Professional Documents
Culture Documents
Sinemada Zaman Yolculuğu 1st Edition Gökçen Ardıç Full Chapter Download PDF
Sinemada Zaman Yolculuğu 1st Edition Gökçen Ardıç Full Chapter Download PDF
Gökçen Ard■ç
Visit to download the full and correct content document:
https://ebookstep.com/product/sinemada-zaman-yolculugu-1st-edition-gokcen-ardic/
More products digital (pdf, epub, mobi) instant
download maybe you interests ...
https://ebookstep.com/product/pratique-grammaire-b1-1st-edition-
evelyne-sirejols/
https://ebookstep.com/product/guzel-seyler-zaman-alir-1st-
edition-seda-eroglu/
https://ebookstep.com/product/zaman-kaybolmaz-3rd-edition-ilber-
ortayli/
https://ebookstep.com/product/a-medida-b1-guia-didactica-1st-
edition-anaya/
Teori Arsitektur Zaman Modern Ashadi
https://ebookstep.com/product/teori-arsitektur-zaman-modern-
ashadi/
https://ebookstep.com/product/varlik-ve-zaman-4th-edition-martin-
heidegger/
https://ebookstep.com/product/zaman-donguleri-kuantum-evreninin-
olaganustu-macerasi-1st-edition-roger-penrose/
https://ebookstep.com/product/lo-straniero-a2-b1-primi-
racconti-1st-edition-marco-dominici/
https://ebookstep.com/product/l-eredita-b1-b2-primi-racconti-1st-
edition-luisa-brisi/
Sinemada
Zaman Yolculuğu
Aınerikaıı Sineması
Gökçen Ardıç
-$/
SALYANGOZ
YAYINLARI
Salyangoz Yayınları: 94
Gökçen Ardıç
Gın Tiire
Edit�r: Srr�üt ç,1kır
Kapak.., Mizanpaj: Mtrt Mr.-iç
©Bu kiı;ıbın yayın h.lkhn, Sıdy.uıgo:ı: Bımn Y,,yır. 0-.ığ. tleti.şim S ist- Org:- S::ıo.
ve Tk. lıd. .5ri'1\C o:tiuir. 2<ll4
1. Basını: Şubat 20 l 6
!SBN: 978-605-5894-06-5
Saly•ngoz Yayınlan
Ycni:köy �- Köybaşı Cı<l. ICrıiba�ı Sok. Nô: l. Sarıyer/ ISTANBUL
Ttl: (2l2):;ô6QjQ4 F"': (Z12) J�G0305
İÇİNDEKİLER
Önsöz .. ............................................................................... g
Giriş. . ..... ..... il
1960'lı Yıllardan Günümüze . ... ..... ... .......... .............. ...... ...... 89
Bibliyografya .. .......... 1 9 5
ÖNSÖZ
Zaman yolculuğu, ilk bakışta sadece bir öykü öğesi olarak görülebilir.
yemden gözden geçirmekle birl ikte, zaman yolculuğu konusunu ele almam
da bu anlamda son derece doğal bir sonuç olarak ortaya çıktı. Diğer ta
bir ürünü olduğu için, bilim kurgu filmlerine yönelmek fikri ortaya çıko.
Bütün bunların yam sıra, bilim kurgu filmlerinin büyük bir çoğunluğu
ğu konusunu incelikle işleyen ilk film 1960 yılında yapıldığı için, seçilen
filmler de tarihsel olarak 1960 yılından 2010 yılına dek yapılan filmlerle
tarihinden söz eden kitapların zaman yolculuğuna detaylı bir biçimde yer
konusunun bilim kurgu türü içinde ele alınmasının iki temel sebebi var, İlk
konusu, ilk olarak ciddi bir biçimde, günümüzün klasik olarak kabul ettiği
H. G. Wells'in ünlü romanı The Time Machine'de kendisine yer buldu. Böy
ceği hakkında açıklamalar yapmaya çabalamak bilim kurgu türü için olduk
ça normal. İkinci temel neden ise, daha çok pratik bir bilimsel kaygıdan
leniyor.
