Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 78

•T I I

i
Üç Isa, Ka t olik Kilisesi'n in Teleolojik İsa'sı ile kesin likle
>! AYTU N Ç ALTI NDAL
b a ğd a ş m a ya n , Ku t sal M e t in le r ' d e k i Te o lo jik İsa'ya ve
" m i s y o n u n a " d ı ş s a l / s e k ü l e r / d ü n ye v i b ir b a k ı ş . . . t i
Ö ze llik le "ye r le ş ik / ö r gü t lü " d in in t em s ilcis i Ka t o lik
Kilis e s i t a r a f ı n d a n İ s a ' ya y ü k l e n e n " h u r a f e l e r i n " >i
a yık la n m a s ı gir işim i... r
H
2
Ayt u n ç Alt ın d a l, Üç İ sa 'd a t a r ih s el ve / ve ya m it o lo jik ö
İsa'yı d eğil, bir b a kım a İsa'n ın yaşan tısın ın d iyalekt iğin i, >

Ta n r ı ­ Bi li m e ğit im i ve p e r s p e k t i f i y l e e l e a l ı yo r .
Tü r k çe ' ye e k s ik ve ye t e r s iz o la r a k la ik ya d a ça ğd a ş
d iye ç e v r i l e n s e k ü l e r l i k ( d ü n ye vi li k ) a n la yı ş ı n ı n ,
At e izm ' d e n , La ik lik ' t e n , Ça ğd a ş la ş m a cılık ' t a n fa r k lı
olan boyu t lar ın ı göst er iyor . İsa, Musevi olm asın a r ağm en
bu k a p a lı­ d e vr e iş le ye n ve b ir d in o lm a k t a n ço k , b ir
"va r o l u ş t a r zı " s a yı l a b i l e c e k o la n ya p ı ya ge t ir d iği
s e k ü le r ye n ilik le r le t a n ım la n ıyo r .

İ n g i l t e r e ' d e , 1992 yılın d a İ n gilizce o l a r a k ya yı m ­


1 O
­n
la n d ığın d a Mü slü m a n b ir a r a ş t ır m a cın ın , İslam i o l­
m a ya n b a k ış a çısı ile H ır ist iya n Te o lo jis i' n i için d e n
C/J
S)
ir d eleyen Üç İsa, d ü n ya d a ki çeşit li ila h iya t fa kü lt eler i­
n in lit e r a t ü r ü n e gir d i ve ya r d ım cı d e r s k it a b ı o la r a k
ka b u l ed ild i.

Ar a şt ır m a cı ve sor gu la yıcı b ir gözle oku n m a sı ge r e k e n İH


b ir ilk kit a p ...
1 •
|l
ALFA Basım Yay ım Dağ ıtım Ltd.
Tic are th an e So k a k N o : 53
3 4 4 1 0 C ağ al o ğ l u ­ İstan b u l
Tel : + 9 0 ( 2 1 2 ) 51 1 5 3 0 3
• 90 ( 2 1 2 ) 5 1 3 87 51

ALFA
Fax : + 90 ( 2 1 2 ) 5 1 9 3 3 0 0
w w w .alf akitap .c o m İH
e ­ m ai l : info @ alfakitap .co m
H AL » A

ı J
A YTUN Ç A LTIN D A L'IN TÜ M K İTA PLA RI

Uyuşturucu Maddeler Sorunu (To plu Çalışma), Hastürk Yay. (Tükend i)


Partizan (Şiirler), Yücel Yay., 1975 (Yasakland ı)
Türkiye'de Kadın, Birlik Yay.,1975 (8. Baskı)
Dinmeyen (Şiirler), 1. Baskı Paris, 2. Baskı Havass Yay.,1978 (Yasakland ı)
Haşhaş ve Emperyalizm, Havass Yay., 1979 (3. Baskı)
Siyasal Kültür ve Yöntem, Havass Yay.,1982
Anılan (Şiirler), Hav ass Yay., 1982 (Yasakland ı)
Niçin Eşit İşe Eşit Ücret Değil? , Süreç Yay., 1984 ÜÇ İSA
İhanet Şiirleri, Süreç Yay., 1984
Laiklik; Enigmaya Dönüşen Paradizma, Yeni A vrasya Yay., 1986 (4. Baskı)
Elvedasız, Kendi Sesinden Şiirler, 1992, İsviçre
Three Faces of Jesus, Sussex, 1992
Türkiye ve Ortodokslar, A nahtar Kitapları, 1995 (4. Baskı)
Elvedasız, Sarmal Yay., 1996 (3. Baskı)
Bilinmeyen Hitler, Yeni A vrasya Yay., 2000 (11. Baskı) Aytunç Altındal
Gül ve Haç Kardeşliği, Yeni A vrasya Yay., 2003 (2. Baskı)
Vatikan ve Tapmak Şövalyeleri, Yeni A vrasya Yay., 2002 (6. Baskı)
Üç İsa, Yeni A vrasya Yay., 2002 (6. Baskı)

