Professional Documents
Culture Documents
Kırlarda Bir Gün 1st Edition Anton Pavloviç Çehov Full Chapter Download PDF
Kırlarda Bir Gün 1st Edition Anton Pavloviç Çehov Full Chapter Download PDF
Pavloviç Çehov
Visit to download the full and correct content document:
https://ebookstep.com/product/kirlarda-bir-gun-1st-edition-anton-pavlovic-cehov/
More products digital (pdf, epub, mobi) instant
download maybe you interests ...
https://ebookstep.com/product/ganz-wien-in-7-tagen-ein-
zeitreisefuhrer-in-die-k-u-k-monarchie-1st-edition-anton-holzer/
https://ebookstep.com/product/lernverfahren-fur-technische-
systeme-w-schoenborn-k-fritzsch-g-stanke/
https://ebookstep.com/product/ku-c-u-k-hans-bes-yasinda-bir-
oglanin-fobi-analizi-1st-edition-sigmund-freud/
https://ebookstep.com/product/os-tres-instrumentos-da-morte-e-
outros-casos-do-padre-brown-1st-edition-g-k-chesterton/
Monster 1st Edition Anton Wolvekamp
https://ebookstep.com/product/monster-1st-edition-anton-
wolvekamp/
https://ebookstep.com/product/baviera-tropical-1st-edition-
betina-anton/
https://ebookstep.com/product/ultimos-contos-1st-edition-anton-
tchekhov/
https://ebookstep.com/product/duello-1st-edition-anton-pavlovic-
cehov/
https://ebookstep.com/product/nisanli-kiz-1st-edition-anton-
pavlovic-cehov/
© Sonsöz: Charles May, "Chekhov and the Modem Short Story", 2017.
�\'''
- . ,
iletişim
ANTON PAVLOVIÇ ÇEHOV 29 Ocak 1860 günü Kınm'da bir liman kenti olan
Taganrog'da dünyaya geldi. Bakkallık yapan Pavel Yegoroviç Çehov ve Yevgeniya
Yakovlevna Çehova'nın üçüncü ogluydu. Taganrog Erkek Gramer Okulu'na yazıldı.
Erken yaşta tiyatroya ilgi duydu ve ailesiyle birlikte oynac1ıgı kısa skeçler yazmaya
başladı. "Babasız" ve "Platonov" adında iki oyun yazdı. Babasının iflasından sonra
aile Moskova'ya gitti; Çehov, Taganrog'da kalıp eğitimini özel dersler vererek sür
dürdü. Tıp okumak için Moskova'ya geldi ve burada Strelwza (Yusufçuk) dergisine
Antoşa Çehonte gibi takma isimlerle haftalık öyküler yazmaya başladı. Uk eskiz
derlemesi Melpomrne'nin Masallan 1884'te yayımlandı. Bu dönemde tüberküloza
yakalandı. Meşhur romana Grigoroviç'in kendisine yazdığı mektupla yazarlığı cid
diye almaya karar verdi ve kendi imzasıyla ilk öykü derlemesi Karmakarışık ôyküler
1885'te yayımlandı. "lvanov"un ilk hali, Moskova'da Korsh Sahnesi'nde 19 Kasım
188Tde sahnelendi, ayıu yıl ikinci öykü derlemesi Alacakaranlık yayımlandı. "Ku
ğıınun Şarkısı" ve "Ayı" 1888 yılında ilk kez sahnelendi. Alacakaranlık ile Puşkin
Ödülü'ne layık görüldü. Ağabeyi Nikolay, 1889'da tüberkülozdan öldü. Ertesi yıl
Sibirya'daki Sahalin Adası'nı ziyaret etti. A.S. Suvorin ile birlikte Fransa ve ltalya'ya
gitti. Bir sonraki yıl Moskova yakınlanndaki Melihovo arsasını sarın alarak bir ev
yapttrdı ve burada yaşamaya başladı. Burada geçirdiği beş yıl boyunca bir yandan en
iyi öykülerini yazarken bir yandan da açttğı ufak klinikte, doktorluk mesleğini sür
dürdü. "Marn", 1896'da ilk defa sahnelendiğinde olumsuz tepkilerle karşılaşu. Erte
si yıl tüberküloz teşhisi konan Çehov, Avrupa'da istirahat etti. Bir sonraki yıl Yalta'ya
döndü ve buradan bir arsa aldı. "Vanya Dayı", Moskova Sanat Tiyatrosu'nda 1899'da
sahnelendi, aynı yıl annesi ve kız kardeşiyle Yalta'daki yeni evine taşındı. 1898'de
tanışbğı aktris Olga Knipper ile 1901 yılında küçük bir merasimle evlendiler. Bu yıl
"Üç Kız Kardeş", Moskova Sanat Tiyatrosu'nca sahnelendi. Ertesi yıl sağlığı kötüleş
meye başladı. Tamamladığı son oyunu "Vişne Bahçesi"nin ilk gösteriminin yalnız
üçüncü perdesine kaulabildi. iyileşmek için gittiği Badenweiler'de hayata gözlerini
yumdu. Eşi Knipper'e söylediği "Şampanya içmeyeli uzun zaman oldu" meşhur
son sözleri olmuştur. Naaşı Novodeviçi Mezarlığı'na defnedildi. Hayata ve yazarlığa
bakışını kendisi şöyle özetlemiştir: "Kısa ömrümde insanın erişebildiği her şeyi
kucaklamak istiyorum. Konuşmak, okumak; dev bir fabrikada elime çekiç almak;
,denizi seyretmek, tarla sürmek. Nevski Bulvan'nda, uçsuz bucaksız tarlalarda, okya
nusta -hayal gücümün beni götürdüğü her yerde- bir başıma yürümek istiyorum."
lÇlNDEKlLER
ÖNSÖZ
ÇEHOV / D.S. MIRSKY . . . ...... . . . . . . . . .......... . . . . .. . . . . ......... . . . . . . . . . . . . ............ .......................... ............. 21
Küçük Bir Şaha ... . . . . . . . . . . . . ...... . . . . . .. . . . ....... . . . . . .... . . . . . . . . .............. ..... . . .. . . . . . . . . . ..... . . ..... ............. ... 49
Kurt . . . . . . . . ................. ......... . . ..... . . . . . . . . . ........... . . . . . . . . . . . . ........... . . . . ................... . . ............. .............................. .55
Agafya .... . . . . . ... .................... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. .. . ....... . . . . . .. . ...................... ..... . . . ...... . . . . . ....... . . . . . .......... . . . ... . . . 71
Yazlıkta . . ..
