Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 57

Siyaset 19th Edition Andrew Heywood

Visit to download the full and correct content document:


https://ebookstep.com/product/siyaset-19th-edition-andrew-heywood/
More products digital (pdf, epub, mobi) instant
download maybe you interests ...

Siyaset 19th Edition Andrew Heywood

https://ebookstep.com/product/siyaset-19th-edition-andrew-
heywood-2/

■■■■■■■ 19th Edition ■■■ ■■■■

https://ebookstep.com/download/ebook-37208094/

Baby 19th Edition André Bühler

https://ebookstep.com/product/baby-19th-edition-andre-buhler/

Kriz Kimlik ve Siyaset Küreselle■me Yaz■lar■ 1st


Edition Arif Dirlik

https://ebookstep.com/product/kriz-kimlik-ve-siyaset-
kuresellesme-yazilari-1st-edition-arif-dirlik/
Baedeker Reiseführer Wien 19th Edition Dina Stahn

https://ebookstep.com/product/baedeker-reisefuhrer-wien-19th-
edition-dina-stahn/

Recht, Staat, Wirtschaft - Schweiz 19th Edition Herbert


Wattenhofer

https://ebookstep.com/product/recht-staat-wirtschaft-
schweiz-19th-edition-herbert-wattenhofer/

■■■■■■■■ ■■■■■■■■ ■■■■■■■ 2017 19th Edition ■■■■■■■


■■■■■■■

https://ebookstep.com/download/ebook-43092948/

Churchill 1st Edition Andrew Roberts

https://ebookstep.com/product/churchill-1st-edition-andrew-
roberts/

Microeconomía con aplicaciones a Latinoamérica 19th


Edition Paul Samuelson

https://ebookstep.com/product/microeconomia-con-aplicaciones-a-
latinoamerica-19th-edition-paul-samuelson/
Ben,..........................................................................................................

bu kitabı

/ /
.............. .............. ....................... tarihinde,

....................................................................................... ’den aldım.


Andrew Heywood
Siyaset
Politics

Çeviren: Doç. Dr. Fahri Bakırcı


Redaksiyon: Ali Kürşad Çifçi, Selçuk Durgut, İbrahim Ayyıldız

BB101 Yayınları: 21
19. Baskı: Kasım 2018;
1-17. Baskılar: 2006-2017 (Adres Yayınları)

ISBN 13: 978-605-9802-15-4

Copyright © 1997, 2002, 2007, 2013,Palgrave Macmillan


Copyright © 1997, 2002, 2007, 2013, Andrew Heywood
Copyright © 2018, BB101 Yayınları®
Copyright © 2018, Fahri Bakırcı (Türkçe çeviri)

Bu kitap ilk olarak İngilizcede, Macmillan Publishers Limited’in bir markası olan Palgrave Macmillan tarafından,
POLITICS ismiyle basılmıştır. Türkçe çeviri ve baskısı Palgrave Macmillan’ın izniyle yapılmıştır. Bu Eser’in müellifi olarak
yazarın hakları mahfuzdur.

Tüm hakları saklıdır. Hiçbir şekilde tamamı veya herhangi bir parçası fotokopiyle veya başka yöntemlerle çoğaltılamaz ve
dağıtılamaz. Bunu yapanlar veya buna teşebbüs edenler hakkında yayınevimiz kanunî takibat yaptırma hakkına sâhiptir.

Yayın Yönetmeni: Selçuk Durgut


Kapak Tasarımı: Furkan Şener (www.furkansener.com)
Sayfa Tasarımı: BB101 Yayınları

Baskı: Tarcan Matbaası


Adres: İvedik Cad. Mercan 2 Plaza, No: 417, Yenimahalle, Ankara
Telefon: (312) 384 34 35-36 • Faks: (312) 384 34 37 • Sertifika No: 25744

Adres: Kavaklıdere Mah. Bardacık Sok. No: 8/1 Küçükesat, Çankaya Ankara • Telefon: (312) 434 44 64
E-Mail: info@eksikitaplar.com • Web: www.eksikitaplar.com • Sertifika No: 25787

BB101 Yayınları bir Eksi Kitaplar markasıdır.


ANDREW HEYWOOD

Andrew Heywood, önde gelen bir siyaset bilimi ders kitabı yazarıdır. Britanyalı olan
Heywood, Croydon College’ın yardımcı müdürlüğü ve Orpington College’da yöne-
ticilik görevlerinde bulunmuştur. 20 yılı aşkın bir süre Siyaset Bilimi bölümlerinde
dersler verip bölüm yöneticiliklerini ifa etmiştir. Şu anda yayınevlerine danışmanlık
yapmaktadır. Heywood’un dünyada ve Türkiye’de çok satan ders kitapları şunlardır:

• Key Concepts in Politics and International Relations (2nd ed. 2015)


Siyasetin ve Uluslararası İlişkilerin Temel Kavramları (BB101 Yayınları)

• Global Politics (4rd ed., 2013)


Küresel Siyaset (BB101 Yayınları)

• Political Ideologies: An Introduction (5th ed, 2012)


Siyasî İdeolojiler: Bir Giriş (BB101 Yayınları)

• Political Theory: An Introduction (3rd ed., 2004)

• Essentials of UK Politics (2nd ed, 2011)


Mark ve Robin’e
ÖZET İÇINDEKILER

1. SIYASET NEDIR?

2. SIYASAL FIKIRLER VE İDEOLOJILER

3. SIYASET VE DEVLET

4. DEMOKRASI VE MEŞRUIYET

5. MILLETLER VE MILLIYETÇILIK

6. SIYASAL İKTISAT VE KÜRESELLEŞME

7. SIYASET, TOPLUM VE KIMLIK

8. SIYASAL KÜLTÜR VE MEDYA

9. TEMSIL, SEÇIMLER VE OYLAMA

10. PARTILER VE PARTI SISTEMLERI

11. GRUPLAR, ÇIKARLAR VE HAREKETLER

12. YÖNETIMLER, SISTEMLER VE REJIMLER

13. SIYASAL YÜRÜTME ORGANLARI VE LIDERLIK

14. MECLISLER

15. ANAYASALAR, HUKUK VE YARGI ORGANLARI

16. KAMU POLITIKASI VE BÜROKRASI

17. ÇOK-DÜZEYLI SIYASET

18. GÜVENLIK: İÇ GÜVENLIK VE ULUSLARARASI GÜVENLIK

19. DÜNYA DÜZENI VE KÜRESEL YÖNETIŞIM

20. SIYASETTE BIR KRIZ MI VAR?


İÇINDEKILER

1. SIYASET NEDIR? 24

Siyasetin Tanımlanması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25 Siyaseti İncelemek. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 38


Yönetim Sanatı Olarak Siyaset. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 27 Siyaset İncelemesine İlişkin Yaklaşımlar. . 38
Kamusal İşler Olarak Siyaset. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 30 Kavramlar, Modeller ve Teoriler. . . . . . . . . . . . . . . . . 47
Uzlaşma ve Oydaşma (Konsensüs) Olarak Küresel Çağda Siyaset. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 53
Siyaset. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 33
Yurt İçi/Uluslararası Ayrımının Ötesi mi? 53
İktidar Olarak Siyaset. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 34

.
2. SIYASAL FIKIRLER VE İDEOLOJILER 60

Siyasî İdeoloji Nedir? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 61 Faşizm. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 86


Klasik İdeolojik Gelenekler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 64 Anarşizm. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 88
Liberalizm. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 65 Feminizm . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 89
Muhafazakârlık. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 69 Yeşil Siyaset. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 91
Sosyalizm. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 75 Kozmopolitçilik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 92
Batılı Olmayan İdeolojik Eğilimler. . . . . . . . . . . . . 94
Diğer İdeolojik Gelenekler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 86

3. SIYASET VE DEVLET 100

Devleti Tanımlamak. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 101 Devletin Rolü. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 115


Devleti Tartışmak. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 105 Devlet Tutulması?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 122
Rakip Devlet Teorileri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 105 Devletin Gerilemesi ve Çöküşü . . . . . . . . . . . . . . . . 122
Devletin Dönüşü mü?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 129

4. DEMOKRASI VE MEŞRUIYET 134

Meşruiyet ve Siyasal İstikrar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 135 Demokrasi Modelleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 151


Meşrulaştırma Gücü. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 135 Uygulamada Demokrasi: Rakip Görüşler 160
.
Meşruiyet Krizleri ve Devrimler. . . . . . . . . . . . . . . . 138 Korporatist Görüş. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 166
Demokratik Meşruiyet. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 142 Kozmopolit Bir Demokrasiye Doğru mu?. . 169
Demokrasi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 146
Demokrasiyi Anlamak. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 146
5. MILLETLER VE MILLIYETÇILIK 174

Ulus Nedir? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 175 Muhafazakâr Milliyetçilik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 188


Kültürel Cemaatler Olarak Uluslar. . . . . . . . . . . 176 Yayılmacı Milliyetçilik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 190
Siyasal Cemaatler Olarak Uluslar. . . . . . . . . . . . . 179 Sömürgecilik Karşıtı ve Sömürgecilik
Sonrası Milliyetçilik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 193
Milliyetçilik Türleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 183
Ulus-Devletin Bir Geleceği Var mıdır? 195
Liberal Milliyetçilik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 185

.
6. SIYASAL İKTISAT VE KÜRESELLEŞME 202

Siyasal İktisat. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 203 Küreselleşme . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 220


Siyasal İktisata Yaklaşımlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 203 Küreselleşmeyi Anlamak. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 220
Kapitalizm Çeşitleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 206 Neo-Liberal Küreselleşmenin Yükselişi 224

.
Kapitalizmin Alternatifleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 216 2007–2009 Çöküşü ve Mirası. . . . . . . . . . . . . . . . . . 227

7. SIYASET, TOPLUM VE KIMLIK 234

Siyaset ve Toplum . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 235 Kimlik Siyasetinin Yükselişi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 246


Sanayicilikten Post-Sanayiciliğe. . . . . . . . . . . . . . 236 Irk ve Etnik Köken. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 248
Yeni Teknoloji ve ‘Bilgi Toplumu’. . . . . . . . . . . . . 239 Toplumsal Cinsiyet Siyaseti. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 250
Toplum Diye Bir Şey Yok mudur?. . . . . . . . . . . . 243 Din ve Siyaset . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 252
Kimlik Siyaseti. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 246 Kültürel Çeşitlilik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 255

8. SIYASAL KÜLTÜR VE MEDYA 264

Siyasal Kültür. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 265 Medya ve Siyasal İletişim. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 273


Yurttaşlık Kültürü mü Yoksa İdeolojik Kitle İletişim Araçları Teorileri . . . . . . . . . . . . . . . . . 275
Hegemonya mı?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 265 Medya, Demokrasi ve Yönetişim. . . . . . . . . . . . . 279
Toplumsal Sermayenin Azalışı mı?. . . . . . . . . . 269 Siyasal İletişim. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 292

9. TEMSIL, SEÇIMLER VE OYLAMA 300

Temsil. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 301 Seçim Sistemleri:


Temsil Teorileri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 301 Tartışmalar ve İhtilaflar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 313
Seçimler Ne Anlama Gelir? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 323
Seçimler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 309
Oy Verme Davranışı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 327
Seçimlerin İşlevleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 311
Oy Verme Davranışına İlişkin Modeller 328
.
10. PARTILER VE PARTI SISTEMLERI 334

Parti Siyaseti . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 335 Tek-Parti Sistemleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 351


Parti Türleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 336 Çift-Partili Sistemler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 353
Partilerin İşlevleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 341 Hâkim Parti Sistemleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 356
Parti Örgütlenmesi: Güç Nerede Çok Partili Sistemler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 358
Yatmaktadır? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 347 Partilerin Gerilemesi mi?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 360
Parti Sistemleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .350

11. GRUPLAR, ÇIKARLAR VE HAREKETLER 366

Grup Siyaseti. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 367 Grup Siyaseti Tarzları. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 379


Grup Türleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 367 Toplumsal Hareketler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 387
Grup Siyaseti Modelleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 372 Yeni Toplumsal Hareketler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 388

12. YÖNETIMLER, SISTEMLER VE REJIMLER 396

Geleneksel Sınıflandırma Sistemleri. . . 397 Batı Poliarşileri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 407


Siyasal Sistemler Neden Yeni Demokrasiler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 410
Sınıflandırılmaktadır? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 397 Doğu Asya Rejimleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 414
Klasik Sınıflandırma Türleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 399 İslami Rejimler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 416
‘Üç Dünya’ Sınıflaması. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 402 Askerî Rejimler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 417
Modern Dünyanın Rejimlerİ. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 404

13. SIYASAL YÜRÜTME ORGANLARI VE LIDERLIK 424

Yürütme Organının Rolü. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 425 Başbakanlar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 437


Yürütme Organında Kim Kimdir?. . . . . . . . . . . . 425 Kabineler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 441
Siyasal Yürütme Organlarının İşlevleri . . . 427 Liderlik Siyaseti. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 446
Yürütme Organında İktidar: Liderlik Teorileri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 446
Kim Liderlik Etmektedir?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 430 Liderlik Tarzları. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 451
Başkanlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 431

14. MECLISLER 458

Meclislerin Rolü. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 459 Meclislerin İşlevleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 464


Parlamenter Sistemler, Başkanlık ve Meclislerin Yapısı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 470
Yarı-Başkanlık Sistemleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 460
Tek-Kanatlılık mı Meclisler Politika Üretir mi? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 476
Yoksa Çift-Kanatlılık mı?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 470 Meclisler Neden Gerilemektedir?. . . . . . . . . . . 482
Komisyon Sistemleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 474 Meclisler Yükselmekte midir? . . . . . . . . . . . . . . . 484
Meclislerin Performansı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 476

15. ANAYASALAR, HUKUK VE YARGI ORGANLARI 488

Anayasalar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 489 Hukuk. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 503


Anayasalar: Doğaları ve Kökenleri. . . . . . . . . . . 489 Hukuk, Ahlak ve Siyaset. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 503
Anayasaların Sınıflandırılması. . . . . . . . . . . . . . . . . 490 Yargı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 506
Bir Anayasanın Amacı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 497 Yargıçlar Siyasal Mıdır?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 507
Anayasalar Gerçekten Önemli midir?. . . . . 501 Yargıçlar Politika Üretir mi? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 510

