Professional Documents
Culture Documents
Turan Dursun Kur An Ansiklopedisi 5 Cilt 1st Edition Turan Dursun Full Chapter Download PDF
Turan Dursun Kur An Ansiklopedisi 5 Cilt 1st Edition Turan Dursun Full Chapter Download PDF
Turan Dursun Kur An Ansiklopedisi 5 Cilt 1st Edition Turan Dursun Full Chapter Download PDF
https://ebookstep.com/product/turan-dursun-kur-an-
ansiklopedisi-3-cilt-1st-edition-turan-dursun/
https://ebookstep.com/product/turan-dursun-kur-an-
ansiklopedisi-6-cilt-1st-edition-turan-dursun/
https://ebookstep.com/product/turan-dursun-kur-an-
ansiklopedisi-8-cilt-1st-edition-turan-dursun/
https://ebookstep.com/product/turan-dursun-kur-an-
ansiklopedisi-4-cilt-1st-edition-turan-dursun/
Turan Dursun Kur an Ansiklopedisi 7 Cilt 1st Edition
Turan Dursun
https://ebookstep.com/product/turan-dursun-kur-an-
ansiklopedisi-7-cilt-1st-edition-turan-dursun/
https://ebookstep.com/product/turan-dursun-kur-an-
ansiklopedisi-2-cilt-1st-edition-turan-dursun/
https://ebookstep.com/product/turan-dursun-kur-an-
ansiklopedisi-1-cilt-1st-edition-turan-dursun/
https://ebookstep.com/product/seytan-ayetleri-tartismasi-4th-
edition-turan-dursun/
https://ebookstep.com/product/serafettin-turan-turk-devrim-
tarihi-1-kitap-imparatorlugun-cokusunden-ulusal-direnise-1st-
edition-serafettin-turan/
Kur'an Ansiklopedisi'nin Yayın Hakları
Analiz Basım Yayın Tasarım Uygulama Ltd. Şti'nindir.
Genel Müdür
İlhan Kırıt
Sorumlu Müdür
Zafer Enver Bilgin
Yayın Koordinatörü
Rıza Doğan
Yayma Hazırlayanlar
Asaf Güven. Aksel1. Zafer Enver Bil_gin, Rıza Doğan,
ilhan Kırıt, ismet Oğütücü, Meriç Ozeller
Bilgi İşlem
Ahmet Aka
Dizgi
Güler Kızılelma
Montaj
Bahri Çakır
Muhasebe Müdürü
Fadile Bölükbaşı
Satış
Şinasi Gökçe, Fetih Kişioğlu, Güven Yurtsever
Abone
İlknur Gürbüz
KUR1 AN ANSiKLOPEDiSi
DUA 5HİCRET
KAYNAK�AYINLARI
Bununla birlikte, yağmur duasında, Peygamber'in duada ellerinin içini
aşağıya doğru çevirdiği aktarılır.
Bkz. YAGMUR 5
DUA
Hadis
Saib'in, babası Yezid'den aktardığına göre, Peygamber duada yukarı
kaldırdığı ellerini, dua bitiminde yüzüne sürerdi. (Bkz. Ebu Davud, Kitabu's
Selat/358, hadis no: 1 492.)
Bu, Hattab Oğlu Ömer'den de aktarılır. (Bkz. Tirmiz1, Kitabu'd-Deavat/ l 1 ,
hadi s no: 3 3 86.)
Konu için bkz. NAMAZ.
5- Duanın Biçimi
a) Düz Dua
Duaların "özl ü " olması, "uyaklı dua"dan da kaçınılması i stenir. Kimi hadiste
"uyaklı (seci 'li:kafiyeli) dua'nın "mekruh" olduğu belirtil ir. (Bkz. B uharı,
Kitabu'd- Deavat/20.)
Bununla birlikte, duaların çoğunun "kafiyeli" olduğu görülür. Yukarıda su
nulan dualarda da bu görülmekte.
. "' s. , ..
t"ly r.-1 � f
,:J • r;'� .U � � � �IJ
�W\!.l:q_
' ., ,!.
!�. �
,,. , ,.... • , ,
•
'
.!)\.'.\\,, ....
� , .-.,,, '
, ,, ., . ,. , ,, '· .,, . ,
....... , . •., tJ"
•�./. ı�ı - •l; ···- t; \ ••
t:ı .r;, J
. 'b:;" ı.),.\"'.
�:', .)..J v-, . � ı..>,.
•
•
Türkçesi
(Tanrı ' m ! ) Senin sevgi n uğrunda tüm halktan uzaklaştım . Seni göreyim diye
ail e birey lerimi öksüz bıraktım. Eğer sen, beni sevginden yoksun kılarsan, gönül
senden başkasına melemez. Sana gelen, seni uman, senin sesini duymak isteyen
bir güçsüzü cezalandırmaktan vazgeç. Koruyucu (Tanrı ) ! O sana karşı gelmiş
olsa da, senden başka Tanrıya tapmamıştır. Tanrı ' m ! Gün ah l ı kulun sana geldi .
Günahlarını boynuna alarak, Sana dua ediyor. Sen onu bağışlarsan, tam sana
göredir bu i ş . (Sen bağı şlamanın ehlisi n . ) Ama onu kovarsan , senden başka kim
6 acıyacak ona? (Bkz. Mehmed Zihni, el Kavlu'l-Ceyyid, İstanbul , 1 304, s. 1 5 8.)
DUA
Yunus Emre'den :
İl3hi Cennet evine- Girenlerden eyle bizi,
Yarın anda Cemalini- Görenlerden eyle bizi.
Mü'minlere rahmet ola- Münafıklar mahrum kala,
Yunus aydür, doğru yola- Gidenlerden eyle bizi.
6- Duada Katılım
a) Birlikte Dua
İnsan yalnız başına dua edebildiği gibi, topluca dua da olabi lir. B irlikte
duaya, "ağzı dualı olanların" yani "duası geri çevrilmeyecek ölçüde Tanrı
katında değerli olan" ların "yüzü-suyu hürmetine" herkesinki kabul edilir
i nancıyla çok önem verilir. Çünkü hadi slerde, kimi insanların " dua" larının geri
çevri lmeyip kabul edildiği bildirilir. Özel likle "güçsüz" ve h aksızlığa uğramış
kişilerin duaları. Şu ayet de bu konuda kanıt gösteri lir:
En 'am Suresi,
ayet:52
Anlamı (Diyanet'in)
Sabah akşam, Rablerinin rızasını isteyerek O 'na yalvaranları kovma. Onların
hesabından san a bir sorumluluk yoktur. Senin hesabından da onlara bir so
rumluluk yoktur ki onları kovarak zulmedenlerden olasın. (En'am Suresi,
ayet:52.)
