Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 58

Dinler Tarihi 101 Allah tan Zen Budizm e

Dünya Dinlerini ■ekillendiren Önemli


Ki■iler Ritüeller Ve ■nançlar Hakk■nda
Bilmeniz Gereken Her ■ey 5th Edition
Peter Archer
Visit to download the full and correct content document:
https://ebookstep.com/product/dinler-tarihi-101-allah-tan-zen-budizm-e-dunya-dinlerin
i-sekillendiren-onemli-kisiler-ritueller-ve-inanclar-hakkinda-bilmeniz-gereken-her-sey-5
th-edition-peter-archer/
More products digital (pdf, epub, mobi) instant
download maybe you interests ...

Dünya Tarihi 101 Antik Mezopotamya ve Viking


Fetihlerinden Nato ve Wikileaks e Dünya Tarihi Hakk■nda
Bilmeniz Gereken Her ■ey 7th Edition Tom Head

https://ebookstep.com/product/dunya-tarihi-101-antik-mezopotamya-
ve-viking-fetihlerinden-nato-ve-wikileaks-e-dunya-tarihi-
hakkinda-bilmeniz-gereken-her-sey-7th-edition-tom-head/

Sosyalizm 101 Bol■evikler ve Karl Marx tan Demokratik


Sosyalistlere Kadar Sosyalizm Hakk■nda Bilmeniz Gereken
Her ■ey 1st Edition Kathleen Sears

https://ebookstep.com/product/sosyalizm-101-bolsevikler-ve-karl-
marx-tan-demokratik-sosyalistlere-kadar-sosyalizm-hakkinda-
bilmeniz-gereken-her-sey-1st-edition-kathleen-sears/

Anatomi 101 Kaslar ve Kemiklerden Organlar ve


Sistemlere Kadar ■nsan Vücudu Hakk■nda Bilmeniz Gereken
Her ■ey 5th Edition Kevin Langford

https://ebookstep.com/product/anatomi-101-kaslar-ve-kemiklerden-
organlar-ve-sistemlere-kadar-insan-vucudu-hakkinda-bilmeniz-
gereken-her-sey-5th-edition-kevin-langford/

Yönetim 101 ■■e Alma ve ■■ten Ç■karmadan Yetki Devri ve


Yol Göstericili■e Yönetim Stratejileri Hakk■nda
Bilmeniz Gereken Her ■ey 2nd Edition Stephen Soundering

https://ebookstep.com/product/yonetim-101-ise-alma-ve-isten-
cikarmadan-yetki-devri-ve-yol-gostericilige-yonetim-stratejileri-
hakkinda-bilmeniz-gereken-her-sey-2nd-edition-stephen-soundering/
Budizm 101 Buda ve Dört Asil Gerçekten Dharma ve
Nirvana ya Budizm Hakk■nda Bilmek ■stedi■iniz Her ■ey
2nd Edition Arnie Kozak

https://ebookstep.com/product/budizm-101-buda-ve-dort-asil-
gercekten-dharma-ve-nirvana-ya-budizm-hakkinda-bilmek-
istediginiz-her-sey-2nd-edition-arnie-kozak/

Sanat 101 Leonardo da Vinci den Andy Warhol a Sanat


Hakk■nda Bilmeniz Gereken Her ■ey 10th Edition Eric
Grzymkowski

https://ebookstep.com/product/sanat-101-leonardo-da-vinci-den-
andy-warhol-a-sanat-hakkinda-bilmeniz-gereken-her-sey-10th-
edition-eric-grzymkowski/

Müzakere 101 Strateji Olu■turmadan ■kna Tekniklerine


Müzakere Hakk■nda Bilmemiz Gereken Her ■ey 3rd Edition
Peter Sander

https://ebookstep.com/product/muzakere-101-strateji-olusturmadan-
ikna-tekniklerine-muzakere-hakkinda-bilmemiz-gereken-her-sey-3rd-
edition-peter-sander/

Zen Budizm Felsefesi 1st Edition Byung Chul Han

https://ebookstep.com/product/zen-budizm-felsefesi-1st-edition-
byung-chul-han/

Dünya Sava■ Tarihi Christon I. Archer

https://ebookstep.com/product/dunya-savas-tarihi-christon-i-
archer/
HERKES İÇİN DİNLER TARİHİ

BUDiSTLER NiRVANAYA ÖLÜM


ARACILIGIYLA DEGiL, AYDINLANMAYLA
ULAjACAKLARINA iNANlRLAR; BU,
YÜCE SEKiZ KATLI YOL iLE BAGLANTI
DEMEKTiR. BUNA AHLAK, MEDiTASYON VE
BiLGELiKLE iÇGÖRÜ DE DAHiLDiR.

• • •

DINLER TARIHI
AllAH'TAN ZEN-BUDiZM'E, DÜNYA DiNLERiNi 1
�EKiLLENDiREN ÖNEMli Ki�ilER, RiTÜEllER VE
iNANÇlAR HAKKINDA BiLMENiZ GEREKEN HER �EY o1
ALLAH, iNSAN ALGlSlNlN
ÖTESiNDEKi, KADlN YA
DA ERKEK, ÇiFT YA DA
ÇOGUL OLMAYAN ''TANRI"
BIR ÇlRPI DA KELiMESiNiN ARAPÇASIDIR.
TANRI BASiTÇE TEKTiR.
.

INANÇ
iBRANi ALFABESi, BEji SÖZCÜKLERiN
DÜNYASI SONUNDA DEGijiK BiÇiMLER ALAN YiRMi
iKi SESSiZ HARFTEN OLUjUR. iBRANiCE
GENELLiKLE SESLi HARFLER OLMADAN
YAZILIR VE SAGDAN SOLA DOGRU OKUNUR.

PETERARCHER
Çeviren: Simge Kaytan
Peter Areher B i r yü ksek l i s a n s ı n ı ta ri h üzerine Toledo Ü n iversitesi'n­
de, bir diğeri n i i se ortaçağ tar i h i ü zer i ne St. Andrews Ü niversitesi'nde
ta m a m l a m ı şt ı r. Ş u a nda Eastern New Mexico Ün ivers itesi'nde tarih,
uygar l ı k tari h i ve fel sefe üzerine ders ler vermekte o l a n Archer, The Qu­
otable Inte/leetual ve SOO Foreign Words & Phrases YouShould Know to
SoundSmart kita plarının yaza rıdır.

Simge Kaytan 20 Nisan 1 9 7 9 t a ri h i nde izm i r'de doğdu. i l koku l u Ku­


şadası'nda, o rtaoku l u ve l i seyi Söke H i l m i Fı rat A n ado l u Lisesi'nde
bit i rdikten s o n ra 2000 yılında H acettepe Ün iversites i i n g i l iz D i li ve
Edebiyatı böl ü m ü nden mez u n oldu. 2000 yıl ı nd a n beri yem i n l i tercü­
m a n lı k ve çev i rmen l i k yapıyor ve ingi lizce öğret me n i o l a ra k çalışıyor.
Evl i ve 2 çoc u k a n nesi.
Peter Areher

DiNLER TARiHi
101
.

AllAH'TAN ZEN-BUDIZM'E, DÜNYA DiNlERiNi


�EKillENDiREN ÖNEMLi Ki�iLER, RiTÜELLER VE
iNANÇlAR HAKKINDA BilMENiZ GEREKEN HER �EY

ingilizceden çeviren:

S i m g e Kayta n
Say Yayınları
Herkes Için Dinler Tarihi

Dinler Tarihi 101: Allah'tan Zen-Budizm'e, Dünya Dinlerini Şekillendiren Önemli


Kişiler, Ritüeller ve Inançlar Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey 1 Peter Areher
Özgün adı: Religion 7 O 7: From A/lah To Zen Buddhism, An Exploration Of The Key People,
Practices, and Beliefs That Have Shapped The Religions Of The World

© 2014 Simon & Schuster, Ine.


Tüm hakları saklıdır. Bu kitabın tamamı ya da bir kısmı hiçbir koşulda çoğaltılamaz.lleti­
şim adresi: Adams Media Subsidiary Rights Department, 1230 Avenue of the Americas,
New York, NY 10020.
Adams Media, bir Simon and Schuster markasıdır.

Türkçe yayın hakları Kesim Ajans aracılığıyla ©Say Yayınları


Bu eserin tüm hakları saklıdır. Tanıtım amacıyla, kaynak göstermek şartıyla yapılan kısa
alıntılar hariç yayınevinden yazılı izin alınmaksızın alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kop­
yalanamaz, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.

ISBN 978-60S-02-0679-1
Sertifıka no: 10962

ingilizceden çeviren: Simge Kaytan


Yayın koordinatörü: Levent Çeviker
Yayıma hazırlayan: Eda Okuyucu
Kapak uygulama ve sayfa düzeni: Artemis Iren

Baskı ve cilt: Yıldız Mücellit Matbaacılık ve Yayıncılık San. ve Tic. A.Ş.


Maltepe Mah., Gümüşsuyu Cad., Dalgıç Çarşısı, No: 3/4
Zeytinburnu/istanbul
Sertifika No: 4602S

1. baskı: Say Yayınları, 2018


S. baskı: Say Yayınları, 2020

Say Yayınları
Ankara Cad. 22112 • TR-3411O Sirked-istanbul
Tel.: (0212) S12 21 S8 ·Faks: (0212) S12 SO 80
www.sayyayindlik.com ·e-posta: say@sayyayincilik.com
www.facebook.com/sayyayinlari • www.twitter.com/sayyayinlari
www.instagram.com/sayyayincilik

Genel dağıtım: Say Dağıtım Ltd. Şti.


Ankara Cad. 22/4 • TR-34110 Sirked-Istanbul
Tel.: (0212) S28 17 S4 ·Faks: (0212) S12 SO 80
internet satış: www.saykitap.com • e-posta: dagitim@saykitap.com
iÇi N DEKi LER

G i ri ş ...................................................................................................................... 9

1 . BÖLÜM: ILK DINLER ············································································ ll


D i onysos'un Ayi n leri ................................................................................... 14
Elefsis Gizemleri ....................... .................................................................... 18
isi s ve Osiris ................................................................................................... 22
M ı s ı r Ölüler Mezhebi ............................................. ..................................... 25
Roma Ta nrıları ............................................................................................... 29
M it h ra s Mezhebi .......................................................................................... 33
Büyük iskender ............................................................................................. 35

2. BÖLÜM: YAH U DiLiK .................................... ........................................ 38


Ka bala .............................................................................................................. 41
Ya h u d i l iğ i n Da l l a rı ....................................................................................... 46
i bra n ice ve Yi d i ş ........................................................................................... 51
Tevrat, Ta l mu d ve M i d raş .......................................................................... 56
Ya h u d i Kutsa l G ü n leri ................................................................................. 62
Ya h u d i Kü ltürü .............................................................................................. 69
A b u l afia ........................................................................................................... 74

3. BÖLÜM: TAOiZM VE KONFÜÇYÜSÇÜLÜ K ................................. 78


Tao i st Yazı lar .................................................................................................. 80
Tao i st Ritüel ler ve Bayra m l a r ................................................................... 82
Konfüçyüs'ün Oğretileri .......... .................................................................. 86
Konfüçyüsçü Edebiyat ve Tören ler ........................................................ 89
Lao-Tzu ............................................................................................................ 92
4. BÖLÜM: HlRiSTiYAN Ll K ............... ...................................................... 94
Nasıra l ı i sa ............. . ........................... . . ........ . ........ .................. .............. .. . .... .. . 95
i l k H ı ristiya n l a r ... ........................................................................................... 99
Ra h i p l e r ve Manastı r l a r ............................................. ..... ......................... 1 04
Reform . .
... ........... .............................. .... ..... .................... . .... .. . ................. ..... . . 1 08
M i syonerler .................... .................... . .. .......... ..... ........................................ 1 12
Skolastisizm .
........... .................... ...................... ....... .................................... 1 16
Ta rs u s l u Pavlus ....... ......... .. .. ............................. ........ .............. ................ .... 1 19