16. KAMU POLITIKASI VE BÜROKRASI 518

Politika Süreci. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 519 Bürokrasinin İşlevleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 534


Karar Alma Teorileri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 519 Bürokrasinin Örgütlenmesi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 538
Politika Sürecindeki Aşamalar. . . . . . . . . . . . . . . . . . 525 Bürokratik İktidar: Kontrol Dışı mıdır? 541

.
Bürokrasinin Rolü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 532 Bürokratik İktidarın Kaynakları . . . . . . . . . . . . . . . . . 541
Bürokratlar Nasıl Kontrol Edilebilir?. . . . . . . 546

17. ÇOK-DÜZEYLI SIYASET 556

Siyaset, Ülke Toprağı ve Üniter Sistemler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 566


Çok-Düzeyli Yönetişim. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 557 Ulus-ötesi Bölgeselcilik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 572
Ulus-Altı Siyaset. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 559 Bölgeselcilik: Doğası ve Büyümesi . . . . . . . . . . 572
Federal Sistemler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 560 Avrupa Bölgeselciliği. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 576

18. GÜVENLIK: İÇ GÜVENLIK VE ULUSLARARASI GÜVENLIK 586

Sınırların Ötesinde Güvenlik?. . . . . . . . . . . . . . . . 587 Uluslararası Güvenlik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 597


Yurt İçi Güvenlik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 589 Uluslararası Siyasete
Yönelik Yaklaşımlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 598
Polis ve Siyaset . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 589
Yeni Güvenlik Tehditleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 605
Ordu ve İç Siyaset. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 594
İnsan Güvenliği. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 613
19. DÜNYA DÜZENI VE KÜRESEL YÖNETIŞIM 618

21. Yüzyıl Dünya Düzeni. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 619 Küresel Yönetişim. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 633


‘Yeni Dünya Düzeni’ ve Kaderi. . . . . . . . . . . . . . . . . 619 Küresel Yönetişimin Yükselişi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 633
‘Teröre Karşı Savaş’ ve Ötesi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 622 Küresel İktisadî Yönetişim. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 636
Tek-Kutupluluktan Çok-Kutupluluğa Birleşmiş Milletler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 641
Doğru mu? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 626 BM Vazgeçilmez Bir Organ Mıdır?. . . . . . . . . . 644

20. SIYASETTE BIR KRIZ MI VAR? 650

Siyaset Saldırı Altında mıdır?. . . . . . . . . . . . . . . . . . 651 Siyasal Performansın


Değerlendirilmesi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 662
Sivil Katılım Gerilemekte midir?. . . . . . . . . . . . 651
İstikrar Performansı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 663
‘Siyaset Karşıtlığı’ Siyaseti . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 653
Maddî Performans. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 664
Kamusal Konulara İlgisizliğin
Yurttaşlık Performansı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 666
Açıklanması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 655
Demokrasi Performansı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 668

SÖZLÜK 674

KAYNAKÇA 689
UYGULAMADA SIYASET

Kadınların Özgürleşmesi Hareketi’nin ‘İşgal Et’ Hareketi:


Yükselişi: Siyaseti Kişisel Kılmak mı? . . . . . . 37 Karşıt Hegemonik Bir Güç mü?. . . . . . . . . . . . . 391
Komünizmin Çöküşü: Türkiye: Doğu ile Batı Arasında mıdır?. . . . . . . . 419
Liberal Demokrasinin Zaferi mi? . . . . . . . . . . . . 83 İngiliz Başbakanı:
Liberya: Düşkün Bir Devletin Adı Başbakan Kendisi Başkan mı?. . . . . . . . 443
Yeniden İnşası mı? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 128 Rus Parlamentosu: ‘Otomatik Onay
Arap Baharı: Arap Dünyasına Mekanizması’ mıdır?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 481
Demokrasi mi Geliyor?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 145 Gore’a Karşı Bush Davası: ABD Yüksek
Kanada: Tek Ulus mu Yoksa İki Ulus mu?. . . 183 Mahkemesi Kendisini Seçmenin Yerine
Çin’de Piyasa Reformu: Uygulanabilir mi İkame Etmektedir?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 512
Bir İktisadî Model midir? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 214 Japon ‘İktisadî Mucizesi’: Bürokratik
Batı’daki Müslümanlar: İçsel Bir Yönetim İşe Yaramakta mıdır?. . . . . . . . . . . . . . . 546
Medeniyetler Çatışması mı?. . . . . . . . . . . . . . . . . . 259 Avro Bölgesi Krizi:
Wikileaks: Bölgeselcilik Sınırlarını Aştı mı?. . . . . . . . . . . . . 581
Güce Karşı Sesini Yükseltme mi?. . . . . . . . . . 283 Libya’ya Müdahale:
Yeni Zelanda’da Seçim Reformu: Koruma Yükümlülüğü Var mıydı?. . . . . . . . . 607
Siyaset Yenilendi mi?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 325 İklim Değişikliğiyle Mücadele:
Afrika Ulusal Kongresi: Bir Kurtuluş Hareketi Başarısızlığa Mahkûm mudur?. . . . . . . . . . . . . . 645
mi Yoksa ‘Yönetici’ Bir Parti mi?. . . . . . . . . . . . 354 İtalyan Hükûmeti: Teknokrasi Siyasetin
Yerini mi Almaktadır?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 661

TARTIŞMALAR

Siyaset Öğrencilerinin Nesnel ve Siyasal Çıkar Grupları Demokrasiyi


Anlamda Tarafsız Olmayı Amaçlamaları Güçlendirir mi?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 378
Gerekir mi? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 48 Liberal Demokrasi, İnsan Toplumları İçin
Siyaset, İdeoloji ‘Varsayılan Konum’ mudur?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 411
Olmaksızın Var Olabilir mi?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 62 Kişiselleştirilmiş Liderlikten
Devlet, İyiliği Amaçlayan Bir Güç müdür?. . 119 Her Zaman Korkulmalı mıdır?. . . . . . . . . . . . . . . 452
Demokrasi Her Zaman İki-Kanat Tek-Kanattan Daha mı İyidir?. . . . 472
En İyi Yönetim Biçimi midir?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 153 Hukukun Temel Amacı
Uluslar ‘Doğal’ Cemaatler midir?. . . . . . . . . . . . . . . . . . 197 Özgürlüğü Korumak mıdır?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 505
Küresel Kapitalizm, Doğası Gereği Devlet Memurları Siyasal Açıdan
İstikrarsız ve Krize Eğilimli midir?. . . . . . . . . 228 Hiç Tarafsız Olabilir mi? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 535
Toplumsal Eşitlik Önemli midir?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 241 Siyasal Kararlar Mümkün Olan
Yeni Medyanın Daha Yaygın Kullanımı En Alt Seviyede mi Alınmalıdır?. . . . . . . . . . . . 569
Siyaseti Zenginleştirir mi? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 291 Devletler Arasındaki Barış ve İşbirliği, Zor
Oy Verme Zorunlu mu Olmalı?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 310 Durumda Kalmaya Mahkûm mudur? . . 604
Partiler Uyumsuzluğu Besler ve Çin’in Yükselişi Barışçıl Olmaya
Siyasal Müzakereyi Kısıtlar mı?. . . . . . . . . . . . . 345 Devam Edecek midir? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 632
Siyasal Katılma Olanaklı Olduğunda
Genişletilip Derinleştirilmeli midir? . . . . . 654
ODAK KONUSU

İktidarın ‘Yüzleri’ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 35 Oligarşinin Tunç Kanunu. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 347


Mahkûmun İkilemi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 45 Monarşi Tartışması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 435
Siyaset ve Uİ: İki Disiplin mi Başbakanlık Hükûmeti: Bir Meziyet mi
Yoksa Tek Disiplin mi?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 56 Yoksa Bir Kötülük mü?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 440
Toplum Sözleşmesi Teorisi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 108 Kabine Hükûmeti: Yararları ve Sakıncaları 444

.
Devrimler Neden Olur?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 141 Komisyonlar: Yararları ve Sakıncaları. . . . . . . . . . 475
Doğrudan Demokrasi mi Husumet Siyaseti:
Yoksa Temsilî Demokrasi mi?. . . . . . . . . . . . . . . . . 150 Lehinde mi Aleyhinde mi?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 477
Referandum: Lehinde mi Aleyhinde mi? . . . 306 Kanunlaştırılmış Anayasa:
Seçim Sistemleri: Tek Turlu Çoğunluk Sistemi Güçlü ve Zayıf Yönleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 493
(‘Kazanan Hepsini Alır’). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 317 Şeffaf Yönetim:
Seçim Sistemleri: İki Turlu Sistem. . . . . . . . . . . . . . . . 318 Lehinde mi Aleyhinde mi?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 533
Seçim Sistemleri: Alternatif Oy (AO) Quangolar: Yararları ve Sakıncaları . . . . . . . . . . . . . 542
Sistemi; Tamamlayıcı Oy (TO). . . . . . . . . . . . . . 319 Bölgesel İktisadî Bloklar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 575
Seçim Sistemleri: Karma Üyeli Avrupa Birliği Nasıl İşlemektedir?. . . . . . . . . . . . . . . 576
Nispî Temsil Sistemi; Ek Üye Sistemi. . . 320 ‘Teröre Karşı Savaş’. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 588
Seçim Sistemleri: İnsanî Müdahale. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 620
Devredilebilir Tek Oy Sistemi. . . . . . . . . . . . . . . . . 321
Küresel Gücün Boyutları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 628
Seçim Sistemleri: Parti Listesi Sistemi. . . . . . . . 322
Küresel İktisadÎ Yönetişim . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 638
Sol/Sağ Ayrımı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 339
Birleşmiş Milletler Nasıl Çalışmaktadır? . . . . . 641

ÖNEMLI ŞAHSIYETLER

Arendt, Hannah. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 32 Habermas, Jürgen. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 139


Aristoteles . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 31 Hayek, Friedrich von. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 73
Bentham, Jeremy. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 155 Hegel, Georg Wilhelm Friedrich . . . . . . . . . . . . . . . . . . 104
Berlin, Isaiah. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 260 Herder, Johann Gottfried. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 177
Bernstein, Eduard . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 81 Hitler, Adolf. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 87
Burke, Edmund. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 72 Hobbes, Thomas. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 107
Chomsky, Noam. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 278 Humeyni, Ayetullah. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 253
Dahl, Robert. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 373 Huntington, Samuel P.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 623
Elshtain, Jean Bethke. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 605 Jefferson, Thomas. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 341
Friedan, Betty. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 392 Kant, Immanuel. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 601
Friedman, Milton. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 216 Keohane, Robert . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 636
Fukuyama, Francis. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 404 Keynes, John Maynard. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 213
Galbraith, John Kenneth. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 239 Klein, Naomi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 388
Gandi, Mohandas Karamçand. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 97 Lenin, Vladimir İlyiç. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 160
Garvey, Marcus. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 249 Locke, John. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 65
Gramsci, Antonio. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 269 Machiavelli, Niccolò. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29
Madison, James. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 471 Putnam, Robert D.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 271
Marcuse, Herbert. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 80 Rawls, John. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 84
Marx, Karl. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 78 Rousseau, Jean-Jacques. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 157
Mazzini, Giuseppe. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 184 Said, Edward. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 248
Mill, John Stuart. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 302 Schumacher, E. F.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 220
Monnet, Jean. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 577 Schumpeter, Joseph. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 308
Montesquieu. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 462 Smith, Adam . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 205
Nietzsche, Friedrich . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 447 Tocqueville, Alexis de . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 368
Nozick, Robert. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 116 Troçki, Lev . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 543
Oakeshott, Michael. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 272 Waltz, Kenneth. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 599
Paine, Thomas. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 304 Weber, Max . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 136
Platon. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 40 Wollstonecraft, Mary . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 90
Proudhon, Pierre-Joseph. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 559 Zedong, Mao. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 451

KAVRAMLAR

Anayasa. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 489 Devlet Başkanları. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 427


