Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 7

1

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Alemlerin Rabbi olan Allah’a cc hamd, O’nun elçisi olan Hz. Muhammed’e sav salat ve selam olsun.

Bilim ve teknolojiye yön verenler, bilim ve teknoloji ile uğraşanlar ve bilim ve teknolojiden istifade
edenler için tebliğdir.

Saygıdeğer muhataplar; sizler belki böyle bir hitap şekli ile söylenilecek sözleri yadırgayabilirsiniz.
Öyle olsa bile yadırganan sözler, insan aklının üst perdeden kapasitesi ile ilgilidir. Bu kapasite daha
çok akıllı olmak değildir. Yani dünyada yapılan zeka testleri ile ilgili bir konu da değildir.

Bu açıklamayı yaptıktan sonra derim ki; dünyada yaratılışı izah etmeye çalışan ve literatüre giren ve
dünya okullarında okutulan hiçbir hikayenin bilimsel tarafı olmadığı gibi, Kur-an’ı Kerim ve
hadislerdeki ifadelere terstir.

Kur-an’ı Kerim’de Fussilet Suresi 9-10-11-12 ayeti kerimelerin mealen;

Fussilet 9: “De ki: Arzı iki devirde yaratanı inkar edip O’na başkalarını ortak mı koşuyorsunuz? O
yaratıcı ve alemlerin Rabbi olan Allah’dır cc.”

Fussilet 10: “ Yerkürede sarsılmaz dağlar var etti, orayı bereketli hale getirdi; gerekli besinleri orada,
bunlara ihtiyacı olan varlıklar için eşit derecede olmak üzere uygun ölçülerde yarattı.(Bütün bunlar
dört devirde oldu.)

Fussilet 11: “Dahası O, duman halinde olan semaya iradesini yöneltti; ardından da ona ve arza
isteyerek veya istemeyerek varlık sahnesine gelin! Buyurdu, ‘isteyerek geldik’ dediler.”

Fusilet 12: “ Böylece onları iki evrede yedi gök olarak yarattı, her göğe işlevini ilham etti. Biz, yakın
semayı kandillerle donattık ve onu koruduk. İşte bu, herşeye gücü yeten, herşeyi bilen Allah’ın cc
takdiridir.”

Sözümüzün başlangıcında ifade edildiği gibi insan yaratılışının kapasitesindeki üst perde kalp gözü ile
görme kabiliyetidir. Kalp gözünün insan beynindeki fonksiyonu nöronların çekirdek merkezlerindedir.
Çekirdek merkezleri akson ve dentritler vasıtasıyla beyin merkezi talamusta maddeyi ve eşyayı algılar.
Nöronların çekirdek merkezleri kalp atış ritimlerinde madde aleminden melekut alemine de
bağlantılıdır. Böylece yalnızca akson ve dentrit bağlarıyla bilgi ve teknoloji üreten günümüz insanları,
insanın yaratılış kapasitesinin altında yaratılış gerçeğini maddenin içinde olup biten bir hadise olarak
görmektedir. Bu düşünce şekli nesilleri ateist düşüncenin girdabına itmiş oluyor.

Beyin merkezli düşünce sisteminin üretmiş olduğu bilgi ve teknoloji yeryüzü hayatının yukarıda ifade
edildiği üzere dünyanın yaratılışında ikinci günü (iki devirden ikinci devri kapsar) ikinci devir;
yaratılışın pozitif enerjinin kaynağı olan güneş enerjisi ile fotosentez hadisesi gerçekleşir. Fotosentez
hadisesi biyolojik, kimyasal, fiziksel olayların gerçekleştiği bir boyuttur. Bu boyut dünyanın kendi
etrafında dönmesiyle gerçekleşir. Yaratılışın birinci evresi, yaratıcı ile yaratılanın birbirlerini tanıdığı
boyuttur. Allah cc Araf Suresi 172. Ayet-i Kerimesinde ifade ettiği gibi insanlardan ahid sözleşmesi
yapmıştır.

Dünyanın birinci devir döngüsü (birinci günü) dünyanın güneş etrafında dönmesidir. Birinci devir
döngüsü, dünyanın kendi etrafında dönmesinden takriben 62.5 misli hızlı bir döngüdür. Bu döngü hızı
beyin algılama kapasitesinin ulaşamayacağı bir döngü olduğu gibi bütün fiziksel, kimyasal, biyolojik
hadiselerin yani tabiat olaylarının olmadığı bir boyuta geçiş halidir. Kur-an’ı Kerim’de üç karanlık
perde arkası olarak ifade edilir. Üç karanlık perde arkası, bugünün insanları tarafından gerçekleştirilen
atomun parçalanmasında olduğu gibi veya canlılarda üreme, bitkilerde tohumların toprak altında
çalışmaları üç karanlık perde çalışması yani dünyanın birinci devir döngüsüne ait olgulardır. Varlık
denince bu iki döngü bir arada bütünlük arzeder. Yani her bir varlık bu iki farklı boyutu bir arada ve iç
2