5. BÖLÜM: iSLAM .
........................... ............. ............... .. ................... ....... 1 22
i m a n ı n Şartları .
.... ........................................................... .... ..... ....... ............ 1 24
islam'ı n Şartları ............. .................. ....................... .. .............. .. ........... ........ 1 29
Cihat: Kutsal M ücadele ....... . ........ . ............ ..... ........... . ....................... ....... 1 34
isla m'ı n Ente l l ektüe l Gelenekleri. ............. ........ . ........... . ....... . .... ........... 1 39
Ku ra n .............................................................................................................. 1 44
i s l a m i Ka n u n ve Gelenekler .
................. ...... ........ . ................................ . . 1 49
Mü sl ü m a n l ı k içinde Böl ü n me l e r . .
.. ............. . ............ . .. ......................... 1 54
M u h a m m ed ................... . . .................................... .......................... ........ ..... . 1 58

6. BÖLÜM: H i N DUiZM .
........................................... . . .... ....................... . . 1 63
Ya şa m ı n Dört Amacı .... ... ....................................... . .................................. 1 65
Ved a l a r . . . .
..... ..... ....................... .. ..... .. . ................. ....... .................... ............... 1 69
U pa n i şa d l a r .
............................... ....... .............................. .. ......... ................. . 1 73
Bhagavat G ita .
....................................... . ........................... ... . . .................... 1 77
Ka rma ve Samsara ......... ............. .. . ......................................................... ... 181
Moha n d a s Gandi .
............... .......... ............. ......... ..................... .................. 1 85

7. BÖLÜM : BUDiZM .......... ............... ......... .......... ...... ........ ..... ................. 1 90
Dört Yüce Gerçek .
................ .... ........ ................. . . ................. ........... ........... 1 92
Sekiz Katl ı Yol . . ..... ....................... ....................... . .................. . .......... .......... . 1 98
Üç M ü cehvher ..................... . .... .............................. ........................... . ....... . 205
Theravada, Ma hayana ve Vaj raya n a Budizm i .. .... .. .......................... 21 1
Zen-Bud izm .......... .. . ... .......... ... ... . ...... ... ......... ..................... . .... ... ......... ... ..... 21 7
Sidd h a rtha ......................................................... . ....... . ...... . ... . .. . ................ ... 22 1
8. BÖLÜM: DiGER i NANÇLAR ............................................................. 229
Morman ll u k ................................................................................................. 230
Penti kosta l izm ............................................................................................ 233
Vika ................................................................................................................. 239
Rastafa rya n izm ..... ............................... ....................................................... 246
Scientology .................................................................................................. 250

Ek ..................................................................................................................... 255
Dizi n ................................................................................................... ............ 259
GiRiŞ

Din, 5000 yı l d a n beri insanların yaşa m şartl a rı n ı n önem l i b i r


pa rçası olmuşt ur. Tü m r u h a n i i n a n ç l a r i nsan ru h u n u şeki l len­
d i rmeyi ve i n sa n l a rda ka lıcı bir iz b ı ra k mayı amaçlam ıştır.
Bu kita b ı n sayfaları a rası nda, Yu n a n la r ı n ve Roma l ı la r ı n
tapınaklarında gezi necek, ortaçağ H ı ri stiya n katedralleri n i n
yü ksek çan ku lelerine h ayra n ka laca k, eski i sta n b u l 'daki Sul ­
tanah met Ca m ii 'n i n za rif m i na releri karşıs ı n d a ağzı nız a ç ı k
ka lacak v e Endonezya'daki Borebu d u r B u d ist Tap ı nağı'na hay­
retle ba kaca ksı n ız. Azizleri ve g ü n a h ka r l a rı, ka h ra manları ve
kafi rleri, ru hsal ma nza ra m ızı şeki l l e n d i re n büyü k düşünü rleri,
ka h i n ieri ve m i sti kleri okuyaca ksı n ız.
Din, kısmen d i n i i n a n c ı n çok fazla şekli o l ması ndan ve kıs­
men de d i n i n ne olduğ u n u n tam o l a ra k ta n ı m l a namamasın­
dan dolayı ka rmaşık b i r kon u du r.
The Concise Oxford Dictionary (Kısa Oxford Sözl üğü) d i n i,
"insan üstü b i r kontrol g ü c ü n e, öze l l i k l e d e itaat ve i badet is­
teyen kişisel b i r Ta n rı'ya ya da ta n n l a ra i n a nç" o l a ra k ta n ı m la­
m a ktad ı r. Bu tan ı m old u kça üstü n körüd ü r ve b i rçok kon uyu
ka psamaktad ı r.
Gü n ü müzde beş büyük d i n i gelenek va rd ı r: Ya h u d i l i k, H ı­
ristiya n l ı k, islam, Bud izm ve H i n d u izm. Ayrıca bazı ları bu beş
g e leneğ i n alt böl ü mleri olan ve bazı l arı d a b u n l a rl a ta mamen
i l g i siz olan sayısız küçü k grup da b u l u n m a ktad ı r. Her ne ka­
d a r tama m ı nd a n bahsetmem iz m ü m k ü n deği lse de, bu kita p
d ü nya d i n leri n i n ana öğeleri kon u s u n d a h ızl a n d ı r ı l m ı ş b i r
ku rs vazifesi görecektir.
Ortaçağdaki Haçlı Seferleri'nden ll Eyl ü l 2001 ta rih i ndeki
terör sa ldırılarına kadar, din ayn ı za m a n d a büyü k b i r çatışma
kaynağı o l m u ştur. Diğerleri n i n inanç s i ste m l erin i kavrayı p on-
la ra sayg ı d uya ra k b u t i p fa natik tav ı rl ard a n kaçma b i l i r ve baş­
ka l a rı n ı n yatk ı n l ı ğ ı n ı d a fa rk edebi l i riz.
D i n , ka rmaşı k fel sefe l e r, e n g i n ve etkil eyici bir edebiyat,
hayra n l ı k uya n d ı ra n ve göz ka maştı rıcı sa nat eserleri ortaya
çıkarmıştır. B u n l a r ı n ta m a m ı , kend ileri n i ortaya çıkara n d i n i
i n a n ç l a r ı n a ktif o l a ra k ta k i p ed i l meleri s o n a e r m i ş de ol sa va r
ol maya deva m ederl er. Hayret verici bir kültürel m i rası saye­
s i n d e, d i n i n ve d ü nyaya ya ptı ğ ı katk ı l a r ı n değeri n i b i l meyi
s ü rd ü rebi l i riz.
O za ma n ru h a n i ayd ı n la n ma yol u n d a uzun ve büyüleyici
bir yolcu l uğa hazı r o l u n .
BÖLÜM 1

i LK Di N L E R

i l k d i n i törenler i n sa n top l u l u kları n ı n g e l i şm e s i i l e eşzama n l ı o l a ­


ra k o rtaya çıkmış g i b i görü n mekted i r. Örneğ i n Fra n sa'n ı n Lasca ux
bölg e sin d e yer a l a n v e avcı toplayıcı g r u pl ar ı n e s e r i olan mağara
res i m leri n i n d i n i b i r öneme sa h i p o l m a l a r ı m ü m kü n d ü r. Antrapo­
log l a r, resimlerin genel l i kle mağara l a r ı n en u za k yerlerinde, ya n i
e n g izem l i böl ü m lerinde b u l u n d u k l a rı n ı bel i rtmekted i rler. B i r
hayva n ı n (özel l i kle de avl a n maya ça l ı ş ı l a n b i r hayva n ı n ) res m i n i
çizmek, avcıya yemek arayışı nda iyi şa n s g eti rmesi i ç i n i l a h i g ü ce
ya p ı l a n b i r çağrı olabi l i r.
Dicle ve Fı rat n e h i rleri a rasında yerleş i k top l u m la r ı n ortaya ç ı k­
m a s ıyla, ta n n l a ra si stemat i k b i r şeki l d e ta p ı l m a s ı n ı ve bu ta n n l a ra
atfed i l en bel i r l i g üçleri görmeye başla rız. M ezopota mya d i n i ge­
n el l i kl e ka ra n l ı k ve kasvetl iyd i . Ayn ı is m e sa h i p o l a n destansı ş i i r i n
ka h ra m a n ı G ı l g a m ı ş, kutsa n m ı ş b i r ö l ü m son ra s ı yaşa m beklemek
yeri n e ö l ü m son rası yaşa m ı n acı ve kede r ile d o l u o lacağ ı n a i na­
n ı rd ı . Bu d u r u m Mezopota mya topl u m u n u n zayıf ya p ı s ı n ı old u kça
iyi ya n s ıtmaktad ı r.
Antik Yu nan uygarlığ ı n ı n o rtaya ç ı kt ı ğ ı dönemde d i n i töre n l e r
v e i n a nçlar sağ l a m laştı r ı l m ı ş v e özel b i r ra h i pl e r g r u b u n o r m a l i n ­
sa n l a r il e ta n r ı l a r arasında a racı olarak g ö rev ya p m a l a rı i ç i n bel i r­
l e n m i şti. Yu nan Ta n rı ları n e özel l i kle iyi l i ksever ne d e kötü olara k
g ö rü l ü rlerd i . O n l a r sadece oradaydtlar. G e n el l i kle doğal olayla rı
som utlaşt ı rırlard ı :

11
Dinler Tarihi 1 0 1

TANRI ALANI
Zeus Şimşek

Apollo Güneş

Artemis Ay

Poseidon Okyanuslar ve Denizler

Diğerleri ise insanların sorunlarını


ve ürünlerini yansıtırdı:

Afrodit Aşk

Ares Savaş

Demeter Mahsul

Athen a Bilgelik

Hestia AileOcağı

Dionysos Şarap ve Sarhoşluk

Da h a sonraki d i n leri n ( H ı ri stiya n l ı k, Ya h u d i l i k, i s l a m iyet) a ksi ne,


tan r ı l a r a h l a ki kon u l a rl a i l g i l e n m iyorlard ı . O l sa olsa g u ru ru ceza­
l a n d ı ra b i l i rlerdi, özel l i kl e d e ken d i l erine ka rşı sayg ı sızca bir şekle
bürü n ü rse. Ama g ü d ü leri i n s a n l a r ta rafı n d a n genel l i kl e b i l i n m i­
yord u.

Yas tutmak manasız: insan dayanmak için doğar.


Böyledir maalesef! Tanrılar şiddetle verir hükmü:
Onlar, sadece onlar kutsanmış ve sadece onlar özgür.
-Homeros, //yada

i nsa n l a r tan n l a ra i l a h i yön l e n d i rm e için d eğ i l , ya ta nrıların ken­


d i leri n e bir iyi l i k yap m a l a rı ya da, daha sıkl ı kla, tanrıların on ları ra­
hat b ı ra kmaları için i badet ederlerd i .
Anti k topl u m la r ı n n e redeyse tam a m ı çokta n r ı l ıyd ı . Tek bir Tan­
rı'ya, ya n i Yehova'ya ta pan Yah u d i l e r bile başlang ıçta d iğer tanrı-

12
lik Dinler

ları n va rl ı ğ ı n ı reddetmed i ler. Onlar sadece i l a h o l a ra k teki n i ka b u l


ediyorlard ı . Yu n a n l a r, Rom a l ı l a r ve M ı s ı rl ı l a r g i bi diğer topl u m l a r
g e n i ş bir tanrılar grubuna tapıyorlard ı v e g e n e l l i kl e de birbirleri­
nin ta n rı la rı n ı öd ü n ç alır görün üyorla rd ı . A kd e n iz'de ve Doğ u top­
l u m la rı nda serbestçe dolaşan mitler ve h i kayeler d i n i inançla rı n
Avrupa'ya ve Asya'ya yayı l masına neden o l d u l a r.

13
DiONYSOS'UN AYiNLERi
Düzensizlik Tanrısı

Eski Yu n a n l a r çokta n rı l ıyd ı (ya n i çok sayıda ta n rıya i na n ıyorlard ı ) .