............ ....... ..... . .
......................................................... ............ ........ ............................. . 167
Yapacak Başka Bir Şey Olmayınca . . .. . .. ... . . . ..... .... ...... .. ...... ..... ... .... 173
Kontl'baslı Roman . .
....... ................................... ........................................................... 181
Eczacının Kansı . . . .. . . .
................ ....... ...... ..... ..... . .... .......................................... . . . . 197
. .. .. ..... .
Gereksiz İnsanlar... . .
.... ...... .................... ........... . .......................... .........205
Koca ........ ..... . .. .. .... . .... . . ... .............. .......................... ... .............231
Yetenek.................. . . . .
.. .... ...... ......... ....... ...........................................................................269
Sevgili.. ..
................................................................. .. ................................................................. .... . .283
Karanlıkta . .
....... ...... ......... ................. .. . .
........... ... .............................................................. .. .... .289
Bataklık .........................................................................................................................................347
Hayaller . . . .
.... ................... .................................................. ....... ............. .................... ...... . . .. . ... .... .369
Susss!... ..............................................................................................................................................379
Deği.rrnende............ ............................................................................. . .........383
Söylevci .
............ ..... . .
...... ... . .
... .......... ............. . ........................405
Vanka......................................... . ..........................................................................423
SON SÖZ
ÇEHOV VE MODERN ÖYKÜ / CHARLES E. MAY .... .
.......... ........... .......... 455
G1r&J.Ryaoaıı1
.-;e�iı •a
7• ırtcalil to.w
y aaaam;
'"'lan,o"Aaa·
:y ..U.tzaa b yqtaı.e
y, ın. aou n ca.
" ......_
.l(o�.......,non PoaQ8Cfto :a:e
PM TUı.ıR ...� x oaa... v
&'!. 8&f21>en
caro lbafa , 08tı R
•�ea 11J'awpe.&'7. OCTQı.
aAIJR .aep C'1t •eı>a.lllt
a.n, a,
t llOIU!sr •, .P&a.ro
l .UC'l'I 6 &ab
·e lf'ilrlı 1Jrarır1 0tt.ı7o
Blılıecr. ııe zıa.
tı. .ll}TUJ ;ıy.IO
o or.uıır.1u G"foy, on
,. .11. t't.lr .na. .uepa
&Jıı• 06.Pan a
, ao cı6t
CTo·
1888' da Peterburgskaya gazeta' da
(Petersburg Gazetesi) yayımlanan
"Vanka" öyküsünün ilk sayfası ve
aynı öykünün içinde bulunduğu
1895 tarihli öykü derlemesinin
kapağı (sol üstte).
13
Tarih Yazann Hayatı ve Eserleri Dönemin Önemli Olay lan
1877 1lk kez Moskova'ya seyahat etti; - Osmanlı-Rus Savaşı patlak verdi.
ailenin maddi durumu halen
çok kötüydü.
14
Tarih Yazarın Hay atı ve Eserleri Dönemin Onemli Olaylan
15
Tarih Yaz:ann Hayatı ve Eserleri Dönemin Önemli Olaylan
16
Tarih Yazann Hayatı ve Eserleri Dönemin Onemli Olaylan
1894 "Kara Keşiş"i yazdı. ôykuler - Rusya'da il. Nikolay tahta çıktı.
ve Masallar adında yeni bir Fransa'da "Dreyfus Olayı".
derlemesi yayımlandı. Tekrar
Batı Avrupa'ya seyahat etti.
17
Tarih Yazarın Hayatı ve Eserleri Dönemin önemli Olaylan
18
Tarih Yazarın Hayatı ve Eserleri Dönemin Onemli Olaylan
19
Ö N S ÖZ
ÇEHOV
D.S. MIRSKY
Anton Pavloviç Çehov { 1 860- 1 904) Azak Denizi kıyısındaki Tag an
rog 'da dü nyaya geld i . Büyü kbabası bir serf idi; am a ticaret yol uyla
azımsanamayacak bir servet sahibi olmuş, bu parayla kendisi n i n ve
ailesin i n özg ü rlüğü n ü satın al mıştı. Çehov' u n anne babası yalın, yarı
eğiti mli sayılacak, gayet dindar ki mselerd i . Ai lenin birkaç oğ l u , bir de
kızı vard ı . Çocu kların hepsi klasik l i beral eğitim aldılar. Ai lenin en kü
çük ikinci çocuğ u olan Anton'u Tagan rog 'daki g ramer okuluna gön
derd i ler. Gelgelelim ai lenin refah içinde yaşantısı bu sıralarda son bul
d u . Komşu Rostov köyü nden geçen demiryol u Tagan rog 'da ticarete
ciddi bir darbe vurmuştu; çok geçmeden Pavel Çehov işyeri n i kapat
mak zoru nda kal d ı . 1 876 yılında Tagan rog ' dan ayrıl arak iş aram ak
için Moskova'ya gitti . Anton, Tagan rog' da tek başına kaldı. 1 879 yı
lında gymnasium'u biti rerek Moskova'ya ailesin i n yanına dönd ü . Tıp
Fakü ltesi' ne öğ renci olarak kaydold u . Beş yıllık normal öğrenim süre
sini tam am ladıktan son ra, 1 884'te di plomasını ald ı . Moskova'ya var
dığı andan iti baren ölümüne kad ar ai lesi ve ablasından hiç ayrılma
mış, yazarl ıktan sağ l adığı gelir hatırı sayıl ı r hale geldikten sonra da er
ken sayılabilecek bir yaşta ai leyi geçi ndiren kişi olmuştur. Çehovlar bir
birine olağ anüstü derecede kenetlenmiş bir aileyd i : Entel ijansiya ara
sında old u kça az görülen bu durum el bette Çehov ai lesinin köylü ve
tüccar geçm işine dayalıdır.
