Akdenizde Korsanlik Tarihi

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 24

AKDENİZ'DE

KORSANLIK

Göksel ERDOĞAN
İÇİNDEKİLER

1. Korsanlık 1
2. Akdeniz'de Korsanlık 8
A.Akdeniz'de Korsanlığın Kısa Tarihi 8
B. 1500'lerde Avrupa 8
C. Osmanlı'da Korsanlık 9
C.1. Kemal Reis 10
C.2. Barbaros Kardeşler 11
C.2.a. Preveze Deniz Savaşı 12
C.2.b. Andrea Doria 13
C.3. Turgut Reis 13
C.4. Uluç Ali Paşa 14
C.5. Piri Reis 15
C.6. Ün Yapmış Osmanlı Reisler 17
C.7. İstanbul Tersanesi 17
D. Malta Şovalyeleri 17
E. Venedik-İspanya İttifakı 18
F. Uskoklar 18
G. Sonuç 20
H. Kaynaklar 21
Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası Politika Dersi
Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Güz(2010)
Bölgesel İlişkiler: AB-Akdeniz Çalışmaları
Tezsiz Yüksek Lisans Programı

Akdeniz’de Korsanlık

Göksel ERDOĞAN*

ÖZET
Korsanlık ilk deniz yolculuğundan beri dünya denizlerinde görülen bir faaliyettir. Ancak genel
inanışın aksine korsanlar her zaman zorba, acımasız, amaçsız haydutlar olmamaışlardır. Bazı korsanlar
dinleri, ülkeleri için sadece karşıt din veya düşman ülkelerin gemilerine saldırmıştır. Bunlar filmlerde
gördüğümüz tahta bacaklı, kanca elli korsanlardan değillerdir. Bunlar devletleri, halkları ve din
adamları tarafından kahraman gözüyle görülmüş, öldüklerinde şehit olarak adlandırılmışlardır.
Özellikle Akdeniz'de 15, 16, 17 ve 18. yüzyıllarda en büyük güçlerine erişmiş, bu güç mücadelesinde o
zamanların en büyük güçleri olan Osmanlı İmparatorluğu, İspanya ve Venedik'in himayesine girerek
toprak fethetmiş, savaşlar kazanmış, devletler kurmuşlardır. Osmanlı İmparatorluğu'nda gaza inancıyla
hareket ederek erken Osmanlı Donanmasının önemli bir gücünü oluşturmuşlardır. Bazı Osmanlı
korsanları, beylerbeyliğine, kaptanı deryalığa kadar uzanmışlardır. Osmanlılar'da donanmanın,
büyümesine, gelişmesine liderlik eden korsanlar, yüzlerce toplu ve yelkenli gemilerin geliştirilmesi ve
Batı ülkelerinin ittifakıyla Akdeniz'den silinmişlerdir. Etkili olduğu dönemlerde dünya siyasetinin
gidişatını Preveze, İnebahtı gibi savaşlarla etkileyen, Akdeniz'de bir Türk hakimiyeti kurarak
Avrupalılar'ı Asya'ya giden başka yollar bulmaya böylece yeni dünyanın keşfine iten koranlar dikkatle
okunmalı ve irdelenmelidir.

__________________________
* Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslar arası İlişkiler Bölgesel İlişkiler: AB-Akdeniz
Çalışmaları Tezsiz Yüksek Lisans Programı Öğrencisİ
1.KORSANLIK

Arapça'ya İtalyanca'dan geçen korsan sözcüğü¹; Avrupa dillerinde iki ayrı kavramla
ifade edilir; corsaire, corsario yani korsan “Deniz Akıncısı”, inancı ve ülkesi Için
yağmacılık yapan, dost gemilere saldırmayan, kazancından yöneticilere ve topluma pay
veren kişidir. Pirate “deniz haydutu” ise dost düşman ayrımı yapmadan, sadece kendi maddi
çıkarı için savaşan kişidir. Kavramlardaki bu farklılık, korsan yakalandığı zaman da kendini
gösterir. “Deniz Akıncısı” olan kişi hapse atılırken veya kürek mahkumu yapılırken, “Deniz
Haydutu” olan kişi en ağır cezaya çarptırılırdı.²
MÖ 5000'li yıllarda korsanlığın ilk izlerine Basra Körfezinde rastlanıyor. Eski
haritalarda bu yörede “Korsan Kıyısı” olarak adlandırılan bir yer bulunduğu belirtiliyor.³
Tarihin bilinen en eski korsanının adı “Dionides”tir. Büyük İskender zamanında
yaşayan korsan, çoz uzun uğraşlar sonucunda yakalanabilmiştir. Büyük İskender'in
huzuruna getirilen korsan, İskender'in kendisini ölüm cezasına çarptırmasından sonra,
İskender'in kendisini de aynı cezaya çarptırması gerektiğini söylemiş, neden böyle
söylediğini soran İskender'e “Ben bir gemi ve beş-on adamla ihtiyacımı karşılamak için
korsanlık yapıyorum, sen ise yüzlerce gemi ve yüz binlerce askerle dünyayı yağmalıyorsun,
üstelik o kadar da zenginsin.” demiştir. Bu sözden etkilenen Büyük İskender “Dionides”i
affetmiştir.4
Korsanlar, yaygın olan inanışın aksine, önünü veya yolunu kestikleri gemileri,
batırmaz, en az zarar vererek ele geçirmeye çalışırlardı. Çünkü korsan için gemiyi ve
içindeki ganimeti en az zararla ele geçirmek ve ganimetle beraber gemiyi satabileceği en
yüksek fiyata satmak birinci amaçtı.
1- BOSTAN, İdris: Adriyatik'te Korsanlık, s.17
2- UYGUR, Alper: Bizim Korsanlar Akdeniz'i Kööpürten Osmanlı Leventleri, s.17
3- UYGUR, Alper: a.g.e., s.19
4- UYGUR, Alper: a.g.e., s.20 1
Korsanlar deniz mevsiminde sefere çıkarlardı. Deniz mevsimi, her yılın Nisan
ayında başlar, bahar ve yaz aylarında sefer yapılır fırtınaların başladığı Ekim ayında
limanlara dönülür, gemiler ya limana demirlenir ya da kıyıya çekilirdi. 5
Korsanlar, ince ve hafif olan kürekçiler tarafından kürek çekilerek yol alan “çektiri”
adı verilen gemiler kullanırdı. Bu gemiler yelkenlerden bağımsız, rüzgar olmasa bile
hareket edebilir, oldukları yerde 360 derece dönebilirlerdi. Bir anda geriye dönerek tam aksi
yönde hareket edebilirlerdi. Çok sığ alanlara girebilir, hatta kumsallara yanaşıp korsanların
pusu kurmalarına olanak sağlayabilirlerdi. Çektiriler yüzlerce yıl gelişerek mükemmelleş-
miş, “kadırga” adını almışlardır. Tarihçi Tursun Bey bir kadırganın hızını anlatmak için;
“ Önüne ok atsan arkasına düşerdi.” demiştir. 6
Çektiriler büyüklüklerine göre türlere ayrılırlardı; 10 ile 17 çift arası oturağı olan,
her küreği iki ya da üç kürekçinin çektiği 80 kadar denizciyi taşıyan çektirilere “Firkate”
denirdi. 18-20 çift oturağı olan, baş tarafında bir topu bulunan, kürekçiler dahil 200 kadar
denizci taşıyan “kalite”ler korsanlar tarafından en çok kullanılan çektiri türlerindendi.

