Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 12

E.

Dilbilgisi Yanlışları

Cümlenin kuruluşuyla ilgili yanlışlardır. Şöyle sıralayabiliriz:

1. Ögelerle ilgili yanlışlar

2. Yardımcı eylem eksikliği

3. Tamlamalarla ilgili yanlışlar

4. Çatı eklerinin yanlış kullanımı

1. Ögelerle İlgili Yanlışlar

Doğru bir cümle, yüklemin diğer ögelerle uyum içinde olmasını gerektirir. Bu uyumun
olmadığı cümleler, bozuk anlatımlıdır.

Ögelerle ilgili yanlışlıklar, daha çok birleşik cümlelerde görülür. Bu cümlelerde ögesel
yanlışlıkları belirgin biçimde görebilmek için, birleşen cümleleri tüm ögeleriyle açma yolunu
deneyebiliriz.

Özne ile yüklem, her şeyden önce, tekillik–çoğulluk ve kişi yönünden uyum içinde
olmalıdır.

Aşağıdaki cümleyi inceleyelim:

“Hasan, çocukla yarış konusunu, kadınlar ise onun çocukla benzerliğini uzun uzun
tartıştılar.”

Ortak yüklemle kurulan bu bileşiğin birinci bileşenini yalınlaştıralım:

“Hasan, çocukla yarış konusunu … tartıştılar.”

Görülüyor ki özne tek ve tekil iken yüklem çoğul kullanılmış, özne ile yüklem
arasında tekillik–çoğulluk bakımından uygunluk bozulmuştur. Doğru kuruluş şöyle olabilirdi:

“Hasan’la çocuk yarış konusunu, kadınlar ise Hasan’ın çocukla benzerliğini uzun uzun
tartıştılar.”

“Doğudaki burunda ne toprak, ne kaya, ne ağaç gövdeleri, pembe şeftali, kiraz


çiçeklerinden başka hiçbir şey görünmüyordu.”

Cümlemizin yüklemi “görünmüyordu”. Cümlemizi açalım:

“Doğudaki burunda ne toprak, ne kaya, ne ağaç gövdeleri … görünmüyordu.”

“Doğudaki burunda … pembe şeftali, kiraz çiçeklerinden başka hiçbir şey


görünmüyordu.”
İkinci cümlede özne–yüklem uygunluğu sağlanmışken birinci cümlede bu uygunluğun
bozulduğunu görüyoruz. Birinci cümle “… ne toprak, ne kaya, ne ağaç gövdeleri …
görünüyordu …” şeklinde olmalıydı.

Özne–yüklem uyumsuzluğu “özne eksikliği”, “yüklem eksikliği” ya da “yardımcı


eylem eksikliği” biçiminde de görülebilir:

Öznesi ortak sıralı cümlelerde ortak özne, yüklemlerin tümüne kişi, anlam ve tekillik–
çoğulluk yönünden uygun değilse anlatım bozulur:

“Gözleri hiç görmüyordu; ama hangi yöne gideceğini iyi biliyordu.”

Bu cümlede, ortak özne görünümündeki “gözleri”, “görmüyordu” yüklemine her


açıdan uygundur; ancak “gideceğini” ve “biliyordu” yüklemlerine anlam açısından uygun
değildir: “Gözleri … hangi yöne gideceğini iyi biliyordu.” Bu cümledeki özne – yüklem
uyumsuzluğu “özne eksikliği”nden kaynaklanmaktadır. Bozukluk, “gideceğini” ve
“biliyordu” yüklemine uygun bir özne (“o”) getirilerek düzeltilir:

“Gözleri hiç görmüyordu; ama (o) hangi yöne gideceğini iyi biliyordu.”

Özne–yüklem uyumsuzluğu, yüklemi ortak cümlelerde de görülebilir:

“Ben sizi, siz beni küstürdünüz.”

