Sosyoloji Kitabı 2nd Edition Christopher Thorpe Chris Yuill Mitchell Hobbs Megan Todd Sarah Tomley Marcus Weeks Full Chapter Download PDF

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 58

Sosyoloji Kitab■ 2nd Edition

Christopher Thorpe Chris Yuill Mitchell


Hobbs Megan Todd Sarah Tomley
Marcus Weeks
Visit to download the full and correct content document:
https://ebookstep.com/product/sosyoloji-kitabi-2nd-edition-christopher-thorpe-chris-yui
ll-mitchell-hobbs-megan-todd-sarah-tomley-marcus-weeks/
More products digital (pdf, epub, mobi) instant
download maybe you interests ...

O que Freud faria Sarah Tomley

https://ebookstep.com/product/o-que-freud-faria-sarah-tomley/

Sosyoloji Meseleleri 2nd Edition Pierre Bourdieu

https://ebookstep.com/product/sosyoloji-meseleleri-2nd-edition-
pierre-bourdieu/

Sosyoloji Sözlügü 2nd Edition Gordon Marshall Osman


Akinhay

https://ebookstep.com/product/sosyoloji-sozlugu-2nd-edition-
gordon-marshall-osman-akinhay/

Dinler Kitab■ 2nd Edition Shulamit Ambalu Andrew


Stobart Michael Coogan Mel Thompson Eve Levavi
Feinstein Charles Tieszen Paul Freedman Marcus Weeks
Neil Philip
https://ebookstep.com/product/dinler-kitabi-2nd-edition-shulamit-
ambalu-andrew-stobart-michael-coogan-mel-thompson-eve-levavi-
feinstein-charles-tieszen-paul-freedman-marcus-weeks-neil-philip/
Felsefe Kitab■ 1st Edition Will Buckingham John
Marenbon Douglas Burnham Marcus Weeks Clive Hill Peter
J King

https://ebookstep.com/product/felsefe-kitabi-1st-edition-will-
buckingham-john-marenbon-douglas-burnham-marcus-weeks-clive-hill-
peter-j-king/

After Amor infinito Anna Todd

https://ebookstep.com/product/after-amor-infinito-anna-todd/

After Setelah Dirimu Anna Todd

https://ebookstep.com/product/after-setelah-dirimu-anna-todd/

Der lauernde Tod 1st Edition Marion Todd

https://ebookstep.com/product/der-lauernde-tod-1st-edition-
marion-todd-2/

Der lauernde Tod 1st Edition Marion Todd

https://ebookstep.com/product/der-lauernde-tod-1st-edition-
marion-todd/
ALFA® lllm l Penguin
Ranaom
House

Alfa Yayınları: 2779


Başvuru: 8

SOSYOLOJİ KİTABI

Orijinal Adı The Sociology Book


İngilizce As lından Çeviren Tufan Göbekçin
1. Basım: 2015
2. Basım 2017
ISBN 978-605-171-085-3
Sertifika No: 10905

Yaymcı ve Genel Yayın Yönetmeni M. Faruk Bayrak


Genel Müdür Vedat Bayrak
Yayın Yönetmeni Mustafa Küpüşoğlu
Editörler Sam Atkinson
Sanat Yönetmeni Phil Ormerod
Çizimler james Graham
Grafik Uygulama Kamuran Ok

© 2016, ALFA Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti.


© Dorling Kindersley Limited, 2016
80 Strand, Landon WC2R ORL United Kingdom,
A Penguin Random House Company

Kitabın tüm yaym lıakları Alfa Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti. 'ne aittir. Tanıtım amacıyla, kaynak göstermek şartıyla
yapılacak kısa alıntılar dışında, yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir elektronik veya mekanik araçla çoğa ltılamaz.
Eser sahiplerinin manevi ve mali hakları saklıdır.

Alfa Ba sı m Yayım Dağıtım Ltd. Şti.


Alemdar Mahallesi, Tıcarethane Sokak o: 15 34110 Cağa loğlu, İstanbul /Türkiye
Tel: (0212) 511 53 03 - 513 87 51 - 512 30 46
Faks: (0212) 519 33 00
www.alfakitap.com info@alfakitap.com

A WORLD OF IDEAS: SEE ALL THERE IS TOK OW (www.dk.com}


Çin.de Oreulmışur. Pnnted in Chına .
KATKIDA BULUNANLAR
CHRISTOPHER THORPE, DANIŞMAN EDiTÖR MEGAN TODD
1 >ııııışma n ve yazar Christopher Thorpe sosyal kuram, kültürel İngiltere' de Central Lancashire Üniversitesinin sosyal bilimler
uıııyoloji ve İtalya'nın İngiltere' deki betimlemelerine ilgi duyan bir bölümünde kıdemli öğretim görevlisi olan Megan Todd,
ıı ıııyologdur. İskoçya' daki Aberdeen Üniversitesinde sosyoloji İngiltere 'deki Newcastle Üniversitesinde sosyoloji doktorası
ılı ıl<tora sı yapmıştır ve Cultural Sociology dergisinde yardımcı yapmıştır. Araştırma alanları toplumsal cinsiyet, cinsellik ve
ı ılıLOr , bi rçok akademik makale yazarı ve An Invitation to Social şiddettir. Çeşitli yayınlarda cinsel ilişkiler ve şiddet üzerine
/'lıııcıry (2012) adlı kitabın eş yazarıdır. bölümler yazmıştır, cinsellik üzerine bir ders kitabı kaleme
almaktadır.

CHRIS YUILL, DANIŞMAN EDiTÖR


SARAH TOMLEY
ı ıııııııJma n ve yazar Chris Yuill, sosyolog ve İskoçya 'da
/\ l ıı ıı de en' deki Robert Gordon Üniversitesinde öğretim görevlisidir. Yazar, editör ve psikoterapist Saralı Tomley, DK's Big Ideas
llııı ıı l n nları hem toplum hem de işyerinde sağlığın sosyal boyutları serisindeki Felsefe Kitabı (2011) ve Psikoloji Kitabı (2012)
ı · l ı.ıı;m rılıbir kent mekanı için gerekli unsurlardır. İngiliz Sosyoloji kitaplarının da aralarında bulunduğu birçok sosyal bilim kitabına
il ı 1l111 ı 'nın eski komite üyesidir ve Understanding the Sociology of katkıda bulunmuştur.
l lı •ıılt h · An Introduction (2011) kitabının da aralarında bulunduğu
l ıııı,:ok kita bın yazarıdır. MARCUS WEEKS
MITCHELL HOBBS Yazar ve müzisyen Marcus Weeks felsefe eğitimini tamamlayıp
öğretmen olarak görev yaptıktan sonra yazarlık kariyerine
/\vıııMa lya'da Sydney Üniversitesinin medya ve iletişim başlamıştır. DK's Big ldeas serisindeki çeşitli kitapların da
1 ıı ılı ı ınünde öğretim görevlisi olan Mitchell Hobbs, Avustralya' daki aralarında bulunduğu birçok sanat ve popüler bilim kitabına
l lı ıwc astle Üniversitesinde medya sosyolojisi doktorası yapmıştır. katkıda bulunmuştur.
ı 'c ıııı munication, New Media and Everyday Life (2011) adlı kitabın
ı ·-ı y.ızarıdır.Küresel medya, kültürel akışlar ve siyasi iletişim
ılıııılıırı nda birçok ulusal ve uluslararası çalışmanın yazarıdır.
eski başbakanı Julia Gillard'ın iletişim sorumlusu
/\vı ı ııt ralya
"lııııık görev yapmıştır.
6

İÇİNDEKİLER
10 GİRİŞ
SOSYAL
SOSYOLOJiNiN E§İTSİZLİKLER
TEMELLERİ 66 Burjuvaziyi açıkça
toplumsal cinayetle itham
20 Fiziksel bir yenilgi hiçbir ediyorum Friedrich Engels
zaman bir ulusun sonunu
getirmemiştir İbn Haldun 68 20. yüzyılın problemi ırk
engelidir
21 İnsanlık her zaman W. E. B. DuBois
sürüler ve topluluklar 32 Topluluk ve Toplum
halinde dolaşmış, Ferdinand Tönnies 74 Yoksullar olağan yaşam
yerleşmiş, anlaşmaya modelleri, görenekler ve
varmış veya tartışmıştır 34 Toplum tıpkı insan etkinliklerin dışında
Adam Ferguson vücudu gibi birbiriyle bırakılır Peter Townsend
bağlantılı parçalara,
22 Bilim daha iyi bir dünya ihtiyaçlara ve 75 İngiliz bayrağında siyah
inşa etmek için kullanıla- i,şlevlere sahiptir olmayacak Paul Gilroy
bilir Auguste Comte Emile Durkheim
76 Kişinin toplumdaki yeri
26 Bağımsızlık bildirgesinin 38 Rasyonalitenin Demir algısı
insanların yarısıyla hiçbir Kafesi Max Weber Pierre Bourdieu
ilgisi yoktur
Harriet Martineau 46 Kişiseldertlerin birçoğu 80 Şark tüm Doğu'nun
genel sorunlar üzerinden hapsedildiği sahnedir
28 Burjuvazinin devrilmesi anlaşılmalıdır Edward Said
ve proletaryanın zaferi Charles Wright Milis
eşitölçüde kaçınılmazdır 82 Getto siyahların yaşadığı
KarlMarx 50 En sıradan etkinliklere, yerdir
olağandışı olaylara Elijah Anderson
gösterdiğiniz dikkati
gösterin Harold Garfinkel 84 Özgürlüğün araçları
aşağılamanın kaynağı
52 İktidar olan her yerde haline gelir
direniş de vardır Richard Sennett
Michel Foucault
88 Erkeklerin ataerkillikten
56 Toplumsal cinsiyet menfaati hegomonik
orijinali olmayan, bir tür maskülenlikte yoğunlaşır
imitasyondur R. W. Connell
Judith Butler
7

90 Beyaz kadınlar beyazları


üstün tutan bu 152 Zihnin gücünün üretken
emperyalist kapitalist kapasitesinin serbest
atae rkilliğin suç ortağı bırakılması
olmu ştur bel! hooks Manuel Castells

96 "Ataerkillik" kavramı 156 Kontrol edilebilirliğin


cinsel eşitsizliğin ötesine geçmiş bir
tahlilinde olmazsa dünyada yaşıyoruz
olma zdır Sylvia Walby Ulrich Beck

162 Bazen tüm dünya hareket


MODERN YAŞAM 126 Disneyleştirme günlük
halindeymiş gibi görünür
John Urry
yavanlığı gösterişli
104 Yabancılar birey olarak deneyimlerle değiştirir 163 Ülkeler görece çok az
değil belli bir türün Alan Bryman tarihsel malzemeyle hayal
yabancısı olarak algılanır edilebilir ve kurulabilir
eorg Simmel 128 Loft mekanlarda yaşamak David McCrone
vitrinde yaşamak gibidir
106 Kentlerimizi ve kendimizi Sharon Zukin 164 Küresel kentler yeni
yeniden inşa etme operasyon türleri için
özgürlüğü Hemi Lefebvre stratejik merkezlerdir
Saskia Sassen
108 Sokakta gözler
J ne Jacobs
olmalıdır KURESEL BiR 166 Farklı toplumlar

110 Yalnı zca iletişimin


DÜNYADA modernitenin
malzemelerini farklı
kendisi iletişim kurabilir
Niklas Luhmann
YAŞAMAK şekilde kullanır
Arjun Appadurai

112 Toplum neyin iyi 136 Akışkan modernitenin 170 Değişim süreçleri insanlar
olduğunu söylemelidir dünyasına girenler ve topluluklar arasındaki
Amitai Etzioni bütünlük umudunu terk ilişkileri farklılaştırmıştır
etmelidir Zygmunt Bauman David Held
120 McD onaldlaştırma
t oplumun neredeyse her 144 Modern dünya sistemi
yönünü etkiler Immanuel Wallerstein
eorge Ritzer
146 Global sorunlar, yerel
124 Topluluklarımızın bağları perspektifler
zayıflamıştır Roland Robertson
Robert D. Putnam
148 İklim değişikliği sürekli
ertelenen bir sorundur
Anthony Giddens

150 Küresel bilişsel adalet


olmadan sosyal adalet
sağlanamaz
Boaventura de Sousa Santos
8

destekler Colin Campbell


196 Enformasyonun çoğaldığı 236 İşlenen malzeme insan
ama anlamın azaldığı bir olduğunda, ortaya çıkan
dünyada yaşıyoruz ürün bir ruh halidir
Jean Baudrillard Af'lie Russell Hochschild

200 Modern kimlikler 244 Kendiliğinden rıza,


merkezsiz hale zorlamayla birleşir
gelmektedir Stuart Hall Michael Burawoy

202 Bütün topluluklar 246 Ürettiğimiz şeyler bizi


hayalidir Benedict Anderson üretir Daniel Miller

204 Dünya genelinde kültür 248 Feminizasyon cinsiyet


kendini inatla sahnenin eşitsizliğin azalmasına
ortasına atmıştır sadece küçük bir etkisi
Jeffrey Alexander olmuştur Teri Lynn Caraway
KULTUR VE
KİMLİK iŞ. VE .. . KURUMLARIN
176 Ferdi "Ben" ve sosyal
TUKETIMCILIK ROLÜ
"Ben" G. H. Mead
214 Değerli ürünlerin gösteriş
178 Modernitenin sorunu amaçlı tüketimi aylak 254 Din, baskı altındaki
illüzyonlar olmadan ve centilmenler için yaratığın iç çekişidir
düş kırıklığına saygınlık kazanmanın bir Karı Marx
kapılmadan yaşamaktır aracıdır Thorstein Veblen
Antonio Gramsci 260 Oligarşinin demir kanunu
220 Püriten, bir çağrıya
180 Uygarlaşma süreci sürekli uyarak çalışmayı ister; biz
"ileri" hareket eder bunu yapmaya
Norbert Elias zorlanıyoruz Max Weber

182 Kitle kültürü siyasi 224 Teknoloji de tıpkı sanat


baskıyı artırır gibi insanın hayal
Herbert Marcuse gücünün üstün bir
uygulamasıdır Daniel Bell
188 Geleceğin tehlikesi
insanların robota 226 Makineler geliştikçe
dönüşebilecek olmasıdır işçiler daha az vasıflı hale
Erich Fromm gelir Harry Braverman

189 Kültür olağandır 232 Otomasyon işçinin iş


Raymond Williams sürecine hakimiyetini
artırır Robert Blauner
190 Damga derinlemesine
itibarsızlaştıran bir 234 Romantik ahlak
isnattır Erving Goffman tüketimcilik ruhunu
9

288 Eğitim yoksulların hem 318 Ev işleri kişinin kendi


maruz bırakıldığı hem de kendini
yararlandığı bir şeydir gerçekleştirmesinin
Samuel Bowles ve doğrudan aleyhinedir
Herbert Gintis Annüakley

290 Toplumlar aralıklarla 320 Aşk zafer kazandıktan


ahlaki panik dönemleri sonra her türlü yenilgiyle
yaşar Stanley Cohen yüzleşmek zorunda kalır
Ulrich Beck ve Elisabeth
291 Kabileler zamanı Beck-Gernsheim
Michel Maffesoli
324 Cinsellik fiziksel bedenle
292 İşçi sınıfının çocukları olduğu kadar inançlar ve
Robert Michels işçi kalır ideolojilerle de ilgilidir
261 Sağlıklı insanlar Paul Willis Jeffrey Weeks
evlenmek, çocuk yapmak
ve ölmek için bürokrasiye 326 Oueer kuramı kimliğin
ihtiyaç duymaz Ivan Illich temellerini sorgular

262 Baz ılarısosyal bir koşula


AiLELER VE Steven Seidman

tepki olarak suç işler


Robert K Merton
YAKINLIKLAR
264 Total kurumlar insanları 298 Cinsiyetler arasındaki
destek sistemlerinden ve farklar kültürel
benlik duygularından oluşumlardır
mahrum eder Margaret Mead 332 REHBER
Erving Goffman
300 Aileler insan kişilikleri
270 Yönetmek yönetilen üreten fabrikalardır
340 SÖZLÜK
ş eylerin adil bir biçimde Talcott Parsons
düzenlenmesidir 344 DİZiN
Michel Foucault 302 Batılıinsan itirafçı
hayvana dönüşmüştür
278 Din inandırıcılığını ve Michel Foucault 351 TEŞEKKÜRLER
sosyal önemini yitirmiştir
Bryan Wilson 304 Heteroseksüellik bir
kurum olarak kabul edilip
280 Kimliğimiz ve incelenmelidir
davr anışımız nasıl Adrienne Rich
tanı mlandığımız ve
s ını flandırıldığımıza göre 310 Batılı aile düzenlemeleri
belirlenir çeşitli, akışkan ve
Howard S. Becker çözümlenmemiştir
Judith Stacey
286 Ekonomik kriz derhal
sosyal krize dönüşür 312 Evlilik sözleşmesi bir iş
Jürgen Habermas sözleşmesidir
Christine Delphy
12 GiRiŞ