B u ta n r ı l a r ı n a rasında, t ü m ta n r ı l a rı n ta nrısı ve g ö k g ü rü ltüsü ya­
ratıcısı Zeus; Zeu s'u n ka rısı ve evl i l i k tan rıçası H e ra; aşk ve güzel l i k
ta n rıçası Afrodit; Afrodit'i n erkek ka rdeşi, savaş ta nrısı Ares ve şa­
rap ve eğ l ence ta n rı s ı D i onysos va rd ı .
D ionysos' u n ayi n l eri, d i ğ e r O l i m pas ta n r ı l a r ı o n uruna ya p ı l a n
ayi n lerden fa rklıyd ı . G e l e n e ksel ayi n l er, ta n r ı l a rı v e ta nrıçaları, sa­
dece b u a maç için ya p ı l m ı ş o l a n tapı naklarda o n u rl a n d ı rırd ı . Di­
onysos ise i n sa n l a r ı n a ra s ı n d a g ezi n i rd i ve i n a n a n ları ona orma­
nın i ç i n d e ta pa rd ı . D i o nysos festiva l leri nde, i n a n a n ları ta nrı ile b i r
o l u rl a rd ı . B u ta n rı i n sa n l a rı seviyordu, dansı v e şara b ı da seviyor­
d u . Festiva l leri ayn ı b ü y ü k parti l e r g i biyd i .
Dionysos'a genel l i kl e yolc u l u kları nda, i s i m leri ''çı lgın kad ı n lar"
a n l a m ı n a gelen garip ta k i pç i l e ri Maena d l a r eşl i k ederd i . Maenad­
l a r, D ionysos'un sem bo l u olan asa thyrsus'u ta ş ı r l a r ve i nsa n l a rı Di­
onysos' u n mezhebine katı l maya ve ayi n lerinde yer a l maya teşvik
ed erlerd i . Her ne kad a r h erkes d avetl iyd iyse d e, Dionysos festiva l ­
leri n i n e n hevesl i katı l ı mc ı l a r ı kad ı n la rd ı .

Thyrsus Neydi?
Thyrsus, asma dalları ya da sarmaşıkla kaplı, üzüm ya da diğer or­
man meyveleriyle süslenmiş ve üzerinde çam kozalağı olan uzun
bir çubuk ya da asaydı. Bir doğurganlık sembolü ve Dionysos ayin­
lerinde kutsal bir objeydi.

Dionysos şarap ta n rısıyd ı ve o n u n adına ya pıla n ayi n ler de bu


içeceğ i kutsa rd ı . Şa ra b ı n i n s a n l a ra ta n r ı l a r ı n büyü k l ü ğ ü n ü ve gü-

14
Dionysos'u n Ayi n leri

c ü n ü hissetme yetisi verd iğ i n e i n an ı l ı rd ı . Ş a ra p yol uyla, inana n l a rı


D i onysos i l e bütü n l eşrnek i ç i n i htiyaç d uyd u kları coşkuya u l a şı­
yor l a rd ı . Dionysos' u n i s i m lerinden b i ri "ra h atlama ta nrısı" a n l a m ı ­
n a g e l e n Lysios i d i . Ancak kutl ama l a rı n ı n a ş ı rı l ı kları genel l i kl e taş­
k ı n l ığa ve çılgı n l ığa sebep ol uyord u .
Dionysos ayi n leri genel l i kl e geceleri ya p ı l ı rd ı . G eyi k deri s i g iy­
m i ş kad ı n la r şara p içer ve sarmaşık taç l a r ta ka ra k Dionysos'u n
(ta n rı n ı n ken d i s i o l d u ğ u n a i na n ı la n ) resm i çevresinde ç ı l gı nca
dans ederlerd i . Kad ı n l a r kimi za man kurt ya da geyik gibi yavru
hayva nları emzi ri rler ve k i m i za man da b i r hayva n aviayı p pa rça­
laya ra k çiğ et yerlerd i . Ç ı l g ı na dön m ü ş kad ı n la r ayi n ler esnası n d a
n a d i ren d e o l s a b i r erkeğ i y a da çoc u ğ u pa rça l a rl a rd ı .

Eski Yunan 'da Şarap


Yunanlar, neolitik dönemden bu yana şarap yapımı için üzüm ye­
tiştiriyorlardı. Yunan toplumu genişledikçe, üzüm ve şarap ticareti
de genişledi. Klasik Yunan uygarlığı MÖ 4. yüzyılda zirveye ulaştı­
ğında, Yunanlar İspanya ve Portekiz kadar uzak yerlere bile şarap
ithalatı ve ihracatı yapıyorlardı.

Ş a ra p ve d üzen i olmayan danslar, i na n a n la rı ta n rı ların g ü c ü n ü


h issetmelerine sebep o l an b i r coşku h a l i n e u l a ştı rıyordu. D i n i coş­
ku g e n e l l i kle c i n sel coşkuyla a rtıyord u . Geceler va h şiyd i, i n a na n l a r
ç ı l g ı n a dönerd i v e h e r şey m ü m kü n d ü .

Dionysos Evien iyor


G i rit kra l ı M i nos' u n kızı Ariadne, büyü k ka h ra m a n Theseus'a a ş ı ktı.
Theseus, M i notor'u ( korkunç b i r canavar) ö l d ü rmek i ç i n Gi rit'e gel ­
d i ğ i nde Ariad n e ona i l k bakışta aşık o l m u ştu. M aalesef duyg u la rı
ka rş ı l ı k l ı değ i l d i .
Ariadne Theseus'a görevi n i ta ma m l a m a s ı i ç i n ya rd ı m etm i ş ve
böylece de ba basıyla a ras ı açı l m ıştı. Ati na'ya u l a şt ı k l a r ı nda ken d i-

15
Dinler Tarihi 7 0 7

siyle evl e n mek i ç i n söz veren Theseus i l e kaçtı. Yolcu l u kları sıra­
sında N axos adası n d a d urd u lar. Ariadne sa h i l d e uyu rken Theseu s
yel ke n açara k onu terk etti.
Ari a d n e uya n d ı ğ ı n d a gari p bir adada ya paya l n ızd ı, sevg i l i s i
o n u t e r k etm işti. Ama Dionysos, Ariadne'yi g ö rd ü v e güzel liğine
ça rp ı l d ı . Ariad ne'ye a ş ı k olup o n u n l a evlendi. Bazı mitler çiftin
L i m n i adasında yaşa d ı ğ ı n ı, bazı l a rı da Dionysos' u n ka rısı n ı O l i m­
pos Dağı'na götü rd ü ğ ü n ü söylemekted ir.

Tanrının Çocuğu
Ariadne ve Dionysos'un aşağıdakileri de içeren çok sayıda çocuğu
oldu:

• Oenopion
• Phanus
• S taphylus
• Thoas

Oenopion, Sakız Adası'nın kralı oldu. Phanus ve Staphylus, Altın


Post arayışmda diğer bir Yunan kahraman İason'a eşlik ettiler. Tho­
as ise Limni kralı oldu.

Zincirlerinden Kurtulan Delilik


Her ne kadar Dionysos ayin l eri popülerse de herkes ta rafından
ka b u l e d i l med i . Bazı kişiler Di onysos'un gerçekten bir ta nrı ol­
mad ı ğ ı n ı iddia ederek onu öfke l e n d i rd i . Ayn ı H era'n ı n Dionysos'u
del i l i kle ceza l a n d ı rm a s ı g i bi, Di onysos da ken d i s i n i g ücend i renleri
ayn ı şeki l d e ceza land ırır, d a h a sonra da acı çeken ö l ü m l ü n ü n ken­
dini yok etmes i n i izi erd i .
Dionysos ne kada r zevk d ü ş kü n ü ol ursa o l s u n, çok ça b uk öfke­
len i rd i ve yaratıcı bir h aya l g ü c ü n e sa h i pti. Verd i ği ceza l a r acımasız
ve vah şiyd i, hem de sadece ceza l a ndırılan kişi için değ i l . Kimi za­
man m a s u m eşl i kçiler de zarar g örürdü.

16
Dionysos'u n Ayinleri

Kral Likurgus'un Oeliliği


Tra kya kra l ı Likurg u s, ken d i kra l l ığ ı nda Di onysos' u n mezheb i n i ya­
sa k l a d ı . Dionysos ve Maenad l arı n ı n Tra kya'ya g e l d i kleri n i öğrend i­
ği nde Dionysos'u ha psettirmeye ça l ı ştı am a ta nrı den ize kaçtı ve
o ra d a su perisi Thetis tarafın dan koru n d u . Kra l ı n g üçleri ise Diony­
sos'u n taki pçi lerinden bazı l a r ı n ı ya ka l ayı p h a pse atmayı başa rd ı .
B u na ka rş ı l ı k Dionysos, Li kurg u s'u d e l i rtti . Kra l ı n yönetme ka­
b i l iyeti ol mayı nca mahkum ed i len ta kipçiler b ı ra k ı l d ı . Ama h i kaye
b u n u n la bitmed i .
Ç ı l g ı n Liku rg u s, ken d i oğ l u n u Dionysos için kutsa l bir bitki o l a n
sarmaşık dal ıyla ka rıştırd ı . Kra l öfkeyl e ken d i oğ l u n u keserek ö l ­
d ü rd ü . Da ha da kötüsü, Dionysos Tra kya'ya k u ra k l ı k v e kıtl ı k sa l d ı .
B i r kehanet, kura k l ı ğ ı n Likurg u s öldürü l e n e kadar devam edece­
ğ i n i ortaya çıkard ı . Açl ı kta n öl mek üzere o l a n Tra kya l ı l a r kra l l a r ı n ı
ya ka ladılar v e Pa ngaeus Dağ ı'na götü rerek ya ba n i atların a ra s ı n a
attı l a r. Ya ba n i atl a r kra l ı parça lara ayı rara k ö l d ü rd ü . Dionysos k u ­
ra k l ı ğ ı ka l d ı rd ı v e kıtl ı k s o n a erdi .

Hapsedilen Bir Tanrı


Thebes'te genç kra l Pentheus, Dionysos ayi n leri n i yasaklad ı . Di­
o nysos, kra l ı n ka rarına rağmen şeh ri n kad ı n la rı n ı (Pentheus' u n
a n nesi ve teyzeleri de d a h i l ) aya rta ra k Kithaeron Dağı'na götü rd ü
ve kad ı n l a r orada ç ı l g ı n b i r ayine katı l d ı . Pentheus, Dionysos' u n
ta n rı l ı ğ ı n ı tan ı madı v e o n u bir zinda n a attı. Ama zindan Diony­
sos'u tutamadı; zincirleri çözü ldü ve ka p ı l a r Dionysos'u serbest
b ı ra kma k için a rd ı n a kadar açı l d ı .
Dionysos haha son ra, g öz a l ıcı manza ra l a r v e c i n sel faa l iyetle­
re ta n ı k olma sözü vererek kra l ı Cithaero n Dağı'nda ya pılan ayi n­
leri g özetlernesi için i kna etti. Pentheus, Dionysos' u n ded i ğ i g i b i
b i r a ğaca gizlendi. Ayi n lere katılan kad ı n l a r Pentheus'u ağaçta
görd ü ler ve kra l ı bir dağ a s i a n ı za n nett i ler. Va h şi b i r ç ı lg ı n l ı kl a ve
Pentheus'u n ken d i a n nesi n i n yönlendirmesiyle o n u aşağıya çek i p
pa ra m parça ettiler.

17
ELEFSiS GiZEM LERi
Yunan Dininin Gizeml i Kalbi

Demeter ve kızı Persefo n i 'n i n h i kayesi en akılda ka l ıcı Yu nan m it­


lerinden b i ri d i r.
Yera ltı (öl ü ler d iya rı) ta n rı s ı Hades, Sicilya'daki b i r d üzl ü kte
çiçek toplaya n Persefo n i 'yi fa rk etti. On u n g üzel l i ğ i nden hemen
etkil e n d i ve ku r ya p m ayı u m u rsamadan onu taciz ederek kendi
yera ltı d ü nyasına götü rd ü .
Kızı n ı n kaçırı l d ığ ı n ı n fa rkı n a varan Demeter'i yatıştırmak m ü m­
kün d eğ i ldi; öfke, acı ve kede r l e kend i s i n d e n geç m i şti. O l i m pos
Dağ ı 'n ı ve ta nrıça l ı k g ö revl e r i n i terk etti. Demeter'in i l gisi nden
yoks u n ka lan d ü nya k u ra k l ı k ve kıtl ı k ile d o l d u .