Açıklama
Kur'an yorumlarında aktarılan odur ki, Peygamber, Kureyş'in i leri ge
lenlerinin Müslüman olmalarını i stiyordu. Onlar da, Peygamberin bu eğilimini
bilip Peygamber'den: "yanı ndaki yoksul l arı, güçsüzleri kovmasını" istemişler,
onlarla birlikte bulunmanın, onurlarına dokunduğunu söylemişlerdi. Yani do
laylı olarak, Peygamber, bu isteklerini yerine getirirse, " imana gelecekleri "ni an
l atmışlardı . Onun üzerine bu ayet geldi . (Bkz. tefsirler, örneğin, Sabun!, Saf
vetu't-Tefüsir, 1 /392; Kurtubl, 1 1 /374.)
Hadis
"Üç kimse vardır ki, duası geri çevrilmez, kabul edilir: Oruç tutan. Orucunu
bozana dek. Adaletli devlet başkanı (İmam). Bir de 'mazlum'un (haksızlığa
uğramış kişinin) duası geri çevrilmez. Tanrı bu kimselerin dualarını bulutların
üstüne kaldırır-yükseltir; bu dualar için gök kapılarını açar ve şöyle der:
'Gücüme Andolsun ki, bir süre sonra da olsa sana kesinlikle yardım edeceğim ! ' "
(Bkz. Tirmizl, Kitabu'd-Deavat/ 1 29, hadis no: 3598.)
b) Duaya Amin
Duaya katılma, birlikte dua biçiminde olabileceği gibi, dua edenin duasına
"A min" diyerek de olur."Amin"in kendisi de "dua" sayılır. (Bkz. Buhari, Ezan/ 1 1 1 .)
Hadis
"İmam: 'Gayri'l-mağduhi aleyhim ve la'ddallin:(Tann'm!) Ne gazaba
uğramışların, ne de sapmışların yoluna götür bizi !' dediği zaman, siz de, 'ami n ! '
deyin. Eğer b u sözü, meleklerin sözlerine (aminlerine) denk gelen kimsenin geçmiş
günahları bağışlanı r." (Bkz. Buhari, Tefsir/1 /2; Müslim, Selat/7 1 -75, hadis no: 409.)
Konu için bkz. NAMAZ.
Hadis
"Bir hastanın ya da ölünün yanında bulunurken hayır söyleyin (iyilik dileyin,
8 dua edin)! Çünkü melekler, sizin o sıradaki dileğinize, 'amin' diyeceklerdir . . . "
DUA (Bkz. Müslim, Kitabu'l-Ceniiiz/6, hadis no: 9 1 9.)
Hadis
"Kim Kur'an okur, sonra dua ederse; onun duasına, dört bin melek 'amin !'
der" (Bkz. Darimi, Kitabu Fedaili'l-Kur'an/33.)
"Hatim duası" nda, dua edenin duası ve birlikteki " amin"ler bu hadiste
anlatılanın kapsamına girer.
Hadis
"Yahudiler sizin 'selam'ınızı ve 'fimin'inizi kıskandıkları kadar hiçbir şeyinizi
kıskanmazlar. " (Bkz. İbn Mace, Kitabu İkametu's-Selat/ 1 4, hadis no: 856.)
D- Peygamberlerin Duaları
1- Kur'an'da Adı Geçen Peygamberlerin Duaları
Bu dualar için bkz. ADEM, İDRİS, NUH, SALİH, İBRAHİM, LUT, İSMAİL, İSHAK,
YAKUB, YUSUF, EYYÜB, ŞUAYB, MUSA, HARUN, DAVUD, SÜLEYMAN, İLYAS, ZÜ'L-KİFL,
YUNUS, ZEKERİYYA, YAHYA, İSA.
Anlamı (Diyanet'in)
Ey Muhammed ! Mallarının bir kısmını, kendilerini temizleyip arıtacak sa
daka olarak al; onlara dua et! Senin duan, onlar için bir güvendir. All ah işitir ve
bilir. (Tevbe Suresi , ayet: 1 03.)
Açıklama
B urada, Peygamber'i n alması buyurulan "sadaka", kimilerine göre, "zekfü"ın
dışındaki bağış, kimilerine göreyse "zekfü"tır. Yorum için bkz. ZEKAT.
B u ayetteki "dua" anlamına gelen " selfü (salat)" , Hafs'ın aktarması ve
Asım'ın "okuyuşu "na ("kıraet"ine) göre "se!at" biçiminde tekilse de, B akı1n'un
'"okuyuşu "na göre çoğuldur ve "selavfü (dualar)" biçimindedir. B akfin, böyle
olması gerektiğine, aynı surenin 99. ayetindeki "Peygamberin duaları" demek
olan "selavati'r-Resfili"yi kanıt olarak göstermektedir. (Bkz. Ebu Zer'a Ab
durrahman, Huccetu'l-Keraet, Beyrut, s. 322-323; Razi, Tefsir, 1 6/1 80.)
Tevbe S uresi,
ayet: 99
Anlamı (Diyanet'in)
B edevilerden, Allah'a ve Ahiret gününe inanan, sarf ettiğini, Allah katında
ibadet ve Peygamber'i n dualarına nail olmaya vesile sayanlar da vardır. Bilin ki,
verdikleri onlar için ibadettir. Allah, onlara rahmet edecektir. Allah şüphesiz
bağışlar ve merhamet eder. ( Tevbe Suresi, ayet: 99.)
t{""/ O /
• > 114. ._- ...
;i
O •O./
• ..
O� O
, . , ="'J
' • o
O O/ �/ ""\�i
'�J'{�· O/.. ..
�
O
o
O
.
lle�
O/ \
. ..
O
Tevbe S uresi,
ayet: 80
J
• •
vv�
.. , J, ,. ,; J;, ,,
10
DUA
Anlamı (Diyanet'in)
Ey Muhammed ! Onlara i ster bağış(lanma) dile, i ster di leme, birdir. Onlara
yetmiş defa bağı şlama di lesen (yine) Allah onları bağı ş lamayacaktır. Bu,
Allah'ı ve Peygamberi'ni i nkar etmelerinden ötürüdür. Allah fil.sık topluluğu
doğru yola eriştirmez. (Tevbe Suresi, ayet: 80.)
Bkz. DİLEMEK, HİDAYET. DoGRll. MÜNAFIK.
