Propaganda Hitlerin Müftüsünden Nazi Türklere Bir Diktatörün Otopsisi 4th Edition Erdinç Yücel Full Chapter Download PDF

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 57

Propaganda Hitlerin Müftüsünden Nazi

Türklere Bir Diktatörün Otopsisi 4th


Edition Erdinç Yücel
Visit to download the full and correct content document:
https://ebookstep.com/product/propaganda-hitlerin-muftusunden-nazi-turklere-bir-dikt
atorun-otopsisi-4th-edition-erdinc-yucel/
More products digital (pdf, epub, mobi) instant
download maybe you interests ...

Teknologi Pengelasan Mulyadi S T M T Iswanto S T M T

https://ebookstep.com/product/teknologi-pengelasan-mulyadi-s-t-m-
t-iswanto-s-t-m-t/

Perencanaan Tambang Buku Ajar Dr Supandi S T M T Ir


Hidayatullah Sidiq S T M T Bayurohman Pangacella Putra
STMT

https://ebookstep.com/product/perencanaan-tambang-buku-ajar-dr-
supandi-s-t-m-t-ir-hidayatullah-sidiq-s-t-m-t-bayurohman-
pangacella-putra-s-t-m-t/

Psikologi Industri Ribangun Bamban Jakaria S T M M Boy


Isma Putra S T M M

https://ebookstep.com/product/psikologi-industri-ribangun-bamban-
jakaria-s-t-m-m-boy-isma-putra-s-t-m-m/

Pemrosesan Paralel Dahlan Abdullah S T M T

https://ebookstep.com/product/pemrosesan-paralel-dahlan-abdullah-
s-t-m-t/
Teori dan Pratikum Rangkaian Listrik Buku Ajar Dr Ir
Ija Darmana M T Erliwati S T M T

https://ebookstep.com/product/teori-dan-pratikum-rangkaian-
listrik-buku-ajar-dr-ir-ija-darmana-m-t-erliwati-s-t-m-t/

Deregulasi dan Restrukturisasi Sistem Ketenagalistrikan


Dr Ir Syarifuddin Nojeng M T Dr Ir H Arif Jaya M T Ir
Syamsir M T

https://ebookstep.com/product/deregulasi-dan-restrukturisasi-
sistem-ketenagalistrikan-dr-ir-syarifuddin-nojeng-m-t-dr-ir-h-
arif-jaya-m-t-ir-syamsir-m-t/

Ebeveynin Ölümü Yeni Bir Yeti■kin Kimli■ine Geçi■ 4th


Edition Debra Umberson

https://ebookstep.com/product/ebeveynin-olumu-yeni-bir-yetiskin-
kimligine-gecis-4th-edition-debra-umberson/

Teori dan Teknik Penyelesaian Kasus Rangkaian Listrik


dengan Matlab dan Simulink II Dr Ir I Ketut Wirjayati S
T M T Ipu Asean Eng I Nyoman Wahyu Satiawan S T M Sc Ph
D I Made Ari Nrartha S T M T Ni Made Seniari S T M T
https://ebookstep.com/product/teori-dan-teknik-penyelesaian-
kasus-rangkaian-listrik-dengan-matlab-dan-simulink-ii-dr-ir-i-
ketut-wirjayati-s-t-m-t-ipu-asean-eng-i-nyoman-wahyu-satiawan-s-
t-m-sc-ph-d-i-made-ari-nrartha-s-t-m-t-ni-ma/

Dasar Dasar Instalasi Dr Agus Adiarta S T M T

https://ebookstep.com/product/dasar-dasar-instalasi-dr-agus-
adiarta-s-t-m-t/
Bir Diktatörün Otopsisi

PROPAGANDA
. . .

ERDiNÇ YUCEL
O KARAKARGA YAYINLARI 54
Her halda ..ıdıılıT. Bu eserin ayım ya da ll><I olamk hiçbir lılılıımil,
reUf halda sahibinin ,anb imi abnmadan kullanılama,.

PROPAGANDA

Erdinç Yücel

Genel Yayın Yönetmeni: M. K. Perker


Editör: �k Tan
Yayın Koordinatörü: Mesud Ata
Göne! Yönebnen: Sedat Gösterikli
Reklam ve Tanıhm Müdürü: Bilgen Ülgen

1·2. Baskı: Mayıs 2017


3. Baskı: ARustos 2018
4. Baskı: Şubat 2020

ISBN: 978-605-9670-56-2

İmıi�Sahipleri: YeldaCumıılıolfu, M. K. P�
KaraKarxa Y.,ınlan, Desıek Y.,ınlan'nm ab lomdıqudıa.
Yayıncı Senifika No: 13226

Adres: Abdiİpekçi Cad. No 31/5


Nifantatı /İstanbul
Tel: (O 212) 252 22 42
Fax: (0 212) 252 22 43

• karakarga.com
. info@karakarga.com
,

rfJ karakargayayinlari
O karakargayayinlari
�11.· karakargayayin

Baııkıı Deniz Matbaa Mücellit


Adres: Maltepe Mahallesi Hastane Yolu,
Sokak No 1/6 Zeytinburnu • İstanbul
Tel: O 212 613 3006
Matbııa Sertifika Noı 40200
İçindekiler

Bölüm 1 -Karanlık. Çökerken•••••••••••••••••••••••••••······································· 15


Her Şeyin Başlangıcı: Birinci Dünya Savaşı ............................ .................................. 17
Yenilgiye Uğrayan Devrim ......................................................................................... 23
Spoiler: Stratejik Derinlik .
.................................................................. ...................... 30
Adolf'un Kimliği ............................................................................................. ........... 33
Siyasi Atmosfer ..................................................................................... ..................... 42
Yeniden Büyük Almanya ........................................................................................... 52

Bölüm il ... Nazi Modası .......................................................................... 59


Kayzer'den Diş Fırçası'na .
................................................. ......................................... 61
Hitler'in Giyim Tarzı .. . ........... ....................... ................. . .......................................... 67
Heil Moda! ................................................................................................................. 70
Nazi Üniformaları ...................................................................................................... 75
Yozlaşmış Sanatın Antitezi: Amo Breker .................................................................. 78
Bir Müzayede Yıldızı Olarak Hitler .
...................................... ..................................... 81

Bölüm ili ... Asil Kurt ...................•......................................................... 91


Bir Diktatörün Doğuşu ...................... ......................................................................... 93

Bölüm iV - ili. Reich ........................................................................... 1 11


Uzun Bıçaklar Gecesi. . .
...... ......................... ............................................................. 1 13
İnanç Yayma Cemiyeti. ................................ ............................................................ 1 29
Gerçek Bakanlığı ..................................................................................................... 1 48
Hitler'in Bağışçıları ......... ......................................................................................... 1 66
Halk Ardbası ............................................................................................................ 1 75
Bölüm V - Şehir Efsaneleri .................................................................... 185
Hellboy İle Pelvitin Arasında .
............................................................. .................... 187
Tıbetli Rahipler Efsanesi ve Waffen-SS Tümenleri.. ........................... .................... 219
Ne Monşer Ne de Mister, Gökte Allah Yerde Hitler! ............................................. 2 21
Küçük Penis Tek Testis .
........................... ................................................................ 227
Anti Komintem Paktı ve Hitler'in Kimonosu ........................................................ 230

Bölüm VI ·Yurtta Hitler Dünyada Hitler .............................................. 261


İşgal Altında Propaganda......................................................................................... 263
Berlin'den Gelen İşaret . . . 268
............. .................... ........ ..................................... ...........

Nazizm Türkiye'de 2 73
.......... . . . . . . . . . . . . . . . . .. ........................................................................
ÖN SÖZ

Durduğumuz yerden geriye doğru baktığımızda, geçmişi bir olay­


lar zinciri halinde açık biçimde görebilmemiz beklenir. Her şey ol­
muş ve bitmiştir. Fırtına artık uzaklaşmıştır. Hasar raporu çıkarılmış,
onarılabilecek her şey onarılmış, yaşananlar sindirilmiş, alınacak
dersler alınmış, atılacaklar atılmış, anılar istiflenmiş, müzelere, ders
kitaplarına ve sanat galerilerine hapsedilmiştir. İyi kötü ne var­
sa artık çok uzaktadır. Kayıpların yası tutulmuş, acılar dindirilmiş
ve geride kalanlar hayata döndürülmüştür. Tekrarı istenmeyen tüm
hadiseler akıllara kazınmış ve bu sayede geçmiş, artık kimseye zarar
veremeyecek bir anlatı halinde paketlenip, muhafaza edilmektedir.
Oysa yaşadığımız günlerin bir tuhaflığı var. Bir felaketler dizisi
olarak yaşanan her şey, netliğini çabucak yitiriyor. Koca bir dünya
savaşının kayıpları dahi yok sayılmaya başlanıyor. İstiflenmiş anılar
hızla buharlaşıyor, sebep sonuç zinciri fantastik kurgular eşliğinde
kırılıyor. Fanteziyle yoğrulmuş anlatılar, jölemsi bir kıvama getirilip
yeniden ve yeniden soframıza konuyor.
Bundan 80 yıl kadar önce olup bitmiş her şey Hitler'in şahsına
indirgenerek konuşulduğu, bütün olaylar Hitler'le başlatılıp Hitler'le
bitirildiği için görüşümüz bulanıyor. Şu klişelerimize bir bakın . . . Hit-
ler akademiye girebilse bütün bu olaylar yaşanmazdı. Hitler'in cinsel
problemleri varmış duydunuz mu ? Hitler aslında Yahudi'ymiş, aslın,
da her şey Yahudilerin komplosuymuş ! Hayır, Hitler aslında mutaas,
sıp bir Müslümanmış . . .
Bir kısım okuru e n baştan hayal kırıklığına uğratmak pahasına
söylenmeli ki, bu kitap Hitler hakkında bilinmeyen herhangi bir şeyi
ortaya sermiyor. Aksine, gizli saklı hiçbir tarafı olmayan bir olaylar
zincirine kabaca bir bakış atıyor.
Hitler'i kendi tarihi bağlamından, ulusal ve uluslararası dengeler,
den, ekonomik, toplumsal, siyasal ve kültürel koşullardan bağımsız,
kerameti kendinden menkul bir figür olarak ele alamayacağımızı söy,
lüyor. Dönemin hiçbir figürü damdan düşmedi, yoktan var olmadı,
belirli tarihsel koşulların içinde öne çıktı sadece .
Hitler'in arkasında Birinci Dünya Savaşına yol açan maceracı si,
yasetler vardı. Ekonomik, toplumsal, siyasi, kültürel bir yıkım vardı.
Ekonomik çöküntü vardı. Yoksulluk, açlık ve sefalet vardı. Parçalan,
mış imparatorluklar vardı, parçalanmış aileler vardı, tarumar edilmiş
şehirler vardı . . . Hitler'in arkasında bir ulusun kırılan onuru vardı.
Hitler'in arkasında rasyonel düşünme yetisi sökülüp alınmış, geçek,
lik algısı büsbütün bozulmuş, çıldırmış bir toplum vardı. Hitler'in ar,
kasında zincirinden boşanmış bir nefret vardı. Silahların hakimiyeti
vardı. Büyük bir değişimin göbeğinde geçmişe dair her şeyi korumak
ama bu arada hayatlarını değiştirmek isteyen yığınların korkuları
vardı. Kilise vardı, ordu vardı, para babaları vardı. Neredeyse her
biri monarşinin yeniden inşasını arzulayan sayısız yerleşik siyasi figür
vardı.
Hitler'in komutasındaki Alman ordusu yenilip tüm yönetici kad,
roları tasfiye olduğunda, artık ortada bir Nazi Partisi kalmayacaktı
ama onu var eden koşullar hala oradaydı. Hitler'in arkasında kuyruğa
girmiş, tüm yapılanları onaylamış, milyonlarca kişi ölüm kampların,
da yok edilirken en azından görmezden gelmiş milyonlarca Alman'ı
ne yapacaktık ? Kurumları ne yapacaktık, sanayiyi, kiliseyi, orduyu ve
diğer her şeyi. . . İşte Hitler sonrası propagandanın çözmesi gereken
sorun buydu. O zaman bunların hepsini sessizce affet ama affedermiş
gibi de davranma. Hokus pokus, bir gün Adolf diye bir adam gökten
inmiş ve dünyanın canına okumuş. Pek güzel. ..
Bugüne kadar, doğrusu, her şey yolunda gitti ama bir süredir mız,
rak çuvala sığmıyor. Gökten bir takım kadın ve adamlar düşüp duru,
yor. Lafı dolandırmadan söyleyelim, dünya pek parlak bir yere doğru
gitmiyor.
Özetle, çok uzak olmayan bir gelecekte "her şey nasıl yeniden baş,
lamıştı " sorusuna cevap aranacak olursa, kıyıya köşeye savrulmuş
bazı detaylara hızlıca göz atılabilsin diye yazıldı bu kitap. Gerçekliği
yeniden kurgulayarak, insanların algısını eğip bükerek, gerçeklikle
ilişkimizi kopararak tersine çevrilemeyecek felaketlerin eşiğinde ol,
duğumuzu anlatabilmek için yazıldı.
Hitler'in hayatına dair çok önemli pek çok olaya değinmektense,
onu var eden toplumsal , tarihsel koşulların bir fotoğrafını çekmek
esas alındı.