Bir Firkate Modeli

5- UYGUR, Alper: a.g.e., s.29


6- UYGUR, Alper: a.g.e., s.28 2
Korsan gemilerinin şahı olarak bilinen “kadırga” 25 çifte kadar oturağı olan, her küreği
dört ya da beş kürekçinin çektiği, kürekçilere ek olarak 100 kadar savaşçıyı ve 30 kadar
denizciyi taşıyan boyları 50 metreye varan çektirilerdi. Bu gemilerin baş tarafında büyük
bir top, iki tarafında dört orta ve arkada sekiz küçük topu bulunurdu. Yelkenli gemilere,
kalyonlara kadar donanmalar bu çektiri türünden oluşurlardı. Kadırganın abisi olarak bili-

Bir Kalite Modeli

Bir Kadırga Çizimi


3
nen “baştarde” 26'dan 36 çifte kadar oturağa sahip olur, her küreği beş veya yedi kişi çeker-
di. 600 kişiyi taşıyabilen bu çektiri türünün uzunluğu 60 metreyi bulur, baş tarafında üç
büyük top, yan tarafında dört orta büyüklükte top ve arkada on hafif topu bulunurdu. Bu
çektiri türü beylerbeyine, paşalara, filo liderlerine mahsustu. Arkasında bir fener taşıma
ayrıcalığına sahipti. “Kapitane” olarak isimlendirilen çektiri türü, kaptan paşanın baştarde-

Bir Baştarde Çizimi


sine verilen isimdi. Bu çektiri, 500 kürekçi, 250 savaşçı, gemici ve topçularıyla 800 kadar
insanı taşırdı. Arka tarafında yan yana üç adet feneri bulunurdu. Büyüklüğüyle, donanımıy-
la, silahlarıyla donanmanın lider gemisiydi. “Baştarde-i hümayun, riyale” padişahın özel
baştardesidir. Kürekleri, teknesi, direkleri, yelkenleri yeşil renkte olur, yeşil sancak çekerdi.
Sultanlar genellikle bu baştarde ile Boğaziçi'nde geerlerdi. Arkadaki üç fenere ek olarak, al-
tın yaldızla kaplanmış seren direğinin ucunda küçük bir fener daha taşırlardı. 7 “Kalyon”
kürek donanması ile yelken donanması arasındaki bağlantı noktası oldu. Kürekli gemiler
yapı itibariyle hafif oldukları için sonraki yıllarda yapılan yelkenli gemiler kadar sağlam
değidi. Gelişen toplara karşı etkisiz kalmıştı. Aslında büyütülmüş kadırga olan kalyon hem
kürek hem de yelken kullanıyordu. Kürekçiler korunaklıydı. Bir kalyonun ağırlığı neredey-
7- UYGUR, Alper: a.g.e., s.29-30
4
se bin tona ulaşıyordu. Bir kadırga ortalama 110 asker, 222 kürekçi taşıyabilirken bir
kalyon 270 asker, 130 denizci ve 300 kürekçi taşıyabiliyordu.8
Bir korsan gemisinde, kürekçilerden sorumlu, vardiyan(gardiyan), uzaklığı, açıyı ve
gerekli mesafeyi hesaplayarak topu ateşleyen topçu, ateş edildikten sonra topu soğutup
temizleyen, gülle ve barut taşıyan topçu yamağı, dümeni kullanan dümenci, yelkenleri açıp
toplayan gabyar(yelkenci), tamir işlerini yürüten marangoz, kürek çeken çoğunlukla esirler-
den oluşan kürek mahkumları ve tabiki korsanlar bulunurdu. 9
Kürekçiler, savaşta esir alınan erkeklerin ellerine bakılarak, eğer elleri nasırlıysa kol
gücü ile çalıştığı anlaşılarak ya da soylu olup olmadığı anlaşılarak seçilir, elleri nasırlı olup
ta soylu olmayanlar yüksek kurtulmalık sağlayamayacağı için kürekçi-forsa yapılırlardı.
Bazen de kürekçilerin içinde işlediği suç yüzünden kürek cezasına çarptılılanlar olurdu.
Kürekçiler isyan edip gemiyi ele geçirmesinler diye ayaklarından zincirlenerek, gemiye
çakılırlardı. Yalın ayak, başı kabak bir biçimde uzun donlarıyla diğer kürekçilerle yan ya-