Tevbe S uresi,
ayet: 114
Anlamı (Diyanet'in)
Cehennemlik oldukları anl aşıldıktan sonra akraba bil e olsalar, puta tapan lar
için mağfiret di lemek, Peygambere ve mü'minlere yaraşmaz. İbrahim'in babası
için mağfiret dilemesi, sadece, ona verdiği bir sözden ötürüydü. Allah'ın
düşmanı olduğu anl aşı l ınca ondan uzaklaştı. Doğrusu İbrahim çok içli ve
yumuşak huyluydu. (Tevbe Suresi, ayet: 1 1 4.)
Bkz. İBRAHİl\I.
Hud Suresi'nin 46. ayetinde de (müslüman olmayan) oğlu için Tanrı'dan di lekte
bulunmuş olan NQh'a, salih amel sahibi olmayan oğlu için böyle bir tutum
göstermemesi gerektiğinin (yani oğlu için dua edemeyeceğinin) bildirildiği anlatılıyor.
Fahruddin Razi, "peygamberliğin ve imanın, putataparlara (kafirlere) dua etmeye
engel olduğu"nun bildirildiğini yazıyor. "Tanrı'nın onlara ceza vereceği yolunda
hükmü, takdiri bulunduğu halde, peygamber ve inanırlar, onların bağışlanmasını is
terlerse, geri çevrileceği belli olan bir i stekte bulunmuş olurlar. Buysa, peygamberin,
peygamberlik derecesinde bir eksiklik oluşturur. .. " diyor. (Bkz. Razi, 1 6/209.)
Putataparl arın, kafirleri n "bağışlanmaları " için dua etmek başka, onların
"imana gelmeleri" için dua etmek başkadır. Razi de, bunun ikisini ayırıyor.
(Bkz. Razi, Tefsir, 1 6/2 1 0.)
B i r peygamber, bir inanır, herhangi bir kafirin "imana gelmesi" "hi dayete er
mesi" için dua edebilir mi?
Kam il Miras, "bazıları zaleme (zalimler) ve küffar (kafirler), hürriyet-i dini 11
ayak altına alan mekfüeden (türden) i seler heliikleri ne, değil iseler tevbe lerine DUA
d ua edi lir, demişlerdi . . . " diyor (Bkz. Miras, Sahi h-i, Buhar! Muhtasarı Tecrid-i
Sarih Tercemesi, Ankara 1 966, Diyanet İşleri B aşkanlığı yayın., c. 3, s. 270) ve
aşağıdaki hadisin bu görüşe kanıt gösteril di ği belirtiliyor:
TÜRKÇESİ
Ebfı Hüreyre radiyallahü anhten şöyle dediği rivayet olunmuştur: (Mekkede
müslüman olup kabilesini davete memur olan) Devsi Tufeyl İbni Anır (Hayberin fethi
sırasında) bazı arkadaşları ile Nebi salHillahü aleyhi ve sellemi ziyarete gelmişlerdi.
Bunlar (kendi kavminden şikayet ederek):
-Ya ResuHillah! Devs kabilesi halkı Allaha asi oldular ve Tufeylin İslama da
vetini kabulden imtina ettiler. Binaenaleyh bunların aleyhine dua buyur! Dediler.
Şimdi artık Devsilerin helakine dua olunacak denilirken bir de Resulullah(ın re'fet
ve şefkati tecelli ederek):
-Yaralı, Devs halkına hidayet eyle de onları islam camiamıza getir! diye dua bu
yurdu.
Haşr Suresi,
ayet: 1 0
Anlamı
Onlardan sonra gelenler de şöyle derler: "Tanrı 'mız! B izi bağışl a ! Bizden
önce imana ermiş olanları da. Kalplerimizde, i nanmış olanlara bir kin bu
lundurma. Tanrı'mız! Sen çok esirgeyensin, acıyansın." (Haşr Suresi, ayet: 1 0.)
Açıklama
Ayette sözü edilen "onlardan sonra gelenler"i n kimler olduğu konusunda
değişik yorumlar ileri sürülür. Kimilerine göre "onlar" denirken anlatılmak i s
tenen, "hicret edenler (muhacirler)", "onlardan sonra gelenler"se "daha sonra hic
ret edenler"dir. Ki milerine göreyse, Müslümanlar üç kesime ayrılıyor. Birinci
kesim: Ensar (Medineliler). İkinci kesim: "Muhacirler" (Mekkeli göçmenler).
Üçüncü kesimse: Daha sonra gelen ve kıyamete dek gelecek olan, ilkleri izleyen
Müslümanlardır. (Bkz. Razi, 29/288.)
B u ayette,"inanırları n başka inanı rlara duaları " yansıtılıyor.
Hadis
" Müslüman bir kul, (inanır) kardeşi için onun bulunmadığı bir sırada dua
ederse, melek de onun için şöyle dua eder: '(İnanır kardeşin için dua edip di
lediğin) o şeyin bir katı da sen i n olsun ! ' " (Bkz. Müslim, Kitabu'z-Zikr ve' d
Dua. /23, hadis no: 2732.)
Hadis
"Müslümanın (bir başka Müslüman) kardeşine, onun bulunmadığı bir sırada
ettiği dua kabul olur. Onun yanı başında bir melek bulunur; o kimse, (Müslüman 13
din) kardeşi için hayır duada bulundukça, melek onunla bitlikte: 'Amin ! Bir o DUA
kadarı da senin olsun !' der." (Bkz. Müslim, Kitabu'z-Zikr ve 'd- Dua. / 88, hadis
no: 2733 . )
Mü'min Suresi,
ayet: 7-9
Anlamı (Diyanet'in)
(Arş'ı yüklenen ve çevresinde bulunan melekler) mü'minler için : "Rabbi'miz!
ilmin ve rahmetin her şeyi içine almı ştır. Tevbe edip senin yoluna uyanları
bağışla! Onları cehennemin azabından koru ! " diye bağışlanma dilerler.
"Rabbi'mi z ! "Mü'minleri ve babalarından, eşlerinden, soylarından iyi olanları,
kendilerine söz verdiğin Adn cennetlerine koy ! Şüphesiz Güçlü olan, Hakim olan
ancak, Sensin. Onları kötülüklerden koru ! O gün, kötülüklerden kimi korursan,
ona şüphesiz rahmet etmiş olursun . Bu, büyük kurtuluştur" (derler). (Mü'min
Suresi, ayet: 7-9.)
Yorum ve i lgili hadisler için bkz. CENNET, MELEK.