Cümlemizde “küstürdünüz”, ortak yüklemdir. Bu yüklemi birinci birleşen cümleyle


kullandığımızda kişi yönünden uygunsuzluk görüyoruz: “Ben … küstürdünüz.” Bozukluk,
birinci cümleye kişiye uygun bir yüklem getirildiğinde düzeltilir:

“Ben sizi küstürdüm, siz beni küstürdünüz.”

“Yıllardır alışverişle ben, ev işleriyle eşim ilgilenir.”

Yukarıdaki cümleyi çözümlediğimizde, “ilgilenir” yükleminin ortak kullanıldığını


görüyoruz. Böylesi bir kullanım yanlıştır. Doğru cümle şöyledir: “Yıllardır alışverişle ben
ilgilenirim, ev işleriyle eşim ilgilenir.”

“Herkesin temiz olmasını, yere bir şey atılmasını istemiyoruz.”

Cümleden, “herkesin temiz olmasını istemiyoruz” şeklinde bir anlam çıkmaktadır. İlk
cümleye “istiyoruz” yüklemini getirirsek doğru anlatıma ulaşırız.

“Annesini çok sever ve saygı gösterirdi.”

“Annesini” nesnesi iki cümlenin de ortak nesnesi görünümündedir. Ancak bu nesne,


ikinci cümlenin yüklemiyle uyumlu değildir: “Annesini çok saygı gösterirdi.” Bozukluğu
gidermek için, nesne ile ikinci cümledeki bağın koparılmaması gerekir. Bu da ikinci cümleye
“annesini” nesnesinin yerine, dolaylı tümleç getirilerek gerçekleşir:

“Annesini çok sever ve (ona) saygı gösterirdi.”


“İki üç hafta sonra Şişli’de, cadde üstünde büyük bir apartmanın ikinci katını
kiraladılar ve taşındılar.”

“İki üç hafta sonra Şişli’de, cadde üstünde büyük bir apartmanın ikinci katını
kiraladılar ve (oraya) taşındılar.”

“Seni ne kadar sevdiğimi, ne kadar güvendiğimi bilirsin.”

“Seni ne kadar sevdiğimi, (sana) ne kadar güvendiğimi bilirsin.”

“Bizim tek işimiz birbirimizi sevmek, sevmesek bile saygı duymaktır.”

“Bizim tek işimiz birbirimizi sevmek, sevmesek bile (birbirimize)saygı duymaktır.”

“Düşman kenti bombalamış; ama girememişti.”

“Düşman kenti bombalamış; ama (kente) girememişti.”

“Siz birbirinizi bağışlasanız bile, ben bağışlamam.”

Bu cümlede de ortak nesne görünümündeki “birbirinizi” ögesi, anlam açısından ikinci


cümleyle uyumsuzluk içindedir: “ … ben birbirinizi bağışlamam.” Bu cümledeki nesne–
yüklem uyumsuzluğu, ikinci cümleye uygun bir nesne getirilerek düzeltilir:

“Siz birbirinizi bağışlasanız bile, ben (sizi) bağışlamam.”

“Arkadaşlarını kötü sözler söylemekle suçlamış ve kanıtlamıştı.”

Kanıtladığımızın ne olduğu sorusuna aldığımız yanıt “arkadaşlarını” sözcüğüdür.


Oysa, ikinci yüklemin nesnesi “arkadaşlarının kötü sözler söylediğini” yani “bunu” dur.
“kanıtlamıştı” yükleminden önce “bunu” sözcüğünü getirdiğimizde yanlış düzelecektir.

“Yavrusuna koştu, sevgiyle kucakladı.”

Ortak dolaylı tümleç konumundaki “yavrusuna” ögesi, ikinci cümlenin yüklemiyle


uyumlu değildir. Bozukluğu şöyle giderebiliriz:

“Yavrusuna koştu, (onu) sevgiyle kucakladı.”

“Bir sorunun üzerinde enine boyuna düşünmeyi, anlamak için çaba harcamayı
öğrenememişler.”

“Bir sorunun üzerinde enine boyuna düşünmeyi, (soruyu) anlamak için çaba
harcamayı öğrenememişler.”

“Ahmet’ten başka hiç kimseyi aramıyor, konuşmuyordu.”