Demeter'i n Seyahatleri
Demeter keder içinde k ı r l a rda g ezi ndi. Ki m i za m a n m isafi rperver­
ce ka rşı l a nd ı ama d iğ e r za m a n l a rda alay kon u s u ol d u. Örneğ i n,
M i s m e a d ı ndaki b i r kad ı n D e meter'i evi ne a l d ı ve m i safi rperverl i k
g e l e n e ğ i gereğ i nce o n a içecek i kra m etti. S u sa m ı ş ol a n Demeter
içeceği h ızla içti ve M i sm e'n i n oğ l u, bardakta n değ i l fıçıdan içme­
si gere kti ğ i n i söyleyerek o n u n la dalga geçti. Oğ l a n ı n ka ba l ı ğ ı n a
s i n i rl e n e n Demeter, içecekten ka l a n l a rı oğ la n ı n üzerine fı rlata ra k
o n u b i r kerten keleye d ö n ü şt ü rd ü .

Soru
Demeter'in Roma mitolojisindeki ismi Ceres idi. Demeter tahıl tan­
rıçası olduğuna göre, sizce hangi İngilizce kelime "Ceres"ten türe­
miştir?

Cereal (tahıl gevreği)

18
Elefsis Gizemleri

Demeter, Elefsis'te kend i n i yaşl ı bir kad ı na d ö n ü ştürd ü ve d i n ­


l e n mek i ç i n b i r kuyu n u n ya n ı nda d u rd u . Kra l Cel e u s'un kızl a r ı n ­
d a n b i ri, Demeter'i babası n ı n evi nde b i r şeyler içmeye davet etti.
Kızı n kibarl ı ğ ı n d a n mem n u n ka lan Demeter daveti ka bu l etti ve
b i rl i kte eve g itti ler.
Kra l ı n evi nde kra l ı n kızı ve kra l i çe, D e meter'e karşı son d e re­
ce m i safi rperver davra nd ı . Her ne kad a r D e m eter sessizce otu r u p
uzu n b i r s üre boyu nca yem eğ i n i n ya da i çeceğ i n i n tad ı na ba kma­
d ıysa da, b i r h izmetçi olan i a m be en son u nda şakala rıyla Deme­
ter'i g ü ld ü rmeyi başa rd ı .
Demeter, i a m be i l e b i r l i kte Celeus' u n evi nd e h i zmetçi o l d u .
Kra l i çe, Demeter'e g ü ven iyord u v e o n d a n yen i doğa n oğ l u Demo­
fon'u beslemes i n i i sted i . Demeter bu bebekle i lg i l e n i rken, sadece
b i r be beğ i n sağlaya b i leceğ i h uzura kavu şt u ve çocuğa ö l ü m s üz­
l ü k hed iye etmeye ka ra r verd i . B u n u ya p m a k i ç i n Demeter bebeğe
g ü n boyu nca a m brosia (ta n rı l a r ı n kutsa l yiyeceğ i ) yed i rd i ve ge­
celeri de öl ü m l ü l ü ğ ü n ü ya kı p yok etme k i ç i n bebeğ i ateşi n üze­
r i n e koyd u. Ama kra l içe bebeğ i ateşi n ü ze r i n d e görü nce korku ve
pa n i kle ç ı ğ l ı k attı. Rahatsız ed i l d i ğ i için s i n i rl e n e n Demeter bebeğ i
a levlerin a ras ı n d a n ç ı ka rd ı ve yere fı rlatt ı .
Demeter gerçek h a l i n e döndü ve çoc u ğ u ö l ü msüz ya pmaya
ça l ı şt ı ğ ı n ı ama ş i m d i diğer i nsa n l a r g i b i ö l ü m e m a h ku m olacağ ı n ı
a ç ı k l a d ı . Daha son ra sa raya kend isi ad ı n a b i r ta p ı n a k ya pma ları n ı
e m retti ve o n l a ra kend i s i a d ı na yapaca kl ar ı uyg u n d i n i ayi n leri öğ­
retti . Bu ayi n lere ise Elefsi s Ayi n leri adı ver i l d i.

Hala G izemini Koruyan Elefsis Ayinleri

Elefsi s Gizemleri, eski Yu n a n d a ki en kutsal d i n i töre n i erd i . Elefs i s l i ­


ler Demeter'i n o n u run a b i r ta p ı n a k i nşa etti v e b u ta p ı n a kta Elefsi s
Ayi n leri gerçekleştiri l d i .
B u mezhep g izl iyd i, b u nedenle de g ize m l i b i r d i n olara k d e ­
ğ e r l e n d i r i l d i . Sadece yen i üyeler ayi n l e re katı l a b i l iyor v e ayi n l e r

19
Dinler Tarihi 1 0 1

sıra s ı n d a ne olduğ u n a d a i r g izl i l i k yem i n i ediyorlard ı . Elefsi s'te


k i m i n töreniere katı l a b i l eceğ i kon usunda şartlar va rd ı . Örneğin,
herh a n g i b i r şeki lde ka n dökmüş olan hiç k i m se mezhebe ka b ul
ed i l m ezd i . Ancak diğer m ezheplerin dışa rıda b ı ra ktığı kad ınların
ve kölelerin katı l ı m ı n a izi n veri l iyordu .

Diğer Gizemli Dinler


Efefsis Gizemlerinin yanı sıra, gizemli antik dinlerin arasında Di­
onysos Tarikatı, Orphic Tarikatı ve Roma Mithrak Tarikatı vardı.
Bu tarikatlar popülerdi ve hükümet desteği alıyordu. Ancak MS 4.
yüzyıldan itibaren Hıristiyanlığın yayılışı gizemli antik diniere olan
ilgiyi azalttı.

Elefsi s'in yen i üyeleri g i zl i l i k yem i n leri n i çok cidd iye a l d ı l a r ve


bu yem i n i tutmaya çok d i kkat etti ler. Asl ın da b u konuda öylesine
iyi bir iş ç ı ka rd ı l a r ki, çok sayıd a teori olmasına rağ men, g ü n ü m üz­
deki a ra ştı rmacı lar b i l e E l efsi s ayi n l erinde neler o l d u ğ u n u b i l m i­
yorlar. i ki d izi ayi n va rd ı : Küçü k G izem ler (hasat i l e ayn ı za mana
denk g e l i rlerdi) ve Büyü k Gize m ler (eki m za m a n ı ile ayn ı dönem­
deyd i l e r ve tama m l a n m a l a rı o n gün sü rerd i). Küçük Gizemler
m u hte m elen yılda bir kere ya p ı l ı rd ı . Anca k B üyü k Gizemler her
beş yılda b i r gerçekleşti re b i l i rd i .

Persefoni' nin Dönüşü


Uzun bir süre dolaştıktan s onra Demeter, kızını geri almanın en iyi
yolunu öğrenmek için Zeus'a gitti. Demeter'in kederinden dolayı
ortaya çıkan büyük kıtlık nedeniyle tannların başı ona ve dünya­
daki insanlara acıyıp Hades'i kaçırdığı kızı geri vermeye zorladı.
Ancak Kader Tannçalan, herhangi bir kişinin Yeraltı'nda yemek
yemesi durumunda lanetlenerek orada sonsuza kadar kalmak zo­
runda olduğuna karar vermişlerdi. Persefoni altı (bazıları dört ol­
duğunu söyler) nar tanesi yemişti ve bu nedenle her yıl bu sayıda

20
Elefsis Gizemleri

ay boyunca Hades'le kalmak zorundaydı. Persefoni yokken annesi


onun için yas tuttu; dünya soğuk ve çorak kaldı. Persefoni yüzeye
geri döndüğünde ise Demeter kutlamalar yaptı; dünya sıcak, ve­
rimli, bereketli hale geldi.

21
iSiS VE OSiRiS
Aşkta ve Ölümde Birleştirilen Tanrı ve Tan rıça

Antik d ü nyan ı n en ö n e m l i ve g üç l ü uyga rl ı kl a r ı ndan b i ri kuzey Af­


ri ka'daki N i l Nehri'n i n kıyı s ı n d a gelişmişti. M ı s ı rl ı la r 3000 yıl boyun­
ca deva m eden b i r uyg a r l ı k ya ratmışlard ı ve b u uygarl ı ğ ı n gü neş­
ten sa ra r m ı ş ka l ı nt ı l a r ı b ug ü n b i l e pira m itlere, Sfen ks'e ve büyü k
fi ravu n l a r ı n meza r i a r ı n a g i d e n ziya retçiler ta rafı n d a n görülebi l i r.
M ı s ı rl ı l a r çok sayıda ta n rıya i n a n ıyorlard ı . B u ta n r ı l a rdan bazı­
l a r ı n ı , tica ret ya da feti h yol uyla etki leşi me g i rd i kleri diğer uyga r­
l ı klard a n a l m ı şlard ı . M ı s ı r d i n i n i n ana öze l l i klerinden bi ri, yönetici­
nin, ya n i fi rav u n u n i l a h i l iğ i n e o l a n i nançtı . Söylenene göre, firavu n
i l a h i b i r soydan gel iyord u ve yö netmek iç i n g ö kyüzü nden i n m i şti.
M ı s ı rl ı l a r ayrıca öl ü mden s o n ra yaşa m ı n önemine de i n a n ıyorlard ı
v e b u neden le, b i r fi rav u n öld ü ğ ü nde, o n u n a d ı n a ya p ı l a n cenaze
töre n l eri en az hayatta o l d u ğ u dönemde ya p ı l a n törenler kadar
önem l iyd i .
M ı s ı r l ı l a r g ü n eşe ta pıyo r l a rd ı ki bu deva m l ı l ığ ı, iyi ü rü n yetiş­
mesi ve o n l a rı beslernesi için büyük ölçüde hava d u r u m u na bağ l ı
o l a n b i r top l u m i ç i n h i ç de şaş ı rtıcı değ i l d i . B i rçok eski i n sa n g i b i
M ısı rl ı l a r da doğal g üçleri bel i r l i ta n r ı l ar i l e özdeşleşti rmişlerd i. Bu
ta n r ı l a r ı n a rasında e n ö n e m l i l e ri nden b i ri Osiris'ti .

Tanrıların Oğ l u
Osiri s'i n Ta nrı G e b i l e Ta n rı ça N ut'un oğ l u o l d u ğ u söyle n i rd i. Geb
yeryüzü tanrısıyken N u t g ö kyüzü n ü yönetird i . B u nedenle Osiris
insan l a r ı n va rl ı ğ ı n ı m ü m kü n k ı l a n b i rleşti rici öğeyd i . Osiris'i n, M ı s ı r
uyga rl ı ğ ı n ı ca n l ı tuta n d o ğ a o l ayı o l a n N i l N e h r i taşkı n l a r ı n ı kont­
rol ett i ğ i n e i n a n ı l ıyord u .
N il N e h r i h e r y ı l , kıyı l a r ı n d a zen g i n b i r a l üvyon tabakası b ı ra ka­
ca k şeki ld e taşard ı ve M ı s ı r l ı l a r da b u rada ta r ı m yapa rlard ı . M ı s ı rl ı-

22
isi s ve Osiris

l a r ı n güçlü ve istikra r l ı bir u yga r l ı k ku rma s ı n ı m ü m kü n kılan şey de


b u taşkın ı n d üzen l i l iğ i idi.

Mezopotamya 'da Felaket


Doğuda, Dicle ve Fırat nehirlerinin arasındaki bölgede ise başka bir
uygarlık ortaya çıktı: Mezopotamya. Ancak Dicle ve Fırat nehirleri
de taşmalarına rağmen, bu taşkınlar düzensiz ve öngörülemezdi ve
bu da çiftçiliği Mısır'dakinden çok daha şansa dayalı bir iş haline
getiriyordu. Bu nedenle, dünyanın bu kısmında yaşayan insanların
istikrarlı olmayan yaşamını yansıtan şekilde, Mezopotamya tanrı­
ları Mısır tanrılarına göre çok daha tehlikeli ve korkutucuydu.