5- Duanın Vakitleri
Bu konuda, Osman Cilacı'nın kaynaklardan çıkardığı sonuç şöyle:
Ra 'd Suresi,
ayet: 14
Anlamı (Diyanet'in)
Hakka davet eden ancak O'dur. O'ndan başka çağırdıkları (dua ettikleri) put-
lar, kendilerine hiçbir cevap veremezler. Durumları, suyun ağzına gelmesi için 17
avuçlarını ona açmış adamın durumu gibidir. Hiçbir zaman suya kavuşamaz. DUA
İşte kafi rlerin yalvarışı da böyl e boşunadır. (Ra'd Suresi, ayet: 1 4. )
Açıklama
"Hakka davet eden ancak O'dur", diye çevrilen sözlere, "gerçek anlamıyla dua
edil mesi, sığınılması gereken varlık, O'dur (Tanrı'dır)" diye de (Kur'an yo
rumlarında) anlam veri lir. Yani "Kulluk da, dua da, yalnızca Tanrı'ya sunulur,
böyle olursa gerçek anlamını bulur." (Bkz. Sabun!, Safvetu't- Tefasir, 2177.)
Ayetteki benzetme de şöyle yorumlanıyor:
"Putların a tapınıp dua eden putataparların durumu öyle susuz bir adamın du
rumuna benzer ki, susuzluktan ne yapacağını bilmeyen bu kişi, uzaktan
avuçlarını suya açar, suyun ağzına gel mesini umar. Oysa su, o kadar uzaklıktan
ağzına gelmeyecek, onun da o çabası boşa gidecekti r. " (Bkz. Sabun!, aynı yer.)
İ- İlenç (Beddua)
lsra Suresi,
ayet: 11
Anlamı
İnsan, "iyilik (hayır)" için dua eder olduğu gibi, "kötülük (şerr)" için de dua
eder (ilenir). İnsan, pek "ivecen"dir ("acul "). (İsra Suresi, ayet: 1 1 .)
Açıklama
Bu ayette sözü edilen "şerr (kötülük) için dua" nın ne olduğuna ilişkin çeşitli
yorumlar i leri sürülür.
Kimine göre, Bu, kişinin, sıkıntılı durumlarda "kendi sinin ya <la
çocuklarının- yakınlarının kötülüğü, yok olmaları için dua etmesi"dir. İstemeye
istemeye böyle bir duada bulunmasıdır. İbn Abbas'ın yorumu da böyledir.
(Bkz.Taberi, Tefsir, 1 5/37; Kurtubi, 1 0/225 ; Sabun!, Safvetu't-Tefasir, 21 1 44.)
Fahruddin Razi, yukarıdaki ayette anlatılan "şerr için dua", yani "beddua
(ilenç)" konusundaki yorumları üç yorumda topluyor:
Birincisi: B urada anlatılan, Hars Oğlu Nadr'ın duasıdır. "Ey Tanrı ! Bu din
(İslam dini) hak ise, bizim cezamızı ver ! " dem işti . Tanrı da onun duasını (kendi
hakkında) kabul etmiş, adamın boynu vurulmuştu (Bedir'de). Adam, Pey
gamberin yalancı olduğunu düşünerek yöneltmişti duayı.
ikincisi: İnsan, sıkıntı zamanlarında (umutsuzluğa kapılıp) kendisi, ailesi,
çoluğu-çocuğu ve malı-mülkü aleyhine dua (beddua) eder. Anlatılmak istenen
budur.
Üçüncüsü: İnsan kimi zaman, kendi yararına olur düşüncesiyle bir şeyin
gerçekleşmesini çok i ster. Oysa onun iyiliğine değil, kötülüğünedir o şeyin
gerçekleşmesi. Ayette anlatılmak istenen budur. (Bkz. Razi, 20/ 1 62.)
Hadis
İbn Mes'ud anlatıyor:
"Peygamber, insanlarda (burada amaçlanan Kureyş'tir), ters tutum (idbar)
görünce şöyle dua etmişti :
'Ey Tanrı ! Bunların başına, Yusuf un yedi kıtlık yılı gibi yedi yıl kıtlık geti r ! '
Haklarında beddua edilenleri öylesine b i r kıtlık y ı l ı yakaladı ki, her şeyi silip
süpürdü. O denli ki, deriler, ölü (leş), kokmuş et yemeye başladılar. . . " (Bkz.
Buhar!, İstiska/2, Tefsir, 1 2/44; Müslim, Kitabu Sıfati'l-Münafıkin/39, hadis no :
2798; Tecrid, hadis no: 535.)
Konuya i lişkin ayrıca bkz. ALLAH, İNSAN, YAGMUR, YAKARIŞ.
21
DUA
Fussilet Suresi,
ayet: 49-51
Anlamı (Diyanet'in)
İnsan iyilik i stemekten usanmaz da, kendisine bir kötülük gelince, umut
suzluğa düşer, me'yus (umutsuz) olur. B aşına gelen sıkıntıdan sonra, kendisine
katımızdan bir rahmet tattırsak: "Bu, beni m hakkımdır; Kıyamet'in kopacağını
sanmıyorum. Rabbi'me döndürülürsem, O'nun katında, ant olsun ki benim için
daha güzel şeyler vardır. " der. İnkar edenlere i stediklerini, ant olsun ki bil
direceğiz. Onlara, ant olsun ki, çetin bir azab tattırıcağız. İnsana ni met
verdiğimiz zaman, yüz çevirerek yan çizer. B aşıma bir kötülük gelirse uzun
uzun yalvarır. (Fussilet Suresi, ayet: 49-5 1 .)
Bu ayetin yorumu için özellikle bkz. İNSAN, RAHMET, KIYAMET.
Bu madde çok kısa olarak şöyle özetlenebi lir:
Dua: Küçükten büyüğe yöneltilen dilek, Tanrı 'ya yalvarıp yakarma.
Kur'an'da ve hadislerde, " ibadet"le iç içedir, kimi zaman da aynı anlamdadır.
İbadetlerin önünde, içinde ve sonunda dua olur. Dualarla çeşitli di lekler sunulur.
Dua edilmesini Tanrı da istediğini (Kur'an ayetleriyle) bildirir. Böbürlenip dua
etmekten kaçınanların "cehenneme atılacakları" açıklanır. Hadislerde de duanın
önemi anl atılır. Peygamber'in de Tanrı'ya çeşitli biçimlerde yakarı şları
olmuştur. B unlar, dualara örnek olsun diye de aktarılır. Bununla birlikte herkes,
kendi isteğine uygun dua biçimini seçip sunar. Ne var ki, dua için "saygı" esastır.