Anayasacılık. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 496 Devletçilik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 121
Ataerki. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 113 Diktatörlük. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 420
Atina Demokrasisi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 154 Düşkün (Başarısız) Devlet. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 126
Bakanlık Sorumluluğu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 548 Düzen . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 587
Başkanlık Yönetimi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 431 E-Demokrasi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 286
Batı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 408 Egemenlik . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 103
Bırakınız Yapsınlar (Laissez-Faire). . . . . . . . . . . . . . . 207 Ekolojizm. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 93
Bilgi Toplumu. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 242 Emperyalizm. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 627
Bilim. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 38 Enternasyonalizm (Uluslararasıcılık). . . . . . . . . . . 186
Bireycilik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 243 Eşitlik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 665
Bölgeselcilik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 573 Etnik Köken (Etnisite). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 246
Bürokrasi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 532 Etnik Merkezcilik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 523
Cemaatçilik (Toplulukçuluk, Faydacılık . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 520
Komüniteryanizm) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 271 Federalizm. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 561
Çekirdek Yürütme. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 445 Fordizm, Post-Fordizm . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 238
Çıkar Grubu. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 369 Gelenek. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 136
Çoğulcu Demokrasi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 162 Görecelik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 663
Çoğulculuk. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 161 Güçler Ayrılığı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 463
Çok-Düzeyli Yönetişim. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 558 Güven. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 143
Çok-Kültürlülük. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 257 Haklar Bildirgesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 501
Çok-Taraflılık. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 637 Halkçılık. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 454
Demokratikleşme. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 405 Hegemonya. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 268
Devlet. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 101 Hizip, Hizipçilik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 337
Hukuk Devleti. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 506 Otoriteryanizm. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 413
Irk. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 179 Oydaşma (Konsensüs). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 34
Irkçılık, Irksalcılık. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 190 Önalıcı Saldırı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 625
İdare (Yönetim). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 534 Ön Seçim . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 343
İdeal Tip. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 49 Özerklik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 669
İdeoloji. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 61 Özgürlük . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 500
İktidar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 30 Paradigma. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 51
İnsan Güvenliği. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 613 Parlamenter Demokrasi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 158
İnsan Hakları. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 504 Parlamenter Egemenlik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 495
İnşacılık . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 44 Parlamenter Yönetim . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 459
İslamcılık . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 254 Parti Demokrasisi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 346
Jeopolitik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 557 Parti Hükûmeti . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 353
Kamu Tercihi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 377 Partizanlığı Bırakma. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 328
Kamu Yararı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 326 Plebisitçi Demokrasi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 152
Kapitalizm. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 206 Poliarşi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 407
Karizma . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 137 Politika Ağı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 526
Karşılıklı Bağımlılık. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 635 Politika (Siyasa). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 519
Kişilik Kültü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 448 Post-Materyalizm. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 272
Kitle İletişim Araçları. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 274 Post-Sömürgecilik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 94
Koalisyon. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 358 Propaganda . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 293
Kolektif Güvenlik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 602 Realizm. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 598
Komünizm . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 410 Savaş. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 608
Konfüçyüsçülük. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 414 Seçkincilik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 163
Korporatizm . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 375 Serbest Ticaret . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 640
Köktencilik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 96 Sınıfa Dahil Olmayı Bırakma. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 329
Kurumculuk. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 545 Sivil İtaatsizlik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 385
Kültürel Milliyetçilik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 178 Sivil Toplum. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 32
Küreselleşme. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 221 Siyasal Eşitlik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 148
Küresel Sivil Toplum. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 170 Siyasal İktisat. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .203
Küresel Yönetişim. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 633 Siyasal Katılma. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 651
Liberal Demokrasi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 403 Siyasal Kültür . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 265
Liderlik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 446 Siyasal Parti . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 335
Lobi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 382 Siyasal Toplumsallaşma. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 273
Medenî Özgürlük . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 592 Siyasal Yanlılık. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 281
Meşruiyet. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 135 Sorumluluk . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 466
Mutlakıyetçilik . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 400 Sosyal Piyasa. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 209
Neo-Liberalizm. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 224 Sömürgecilik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 193
Neo-Marksizm . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 111 Statü. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 235
Nispî Temsil. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 315 Suç. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 589
Ombudsman (Kamu Denetçisi). . . . . . . . . . . . . . . . . . . 551 Süpergüç. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 619
Otorite. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 28 Sürdürülebilir Kalkınma. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 218
Tarafsızlık. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 509 Vekâlet. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 305
Teamül. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 490 Washington Uzlaşması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 225
Temsil . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 301 Yahudi Düşmanlığı (Anti-Semitizm). . . . . . . . . . . 191
Teokrasi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 416 Yargısal Denetim. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 510
Terörizm. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 609 Yeni Çoğulculuk. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 109
Toplumsal Cinsiyet . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 251 Yeni Kamu Yönetimi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 541
Toplumsal Hareket . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 387 Yeni Sol. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 389
Toplumsal Sermaye . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 270 Yetki Devri (Yetki Genişliği) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 572
Toplumsal Sınıf. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 236 Yolsuzluk (Yozlaşma). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 536
Totalitarizm. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 401 Yönetim Dışı Örgüt. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 371
Tüketimcilik. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 245 Yönetim. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 397
Ulus. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 175 Yönetimler-Arasıcılık, Uluslar-Üstücülük 578

.
Ulus-Devlet. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 196 Yönetişim. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 124
Ulus-Ötesi Cemaat. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 256 Yurtseverlik/Vatanseverlik . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 189
Ulus-Ötesi Şirketler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 231 Yurttaşlık. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 653
Üçüncü Yol. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 85 Yürütme Organı. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 425
Ütopya, Ütopyacılık. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 399

ŞEKILLER

Siyaseti Tanımlayan Yaklaşımlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 26 Aristoteles’in Altı Yönetim Biçimi. . . . . . . . . . . . . . 400


Kamusal/Özel Ayrımına İlişkin İki Görüş. . . . . . 33 Rejimlerin Temel Özellikleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 406
Mahkûmun İkileminde Seçenekler. . . . . . . . . . . . . . . . 45 Başkanlık Yönetimi Sistemi (Sınırlı
Siyasal Sistem . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 50 Başkancılık). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 432
Kavramsal Analizin Düzeyleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 53 Parlamenter Yönetim Sistemi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 461
Karşıt Mekânsal Siyaset Modelleri. . . . . . . . . . . . . . . . . 55 Güçler Ayrılığı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 464
Seçkin Grupları Modelleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 164 Politika Geribildirim Süreci. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 531
Sistemsel Karşılıklı Bağımlılıklar. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 222 Federal Devletler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 560
At Nalı Siyasal Yelpazesi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 340 Üniter Devletler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 567
İki Boyutlu Siyasal Yelpaze. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 340
4. EDISYONA ÖNSÖZ

Bu kitap, siyaset çalışmalarına ilişkin kapsamlı ve güncel bir giriş sunmakta-


dır. Kitap siyaset bilimi disiplininin herhangi bir alanında ders alan öğrenci-
lerin ve konuya ilgi duyan genel okuyucuların kullanımı için tasarlanmıştır.
Kitap, dördüncü edisyonunda, sürekli gelişen siyaset alanındaki deği-
şiklikleri ve özellikle de yurt içi, uluslararası ve küresel siyasal gelişmeler
arasında giderek artan bir karşılıklı bağımlılığa yol açan değişimleri dikkate
alarak esaslı biçimde gözden geçirilmiş ve yeniden yapılandırılmıştır. Daha
önceki baskılarda olduğu gibi, siyaset biliminin uluslararası boyutunu tek
bir bölümde ele almaya çalışmak yerine, mevcut baskı, temel aldığı siyaset
bilimi ve uluslararası ilişkiler ile yurt içi/uluslararası bölünme arasındaki
disipliner ayrımın azalan alakasının öneminin farkındadır. Bu nedenle, ki-
tapta siyasal iktisat ve küreselleşme, çok düzeyli siyaset, güvenlik, küresel
yönetişim ve dünya düzeni gibi konularda yeni bölümler bulunmaktadır.
Kitaba eklenen yeni bir son bölüm siyasetin krizde olduğu yönündeki gi-
derek baskın hale gelmekte olan anlayışa odaklanmakta ve süreç içinde, ki-
tapta çeşitli yönlerden değinilmiş olan konuları bir araya getirmektedir. Ki-
tabın daha önce beş ana tema biçimindeki düzenlenişinden vazgeçilmiş ve
böylelikle bu tür bölümlemelerin keyfî niteliği ile siyasal analizin özü gereği
bütünselci olan doğası kabullenilmiştir. Bununla birlikte kitabın düzenle-
nişi konuları gözler önüne seren bir mantık izlemektedir ve bu mantık, 21-
23. sayfalardaki ‘Kitabın Kullanımı Hakkında’ başlığı altında açıklanmak-
tadır. Elinizdeki dördüncü edisyon ayrıca birkaç yeni özellik içermektedir.
Bu özelliklerin temel amacı, okuyucuları, eleştirel bir farkındalığın yanı sıra
kendi görüşlerini geliştirme konularında cesaretlendirmektir.
Kitabın daha önceki baskıları üzerinde yorum yapan John Greenaway,
Wyn Grant, Chris Brown ve Gerry Stoker ile şu anki taslağı üzerinde yorum
yapan Jonathon Moses’a içten şükranlarımı ifade etmek isterim. Onlarla
yayınevinin çok sayıdaki başka eleştirmeninin tavsiye ve eleştirileri hem
yapıcı hem de kavrayışlı olmuştur ve şüphesiz, kitabı çok sayıda noktada
geliştirmiştir. Meslektaşlar ve arkadaşlarla, özellikle de Karon ve Doug Wo-
odward ile yapılan tartışmalar da, burada geliştirilen fikirleri ve tartışmala-
rı kuvvetlendirmeye yardımcı oldu. Yayıncım Steven Kennedy, bu dördün-
cü baskının planlanmasıyla yakından ilgiliydi. Helen Caunce ise Palgrave
Macmillan adına projeyi yönetirken destek, teşvik ve sabır konusunda tam
da olması gerektiği bir duruş gösterdi. Ayrıca üretim sürecine katkıların-
dan dolayı Keith Povey ve Ian Wileman’a teşekkür etmem gerekir. Ancak
en kalpten teşekkürlerimi, her zamanki gibi, karım Jean’e sunmam gerekir.
Jean sadece bu kitabın yazıma hazırlanması sorumluluğunu almakla kal-

19
madı, aynı zamanda hem tarz hem de içerik konusunda tavsiyeler sundu
ki bu tavsiyeler özellikle tutarsızlık içinde düşme tehlikesiyle karşı karşıya
kaldığımda yararlı oldu.
Andrew Heywood
2013

20
KITABIN KULLANIMI HAKKINDA

Siyaset, doğası gereği çeşitli alanlarla örtüşen ve kenetlenen bir alandır. Bu


nedenle bu kitapta karşılaşılan malzeme farklı kısımlara ayrılmaya karşı
inatla direnmektedir. Bu yüzdendir ki, kitabın başından sonuna kadar diğer
bölümlerde ve özellikle başka yerlerde kutu içine alınmış ilgili malzemeler
içinde gerçekleştirilen tartışmalara yönelik düzenli çapraz referanslar bu-
lunmaktadır. Bununla birlikte, kitap geniş bir konular ya da temalar dizisi
olarak düşünülebilecek meseleleri ele alarak ilerlemektedir.
İlk bölümler, bir dizi temel kavramsal ve teorik meseleyi ele alarak siya-
set incelemesi için bir arka plan kavrayışı sağlamak üzere tasarlanmıştır.

◾ 1. Bölüm, siyasetin doğası üzerine kafa yormakta, siyasal analize ilişkin



çatışan yaklaşımları tanıtmayı sağlamakta ve küreselleştirici eğilimlerin
konuyla ilgili anlayışımızı nasıl ve niçin yeniden biçimlendirmiş olduğu-
nu ele almaktadır.
◾ 2. Bölüm, büyük ideolojik geleneklerin siyasal dünyaya ilişkin nasıl rakip

‘mercekler’ sunduklarına bakarak, siyasal fikirleri, bu ideolojik gelenek-
lerin bakış açısından incelemektedir.
◾ 3. Bölüm, devletin hem doğası hem de arzu edilen rolü hakkındaki tar-

tışmaların yanı sıra siyasetteki merkezî önemini kaybetmekte olup ol-
madığını inceleyerek siyasetteki önemini incelemektedir.
◾ 4. Bölüm, özellikle, çatışan demokratik yönetişim modelleri ile demok-

rasinin uygulamada nasıl işlediğine ilişkin tartışmalar ışığında, özel ola-
rak meşruiyet ve demokrasi arasındaki ilişkiyi göz önünde bulundura-
rak, siyasal meşruiyetin doğasını ve önemini tartışmaktadır.
◾ 5. Bölüm, hem ulusal kimliği destekleyen güçleri anlamaya hem de ge-

nellikle oldukça farklı siyasal sonuçları da dâhil olmak üzere milliyetçi
geleneklerin yayılma alanı üzerinde kafa yormaya çalışarak temel milli-
yetçilik teorilerini incelemektedir.

Bundan sonraki bölümler, siyaset ve ekonomi, kültür ve toplum arasın-


daki ilişki üzerinde kafa yorarak ve toplumsal baskıların siyasal ifade kazan-
masını sağlayan mekanizmaları inceleyerek siyasal etkileşimin dinamikleri-
ni tartışmaktadır.

◾ 6. Bölüm, özellikle kapitalizmin doğası ve farklı biçimleri ile iktisadi kü-



reselleşmenin dinamikleri ve sonuçları üzerine odaklanarak iktisat ve
siyaset arasındaki bağlantıları tartışmaktadır.

21
◾ 7. Bölüm, siyaset ve toplum arasındaki ilişkiyi ele almakta ve kimlik

politikasının yükselişi, aldığı farklı biçimler ve sonuçları üzerine kafa
yormaktadır.
◾ 8. Bölüm, siyasal kültürün doğası ile önemini tartışmakta ve medyanın,

özellikle demokrasi ve yönetişim üzerindeki etkileri bakımından artan
siyasal önemini incelemektedir.
◾ 9. Bölüm, temsilin doğasına, seçim sistemlerine ilişkin ihtilaflar dâhil

olmak üzere seçimlerin rolüne ve oy verme davranışının en iyi şekilde
nasıl anlaşılabileceğine bakmaktadır.
◾ 10. Bölüm, siyasette siyasal partilerin oynadığı temel rolü incelemekte

ve ayrıca farklı parti sistemlerinin doğasını ve önemini tartışmaktadır.
◾ 11. Bölüm, grupların siyasal iktidarın dağılımı üzerindeki etkileri dâhil

olmak üzere grup siyasetinin doğasını ve toplumsal hareketlerin yükse-
lişi ile bu yükselişin sonuçlarını tartışmaktadır.

Aşağıdaki bölümler, yönetim mekanizması ile kamu politikasının oluş-


turulduğu ve uygulandığı süreçleri ele almaktadır.

◾ 12. Bölüm, yönetim sistemlerinin nasıl sınıflandırıldığını dikkate alarak



ve modern dünyada varolan siyasî rejimlerin çeşitliliğini inceleyerek yö-
netim makinesine bir giriş sağlamaktadır.
◾ 13. Bölüm, siyasal yürütmenin rolüne, iktidarın, yürütmenin nere-

sinde bulunduğuna, siyasal liderliğin önemine ve alabileceği şekillere
değinmektedir.
◾ 14. Bölüm, meclisleri ya da yasama organlarını, iç örgütlenmelerinin

önemini ve politika yapımı üzerindeki tesirlerini etkileyen faktörleri de
göz önünde bulundurarak incelemektedir.
◾ 15. Bölüm, anayasaların doğasını ve amacını değerlendirmekte ve özel-

likle yargının rolü ve önemi açısından siyaset ile hukuk arasındaki ilişki-
yi incelemektedir.
◾ 16. Bölüm, hem kararların nasıl alındığını hem de politikanın gelişti-

rildiği aşamaları yansıtacak biçimde kamu politikasına odaklanmakta-
dır. Bölüm ayrıca bürokrasiler ile politika süreci arasındaki bağlantıyı ve
daha geniş siyasal gelişmeleri de göz önünde bulundurmaktadır.