Yu nan yaza r Pl uta rkhos, Osi ris'i n m itol oj i s i n i n b i r tü revi n i a n­


latm ı ştır. Buna göre, Osi ris'i kıskanan erkek ka rdeşi Set, o n u ya­
ka l ayarak bir kutuya kapattı, kutuyu k u rş u n l a m ü h ü rledi ve N i l
N e h r i 'ne attı. Kutuyu Osi ri s'i n ka rısı i s i s b u l d u, açtı ve koca s ı n ı
hayata geri dönd ü rd ü . O s i r i s v e isis'i n H o r u s a d ı n d a b i r çoc u k l a rı
o l d u a ma Osiris daha son ra tekra r öldü, i s i s d e beden i n i çö lde sak­
l a d ı . Set, b u rada Osi ris'i n bede n i n i b u l d u , o n dört pa rçaya ayı r ı p
M ı s ı r'ı n her yeri n e dağ ıtt ı . i s i s pa rça ları b u l a ra k top rağa gömd ü .
i s is'i n bu bağ l ı l ı ğ ı na hayra n ka lan diğer ta n rı l a r Osiris'i tekra r haya­
ta d ö n d ü rd ül e r ve onu yera ltı ta nrısı ya pt ı l a r.

Yeraltı Tanrısı
B i r ö l ü mden son raki yaşa m ta nrısı o l a ra k O s i r i s, hayatla r ı n ı d ü z­
g ü n ve M ı s ı r denge ve d üzen kavra m ı o l a n Ma'at prens i pleri ne uy­
g u n şekilde ya şayan r u h l a r ı n kra l l ığ ı n a h ü km ed iyord u . Ölümden
son ra tüm r u h l a r ya rg ı l a n ı r (daha son ra H ı ri stiya n l ı k ta rafı ndan d a
ben i m senen b i r a n layış) veya Osi ris'i n kra l l ığ ı n a g eti r i l iderd i ya d a
g ü n a hla rı için ceza l a nd ı r ı l ı r l ard ı .
i s i s v e Osiris'i n mezhe b i şaşı rtıcı derecede uzu n bir süre, hat­
ta M ı s ı r'ın ve Ya kındoğ u'n u n bazı kısı m l a r ı n d a en az M S 6. yüzyı l a

23
Dinler Tarihi 707

kada r ayakta kaldı. En n i h ayet i nde, Roma i m pa ratoru J u stinianus


(482-565) ta pı nakla rı n ı n yıkı l m a s ı n ı ve heykelleri n i n serg i lenrnek
için Roma'ya götü r ü l mesi n i e m rettiğinde bu ta n n la ra olan inanış
sona e rd i .

Soru
Birçok antropolog, Osiris'in ölümünün ve tekrar hayata dönüşü­
nün Mısır'da gerçekleşen yıllık bir olay ile açık şekilde ilgili olduğu­
nu düşün ür. Sizce bu olay nedir?

Mısır topraklarının her yıl ölmesi ve Nil Nehri'nin taşkın sularıyla yeniden doğması.
Tanrı'nın ölümü ve yeniden doğuşu her yıl Mısırlı rahipler tarafından tanrıları mem­
nun etmenin ve iyi bir hasadı garanti etmenin bir yolu olarak yeniden canlandırılır.

24
MISIR ÖLÜLER MEZH EBi
Ölen Kişilerin Mezarın Ötesine Yolculuğu

M ısırl ı l a r ölümden sonra yaşa m kavram ı n a i n a n ırlard ı ve ru h u n


(ka) ö l ü mden son ra hayatta kal masına v e g e l işmesine yardımcı o l­
m a k için ç ok sayıda tören ve uygulama g e l i şt irmişlerd i . Bu büyü­
l eri n büyük bir kısmı, MÖ 1700 yı l ı civar ı n d a o l u şturu l a n ve d aha
sonraki 2000 yıl boyunca en az dört büyü k uyarl a m a i l e geliştirilen
Ölüler Kitabi'n ı n çeşitli versiyonları na d a h i l ed i l m i şti.
Ölüler Kitabi'na göre, i n san ların, ölümden sonra hayatta ka l a n ­
lar d a d a h i l çok sayıda fark l ı parçası vard ı .

• Ö l ü m i l e birl i kte çürü m eye başlayan kha t ya da fizi ksel beden.


• Yaşayanların d u a l a rı yol uyla khat'ı n d ö n ü ştüğü sahu ya da ru­
h a n i beden.
• Genellikle "ru h" olara k tercüme ed i l e n ka. Ka, bedenden ba­
ğ ı m sız bir varlığa sah i pti ve serbest bir şekilde bir yerden bir
yere hareket edebil irdi . Yemek yiye b i l ird i ve mezar odasında
onun için yiyecek ve içecek bu l u n d u ru l m a s ı gere k l iydi . Yaşa­
yan kişileri n d u aları, aynı zamanda m ezar odası n ı n duvarların a
resmedilen yiyecekleri ka ta rafından tüketilebi lecek besin i ere
dön üştüreb i l ird i .
• i n s a n ların sonsuz bir varl ı ğ ı n sefası n ı sürebilecek o l a n parçala­
rına ba adı veri l irdi . Ba, ka'n ı n içinde yer a l ırd ı ve ka tarafından
desteklenirdi. Ba'yı, ka'nı n ru h an i kal bi o larak da d ü şü nebiJi riz.
• Khaibit ya da gölge. Ayn ı ka g i bi, bu d a ken d i n i bedenden ayı­
ra b i l irdi ama genel l i kle ka'n ı n çevresi n deydi .
• Khu ya da bed e n i n kabuğu. M ı s ı r cenaze sanatında, khu genel­
likle bir mumya olarak gösterilir.
• Ren ya da kişin i n Osiris'i n d iyarında var olan adı .

25
Dinler Tarihi 10 1

Mumyalama
Eski Mısır'da mumyalama yapılmasının önemli bir sebebi, fiziksel
bedeni (khat) ruhani bedene (sahu) dönüşebileceği kadar uzun bir
süre korumaktır. Ancak mumyalama işlemi uzun ve pahalı olduğu
için Mısır'daki çoğu kişi ölümden sonra bu işlemden geçmemiştir.

M ı s ı r l ı l a r ö l ü leri n i m u mya l a m aya en az MÖ 3400 kada r eski b i r


ta ri hte başlad ı l a r. Yüzyı l l a r içeri s i n de gel işen i ş l e m şu şekildeyd i :

1 . Beyin b i r kanca ya rd ı m ıyla b u r u n ka na l ı n d a n d ı şa rıya çıkarıl­


d ı kta n son ra kafata sı n ı n içi y ı ka n ı rdı .
2. i ç o rg a n l a r çıka rı l ı r ve bed e n koru nması i ç i n ba h a ratlarla dol­
d u ru l u rd u .
3. Beden, nemi uza kl a ştı rması i ç i n t u z ku l l a n ı l a ra k yetmiş g ü n bo­
yu nca kurumaya b ı ra kı l ı rd ı .
4 . Kırı l m a la r ı n ı önlemek i ç i n e l v e ayak parmakianna koruyucu
k ı l ıfl a r ta kı l ı rdı; daha s o n ra beden önce keten şeritlerle daha
son ra da yel ken bezi i l e s a rı l ı rd ı .
5. M u mya ta hta b i r ta b u t u n i ç i n e yerleşti r i l i r v e b u ta but daha
son ra taş bir sa n d u kaya koy u l u rdu.

Piramitler
Pira m itler, Eski Mısır ile i l i ş ki l e n d i ri len en s i m g esel ya p ı l a rd ı r. Mı­
s ı r l ı l a r ı n ö l ü lere sayg ı s ı i l e ya kı n d a n i l işki l i d i r ve ayn ı za manda eski
fi ravu n la r ı n m u hteşe m g ü cü n ü n bir gösterg es i d i r. E n eski pira m it
MÖ 2630 ve 26 1 1 yı l l a rı a ra s ı n d a i n şa ed i l m işti r ve en ü n l ü leri de
Ka h i re'n i n d ışı ndaki Gi ze'd e yer a l a n l a rı d ı r.
Pop ü l e r izien i m i n a ks i ne, t ü m fi ravu n l a r p i ra m itlere g ö m ü l me­
miştir. Örneğin, (bize g ö re) e n iyi b i l i nen fi rav u n l a rdan Tuta n ka­
mun, Kra l l a r Vad i s i 'n d e yer alan bir yeraltı m eza rına göm ü l m ü ştü.
Anca k G i ze'deki p i ra m itlerin b ü yü k ölçekleri, o n l a rı, kend ileri n i
i nşa ede n fi ravunlar i ç i n etk i l eyici övg ü l e r h a l i n e geti rmekted i r.

26
M ı s ı r Ö l ü ler Mezhebi

Bu p i ra m itlerin en büyüğü olan Büyü k G ize P i ra m idi, m u hte­


m e l e n dörd ü ncü h a n eda n ı n yöneticileri n d e n biri ol a n Firav u n
Kh ufu (yak. M Ö 2580) için b i r meza r o l a r a k ya p ı l m ıştı .
.

Etkileyici İstatistikler
Büyük Gize Piramidi, 3800 yıldan daha uzun bir süre boyun­
ca dünyadaki en uzun insan yapımı binaydı.
Piramit 2,3 milyon kireçtaşı bloktan oluşmaktadır.
Blokların arasındaki ek yerlerinin ortalama açıklığı 0,5 mi­
limetredir.
Büyük Piramit'i inşa etmek için 5,5 milyon ton kireçtaşı,
8000 ton granit ve 500.000 ton harç kullanılmıştır.

Tutan kamun'un Mezarı


En ü n l ü M ı s ı r meza rl a r ı n d a n b i r i fi rav u n Tuta n ka m u n' u n meza­
r ı d ı r (MÖ 1 3 3 2- 1 3 3 3 yı l l a rı a ra s ı n d a M ı s ı r'ı yö n et m i şt i r) . Meza r, 4
Ka s ı m 1 922'de a rkeolog H owa rd Carter ta rafı n d a n b u l u n m u ştu r.
H e r n e kada r b u d u r u m b i rkaç y ı l so n ra s ı n a ka d a r b i l i n m e m i ş
o l sa d a , keşfed i l d i ğ i a kşam (a rter, patro n u Lo rd Ca rna rvo n ve
Ca r n a rvon'u n kızı Evelyn m ezara g i rerek i n celed i l e r ve daha son­
ra kapıyı d i kkatl e tekra r m ü h ü rleyere k ç ı kt ı l a r. M eza ra çok d a h a
eski b i r ta ri hte h ı rsızlar g i r m i şti a m a bel l i k i h ı rs ı z l a r ya ka la n m ı ş
v e m eza r tekra r m ü h ü rl e n m işti. Meza r fevka l a d e b i r şeki l d e
kor u n m uş d u ru m d ayd ı . Ca rter, d u rg u n h a v a d a koru n m u ş o l a n
cen aze çiçekleri b u l d u ( a m a doku n u nca d a ğ ı l d ı la r) v e yerdeki
toz u n ü zerinde meza rı tekra r m ü h ü rleye n i ş ç i l e r i n i n çıplak aya k
izleri n i g ö rd ü .
Arkeolog lar, meza r ı n içi ndeki lere ba ka ra k M ı s ı r cenaze g e ­
lenekleri hakkında çok şey öğrendiler. Tuta n ka m u n' u n bedeni,
b i r b i ri n i n içine yerleşti ri l m i ş b i r d izi ta b utu n i ç i n e kon m uştu; ta­
butl a rd a n bir ta nesi saf a ltı n d ı . M u mya n ı n yüzü, fi rav u n l a i l işkilen-

27
DinlerTarihi 101

d i ri len en ü n l ü res i m lerden bi ri haline gelmiş o l a n a ltın b ir mas­


keyle örtül m ü ştü.
M ezarda n çıka r ı l a n ka l ı nt ı l a r çeşitli etki n l i klerle tüm d ü nyada­
ki m üzeleri gezdi ve m i lyon l a rca i n sa n ı n bu etki leyici koleksiyonu
birinci elden görmesi sağ l a n d ı .