Bir de, " namaz araları, namaz sonraları " , "önemli gün ve geceler" gibi daha
"şerefl i " sayılan "vakitler"i kollamanın, duanın kabul edilmesi için yararlı
ol acağı belirti lir. Tanrı, " ku llarına yakın olduğunu, dua edenin duasını kabul
edeceğini" bildirir. Ne var ki, hadislerde bildiri ldiğine göre, "acele etmemek" ve
"beklemek" gerekir.
>-DÜNYA
"Ahiretin karşıtı, bugünkü yaşam (dünya, ula, h azihi, aci le)" .
22 Dünya yaşamı: B u dünyadaki yaşam (hayatu'd-dünya, acile).
DÜNYA
A- "Dünya Yaşamı"
1- "Dünya Yaşamı Neye Benzer"?
Yunus Suresi,
ayet: 24
Anlamı (Diyanet'in)
Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz su gibidir ki, onunla insan ve hayvanların yi
yeceği bitkiler yetişip birbirine karışmıştır. Yeryüzünün süslenip bezendiği ve yerin
sahiplerinin bütün bunlara malik olduklarını sandıkları sırada, gece veya gündüz,
buyruğunuz o yere gel miş ve orayı, hiçbir şey bitirmemişe çevirmiştir. Düşünen
millet için ayetleri böylece uzun uzun açıklıyoruz. (Yunus Suresi, ayet: 24.)
Hadid Suresi,
ayet: 20
Anlamı
Bi lesiniz ki , " dünya yaşamı " , şundan başka değil : Bir oyun, eğlence, süs,
aranızda karşılıklı övünme, karşılıklı "mal " ve "evlad" (çocuk) çoğaltma. Sanki 23
bir yağmur. B itirdiği bitkiler, çiftçileri imrendirmekte. Sonra kurur bu bitkiler. DÜNYA
Ve sararmış görürsün. Sonra da çerçöp olur çıkar.
Ahiretteyse katı azab (ceza), Tanrı'nın bağışlaması ve hoşnutluğu var.
Dünya yaşamı , bir aldatma aracından başka deği l . (Aldatmaya yönelik
geçimlik:aldatma aracı, aldatıcı geçim-yaşam: " metau'l-ğurur" . ) (Hadid Suresi,
ayet: 20.)
Kehf Suresi,
ayet: 45
Anlamı
(Ey Muhammed !) Onlara "dünya yaşamı"nı bir örnekle anlat. Sanki gökten
indirdiğimiz bir su (yağmur). Yeryüzünün bitkileri onunla oluşup karışmakta.
Ve yelin alıp savuracağı çerçöpe dönüşmekte o bitkiler. Tanrı, her şeye gücü ye
tendir. (Kehf Suresi, ayet: 45.)
Ankebut Suresi,
ayet: 64
Anlamı
"Bu dünya yaşamı", bir eğlence ve oyundan başka deği l . "Ahiret yurdu "ysa
"asıl yaşam "dır. Ah bir bilebilseler. . . ! (AnkebGt Suresi, ayet: 64.)
En'iim Suresi,
ayet: 32
Anlamı
"Dünya yaşamı", bir oyun ve eğlenceden başka değil. "Ahiret yurdu"ysa, andolsun
ki, Tann'ya karşı gelmekten korkup sakınanlar için çok daha iyidir (hayırlıdır).
Aklınızı kullanmaz mısınız (düşünmez misiniz)? (En'am Suresi, ayet: 32.)
Bu ayetin sonu, A'raf Suresi'nin 169. ve Yusuf Suresi 'nin 1 09. ayetinde de yer
almı ştır. Nah! Suresi'nin 30. ayetinin sonunda da bu anlamda öğüt vardır.
Nalı! Suresi,
ayet: 30
Anlamı
Tanrı'ya karşı gel mekten korkup sakınanlara, "Tanrınız ne i ndirdi?" diye so
rulunca; onlar: "İyilik ! (Hayr!)" diye karşılık verirler. Bu dünyada (dinsel ölçüler
içinde) iyilik yapanlar için iyilik-güzellik vardır. Ahiret yurduysa, andolsun ki,
çok daha iyidi r. Tanrı'ya karış gelmekten korkup sakınanların yurtl arı ne güzel
yurttur. (Nahl Suresi, ayet: 30.)
Mümin Suresi,
ayet: 39
Anlamı
"Bu dünya yaşam ı " , yalnızca bir "geçi mlik"tir (meta). "Ahiret"se tek
kalınacak yerdir. (Mümin Suresi, ayet: 39.)
Tevbe Suresi'nin 38. ayeti nde, "dünya geçimliği"nin, "Ahiret yanında çok az
bir şey (önemsiz)" olduğu bildiriliyor.
Tevbe Suresi'nin 38. ayetindeki açıklama; anlatım olarak Ra'd Suresi'nin 26.
ayetinde, anl am olarak başka ayetlerde de yer almakta. Tevbe ve Ra'd Su
resi'ndekiler için aşağıya bakınız.
" Yalnızca dünya yaşamını i steyene; öbür dünyada bir pay yok. Burada da
orada da iyilik güzellik isteyene, iki dünyada da, çabasına göre pay var."
Bakara Suresi,
ayet: 200-202
26
DÜNYA
Anlamı
Kimi insanlar: "Tanrı'mı z ! B ize dünyada ver ! " derler. Böyle diyene Ahirette
bir pay yoktur. Ki mi insan da: "Tanrı'mız ! Bize dünyada güzel-iyiyi ver. Ahirette
de bize güze li-iyiliği ver. Ve bizi ateş cezasından koru ! " der. İşte böyl e diyenler
için, kazandıklarından pay vardır. Tanrı hesabı çabuk görendir. (Bakara Suresi ,
ayet: 200-202.)
A li fmriin Suresi,
ayet: 152
Anlamı
Kiminiz dünyayı ister; kiminiz Ahireti ister. . . (Al i İmran Suresi , ayet: 1 52.)
A li linriin Suresi,
ayet: 145
Anlamı
Dünyalık i steyene, ondan veririz. Ahiret ürününü i steyene de veririz ondan.
Şükredenleri ödüllendireceği z. (Ali İmran Suresi, ayet: 145 .)
Nisa Suresi,
ayet: 134
Anlamı
Kim dünyalık isterse bilsin ki, dünyalık da, Ahiret ürünü de, Tanrı ürünü de
Tanrı katındadır. Tanrı, i şiten ve görendir. (Nisa Suresi, ayet: 1 34.)
Kel�f Suresi,
ayet: 46
Anlamı
Mal ve oğullar, "dünya yaşamı"nın süsüdür. Kalıcı yararlar-iyilikler i se;
senin Tanrı' n katındadır ve ürün olarak da, istenmeye değer olarak da daha
hayırlıdır. (Kehf Suresi , ayet: 46.)
