Professional Documents
Culture Documents
Felsefe Kitabı 1st Edition Will Buckingham John Marenbon Douglas Burnham Marcus Weeks Clive Hill Peter J King Full Chapter Download PDF
Felsefe Kitabı 1st Edition Will Buckingham John Marenbon Douglas Burnham Marcus Weeks Clive Hill Peter J King Full Chapter Download PDF
https://ebookstep.com/product/will-grayson-will-grayson-david-
levithan-john-green/
https://ebookstep.com/product/harry-potter-ve-felsefe-tasi-1st-
edition-j-k-rowling/
https://ebookstep.com/product/sosyoloji-kitabi-2nd-edition-
christopher-thorpe-chris-yuill-mitchell-hobbs-megan-todd-sarah-
tomley-marcus-weeks/
https://ebookstep.com/download/ebook-55574096/
Descoper■ ■i Punctele Forte Cu Testul Clifton
strengthsfinder 1st Edition Marcus Buckingham Donald O
Clifton Radu Nicolae Trif Lingvist Paul Moro■anu
https://ebookstep.com/product/descopera-ti-punctele-forte-cu-
testul-clifton-strengthsfinder-1st-edition-marcus-buckingham-
donald-o-clifton-radu-nicolae-trif-lingvist-paul-morosanu/
https://ebookstep.com/product/mindhunter-dans-la-tete-d-un-
profileur-1st-edition-john-douglas-mark-olshaker/
https://ebookstep.com/product/robotica-john-j-craig/
https://ebookstep.com/product/will-1st-edition-will-smith-mark-
manson/
https://ebookstep.com/product/enquete-royale-a-buckingham-1st-
edition-anna-cazine/
Bu bir Dorling Kindcrsley kitabıdır.
www.dk.com
FELSEFE KİTABI
Orijinal Adı The Philosophy Book
lngilizce Aslından Çeviren Emel Lakşe
1. Basım: 2011
MARCUS WEEKS
DOUGLAS BURNHAM
Yazar ve müzisyen, Marcus Weeks, felsefe
İngiltere, Staffordshire Üniversitesi'nde felsefe araştırmaları yapıyor. Yazarlık kariyerine başlamadan
profesörü olan Douglas Burnham, modern felsefe ve evvel öğretmen olarak çalışıyordu. Sanat ve popüler
Avrupa felsefesi üzerine pek çok makalenin ve kitabın bilim konusunda pek çok kitaba katkıda bulundu.
yazarı.
VE DIGERLERI...
CLIVE HILL
Yayıncılar ayrıca bu kitabın planlanması
Politik teori ve İngiliz tarihi konusunda ders veren aşamasındaki gayretleri ve desteği için İngiltere,
Clive Hill, özellikle entelektüellerin modern dünyadaki Camberwell Sanat Koleji 'nde felsefe ve eleştirel kuram
rolü ile ilgileniyor. üzerine dersler veren Richard Osborne'a ve Rehber
Dizin'in bir araya getirilmesindeki yardımları için
Stephanie Chilman'a teşekkür eder.
PETER J. KING
İngiltere, Oxford Üniversitesi'ndeki Pembroke
Koleji'nde felsefe doktoru olan Peter J. King, son olarak
One Hundred Philosophers: A Guide to the World's
Greatest Thinkers kitabını yazdı.
İÇİNDEKİLER
RÖNESANS VE DEVRİM
AKIL ÇAGI ----
ÇAGI
1500-1 1750-1900
154 İnsan özgür doğar oysa 186 Her insan dünyanın sınır
her yerde zincire larını kendi vizyonunun
vurulmuş olarak yaşar sınırlarına göre çizer
112 İnsan bir makinedir e es ousseııu 1\rffi r Sc o en a
Tfi a s
160 İnsan pazar 189 Teoloji antropolojidir
116 Düşünüyorum öyleyse hayvandır =- budwig Andreas Feuerbach
t"';' �;,o.; ��
190 Birey kendi bedeni ve
zihni üzerinde mutlak
olarak egemendir
.
JOhn Stuart M
134 İki tür gerçek vardır: 204 Bir yurttaş bir an için bile
akılcı gerçekler ve olgusal olsa vicdanını yasa koyucu
gerçekler nun eline bırakmalı mıdır?
acı
· Leibniz
228 Sadece sorunlarla karşılaş 257 Mantık, felsefenin son 274 Dünyayı görebilmek için
tığımızda düşünürüz bilimsel unsurudur alışılageldik kabullerimizi
Jotın:J)6wey Rudol ;eaJrulp kırmalıyız
Ma�-;Pon
232 Geçmişi hatırlayamayanlar 258 Bir insanı tanımanın tek
onu tekrar etmeye yolu onu umut olmadan 276 Erkek insan olarak
mahkumdurlar sevmektir tanımlanır, kadınsa dişi
George Waiter;:B Simon•ni..-to
-ımırnr
233 Bizi birey yapan 259 Her gerçek doğru olmaya 278 Dil bir sosyal sanattır
çektiğimiz acılardır bilir Herbert!Ml!fCUse W' Van OımarrQuine
Mig:uel d&Unamuno
260 Tarih bize ait değildir, biz 280 En temel özgürlük
234 Yaşama inanın ona aitiz zincirlerden kurtulmaktır
Williamdu."Bois arutSeorg::Gadamer Isıııtıı:lcllerlm
236 Mutluluğa giden yol 262 Bilimsel bir teorinin gerçe 282 Bir dağ gibi düşün
çalışmanın düzenli olarak ği yansıtması ancak yanlış e;N!R!iıs
azaltılmasından geçer lanabilirliğe açık olmasıyla
Bertrana Russell mümkündür 284 Yaşam afl;lamı olmasaydı
K-arl PQ!;>pEl{ çok daha iyi yaşanırdı
240 Aşk bilgi yetersizliğinden AJlıeL+Gafill:IS
bilgi zenginliğine uzanan 266 Zeka ahlaki bir
bir köprüdür Max Scheler kategoridir Ti:ıeOOoLAdoı:ntı
ÇAGDAŞ
322 Düşünce aykırılıklardan
beslenir
Helene Ciıroırs
elsefe sadece dahileri değil rini öğretmek için "okullar" kur olan hiçbir büyük fikir bırakmamış
tartışmayı ateşlemiş, yeni ve taze kadar basitçe cevaplanacak türden mizi düşündüklerimizi gerçekten
fikirleri teşvik etmiştir. değildir. bilip bilmediğimizden ve ona duyu
Ancak bu felsefi soruların hala Bizler de evrenin bir parçası larımızla inanmakla bir şekilde
münazara edilmekte ve tartışıl şeklinde var olduğumuz için metafi "kandırılmadığımızdan" emin ola
makta olması garip değil midir? zik aynı zamanda insan varoluşu mayız.
Düşünürler neden kesin cevaplar nun doğasını ve bilinçli bir varlık
verememektedirler? Filozofların a olmanın ne anlama geldiğini de de Mantılı: ve dil
sırlardır üzerlerinde kafa patlattığı ğerlendirir. Etrafımızdaki dünyayı Düşünce, daha sonradan bizi sonu
bu "temel sorular" nelerdir? nasıl algılıyoruz ve her şey bizim al ca götürecek bir düşünceler dizisini
gımızdan bağımsız var olabilir mi? inşa etmekte kullanılabilecek ifade
Varoluş ve bilgi Zihnimiz ve bedenimiz arasındaki lerin gerçeğinin saptanmasına da
İlk gerçek filozoflar bundan 2500 yıl ilişki nedir ve ölümsüz ruh diye bir yanır. Bugün bu bize apaçık görü
kadar önce antik Yunan' da ortaya şey var mıdır? Metafizik alanı varo nebilir ama akılcı bir tartışma inşa
çıktıklarında merak duyularını u luşla ilgili sorularla uğraşır, ontoloji etme fikri felsefeyi ilk filozoflardan
yandıran çevrelerindeki dünya ol (varlıkbilim) Batı felsefesinin çoğu önce mevcut olan batıl ve dini açık
muştu. Yeryüzünü ve onu dolduran nun temellerini oluşturur. lamalardan ayırmaktaydı. Bu düşü
çeşitli yaşam türlerini; güneşi, ayı, Bir zamanlar filozoflar genelge nürlerin, fikirlerinin geçerliliğinden
gezegenleri ve yıldızları; iklimler, çer bilgileri mantık testinden geçir emin olmak için bir araç geliştirme
depremler ve ay-güneş tutulmaları meye kalkıştılar ve başka bir temel leri gerekiyordu. Onların düşüncele
nı gördüler. Bütün bunları açıkla soru ortaya çıktı: "Nasıl biliyoruz?" rinden, zaman içinde yavaş yavaş
manın -tanrılar hakkındaki gele Doğa incelemeleri ve bilginin sınır gelişen bir akıl yürütme tekniği ola-
neksel mitler ve efsaneler değil me ları felsefenin ikinci önemli dalını,
raklarını ve zekalarını tatmin ede epistemolojiyi oluşturdu.
cek bir şeylerin- peşine düştüler. İlk Epistemolojinin merkezinde bil
''
filozofları meşgul eden ilk soru: "Ev giyi nasıl kazandığımız, bildikleri
ren neden yapılmıştır?" idi ve bu mizi nasıl bildiğimiz; bazı (ya da
soru çok geçmeden genişleyerek: tüm) bilginin doğuştan mı geldiği
"Var olan her şeyin doğası ne?" ha ya da yaşayarak mı öğrendiğimiz Hurafeler yeryüzünü ateşe
lini almıştır. bulunur. Yalnızca mantık yürüterek verir, felsefe ise alevleri
Bu günümüzde felsefenin meta bir çcylei bilebilir miyiz? Doğru akıl söndürür.