21
Çehov, Moskova'ya geldiğ i yıl mizah derg ilerinde çal ışmaya başla
mış, ün iversiteyi bitirmeden önce derg ilerin çalışmayı en çok sevdiği ya
zarlardan biri haline gelmiştir. Diplomasını aldıktan sonra bu yüzden bir
muayenehane açarak hekimliğe başlamamış, geçimini yazarlıkla sağ
lamaya devam etmiştir. 1 886 yılı nda mizah öykülerinden birkaçı kitap
halinde basılmıştır. Kitap yayımlanır yayımlanmaz okurları n beğenisini
toplamış, arkasından yine mizah öyküleri nden oluşan bir kitap daha ya
yımlanmıştır. Ö zellikle radikal kesimdeki eleştirmenler kitabı pek önem
semeseler de kitap dönemin iki önemli edebiyatçısının ilgisini çekmiş
tir; bu kişiler kıdemli romancı Grigoroviç ve dönemin en çok tirajlı gün
lük gazetesi olan devlet yanlısı Novoye Vremya'nın (Yeni Zaman) editö
rü Suvorin'di. Kurnaz ve akıllı Suvorin görür görmez Çehov'un muaz
zam potansiyelini fark ederek onu gazetesine çağ ırmış, hatta Çehov'a
mahsus olarak özel bir haftalık ek bile çıkarmaya başlamıştır. Sonrala
rı yakın arkadaş olmuşlardır; Çehov'un mektuplaşmalarında Suvorin'le
olan yazışmaları en ilginç örneklerdir. Çehov "yüksek edebiyat" çevrele
rinde sağlam bir yer edinmiş, mizah dergilerinin zulmünden kurtulmuş
tur. Sosyal konumundaki değişim eserlerine de yansımış, mizahın yerin i
kendine özg ü bir üslup almıştır. Bu değişim 1 886-1 887 arasındaki öy
külerde hissedilebilir. Çehov ilk oyu nu "l vanov"u da bu dönemde yaz
mış, oyun Aralık 1 887'de Moskova'da, bir yıl sonra da Petersburg'da
sahnelenmiştir. Bu geçiş dönemine özgü olarak Çehov ilk yayımlanma
larından sonra eserleri üzerinde uğ raşmayı sürdürmüştür: Bugün toplu
eserlerinde yayımlanan "Bozkır" ve "l vanov", ilk basıldıkları 1 887'deki
hallerinden çok farklıdır. Bu dönemden sonra Çehov'un hayatı görece
olaysız geçmiştir; yaşanan olaylar da büyük ölçüde yazdıklarından ta
kip edilebilir şeylerdir. Diğerlerinden ayrılan bir tanesi, "Rus Botanik Ko
yu" olarak bilinen Sahalin'e olan yolculuğudur. Buraya 1 890 yılında git
miş, Sibirya'dan (Trans Sibirya demiryolunun öncesinde) geçmiş ve Sey
lan üzerinden deniz yoluyla dönmüştür. Burada mahkumların yaşantı
sını derinlemesine incelemiş ve edindiği izlenimleri ayrı bir kitapta yaz
mıştır (Saha/in Adası, 1 89 1 ). Olağanüstü bir derinliğe, nesnelliğe ve ta
rafsızlığa sahip olan bu kitap aynı zamanda önemli bir tarihsel belge
dir. 1 892'de meydana gelen belli hapishane reformlarını etkilediği söy
lenir. Bu yolculuk, Çehov' un içtenlikle beslediği i nsancıllığının en büyük
pratik örneğ i olmuştur. Kişisel hayatında da oldukça iyi yürekli ve cö-
22
mert bir insandı . Parasının çoğunu bağ ışlardı . Doğduğu Taganrog'daki
müze ve kütüphane onun armağanıdır.
1 89 1 yılında Çehov, Moskova' nın yaklaşık seksen kilometre g ü ne
yindeki Melihovo'da toprak alacak kadar zengindi . Anne babası, abla
sı ve erkek kardeşiyle buraya yerleşmiş ve altı yıl yaşamıştır. Kasaba ha
yatına iştirak etmiş, bölgenin ıslah edilmesine epey para harcamıştır.
1 892-1 893 yıllarındaki kolera salgı n ı sırasında, sıhhiye bölgesine amir
lik etmiştir. En iyi ve olgun öykü lerini burada yazmıştır. 1 897 yılına ka
dar Melihovo'da yaşamış, daha sonra sağlık durumu nedeniyle bura
da n ayrılmak zorunda kalmıştır. Verem hastalığının ilerlemesi nedeniy
le hayatının geri kalan kısmı nı çoğunlukla Kırım' ın gü ney kıyısı ile ya
bancı -Fransız ve Alman- kaplıca kasabaları nda geçirmek zorunda
kalmıştır. Hayatındaki tek değ işim de bu değildir. Moskova Sanat Ti
yatrosu'yla kurduğu ahbaplık ve siyasetin sol kanadına yaklaşması ile
etrafı da değişime uğramıştır. Bu iki nci durum sebebiyle, Dreyfus Ola
yı sonrasında öfkeli bir mektup yazdığı (L'Affaire, Rusya' da bile tartış
malı bir konuydu! ) Suvorin ile arası bozulmuş, Gorki'nin başlarını çek
tiğ i devrim yanlısı genç nesil yazarlarla da arasına mesafe girmiştir. Bu
son yıllarda (özellikle de 1 900'de Yalta'ya yerleştikten sonra) Tolstoy
ile daha sık görüşmeye başlamıştır. O dönem yayg ın olan görüşe gö
re Çehov, Gorki ve Tolstoy, Çarizmi n karanlık güçleri ne karşılık bağ ım
sız Rusya' nın en iyi olan tarafları nın vücut bulduğ u Kutsal Üçlü'yü tem
sil ediyordu. Çehov da libera l itibarının gerektirdiğ i şekilde davranmış,
akademi kendisi ni üyeliğe kabul ettikten sonra devletin üstü kapalı bir
emriyle Gorki'yi üyelikten men ettiğ inde, tıpkı emektar sosyal ist Ko
rolenko gibi üyelikten ayrılmıştır. Ama edebi açıdan bu evrenin öne
mi yok denecek kadar azdır: Eserlerine yeni unsurlar katmamıştır. Sa
nat Tiyatrosu ile olan bağ lantısı çok daha önemlidir. /vanov'dan sonra
Çehov izleyicilerin oldukça beğenisini kazansa da edebi başarısına çok
az katkısı olmuş tek perdelik birkaç hafif oyun kaleme almıştır. 1 895
yılında bir kez daha ciddi tiyatroya dönmüş ve Martı'yı yazmıştır ( l ngi
lizceye adı absürd bir biçimde The Seagul/ [Deniz Martısı] olarak çev
rilmiştir ki Rusçadaki Çayka aslında sadece "martı" anlamına gelir. ) Bu
oyu n Petesrburg Devlet Tiyatrosu' nda 1 896'da oynanmıştır. Oyu ncu
lar tarafından anlaşılmamış, beceri ksizce oynanmıştır. Bu nedenle de
ilk gece muazzam bir felaket olmuştur. Seyirciler sah neyi yuhalamış,
23
yenilgisi nden emi n yaza r ise iki nci perdeden sonra tiyatroyu terk etmiş
ve bi r da ha oyun yazmayacağına yemin ederek Melihovo'ya kaçmış
tır. Bu esnada zengin bir Moskovalı tücca r olan K.S . Stanislavski (Alek
seyev) ile dramaturg Nemiroviç-Dançenko, Rus sahnesinin önemli mi
henk taşlarından olacak Sanat Tiyatrosu'nu kurma aşamasındaydılar.