Erdinç Yücel
BÖLÜM 1

KARANLIK ÇÖKERKEN
HER ŞEYİN BAŞLANGICI: BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI

"Her şey büyük bir patlamayla başladı."

Hikayenin başlangıcını nereye kadar götürürseniz götürün, ku,


rabileceğiniz gerçeğe en yakın cümle bu olacaktır. Elbette, önce söz
yoktu. Dünya düz değildi. Yıldızlar, gökteki ziynetler olarak dizilme,
mişti. Güneş dünyamızın etrafında dolanmıyordu. Benzersiz ya da
özel değildik. Her şey büyük bir patlamayla başlamıştı.
Önce dinozorlar vardı. Her yerdeydiler. Hindi kadar minik ola,
nından 1 2 metrelik Giganotosaurus'a kadar tüylü, tüysüz, bin bir tür,
lü sürüngen . . . Zaten başımıza ne geldiyse bu sürüngenler yüzünden
gelmedi mi ? Mesela yılanlar her yıl 50 bin insanın ölümüne yol açı,
yor. Dehşetli değil mi ? IŞİD için bu rakam yılda 6 bin kadar. Gerçi
yalnızca Brezilya'da her yıl 50 bin cinayet işleniyor ama konumuz bu
değil.
Her şey büyük bir patlamayla başladı diyordum değil mi? İsa'dan
65 milyon yıl kadar önce her yerde dinozorlar vardı ve bir gün büyük
bir patlamayla her şey değişti.
Yaklaşık 10 kilometre çapındaki göktaşı Meksika'daki Yucatan
yarımadasına çarptığında ortaya çıkan patlama 1 milyar atom bom,

17
basına denk bir enerj iyi ortaya çıkardı. Ondan sonra vay efendim yüz
metrelik dalgalar mı dersiniz, atmosferi kaplayarak güneş ışınlarının
dünyamıza ulaşmasını engelleyen toz bulutları mı dersiniz, oksij en
miktarındaki azalma mı dersiniz, bitki örtüsünün yok oluşu mu . . .
Haliyle 1 2 metrelik giga ahilere yol görünmüştü. B u saatten sonra
neyle nasıl beslenmeyi umuyorsun ki zaten ? Dünyanın dört bir yanı,
nı kaplayan çeşit çeşit sürüngen ortadan kalkarken onlar tarafından
avlanmaktan kurtulan her çeşit hayvancığın ortalığı kaplaması çok
da zor olmayacaktı. Biliyorsunuz, sonrası kuyruklu kuyruksuz bir ta,
kım primatlar, mağaralarda takılan ahiler filan . . . Konuya olayların
en başından, dinozorların yok oluşundan girmem sizi endişeye sevk
etmesin. Amacım her şeyi kendi bağlamına oturtarak konuşmak.
Her şey büyük bir patlamayla başladı çünkü. Tarih böyle akıyor.
Bir sabah uyanmışsın Yucatan Yarımadası yerinde yok. Ertesi sabah
uyanabileceğin zaten şüpheli. En iyisi anı yaşamak. Mağaradaki adam
belki can sıkıntısından resimler çizer mağara duvarlarına. O zaman
her şey herkesindir. Meyve bulursan ye. Taşları yont. Ateşi yak. Tav,
şanı avla, balığı avla, geyiği avla ama geyiğe yine de saygı duy. Onun
boynuzları var. . . Sonra çevrene hakim olmak için hiç bitmeyecek bir
çabaya giriş. Bizonu, mamutu, dinozoru avlayacak silahlar geliştir. . .
İçimden bir ses dinozora takılmış olabileceğinizi söylüyor. Demek
istediğim de o zaten. Her duyduğunuza inanmak zorunda değilsiniz.
İnanmayın da zaten. Çünkü herkesin bir ucundan tutup kendi ide,
oloj ik tercihlerine göre çekiştirdiği bir olaylar bütünü hakkında ko,
nuşacağız.
Tanıklarımız var. Milyonlarca tanık; müthiş acılar yaşamış savaş
kurbanları, soykırımdan ve katliamlardan arta kalanlar. . . Ama yal,
nızca onlar değil. Bu savaş suçlarının şurasında burasında yer almış,
kan ve gözyaşı her yeri kaplarken katilleri alkışlamış, coşkuyla sela,
ma durmuş milyonlar da var. Kurbanların hatırlatmaya ve diğerleri,
nin unutturmaya çalıştığı onca detay var.
Yalnız tanıklar değil, yığınla belge de var başka bakış açılarıy,
la tekrar tekrar didiklenen ama devasa bir propaganda makinesinin

18
kendi kurgusal evrenini yaratmak üzere deforme ettiği, düzenlediği,
yarattığı milyonlarca belgeye tam olarak güvenebilir miyiz ?
Her neyse. Bütün bunlara daha çok var elbette. Şimdi dinozoru
avlayacak silahlar geliştir. Dinozor yoksa bizon avla. Mamut avla . . .
Ama kurda kuşa yem olma. . . Kurttan köpek yap, demirden kılıç,
üzümden şarap, öpücüklerden insan . . . Gelişim böyle bir şey ama her
zaman kolay değil.
Tarihçi olmadığım gibi bir Paul Eluard da değilim. Bu yüzden
bana güvenebileceğinizi söylüyorum. Çünkü elimizde olan veriler
kadar, olmayanları da durmaksızın hatırlatmak niyetindeyim size.
Elimizdeki verileri orta yere saçtığımız vakit, hikayemizdeki boşluk,
lan da daha net görmeye başlarız. Bu boşluklar, özenle üzerinde du,
rup aydınlatmamız gereken tüm kara deliklerin haritasını önümüze
serer. Her yeni cevabın yeni sorulara gebe olmasının da sebebi budur.
İlerleme dediğimiz şey zaten önümüzdeki boşlukların haritasını çı,
kartmak değilse nedir ki ?
Çünkü gökte ay var, güneş var. . . Geceyi ve gündüzü anlayamı,
yorsan, aya ve güneşe tap. Çevrende bizon var. Postuna bürününce
onun gücüne sahip olacağına inan . . . Anlamak için çabalamak gerek
ama korkuyorsan ne olacak ? Gecenin karanlığında karşına çıkabile,
cek şeyler yüzünden gözünü sımsıkı kapat ama orada neler olduğunu
merak etmekten de geri durma. İşte bu bizim hikayemiz . . . Korku ve
saldırganlık arasında . . . Sahip olmak ve kölelik arasında . . . Öznellik
ve nesnellik arasında .. .
Sonra toprağı ek. Hayvanı evcilleştir. . . Mağaradan çıktığında av,
lanmak için ayrı, korunmak için ayrı, gezegenin bilinmeyenlerine
meydan okumak için ayrı ekiplere ihtiyaç duymaya başla. Seni ge,
zegenin bilinmeyenlerinden korumak için ayrı, diğer insanlara karşı
savunmak için ayrı ekipler çıksın ortaya. Sev, öğren, kork, meydan
oku. Kork. Yeniden meydan oku. Bu döngü hiç bozulmasın. Sonra
birileri yaşadığın toprak parçalarını çevrelemeye başlasın.
Artık her şey herkesin olamaz çünkü onun elinde kılıç, seninkin,
de maydanoz var.