• nsanlar sosyal varlıklardır. davranışımızı şekillendirir. toplumun nasıl organize olması ve

I Toplayıcılık ve avcılık
zamanlarımızdan beri
evrimimiz boyunca, gittikçe daha
Sosyoloji, bireylerin gruplarda nasıl
davrandığının ve davranışlarının
bu gruplar tarafından nasıl
yönetilmesi gerektiğine
odaklanmışlardır. Tıpkı siyaset
felsefesinin bu uygarlıklardan
büyük ve daha karmaşık hale gelen şekillendirildiğinin incelenmesidir. doğması gibi, sosyoloji de,
sosyal gruplarda yaşama ve Bu, grupların nasıl oluştuğunu; Aydınlanma Çağında Batı
çalışma eğilimi gösterdik. Bu onlara hayat veren dinamikleri ve toplumundaki önemli değişimlerin
gruplar basit aile birimlerinden, bu dinamiklerin nasıl korunduğu ve sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
klanlar ve kabilelere, köyler ve grubu nasıl değiştirdiğini veya Bu değişimlerin birçok boyutu
kasabalara, kentler ve ulus toplumsal değişimi nasıl vardır. Çok dikkat çekici bir
devletlere uzanmıştır . Birlikte doğurduğunu kapsar. Günümüzde biçimde, teknolojik ilerlemeler,
yaşamaya ve çalışmaya dönük sosyolojinin kapsamı sosyal üretim yöntemlerini kökten
doğal yatkınlığımız, uygar süreçler, yapılar ve sistemlerin değiştiren ve zengin endüstriyel
toplumların oluşumuna yol kuramsal incelemesinden bu kentler yaratan Sanayi Devrimini
açmıştır. Uygar toplumlar, artan kuramların sosyal politikanın bir getiren makineleri sağlamıştır . Dini
bilgi dağarcığımız ve parçası olarak uygulanmasına inançlara dayalı geleneksel
teknolojimizdeki ilerlemeyle kadar uzanır. Toplumlar tek tek kesinlikler, Aydınlanma felsefesi
şekillenmiştir. Bunun karşılığında , bireylerin toplamından tarafından sorgulanmıştır . Akıl
içinde yaşadığımız toplumun oluştuğundan, bir bütün olarak Çağı olarak adlandırılan bu dönem
doğası yaşamlarımızın hemen her toplumun yapıları ve bireysel yalnızca Kilise'nin otoritesini
yönünü etkileyerek bizim toplumsal üyelerinin davranışı arasında sarsmakla kalmamıştır: Amerika ve
kaçınılmaz bir bağlantı vardır. Bu Fransa' da devrimlere yol açan
nedenle sosyologlar toplumun temsil gücü daha yüksek hükümet
kurumları ve organizasyonu, çeşitli talepleriyle, monarşiler ve

''
sosyal gruplar, katmanlar veya aristokrasilerin eski düzenini de
bireylerin etkileşimleri ve tehdit etmiştir.
Sosyoloji, toplumu ilerletmeye deneyimlerine odaklanabilirler.
dönük modern gayretten Belki de şaşırtıcı bir biçimde, Toplum ve Modernite
sosyoloji görece modern bir Aydınlanma Çağından yeni,
doğmuştur.
disiplindir. Antik Çin ve Antik modern bir toplum yaratılmıştır .
Albion W. Small
Amerikalı bilgin (1854- 1926)
Yunan' daki filozoflar sivil toplumun Filozoflar ve düşünürler
varlığını ve sosyal düzenin modernitenin doğasını ve toplum

''
faydalarını teslim etse de, üzerindeki etkilerini anlamaya
sosyolojik kaygılardan ziyade politik çalıştıkça, sosyoloji 18. yüzyılın
kaygılara sahip olmuştur; toplumun sonunda bu dönüşüme bir yanıt
kendisini incelemek yerine olarak ortaya çıkmaya başlamıştır.
GİRİŞ 13

r· ııçını lmaz olarak, küçük, kırsal kuramcılar tarafından sosyolojinin ekonomist Marx, kapitalizmin
ı oplumlarda bulunan aile bağları ve de temelleri atılmıştır ve sonraki gelişmesine ve sonrasındaki sınıf
l.ı ıp l uluk ruhu gibi sosyal yüzyılın ilk kısmında Auguste mücadelesine; Durkheim
I< ıynaş manın geleneksel Comte'un toplum incelemesine sanayileşmenin getirdiği
\1>1 ın l ar ının ve ortak bir din dönük bilimsel yaklaşımı sosyoloji işbölümüne ve Weber de modern
ı ıınfmdan sunulan ortak değerler bağımsız bir disiplin olarak iyice toplumun sekülerleşmesi ve
vı ı nançların erozyona yerleştirmiştir. rasyonelleşmesine odaklanmıştır.
ıııııc mas ından yakınanlar Comte'un izinden giden üç çığır Üçü de coşkulu takipçilere sahip
ı ' ıkınıştır. Bazıları da hem sosyal açıcı sosyoloğun, sosyal davranışın olmuş ve günümüze kadar
ı lıızon hem de düzensizlik tahlili ve yorumuna ilişkin farklı sosyolojinin önemli düşünce
ı ıı ıt.nns iyeli taşıyan toplumsal bir yaklaşımları 20. yüzyılda ve okullarını etkilemiştir.
ı\ı •q ışim i getiren yeni sosyal ötesinde sosyolojinin gündemini
ıı ıı,;I rin etkili olduğunun farkına belirlemiştir. Bu üç sosyolog Kari Sosyal Bilim
Vlll ınıştır. Marx, Emile Durkheim ve Max Sosyoloji, bilim ve rasyonel düşün­
Aydınlanma ruhuna uygun Weber 'dir. Her biri toplumsal cenin hüküm sürmeye başladığı
ııl ıı.ık bu ilk toplumsal düşünürler, düzeni, düzensizliği ve değişimi Akıl Çağı'nın bir ürünüdür. Bu
lııphıın incelemelerini objektif yaratan temel faktör olarak nedenle ilk sosyologlar, disiplinleri-
1 ılın, ya ve felsefe, tarih ve modernitenin farklı bir yönünü nin ciddiye alınması için metodla-
pı ılı ll kadan ayrı bir bilimsel disiplin tanımlamıştır. Materyalist filozof ve rının katı bir biçimde bilimsel
y.ıı.ı ı.maya çalışmıştır. Doğa görünmesi gerektiğini düşünmüş­
l ıı l ı ı rı leri (fizik, kimya, astronomi ve tür. İnceledikleri konunun doğası,
l ııyoloji) yerleşmiştir ve artık sıra yani insanın sosyal davranışı göz

''
ı ı ı ı ı. ı rıları n ve davranışlarının önünde bulundurulduğunda bu
ı ı ıı :nl nmesine gelmiştir. büyük bir başarıdır. Comte, yeni
S nayi Devriminin ve sosyoloji "biliminin" temel kuralla-
ıı •l ı:,;lirdiği kapitalizmin doğası İnsan doğası. .. inanılmaz rını belirlemiştir; doğa bilimlerinde-
ı ıı ıı loniyle yeni "sosyal bilimlerin" kiyle aynı biçimde deneysel kanıt­
derecede yumuşaktır . .. karşıt
ıll ı okonomi olmuştur. Buna Adam ları temel almıştır. Marx da konuya
kültürel geleneklere hassas ve
::ıııı Lh'in 1776 yılında yayımlanan bilimsel olarak yaklaşmakta ısrar
çelişkili bir biçimde yanıt verir.
vı clnha çok Ulusların Zenginliği etmiştir ve belki de Durkheim sos-
Margaret Mead
ı ıl, ı ı ı ık bilinen Ulusların yolojinin akademik dünyada sosyal
, •ııc ıınliğinin Doğası ve Nedenleri bir bilim olarak kabul görmesini

''
11 ı 11ıne Bir İnceleme adlı kitabı sağlayan ilk kişi olmuştur.
ııııı·ıı lük etmiştir.Fakat aynı Her araştırma metodu, bilimsel
ı ı ı ı wnda Adam Ferguson ve Hemi olmak için nicel olmalı, yani
ı lı ı Snint-Simon gibi felsefeci ve ölçülebilir sonuçlar üretmelidir.
14 GiRIŞ

Marx ve Durkheim kuramlarını çeşitli şekillerde yorumladı. Ama ilk yarısında sosyolojide egemen
desteklemek için olgular, figürler ve asıl mesele onu değiştirmek, " olmuştur, ama sosyologlar aşama
istatistiklere işaret edebilmiştir, demiştir ve hem sosyolog hem de aşama daha yorumlayıcı bir duruş
ama bazıları toplumsal politik aktivist birçok takipçisi benimserken aynı zamanda
araştırmanın daha nitel olması bunu benimsemiştir. sosyolojinin toplumsal reformun bir
gerektiğini savunmuştur. Özellikle Siyasi olarak hiçbir şekilde Marx aracı olduğunu da savunmuştur.
Weber yorumlayıcı bir yaklaşımı kadar radikal olmayan Durkheim, Bu özellikle Marksist bakış
benimsemiş ve modern toplumda sosyolojinin akademik bir disiplin açısına sahip sosyologlar ve sol bir
yaşamanın neye benzediğini ve olarak kabul görmesi için çok çaba siyasi gündeme sahip diğerleri
sosyal kaynaşma için gerekli sosyal sarf etmiştir. Otoritelerin onayını arasında dikkat çeker. İkinci Dünya
etkileşim ve ilişkilerin kazanmak için yalnızca konunun Savaşından sonra Charles Wright
incelenmiştir. bilimsel kimliğini değil, aynı Mills ve Michel Foucault gibi
Bu bakış açısıilk başta zamanda Avrupa' da Fransız sosyologlar toplumda iktidarın
birçokları tarafından bilimsel Devrimi'nden itibaren yüzyılı aşkın doğasını ve bunun birey üzerindeki
bulunmamışsa da 20. yüzyılın bir süre yaşanan siyasi etkilerini; bizim toplumu nasıl
ikinci yarısında sosyoloji nicel ve huzursuzluğun ışığında şekillendireceğimizden ziyade
nitel araştırma tekniklerinin sosyolojinin objektifliğini de toplumun yaşamlarımızı nasıl
birleşimini içeren bir metodolojiyle göstermesi gerekmiştir. Bu bir şekillendirdiğini; bu güçlere nasıl
gittikçe yorumsal hale gelmiştir. ölçüde gerçek dünyadan ayrılan direnebileceğimizi incelemiştir.
"fildişi kule" yaklaşımı , 20. yüzyılın Daha ana akım sosyolojide bile
Sosyal Reform tutum değişmiştir ve konunun
Birçok sosyoloğa göre, sosyoloji kapsamı, toplumun akademik
toplumun objektif bir incelemesi ve incelemesinden kamu politikasını

''
toplumsal yapılar ve sistemlerin bilgilendiren ve toplumsal değişimi
tahlil edilip açıklanmasının yönlendiren pratik uygulamaları
ötesindedir. Doğa bilimlerindeki içine alacak şekilde genişlemiştir.
kuramlar gibi sosyolojik kuramlar Sosyolojinin işlevi, her bilim 1972 'de saygın bir Amerikalı
da pratik uygulamalara sahiptir ve gibi, örtülü olanı açığa sosyolog olan Howard Becker
içinde yaşadığımız topluluğu şunları yazmıştır : "İyi sosyoloji .
çıkarmaktır.
geliştirmek için kullanılabilir. 19.
Pierre Bourdieu organizasyonlar ve olayların
yüzyılda Comte ve Marx, sosyolojiyi anlamlı tanımlarını, bunların nasıl
toplumsal bir değişim sağlamak ortaya çıktığı
ve varlığını

''
amacıyla toplumun işleyişini sürdürdüğünün geçerli
anlamanın bir yolu olarak açıklamalarını ve bunların
görmüştür. Marx herkesçe bilindiği geliştirilmeleri veya kaldırılmaları
gibi "Filozoflar sadece dünyayı için gerçekçi öneriler üretir."
GİRİŞ 15

,, .•
.,~,ı~'
~,••
....................
~~

Kurumlar ve Bireyler Sosyoloji, artan değişim hızına dikkatlerini kültürel ve ulusal kimli-
: ;< ııı yolojin in geçerliliğine yapılan da yanıt vermiştir. İkinci Dünya Sa- ğin önemine ve küreselleşmenin
ıı L, n vurgunun bir yansıması ola- vaşından itibaren birçok toplumsal etkilerine, özellikle de yerel topluluk-
ı ı ı I< konu 20. yüzyılın ikinci yarı­ geleneğe meydan okunmuş ve bun- lar üzerindeki etkilerine çevirmiştir.
ıııııda daha fazla kabul ve ilgi gör- ların yerini yeni sosyal formlar al- Yeni iletişim biçimleriyle - özellikle
111\ 1ş tür, popülerleşmiştir. Daha mıştır. Batı dünyasında vatandaşlık internet ve hızlı uluslararası seya-
lıızl, düşünür dikkatini toplumsal hakları ve kadın hareketleri ırk ve hatle - birlikte yepyeni sosyal ağlar
11 ıı unlara çevirince sosyolojinin cinsiyet eşitsizliklerini çözmek için ortaya çıkmıştır. Bunlar yüz yüze ve
l ııps amı genişlemiştir. Sosyoloji çok şey yapmıştır ve sosyolojik ku- temasa dayalı olmasa da bireyleri ve
ı ı ıodern toplumun yapı ve sistemle- ramlar da cinsellik ve aile hayatına grupları bundan 50 yıl önce bile
ı 1111 n; sosyal kaynaşmanın güçleri- ilişkin tutumların değişmesine kat- hayal edilemeyecek şekilde bir araya
rı ı ıı, sosyal düzensizliğin nedenleri- kıda bulunmuştur. Zygmunt Bau- getirir. Modern teknoloji, sosyolojiye
11111 geleneksel incelemesinden man'ın ileri sürdüğü gibi, "Sosyoloji- bu yeni toplumsal yapıların evrimini
ı v ı ı ın le şerek , bu alanlar arasındaki nin görevi bireyin yardımına koş­ araştırmanın ve tahlil etmenin
lı ıql ntıları ile bireylerin ve sosyal maktır. Özgürlüğün hizmetinde ol- gelişmiş bir yöntemini de sunmuş­
ı ı ı ı pla rın etkileşimlerini incele- malıyız." tur.
ı ı ıı ıyc b aşlamıştır.
Y klaşık yüzyıl önce sosyologlar, Küresel Çağ
l ı ıııuy a makro seviyede yaklaşanlar Teknolojik yenilikler muhteme-

''
(l ııı bütün olarak topluma ve onu len Sanayi Devrimiyle kıyaslanabi­
ıılıışlu ran kurumlara bakanlar) ve lecek -veya daha da kapsamlı- top-
ııııkro seviyede yaklaşanlar (bireyin lumsal değişiklikler getirmiştir.
l ııplum içinde yaşama deneyimine Artan otomasyon ve bilgisayar- Bizimki gibi bir toplumda asıl
ıııl.ık l ananlar) olmak üzere ikiye laşma, hizmet endüstrilerinin yük-
siyasi görev, hem nötr hem de
ıyı ılm ıştır. Bu ayrım bir ölçüde selişi ve tüketici toplumunun geliş­ bağımsız ... görünen
lııılrm varlığını korusa da, mesi günümüzde birçoğumuzun kurumların işleyişini
ır ı: ;yologlar günümüzde bu iki şeyin içinde yaşadığı toplumun şekillen­ eleştirmek. .. kişinin onlara
y ık ınd an bağlantılı olduğunu mesine katkıda bulunmuştur. Bazı karşı mücadele edebilmesi için
ıı ıı ın ktedir ve birçoğu sosyologlar bunu modernite süreci- onlara eleştiri ve saldırı
ı · ılı şma larını bu iki yaklaşımın nin bir devamı olarak görürken, yöneltmektir.
ıııı:ı ındaki gruplara bazıları da artık postmodern, Michel Foucault
yı ır ı u nlaştırmaktadır: toplumsal post-endüstriyel bir çağa girdiği­

''
1111 nar; etnik, dini veya kültürel mize inanmaktadır.
ıı ııpla r; aileler; cinsiyet veya İletişim ve ulaşımdaki ilerleme-
ı ı ı Hı llik yönelimine göre ler, dünyayı daha küçük bir yer yap-
1 1111 ın la nan gruplar. mıştır. Sosyologlar yakın geçmişte
18 GiRİŞ
Mukaddime adlı
eserinde İbn Hemi de Harriet Martineau, Theory Ferdinand Tönnies,
Haldun, Arapçada Saint-Simon, and Practice of Society in Gemeinschaft und
" dayanışma " veya Essayon the America adlı eserinde KarlMarx, Gesellschaft adlı
sosyal kaynaşma Science of Man kölelere, kadınlara ve işçi kapitalizmin eserinde geleneksel
anlamına gelen adlı eserinde bir sınıfına baskı kapsamlı analizi toplum ve modern
asabiyye kavramını toplum bilimi uygulanmasındaki sosyal KapitaJ.'in ilk toplumu birbirinden
açıklar. önerir. eşitsizlikleri açıklar. cildini yazar. ayırır.