ÇEV İRİLER

Çinli Papağan, E.S. Gard ner, A kba Yay., 1972 (Tükend i)


Parababaları, Ferd inand Lund berg, E Yay., 1973 (2 Cilt) (Tükend i)
Kertenkele, Mo ris W est, E Yay., 1974 (8. Baskı)
Kapitalizmden Sosyalizme Geçiş Süreci Üzerine, P. Sw eezy­C. Bettelheim,
May Yay., 1974 (Beraat etti)
Ermiş, Halil Cibran, E Yay., 1974 (14. Baskı)
Gece Ana, Kurt Vo nnegut Jr., E Yay., 1975 (3. Baskı)
Savaş ve İşçiler, Lenin, Yücel Yay., 1976 (Yasakland ı)
Barbarlık Kıyısı, N o rman Mailer, Hav ass Yay., 1980 (3. Baskı)
Sözler, Halil Cibran, Süreç Yay.,1984 (7. Baskı)
İÇ İN D EKİLER
Alfa Yayınları 1519
Aytunç Altındal Kitapları 3

ÜÇ İSA
Three Faces of Jesus

A ytunç A ltındal Üçüncü Baskıya Önsöz ix


İngilizce Aslından Çeviren Sibel Özbudun
Türkçe Baskı İçin Önsöz xiii

Giriş 1

Birinci Bölüm
İSA : SEKÜLER M USEV İ

1 ­ 5. Basım : 2002 (Yeni A vrasya) 1.1. İnsancıl Olan Biziz, Çünkü Biz Romalıyız 11
6. Basım : Eylül 2004
7. Basım : Aralık 2004 1.2. Seçkin ve Kutsal Olan Biziz, Çünkü Biz Museviyiz 15
ISBN : 975­297­537­2 1.3. 'Ve Onun Adını Immanuel Koyacaklar' 26
1.4. Benzerlik Yasası Gereğince 31
Yayıncı ve Genel Yayın Yönetmeni M. Faruk Bayrak
İkinci Bölüm
Yayın Koordinatörü ve Editör Rana Gürturıa
Pazarlama ve Satış Müdürü Vedat Bayrak İSA : " TA N RI BİZ İM LE" M İ?
Kapak Tasarımı Utku Lomlu
2.1. İsa'nın Öne Sürdüğü Dışsal, Seküler İddialar 43
© 2004, ALFA Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti.
2.2. Günahın Organik Siyasası •
' 48
2.3. Siraç'ın Oğlu İsa'dan Nasıralı İsa'ya 58
Kitabın tüm yayın hakları Alfa Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti.'ne aittir. 2.4. Yasa İnsanlar İçindir 62
Yayınevinden yazılı izin alınmadan kısmen ya da tamamen alıntı
yapılamaz, hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz. Üçüncü Bölüm
İSA : " BEN N E O LA CA KSA M O 'YUM "
A lfa Basım Yayım D ağıtım Ltd. Şti.
Ticarethane Sokak No: 53 Cağaloğlu 34410 İstanbul, Turkey 3.1. 'Günaha Giren Ruh, Ölecek Olan Ruhtur' 71
Tel: (212) 511 53 03 ­ 513 87 51 ­ 512 30 46 Faks: (212) 519 33 00 3.2. İman Siyaseti 84
www.alfakitap.com 3.3. İsa'ya Ne Oldu? 92
info@alfakitap.com
3.4. Bireyin Kimliğini Olumlayan, Onun Farklılığıdır 107

Baskı ve Cilt Sonsöz


M elisa M atbaacılık Notlar 125
Çiftehavuzlar Yolu Acar Sanayi Sitesi No: 8 Bayrampaşa ­ İstanbul Dizin I3 7
Tel: (212) 674 97 23 Faks: (212) 674 97 29
v
Kitabın İngilizce orijinalindeki/ Deuterokanonik* Kitap­
lar/ Apokrifa dışında Kutsal Kitap'tan yapılan bütün aktarma­
lar, Holy Bible, New International Version, (On ikinci basım, Ey­
lül 1988, Hodder and Stoughton, Londra)'dan alınmıştır. Apok­
rifa, Sriach (ecclesiasticus), 1. Makabeler, 2. Makabeler'den yapı­
lan aktarmalar ise, Good Neıvs Bible, (The Bible Society/ Collins,
Katolik baskı, B. Britanya, 1979)'dan yapılmıştır. Ayrıca Nouve­,
au Commentaire Biblicjue, publie sous la direction de D. Guthrie,
J.A. Motyer, A.M. Stibbs, D.J. VViseman; Editions Emmaüs (Sa­
int­Legier, 1987)'le karşılaştırılmıştır.