28
ROMA TANRlLARI
Özgü n Bir Tanrılar Grubu için Yunanlardan Alıntı Yapmak

R o m a ta ri h i n i n i l k dönem leri nde, Romal ı la r ı n ta m a men ken d i leri­


n e ait bir d i n leri va rd ı . Ama zaman geçti kçe b u dinde geniş ça p l ı
d e ğ i ş i k l i kler meydana g e l d i . Komşu bölgeleri feth ettikçe Rom a l ı­
l a r yerel d i n lerin bazı yön leri n i kendi l e r i n e katt ı l a r ve Yu nan ede­
biyatı Roma'da ta n ı nd ı kça, Roma d i n i n i d e etki ledi. Roma m itolo­
j i s i n d eki boşlu kları doldurmak amacıyla Yu n a n m i tolojisi Roma
m itolojisine uyd u ru l d u ve en son u nda Roma l ı la r Yu nan m itleri n i
g e n i ş ölçüde ben i m seyi p uya riadı Iar.
H e r ne kadar Roma l ı la r Yu n a n m itol oj i s i n d e n yoğ u n bir şeki l d e
a l ı ntı ya pmışlarsa da, tan r ı l a r v e ta nrıça l a r i ç i n ken d i lerine ait i s i m ­
leri korudu lar. R o m a m itolojisi h a k k ı n d a son derece temel bir b i l g i
e l d e etmek i ç i n , sadece aşağ ıdaki ta b l od a k i Roma v e Yu nan em ­
sa l leri i nceleyi n . R oma m itleri Yu nan m itlerine so n derece benzer
o l d u ğ u için, Yu n a n i s i m l e r i n i n Roma ka rş ı l ı k l a r ı n ı b i l mek, Roma
m itolojisini a n l a m a n ızda etk i l i olacakt ı r.

YUNANADI ROMAADI YUNANADI ROMAADI


Afrodit Venüs Hephaestus V u kan

Apollo Sol Hera Juno

Ares Mars Herakles Herkül

Artemis Diana Hermes Merkür

Athena Minerva Hestia Vesta

Kronus Satürn Muses (Musae) Camenae

Demeter Ceres Odisey Ulysses

Dionysos Bacchus Pan Fau n us

Eos Aurora Persefoni Proserpine

29
Dinler Tarihi 7 O 7

Eri s Oiscord ia Poseidon N eptün

Eros Cup id R hea Ops

Fates (Mcrae) Parcae Zeus Jü piter

Had es Pl uto

Yu n a n l a r ı n a ksine, Roma d i n i o l d u kça politi kti ki bu da d ü n ­


ya n ı n i l k büyük pol it i k ku ru m u o l a n Roma i m pa ratorluğu i ç i n hiç
de şaş ı rt ıcı değ i l d i . Ra h i pl e r top l u m u n geri ka l a n ı ndan ayrı tutu l­
m uyord u ve Roma ra h i p l i ğ i içeri s i ndeki kon u m l a r genel l i kle daha
önce büyük askerler ya da hati pl e r olan vata n daş l a r ta rafı ndan
dol d u r u l uyord u.

Pontifice'ler ve Augur'lar
i ki tip Roma ra h i b i va rd ı . Pontifice'ler ( i n g i l izce pon tiff [başra h i p]
kel i mesi b u radan g e l m e kted i r), Roma d i n i d üzen lem eleri n i n lider­
leriyd i . G örevleri, Roma ta kvi m i n i n ve çeşitl i ta n n la ra i badet edi­
len töre n i e r i n d üzen l e n m es i n i içeriyordu. Genel l i kle on beş tane
pontifice va rd ı ve l iderleri Pontifex Maxi mus ise Roma d i n d üzen i ­
n i n başıyd ı .
Diğer ta rafta n augur 1 a r i s e ta n rı l a r ı n emirleri n i, genel l i kle (a ma
her za m a n değil) hayva n l a rı n katied i l mesi n i içeren d etayl ı ayi nler
ile yeri n e g etirmekte uzma n l a ş m ı şl a rd ı . Üzerine şara p ve kutsal bir
kek serpi şt i r i l m i ş olan ku r b an ö l d ü rü l d ü kten s o n ra karaciğeri ve
iç orga n l a rı i ncele n i rd i . A u g u r'l a r b u n a baka ra k gelecek hakkı nda
kehanette b u l u n u r ve b u şeki l de ta nrıların g özü n e g i rmeyi ü m it
ederlerd i . Bu amaçla, ayi n d e h e r h a n g i bir ya n l ı ş ya p ı l ı rsa, ra h i p
tekra r başlamak zoru ndayd ı .
i l k i m pa rator Aug u stus'u n ( M Ö 63-MS 1 4) za m a n ı nda b i r im­
pa rator m ezhebi doğ m u ştu. A u g u stu s'ta n sonra t ü m i m paratorlar
ayinsel bir şeki lde i l a h l a ştı r ı l d ı , o n l a ra i badet e d i l d i ve augustales
adı veri l e n ra h i p heyetleri b u i ba d eti denetled i.

30
Roma Ta n r ı l a rı

Dinin Birleştiriciliği
Romalılar, eski Devlet ile büyümeye başlayan ve imparatorlar ile
doruğa ulaşan büyük ve kapsamlı bir imparatorluğu yönettiler.
Çeşitli gelenekiere sahip olan böylesine farklı halkları yönetirken
Romalılar yerel gelenekiere büyük tolerans gösterdiler ama impa­
ratorluğun vatandaşlarının imparatorun ilahiliğini tanımasında ıs­
rar ettiler. Bu şekilde, imparator mezhebi birleştirici bir araç olarak
kullanıldı ve imparatorluğun, uzun bir tanrı kral geleneğine sahip
olan doğu bölgelerinde özellikle işe yaradı.

Roma'nın ilahi Kökenieri


Roma l ı l a r, i m pa ratorl u kl arı n ı n sadece şa n s eseri o l d u ğ u kavra m ı ­
na i n a na mazl a rd ı . Kesi n o l a ra k, ta n r ı l ar o n l a rı n A kdeniz d ü nyası n ı
yön eten büyü k b i r g ü ç o l a ra k o rtaya ç ı k m a l a rı n ı amaçlamışlard ı .
R o m a hakkı nda çeşitli doğ u ş h i kayeleri, efs an e l erd e n ve m itler­
de n o rtaya çıkm ıştı ve MÖ 1 . yüzyı lda, t ü m R o m a şa i rl e ri n i n en b ü ­
y ü ğ ü o l a n Vi rg i l b u h i kaye l e re a rtisti k b i r b ü tü n l ü k kaza nd ı rmıştı .
Vi rg i l hem Roma l ı la r ı n başl a n g ı c ı n ı en b ü y ü k a n t i k efsa ne, ya n i
Tru va'n ı n düşüşü i l e i l işkilen d i rmek hem d e Roma'n ı n d ü nya n ı n e n
m u hteşem şehri o l a ra k ortaya çı kmas ı n ı n ta n rı l a r ı n ken d i ka rarları
old u ğ u n u göstermek için Aeneis desta n ı n ı ka l e m e a l m ı ştır.

Ama sonra ilahi şeklin gençfiğini seyreder,


Sezar'ın kendisi kendi ailesi ile yücelmiş;
Augustus, Sikiikla söz verilmiş ve çok önceden haberdar,
Satürn'ün ezelden beri yönettiği diyara gönderilmiş;
Daha iyi bir altın çağ1 yaşatmak için doğmuş.
-Vi rgi l, Aeneis

Vi rg i l 'e göre, Truva l ı Pre n s Aeneas şeh r i n Yu n a n la r ı n elinde yı­


kı l ma s ı ndan kaçmıştı. Aeneas yaş l ı babası n ı o m uzla rında taşıya ra k
ve küç ü k oğ l u n u n e l i nden tutarak ya n a n kaleden uza klaşmış ve

31
DinlerTarihi 101

ta kipçi le ri i l e birl i kte orta d a n kaybol m uştu. Uzu n yı l la r boyunca


dolaşt ı l a r ama en son u n d a Ti ber Nehri'n i n ağzına geldiler ve bu­
rada Al ba Longa adında bir şeh i r kurdu l ar. Aeneas, yerli Kra l Lati­
n u s'un (Latin kel imesi b u ra d a n g e l mekted i r) kızı Lavi nia i l e evlen­
di. Bu ikisi n i n soyu n d a n g e l e n kişiler i se Roma'n ı n kurucula rıyd ı l a r.

Yeraltına Ziyaret
Gezintileri sırasında, tanrılar Aeneas'a Yeraltı'nı ziyaret etmesi için
izin verdiler. Aeneas burada sadece ölülerin ruhlarıyla karşılaşmak­
la kalmadı, ayriı zamanda doğmayı bekleyen ruhları da inceledi. Bu
ruhlara Roma şehrinin kurucusu Romulus, şehri zafere ulaştıracak
olan büyük generaller ve krallar ve Augustus'un kendisi de dahildL
En sonuncusu Virgil'in yaptığı pek de incelikli olmayan bir yağcilık­
tı çünkü şiir Augustus'un himayesinde yazılmıştı.

32
M iTHRAS MEZH EBi
Cen net Boğasına Ibadet

Roma i m pa ratorluğ u'n u n çok uzaklara kad a r yayı l ma s ı n ı n son u ç­


l a r ı n d a n bir ta nesi, aske rl e ri n i n Avrupa ve Asya'n ı n s ı n ı rl a rı nd a n
çok fazla d i n i ge l e n e k öğre n m eleri ve b u n l a rı i m pa ratorl u k içinde
yay m ı ş olmala rıyd ı . Bu tip dini göçü n ö n e ç ı ka n örneklerinden bir
ta nesi, MS 4. yüzyı lda zi rveye u laşmış o l a n M it h ra s mezhebi idi.
H e r ne kadar M itra ("pa rlak ola n") a d ı a lt ı n d a H i nd i stan'da d a
i n a n ı l m ış o l m a o l a s ı l ı ğ ı va rsa d a , M ithras m u hte m e l en b i r Pers d i n i
fig ü rü olara k ortaya çı km ı ştı. Ayn ı Zeu s v e J ü piter g i b i b i r gökyüzü
ta n rı s ıyd ı ve ondan a ntik m eti n l erde "cen net ı ş ı ğ ı n ı n d a h isi" o l a ra k
ba h s ed i l i rd i . Yüce ta nrı A h u ra Mazda i l e s o n b u l a n Pers ta n rı l a r ı
g r u b u i l e özdeşleşt i ri l i rd i .

Mithras Boğası
Roma sanatında M ithra s'ı n çok sayıda tasv i ri ya p ı l m ı ştı r ama bas­
kın o l a n motif onu bir boğayı kurban ederken resmeder. Bu h i ka ­
yeye g öre kurba n g ü neş ta nrısı S o l içi n d i r. B o ğ a ya n a n b i r a h ı rd a n
kaçm ı ştır v e huzu r i ç i n d e otla rken M it h ra s o n a sa l d ı r ı r v e boynuz­
l a r ı n d a n ya ka laya ra k boğa n ı n üzerine ç ı k a r, b i n e r ve en son u n d a
da o m z u n a a l ı r. B u kurba n tasvi rleri n i n b i rçoğ u nda M ithras'ı n b a ­
ş ı n d a b i r Frig şapkası (ya n i o rta Tü rkiye'de ya şaya n i n sa n l a r tara­
fı n d a n ta kılan bir şapka türü) va rd ı r. M it h ras'a genel l i kle bu ku r­
b a n eyl e m i nde Ca utes a d ı n d a b i r genç eşl i k eder.
B u h i kaye n i n kökenleri, A h u ra Mazda'n ı n h e r şeyden önce
boğayı ya rattığı Pers m itleri n e daya n ıyord u . Boğa kötü l ü k ta n rı s ı
E h r i m e n ta rafı n d a n katied i l d i v e boğa n ı n ya n ta rafı n d a n i l k i nsan
Gayo m a rt ( Keyumers) doğa rken, kuyru ğ u n d a n toh u m la r ve bitki­
l e r, ka n ı ndan şara p ve sperm lerinden de tüm d iğer ya ratı klar mey­
d a n a ge l d i .

33
Another random document with
no related content on Scribd:
XII.

Tuomas oli kävellyt Isotalon puheille. Päätti selvittää asiat hänen


kanssaan ja ilmoittaa talon ostonsa nähdäkseen, minkä vaikutuksen
se tekisi.