19
Artık avlayamadığımız şey kalmadı belki ama anlayamadıkları,
mız gün geçtikçe artıyor. Çünkü her cevap yeni soruların tohumunu
atar. Her şeyi bağlamına oturtmak diyordum ya, işte oraya doğru gi,
diyoruz.
İnsan insana köle olur mu ? Koskoca kurttan köpek yaptık ya, in,
sandan köle neden olmasın ? Arazileri çevrele. Boyun eğdirebildiğin
her şeye boyun eğdir ama anlayamadıklarından korkmaya devam et.
Depremler, gelgitler, yanardağ patlamalarıyla tanış. Yenemediğin her
şeye boyun eğ ama anlamak için kafa patlat. Tanrı kralların var artık
ama savaşlar, kıtlıklar ve hastalıklar onları korumuyor.
Hayat nereden geliyor ? Gündüz güneş, gece ay var, bizonu ise av,
layabiliyorsun . . . Bütün dikkatini ve saygını yukarıya yönelt. Bizonun
postu seni sadece soğuktan korur. O da bir yere kadar. . .
Kuzeyden v e doğudan türlü türlü barbarlar geliyor. Kuzeyde ve
doğuda hayat kolay mı zannediyorsun ? Ama geliyorlar ve neden gel,
dikleri umurunda değil. O zaman onlarla savaş. Boyun eğdirebildiğin
her şeye boyun eğdir. Engelleyemiyorsan kendine başka yollar üret.
Ayağının değdiği her yeri fethet. Yeni şeyler öğren. Onlar yeni so,
rulara yol açsın. Her yeni soruyla el yükselt ama çözümlerin arttıkça
ihtiyaçların da artsın. Sen potansiyellerini artırdıkça, artan refahın
oraya başka insanları çeksin. Ürettiklerin tükettiklerinle hiçbir za,
man denkleşemesin. Bak artık şehirlerin var.
Ama her şey büyük bir patlamayla başladı.
28 Haziran 1 9 1 4 günü Avusturya - Macaristan İmpararorluğu Veli,
ahn Franz Ferdinand . . .
Veliaht Prens Ferdinand dediğimde hepinizin kafasında şimşek,
ler çakmış olmalı. Savaşta Almanlar yenildi, onlar yenilince biz de
yenilmiş sayıldık. Yoksa koskoca Osmanlıyı perişan etmek kimin
haddine ?
Bazılarınız şimdi bıyık altından gülüyor olabilir ki bıyıklar üstü,
ne de konuşma fırsatımız olacak ilerleyen bölümlerde. Sonuçta ne
olduysa oldu ve Almanlar yenildi işte. Savaş bittiğinde artık Alman
İmparatorluğu, Avusturya,Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı İm,

20
paratorluğu ve Rus Çarlığı yoktu. Dünya bambaşka bir yer haline
gelmişti. Hepsi o Almanlar yüzünden. Hans ve Helga. Şimdi bildi,
niz ?
Peki Adolf?
Tam da oradayız şimdi. 25 yaşındayken Alman vatandaşı dahi
olmayan Avusturyalı asker kaçağı Adolf, gönüllü olarak Alman or,
dusuna katıldı.
Alman vatandaşı olmadığı, Almanya'da yasal oturum iznine bile
sahip olmadığı ve hatta müttefik Avusturya - Macaristan İmpara,
torluğu makamları tarafından asker kaçağı olarak arandığı halde,
Hitler'in Alman ordusuna nasıl katılabildiği halen tarihçiler arasın,
da tartışılan bir muammadır.
Bir dakika... Alman ordusuna katıldığı sırada artık asker kaça,
ğı olarak aranmıyordu Hitler. Çünkü asker kaçağı olarak aranırken
Münih'te yakalanıp Avusturya'ya götürülen Hitler, Avusturya,Ma,
caristan ordusundan yetkilileri askerliğe elverişli olmadığına ikna
etmiş ve askerlik sorununu aşarak yeniden Münih'e dönebilmiştir.
Hitler'in Avusturya - Macaristan ordusuna katılmamak için
onca maceraya giriştiği halde neden Alman ordusuna gönüllü olarak
katıldığı da ayrı bir mesele. Kesin olan tek nokta Hitler'in o tarihler,
de Aryen Irkına dair saplantılara çoktan kapılmış olduğudur ve ken,
disiyle aynı saplantıya sahip kişi ve gruplarla zaten temas içindedir.
Hitler'e sorarsanız Kavgam isimli kitabındaki iddiası, 3 Ağustos
1 9 1 4'te Bavyera Kralı 3. Ludwig'e mektup yazarak Alman ordusuna
katılmak için başvurduğu ve hemen ertesi gün bu talebinin kabul
edildiğidir.
İşte elimizde var olan belgeler kadar, var olmayanlara bakma,
mızın niçin gerektiğine dair en güzel örneğimiz de, Hitler'in bu
masalıdır. Zira Bavyera Krallığı arşivinde böyle bir mektup yoktur.
Asker alım işlemleriyle saray değil, Savaş Bakanlığı ilgileniyordu.
Daha önemlisi, henüz iki gün önce Dünya savaşına girmiş olan Al,
man İmparatorluğu içindeki ikinci büyük kralın biraz meşgul olması
beklenir. Koskoca kral o hengamede adı sanı belli olmayan, Alman

21
vatandaşı bile olmayan, ülkeye bir kaçak olarak girmiş sıradan bir
Avusturyalının gönüllü askerlik başvurusuyla mı ilgilenecek ?
Nazi propaganda makinesinin Almanlara anlattığı mucizelerle
dolu Hitler masallarını dinlerken neden son derece dikkatli olmamız
gerektiği anlaşılmış olmalı.
Alman ordusuna ne olduğu asla kanıtlanamayacak olan bir ta,
kım hilelerle katılan Onbaşı Hitler, savaş sırasında 35 kez göğüs
göğse muharebeye girdi. Bir kez bacağından yaralandı. Bir kez gaz
saldırısı nedeniyle geçici körlük yaşadı. Savaş bittiğinde düşük rüt,
besine rağmen iki madalyası vardı. Bir de gazilik nişanı . . . Ve yenik
Almanya'nın vermiş olduğu madalyalar kendisine bir takım kapı,
lar açacak olsa da, Almanya'da bir yabancı olarak yaşamaya devam
edecekti. Değişen tek şey, artık gizlenmek zorunda olmadan, Alman
devletinin bilgisi dahilinde bu ülkede yaşayabilecek olmasıydı.

22
YENİLGİYE UGRAYAN DEVRİM

Savaş, galiplerin başını göğe erdirmedi belki ama mağluplar için


yıkımın boyutunu anlatmak imkansızdı. Dağılmış imparatorluklar,
parçalanmış topraklar, toplumlar, aileler, açlık ve sefalet doğal olarak
politik çalkantılara neden oluyordu.
Savaş zaten büyük bir değişimin ortasında çıkmış. Dünya zengin­
lik ve sefalet arasında derin şekilde bölünmüş. Biraz ötede Rusya'da
yaşanan devrim yeni bir yaşam, yeni bir dünya vaadinde bulunuyor.
Mağluplar yönlerini kaybetmiş ve kendi içlerinde bölünmeye devam
ediyorlar. Bir de ulusal onur meselesi var. Galiplerin dayattığı onur
kırıcı antlaşmalar, savaşın acılarını daha da yakıcı hale getiriyor.
Milyonlarca insan, geride kalanların bunca aşağılanması için ölmüş
olmamalı değil mi ?
İmparatorluğun yıkılması demek, her şeye yeniden başlayacak ol­
mak demek. Fakat Almanya zaten savaşın başından beri büyük karı­
şıklıklarla karşı karşıyadır. Alman Sosyal Demokrat Partisi 1 907'den
1 9 1 4'e kadar yaklaşan savaşa karşı muhalefet yürütmüştür.
1 907 ? Evet, 1 907. Çünkü Dünya Savaşı bize okullarda anlatıldığı
gibi pat diye ortaya çıkmamıştı. Savaşlar genellikle göstere göstere
gelirler ve özellikle dünya savaşlarının uzun bir hazırlık evresi vardır.

23
Herkes büyük bir felaketin gelmekte olduğunu bilir ama çoğunluk
bunu bilmezden gelir.
il. Enternasyonal, 1 907 Stuttgart Kongresinde savaşın yaklaş,
makta olduğunu tespit ederek savaşın önlenmesi için neler yapıla,
cağını görüştü. Savaşın başlaması halinde ise mümkün olan en hızlı
şekilde sona erdirmek ve savaş koşullarında devrimci durumun oluş,
turulması için neler yapılacağına dair bir hat çizdi.
1 9 1 4'te, savaş başladıktan yalnızca birkaç gün sonra ise Sosyal
Demokrat Parti, il. Enternasyonal'in Stuttgart Kongresinde alınan
kararlara karşın barışçıl politikalarından bir anda çark etti ve milli,
yetçi bir söylem üretmeye başladı. Partiyle bağlantılı bazı sendikalar
bu söylemi o kadar ileri taşıdılar ki, Alman işçi sınıfının gelişimi için
yeni toprakların fethinin şart olduğu propagandasını bile yaptılar.
Savaşı umut olarak pazarlamak gerçekten dahicedir ama savaş,
rahat koltuğunuzda izleyerek alkışlayabileceğiniz bir şey değildir.
Ondan kaçamazsınız. Savaşın refah getireceği propagandaları yapı,
ladursun, savaşta harcanacak insan gücü, en çok fabrikalardan ve o
dönem Almanya' da çok güçlü olan sendikalardan çekiliyordu. Savaş
daha birinci yılını doldurmadan yüz binlerce işçi cephede ölmüştü
bile ve işler pek de yolunda gitmiyordu. 1 9 1 6'da işçilere özel bir yasa
çıkarıldı ve stratej ik sektörlerde çalışanlar hariç neredeyse tüm işçi,
ler cepheye sürüldü. Geri kalanlar ise ekmeği bile karneyle alıyorlar,
dı ve kendilerine ayrılan paylar da düşürüldükçe düşürülüyordu. Bu
da işçiler arasında hoşnutsuzluğu artırdı. Şehirler ve köylerden cep,
heye giden mektuplar artık askerlere dayanma gücü verecek umut
dolu şeylerden değil, açlık ve sefaletten söz ediyordu. Peki, geride
bıraktıkları açlıktan kırılırken, asker ne için savaşır?
Başlangıçta Sosyal Demokrat Parti içinde yalnızca birkaç kişiden
ibaret olan savaş karşıtı muhalefet, artık sesini daha fazla duyura,
bilir olmuştu. Grevler, işçi konseyleri... Ne ararsanız vardı. Sosyal
Demokrat Parti de bölünmüştü zaten.
1 9 1 8'e geldiğinde artık her şey daha da karmaşıklaşacaktı. Rus,
ya'daki devrim en çok Almanya ve Avusturya,Macaristan'da yan,

