Turgay A., Çocukluk döneminde duygudurum bozuklukları ve intihar, In: Güleç C., Köroğlu E., Ed.
Psikiyatri Temel Kitabı, 1.baskı, Nobel Kitabevleri, Ankara: 1998; 1177-1193.
82. Emiroğlu N., Aras Ş., Yalın Ş., Doğan Ö., Akay A., Yatan hastalar için istenen çocuk ve ergen
psikiyatrisi konsültasyonların değerlendirilmesi, Anadolu Psikiyatri Dergisi, 2009: 10; 217-225.
83. Abalı O., Tüzün Ü., Gürkan K., Çocuk psikiyatrisi konsültasyonlarının değerlendirilmesi, Genel Tıp
Dergisi, 2006: 16 (3); 121-124.
161
84. Özgüven H. D., Tuncer H. T., Uyum bozukluğu, Kriz Dergisi, 1997: 5 (2); 87-94.
85. Fettahoğlu E. Ç., Koparan C., Özatalay E., Türkkahraman D., İnsüline Bağımlı Diyabetes
Mellitüs Tanılı Çocuk ve Ergenlerde Gözlenen Ruhsal Güçlükler, Türkiye’de Psikiyatri, 2007: 9 (1); 32-
36.
86. Hood et al., Depressive symptoms in children andadolescents with type 1 diabetes, Diabetes Care,
2006; 29: 1389-91.
87. Stewart et al., Depressive symptoms predict hospitalization for adolescents with type 1 diabetes
mellitüs, Pediatrics, 2005: 115; 1315-19.
88. Gonzales et al., Depression and diabetes treatment nonadherence: a meta-analysis, Diabetes Care,
2008: 31 (12); 2398-2403.
89. Bilgiç ve ark., Bir Grup Epilepsili Çocukta Depresyon ve Anksiyete Belirti Düzeyi ve İlişkili
Faktörler, Türk Psikiyatri Dergisi, 2006: 17 (3); 165-172.
90. Katon et al., The prevalence of dsm-ıv anxiety and depressive disorders in youth with asthma
compared with controls, Journal Of Adolescent Health, 2007: 41; 455-63.
91. Forero R., Bauman A., Young L. et al., Asthma, health behaviors, social adjustment, and
psychosomatic symptoms in adolescence, J. Asthma, 1996: 33; 157-64.
92. Suris J.C., Michaud P.A., Akre C., Sawyer S.M., Health risk behaviors in adolescents with chronic
conditions, Pediatrics, 2008: 122; 1113-18.
93. Zashikhina A., Hagglof B., Mental health in adolescents with chronic physical illness versus controls
in Northern Russia, Acta Paediatrica, 2007: 96; 890-896.
94. Çavuşoğlu H., Depression in children with cancer, Journal of Pediatric Nursing, 2001: 16 (5); 380-
385.
95. Matzıou W. et al., Evaluating depression in a sample of children and adolescents with cancer in
Greece, International Nursing Review, 2008: 55; 314-319.
96. Von E.L., Enskar K., Kreuger A., Larsson B. et al., Self-esteem, depression and anxiety among
Swedish children and adolescents on and off cancer treatment, Acta Paediatr , 2000: 89 (2); 229-236.
97. Executive Board Resolution EB101, R2 on the amendments to the constitution, 1998, WHO,
Geneva.
98. Cüceloğlu D., İyi Düşün Doğru Karar Ver, Sistem Yayıncılık, 32. Basım, İstanbul: 2000; 69-88.
99. Cüceloğlu D., İletişim Donanınımları, Remzi Kitabevi Yayınları, İstanbul: 2002; 28-32.
100. Wilson D., Ratekin C., An introduction to using children's drawings as an assessment tool, Nurse
Pract 1990: 15 (3); 23-4, 27, 30-5.
101. Skinner T.C., Edgar K.A., Illness Representations and Coping as Predictors of Emotional Well-
being in Adolescents with Type 1 Diabetes, Journal of Pediatric Psychology, 2003: 28 (7); 485-493.
102. Kocaman N., Özkan M., Armay Z., Özkan S., Hastalık algısı ölçeğinin Türkçe uyarlamasının
geçerlilik ve güvenilirlik çalışması, Anadolu Psikiyatri Dergisi, 2007: 8; 271-80.
103. Groarke A., Curtis R., Coughlan R. , Gsel A., The role of perceived and actual disease status in
adjustment to rheumatoid arthritis, Rheumatology, 2004: 43; 1142-1149.
162
104. Taddeo D., Egedy M., Frappier Y., Adherence to treatment in adolescents, Paediatr Child Health,
2008: 13 (1); 19-24.
105. Pimm T.J., Weinman J., Applying Leventhal's Self Regulation Model to adaptation and
intervention in rheumatic disease, Clin Psychol Psychother, 1998: 5; 62-75.