“ … “hiç kimseyi” nesnesi, ikinci cümlenin yüklemiyle uyumlu değildir. Bu bozukluk


şöyle düzeltilebilir: “ Ahmet’ten başka hiç kimseyi aramıyor, hiç kimseyle konuşmuyordu.”
“Bütün bu zorlukları nasıl yendi, nasıl başa çıktı, anlayamadım.”

“Ne ile, kiminle” başa çıktığımız sorusuna “bütün bu zorlukları” yanıtını alırız. Böyle
olamayacağına göre, “…onlarla nasıl başa çıktı.” dersek anlatım düzelecektir.

“Kudret; karısının geldiğini, görüşmek istediğini biliyordu.”

“Kudret; karısının geldiğini, (kendisiyle) görüşmek istediğini biliyordu.”

2. Yardımcı Eylem Eksikliği

Yardımcı eylemlerle kurulan cümlelerde, yardımcı eylem birden çok adı yüklem
yapıyorsa, bu adlardan birinin yardımcı eylemle uyumsuzluğu anlatım bozukluğuna neden
olur.

“Arkadaşları onun dürüst; ama çalışkan olmadığını söylüyorlar.”

Cümlemizde “olmamak”, hem “dürüst” hem de “çalışkan” sözcüklerinin yardımcı


eylemi görünümündedir ve bu sözcükleri yan cümlenin yüklemi yapmaktadır. Ancak,
“dürüst” sözcüğü anlam açısından “olmamak” yardımcı eylemiyle uyumlu değildir. “… Onun
dürüst olmadığı …” Gerçekte anlatılmak istenen, “ Onun dürüst olduğu”; ancak çalışkan
olmadığıdır. Bu bozukluğun giderilmesi, “dürüst” sözcüğü ile “olmamak” yardımcı eylemi
arasındaki bağın koparılmasını gerektirir. Bu da “dürüst” sözcüğüne anlamca uygun (olumlu)
yardımcı eylem getirilerek gerçekleştirilir:

“Arkadaşları onun dürüst (olduğunu); ama çalışkan olmadığını söylüyorlar.

Bir yardımcı eylem olan ekeylemin kullanımında da aynı bozukluk görülmektedir.

“Talat hırslı; ama başarılı değildi.”

Bu cümlemizde, “hırslı” ve “başarılı” sözcükleri ortak ve olumsuz bir ek eyleme


bağlanmıştır. Bu durumda, “Talat’ın hırslı olmadığı” anlamı çıkmaktadır: “Talat hırslı değildi,
başarılı değildi.” Oysa, anlatılmak istenen “Talat’ın hırslı olduğu”; ancak “başarılı”
olmadığıdır. Bu bozukluk, “hırslı” sözcüğüne anlamca uygun (olumlu) ek eylemin
getirilmesiyle düzeltilebilir.

“Talat hırslıydı; ama başarılı değildi.”

Ek eylem eksikliği, yüklemleri ortak ek eylemlere bağlanan sıralı cümlelerde, özne–


yüklem uyumsuzluğuna da neden olmaktadır.

“Sen evimizden kaçmış; ben de kendimi öykülere, kendi öyküme, vermiştim.”

İlk cümlede özne ile yüklem kişi yönünden uygun değildir. Doğru cümle şöyle
olmalıydı:

“Sen evimizden kaçmıştın; ben de kendimi öykülere, kendi öyküme, vermiştim.”

3. Tamlamalarla İlgili Yanlışlar


Tamlama dediğimiz söz öbeklerinin kendilerine özgü biçimsel özellikleri vardır. Bu
özelliklere uyulmadan kurulan tamlamaların anlatımı bozuktur.

Tamlamalardaki kuruluş yanlışları, daha çok, tamlama ögelerinden birinin eksikliği,


tamlanan–tamlayan uyumsuzluğu, tamlama eklerinin eksikliği ya da fazlalığı biçiminde
görülmektedir.

“Suyun şırıltısı ve şakalaşan kuşlardan başka ses de yok.”