Türkçe çevirideki Kutsal Kitap aktarmaları, Kitab­ı Mukaddes,


Eski ve Yeni Ahid (Tevrat ve İncil), (Kitab­ı Mukaddes Şirketi, İs­
tanbul, 1958)'den yapılmıştır.

* Deuterokanonik: Kilisece sonradan veya ikinci dereceden muteber sayılan


mukaddes kitaplara ait.
X xi
Aytunç Altındal

Hıristiyan ilahiyatım kavrayabilmek çok güç bir eğitim­ benim için bir mutluluktur ve evlatlarıma ve yurduma bıra­
dir. Hele başka bir dinin verileriyle yetiştirilmiş kişiler için
kabilecek tek mirastır.
bu zo rluk daha da fazladır. Örneğin Türkiye'de ilahiyat diye
* * *
tanımlanan eğitimin Batı'daki karşılığı gerçekle 'Divinity'dir.
Batı'da 'Theo lo gy' diye tanımlanan disiplin ise, kanımca Üç İsa'nın Türkçe çevirisini okurken çok zorlanacaksınız.
Tann­Bilim ' olarak Türkçeleştirilmelidir. Batı'nm klasik eği­ Pes etmeyin. Ko nu zaten alışılmadık tarzda 'YENİ'd ir. Her
timinde Theology ve Divinity arasında önemli farklılıklar yeni gibi kabulü zor, reddi kolaydır. Bu kitapta yeni fikirler
vardır, bunlar birbirlerine tam olarak tekabül etmezler. Üç var. Yeni bir İsa değerlendirmesi var. Katolik Kilisesi'nin de­
İsa işte 'Tann­Bilim' eğitimi ve perspektifiyle hazırlanmış bir ğil, Kutsal Metinler'in (Scriptures) betimlediği bir İsa'nın
tezin anahatlarını içermektedir. Tezimin tamamını ortaya ko­ 'Misyo nuna' Dışsal / Seküler/ Dünyevi bir bakış var. Sö z ko­
yabilmek için hazırladığım diğer iki kitap ö nümüzdeki yıl­ nusu Kutsal Metinler'd eki Teolojik İsa ile Katolik Kilise'nin
larda yayınlanacaklardır. Teleolojik (Mekân ve Z aman'a uyarlamak) İsa'sı hiçbir suret­
Uç Isa yayınlandığı zaman benim de tahmin etmediğim te bağdaşmaz ­ bazı temel olguların dışında. Bugünkü Kato­
bir ilgi gördü. 1993'te Makedo nca'ya da çevrildi ve yayınlan­ lisizm'de yer alan başta Easter (Yortu) o lmak üzere, Noel
dı. Ortodoks İlahiyat Fakültesi öğrencileri için yardımcı ders (Christmas), Pazar Tatili, A li So uls Day, Epiphany, Babtism
kitabı oldu. Exeter Üniversitesi'nden Sandy Martin, Doktora of Our Lord Fest, Mo ther of God, Octave of Christmas, So­
Tezi'nd e (Phd) bu kitapta açıklanan bakış açısını değerlen­ lemnity of Mary, Mark Evangelist Fest, Day of Immaculate
dirdi. A merikalı ünlü sosyal bilimci Prof. Bernard Mo rris be­ Co nceptio n vd. birço k 'Kutsal Gün' bu kutsal metinlerde yer
ni çok yüreklendiren bir mektup yazarak kitabın teziyle ilgi­ almamıştır ve yo ktur. Bunların tamamı Teo lo jik değil Tele­
li olumlu görüşler taşıdığını belirtti. Benzer şekilde A meri­ olojik bakış açısıyla so nradan uydurulmuşlardır. İsa'nın
ka'nın en ünlü şair ve düşünürü Prof. Robert Pinsky de çok bunların hiçbirinden haberi ve bilgisi yo ktu. Hatta Katolik
cesaretlendirici bir mektup yazdı. Bunları kitabın EK bö lü­ Kilisesi'nin başlattığı PA Z A R TA TİLİ'ni duysaydı belki de,
münd e bulacaksınız. Başkaları gibi 'kendini pazarlamaktan' "Ben bö yle bir Tanrı­Buyruğundan söz etmemiştim, bu sah­
hoşlanmadığım için kısa kesiyo rum. Kitabın Tezi (İsa'nın Se­ tekârlığı kim yap tı?" diye sorardı. Çünkü İsa, kendisinin Oğ­
küler Yaşamının Diyalektiği) Boston Üniversitesi Theo lo gy lu o ld uğunu ö ne sürdüğü Tanrı­Babası'nın Kutsal Metinler­
Bö lümü'nd e Teoloji öğrencileri için ko dekslenmiştir. Kitap 'd e tatil olarak haftanın 1. Gününü (Pazar) değil 7. Gününü
ingiltere'd e yayınlanmış o lmasına rağmen halen sad ece (Cumartesi) tatil yaptığını biliyordu. Pazar SUN­DA Y, Pa­
A merika'da Daniel Liebert ve A libris yayınevlerinin aracılı­
ganların Güneş'e Tapınma günüydü. Bunun Tek­Tanncılıkla
ğıyla ve üst fiyatından çok daha fazla bir fiyatla temin edile­
hiçbir ilgisi ve kutsiyet itibariyle de bağlantısı yoktu. Benzer
bilmektedir.
şekilde İsa, Kutsal Metinler'e göre Babası Tanrı tarafından
Böylelikle ilk kez bir Müslüman araştırmacı tarafından kendisine verilmiş olan Takvim'in de 360 günden oluştuğu­
Hıristiyanlık üzerine yazılmış fakat İslami bakış açısını değil nu biliyo rdu. Baba­Tanrı'nın bu Takvimi'ni değiştirerek onu
doğrudan doğruya Hıristiyan Teo lo jisi'ni içinden irdeleyen kendi isteğine gö re 365 güne çıkartan Katolik Kilisesi olmuş­
bir kitap literatüre girmiş oldu. Bu zo r İLKİ başarmış o lmak tu. Diğer bir anlatımla Katolik Kilisesi Baba Tanrı'nm buy­
xii