içe taşır. Canlıların yaşaması yaratılışın birinci devir döngüsündeki bağlantı ile gerçekleşir. Canlılar
uyku haline geldiği zaman canlının ruhu 2. Devir döngüden (beyin merkezli) birinci devir döngüye
geçer. Birinci devir döngünün algılama sistemi beyin sinir hücrelerinin çekirdek merkezleri ve beyin
sarı tabakadaki akson ve dentritleri olmayan sinir hücreleridir. Zaman ve mekandan arınmış Allah’ın
cc, varlığa vahyetme hali omurilik sinir hattının iç yüzeyinde gerçekleşeceğini tahmin ederim. Kur-an’ı
Kerim’de Araf 172. Ayeti Kerimede mealen “Rabbin Ademoğullarından, onların sırtlarından,
zürriyetlerini alıp bunları kendileri hakkındaki şu sözleşmeyi şahit tutmuştu: ‘Ben sizin Rabbiniz değil
miyim? Elbette öyle! Tanıklık ederiz’ dediler.” Böyle yaptık ki kıyamet gününde ‘Bizim bundan
haberimiz yoktu.’ demeyeseniz. Bu ayet bütün insanların yaratılışında vahiy yoluyla Allah cc ile
konuşma sistemine sahip olduğu belgelenmiştir. İnsanların genetik kodlarının meydana gelmesi,
canlının ağzına aldığı lokma, mide, bağırsaklar, lenf damarları ve omurilik sinir sisteminde genetik
kodlara ayrışarak üç karanlık perde arkasında gerçekleşen süreçtir. Elementler erkek ve dişi özellikler
ikinci devir boyutundan birinci devir boyutuna 27 km/sn hız tesiri ile ışık boyutunda parçalanarak
atom şemasındaki nükleer saha gibi ışık ötesine taşınır. Bu taşınma ameliyesi canlılarda omurilik sinir
sistemi ağının iç yüzeyidir. Bilim ve teknoloji konusunda literatüre geçen bilgilerde nükleer saha
maddenin yüzbinde bir parçası ve maddenin içindeki bir kesit olarak ifade edilir. Bu şekilde algılama,
beynin algılama sisteminin canlılardaki iki zıt çalışma sistemini tek boyutlu düşünerek
gerçekleştirdiğinden büyük bir yanılgı ortaya çıkmaktadır. Canlıların cisimlerini çevreleyen deri
tabakasından beyin merkezine doğru kan ve sinir hücreleriyle iyon alışverişi yaparak talamus merkezli
algılama ruhun atar ve toplardamarlar ağı içinde maddeyi algılama pozisyonudur. Ruh bu süreçte sinir
sistemi ağında deri tabakasından beyin merkezine doğru sinir sisteminin boz tabakasındaki akson ve
dentritler ile görme işitme, tat alma, hissetme, koku alma duyumlarıyla aktivite gösterir. Bütün
insanların beyin algılamasının limitleri nitelik ve nicelik olarak farklılık arzeder. İnsanların deri
tabakasından omurilik sinir sistemi ağına ise üç karanlık perde oluşturur. Omurilik hattı dış çeperden
içe doğru oluşturduğu sinir sistemi ağı, ruh ve genetik kodları ışık ötesine ulaştırır. Bu sistem de atom
şemasındaki nükleer sahadaki proton ve nötronlar gibidir. Dünyanın ikinci döngüsünde uyku ve ölüm
noktasına gelmiş kesitinin ruhları ile ikinci devirde uyku halinde olan tohumlar birinci devir boyutuna
27 km/sn ışık hızında taşınır. Tohum içindeki elementler birinci devirde ışık boyutunda genetik kodlar
ayrıştırılır. Bu söylenilenler canlılarda gerçekleşen hakikatlerdir. Bizim söylediğimizin doğruluğu deri
tabakasından omurilik sinir sistemi ağına akson ve dentrit uzantısı olmayan sinir sistemi algılaması ile
anlaşılır. Bu algılama sistemi ise kalp gözü olarak ifade edilir. Bu algılama sistemi madde içi değil
madde ötesi algılamadır. Kalp gözü sinir sisteminde nöron olarak adlandırılan hücrelerin akson ve
dentrit uzantısını devreden çıkararak sinir hücrelerinin çekirdek merkezlerindeki algılamadır.
Peygamber SAV efendimiz Cebrail A.S.’ı akson ve dentrit uzantılarıyla algılamamıştır. Güneş ışıkları ısı
faktörüyle aydınlatan bir enerji kaynağı olduğu için maddeyi algılamamızı sağlar. Biz yeryüzü canlıları,
güneş ışıklarının aktivetesi ile maddenin kuşatılması altındayız. Maddenin dışında olan bir gücün
sesini duyabilmek, onun emirlerine tabi olmak için kalp gözüne ihtiyaç vardır. Alemler yalnızca
maddeden ibaret değildir diyebilmek için Allah cc insan yaratılışında algılamayı kalp gözü ile üst
seviyede yaratmış. Bu yaratılışta olmasına rağmen kalp gözünü kullanmayı kulun iradesine
bırakmıştır. Kul eğer Allah’ın cc istediği şekilde iman eder ve salih amel işlerse açık bir kapıdır. Eğer
inkar ve günah işleyen biri haline gelirse kapalı bir kapıdır.