Martı bu sa hnenin ilk ya pımlarında n birisi olmuştu. Oyu ncular şevk
le ve anlayışla çalışmış, 1 898 yılında onlar ta rafından sahneye kondu
ğunda oyu n muazzam bir başa rı elde etmişti. Çehov yen i bir heves
le tiyatroya dönmüş ve en ünlü oyu nları n ı Stan islavski' n i n oyuncularını
aklında bulu ndu rarak yazmıştı. ( 1 888 yılından beridir planladığ ı) "Van
ya Dayı" 1 900 yılında, "Üç Kız Kardeş" 1 90 1 yılında ve "Vişne Bahçe
si" Ocak 1 904'te sa hneye konmuştu. Her oyu nu bi r önceki nden daha
çok başa rı elde etti. Yazar, oyu ncu ve seyirci arasında tam bir uyum
va rdı . Çehov şöhreti n i n zirvesindeydi . Gelgelelim şöh ret onu Ki pling
ya da D'Annu nzio, hatta Gorki kada r bile zengin etmedi. En sevdiğ i
ka hrama n ları gibi pratik olmaktan uzak b i r i nsandı : 1 899 yılında o za
mana kadar yazdığ ı tüm eserleri yayıncı Marx'a 75.000 ruble karşı lı
ğ ında sattı. Marx, Çehov'un yazdıklarının ne kadarına sahip olduğunu
ancak el sıkıştıkta n son ra fa rk etmişti : Dört cilt öykü beklerken şimdi
elinde dokuz cilt vardı! 1 90 1 'de Çehov, Sanat Tiyatrosu'nun oyuncula
rından Olga L. Knipper ile evlendi ve hayatı büsbütün değ işti. Son yıl
larını bir villa inşa ettirdiğ i Ya lta 'da geçirdi. Her zaman sabırla ve iyilik
le karşıladığı sırnaşık hayranları nda n kurtulamıyordu . Haziran 1 904'e
gelindiğinde hastalığı öyle ilerlemişti ki doktorları onu Ka ra Orman'da
ki ufak bir ka plıca olan Badenweiler'e gönderdiler; Çehov bu rada öl
dü. Cansız bedeni Moskova'ya getirildi ve 1 899'da ölen babasının ya
nına defnedildi .
Çehov' u n edebi hayatı 1 886'da n önce v e sonra olarak ikiye ayrı
labilir. l ngiliz okurlar ve "edebiyatsever" Ruslar onu sonraki eserleri
tanıyor olabilir ama Rusların çoğ u n u n onu "Hayatım" ya da "Üç Kız
Ka rdeş"in yazarı olarak değ il, erken dönemde yazdığ ı mizah öyküle
ri nin yazarı olarak ta n ıdığ ı söylenebilir. Orta sın ıfa ya da ya rı eğitimli
Rus okurlara hitap eden en ünlü ve en tipik öyküleri n i n (örneğ i n "At
la i lgili Soyadı", "Çivide", "Şikayet Defteri", "Cerrahlık" gibi) 1 l ngiliz-
24
ceye çevrilmemiş olması da bu gerçeğ i işaret eder. Bu öykülerden ba
zılarını çevirmenin çok zor olduğu, içi ndeki espri leri n döneme ya da
ü l keye ait olduğu doğrudur. Yine de l ngilizce konuşan Çehov hayra nı
n ı n böyle maskaralıklara ta hammülü olmadığı ve Çehov'da çok fark
lı özellikler aradığı da ortadadır. Çehov' u n yazdığı mizah dergilerinin
seviyesinin yüksek olduğu hiçbir şekilde söylenemez. Her t ür bayağı
lık ve zevksizliğ i n barı nabildiği yerlerdi . Bayağı ve anlamsız bir maska
ra lık biçim leri vardı . i nsa n ı her şeyden çok ta nrıların katına yaklaştıra n
soylu bir armağan o l a n absürdl üğe sa hip deği ldiler; gereken zeka, iti
da l ve zarafete sa h i p değ ildiler. Anla msız bir maskaralıkta n ibaretti
ler; Çehov' u n öykü leri n i n de bu genel zem i n den pek farkl ı olduğu
söylenemez. Daha iyi bir maharetle yazılm ışsalar da diğerleriyle aynı
seviyededirler. Bu öykü lere egemen olan his insan ların zaaflarına ve
budalalıklarına yöneltilen sıkıntılı bir göz devirmedir ki Çehov' u n ol
g u n l u k dönemi öykü lerinden alışı k olduğu i nsa ncıllığı ve ince mizahı
görebi lmesi için eleştirmenin keskin bir gözü olması gerekir. Bu öykü
leri n birçoğu Çehov tarafında n yeniden basılmadıysa da toplu eser
leri n i n ilk ve ikinci ciltleri hala bu öykülerden birçoğ unu içermektedir.
Ya l n ızca birkaçı -ki bunlar da diğerleri kadar acemice değ ildirler- l n
gilizceye çevri lme onuruna erişebilmiştir. En acemice öykülerinde bile
Çehov bir usta olara k kendi ni gösterir ve sözcükleri idareli kullanışın
da "Uyu mak i stiyoru m" ve "Noel Za manı"n ı n vaadi hissedilebilir. Çe
hov çok geçmeden mizah dergilerinin zorladığı düz çizg iden sapma
ya başlam ış, 1 886 g ibi erken bir yılda bile liri k olarak ilkel ve acemi ol
sa da en iyi olg u n l u k dönemi örnekleriyle ya n ya na durabilecek "Şar
kıcı Kız" gibi bir öykü yazabi lmiştir. 1 886 yılında yayımlanan ve edebi
çevrelerde Çehov' u n itibarını perçi nleyen Karmakarışık Öyküler kaba
saba maskaralıkların ya nında başka türl ü, dışarıdan komik gibi gelse
de içi hüzü n l ü öyküler barındırıyordu : Bu öykü ler Rus eleştirmenleri n
çok sevdiği bayat "ka hkaha lara gözyaşı karıştırma" sözüne bir ceva p
niteliğindeydi . "Acı" da bu nlardan biridir; yağ murlu bir kış gecesi, oğ
lunu yeni kaybetmiş bir arabacı, arabasına binen her yolcusuna derdi
ni a n latmaya ça lışır ama başarılı olamaz.