fizik adını verdiğimiz dalıdır. Her yürütmek için bilgimize güvenme Voltaire
ne kadar orijinal sorunun büyük ye ihtiyaç duyduğumuzdan bunlar
kısmı modern bilim tarafından ce
vaplandıysa da, "Hiçbir şey olmaya
felsefi düşünce için can alıcı soru
lardır. Aynı zamanda bilgimizin a ''
cağına nasıl oluyor da bir şeyler olu lanını ve sınırlarını belirlemeye de
yor?" gibi metafizikle ilgili sorular o ihtiyaç duyarız. Aksi halde bildiği-
14 GiRİŞ
rak, mantık doğdu. Önceleri sadece Sorunun büyük bir kısmı felsefi den münazara !arda Sokrates hayatı
bir tartışmanın tutarlılığının olup mantığın, matematiğin aksine, sayı yaşama yöntemlerimiz ve önemli
olmadığını analiz etmek için yararlı lar ve sembollerin yerine kelimelerle kabul ettiğimiz şeylerle ilgili varsa
bir gereç olan mantık kurallar ve ifade edilmesi ve dildeki doğuştan yımlara meydan okumuştur.
düzenler geliştirdi ve çok geçme gelen anlaşılmazlıklara ve anlatım "İyi" bir hayat sürmenin, adalet ve
den giderek genişleyen felsefe ko bozukluklarına açık olmasından olu mutluluk gibi kavramların gerçekte
nularının başka bir dalı olarak ken şur. Mantıklı bir argüman inşa et ne anlama geldiğini ve bunlara na
di başına bir alan haline geldi. mek dili dikkatli ve doğru kullanma sıl ulaşabileceğimizi; nasıl davran
Felsefenin büyük kısmı gibi yı, düşündüğümüz anlama geldikle mamız gerektiğinin araştırılması
mantığın da bilimle ve özellikle ma rinden emin olmak için ifade ve ar felsefenin etik (ya da ahlaki felsefe)
tematikle yakın bağları vardır. Bir gümanlarımızı test etmeyi ve baş dalının temellerini oluşturur ve söz
mantık argümanının temel yapısı, kalarının argümanları üzerinde çalı konusu dal estetik olarak bilinen
bir önermeden yola çıkıp bir dizi şıyorsak sadece geçtikleri mantık güzellik ve sanatın neden oluştuğu
basamaktan geçerek sonuca ulaşan zincirini değil aynı zamanda kullan sorusundan doğmuştur.
matematik kanıtınınkiyle aynıdır. dıkları dili ve vardıkları sonuçların Bireysel yaşamlarımız hakkın
Bu nedenle filozofların apaçık, inkar tutarlılığını da analiz etmeyi gerek daki etik sorular üzerinde kafa yor
edilemez örnekler için matematiğe tirir. Bu süreçten felsefenin 20. yüz mak, içinde yaşamak isteyebilece
başvurmaları ya da Pisagor' dan yılda yeşeren yeni bir dalı, terimleri ğimiz tür bir toplum -bu toplumun
Rene Descartes'a ve Gottfried ve anlamlarını araştıran dil felsefesi
Leibniz'a kadar büyük düşünürlerin ortaya çıkmıştır.
çoğunun aynı zamanda başarılı
matematikçiler olmalarında da şa
şırtıcı bir yan yoktur.
Her ne kadar mantık, felsefenin
Ahlak, sanat ve politika
Dil muğlak olduğu için filozoflar fel
sefi sorulara cevaplar ararlarken an
''
en kesin ve "bilimsel" dalı, her şe lamları netleştirmeye de girişmiş Ah felsefe, yaşamın rehberi!
yin doğru ya da yanlış olduğu bir a lerdir. Sokrates'in Atinalı yurttaşla Ah erdemleri arayan,
lan olarak görünse de konuya ya ra sorduğu türden sorular onların kötülükleri kovan!
kından bir bakış bu kadar basit ol belli kavramlar hakkında esas ola Biz ve insanlık tarihi sensiz ne
madığını gösterir. 19. yüzyılda ma rak neye inandıklarını ortaya çıkar
yapardık?
tematik alanındaki ilerlemeler man maya da çalışır. Sokrates hem�eıi
Çiçero
tığın Aristoteles tarafından belirle lerine, "Adalet nedir?" veya "Güzel
nen kurallarının doğruluklarını sor lik nedir?" gibi basit gibi görünen
guladı ama antik çağlarda bile Ele
alı Zenon'un ünlü paradoksları ha
tasız gibi görünen argümanlardan
sorular sorarken bunu sadece an
lamları aydınlatmayı değil aynı za
manda kavramların kendilerini de
''
saçma sonuçlara ulaşmışlardı. araştırmayı hedeflemiştir. Bu tür-
GiRiŞ 15
nasıl yönetileceği, yurttaşların hak Çin ve Hindistan' da ortaya çı tafizik sorular sorarlarken ilk Çirili
ve sorumlulukları gibi konular- hak kan Doğu felsefelerinde (özellikle filozoflar dinin bunlarla yeteri kadar
kında düşünmeye başlamak için Taoizm ve Budizm' de) felsefe ve din uğraştığını düşünmüşler ve onun
doğal bir adımdır. Felsefenin önem arasındaki çizgiler, en azından Batı yerine ahlaki ve politik felsefeyle il
li dallarından sonuncusu olan poli düşünce yöntemine göre, daha be gilenmeyi seçmişlerdir.
tik felsefe bu düşüncelerle ilgilenir lirsizdir. Bu da Batı ve Doğu felsefe
ve filozoflar Platon'un Cumhuri leri arasındaki en önemli farklardan Sağduyuyu takip etmek
)•et'inden Kari Marx'ın Komünist biridir. Doğu felsefeleri her ne kadar Felsefe bize tarihteki en önemli ve
Manijes/o'suna kadar toplumun genellikle ilahi bir esin ya da dini etkili fikirlerden bazılarını kazan
kendi inandıkları doğrultusunda bir dogmanın sonucu değillerse de dırmıştır. Bu kitap en ünlü filozofla
nasıl organj.ı:e edilmesi gerektiği ile sıklıkla, bizim inanç meseleleri ola rın fikirlerini, iyi bilinen sözleriyle
ilgili modelleri ortaya çıkarırlar. rak adlandudığımız konularla içli veya görüşlerinin kısa özetleriyle o
dışlıdır. Felsefi akıl yürütme Yahu kurlarına sunmaktadır. Felsefedeki
Din: Doğu ve Batı di-Hıristiyan ve İslam dünyasında en çok tanınan söz hiç kuşkusuz
Felsefenin çeşitli dalları sadece bir inancı doğrulamak için kullanılma Descartes'ın "cogito, ergo sum"
birleriyle bağlantılı olmakla kalmaz sına rağmen inanç ve iman Doğu (genellikle Latince'den "Düşünüyo
lar aynı zamanda ciddi şekilde ör felsefesinin, Batı' da örneği bulun rum, öyleyse varım" şeklinde tercü
tüşürler ve bazen hangi fikrin hangi mayacak şekilde, önemli bir parça me edilen) cümlesidir. Bu söz aynı
alana ait olduğunu söylemek zordur. sını oluşturur. Doğu ve Batı felsefe zamanda felsefe tarihindeki en ö
Felsefe ayrıca aralarında bilim, ta leri başlangıç noktaları bakımından nemli fikirlerden biridir ve düşünce
rih ve sanatın da bulunduğu birbi da farklıdırlar. Antik Yunanlar me- tarihinde bizi modern çağa taşıyan
rinden farklı pek çok konuya da el bir dönüm noktası olarak kabul edi
uzatır. Başlangıcında din dogmala lir. Bu söz kendi başına pek fazla
rını ve batıl inançları sorgulayan anlam ifade etmez. Kesinliğin do
''
felsefe ayrıca "Tanrı var mıdır?" ve ğası hakkındaki bir dizi argümanın
ya "Ruhlarımız ölümsüz mü?" gibi sonucudur ve ancak ona giden
sorularla dinin kendisini de inceler. mantığı incelediğimizde bir anlam
Bu soruların kökleri metafiziktedir İyi ya da kötü yoktur, onları ifade etmeye başlar. Ve ancak
ancak etik üzerinde etkileri de bu düşüncelerimiz yaratır. Descartes'ın bu fikri -ve bu sonu
lunmaktadır. Örneğin bazı filozoflar cun etkilerini- nereden çıkardığını
William Shakespeare
ahlak duygumuzun Tanrı' dan mı anladığımızda önemini anlarız.
geldiği yoksa tamamen insani bir Bu kitaptaki fikülerin çoğu ilk
kurgu mu olduğunu araştırmışlar
dır ve bu da insanoğlunun özgün i '' bakışta anlaşılmaz gelebilir. Bazı
ları çok aşikarken diğerleri para
radesinin nereye kadar gittiği ile il doksal ve sağduyuyu hiçe sayar.
gili tartışmayı ateşlemiştir. Hatta Bertrand Russell'ın biraz da
16 GİRiŞ
uçuk olan " felsefenin sırrı konuşul çalışmalarının analizi ya da düşüncelerimizi organize etmeyi
maya değmez görünecek basitlikte eleştirisinden doğmuştur. Bu öğretmişlerdir. Unutmamalıyız ki
bir şeyle başlayıp kimsenin inana sonuncular nesiller ya da yüzyıllar bu fikirler bir filozofun
mayacağı kadar karmaşık bir so boyu sürebilecek bir mantık düşüncelerinin sadece küçük bir
nuçla bitirmektir" tanımlamasını zincirinin bir bölümünü oluşturur kısmı; genellikle uzun bir mantık
doğrular nitelikte bile olabilirler. veya belirli bir felsefe "Okul"unun zincirinin sonucudur.