Sıradaki bölümler, küresel siyasetin giderek artan önemine özel bir dik-
kat göstererek, yurtiçi alan ile uluslararası alan arasındaki örtüşmeleri vur-
gulayan çeşitli konulara odaklanmaktadır.

◾ 17. Bölüm, yurtiçi bir düzeyde ve uluslarötesi bir düzeyde, özellikle böl-

22
geselcilik aracılığıyla siyasetin bölge yönünden düzenlenişini inceleye-
rek çok-düzeyli siyaseti tartışmaktadır.
◾ 18. Bölüm, yurtiçinde düzen ve güvenliğin sürdürülmesi yanında, ulu-

sal, uluslararası ve küresel güvenlik biçimlerine ilişkin tartışmaları da
inceleyerek güvenlik konusuna odaklanmaktadır.
◾ 19. Bölüm, 21. Yüzyıl dünya düzeninin barış ve istikrar için önemi

üzerine kafa yorarak bu düzenin değişen biçimine bakmakta ve ayrıca
doğmakta olan küresel yönetişim çerçevesinin doğasını ve etkinliğini
incelemektedir.

Son bölüm, daha önceki bölümlerde siyasetin meziyetleri ve kusurlarına


ilişkin bir tartışma aracılığıyla öne çıkarılan başlıkları ve temaları bir araya
getirmeye çalışmaktadır.

◾ 20. Bölüm, resmî siyasete yönelik artan ilgisizlik ve bu ilgisizliğe rağ-



men siyasetin nasıl savunulabileceği konuları üzerine kafa yormaktadır.
Bölüm ayrıca siyasal sistemlerin performansının değerlendirilebileceği
farklı yolları da incelemektedir.

23
Heywood

1.
BÖLÜM
SIYASET NEDIR?

‘İnsan, doğası gereği siyasal bir hayvandır.’


ARİSTOTELES, Siyaset, 1 (Πολιτικά)

Siyaset heyecan vericidir çünkü insanlar anlaşmazlık içindedir. İnsanlar nasıl yaşamaları ge-
rektiği konusunda anlaşmazlık içindedir. İnsanlar, örneğin, ‘Kim neyi almalıdır? İktidar ve diğer
kaynaklar nasıl dağıtılmalıdır? Toplum işbirliğine mi, yoksa çatışmaya mı dayanmalıdır?’ gibi
konularda ve ‘Kolektif kararlar nasıl alınmalıdır? Kimlerin söz hakkı olmalıdır? Ya da kimler ko-
nuşabilmelidir? Her bir kişi ne kadarlık etkiye sahip olmalıdır?’ gibi konularda da anlaşmazlık
içindedir. Aristoteles’e göre siyaseti ‘üstün bilim’ haline getiren şey, insanların, yaşamlarını iyi-
leştirme ve İyi Toplum yaratma girişimlerine yönelik etkinliklerinden daha önemli hiçbir şeyin
olmamasıdır. Siyaset, her şeyden önce toplumsal bir etkinliktir. Siyaset her zaman bir diyalog-
dur ve asla bir monolog değildir. Robinson Crusoe gibi tek başına yaşayan bireyler basit bir
ekonomi geliştirebilir, sanat üretebilir vs. ancak siyasetle uğraşamaz. Siyaset ancak Erkek (ya
da Kadın) Cuma’nın gelişiyle ortaya çıkar. Bunlarla birlikte, siyasetin kalbinde yatan anlaşmaz-
lık, ayrıca, siyaset konusunun doğasına ve nasıl incelenmesi gerektiğine kadar uzanır. İnsanlar,
toplumsal etkileşimi ‘siyasal’ kılan şeyin ne olduğu; bunun etkileşimin meydana geldiği yer mi
olduğu (yönetimde, devlette ya da genel olarak kamusal alanda) yoksa etkileşimin içerdiği et-
kinlik türü mü olduğu (çatışmanın barışçıl biçimde çözümü ya da daha az güçlü olan grupları
kontrol altına alma) konularında da anlaşmazlık içindedir. Akademik bir disiplin olarak siya-
setin doğasına ilişkin anlaşmazlık, siyasetin, bir dizi teorik yaklaşımı ve çeşitli analiz ekollerini
kucakladığı anlamına gelir. Son olarak küreselleşmeci eğilimler, bazı kişileri, siyaset ile ulusla-
rarası ilişkiler arasındaki disipliner ayrımın şimdi gereksiz hale gelmiş bulunduğu konusunda
spekülasyon yapmaya cesaretlendirmiş bulunmaktadır.

Temel Meseleler

ѥ Bir etkinlik olarak siyasetin tanımlayıcı özellikleri nelerdir?


ѥ
ѥ ‘Siyaset’ çeşitli düşünürler ve gelenekler tarafından nasıl anlaşılmıştır?
ѥ
ѥ Akademik bir disiplin olarak siyaset incelemeleri alanında temel yaklaşımlar
ѥ
nelerdir?
ѥ Siyaset incelemeleri alanı bilimsel olabilir mi?
ѥ
ѥ Siyasal çözümlemelerde kavramların, modellerin ve teorilerin oynadığı rol nedir?
ѥ
ѥ Küreselleşmeci eğilimler, siyaset ile uluslararası ilişkiler arasındaki ilişkileri nasıl
ѥ
etkilemiştir?
SIYASETIN TANIMLANMASI
Siyaset, en geniş anlamında, insanların, altında yaşamlarını sürdürdükleri ge-
nel kuralları yapmaya, korumaya ve değiştirmeye yarayan etkinliklerdir. Siya-
set ayrıca (kimi zaman büyük bir S harfiyle başlayan ‘Siyaset’ sözcüğüyle gös-
terilen) akademik bir konu olmasına rağmen, açıkça, söz konusu etkinliklerin
incelenmesini içerir. Bu yüzden siyaset, çatışma ve işbirliği olgularıyla ayrılmaz
biçimde bağlantılıdır. Bir taraftan, rakip fikirlerin, farklı isteklerin, rekabet
halindeki gereksinimlerin ve karşıt çıkarların varlığı, insanların, altında yaşa-
dıkları kurallara ilişkin olarak uzlaşmazlık içinde olmalarını garanti etmekte-
dir. Diğer taraftan insanlar bu kurallar üzerinde etkili olmak ya da bunların
yürürlükte kalmalarını sağlamak için diğerleriyle birlikte çalışmak zorunda
olduklarının farkındadır; Hannah Arendt (bkz. s. 32) bu yüzdendir ki, siya-
sal iktidarı ‘uyum içinde eylemde bulunmak’ biçiminde tanımlamaktadır. Si-
yasetin özünün, genellikle rakip görüşlerin ya da rekabet eden çıkarların bir-
biriyle uzlaştırıldığı bir çatışma çözümü süreci olarak resmedilmesinin nedeni
budur. Ancak bütün çatışmalar çözülmediğinden ya da çözülebilir olmadığın-
dan, bu geniş anlamındaki siyaseti, çatışmanın çözümüne ulaşılması şeklinde
değil, çatışmanın çözümüne yönelik bir arayış olarak düşünmek daha doğru-
dur. Yine, çeşitlilik (hepimiz aynı değiliz) ile kıtlığın (hiçbir zaman, herkese
yetecek kadar şey olmayacaktır) varlığının önlenemezliği, siyasetin, insanlık
durumunun kaçınılmaz bir özelliği olmasını sağlamaktadır.
Bundan başka ‘siyaset’in anlamını berraklaştırmaya yönelik her girişimin,
iki önemli soruna eğilmesi zorunludur. Birincisi sözcüğün, gündelik dildeki
kullanımı sırasında bir yığın çağrışıma sahip olmasıdır; bir başka anlatımla
siyaset ‘yüklü’ bir terimdir. İnsanların çoğu, örneğin, ekonomiyi, coğrafyayı,
tarihi ve biyolojiyi sadece akademik konular olarak düşünürken, az sayıda in-
san siyasetle önyargısız olarak ilgilenir. Örneğin birçok kişi, siyaset konusuna
tarafsız ve hislerine kapılmaksızın yaklaşabilmenin zor olduğuna inandığın-
dan, siyaset öğrencilerinin ve öğretmenlerinin, otomatik olarak, belirli bir
şekilde önyargılı olmak zorunda oldukları yakıştırmasında bulunur (bkz. s.
48). Bir de bunun üstüne, siyaset genellikle ‘kirli’ bir sözcük olarak düşü-
nülür: Bir taraftan soruna, bozulmaya ve hatta şiddete; diğer taraftan hileye,
manipülasyona ve yalana ilişkin imgeleri anımsatır. Bu çağrışımlar yeni de
değildir. Samuel Johnson, 1775 yılı gibi eski bir tarihte, siyaseti, ‘dünyada
yükselmek için bir araçtan başka bir şey olmadığı’ gerekçesiyle ciddiye alma-
dı; 19. Yüzyıl ABD tarihçisi Henry Adams ise
siyaseti, ‘nefretin sistematik örgütlenmesi’
Çatışma: Fikirler, tercihler, gereksinimler
biçiminde özetledi. ya da çıkarlar çeşitliliğini yansıtan karşıt
İkinci ve üstesinden gelinmesi daha zor güçler arasındaki rekabet.

olan güçlük, saygın otoritelerin bile konu- İşbirliği: Birlikte çalışma; hedeflere ko-
nun neye ilişkin olduğu hususunda anlaşa- lektif eylem aracılığıyla ulaşma.

Andrew Heywood | Siyaset 25


26 1. Bölüm

 Siyaseti Tanımlayan Yaklaşımlar

Bir arena olarak siyaset Bir süreç olarak siyaset

Siyasetin tanımı Yönetim sanatı Uzlaşma ve oydaşma


Kamusal işler İktidar ve kaynakların
dağıtımı
ŞEKIL

1.1 Siyaset Davranışsalcılık Feminizm


incelemesine Rasyonel tercih teorisi Marksizm
yaklaşımlar
Kurumsalcılık Post-pozitivist yaklaşımlar

mamalarıdır. Siyaset şu farklı biçimlerde tanımlanmaktadır: iktidarın kulla-


nılması, yönetim bilimi, kolektif kararlar alınması, kıt kaynakların dağıtılma-
sı, aldatma ve manipülasyon pratiği vb. Bu metinde geliştirilen ‘ genel top-
lumsal kuralların yapılması, korunması ve değiştirilmesi’ tanımının meziyeti,
birbiriyle rekabet halindeki tanımların, tümünü değilse bile, çoğunu kapsama
yeterliliğinde geniş bir tanım olmasıdır. Ancak tanımın ambalajı çıkarıldığın-
da ya da anlamı arıtıldığında ortaya sorunlar çıkmaktadır. Örneğin ‘siyaset,’
kuralların yapılmasına, korunmasına ya da değiştirilmesine ilişkin özel bir
yöntemi mi (yani barışçı biçimde, görüşmeyle), yoksa bu türdeki bütün süreç-
leri mi ifade etmektedir? Benzer biçimde, siyaset tüm toplumsal bağlamlarda
ve kurumlarda mı yoksa sadece bunların bazılarında (yani yönetimde ve ka-
musal yaşamda) mı uygulanmaktadır?
Bu bakış açısından siyaset, terimin, belli sayıda kabul edilebilir ya da meş-
ru anlamlara sahip olması anlamında, ‘özü yönünden çekişmeli’ bir kavram
sayılabilir (kavramlar, bu bölümün ilerleyen kısmında daha ayrıntılı olarak
tartışılmaktadır). Öte yandan bu farklı görüşler basit biçimde, aynı kavramın
karşıt biçimde kavramlaştırılmasından ibaret olabilir. Kimi zaman farklılık,
kavramın zorunlu olarak bulanık olmasından kaynaklanabilir. İster rakip
kavramlarla, ister alternatif kavrayışlarla ilgileniyor olalım, siyaseti tanımla-
mak için iki geniş yaklaşım arasında ayrım yapmak yararlı olur (Hay, 2002;
Leftwich, 2004). Yaklaşımların birincisinde siyaset bir arena ya da yer ile iliş-
kilidir ki bu durumda davranış, meydana geldiği yer dolayısıyla ‘siyasal’ hale
gelmektedir. İkinci yaklaşımda siyaset bir süreç ya da mekanizma olarak görü-
lür ki bu durumda ‘siyasal’ davranış, kendine özgü karakteristikler ya da nite-
likler sergiler ve dolayısıyla herhangi bir ve belki de her toplumsal bağlamda
meydana gelebilir. Bu geniş yaklaşımların her biri alternatif siyaset tanımları
doğurmuştur ve bu bölümün ilerleyen kısmında tartışıldığı gibi, farklı siyasal
analiz ekollerinin (bkz. Şekil 1.1) şekillenmesine yardımcı olmuştur. Aslında
‘siyaset nedir?’ sorusu hakkındaki tartışma kesinlikle izlenmeye değer bir tar-
Siyaset Nedir? 27

tışmadır, çünkü konunun akademik incelemesi sırasındaki en derin entelek-


tüel ve ideolojik anlaşmazlıklardan bazılarını açığa çıkarmaktadır.