Kadırga kesit çizimi ve kürekçilerin yerleşimi


na bir karış yerde otururlardı. Yine aynı sıralarda tüm ihtiyaçlarını giderir ve akşam olunca
da oldukları yerde uyurlardı. Temel besinleri zeytinyağı ve sirkeye batırılmış ekmek olan
8- CURREY, E. Hamilton: Akdeniz'in Büyük Korsanları, s.236-237
9- UYGUR, Alper: Bizim Korsanlar Akdeniz'i Köpürten Osmanlı Leventleri., s.32-33
5
kürekçiler, üzerlerinde herhangi bir haşaratın barınmaması için usturayla tıraş edilirlerdi.
Bir çarpışma başlayınca bağırıp moral bozmasınlar diye ağızları boyunlarına asılı mantar
tıkaç veya külahla tıkanır ve eğilerek siper alırlardı. Kürekçi olarak esirleri ilk kullanan Ro-
dos şovalyeleri olmuş, bu yöntem yayılarak herkesin tercihi olmuştur. Özellikle Türkler,
güçlü ve kaderci yapılarıyla kürekçilik olarak ideal kişiler olarak tanımlanmışi Fransız kra-
lının kadırgasında kürekçi olarak çalıştırılmışlardır. Fransızcadaki “Fort Comme un Turc”
(Türk gibi kuvvetli) deyiminin bundan kaynaklandığı söylenir.10
Korsanlar silah olarak kılıç (Türkler yatağan),ok, tüfeğin atası olan arkebüz, tatar
yayı olan arbalet, pişmiş topraktan ya da camdan yapılmış el bombaları ve tabiki top
kullanırlardı.

Yatağan Arbalet
Korsan gemilerinde en büyük yeri kürekçilere ayrılır, denizciler ve savaşçılar
geminin oratsında ve iki yanında olan bölümlere sıkışır, topçular topların yanında, kaptan
(reis) da yardımcalıyla birlikte, arkadaki çadır diye adlandırılan bölmede otururdu.
İnsanlardan arta kalan yerlere içme suyu fıçıları, kurumuş et ve peksimet gibi yiyecekler
konurdu. Her gemi bir aylık yiyeceğini depolayarak denize açılır, gemiciler içme suyuna
sirke katarak suyu tüketirler, bu şekilde sudaki mikropların çoğunu yok ederlerdi.11
Korsanlar siyah fon üzerine kafatası, çarpraz kemik bulunan bayrak da dahil bir çok
bayrak kullanmışlardır. Korsan bayrakları köken olarak Cezayir kökenlidir. Cezayirliler, en
10- UYGUR, Alper: a.g.e., s.71-72-73-74
11- UYGUR, Alper: a.g.e., s.157-158
6
eski bayraklarında insan kafasını kullanmışlar bu kafa, bazen gemi sahibini bazen de kutsal
saydıkları bir kişiyi temsil etmiştir. Cezayirli korsanlar, pala tutmuş kol, kurukafa, kum sa-
ati gibi imgeleri bayraklarında kullanmışlar bu imgeler karayip korsanları da dahil bir çok
ünlü korsan tarafından kabul görmüştür.12
Korsanların gelirlerinin önemli bir kısmını köle ticareti oluşturuyordu. Ele
geçirdikleri gemilerde bulunan mal ve geminin kendisini satmaları dışında, gemilerdeki
mürettebat ve yolcuları da, ait oldukları sınıfa göre pazarlıyorlardı. Zaten ele geçirilenler
arasında önemli bir kişi varsa, sadece o kişiyi binlerce altına serbest bırakıyor, kurtulmalık-
ları ödeyemeyenleri ya kürekçi yapıyor ya da köle pazarlarında pazarlıyorlardı. Berberi
korsanlarının 300 yılda Akdeniz'de yaklaşık 1 milyon kişiyi köle yaptığı sanılmaktadır.13
Hemen hemen her miletten insanın korsan olsun, kürekçi olsun aynı gemiyi
paylaştıkları, aynı limanlara demirledikleri, aynı pazarlarda ticaret yaptıkları ve aynı handa
konakladıkları düşünülürse, tüm bu insanların anlaşttıkları bir dil olması gerekir. İşte
Akdeniz Dili, İtalyanca temeli üzerine bol İspanyolca ve Fransızca ile Arapça, Farsça,
Türkçe kelimelerin katkısıyla bir araya gelmiş bir dildi. 14

12- UYGUR, Alper: a.g.e., s.142-143


13- UYGUR, Alper: a.g.e., s.77
14- UYGUR, Alper: a.g.e., s.48
7
2.AKDENİZ'DE KORSANLIK