106. Petrie K.J., Jago L.A., Devcich D.A., The role of ıllness perceptions in patients with medical
conditions, Curr Opin Psychiatry, 2007: 20 (2); 163-167.
107. Armay Z., Hastalık Algı Ölçeğinin Geçerlilik Ve Güvenilirlik Çalışması, Yüksek lisans Tezi,
İstanbul: 2006; 6-16.
108. Özkan S., Psiko-Onkoloji, Hastalık Algısı ve Kanser, İstanbul: 2007; 59-70.
109. Armbrust et al., Illness representation in adolescents with juvenile idiopathic arthritis, 15th
Paediatric Rheumatology European Society (PreS) Congress London, UK, 2008: 1.
110. Griva K., Myers L. B., Newman S., İllness perceptions and self efficacy beliefs in adolescents and
young adults with insulin dependent diabetes mellitus, Psychology and Health, 2000; 15: 733-750.
111. Scharloo M. et al., İllness perceptions, coping and functioning in patients with rhematoid arthritis,
chronic obstructive pulmonary disease and psoriasis, Journal of Psychosomatic Research, 1998; 44 (5):
573-585.
112. Lawson V. L., Lyne P. A., Bundy C., Harvey J. N., The role of illness perceptions, coping and
evaluation in care-seeking among people with type 1 diabetes, Psychology and Health, 2007: 22 (2); 175-
191.
113. Johnson J. E., Self-regulation theory and coping with physical illness, Research in Nursing &
Health, 1999: 22; 435-448.
114. Boyacı M., Çocuk Cerrahisinde Günübirlik Olgulara Yönelik Geliştirilen Hemşirelik Bakım
Standartlarının Aile Anksiyetesini Azaltmaya Etkisi, Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü,
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul: 2003.
115. Tombul K., Çocuk Cerrahisi Hastalarının ve Anne-Babaların Klinik Ortamdan ve Sağlık Bakım
Ekibinden Beklentilerinin Belirlenmesi, Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans
Tezi, İstanbul: 2003.
116. Köşgeroğlu N., İlhan H., Çocuk Cerrahi ve Aile, Hemşirelik Forumu Dergisi, 2000: 3(1); 35-38.
117. Karakoç Ö., Erkan M., Çocuk Cerrahisi Servisinde Yatan Hastaların Ebeveynlerinin Anksiyete
Düzeyleri ve Bazı Sosyo-Demografik Özelliklerle İlişkisi, Hemşirelik Forumu, 2001: 4(2-3); 32-36.
118. Thomas G.V., Tsalimi A., Effects of Order of Drawing Head and Trunk and Their Relative Size in
Children’s Figüre Drawings, British Journal of Developmantal Psychology, 1998: 6; 191-203.
119. Al-Ma’atiah R., Gharaibeh M., Perceptions of Jordanian Children About Nurses, Pediatric
Nursing, 1996: 22 (2); 126-129.
120. Brown J. H., Fosket N. H., Career Desirability: Young People’s Perceptions of Nursing as a Career,
Journal of Advance Nursing, 1999: 29 (6); 1342-1350.
121. Aysev A., Keerimoğlu E., Polat S., Kronik Böbrek Yetmezliği Olan Çocuklarda Psikososyal
Değerlendirme, Kerimoğlu E. (Edt.), Çocuk Psikiyatrisinde Konsültasyon-Liyazon, Ankara: 1994; 13-
126.
163
122. Türkbay T., Akın R., Söhmen T., Epileptik Çocuklarda Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu,
Depresif Belirtiler ve Kendilik Saygısının Araştırılması, Klinik Psikofarmakoloji Bülteni, 2000: 10 (1); 9-
16.
123. Avcı A., Evlice Y. E., Diler R.S., Noyan A., Kronik Böbrek Yetmezliğinde Depresyon ve Kaygı,
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996: 21 (1); 34-40.
164
EKLER
EK-1
BİLGİLENDİRME VE AYDINLATILMIŞ ONAM FORMU
Hastalığın çocuğun gelişimi üzerinde çeşitli olumsuz etkileri vardır. Çocuk için
hastalık onu korkutan, rahatsız eden ve hoş olmayan bir deneyimdir. Çocukların
"hemşire-doktor" algısını, onların resimleri yoluyla belirleyebilmek olanaklıdır. Aile
Hekimliği Birimlerinde ve bir ilkokulda bulunan 9-11 yaş grubu çocuklarda sağlık
bilinci oluşturulması ve sağlık alanında bulunan insanların davranışsal değişikliklerinin
algılanması amaçlanmıştır.