Allah cc yeryüzünde ilk sayfada zikrettiğim gibi yeryüzündeki hayatı ve varlık alemini yaratmak için bir
sistem kurmuş, sistemi kurmadan varlık alemini ortaya çıkarmamıştır. Biz yeryüzü hayatının sistemini
anlamadan yaratılışı izah etmeye çalışırsak yaratılışın izahı tamamen hurafe olur. Bugün literatüre
girmiş bilim ve teknolojik bilgiler ışığında yaratılış teorileri Allah’ın cc dünya üzerinde gerçekleştirmiş
olduğu yaratma ve yönetme sistemine tamamen ters ve zıttır. Bu terslik ve zıtlıklar kime ne
kazandırdı? Yeryüzünde insanlar inkarını arttırdı ve böylece Allah’a cc ibadet edenler, iman edenler
azaldı; cehennemi ise sevindirdi. Kaybeden kim oldu? Allah’ın cc yarattığı kullar kaybetti. Allah’ın cc
cehennemi kazandı!!! Dünyada yaşayan bir ferd olarak, yaşantında Allah’ı cc tanımak istemiyorsan
bile Allah cc seninle ilgileniyor. Dünyanın varoluş sistemi, tabiat kanunlarının işlerliği, dünyanın iki
devir üzerine yaratılmasıyla ortaya çıkan kurallardır.
3

Saygıdeğer muhataplar, Allah cc Adem A.S.’ı yaratırken topraktan yarattğını ifade eder. Allah cc
yeryüzündeki sistemi Fussilet suresi 9-10-11-12 ayetlerde beyan ettiği üzere kurmuş, bu sistem üç
karanlık sistemdir. Bu sistem içinde bitki ve hayvanları yayarak en sonunda insanı yaratmaya karar
vermiştir. Bitki ve hayvanların yayılması ile kurulan sistem Allah’ın cc insan neslini yaratmasıyla
dünya, bitki, hayvan ve insan üretimi sahasına dönüşmüştür. Bu sistem gündüz ve gecenin ardıl
hareketleriyle yerin dış atmosferinden yerin çekirdek merkezine üç karanlık perde arkasında toprak
elementleri ayrıştırma ve çekirdek merkezinde Allah cc istediği varlığın kodlarından yaratma işlemini
gerçekleştirmektedir. Yerin çekirdek merkezi takriben yer dış kabuğundan 6370 km derinliktedir. Bu
derinlik takriben her 33 metre derinlikte 1°C sıcaklık artışı ile 190.000°C sıcaklığa ulaşır ki üç karanlık
perde arkasında dünyanın dış kabuğundan çekirdek merkezine doğru toprak elementlerinin atomları
dünyanın ikinci gün boyutundan birinci devir (gün) boyutuna taşınarak çekirdek merkezinde
parçalanır. Toprak altındaki tohum ve canlıların ruhları çekirdek merkezinde mutasyona uğrayan virüs
misali canlandırılarak şuurlu bir şekilde ikinci devir boyutuna iletilir. Canlıların genetik kodlarına
yüklenen radyasyon dünyanın ikinci devri olan atmosfer ortamında maddenin birinci boyutuna intikal
etmeyen kesiti ile güneş sisteminde fotosentez olarak varlık cisim olarak ortaya çıkar. Varlığın
yaratılmasını tek boyutta gerçekleşen bir hadise olarak gören bilim sahipleri inşaallah bu
yanılgılarından dönerler. Değilse atomun parçalanmasını ve parçalanan atomun nükleer sahasını
atomun yüzbinde bir kesitinde yani maddenin içinde gerçekleşen bir hadise olarak algılama devam
eder. Atomun parçalanabilmesi için – ve + elektrik yükü kalmamış atomlar ikinci devirden birinci
devire geçmesi gerekir. Birinci devire maddeden uzaklaşan genetik kodlar ve ruhlar intikal eder. İkinci
devirden birinci devire geçme 27 km/sn ışık hızı ile gerçekleşir. Beyin fonksiyonları güneş ışıklarının
(ısı ve ışık karışımı) enerji yükü ile maddeyi algılama boyutuna endeksli bir enerjidir. Yeryüzündeki
insanların imtihan olma süresi güneşin batıdan doğmasına kadar bir süreçtir. Eğer güneş batıdan
doğarsa, yeryüzünde insanların ahiret hayatı ile olan bağlantıları açığa çıkacak ve iman etmenin bir
faydası kalmayacaktır. İşte bu hadise kıyametin kopmasına büyük delillerden biridir. Güneş enerjisi,
yaratılışın birinci ve ikinci evresinde sinir sistemi ağında sinir hücrelerinin (nöronların) akson ve
dentrit uzantılarıyla çalışır. Bu çalışma kan damarları içinde faaliyet gösterir. Kan damarları içinde
ruhun algılama kapasitesi maddenin fiziksel, biyolojik, kimyasal vb. aktivitesi ile ilgilidir. Allah cc
güneşin batıdan doğmasıyla, yeryüzünde insanların beyinlerindeki ikinci devir algılama sistemini
geçici olarak devreden kaldırıp, birinci devirdeki algılama sistemi devreye girer. Böylece yeryüzünde
canlıların ahiret hayatı olarak ifade edilen boyut ile bağlantısı açığa çıkmış olur. İnsanın yaratılışında
insanı inkar etmeye şüphelere sevk eden boyut kan damarları içinde sinir sistemi ağının sinir
uzantıları akson ve dentritlerle üretmiş olduğu algılamadır. İnsan yalnızca bu kesiti ile yaratılmamıştır.
İnsanın beyin sinir sistemi ağı içinde deri tabakasından omurilik sinir sistemi bariyerine doğru olan
karanlık nokta bağlantısı vardır. Bu algılama sistemi canlının Allah cc ile bağlantısını sağlar. İnsan,
yaratılıştaki bu kesiti ile üstünlük sıfatlarına sahiptir. İnkar ederse bu bağlantı devam etse de bile
karanlık kalır. Kişi inkar etmekle üst seviyede algılama kabiliyetini kaybeder. Zira kalp gözü yapılan
amel ve inkar ile karanlıkta kalır. Bu karanlık inkar ve günahlarla oluşan bir tablodur. İman ve salih
amel ile oluşan tabloda vücut dışı algılama gerçekleşir. Kalp gözü ile algılama insan yaratılışında en
üst seviyede algılama kabiliyetidir. Bu kabiliyet her insanda mevcut olan bir özellik olup zeka
testinden geçerek zekası ölçülen kişi değildir. Peygamberlere vahiy geldiği için peygamberler ismet
sıfatına sahip olur. İsmet sıfatına sahip olunca cehennem tabakaları ile bağlantısı kalmadığı için Allah
cc katına iletişimde (üç karanlık boyutunda) yaratılmışların en üst seviyede algılama seviyesine
ulaşmıştır. Peygamberler de kendi aralarında derecelere ayrılmıştır. Hz Muhammed SAV. ise Allah cc
katında makamı mahmud sahibi olmuştur. Peygamberler vahiy inen bir kişi olarak diğer insanlardan
yaratılış olarak bir beşer fakat, vahiy inmesi ile sıdk, emanet, fetanet, ismet ve tebliğ sıfatları ile
toplumun en üst seviyesinde olan kişileridir. Allah cc peygamberler göndererek üç karanlık perdeden
yeryüzü canlıları olan biz insanlara ilahi mesajlar göndermiştir. Bu ilahi mesajlar kurtuluşun kızıl
elmasıdır. Bu mesajların haricinde kendi kafamızdan ürettiğimiz dayanaksız, mesnetsiz bilgiler
kurtuluş reçetesi olamaz. Kurtuluş reçetesi kalp gözünü aydınlığa kavuşturan iman ve salih amel,
karanlığa götüren ise inkar ve günahlardır. İman, inkar, salih amel ve günah kavramları ise mahiyeti
Allah cc tarafından tespit edilen kurallardır. Yaratılmış olan hiçbir insanın akli melekelerinin ürettiği
4