B u ayetin sonundaki anlatım, Meryem Suresi'nin 76. ayetinde de yer alıyor.
Kasas Suresi,
ayet: 77
Anlamı
Tanrı'nın sana verdikleriyle "Ahiret yurdu "nu ara. Dünyadan alman gereken
payını da unutma. Tanrı sana nasıl iyilikte bulunduysa, sen de (başkalarına) iyi
l ikte bulun. Yeryüzünde bozgun yolu arama. Çünkü Tanrı, bozguncuları sev
mez. (Kasas Suresi, ayet: 77.)
Ahzab Suresi,
ayet: 28, 29
Anlamı
Ey Peygamber ! Karılarına şöyle de: "Eğer dünya yaşamını ve dünyanın
süsünü i stiyorsanız, gelin size geçimlik vereyim ve sizi güzellikle salıvereyim
(boşayayım). Yok eğer Tanrı 'yı, O'nun Peygamberi'ni ve Ahiret yurdunu di
l iyorsanız, bilin ki, Tanrı, içinizden iyilikçi kadınlara, büyük karşılık
28 hazırlamıştı r ! " (Ahzab Suresi, ayet: 28, 29.)
DÜNYA Bkz. KARI, MUHAMMED, PEYGAMBER.
Tevhe Suresi,
ayet: 38
Anlamı
Ey inanırlar! Size ne oldu ki, "Tanrı yolunda fırlayıp savaşın ! " dendiği
zaman; yere çakı lırcasına ağı rlaşıp kaldınız. Ahi reti bı rakıp dünya yaşamına
mı razı oldunuz? Oysa dünya yaşamının geçimliliği , Ahiretin yanında pek az
birşeydir. (Tevbe Suresi, ayet: 3 8 . )
B kz. CİHAD.
Enfal Suresi,
ayet: 6 7
Anlamı (Diyanet'in)
Yeryüzünde savaşırken, düşmanı yere sermeden esir almak, hiçbir pey
gambere yaraşmaz. Geçici dünya malmı istiyorsunuz. Oysa Allah, Ahireti ka
zanmanızı ister. Allah güçlüdür, Hakfm'dir. (Enfal Suresi, ayet: 67.)
B kz. CİHAD.
Ra'd Suresi,
ayet: 26
Anlamı
Tanrı, dilediği kimseye "rızk"ı geniş olarak verir. Di lediğineyse dar bir ölçü
içinde verir. "Dünya yaşamı"yla mutlu olup övünmekteler. Oysa dünya yaşam ı, 29
Ahiret yanında yalnızca bir geçimliktir. (Ra'd Suresi , ayet: 26.) DÜNYA
Rüın Suresi,
ayet: 6, 7
Anlamı
Tanrı'nın sözü, Tanrı, sözünden caymaz. Ne var ki, insanların çoğu bilmezler.
On lar, "dünya yaşamı "ndan görünürde olanı bilirler. Ve onl ar, Ahiretten ha
bersizdirler. (Rum Suresi, ayet: 6, 7.)
Şürfı Suresi,
ayet: 20
Anlamı (Diyanet'in)
Ahiret gelirini i steyenin gelirini artı rırız. Dünya gelirini isteyene de ondan ve
ririz ama Ahirette bir payı bulunmaz. (Şı1rii Suresi, ayet: 20.)
Bu, B akara Suresi'nin 200. ayetinde de anlatı lmakta. Anlamıyla birlikte
yu karıda geçmi şti .
Ndzidt Suresi,
ayet: 37-39
Anlamı
Azan ve "dünya yaşamı"nı yeğ (üstün) tutana gelince, kuşkusuz ce
hennemdir onun varacağı yer. (Naziiit Suresi, ayet: 37-39.)
30
DÜNYA
Nalı! Suresi,
ayet: 107-109
Anlamı (Diyanet'in)
Bu, dünya hayatını Ahirete tercih etmeleri ve Allah'ın da, inkarcı milleti doğru
yola eriştirmemesinden ötürü böyledir. İşte Allah'ın, kalplerini, kulaklarını ve
gözlerini mühürlediği kimseler bunlardır. Gafiller de işte bunlardır. Ahi rette zarara
uğrayacakların da bunlar olduğuna şüphe yoktur. (Nahl Suresi . ayet: 1 07- 1 09.)
ibrahim Suresi,
ayet: 3
Anlamı
Onlar ki, "dünya yaşamı"nı Ahirete yeğ tutarlar, Tanrı 'nın yolundan
alıkoyarlar ve Tanrı'nın yolunda eğrilik isterler, işte onlardır derin sapıklık
içinde olanlar. (İbrahim Suresi, ayet: 3.)
A 'la Suresi,
ayet: 16, 17
Anlamı
Hayır, siz "dünya yaşamı"nı, (Ahiret'e) yeğ tutuyorsunuz. Oysa Ahi ret, çok
daha iyi ve kalıcıdır. (A'lil. Suresi, ayet: 1 6, 1 7 .)
lsra Suresi,
ayet: 18
Anlamı (Diyanet'in)
Dünyayı i steyene -i stediğimiz kimseye, dilediğimiz kadar- hemen verırız.
Sonra ona cehennemi hazırlarız. Yenilmiş ve kovulmuş olarak oraya girer. (İsra
Suresi, ayet: 1 8 .)
Açıklama
Çevirideki "dünya", ayetteki "acile"nin karşılığı. "Aci le", "ivediyle, ge
cikmeden elde edileb ilen " demektir. Bu dünyada elde edilenler böyle ni
telenmekte. Çünkü Ahi rete kalmayan şey, "ivediyle elde edilmiş" sayılıyor.
Yani "ertelenmi ş" görülüyor. Yani, "peşin" elde edi lmiş olduğu düşünülüyor.
" Acile"ye "çabuk geçen" anlamı da verilebilir.
Durum böyle olunca, çevirideki "hemen veriri z ! " , ayetteki "accelna"nın
karşılığı olarak yer alıyorsa da, tam karşılık olmadığı düşünülebil ir. Çünkü,
"peşin isteyenlerden dilediğinize, i stedi ğini peşin olarak veririz ! " anlamı var.
Yani "dünyada i steyene, istediği dünyalığı dünyada verip Ahirete er
telemeyebi liriz 1" anlamını diisiinnwk daha doğru olabi lir.