özet bir giriş gerekliydi. Felsefe alanında bulunan farklı kavramlar ise, fızik
ortaya koymak için sunuldu. Bu arka plan bilgisi, bize zaman yolculuğu ko
gibi. 1960 yılı The Time Machine adlı romanın sinemaya uyarlandığı yıl olma
sı nedeniyle sembolik bir önem taşıyor. Bu yüzden, sinema ve Amerikan
1960 yılından 2010'a kadar olan elli yıllık dönemi göz önünde bulundura
"Bilim kurgu fantastik yaZf11ın bir formu olup, rasyonel ve ger[Ckçi şartlarda,
bizimkinden dahafarklı olan birgelecek zamanı ve revrryi betimlemrye çalışu: Bunun
la beraberyaz;ldığı zamana ilişkin birfarkında/ık gösterir ve günümüz.deki toplum
hakkında, maddi vepsikolojik rylemleri gb'zden getir ip bunun üz.erinde elde edilebile
cekyeni teknolojileri keşfetmrye çalışarak, dolqylı olarak bir açıklama sunar. Bu top
lumdayer alan, gelea:ğeyiinelik b'ngbri
' ilen etkinliklereya da olqylara ek olarak ileriye
yb'nelik her tür değişiklik, bilimsel vıya başka şekillerde hesaplanmış ve düşünülmüş
htramlarda kendi temellerineyer bulacaklardır._ Bilim kurguyaz.arlan kendi ilginç ve
düşsel evrenlenni
· , O'ngb'rdüklen· her türlü kavramdan elde edilen çıkanmlan tümüyle
dikkate alarak, yeni düşünceleri sınamak üz.ere kullanacaklardır."
pey, 2005: 13-14) Aslında bu deyiş Darko Suvin'e aittir. (Suvin, 1979: 63-
84) Bu deyişe göre bilim kurgunun, bilginin "hali hazırda doğru olmayan"
olarak bilinen ama doğruya da benzeyen ve tam anlamıyla olasılık dışı ol
mayan farklı bir parçası olduğu ileri sürülür. Bu da demektir ki, herhangi
bir bilim kurgu eseri okuyor ya da izliyorken ilk önce onun novumlannın1
1 Novum: Anlanda beliren yeni şeyler ve bilgiler. Buna "anları içi gerçeklik" de denilebilir.
Sinemada Zaman Yol=lugu \ 17
ya da egemenliği aracılığıyla bir tür olarak bilim kurguyu farklı kılar ve ona
değer kazandırır. (Broderick, 2005: 31, Suvin'den 1979: 63) Bilim kurgu
yazarları, yeni olası evrenler, farklı ulaşım araçları ve diğer teknolojik ilerle
duyumsanması gerektiğidir.
Bilim kurgu ayrıca özü itibariyle bir "yüksek bilgı" türü olarak şekil
nebilir: Bir yazarın ürettiği, öngörülemeyen ve yeri başka bir şeyle doldu
rine uygun başka bir sözcük/kavram eklemekte başarılı olamaz. İlk kez
157)
"Bilim kurgu, bilginin den'n hir biçinıde teknik ve endüstrfyel üretim, tüketim
ka!d�if,1 bir kültürdeki öykü anlatım biçimidir. Bilim kurgunun, (i) memzi stra!f!/ileti
kesin iincelikleri ı!Jigulamast ve iiznf!yİ nesneye tercih ediyor olması tipik ôzellıkleıidir."
2 Metonimi ve mecaz birbirlerinden tamaınen farklı olgulardır. Metonimlde bir variık dl
ğerinin yerine geçmektedir. (Fass, 1988: 177) Örneğin, ınetoninıi cümle içinde bulunur:
�Çayrianlık kaynıyor:' (yani çaydanlıkcakl su) Oysa�u cümlelerde; ''Araba benzini içiyor."
ya da "Gözleri parlak birer mücevherdi." benzetmecl anlambillınsel blr llişki bulunmak
tadır. (yJni araba lle içmek ve gjjz ile mücevher arasında) Taktik ve strateji terimleri ço
ğunlukla kafa karıştırmakcadır. Strateji genel bir planken, taktikler blr nesnellik kazan
mak içln kullanılan gerçek anlamlardır. Bu da karmaşık işlemsel örnekler, eylem ve karar
vermeyi lçerir ki, böylece raktlksel uygulamaya geçllebllsin. Bu terimler a�keri ternıinoloji
kaynaklı olmalarma karşın sanat işlerini yazan yazarlar da blhün içinde kesin blr amaca
ulaşabilmek lçin somut uygulamalar kullanmaktadırlar.