bilgi Allah’ın cc peygamberler aracılığı ile yeryüzüne iletilen mesajlarıyla kıyas edilemez. İnsan aklı ile
üretilen bilgiler, kalpler üzerindeki sevap ve günah olarak tebarüz eden kuralları değiştirecek bir
reçete sunmaz. Kişi, dünyanın ikinci devir boyutunda kendi akli melekesiyle istediği gibi hayat
sürebilir, fakat dünyanın birinci devir boyutunda yaptığı amellerin faturası kalbi üzerinde şekillenir.
Sevap ve günah olarak kaydedilen tablo birinci devir boyutunda ceza ve mükafat tablosu olarak hazır
ve nazırdır.

Bilim ve Teknoloji ile İslam Medeniyeti’nin Mukayesesi

Bilim ve teknoloji, Allah’ın cc karada, denizde ve havada yaratılan varlıkların özelliklerini beyin
merkezli anlama kabiliyetiyle kavrayıp bu özellikleri taklit ederek günlük yaşamda insanların
istifadesine sunmuştur. Bilim ve teknolojinin insanların istifadesine sunduğu hizmetler açısından
faydalı ve güzeldir.

Bilim ve teknoloji olarak literatüre giren bilginin mahiyeti islam medeniyeti açısından, canlıların
ruhlarının madde ile birlikteliğinin semeresidir. Bu birliktelik ruhların madde ile birlikteğinde
gerçekleştirdiği faaliyetleri kapsar. Bilim ve teknolojiye yön verenler, bilim ve teknoloji üzerine
çalışanlar veya bilim ve teknolojiden istifade edenler ağırlıklı olarak ‘din ayrı, ilim ayrıdır!’ felsefesi ile
hareket etmelerinden dolayı bilim ve teknolojinin literatüre geçisi, beyin merkezli maddi bir algılama
şekline dönüşmüştür. Böylece bilim ve teknoloji geliştikçe bu gelişmeye paralel olarak maddecilik ve
ateist düşünce felsefesi dünya toplumlarını kuşatmıştır. 20. yüzyılın toplumlarından olan bizler de bu
felsefenin içinde yetişen fertlerdeniz.