Y.1377
i
1813
i
1837
i
1867
i
1887
1767 1830-42 1848 1874-85

1
Adam Ferguson' ın Essay on
the History of Civil Society
t
Auguste Comte'un
Course in Positive
Kar! Marx ve Friedrich
Engels, Komünist
Herbert Spencer ' ın çok ciltli
System of Synthetic
adlı eseri, toplumda Philosophy adlı eseri Manifesto' da proleter Philosophy adlı eseri,
kapitalizmin yıkıcı etkisine bir bilim olarak devrimin bir sonucu toplumların yaşam formları
karşı yurttaşlık ruhunun sosyolojinin evrimini olarak toplumsal gibi evrimleştiğini ve
önemini açıklar. ayrıntılı olarak anlatır. değişimi öngörür. yalnızca en güçlü olanın
ayakta kaldığını savunur.

osyoloji, 20. yüzyıla kadar bir yan "modernite" olarak bilinen güç- açıklamak değil,aynı zamanda ge-

S disiplin olarak rüştünü ispat


etmemiştir, ama birçok dü-
şünce kolu, yaklaşım ve çalışma a-
ler tarafından yönlendirilen toplum-
sal değişimi tanımlamıştır.
liştirmek de olduğuna inanmıştır.
Bilimsel olmaya da aynı ölçüde ö-
nem vermiştir, ama yeni ekonomi
lanı tarihçiler ve filozofların yüzyıl­ Sosyal Bilim bilimini kendine model seçmiş ve
lar boyunca yürüttüğü çalışmalar­ Modern toplum, Akıl Çağının - ras- kapitalizmi modernitenin toplumsal
dan evrimleşmiştir. yonel düşüncenin ve bilimsel keşif­ değişimi yönlendiren ana faktörü o-
Sosyolojik bir çalışma olarak ka- lerin uygulanmasının - ürünüdür. larak tanımlamıştır.
bul edilebilen ilk eser 14. yüzyılda Bu duruma uygun olarak, Fransız Marx'tan neredeyse yüzyıl önce
İbn Haldun'a ait olsa da, bugünkü felsefeci Hemi de Saint-Simon ve o- İskoç felsefeci Adam Ferguson, ka-
bildiğimiz şekliyle sosyolojinin ön- nun himayesindekii Auguste Comte pitalizmin çıkarcılığının geleneksel
cüleri, ancak 18. yüzyılın sonların­ gibi sosyolojinin öncüleri kuramları sosyal kaynaşmayı tehdit ettiğine
dan itibaren toplum Batı Avrupa' da desteklemek için doğrulanabilir ka- dikkat çekmiştir. Hem Harriet Mar-
büyük bir değişime uğrarken ortaya nıtlar sunmaya çalışmıştır. Comte, tineau hem de Marx'ın çalışma ar-
çıkmıştır : Aydınlanmacı fikirler ge- sosyal düzenin güçlerinin fizik ve kadaşı Friedrich Engels, 19. yüzyı­
leneksel inanışların yerini almış ve kimya yasalarına benzer kurallarla lın ortasında sanayileşmiş kapita-
Sanayi Devrimi insanların yaşama açıklanabileceğine ve aynı zamanda list toplumun sosyal adaletsizlikle-
ve çalışma biçimini dönüştürmüş­ uygulamalı sosyolojinin, tıpkı uygu- rini anlatmıştır. Bir diğer öncü sos-
tür. Bu gözlemciler, sanayileşmenin lamalı bilimlerin teknolojik ilerleme- yolog Ferdinand Tönnies, gelenek-
etkileri ve kapitalizmin gelişiminin lere yol açması gibi sosyal reforma sel ve modern toplumlardaki iki
yanı sıra sekülerleşme ve rasyonali- yol açabileceğine inanmıştır. Comte farklı sosyal kaynaşma türünü ta-
tenin daha az somut (ama daha az gibi Karl Marx da toplumu inceleme- nımlayarak Ferguson'ın görüşlerini
önemli olmayan) etkilerini kapsa- nin yalnızca onu tanımlamak veya yankılamıştır; bu kavram daha son-
SOSYOLOJİNİN TEMELLERi 19
Charles Wright Mills ve Judith Butler, Gender
Emile Durkheim Bordeaux Hans Heinrich Gerth, Hamid Garfinkel, Studies Trouble: Feminism and
Üniversitesinde From Max Weber: in Ethnomethodology the Subversion of ldentity
Avrupa'daki ilk Essays in Sociology adlı adlı kitabındasosyolojide adlı kitabında
sosyoloji bölümünü kitapta Weber'in sosyal düzeni pekiştiren toplumsal cinsiyet ve
kurar ve The Rules of görüşlerini İngili zce gündelik eylemleri cinselliğe dair
Sociological Method adlı konuşan milletlere gözlemleyen yeni bir geleneksel fikirleri
kitabını yayımlar. tanıtır. metodoloji önerir. sorgular.

i
1895
i
1946 1967 1990
1893 1904-05 1959 1975

l
!•:mile Durkheim The
I )ıvision of Labour in Ahlakı
l
Max Weber, Protestan
ve Kapitalizmin
t
Charles Wright Milis, The
Sociological Imagination
l
Michel Foucault
Disiplin ve Ceza adlı
Society adlı kitabında Ruhu adlı
eserinde adlıeserinde sosyologların eserinde toplumda
l ııış ılıklı olarak bağımlı modern toplumun nasıl toplumu geliştirmenin iktidarın doğasını
lııreylerin organik evrimleştiğine dair yeni yolunu önermesi incelemeye başlar.
el yanışm asını açıklar. bir açıklama sunar. gerektiğini savunur.

111 1ıı ı çok sosyolog tarafından farklı kabul etmemiştir. Max Weber daha vaşından sonra başkaları da aynı
11 1 i< ıll rde yorumlanmıştır. sübjektif "yorumlayıcı" bir yaklaşım duruşu sergilemiştir: Harold Garfin-
19. yüzyılın sonlarına doğru, sos- benimsemiştir. Modernitenin başlı­ kel sosyal düzenin sıradan insanla-
yı ılı >i ı büyük ölçüde Emile Durkhe- ca gücü, Marx'a göre kapitalizm, rın günlük eylemleri üzerinden ince-
1111' 111 sayesinde tarih, felsefe, politi- Durkheim'a göre sanayileşmedir. lenmesi için sosyolojik metodların
1 ı ve ekonomiden ayrı bir çalışma Weber'in odağında ise rasyonelleş­ tamamen değiştirilmesini savun-
ı ılı ı ı ı ı olarak kendini kanıtlamıştır. me ve sekülerleşmenin bireyler üze- muştur; Michel Foucault ise iktidar
ı 'ı ııııL 'un toplum incelemesine bi- rindeki etkileri yer almıştır. ilişkilerinin bireyleri sosyal normla-
1ııııııol metodolojiyi uygulama fikrini Katı bir biçimde bilimsel bir di- ra, özellikle de cinsel normlara uy-
1ıı ı ı ı mseyen Durkheim biyolojiyi mo- siplinin yerini aşama aşama fikirle- maya nasıl zorladığını tahlil etmiş­
ı lı l ıı lmıştır. Kendisinden önceki rin incelemesi olan bir sosyoloji al- tir. Bu fikir, Judith Butler 'ın toplum-
l lı ıı lı rt Spencer gibi Durkheim da mıştır; kültür, kimlik ve iktidar gibi sal cinsiyet ve cinsellik incelemesin-
l ı ıplu mu her biri özel bir işlevi yerine ölçülemez kavramlar incelenmiştir. de daha da ileri taşınmıştır.
111 t.ıı n farklı "organlardan" oluşan 20. yüzyılın ortası itibariyle, sosyo- Yüzyılın sonuna doğru toplu-
l ıı ı "organizma" olarak görmüştür. loglar makro düzeyde topluma ba- mun bir bütün olarak objektif ince-
kıştan, mikro düzeyde bireysel dene- lemesi ve bireysel deneyimin yo-
orumlayıcı Yaklaşım yime yönelmiştir. Charles Wright rumlayıcı incelemesi arasında bir
ı ıı ı ı khei m'ın objektif kesinliği aka- Mills, sosyologları toplumun kurum- denge kurulmuştur. Gündem, çığır
1lı11111 k kabul görmesini sağlamışsa ları (özellikle de "iktidar eliti" olarak açan bir avuç sosyolog tarafından
ılı ı, ı.um sosyologlar sosyal sorunla- nitelendirdiği kurumlar) ve bunların belirlenmiştir ve gittikçe küreselle-
ı ı ı ı lııli msel metodlarla incelenebi- sıradan insanların hayatlarını nasıl şen geç-modern dünyada toplumu
1111 ·ı ı<ı ı ni veya keşfedilmeyi bekle- etkilediği arasında bağlantı kurma- incelemek için günümüzde onların
yu ı ı toplum "yasaları" bulunduğunu ya teşvik etmiştir. İkinci Dünya Sa- metodları uygulanmaktadır.
20

FİZİKSEL BİR YENİLGİ


HİÇBİR ZAMAN BİR
ULUSUN SONUNU
GETİRMEM İSTİR
İBN HALDUN (1332-1\0&) ~~~~~~~~~~~

azı toplumların gelişip di- egemenliğine girecektir. Bir ulus fi-


KISACA
YAKLAŞIM
Dayanışma
B ğerlerine egemen olmasının
grup dinamikleri, Arap filo-
zof ve tarihçi İbn Haldun'u büyüle-
ziksel bir yenilgi deneyimleyebilir, a-
ma bu yenilgi onu hiçbir zaman yok
etmez. Ulus "psikolojik bir yenilginin
miştir. İbn Haldun en çok Kitabu 'J-İ­ kurbanı olduğu zaman ... bu onun
ÖNEMLİ TARİHLER ber adlı çok ciltli, kapsamlı bir dün- sonuna işaret eder."
622 İlk İslam devleti Medine'de ya tarihi ve özellikle de onun Mu- Toplumda dayanışma ve sosyal
kurulur. kaddime adlı giriş bölümüyle tanı­ kaynaşmanın önemini vurgulayan
nır. Kitabu 'J-İber, Berberi ve Arap bu yaklaşım , Robert Putnam' ın çağ­
c. 1377 İbn Haldun dünya tarihi-
toplumlarının tahlilleri nedeniyle daş toplumun topluluğa katılımın
ne giriş , Mukaddime (veya Giriş)
sosyolojinin öncüsü olarak görülür. çöküşünden mustarip olduğunu te-
eserini tamamlar.
İbn Haldun bir toplumun başarı­ mel alan kuramı da dahil olmak üze-
1835 Alexis de Tocqueville'in sını açıklarken Arapça asabiyye re modern sosyolojide topluluk ve
Democracy in America adlı ça- kavramını veya toplumsal dayanış­ yurttaşlık ruhu hakkındaki birçok
lışmasının birinci cildi, bireyle- mayı merkeze yerleştirir. Asabiyye görüşün habercisi olmuştur .
rin ortak amaç doğrultusunda kavramı aslen klanlar ve nomadik
bir araya gelmesinin siyasi ve topluluklarda bulunan aile bağlarına
sivil topluma nasıl fayda sağla­ işaret eder, ama uygarlıklar geliştik­

dığını açıklar. çe aidiyet hissi anlamında kullanıl­


maya başlanmıştır ve günümüzde
1887 Ferdinand Tönnies Geme- " dayanışma" olarak çevrilmektedir.
inschaft und Gesellschaft (Top- İbn Haldun'a göre asabiyye kavramı,
luluk ve Toplum) adlı eserini ya- klanlar kadar küçük ve imparator-
zar. luklar kadar büyük tüm toplumlarda
1995 Robert Putnam, 2000 yı­ mevcuttur, ama ortak amaç ve yazgı
lında bir kitap haline getireceği hissi bir toplum gelişip yaşlandıkça
İbn Haldun sosyal ve psikolojik
yıpranır ve uygarlık zayıflar. Nihaye-
"Bowling Alone" başlıklı maka- faktörlerin uygarlıkların yük selişine ve
tinde bu tür bir uygarlık, daha güçlü çöküşüne katkıda bulunduğu grup
lesinde sosyal sermaye kavra-
bir dayanışma hissine sahip daha dinamiğ i kuramında çöldeki Bedevi
mını açıklar.
küçük veya daha genç bir toplumun kabilelerinden söz etmiştir.
1996 Michel Maffesoli'nin Du
Nomadisme adlı eseri neo-kabi- Ayrıca bkz.: Ferdinand Tönnies 32- 33 • Robert D Putnam 124- 25 •
lecilik çalışmasını devam ettirir. Arjun Appadurai 166- 69 • David Held 170- 71 • Michel Maffesoli 291
SOSYOLOJİNiN TEMELLERİ 21

İNSANLIK HER ZAMAN SÜRÜLER


VE TOPLULUKLAR HALİNDE
DOLAŞMIŞ, YERLEŞMİŞ,
ANLAŞMAYA VARMIŞ VEYA
TARTISMISTIR
ADAM FBiGUSON (1723-1816)

• lerleme hem kaçınılmaz hem

l
••
de arzu edilir bir şeydir, ama
YAKLAŞIM ilerlemenin mal olabileceği
Sivil Ruh sosyal bedellerin her zaman far-
kında olmamız gerekir. Felsefeci ve
ÖNEMLİ TARİHLER tarihçi Adam Ferguson'un uyarısı İnsan sivil toplumda doğar. ..
1748 Montesquieu Kanunların bu yöndedir. Ferguson, İskoç ve orada kalır.
l?uhu adlı eserini yazarak, Aydınlanmasının bir parçası olan Montesquieu
myasi kurumların bir toplumun Edinburgh entelektüellerinin kur- Fransız filozof (1689-1755)
sosyal geleneklerinden türetil- duğu "Select Society" adlı grubun

''
mesi gerektiğini ileri sürer. bir üyesidir. Felsefeci David Hume
ve ekonomist Adam Smith de bu
1767 Adam Ferguson, Essay
grubun üyeleri arasındadır.
oıı the History of Civil Society Ferguson, tıpkı Smith gibi, ticari
, ıdlı kitabında görüşlerinin ana gelişmenin kişisel çıkar tarafından
hatlarını ortaya koyar.
yönlendirildiğine inanmıştır. Fakat desteklenmesini ve insanların kişi­
1776 Adam Smith, Ulusların Smith'in aksine bu gelişmenin etki- sel çıkar yerine toplumun çıkarla­
7,onginliği kitabıyla modem lerini analiz etmiş ve bunun gele- rına göre hareket etmeye cesaretlen-

ı 1 konomiye öncülük eder. neksel işbirliği ve "duygudaşlık" dirilmesini savunmuştur .


değerlerinin pahasına gerçekleşti­ Ferguson'ın kapitalizm ve ticari
1867 Karl Marx Kapital'in ilk ğini anlamıştır. Geçmişte toplumlar anlayış eleştirisi , kuramlarının Hu-
ı ·ı !dinde kapitalizmi tahlil eder. aileler ve toplulukları temel almıştır. me ve Smith gibi ana akım düşü­
1893 Emile Durkheim Toplum- Onur ve sadakat fikirleri topluluk nürler tarafından reddedilmesine yol
·tıl İşbölümü adlı kitabında ruhunu güçlendirmiştir. Fakat kapi- açmış, ama bunlar daha sonra Hegel

ı nançların
ve değerlerin talizmin gerektirdiği çıkarcılık, bu ve Marx'ın siyasi fikirleri üzerinde
değerleri zayıflatır ve nihayetinde etkili olmuştur. Ferguson konuyu si-
toplumu bir arada tutmadaki
onemini inceler. toplumsal çöküşe yol açar. Ferguson, yasi veya ekonomik açıdan değil;
ticari kapitalizmin kendini yok ede- sosyal açıdan ele aldığından, çalış­
1993 Amitai Etzioni, toplumun cek tohumları ekmesinin önüne ması modern sosyolojinin temelleri-
, ı hlaki ve sosyal temellerini geçmek için yurttaşlık ruhu hissinin nin atılmasına katkıda bulunmuştur.
qüçlendirmek için Communi-
L<1rian Network'ü kurar. Ayrıca bkz.: Ferdinand Tönnies 32-33 •Kari Marx 28- 31 •Emile Durkheim
34- 37 •Amitai Etzioni 112- 19 • Norbert Elias 180-81 •Max Weber 220- 23
22
KISACA

BİLİM DAHA İYİ


YAKLAŞIM
Pozitivizm ve Toplum Bilim
ÖNEMLİ Tl\RİHLER
1813 Fransız kuramcı Hemi de

BİR DÜNYA İNŞA


Saint-Simon bir toplum bilim
fikrini ileri sürer.
1840'lar Karl Marx, tarihsel de-
ğişimin kökeninde ekonomik
sorunların yer aldığını savunur.