Isotalo köllehti pihamaalla auringon paisteessa. Väki oli


aamiaisella tuvassa, josta pihalle kuului kovaääninen puheen porina.
Pihamaalla käyskenteli naisväkeä aukoillen aittojen ovia ja muutakin
puuhaten.

Väkirikas oli Isotalo. Tuomaan täytyi siinä pihamaalla istuessaan


tosiaankin ihmetellä sitä väen paljoutta. Koko kartano kihisi aivan
kuin muurahaispesä. Oli se niitä saanutkin, miehiä niinkuin naisiakin.

Joku tytöistä kulki pihamaalla makailevan isännän ohi, niin että


helmat hipaisivat. Isäntä kapaisi kintusta. Tyttö mennessään nauraa
helisteli. Toinen jo murhaavan silmäyksen heitti: "Olisi minua
kopaissut eikä tuota…"

Tuomas hymähti halveksien. Kyllä on mies laittanut itselleen


aikamoisen haaremin. Mutta se ei vielä riitä, kun pitää toiselta
ryöstää hänen ainoansa.
Tuomas rykäisi.

— Jos sitten mentäisi selvittämään ne asiat…

— Kyllä se sopii tässäkin… Mitä asiaa sinulla on? sanoi Isotalo


välinpitämättömästi.

— Se vero on maksettava, koskapa sen suoritus nyt minun


kohdaltani loppuu, sanoi Tuomas ja aivan hytkähti sitä sanoessaan.

— Mitä, loppuu? En minä veroa rahana ota.

— Kyllä se nyt tulee otettavaksi.

— Sinäkö pakon panet?

— Kukapa muukaan. Kun minä en aio enää Heinämäessä asua,


niin…

— Missä sinä sitten asut?

— Nuotioniemeen muutan vielä tänä päivänä.

Isotalo vääntyi istumaan. Hymähti pilkallisesti.

— Kestinäkö sinä Nuotioniemessä…?

— Ei kun isäntänä.

Tuomaan ääni helähti teräkseltä. Isotalo ei näyttänyt vieläkään


oikein käsittävän.

— Mitenkä sinä isäntänä…?

— Siten kun olen talon ostanut Heikiltä.


— Valehtelisit muille. Sinulle ei Heikki ole myynyt taloaan, koskapa
ei minullekaan.

— Kyllä se nyt on minulla. Saat mennä kysymään, jos tahdot.

— Tuhannen helvettiä! Eikö se pökkö osannut myydä rahaan, kun


rupesi velaksi…

— Ei sanonut sellaiselle miehelle antavansa taloaan kuin sinä olet.

— Minkälaiselle?

Isotalon kasvot vääntyivät kiukusta.

— Kyllä sinä tiedät itsekin, minkälainen olet, syntipesä!

Tuomas oli kerrankin päättänyt sanoa, mitä oli sydämellään.

— Ja mikä sinä olet!

Isotalo aivan kihisi raivosta.

— Olen rehellinen mies, jonka tuntoa ei paina mikään. Mutta


sinulla taitaa olla iso tili, kun sitä kerran joudut selvittelemään, sanoi
Tuomas.

— Sinulleko?

— Minullekin.

Mitä minä olen sinulta vienyt?

Tuomaassakin jo raivo kuohahti. Hypähtäen Isotalon eteen virkkoi


syvällä äänellään.
— Kysytkö sitä, sinä saatana! Kunniani sinä veit ja kerran vielä
vastaat siitä!

Isotalo väistyi hätkähtäen, mutta selvittyään huusi miehiä


avukseen.

Muutamia renkejä ilmestyi haluttomasti portaille.

— Kuulkaahan, pojat! Tämä sanoo minua varkaaksi. Pitäkäähän


mielessänne.

— En minä ole sinua varkaaksi sanonut, vaikka olet vienytkin


toiselta onnensa.

— Kuulkaa, pojat, se sanoo sen vieläkin.

Isotalo käveli pihamaalla leuka täristen.

Tuomas kaivoi poveltaan verorahat ja ojensi Isotalolle.

— Tuossa on Heinämäen vero. Muuta minä en rupea kanssasi…

— En huoli sinun rahoistasi.

Tuomas heitti rahat pihamaalle.

— Korjaa siitä. Tästä lähtien tekee veron se, joka ostaa


Heinämäen.

— Kuka sen myy? kivahti Isotalo.

— Minä! virkkoi Tuomas.

— Ei sinulla ole mitään oikeutta mennä sitä myymään.


— Minulla on oikeus!

— Nähdäänpähän!

Miesten äänet jyrähtelivät ukkosena pihamaalla.

— Käykää kiinni siihen ja heittäkää portista menemään, kehoitti


Isotalo renkejään.

Rengit lähenivät epäröiden. Saisi siitä ukolta pari ryyppyä, jos


vähän retuuttaisi Tuomasta.

Tuomas odotti kädet nyrkkiin puristettuina, kasvoillaan uhman tuli.


Miehet jäivät neuvottomina katselemaan toisiaan. Se voisi antaa
rautakourillaan, niin että huomennakin vielä tuntuisi.

— Raukat, kun ette uskalla! kähisi Isotalo.

Tuomas pyörähti ympäri ja sanoi mennessään.

— Korjaa rahasi pihamaalta, jos tahdot. Minun puolestani vero on


maksettu.
XIII.

Tuomas kantoi hakametsästä juhannuskoivuja, pystytteli niitä


kuistiin, portaiden eteen ja tupaan. Siinä puuhatessaan uutta kotia
juhlakuntoon näytti tyytyväiseltä. Hymykin pilkahti joskus
silmäkulmassa.

Annakin laulahteli iloisesti. Tuomaan mielestä oli kuin muuttunut


viime päivinä. Tuli usein kysymään asioista, joita ei arvannut
voivansa yksin päättää, ja puhelikin väliin milloin mistäkin.

Päivä paistoi kirkkaasti. Nuotiojärvi kuvasteli saariaan ja rantojaan


tyvenessä pinnassaan. Käet kukahtelivat järven takana.

Tuomas katseli tyytyväisenä ympärilleen. Talo oli juhlakunnossa.


Rakennukset oli Tuomas edellisellä viikolla panettanut punamaaliin
ja siistinyt aitoja kartanon ympärillä. Nuotioniemi ei ollut koskaan
näyttänyt niin hauskalta kuin nyt, eikä tuntunut enää yhtään
vieraaltakaan. Heinämäki tuli enää harvoin mieleen.

Tuomas kepsakehteli tyytyväisenä pihamaalla.

Jopa tämä nyt näyttää hauskalta. Kartano punottaa järvelle kuin


herrastalot ja kivettömät pellot ovat kirkkaalla oraalla. Veti kuin
vetikin se talon osto. Kun vain Anna nyt kaiken tämän huomaisi. Ja
olihan Anna huomannutkin, miten hyvä koti hänellä nyt oli. Heräävää
kunnianhimoa se hiveli, kun kylällä kiitettiin ja palvelijat sanoivat
emännäksi. Ei kehdannut olla kiittämätön Tuomaallekaan, vaan
puheli niinkuin entisinä aikoina ja välistä polvellekin istui ja aittaan
tuli iltasin.

— Muuttunut on, arveli eräänä päivänä Tuoma Jannelle, kun olivat


kahden samalla työmaalla.

— On sen kun on, arveli Janne, joka oli salaa seuraillut


emäntänsä liikkeitä.

— Miten niin?

— Siten vain, ettei se nainen niin pian jätä huonoja tapojaan.

Pitemmältä ei puhunut huomioistaan. Puhuisipahan toiste.


Tuomas oli sen päivän allapäin, mutta illalla jo Anna hänen mielensä
kevensi.

Ja nyt oli juhannus, kesän kerkein hetki. Eipä sopinut murjotella.


Onhan Anna voinut heittää jo kokonaan Isotalon mielestään,
koskapa muutenkin on muuttunut. Ja jos tuo nyt jo taivahinen
auttaisi, ettei enää koskaan… Palaisi rauha taloon ja muuttuisi elämä
siedettävämmäksi.

Anna kulki pihamaan poikki. Seisahti ja näytti hieman levottomalta.

— Menetkö sinä kirkkoon? kysyi Tuomaalta, joka liiterin ovella


asetteli valjaita korjuuseen.

— Niinhän olen aikonut. Tuletko sinä?


— En minä nyt… sitten toiste… en taida olla oikein tervekään.

— Saisihan jäädä minultakin, vaan olisi asioita.

— Kylvyn jälestäkö menet? kysyi Anna.

— En tuota vielä osaa sanoa.

— Mutta niinhän eilen sanoit. Minä jo eväätkin laitoin. Nurmi-


Juhana saa tulla soutajaksi. Kuuluisi Iidankin mieli tekevän kirkkoon.

— Saahan lähteä, jos haluttaa. Pitänee tästä sitten minunkin…

— Onhan se yöllä viileämpää kävelläkin, toimitti Anna


mennessään.

Mitähän se nyt niin toimittaa menemään? Aikoisikohan itse kylään,


kun niin… pelkää, etten muuten päästä…

Tuomas oli kylpenyt ja pukeutunut ja laskeutui rantaan, jossa


Nurmi-Juhana oli jo häntä odottamassa. Janne pyörähti rantatielle
hänen jälkeensä.

— Kuulkaahan, olisi vähän asiaa…

— No mitä nyt?

— Sanoa tuo pitänee, vaikkei oikein sopisikaan, mutta…

— Mitä?

— Kuulin kun Anna laittoi tuon Juhanan pojan sanomaan


Isotalolle, että nyt sopisi tulla, kun Tuomas menee kirkkoon.
Tuomas hätkähti.

— Valehtelet nyt varmaankin!

Janne katsoi ihmetellen isäntäänsä ja virkkoi.

— Ei ole valhetta, satuin kuulemaan, kun toimitti pojan


menemään. Ei sitä siltä tarvitse uskoa, jollei tahdo.

Tuomaan juhla-ilo särkyi. Uhkaavana hän kääntyi menemään


pihaan, mutta pysähtyi virkkaen Jannelle.

— Minä käännyn tuolta jonkun matkan päästä takaisin… Olehan


saapuvilla, jos tarvitaan, mutta salaa, ettei Anna huomaa.

*****

Tuomas oli kääntynyt takaisin ja palasi metsätietä kartanoon.


Ruumiiseen oli laskeutunut painava väsymys ja polvet horjahtelivat.
Povessa kyti mieliharmi hiljaisena lieskana syttyäkseen
mielettömäksi
raivoksi.

Miten kavala saattoi Anna sentään olla! Ja miten iljettäviä juonia ja


kohtauksia se järjesti hänen selkänsä takana ollakseen edessäpäin
hänelle liukas ja lipevä, kuin ei enää mitään olisi tapahtunutkaan.

Kartano nukkui. Väki oli lähtenyt kokkotulille ja päivätyöläiset


kotiinsa. Karjatarhassa kierteli lehmisavu rauhallisena ja kellokas
märehti veräjällä. Jostain kaukaa kuului harmonikan alakuloinen
sävel.
Tuomas seisoi tuvan portailla liikahtamatta. Outo tunne niinkuin
suuri hätä värisytti häntä.

Jos Anna ei käskenytkään Isotaloa tulemaan, jos kielsi, mutta


Janne ei oikein kuullut. Jos Anna ei sitä tahtoisikaan, vaan
ainoastaan välien selvitykseksi keskustella, mutta Isotalo saattoi
vaatia, ahdistaa. Hänen täytyy mennä auttamaan.

Porstua kamarista kuului ääniä. Tuomas kääntyi ja huomasi


Jannen viittovan hänelle porstuan ylisiltä.

Tuomaan suu vääntyi itkun sekaiseen nauruun.

Vai Anna ei tahtoisi…! Ja hän muka auttamaan…! Nopealla


liikkeellä veti hän kengät jaloistaan ja kiipesi hiljaa porstuan välikölle.

— Täällä on laipiossa pieni luukku, jota eivät huomaa. Siitä kuulee


ja näkee hyvin, neuvoi Janne. Mutta liikkukaa hiljaa.

Tuomas meni osoitetulle paikalle.