24
kı buldu çünkü savaş bunlar için hiç de parlak geçmiyordu. Ama
Alman komünistleri için Rusya'dan gelen haberler de pek iç açıcı
sayılmazdı. 1 9 1 7 N isan'ında "Bütün iktidar Sovyetlere " diyen Lenin
gitmiş, konsey demokrasisi yerine Sovyetleri fiilen etkisizleştiren
otoriter bir sosyalizmin inşasına başlanmıştı. Oysa eli kulağındaki
Alman devriminde de konseyler çok etkili bir rol oynayacaktı. Ve
Alman komünistlerinin bir kısmı için konsey demek sosyalizm de,
mekti. Bolşeviklere karşı devrim öncesinde de şüpheci ve mesafeli
bir tavra sahip olan Rosa Luxemburg gibi bazı Alman komünistler
Lenin liderliğindeki devrim hareketini coşkuyla karşılasalar da Bol,
şeviklerin pratiğine karşı eleştiriden de geri durmuyorlardı.
Bolşeviklerin devrim sonrası izleyeceği rota henüz ana hatlarıyla
bile tam olarak ortaya çıkmamışken olan bitenleri çözümleme be,
cerisinden dolayı Rosa Luxemburg, Karl Liebknecht ve sonradan
anarşist bir çizgiye çekilecek olan Otto Rühle'yi özel olarak anmak
gerek. Rosa ve Karl kısa bir zaman sonra 1 920 Berlin ayaklanmasın,
da katledilecek olsa da, Otto Rühle hayatta kalır ve faşizmin henüz
yükseliş evresinde olduğu yıllarda, faşizme karşı mücadele için örgüt,
lenme arayışına girerek anti,faşizmin ilk teorisyenlerinden biri olur.
Henüz Adolf'ten pek söz etmemiş olmam sıkıcı geldiyse biraz daha
sabredin. Tam da onu anlatıyorum aslında. Adolf'ler, Benito'lar sak,
sıda yetişmiyor. Nasyonal Sosyalizm de kuluçka kabında üretilmedi.
Almanya 1 9 1 8'e büyük grevlerle girdi. İşçiler ise tıpkı Rusya'da
devrim öncesinde olduğu gibi konseylerde örgütleniyorlardı. Ekim
ayına gelindiğinde artık Alman ordusunun hezimeti kesinleşmişti,
buna rağmen kurmaylar hala İngiliz donanmasına saldırı planları
yapıyorlardı ve bu da ordu içinde huzursuzluğa ve küçük çaplı bir
isyana neden oldu.
İsyan eden erlerin tutuklanarak götürüldüğü Kiel şehrinde bu tu,
tuklamalara tepki gösteren işçilerin üstüne ateş açıldı ve ordunun bu
tavrı da yaklaşık 20 bin askerin ayaklanarak asker konseyleri kurma,
sına neden oldu. Kasım ayının başında Kiel şehri artık devrimci işçi
ve asker konseylerinin kontrolü altındaydı. Hareket yalnızca dört

25
gün içinde o kadar hızlı yayıldı ki, Rusya'daki devrimin ilk yıldö­
nümü olan 6 Kasım geldiğinde ayaklanma 20 ayrı şehre yayılmıştı.
8 Kasım'da ise Münih İşçi, Asker ve Çiftçi konseyleri, hiç kan
dökülmeden Bavyera Sovyet Cumhuriyeti'nin kurulduğunu ilan
ettiler. Böylece Avrupa'nın ilk sosyalist devleti de Almanya'da ku­
rulmuş oldu. Ama fazla yaşamayacaktı. Bavyera Sovyet Cumhuri­
yeti yalnızca 6 ay sonra aslında ordu artığı, aşırı milliyetçi düzen­
siz bir grup olan Freikorps birliklerinin saldırısı sonucu yıkılacaktı.
Hani haberlerde filan duyanlarınız olmuştur: "Almanya'da 30 Ni­
san gecesi yapılan 1 Mayıs kutlamalarında yine çatışmalar yaşandı"
derler her sene . . . Bu gösteri ve çatışmalar, aslında Bavyera Sovyet
Cumhuriyeti'ni anmak içindir. Alman ordusunun Münih'e yeniden
girdiği tarih, 30 N isan 1 9 1 9'dur çünkü.
Bu arada Almanya çapındaki ayaklanma 9 Kasım 1 9 1 8 günü
Berlin'e ulaştığında imparatorluk sarayı Spartakistlerin liderliğinde
ele geçirilerek, "İşçi ve Askerlerin Sosyalist Cumhuriyeti" ilan edil­
di. Buna karşın Rusya'daki Sovyet devriminin Almanya'da tekrar­
lanmasını istemeyen Sosyal Demokratlar da aynı gün cumhuriyeti
ilan ettiler.
Büyük savaş biterken, Almanya' da monarşinin yerini ikili iktidar
almıştı. Ama bu durum da uzun sürmedi. 1 3 Ocak 1 9 1 9'da Freikorps
birlikleri Berlin'e girerek büyük bir katliama giriştiler. 1 9 Ocak'ta
ise yeni anayasayı yapacak olan Kurucu Meclis seçimleri gerçekleş­
tirildi. Cumhuriyeti ilan eden Sosyal Demokrat Parti yüzde 3 7 ,9 oy
oranıyla seçimlerden galip olarak ayrıldı. Onlardan ayrılmış olan
USPD yüzde 8, cumhuriyet karşıtı aşırı sağcı DNVP ise yüzde 1 0
seviyesindeydi.
Tam da bu noktada Freikorps için parantezimizi açabiliriz. Savaş­
tan yenilgiyle çıkan Alman Ordusu fiziki açıdan çX>kmüş durumday­
dı ve bu moralleri de yerle bir etmişti. Bu olaylar yaşanırken henüz
imzalanmamış olan Versay Antlaşması da ordunun büyük ölçüde
terhisini, zorunlu askerliğin kaldırılmasını ve ordu mevcudunun yüz
bin ile sınırlı tutulmasını öngörüyordu. Bu nedenle imparatorluğun

26
yıkılması sonrası yeniden organize olan Alman devleti için resmi
bir sıfatı olmayan bu düzensiz birlikler, büyük önem kazanacaktı. En
azından Alman devleti içinde Versay Antlaşmasına büyük tepki du,
yan bazı aşırı milliyetçi ya da monarşist kesimler için. . .
Freikorps birlikleri Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Alman or,
dusundan arta kalan unsurlardan oluşmuş, düzensiz, silahlı birlikler,
di. Versay Antlaşması imzalanmadan hemen önce Alman ordusu,
nun mevcudu 350 bin kadarken, Freikorps birliklerinin mevcudu
250 binin üzerindeydi. Bunlar, savaştan sonra sivil hayata uyum
sağlayamayan psikopatlar, yenilgi sonrası ortaya çıkan sosyal huzur,
suzluklara karşı öfke duyan anti,komünistler ve yenilgiyi bir takım
iç düşmanlara bağlayan aşırı milliyetçilerden oluşuyordu. Freikorps
birliklerinin sembolü Svastika (gamalı haç) idi. Dünya savaşındaki
yenilgiden sonra bunları destekleyen ana unsurlar ordu içindeki ve
dışındaki bir kısım monarşistler olsa da, Sosyal Demokrat Parti li,
derleri arasında da Freikorps destekçileri olduğu bilinmektedir. Fre,
ikorps birlikleri daha sonralan birçok sosyal demokratı da komünist
isyancılara destek vermek suçlamasıyla öldüreceklerdir.
Bu arada o günlerde kimsenin dikkatini çekmeyen bir başka ge,
lişme daha olur. 5 Ocak 1 9 1 9'da Münih'te bir araya gelen 6 aşırı
Alman milliyetçisi, Alman İşçi Partisi'ni kurma karan alır. Genel
Başkan olarak da gazeteci ve şair Karl Harrer seçilir.
Mart ayına gelindiğinde savaşın mağlupları arasında yer ala,
rak dağılan Avusturya ve Macaristan'da da konseyler kurulur.
Macaristan'da Konsey ( Sovyet) Cumhuriyeti kurulur. Bela Kun li,
dediğindeki bu sosyalist devletin de ömrü sadece 5 ay olacaktır. Al,
manya, Avusturya ve Macaristan'daki devrimci faaliyetlerinin yanı
sıra, Rusya'daki iç savaşa da Kızıl Ordu saflarında aktif olarak katılan
Bela Kun, yıllar sonra Stalin'in emriyle infaz edilecektir.
Sosyal Demokrat Parti cumhuriyeti ilan etmiş, İşçi ve Askerle,
rin Sosyalist Cumhuriyeti'ni Berlin'e gömmüş, Spartakistleri imha
etmiş, seçimlerin yaprlıp meclisin açılışını sağlamış, geriye savaşı
resmen bitirecek olan Versay antlaşmasının imzalanması ve anaya,

27
sanın yürürlüğe girmesi kalmıştır. Aslında ocak ayında oturumları
başlamış ve henüz imzalanıp resmileştirilmeden önce bazı maddeleri
yürürlüğe sokulmuş olan Versay Antlaşması Haziran'da imzalanır,
Temmuz'da anayasa yürürlüğe girer. Öy le ya da böyle halen Alman
işçilerinin en büyük partisi olan Sosyal Demokrat Parti'nin kirli bir
mendil gibi kenara atılmasının vakti gelmiş gibidir.
1 920 yılı mart ayında Alman Anavatan Partisi'nin kurucusu mo,
narşist Wolfgang Kapp, Freikorps birliklerini kullanarak darbe yapar.
Aslında Kapp darbenin görünen yüzü olsa da darbenin arkasında bir
takım aşırı milliyetçi ve monarşist subaylar vardır. İlerde bu darbeye
kısaca yeniden değinerek bu subaylardan birini daha yakından tanı,
yacağız. Ama ona henüz zaman var.
Darbenin başlangıcı, sosyal demokrat cumhurbaşkanın Freikorps
birliklerinin terhisine dair talebinden sonraya denk gelir. Sosyal
demokratlar Versay Antlaşmasının toplumda yarattığı derin utancı
ve öfkeyi doğru okuyamadıkları gibi, toplumun "aşırı uçlara" yönel,
mesine engel olmak için radikal sola karşı önlemler alıp dururken,
attıkları her adımda Nazizmin gelecekteki zaferine giden yolları da
açmış oldular. Günümüzde Marksist ya da Anarşist araştırmacılar dı,
şında bu hususu hatırlatan pek kimse kalmamıştır. "Ilımlı" olmak
halen en büyük erdem kabul edilmektedir çünkü. Nazizmin iktidarı
kolayca gasp edebilmiş olmasında en büyük pay bu "ılımlı" siyaset,
lerde olduğu halde . . .
Freikorps birliklerinin Berlin'e girmesiyle birlikte, sosyal demok,
radar Berlin'i bırakıp kaçarlar ama Ruhr bölgesi işçilerinin kurduğu
50 bin kişilik Ruhr Kızıl Ordusu darbeye direnir. İşçiler genel greve
gider ve darbe püskürtülür, konseyler ise yeniden kurulmuştur.
Darbenin püskürtülmesinden sonra Berlin'e dönen Sosyal De,
mokrat Parti liderleri, işçileri genel grevi durdurmaya çağırır ama
başarılı olamaz. Bu süreçte fazlasıyla yıprandıkları için, sağ kanat par,
tilerin kuracağı hükümeti dışardan destekleyeceklerini açıklarlar. Al,
man Komünist Partisi ise işçiler silahlı direniş ve genel grevle darbeyi
püskürtürken, pasif kalmış ve olan bitenleri izlemekle yetinmiştir.