ETMEK İÇİN 1853 Harriet Martineau'nun ö-


zetlenmiş The Positive Philosop-
hy of Auguste Comte çevirisi
Comte'un görüşlerini daha ge-

KULLANILABİLİR
niş
bir kamuoyuna duyurur.
1865 İngiliz filozof John Stuart
Mill, Comte'un erken dönem
sosyolojik görüşlerini ve geç dö-
AUGUSTE COMTE (1798-1857) nem siyasi görüşlerini "iyi Com-
te" ve "kötü Comte" olarak nite-
lendirir.
1895 Emile Durkheirn, The Ru-
Jes of Sociological Method adlı
kitabında sistematik bir sosyo-
loji yerleştirmeye çalışır.

8. yüzyılın sonu itibariyle

1 artan sanayileşme
Avrupa'daki geleneksel
toplumda köklü değişikliklere
neden ol muştur. Ayrıca Fransız
Devrimi'nin ardından Fransa' da
yeni bir toplumsal düzen
yerleştirilmeye çalışmıştır. Adam
Smith gibi kimi düşünürler,
toplumun hızla değişen yüzünü
ekonomik temelde açıklamak
istemiştir ; Jean-Jacques Rousseau
gibi kimi düşünürler ise bunu
siyaset felsefesi üzerinden
yapmıştır. Adam Ferguson
modernizasyonun sosyal etkilerini
açıklasa da henüz hiç kimse siyasi
ve ekonomik kuramlara denk bir
toplumsal ilerleme açıklaması
SOSYOLOJİNİN TEMELLERİ 23
Ayrıca bkz.: Harriet Martineau 26-27 •Kari Marx 28- 31; 254-59 •
Ferdinand Tönnies 32-33 •Emile Durkheim 34-37 • Max Weber 38-45; 220- 23

Auguste Comte, Fransa, Mont-


pellier'de dünyaya gelmiştir.
Ailesi Katolik ve monarşi yan-
lısı olsa da Auguste dini red-
detmiş ve cumhuriyetçiliği be-
nimsemiştir. 1817'de toplumun
bilimsel incelemesi hakkındaki
fikirlerini önemli ölçüde etkile-
yen Henri de Saint-Simon'un
asistanı olmuştur. 1824'te fikir
anlaşmazlıkları nedeniyle Sa-
11 1111 mamıştır. Fransa' daki bilimsel metodun ortaya çıkışı int-Simon'un yanından ayrıl­
ı.ı ııı l u ms al belirsizliğinarka Comte'un felsefeye yaklaşımını mış ve John Stuart Mill ve di-
p l ı ın ınd a, sosyalist filozof Hemi de etkilemiştir. Comte doğa ğerlerinin desteğiyle Olgusal
: ı ı ıınt- Simon toplumsal değişimin bilimlerinin ve metodolojinin Felsefe Dersleri eserini yazma-
ı H ıc 1 nlerini ve toplumsal düzenin detaylı bir tahlilini yapmış; tüm ya başlamıştır.
ıı ııı ıl sağlanabileceğini tahlil bilgi kollarının bilimsel prensipleri Comte bu dönemde ruhsal
ı ı t . ıııeye çalışmıştır. Toplumsal benimsemesi ve kuramı gözleme bozukluklar yaşamıştır ve Ca-
roline Massin'le evliliği boşan­
ılııı l menin bir modelinin var dayandırması gerektirdiğini ileri
mayla sonlanmıştır. Daha son-
ı ıl<l u ğ unu ve toplumun birçok farklı sürmüştür. Comte'un "pozitivizm"
ra kendisi gibi eşinden ayrıl­
ııı; rı madan geçtiğini ileri felsefesinin merkezi argümanı, her mış olan Clotilde de Vaux'a sı­
ıı ııımüş tür. Fakat bu fikri toplumu şeyin geçerli bilgisinin ya lnızca rılsıklam aşık olmuştur ama i-
l ı ıl ı msel prensipler temelinde pozitif, bilimsel araştırmadan lişkileri tamamına ermemiştir;
ı ı ı c olemeye dönük kapsamlı bir türetilebileceğidir. Comte bilimin Vaux 1846'da ölmüştür. Comte
yı ı lda şıma dönüştüren , onun dönüştürme gücünü görmüştür: daha sonraki hayatını yazma-
l ı ıı ıı yesindeki Auguste Comte Bilimsel keşifler Sanayi Devrimini ya ve pozitivist bir " İnsanlık
ı ılıııuştur. İlk başta "sosyal fizik" getiren teknolojik ilerlemeleri Dini" yerleştirmeye adamıştır.
l ı ıı ı mini kullanan Comte daha sağlamış ve içinde yaşadığımız 1857'de Paris'te ölmüştür.
ı ıoıır bunu "sosyoloji" olarak modern dünyayı yaratmıştır.
ı. 1 1 1 1 ı mlam ıştır. Comte, toplumsal düzen ve Önemli eserleri
değişimin mekanizmalarını
1830-42 Olgusal Felsefe Ders-
Anlam ak ve Dönüştürmek anlamamızı sağlayacak ve aynı
leri (6 cilt)
Comte bir Aydınlanma zamanda da fen bilimlerinin fiziksel
1848 Olgusallığa Genel Bakış
ı,: rn:uğudur; düşüncelerinin kökleri çevremizi dönüştürmemize 1851-54 Olgusal Siyasal Sis-
1111;yonel ve objektif bir odağa sahip yardımcı olması gibi toplumu
tem (4 cilt)
ı ıl ı ı ıı Ak ıl Çağı'nın ideallerine dönüştürmenin yolunu sunacak bir
ı 1 ı y nm ıştır . Aydınlanma sırasında sosyal bilimin vaktinin geldiğini
24 AUGUSTE COMTE
söylemiştir. İnsan toplumunun Comte, insanın dünyayı anlayışında üç ilerleme aşaması
incelenmesini veya sosyolojiyi en tanımlamıştır. Teolojik aşama 18. yüzyılın sonunda
Aydınlanma' yla birlikte son bulmuştur. Daha önceki Tanrı
zorlu ve karmaşık bilim olarak
odağının yerine, rasyonel düşüncenin metafizik aşamasında
gördüğünden "bilimlerin kraliçesi"
insana odaklanılmıştır. Bilimin açıklamalar sunduğu son
olarak nitelendirmiştir. aşama bundan evrimleşmiştir. •
Comte'un toplumun bilimsel
incelemesinin, bilgiye ulaşma
arayışımızdaki ilerlemenin birikimi
olduğu argümanı, Hemi de Saint-
Simon'un bir fikrinden etkilenmiştir
'-C/ Teolojik
a,ama
~ Metafizik
~ı~ a,ama
~ Bilimsel
~ aşama
ve "üç aşama yasası" olarak ifade
edilir. Buna göre, fenomenlere
ilişkin anlayışımız üç aşamadan
Erken dönem insan
toplumu
1790 1800 1810 1820 1830 Günümüz
geçer: Tanrı veya Tanrıların her
şeyin nedeni olarak görüldüğü
teolojik aşama; açıklamanın soyut düzenlenerek metafizik aşamaya ayırmıştır: "Sosyal istatistik",
varlıklar üzerinden yapıldığı geçmiştir. Comte devrim sonrası sosyal düzeni belirleyen ve
metafizik aşama ve bilginin toplumun eksikliklerinin farkına toplumları bir arada tutan kuvvetler
bilimsel metodlarla doğrulandığı varılarak sosyal düzenin bilimsel ve "sosyal dinamik", toplumsal
pozitif aşama . olarak belirlenebileceği pozitif değişimi belirleyen kuvvetler. Bu
Comte'un toplumsal evrim aşamaya geçmenin artık mümkün kuvvetlerin bilimsel anlayışı,
kuramı toplumsal ilerlemenin olduğuna inanmıştır. toplumu sosyal evrimin nihai,
tahliline de dönüşmüştür; bu avcı­ pozitif aşamasına taşımak için
toplayıcı, göçebe, tarımsal ve Toplumun Bilimi gerekli araçları sağlar.
endüstriyel-ticari şeklinde sadece Comte yeni sosyoloji bilimi için Comte, insan topluluğunu tahlil
betimleyici olan toplumsal aşama mevcut "müspet" bilimlere dayalı etmeye çalışan ilk kişi olmasa da
tariflerinin bir alternatifidir. Comte, bir çerçeve önermiştir. Her bilimin toplumun bilimsel olarak
Fransa' da toplumun Aydınlanma'ya kendisinden öncekilere değil, incelenebileceğinin
kadar teolojik aşamada kaldığını ve sonrakilere katkıda bulunabileceği gösterilmesinde öncü olmuştur.
sosyal düzenin nihayetinde dini şekilde mantıksal olarak Ayrıca Comte'un pozitivist felsefesi
kuralları temel aldığını ileri düzenlenmiş bir bilimler hiyerarşisi hem seküler sanayi toplumunun bir
sürmüştür. 1789'daki devrimin oluşturmuştur. Matematikle açıklamasını hem de toplumsal
ardından Fransız toplumu seküler başlayan hiyerarşi astronomi, fizik reformu gerçekleştirmenin yolunu
prensipler ve idealler, özellikle de ve kimyadan biyolojiye kadar sunmuştur . Comte tıpkı bilimlerin
özgürlük ve eşitlik temelinde uzanır. Bu yükselen "pozitiflik" gerçek dünya problemlerini çözüme
düzeninin en üstünde sosyoloji yer
almıştır. Bu nedenle Comte diğer
bilimlerin ve metodlarının iyice

'' ''
kavranması gerektiğini ve bunları
toplumun incelemesine
uygulamanın ancak bu şekilde
Sosyoloji başka herhangi bir mümkün olabileceğini
bilimin tamamlayıcısı değildir; düşünmüştür. Bilim öngörüyü,
kendi başına ayrı ve özerk bir Gözlem yoluyla doğrulanabilirlik öngörü eylemi doğurur.
bilimdir. en yüce prensiptir: Olguların Auguste Comte
Emile Durkheim kanıtlarıyla desteklenen kuramlar.
Fakat Comte bilimsel araştırmaya

'' ''
yön vermek ve gözlemin kapsamını
belirlemek için bir hipoteze sahip
olmak gerektiğini de kabul etmiştir.
Sosyoloji iki genel inceleme alanına
SOSYOLOJİNİN TEMELLERİ 25
kav uşturması gibi sosyolojinin de objektif bir bilimsel yaklaşımdan

••
t;on bilim ve diğer
bilimlerin toplumun nasıl olması gerektiğinin
1ıirleş tiricisi olarak daha iyi bir sübjektif ve yarı dinsel bir yoru-
toplum yaratmak için sosyal muna yönelmiştir.
~ :orunlara uygulanabileceğine Comte'un kuram yerine bunun
ııı nmıştır. nasıl uygulanabileceğine yönelmesi Filozoflar dünyayı sadece
kendisine birçok taraftar kaybettir- yorumlamışlardır ... mesele
Teoriden Pratiğe miştir . Mil! ve diğer İngiliz düşü­ onu değiştirmektir.
Comte, Fransız Devrimi'nin yaşa­ nürler pozitivizmin bu kuralcı uygu- KarlMarx
ıın n kaos döneminde fikirlerini oluş- lamasını neredeyse diktatörlük

''
1.ll rmuş ve ilk cildi Fransa'da 1830 görmüş ve Comte'un savunduğu
y ı Iın ın Temmuz ayındaki ikinci yönetim sisteminin özgürlüğü ihlal
ı luvrim yaşanırken yayımlanan altı ettiğini düşünmüştür.
ı ·ı ILlik Olgusal Felsefe Dersleri adlı Bu dönemde toplumun bilimsel
ı tıc rinde ortaya koymuştur. incelemesinin alternatif bir yakla-
Monarşinin devrilmesi ve resto- şım ortaya çıkmıştır. Aynı sosyal bir ölçüde de onun akıl hocası Saint-
ı ıı;yonunun ardından Fransa' da çalkantı fonunda Kari Marx ekonomi Simon olmuştur. Comte özellikle
ı lı ı z n yanlıları ve ilerlemeyi talep bilimine dayalı bir toplumsal iler- sosyal bilimler için doğrudan fen
ı ıı lı nler a rasında bir kamplaşma leme tahlili ve rasyonalizm yerine bilimlerinden alınmış bir gözlem ve
ı ılı ııuştur. Comte, pozitivizmin siyasi eyleme dayalı bir değişim kuram metodolojisi yerleştirmiştir.
ııı,:t1nc ü bir yol sunduğuna ve bu modeli önermiştir. Avrupa devrim- Başta Emile Durkheim olmak üzere
yı ıl un toplumun objektif inceleme- lerle çalkalanırken Comte'un poziti- daha sonraki sosyologlar Comte'un
11 111 0 dayalı ideolojik değil , rasyonel vist sosyolojisinin birbirleriyle reka- pozitivizminin detaylarına karşı
hıı eylem akışı olduğuna inanmış­ bet halindeki sosyalizm ve çıksa da Comte onlara çalışabile­
ı 11 kapitalizm savlarının neden gölge- cekleri sağlam bir temel sunmuştur.
Comte 'un kuramları Fransa'daki sinde kaldığını görmek güç değildir. Günümüzde Comte'un "bilimlerin
ı; ıqdaşları arasında takdir edildiği Her şeye rağmen yalnızca kuramlaş­ kraliçesi" olarak sosyoloji rüyası naif
l\llılnr eleştirilmiştir de . En büyük tırma yerine bilimsel prensiplere gibi görünse de, savunduğu objek-
ı lı ıu Lekç ilerinden bazıları dayalı bir disiplin olarak sosyoloji tiflik yol gösterici ilke olmayı sürdü-
Ilı ıl nya 'dadır . Comte'a projelerini fikrini ilk ortaya atanlar Comte ve rür.
ılı •vam ettirebilmesi için mali des-
1ı •l< sunan liberal entelektüel John
: :ı. ıınrt Mil! ve eserinin düzeltilmiş
1ı ı ı v rsiyonunu İngilizceye çeviren
11 . ı ı r tet Martineau da bunların ara-
111 1ıcladır.
Ne ya zık ki Comte'un pozitiviz-
111111 siyasi bir sistemde nasıl uygu-
lııııııbi lec eğini anlattığı daha san-
ı ı l< ı çalış ması şöhretine leke
111 11 ınüştür. Comte'un mutsuz kişi-
11 ıl lıayatının (boşanma , depresyon
vı ı Lı ajik bir ilişki) sık sık düşünce­
lı 11 ı nde bir değişime yol açtığı söy-
111111 r: Comte toplumu inceleyen

l•'r n sa'daki 1830 Devrimi,


ı :ı ıı ıı le'unpozitivizm konulu kitabının
vııv ınlam asıyla aynı tarihe denk gelmiş
vı • ı ı or ünü şe göre onun umut ettiği
l ııplu msal ilerleme çağını başlatmıştır .
26

BAGIMSIZLIK
BİLDİRGESİNİN
İNSANLARIN YARISIYLA
HİÇBİR İLGİSİ YOKTUR
HARRIET MARTINEAU (1802-1876)

KISACA
YAKLAŞIM
Feminizm ve Toplumsal
Adalet
ÖNEMLİ TARİHLER
1791 Fransız oyun yazarı ve
politik aktivist Olympe de
Gouges 1789 Erkeklerin ve
Yurttaşların Hakları Bildirge-
si 'ne yanıt olarak Kadınların ve
Kadın Yurttaşların Hakları
Bildirgesi'ni yayımlar.
1807- 34 Britanya İmparatorlu­
ğunda kölelik kaldırılır. ... ve kadınlara ikinci
sınıf yurttaş
1869 Harriet Taylor ve John muamelesi yapılır.
Stuart Mill "Kadınların Köleleş­
tirilmesi" başlıklı makaleyi
yazar.
1949 Simone de Beauvoir, The
Second Sex (İkinci Cins) adlı
776'da Birleşik Devletler Ba- Harriet Martineau ABD'yi dolaşmış