4 Korku ve fantezi gibi, eleştirmenler tarafindan çok fazla saygı görmeyen ancak lıleyici
201 Gökçen Ardıç
topluluğu çok katı olmadığından bu iki tür arasındaki gerilim çok güçlü
olmayabilir)
tür benzetmeci stratq'tJe hizmet. eder. Bu da demektir ki, bilim kurgu bir
şiir, bir figür ya da duruş olarak bir şeyin bir başka şey için yabancılaştırıl
çünkü şiir hem stratejik olarak hem de taktiksel anlamda benzetmeci bir
hala deneysel dünya ile bağlantıları bulunur. Örneğin, bilim kurgu roma
ama bir yönüyle tüm bunlar mantıksal ve halen gerçekle bağlantılı görü
oluşması gibi) Ayrıca bir bilim kurgu eserinde insan ırkının ilerlemesi de
algılarken aynca kendi kendine şöyle demeli: "Evet, büyük olasılıkla ger
şema, 'güzel yazının' vurgusuzluğa eşlik edişi ve tanımlama" gibi yeni kav-
Taklit yazarın deneysel, gerçekçi ve günlük dünyasının içinde harekete geçirildiği bir öykü
nün parçasıdır.
Sinemada Zaman Yolculuğu j 2 l
Önemli olan nokta şudur: Bilim kurgu (ve özellikle de fantezi) böylesi
büyük bir mega-metne şekil veriyor. Önceden var olmayan bu mega
metin yaratılmıştır. Buna karşın üretilen mega-metin son derece büyük
bir ciddiyetle ele alınır ve inanılmaz bir ölçüde detaylandırılabilir. Ancak
bu durumda da anlama öğesi yok edilir ve okunabilirlik de beraberinde
yok olur. Buna karşılık, bir bilim kurgu yazarı eserine birçok yeni ayrıntılı
bilgiler ekler ve bu da gösterimse! kodun çökmesine neden olur. Mega
metin içinde oluşturulan dünyalar ranki gerçekten varmış gibi ele alınmak
tadır. Ancak aradaki fark, bu dünyaların her zaman açıklamalara gereksi
nim duymasıdır, çünkü bunlar alışılmışın dışındadır. Böylece, bu "sürekli
açıklama gerekliliği" bağlamında yazarlarla karşılaştırıldığında film yapım
cılarının çok daha zorlu bir görev üstlendikleri söylenebilir. Yeni bir nesne
çok iyi bir şekilde görselleştirilebilir, ama sıra o nesneyi anlamlandırmaya
geldiğinde sorun başlar. Nesnenin öykü içindeki bağının anlaşılabilir ol
ması gerekir. Bir senaryo yazarı ya da bir film yapımcısının bütün bunları
gerçekleştirmek için ancak birkaç replik kadar az bir zamanı bulunur.
22. i Gökr,.rnı Ardıç
Star Warı ve Star Tre.i?. severlerin (frekkyler) kurmuş olduğu kulüpleri, Ter
ise bC'lirgin bir biçimde, özne yerine nesneye odaklanırlar. Bu ifade bilim
gücüne akla yatkın bir şekil vf'..rınesi için k;1ynak olarak seçer. Ayrıca altı
çizilmesi gereken bir diğer durum da, birçok bilim kurgu yazarının, daha
6 Örneğin bilim kur&ı.ı öyküleri içeren ilk önemli dergi (Şaşırtan Bilim Kurgu Öyküleri)
bilim ve yeni teknolojiler� ilgi duyanlar için }"'.ı.yınlanan bir jurnal olarak işe b3şlamışur.
Bir diğer örnek ise; Cari Sagan hem linlli bir gökbilimci hem de bir nıman yazandır ve
Sinemada Zaman Yolcult(ğu i
lumda açık bir biçimde gözlemlenebilir8• Yapılan ilk l'eroıinator filmi bir öz
neden yön değiştirıne örneği olarak da gösterilebilir. Terpn'nator'tn Ö?:nelliği
robot T-800'ün dı�sal bir sunumuna yer vermektedir. (Yani biz T--SOO'üıı
ya da algılan?.9
.da birleştirilmi� bir rür değildir ve bu nedenle baz_ı kuranıcılar bili.tn kur
guyu bir tJıod olarak göz önüne almayı t1vsiye eder. Bu iki kaı:akter!scik
genellikle rom:mlarında yer al.·m yeni nesneleri bilim cemiretinden arkadaşlarıyla tanışır.