Peki o zaman bu fikirler neden ö ana fikri olabilirler.
nemlidirler? Büyük filozofların çoğu fikirleri Bilim ve toplum
birbirine bağlayan entegre felsefe Bu fikirlerin etkileri felsefenin
Düşünce sistemleri "sistemleri" oluşturmuşlardır. alanını da aşmıştır. Bazıları ana
Bu kitapta sunulan teorilerden Örneğin evrenin ve insan ruhunun akım bilim, politika veya sanat
bazıları düşünce tarihinde kendi belirli bir metafizik görüntüsüne hareketlerinin doğmasına öncülük
türlerinin ilk örneklerini filozofların nasıl öğrendiğimizle etmiştir. Bilimle felsefe arasındaki
oluşturmaktadırlar. Bunların ilgili görüşleri üzerinden ilişki bir ileri bir geri gider; fikirlerin
sonuçları bize şimdi gayet açık ulaşılmıştır. Bunun, filozofun bizim birinden diğeri oluşur. Aslında
gözükse de geriye bakıldığında ne tür bir yaşam sürdüreceğimize felsefenin, bilimsel metot ve
kendi dönemlerinde şaşırtıcı ve ne tip bir toplumun ideal uygulamaların arkasındaki
biçimde yenidirler ve görünürdeki sayılacağı konusuna etkileri vardır. düşünceler üzerinde çalışan bir dalı
basitliklerine rağmen doğal Ve sonuçta tüm bu fikirler sistemi, vardır. Sağduyulu düşüncenin
karşıladığımız şeyleri yeniden daha sonra gelen filozoflar için bir gelişmesi matematiğin evrilerek
incelememizi sağlarlar. Burada başlama noktası oluşturmuştur. dünyayı sistematik gözlemlere
sunulan ve paradokslar ya da Bu fikirlerin hiçbir zaman dayanarak açıklayan bilimsel
sezgiye karşı önermeler gibi "modası geçmiş" sayılmayacağını
görünen teoriler bizim kendimiz ve da anımsamalıyız. Vardıkları
dünya hakkında varsayımlarımızın sonuçların kendilerinden sonra
''
doğruluğunu gerçekten gelen filozoflar tarafından
sorgulamamızı sağlayan fikirlerdir yanlışlıkları kanıtlanmış olsa da
ve aynı zamanda her şeyi nasıl hala bize anlatacakları çok şey
gördüğümüzle ilgili yeni yöntemler vardır. Aslında yüzyıllar boyunca Kuşku gerçeğe götüren
düşünmemize neden olurlar. göz ardı edilen pek çok fikrin ilk adımdır.
Buradaki fikirlerden filozofların şaşırtıcı derecede ileri görüşlü Denis Diderot
üzerinde hala kafa yordukları pek oldukları sonradan kanıtlanmıştır.
çok mesele doğmuştur. Bazı fikirler
aynı filozofun farklı alanlardaki
Örneğin antik Yunan atomcuları.
Daha da önemlisi bu düşünürler ''
düşünce ve teorileriyle bağlantılıdır felsefi süreçleri, düşünce
ya da başka bir filozofun yöntemlerini kurmuş ve
GİRiŞ 17
''
içinde yaşadıkları dönemin ruhunu kullandıkları felsefi stillerini de
yansıtan unsurlar da görürüz. hayranlık uyandırıcı bulabiliriz. Bu
Burada adı geçen filozoflar farklı yazılar düşündürücü oldukları
kişilikler olarak ortaya çıkmışlardır; kadar büyük sanat eserleri gibi Düşünce sadece başkalarıyla
bazıları karamsarken diğerleri canlandırıcı, matematik kanıtları değil kendimizle de düştüğü
iyimserdir; kimileri titiz ve özenli kadar zekice ve bir yemek sonrası
müz fikir ayrılıklarıyla başlar.
kimileri kapsayıcıdır; bazıları konuşmacısı kadar nüktedan
Eric Hoffer
kendilerini kısa ve öz olarak ifade olabilirler.
ederken bazıları anlaşılması zaman Felsefe sadece fikirlerden ibaret
alan ağır, soyut, şiirsel bir dil
kullanırlar. Bu fikirleri orijinal
metinlerden okursanız sadece
değildir, aynı zamanda bir düşünce
yöntemidir. Genellikle doğru ya da
yanlış cevaplar yoktur ve farklı
''
söylediklerine katılıp katılmamakla filozoflar bilimin -ve dinin de-
20 GİRİŞ
Mlletli Thales,
bilinen ilk Yunan
filozofudur, içinde Fikirlerini şiir halinde
yaşadığımız dünya yazan son Yunan
hakkındaki sorulara filozofu Empedokles'in
sağduyulu cevaplar dört Klasik elem ent
arar. Teorisini açıklaması.
i
MÖ 624-546
i
MÖ 551 MÖ 480
i
MÖ Y. 460
MÖ 569 MÖ 508 MÖ 469 MÖ 404
�� Felsefe ve matematiği
nbuyukYunan
�
t/
unan şehir
devleti Atina,
ı
Sorgulama yöntemleri
kendisinden sonraki Batı
dü . . n demokratik bir felsefesinin büyük
� anayasayı benimser. kısmının temellerini
oluşturan Sokrates'in
dajumu.
1•
nsanlık tarihinin başlangıcın-
dan beri insanlar dünya ve ken
zamanda sağduyulu düşünce süre
cinin tümünü ve tatmin edici açık
!imsel düşüncenin doğmasında ö
nemli bir etki yaratmıştır.
dilerinin dünyadaki yeri hak lamaların nelerden oluşması gerekti
kında sorular sormuşlardır. İlk top ği ile ilgili görüşünü bıraktı. Thales Klasik Yunan felsefesi
lumlar için en temel sorulara cevap bu nedenle genellikle ilk filozof ola Yunan şehir devletlerinin önemle
lar dindeydi, tanrıların eylemleri ev rak kabul edilir. rinin artmasıyla birlikte felsefe de
renin işleyişini açıklamış ve insan İlk filozofların üzerinde durdukla İyonya'dan tüm Yunan dünyasına
medeniyeti için bir çerçeve oluştur rı en önemli başlık Thales'in temel ve özellikle Atina'ya yayıldı; şehir
muştu. sorusuydu: "Dünya neden yapıllllJli.:. hızla Yunanistan'ın kültürel mer
Ancak bazı insanlar geleneksel 7" Cevapları bilimseld üşüncenin kezi haline geldi. Filozofların ·�
- ·
dini açıklamaları yetersiz bularak temellerini ve bilimle felsefe arasın ·ıd izi ıl biliyoruz?" ya da
geleneklere ya da dine değil akla . da bugün de geçerli olan ilişkiyi o J:iayatlarımızı nası ya amalıyız?"
dayanan cevaplar aramaya koyul luşturdu. Pisagor'un, dünyayı ilk gibi yenı sorular ekleye rekfelsefe
dular. Bu kayma felsefenin doğma madde olarak tanımlanabilecek bir nin kapsamını genişlettikleri yer
sına ve bilinen ilk büyük düşünür kavramın terimleri yerine matema de yine burası oldu'. Kısa süreli a
olan -günümüzde Türkiye' de bulu tiksel terimlerle araştıran çalışmala ma etkileri bakımından büyük Kla
nan bir Yunan yerleşim birimi olan rı ümmıli bir dönüm noktası yarattı. si k Yunan felsefesi dön emi ni baş
Miletli Thales'in ortaya çıkmasına O ve öğrencileri kozmosun yapısını latan da yine bir Atina'Jı olan
neden oldu . Thales evrenin doğasını sayılar, oranlar ve geometriyle tarif Sokrates'ti. Ardında hiç yazılı me
araştırmak içın aklıkullandı ve aynı ettiler. Bu matematiksel ilişkilerin tin bırakmadığı halde fikirleri o ka
<Şeyi yapmaları için başkalarını da bazıları Pisagor ve öğrencilerine dar önemliydi ki felsefenin yolunu
teşvik etti. Kendisini izleyenlere sa mistik anlamlar yüklediyse de evre çizmekte kullanıldı ve ondan önce
dece bulduğu cevapları değil aynı nin sayısal olarak açıklanması bi- ki filozoflar "Sokrat öncesi" olarak
ANTiK DÜNYA 21
i
MÖ Y. 385
r
MÖ Y. 332-Mö 265
i
MS Y. 100-MS 178
i
MÖ Y . 150
MÖ 335 MÖ 323 MS 122 MS 220
�l
Platon'un öğrencisi
Aristoteles'in
B:ii.yiikİskender'lnöhiı:fili.
Atina'nrn antik dünyadaki
BriLanya'da,_Bgıııa._
İ mparatorluğu'nun en
l
Han Hanedanı'nın
çöküşü birleşmiş
Atina'da kendi okulu kültürel ve politik ....kuzey
..._ ucunu Çin'in sonunu getirir.