1
kitabıyla 1960'lar-1980'lerin
"ikinci dalga" feminizminin ğımsızlık Bildirgesini şunu i- ve Amerikan toplumunun çok farklı
temellerini atar. lan etmiştir : "Bütün erkeklerin bir tablosunu kaydetmiştir. Eşitlik ve
eşit yaratıldığını , Yaratıcıları tarafın­ demokrasi idealleriyle ABD'deki ger-
1981 Birleşmiş
Milletler dan vazgeçilmez haklarla donatıldı­ çek hayat arasında belirgirı bir farklı­
Kadınlara KarşıHer Türlü ğını ve Yaşam, Özgürlük ve Mutlulu- lık görmüştür.
Ayrımcılığın Ortadan Kaldırıl­ ğu aramanın bu haklar arasında yer Martineau bu gezisirıden önce e-
ması Sözleşmesi 188 ülke aldığını tartışmasız doğrular olarak konomi politik ve toplumsal sorunlar
tarafından imzalanır. kabul ediyoruz." Elli yılı aşkın bir sü- hakkında yazan bir gazeteci olarak
re sonra 1834 ve 1836 yılları arasında adını duyurmuştur ve seyahatlerinde
SOSYOLOJİNİN TEMELLERİ 27
Ayrıca bkz.: Judith Butler 56-61 • R. W. Connell 88- 89 • Sylvia Walby 96-99 •
Teri Caraway 248- 49 • Christine Delphy 312-17 • Ann Oakley 318- 19

Amerikan toplumu hakkında edindi- kındaki prensiplerini, sömürünün ve


ııı ızlenimleri
bir kitapta toplamıştır. toplumsal baskının diğer türlerini
/\merika'da Topluma DaiI Kuram ve tanımlamak ve önlemek için uygula-
l Jygulama adlı kitabı, Martineau'nun mıştır. Endüstriyel Britanya' daki işçi
I< ırşılaştığı sosyal adaletsizlikleri sınıfının karşılaştığı adaletsizlikler
\. ı hlil ettiği için yalnızca bir betimle- ve Batı dünyasında kadınların köle-
ı ııo olmanın ötesine geçmiştir. leştirilmesi bunların arasındadır.
Martineau özgürlük konusunda
ocial emancipator kendisiyle iftihar eden, ama kadınla­
Mıırtineau'ya göre bir toplumun ne ra baskı uygulamayı sürdüren bir
ı lı ıı ce uygar olduğu halkınıniçin- toplumun ikiyüzlülüğüne dikkat Harriet Martineau
ı lı ı y şadığı koşullarca belirlenir. çekmiştir. Martineau'nun işaret etti-
f ı ı ı msal idealler herkese uygulan- ği gibi kadınlar insanların yarısını
Harriet Martineau, İngiltere'nin
Norwich kentinde dünyaya gel-
1111 ıdıkç a bir toplumun ne kadar uy- teşkil ettiği için bu tutum bilhassa
miştir. İyi bir eğitim almasını
ııııı olduğunun ölçütü olarak düşü­ küçük düşürücüdür : "Uygarlık ölçü-
sağlayan ilerici bir ailenin kızı­
ıııılc mez . El üstünde tutulan özgür- tü aranıyorsa, toplumun yarısının
dır. İlk olarak politika ve ekono-
lı ı I< kavramı başta olmak üzere A- diğer yarısı üzerinde güce sahip ol-
miye ilgi duymuş ve 1825'te ba-
1111 ıı ıkan toplumunun sözde idealle- ması koşulundan daha iyisi buluna- basının ölümünün ardından ga-
ı ı, Martineau'nun toplumun bir ke- maz." Fakat Martineau birçok çağ­ zeteci olarak hayatını kazan-
111111 ınin başka bir kesim üzerinde daşının aksine sadece kadınların e- mıştır. Yazar olarak ulaştığı ba-
1 ılınkküme sahip olmasının başlıca ğitim veya oy kullanma hakkı için şarı Londra'ya taşınmasını ve
ı ıı 11( i olarak tanımladığı süregelen mücadele etmekle kalmamış, toplu- 1834-36'te ABD'yi dolaşmasını
1ı ılcı l ik uygulaması tarafından "gü- mun hem aile hayatında hem de ka- sağlamıştır. İngiltere'ye dön-
lı ı ı ıc,; duruma düşürülmüştür." musal hayatta kadınların özgürlüğü­ dükten sonra ABD'nin sosyolo-
Martineau hayatı boyunca nü nasıl kısıtladığını açıklamıştır. jik eleştirisini içeren üç ciltlik
/\ili)' de köleliğin son bulması için Martineau yaşadığı dönemde bir çalışma yayınlamıştır.
ıııııc:adele etmiştir. Aynı zamanda çok tanınmıştır, ama sosyolojinin ABD'deki deneyimleri köleliğin
kaldırılması ve kadınların öz-
ı ıyı ım bir toplumun gerekleri hak- gelişimine katkısı son zamanlara
gürleştirilmesi mücadelesindeki
kadar teslim edilmemiştir. Günü-
ilk ABD Milli Meclisi 4 Temmuz kararlılığını pekiştirmiştir.
müzde hem metodolojik bir toplum
1/'/(J tarihinde çok ahlaki bir yönetim Ergenlik yıllarından beri ileri
ıılı ıı ı ı benimsemiştir. Fakat Martineau incelemesi yapan ilk kadın olarak derecede işitme engelli olması­
111 lı ılntsizlikle karakterize olmuş bir
hem de feminist bir sosyolojik pers- na rağmen Martineau 1860'lara
lııplıımda sosyal erdemlerin mümkün pektifi formüle eden ilk kişi olarak kadar çalışmayı ve mücadele et-
ıılııp olmadığını sorgulamıştır. kabul edilmektedir. meyi sürdürmüştür. Bu tarihten
sonra Lake District'e taşınmış
ve sağlık sorunları nedeniyle e-
ve bağlı bir yaşam geçirdikten
sonra 1876'da ölmüştür.

Önemli eserleri

1832-34 Siyasal Ekonomiye Da-


ir Örneklemeler
1837 Amerika'da Topluma Dair
Kuram ve Uygulama
1837-38 Ahlak ve Görgü Nasıl
Gözlemlenir
28
KISACA

BURJUVAZİNİN
YAKLAŞIM
Sınıf Çatışması

ÖNEMLİ 'FARİHLER

DEVRİLMESİ VE 1755 Cenevreli filozof Jean-


Jacques Rousseau özel mülki-
yeti tüm eşitsizliklerin kaynağı

PROLETARYANIN olarak tanımlar.


1819 Fransız sosyal kuramcı

ZAFERİ ESİT ÖLÇÜDE


Hemi de Saint-Simon sosyalist
görüşleri ni yaymak için L'Or-
ganisateur dergisini çıkarma­

KAÇINIU4AZDIR ya başlar.
1807 Georg Hegel, The Pheno-
menology of Spirit adlı eserin-
KARL MARX (1818-1883) de tarihsel ilerlemeyi yorumlar.
1845 Friedrich Engels, 1844
Yılında İngiltere' de İşçi Sınıfı­
nın Koşulu adlı kitabında kapi-
talist toplumun iki toplumsal
sınıfa bölünmesini açıklar.

1923 Toplumsal Araştırma


Enstitüsü kurulur ve Marksist
aydınları Frankfurt Üniversite-
sine çeker.

9. yüzyılın ortasında Avrupa

1 Fransız Devrimi'yle başlayan


siyasi istikrarsızlıkla
karakterize olmuştur. İsyancı ruh
tüm kıtaya yayılmıştır. Monarşiler
ve aristokrasinin eski düzenini
yıkıp yerine demokratik
cumhuriyetler kurmaya dönük
girişimler olmuştur. Aynı zamanda
Avrupa'nın büyük bir kıs mı
sanayileşmenin yarattığı
toplumdaki değişimleri güçlükle
kabullenmiştir. Bazı filozoflar
modern endüstriyel dünyanın
problemlerini siyasi açıdan
açı k lam ış ve siyasi çözümler
önermiştir . Adam Smith gibi diğer
isimler ise problemlerin hem nedeni
hem de çözümü olarak ekonomiye
SOSYOLOJİNİN TEMELLERİ 29
Ayrıca bkz.: Auguste Comte 22-25 • Max Weber 38- 45 • Michel Foucault 52- 55 • Friedrich Engels 66- 67 •
Hichard Sennett 84- 87 •Herbert Marcuse 182- 87 •Robert Blauner 232-33 • Christine Delphy 312- 17

oda klanmıştır. Fakat toplumun


ııos yal yapısı üzerine çok az
ııaştırma yapılmıştır. Modern toplumda iki büyük sınıf vardır : Sanayiye sahip olan
1830 ve 1842 yılları arasında burjuvazi ve proletarya (çalışanlar) .
l•'ran s ız filozof Auguste Comte,
toplumun bilimsel bir
ı ncelemesinin mümkün ve hatta
ıorekli olduğunu ileri sürmüştür.
Knrl Ma rx objektif, metodolojik
yıı kla ş ımın gecikmiş olduğunu
im bul etmiştir ve bu konuya eğilen
ı Ii< kiş iler arasında yer almıştır.
l•'ııkat Marx spesifik olarak
ıımı yolojik bir çalışma yapmak
y111 ine modern toplumu tarihsel ve
ı lmnom ik açıdan açıklamaya,
ı ıı ızlem ve tahlilden yararlanarak
lı ıplu ms al eşitsizliğin nedenlerini
l ı ıııtmlamaya çalışmıştır . Comte
lıılııni toplumsal değişimi
11 ı(Jla manın aracı olarak görürken,
M r ııx siyasi eylemin
l111c,:ınılma z lığına i ş aret etmiştir.

T rihsel İlerleme
Mnıx' ın zamanında toplumun
ıı ı l ışiminin geleneksel açıklaması
ı ııJrımalı bir evrimdir: Avcılık ve
ı ı ıı ılny ıc ılıktan göçebe, kırsal ve
lı ı ı ı ıns al topluluklara ve en sonunda
ı ı ıı ıc lem ticari topluma ulaşılmıştır.
Mmx bir filozof olarak bu toplumsal
ılı ıı leme fikrinin ve sanayi
lı ıplumunun ekonomik kökenlerinin reddederek onun diyalektik araçlar ve makineler) değişiklikler
ı ıı l<l'ıla farkındadır ; ama bu sürece çerçevesini almıştır. Marx, uygar sosyo-ekonomik değişimi getirir.
ılıı,ıl<in kendi yorumunu toplumdaki eşitsizliğin özel Tarihsel gelişime bu yaklaşım , yani
ı ıı ı lıştirm i ş tir. mülkiyet kavramının ortaya "tarihsel materyalizm" ekonomik
Ma rx ' ı ilk olarak tarihe çıkmasından kaynaklandığını üretimin yeni metodlarının neden
ı l ıyrılektik bir bakış sunan Alman savunan Jean-Jacques Rousseau olduğu feodal toplumdan modern
lllıızof Georg Hegel etkilemiştir. gibi Fransız sosyalist kapitalist topluma geçi ş in bir
l lııqel' in anlayışına göre değişim düşünürlerden de etkilenmiştir. açıklamasını sunmuştur.
l ıı ı ışıt güçlerin sentezi aracılığıyla Marx, tarihsel ilerlemenin Feodalitede köylüler veya serflerin
ı ıı ı çekleş ir ve bu sentezde ç elişkili incelenmesine yeni bir yaklaşım çalıştığı arazinin sahipleri olarak
1111 üşler a rasındaki gerilim çözüme önermiştir. Marx'a göre toplumun soylular tarımsal üretim araçlarını
l ıı ıvuş turulur. Marx ise tarihi fikirler organizasyonunu belirleyen şey kontrol etmiştir. Makine çağıyla
yı ı ı ıne maddi koşulların ilerlemesi insanların içinde yaşadığı maddi birlikte burjuvazi yeni bir sınıf
ı ılııı k görmüş ve Hegel'in koşullardır ve üretim araçlarındaki olarak yeni üretim araçlarının
lı ılı;ofe s inin büyük bir kısmını (refah yaratmak için kullanılan sahibi olmuştur. Teknoloji
30 KARL MARX
Kari Marx beş tarihsel dönem tanımlamıştır. Bunların her biri insanların net bir
biçimde emeklerine göre tanımlandığı bir çağa karşılık gelir. Marx'a göre tarihin
belirleyici gücü, toplumdaki sınıfları şekillendiren egemen üretim tarzıdır. Tarihsel
dönemler, insanların her şeyi paylaştığı erken insanlık tarihinden
Marx'ın zamanındaki iki büyük sınıf içeren kapitalizme evrilmiştir.
Gelecekte ise komünizmin sınıfsız toplumu vardır.
BURJUVAZİ
(Kapitalist toplumdaki
Üretim araçlarının kontrolü egemen §ınıf)
• Nüfusun çoğunluğu ARİSTOKRATİK
ELİT
• Kollektif sahip olma ve kontrol

SOSYAL ELİT

ERKEN INSANLIK TARiHi ANTiK DÜNYA FEODALiZM KAPiTALiZM TARiHiN SONU

yaygınlaştıkça burjuvazi soylulara Marx, Friedrich Engels'le birlikte Sınıflar arasındaki ilişki
meydan okumuş ve toplumun Komünist Manifesto' da ortaya sömürüye dayalıdır; sermaye
ekonomik yapısında bir değişiklik koyduğu gibi "şimdiye kadarki tüm sahipleri zenginleşirken işçi sınıfı
getirmiştir. Feodal toplumun karşıt toplumlarıntarihinin sınıf yoksul kalır. Ayrıca fabrikalar ve
öğeleri, onun yerini alan kapitalist mücadeleleri tarihi olduğunu" atölyelerde çalışmanın niteliksiz
toplumun nüvelerini barındırmıştır. savunmuştur. doğası insanlıktan uzaklaşma ve
üretim sürecinden yabancılaşma
Sınıf Çatışması hissine katkıda bulunur. Üretim
Toplumdaki sınıflar arasındaki talebi aştığı zaman oluşan işsizlik
gerilim ve çatışma, Marx'a göre tehdidi bunu daha da derinleştirir.
kaçınılmazdır. Bu nedenle tıpkı Zamanla bu baskı
feodalitenin devrilmesi gibi proletaryadaki sınıf bilincini besler;
kapitalist toplum ve egemen işçi sınıfı kolektif çıkarı için bir
burjuvazi de devrilecektir. Marx hareket örgütleyebileceğinin
proletaryanın kendisini doğuran farkına varır. Kapitalizmin
sistemi yıkarak toplumun doğasındaki bireysel çıkar,
kontrolünü ele geçireceğine burjuvazi arasında bu tür bir
inanmıştır. gelişmeyi engeller ve sürekli
Marx, kapitalist toplumun rekabet ekonomik krizlerin gittikçe
sosyal yapısını belirleyen şeyin yaygınlaşmasına yol açar. İşçi
maddi ihtiyaçların üretim yöntemi sınıfının artan dayanışması ve
olduğunu ileri sürmüştür. burjuvazinin zayıflaması,
Kapitalistlerin zenginliği sahip proletaryanın zaman içinde üretim
oldukları fabrika l;uda işçilerin araçlarının kontrolünü ele geçirip
emeğiyle üretilen metaların sınıfsız bir toplum yaratmasına
artıdeğerinden gelir. Öte yandan imkan tanıyacaktır.
Kari Marx'ın komünist devrim
öngörüsü 1917'de gerçeğe
proletarya hemen hiçbir şeye sahip
dönüşmüştür; ama onun beklediği gibi
değildir ve yaşamını sürdürmek Önemli Bir Katkı
ileri bir sanayi toplumunda değil, için emeğini burjuvaziye satmak Marx'ınkapitalizmin endüstriyel
Çarlık Rusya'sında gerçekleşmiştir. zorundadır. dünyada sosyo-ekonomik sınıfları
SOSYOLOJiNİN TEMELLERİ 31
nasıl yarattığına ilişkin tahlili statünün yanı sıra saygınlık ve güç
:; dece kuramlaştırmadan ibaret temelinde sınıflara yansıdığına
c 1 ği ldir. Modern toplumun inanmıştır.
ka ps amlı bir ekonomik, siyasi ve Marx'ın Batı dünyasındaki
:;osyal açıklamasını sunması sosyoloji üzerindeki etkisi 20.
1ıakı mından toplumun ilk "bilimsel" yüzyılın ilk yarısında zayıflasa da,
ı ııcelemelerinden biri olmuştur. Bu aralarında Jürgen Habermas, Erich
ınıre çte Marx başta toplumsal sınıf Fromm ve Herbert Marcuse gibi
ılonında olmak üzere sosyolojik isimlerin de bulunduğu "Frankfurt
ı hışü nc ede daha sonra merkezi hale Okulu" olarak adlandırılan sosyolog
c 11 1 cek birçok kavram
1 ve filozoflar onun prensiplerine
ı ıı lişti rmiştir ; sınıf çatışması ve ciddi bir bağlılık göstermiştir.
1ıı1 ınci, sömürü ve yabancılaşma İkinci Dünya Savaşından sonra
l< ııvra mları bunların arasındadır. Soğuk Savaş'ın başlamasıyla
Ma rx ' ın görüşleri birçok birlikte görüşler daha da
ılı ı vri me ilham vermiştir ve 20. bölünmüştür. Özellikle ABD' de her Sosyal bilimin "kurucu babala-
rından" biri olarak kabul edi-
yıızyı l ın bir döneminde dünya türlü Marksist kuram büyük ölçüde
len Karl Marx aynı zamanda
ııııfus unun yaklaşık üçte biri itibarsızlaştırılırken, başta Fransa
etkili bir ekonomist, siyaset
Mıırks ist prensipleri kabul eden olmak üzere Avrupa' da birçok
felsefecisi ve tarihçidir. Al-
lı ı ık ümetlerin yönetiminde filozof ve sosyolog Marx'ın sosyal manya'da Trier kentinde dün-
yı ıı;nmı ştır. Fakat toplumun görüşlerini daha da geliştirmiştir. yaya gelmiştir. Felsefe ve ede-
ı ı lmnomik statülerine göre Günümüzde yeni teknoloji biyata ilgi duymasına rağmen
l ı ı ı ı ı mla nan sınıflara bölünmesi ve dünyamızı bir kez daha hukukçu babasının ısrarıyla
l ı ıı ılu msal değişimin sınıf dönüştürürken ve insanlar artan önce Bonn Üniversitesinde,
ı:ııı.ış masının kaçınılmaz sonucu ekonomik eşitsizliğin daha da daha sonra Berlin'de hukuk e-
ı ılıluğu görüşü herkes tarafından bilincine varırken, Marx'ın temel ğitimi almıştır. Berlin'de He-
l•ıılıu l görmemiştir. Marx'tan bir görüşlerinden bazıları sosyal, gel'e ilgi duymuş ve 1841'de
ıı 11ı1 a ki kuşakta yer alan, onunla ekonomik ve siyasi düşünürler Jena Üniversitesinde doktora
lııılıkte modern sosyolojinin tarafından yeniden gündeme yapmıştır.