28
Darbe bastırıldıktan sonra Sosyal Demokrat Parti, işçi direnişleri
"sorununu" çözmeye yöneldi. Grev ve direniş içindeki işçilerin üzeri­
ne gidildi. Ruhr Kızıl Ordusu ise ordu tarafından dağıtıldı. Ruhr böl­
gesindeki işçi hareketinin ezilmesi, birkaç yıl sonra yaşanacak olan
Fransız işgali sırasında gerçekleştirilen grev ve direnişlerin de etkisiz
kalmasının sebeplerinin başında yer alacaktır.
Bu koşullarda Haziran ayında yapılan seçimlerde Sosyal Demok­
rat Parti ( SPD) 6 milyon oy kaybı ile yüzde 2 1 , 7'ye geriler. Daha önce
onlardan kopmuş olan Bağımsız Sosyal Demokrat Parti ( USPD) ise
oylarını iki kat artırarak yüzde 1 6'ya ulaşır ama bir yıl önceki seçim­
lere göre bu iki partinin oylarında hala 3 ,3 milyonluk bir kayıp var­
dır. Komünist Parti zaten kendi iç karışıklıkları yüzünden seçimlere
dahi girememiştir. Cumhuriyet karşıtı aşırı sağcı DNVP ise yüzde
1 5 'e yükselmiştir.
Sonraki üç yıl yine ayaklanmalarla, grevler ve katliamlarla ge­
çecektir ama Alman siyasetinin aşırı sağa kayışı ilk işaretlerini ver­
meye başlamıştır işte. Şimdi küçük bir boşluğu doldurmamızın vakti
gelmiş olmalı. Son olarak Münih'te 6 kafadara Alman İşçi Partisi'ni
kurdurmuştuk değil mi?
Partinin kurucuları ne kadar iddialı olursa olsun partilerinin altı
boştu. Bu nedenle üye sayısını kabarık göstermek için üye numarala­
rını 5 0 1 'den başlattılar.
Ortalık bunca karışıkken kurulan bu yeni partinin ne olduğunu,
neci olduğunu anlamak isteyen taze cumhuriyetin askeri istihbarat
birimleri ise Alman İşçi Partisi hakkında bilgi edinip raporlamak
üzere bir haber elemanını görevlendirmeye karar verdi. Savaştan
sonra askeri istihbarat tarafından eğitilen bu haber elemanı, 1 9 1 9'un
yaz aylarında Münih'teki parti merkezine girip parti liderlerinden
Anton Drexler'le karşılaştığında kendini şöyle tanıtmış olmalıdır:
"Guten tag herr Drexler, ich heisse Adolf... Adolf Hitler! "

29
SPOİLER: STRATEJİK DERİNLİK

Birinci Dünya Savaşında, Alman ordusuyla beraber girdiği 35


çatışmadan sonra hayatta kalan Adolf Hitler, hayatta kalmak konu,
sunda son derece maharetliydi. Bazı insanlar şanslı oluyor ama bazı
şeyleri yanlış yorumlamamak gerek.
"Buraya kadar her şey yolundaydı ve bunun bir anlamı olmalı."
Çok uzağa gitmeye gerek yok. Etrafımız seçilmiş kişilerle dolu
değil mi hala ? Geleceği görebilenler, süper kahramanlar, mehtiler,
mesihler gırla . . . Böyle bir inancın, böyle bir özgüvenin kişiye kazan,
dıracağı motivasyonu düşünebiliyor musunuz ?
Kassandra Sendromu diye bir şey de var elbette.
Ortaya bir iddia atarsınız, sonra bu iddiaya o kadar çok inanırsınız
ki bu iddia hayatınıza yön vermeye başlar ve siz bütün enerj inizle
ona kilitlendiğiniz için o iddia gerçekleştiğinde "vay canına haklıy,
mışım" diye mutlu olursunuz.
Şimdi siz geleceği görmüş mü oldunuz ?
Spoiler kaygınız varsa şu satırları atlayarak geçin çünkü hikayenin
sonundan bahsedeceğim. Adolf Hitler diğer pek çok lider figürü gibi
kendisine olağanüstü özellikler atfediyordu. Büyük savaştaki onca
çatışmadan birkaç küçük yarayla kurtulmuş. Vatandaşı bile olmadığı

30
bir ülkede istihbarat elemanı olarak yanaştığı minicik partiye lider
olmuş. Sonra iktidarı ele geçirmiş. Avrupa'nın neredeyse her ülkesi­
ne birer günde giren dehşetli bir ordunun başkomutanlığını yapmış
filan . . . Günümüzde bazıları için çok çarpıcı ama yalnızca bazı "mi­
nik" detayları atlamanız lazım.
Başarısız birahane darbesini geçiyorum. İkinci Dünya Savaşı'nı
başlattığında muazzam bir askeri ve teknik kapasiteye sahip olan Al­
manya, savaş sonunda ikiye bölünecektir. Bu iki parçadan biri İngi­
liz ve Amerikan işgaline, diğeri Rus işgaline uğrayacaktır. Yere göğe
sığdıramadığı Almanlar, 5 milyonu asker olmak üzere 7 ,5 milyon­
dan fazla kayıp vermiş olacaktır. Bu da Almanya nüfusunun yüzde
1 1 'i yapar, sakat kalanları konunun dışında bıraktığımızda . . . Erkek
nüfusu büyük ölçüde yok olduğu için fabrikalarında çalışacak insan
bulamayacaklardır. Hiç düşünmez misiniz bugün Almanya' da neden
milyonlarca Türk var?
İlk kuşak Almancılardan birilerine rastlayacak olursanız bir so­
run bakalım işçi olarak gittikleri Almanya'da kaldıkları barakaların,
karavanların önünde ne gibi kuyruklar oluşuyormuş ? Ekonomik,
toplumsal, siyasal krizleri boş verin. Hitler sonrası Almanya'nın cin­
sel krizi bile bugün dinleyenleri titretmeye yeter. Hitler'in mirası işte
budur. Yerlere göklere sığdıramadığı ırkının "kara kafalı" Türklerle
filan nasıl. . .
B u işler böyle işte. Kendini doğrulayan kehanetler d e aslında
kendini doğrulamamaktır. İddiana uyan verilerin hepsini art arda
sıralarsın ama uymayanları göz ardı edersin. Her şey bitip gerçek
resim ortaya çıktığında ise zaten sen orada değilsindir. Büyük sava­
şın en büyük yıkımını yaşayan şehirler Dresden'dir, Hamburg'dur,
Braunschweig'tir, Berlin'dir. Braunschweig'e, yalnızca 24 saatte 1 0
bin ton bomba yağdırılmıştır. Yalnızca İngiliz v e Amerikan hava
kuvvetleri tarafından Berlin'e atılan bomba miktarı yaklaşık 70 bin
tondur. 1 943 'te Gomora Operasyonu adı verilen hava saldırıları so­
nucu stratej ik sanayi tesislerinin bulunduğu Hamburg neredeyse ta­
mamen yok edilmiştir. Dresden'de 2 günlük bombardımandaki ölü

31
sayısı yüz binlercedir. Berlin'de galiplerin tecavüzüne uğrayan Al­
man kadınlarının sayısı en iyimser tahminle on binlercedir.
Savaş ekonomisini, sivil Almanların yaşadığı o dehşetli sefaleti
filan hiç anmaya bile gerek yok. İşin orası bütün Avrupa'da geçer­
liydi. Peki, Almanya'nın bütün bilimsel ve teknoloj ik birikiminin
ABD ve Rusya'ya akmış olmasına ne demeli ? Bugünkü dillere destan
Amerikan istihbaratının bel kemiğinin bu savaş sayesinde oluştu­
rulmuş olmasına ne demeli ? Rakipleri ABD ve Rusya'nın nükleer
silahlanmasını, bu savaşa borçlu olmasına ne demeli ?
Siz de Hitler'in bir dahi olduğunu düşünüyor musunuz ? Ülkesi­
nin bütün potansiyelini ideoloj ik saplantılarla ve bin yıllık bir im­
paratorluk kurma hevesiyle heba etmiş olması, size gerçekten dahice
görünüyor mu ?
Ama hikaye böyle son eriyor ve her şey biterken artık ortada Al­
man ordusu diye bir şey yok. Savaşta semiren Alman şirketlerinin
hepsi ilerleyen yıllarda en birinci Nazi karşıtı olacaklardır. Savaştan
önce Hitler'in peşinden coşkuyla giden Almanlar savaştan onlarca
yıl sonra dahi onun adını sadece tiksintiyle anacaklardır. Pek kıy­
metli kitabı tam 70 sene boyunca basılamayacaktır.
Şimdi tekrar Münih'teki Alman İşçi Partisi'nin merkezine dö­
nerken, büyük savaştan sonraki Almanya'nın bu feci akıbetini her
an akılda tutmak gerçekten de faydalı olacaktır. Çünkü geriye dönüp
baktığımızda bütün bir ol;ıylar dizisini görme şansına sahibiz ve bü­
yük resim görmeye çok meraklıysak büyük resim işte tam olarak ora­
dadır. Bölünmüş, yıkılmış, harap olmuş, milyonlarca vatandaşı yok
olmuş, bütün potansiyelleri yağmalanmış, bitik bir ülke.
Gerçekten zekice . . .

32
ADOLF'ÜN KİMLİGİ

Adolf Hitler, Alman İşçi Partisi'nin Münih'teki merkezine askeri


haber elemanı olarak gittiğinde, kafasında ne vardı bilmiyoruz ama
hem parti programından hem de orada tanıştığı Anton Drexler'den
oldukça etkilendiği açıktı.
Pek çok kaynak Hitler'in 1 9 1 9 Eylül ayında partiye üye olduğu,
nu ve partinin kurucu 6 üyesi dışında halen herhangi bir üye kaydı
yapılmadığını, böylece Alman İşçi Partisi'nin yedinci üyesinin Hit,
ler olduğunu iddia eder. Ancak Hitler'in parti kimliği 1 Ocak 1 920
tarihlidir ve sıra numarası da 5 5 5 'tir. Üye numaralarının 5 0 1 'den
başlatıldığını hatırladığımızda da Hitler'in partiye üye olan 54. Kişi
olduğunu görürüz. Aynı tarihli parti tutanaklarına göre Hitler'in ar,
kasından ise 1 0 üye daha geliyordu. Söylemeye gerek var mı bilmi,
yorum; bu 64 kişinin tamamı erkeklerden oluşuyordu. Çünkü kadın,
ların partide yeri yoktu.
Hitler partiye 1 2 Eylül 1 9 1 9'da katılmış olsa da yalnızca 64 üye,
li bir partide etkili olması çok zor olmayacaktır. Hitler, partinin
başkanı olan Karl Harrer ile Anton Drexler arasındaki gerginlikte
Drexler'i destekler. Bu tartışmaların sonucunda partinin başına 5
Ocak 1 920'de Drexler getirilmiş olur.

33
Another random document with
no related content on Scribd:
paljolla veellä niellä, ettei tavallista tietä saaren taitse aina saa
ohjatuksi. Silloin se lautan rikki ruhjoo noita louhikoita vastaan ja
katsokoot siinä silloin miehet eteensä, miten päänsä pärjäävät… Jo
siinä kerta oli minullekkin huonosti käyvä, kun teki saman tempun",
kertoi laskijamme.