Anlamı (Diyanet'in)
Doğrusu insan lar, çabuk elde edilen dünya nimetlerini severler de, ağırlığı
çekilmez günü (Ahireti) arkalarında bırakırlar. (İnsan Suresi, ayet: 27.) (Parantez
içindeki "Ahireti " çeviride yok.)
Kıyamet Suresi,
ayet: 20, 21
Anlamı
Öyle değil , siz, çabuk elde edilen (ya da çabuk geçen: "acile") dünyayı se
versiniz de "Ahi ret"i bırakı rsınız. (Kıyamet Suresi . ayet: 20, 21.)
Anlamı
Elbette ki senin için Ahiret, dünyadan daha "hayırlı "dır. Gelecekte Tanrı 'n
sana verecek, sen de hoşnut olacaksın. (Duha Suresi, ayet: 4, 5 . )
Konunun bütünü için bkz. ACITICI AZAB, AÇIKLAMA, AHİRET, AKIBET, AZ
GINLIK, CEHENNEM, CENNET, CİN, ÇOCUK, DİLEK, DİLEMEK, DİN, EV, GÖK, İBADET,
32 İYİLİK, KORKU, MELEK, NAMAZ, PEYGAMBER, PUT, TANRI, TESBİII, YURT.
DÜNYA
" Ahiret karşı l ığında dünyayı satın alanlar" :
İsrailoğullarından söz edilirken, Bakara Suresi'nin 86. ayetinde şu bildirilmekte:
"İşte bunlar, Ahiret karşılığında, dünyayı satın alan kimselerdir. Bu yüzden
cezaları hafifletilrneyecek. Onlar, yardım da görmeyecekler."
Bkz İSRAİL, İSRAiLO(;uLLARI.
.
Dernek ki, bir yanda "dünya yaşarnı"nı seçenler, öbür yanda "Ahiret
yurdu"nu seçenler var. "Dünya yaşarnı"nı seçenler, "Tanrı'dan almak is
tedikleri "ni, "Ahiret"i "beklemeden" almayı yeğ tutanlardır. "Ahiret"in "daha
hayırlı" olduğunu ve "kalıcılığı"nı düşünmeden . . . Anlatı l an bu.
fsrfı Suresi,
ayet: 72
Anlamı (Diyanet'in)
Bu dünyada kalbi kör olan, Ahi rette de kör ve daha şaşkı n olur. (İsra Suresi,
ayet: 72.)
Ayette "kalp" anlamına gelen bi r sözcük yok. Ancak, "kör" anlamına gelen
" a'ma" sözcüğü çevirilirken, "kalp gözü kör olan" diye düşünülmüş olmalı. Ki,
Kur'an yorumlarında da bu yorum yer alır.
Leyi Suresi,
ayet: 13
Anlamı
Kuşkusuz (Tanrı buyuruyor:) Ahiret de, "dünya" da bizimdir. (Leyi Suresi,
ayet: 13.)
Necrn Suresi'nin 25. ayetinde de "Ahiretin de, dünyanın da Tanrı'nın" olduğu
bildiril iyor.
B kz. ÇOCUK, AHİRET.
"Dünya yaşamı"yla i lgili ayetlerin anlattık larının çok kısa özeti şu olabi lir:
"Dünya yaşamı " gelip geçicidir. " Aldatıcı"dır da. Aldanmamak gerek. Asıl
önem veri lmesi gereken yaşam, "Ahiret"te, yani öbür dünyadadır. Çünkü
"kalıcı " bir yaşamdır oradaki. Bununla birlikte "dünyadan alınması gereken
pay "ı da "unutmamak" gerek. Şu da unutulmamalı ki, "dünya yaşamı "nı "Ahiret
yaşamı "na yeğ tutanlar, "cehennem ateşi "yle cezalandırılacaklardır.
"Dünya" sözcüğü, Kur'an'da 1 1 5 kez geçmekte:
B akara Suresi, ayet : 85, 86, 1 14, 1 30, 200, 20 1 , 204, 2 1 2, 2 1 7, 220
Ali imi·an Suresi, ayet : 14, 22, 45, 56, 1 17, 145, 1 48, 1 52, 1 85 33
Nisa Suresi, ayet : 74, 77, 94, 1 09, 1 34 (iki kez) DÜNYA
Nisa Suresi, ayet : 33, 4 1
En'am Suresi, ayet : 29, 32, 70, 1 30
A'raf Suresi, ayet : 32, 5 1 , 1 52, 1 56
Enfal Suresi, ayet : 42, 67
T<>vbe Suresi, ayet : 38 (iki kez), 55, 69, 74, 85
Yunus Suresi , ayet : 7, 23, 24, 64, 70, 88,98
Hud Suresi, ayet : 1 5 , 60
Yusuf Suresi, ayet : 101
Ra'd Suresi, ayet : 26 (iki kez), 34
İbrahim Suresi, ayet :3, 27
Nahl Suresi , ayet : 30, 4 1 , 1 07, 1 22
Kehf Suresi , ayet : 28, 45, 46, 1 04
Taha Sures-i, ayet : 72, 1 3 1
Hace Suresi, ayet :9, 1 1 , 1 5
Mü'minun Suresi , ayet : 32, 37,
Nfir Suresi , ayet : 14, 1 9, 23, 33
Kasas Suresi , ayet : 42, 60, 6 1 , 77, 79
Ankebfit Suresi, ayet : 25, 27, 64
Rum Suresi, ayet :7
Lokman Suresi, ayet : 1 5 , 33
Ahzab Suresi, ayet : 28, 57
Fatır Suresi , ayet :5
Saffat Suresi , ayet :6
Zümer Suresi , ayet : 1 0, 26
Mümin Suresi, ayet : 39, 43, 5 1
Fussilet Suresi, ayet : 1 2, 1 6, 3 1
Şfira Suresi, ayet : 20, 36
Zuhruf Suresi , ayet :32, 35
Casiye Suresi, ayet : 24, 35
Ahkaf Suresi, ayet : 20
Muhammed Suresi, ayet : 36
Necm Suresi, ayet : 29
Hadid Suresi, ayet : 20 (iki kez)
Haşr Suresi , ayet :3
Mülk Suresi, ayet :5
Nazifü Suresi, ayet : 38
A'la Suresi, ayet : 16
Another random document with
no related content on Scribd:
y entrer, comme à la comédie, et quand le père montait se coucher,
il disait : « Bonsoir, mes enfants, je vas à la comédie ! »
— Cette espèce de rideaux n’existe plus, dit Mme Philippe. La
dame du château les a détruits. Elle les achetait pour faire des
tentures.
— Mon père lui a vendu les siens cinquante francs, dit Philippe.
C’est bien payé. Ils n’en valaient pas vingt.