7 Bir anları ya da dramatik sanac eserindeki (roman, oyun ya da film gibi) bir kişinin sunu
mu karakteri meyı:lana getirir. Bir filmde bu bölüm bir aktör tarafından canlandırılır. Di
ğer tarafı an, mise-eıı-sct:ne teriminin altmchı "salır"eye kcymak" ya da dekor, ışık, koStüm
ve tlgürle-rin davran�larını da iç:eren "görsel temayı" anlamak�ayız. Film bilımciler bu te
rimi film ç:erç:evesiııde görünen şeylerin yönemıcııin kontrolünde ulan kısmını belirnnek
ir;:in kullanır. (Bonlwdl &1hompson, 2008: 112)
9 Temel olarak, özne bir oluş olarak kendi öznel tecrübelerine, öznel bilinç:liliğe ya da bir
başka varlıkla (ya da nesne�r!e) girdiği bir ilişkiye sahiptir. Nesne ise, biziı:n deneye dayalı
aklımızın içeriği olabilecek başka bir olgudur. Bu nedenle, özne bir gözlemleyici ve nesne
ise g51.lemlenen biı' şeydir. Her iki kavram da l>irhirleriyle ilişkilidir. Bilim kurgu genel
likle öykünün bu öznel kısmı ya da mise-en-sd:ne üzerinde durur. Örııeğirı, bir zaman
makinesi ya da uzay gemisinin detaylı bir tanımı yani yeni ve bilinmeyen bir şey ile.
24 ( Gökçen Ardıç
kurgu bir türiin içine çok kolay bir biçimde düşüveren bir moddur" (Aldiss
Jameson da şu ifadeyi eklemektedir: "Bu mod, ayartıcı bir şey gibi ayak
diremekte ve tüm tarih dönemlerinden bir anlatım modu olarak geçip git
hatta gelecekle ilgili takıntılar, insan ırkının inanılmaz gelişimi ile ilgili ön
toplum bilim kurgunun bir tür olarak var olmasına ya da ortaya çıkmasına
izin verir. Farklı bir düzlemdeki yorum göstermektedir ki, bir mod olarak
tografık türlere de el atmıştır. Kanşık tür filmlere örnek olarak; Back to the
Future serisi hem komedi hem de bilim kurgu ve zaman yolculuğu türle
rindendir, Time TraııcUer's Wife ise hem romantik hem drama hem de bilim
Dönemler ve Yönelimler
hur C. Clarke) bilim kurgunun izlerini çok daha geriye götürerek, Gılgameş
Destanı ve Homeros'un Odissea adlı eserinde sürerler. Bazı kuramcılar ise,
27) Ancak daha çok tematik ve tarihsel olarak, bir 'ön bilim kurgudan' söz
etmek daha yerinde olur. Bu anlamda, söze İngiliz yazar Mary Shelley'nin
SinemadaZamanYolculuğu 1 25
Hem sinemanın hem de edebiyatın bakış açısına göre, bilim kurgu açı
sından önemli olaylar on dokuzuncu yüzyılın son yirmi yılında meydana
gelmiştir. Türün ismi henüz var olmadığı halde, H. G. Wells'in romanı The
Time Madıine (1895) ve Fransız illüzyonist Georges Mi:lies'ın sessiz filmi
La V'!)lage danJ/a Lune, (.4 Trip to the Moon, Aya Yokuluk, 1902) bilim kur
gunun sinematografık ve yazınsal alanlardaki sembolik ve gerçek başlan
gıçları olarak göz önünde bulundurulabilir. (Geraghty, 2009: 1) Özellikle
We1ls'in romanı zaman yolculuğu konusu üzerine yazılnuştı ve dönemin
toplumuna ilişkin eleştirel bir bakış açısına sahipti. Diğer taraftan Mi:lies'ın
on dört dakikalık sessiz filmi daha çok, hem Jules Verne'in F'rom the Eatth
to theMoon (Aya Yolculuk1 1865) hem de H. G. Wells'in FirstMenin theMoon
(Aydaki İ lk Adamlar, 1901) adlı eserlerinin parodisini yapar. Film, sinema
nın henüz başladığı yıllarda izleyiciliğin zevki ve eğlencesi için oynatılır. Bu
komedi unsuru yaratma amacı, aya gönderilen roketin inişi sahnesinde,
roketin Ay'ın ''yüzüne" ve tam da gözüne çarptığı bölümde görülür. Fil
min diğer öğelerinin de dönemin insanlarını hayran bırakmak hatta hay
rete düşürmek ve nostaljik duyguları geri getirmek için yapılmış olduğu
düşünülebilir. Örneğin, Ay'da geçen sahnelerde, Ay sakinleri Seleniteler ve
filmin sonunda yapılan geri dönüş kutlamaları.
[ ...ı "bilimin konularına sür�kli bir ilgi gösterildiği için, teknoloji, cin
net geçirmek, uzaylı istilası, suikaş.t, felaket ve uzay araştırın::ıl:ın gibi ko
nular Amerikan rarihinde özellikle bazı dönemlerle ilintilendirilmektedir.