Joki haaraupi näet kosken ylipuolella kahdeksi, niin että pienoinen


saari jää väliin. Eteläpuolista, perkattua, tasapohjaisempaa haaraa
lasketaan tukkilautat keväisin tulvan aikana. Toinen väylä on
päältäpäinkin jo sen näköinen, ettei siihen ole lautalla laskeminen:
hirmuista louhikkoa, jonka läpi koski ryöppyävinä kuohuina ja
pyörteinä mennä myllertää. —

Jälellä olevat kosket — Pakasen väärä, Huovisenkoski, Merikoski,


Uiskari, Venäjänkari ja Helsinki — eivät enään peloittavan pahoja
olleet. Mataluus niissä tahtoi pahinna haittana olla, vaan keinoteltiin
sitä niistäkin alas niinkuin jo monesta muusta sitä ennen.

Yhdentoista aikaan aamupäivällä saavuimme Iin Haminaan. Siellä


emme sen kauvempaa joutaneet viivyttelemään kuin että
laskumiehen maihin veimme. Sitten lähdimme loppumatkaa
soutelemaan. Aika olikin jo täpärällä, jos mieli joutua laivaan, kun oli
vielä penikulman taival Haminasta Iin Köyttään soudettavana ja
luulimme Pohjolan sivuuttavan Köytän jo kello 2:n tienoissa.
Pikimmältään vaan pistäysimme muutamassa talossa lyhintä tietä
tiedustamassa. Neuvon saatuamme tartuimme taasen airoihin
käsiksi. Ei joudettu edes palaa haukkaamaan, vaikka "kutsumus"
kyllä olisi tuntunut kovakin olevan, kun koko päivänä emme olleet
jumalan jyvää suuhun panneet.
XI. Iistä Ouluun.

Muuatta pientä Iijoen suuhaaraa soudettuamme hyvät matkat,


saavuimme meren rantaan.

Omituinen oli se tunne, joka valtasi meidät aavan meren selän


nähdessämme tuossa edessämme valkopäisinä jättiläisaaltoina
kuohuilevan. Vettä olimme kyllä paljonkin matkallamme nähneet,
mutta meri — se oli meille kaikille lapsuudesta asti niin tuttu, niin
omainen, että mielihyvällä sitä taasen tervehti pitkästä ajasta:
olimme meri-ilman lapsia. Tuntui muutoinkin siltä kuin nyt olisi tie
taasen ollut vapaana edessämme, kuin olisimme nyt taasen
päässeet muun maailman yhteyteen. Hyvästi olimme kyllä tuolla
vaarojen, korpien, koskien, järvien sekä sydänmaan yksinkertaisten
asukasten keskellä viihtyneet, niin edellisten kuin jälkimmäistenkin,
mutta "suuressa maailmassa" kasvanut, hän kaipaa vaihtelua,
monipuolisuutta, jota sydänmaan rauhalliset olot eivät voi ajan
pitkään tarjota. Tuommoinen kyltyminen ei kuitenkaan yksistään ollut
syynä meidän mielihyväntunteeseemme, vaan kentiesi
suuremmassa määrässä se alituisten ponnistusten ja
mielenjännityksen tuottama väsymys, joka alkoi jo meitä vaivata:
nythän kohta matkan vaivat loppuisivat, koti virkistävän levon
väsyneille matkamiehille tarjoaisi. Hauska oli kyllä ollut matkalle
lähteä, hauska siellä ollakkin, mutta hauskinta kentiesi kuitenkin oli,
kun kaikista sen vaivoista ja vastuksista sai nyt sanoa voitollisesti
suoriuneensa. —

Epäilyttää mieli hiukan, uskaltaakko lähteä tuonne ankaran tuulen


käsissä möyryävälle meren selälle pienoisella purrellamme.
Turvallisiksi olimme kyllä itsemme veneessämme tunteneet
pienemmillä vesillä, jopa ryöppyävillä koskillakin, mutta nyt tuntui se
niin kovin pieneltä, niin vähäpätöiseltä tuon vihaisen valtameren
sylissä. Ja sama paha onni, joka oli kiusannut meitä koko
loppumatkan, oli haittana nytkin ja vielä pahempana. Tuuli oli näet
ihan nokkavastanen ja niin ankara, ettei vene tahtonut soutamalla
ruveta ensinkään eteenpäin pakenemaan, vaikka kuinkakin olisimme
kiskoneet. Vedettiin kuitenkin vielä viimeisillä voimilla, vedettiin niin,
jotta laudat nauskuivat kahden voiman — vastustavan myrskyn ja
eteenpäin pakottavain aironvetojen — käsissä.

Kohtahan tämä kuitenkin loppuu, jos kovalle ottaakin aina


viimeiseen asti! kehoteltiin toisiaan ja hangattiin hiljalleen eteenpäin.

Kun pääsimme saarien suojaan, niin sitten se vähän helpotti. Tuuli


muutoinkin tuntui jo rupeavan tyyntymään. Epäilimme, että kunhan ei
vaan olisi laiva jo jättänyt ja niin ponnistettiin vielä minkä suinkin
jaksettiin. Kiirettä meidän ei kuitenkaan olisi tarvinnut pitää, sillä
perille päästyämme ei laivaa pitkiin aikoihin näkynyt, ei kuulunut.
Arvelimme jo, että se olisi mennyt sivu, joutamatta Röyttään
tavallista mutkaa tekemäänkään. Olimme näet kuulleet huhuttavan,
että laivalla pitäisi uuden kenraalikuvernöörin apulaisen palata
tarkastusmatkaltaan pohjoisesta. Ja herroilla — niillähän on aina
kiire matkoilla ollessaan.

Odottelimme tunnin toisensa perään. Aikaamme kuluttaaksemme


kävimme eräässä englantilaisessa höyrylaivassa ja muutamassa
suomalaisessa purjelaivassa, jotka lastasivat puutavaraa ulos
vietäväksi. Purjelaivan kapteenin kanssa juttelimme yhtä ja toista.
Kertoilimme retkestämmekin. Ihmetellen hänkin seikkailujamme
kuunteli ja matkamme pituutta arvaillen virkahti: "No sehän on
kerrassaan kuin kesäretki Englantiin".
Helpolta kyllä tuntui ajatellessa, että nyt se tuo paljon puhuttu
matkamme kaikkine vaiheineen kohta oli lopussa. Vatsa ei
kuitenkaan ollut tyytyväinen noihin mielihyvän tunteisiin. Mitäpä se
tunteista älyäisi, kaiken kun aikansa tarvitsee arkipäiväsempiin
toimiini Olimme kyllä aikoneet vasta laivalla oikein aimo puolisiksi
panna, mutta ei siinä muu auttanut kuin käydä vielä kerran käsiksi
noihin vanhoihin tuttuihin: leipään, voihin, kalaan ja hapanneeseen
piimään. Ja ihmeen hyvältä ne taas maistuivatkin puolen
vuorokauden paaston perästä, vaikka olimme luulleet niihin jo perin
kyltyneemme tuolla viisiviikkoisella tuttavuuden ajalla.

Jopa vihdoinkin näkyy tuolla laiva tulevaksi. Kaukaa sen savun jo


erottaa nyt kokonaan tyyntynellä meren pinnalla. Sitten kohoo
vähitellen näkyviin piippukin ja pian koko laiva. Mutta ei se tainnut
odottamamme ollakkaan, koska tuonne saaren taakse taas katosi…
Kiusaksi alkoi jo hiukan käydä koko odottaminen.

"Kun olisi myötänen, niin viisi me koko laivasta veisaisimme:


lasketeltaisiin omalla Täräyksellämme", jo muuan tuskauneena
virkahti.

Vaan tuossahan se viimeinkin "Pohjola" pyörtää saaren päitse


kaarevassa suunnassa lastaavia laivoja kohti. Muuan nykäys vaan
airoilla ja olemme sen luona…

Iloisesti tervehtii kapteeni meitä kuin vanhoja tuttuja, toivottaen


tervetulleiksi pitkältä matkaltamme.

Laivalla kaikki matkustajat keräytyvät uteliaina katsomaan noita


oudonnäköisiä tulijoita. Eräs vanhanpuoleinen herrakin toimittaa
vieressään olevalle uteliaalle rouvasihmiselle: "Kuuluvat olevan
turisteja, jotka ovat tehneet hyvin intresantin kesäretken". —
Kapteenilta kait hän oli jo ehtinyt sen tiedon saada.

Pian oli kapineemme laivaan nakatut ja vene laivan perään


köydellä kiinni sidottu; arveltiin sen sielläkin nyt toimeen tulevan.
Kone alkoi yksitoikkoisen jyskeensä ja niin lähti laiva kiitämään kohti
Oulua…

"Meillä on täällä korkeita vieraita", virkahti kapteeni kättä


tervehdykseksi puristettaessa.

Pian sen huomasimme itsekkin. Komeassa univormussa tuossa


laivan kannella käveli edes takasin vanhanpuoleinen, ryhdikäs
herrasmies, jonka arvasimme mainituksi kenraalikuvernöörin
apulaiseksi. Oli siinä joukko muitakin pyyleviä herrasmiehiä, jotka
lienevät "hänen ylhäisyytensä" seuraan kuuluneet. Huolimatta noista
ylhäisistä vieraista oli kuitenkin vähäksi aikaa yleinen huomio
kääntyneenä meidän puoleemme. Tuo hiukan niinkuin hiveli
omanarvontuntoamme. Jopa jotkut "hänen ylhäisyytensä"
seurueestakin näkivät hyväksi tulla puhelemaan kanssamme,
kyselemään matkastamme. Hyvin juttumme näyttivätkin heitä
huvittavan, heissäkin entisiä ylioppilasaikojen iloisia muistoja eleille
herättävän. —

Omituinen sattuma, että kohtasimme laivalla myöskin sen


herrasmiehen, joka menomatkallamme oli meitä puhutellut ja koko
retkeä vaan "bagatellinä" pitänyt. Ihmeisiinsä meni nyt hänkin, kun
seikkailujamme kuunteli. Ei hän sanonut uskoneensa, että tuo matka
niin perin vaikea olisi ja sittenkin silloin hiukan epäilleensä, tokko se
meillä suoriaisi. —
Omituiselta tuntui mielessä, lähetessämme Oulun tuttua satamaa.
Tuntui kuin olisi ollut tavattoman kauvan jo siitä, kun noilta
valkamoilta lähdimme, silloin iloisella mielellä ja hyvillä toiveilla. Nyt
oli kaikki koettuna. Paljon olimme nähneet, paljon nauttia saaneet,
mutta vaivan takana tuo kaikki oli ollut. Niin — empä luule liikoja
sanovani, jos tunnustankin, että tuskin yksikään meistä olisi halunnut
heti lähteä uudestaan moiselle retkelle; hauska se oli ollut kyllä
kaikkine seikkailuineen, mutta samalla perin rasittava ja vaikea.
Jonkun ajan kuluttua — sen kyllä arvasimme — nuo kaikki seikkailut
vaan hauskoilta näyttäisivät, niitä nautinnolla voisi muistella ja
muillekkin kertoa, mutta nyt ne olivat vielä liljan tuoreessa muistossa.
Ruumiskin vielä liijan tuntuvasti muistutti ylellisistä ponnistuksista,
pani tyytyväisyydellä ajattelemaan sitä lepoa, tyynempää
arkielämää, johonka nyt taasen pääsisimme. Niinhän on kaikkienkin
ponnistusten, kaikkien voitettujen vaikeuksien jälkeen, että
ensimmäinen tunne on mielihyvän sekaisen väsymyksen, levon
tarpeen. Sitten vasta, kun on jälleen virkistytty, tuntuu vaikeuden
voittaminen sitä mieluisammalta, sitä hyvältähipovammalta mielelle,
kuta suurempia ponnistuksia se on vaatinut. —

"Salmen" satamassa astuimme taasen omaan alukseemme,


soudellaksemme saarella olevaan huvilaan, josta olimme lähteneet.