Lyceuin'u açması. nüfuzunun çöküşünün bclij@en IW!rian. Uyuşmazlık
işaretidir. � nın inşaatına Dönemi başlar.
�
adlandırıldılar. Ö ğrencisi Platon, Aristoteles'in MÖ 322'deki ölümü yapısından çok adil bir toplumun
Atina'da hocasının fikirlerini geliş nün ardından felsefe de inikle , nasıl düzenleneceği ve içindeki bi
tirip öğrettiği, onları orada 20 yıl e tik e , ikürcül reylere nasıl ahlaki yol göstericiler
boyunca öğrencilik ve öğretmenlik olara çok far sağlanacağı kısaca "iyi" bir hayatı
yapan Aristoteles gibi öğrencileri na ayrıldı. nelerin oluşturduğunu inceleyen
ne naklettiği ve Akademi adını Sonraki birkaç yüzyıl boyunca felsefe derlemelerinin doğmasına
verdiği ("akademık"keli mesi de o Roma İmparatorluğu'nun büyüme yol açmıştı. "Yüz Düşünce Okulu"
radan gelmektedir) bir felsefe oku siyle Yunan kültürü zayıfladı. Ro adı verilen oluşum da bu dönemde
lu kurdu. Bu büyük düşünürlerin malıların stoacılık dışındaki Yu ortaya çıkmıştı. Bu okulların en ö
-Sokrates, Platon ve Aristoteles nan felsefesi ile ilgilenmek için pek (';_
nemlileri onfüçyani� ve
birbirine zıt görüş ve yöntemleri az zamanları vardı ama Yunan fi �i; her ikisi de Çin felsefe
bugün Batı felsefesi adını verdiği kirleri, esas olarak Arap dünyası sine 20. yüzyıla kadar damga
miz sistemin temellerini oluştur nın el yazmaları ve çevirileri ile ko vurmaya devam ettiler.
dular ve aralarındaki fikir ayrılıkla runarak sürüp gitti ve daha sonra Çin'in güneyinde de eşit derece
rı tarih boyunca filozofları ikiye Orta Çağ' da, Hıristiyanlık ve de etkili bir başka filozof ortaya çık
bölmeye devam etti. İslamiyet'in yükselişiyle tekrar su mıştı: daha sonraları Buda olarak a
c Antik Yunan'ın Klasik dönemi yüzüne çıktı lHr nıhoıcak olancS iddhartlıa-Oaııtama .
\BüYüJ{ Iskend er'in MQ323'tekiö Mü y. 500'le �
lümüyle sona erdi. fu!.b'iın'iklider. Doğu felsefeleri Hindistan' dan tüm kıtaya ve güney
unanistan ı ır eştir i ve bir Tüm Asya'dak.i düşünürler de gele Asya'nın büyük kısmına yayılan öğ
zaman ar çalışan Yunan neksel bilgeliği sorgulamaktaydılar. relileri günümüzde de yaygın biçim
şehir devletleri onun ölümüyle ye Çin' de MÖ 771'den 481'e kadar sü de uygulanmaktadır. •
niden rakip haline geldiler. ren politik çalkantılar evrenin
22
HER ŞEYİN
KAYNAGISUDUR
MİLETLI THALES (Mö Y. 624 - MÖ 546)
KISACA
DAL
Metafizik
YAKLAŞIM
Monizm (Tekçilik)
ÖNCE Thales gözlem yoluyla şu sonuca varmıştı: Belirli hava
MÖ 2500-y. 900 Girit'teki koşulları, tanrılara başvurmadan da iyi bir hasat mevsimi
Minos medeniyeti ve daha yaşatabilirdi. Bir yıl zeytinlerin çok iyi ürün vereceğini öngörerek
sonra Yunanistan'daki Miken civardaki tüm zeytin preslerini satın aldığı ve sonra bunları artan
talebi karşılamak için kiraya vererek büyük kar sağladığı söylenir.
medeniyeti fiziksel fenomeni a
çıklamak için dine dayanır.
rkaik dönem boyunca (MÖ Thales MÖ 585'teki tam güneş
A
MÖ y. 1100 Babil yarad ılı ş ef
8. yy ortalarından 6. yy'a tutulmasını önceden bilmesi ile
sanesi Enüma Elis dünyanın
kadnr) Yunan ünlüdür. Bu pratik düşünce tarzı
ilk halinin bir su kütlesinden
yarımadasının halkları yavaş yavaş onu dünyadaki olayların doğaüstü
oluştuğunu söyler. bir grup şehir-devlet kurmuşlardır. müdahalelerle değil aklın ve
MÖ y. 700 Yunan şair Alfabetik bir yazı sistemi gözlemin ortaya çıkaracağı doğal
Hesiod'un Theogony's i tanrıla geliştirmişler ve şimdi Batı felsefesi nedenlerle meydana geldiğine
rın evreni nasıl yarattıkları olarak bilinen sistemin temellerini inandırmıştır.
hakkında yazılmıştır.. oluşturmuşlardır. Daha önceki
uygarlıklar çevrelerindeki Temel madde
SONRA dünyadaki fenomeni açıklamak için Thales'in çalışmaya başlamak için
MÖ 5. yüzyıl başı Empedok dine başvurmuşlar ama bu yeni bir ilk ilkeye ihtiyacı vardı, bunun
les evre nin dört elementi oldu filozoflar daha doğal, akılcı üzerine "Kozmosun temel maddesi
ğunu öne s ürer: toprak, su, ha açıklamalar bulmaya ı,:alı�1n1şlardır. ned ir?" sorusunu ortaya attı. Ev
va ve ateş. Bu yeni bilimsel düşünürlerin rendeki her şeyin tek bir maddeye
bildiğimiz kadarıyla ilki Miletli indirgenebileceği fikri monizmin
MÖ y. 400'ler Leukippos ve
Thales'tir. Yazılarından hiçbiri (tekçilik) teorisidir ve Thales'le öğ
Demokritos evrenin sadece a
kalmamıştır ama kendisinin çok rencileri bunu Batı felsefesinde ilk
tomlar ve boşluktan oluştuğu
iyi bir geometri ve astronomi öne sürenlerdir. Thales evrenin te
sonucuna varırlar. kavrayışı olduğunu biliyoruz . mel maddesinin diğer her şeyi o-
ANTİK DÜNYA 23
Aynca bkz.: Anaximander 330 • Miletli Anaxımenes 330 • Pisagor 26-29 •
Empedokles 330 • Demokritos ve Leukippos 45 • Aristoteles 56 63
Mutlaka . .
Miletli Thales
Thales'in, günümüz �
ye'sinin kıyılarındak� 'te
doğduğunu ve yaşadığını bili
. . . kendisinden değişim yoruz ancak yaşamı hakkında
her şeyin . . hayat için kabiliyeti çok az bilgiye sahibiz. Kendi
oluştuğu gereklidir. vardır. sinden geriye hiçbir yazılı bel
bir şeydir. ge kalmamıştır ama ilk Yunan
düşünürlerinin en önemlilerin
den biri olduğuna dair ününün
haksız olmadığı anlaşılmakta
dır. Adı bazı ayrıntılarla birlik
:::: .,.,,,
�� �
h '
""�'""" ., �
te hem Aristoteles hem de an
�,:,,'',, ,, ' ..�$�<:�,,' '-'' '•' tik Yunan filozoflarının 3 .
�,, ,,,_ ,,, ' ·
::,'""::: ,. yy'da yaşamış biyografi yazarı
f_:;�;p(w;;;xA�\�,;,A
, }t��;:it:--: Diogenes Laertius'a ait kay
naRlart!a geçmektedir.
Anekdotlardan oluşan ka
nıtlara göre Thales bir filozof
luşturabilecek, yaşam için gerekli, depremlerin sudaki bazı
olmanın dışında politika ile de
hareket ve değişme kabiliyetine dalgalanma ve çalkantılardan
yakından ilgiliydi ve aynı za
sahıp bı r madde olduğundan yola oluştuÇjunu da ifade etmiştir. manda çok başarılı bir iş ada·
çıkmıştır. Ve bu arada suyun tüm Ancak Thales'in teorilerinin mıydı. Doğu Akdeniz'de sık
yaşam formları için vazgeçilmez detayları kadar ilginç bir başka sık seyahatlere çıktığı ve
bir madde olduğunu. ha reket etti konu da bunların Thales'in felsefe Mısır'ı ziyaret ettiği sırada çı·
ğini ve -sıvıdan kaskatı buza ve tarihindeki en önemli figürlerden karımsa! akıl yürütme sistemi
buhara kadar- değiştiğini gözlem biri sayılmasındaki esas neden nin temelini oluşturan pratik
lemiştir. Bunun üzerine tüm mad olmamalarıdır. Ünlü filozofun geometriyi öğrendiği sanıl
delerin görünürdeki özelliklerine gerçek önemi, nesneleri ve olayları maktadır.
bakılmaksızın transformasyonları kaprisli tanrıların isteklerine Ancak Thales bütün bunlar·
nın bir basamağında su oldukları bağlamak yerine temel sorulara dan önce bir öğretmendir; Mi·
sonucuna varmıştır. doğaya uygun, akılcı cevaplar Jet felsefe okulunun ilk hocala
Thales ayrıca her büyük kara arayan bilinen ilk düşı'lnı'ir rındandır. ÖğrencisiAnaxi·
parçasının bir su kıyısında biter olmasındadır. O ve Milet okulunun
m� ��-ı;ınun bilimsel teortleri
-ıü1lerletmiş ve sonradan genç
gibi göründüğünün de farkına kendisinden sonraki filozofları
matematikçi Pisagor'a hocalık
varmıştır. Buradan da tüm böylelikle Batı dünyasının
yaptığı sanılan Anaximenes'in
yeryüzünün içinden çıktığı bir su gelecekteki bilimsel ve felsefi öğretmeni olınuştur.