A. Akdeniz'de Korsanlığın Kısa Tarihi

Bilinen en eski korsan Dionides'ten başka bir çok korsan Akdeniz'de faaliyet
göstermiştir. Akdeniz'in tanınmış korsanları Anadolu'nun Kilikya - Çukurova - yöresinde
faaliyet gösterir Ege ve Doğu Akdeniz'de terör estirirlerdi. 1000'in üzerinde gemileri, yüz-
lerce köyleri, kasabaları vardı. Ancak MÖ 67'de bir Romalı general, Pompeius, onlarla
başedebilmiş, 500 kadırgadan oluşan donanmasıyla bugün Alanya olarak adlandırdığımız
yerde korsanları bozguna uğratmıştır.1
Korsanlık Akdeniz'de özellikle 16, 17 ve 18. yüzyılda etkin konuma gelmiş bu etki-
sini 19. yüzyılda yitirmiştir. Osmanlılı korsanların odak noktasında olduğu bu zamanlarda
korsan gemilerinin sayısı öylesine muazzam rakamlara ulaşmıştır ki, sefere çıkan Osmanlı
donanmasına 300 parçalık korsan donanmasının eşlik ettiği olmuştur.2
Korsanlık tek bir millete özgü olmadığından her ülkenin çıkarına hizmet eden kor-
san olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu'nun düzenli bir devlet donanmasının olmadığı zaman-
larda, Türk denizcilerin korsanlık faaliyetlerine başlamış olmaları, ve Osmanlı ile faaliyetle
rini zaman zaman iç içe yürüttüklerinden, yukarıda az önce verdiğim gibi örneklerin yaşan-
masına sebep olmuş bu yüzden Akdeniz'de Türk korsancılığının gelişimi, Akdeniz tarihi ba-
kımından büyük önem taşımıştır.3

B. 1500'lerde Avrupa
16. yüzyılda Avrupa'da iki büyük güç egemendi. Bunların biri Osmanlı
İmparatorluğu bir diğeride Habsburglardı. Habsburglar, İspanya, Hollanda, İtalya'nın güne-
yi, Napoli, Sicilya, Orta ve Güney Amerika'ya hakimdi. Yaptıkları evliliklerle güçlerini art-
1- UYGUR, Alper: Bizim Korsanlar Akdeniz'i Kööpürten Osmanlı Leventleri, s.19
2- BOSTAN,İdris: Adriyatik'te Korsanlık Osmanlılar,Uskoklar,Venedikliler 1575-1620, s.18-19-20
3- BOSTAN,İdris: a.g.e., s.18-19-20
8
tırmış Avusturya-Macaristan'ı kendilerine bağlamışlardır. Bu yüzyılda İngiltere ve Fransa
güç kazanmamıştı. İtalya ve Almanya şehir devletlerden oluşan prenslikler halindeydi.
Ruslar küçük ve güçsüz Moskova Hanlığı'na sahiplerdi. Karadeniz'de limanları değil gemi-
leri bile yoktu. Osmanlı ve Habsburglar'ın ardından güç sıralamasında Venedik gelirdi.
Venedik bir deniz imparatorluğu kurmuş, Adriyatik Denizi kıyılarındaki bir çok limana,
Ege adalarının tamamına ve Kıbrıs'a sahiplerdi. Büyük deniz filolarıyla Doğu'nun
zenginlikleri- ni Batı'ya ulaştırıyorlardı.4

C. Osmanlı'da Korsanlık

Türk tarihinde korsan anlamında çoğunlukla “levent” sözcüğü kullanılır. Osmanlı


İmparatorluğu'nda korsanlık yapanlar “levend reisleri” veya “gönüllü reisler”di. Gönüllü
reisler easa itibariyle Cezayir'de bulunur devlet donanması denize açıldığı zamanlarda do-
nanmaya katılır diğer zamanlarda bulundukları yerlerde sahil koruma görevi yürütür, diğer
milletler yaraına çalışan korsanlarle ve ülke donanmalarıyla mücadele ederlerdi. Levend
reisleri eğer kendi ülkelerine ve çıkarlarına zarar vermiyorsa devlet tarafından destekle-
niyor, gemi donatmalarına izin verliyor, denize açılma amaçlarının gaza olduğuna inanılı-
yordu.5
Kuzey Afrika Osmanlı korsanlarının merkezi konumundaydı. Berberi olarak ta
adlandırılan bu coğrafya, Avrupalılar tarafından barbar kıyıları olarak bilinir, berberi ismi-
nin de burdan geldiği ileri sürülür. Ancak, tarihçi İbn Haldun kelimenin aslının “berbar” ol-
duğunu, aslan ya da aslan gibi gür sesli anlamına geldiğini ifade etmektedir. İsmi konusun-
da farlkı yorumlar yapılan bu topraklarda, Cezayir, Tunus, Trablusgarp ve Sale şehirleri
başlıca korsanlık merkezleri olmuştur.6
Toprakları İspanya'dan sürülüp Kuzey Afrika'ya yerleşenler, dinlerini değiştirip
4- BOSTAN,İdris: a.g.e., s.20
5- UYGUR, Alper:a.g.e., s.19-20
6- BOSTAN,İdris: a.g.e., s.25
9
Osmanlılar'a katılan Avrupalı maceracılar ve Andaolu ile Ege kıyılarından gelip kısa
zamanda zengin olmayı amaçlayan gönüllüler Osmanlı korsanlarını oluştururdu.
Osmanlı korsanlarından, leventlerinden efsaneleşenler, ülke fethedenler, beylerbeyi,
kaptanı derya olanlar vardır. Üç döneme ayırabileceğimiz Osmanlı korsanlığının birinci
dönemi, Kemal Reis'in Osmanlı korsanlarına Kuzey Afrika yolunu açmasıyla başlayan
1500 -1600 arası dönemdir. Bu dönemde sahneye çıkan Barbaros kardeşlerden Hızır Reis
Osmanlı himayesine girerek Beylerbeyi oldu. Anadolu'dan yollanan yeniçerilerle savaş
gücünü arttıtdı. Turgut Reis Trablusgarp'ı, Uluç Ali Reis ise Tunus'u fethetti. Bu dönem
ayrıca büyük korsanlar devri olarak da bilinir.
İkinci dönem, 1600 - 1800 arasındaki dönenmdir. Bu dönemde Kuzey Afrika'daki
sancaklarda Osmanlı Sultanından çok yeniçeriler etkiliydi. Sultanın belirlediği beylerbeyi
yerine, yeniçerilerin seçtiği dayılar sancakları yönetirdi. Bu sebepten bu döneme dayılar
dönemi de denir. Bu dönemde ayrıca kürekli kadırgaların yerini, yelkenli kalyonlar almaya
başlamıştır. Sık sık darbelerle yönetim değiştiren Osmanlı sancakları, Osmanlılar'dan yavaş
yavaş bağımsızlaşmış, Avrupa ülkeleri ile kendi başlarına antlaşmalar imzalamışlardır.
Son dönem olan üçüncü dönemde(19. Yüzyılın başları), Korsanlar değişen çağa a-
yak uyduramayarak ekonomide ve teknolojide büyük ilelemeler kateden Amerika ve Avru-
pa'nın gerisinde kalarak, devletlerin iki-üç katlı yüzlerce toplu gemilerine karşı gelemedi.
Fransa, Cezayir ve Tunus'u, Amerika ise Trablusgarp'ı korsanlardan aldı. Böylece Akdeniz'-
de korsanlık sona erdi.7