1 886 yılında Çehov söylediğimiz gibi kendini mizah gazeteleri nden
kurtarmayı başarmıştı, artık bir süre önce kendi ni gösteren yen i üslu
bu nu geliştirmeye odaklanabilirdi . Bu üsl u p özünde şiirsel olsa (ve öy-
25
le kalsa) da tipik Çehov öyküsü olaca k şeyin ana hatlarını oturtması
za man aldı . 1 886-1 888 tarihli öykülerde daha tam ola ra k harmanlan
mamış pek çok unsur va rdır: betimsel gazetecilik örnekleri ("O Dal
dan Bu Dala"da en katıksız haliyle görülebilir); saf anekdotlar, kimi
za man i ronik ("Birinci Mevki Yolcusu") kimi zaman dokunaklı ve traji
komik ("Va n ka"); doğaya dair lirik dışavurumla r ("Bozkır", "Gömü");
içler acısı deneyimlere dai r psikolojik incelemeler ("Tifüs"); gelenek
sel, Rusya dışında bir yerde geçen meseller ve ahlak dersleri ("Bahis",
"Adsız Ö ykü"). Çehov' u n en sevdiğ i , en tipik kon ula rında n biri da
ha burada egemen olmaya başlamıştı r: i nsa nların birbirini anlaya ma
ması, bir insa n ı n bir başkasın ı n hisleriyle uyu m içinde hissedememe
si. "Müsteşar Dayım", "Postacı", "Bir Yaş G ü nü", "Prenses" öyküleri
hep bu fikir üzerine kuruludu r ki fikrin kendisi Çehov' u n sonraki dö
neminde bir ana motif halini alacaktır. Bu dönemin en tipik öyküleri
memleketinde, Aza k Denizi ve Donets Nehri a rası ndaki bozkı rda ge
çer. Bu öyküler "Bozkı r", "Gömü" ve "H ırsızlar"dır. Hepsi li rik senfo
ni gibi kurulmuştu r (sonu ncusu aynı za ma nda anekdot olsa da). B u
öykülere egemen ola n duyg u batıl ina nç, ka ra n l ı k ve ıssız bozkı rda
kol gezen va rlıkların karşısında duyulan (Çehov' u n şiirsel bir dille ifa
de ettiği) beli rsiz dehşet, bozkırda ki köylün ü n hayatının derin yava n
lığ ı ve sefaleti, ka ra nlık güçlerin de ya rdı mıyla kadim bir göm ütte ha
zine keşfedileceğ i ve m utlu l uğa ulaşılacağ ın a dai r bel i rsiz bir u mut
tur. Çehov' u n uzun bir dönem uğraştığı ve yayımladıkta n sonra üze
rinde uğraşmaya deva m ettiğ i "Bozkır" bu dönem i n merkezindedi r.
Ö ykülerin i n ha rika mimarisine sahip değ ildir: Bir li rik şiirdi r ama boş,
donuk ve ka ra nlık bir hayatı n maddesiyle yazılmış bir şiirdir. Küçük bir
çocuğun doğduğ u köyden yola çıktığı ve engin bozkırı geçtiği uzak
bir kasabaya ola n olaysız yolculuğu yüz sayfa içinde akıcı, melodik ve
sıkıcı bir ninniye dönüşür. Çehov'un liri k sa natı n ı n da ha pa rlak bir ör
neği "Kutsal Gece"dir. Bir va pu rda gece mesaisi ya pa n bir keşiş, bir
yolcuya ölm üş keşiş ahbabı nda n bahseder. Ö len keşiş ender derece
de bir azizlere meth iye düzme yeteneğine sah iptir. Bu sa natın tekni
ğini her bir ayrı ntısı nı sevg iyle ifade ederek anlatır; insa n Çehov' u n bu
fa rk edilmemiş, istenmemiş, sessiz ve ihtirassız zanaatkara olan şef
kati ni hissedebilir. Bir palyaçonun kaçırdığı ve sirkte diğer hayva nlarla
gösteri yapmaya zorladığı, sonra bi r gün bir gösterisinin ortasında es-
26
ki efendisine kaçan bir köpeğ in tatlı hikayesini anlatan "Kızıltüy" de
bu döneme aittir. Bu öykü mizahı şiirle harma nla r; her ne kadar hay
vanları duyg usal ve i nsancıl bir şekilde anlatsa da i nsan bir şa heser ol
duğ u n u düşü nmekten kendini alamaz. Bahsedilmesi gereken bir di
ğer örnek de hikayeye yoğ u nlaşması, idareli sözcü k kullanımı ve g üç
lü etkisi ile gerçek bir başya pıt denebilecek "Uyu mak l stiyorum"du r. 2
B u dö n e m k i bazı öykü le rde Çehov'a özg ü de n e b i lecek ü slu
bu bulabiliriz. B u n u n gayet hissedilir olduğ u ilk öykü, Çehov' u n da
epey önemsediği, henüz kusursuz denemeyecek "Bi r Yaş G ü nü"dü r
( 1 887); Suvori n'e yazdığı bir mektu pta şöyle yazm ıştı r: '"Bir Yaş Gü
n ü ' üzeri nde seve seve altı ay ha rca rdı m ( . . . ) Ama ne ya payı m? B i r
öykü n ü n başına 1 0 Eylül'de otu rduysa m en g e ç 5 Ekim'd e bitirmem
gerektiği düşüncesiyle başlıyorum; yoksa editörü yüzüstü bırakır, ken
di m de parasız kalırım. Başta kendimi ka ptı rıyor ve rahatça yazıyo
ru m; ortaya geldiğimdeyse tedi rg i n oluyor, hikayemin fazla uzun ola
cağ ından korkmaya başlıyorum ( . . . ) Bu yüzden öykülerimin başı hep
çok şey vaat ediyor ( . . . ) ortası ise sıkışık ve tedirgi n ; sonu ise, tıpkı kı
sa bir eskizde olduğ u gibi, havai fişekler hali nde."3 Ama Çehov' u n ol
gu nlu k dönemi n i n özü , açık bir şekilde oradadı r. Hayatı n sırada n sı
kı ntıları altı nda gelişen bir ruh hali n i n "yaşam öyküsü"dü r ama içeri
ği n i derindeki, fizyolojik ya da psikolojik bir nedene borçludu r (bu ör
nekte bir kadı nı n hamileliği). 1 889 ta rihli "Ö ylesine Bir Ö ykü"nü n ol
gu nluk dönem i n i n başlangıç noktası olduğ u söylenebi lir. Ana kon u
ola rak ben imseyeceği müşterek yalnızlık büyük bir güç ile ortaya çı
ka r. Rusya' da "Çehov halet-i ruhiyesi" (Çehovskoye nastroyeniye) söz
cü kleriyle ilişkilendi rilen anla mı, "Ö ylesine Bir Öykü"ye kada r izleyebi
li riz. Bu öykü kendine özgü atmosferini; profesörün kendisine ve etra
fındaki hayata olan derin ve gitti kçe büyüyen ya bancılaşmasına, işine
olan inancını giderek yitirmesine ve hayatın bir araya getirdiği insanla
rın yavaş yavaş birbirinden uzaklaşmasına borçludu r. Profesör hayatı
nın an lamsızl ığını; etrafı nı çevreleyen şeylerin "kifayetsizliği" (bezdar
nost, tipik bir Çehov sözcüğ ü) ve donukluğ unu fa rk eder. Geriye ka-
2 Tolstoy bu öyküden büyük bir saygıyla bahseder ki insan on sekiz yıl sonra ya
zacağı başyapıtı Çömlek Alyoşa ile arasındaki benzerliği fark etmeden edemez.