yatağı üzerinde yüzdüğü düşüncelerinin temellerini
varsayımına ulaşmıştır. Thales, atmışlardır. •
24
ANLATILABILEN·
TAO EBEDİ TAO
DEGİLDİR
LAO TZU (Mö v. 6 . YÜZYIL)
KISACA
Ç in Zhou Hanedanı egemenli
ğinin bozulmasıyla MÖ 6.
len geniş fikirler yelpazesi de Yüz
Düşünce Okulu olarak tanınmıştı.
yüzyılda bir iç savaşın eşiği Tüm bunlar Yunanistan' da fel
GELENEK
ne doğru sürüklenmişti. Bu deği sefenin ortaya çıkışıyla aynı zama
Çin felsefesi
şim yöneticilerden ve hakimlerden na denk gelmiş ve onların sürekli
YAKLAŞIM oluşan yeni bir sosyal sınıf doğur değişen bir dünyada istikrar sağla
Taoizm muş ve bu sınıf egemenliklerinin mak vedalıa önce din tarafından
etkisini arttırmak için yeni düzen tayin edilen konular için alternatif
ÖNCE lemeler yapmanın peşine düşmüş ler üretmek gibi bazı fikirlerini pay
MÖ 1600-1046 Shang
lerdi. Bu memurlar tarafından üreti- laşmıştı. Ancak Çin felsefesi politik
Hanedanı sırasında insanlar
kaderin tanrılar tarafından
tayin edildiğine inanırlar ve
atalarına taparlardı.
MÖ 1045-256 Zhou
Hanedanı döneminde politik
kararları Gökyüzü'nün Vekili
(tanrı tarahndan
yetkilendirilmiş) verirdi.
SONRA
MÖ 5. yüzyıl Konfüçyüs
(Kong Fuzi) kişisel gelişim ve
etik yönetim tarzı için kendi
kurallarını düzenledi.
MÖ 4. yüzyıl Filozof
Zhuangzi, Taoist öğretinin
merkezini devletin eylemlerin
den bireyin eylemlerine
kaydırdı.
MÖ 3. yüzyıl Bilim adamları
Wang Bi ve Guo Xiang bir Neo
Taoist ekol kurdular.
ANTiK DÜNYA 25
Ayrıca bkz.: Siddhartha Gautama 30-33 • Konfüçyüs 34-39 • Mozi 44 • Wang B i 331 • Hajime Tanab e 244-45
''
çok ahlak ve etik üzerine yoğun !aş yordu.
mıştı.
Bu dönemde ortaya çıkan fikir Değişim döngüleri
lerden en önemlisi Laö Tıu'ya atfe Tao kavramını anlamak için eski Başkalarını bilmek zeka;
dilen Tao Te Ching'di ol ve Onun Çinlilerin sürekli değişen dünyayı kendinizi bilmek gerçek
iliicü.L.Bu , tao'yu (Yol) takip e ere nasıl gördüklerini bilmek gerekir. bilgeliktir.
bulunabilecek de (erdem) üzerine Onlara göre değişimler döngüsel Lao Tzu
inşa edilen, sadece kurallardan olu dir, gece ve gündüz, yaz ve kış gi
''
şan bir teoriyi öngören ilk girişim- bi sürekli bir durumdan diğerine
geçerler ve bu değişimler birbirine
karşıt olarak değil, biri diğerinden
çıkan bağlantılar olarak görülürler.
Bu durumlar aynı zamanda bir bü
tünü oluşturan tamamlayıcı özel tao'yu izlemek de çok basit bir me
liklere sahiptirler. Değişim süreci sele değildir. Tao hakkında felsefe
tao'nun bir ifadesi olarak görülür yapmak da anlamsızdır çünkü bu,
ve dünyayı oluşturan 10.000 görün insanların kavrama yeteneklerinin
tüye neden olur. Lao Tzu Tao Te ötesindedir. Wu (var olmama) ile
Ching'de insanların bu 10.000 gö karakterize edilir, bu yüzden de
rüntüden sadece biri olduklarını ve tao'ya göre yaşamanın tek yolu
özel bir statüleri olmadığını söyler. "eylemsizlik" anlamına gelen wu
Ancak isteklerimiz ve özgür irade wei'dir. Lao Tıu bununla "yapma
miz nedeniyle ıao'dan sapabilir ve mayı" değil doğayla uyum içinde
dünyanın uyumlu dengesini boza -kendiliğinden ve sezgisel olarak
Doğayla yum içinde yaşamak Tao
Chin!bn.deRseli lıiılı
Te a yatiçi öner
biliriz. Erdemli bir hayat sürmek hareket etmeyi kasteder. Bu da is
diği yollardan birid ir. Bu ilke bu adam tao ile uyum içinde hareket etmek teksiz, hırssız ve sosyal gelenekle
için gölün ekolojik dengesine saygı anlamına gelmektedir. Ancak Tao re geri dönmeyi gerektirir. •
göstermek ve gereğinden fazla balık
Te Ch ing 'de verilen bilgiye göre
tutmamak anlamına geliyor olabil ir .
Lao Tzu Tao Te Ching'in yazarının kim ol çok metin vardır. Söylentiye gö
duğuna dair kesin çok az bilgi bu re Lao Tzu, Zhou Hanedanı'nın
lunmaktadır ama geleneksel ola düşüşüyle sarayı terk ederek
rak Lao Tzu'ya atfedilir. Lao Tzu kendi başına kalmak için batıya
neredeyse mitolojik bir figür hali gider. Tam sınırı geçmek üzerey
ne gelmiştir; kitabın Lao Tzu tara ken muhafızlardan biri onu tanır
fından yazılmadığı, gerçekte bir ve kendisinden bilgece yazılmış
çok bilim adamının deyişlerinden bir yazı ister. Lao Tzu muhafız i
bir derleme olduğu da iddia edilir. çin Tao Te Ching'i yazar ve yolu
Bilinen, Zhou Hanedanı dönemin na devam eder. Bir daha da onu
de, Chu şehrinde Li Er veya Lao kimse görmez.
Tan adıyla doğmuş ve sonradan
Lao Tzu (Yaşlı Usta) adını alan bir Önemli eserleri
bilim adamının varlığıdır. Onun
Zhou sarayında bir arşivci olduğu MÖ y. 6. yüzyıl
nu, Konfüçyüs'ün tören ve ritüel Tao Te Ching (Lao Tzu olarak da
lerde ona danıştığını gösteren pek bilinir)
26
KISACA
SAYILAR, DAL
Metafizik
=�
BİÇİMLERİN VE Ö NCE
MÖ 6. yüzyıl Thales kozmo
sun dini olmayan bir açıkla
masını yapar.
FİKİRLERİN
•• ••
SONRA
MÖ y. 535-MÖ y. 475 Herak-
5 Pisagoranizmi reddeder ve
kozmosıın �rafınctaıı.
HUKUMDARIDIR
yönetildiğini one sürer.
MÖ y. 428 Platon duyuları de
ğil zekayı ortaya çıkaran mü
kemmel Formlar kavra mını a
Bu nedenle
Evrendeki her şey
eğer sayıları-ve . . . evrenin Matematik felsefi
matematik kuralları
"ıu>ranlapli n;ıatematiksel yapısını da düşünce için en
ilişkileri anlayabiliriz. önemli modeldir.
uyuliili:idur
anlayabilirsek . . .
Baydar blçlmlerln
bGldlmdandlr.
bilimsel ve matematiksel bir çalışırken davranışsa! ve diyetsel Pisagor'un inançlarının iki yüzü
yöntemle yaklaşması hiç de bakımdan sıkı kuralları olan bir -mistik ve bilimsel- uzlaşmaz gibi
şaşırtıcı değildi. komünde toplu halde yaşarlardı. görünse de Pisagor bunları
Pisagorcular olarak tanınan bu birbirine zıt görmüyordu. Ona göre
Pisagor akademisi öğrenciler onun fikirlerini mistik yaşamın amacı reen ka rnasyon
Ancak Pisagor avnı zamanda vahiyler olarak görürlerdi, o kadar ki döngüsünden çıkabilmekti. Bu da
dindaryehatıljpşpçlç uıglag Pisagor'un "vahiyleri" olarak ancak bir dizi sıkı davranış
biriydi. Reenkarnas na ve ruhların kendisine atfedilen bazı keşifler kuralına bağlanmakla ve tefekkürle
geçişine inanı talya ın topluluktaki başka kimselere bile ya da bizim deyişimizle objektif
uneyın e, Croton' a, kendisini ait olabilirdi. Fikirleri, aralarında bilimsel düşünceyle olabilirdi.