Ne zaman Allah’tan cc hidayet ışığı ulaştı? (1980) İslam medeniyetinin düşünce sistemi ile batı
medeniyeti arasındaki mukayesesi 2022’ye kadar devam etti ve bundan sonra da iki medeniyet
arasındaki farkı mukayese imkanı elhamdülillah ortaya çıktı.

Bu mukayeseyi maddeler halinde şöyle ifade edebiliriz.

1. Bilim ve teknolojiye yön verenler bilim ve teknolojide çalışanlar ve istifade edenler’bilim ayrı,
din ayrı’ felsefesi ile yola çıktıkları için insan yaratılışında üst seviyede algılama kabiliyeti olan
nöronların çekirdek merkezlerinden akson ve dentritsiz algılama kabiliyeti olan kalp gözü ile
görme kabiliyetini kullanamamıştır.
2. Bilim ve teknoloji, beyin merkezli algılama ile üç karanlık perde arkası olan kalp merkezini
birbirine zıt çalışma sistemine sahip olmasına rağmen tek boyutlu ve beyin merkezli çalışma
yapmıştır. Bu çalışma hala hazırda devam etmektedir. Böylece ruhun , beyin ve kalpteki
fonksiyonlarını madde ile ve madde dışı olarak tefrik etme kabiliyetine sahip değildir.
3. Atomun parçalanmasında literatüre geçen ifadelerde olduğu gibi atom parçalanınca proton
ve nötronlar nükleer saha olarak ifade edilen kesitin atomun yüzbinde bir kesiti ifade ederken
atomda meydana gelen enerjinin, maddenin içindeki bir güç olarak ifade eder. Halbuki
atomun parçalanması üç karanlık perde arkasıdır. Beyin algılaması ise yaratılışın ikinci
evresidir. Yaratılışın birinci evresi ruhsal boyut, ikinci evresi cisim boyutu yörünge ve zaman
alemidir.
4. Bilim ve teknoloji atomu parçalarken ışık hızını nerede yakaladığını düşünür?

İçinde yaşadığımız dünyaya, güneş çekirdeğinden gelen ışık hızının ilk temas noktası dünyanın
çekirdek merkezidir. Dünyanın çekirdek merkezi yerin dış kabuğundan 6370 km yerin merkezine
doğru bir derinliktir. Dünya üzerine güneşin batış ve doğuş noktası dünya çekirdek merkezidir. Dünya
çekirdek merkezi atomun nükleer sahası gibidir. Nasıl ki atom şemasında dünyanın ikinci evresinde
atom nükleer sahaya taşınmakla yaratılışın birinci evresine taşınarak parçalanmış olur. Nükleer
sahanın mahiyeti bilim ve ve teknoloji literatürüne atomun yüzbinde bir kesiti olarak ifade edilir.
5

Atomun parçalanma ameliyesi üç karanlık perde arkası yapılan bir ameliyedir. Bu ameliye beyin
algılama sisteminin zıt yönlü çalışma ortamına sahiptir. Beyin algılama sisteminin kalp sistemindeki
faaliyetleri algılaması kalp boyutuna nufuz ederek gerçekleşmez. Beyin algılaması maddenin içinde
gerçekleşen bir olgudur. Atomun parçalanması ise yaratılışın birinci evresinde gerçekleşmektedir.
Beyin algılaması atomun parçalanmasının boyutunu müşahade etme imkanına sahip değildir. Beyin
atomun parçalandıktan sonra birinci evresinde protonlara yüklenen enerji elektronlar vasıtasıyla
maddeye tesir eder. Beyin atomun birinci evresini yani nükleer sahayı algılayabilmesi için beyin sinir
hücrelerinin (nöronların) çekirdek merkezlerinden görme kabiliyetini kullanması gerekir. Biz burada
hayalden, ütopik düşüncelerden veya karanlık noktalardan serbest atış yapmıyoruz. Allah’ın cc insan
denen varlığı üstün yaratmasındaki hikmeti insanın kel, topal, şişman, zayıf, güzel, çirkin, hastalıklı,
sağlıklı, sarı, siyah, beyaz, arap, kızıl derili yaratmasıyla değil kainatın genişliğini anlaması için,
tefekkür etmesi için sinir sistemi ağını inşa etmiştir. Her fert vücudunda bu yapıya sahiptir. Bu sinir
sistemi ağı ferdin kullanma şekline göre ameller üretir. Ameller ise insanların beyin merkezli ve
şuurluluk hali ile gerçekleştirdiği faaliyetlerdir. Ameller yapıldıktan sonra günah ve sevap olarak
değerlendirilir. İman ve inkar olarak değerlendirlir. Bu değerlendirme sinir sistemi ağında ferdin
dünya ve ahiret hayatında görme, işitme ve hissetme seviyesini ayarlar. Biz bu ifadeleri beyan
ederken biz de yaptığımız ameller ile değerlendiriliyoruz.