Örnek olarak nüklt:er silahların geliştirihnesi, Sovyetlcr Birliği ile giı:.işiku
soğuk savaş, uzayla ilgili yapılan ara-;;tırmalarda yine SovyetJer Birliği ile
yarı� halinde olmak, Vietnam savaşının yol açt1ğı politik ve sosyal tedir
ginlik, vatandaşlık hakları harcked, tehdit unsurlartn•n artı�.ı v�� bunların
Holly,vood film endüstrisinde yar.attığı değişimler ve scıo olarak bilgisa:rar
teknolojisindeki b ütünsel entegrasyon g-ibi." (Bukatman, 1999: 265'den
alıntılayan Geraghty, 2009: 2)
Sin&mada Zaman Yolculuğu [ 27
1950'li yıllara dek kayda değer bilim kurgu fılmlerinin daha çok
Sovyetler Birlıği gibi filmleri buna örnek olarak gösterebiliriz. Bilim kurgu
ilk "altın çağına" ise ancak 1950'li yıllardan sonra, Amerika'da girebilecek
bulunur. (1910 yılında Edison tarafından; daha ünlü bir versiyonu ise 1931
yılında James \'.(ihale tarafından yapılmtşnr) Scalzi'ye göre Fraııkenstein uyar
lamaları bilim kurgu türünün korku türüyle birleşmesini temsil eder nite
liktedir. (2005: 32) Çizgi romnn kahramanları da bir süre sonra birçok si
nema fılminde kendilerine yer bulmaya başlar. Örne_�n F/ash Gordor. (1936.
t 938 ve 1940 yıllannda, birçok bölümden oluşan bir seri film halinde),
daha önemli bir yer tutması. Daha gen.iş bir tür olan fantezi filmlerinin
içinde yer alan Amerikan filmlerinin listesi, elbette bilim kurgu filmlerine
oranla çok daha uzun olacaknr. Bu durwn a.shnda pek de şaşırtıd dcğiL
çünkü 1930'lu yıllarda iilmler, dünya çapında her hafta sinemanın yolunu
tutan ıki yüz elli milyon insanla birlikte, eşi olmay:ın bir kiti<: iletişim
So!xhack'a göre (2005: 261) bilim kurgu, ayırt edilen bir Amerikan film
türü olarak bu )�llarda ortaya çıkn. Buna karşın, tarihsel olarak eşsiz olsa
da, bilim kurgu sinemasının ilk "altın çağı", (1950 - 1960) kökenlerini daha
28 I Gökçen Ardıç
de şaşırtıcı değil.
Amerikan bilim kurgu sinemasının ilk "altın çağında" kabul gören iki
durum geniş ölçüde kültüre ve bazı yönleriyle de türe şeklini verir. Destina
tion Moon, (1 950) yüksek bütçeli ve renkli çekilmiş bir filmdir ve İnsanlı uzay
araçlarının üstlendiği bir uzay görevini konu edinir. Filmdeki en önemli
gider. Ayrıca izleyicisine ilerleyici, yayılmacı ve parlak yeni bir gelecek sözü
miştir. Bunlara 2001: A Space Oc!Jssry (1 968) ve C!ose Encounters ef the Third
Kind (1977) adlı filmleri örnek gösterebiliriz.
Diğer taraftan The 'l 'hing (1951) adlı, düşük bütçeli siyah beyaz film,
hem rasyonel bilim hem de gelecek hakkında kötümser bir tavır takınır.