— Nous avons, dit Mme Philippe, encore un lit de cette taille-là
sur le grenier.
— Pourquoi ne l’utilisez-vous pas ? A votre âge, vous seriez
mieux chacun dans votre lit.
— Que Philippe couche, s’il veut, dans un lit à part, répond Mme
Philippe. Moi, je couche dans le mien.
— Dans le tien ! C’est le mien aussi, dit Philippe.
— C’est le lit de nos noces, dit-elle.
— Et vous croyez que vous dormiriez mal dans un autre lit ?
— Je n’y dormirais pas à ma main, dit-elle.
— Et vous, Philippe ?
— Jamais je ne découche.
Il ne s’agit pas d’affection et de fidélité. Ils couchent une première
nuit ensemble et voilà une habitude prise pour la vie. L’un et l’autre
ne quitteront le lit commun qu’à la mort.
Ils ne se servent pas de leurs oreillers. Ils les posent la nuit sur
une chaise, parce que ces oreillers doivent rester le jour sur le lit,
pleins et durs, blancs et frais à l’œil.
— Ça fait joli et il ne faut pas, me dit Mme Philippe, que le monde
les voie fripés.
— Cachez-les sous la couverture, personne ne les verra.
— C’est la mode de les laisser dessus.
— C’est cependant si naturel, quand on a un oreiller de le mettre
sous sa tête !
— On le place sous la tête, dit Philippe, dans le cercueil. Les
héritiers laissent toujours un oreiller au mort.
— Mais ils donnent n’importe lequel, dit Mme Philippe, ils ne sont
pas obligés de faire cadeau du meilleur.
Les Philippe couchent sur une paillasse et un lit de plume. Ils ne
connaissent pas le matelas. La laine et le crin valent trop cher, et ils
ont pour rien la plume de leurs oies.
— J’ai souvent vu, dis-je, sur la route des oies si déplumées
qu’elles faisaient de la peine. Je les croyais malades.
— Elles étaient déplumées exprès, dit Philippe, seulement elles
l’étaient trop. Il ne faut pas ôter les plumes qui maintiennent l’aile,
sans quoi l’aile pend et fatigue la bête.
— Elle doit souffrir et crier, quand on la plume ainsi vivante ?
— On attend, dit Mme Philippe, que la plume soit mûre et se
détache toute seule. C’est le moment de la récolter. On la récolte
trois fois par an.
— Une ménagère habile ne se trompe pas d’époque, dit Philippe,
et elle ne laisse pas perdre une plume. On prétend même qu’une
fille n’est bonne à marier que lorsqu’elle saute sept fois un ruisseau
pour ramasser une plume.
— C’est une gracieuse légende.
— Oh ! répond Philippe, c’est une blague.
Philippe couche sur le bord et Mme Philippe au fond.
— Est-ce que vous mettez une chemise de nuit ?
— Celle du jour n’est donc pas bonne ? dit Philippe.
Elle est tellement bonne qu’elle dure au moins une semaine et
quelquefois deux. Je ne suis pas sûr que Mme Philippe ôte son
jupon. A quoi ça l’avancerait-il de tant se déshabiller ? Il y a belle
heure qu’ils ne se couchent que pour dormir. Ils dorment d’ailleurs
dans le lit de plume comme dans deux nids séparés. Ils y enfoncent
chacun de leur côté. Ils y reposent sans remuer, à l’étouffée ; ils y
soufflent et ils y suent, et le matin, quand ils ouvrent la porte, ça sent
la lessive.
— Rêvez-vous, Philippe ?
— Rarement, dit-il, et je n’aime guère ça, on dort mal.
Il croit qu’on ne peut faire que des rêves désagréables. Quant à
Mme Philippe, elle ne rêve jamais.
— Ou si je rêve, dit-elle, je ne m’en aperçois pas.
— De sorte que vous ne savez pas ce que c’est qu’un rêve ?
— Non.
— Je te l’ai expliqué, dit Philippe.
— Tu m’expliques ce qui se passe dans ta tête, et moi je te
réponds qu’il ne se passe rien de même dans la mienne ; alors ?
En échange, c’est toujours elle qui se lève la première.
— A quelle heure ?
— Ça dépend de la saison.
— L’été ?
— L’été, ce n’est pas l’heure qui me règle, c’est le soleil.
— Malgré les volets ?
— Jamais je ne les ferme, dit-elle, j’aurais peur du tout noir, et
j’aime être réveillée par le soleil. Il habite là-bas juste en face de la
fenêtre, et aussitôt qu’il sort de sa boîte, il vient jouer sur mon nez.
Il se trouve plus heureux que son frère Gabriel qui s’est loué
l’année dernière. Non que les maîtres de Gabriel soient méchants ;
ils ne lui rendent pas exprès la vie dure, mais il faut qu’aux époques
de labour il se lève chaque matin à deux heures. Il va chercher les
bœufs au pré, pour qu’on les attelle à la charrue.
La nuit est noire et le pré loin. Gabriel traverse d’abord avec
assurance le village endormi, mais, aussitôt qu’il a dépassé
l’auberge, la peur le prend. Ses yeux, pleins de sommeil, distinguent
mal, à droite et à gauche, le fossé, les arbres immobiles, le canal
muet, la rivière chuchoteuse et, de temps en temps, une borne sur la
route. Mais ce qui l’impressionne le plus, c’est, quand il arrive au
pré, d’ouvrir la barrière grinçante.
Le voilà seul dans les herbes où son pied tâtonne. Il perd la tête,
il tombe à genoux et demande à Dieu pardon de ses péchés. Sa
prière ardente et brève lui redonne du courage. Il devine que les
bœufs sont cette blancheur là-bas. Il les écoute se dresser et
respirer bruyamment, et il s’approche d’eux, les bras tendus.
— Holà ! Rossignol ! dit-il d’une voix faussée, où es-tu ?
Ce n’est pas Rossignol ! c’est Chauvin qu’il touche le premier. Il
le reconnaît à son poil usé au flanc gauche par le timon. Le poil de
Rossignol s’use au flanc droit. Et Gabriel reconnaît aussi les cornes
de Chauvin. Celles de Rossignol sont égales et Chauvin n’en a
qu’une tout entière ; l’autre est cassée et le bout manque.
Dès que Gabriel tient la plus longue dans sa main, il lui semble
qu’il se réveille, que les ténèbres se dissipent et qu’il n’a jamais eu
peur, et il serre fortement la corne. Chauvin s’ébranle d’un pas de
laboureur ; Rossignol marche derrière avec docilité et les deux
bœufs ramènent Gabriel au village.