Bilim ve teknolojiye yön verenler, bilim ve teknoloji ile uğraşanlar, bilim ve teknolojiden istifade
edenler yaratılışı tek boyutlu algılamakla atomu kendi gayretiyle parçaladığını zannederek
yeryüzünde hakimiyeti eline geçirmeyi planlıyor. Atomun parçalanmasında meydana gelen enerjinin
maddenin içinde bulunan güç olarak görmesi bir aldanış ve illizyondur. Atomun parçalanması
bitkilerin tohumlarının ibtidai bir şekilde taklidinin insanlar tarafından gerçekleştirilmesidir. Tohum ve
çekirdek, elimize aldığımız bir meyvenin iştahla yedikten sonra elimizle çöpe attığımız kısmıdır. Aslına
bakarsan o çekirdek ve tohum seni belki de ömür boyu kavrayamadığın hakikate ulaştıracak bir
rehberdir. O tohum sana bugün yapısındaki özel ilmi ile canlılara hayatı taşıdığı gibi gerçeği de lisanını
anlamadığımız bir şekilde haykırıyor. İşte o tohumlar üç karanlık noktadan yaratılışta dünyanın birinci
evresine bağlantı kuruyor. Tohumun yapısındaki elementler meyvesini yediğimiz kesit ile aynı
özelliklere sahip olmadığı herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Eğer insanlar toprak altına dikilen
tohumun 3 karanlık perde arkasında Allah cc katı ile bağlantı kurduğunu idrak edebilseler yeryüzüne
hayatın nasıl geldiği konusunda hiçbir şüpheleri kalmazdı. Allah cc yeryüzünü Fussilet suresinde ayet 9
da beyan ettiği gibi arz iki devirde 12. Ayeti kerimede ise göklerin iki devirde yaratıldığını ifade eder.
Göklerden Allah’ın cc emri, göklerin birinci evresinden, yerlerin birinci evresine inzal eder. Göklerden
semadan yağmur göklerin birinci evresinden yerlerin birinci evresine inzal eder. Yerlerin varlıkları olan
bizler ise bu hadiseleri yerlerin ve göklerin ikinci evresinden algılarız. Yaratılışın ikinci evresi fiziksel,
kimyasal, biyolojik tabiat olaylarının gerçekleştiği bir boyuttur. Allah’ın cc emri varlık alemine
yaratılışın birinci evresine tecelli eder. Peygamber SAV Cebrail AS.’ı yaratılışın birinci evresinden görür
ve vahiy alır. Varlıklar hiçbir surette yaratılışın birinci evresine nüfuz etme kabiliyetine sahip değildir.
Eğer insanlar bilim ve teknoloji yoluyla bu işi başarabileceklerine inanıyorlarsa derim ki; dünyanın
hakimiyet merkezi yerin çekirdek merkezidir. Güneşin, dünya üzerine batış ve doğuşu dünyanın
çekirdek merkezinden gerçekleşir. Dünyanın çekirdek merkezi takriben yer kabuğundan 6370 km yer
derinliktedir. Bu derinliğe inildiği zaman takriben 190000 °C sıcaklıkta yeryüzündeki bir varlığın hayat
bulması imkanı yoktur. Yeryüzündeki hiçbir elementin bu noktaya fiziksel bir tesir gösterme imkanı
yoktur. Ruhsal olarak bitki, hayvan ve insan cinsi erkek ve dişilik özelliği olan hiçbir varlığın dünyanın
birinci evresinde ruhsal olarak tesir etme kabiliyeti yoktur. Böyle yüksek bir ateş kütlesinde ateşten
etkilenmeyen melekler görev yapabilir. Yeryüzündeki bitki, hayvan ve insan türünün belli bir ölçüde
ateşe ihtiyacı vardır. İnsanda 36.5-37°C sıcaklık yaşam koşuludur; fazla olunca veya düşük olunca
hasta olmaktadır. Yeryüzünde insanlardan başka cin taifesi de insanlardan önce yaşamışlardır. Cinler
yalın ateşten yaratılmıştır. Fakat onların da yaşam koşullarındaki sıcaklık ve soğukluk derecesi limitleri
yüksek dereceli ateş kütlesi üzerinde nüfuz etme imkanı yoktur. O halde hakimiyet sahası olan
dünyanın çekirdek merkezi, melek yaratılışlı varlıklar tarafından sevk ve kontrol edilmektedir.
6

Dünyanın çekirdek merkezi dünyadaki bütün varlıkların ölülerinin(nötron), dirilerinin ise proton ve
nötron olarak genetik kodlarının muhafaza edildiği kesittir.