C.1.Kemal Reis
Donanma savaşında ilk uzun menzilli topları kullandığı söylenen Kemal Reis,
Akdeniz'i karış karış gezmiş, İspanya, İtalya, Fransa sahillerine akınlar yapmış, Venedik a-
dalarına akınlar düzenlemiştir. Ayrıca yeğenei Muhittin'i de alarak yaptığı seyahatlerde At-
lantik Okyanusu'na çıkarak Kanarya Adaları'na kadar gitmiştir. İşte daha sonra Piri Reis o-
7- UYGUR, Alper:a.g.e., s.30-31

10
larak tanıyacağımız yeğeni ünlü kitabını (Kitab-ı Bahriye) bu yolculuk sırasımda tamamla-
dı. Kemal Reis Sultan II. Bayezid'in isteğiyle İstanbul'a gelerek Osmanlı Donanmasının
güçlendirilmesi çalışmalarına katılmış, “göke” adında 700 savaşçı taşıyabilen 2 büyük
kalyonun yapımını yönetmiştir.8

C.2. Barbaros Kardeşler


Kanuni Sultan Süleyman Han'ın emriye hatıralarını kaleme alan Barbaros Hayrettin
Paşa babası Yakup Ağa'nın Fatih Sultan Mehmet'in Midilli'yi almasından sonra, padişahın
emriyle adaya yerleştiğini, ada halkından bir kızla evlenerek dört erkek çocuk sahibi olduk-
larını yazmaktadır.9 Hamilton Currey ise hristiyan Yakup Ağa'nın padişah tarafından İstan-
bul'dan kovularak Midilli'ye yerleştiğini, adada bir hristiyan dulla evlenerek iki çocuğa sa-
hip olduğunu yazmaktadır.10
Osmanlı korsanlığının kurucusu olan Oruç Reis, daha sonra Baybaros Hayrettin ola-
rak tanınacak olan Hızır Reis'in abisidir. Oruç Reis sahip olduğu kızıl sakal sebebiyle “bar-
baros” olarak anılırdı. Kardeşi Hızır'ın da abisine benzemek için sakallarını kızıla boyadığı
söylenmektedir.11
Oruç'la başlayan Barbaros Kardeşler'in başarısı, Barbaros Hayrettin'in Osmanlı Do-
nanması'nın Kaptanı Deryalığı'na yükselmesiyle doruk noktasına ulaşmıştır.
Serüvenlerine Tunus'taki korsan yatatağı olan Cerbe adasında başlayan iki kardeşin
hayatı, bir çok zorlukla doludur. Oruç Reis korsanlığa başladığı ilk yıllarda, Rodos Şoval-
yelerine esir düşmüş, zindana hapsedilmiş daha sonra kürek mahkumu olarak çalıştırıldığı
gemiden kaçmayı başarmıştır. Daha sonra Oruç Cezayir'i almış, bu başarısından sonra da
Tlemsen kentini almıştır. Ancak bu başarılardan rahatsız olan İspanyollar Oruç'un üzerine
yürümüş, aylar süren mücadeleden kurtulmayı başaran Oruç tam da gemisine binip denize
açılacakken geride kalan bazı adamlarının yardımına koşmuş, burada öldürülerek şehit edil-
miş, kafası kesilerek İspanya İmparatoru'na gönderilmiştir.
9- ÖZTUNA, Yılmaz: Barbaros Hayrettin Paşa'nın Hatıraları.s.12-13
10- CURREY,E. Hamilton: Akdeniz'in Büyük Korsanları, s.60
11-UYGUR, Alper: a.g.e., s.44 11
İspanyollar Oruç Reis'in ölümüne çok sevinmişler ancak bu sevinçleri de kursakla-
rında kalmıştır. Abisi Oruç'un yerini alan Hızır Reis İpanyollar'la tek başına mücadele ede-
meyeceğini düşünerek, zamanın Padişahı Yavuz Sultan Selim'e bağlılığını bildirerek koru-
ma talep etmiştir. Sultan'ın bu öneriyi kabul etmesiyle Cezayir bir Osmanlı sancağı, Barba-
ros Hayrettin de sancağın beylerbeyi haline gelmiştir. Sultan'ın gönderdiği yeniçeri ve
kadırgalarla gücüne güç katan Barbaros, İspanyolların elinden, Kala-La Calle, Bonne-
Annaba, Konstan-in şehirlerini ve Tunus'u almıştır.
Başarılarıyla ününe ün katan Barbaros Hayrettin, Kanuni Sultan Süleyman'ın
davetiyle 1533 yılında 67 yaşındayken İstanbul'a gelmiş. İstanbul'a görülmemiş bir geçit
töreniyle giren Barbaros'un tören konvoyunda, binlerce altın, mücevher, süs eşyası, yüzler-
ce dünyalar güzeli cariye, binlerce metrelik ipek kumaşlar, aslan, fil, zürafa gibi Afrika
hayvanları yer almıştır.12
Kaptanı Deryalığa getirilen Barbaros, Vezir-i Azam Makbul İbrahim Paşa'ya Yeni
Dünya Amerika'ya sefer düzenlemeyi önermiş ancak İbrahim Paşa, uzak denizlerde işleri-
nin olmadığını, Hind ve Akdeniz'i tutmanın kafi olacağını söylemiştir. 13
Haliç dersanesinde kendisine verilen 600.000 altınla(o dönemde bir gemi 2000 altı-
na üretiliyordu) yeni gemiler yaptırmaya başlayan Barbaros, 5 ay gibi kısa bir sürede 150
gemi yaptırmıştır. Barbaros'un yönetiminde yenilenip, güçlenen Osmanlı donanması, İtal-
ya gemilerini vurmaya başlamıştır.