"I<ı ı rucu babaları" olarak getirilmeye başlamıştır. Köln'de gazeteci olduktan


1111.nlendirilen Emile Durkheim ve sonra Paris'e taşınmış ve
Friedrich Engels'le birlikte e-
Mııx Weber alternatif bakışlar
konomik, sosyal ve siyasal ku-
ı ıııınuş tur.
ramını geliştirmiştir. 1845'te
Durkheim, sanayinin modern birlikte Komünist Manifesto'yu
l ı ıı ılu mu şekillendirdiğinikabul yazmışlardır. Marx, 1848'de
ı ıl ıııış tir; ama toplumsal sorunların Avrupa'daki devrimler başarı­
ı ııı ııclinde kapitalizm yerine sızlığa uğradıktan sonra Lond-
ııı ııınyile şmenin yattığın ı ileri ra'ya taşınmıştır. 1881'de eşi­

''
llll ınüş tür. nin ölümünden sonra Marx'ın
Weber ise Marx ' ın sınıf da sağlığı kötüleşmiştir. İki yıl
ı; ıLışmasının gerisinde ekonomik sonra 64 yaşındayken ölmüş­
ı ıı •ı 1nler bulunduğu görüşünü Eğer birisi bu unvanı hak tür.
1 ılıul etmiştir ; ama Marx'ın edecekse, [Marx] modern
ırııılumu sadece ekonomik zeminde sosyolojinin gerçek babasıdır. Önemli eserleri
l 1111 ıuva zi ve proletarya olmak üzere Isaiah Berlin
ıl ıye ay ırmasının fazla basit Rus-İngiliz filozof (1909-1997) 1848 Komünist Manifesto
1859 Ekonomi Politiğin Eleşti­
ı ılı tuğ unu düşünmüştür.
risine Katkı

''
l'ı ı ııı talizmin gelişmesinde 1867 Kapital, Cilt 1
ı lmnomik nedenlerin yanı sıra
l ıılLürel ve dini nedenlerin de etkili
ı ılı luğ una ve bunların ekonomik
32

t TOPLULUK VE
TOPLUM .
FERDINAND TÖNNIES (1855-1936)

KISACA
Sosyal eylemlerimiz için iki tür motivasyon vardır :
YAKLAŞIM
Topluluk ve Toplum
ÖNEMLİ TARİHLER
1651 İngiliz filozof Thomas
Hobbes, Leviathan adlı
kitabında insanın doğası ve
toplumun yapısı arasındaki
ilişkiyi açıklar.

1848 Karl Marx ve Friedrich


Engels, Komünist Manifesto' da
kapitalizmin toplum üzerinde-
ki etkilerini ortaya koyar.
1893 Sosyolog Emile Durkhe-
im , The Division of Labour in
Society adlı kitabında organik
ve mekanik dayanışma
tarafından sağlanan sosyal
düzen fikrini özetler.
1904- 05 Max Weber, Protes-
tan Ahlakı ve Kapitalizmin
Ruhu (The Protestant Ethic
9. yüzyılın sonuna doğru Weber ve Ferdinand Tönnies de
and the Spirit of Capitalism)
adlı eserini yayımlar.
2000 Zygmunt Bauman
gittikçe küreselleşen bir
1 birçok düşünür modernitenin
toplumsal sonuçlarına ve
özellikle de kapitalist sanayi toplu-
bunların arasındadır. Tönnies'in
disipline önemli katkısı 1887' de
yayımlanan Gemeinschaft und
munun gelişimine dikkatlerini Gesellschaft (Topluluk ve Toplum)
toplumda "likit modernite" yöneltmiştir. Yaygın bir biçimde adlı etkili kitabında sosyal gruplan-
fikrini tanıtır. sosyolojinin kurucu babaları olarak maların tezat türlerine ilişkin tahli-
kabul edilen Emile Durkheim, Max lidir. Tönnies başyapıtı olan bu
SOSYOLOJİNİN TEMELLERİ 33
Ayrıca bkz.: Adam Ferguson 21 •Emile Durkheim 34-37 • Max Weber 38- 45 • Amitai Etzioni 112- 19 •
Zygmunt Bauman 136- 43 •Kari Marx 254- 59 • Bryan Wilson 278- 79 • Michel Maffesoli 291

l<ıLabında geleneksel kırsal toplu- etmeye, belirli bir amaca ulaşmaya

••
illklar ve modern sanayileşmiş top- motive eder. Büyük
lumlar arasında gördüğü ayrıma organizasyonlarda ve özellikle de
ıı; ret eder. Tönnies'e göre gelenek- işletmelerde verilen kararların
ııol topluluklar, aile bağları ve kilise gerisinde bu irade türü vardır.
ı ı ı bi sosyal gruplar temelindeki Gemeinschaft özü itibariyle Rasyonel irade, kapitalist kentli
toplulukta (Gemeinschaft) karakte- teba veya üyelerinden daha toplumun Gesellschaft'ını
ı ız olur. Küçük ölçekli topluluklar eski bir kökene sahiptir. karakterize eder.
ııı Lak hedefler ve inançlara sahip Ferdinand Tönnies Sol eğilimli politik tutumuna
<ıl ına e ğilimindedir ; bunların için- karşın Tönnies esasen toplumsal

''
<I< ki etkileşimler güven ve işbirli­ değişimi savunmaktan ziyade
ı ı ı ıı dayanır. modernitede Gesellschaft
eksikliğine hayıflanan muhafazakar
utrade"nin Zaferi bir figür olarak görülmüştür.
Modern kentler gibi geniş ölçekli Kendisi gibi sosyologların saygısını
lıııı l umlarda işbölümü ve işgücü- Tönnies'in kuramının temelinde kazansa da, görüşleri uzun yıllar
ı ı ı ı ıı hareketliliği geleneksel bağları insanı eyleme motive eden "irade" boyunca çok az etkili olmuştur .
ııı;ındır mıştır . Topluluk fikri vardır. Tönnies Wesenwille, Tönnies 'in kuramı, metodoloji
(( lı meinschaft) yerini topluma "doğal irade" ve Kürwille, "rasyonel üzerindeki çalışmasıyla beraber 20.
(1 lı sellschaft), bırakır. Bu tür top- irade" ayrımı yapmıştır. Doğal yüzyıl sosyolojisine zemin
lı ı ıııl rdaki ilişkiler daha kişidışı ve irade, bir şeyi kendi için veya hazırlamıştır . Weber, Tönnies'in
yıız yseldir ; karşılıklı yardımdan alışkanlık, gelenek veya ahlaki sosyal eylem yönündeki irade ve
ıyııcte bireysel çıkarlara dayanır. yükümlülükten yapmaya dönük motivasyon kavramlarını daha da
iki ucu teşkil eden topluluk ve içgüdüsel istektir. Bu, topluluk geliştirmiştir ve Durkheim'ın
ıı ıı ılum hemen her sosyal grupta az (Gemeinschaft) sosyal düzeninin mekanik ve organik dayanışma fikri
ı •ıı k mevcuttur, ama Tönnies'e göre temelini oluşturan motivasyondur, Gemeinschaft ve Gesellschaft
l111p1Lalizm ve rekabetin ruhu içinde topluluk için ve topluluğun bir arasındaki karşıtlığı anımsatır.
yı ı ı; ı1d ığ ımız sanayi toplumunda parçası olarak bir şeyleri yapma
ı ıı ı< lrce birliğin egemenliğine yol isteğidir. Öte yandan rasyonel irade
ııı·ıııış tır. bizi tamamen rasyonel hareket

Ferdinand Tönnies Ferdinand Tönnies North Frisia, dır. Açık siyasi görüşleri nede-
Schleswig'de (günümüzde Alman- niyle 1913'e kadar Kiel'de profe-
ya'da Nordfriesland, Sch- sörlük görevine getirilmemiştir.
leswig-Holstein) dünyaya gelmiş­ Sosyal demokratlara duyduğu
tir. Strassburg, Jena, Bonn ve Le- sempati ve Nazizmi açıkça kına­
ipzig üniversitelerinde eğitim al- ması nedeniyle 1931'de üniversi-
dıktan sona 1877'de Tübingen'de teden uzaklaştırılmış ve üç yıl
doktorasını tamamlamıştır. sonra 80 yaşındayken ölmüştür.
Bedin ve Londra'daki doktora
sonrası çalışmalarında Tönnies'in Önemli eserleri
ilgisi felsefeden siyasi ve sosyal
sorunlara kaymıştır. 1881'de Kiel 1887 Gemeinschaft und Gesells-
Üniversitesinde öğretmen olmuş­ chaft (Topluluk ve Toplum)
tur ama daha sonra kalan miras 1926 İlerleme ve Toplumsal Geli-
sayesinde kendi çalışmasına o- şim
daklanmıştır. Ayrıca Alman Sos- 1931 Sosyolojiye Giriş
yoloji Derneğinin kurucularından-
Another random document with
no related content on Scribd:
period of six years, the literary products of which were five more
articles for the Edinburgh Review, six more for the Foreign Review,
three articles for the Foreign Quarterly Review, one for the
Westminster Review, about a score of contributions of various
lengths to Fraser’s Magazine, several little papers elsewhere, and,
above all, the Sartor Resartus. There were, indeed, two considerable
breaks in the six years of Craigenputtock hermitship. One was that
second visit to London, from August 1831 to April 1832, in which he
heard of his father’s death, and in which, while endeavouring to get
his Sartor Resartus published in book-form, he added Leigh Hunt,
young John Stuart Mill, and others, to the number of his London
acquaintances. The other was in the winter of 1832–33, when he and
his wife were again in Edinburgh for some months, renewing old ties.
That winter in Edinburgh, however,—just after the death of Scott,
and some months after the death of Goethe,—furnishes nothing
essentially new in the way of incident. Then, in the summer of 1834,
when Carlyle was in his thirty-ninth year, and his Sartor Resartus
was appearing at last by instalments in Fraser’s Magazine, there was
the great final migration to London, beginning the forty-six years of
Carlyle’s life that were to be associated for ever with No. 5 (now No.
24) Cheyne Row, Chelsea. During those forty-six years there were, of
course, frequent trips to Scotland, with chance returns for a few days
to Edinburgh. Most memorable of all was the visit to Edinburgh in
April 1866, for his installation in the Rectorship of Edinburgh
University. Of that visit, perhaps the crowning glory of his old age,
and reconnecting him so conspicuously with Edinburgh at the last,
but saddened for him so fatally by the death of his wife in his
absence, I have not a few intimate recollections; as also of those
later, almost furtive, visits now and again in his declining autumns,
to his eightieth year and beyond, when his real purpose was
pilgrimage to his wife’s grave in Haddington Church, and he would
saunter, or almost shuffle, through the Edinburgh streets as a
bowed-down alien, disconsolate at heart, and evading recognition.
Any such recollections may be reserved. All that is properly the
Edinburgh Life of Carlyle has been described here.
CHARLES KIRKPATRICK SHARPE[46]