Mesih ilan ettiği dini bir tarikat karısı Crotonalı Theano ve Geornotri ve matematikte
oile kurmuştu. Oğrencileri, onun kızlarının da bulunduğu öğrencileri kendisine göre tanrı vergisi gibi
dini ve felsefi teorileri üzerinde tarafından yazıya dökülmüştür. gayet bariz olan gerçekler ve
a2
''
a
z + b2 görmüşlerdir. Bu düşünce tarzına
göre iki sayısı bir çizgi; üç, bir yüzey
ya da düzlem; dört, kübiktir ve
günümüz boyut kavramıyla taşıdığı
benzerlikler açıktır.
tanrısal esinlerin etkisini taşıyan matematiksel aksiyomlar) kozmosun Evrenin yaradılışı hakkındaki
matematik kanıtları bulmuştur. yapısını açıklamakta kullanılabilirler. Pisagoryan açıklama matematiksel
Bu matematiksel keşifler saf akıl Evrenin tek bir temel maddeden bir modeli izler: tanrı Sınırsız'a
yürütmenin ürünü olduklarından yapılmış olduğuna dair Milet Okulu (evrenden önce varolan sonsuzluk)
Pisagor bunların sadece gözleme görüşünü tamamen reddetmemekle bir Sınır getirmi�. böylece varolan
dayalı olanlardan daha değerli birlikte sorgulamasını maddeden her şey gerçek boyutlarını almıştır.
olduklarına inanır. Örneğin biçime kaydırmıştır. Bu yolla Tanrı diğer her şeyin ondan
Mısırlılar kenarları 3:4:5 oranlarına Bu, dünyaya bakış açısında o türeyebileceği ölçülebilir bir
sahip bir üçgenin her zaman bir dik kadar büyük bir değişim meydana bütünlük yaratmıştır.
açıya sahip olacağını keşfetmişlerdir getirmiştir ki Pisagor ve
ve bu bilgi pratikte, mesela mimari arkadaşlarının kendiler.inden Sayısal uyumlar
gibi alanlarda çok yararlıdır. Ancak geçmelerini ve sayılara mistik bir Pisagor'un en önemli keşiflerinden
Pisagor tüm dik açılı üçgenlerin önem atfetmelerini muhtemelen hoş biri sayılar arasındaki ilişkiler,
arkasındaki prensibi (hipotenüsün görebiliriz. Sayılar ve geometri oranlar ve orantılardır. Bu, müzikteki
karesinin diğer iki kenarın arasındaki ilişkiyi araştırırlarken araştırmalarının, özellikle de notalar
karelerinin toplamına eşit olduğunu) bugün kullandığımız kare ve küp arasında hoş sesler ı;:ıkaran ilişkinin
ve bunun evrensel bir gerçek köklerini bulmuşlar ve aynı şekilde pekiştirdiği bir buluştur. Söylenceye
olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu o onlara da belli özellikler göre bu fikir Pisagor'un aklına ilk
kadnr mra dışı bir buluştur ki kez iki rlAmirr.iyi çalışırken
Pisagorcular tarafından tanrısal bir dinlediğinde aklına gelmiş. Birinin
örsünün diğerininkinin yarısı kadar
ve çekiçle örse vurduklarında
çıkardıkları seslerin tam tamına bir
oktav (sekiz nota) aralığında
olduğunu fark etmiş. Bu da doğru
ANTiK DÜNYA 29
olabilir ancak Pisagor uyumlu elementte bir ortaya ıktıklannı
aralıkların oranlarını (birbirlerine keşfetmiştir. Bu keşi Oktav Yasası
çarptıklarında ahenkli bir ses olarak bilinir ve kimyasa
çıkartıp çıkartmayacaklarını
belirleyen iki nota arasındaki
elementlerin bugün M.lil kullanılan
Periyod ik Cetvel'inin ''
notaların sayısıdır) büyük olasılıkla geliştirilmesine yardımcı olmuştur.
kopuk tellerle deney yaparak Pisagor aynca bariz Mantık ölümsüz, diğer her şey
belirlemiştir. Keşfettiği şeyse bu aksiyomlardan (2+2=4 gibi) yola ölümlüdür.
aralıkların uyumlu olduğu çünkü çıkıp adım adım ilerleyerek yeni bir Pisagor
aralarındaki ilişkinin basit ve kesin sonuç ya da gerçeğe ulaşmak olan
bir matematiksel oranı olduğudur. tümdengelim akıl yürütme ilkesini
Bizim şimdi armonik dizi olarak
bildiğimiz bu dizi, Pisagor için onun
de bulmuştur. Tümdengelim daha
sonra Euclid tarafından
''
soyut matematikte bulduğu geliştirilmiş ve Ortaçağ' da ve
matematiksel zarafetin doğada da sonrasında matematiksel
bulunduğuna dair bir teyit düşüncenin temellerini
oluşturmuştur. oluşturmuştur. Pisagor'un Pisagor hakkında tüm
felsefenin gelişimine yaptığı en bildiklerimiz bize başkaları
-..../ Yıldızlar ve elementlet\j önemli katkılardan biri de soyut aracılığıyla aktarılmıştır;
Pisagor artık sadece evrenin düşüncenin duyuların yaşamının çıplak gerçekleri bile
yapısının matematiksel terimlerle kanıtlarından üstün olduğuna dair büyük ölçüde tahmine dayalıdır.
açıklanabileceğini değil -"sayılar fikridir. Bu, Biçimler Teorisi için Buna rağmen kendisine atfedilen
biçimlerin hükümdarıdır"- aynı Platon tarafından da kullanılmış ve fikirlerle kendisinin de açıkça
zamanda akustiğin de kesin bir 17. yüzyılda rasyonalistlerin felsefi teşvik elliği yarı efsane bir statüye
bilim olduğunu ve sayıların uyumlu yöntemi olarak tekrar su yüzüne ulaşmıştır. Bu fikirlerin gerçek
orantıları yönettiğini de çıkmıştır. Pisagoryanlann mantığı sahibi olması ya da olmaması çok
kanıtlamıştır. Ardından yıldızların, dinle birleştirme girişimi de önemli değildir; esas önemli olan
gezegenlerin ve elementlerin ezelden beri felsefeyle dini karşı felsefi düşünce üzerindeki büyük
uyumlu ilişkilerini göstererek karşıya getiren bir sorunla ilk kez etkisidir. •
teorilerini tüm kozmosa yüzleşme girişimidir.
uygulamaya başlar. Yıldızlar
arasındaki uyumlu ilişki fikri,
kürelerin müziği fikri etrafında
bütünsel teoriler üreten Ortaçağ ve
Rönesans astronomları tarafından
hevesle devralınmış, elementlerin
uyumlu şekilde düzenlenmiş
olduğu varsayımına ölümünden
2000 y11 sonra bile başvurulmuştur.
1865'te İngiliz kimyager John
Newlands kimyasal elementlerin
atomik ağıffiklaHRa1:fÖre
)
düz enıenı:ıikleri zaman benz
özellikleri taşıyanların aynen
üzikte olduğu gibi her se�
MUTLU ADAM
KISACA
GELENEK
Doğu felsefesi
EGOSUNUN
YAKLAŞIM
Budizm
ÖNCE
MÖ y. 1500 Vedizm Hint
ÜSTESİNDEN
yarımadasına ulaşır.
MÖ y. 10. yüzyıl - 5.
yüzyıl Brahmanizm, Vedizm
in a nçl ar ı n ı n yerini alır.
GELEBİLEN KİŞİDİR
SONRA
MÖ 3. yüzyıl Budizm, Ganj
vadisinden batıya doğru tüm
Hindistan'a yayılır.
SIDDHARTHA GAUTAMA (MÖ Y. 563 - MÖ 483) MÖ 1. yüzyıl Siddhartha
Gautama'nın öğretileri ilk kez
yazıya geçirilir.
MS 1. yüzyıl Budizm Çin'e
ve Güneydoğu Asya'ya
yayılır. Değişik alanlarda
farklı Budizm ekolleri ortaya
çıkar.
D
aha sonraları Buda olarak
tanınacak olan Siddhart
ha Gautama,
"aydınlanmış olan", dünyan ı n dini
ve mitolojik değerlerinin sorgulan
maya başladığı bir dönemde
Hindistan'da yaşadı.
Yunanistan'da Pisagor gibi filozof
lar mantığı kullanarak kozmosu
inceliyor ve Çin' de pe Lao Tzu ile
Konfüçyüs etiği dini dogmalardan
ayırıyorlardı. Vedizm' den -kutsal
veda metinlerini temel alan antik
bir inanç- doğan bir din olan Brah
manizm MÖ 6. yüzyılda Hindistan
yarımadasındaki egemen inançtı
ve Siddhartha Gautama da bu öğ
retilere felsefi akıl yürütmeyle
meydan okuyan ilk kişiydi.