Bu cümlede “kuşlar”ın tamlanan ögesi eksiktir. Bu eksiklik “kuşlar”ın bir ses gibi
görülmesine neden olmaktadır. “… kuşlardan başka ses …” Bozukluğu şöyle düzeltebiliriz:

“Suyun şırıltısı ve kuşlar(ın sesin)den başka ses de yok.”

“Türkiye’ye yöneltilen bu eleştiri de bu doğrultuda değerlendirilmesi gerekir.”

“Türkiye’ye yöneltilen bu eleştirinin de bu doğrultuda değerlendirilmesi gerekir.”

Başka bir örnek:

“Birinden dükkân, ev ve arkasındaki bostanımsı bahçe kaldı.”

Yukarıdaki cümlede görülen bozukluk şöyle düzeltilebilir:

“Birinden dükkân, ev ve (evin) arkasındaki bostanımsı bahçe kaldı.”

Tamlama ögelerinden birinin eksikliği, tamlayan–tamlanan uyumsuzluğuna da yol


açabilir. Bu uyumsuzluk, birden çok tamlayanı olan tamlamalarda görülür.

“Bunda ne senin ne de benim kabahatim var.”

Bu örnekte “kabahatim”, “senin” ve “benim” tamlayanlarının ortak tamlananı


görünümündedir. Ancak, tamlamanın açılımında birinci tamlayanın tamlananla uyumlu
olmadığını görüyoruz: “ … senin … kabahatim” . Bu uyumsuzluk, birinci tamlamada
tamlananın kullanılmamasından kaynaklanmaktadır. Öyleyse, birinci tamlamaya da uygun bir
tamlanan getirilmelidir:

“Bunda ne senin (kabahatin) ne de benim kabahatim var.”

“Başarılı olması için Ahmet daha planlı çalışması gerekiyor.”

Bu cümlede, “çalışması” tamlananının tamlayanı “Ahmet”tir. Tamlamanın kuruluşu da


“…Ahmet … çalışması…” şeklindedir. Tamlayan eki eksikliğinden kaynaklanan bu bozukluk
şöyle düzeltilebilir:

“Başarılı olması için Ahmet’(in) daha planlı çalışması gerekiyor.”

“Türkiye’ye yöneltilen eleştiri de bu mantık doğrultusunda değerlendirilmesi gerekir.”


Bu cümlede eleştiri sözcüğünde tamlayan eki “–nin” bulunmamaktadır. Doğru cümle
şöyle olmalıdır:

“Türkiye’ye yöneltilen eleştirinin de bu mantık doğrultusunda değerlendirilmesi


gerekir.”

Belirtili ad tamlamalarında, tamlanan bir çokluk içinden ayırma bildiriyorsa, tamlayan


eki yerine “-den” eki de kullanılabilir: “Dikilen ağaçlardan kimisi kurumuş.” Ancak, bir
çokluk içinde ayırma söz konusu değilse, “-den” ekinin tamlayan eki işleviyle kullanılması
anlatımı bozar:

“Dikilen ağaçlardan tümü kurumuş.”

Örneğimizde, “tümü” sözcüğü “ağaç” çokluğundan ayırma yapmıyor. Tamlamadaki


bu anlamsal özellik nedeniyle, tamlayandaki “-den” eki anlatımı bozmuştur. Cümle şöyle
olmalıydı:

“Dikilen ağaçların tümü kurumuş.”

4. Çatı Eklerinin Yanlış Kullanımı

Birleşik cümlelerde yüklemlerin aynı çatı ile kullanılmaması anlatım bozukluğuna yol
açar:

“Çocuklar akşama değin oynarlar, sonra da ninnilerle uyutulurlardı.”

Cümleyi yalınlaştıralım:

“Çocuklar … oynarlar … uyutulurlardı.”