C.2.a Preveze Deniz Savaşı


Barbaros Hayrettin Paşa yönetimindeki güçlü Osmanlı donanması Venedikliler'den
28 ada, 7 kale fethetmiş, 20.000 de esir almıştı. Durumun vahameti karşısında endişeye
kapılan Avrupa, Andrea Doria'nın komutasında bir haçlı donanması toplayarak, Barbaros
Hayrettin'i durdurmak istemiştir. Barbaros Hayrettin hatıralarında Preveze'de karşısına çı-
kan gücü, 600'den fazla gemi(bunların 308'i savaş gemisidir.) 60.000 asker olarak tanımla-
12- UYGUR, Alper: a.g.e., s.57-58
13- ÖZTUNA, Yılmaz: Barbaros Hayrettin Paşa'nın Hatıraları.s.107-108
12
mış, sahip olduğu askeri gücü ise 122 savaş gemisi, 20.000 levent olarak belirtmiştir.14
Haçlı donanması sayıca üstün olmasına karşın, gemilerini ağır ve hantal, toplarının
menzillerini de yetersiz olarak tanımlayan Barbaros, Türk donanması içindeki düzen ve
haberleşmenin muazzam olduğunu, bir emrinin anında en uçtaki kadırgaya ulaştığını ak-
tarmıştır. Ancak aynı düzenin haçlı donanmasında olmadığını, bunun donanmanın birbiri-
nin dilini anlamayan ve birbirini kıskanan milletlerin gemilerinden oluşmasına bağlamıştır.
Türk donanması aradaki mesafeyi koruyarak toplarının uzun menzilinden yararlanmış, haç-
lı donanmasını sürekli ateş altında tutmuş, Doria karşı saldırı girişimlerinde bulunmuşsa da
gemilerinin ağırlığı ve hantallığı, Avrupa şovalyelerinin ve savaşçılarının ağır zırhı Türkler'
in atikliği karşısında etkisiz kalmıştır. 5 saat süren savaşın sonunda sahip olduğu gemilerin
yarısını yitiren Andrea Doria, denizcilikte korkaklık ve şerefsizlik anlamına gelen bir ey-
lemle gemilerinin fenerlerini söndürerek, akşam karanlığından yararlanarak kaçmıştır.15

C.2.b Andrea Doria


Paralı bir asker olan, Andrea Doria istediğia an binlerce savaşçı toplayabilen bir
kaptandı. Kendi şehri olan Cenova'yı önce başka bir devlet adına almış, daha sonra da yurt-
taşları hesabına kurtarmıştı. Barbaros karşısında aciz düşen İspanya kralı V. Karl, Andrea
Doira ile anlaşarak Barbaros'un peşine takmıştır. Barbaros'u yakalamak için bir çok
girişimde bulunan Doria, hiçbir zaman başarılı olamamıştır. Barbaros müslümanlar için ne
anlam ifade ediyorsa Doria da hristiyanlar için o anlamı ifade ediyordu.

C.3. Turgut Reis


Sahip olduğu topçuluk eğitimiyle, ve topçuluğa verdiği önemle dikkat çeken Turgut
Reis heyecan dolu bir hayata sahiptir. Preveze deniz savaşında da bulunan Turgur Reis sa-
vaştan İstanbul'a dönerken 14 Venedik gemisini ele geçirmiştir. Malta şovalyelerinin elinde-
ki kaleyi alarak Trablusgarp'ın hakimi olan Turgut Reis, Korsika'da bir koyda gemilerine
14- ÖZTUNA, Yıılmaz, a.g.e., s.116-117
15- ÖZTUNA, Yıılmaz, a.g.e., s.118-119-120
13
bakım yaptırırken ihtiyatsızlık yapmış, güvenlik önlemi almamıştır. Bu yüzden Andrea Do-
ria'nın Gianettino Doria'nın yaptığı baskına hazırlıksız yakalanmış, yaralanarak esir düşmüş
ve Andrea Doria'nın amiral gemisine kürek mahkumu olmuştur. Bu mahkumiyet yapılan
tüm para tekliflerine rağmen sonlandırılamamış, Barbaros'un Donanmayla Fransa'dan dön-
düğü sırada, Turgut Reis'in tutulduğu Cenova şehrine ablukaya alarak bombalamayla tehdit
etmesi sonucu 3.000 altın karşılığında ancak üç yıl sonra Turgut Reis özgürlüğüne kavuş-
muştur. Özgürlüğüne kavuştuktan birkaç yıl sonra Andrea Doria tarafından Cerbe Adası ile
kara arasındaki lagünde kıstırılan Turgut Reis tutsak olmamayı kafasına koymuş olduğun-
dan Doria, kesinlikle Turgut'un teslimiyetiyle biteceğine inandığı mücadeleden, zekası sa –
yesinde kurtulmuştur. Aç ve susuz kalarak teslim olmasını bekleyen Doria'yı adanın arka
tarafına bir kanal kazdırarak atlatmış, Doria'nın ruhu bile duymadan bir gece
karanlığa karışmıştır. 16 (Adadan kurtuluş hikayesini Currey, Turgut Reis'in gemileri karaya
inşaa ettiği ve kalaslarla kaplattığı bir yolda, yağın yardımıyla kaydırarak adanın arka
tarafına geçirdiğini söyleyerek anlatmaktadır.17) İlerleyen yıllarda gösterdiği başarılar sonu-
cu kaptanı deryalığa atanmış olan Turgut Reis,bir zamanlar kürekçi olarak bulunduğu “San-
ta Barbara” isimli gemiyi de ele geçirmiş, bir nevi intikam almıştır. Trablusgarp Beyi ünva-
nına da layık görülen Turgut Reis Malta Kuşatması sırasında bir güllenin şarapnel parçası
sebebiyle ağır yaralanmış ve ölmüştür(1565).