3 Letters of Anton Tchehov, çev. Constance Gamett, Chatto &: Windus, Londra,
1920, s. 1 0 1 .
27
lan tek dostu Katya , mesleğine soğ umuş başarısız bir aktristir ve aynı
duyg u ları daha yoğ u n bir şekilde deneyimledikten sonra çöküntü ya
şamıştır. Profesörün kadı na olan duygu ları samimi ve gerçek olsa da
ve aynı hislerden mustarip olsa da ona ya klaşabileceğ i lisanı bu lmak
ta zorlanır. Aşamadığı bir tutu kluk yüzünden ondan uzak kalır ve ona
tek söyleyebildiği şu olur:
28
( 1 892), "Kimliğini Saklaya n Ada m ı n Öyküsü ", "Ka ra Keşiş", "Edebi
yat Ö ğ retmeni" ( 1 894), " Üç Yıl", "Ariadna", "Anna Nişa n ı " , " Çek
me Katl ı Ev", "Taşralı" ( 1 895), "Köylü ler" {1 897), "Aşk Üstü ne", " l o
nıç", "Küçük Köpekli Kadın", "Yeni Yazlık" ( 1 899), " Noel Za manı" ve
"Çukurda" dı r ( 1 900). Bu tari hten sonra (Üç Kız Kardeş ve Vişne Bah
çesi'ni bu dönemde yazmıştır) ya ln ızca iki öykü yazmıştır: " Piskopos"
( 1 902) ve " N işa nlı Kız" ( 1 903).
Çehov' un sanatı için "psikolojik" tanımlaması kullanılsa da onunki,
Tolstoy' u n , Dostoyevski' n i n ya da Marcel Proust' u n ki nden çok fa rk
lı olan bir psikoloj i k sanattır. i nsa n la rın müşterek ya l n ızlığ ı n ı ve bir
birleri ni anlamaktaki i m kansızlığı o n u n kada r iyi a n latabi len bir ya
zar yoktu r. Bu fi kri n neredeyse tüm öykülerinin ardı nda yer al ması
na rağ men Çehov' u n ka rakterleri kişilik sahibi olmakta n olağanüstü
derecede uzaktır. Kişi lik öykü leri nde yok g ibidi r. Tüm karakterleri (sı
nıfsa l sınırlar dahi l inde ve onların a rada sırada ağzına pelesenk etti
ği ufak söz numaraları ha ricinde) Çehov'a ait olan ayn ı dil i konuşur.
Tolstoy' un ya da Dostoyevski'nin ka rakterleri gibi seslerinden anlaşılır
değ ildi rler. Hepsi birbirine benzer; ayn ı kumaştan -"insanlığın ortak
maddesinden" - ya pılm ıştırlar. Bu anla mda Çehov yaza rların en "de
mokratik", en "sözbi rlikçi" olan ıdı r. Elbette öykülerindeki erkekleri n
ve kadı nların bi rbi rine benzerl iği bir zaaf değ ildir: Hayatın homojen
bir madde olduğu ama bi reysellik mefhumu adı altında su geçirmez
bölmeler hali nde kesilip biçildiğine da ir temel sezgisinin bi r dışavu ru
mudur. Stendhal ya da Fransız klasikçileri g ibi Çehov "genel adam"ın
taki pçisidi r ve Tolstoy, Dostoyevski ve Proust'a benzemez. Ama kla
si kçi lerin aksine, Proust gibi o da en ufa k ayrı ntıya, ru h u n "iğ nele
ri" ve "saman çöpleri"ne odaklanır. Stendhal ise psikolojik "ta m sayı
lar" peşindedir. Manevi hayatın bi linçli, ya ratıcı ana hatlarını izler. Çe
hov ise zihnin "değer fa rkları" na yoğ unlaşır; ufak, bilinçdışı, istemsiz,
yıkıcı ve çözücü güçlere odaklanır. Bir sanat olarak Çehov' u n yönte
mi faaldi r; Proust' u nkinden çok da ha faaldi r örneğ i n çünkü da ha ka
tı ve bi l i nçli şekilde seçilmiş bi r malzemeyi da ha ka rmaşık ve i ncelik
li bir şekilde kullanır. Ama bi r "dünya görüşü" ya da "felsefe" olarak
son derece pasif ve "edi lgen"di r; ruhun " m i kroorganizma"larına, za
ra rlı mikroplarına teslim olur. Bu yüzden Çehov' u n eserleri nden edi
nilen genel izlenim, Çehov' un basi retsizliğe ve zaafa düşkün olduğu-
29
dur. Çehov'un karakterleri ne duyduğu şefkati ifade edebilmesinin tek
yolu, onların bu mikroplara nasıl teslim olduğunu ayrı ntı lı bir şeki lde
göstermek olmuştur. Bu mücadeleye girmeyen, bu h issi deneyimle
meyen güçlü insan Çehov tarafından her zaman daha az şefkatle an
latı lır ve "oyunun kötü adamı" şekl inde temsil edilir; tabi i Çehov'un
içinde bulunduğu dünyaya "kötü adam" ne kadar uygulanabi lirse .