Suhahtaen vastasi veneen keula rannan hietikkoon ja niin siis


päivää vaille viiden viikon kuluttua lähtöpäivästämme eli elokuun 7
päivänä "Täräyksemme" ainakin palasi lähtövalkamaansa, jota sen
ei liijoin kukaan ollut uskonut enään näkevän.

XII. Lopuksi.
Näin oli viisiviikkoinen veneretkemme nyt päättynyt.

Kaikkiaan oli matkaa karttunut hyvän joukon toistasataa


penikulmaa. Kymmenkuntaa jokea — niissä kaikkiaan kolmattasataa
koskea — ja noin kolmeakymmentä isompaa ja pienempää järveä
olimme kulkeneet. Kokonaista kaksikymmentä kertaa — milloin
pitemmälti, milloin lyhemmälti — olimme taivaltaneet venettä maata
myöten, pikku vetoja lukuun ottamatta. Ja melkein kolmannen osan
öistämme olimme viettäneet teltissä. — Jotain sitä jo tuommoisella
retkellä ehtii kokea!

Kalliiksi ei kesäretkemme pituteensa nähden tullut,


kuusikymmentä markkaa vaan mieheen. Ja siihen on luettuna
veneen hinta neljäkymmentä markkaa, laivamaksut mennen tullen
sekä kaikki yhteiset matkaostokset, niinkuin kahvipannut, kattilat,
matkaeväät y.m. Hevostaivallukset ne enimmän kukkarolle kuluksi
kävivät; muuten koetimme matkalla olla niin säästäväiset kuin
suinkin. — Huokea retki siis rahallisessa suhteessai, mutta niin
olimmekin itse "päivän kuorman ja helteen kantaneet". —

Seuraavana aamuna oli ensi työmme vetää vene maalle,


nähdäksemme ja tarkastellaksemme sitä sisältä ja päältä. Emme
olleet Paanajärveltä lähdettyä liijoin uskaltaneet sen pohjapuolta
silmäillä. Kovin olikin se kurjassa kunnossa: mieluummin olisi luullut
alipuolta turppaaksi kuin veneen pohjaksi, niin olivat kivet sen
pahanpilalle möyhentäneet. Ja siellä täällä näkyi vielä suuria arpia
molemmin puolin, muistomerkkeinä ankarimmista sysäyksistä kiviä
vastaan. Monta täräystä oli todellakin "Täräysparkamme" saanut
osakseen, monta kovaa kolausta kokea.

Semmoinen oli veneen ulkopuoli. Paljon paremmin ei ollut laita


sisäpuolenkaan: useimmat pohjalaudat halki, kaaret jokainen —
lukuun ottamatta siestimiä — poikki useammasta kohden, muutamat
kolmesta neljästäkin. Eipä ihme, että vene olikin ruvennut
pahallaisesti vuotamaan loppumatkalla. Muuttunut oli se koko
muodoltaankin, rumaksi levetä lätistynyt, kun poikkinaiset kaaret
eivät laitoja enään oikein tukeneet. Ihme vaan että sillä ehein nahoin
olimme viimeisetkin kovat kosket päässeet! Saimme todella kiittää
sen lujuutta siitä, ettemme ainakaan sille retkelle ijäksi jääneet, kuten
ennen lähtöämme oli meille ennusteltu. Mutta niinkuin tässä
matoisessa maailmassa tavallisesti käypi, kiittämättömyyden se sai
"Täräyskin" palkakseen kaikista hyvistä töistään ja vaivoistaan: se
tuomittiin käytäntöön kelpaamattomaksi. Kokalleen se sai jäädä
siihen rannalle keuvottamaan päivän paahdettavaksi. Pian kait sen
kylissä ammottavat raot irvistelivät tämän maailman nurjuutta. Ja niin
siitä "Täräyksestäkin" tuli siis lopuksi "irvikuva menneestä
komeudesta". —

Sen päivän vierailimme vielä yksissä Oulussa, vaan seuraavana


aamuna puristettiin kättä erojaisiksi ja — niin hajauttiin kukin omille
elomailleen, ei kuitenkaan ijäksi, vaan piakkoinkin jo taasen
tapautuaksemme pääkaupungissa, siellä muistellaksemme
seikkailujamme ja niistä yhdessä vielä monet ilot pitääksemme.

Kahdenkymmenen vuoden päästä tuon retkemme uudistamme,


niin sovittiin erotessa. Silloin emme kuitenkaan aijo koskia koluta,
vaan viiletellä vapaampia väyliä, "ilmojen kautta, lintujen tietä",
ilmalaivalla näet, jonka insinöörimme lupasi erittäin tuota retkeä
varten "konstrueerata". Ja peukaloa sitä oikein pistettiin "sen asian
päälle", niin jotta kyllä kait se lupaus on pidettävä. Silloin siis voin
luvata lukijoille juttelevani hiukan oloista ja matkustuksista
yläilmoissakin, jos nimittäin ensinkin nämät juttuni ovat heitä
huvittaneet.
*** END OF THE PROJECT GUTENBERG EBOOK VENEELLÄ
POIKKI SUOMENNIEMEN ***

Updated editions will replace the previous one—the old editions will
be renamed.

Creating the works from print editions not protected by U.S.


copyright law means that no one owns a United States copyright in
these works, so the Foundation (and you!) can copy and distribute it
in the United States without permission and without paying copyright
royalties. Special rules, set forth in the General Terms of Use part of
this license, apply to copying and distributing Project Gutenberg™
electronic works to protect the PROJECT GUTENBERG™ concept
and trademark. Project Gutenberg is a registered trademark, and
may not be used if you charge for an eBook, except by following the
terms of the trademark license, including paying royalties for use of
the Project Gutenberg trademark. If you do not charge anything for
copies of this eBook, complying with the trademark license is very
easy. You may use this eBook for nearly any purpose such as
creation of derivative works, reports, performances and research.
Project Gutenberg eBooks may be modified and printed and given
away—you may do practically ANYTHING in the United States with
eBooks not protected by U.S. copyright law. Redistribution is subject
to the trademark license, especially commercial redistribution.

START: FULL LICENSE


THE FULL PROJECT GUTENBERG LICENSE
PLEASE READ THIS BEFORE YOU DISTRIBUTE OR USE THIS WORK

To protect the Project Gutenberg™ mission of promoting the free


distribution of electronic works, by using or distributing this work (or
any other work associated in any way with the phrase “Project
Gutenberg”), you agree to comply with all the terms of the Full
Project Gutenberg™ License available with this file or online at
www.gutenberg.org/license.

Section 1. General Terms of Use and


Redistributing Project Gutenberg™
electronic works
1.A. By reading or using any part of this Project Gutenberg™
electronic work, you indicate that you have read, understand, agree
to and accept all the terms of this license and intellectual property
(trademark/copyright) agreement. If you do not agree to abide by all
the terms of this agreement, you must cease using and return or
destroy all copies of Project Gutenberg™ electronic works in your
possession. If you paid a fee for obtaining a copy of or access to a
Project Gutenberg™ electronic work and you do not agree to be
bound by the terms of this agreement, you may obtain a refund from
the person or entity to whom you paid the fee as set forth in
paragraph 1.E.8.

1.B. “Project Gutenberg” is a registered trademark. It may only be


used on or associated in any way with an electronic work by people
who agree to be bound by the terms of this agreement. There are a
few things that you can do with most Project Gutenberg™ electronic
works even without complying with the full terms of this agreement.
See paragraph 1.C below. There are a lot of things you can do with
Project Gutenberg™ electronic works if you follow the terms of this
agreement and help preserve free future access to Project
Gutenberg™ electronic works. See paragraph 1.E below.
1.C. The Project Gutenberg Literary Archive Foundation (“the
Foundation” or PGLAF), owns a compilation copyright in the
collection of Project Gutenberg™ electronic works. Nearly all the
individual works in the collection are in the public domain in the
United States. If an individual work is unprotected by copyright law in
the United States and you are located in the United States, we do
not claim a right to prevent you from copying, distributing,
performing, displaying or creating derivative works based on the
work as long as all references to Project Gutenberg are removed. Of
course, we hope that you will support the Project Gutenberg™
mission of promoting free access to electronic works by freely
sharing Project Gutenberg™ works in compliance with the terms of
this agreement for keeping the Project Gutenberg™ name
associated with the work. You can easily comply with the terms of
this agreement by keeping this work in the same format with its
attached full Project Gutenberg™ License when you share it without
charge with others.

1.D. The copyright laws of the place where you are located also
govern what you can do with this work. Copyright laws in most
countries are in a constant state of change. If you are outside the
United States, check the laws of your country in addition to the terms
of this agreement before downloading, copying, displaying,
performing, distributing or creating derivative works based on this
work or any other Project Gutenberg™ work. The Foundation makes
no representations concerning the copyright status of any work in
any country other than the United States.

1.E. Unless you have removed all references to Project Gutenberg:

1.E.1. The following sentence, with active links to, or other


immediate access to, the full Project Gutenberg™ License must
appear prominently whenever any copy of a Project Gutenberg™
work (any work on which the phrase “Project Gutenberg” appears, or
with which the phrase “Project Gutenberg” is associated) is
accessed, displayed, performed, viewed, copied or distributed:
This eBook is for the use of anyone anywhere in the United
States and most other parts of the world at no cost and with
almost no restrictions whatsoever. You may copy it, give it away
or re-use it under the terms of the Project Gutenberg License
included with this eBook or online at www.gutenberg.org. If you
are not located in the United States, you will have to check the
laws of the country where you are located before using this
eBook.