Görülüyor ki bu cümlede, “çocuklar” ortak özne konumundadır. Ancak; birinci


yüklem etken, ikinci yüklem edilgendir. Bu durumda, “çocuklar” birinci cümlenin gerçek
öznesi iken ikinci cümlenin nesnesi (sözde öznesi) olmuştur. Bozukluk, yüklemlerin değişik
çatılarla kurulmasından kaynaklanmaktadır. Bozukluğu gidermek için cümleleri ya “Çocuklar
akşama değin oynarlardı. Sonra da ninnilerle uyutulurlardı.” biçiminde bağımsızlaştırabiliriz
ya da yüklemlerin çatılarını “Çocuklar akşama değin oynarlar, sonra da ninnilerle uyurlardı.”
vb. biçiminde birbiriyle uyumlu hale getirebiliriz.

Başka örnekler:

“Uzun zaman kimsesiz, desteksiz, devletsiz, adaletsiz bırakılarak gönüllerinde


onulmaz yaralar açtık.”

Doğru cümle şu iki şekilde de olabilirdi:

“Uzun zaman kimsesiz, desteksiz, devletsiz, adaletsiz bırakarak gönüllerinde onulmaz


yaralar açtık.”

“Uzun zaman kimsesiz, desteksiz, devletsiz, adaletsiz bırakılarak gönüllerinde


onulmaz yaralar açıldı.”
“Hem sermaye koymuştu hem de ambar kirası ödenecekti.”

Doğru cümle şöyle olabilirdi:

“Hem sermaye koymuştu hem de ambar kirası ödeyecekti.”

“Bu durum Albay’ı rahatlandıracağına, büsbütün tedirgin etti.”

Doğru cümle şöyle olmalıydı:

“Bu durum Albay’ı rahatlatacağına, büsbütün tedirgin etti.”

F. Anlamda Tutarsızlık / Karşıtlık

Birbiriyle ilişkisi olmayan, tutarsız ya da karşıt kavramların bir arada bulunması


anlatımı bozar.

Aşağıdaki cümleler tutarsızlık örnekleridir:

“Sizinle hiç tanışmadık değil mi?”

Hiç’in olumlusu çokluk anlatır. “Sizinle çok tanışmıştık.” olmaz. Doğru cümle şöyle
olabilirdi:

“Sizinle daha önce tanışmadık değil mi?”

“Burada yükselen sevgi ve barış ruhu, Türkiye’nin her köşesinde yapılmalıdır bence.”

Cümleyi yalınlaştıralım: “… barış ve sevgi ruhu … yapılmalıdır …” Cümlenin öznesi


ile yüklemi arasında anlamsal bir tutarsızlık vardır. Türkçe söyleyişte “ruh” yapılmaz,
yaratılır.

“Tam 144 en güzel renk filli boyada.” “En güzel” tektir.

“Seçim tarihinin ertelenmesine de değinildi.” Seçim ertelenebilir, seçimin tarihi


değiştirilebilir; ancak tarih ertelenemez.

“Geçirdiğim rahatsızlığı büyük bir başarıyla ameliyat ederek sağlığıma kavuşturdu.”


Rahatsızlık ameliyat edilemez.

G. Anlamda Belirsizlik

Noktalama işaretlerinin gerektiği yerde kullanılmaması, seçme ya da


karşılaştırmalarda özensizlik, tamlayanın gösterilmemesi gibi durumlar anlamda belirsizliğe
yol açar.

Adlaşmış bir sıfattan sonra bir ad geliyorsa, bu sözcüklerin virgülle ayrılması gerekir:

“Seyyah kadının evine vardığında, bir de baktı ki dış kapı onun için ardına kadar açık
bırakılmış.”
(O), seyyah kadının evine vardığında mı, yoksa Seyyah, kadının evine vardığında mı?

“Kütük, Forsa, Yalnız Efe, Kaşağı kadar başarılı değildi.”

“Kütük; Forsa, Yalnız Efe, Kaşağı kadar başarılı değildi.”

“Yaralı adamı bir yerlerden tanıyor gibiydi.”

“Yaralı, adamı bir yerden tanıyor gibiydi.”