C.4. Uluç Ali Paşa


Arapçada dönmüş, dönme anlamına gelen Uluç ile anılan Ali Paşa, Barbaros'un kap-
tanlarından Ahmet Ağa'ya İtalya'nın güneyindeki La Castella kasabasında esir düşmüş bir
hristiyandır. Tam 16 yıl gemilerde kürekçilik yapan Uluç Ali, daha sonra müslümanlığı se-
çerek Osmanlı saflarına katılmış, gösterdiği başarılarla Kaptanıderya Piyale ve Veziriazam
Sokullu Mehmet Paşalar'ın desteğini kazanmış, Sultan II. Selim tarafından Cezayir beyler-
beyliğine atanmıştır. Osmanlılar için bir bozgun sayılabilecek İnebahtı Savaşı'nda malta
16- UYGUR, Alper: a.g.e., s.78-79
17- CURREY,E. Hamilton: a.g.e., s.274
14
gemielrini ve şovalyelerini suyun dibine göndermiş, Malta sancağını ele geçirmiş, yüzlerce
geminin arasından sıyrılarak, İstanbul'a Malta sancağını getirip Sultan II. Selim'e vermiştir.
Sultan Uluç Ali Reis'e Kılıç Ali Paşa adını vererek kaptanıderya yapmıştır. Kaptanıderya
olan Kılıç Ali, İnebahtı'da kaybedilen donanmanın yerine daha iyisini inşa etme işine giriş-
miş , 120 günde 150 kadırga ve İnebahtı'da görülerek örnek alınan 8 büyük mavna inşa et-
tirmiştir. Gemilerdeki okçu sayısını azaltıp, arbeküzlere yer vermiş donanmanın ateş gücü-
nü arttırmıştır. Akdeniz ile Kızıl Deniz arasına bir kanal açmayı yani Süveyş Kanalını 300
yıl önce düşünen ancak, İran savaşı sebebiyle düşüncesini yerine getiremeyen Kılıç Ali Pa-
şa ölümünden sonra hazineye 650.000 altın ve 3.000 köle bırakmıştır.18

C.5. Piri Reis


Muhuttin Piri Reis, yedi iklim dört bucağı dolaşan bir denizcidir. Hint Kaptanı ol-
muş, Aden'i Portekizliler'den almıştır. Ama O'nu asıl ünlü yapan yazdığı kitap Kitab-ı Bah-
riye ve 1513 yılında çizdiği Amerika kıtasının da yer aldığı bilinen en eski dünya haritası-
dır. Bilimsel doğruluğuyla ve henüz çizildiği yılda Avrupalılar'ın gitmediği Güney Amerika
kıyılarını da içermesiyle dikkat çeken bu haritanın bugün Amerika ve Afrika'nın batısını
gösteren bölümleri mevcut, diğer bölümleri kayıptır. Piri Reis'in haritayı nasıl çizdiğine ge-
lince, Amcası ile Akdeniz'de bir gün bir Osmanlı küreksçisini hristiyanların elinden kurtar-
dıkları, bu kürekçinin Kolomb ile 3 defa yeni kıtaya gidip geldiği, elinde Kolomb'un kita-
bının bulunduğu, Piri Reis'in kullanarak Kolomb'un kitabını kullanarak ve çalışmalarında
bahsettiği bugün bulunamayan eski 34 adet haritayı kullanarak bu dünya haritasını çizmiş-
tir.19

18- UYGUR, Alper: a.g.e., s.93-106


19- UYGUR, Alper: a.g.e., s.111-112-113

15
Piri Reis'in Dünya Haritası

16
C.6. Ün Yapmış Osmanlı Reisleri
Denizcilik tarihine geçmiş onlarca Türk reis vardır. Hepsini tek tek açıklamadan, ün
yapmış olanları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz;
• Kurtoğlu Muslihüttin Reis
• Aydın Reis-Kadıdiablo
• Salih Reis
• Koca Murat Reis
• Kara Hoca-Caracossa
• Mehmet Şolok-Scirocco
• Deli Kaptan-Simon Danser
• Yusuf Reis-John Ward
• Murat Reis-Jan Jansz van Haarlem
• Hasan Kalafat Reis

C.7 İstanbul Tersanesi


O dönemde dünyanın en büyük tersanesinden biri Venedik diğeri de İstanbul'daydı.
Haliç'te bulunan tersanede yaklaşık olarak 30.000 kişi çalışmaktaydı. Tersanede yüzlerce
“göz” yani gemi barınağı, yelekn kumaşlarının, halatların, topların, barutların, güllelerin
aklınıza gelecek her malzemenin depolandığı ambarlar, gemi havuzlarındaki suyu boşalt-
mada kullanılan sistemi çalıştırmakta kullanılan mandalar, vinçler, denizci kışlaları, cami
,medrese, hamam, mesire yeri ve binlerce esir vardı. Esirler burada ücret karşılığında
20
çalışır, ücretleriyle kurtulmalıklarını biriktirir özgürlüklerine kavuşurlardı.