sunumu da bilim karşıtı bir tutum izler. Karanhk mise-en-srine yapısı ve ta
kıntılı biJimsel meraka karşı yaptığı uyan ile Tk Thin,& daha önceki dönem
lerin "insanların bilmemesi gereken şeyler vardır" bakış açısını benimseyen
korku filmlerine bir geri dönüş niteliği taşır. Klostrofobi, - kapalı yerde
kalma korkusu - dünya dışında bir yerde yaratılan tehlike durumu gibi
detaylar hem bu filmin t 983'te yeniden yapılmasına hem de daha kendin
den emin ve daha etkileyici bir görüşü olan Alien (1979, 1986, 1 992, 1997)
serisinin çekilmesine zemin hazırlar. The Thing, geleceği, sınırsız uzay ve
bilimsel gelişmelerin olduğu bir yer olarak değil, sadece hayatta kalmak ve
Sinemada Zaman Yolruluğu 1 29
Bu filmi yine aynı nitelikteki Theml, (1954) It Came Froın Beneatb The Sea,
(1954) Tarantıda, (1955) The MonsterThat Challenges The Wodrl (1957) filmleri
takip etmiştir. Ancak bu türde yapılan filmler içinde en unutulmaz olanı Ja
pon yapınu G0jira (ya da bide bilinen adıyla Godzjlla) olur. Atomik canavar
Godzilla, okyanustan gelerek Tokyo'yu ve diğer Japon şehirlerini yerle bir
eder. Film 1954 yılında yapılmıştır ve İkinci Dünya Savaşı sonunda 1\meri
mik anlamda çöküşü, hem üretim hem de gösterinı açısından büyük de
ğişiklikler yaratır. Birçoğu dü;;ük bütçdi 'B' tipi film üretimine dayalı olan
biliriz. Berhlry Square (1 933) ve Tur-n 13ack the Clrxk (1933) zaman yolculuğu
konusunu senaryo olarak i�ler. Buna karşın, birçok kuramcı doğru biçimde
Söz konusu yıl içinde iki tane zaman yolculu,ğu filmi üretilir: Ünlü Thr Tinıe
1\!Jachine ve ona göre daha az bilinen ancak son derece ilginç bir konu}·a
10 Kronolojik olarak 1960'lar 1961 yılıyla başlamaktadır. (On yıllık dönemler, yü1.yıllar ve
KORT UITTREKSEL
Uit het kort doch echt verhaal van Kommandeur MARTEN JANZEN[1]
wegens het verongelukken van zijn schip, genaamd Het witte Paard
en van nog negen andere schepen door de bezetting van het West-
ijs in Groenland ten jare 1777.—Leeuwarden bij Tresling 1778.
[1] Van dezen Kommandeur wordt op bladz. 42 van dit Dagboek
gewag gemaakt. De Uitg.
(In dit verhaal wordt mede gevonden een gedrukte brief van
Kommandeur HIDDE DIRKS KAT aan zijne huisvrouwe, geschreven uit
Straat Davids. Daar deze echter onderscheidene in het Dagboek
zelve voorkomende bijzonderheden bevat, heeft de uitgever het
overtollig geacht denzelven hier mede te deelen. Het navolgende
kort Uittreksel dient tot nadere bevestiging van het door ons
medegedeelde Dagboek van den Kommandeur HIDDE DIRKS KAT.
“Den 17 September (1777) hadden wij harden wind uit het O.N.O.
en zware kruijing van het ijs, waardoor het schip van Kommandeur
KASTRIKOM van achteren een gat kreeg en heel lek werd. Wij
moesten toen vijf pompen aan den gang houden, en zetten de
victualie en ’s volks goed op eene schots. In den avond verloor
Kommandeur GROOT zijn schip, waarvan wij ter naauwernood de
victualie borgen. Den 8sten stopten wij het lek van ons schip,
waardoor wij lens kregen en het met ééne pomp gaande konden
houden. Toen namen wij de victualie weder in en het volk werd op de
twee nog overig zijnde schepen verdeeld. Het schip van
Kommandeur BROERTJES was nog digt. Den 9 September kregen wij
een weinig ruimte, doch hadden zware deining en eene hooge zee,
waardoor wij van elkander raakten. Ook werd ons schip weder zeer
lek en ontramponeerd. Het zag er toen voor onze beide schepen,
met het volk van vijf schepen bemand, en nog eenig volk van het
schip van Kommandeur KLAAS KUIKEN, dat al vroeg gebleven was,
met zich voerende, zeer droevig uit. Wij waren toen op 65 gr. N.
Breedte en dreven nog al hard Westwaarts op, alle dagen het land in
het gezigt hebbende. Nu begon ons de moed te ontvallen. Wij
konden daags slechts tweemaal een klein rantsoen schaffen, en
dagelijks vertoonden zich zeer groote ijsbergen, daar wij tusschen
door dreven. Het schip kraakte geweldig, en wij moesten, bij het
zinken af, onophoudelijk pompen. Wij bevalen ons Gode aan en
baden het mogt Hem behagen ons uitkomst en redding te geven.
Den 30 September vermeerderden onze smarten, doordien
Kommandeur BROERTJES ook zijn schip verloor. Hij kwam met zijn
volk, zoo als zij gingen en stonden, den 1 October bij ons aan boord.
Zij hadden van hunne victualie niets kunnen bergen, doordien het ijs
aan losse schotsen lag.