Yönetim Sanatı Olarak Siyaset


Şansölye Bismarck’ın Alman Parlamentosu’na, ‘Siyaset bir bilim değildir…
ama bir sanattır’ sözünü söylediği rivayet edilir. Bismarck’ın kafasındaki sa-
nat, yönetim sanatıydı, yani kolektif kararların alınması ve uygulanması yo-
luyla toplumda denetim sağlamaktı. Bu muhtemelen siyasetin, terimin An-
tik Yunan’daki orijinal anlamına dayalı olarak geliştirilen klasik tanımıdır.
‘Siyaset’ sözcüğü, tam olarak ‘kent devleti’ anlamına gelen polis sözcüğün-
den türetilmektedir. Antik Yunan toplumu, her biri kendi yönetim sistemine
sahip olan bağımsız kent devletleri topluluğuna bölünmüştü. Bu kent devlet-
lerinin en büyüğü ve en etkilisi, çoğu zaman demokratik yönetimin beşiği ola-
rak resmedilen Atina idi. Bu bilginin ışığında, siyaset, polisin işlerini –daha
doğrusu, ‘polisle ilgili olanı’– ifade eden şey olarak anlaşılabilir. Bu tanımın mo-
dern biçimi, bu yüzden, ‘devletle ilgili olan’dır (bkz. s. 101). Bu siyaset görüşü,
terimin gündelik kullanımında açık biçimde görünür haldedir: İnsanlar, kamu
görevi aldıklarında, bunların ‘siyasette’ oldukları ya da kamu görevi almaya
çalıştıklarında ‘siyasete girmekte oldukları’ söylenir. Bu tanım, ayrıca, akade-
mik siyaset biliminin, kalıcılaşmasına katkı sunmuş olduğu bir tanımdır.
Siyasetin, ‘devletle ilgili olan’a karşılık gelmesinin, siyaset disiplinine
ilişkin geleneksel görüş olduğu biçimindeki anlayış, pek çok yönden, aka-
demik incelemenin, yönetim personeli ve makinesi üzerine odaklanması-
na yönelik bir eğilim içinde olmasına yol açtı. Siyaseti incelemek, özünde,
yönetimi incelemek ya da daha geniş anlamda otoriteyi incelemektir. Bu
görüş, siyaseti, ‘değerlerin otoriteye dayalı dağıtımı’ olarak tanımlayan
ABD’nin itibarlı siyaset bilimcisi David Easton’ın (1979, 1981) yazılarında
geliştirilmektedir. Easton bu tanımla, siyasetin, yönetimin toplumun geniş
kesimlerinden gelen baskıları özellikle yararlar, ödüller ya da cezalar dağı-
tarak yanıtladığı çeşitli süreçleri kucakladığını kastetmektedir. ‘Otoriteye
dayalı değerler,’ bu nedenle, toplumda yaygın kabul gören ve yurttaş kitlesi
için bağlayıcı olduğu düşünülen değerlerdir. Bu yaklaşımda siyaset ‘politi-
ka’yla (bkz. s. 519), yani topluluk için bir
eylem planı inşa eden resmî ya da otoriteye
dayalı kararlarla ilişkilendirilmektedir. Polis: (Yunanca) Kent devleti; klasik
olarak en yüksek veya en arzu edilen
Ancak bu tanımın dikkat çekici yönü toplumsal örgütlenme biçimi olarak anla-
son derece sınırlı bir siyaset görüşü sunmuş şılmaktadır.
olmasıdır. Siyaset, bir devlet (polity) içinde; Devlet (Polity): Siyasal otoritenin kul-
yani yönetim makinesi üzerinde merkezî- lanımı yoluyla örgütlenmiş bir toplum;
leşmiş toplumsal bir örgütlenme sistemi Aristoteles’e göre çok sayıda kişi tarafın-
dan herkesin yararına yönetim.
içinde meydana gelen şeydir. Siyaset, bu
28 1. Bölüm

yüzden, bakanlar kurulu odalarında, yasama


Kavram
meclislerinde, devlet dairelerinde ve benzeri
Otorite yerlerde uygulanmakta ve özellikle siyasetçi-
Otorite, en basit şekilde, “meşru ler, kamu görevlileri ve lobiciler gibi sınırlı ve
iktidar” olarak tanımlanabilir. İk- özel bir insan grubunun uğraşı haline gelmek-
tidar, başkalarının davranışlarını tedir. Bunun anlamı, çoğu insanın, çoğu kuru-
etkileme yeteneği iken, otorite
bunu yapma hakkıdır. Otorite bu mun ve çoğu toplumsal etkinliğin siyasetin ‘dı-
nedenle, herhangi bir zorlama ya şında’ görülebilmesidir. İşletmeler, okullar ile
da manipülasyon biçiminden ziya- diğer eğitim kurumları, cemaatler, aileler, vb.
de kabullenilmiş bir itaat görevine
bu anlamda ‘siyasal olmayan’dır, çünkü bunlar
dayanmaktadır. Bu anlamda, oto-
rite meşruiyetle ya da hakkaniyetle ‘ülkenin idaresi’yle ilgilenmemektedir. Aynı
donanmış iktidardır. Weber (bkz. şekilde, siyaseti esasen devlete bağlı bir etkin-
s. 136), üzerinde itaatin kurula- lik olarak resmetmek, aşağıdaki ana bölümde
bildiği farklı temellere dayalı üç tür
otorite arasında ayrım yapmıştır:
tartışıldığı gibi, modern yaşam üzerinde gide-
geleneksel otoritenin kökü tarihtedir; rek artmakta olan önemli uluslararası ya da
karizmatik otorite kişilikten kaynak- küresel etkileri görmezden gelmek demektir.
lanır; yasal-ussal otorite bir dizi kişi-
sel olmayan kurala dayanmaktadır. Ancak bu tanımı, daha fazla daraltmak da
mümkündür. Bu daraltma, siyaseti, parti si-
yasetine eşdeğer olarak ele alma eğiliminde
açıkça görülmektedir. Başka bir anlatımla ‘siyasal olan’ın alanı, ideolojik
inançlarıyla bilinçli biçimde motive edilen ve bu inançlarını bir siyasal parti
gibi resmî bir örgüt üyeliği yoluyla ilerletmek isteyen devlet aktörleri ile sı-
nırlanmaktadır. Bu, siyasetçilerin ‘siyasal olan’ biçiminde tanımlandıkları,
kamu görevlilerinin ise, hiç kuşkusuz, tarafsız ve profesyonel bir tarzda ey-
lemde bulundukları sürece, ‘siyasal olmayan’ olarak görüldükleri anlamdır.
Benzer şekilde, yargıçlar yasaları tarafsız olarak ve mevcut delillere uygun
olarak yorumlarken ‘siyasal olmayan’ figürler olarak kabul edilmekte, ancak
eğer kararları kişisel tercihlerinden veya başka türlü önyargılardan etkilen-
mişse ‘siyasal’ olmakla suçlanabilmektedir.
Siyaset ile devlet işleri arasındaki ilişki de, olumsuz ya da kötüleyici imge-
lerin siyasete bu kadar sıklıkla eklenmiş olmasının nedenini açıklamaya yar-
dımcı olur. Bunun nedeni, popüler akılda siyasetin politikacıların faaliyetleri
ile yakından ilişkilendirilmesidir. Acımasız bir şekilde söylenecek olursa, poli-
tikacılar genellikle kişisel hırslarını, kamu hizmeti ve ideolojik inanç söylemi-
nin ardında gizleyen, iktidar peşindeki ikiyüzlüler olarak görülmektedir. As-
lında bu algı, modern dönemde daha yaygın hale gelmiştir. Bu yaygınlaşma-
nın nedeni, yoğunlaşmış medya teşhirinin
yolsuzluk ve sahtekarlık örneklerini daha
Anti-siyaset: Katılmama, sistem karşıtı
partileri destekleme ya da doğrudan etkili bir biçimde aydınlığa çıkarmasıdır. Bu
eyleme geçme biçiminde ifadesini bulan, örneklerin aydınlığa çıkması ise anti-siyaset
resmî ya da kurumsal siyasal süreçlere olgusunun doğmasına neden olmuştur (20.
karşı duyulan hayal kırıklığı.
Bölüm’de tartışıldığı gibi). Geleneksel siya-
Siyaset Nedir? 29

Niccolò Machiavelli (1469–1527) 


İtalyan politikacı ve yazar. Bir medenî hukuk avuka-

Önemli Şahsiyetler
tının oğlu olan Machiavelli’nin kamusal yaşama iliş-
kin bilgisi, politik açıdan istikrarsız olan Floransa’da
kimi zaman tehlike altında kalması dolayısıyla elde
edilmişti. İkinci Şansölye olarak görev yaptı (1498–
1512) ve Fransa’ya, Almanya’ya ve İtalya’nın her ta-
rafına görevlere gönderildi. Kısa bir hapis dönemi
ve Medici yönetiminin restorasyon döneminden
sonra Machiavelli edebî bir kariyer yapmaya baş-
ladı. 1532’de yayımlanan büyük eseri Prens, büyük
ölçüde, Machiavelli’nin, Cesare Borgia’nın devlet
yöneticiliği ile onun dönemine egemen olan iktidar
siyasetine ilişkin ilk elden gözlemlerine dayanıyor-
du. Eser, birleşik bir İtalya’nın gelecekteki prensi
için bir rehber olarak yazılmıştı. ‘Machiavelci’ sıfatı,
daha sonraları, ‘kurnaz ve ikiyüzlü’ kişileri ifade etmek için kullanılır hale geldi.

sal yaşam makinesine ve personeline ilişkin bu reddiyenin kökeni, ‘makam


siyaseti’ ve ‘siyasî oyun’ gibi kötüleyici ibarelerin kullanımı sırasında açıkça
görünür hale gelen, kendi çıkarına hizmet eden, ikiyüzlü ve ilkesiz bir etkin-
lik anlamındaki siyaset görüşünde bulunmaktadır. Bu tür bir siyaset ima-
jı bazen, Prens (Il Principe [1532] 1961) adlı eserinde kurnazlık, zulüm ve
manipülasyonun siyasî liderler tarafından kullanımına dikkat çekerek tam
anlamıyla realist bir siyaset açıklaması geliştiren Niccolò Machiavelli’nin
yazılarına kadar geriye götürülmektedir.
Bu tür bir olumsuz siyaset görüşü esasen şöyle bir liberal algıyı yansıtmak-
tadır: Bireyler bencil olduklarından, siyasal iktidar yozlaştırıcıdır, çünkü ikti-
dar, ‘iktidarda’ olanları, konumlarını, kendi çıkarlarının lehine ve başkaları-
nın çıkarlarının aleyhine olmak üzere istismar etmeye teşvik etmektedir. Bu
durum Lord Acton’ın (1834–1902) meşhur özdeyişinde şöyle ifade edilmek-
tedir: ‘İktidar, yozlaştırmaya eğilimlidir ve mutlak iktidar mutlaka yozlaştı-
rır.” Bununla birlikte, siyaseti bu şekilde görenlerin çok azı, siyasal etkinliğin,
toplumsal var oluşun kaçınılmaz ve kalıcı bir özelliği olmasından şüphe eder.
Rüşvetçi politikacıların varlığına rağmen, onların her zaman bizlerle birlikte
olduklarına ilişkin, isteksiz de olsa, genel bir kabul vardır. Otoriteye dayalı
değerleri dağıtan belirli türde mekanizmalar olmaksızın, toplum, eski toplum
sözleşmesi teorisyenlerinin (bkz. s. 108) ileri sürdükleri gibi her bir kişinin
herkese karşı gireceği bir iç savaş sonunda kolaylıkla parçalanırdı. Bu nedenle,
amaç politikacıları ortadan kaldırmak ve siyaseti sona erdirmek değil, ama
bunun yerine, siyasetin, yönetmeye ilişkin iktidarın kötüye kullanılmamasını
garanti eden bir fren ve kısıtlama çerçevesi içinde yürütülmesini sağlamaktır.
30 1. Bölüm

Kamusal İşler Olarak Siyaset


İkinci ve daha geniş bir siyaset kavrayışı, siyaseti, dar bir yönetim alanının
ötesindeki “kamusal yaşam” ya da “kamusal işler” olarak düşünülen yere
taşır. Başka bir anlatımla, ‘siyasal’ ile ‘siyasal olmayan’ arasındaki ayrım,
esasen bir kamusal yaşam alanı ile bir özel alan olarak düşünülebilen şey
arasındaki bölünmeyle örtüşmektedir. Bu tür bir siyaset görüşü, sıklıkla
ünlü Yunan filozofu Aristoteles’in çalışmasına kadar geriye götürülür. Si-
yaset (Πολιτικά) adlı eserinde Aristoteles, ‘insanın doğası gereği siyasal bir
hayvan’ olduğunu söyledi ki bununla, insanların ancak siyasal bir cemaat
içinde ‘iyi yaşam’ yaşayabileceklerini kastediyordu. Şu halde, bu bakış açı-
sından siyaset, ‘adil bir toplumun’ yaratılmasıyla ilgili etik bir etkinliktir;
siyaset Aristoteles’in adlandırdığı biçimiyle ‘üstün bilim’dir.
Ancak ‘kamusal’ yaşam ile ‘özel’ yaşam arasındaki çizginin nerede çizilme-
si gerekir? Kamusal alan ile özel alan arasındaki geleneksel ayrım, devlet ile
sivil toplum arasındaki bölünmeyle uyumludur. Devlet kurumları (yönetim
aygıtları, mahkemeler, polis, ordu, sosyal güvenlik sistemi vs.), topluluk ya-
şamının kolektif örgütlenmesinden sorumlu olmaları anlamında ‘kamusal’
olarak görülebilir. Ayrıca bunlar vergilendirmeye dayalı kamu harcamalarıyla
finanse edilmektedir. Bunun tersine, sivil toplum, bireysel yurttaşlar tarafın-
dan, geniş toplumun çıkarlarından ziyade, kendi çıkarlarını gerçekleştirmek
için kurulmuş ve finanse edilmiş olmaları anla-
mında ‘özel’ olan ve Edmund Burke’ün (bkz. s.
Kavram 72) ‘küçük takımlar’ olarak adlandırdığı, aile
ve akrabalık grupları, özel işletmeler, sendika-
İktidar
lar, kulüpler, cemaat grupları vb. gruplardan
İktidar, en geniş anlamıyla, istenen oluşmaktadır. Bu ‘kamusal/özel’ ayrışması te-
bir sonuca ulaşma yeteneğidir; ba-
zen bir şeyleri yapmaya ‘ilişkin güç’ meline dayalı olarak siyaset, devletin kendisi-
olarak görülmektedir. Bu tanım, nin etkinlikleriyle ve tümüyle kamusal organ-
kişinin kendisini hayatta tutabilme lar tarafından yerine getirilen yükümlülüklerle
yeteneğinden, hükûmetin ekono- sınırlıdır. Bireylerin kendileri için idare edebil-
mik büyümeyi sağlama yeteneği-
ne kadar her şeyi kapsar. Ancak dikleri ya da kendileri için idare ettikleri yaşam
siyasette, iktidar genellikle bir ilişki alanları (ekonomik, toplumsal, eve ait, kişisel,
olarak; yani, başkalarının davranış- kültürel ve sanatsal alanlar vb.), bundan dolayı
larını, kendi seçimleri olmayan bir
açıkça ‘siyasal olmayan’ alanlardır.
tarzda etkileme yeteneği olarak
düşünülür. Bu da insanlar ‘üstünde Alternatif bir ‘kamusal/özel’ ayrımı, kimi
iktidar’ sahibi olmayı ifade etmek-
tedir. Daha dar anlamda iktidar,
zaman, daha ileri ve daha ince bir ayrım ola-
onu, ‘etki’nin tersine, güç ya da rak, yani, ‘siyasal’ ve ‘kişisel’ arasındaki bir
manipülasyona yakın hale getiren ayrım olarak tanımlanır (bkz. Şekil 1.2). Her
cezalandırma ya da ödüllendirme ne kadar sivil toplum devletten ayırt edilebilse
yeteneği ile ilişkilendirilebilir. (Bkz.
iktidarın yüzleri, s. 9 ve küresel ikti- de, daha geniş anlamda ‘kamusal’ olduğu dü-
darın boyutları, s. 428.) şünülen bir dizi kurumu da; yani kamuda faali-
yet gösteren, kamunun erişim olanağına sahip
Siyaset Nedir? 31