D. Malta Şovalyeleri
11. yüzyılda Kudüs'te gelen hacıları ağırlamak için kurulan örgüt, zamanla hristiyan
olmayan kafirlerle mücadeleyi kendine görev bilmiş, Kudüs St. Jean Şovalyeleri ismi bu-
20- UYGUR, Alper: a.g.e., s.105
17
lundukları yerlere göre zamanla değişmiş, Rodos Şovalyeleri ve Malta Şovalyeleri olarak a-
nılmışlardır.21 Mücadelelerini kutlu olarak görmeleri, tüm Avrupa'dan destek almış, Avrupa-
dan bir çok soylu mücadelelerine katılmak için yerlerini, yurtlarını terk etmişlerdir. Müslü-
manlara ait olan yolcu, ticaret ve savaş gemilerine saldırarak yürütttükleri mücadelede bin-
lerce müslümanı esir etmişlerdir.22

E. Venedik - İspanya İttifakı


Osmanlılar'ın yükselişini Akdeniz'de durdurmak için bir çok kez ittifak oluşturan
Venedik ile İspanya arasındaki en büyük ittifak İnebahtı savaşında kurulmuştur. Ancak bu
savaşta zafer kazanan Avrupa, savaş sonrası birliktelik gösterememiş, Venedik ticaretine
devam edebilmek için kutsal ittifaktan ayrılıp Osmanlılar'la antlaşmıştır. Venedik Osmanlı-
larla anlaşmış olmasına rağmen, İspanya ve korsanlarına yardım ve yataklık etmeye devam
etmiştir. Örneğin, Venedik İspanya'nın İtalya'da edindiği üslerden denize açılan korsanlara
yardım etmekten geri kalmamış, Venedik'e ait olan Girit adalarından sularını almalarına i-
zin vermiş, Mısır'dan veya başka bir yerden gelen müslüman gemilerine saldırıp, insanları-
nı esir etmelerine göz yummuş, bazen de bu esirleri Venedik gemilerine forsa(kürekçi) yap-
mıştır. Oysa Venedik Osmanlılar'la yaptığı antlaşma gereği müslümanlara yönelen korsanlık
faaliyetlerini durdurmak zorundaydı. 23

F. Uskoklar
Balkanlardaki Türk fetihleri sonucunda topraklarını terk eden hristiyanların oluştur-
duğu Uskoklar, hem karada hem de denizde Osmanlılar'a akınlar düzenliyor, hıristiyanların
koruyuculuğunu yaptıklarını söylüyorlardı. Uskokların tarihini yazan Bracewell Uskoklar'ın
Habsburg İmparatorluğu'nun emrinde savaştığını söylemektedir. Ayrıca Uskokları Avustur-
ya da himaye ediyordu. Osmanlı arşiv belgelerinde Uskoklardan “harbi kafir, hırsız ve eşki-
ya” olarak söz edilmektedir. Özellikle Adriyatik'te Osmanlı gemilerine büyük kayıplar ver-
21- CURREY,E. Hamilton: a.g.e., s.285
22- UYGUR, Alper: a.g.e., s.82-83
23- BOSTAN,İdris: a.g.e., s.84 18
diren Uskoklar Adriyatik'teki bazı Osmanlı liman şehirlerinde ticaretin önemli ölçüde
gerilemesine yol açmışlardır. Bu durum Venedikliler'in işine yaradığından, Adriyatik
Denizi'nde güvenliği sağlamak görevleri olduğu halde uzun süre Uskok saldırılarını
görmezden gelmişlerdir.24

23- BOSTAN,İdris: a.g.e., s.103

19
G.Sonuç

Akdeniz tarihini incelediğimizde yaygın inanşın aksine “korsanlık” bozgunculuktan çok


bugünün de özellikle Kuzey Afrika'sını şekillendiren önemli bir olgudur. Özellikle
İspanya'dan sürülen Endülüs'ler, amaçsızlığın verdiği boşlukta bocalarken, Türk
denizcilerin liderliğinde Akdeniz'in önemli bir gücü haline gelmişlerdir. Osmanlılar'la
korsanlar kazan kazan ilkesiyle hareket etmiş, Osmanlı himayesine giren bir korsan
dokunulmazlık kazanmış, Osmanlılar'da donanmalarına güç kazandırmış, düşmanlarının
deniz ticaretine her daim zarar vermişlerdir. O günlere baktığımızda “Türkler denizcilikten
anlamaz.” iddiasının ne kadar anlamsız olduğunu bir kez daha anlamaktayız. Önemli olan
düzenli, geleceği gören planlarla hareket etmek doğru gücü doğru yere sevk etmektir.

20
H.Kaynaklar

BOSTAN, İdris: Adriyatik'te Korsanlık Osmanlılar, Uskoklular, Venedikliler 1575-1620


CURREY, E. Hamilton: Akdeniz'in Büyük Korsanları
ÖZTUNA, Yılmaz: Barbaros Hayrettin Paşanın Hatıraları
UYGUR,Alper: Bizim Korsanlar

21

You might also like