1.E.2. If an individual Project Gutenberg™ electronic work is derived


from texts not protected by U.S. copyright law (does not contain a
notice indicating that it is posted with permission of the copyright
holder), the work can be copied and distributed to anyone in the
United States without paying any fees or charges. If you are
redistributing or providing access to a work with the phrase “Project
Gutenberg” associated with or appearing on the work, you must
comply either with the requirements of paragraphs 1.E.1 through
1.E.7 or obtain permission for the use of the work and the Project
Gutenberg™ trademark as set forth in paragraphs 1.E.8 or 1.E.9.

1.E.3. If an individual Project Gutenberg™ electronic work is posted


with the permission of the copyright holder, your use and distribution
must comply with both paragraphs 1.E.1 through 1.E.7 and any
additional terms imposed by the copyright holder. Additional terms
will be linked to the Project Gutenberg™ License for all works posted
with the permission of the copyright holder found at the beginning of
this work.

1.E.4. Do not unlink or detach or remove the full Project


Gutenberg™ License terms from this work, or any files containing a
part of this work or any other work associated with Project
Gutenberg™.

1.E.5. Do not copy, display, perform, distribute or redistribute this


electronic work, or any part of this electronic work, without
prominently displaying the sentence set forth in paragraph 1.E.1 with
active links or immediate access to the full terms of the Project
Gutenberg™ License.
1.E.6. You may convert to and distribute this work in any binary,
compressed, marked up, nonproprietary or proprietary form,
including any word processing or hypertext form. However, if you
provide access to or distribute copies of a Project Gutenberg™ work
in a format other than “Plain Vanilla ASCII” or other format used in
the official version posted on the official Project Gutenberg™ website
(www.gutenberg.org), you must, at no additional cost, fee or expense
to the user, provide a copy, a means of exporting a copy, or a means
of obtaining a copy upon request, of the work in its original “Plain
Vanilla ASCII” or other form. Any alternate format must include the
full Project Gutenberg™ License as specified in paragraph 1.E.1.

1.E.7. Do not charge a fee for access to, viewing, displaying,


performing, copying or distributing any Project Gutenberg™ works
unless you comply with paragraph 1.E.8 or 1.E.9.

1.E.8. You may charge a reasonable fee for copies of or providing


access to or distributing Project Gutenberg™ electronic works
provided that:

• You pay a royalty fee of 20% of the gross profits you derive from
the use of Project Gutenberg™ works calculated using the
method you already use to calculate your applicable taxes. The
fee is owed to the owner of the Project Gutenberg™ trademark,
but he has agreed to donate royalties under this paragraph to
the Project Gutenberg Literary Archive Foundation. Royalty
payments must be paid within 60 days following each date on
which you prepare (or are legally required to prepare) your
periodic tax returns. Royalty payments should be clearly marked
as such and sent to the Project Gutenberg Literary Archive
Foundation at the address specified in Section 4, “Information
about donations to the Project Gutenberg Literary Archive
Foundation.”

• You provide a full refund of any money paid by a user who


notifies you in writing (or by e-mail) within 30 days of receipt that
s/he does not agree to the terms of the full Project Gutenberg™
License. You must require such a user to return or destroy all
copies of the works possessed in a physical medium and
discontinue all use of and all access to other copies of Project
Gutenberg™ works.

• You provide, in accordance with paragraph 1.F.3, a full refund of


any money paid for a work or a replacement copy, if a defect in
the electronic work is discovered and reported to you within 90
days of receipt of the work.

• You comply with all other terms of this agreement for free
distribution of Project Gutenberg™ works.

1.E.9. If you wish to charge a fee or distribute a Project Gutenberg™


electronic work or group of works on different terms than are set
forth in this agreement, you must obtain permission in writing from
the Project Gutenberg Literary Archive Foundation, the manager of
the Project Gutenberg™ trademark. Contact the Foundation as set
forth in Section 3 below.

1.F.

1.F.1. Project Gutenberg volunteers and employees expend


considerable effort to identify, do copyright research on, transcribe
and proofread works not protected by U.S. copyright law in creating
the Project Gutenberg™ collection. Despite these efforts, Project
Gutenberg™ electronic works, and the medium on which they may
be stored, may contain “Defects,” such as, but not limited to,
incomplete, inaccurate or corrupt data, transcription errors, a
copyright or other intellectual property infringement, a defective or
damaged disk or other medium, a computer virus, or computer
codes that damage or cannot be read by your equipment.

1.F.2. LIMITED WARRANTY, DISCLAIMER OF DAMAGES - Except


for the “Right of Replacement or Refund” described in paragraph
1.F.3, the Project Gutenberg Literary Archive Foundation, the owner
of the Project Gutenberg™ trademark, and any other party
distributing a Project Gutenberg™ electronic work under this
agreement, disclaim all liability to you for damages, costs and
expenses, including legal fees. YOU AGREE THAT YOU HAVE NO
REMEDIES FOR NEGLIGENCE, STRICT LIABILITY, BREACH OF
WARRANTY OR BREACH OF CONTRACT EXCEPT THOSE
PROVIDED IN PARAGRAPH 1.F.3. YOU AGREE THAT THE
FOUNDATION, THE TRADEMARK OWNER, AND ANY
DISTRIBUTOR UNDER THIS AGREEMENT WILL NOT BE LIABLE
TO YOU FOR ACTUAL, DIRECT, INDIRECT, CONSEQUENTIAL,
PUNITIVE OR INCIDENTAL DAMAGES EVEN IF YOU GIVE
NOTICE OF THE POSSIBILITY OF SUCH DAMAGE.

1.F.3. LIMITED RIGHT OF REPLACEMENT OR REFUND - If you


discover a defect in this electronic work within 90 days of receiving it,
you can receive a refund of the money (if any) you paid for it by
sending a written explanation to the person you received the work
from. If you received the work on a physical medium, you must
return the medium with your written explanation. The person or entity
that provided you with the defective work may elect to provide a
replacement copy in lieu of a refund. If you received the work
electronically, the person or entity providing it to you may choose to
give you a second opportunity to receive the work electronically in
lieu of a refund. If the second copy is also defective, you may
demand a refund in writing without further opportunities to fix the
problem.

1.F.4. Except for the limited right of replacement or refund set forth in
paragraph 1.F.3, this work is provided to you ‘AS-IS’, WITH NO
OTHER WARRANTIES OF ANY KIND, EXPRESS OR IMPLIED,
INCLUDING BUT NOT LIMITED TO WARRANTIES OF
MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR ANY PURPOSE.

1.F.5. Some states do not allow disclaimers of certain implied


warranties or the exclusion or limitation of certain types of damages.
If any disclaimer or limitation set forth in this agreement violates the
law of the state applicable to this agreement, the agreement shall be
interpreted to make the maximum disclaimer or limitation permitted
by the applicable state law. The invalidity or unenforceability of any
provision of this agreement shall not void the remaining provisions.

1.F.6. INDEMNITY - You agree to indemnify and hold the


Foundation, the trademark owner, any agent or employee of the
Foundation, anyone providing copies of Project Gutenberg™
electronic works in accordance with this agreement, and any
volunteers associated with the production, promotion and distribution
of Project Gutenberg™ electronic works, harmless from all liability,
costs and expenses, including legal fees, that arise directly or
indirectly from any of the following which you do or cause to occur:
(a) distribution of this or any Project Gutenberg™ work, (b)
alteration, modification, or additions or deletions to any Project
Gutenberg™ work, and (c) any Defect you cause.

Section 2. Information about the Mission of


Project Gutenberg™
Project Gutenberg™ is synonymous with the free distribution of
electronic works in formats readable by the widest variety of
computers including obsolete, old, middle-aged and new computers.
It exists because of the efforts of hundreds of volunteers and
donations from people in all walks of life.

Volunteers and financial support to provide volunteers with the


assistance they need are critical to reaching Project Gutenberg™’s
goals and ensuring that the Project Gutenberg™ collection will
remain freely available for generations to come. In 2001, the Project
Gutenberg Literary Archive Foundation was created to provide a
secure and permanent future for Project Gutenberg™ and future
generations. To learn more about the Project Gutenberg Literary
Archive Foundation and how your efforts and donations can help,
see Sections 3 and 4 and the Foundation information page at
www.gutenberg.org.
Section 3. Information about the Project
Gutenberg Literary Archive Foundation
The Project Gutenberg Literary Archive Foundation is a non-profit
501(c)(3) educational corporation organized under the laws of the
state of Mississippi and granted tax exempt status by the Internal
Revenue Service. The Foundation’s EIN or federal tax identification
number is 64-6221541. Contributions to the Project Gutenberg
Literary Archive Foundation are tax deductible to the full extent
permitted by U.S. federal laws and your state’s laws.

The Foundation’s business office is located at 809 North 1500 West,


Salt Lake City, UT 84116, (801) 596-1887. Email contact links and up
to date contact information can be found at the Foundation’s website
and official page at www.gutenberg.org/contact

Section 4. Information about Donations to


the Project Gutenberg Literary Archive
Foundation
Project Gutenberg™ depends upon and cannot survive without
widespread public support and donations to carry out its mission of
increasing the number of public domain and licensed works that can
be freely distributed in machine-readable form accessible by the
widest array of equipment including outdated equipment. Many small
donations ($1 to $5,000) are particularly important to maintaining tax
exempt status with the IRS.

The Foundation is committed to complying with the laws regulating


charities and charitable donations in all 50 states of the United
States. Compliance requirements are not uniform and it takes a
considerable effort, much paperwork and many fees to meet and
keep up with these requirements. We do not solicit donations in
locations where we have not received written confirmation of
compliance. To SEND DONATIONS or determine the status of
compliance for any particular state visit www.gutenberg.org/donate.

While we cannot and do not solicit contributions from states where


we have not met the solicitation requirements, we know of no
prohibition against accepting unsolicited donations from donors in
such states who approach us with offers to donate.

International donations are gratefully accepted, but we cannot make


any statements concerning tax treatment of donations received from
outside the United States. U.S. laws alone swamp our small staff.

Please check the Project Gutenberg web pages for current donation
methods and addresses. Donations are accepted in a number of
other ways including checks, online payments and credit card
donations. To donate, please visit: www.gutenberg.org/donate.

Section 5. General Information About Project


Gutenberg™ electronic works
Professor Michael S. Hart was the originator of the Project
Gutenberg™ concept of a library of electronic works that could be
freely shared with anyone. For forty years, he produced and
distributed Project Gutenberg™ eBooks with only a loose network of
volunteer support.

Project Gutenberg™ eBooks are often created from several printed


editions, all of which are confirmed as not protected by copyright in
the U.S. unless a copyright notice is included. Thus, we do not
necessarily keep eBooks in compliance with any particular paper
edition.

Most people start at our website which has the main PG search
facility: www.gutenberg.org.

This website includes information about Project Gutenberg™,


including how to make donations to the Project Gutenberg Literary
Archive Foundation, how to help produce our new eBooks, and how
to subscribe to our email newsletter to hear about new eBooks.

You might also like