To as late as the winter of 1850–51 there was to be seen


occasionally in the streets of Edinburgh an old gentleman, very
peculiarly attired in a faded surtout of utterly antique fashion, with a
large and bulging cravat round his throat, the lower curls of a light-
brown wig visible between his hat and his smooth and still ruddy
cheeks, pumps on his thread-stockinged feet instead of shoes or
boots, and in his hand a green silk umbrella. This, you were told, if
you did not know it already, was Charles Kirkpatrick Sharpe. The
mere name probably conveyed some information to you; and on a
little inquiry you could learn more. For nearly forty years, you could
learn, he had been one of the notabilities of Edinburgh: resident
since about 1843 in his present house, No. 28 Drummond Place,
where he lived in a recluse manner, with a wonderful museum of
antiquities and artistic curiosities about him; but remembered for his
more active connection with Edinburgh society in that prior period,
between 1813 and 1840, when his house had been in No. 93 Princes
Street.
It was mainly in this Princes Street portion of Kirkpatrick
Sharpe’s Edinburgh life, bringing him from the thirty-third year of
his age to the sixtieth, that he had made his reputation. A strange
and mixed reputation it was. A zealot in Scottish antiquities and
editor of some Scottish historical books, an occasional scribbler also
in other and semi-private ways on his own account, a dilettante in art
and collector of pictures and engravings, a facile master of the pencil
in portrait and whimsical caricature, a Tory of the most pronounced
old type and hater of everything Whiggish in the past or the present,
he was notorious above all as a Sir Mungo Malagrowther redivivus,
delighting in scandalous anecdote and reminiscence, and in a habit
of cynical sarcasm on all sorts of persons, living or dead. A special
distinction of a large segment of this portion of his life, you could not
fail to be told, had been his intimacy with Sir Walter Scott. The death
of Scott in 1832, removing as it did the one man whose
companionship he had always prized most, and whose influence on
him had been strongest, had, in fact, turned the rest of his life in
Edinburgh into a comparative blank. Still in friendly enough
relations, however, with some of the best-known of Scott’s survivors
in the literary society of Edinburgh, especially Thomas Thomson,
David Laing, and Robert Chambers, and admitting to his
acquaintance now and then a junior of kindred antiquarian tastes,
such as Hill Burton, he had continued to prefer “New Athens,” as he
liked to call it satirically, to any other home. And so, quitting No. 93
Princes Street in 1840, he had, after a brief intervening habitation
somewhere in the Old Town, taken up his final abode, in 1843, as has
been said, in No. 28 Drummond Place, becoming more and more of
an invalid and a recluse there, till at last he had shrunk into that
“lean and slippered pantaloon,” or rather that old gentleman in the
antique blue surtout and light-brown wig, who is remembered as
Charles Kirkpatrick Sharpe by most of those now living in Edinburgh
that can remember him at all. He was not so very old a gentleman,
either; for, when he died in March 1851, he had not quite completed
his seventieth year.
The best sketch of Kirkpatrick Sharpe in his prime is that given
in Lockhart’s Life of Scott, in the form of an extract from Scott’s
Diary, under the date of Sunday, the 20th November 1825. It
chanced that William Clerk and Kirkpatrick Sharpe had dined with
Scott that day in his house in Castle Street; and the Diary, after
describing Clerk, thus describes the other:—
“Charles Kirkpatrick Sharpe is another very remarkable man. He was bred for
a clergyman, but never took orders. He has infinite wit, and a great turn for
antiquarian lore, as the publications of Kirkton, etc., bear witness. His drawings
are the most fanciful and droll imaginable,—a mixture between Hogarth and some
of those foreign masters who painted temptations of St. Anthony and other
grotesque subjects. As a poet he has not a very strong touch. Strange that his
finger-ends can describe so well what he cannot bring out clearly and firmly in
words. If he were to make drawing a resource, it might raise him a large income.
But, though a lover of antiquities, and therefore of expensive trifles, C. K. S. is too
aristocratic to use his art to assist his revenue. He is a very complete genealogist,
and has made detections in Douglas and other books on pedigree, which our
nobles would do well to suppress if they had an opportunity. Strange that a man
should be curious after scandal of centuries old! Not but Charles loves it fresh and
fresh also; for, being very much a fashionable man, he is always master of the
reigning report, and he tells the anecdote with such gusto that there is no helping
sympathising with him,—a peculiarity of voice adding not a little to the general
effect. My idea is that C. K. S., with his oddities, tastes, satire, and high aristocratic
feelings, resembles Horace Walpole; perhaps in his person also in a general way.”
This description, which C. K. S. must have himself read on its
first appearance in Lockhart,[47] had to serve as a sufficient account
of him for the general public so long as he lived, except in so far as it
might be filled up by impressions from his own writings. After his
death there were obituary sketches of him, of course, in the
Edinburgh newspapers; and he figured posthumously, under the thin
disguise of “Fitzpatrick Smart, Esq.,” as one of the typical Edinburgh
bibliomaniacs so cleverly described by Hill Burton in his Book-
Hunter, published in 1862. Not till 1869, however, was there any
adequate commemoration of him. In that year there was published
by Messrs. Blackwood a sumptuous large quarto entitled Etchings by
Charles Kirkpatrick Sharpe, with Photographs from Original
Drawings, Poetical and Prose Fragments, and a Prefatory Memoir.
The volume sufficed in every respect for those who still felt an
interest in Kirkpatrick Sharpe and his memory, save that it contained
hardly any representation of his extensive epistolary correspondence.
The defect has been amply supplied in the two large new volumes
now before us. The Memoir which they contain is substantially a
reproduction of that in the now scarce volume of 1869; but they
consist chiefly of a selection of Kirkpatrick Sharpe’s preserved letters,
and of letters to him, through the long period of fifty-two years
extending from 1798 to 1850. The careful editor, Mr. Allardyce, has
erred rather by excess than by defect in his selection. A good many of
the letters of Sharpe’s correspondents which he has thought worth
giving might well have been spared. With that exception, however,
the editing is admirable; and in the main, the collection is as
variously amusing, and here and there as startlingly and laughably
odd, as anything of the kind that has been published in Great Britain
for many a day.
By far the largest proportion of the letters belong to what has
been hitherto the least known period of Kirkpatrick Sharpe’s life: to
wit, the period preceding his definite settlement of himself in
Edinburgh in 1813. From these, together with Mr. Bedford’s prefixed
Memoir, we obtain the following facts:—
Born in 1781, at Hoddam Castle, in Dumfriesshire, the third son
of Charles Sharpe, Esq., of Hoddam, and with a pedigree, both on the
father’s side and on the mother’s, of specially marked connections
with some of the oldest houses of the Scottish aristocracy, and some
of the most memorable events of Scottish history, the boy had grown
up to his sixteenth year, one of a large family of well-educated
brothers and sisters, imbibing the family tastes, and strongly
influenced also by the traditions and legends of the antique family-
dwelling itself, and of the adjacent scenery of that old West Border
region. Drawing, howsoever learnt, must have been one of his
earliest accomplishments; and one of the most interesting memories
of his boyhood was that, in consequence of his father’s friendly
relations with the poet Burns, he himself had seen and spoken with
the poet familiarly more than once. It was in the winter after the
poet’s death that Kirkpatrick Sharpe added to his home education by
attending a class or two in the University of Edinburgh. The
intention for the time, however, being that he should become an
English clergyman, he was sent, in 1798, at the age of seventeen, to
Christ Church, Oxford. Mainly here we see him for the next eight
years, taking his B.A. degree in 1802 and his M.A. in 1806, and
meanwhile forming intimacies with a select number of his young
College and University coevals. Chief among these were Earl Gower,
afterwards Duke of Sutherland, Viscount Newtown, afterwards Earl
of Lanesborough, Lord Lewisham, afterwards Earl of Dartmouth, the
Rev. J. J. Conybeare, afterwards Oxford Professor of Poetry, Mr. R.
A. Inglis, afterwards the well-known Sir Robert Inglis, and Elijah B.
Impey, son of the famous Indian Chief-Justice Impey. In the society
of these, and of other young Oxonians, he seems to have made a
strong mark, and to have been greatly liked,—a dandyish young
fellow, but with eccentric ways and bookish tastes, a very shrill voice
and abundant sarcasm in the use of it, no end of knowledge of art
subjects, and an inimitable power of portrait-sketching and
caricaturing. Incidents of the same college period at Oxford were
some contributions by Sharpe to the Anti-Jacobin, and the beginning
of his acquaintance with Scott, first by correspondence, and then
personally. Through the next seven years, when he was passing out of
his twenties into his thirties, we see him, though he still kept up his
connection with Oxford and was occasionally in residence there, yet
moving about a good deal,—sometimes at Hoddam, sometimes in
Edinburgh, sometimes in London, but with frequent visits to the
country-houses of his aristocratic friends. His habits of letter-writing
were now at their briskest; and among his correspondents through
those seven years, besides the Oxonian friends already mentioned,
none of whom forgot him wherever he was, one notes the Margravine
of Anspach, and her son, the Hon. Keppel Craven, the Marchioness
of Stafford, the Countess of Dalkeith, the Count de Gramont, the
Marchioness of Queensberry, Lady Charlotte Campbell (afterwards
Lady Charlotte Bury), Miss Campbell of Monzie, and the Duchess of
Buccleuch. What ended this desultory life of wandering and
fashionable acquaintance-making in England was the death of
Kirkpatrick Sharpe’s father in 1813. The lairdship of Hoddam having
then descended to the eldest son, General Matthew Sharpe,[48] the
old Hoddam household was broken up, and Kirkpatrick Sharpe, at
the age of thirty-two, began, on an allowance from his brother, that
long residence in Edinburgh which has been sketched sufficiently
already.
If we were to regard Kirkpatrick Sharpe as a kind of Scottish
Horace Walpole, it would not be because his correspondence
furnishes, to anything like the same extent as Walpole’s, a
continuous comment of gossip on what was most central in the
history of his time. Even the Edinburgh portion of it will disappoint,
if what is looked for in it is a record of the most important
occurrences in Edinburgh through the time traversed. Some of the
most notable persons in the society of Edinburgh, and even in its
literary society, between 1813 and 1851, are either barely mentioned
or not mentioned at all. The truth is that Kirkpatrick Sharpe moved
through the world in a track, or in a series of tracks, determined by a
few affinities of his own constitution, which led him sometimes into
social companionship, but at other times left him stranded, and at
leisure to find amusement in counting over the stray beads of past
memories. Hence, though his correspondence does contain a good
deal of historical gossip at intervals, its chief interest will be missed
by those who read it only for that kind of recompense, and do not
also find pleasure in it as a revelation of Kirkpatrick Sharpe himself.
Kirkpatrick Sharpe was, as we have hinted, a born Sir Mungo
Malagrowther. From his first youth, whether in consequence or not
of some constitutional peculiarity, such as might be supposed to be
indicated by his thin and shrill voice,—by the bye, Sir Walter, when
he introduces the original Sir Mungo in his Nigel, expressly notes
that the voice of that original was “high-pitched and querulous,”—the
lad of elegant accomplishments from Hoddam Castle was marked by
a disposition to snarl at things, express shrill and sarcastic views of
things, ventilate the absurdest little momentary animosities. In the
very first of his letters, which is of date November 1798, and
announces to his mother his entry into Christ Church College, his
description of the young men of the college he has yet seen is that
they “are all ugly, conceited, and putting themselves in postures like
Mr. Don, and have the worst legs I ever beheld, crooked thirty
different ways, east, west, north, south, that it is a very shame to be
seen”; and in a later letter the Rev. Dr. Cyril Jackson, the head of the
college, is described as “an inspired swine.” These irreverences and
causticities, characteristic from the first of the conversation and the
letters of a young fellow of indubitable natural talent otherwise, and
of gentlemanly tastes and belongings, must, in fact, have been one
cause of that zest for his society when it could be had, and for
continued epistolary intercourse at other times, which was felt by so
many of his college comrades of the most aristocratic set, and
communicated by them to the seniors of their families. In English
country-houses, and among great ladies, what more privileged
person than the weak-voiced young Kirkpatrick Sharpe, with his
witty cynicisms and budget of queer stories? And so to the end, with
only the difference made by change of residence back to Scotland,
increasing age, and increasing carelessness in dress,—always a
privileged person, just because he was recognised as so amusing a
Malagrowther. Here, from the abundance in the volumes before us,
are a few of his characteristic Malagrowtherisms, arranged in the
chronological order of their subjects:—
Character of the Countess of Mar, his own ancestress.—“Her good qualities
were not proportioned, as is generally the case, to her rank. She basked all her life
in the beams of royalty, with a pension from the Crown, and yet cultivated the Kirk,
and hounded out her whelps to bark and bite in favour of the Solemn League and
Covenant.”
Milton.—“I think Milton’s Paradise Lost a heap of blasphemy and obscenity,
with, certainly, numberless poetical beauties. Milton was a Whig, and in my mind
an Atheist. I am persuaded his poem was composed to apologise for the Devil, who
certainly was the first Whig on record.”
Mrs. Siddons.—“I met Mrs. Siddons at dinner one day, just before the death of
her spouse,—’twas at Walter Scott’s,—and you cannot imagine how it annoyed me
to behold Belvidera guzzle boiled beef and mustard, swill streams of porter, cram
up her nose with handfuls of snuff, and laugh till she made the whole room shake
again.”
Madame de Stäel.—“Her face was that of a blackamoor attempted to be
washed white. She wore a wig like a bunch of withered heather, and over that a
turban which looked as if it had been put on in the dark; a short neck, and
shoulders rising so much behind that they almost amounted to a hump. With all
this ugliness all the airs of a beauty,—for ever tormenting her shawl into new
draperies, and distorting her fingers as you see them in the ridiculous French
portraits by Mignard and his followers.”
Queen Caroline.—“Her eyes projected, like those of the royal family. She made
her head large by wearing an immense wig; she also painted her eyebrows, which
gave her face a strange, fierce look. Her skin,—and she showed a great deal,—was
very red. She wore very high-heeled shoes, so that she bent forward when she
stood or walked: her feet and ankles were dreadful.”
Shelley.—“We have lately had a literary sun shine forth upon us here [at
Oxford], before whom our former luminaries must hide their diminished heads,—a
Mr. Shelley, of University College, who lives upon arsenic, aquafortis, half-an-
hour’s sleep in the night, and is desperately in love with the memory of Margaret
Nicholson.”
The Rev. Dr. M’Crie.—“The villainous biographer of John Knox.” “That villain,
Dr. M’Crie.”
The Rev. H. Philpotts (afterwards Bishop of Exeter).—“A hideous fellow of the
name of Fillpot.”
Sir Walter Scott:—(1) First Sight of Scott at Oxford in 1803.—“The Border
Minstrel paid me a visit some time since on his way to town, and I very courteously
invited him to breakfast. He is dreadfully lame, and much too poetical. He spouts
without mercy, and pays compliments so high-flown that my self-conceit, though a
tolerable good shot, could not even wing one of them.” (2) Opinion of the Waverley
Novels in 1839, seven years after Scott’s death.—“As to Sir Walter’s harmless
romances,—not harmless, however, as to bad English,—they contain nothing:
pictures of manners that never were, are, or will be, besides ten thousand blunders
as to chronology, costume, etc. etc., which must mislead the million who admire
such captivating comfits.”
Rachel and Jenny Lind.—“I have seen and heard Misses Rachel and J. Lind.
The Jewess has a good voice,—far inferior, however, to that of Mrs. Siddons,—but
an ungraceful and often vulgar action. As to Miss Jenny, she sings very prettily; but
her highest note is a downright squall, and the buzz like a bee she can make (I have
heard boys in Annandale do something like it) is a trick,—not music.”
These are specimens of what may be called the
Malagrowtherism of Kirkpatrick Sharpe’s disposition,—his readiness
to snarl and snap at everything; but they leave unrepresented the two
special forms of his Malagrowtherism which strike one most
constantly and startlingly in his correspondence. Like Swift, one of
his constitutional resemblances to whom was an extreme personal
fastidiousness,—an extreme sensitiveness to anything about himself
that was offensive to eye, ear, or nostril,—he tended, in a most
inordinate degree, in his writings and letters, as if by revenge against
this constitutional nicety, to descriptions and imaginations of the
physically nasty; and, like Swift also, and probably from some similar
radical cause, he tended, in a most inordinate degree, to sexual
allusions, and to all scandals and speculations of the sexual order.
Illustrations will not be expected here, but will be found in sufficient
number in the volumes which Mr. Allardyce has edited. Mr.
Allardyce has been a bold editor; for there are in the volumes
passages of both the specified kinds that verge on the bounds of what
many people nowadays might regard as the unpublishable. Some of
these passages, it is curious to observe, occur in letters to Sharpe’s
lady-correspondents; one or two of whom, it is also curious to
remark, do not seem at all discomposed, but even,—those were the
days of the Regency!—reciprocate with due elegance. The worst of
the matter is that poor Sir Walter himself, honest man! does not
escape uninvolved. In one or two frank moments, knowing his
friend’s tastes, he had sent him communications which he thought
would suit them; and lo! these now in printed black and white!
Hurrah for old Peveril all the same! What can ever smirch him?
It would be wrong to leave our readers with the impression that
Charles Kirkpatrick Sharpe was nothing more than a Sir Mungo
Malagrowther of the first half of the present century. At the back of
his Malagrowtherism, as appears from plenty of testimony in these
volumes, there was much gentlemanly courtesy, a good deal of
kindliness and willingness to oblige, a highly cultivated critical
judgment in minute matters of art and literature, a sensitiveness to
whatever of the fine and poetical in Scottish tradition he could
discern amid the gross and scandalous, and, most especially, a real
sense of humour. In this last particular his fondness for little scraps
of whimsical or nonsensical verse may be taken as a sure sign. There
must have been some heart of intrinsic fun in the man who could go
about in the streets, or sit alone in his room, repeating to himself, as
we know he did, such scraps as these:—
“Yours till death, till death doth come,
And shut me up in the cold tum.”

“What is impossible can’t be,


And never, never comes to pass.”

“Hey, the haggis o’ Dunbar,


Fatharalinkum feedle;
Mony better, few waur,
Fatharalinkum feedle.”

Above all, we must remember how many attached friends


Kirkpatrick Sharpe had drawn around him in the course of his life,
and how all that survived of the earliest of these kept up their liking
for him, and an affectionate intercourse with him, to the last. In
September 1831, when the dying Scott was departing on his final
journey to the Mediterranean in quest of health, almost the last
friend he wrote to was his “Dear Charles”: and the letter contained
these words—“I should like to have shaken hands with you, as there
are few I regret so much to part with. But it will not be. I will keep my
eyes dry if possible, and therefore content myself with bidding you a
long, perhaps an eternal, farewell.” That, surely, is a testimony by
itself. All in all, then, need we wonder at the rumour that there are
some persons in Edinburgh now so peculiarly tempered, or so ill-
satisfied with their present mercies, that they would be willing to
exchange any three or four of those whom they are pleased to
characterise as the more insipid present celebrities of the town for
the re-apparition among us of that crabbed old gentleman who was
to be seen forty years ago in the Edinburgh streets, with his light-
brown wig, faded blue surtout, ribbon-tied pumps, and green silk
umbrella?
JOHN HILL BURTON[49]