ANTiK DÜNYA 31
Ayrıca bkz.: Lao Tzu 24-25 • Pisagor 26-29 • Konfüçyüs 34-39 •
David Humc 148-53 • Arthur Schopenhauer 186-188 • Hajime Tanabo 244-45
"Nefs olmayan"
''
Gautama'nın mantık zincirindeki bir
Nerede okursanız
sonraki adım, hayal kırıklıklarını en
okuyun, kim söylerse söylesin
gellemek ve dolayısıyla acıyı sona
kendi mantığınıza uymayan
erdirmek için bağımlılıkların orta
dan kaldırılmasıdır. Bunu başarmak hiçbir şeye irıanmayın.
için bağımlılıklarımızın temeldeki Siddhartha Gautama
nedenlerine -bencilJiğimize- inme
''
miz gerekir. Gautama'nın bencillikle
kast ettiği doyum arama eğilimi
mizden fazlasıdır. Ona göre bu
bencillik bizim bugün "ego" olarak
Buda dünya nimetlerinden elini adlandırdığımız benmerkezcilik ve
çekmenin bir parçası olarak saçlarını kendine bağımlılık halidir. Acı çek Sekiz Aşamalı Kutsal Yol
kazılır. Budist öğretiye göre dünyadaki memize neden olan bağımlılıklardan Gautama'nın acının nedenlerinden
baştan çıkarıcı şeyler tüm acıların
kendimizi kurtarmamız için sadece mutluluğa ulaşma yoluna giden
kaynağıdır ve onlara direnilmelidir.
arzularımızdan feragat etmemiz yet mantık zinciri Dört Soylu Ger-
mez; onları arzulayana -nefse- olan çek 'teki Budist öğretilerde
mek için duyusal zevklere boyun bağımlılığımızın da üstesinden gel düzenlenmiştir. Bu aşamalar acının
eğmenin nadiren tatmin edici oldu memiz gerekir. evrenselliği; arzunun ac..anın nedeni
ğunun ve olsalar bile etkilerinin Peki bu nasıl başarılabilir? Arzu, olduğu; arzuyu ortadan kaldırma
geçiciliğinin farkına varır. Dünya ni hırs ve beklentiler doğamızın bir nın acıyı engelleyeceği; Sekiz
metlerinden elini aşırı derecede parçası, çoğumuz için yaşama ne Aşamalı Kutsal Yolu izlemenin ar
çekmenin (azla yetinme ve perhiz) denidir. Gautama'nın buna cevabı, zuları yok edeceğidir. Bu son
de aynı ölçüde yetersiz olduğunu ve yine akıl yürütme yoluyla gösterdiği gerçek Gautama'nın takipçilerine
kendisini mutluluğa ulaşmanın yakı egonun dünyasının hayali olduğu aydınlanmaya ulaşmak için önerdi
nına bile getirmediğini yaşayarak dur. Ona göre evrendeki hiçbir şey ği "orta yol"a giden pratik bir yol
görür.
Gautama böylece kendini dün
yevi zevklere bırakmakla çile
kendiliğinden olmaz, her şey daha
önceki bir eylemin sonucudur ve her
birimiz bu ebedi sürecin geçici par
gösterici niteliğindedir.
Sekiz Aşamalı Kutsal Yol (doğru
davranış, doğru amaç, doğru yaşam
)
çekme arasında bir "orta yol" olma çalarıyız, nihayetinde kalıcı ve biçimi, doğru çaba, tam konsantras
sı gerektiği sonucuna varır. Ona gerçek değiliz. Bu nedenle gerçekte yon, doğru sözlülük, tam anlayış,
göre bu orta yol gerçek mutluluğa büyük bir bütünün -ya da "nefs
veya "aydınlanma"ya götürecek yol olmayan"ın- parçası olmayan herhan
dur ve bunu keşfetmek için kendi gi bir "nefs" yoktur ve acı bizim bunu
deneyimlerinden akıl yürütür.
Acı çekmenin evrensel olduğu
nu fark etmiştir. Bu varoluşun
anlamaktaki başarısızlığımızdan
kaynaklanır. Bu, bizim varlığımızı ve
ya kimliğimizi irıkar etmemiz
, ,' /
ayrılmaz bir parçasıdır ve acı çek
menin esas nedeni istek ve
anlamına gelmez bunun yerine onla
rın gerçekte ne olduklarını -geçici ve
Huzur içten gelir. J
Onu dışarıda aramayın.
beklentilerimizi karşılayamama qerçek dışı- anlamalıyız. Eşsiz bir Siddhartha Gautama
mızdır. Gautama'nın "bağlılık" "nefs" olma nosyonuna sımsıkı tu
adını verdiği bu istekler sadece du tunmak yerine ebedi bir "nefs
yusal isteklerimizi ve dünyevi
hırslarımızı değil temel bir içgüdü
olan kendini korumayı da içerir. Bu
olmayan"ın parçalarından biri olma
kavramını idrak etmek bu bağımlılı ''
ğı yok etmenin ve acıdan
bağımlılıkları doyurmak sadece kı- kurtulmanın anahtarıdır.
ANTiK DÜNYA 33
tam farkındalık) etkileri bakımından mudur ve bu yüzden de varoluşun etki yaratabilmiştir. Ancak
etiğin şifreleri, iyi bir yaşamın ve acısından nihai bir kurtuluştur. Gautama'nın felsefeye yaklaşımı ile
Gautama'nın aramak için yola çıktı Gautama aydınlanmasından son Yunan düşünürlerin yaklaşımı ara
ğı mutluluğun reçetesidir. ra yıllarını Hindistan' da dolaşarak, sında, özellikle Gautama'nın
vaazlar vererek ve öğreterek geçir mutluluğa ulaşma yolu olarak akıl
Nirvana miştir. Yaşadığı dönemde ciddi bir yürütmenin önemini vurgulaması
Gautama, Yeryüzü'ndeki hayatın takipçi kitlesi oluşmuş ve Budizm bir ve öğrencilerinin onun öğretilerini
nihai amacının içine doğduğumuz felsefe olmanın yanı sıra büyük bir açıklamak için felsefi diyaloglar
acı döngüsünü (doğum, ölüm ve ye din olarak da yerleşmiştir. Öğretileri kullanmaları bakımından benzer
niden doğuş) sona erdirmek takipçileri tarafından nesilden nesle likler vardır. Onun düşünceleri
olduğunu düşünür. İnsan, Sekiz A anlatılarak geçıniş en sonunda MS 1 . ayrıca kendinden sonraki Batılı filo
şamalı Yol'u izleyerek egosunun yüzyılda ilk kez yazıya dökülmüştür. zofların fikirlerinde de yankı
üstesinden gelebilir, acıdan uzak Budizm Hindistan'ın her yerine yayıl bulmuştur. Bu na örnek olarak
bir hayat yaşayabilir ve yeniden acı dıkça çeşitli okullar ortaya çıkmaya Hume'un "nefs" kavramı ve
çekeceği başka bir hayata yeniden başlamış ve daha sonra doğuya doğ Schopenhauer'un insanlık hali gö
doğmayı engelleyebilir. Gautama ru uzanmış, popülerlik bakımından rüşü gösterilebilir. Ancak
"nefs olmayan"ın içindeki yerini Konfüçyanizm ve Taoizm'le yarıştığı Budizm'in 20. yüzyıla kadar Batı
kavramış ve ebedi olanla bir olmuş Çin ve Güneydoğu Asya'ya kadar ya felsefeleri üzerinde doğrudan bir et
tur. Nirvana durumuna ulaşmıştır: yılınıştır. kisi olmamıştır. O zamandan beri
Nirvana, "bağımlılığı olmayan", Gautama'nın öğretileri MÖ 3. giderek daha çok Batılı yaşama bi
"varlık olmayan" veya kelimenin yüzyılda Yunanistan'a kadar gelmiş çimleri konusunda Budizm' in
düz anlamıyla (mum misali) "sönüp ancak Batı felsefesi üzerinde çok az rehberliğine dönmektedir. •
giden" gibi çeşitli şekillerde tercü
me edilmektedir.
Dharma tekerleği, en eski Budist
Gautama'nın yaşadığı dönemde
sembollerden biridir ve Nirvana'ya
Brahmanizm ve ardından gelen H ip giden yoldaki Sekiz Aşama'yı simgeler.
du dini Nirvana'yı tanrıyla bir olmak "Dharma" kelimesi Budizm' de Buda'nın
şeklinde tanımlarlar ancak Gautama öğretileri anlamına gelir.
bir tanrı adı ya da yaşamın nihai Tam
maksadını zikretmekten dikkatle Farkındalık
kaçınmıştır. Nirvana'yı "doğmamış,
doğurulmamış, yaradılmamış ve şe Tam
killendirilmemiş" herhangi bir Anlayış
duyusal deneyimden çok daha üs
tün olarak tanımlar. "Nefs olmama"
halinin ebedi ve değişmez bir duru-
Doğru Doğru
Sözlülük Amaç
Doğru
Çaba
Another random document with
no related content on Scribd:
Theobald hoped, the Church, having saved the state, would find her
most fitting instruments for the work of reform and revival which still
remained to be done within her own borders. One by one, as the
occasion presented itself, he began to send them forth to take
independent positions in the Church or in the world. Of the chosen
three whom he specially trusted, the first who thus left his side was
John of Canterbury, who in 1153 succeeded Hugh of Puiset as
treasurer of York. Next year Theobald was able to place another of
his disciples in the northern metropolis in a far more important
capacity: he succeeded in obtaining the royal assent to the
appointment of Roger of Pont-l’Evêque as archbishop of York, in
succession to S. William, who had been restored by Pope
Anastasius after Henry Murdac’s death, but died six weeks after his
restoration.[1553]
[1567] Wright, Biogr. Britt. Lit., vol. ii. pp. 245, 246.
[1570] Cf. Joh. Salisb. Epp. lxxxii. and cxliii. (Giles, vol. i. pp.
114, 206); and see also Demimuid, Jean de Salisbury, pp. 26,
27.
[1574] Joh. Salisb. Ep. lxxxv. (Giles, vol. i. p. 117). Pet. Cell.
Epp. lxvii.–lxxv. (Migne, Patrol., vol. ccii. cols. 513–522).
[1582] Joh. Salisb. Polycrat., prolog. l. vii. (Giles, vol. iv. p. 80).
[1587] Ib. l. i. prolog. (vol. iii. p. 16). Cf. ib. l. viii. c. 24 (vol. iv. p.
379).
[1592] Ib. l. v. c. 15 (p. 322). Cf. cc. 10, 11 (pp. 300–311). Pet.