“Nu was ons schip er maar alleen, en waren wij, weinig victualie
hebbende, belast met al de manschap van alle de geblevene (acht)
schepen. Dienzelfden achter middag kwam nog bij ons aan boord
HANS CHRISTIAANSZ. van Hamburg met vijftig mannen, die hun schip
op den 30 September aan den zeekant verloren hadden. Zij
berigtten ons, dat er nog twee schepen bij hen geweest waren als
Kommandeur HIDDE DIRKS KAT en HANS PIETERS van Hamburg. Doch
die waren uit hun gezigt geraakt. Een harponier van HANS
CHRISTIAANSZ. was met dertien mannen aan den buitenkant van het
ijs bij het wrak gebleven, met voornemen om IJsland op te zoeken.
Wij waren toen op 64 gr. en dreven nog al hard om de Zuid-west bij
het land langs. Met 286 zielen, welke zich thans bij ons aan boord
bevonden, hadden wij daags niets meer dan ieder tien lepels eten tot
rantsoen, waarom het volk, om den honger te stillen, het
tandvleesch, dat tusschen de Walvisch-baarden zit, opat en de
Scheeps-honden slagtte. Wij dreven toen in eene bogt tot op 5
mijlen van land. Twaalf mannen enterden naar den wal, doch konden
het vaste land niet krijgen, maar kwamen op een eiland, daar zij
zwarte bessen vonden. Dit was op 63 gr. Wij dreven nog al hard
Zuidwaarts en ons schip kraakte gedurig door het kruijen van het ijs.
Doch dit alles was slechts een begin van onze rampen, dewijl de dag
van den 11 October ons lot geheel scheen te zullen beslissen. Wij
verloren toen ons laatste schip. Het werd geheel aan stukken
gekruid en verpletterd. Wij borgen ter naauwernood nog de victualie
op eene schots ijs. Wij moesten van de eene schots op de andere
springen om ons leven te behouden. Alle vervoegden wij ons op de
schots, daar de victualie op stond. Onze toestand was toen naar. Er
werd een vreesselijk gejammer en gekerm gehoord, en wij zonden
onze gebeden hemelwaarts om hulp. Wij sloegen op de schots twee
tenten op, om ons verblijf daarin te houden; doch wij waren in
gedurige vreeze van onder de ijsbergen door te gaan, maar zij
draaiden ons alle nog gelukkig voorbij.
“Den 12 October dreven wij op de schots met een’ harden gang
om de Zuid tot 60 gr. 50 min. N. Breedte. Het ijs was somtijds digt en
dan weêr geheel open met eene hooge deining. Wij zagen geene
uitkomst van redding en dachten niet anders dan van honger te
zullen sterven, of door de schotsen weggespoeld te worden, dewijl
wij gedurig door ijsbergen heen dreven. Den 13den dito des
morgens lag het ijs weder digt gesloten. Wij hadden nog drie
sloepen bij ons, maar konden er geen gebruik van maken. Wij
besloten het ijs te verlaten en naar land te zoeken. Ieder man had nu
dertien beschuitenbrood, en hiermede gingen de Kommandeurs
JELDERT JANS GROOT, HANS CHRISTIAANSZ. en ik (MARTEN JANZEN) met
nog veertig mannen over het ijs naar den wal. Wij kwamen toen op
een eiland, waar wij den nacht blijven moesten. Een gedeelte van
het volk bleef op de schots bij de tenten, en eenige kwamen,
bezuiden ons, op de eilanden, daar het ijs bij langs liep. Ook raakten
er eenige onder de schotsen.
“Den 14 October enterden wij van het eiland, zoo wij meenden,
naar den vasten wal, maar bevonden het gebroken land te zijn, daar
wij over heen konden zien. Wij zagen ook tot onze verwondering
volk van de inboorlingen aan land staan. Ik (MARTEN JANZEN) die
eenige woorden van hunne taal kan spreken, terwijl ik op Straat
Davids gevaren heb, smeekte hen om bijstand. Zij kwamen ons met
hunne schuiten te hulp en bragten ons aan land en in hunne
woningen, daar zij ons gedroogde Spiering en gedroogd
Robbenvleesch met salade, die bij hunne huizen groeide, te eten
gaven. Er waren twee huizen, waarin wij geplaatst werden. Wij
bevonden deze menschen van eene goede inborst. Tot den 17den
regende het dagelijks zoo sterk, dat wij, zonder doornat te worden,
niet buiten konden komen. Den 19den gingen achttien mannen van
ons af, om eenen weg te zoeken, doch zij kwamen des avonds
onverrigter zake terug. Het ijs lag ook zoo digt aan den wal, dat de
Wilden ons met hunne schuiten niet konden vervoeren, dewijl wij
eerst een’ westen wind moesten hebben, die het ijs afzette. Wij
handelden voor een gedeelte van onze plunje eene wildemans
vrouwenschuit in, waarmede Kommandeur GROOT met vijftien
mannen op reis ging. Den 22sten dito was de wind W.Z.W. Toen
bragten de Wilden ons met twee schuiten naar Statenhoek, waar
Kommandeur GROOT weder bij ons kwam. Hier vonden wij twee
huizen en werden wel ontvangen. Den 23 en 24 woei het hard,
waarom de inboorlingen ons niet verder wilden brengen. Den 25sten
woei de wind uit den Noorden met harde vorst. Toen kwamen nog
dertien mannen van ons volk bij ons met berigt, dat zij iets
noordelijker, dan ter plaatse, waar wij geland waren, bij veel volk
waren geweest, denkende zij, dat die landwaarts gegaan waren.