Dr. Hill Burton used to be a little annoyed by the praises


bestowed on him for his Book-Hunter. He had written books far
more laborious and important, he thought; and why should the
public, why should his own friends even, be always paying him such
special compliments on account of a mere piece of literary bye-play?
The feeling was natural on Dr. Burton’s part; and it is certainly
not to this casual production of his, published originally in 1862, that
one would now point as the most solid exhibition of his powers. Yet
the public were not wrong in their extraordinary fondness for The
Book-Hunter. Not only was it a book of deliciously amusing matter,
such as one prays for on a dull evening or a rainy day; but it was
pervaded, in an unusual degree, by the flavour of the author’s own
peculiar character. If not the most valuable of Dr. Burton’s writings,
it is the most thoroughly Burtonian. Hence a real propriety in the
form of the present republication. If any one of Dr. Burton’s books
was to be converted, by the care of his publishers, into a memorial of
himself, and set forth, therefore, in all the beauties of quarto size,
thick ribbed paper, wide margins, and gilt binding, and with the
accompaniments of a portrait, illustrative vignettes, and a prefixed
biography, which could it be but The Book-Hunter? Messrs.
Blackwood have done well in perceiving this, and in making
reaccessible such a famous book about books, unfortunately so long
out of print, in a new edition devised so expressly, in the first place,
for book-lovers of very æsthetic tastes and correspondingly superior
purses.
No need at this time of day to revert to the book itself for
description of the richly humorous variety of its contents, or for
specification of the parts that are most fascinating and memorable.
No need either to point out the errors into which the author
sometimes fell in his hurry, and some of which remain in the present
text,—as, for example, the extraordinary blunder of making Gilbert
Rule “the founder and first Principal of the University of Edinburgh.”
We prefer attending to what is really the most important, as well as
the most charming, feature of distinction between this new edition of
The Book-Hunter and the older and smaller editions. Biographic
sketches of Dr. Burton, some of them in the shape of obituary
notices, have already made the public acquainted with the main facts
of his life; but there has been no such full, intimate, or interesting
account of him as that furnished in the “Memoir of the Author”
which opens the present volume, and bears the signature of his
widow, “Katharine Burton.” Consisting of no fewer than 104 pages,
and sketching the whole life with sufficient continuity, and with a
pleasant abundance of personal detail, it is exactly the kind of
biographical introduction that one would desire to see prefixed to the
most characteristic work, or to the collected works, of any deceased
author. We should have been grateful for so much information about
Dr. Burton and his habits in whatever form it had been
communicated; but the form itself deserves praise. Although there
has been evidence of Mrs. Burton’s literary ability and skill in former
writings of hers, in none of them has she been more successful than
in this. The style is easy; and the narrative is managed throughout
with an admirable combination of fidelity to fact, dutiful affection for
the subject, and artistic perception of what is historically significant,
or racy, or picturesque. One is struck, also, by the frank candour of
the writer, her abstinence from exaggeration, her resolution that Dr.
Burton should be seen in her pages exactly as he was. In two or three
passages this honesty of the writer, so rare in biographies by
relatives, comes upon the reader with the effect of a surprise.
In the first portion of the Memoir we are with young Burton in
Aberdeen, where he was born in 1809, and where he mainly resided
till 1830. We see him in his boyhood and early youth, growing up
hardily among the quaint and old-fashioned domesticities of his
maternal relatives, the Patons of Grandholm, or moving about
between the two almost contiguous towns, the main Aberdeen and
the smaller Old Aberdeen, that share the mouths of the Dee and the
Don. By-the-bye, why does Mrs. Burton lavish all her affection on
Old Aberdeen, calling it “a sweet, still, little place,” and dilating on
the charms of its college and cathedral and antique streets, while she
has nothing more to say for New Aberdeen than that it is “a highly
prosperous commercial city, as utterly devoid of beauty or interest as
any city under the sun”? About Old Aberdeen all will agree with her;
but who that really knows the Granite City will agree with her about
the New? Is it nothing to be able to walk along the whole length of
her noble Union Street, whether on fair summer mornings, when the
sun is shining, or again in the frosty winter nights, when the eye is
held by the undulating perspective of the lamps, and the very houses
glitter keenly in the starlight, and the aurora borealis is seen dancing
at its best in the northward sky over the chasm from Union Bridge?
Is it nothing to saunter down by the bustling quays and ship-yards,
and thence to the extreme of the harbour, where the great out-jutting
pier of stonework commands the miles of breakers and of sandy
beach to the left, and spikes the wrath of the German Ocean?
To young Burton, at all events, these and other sights and
experiences of his native city were by no means nothing. Familiar,
like all other Aberdonians, with the quiet little old town of the Don,
he was a nursling more peculiarly of the new town of the Dee,—
historically the older town, after all. It was at the Grammar School of
New Aberdeen that he received his first instruction in Latin; and,
when he passed to the University, it was not to King’s College in Old
Aberdeen, but to the amorphous hulk of a building, off the
Broadgate, in the New Town, then famous as Marischal College and
University, where Dugald Dalgetty had been educated long before
him. For a while, indeed, it seemed as if Burton was to be a denizen
of New Aberdeen all his days. Hardly had he left the University when
he was apprenticed to an Aberdeen writer, and began the drudgery of
officework, with a view to being an Aberdeen writer himself. Two
passions, however, had already been developed in him, which made
the prospect of such a life unendurably irksome. One was a passion
for rambling about the country. To the last Dr. Burton was an
indefatigable pedestrian, thinking nothing of a walk of fifty or even
sixty miles in a day, over any tract of country and in any kind of
weather; and the habit, Mrs. Burton tells us, and proves by letters,
had been formed in his boyhood. Nothing more common with him
then than to set off, in the holiday season, with a pound in his pocket,
accomplish some incredible distance on that sum in the
Aberdeenshire, Banffshire, or Morayshire Highlands, and reappear,
draggled and footworn, when the sum was spent. His other passion
was for literature. Letter-writing he disliked, and avoided as much as
he could; but for every other purpose he had always a pen in his
hand. Heaps of early manuscript of his, Mrs. Burton informs us, are
yet extant, conspicuously weak in the spelling, but showing an
extraordinary versatility of taste in the matter. He wrote verse as well
as prose, drama as well as narrative, but had a special propensity to
terrific prose-stories of the blood and murder sort. There were
newspapers in Aberdeen, and even a magazine, at that date; and,
where editors were so good-natured and not over-burdened, it was
not difficult for a clever young scribbler to get a percentage of his
writings into print. The Memoir does not give us particulars; but
Aberdonian legend still preserves the memory of those old days
when young Burton, young Joseph Robertson, young Spalding, and
others, began their literary lives together, and had no higher
ambition as yet than astonishing the Devanha and being read in the
Gallowgate.
Released, by happy chance, from his detested Aberdeen
writership, Burton came to Edinburgh in November 1830, at the age
of one-and-twenty, and was able, by passing some forms of
examination, which seem to have been easier and more rapid than
the corresponding forms now, to qualify himself at once for the
Scottish Bar. He was called in 1831; and from that date he was a
citizen of Edinburgh, never leaving it save for one of his country
rambles, or for an occasional visit to London or the Continent. From
that date, too, his membership of the Bar leading to little or no
practice, but only to more and more distinct recognition of him as
one of the Whig politicians of the Parliament House, literature was
his avowed profession.
The fifty years of Burton’s Edinburgh life are sketched for us in
Mrs. Burton’s Memoir with chronological and topographical
precision. The substance is as follows:—
The thirteen years of his continued bachelorship, from 1831 to
1844, when he was domiciled with his mother and sister, first in
Warriston Crescent, and then in Howard Place, with a little summer
cottage at Brunstane, were a period of extraordinary and most varied
literary industry, chiefly anonymous. He wrote for newspapers and
reviews; he wrote schoolbooks and other compilations; he wrote no
one knows what or how much. “Dr. Burton’s whole resources at this
time,” we are informed, “were derived from his pen.”
It was the same during the five years of his first married life,
from 1844 to 1849, when he and his wife resided in Scotland Street,
and then in Royal Crescent, his mother and sister having taken up
house by themselves,—not at Brunstane, which was given up about
this time,—but at Liberton Bank. It was during those five years,
however, that, while still engaged in a great amount of miscellaneous
hackwork, he emerged into independent authorship in his Life and
Correspondence of David Hume, his Lives of Lord Lovat and
Duncan Forbes of Culloden, his Benthamiana, and his Political and
Social Economy,—the last written for the Messrs. Chambers. This
was the time, too, of his fullest relish for general companionship, his
most frequent appearances at Edinburgh dinner tables, and perhaps
his highest reputation for humorous sociability and powers of table
talk.
The sad death of his wife in 1849, leaving him a widower in his
fortieth year, with three young daughters, produced a change in that
respect from which he never quite recovered. He was all but
shattered by the blow, and went about for a time broken-hearted,
shunning all ordinary society, and finding relief only in aimless walks
by night and day, and in strenuous and solitary work. Through the
whole of his widowerhood, in fact, he remained very much of a
recluse, living laboriously with his children and his books, first in
Castle Street and then in Ann Street, and having intercourse only
with a few intimates: such as Joseph Robertson, John Ritchie,
Alexander Russel and other Scotsman friends, and Professor Cosmo
Innes. With the last of these, especially, he was in the habit of taking
long Saturday and Sunday walks; which ended generally in his dining
with the Innes family, the one guest at their table in Inverleith Row,
of a Saturday or Sunday evening. This, we believe, was the time of
the beginning of his important connection with Blackwood’s
Magazine, as it was certainly of the publication of his Narratives
from Criminal Trials in Scotland, his Treatise of the Law of
Bankruptcy in Scotland, and his History of Scotland from the
Revolution to the Extinction of the last Jacobite Rebellion. His
appointment in 1854 to the Secretaryship of the Scottish Prisons
Board, with a salary of £700 a year, made his circumstances easier,
and at the same time provided him with that regular occupation in
official business for so many hours every day which he thought
desirable for any man of letters. The appointment caused him to
remove to a largish, semi-rural house in Lauriston Place, backing on
the Meadows, the site of which is now occupied by the Simpson
Memorial Hospital.
In August 1855 he married his second wife,—the daughter of his
friend Cosmo Innes, and writer of the present Memoir. As is natural,
she devotes a considerable proportion of the Memoir to recollections
of the subsequent six-and-twenty years of her husband’s life. Till
March 1861 they remained in Lauriston Place,—where three more
children were born to Dr. Burton, a son and two daughters; but in
that month they entered on the tenancy of Craighouse, a quaint old-
sixteenth century fortalice, near the Braid Hills, and two miles out of
Edinburgh, on which they had set their hearts, partly for the charm
of its own ruinous picturesqueness, partly for its historical
associations with the reigns of Queen Mary and James VI., and partly
on account of the singular beauty of the views in its vicinity. Here,
having reduced the ruin into habitable and pleasant order, they lived
till 1878, on the verge of the Edinburgh world, and sufficiently close
to it for the daily business purposes of such an inveterate pedestrian
as Burton, but still so much out of it that the recluse evening habits
into which he had settled could be interrupted only when he chose,
whether by the reception of a friend or two now and then under his
own roof, or by the still rarer accident of a visit to some friend’s
house in town.
Incidents of those seventeen years at Craighouse, besides the
birth of his seventh child and youngest son, were his honorary
graduation as LL.D. by the University of Edinburgh, his election to
the membership of the Athenæum Club in London, his appointment
to the dignity of the Historiographership-Royal for Scotland, and his
honorary graduation as D.C.L. by the University of Oxford. These
honours were successive acknowledgments of that growth of his
literary reputation which had attended the appearance of such
results of his continued industry for Blackwood as his Book-Hunter
and his Scot Abroad, but, above all, the publication of his completed
History of Scotland in eight volumes. Hardly had this last, his
largest, work been finished when he projected his History of the
Reign of Queen Anne.
That work, however, prosecuted slowly and intermittently, and
requiring visits to London and to the Continent for its preparation,
was not concluded in Craighouse, but in another country house,
called Morton House, at the foot of the Pentland Hills, to which he
was reluctantly obliged to remove in 1878, when a new speculation
affecting the future property of Craighouse and its neighbourhood
dispossessed him from that much-loved home. The last three years of
his life, marked by the publication of his History of the Reign of
Queen Anne, in three volumes, and then, as if in final farewell to
authorship of any kind, by the sale of his library, were spent in this
Morton House; and here he died in 1881. As he had by that time
retired from his official duties in connection with the Prisons Board,
and had few business occasions for being in Edinburgh, he was even
more of a recluse at Morton than he had been before. Many of the
younger Edinburgh generation, however, that knew nothing of him
personally in his prime, must have a vivid recollection of casual
glimpses of him in those still recent years, when his stooping,
eccentric figure, very untidily dressed, and with the most battered
and back-hanging of hats, would be seen pushing rapidly along
Princes Street, or some other thoroughfare, with a look that seemed
to convey the decided intimation: “Don’t stop me; I care for none of
you.” But, if you did have a meeting with Burton in circumstances
that made colloquy possible, he was the most kindly of men in his
rough and unsophisticated way, with a quantity of the queerest and
most entertaining old lore, and no end of good Scottish stories.
For the filling-out of this mere chronological scheme with the
particulars that make it lively and interesting, the reader must go to
Mrs. Burton’s own pages. She has judiciously interwoven her own
narrative with a selection from the simple and chatty letters which,
with all his dislike of letter-writing, he did punctually send to his
family whenever he chanced to be absent from them. Of her account
of his domestic habits, and of the singular honesty which tempers, as
we have said, her affectionate estimate of his character all-in-all, the
following sentences, strung together from different parts of the
Memoir, will be a sufficient specimen here:—
“His defect in conversation was that he was a bad listener. His own part was
well sustained. His enormous store of varied information poured forth naturally
and easily, and was interspersed with a wonderful stock of lively anecdotes and
jokes. But he always lacked that greatest power of the conversationalist, the subtle
ready sympathy which draws forth the best powers of others. He was invaluable at
a dull dinner-table, furnishing the whole frais de la conversation himself.... His
mode of life at that time [during his residence at Lauriston Place and at
Craighouse] was to repair to the office of the Prison Board, in George Street, about
eleven. He remained there till four, and made it a matter of conscience neither to
do any extra-official writing nor to receive visits during those hours.... Returning
from his office to dinner at five, he would, after dinner, retire to the library for
twenty minutes or half-an-hour’s perusal of a novel as mental rest. His taste in
novels has been already described. Although he would read only those called
exciting, they did not, apparently, excite him, for he read them as slowly as if he
was learning them by heart. He would return to the drawing-room to drink a large
cup of extremely strong tea, then retire again to the library to commence his day of
literary work about eight in the evening. He would read or write without cessation,
and without the least appearance of fatigue or excitement, till one or two in the
morning.... Constitutionally irritable, energetic, and utterly persistent, Dr. Burton
did not know what dulness or depression of spirits was. With grief he was indeed
acquainted, and while such a feeling lasted it engrossed him; but his spirits were
naturally elastic, and both by nature and on principle he discouraged in himself
and others any dwelling on the sad or pathetic aspects of life. He has said that the
nearest approach he had ever felt to low spirits was when he had finished some
great work and had not yet begun another.... John Hill Burton can never have been
handsome, and he so determinedly neglected his person as to increase its natural
defects. His greatest mental defect was an almost entire want of imagination. From
this cause the characters of those nearest and dearest to him remained to his life’s
end a sealed book.... Dr. Burton was excessively kind-hearted within the limits
placed by this great want. To any sorrow or suffering which he could understand he
craved with characteristic impatience to carry immediate relief; and the greatest
enjoyment of his life, especially of its later years, was to give pleasure to children,
poor people, or the lower animals. Many humble folks will remember the bunches
of flowers he thrust silently into their hands, and the refreshment he never failed to
press on their acceptance in his own peculiar manner. He was liberal of money to a
fault. He never refused any application even from a street beggar.... No printer’s
devil or other chance messenger failed to receive his sixpence or shilling, besides a
comfortable meal.... Many of the ‘motley crew’ along with whom Dr. Burton
received his education fell into difficulties in the course of their lives. Application
from one of them always met with a prompt response. To send double the amount
asked on such occasions was his rule, if money was the object desired. In his earlier
life he would also spare no trouble in endeavouring to help these unfortunates to
help themselves. As he grew older he was less zealous, probably from being less
sanguine of success, in this service.”
The illustrations that accompany the Memoir deserve a word.
The portrait of Dr. Burton, etched by Mr. W. B. Hole, A.R.S.A., after
a photograph, and representing him walking away, with a book in his
hand, from an old book-stall near Candlemaker Row, is done to the
life, slightly tidied perhaps in the look of the costume, but catching
his gait and the keen expression of his eyes and face with wonderful
fidelity. Very faithful and pleasing, also, are the vignettes of
Craighouse Avenue and Craighouse itself, the view of a nook in the
library of Craighouse, and the vignette of Dalmeny Churchyard,
where Dr. Burton lies buried, all drawn by his daughter Miss Rose
Burton, and engraved by her sister Miss E. P. Burton.
DR. JOHN BROWN OF EDINBURGH[50]

Since the last session of our University, Edinburgh has lost two
of her citizens of literary mark. Dr. John Brown died, in his house in
Rutland Street, on the 11th of May, in the seventy-second year of his
age; and his friend, Dr. William Hanna, died in London on the 24th
of the same month, aged seventy-three. They were both buried in
Edinburgh. As I had the honour of knowing them both well, I cannot
let the present occasion pass without asking you to join with me in
remembering them affectionately. I could say much to you of Dr.
Hanna, the son-in-law and biographer of Dr. Chalmers. I could dwell
on the merits of his Life of that great man and of his other well-
known works, and on his fine liberality of intellect and the keen and
warm geniality of his Scoto-Irish heart. In this place, however, it is
naturally of Dr. John Brown that I feel myself entitled to speak at
some length. He was, in a sense, during the latter part of his life,
peculiarly our Edinburgh man of letters, the man most fondly
thought of in that character by many people at a distance. They had
begun, long before his death, to call him “The Scottish Charles
Lamb”; and the name is applied to him still by English critics.
Born at Biggar in Lanarkshire, in 1810, the son of the Secession
minister of that town, and of a family already in the third generation
of its remarkable distinction in the Scottish religious world as “The
Browns of Haddington,” our friend came to Edinburgh in 1822, when
he was twelve years old. His father had then removed from Biggar, to
assume that pastorate of the Rose Street Secession Church in this
city in which, and subsequently in his ministry in the Broughton
Place Church, and in his Theological Professorship in connection
with the Associate Synod, he attained his celebrity. When I first knew
Edinburgh there was no more venerable-looking man in it than this
Dr. John Brown of Broughton Place Church. People would turn in

You might also like