Laipiossa oli käden levyinen aukko, jota sisällä olijain oli vaikea
huomata. Tuomas laskeutui multimukselle ja painoi kasvonsa
aukkoon.

Siellä se oli Isotalo ja Anna hänen polvellaan.

Tuomas tarttui päähänsä. Tuntui kuin joku olisi iskenyt siihen.


Pimeni silmissä ja suonet takoivat.

Että hänen piti vielä joutua kaiken näkijäksi ja todistajaksi! Mitä,


mitä nyt tapahtui?
Anna riisuutui ja meni vuoteeseen. Isotalo seurasi häntä silmät
palaen.

Tuomas kivettyi. Kaikki tunteet katosivat hetkeksi ja hän tunsi vaan


hengityksensä raskaan, huohottavan käynnin. Yksi tunne oli vain
jälellä. Laskeutua alas ja lopettaa saastaiset siihen paikoilleen! Ei
yhtään armoa! Loppu-ikä menisi raudoissa, mutta koston pitäisi tulla
veriseksi ja hirvittäväksi!

Kylmä hiki tippui hänen otsaltaan.

Tuomas hoiperteli alas väliköltä. Suonet olivat laanneet lyömästä,


mutta nyt ne jo löivät jälleen mielettömästä raivosta.

Tuomas tempasi kirveen porstuan seinältä. Räsähtäen halkesi


kamarin ovi ja Tuomaan kirves jo kohosi murskatakseen
vuoteessaolijat, jotka kauhu kivetytti paikoilleen.

Janne oli hypähtänyt nopealla liikkeellä ovelle ja tarttui takaapäin


kirveeseen.

— Tuomas! Varo verityötä!

Isotalo pakeni, Anna kintereillään.

Tuomas karjahti kuin haavoitettu eläin, muttei lähtenyt pakenevien


jälkeen. Saatuaan jälleen kirveen, jonka Janne oli nostanut
naulakkoon, syöksyi hän kamariin.

Sänky pirstoutui. Jokaista iskua seurasi karjahdus, joka muistutti


haavoitetun pedon raivoa. Pöytä halkesi ja lensi rämähtäen
porstuaan. Isotalon vaatteet ja kengät silpoutuivat huimasti heiluvan
teräksen alla.
Vihdoin horjahti Tuomas voimatonna porstuan kynnykselle ja
purskahti hillittömään itkuun.
XIV.

Isotalo paisutti voimatonta vihaansa. Oli kiertänyt pitäjällä ja saanut


ostetuksi muutamia Tuomaan velkoja itselleen. Päätti panna ne heti
uloshakuun. Oli pyytänyt Nuotio-Heikiltäkin Tuomaan velkakirjaa
ostaakseen onnistumatta aikeessaan. Nuotio-Heikki oli kironnut ja
käskenyt mennä hiiteen. Olipa vielä haukkunut Isotalon
hyvänpäiväiseksi.

Isotalo kiehui vihasta.

Ensikertaa hänen aikeensa jäi onnistumatta. Ja ensi kertaa häntä


vastustettiin. Tuomas sai rauhassa viljellä taloaan, vaikka Isotalo oli
sen jo ajatuksissaan liittänyt viljelyksiinsä.

Tuomaalla oli paikkakunnan parhain kalaranta, monta apajakertaa


ja sitä Isotalo parhaiten oli himoinnutkin. Se jäi nyt saamatta.
Tuomas oli myynyt Heinämäen häntä kuulematta ja siihen täytyi
tyytyä, vaikka kirvelikin. Oli pahuksella sellainen vuokrasopimus, niin
minkäs teki. Ja vieläkin. Tuomas saattoi vaania hänen henkeään.
Olisi varmasti silloin jo tappanutkin, jollei toinen tarttunut kirveeseen.

Isotalo seisoi rannalla ja katseli Nuotioniemeen, joka näkyi


laajahkon lahdelman takaa. Punainen kartano peltojen keskellä
kuvasteli tyveneen veteen… Punainen kartano ja laaja, rehevä
ruispelto.

Se oli kuin helvetti siinä silmien edessä. Kun olisi sen saanut
hävitetyksi keinolla millä tahansa. Keräämillään Tuomaan veloilla
voisi hän korkeintaan hävittää siltä irtaimen, mutta talo jäisi sille
koskematonna käsiin. Pian se uuden irtaimiston hankkisi. Hänen
täytyy vielä koettaa Nuotio-Heikkiä taivutella. Jos ei muuten, niin
juottaa se pökkelö hutikkaan ja saada silläneuvoin Heikiltä velkakirja.

Isotalo naurahti hyvillään mielestään oivalliselle keksinnölleen ja


läksi kävelemään pihaan. Meni kamariinsa, avasi kaapin ja kumosi
täyden konjakkilasin.

Heh… eipä se enää karvastellut edes kurkkuakaan. Pitäisi saada


pirtua.

Emäntä, laiha ja surkastuneen näköinen olento, tuli kamariin.

— Minulla olisi sinulle pyyntö, virkkoi emäntä arkaillen.

— Mikä?

— Että lakkaisit vihdoinkin himoitsemasta toisen omaa. Sanovat


sinun Nuotioniemen taloa sillä silmällä katselevan. Ei siitä hyvää
koidu, saat uskoa. Kirousta vain.

— Pidä suusi… Sinuun ei kuulu minun asiani. Eikä minuun


kenenkään kirot pysty.

— Saisit kumminkin kunniasi vuoksi… joka paikassa jo puhutaan


sinusta…
— Kuka puhuu, sinäkö?

— En minä, vaan…

— Mene helvettiin! Minua ne puheet eivät liikuta.

Emäntä nousi ja seisahti ovelle.

— Siellä on Vehka-Mari lapsensa kanssa. Kysy sinua.

— Mitä se minusta?

— Tietysti pyytäisi apua.

— Minulta… Menköön vaivaistaloon.

— Mutta… se sanoo lapsen olevan sinun.

— Menköön tuhannen tervoihin kakaroineen! Kaikkia


mieronkiertäjiä tässä…

— Pitänee sitten minun auttaa häntä, kun sinä et kajoa.

— Ulos! heti!

Emäntä meni. Isotalo avasi kaapin ja kumosi konjakkilasin, toisen


ja vielä kolmannenkin.

Vai minun lapseni… kuka heistä tietää mitä ne on… ja kuka on.
Kunhan kerjäävät.
XV.

Tuomas heilui muita ripeämpänä heinäniityllä. Nähtyään, että kaikki


hänen kauniit suunnitelmansa ja toiveensa särkyivät ja pala palalta
lohkesivat, alkoi hän työstä etsiä helpoitusta raskaille mietteilleen.

Melkein levähtämättä, silmäänsä ummistamatta hän liikkui yöt ja


päivät, vuoroin heinänkorjuussa, väliin laajalla suoperkkiolla, joka oli
saatava syysoraalle joutumaan.

Kauhistuen katselivat talon työmiehet hänen hurjaa raatamistaan


ja villejä voimiaan, joista ei näyttänyt loppua tulevankaan.

Muita kehoitti Tuomas lepäämään, mutta itse ei levännyt. Päivisin


kun väki aterian jälkeen nukkui ruokauntaan, hiipi Tuomas luokoja
korjaamaan ja öisin muiden nukkuessa talutti hevosen auran eteen
ja riisui sen, kun aurinko nousi.

— Sinähän tuolla tavoin lopetat itsesi, virkkoi joskus Janne. Et näy


siitä kumminkaan itsellesi mielenrauhaa saavan.

— Mitäpä väliä tällä… kun vain loppuisikin elämä, virkkoi Tuomas


ääni värähtäen.
Tuomas oli laihtunut ja käynyt entistä kumarammaksi. Parransänki
törrötti karkeana ja silmiin oli tullut arka kärsivä ilme.

Entisen lisäksi oli uusi, painava ajatus alkanut vaivata häntä. Oliko
poika hänen vai Isotalon?

Kerran hän oli jo sitä aavistellen ajatellut, mutta hävennyt


ajatustaan. Nyt oli se tullut uutena painajaisena.

Poika käveli ja soperteli ensimäisiä lauseitaan. Kapusi työstä


tultua syliin ja luottavasti silmiin katsoen sanoi oman, vienon
tunnustuksensa "isä". Mutta isän täytyi sydän veristäen epäillä sitä
tunnustusta.

Se oli kaikesta raskainta. Kun saisi edes siitä selvyyden, mutta


mistäpä sai. Kuka tiesi sen?

Toisaalta tuntui kauhealta rikokselta epäillä poikaa toisen omaksi,


mutta epäilyksille, aina takaa ajaville ajatuksillehan ei voinut mitään.

Täytyi olla yhtämittaa raastavassa ristitulessa. Kuka siitä


pelastaisi, mikä edes hetkeksi auttaisi? Ei mikään, ei muuta kuin
kestä vain, niin kauan kuin voimatonna kaadut.

*****

Nuotioniemen heinäväki oli ollut Rantakaarteessa heinänkorjuussa


jo pari päivää. Niitty oli kaukana kartanosta ja yö maattiin
tuoksuvissa heinissä.

Tuomas oli liehunut yhtämittaa vuoroin niittäen, vuoroin hangoten


kuivia heiniä latoon.
Päivä paahtoi herpaisevasti. Heinä kuivi, niin että ritisi. Vielä
muutamia poutaisia päiviä, niin Rantakaarteen heinät saataisiin
kaikki kuivina latoon.

Tuomas vaan ei osannut siitäkään iloita, vaikka työt sujuivat ja


talon tulot lisääntyivät joka päivä, niin että hän saisi niillä lyhentää
tuntuvasti talon hintaa.

Tuli päivällisaika ja väki asettui ladon kupeelle syömään. Tuomas


käveli lähteelle polttavaa janoaan sammuttamaan.

Niityn veräjällä tuli Mäkäräinen, lautamies, häntä vastaan.


Katseltiin varjoisa paikka ja istuttiin lepäämään.

Mitähän tuo nyt…? arveli Tuomas. On sillä asiaa, ei se muutoin


tällaisena poutapäivänä…

Mäkäräinen ilmoittikin asiansa. Oli tullut tuomaan Isotalon


velkavaatimusta.

— Mitä helvettiä…? Isotalo ei ole penniäkään minulta saamassa.

— Eikö liene se sinun Hautalalta kuukausi sitten ottamasi


suonperkkauslainasi Isotalon kynsissä, arveli Mäkäräinen.

— Olisiko Hautala ollut niin kavala?

— Niin tuntui Isotalo sanovan. Ja olen muutenkin kuullut, että olisi


koettanut Nuotio-Heikiltäkin saada velkakirjaasi.

Tuomas kirosi synkeästi. Luuliko Isotalo saavansa Nuotioniemen


anastaa, niinkuin oli jo monta taloa naapureiltaan anastanut.
— Kerrankin erehtyi se konna laskuissaan minun suhteeni, virkkoi
Tuomas aikoen jälleen niitylle.

— Sitä toivon minäkin, sanoi Mäkäräinen hyvästellessään.


XVI.

Tuomas oli vielä toivonut joskus hiljaisina yönhetkinä valvoessaan,


että hänen ja Annan välit muuttuisivat, joskaan ei ennalleen, niin
ainakin siedettävämmiksi. Hän olisi vieläkin valmis omasta
puolestaan anteeksi antamaan, jos vain tietäisi, että Anna ei enää
ajatellut Isotaloa ja tahtoisi vastaisuudessa olla uskollinen hänelle.
Ja kun varmasti tietäisi, että poika oli hänen.

Siinäpä se taas oli! Mistä sen tietäisi?

Hän olisi kumminkin valmis uskomaan, jos Anna katuisi ja


vakuuttaisi, että ainakin poika oli hänen. Kun saisi edes senverran
sopua syntymään, että saisi puhua pojasta Annan kanssa, saisi
kuulla sen vakuuttavan.

Jäisi edes se maailma särkymättä.

*****

Mutta se särkyi ennen kuin Tuomas aavistikaan.

Heinäväki oli muuttanut järven takaiselle Takamaan niitylle, jossa


aiottiin viipyä viikko yhtämittaa kotona käymättä. Anna oli jäänyt niin

You might also like