“Aslan nasıl avlanır, bilmiyorum.”

a) Aslan avını nasıl yakalar, bilmiyorum.

b) Avcı, aslanı nasıl yakalar, bilmiyorum.

“Kardeşiyle eşini öldüren kadın tutuklandı.”

a) Kadın, hem kendi eşini hem kendi kardeşini öldürmüş.

b) Kadın, kendi kardeşinin yardımıyla kendi eşini öldürmüş.

c) Kadın hem kendi kardeşini hem kendi kardeşinin eşini öldürmüş.

“Son şiirlerini severek okudum.”

İki olasılık vardır: Senin şiirlerini, onun şiirlerini. Bu olasılıklardan hangisi


amaçlanıyorsa ona uygun tamlayanın cümlede gösterilmesi gerekir:

“Senin son şiirlerini severek okudum.”

“Onun son şiirlerini severek okudum.”

H. Özenti Kullanımlar / Çeviri Yanlışları

“Bu söylediklerini yapmak isteyeceğinden emin değilim.”

“Söylediklerini yapacağını sanmıyorum.”

“Üzgünüm, böyle davranmamalıydım.”

“Böyle davrandığım için üzgünüm.”

“Korkarım bu akşam eve geç dönerler.”

“Sanırım bu gece eve geç dönecekler.”

“Her insan anadilini dil bilgisi bakımından çok iyi bilmeli artı söyleyiş kurallarına
uygun konuşmalı.”
“Her insan anadilini dil bilgisi bakımından çok iyi bilmeli ve söyleyiş kurallarına
uygun konuşmalı.”

“Nasılsınız inşallah?”

“Nasılsınız?”

“Efendim, evli miyiz?”

“Evli misiniz?”

“Kaç çocuğumuz var?”

“Kaç çocuğunuz var?”

UYGULAMA

Aşağıdaki cümlelerde geçen anlatım bozukluklarını açıklayarak doğrusunu yazınız.

Nisan 2001 ayında bilgisayar kursu açılacaktır.

Rüzgarın saatte 120 kilometreye ulaşacağını umuyoruz.

Allah tahsilatını affetsin.

Ordular, haberi alır almaz yola çıktılar.

Kış bastırmadan bahçedeki bulunan odunları içeriye taşımalıyız.

Öğrenciler arasındaki mevcut ikilik büyüyor.

Gücümüz yettiği ölçüde fakirlere ve yoksullara yardım edelim.

Kenya ve Yugoslavya’da çıkarılan taşları Eskişehir’deki lületaşıyla karşılaştırmak


olası değildir.

Hece ve serbest ölçü, şiirin değişmez kalıplarıdır.

Herkes ona kızıyor, yüzünü bile görmek istemiyordu.

Televizyon gençlere ve çocuklara kötü etki ediyor.

Kişisel olanı arayışı, onun nesnel tutumunu gösterir.

Konukseverlik Türkiye’ye özel bir davranıştır.

Hava kirliliğinin nedenlerinden biri yeşil alanların azlığındandır.

Elbette onunla gitmiş olabilirler.


Bugün pek çok kuruluş ve müessesede eleman fazlalığı vardır.

Bu eserde geçmişte yaşanan anılar önemli bir yer tutuyor.

Sözlerime TRT’yi kutlayarak, teşekkür ederek başlamak istiyorum.

Kendimin ve başkalarının şiirlerini ayrı zamanlarda, değişik sözlerle değerlendiririm.

Alınacak ilk çare öğrenci sayısını düşürmektir.

1991 yılı 15 Eylül-15 Aralık ayları arasında en çok dolar değer kazandı.

Hızı saatte 120 km’yi bulan fırtına, İskenderun’da başta elektrik direkleri olmak üzere,
pek çok ağacın devrilmesine yol açtı.

Onun gazeteciliği yerli ve batı basınından yaptığı çevirilerden ibarettir.

Gençlerimiz dilimize gereken ilgi ve önemi vermek zorundadır.

Ölümcül bir hastalığın pençesine yakalanmıştı.