Aristoteles (MÖ 384–322) 


Yunan filozofu. Aristoteles, Platon’un bir öğrencisi

Önemli Şahsiyetler
(bkz. s. 40) ve genç Büyük İskender’in özel öğret-
meniydi. MÖ 335’te Atina’da kendi felsefe okulunu
kurdu; okul, konuşurken aşağı-yukarı gezinme eğili-
minden dolayı ‘peripatetik (gezginci) okul’ olarak ad-
landırıldı. Ders notu olarak derlenen ve varlığını sür-
düren 22 bilimsel incelemesi, mantık, fizik, metafizik,
astronomi, meteoroloji, biyoloji, etik ve siyaset alanla-
rına uzanmaktadır. Aristoteles’in eserleri Orta Çağ’da
İslam felsefesinin temeli haline geldi ve daha sonraları
Hıristiyan teolojisiyle birleşti. En bilinen siyasal eseri,
kent devletini erdem ve iyiliğin temeli olarak resmetti-
ği ve demokrasinin oligarşiye tercih edilebilir olduğu-
nu savunduğu Siyaset’tir (Πολιτικά) (bkz s. 267–9).

olduğu bir dizi açık kurumu da kapsamaktadır. Bunun en önemli sonuç-


larından birisi, özellikle ekonomiyi özel alandan kamusal alana aktararak
siyasal kavramına ilişkin anlayışımızı genişletmesidir. Böylece işyerinde de
bir siyaset şekli bulunabilir. Bununla birlikte, bu görüş, işletmeler, cemaat
grupları, kulüpler ve sendikalar gibi kurumları ‘kamusal’ olarak görse de,
sınırlı bir siyaset görüşü olarak kalmaya devam etmektedir. Bu bakış açısı-
na göre, siyaset ‘kişisel’ işlere ve kurumlara müdahalede bulunmaz ve bu-
lunmamalıdır. Özellikle feminist düşünürler şuna dikkat çekmişlerdir: Bu
bakış açısı, siyasetin kesinlikle ön kapıda durduğunu; aile içinde, ev içi ya-
şamda veya kişisel ilişkilerde yer almadığını ima etmektedir (bkz. s. 37).
Bu görüş, örneğin, politikacıların kendi meslekî davranışları ile kişisel ya da
eve ilişkin davranışları arasında, açık bir ayrım yapma eğilimiyle resmedil-
mektedir. Politikacılar, mesela, iş ortaklarını aldatmalarını ya da çocukları-
na kötü muamelede bulunmalarını ‘kişisel’ meseleler altında sınıflandıra-
rak, bu sınıflamanın onların kamusal işlere ilişkin davranışlarına ilişmediği
gerekçesiyle bu tür davranışların siyasal önemini inkâr edebilmektedir.
Esasen “kamusal” bir etkinlik olarak siyaset görüşü, hem olumlu hem de
olumsuz izlenimler yaratmıştır. Aristoteles’e kadar geriye giden bir gelenek-
te siyaset, özellikle ‘kamusal’ niteliğinden ötürü soylu ve aydınlanmış bir
etkinlik olarak görülmüştür. Bu konum, İnsanlık Durumu (The Human Con-
dition, 1958) adlı eserinde, siyasetin, özgür ve eşit yurttaşlar arasında kar-
şılıklı etkileşim içermesinden dolayı en önemli insanî etkinlik biçimi oldu-
ğunu ileri süren Hannah Arendt tarafından kesin olarak onaylandı. Siyaset,
bundan dolayı hayata anlamını vermekte ve her bir bireyin eşsizliğini kabul
etmektedir. Siyasal katılmayı kendi başına iyi olarak gören Jean-Jacques
Rousseau (bkz. s. 157) ve John Stuart Mill (bkz. s. 302) gibi teorisyenler,
32 1. Bölüm

 Hannah Arendt (1906–75)

Alman siyasal teorisyeni ve filozofudur. Hannah


Önemli Şahsiyetler

Arendt orta sınıf Yahudi bir ailede yetişti. 1933’te


Nazizmden kurtulmak için Almanya’dan kaçtı ve
sonunda büyük eserlerini ürettiği ABD’ye yerleşti.
Geniş alana yayılan, aynı zamanda kendine özgü
olan yazıları Heidegger (1889–1976) ve Jaspers’in
(1883–1969) var oluşçuluğundan etkilendi; Arendt
bunu ‘engelsiz düşünmek’ olarak nitelendirdi. Başlı-
ca çalışmaları arasında, Nazi Almanyası ile Stalinist
Rusya arasında paralellik kurduğu Totalitarizmin
Kökeni (The Origins of Totalitarianism, 1951), büyük
felsefî çalışmaları İnsanlık Durumu (The Human
Condition, 1958), Devrim Üzerine (On Revolution,
1963) ve Eichmann Kudüs’te (Eichmann in Jerusa-
lem, 1963) bulunmaktadır. Sözü edilen son çalışma
belirli bir ihtilafa yol açtı, çünkü Eichmann’ı kudurmuş bir ideolog olarak değil de
Nazi görevlisi olarak göstererek, ‘kötülüğün sıradanlığını’ vurgulamıştı.

benzer sonuçlar çıkarmışlardır. Rousseau, sadece bütün yurttaşların siya-


sal yaşama doğrudan ve sürekli katılımı aracılığıyla, devletin, ortak iyiye
ya da ‘genel irade’ olarak adlandırdığı şeye bağlı kalabileceğini ileri sürdü.
Mill’in görüşüne göre, ‘kamusal’ işlere dahil olmak, bireyin kişisel, ahlakî
ve entelektüel gelişimini ilerletmesi yönünden
eğiticidir.
Kavram
Ancak bunun tam tersine kamusal etkinlik
Sivil Toplum olarak siyaset, istenmeyen bir müdahale biçi-
Sivil toplum, köken olarak ‘siyasal mi olarak da resmedilmiştir. Özellikle liberal
bir cemaat’ anlamına geliyordu. teorisyenler, ‘özel’ yaşamın, bir seçenek sahibi
Terim şimdilerde daha yaygın ola- olma, kişisel özgürlük ve bireysel sorumluluk
rak devletten ayırt edilmekte ve
yönetimden bağımsız olmaları ve
alanı olduğu gerekçesiyle, devlet karşısında
kendi amaçlarının peşinden koşan sivil toplum lehine bir tercih sergilemişlerdir.
bireyler tarafından örgütlenmeleri Bu, genellikle ‘siyaseti,’ ticaret, spor ve aile
anlamında ‘özel’ olan kurumları be- yaşamı gibi özel etkinliklerin ‘dışında tutma’
timlemek için kullanılmaktadır. Sivil arzusu biçiminde ifade edilen ‘siyasal’ alanı
toplum, bu nedenle, özerk gruplar
ve dernekler alanını ifade etmekte- daraltma girişimlerinde en açık biçimde göste-
dir: işletmeler, çıkar grupları, kulüp- rilmektedir. Bu bakış açısından siyaset, insan-
ler, aileler vb. ‘Küresel sivil toplum’ ların istedikleri gibi eylemde bulunmalarını
(bkz. s. 170) terimi yönetim dışı önlediği için, oldukça basit biçimde, zararlıdır.
örgütler (nongovernmental orga-
nizations - NGO’lar) (bkz. s. 371)
Örneğin firmaların işlerini nasıl yürütecekleri-
ve ulus-ötesi toplumsal hareketlere ne ya da kiminle ve nasıl spor yapacağımıza ya
(bkz. s. 387) atıfta bulunmanın da çocuklarımızı nasıl yetiştireceğimize müda-
aracı olarak moda haline gelmiştir. hale edebilir.
Another random document with
no related content on Scribd:
Perttulimiehillä aina ennen oli tavallista paremmat eväät. Olihan
rieskaa, piirakkaa, voita, linnuntäkkä ja sen lisäksi juustoleipä.
Perttuliksi emännät paistoivat paljon juustoleipiä. Pitihän se olla
rengille ja piialle, vieläpä isännälle eri päällinen. Sitäpaitsi
molemmille papeille vietiin juustoleipä hyvitykseksi. Se ei kuulunut
palkkasaataviin. Se annettiin vain mieluisille papeille. Jos oli mielestä
joku pappi huono, jäi se ilman.
ENTISET ELINTAVAT.

Myötätuntoisin mielin muistelee nyt vielä elossa oleva vanhempi


polvi entisiä aikoja elintapoineen. Eikä ollenkaan ihmettele tätä se,
joka vähänkään muistaa, miten viehättävän yksinkertaiset ja
koristelemattomat ne olivat. Se oli vain uupumattomalle työlle, kuin
vanha väki antoi arvoa. Vaatetus ja ruoka, ne asetettiin toiselle
sijalle.

Leivän puutetta sai maistaa useamman kun yhden kerran tuo


vanha raataja polvi. Että niin usein sai olkijauhoja ja petäjän kuoria
leipätaikinaan sekoittaa, tuli puheet selvästä leivästä oikein
miellyttäviksi Rahaa ei ollut ennen paljon, vaan sitä ei usein
tarvinnutkaan. Kauppamiestä ei ollut ja sittenkin toimeentultiin.
Kasvoihan pelto hamppua ja lampaan selkä villoja. Näistä tehtiin
pukineet sekä miehille että naisille. Tällaiset pukineet olivatkin sekä
lujat että lämpimät. Myöhemmin ostettiin loimilankoja puolivillaisen
kudontaa varten.

Varakkaampien talonpoikien oli sulhasmiehenä ollessa tapana


ostaa morsiamelleen silkkihuivi, joka maksoi toista- ja kolmattakin
kymmentä markkaa. Tulipa vielä muodiksi ostaa hameeksi "oljannia"
ja ”muslimia". Vanhat ihmiset puhuivat vielä outonimisistä
vaatelajeista, kuten "salveetista" ja "tanttyykistä". Lienevätkö itsekin
koettaneet näitä kotona kutoa.

Miesten pukineisiin edelleen kuului hursti, puolivillainen ja sarka.

Jalkineina olivat tavalliset pieksut. Jos ne menivät rikki, niin ne


punontaisella ja äimällä paikattiin. Jos yksi paikka meni rikki,
pistettiin selkään toinen ja kolmas. Paikan päälle aina hivautettiin
tervaa. Punontaisen mutkat täytyi saada kestävämmäksi. Härän
nahkan poskukset ne olivat parhaita paikkanahkoja. Samoin vanhat
varren nilkat, kantonahkat ja muut sellaiset. Olihan opittu sananparsi:
"jolla on paikka paikan päällä, sillä on markka markan päällä."

Nahkat aina itse kotona parkittiin. Karva saatiin nahkasta pois


siten, että vietiin virtaan levitettynä tankoon kiikkumaan useammaksi
viikoksi.

Anturakenkä oli ennen aivan tuntematon koristus. Myöhemmin se


tuli käytäntöön. — Vanhempi väki ei suopein silmin naruanturoita
katsellut. Sellaisissa kävelemistä pitivät suurena ylpeyden syntinä.
Kyllä se olikin mokoman näköistä, kun mies anturakengistään käänti
varren suut alaspäin, jotta näkyi kämmenen leveydeltä punasta
"sahvijaani"-nahkaa.

Myöhemmin tuli miesten muodiksi ylpeillä "tyylin mutkalla". Aivan


tavallisiin pieksun varsiin tekastiin mutka, sen parempi, kuta
lähemmäs nilkkaa sen sai. Olipa tapana, että sukanvarren suuhun oli
kudottu kerros punaisella langalla. Mies asetti sitten saappaansa
varren suut niin alas, että punainen sukanvarren suu jäi näkymään.
Pitipä huolen siitä, että se ei saanut piiloon laskeutua. Tämä kuului
pyhätamineisiin kirkkopaikoissa.
Letkavarsipiippu oli nuorten miesten paras ylpeys. Useammalla se
oli, sillä tupakoimattomia oli vähän. Vanhemmat miehet vetelivät
savuja luuvarsipiipuistaan ja iskivät tulen taulaan tuluksillaan.
Tupakka oli nurkantakana kasvanutta. Mällimiehet ostivat
venäjänlehteä poskeensa, vaan piipunperät löysivät tiensä aina
mukaan. — Onhan tupakkamiesten halulla hartaalla sepitetty runo:
"Leikki tuli kun leipä loppui, vaan tuska se tuli kun tupakki loppui."

Tuli jo mainituksi, että selvä leipä oli vanhain miesten paras


ihanne. Selvä leipä tehtiin siten, että taikinaan pantiin puoleksi ohria
ja toiseksi puoleksi rukiita. Leipoessa tehtiin keskelle sarvella reikä ja
pujotettiin tankoon kuivamaan. Se oli nimeltä "jokapäiväinenleipä" eli
"arkileipä". Aivan puhtaasta rukiista tehtiin hienompia ja ne
pääkammalla päältä kirjailtiin. Näitä sanottiin "kirjoleiviksi", joita
syötiin pyhinä ja matkaeväinä. Kerjuuämmät pitivätkin erittäin hyvänä
sitä emäntää, joka antoi kirjoleivän, varsinkin jos pani vielä "lujaa"
voita päälle.