Her çocuğun adı, soyadı, cinsiyeti, yaşı ve ailesinde sağlık çalışanı olup
olmadığı, çocuğun anne ve babasının eğitim durumu, herhangi bir kronik hastalığa sahip
olup olmadığı gibi konularında bilgi alınacaktır. Çocuklarla 30 dakika yüz yüze
görüşülerek sosyo-demografik verileri alınmış daha sonra çocuklara resim kağıdı ve 12
renk kuru boya kalemi verilerek “hemşire-doktor” deyince akıllarına gelen ilk şeyi
çizmeleri istenecektir. Çalışma sonunda toplanan resimler çocukların bilgileri
doğrultusunda sınıflandırılacaktır. Resimler uzman kişilerce yorumlanacaktır. Araştırma
sonucunda toplanan sayısal verilerin değerlendirilmesi için SPSS istatistiksel paket
programı kullanılacaktır.
Ad-Soyadı:
Tarih: İmza:
165
EK-2
ANKET FORMU
Çocuğun;
Adı-Soyadı:
Anne iletişim numarası:
Anne iletişim adresi:
166
9. Genel olarak eşinizle ilişkinizi nasıl değerlendirirsiniz?
a) İyi b) Orta c) Kötü
18. Çocuğunuza hiç invaziv (kan alınması, damar yolu açılması vb.) girişimlerde
bulunuldu mu?
a) Evet b) Hayır
167
EK-3
168
EK-5
231
15) Resimdeki figürlerin boyutu nedir?
a) Normal b) Resimde küçük figürler hakim c) Resimde büyük figürler hakim
d) Resimde hem büyük hem de küçük figürler hakim
16) Resimdeki insan figürü boyutu nedir?
a) Normal b) Normalden büyük c) Normalden küçük
17) Resimde insan figürü nasıldır?
a) Normal b) Abartılı
18) Resimde insan figürü ölçüleri nasıldı?
a) Dengeli b) Dengesiz
19) Resimdeki çizgiler nasıldı?
a) Normal b) Bastırarak c) Silik
20) Resimdeki doktor/hemşire cinsiyeti kendi cinsiyeti ile uyumlu mu?
a) Uyumlu, aynı b) Farklı
21) Çocuğun resminde hastalığına ilişkin simgesel nesne, obje vs. var mı?
a) Evet b) Hayır
22) Resimde çizilen nesne ya da figürler gerçeğe yakın çizilmiş mi?
a) Evet b) Hayır
23) Resimde çizilen ev, bina vs. nasıldır?
a) Normal b) Yüksek bina c) Alçak bina d) Hem yüksek, hem de alçak
bina var
24) Resimde çizilmiş yol, kuş, ağaç vs. gibi nesneler var mıdır?
a) Evet b) Hayır
Çocuğun resim yaparken renkli kalem kullanımına göre:
25) Kız çocukları daha çok renkli kalem kullanmış?
a) Evet b) Hayır
26) Erkek çocukları daha çok renkli kalem kullanmış?
a) Evet b) Hayır
27) Renk seçiminde sıcak renklerin kullanım yoğunluğu hangisidir?
a) Sarı b) Kırmızı c) Turuncu
28) Renk seçiminde soğuk renklerin kullanım yoğunluğu hangisidir?
a) Mavi b) Yeşil c) Mor
29) Renk seçiminde daha çok açık renkler mi kullanılmış?
232
a) Evet b) Hayır c) Dengeli
30) Renk seçiminde daha çok koyu renkler mi kullanılmış?
a) Evet b) Hayır c) Dengeli
Renk seçimindeki yoğunluğuna göre çocuğun olası mizaç özellikleri:
Sıcak renklerin yoğunluğuna göre çocuğun olası mizaç özellikleri (sevecen, işbirlikçi,
uyumlu);
31) Resimde en çok sıcak renkler mi hakim?
a) Evet b) Hayır
Soğuk renklerin yoğunluğuna göre çocuğun olası mizaç özellikleri (iddacı,
huysuz,uyumsuz);
32) Resimde en çok soğuk renkler mi hakim?
a) Evet b) Hayır
33) Hangi renkler daha çok kullanılmıştır?
a) Kırmızı b) Mavi c) Sarı d) Kahverengi e) Mor f) Yeşil g) Turuncu
34) Mavi rengi en çok nerede kullanmıştır?
a) Forma/üniforma b) Hastane c) Desk, sedye vs. d) Diğer (Açıklayınız…)
35) Yeşil renk en çok nerelerde kullanılmıştır? Belirtiniz……..
36) Mor renk en çok nerelerde kullanılmıştır? Belirtiniz……..