Geçen yıl çok ucuza kaçırdığımız şampiyonluğa bu yıl kesin gözüyle bakıyoruz.

Ondan her zaman kuşku duydum.

80 bin civarında göz taramasından geçirilmiş hastamız var.

Ünlü ressamın 7.5 milyon dolar değerindeki paha biçilmez tablosu çalındı.

Sınav yaklaştıkça öğrencilerin heyecanı gittikçe artıyordu.

Galiba başka çaresi de yok gibi görünüyor.

Bu iki kavramı birbirine karıştırıyoruz. Oysa aralarında küçük de olsa bir ayrıntı var.

Sınavlara katılabilmek için Devlet Memurları Kanununun 48. maddesindeki yazılı


nitelikleri taşıması gerekir.

Ankara’da şehirler arası otobüs fiyatları yeniden belirlendi.

İngiliz sömürgesi altında yaşadığı dönemde bile Cinnah’ın yürüttüğü bağımsızlık


hareketi kimse tarafından unutulmamalıdır.

Dükkânları kirli olan on sekiz iş yeri kapatıldı.

Kasaba ile bucak arasındaki ayrıcalığı kısaca belirtelim.

Mahalli seçimlerin tarihi yaklaştıkça partilerin faaliyeti gittikçe artıyor.

Öyle çekimser durmayın, yaklaşın biraz.


İki konuşma arasındaki küçük nüans farkları bulunduğu dikkatli dinleyicilerin
gözünden kaçmamış.

Patronlar tam iki saat müddetle konuştuktan sonra binadan ayrıldı.

Ağaçlı İlkokulu öğrencilerine ücretsiz süt dağıtıldı.

Halen yürürlükte bulunan yasaya göre cezalandırılmaları gerekir.

Yeni kurulmakta olan mahallelerde büyük apartmanları birbirine yaklaşık yapıyorlar.

Bu sadece toplumumuza özel bir durumdur.

Genel başkanın kongrede yaptığı konuşma çevresinde olumlu tepki yarattı.

Bu yarışmanın böyle sonuçlanacağını önceden tahmin etmiştik.

Fikirlerinde ısrarlı; ama inatçı değildi.

Aybike’nin tehlikede olduğunu ben de biliyordum ve uyardım.

Korkunç güzel bir programdı.

Köye vardıklarında beklenmedik bir sürprizle karşılaştılar.

Yaz tatilinde yine bu yıl da İzmir’e gitmeyi düşünüyoruz.

Anadolu’da yaklaşık otuz bin civarında uygarlığın egemen olduğunu biliyoruz.

Ekonomik kriz böyle devam ederse ben işimden sen de parandan olacaksın.

Kuzu eti, tam sağlıklı ve yaşlı olmayan kimselerce yenmelidir.

Bütün bildiklerimi ve bilmediklerimi oğluma öğreteceğim.

Kaderde bir köşe başında ölü olarak uyanmak da var.

Kanserin tedavisini artık bulalım ve yenelim.

Beni duymayan arkadaşlar lütfen ellerini kaldırsın.

Trafik kazasında hayatını kaybedenlere baş sağlığı dilendi.

Cenazede sayıları on binin üzerinde yedi bin güvenlik görevlisi vardı.

Hangi tür konuşma olursa olsun herhangi bir konuşmada başarılı olmak için birtakım
hazırlıklar yapmak ve bazı kurallara uyulmalıdır.

Çocuğun ne annesi yokmuş ne babası.


Sıfır hatayla projesini tamamladı.

Babam manyak para gönderiyor.

Yaklaşık 80 ya da 1 metre çapında bir daire çizin.

Küllük, Tekin’in birbiri ardınca yaktığı sigara izmaritleriyle dolmuştu.

Dünya televizyonları tekrar tekrar vurulan sivilleri gösteriyor.

Dünyanın en yaşlı kadını ölünce birinciliği Fehime üstlendi.

Bunlar köylerinde çiftçi iken az veya hiç toprak sahibi olmadıklarından 20-30 yaşları
arasında İstanbul’a göç etmişlerdir.

You might also like