Blois, Ep. xcv. (Giles, vol. i. p. 297), makes a like play on the title
of the judges.
The ills of the state had each its counterpart in the Church; the
extortions and perversions of justice committed by the secular
judges were paralleled by those of the ecclesiastical officials, deans
and archdeacons;[1597] and at the bottom of the mischief lay the old
root of all evil. Simony was indeed no longer public; spiritual offices
were no longer openly bought with hard cash; but they were bought
with court-interest instead;[1598] the Church’s most sacred offices
were filled by men who came straight from the worldly life of the
court to a charge for which they were utterly unfit;[1599] although, in
deference to public opinion, they were obliged to go through an
elaborate shew of reluctance, and Scripture and hagiology were
ransacked for examples of converted sinners, which were always
found sufficient to meet any objections against a candidate for
consecration and to justify any appointment, however outrageous.
[1600] All the sins of the worldly churchmen, however, scarcely move
John’s pure soul to such an outburst of scathing sarcasm as he
pours upon the “false brethren” who sought their advancement in a
more subtle way, by a shew of counterfeit piety:—the ultra-monastic,
ultra-ascetic school, with their overdone zeal and humility, and their
reliance on those pernicious exemptions from diocesan jurisdiction
which the religious orders vied with each other in procuring from
Rome, and which were destroying all discipline and subverting all
rightful authority.[1601]
[1600] Ib. l. vii. cc. 18, 19 (vol. iv. pp. 149–152, 156–158).
[1601] Joh. Salisb. Polycrat., l. vii. c. 21 (Giles, vol. iv. pp. 169–
178). It is to be noted that the two orders which John considers to
be least infected with this hypocrisy are those of the Chartreuse
and of Grandmont. Ib. c. 23 (pp. 180, 181).
Over against the picture of the world and the Church as they
actually were, the disciple of Archbishop Theobald sets his ideal of
both as they should be—as the primate and his children aimed at
making them. For John’s model commonwealth, built up in a
somewhat disjointed fashion on a foundation partly of Holy Writ and
partly of classic antiquity, is not, like the great Utopia of the sixteenth
century, the product of one single, exceptionally constituted mind; it
is a reflection of the plans and hopes of those among whom John
lived and worked, and thus it helps us to see something of the line of
thought which had guided their action in the past and which moulded
their schemes for the future. Like all medieval theorists, they began
at the uppermost end of the social and political scale; they started
from a definite view of the rights and duties of the king, as the head
on which all the lower members of the body politic depended. The
divine right of kings, the divine ordination of the powers that be, were
fundamental doctrines which they understood in a far wider and
loftier sense than the king-worshippers of the seventeenth century:—
which they employed not to support but to combat the perverted
theory that “the sovereign’s will has the force of law,” already
creeping in through the influence of the imperial jurisprudence;[1602]
—and which were no less incompatible with the principle of
invariable hereditary succession. “Lands and houses and suchlike
things must needs descend to the next in blood; but the government
of a people is to be given only to him whom God has chosen thereto,
even to him who has God’s Spirit within him and God’s law ever
before his eyes. . . . Not that for the mere love of change it is lawful
to forsake the blood of princes, to whom by the privilege of the divine
promises and by the natural claims of birth the succession of their
children is justly due, if only they walk according to right. Neither, if
they turn aside from the right way, are they to be immediately cast
off, but patiently admonished till it become evident that they are
obstinate in their wickedness”[1603]—then, and then only, shall the
axe be laid to the root of the corrupt tree, and it shall cumber the
ground no more.[1604]
Such was the moral which the wisest and most thoughtful minds in
England drew from the lessons of the anarchy. On a like principle, it
was in the growth of a more definite and earnest sense of individual
duty and responsibility, as opposed to the selfish lawlessness which
had so long prevailed, that they trusted for the regeneration of
society. They sought to teach the knights to live up to the full
meaning of their vows and the true objects of their institution—the
protection of the Church, the suppression of treason, the vindication
of the rights of the poor, the pacification of the country;[1605] so that
the consecration of their swords upon the altar at their investiture
should be no empty form, but, according to its original intention, a
true symbol of the whole character of their lives and, if need be, of
their deaths.[1606] And then side by side with the true knight would
stand the true priest:—both alike soldiers of the Cross, fighting in the
same cause though with different weapons—figured, according to
John’s beautiful application of a text which medieval reformers never
wearied of expounding, by the “two swords” which the Master had
declared “enough” for His servants, all the lawless undisciplined
activity of self-seekers and false brethren being merely the “swords
and staves” of the hostile multitude.[1607] Into a detailed examination
of the rights or the duties of the various classes of the people no one
in those days thought it necessary to enter; their well-being and well-
doing were regarded as dependent upon those of their superiors,
and the whole question of the relation between rulers and ruled
—“head and feet,” according to the simile which John borrows from
Plutarch—was solved by the comprehensive formula, “Every one
members one of another.”[1608] To watch over and direct the
carrying-out of this principle was the special work of the clergy; and
the clerical reformers were jealous for the rights of their order
because, as understood by them, they represented and covered the
rights of the whole nation; the claims which they put forth in the
Church’s name were a protest in behalf of true civil and religious
liberty against tyranny on the one hand and license on the other.
[1609] “For there is nothing more glorious than freedom, save virtue; if
indeed freedom may rightly be severed from virtue—for all who know
anything aright know that true freedom has no other source.”[1610]
[1606] Ibid. c. 10 (p. 23). Cf. Pet. Blois, Ep. xciv. (Giles, vol. i.
pp. 291–296).
[1608] Joh. Salisb. Polycrat., l. vi. c. 20 (as above, pp. 51, 52).
[1609] Ib. l. vii. c. 20 (pp. 161–169).
How far these lofty views had made their way into the high places
of the Church it was as yet scarcely possible to judge. The tone of
the English episcopate had certainly undergone a marked change for
the better during the last six years of Stephen’s reign. Theobald’s
hopes must, however, have been chiefly in the rising generation. Of
the existing bishops there was only one really capable of either
helping or hindering the work which the primate had at heart; for
Henry of Winchester, although his royal blood, his stately personality
and his long and memorable career necessarily made him to his
life’s end an important figure in both Church and state, had ceased
to take an active part in the affairs of either, and for several years
lived altogether away from England, in his boyhood’s home at Cluny.
[1611] A far more weighty element in the calculations of the reforming
party was the character and policy of the bishop of Hereford, Gilbert
Foliot. From the circumstances in which we find Gilbert’s relatives in
England,[1612] it seems probable that he belonged to one of the
poorer Norman families of knightly rank who came over either in the
train of the great nobles of the conquest or in the more peaceful
immigration under Henry I. His youth is lost in obscurity; of his
education we know nothing, save by its fruits. Highly gifted as he
unquestionably was by nature, even his inborn genius could hardly
have enabled him to acquire his refined and varied scholarship, his
unrivalled mastery of legal, political and ecclesiastical lore, his
profound and extensive knowledge of men and things, anywhere but
in some one or other of the universities of the day. It is curious that
although Gilbert’s extant correspondence is one of the most
voluminous of the time—extending over nearly half a century, and
addressed to persons of the most diverse ranks, parties, professions
and nationalities—it contains not one allusion to the studies or the
companions of his youth, not one of those half playful, half tender
reminiscences of student-triumphs, student-troubles and student-
friendships, which were so fresh in the hearts and in the letters of
many distinguished contemporaries. Only from an appeal made to
him, when bishop of London, in behalf of his old benefactor’s orphan
and penniless children, do we learn that he had once been the
favourite pupil, the ward, almost the adoptive son, of a certain
Master Adam.[1613] It is tempting, but perhaps hardly safe, to
conjecture that this Master Adam was the learned Englishman of that
name who in like manner befriended another young fellow-
countryman, John of Salisbury, when he too was studying in Paris.
[1614] This, however, was not till Gilbert Foliot’s student-days had
long been past. Wherever his youth may have been spent, wherever
his reputation may have been acquired, the one was quite over and
the other was fully established before 1139, when he had been
already for some years a monk of Cluny, had attained the rank of
prior in the mother-house, and had thence been promoted to
become the head of the dependent priory of Abbeville.[1615]
[1613] Gilb. Foliot, Epp. dxv., dxvii. (Giles, vol. ii. pp. 323, 324,
326). The writer of the first is “Ranulfus de Turri”; the second is
anonymous. Both appeal earnestly to the bishop’s charity and
gratitude in behalf of “J. filius A. magistri quondam vestri,
procuratoris vestri, tutoris vestri. . . . Hæreat animo sanctitatis
vestræ illa M. Adæ circa vos curarum gravitas, alimoniæ
fœcunditas, diligentia doctrinæ, specialis impensa benivolentiæ.
Quis hodie proprios liberos regit providentius, educat uberius,
instruit attentius, diligit ferventius? Sic pæne amor ille modum
excessit, ut vos diligeret non quasi excellenter, sed quasi
singulariter . . . qui vos aliquando pro filio adoptavit” (Ep. dxv.).
“Tangat memoriam vestram illa M. Adæ circa vos curarum
gravitas, doctrinæ profunditas, alimoniæ ubertas, postremo
fervens, immo ardens caritas. Hæreat animo vestro quantâ curâ,
quali amplexu, quam speciali privilegio, illa doctoris vestri,
procuratoris, tutoris, diligens vigilantia vos non modo supra
familiares, verum supra quoslibet mortales adoptaverit,
qualiterque ejus spiritus in vestro, ut ita dicam, spiritu quieverit.”
Ep. dxvii.