Saygıdeğer muhataplar; bilim ve teknolojiye yönverenler, bilim ve teknoloji ile uğraşanlar ve bilim ve
teknolojiden istifade edenler.. Sizler
100 yıl, yaklaşık bir asırlık dönemde batı medeniyeti etiketi ile dünyaya önderlik yaptınız, toplumlara
yeryüzünde yaşam koşullarını kolaylaştıran maddi bir refah sundunuz. Bu yönüyle sizlere
müteşekkiriz. Sizler yaptığınız ilmi çalışmalar ile Allah’a cc giden bir yolda bulabilirdiniz. Fakat bir asır
geçmesine rağmen yaptığınız bilim ve teknolojinin ürünü olan bilgi birikimi literatüründe Allah’a cc
giden bir yol gösteremediniz. Yapılan çalışmalar belki de dağlar gibi harmanlanmış olsa bile insanın
yaratılış gayesini hakikate yönlendiren bilgilerden çok uzaktır. Biz bu ifadeleri kullanırken karşı tarafı
hakir görmek, edebi bir üslup ile onun yaptığı çalışmaları yok saymak değildir. Önceden de ifade
ettiğim gibi alemin akıllısı olduğumu iddia etmek gibi bir saçmalamada bulunmuyorum. Biz,
yeryüzünde ilk insandan bugüne kadar yaratılan bütün insanlar yaratılışta, beyin ve omurilik sinir
sistemi ağındaki yaratılışla eşit şartlara sahibiz. Eşit şartlarda koşan yarışmacıların birbirine fark
yaparak yarışmayı bitirmesi her ferdin iman ve ameller sistemindeki farklılıktır. Değilse hiçbir ferd
diğerinden farklı değildir. O halde bizim üst seviyeden konuşmamız yaratılışta diğer insanlardan üstün
yaratılış değildir. İnsanı yaratan Allah cc zaten üstün yaratılışı her insana bahşettiğini ifade eder. O
halde üst seviyeden konuşmak neyin nesidir dersen; insan yaratılışında akson ve dentritsiz sinir
hücrelerinin yardımıyla üç karanlık perde arkasında müsahade etme halidir. Bu sistem her insanda
mevcuttur. Biz burada yalnızca bize has bir özellik olduğunu iddia etmiyoruz.

Son 100 yıllık bilim ve teknoloji faaliyetleri batı medeniyeti olarak tebarüz etmiştir.

Batı Medeniyeti ile İslam Medeniyetinin Mukayesesi

İslam medeniyeti: Miladi 611-622 arası Mekke, 622-632 Medine dönemi olmak üzere22-23 yıllık
peygamberlik dönemidir. Bu dönem asrı saadet dönemi olarak ifade edilir. Asrı saadet dönemi Allah
cc kelamı Kur-an’ı Kerim, peygamber olarak gönderilen Hz. Muhammed SAV efendimizin vücudunda
yaşanarak üç boyutlu cisme inşaa edilmiştir. Kur-an’la inşaa edilen bu vücudun sahibi 23 yıl toplumla
birlikte yaşayarak Kur-an’ı Kerim’in nasıl yaşanacağını, dünya hayatının bütün yönleriyle örnek olarak
göstermiştir. Bu örneklik kıyamet gününe kadar kurtuluş ve ebedi saadet yolunu arayan fertler için
devam edecek bir örnekliktir.

Batı medeniyeti bugün bizleri kuşatmış bir haldedir. Batı medeniyetinin bizim vücutlarımızda inşa
ettiği kültürel birikim (hafıza) doğru yolun üzerinde bir engel olduğunu uzay çalışmalarında
görmekteyiz. Bugün uzay çalışması ile uğraşanların yaptıkları çalışmaları küçümsemek, başarısız
olarak görmek gibi bir niyetim yoktur. Böyle bir çalışmanın yapılması iyi niyete bağlı olarak güzel
olacağına inanırım. Biz burada iki medeniyetin mukayesesini yapmak için konuyu gündeme getiririm.
Asrı saadet devri Mekke döneminde miraç hadisesi vuku bulmuştur. Miraç hadisesinde Peygamber
sav efendimiz bütün alemleri dolaşıp arşın üstünde Allah cc ile mülakat yapmıştır. Bu konuyu,
bugünkü bilim ve teknoloji karada, denizde ve havada maddenin hareketini kendisine verilen cüzi
irade ile yönlendirme becerisi kazanmıştır.bu beceri dünya hayatının 2. evresi ile ilgilidir. Yeryüzü
insanlarının dünyadan ay ve diğer gezegenlere uydu göndermesi cisim ile gerçekleşen olgular olduğu
için ay ve diğer gezegenlerin 2. evresine vasıl olan hadiselerdir. Gezegenlerin birinci evresi semalar ile
bağlantı kurma noktasıdır. Peygamber SAV efendimiz Mirac’a yükselirken Cebrail AS. tarafından
göğsü açılıp zemzemle yıkayıp altın bir tastaki iman ve hikmeti kalbine boşaltıp kalbini mühürledi.
Böylece Mescidi-i Aksa’dan binekle (Burak) semaya yükseldi. İslam itikadında semaya yükseliş ruhen
oldu diyenler olduğu gibi, ruh ve ceset birlikte oldu diyenler de var. Biz bu konuyu tartışma konusu
yapmadan önemli olan meseleye girmek isterim. Önemli olan mesele miracın yeryüzünden semaya
bağlantısının nasıl olduğudur. Bugün 21. yüzyılda dünyadan ay ve diğer gezegenlere ulaşmak için
uydular göndererek feza boşluğunu incelemeye çalışıyorlar. Miraç hadisesi de bugünkü insanların
yaptığı çalışma gibi bir hadise midir?
7