Bu dünyada yaşayan güçlü insan merhametsiz bir zalimdir; derisi ka
lın olduğu için hayattaki tek önemli şey olan "iğ neler"i de hissetmez.
Çehov'un sanatı yapıcıdır ama bu yapı bir anlatı yapısı değ i ldir; daha
çok bir musiki olduğu söylenebilir ama bu da melodi k bir üslubu ol
duğu için değ ildir. Ama bir hi kayeyi kurma biçimi müzikte kullanılan
yönteme çok benzer. Öyküleri hem akıcıdır hem de kesin hatlara sa
hiptir. Kurduğu hatlar karmaşık eğri lere sahiplerse de olağanüstü bir
hassasiyetle hesaplanmışlardır. Çehov'un hi kayesi, bi linci n karmaka
rışık ağ ında bir dizi nokta işaretleyerek belirlediği hatları ortaya çıka
rır. Çehov duygusal bir süreci n ilk aşamaları nın taslağını çizmekte us
tadır; henüz oluşmamış bir eğri sıradan bir göze, hatta söz konusu
bi li nçli göze bi le düz bir çizg i gibi gelirken, o sapman ın ilk belirtileri
ni göstermeyi başarır. Başta okurun hiç fark etmediği ufacı k bir do
kunuş bile h ikayenin alacağ ı yönü işaret eder. Daha sonra ana mo
tif olarak tekrarlan ır, her tekrarında eğrinin gerçek değeri daha görü
nür hale gelir ve sonunda baştaki düz çizg iden apayrı bir yöne doğ
ru i lerleyen bir çizg i oluşur. "Edebiyat Ö ğretmeni", " l on ıç" ve "Kü
çük Köpekli Kadı n" öyküleri bu duygusal eğrilerin kusursuz birer ör
neğidir. "l onıç"ta düz çizgi, doktorun bayan Turkin'e olan aşkıdır; eğ
ri çizg i ise taşrada başarılı bir meslek hayatının kayıtsız memnuniyeti
dir. "Edebiyat Ö ğretmeni"nde düz çizgi yine kahraman ı n aşkıdır; eğ
ri çizg i ise bencil mutluluğun ve entelektüel hırsının ona üstü kapalı
yaşattığı tatminsizl iktir. "Küçük Köpekli Kadı n"da düz çizg i, kahrama
nın kadınla olan ilişkisine önemsiz ve geçici bir macera gibi bakması
dır; eğri çizgi ise bu duyguların kuwetli ve her yeri kuşatan bir aşka
dönüşmesi . Çehov'un pek çok öyküsünde bu yapıcı çizg iler, duygu
sal anlama sah ip ayrıntılarla ürettiği zengin ve sakin bir ortam içinde
deri nleşir. Ortaya çıkan etki şi irsel, hatta liri ktir: Bir lirikte olduğu g i
bi okurun hissettiği şey olayların gelişmesine duyduğu ilgi değ il, şai
rin ruh halinin "bulaşıcılığ ı"dır. Çehov'un öyküleri yekpare lirik anıtlar-
30
dır: Sahnelere bölü nemezler çü nkü her sa hne bütü nden beslenir ve
o bütü n l ü k olmadığında önemsiz ka lır. M ima ri bütü nlük konusunda
Çehov gerçekçi dönemi n tüm Rus yaza rla rını geride bırakmıştır. Ya l
nızca Puşkin ve Lermontov'da benzer bir tasa rım yeteneği görürüz.
Çehov, Lermontov' u n "Tama n" öyküsünün yazılmış en iyi öykü oldu
ğu n u düşün üyordu ki bu ina ncı yerindeydi . "Tama n " , Çehov' un l i rik
ya pısını onda n önce serg il eyen bir eserdi r. Ya lnız havası, Çehov' u n
dü nyasının sakin ve ılıma n "sonbahar" atmosferinden çok da ha so
ğ u k ve berraktır.
En iyi öykü lerinden i kisi olan "Taşralı" ve "Çukurda" diğer olg u n
luk dönemi eserlerinden ayrılır. " Hayatım" bir Tolstoycu n u n öyküsü
dü r, öyle ki insan Çehov' u n Tolstoy' u n da ha ya lın ve entelektüel üs
lubuna ya klaşmaya ça lıştığını düşünmeden edemez. Bu öykü öbür
türlü Çehov'da rastlanmaya n bir dolaysız an latı biçimi ne, zayıf bir at
mosfere sahiptir. Atmosferin tüm eksikliğine rağmen mu htemelen şi
irsel a n lamda en duyg u yü klü öyküsü budur. Çok ikna edici bir sem
bolizme sa hiptir. Ö ykü n ü n kahramanı, ba bası, kız ka rdeşi, Ajog i n ' ler
ve Anyuta B lagovo bir ah lak dersindeki kara kterler gibi ça rpıcıdırlar.
Başlığın bel i rsizliği ve genel oluşu bile insana "Everyma n " i [Sırada n
Adam] çağ rıştırır. Şi irsel kavrayış ve a n lam açısından " H ayatım" Çe
hov' u n başya pıtı sayılabilir; eğer "Çukurda"yı saymazsak. Son öykü
lerinden biri olan "Çukurda" ola·ğ anüstü bir eserdi r. Sahne Mosko
va ' nın sanayi bölgesidir; bir esnafın ai lesi n i n geçmişi anlatılır. Gerek
siz ayrıntılarda n kaçınılmıştır; atmosfer ya lnızca hikayenin devi nimleri
sırasında ka rşılaştığımız bi rkaç betimsel dokunuş ile kuru l u r. Duygu
sa l ve sembolik a n lam konusu nda i nanılmaz derecede zengindir. Her
iki hi kayede de Çehov'da az görü l ü r bir içtenlik, ah laki ya rgının kes
kinliği va rdır ki bu u nsurlar onları Çehov' u n orta lama öykü lerinin üze
rine çıka rır. Maeterlinck'i hatırlatır ki Rus gerçekçi ile Belçikalı gizemci
arasında geniş bir üslup fa rkı vardır. Çehov' u n en ka ran lık ve korku nç
öyküsü olan "Altıncı Koğ uş" bu a n lamlı sembol izmi n kayda değer
bir örneğ idi r. Ya lın gerçekçi liği yüzünden da ha da çok çağ rışım ya
ratır. (Çehov'u n gerçekçi likten uzaklaşmayı denediği tek örnek, aynı
zamanda kesin bir başarısızlık olarak da ta nımlanan "Kara Keşiş"ti . )
Ama sembol izmi, Martı' da n başlayarak en çok oyu nla rında en üstü n
noktaya erişmişti r.