Den 26sten gingen wij drie Kommandeurs met eene schuit op reis,
om te zien, of wij dat volk ook konden vinden—doch dit was
vergeefs. Dien avond handelde ik nog eene schuit van de Wilden in,
om daarin onze plunje te bergen. Den 27sten was het goed weêr
Toen gingen Kommandeur GROOT, ik en nog achtentwintig mannen
met twee schuiten op reis, blijvende de overige vijfentwintig mannen
aldaar. Des avonds kwamen wij weder aan een huis, waar wij
Spiering en Robbenvleesch kochten voor knoopen, doeken, wanten
enz. Wij vonden deze Wilden weder eene goede soort van
menschen. Den 28sten gingen wij weder met twee loodsen op reis
en voeren dus eenigen tijd voort, telkens des nachts in tenten of
huizen vernachtende tot op den 25 November. Toen kwamen wij aan
een huis, daar wij zes man van het volk van Kommandeur HIDDE
DIRKS KAT vonden, die op Kaap Vaarwel aan land gekomen waren.
Zij zeiden ons, dat de gemelde Kommandeur met Kommandeur
ALBERT JANS, in eene bogt lag en nog zeventien mannen bij zich had.
Den 6den was het slecht weêr, en konden wij weinig eten krijgen.
Den 7den gingen wij op reis tot den 10den. Toen was het zeer koud,
en kregen wij gaten in onze schuiten, hetwelk ons deed besluiten,
om aan land te vernachten. De Wilden vingen vele Robben, vogels
en visch, waarvan wij ook wat te eten kregen. Den 12 November
reisden wij weder voort en kwamen in den achtermiddag ten 3 ure in
eene groote bogt bij de Deensche Kolonie Juliaans Hoop. Des
Koopmans naam aldaar was ANDRIES OELZEN. Hier werden wij wel
ontvangen en op vaderlandschen kost onthaald. Ook gaven zij ons
kleederen, om ons te verwarmen.”
*** END OF THE PROJECT GUTENBERG EBOOK DAGBOEK
EENER REIZE TER WALVISCH- EN ROBBENVANGST, IN DE
JAREN 1777 EN 1778 DOOR HIDDE DIRKS KAT ***
Updated editions will replace the previous one—the old editions will
be renamed.
1.D. The copyright laws of the place where you are located also
govern what you can do with this work. Copyright laws in most
countries are in a constant state of change. If you are outside the
United States, check the laws of your country in addition to the terms
of this agreement before downloading, copying, displaying,
performing, distributing or creating derivative works based on this
work or any other Project Gutenberg™ work. The Foundation makes
no representations concerning the copyright status of any work in
any country other than the United States.
• You pay a royalty fee of 20% of the gross profits you derive from
the use of Project Gutenberg™ works calculated using the
method you already use to calculate your applicable taxes. The
fee is owed to the owner of the Project Gutenberg™ trademark,
but he has agreed to donate royalties under this paragraph to
the Project Gutenberg Literary Archive Foundation. Royalty
payments must be paid within 60 days following each date on
which you prepare (or are legally required to prepare) your
periodic tax returns. Royalty payments should be clearly marked
as such and sent to the Project Gutenberg Literary Archive
Foundation at the address specified in Section 4, “Information
about donations to the Project Gutenberg Literary Archive
Foundation.”
• You comply with all other terms of this agreement for free
distribution of Project Gutenberg™ works.
1.F.
1.F.4. Except for the limited right of replacement or refund set forth in
paragraph 1.F.3, this work is provided to you ‘AS-IS’, WITH NO
OTHER WARRANTIES OF ANY KIND, EXPRESS OR IMPLIED,
INCLUDING BUT NOT LIMITED TO WARRANTIES OF
MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR ANY PURPOSE.