Miraç hadisesinin başlangıcında Cebrail AS. bir insanın kalp merkezli kesitini göğsünü yararak kalbi
zemzemle temizleyip iman ve hikmet doldurarak kapatıp mühürlüyor. Cebrail AS, insan yaratılışında
mevcut olup, muattal olan bir sistemi devreye sokarak, miraç hadisesine hazır hale getiriyor. İnsanlar
beyin merkezli algılama sistemiyle zaman ve mekan aleminde ruh ceset ile birlikte faaliyet halindedir.
Cabrail AS. kalp merkezli algılama sistemini muattal olmaktan kurtararak üç karanlık perde arkasında
Allah’a cc doğru yükselişe hazır hale getirmiştir. Peygamber SAV efendimizin miracı dünyadan Cebrail
AS. ve cenneten Burak ile sidretil müntehaya kadar, oradan yalnızca refref ile yolculuk yaparak Allah’a
cc vasıl olmuştur. İnsanın kalp merkezli algılama sistemi omurilik sinir sistemidir. Beyin sinir
sisteminde aktif olan sinir sistemi, boz tabakadaki akson ve dentrit uzantılarıyla deri tabakasından
duyumlar alan bir sistemdir. Omurilik sinir sistemi ise beyin sinir sisteminin tersine dış tabaka sarı
tabakadan akson ve dentrit uzantısı olmayan ve iç kesit ise boz tabakadan oluşarak yaratılmış olup
canlının üç karanlık perde arkasında Allah cc katı ile bağlantısını sağlayan kesittir. İşte Cebrail AS
Peygamber SAV efendimizi ruhsal boyutta yolculuk yapmaya hazır hale getirmiştir. Dünyanın çekirdek
merkezindeki hız, dünya atmosferindeki hızın 62,5 misli hızlıdır. Dünya hem atmosferinde hem de
çekirdek merkezindeki hızları yaşayan bir varlıktır. Dünya çekirdek merkezinde Allah’ın cc emirlerini
cennet ve cehennem bağlantısını, semayı, güneşin doğuş ve batışını görürken, atmosferinde ise
dünyada yaşayan canlılara hayat sunmaktadır.

Miraç hadisesi Peygamber SAV efendimizin vücudunda üç karanlık noktada ruhun hareketine onay
vererek çekirdek merkezinde ve ışık boyutunda hareket kabiliyeti kazanan vücut ruhun önderliğinde
miraca yükselmiştir. Nasıl ki bütün canlılar yeme ve içme duyumlarını karşılamak için toprak altına
tohum dikmek mecburiyetinde ise, insanın miraca yükselebilmesi için üç karanlık perde arkasında
görme kabiliyeti olan iman ve hikmet tası ile sulanması gereklidir. Nasıl ki insan kendi vücudunda veya
dünyanın çekirdeğinde olup bitenlerden bi haber yaşıyorsa ayın yüzeyine veya başka bir gezegene
varsa ne kazanır? Kazandığı şey yer tabakalarının yaratılışının 2. evresidir. Bu şekilde yükseliş semanın
kapısını açmaz. Eğer bu işi bilim ve teknolojik ilerleme ile çözeceğine inanıyorsan şu anda yaptığınız
faaliyetler ile katedilen mesafede semaya ulaşmış olamazsınız, bunun bir işareti yoktur. Semaya
ulaşabilmeniz için yaptığınız işlerde parçalanan atom şemasında nükleer sahadaki nötronların
aktivitesi gerekli. Üç karanlık perde arkasında görme kabiliyeti olması gerekli. Bu görme kabiliyeti ışık
hızı ötesi görme kabiliyetidir. Bu görme kabiliyetine islam literatüründe kalp gözü denir. Kalp gözü ile
görmeyi Allah cc yaratılışta iman ve inkar tercihine göre kula bahşeder. Bilim ve teknolojide ben
istediğimi yaparım, maddeye hakim olacağım önümde bir engel yoktur sevdasıyla yaptığın çalışmalar
karşına hesap faturası olarak çıkacaktır. Bize düşen bir tebliğdir. Çünkü bugünün insanı yapmış olduğu
bütün çalışmaları yalnızca beyin perspektifinden algıladığı için mutlak bir yanılgı içindedir. Bu yanılgı
bir tahmin değildir ve gerçektir.

Son verirken bize bu fırsatı veren rabbime;

Velhamdulillahi Rabbil Alemin. Essalatü Vessalamü Ala Rasulune Muhammedin Ve Alihi Vesabbihi
Ecmain.

You might also like