Tavallisimpina arkikeittoina oli kalakeitto, lihavelli, maitovelli,


pottumaito, pottuvoi, lihapaisti, ohra-, pottu- tai naurispuuro.
Lauvantai-iltoina talvella marjavelliä. Pyhäaamuna juustoa tai
talkkunata. Puoliseksi viiliä. Viili syötiin puulusikoilla, vaan piimä
tavallisesti kauhoilla. Samalla kauhalla vuoronperään pytystä
ryypättiin, niin että kauha aina oli menossa. Toisinaan kaksikin
henkeä tavoitteli kauhan vartta yhtä aikaa, vaan harvoin siitä riita tuli.
Yksi ensin, sitten toinen ja kolmas. Kauhan pohjaa ei nuoleksittu,
vaan lusikan kyllä.

Kahvinjuonti kuului ennen harvinaisuuksiin. Viinaa maisteltiin


useammin. Vielä v. 1890 ei Ristijärven kirkonkylässä myöty kupittain
kahvia, eikä kirkkovieraat sitä kaivanneetkaan. Kyllä kotona jo
siihenkin aikaan oli pannut käytännössä. Mutta kymmentä vuotta
aikaisemmin ei sitä vielä joka mökissä ollut.

Vaikka viinan saanti ennen olikin varsin helppoa, ei kaikki miehet


olleet ehta juoppoja. Kohtuuden miehet silloinkin olivat
enemmistönä. Muutamat vaan syystä tahi toisesta olivat
rietautuneet.

Sunnuntaihartaus kuului vanhoihin hyviin tapoihin. Vähäpätöinen


oli se talo, jossa ei ollut saarnakirjaa ja jossa ei saarnaa sunnuntaina
luettu. Virsiäkin veisattiin paljon sekä virsikirjasta että Siionista. Kello
10:nestä päivällä puolisiin asti kulutettiin aikaa lukemalla ja
veisaamalla. Tämä hyvä tapa on muutamissa taloissa edelleen
jatkunut ja tulee luultavasti jatkumaan polvesta toiseen.

Pitkätukkaisuus oli vanhojen miesten erityinen muoti. Eivät millään


hinnalla olisi he luopuneet pitkästä tukastaan. Pidettiinpä erittäin
suurena häväistyksenä sitä, että Kajaanin linnassa
vesileipärangaistusta kärsiviltä oli leikattu tukka ja tehty aivan
kolipää. Niinpä arveltiinkin, kun luultiin jonkun joutuvan linnaan, että
"pää se tulee kerittäväksi." — Myöhemmin on pään keritseminen
tullut aivan tavalliseksi. Ei ole enää monta miestä, joka tahtoisi
kantaa pitkää tukkaa.
NAIMISIIN MENO.

Naimisiin menijäin tapa oli ennen pitää aikeitaan näistä asioista


ensin salassa. Sivulliset eivät saaneet tästä tietää ennenkuin se
kirkon pöntöstä sanottiin. Toiset taas pitivät salassa siksi kunnes
ratulat oli juotu.

Rakastavaisten ei ollut tapana seurustella päivällä.


Kirkkopaikoissa yhdessä käveleminen muulloin paitsi Perttulin
lauvantai-iltana pidettiin häpeänä. Sitävastoin yöseurustelun puolella
oli yleinen mielipide. Se kuului asiaan. Kun sanaa ei saanut vaihtaa
päivällä, niin se tehtiin yöllä. Sananlaskun: "Valkeus nauraa
pimeyden töille" ei luultu sopivan tähän asian tilaan.

Sormus on kihlakapistuksiin aina kuulunut, mutta ennen vanhaan


ei sen aina tarvinnut olla kultaa. Hopeasormus kulki myös muodissa,
kun se oli kultasormusta halvempi. Köyhäin täytyi usein vihille
lähtiessä emänniltä lainata kultasormus, kun puhuttiin, että
hopeaisella ei pappi vihkisi. Samalla puhuttiin, että vaskisella ja
hätätilassa vitsapantasormuksella kyllä vihkisi. Myöhemmin ostivat
talonpojat morsiamelleen kaksikin kultasormusta ja silkkihuivin. Että
kolme kultasormusta joku uskalsi ostaa ja sen lisäksi taskukellon, se
oli ennen kuulumatonta tuhlausta. Mutta sulhasen sormi se aina on
jäänyt tyhjäksi. Ei rikkaankaan morsiamen mieleen ole juolahtanut
antaa vastakihloja sulhaselle. Se kun ei ole ollut tapana. Joku kyllä
joskus on tiennyt puhua, että niin herrat tekevät, vaan se on heidän
omaa hupsuuttaan. Moni köyhä on mennyt ennen naimisiin, että ei
minkäänlaista sormusta ole ostettu. Vihkireissulla vaan ollut
lainasormus sormessa, sen jälkeen ei mitään. Toiset köyhät taas
ovat vihkisormuksensa tarpeentullen vaihtaneet ruokatavaroihin ja
syöneet suuhunsa.

Ratuloita ja häitä pitivät ennen vanhaan niin rikkaat kuin köyhät.


Rikkailla ne olivat suuremmat ja köyhillä pienemmät. Molemmilla oli
päätarkoituksena, että tämä keino tuottaisi voittoa. Siksipä viinaa
täytyi olla paljon, jotta päihtyneiden lahjoitukset olisivat suurempia ja
voitto sitä paremmin taattu. Lahjoitukset, olipa ne rahaa tai tavaraa,
kuuluutettiin julkisesti kaikkein kuullen, levennellen ja kehuen.
Ilmoittajain piti nousta peräpenkille seisomaan ja sieltä puhua
kauniisti kuinka se mies tai nainen antoi tai lupasi antaa niin ja niin
paljon, vaikka ennenkin jo on antanut, eikä liioin ollut viimeinen kerta.
Ja tämä keino ajoi toisia antamaan, jotta heidänkin nimensä
mainittaisiin auliina lahjoittajana ja samalla kuulisi sivullisen suusta
muutkin hyvät työnsä. Sittenkun alettiin puhua tällaisten häitten
laittomuudesta, jäi kuulutuskeino pois ja rahaa annettiin noin
salavihkaa miten kukin halusi. Useinkin vaan morsianta lattialla
pyöritellen. Mutta kun tällaiset annokset olivat vaan viisipennisiä, niin
kemut ovat tuottaneet vaan tappiota. Niinpä ne ovat vähenemistään
vähenneet ja moni on viime aikoina uskaltanut käydä vihillä ilman
mitään juominkia.

Tanssit oli ennen vanhaan pidoissa välttämättömät Pelimanni ja


kaksikin piti soitosta huolen. Valitettavasti ei tanssitaito hetikään ollut
yleistä, mutta kun muutamiakaan oli, niin ne pitivät siitä puolesta
huolen. Toiset katsoivat, miten se menee. Vanhoista ihmisistäkään ei
pidoissa soittaminen ja tanssi ollut vastenmielistä, syystä, että se on
vanha hyvä tapa. Joskus nähtiin vanhustenkin joukossa
köppelehtävän sikäli kuin se nuorempana on ollut mieluista.

Ratulain pidon jälkeen alkoi tavallisesti morsiamen keruu-aika. Sitä


ennen oli morsiamen mentävä sulhasen kotiin tutustelemaan.
Anoppimuorikin sai nyt nähdä, onko tuleva miniä työihminen,
hyväluonteinen j.n.e. Tätä viikkoa aina nimitettiin morsiamen
katsantoviikoksi. Toiset sitä pilaa puhuen ovat sanoneet
housuviikoksi.

Morsiamen keruu oli ennen vanhaan välttämätön molemmille,


sekä rikkaille että köyhille. Rikkaat sittenkin saivat enemmän kokoon,
kun heillä oli sukulaispiiri varakasta väkeä. Keräävälle morsiamelle
annettiin mitä mikin halusi. Italiana oli 50 penniä tavallisin taksa.
Tavarana oli villat pääasiassa annettavia. Köyhemmät saivat sekä
villoja että hamppuja. Näinpä morsimelle kyliä kierrellessä syntyi
suuri lakanaan kääritty nyyty selkään. Nyytyn suuruus antoi
kerääjälle kunniaa. Oma seurakunta kierrettiin tarkoin ja vähän
ulkopuolellakin. — Morsiamelta oli mukana kaasomuori, useinkin
köyhä leski, jolla oli nyyty myös mukana, johon hyvät emännät pisti
villakorin ja muuta apua. Kaasomuorin oli talossa puhuttava kaikkea,
selitettävä kenen on morsian, jos sitä kysyttiin, ja mentävä edellä
syömään toiseen huoneeseen emännän kehoitettua. Morsian vaan
äänettömänä neuloi sukkaa. Ahkerat morsiamet neuloivat tietä
kävellessäänkin. Kaasomuori samoin. Ero vaan oli siinä, että
morsian neuloi pumpuli- ja kaasomuori villakangasta.

Monta viikkoa tarvitsi morsian valmistuakseen miehelään. Oli


kudottava ja neulottava paljon vaatteita. Sulhaselle oli tehtävä
keruuvilloista uusi puku, anoppimuorille samoin. Uusia paitoja piti
olla paljon, kun niistä piti antaa kappale kullekin anopin perheen
jäsenelle, vieläpä puhemiehelle muorineen. Samoin vanttuut ja sukat
meni niille kaikille, jotka tavalla tahi toisella olivat "solmua" olleet
yhteen päin puristamassa.

Leskien naimisiin meno tapahtuu useinkin ilman varsinaisia


valmistuksia.

Lienee ehkä paikallaan liittää tähän muutamia tositapauksia


paikkakunnalta, joista näkyy miten yksinkertaisella tavalla vanhat
miehet esi-isämme osasivat valita kumppaninsa.

Jokikylässä itsellinen Eeli Karppinen rupesi rakentamaan


Junkkosenkosken rannalle omaa taloa, vaikka ei vielä ollut emäntää.
Kun hänellä talo oli jo asuttavassa kunnossa, lähetti hän kylälle
tietoja, että jos sattuisi olemaan joutilasta ihmistä, niin se saisi tulla
emännäksi. Sattui sitten niin että Hyrynsalmen Kytöperältä oli kolme
tyttöä Jokikylän kautta matkalla johonkin työpaikan etsiskelyyn.
Tyttöjä neuvottiin silloin Junkkoselle että Eeli saisi niistä yhden valita
itselleen. Tytöt menivät ja ilmoittivat asiansa. Silloin pyöristyivät Eelin
silmät ja täytyi katsoa tyttöjä suoraan silmiin, päästäkseen selville,
mikä noista paras olisi. Sitten hän viittaa yhtä kädellään sanoen:
"Tämä saapi jäädä." Tyttö jäi ja siitä tuli sitten Eelille emäntä. Mutta
ne toiset olivat pois mennessään jupisseet että: "Mies oli ottavinaan
joukosta paraan, vain kaikkein huonoimman se sai."

Saukon Juho Karppista oli kerran luultu, että siitä on tullut vanha
poika. Niin hän lienee ensin itsekin uskonut, mutta se usko oli
horjuvainen. Se oli ollut syksyllä nuotanvetoaikana kun kalakontti
selässä oli Putkoselta palattu kotiin. Nuotalla oli ollut paitsi vanhaa
poikaa Juhoa myöskin talon piikatyttö Hyrynsalmen Kinnusten
sukua. Kun tämä piikatyttö sitten päivän töistä väsyneenä kalakontin
kanssa astuu Juhon jälessä, kääntyy Juho pellonveräjällä päin tyttöä
ja sanoo: "Minä olen meinannut ottaa sinut eukokseni." Tyttö
hämmästyneenä lysähtää säikähdyksestä maahan, mutta kun Juho
vakuuttaa vilpittömyytensä asian suhteen, jatkavat he matkaa ja
huomen aamulla ovat menossa kirkolle ottamaan kuulutuskirjaa.
Juho oli papillekin ihmetellyt moista höperyyttään, mutta pappi oli
Juholle vakuuttanut, että joskin tämä jo on vanhapoika, niin ei vielä
ole liian myöhäistä. Kahden viikon perästä tämän jälkeen arvelee
Juho sunnuntaiaamuna: "Minä sitä lähden kirkolle, lieneekö sinne
kellään muulla asiaa." Tästä piti morsiamen hoksata että Juho aikoo
nyt mennä vihille ja on lähdettävä mukaan. Siis sulhasella ei
morsiamen kanssa ollut mitään kahdenkeskisiä neuvotteluja, olivat
ennen vihkimistä toisilleen kylmiä ja vieraita, jotta vihkimisen jälkeen
olisi sitä lämpöisempi.

Pihlajavaaran Kukkarovaaralla asui kerran kaksi Karppis-veljestä,


joista Anttia sanottiin Puheliaaksi Antiksi. Antti kyllä ei liioin
milloinkaan puhunut liikoja ja se mitä sanoi, oli pidettävä totena.
Antista kerrotaan, että kun hän ensin oli miettinyt kenen ottaisi
ikuiseksi, meni sormustuohisensa kanssa sille penkille istumaan,
jossa mieleisensä kehräsi, ja pitkin penkkiä työnti kihlatuohisensa
kehrääjän viereen. Sitten jäi äänettömänä istumaan. Kehrääjä ehkä
arvasi mitä Antti tuohisineen meinaa, mutta työntipähän vain Anttiin
päin takaisin. Antti mitään virkkamatta siirsi taas tuohisen kehrääjän
viereen, ja sitten kehrääjä taas takaisin. Silloin Antti ei enää malta
olla virkkamatta. Hän ikäänkuin kiivastuneena työntää tuohisensa
vielä kerran kehrääjän viereen kysyen: "Eikö luota?" Ottanut kaiketi
kehrääjä lopultakin oli tarjotun tuohisen, kun myöhemmin tavataan
heidät pappilassa vihillä. — Heti kihlauksen jälkeen olivat veljekset
yhdessä olleet metsässä kirvestöissä, jossa Antti oli entistä
riuskeminin kirvestä heiluttanut ja sanonut veljelleenkin:
"Lipsutetaanhan nyt velimies, sillä nyt ei ollakaan kamman teossa."
Veli näet oli kamman tekijä.