37) İnsan figürü çizimine göre kafa nasıl çizilmiştir?
a) Normal b) Normalden büyük c) Normalden küçük
38) Saçların boyanması nasıl çizilmiştir?
a) Normal b) Bastırılarak c) Silik
39) Ağız şekli nasıl çizilmiştir?
a) Açık ağız b) Kapalı ağız c) Fazla açık ağız
40) Resimlerin çiziminde çizgilerin kullanım şekli nasıldır?
a) Dar çizgi b) Kalın çizgi c) Kesik çizgi
41) Gözlerin çiziminde bakışlar nasıldır?
a) Düz bakış b) Sağa bakış c) Sola bakış d) İri, ayrıntılı gözler
42) Burun, ağız ve gözler birlikte çizilmiş mi?
a) Evet b) Hayır
43) Burun çizilmiş mi?
a) Evet b) Hayır
233
44) Burun şekli nasıl çizilmiştir?
a) Basit b) Çok büyük c) Çok küçük d) Burun deliklerini de içeren şekil
45) Kulaklar çizilmiş midir?
a) Evet b) Hayır
46) Kulaklar çizilmiş ise nasıl çizilmiştir?
a) Normal b) Küçük kulak c) Büyük kulak
47) Çene çizilmiş midir?
a) Evet b) Hayır
48) Çene çizimi nasıldır?
a) Normal b) Köşeli c) Küçük d) Büyük e) Geniş d) Dar
49) Boyun kısmı çizilmiş midir?
a) Evet b) Hayır
50) Boyun çizimi nasıldır?
a) Normal b) Boyun kısa ve kalın c) Boyun uzun ve ince d) Abartılı
çizilmiş boyun
51) Gövde ve omuzların çizimi nasıldır?
a) Yuvarlak ve yumuşak vücut hatları b) Köşeli ve sert vücut hatları
52) Kolların çizimi nasıldır?
a) İki yana açılan kollar b) Gövde ile bitişik çizilen kollar c) Kollar hiç çizilmemiş
53) Anne/Baba figürü resimde çizilmiş midir?
a) Evet b) Hayır
54) Anne/Baba figürünün kolsuz çizilmesine dair resim var mıdır?
a) Evet b) Hayır
55) Kollar ve eller detaylı çizilmiş midir?
a) Evet b) Hayır
56) Eller nasıl çizilmiştir?
a) Ellerin çizilmesi uygun b) Eller büyük çizilmiş c) Eller küçük çizilmiş
d) Eller arkaya, cebe vs. saklanarak çizilmiş e) Eller yumruk şeklinde çizilmiş
57) Tırnaklar çizilmiş midir?
a) Evet b) Hayır
58) Tırnaklar nasıl çizilmiştir?
a) Normal b) Kısa tırnaklar c) Uzun tırnaklar
234
59) Bacaklar çizilmiş midir?
a) Evet b) Hayır
60) Bacakların nasıl çizilmiştir?
a) Normal b) Sağlam ve dengeli c) Güçsüz ve dengesiz
61) Ayaklar çizilmiş midir?
a) Evet b) Hayır
62) Göbek çizilmiş midir?
a) Evet b) Hayır
63) Resimde birden fazla doktor/hemşire figürü bulunmakta (kız, erkek) mıdır?
a) Resimde doktor/hemşire figürü yok, yalnız hastane bulunmakta
b) Resimde doktor figürü var
c) Resimde hemşire figürü var
d) Resimde hem doktor hem de hemşire figürü var
e) Resimde hem hastane hem de doktor/hemşire figürü var
64) Resimdeki doktor/hemşire figürünün temel konusu nedir?
a) Tedavi hizmetleri b) Koruyucu ve tedavi edici hizmetler
c) Koruyucu doktor/hemşire d) Bakım verici e) Diğer (Belirtiniz…)
65) Resmin mesajı nasıl?
a) Olumlu b) Olumsuz
235
EK-6
236
237
KURUM İZNİ
238
239
EK 7.
240
241
ÖZGEÇMİŞ
Araştırmacı 1986 Mersin/Merkez doğumlu olup; ilköğretimi Akkent İlköğretim
Okulu, lise eğitimini Mersin Dumlupınar Yabancı Dil Ağırlıklı Lisesi’nde tamamladı.
2006 yılında Kahraman Maraş Sütçü İmam Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu
Hemşirelik Bölümü’nü kazandı. 2009 yılında Erasmus programı ile (Universidade Dos
Açores) Portekiz’de 6 ay bulundu. 2010 yılında Karaman Maraş Sütçü İmam
Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Hemşirelik Bölümü’nden mezun oldu. 2010 yılında
Mersin Forum Yaşam Hastanesi, Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde 7 ay, 2010-2011
yılları arasında Ankara Halil Şıvgın Çubuk Devlet Hastanesinde Çocuk Servisi ve
Yoğun Bakım Ünitesinde 8 ay çalıştı. 2012 yılından itibaren Çukurova Üniversitesi
Balcalı Hastanesinde halen hemşire olarak görev yapmaktadır. 2014 yılında Çukurova
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Hemşirelik Ana Bilim Dalında Tezli Yüksek
Lisans Programına kabul edildi ve halen devam etmektedir.
242