31
* * *
32
re' dedi r: Katherine Ma nsfield h içbir Rus' u n ya pamadığ ını ya pmış,
Çehov' u taklit etmeden onda n ders almıştır. l ngiltere'de (ve bir neb
ze de Fransa'da) Çehov kültü, okumuş i nsanın alamet-i fa rikası hali
ne gelmiştir. i şin ilginci, Rusya' da Çehov her zaman son derece "eğ i
timsiz" bir yazar olarak görülmüştür; sıkılgan entelektüel kesim bur
nu ndan kıl aldırmayıp ona hep soğ u k davra nmışla rdır. Çehov' u n ka
lesi her zaman soka ktaki açık sözlü kültü rsüz adamın yü reği olmuş
tur. Bug ü n lerde elbette Çehov ulusun orta k paylaştığı bir servet hali
ne geldi . Bir klasik -büyük bir klasik yaza r, "ilk on" da n biri- olarak ye
ri sa rsılmadı. Ama geçici olarak rafa ka ldırılmış bir klasik olduğu şüp
he götürmez.
33
Another random document with
no related content on Scribd:
B 1 — Devoir sacrifier son enfant, inconnu d’autrui, sous
la pression des nécessités : — Mélanippe-la-Sage d’Euripide,
Lucrèce-Borgia (II, 5).
2 — Devoir, dans les mêmes circonstances, sacrifier son
père : — les Hypsipyles d’Eschyle, d’Euripide et de Métastase, les
Lemniennes de Sophocle.
3 — Devoir, dans les mêmes circonstances, sacrifier son
époux : — les Danaïdes de Phrynichus, d’Eschyle, de Gombaud, de
Salieri, de Spontini, les Lyncées de Théodecte, d’Abeille, les
Hypermnestres de Métastase, de Rieupeyroux, de Lemierre, etc.
4 — Devoir sacrifier son gendre au salut public : — Un
patriote (M. Dartois, 1881).
5 — Devoir combattre son beau-frère pour le salut
public : — Horace. La loyauté et l’affection qui subsistent entre les
adversaires écartent toute ressemblance avec la XXXe.
La nuance B (B 1 par exemple) prête à de beaux entrelacements
de motifs : dans Mélanippe-la-Sage, celle-ci se trouvait (1o) forcée
de tuer son fils, ordre auquel elle eût résisté, au risque de sa propre
vie, mais elle était en même temps (2o) forcée de cacher son intérêt
pour cet enfant, de peur d’en révéler l’identité et d’en causer, ainsi, la
mort certaine. C’était, on le voit, le procédé du dilemme appliqué à
une donnée dramatique. On peut l’adapter, avec un égal succès, à
tous les cas où un personnage reçoit une injonction à laquelle il ne
veut pas obéir ; il suffira de le faire tomber par son refus même dans
une seconde situation aboutissant à un résultat aussi répugnant, ou,
mieux encore, identique. Ce dilemme d’action se retrouve dans ce
qu’on appelle le « chantage » ; nous l’avons vu aussi ébaucher sa
cruelle alternative dans C de la XXe (Théodore, la Vierge Martyre,
etc.), et la manifester clairement dans D, surtout D 2 de la XXIIe
(Mesure pour Mesure, le Huron, etc.) ; mais il est, là, posé tout
crûment, par un seul et même personnage ou événement, d’une
nature tyrannique, odieuse. Tandis que, dans Mélanippe-la-Sage, il
résulte d’une façon si logique et si impitoyable de l’action que, ne
songeant plus à nous révolter, nous le subissons complètement ; et il
nous paraît plus naturel, plus écrasant.
Avant d’abandonner ces 4 situations symétriques (et rien
n’empêche le lecteur d’en grouper d’autres ainsi, pour en tirer un
profit analogue), je veux encore indiquer une manière d’en disposer
les éléments en vue de chercher des états d’âme moins déflorés.
Nous venons de voir aux prises les forces : Passion (vice, etc.),
Affection pure (pour des parents, pour des amis, pour des
bienfaiteurs, et, particulièrement, pour leur vie, pour leur honneur ou
pour tel autre de leurs intérêts), Raison d’État (succès de ses
compatriotes, de sa cause, de son œuvre), Égoïsme (volonté de
vivre, cupidité, ambition, avarice, vanité), Honneur (parole, chasteté
féminine, fidélité), Foi (vœu religieux, serment à la divinité, piété
familiale). Opposez-les deux à deux, — et étudiez-en les conflits.
D’abord se produiront les cas déjà cités ; mais en voici de
nouveaux : une Passion ou vice détruisant l’Intérêt de l’État (car
dans Antoine et Cléopâtre, il ne tombe que la Puissance royale des
deux amants, et l’on ne sent pas des peuples en péril) ; — l’Égoïsme
(sous sa forme « ambition » par exemple) luttant avec la Foi, en
l’âme d’un homme, cas fréquent dans les guerres religieuses ; —
l’Égoïsme sous cette forme ambitieuse étreignant l’Affection pure
(l’intrigant qui renie ou sacrifie son père, sa mère, son ami, et s’en
fait des marchepieds, — tableau splendide !) ; — un combat entre
l’Honneur personnel et la Raison d’État (Judith aux bras
d’Holopherne, Bismarck falsifiant la dépêche de son maître).
Opposez ensuite les nuances entre elles (le héros sera pris entre sa
foi et l’honneur des siens, et ainsi de suite) ; les sujets naîtront par
milliers.
Avis spécial, la tragédie néo-classique étant morte, au roman
psychologique, son légataire.
XXIV e SITUATION
Rivalité d’inégaux
… Il a bien fait !
(L’Épris — l’Aimé)