Silloin kun Antti meni vihille, oli pappina joku väliajan saarnaaja.
Kun pappi kysyi Antilta, otatko tämän aviovaimoksesi, ei Antti
virkkanut mitään, naurusuin seisoi vaan ja kieli huulien välistä näkyä
lipatti. Kun Antti ei papin toiseen eikä kolmanteenkaan kysymykseen
vastannut, pisti pappi kirjansa kiini, arvellen että se hänestä nähden
saapi olla semmoisenaan. Silloin puhemies ja morsian häpeästä
punastuivat ja pelkäsivät että ei nyt tainnut tulla tolkkua. Vielä kerran
kysyy pappi Antilta, jolloin kuuluu myöntävä "niin". Ja siitä pappi
sitten taivutteli lauseita ja sovitteli vihkimäkaavaan, joten ikuinen
solmu tuli.

Vanha seppä Esko Härkönen Sepän talon Härkösten sukua


Hiisijärveltä kun leskimiehenä ollessaan kuuli että Katerman
Immolassa olisi vihanta leski, komia ja muutoinkin tykättävä ihminen,
lähti aivan asian aikain katsomaan. Vanha seppä toivoi kuitenkin että
hän, ennenkuin leski tiesi hänestä mitään, saisi noin salaisesti päälle
silmillään vilkaista, jotta miltä tuo ihminen arkieleessä ja aivan
kesyttämättömänä näyttää. Hän meni Immolaan talonväen
nukkuessa yöllä ja köllistyi pirtin penkille maata. Leski näet aamulla
tuli toisista huoneista pirttiin, eikä tiennyt, että siellä on katsomamies.
Tuskinpa vanha seppä uskalti tänä yönä ottaa sikiunta, kun odotti
kohta näkevänsä sen komian lesken jota toivoi vaimoksensa.
Aamulla avautuu ovi ja eräs nainen tulee sisään. Odottavan silmät
pyöristyvät, mutta päätöskin on heti valmis: "Jos vaan tämä on se
puhuttu leski, niin ei tule kauppoja." Ovi avautuu toisen kerran ja
keski-iän nainen istuu sisään. Vieras katsoo tätäkin ja päättää
mielessään näin: "Jos vaan tämä on nyt se puhuttu leski, niin se on
otettava." Hän otti ja sai myös. Kuulutuksille panemiselle ja vihille
menemiselle eivät lesket kuitenkaan pitäneet kiirettä. Kokonaista
neljä vuotta asuivat yhdessä kuten aviopuolisot ainakin, ennenkuin
tekivät sen lailliseksi pappilassa. Tämä monen mielestä meni jo liian
joutavaksi ja sanoivat itselleenkin miten synnillistä on olla noin
mustilaisten lailla. Immos-leski oli tähän vastannut: "Jumala ei meille
tästä lue syntiä, sillä hän itse on jo liittomme taivaassa vahvistanut,
joten pappilassa käynti on vaan tavan vuoksi."

Nämä lesket yhteen mentyään elivät monta vuosikymmentä,


vanhuusvuosinaan köyhänä ja kerjäten.
VANHAN VIRSIKIRJAN
KÄYTTÄMISTÄ.

Kauvan senjälkeen kun tuli pakolliseksi käyttää uutta virsikirjaa


kirkkoveisuussa, oltiin sitä mieltä, että vanhaa virsikirjaa
yksinkertainenkin olisi paremmin ymmärtänyt ja sen lisäksi pidettiin
uutta ajatustavaltaan peräti kevyenä.

Senpä vuoksi juuri teen muutamia näytteitä miten ennen vanhat


vanhaa virsikirjaa ymmärtivät.

Eräältä vanhalta eukolta kun mies kuoli, pesi tämän ensin, pani
kelkkaan ja vetäessään riiheen mainitsi virsikirjan sanoja: "Tulet
perässäni juuri pikemmin kuin luulet". Eli suorasanaisesti näin: Kun
kerran olet kuollut, vedän minä sinut riiheen eikä sinun auta
ensinkään vastustella.

Kerran ukkeli kantoi selässään saunaan lapsivuoteessa olevaa


eukkoaan ja virsikirjasta mainitsi asiantilaan kuuluvan kappaleen:
"Ristiäni minä myös kannan kyllä ylön mielisest." Ukkelin ajatus
tietysti oli tämä: Paljon suina ja ristiä tuopi vaimo miehelle, mutta
täytyy se tässä tilassa kuitenkin ottaa selkäänsä ja kantaa saunaan.
Useamman kuin yhden kerran veisasi eräs ukkeli virren värsyn
erästä kohtaa väännellen: "Rekses luotti vaimonsa päälle, ei se
hyväksi tullut hälle".

Silloin kuin joku naimiskauppa oli syntymässä ja se jollekin oli


vastenmielinen, etsi hän lohdutusta virrestä: "Moni aviokäskyy laittaa
kuin on juuri häjy tapa. Pahahenki heitä siihen taitaa". Tarkoitus oli
antaa virren puhua naimiskauppaa vastaan näin: Moni se kyllä
naimisiin hommaapi, joka on niin kelvoton ja paha tapa, senvuoksi
että pahahenki heitä siihen yllyttää..

Jos taas joku oli sairastunut hyvin äkkiä, otettiin osaa suruun
lukemalla virrestä: "Tänäpänä terve, huomenna kirves." Ja kun se
siihen jäi, tuli siitä se ajatus, että se ihminen eilen oli vielä terve,
mutta tänäpäivänä se on muuttunut kirveeksi.

Kerran kuulin miehen veisaavan aivan tosissaan näin: "Synnissäs


olen siinnyt."

Oli taas eräs emäntä, joka luuli naapurien kantavan hänelle ikuista
kaunaa. Silläpä hänen lempivirtensä olikin: "Älvös sinä pahakses sitä
panko, Jos maailmas’ on pahoi paljon." Sitä emäntä usein
mielihyvällä veisasi ja tunsi lohdutusta siitä että sai virren kirjoittajan
kanssa osoittaa maailman suurta pahuutta.
ILMOJEN ENNUSTAJA.

Hyrynsalmen ja Ristijärven välisellä Karpinvaaran rinteellä asui


saunassaan pieni mustaverinen mies. Paavo Kemppainen,
yleisemmin nimitetty Ressa-Paavoksi. Kaiketi ennen nuorempana oli
asunut Ressa-nimisessä talossa.

Tämä Ressa-Paavo oli erikoisalakseen ottanut ilmain


ennustamisen eteenpäin, pitäen tätä jonkunlaisena ammattina.
Selittipä vielä senkin mistä hän nuo tiedot aina saapi. Mikkelin
aikaan seesöinä sanoi saavansa merkit tähdistä taivaalta, joista
sitten osaa tarkalleen sanoa mihin aikaan keväällä tulee kesä, mihin
aikaan sattuu vesisateita, onko hallaöitä ja mihin aikaan kesästä.

Kevättalvella kierteli Paavo tavallisesti kyliä ja oli valmis haluaville


kahdenkesken kesänvaiheista ennustamaan. Palkkiokaan ei
erittäisen suuri ollut. Kymmenen penniä ennustukselta oli tavallinen
taksa, vaan jos ennustaja tinki viiteen penniin, niin ennusti Paavo
silläkin. Kun Paavo oli köyhä mies, annettiin hänelle sitäpaitsi aina
ruokaa ilmaiseksi.

Mitään suurempaa merkitystä ei Paavon ennustuksille yleensä


annettu. Eipä liioin liene tullut muistiin merkityksi miten ne ylipäätään
pitivät kutinan. Kuitenkin oltiin taipuvaisia uskomaan että Paavo
saunansa katolla Mikkelin aikaisina seesöinä uskollisesti kököttää ja
lukee tähdistä salaisia merkkejä.

Olipa Paavo jo merkille pannut senkin, että herrat ennustuksista


ovat, aina auliimpia maksamaan. Niinpä usein suurella
kunnioituksella puhui Hyrynsalmen lukkari Eeli Juntusesta, että se
aina antoi runsaalla kädellä ja käski joka vuosi käydä ennustamassa.

Ristijärven rovasti Lönnrot sitävastoin oli Hyrynsalmen lukkarin


vastakohta, kun ei ollut antanut ennustaa, vaikka sen olisi tehnyt
hyvästä tahdostaan. Kieltänyt oli. Apua kyllä oli antanut ja oikein
runsaalla mitalla.

Paavolle jäi lapsia tyttö ja poika, isän kaima. Näissä


kumpaisessakaan oi ollut isän mahtia, ennustajan vikaa. Eikö liene
isä opettanut tai eikö opetus liene pystynyt. Summa on vaan se, että
Paavo ennustusmahtinsa vei maanrakohon.
TAIKUUTTA.

Ei Ristijärvi tästäkään halveksitusta piirteestä ole osattomaksi jäänyt,


joskaan ennätystä tällä alalla ei ole korkeinta saavutettu.

Puhutaanhan vanhan Eskolaisen käyneen Lapissa vartavasten


noidantemppuja oppimassa. Siellä Lapissa sitten oli Eskolainen
hohoillut näin: "Huomenna olisi kekri kotona ja minä polonen olen
täällä." Silloin oli Lapin tietäjä luvannut Eskolaisen toimittaa kotiinsa
kekriksi, jos hipaisi mustan härän navettansa peräparresta palkaksi.
Ja Eskolainen oli luvannut. Seuraus oli että Eskolan ukkeli
seuraavana aamuna löysi itsensä oman pirttinsä penkiltä
köllöttämästä. Kun sitten mentiin navettaan, oli härkäkin periparresta
kadonnut. Pää oli vaan kytkyeen jäänyt. Näin kertoo tarina.

Sitten myöhemmin näytteli Eskolan ukkeli Lapista saamiaan


noidan temppuja siten että venäläisvihollisten tultua taloon ryöstölle
oli piiloutunut eri paikkaan kuin vihollisista oli näyttänyt.

Kerrotaanpa Eskolaisen kerran helluntain juhlana toisten kirkossa


käyntiaikana tehneen suolle pitkän piustan kurjan siltaa
näkymättömien voimien avulla. Kirveitä kyllä oli useampia pitänyt olla
mukana.
Tämä Eskolainen oli samaa Kemppaissukua kuin toisessa
kappaleessa mainittu Heikki "Norppanen".

Anni Mikkosta Pyhännältä, joka kuoli kunnan vaivashoitolaisena


1890-luvulla, pidettiin yleensä velhona. Hän kuollessaan täytti
viimeistä kymmentä sadasta, oli kolme eri kertaa naimisissa,
viimeisen kerran Pekka Väisäsen kanssa Multiniemellä ja oli vielä
pitkät ajat ennen kuolemaansa leskenä. Viimeisen miehensä poika
Joopi Väisänen oli äitipuolelleen Anni Mikkoselle antanut lisänimen
"Kosero", joka häntä seurasi aina hautaan asti.

Anni Mikkonen oli vartaloltaan iso ihminen, luonteeltaan


hyvänsuopa, muutoin tarmokas ja päättäväinen persoona. Muut
tekivät mitä uskalsivat, Anni Mikkonen teki mitä tahtoi. Osasi loitsut
ulkoa tulen ja veden lumoamiseksi. Hänen neuvoaan aikoinaan
paljon kysyttiin, jos otaksuttiin oltavan naapurin kiroissa. Anni
Mikkosen apu taisi olla etupäässä loitsuissa, siis sanan voimassa.

Niin ei ollut Lummenlammin Liisa Reetalla. Hän oli Perttu


Romppaisen emäntä sieltä. Hänen neuvojaan ja ohjeitaan paljon
kysyttiin. Monella oli asiaa siihen aikaan Lummenlammille. Silloin ei
kukaan osannut ajatella että Liisa Reetan lääkitsemisestä laki voisi
rangaista. Olihan tavallinen lääkäri vaan Kajaanissa ja silloisista
lääkäreistä valiteltiin että milloin olivat sokeita, milloin taas
kykenemättömiä mitään apua antamaan.

Liisa Reetan elämän päivät päättyivät hyvin surullisella tavalla.


Jalkaan tuli sellainen mätätauti että monta päivää ennen kuolemaa
katkosi jalka kokonaan erilleen ja vietiin tanhuan orrelle odottamaan
jälkimäistä osaa.
Jo ennen Anni Vesasen Pihlajavaaralla oloa puhuttiin siellä
koetetun n.s. "syöttämistä" lemmen nostamiseksi. Niinpä Levämäen
Liisa Kinnunen kertoo: Olin kerran koti mökilläni nukkumassa kun
sukulaiseni Matti Kinnunen tuli yöllä valittaen että eräs leski
Juntunen juotti hänelle sellaista että hänessä heti heräsi
vastustamaton himo tuohon leskeen. Liisa Kinnunen kertoo että hän
unen töpperössä ei päässyt selville mistä on kysymys, vaan
summapäätä neuvoi vaan ryyppäämään lihansuolavettä. Matti
seurasi neuvoa ja se oli auttanut. Himo oli kadonnut. — Senkin
jälkeen on Pihlajavaaralla koetettu lemmennostokonstia, ehkä
useammankin kerran.

Edellä kerrottuna aikana, ennen ja jälkeen on ollut pieniä


puoskareita useampiakin, joiden nimiä tulisi melkoinen liuta, mutta
ovat yleiselle turvallisuudelle kuitenkin olleet aivan vaarattomat.
Useammat heistä ovat voineet vaan kummitella parannuspuuhissa.
Yhtenä sellaisena on pidetty m.m. tämän kirjoittajan äitiä. Mikäli
niistä tiesin, eivät hänen konstinsa perustuneet juuri mihinkään. Oli
vaan tietävinään jotakin siksi että niin teki myös moni muu
aikalaisensa. Siinä kaikki.

Monta pientä konstia näin myös isän tekevän, konstia vaan


itseään varten. Jos puukolla teki käteensä haavan, niin pureskeli heti
puukkonsa terää ja syleskeli sitä rautavettä haavaan. Jos nyt
lahtielukka oli navetasta ulostuotava, ei ryhtynyt siihen paljain käsin,
vaan otti käsineet mukaan. Harvoinpa nousi saunan lauteille
kylpemään ettei pistänyt ensin vastan lehteä suuhunsa. — Jos sattui
saamaan jonkun metsän-otuksen, vei sen ensin suoraan aittaan.
Myöhemmin vasta toi pirttiin.
Tällaisia pikkutekoja voisi luetella paljonkin, jotka olivat ominaisia,
ei ainoastaan isälle, vaan monelle muulle.

You might also like