TÜRKÇ E BA SKI İÇİN Ö N SÖ Z


ruklarını ve Tanrı'dan geldiğine İMA N edilen metinleri, ken­
di egemenliğini pekiştirebilmek ve sürdürebilmek uğruna
dilediği gibi değiştirmiştir.

* * *

Uç isa'nın bu üçüncü baskısını bu bakış açısıyla okursa­


nız bu zor okuma parçasını daha bir kolaylarsınız sanıyo­
rum. Kitabı bu yeni baskısına hazırlayan Yeni A vrasya Ya­
yınlarının yöneticisine teşekkür ediyorum. "Tele­Yozlaş­
mamın doruk noktasında olduğu şu günlerde Türkiye'de
"Kirletilen Kültüre" değil, bilimsel çalışmalara destek olduk­
ları için de kendilerini ayrıca kutluyorum.

Aytunç Altındal
İspilandit / 10 Haziran 2001

Önsö z'de şu hususları vurgulamak istiyorum: Üç İsa'yı


okurken özel bir çaba gösterilmesi gerekiyor; araştırıcı ve
sorgulayıcı olmak gerekiyor.
Bunun gerekçelerini açıklayayım.
Birincisi bu kitabın teziyle ilgilidir. Tezi itibariyle Üç İsa,
Seküler değerler sistematiğini yansıtıyor. Bu­Dünyalılığı,
yeryüzüne ait oluşu, cismaniliği işliyor. Türkçe'ye eksik ve
yetersiz olarak Laiklik ya da Çağdaşlaşma diye çevrilen Se­
külerleşme o lgusunu anlatıyo r. Seküler anlayışın, A te­
izm'den, Laiklik'ten ve Çağdaşlaşmacılık'tan farklı olan bo­
yutlarını gösteriyor. Üç İsa'da ele alınan İsa, Musevi olması­
na rağmen bu kapalı­devre işleyen ve bir din olmaktan çok,
bir "Varo luş­Tarzı" sayılabilecek olan yapıya getirdiği Sekü­
ler yeniliklerle tanımlanıyor. Bu nedenledir ki, belirli Musevi
ve Hıristiyan çevrelerinde bu kitabın tezi özgün bir bakış açı­
sı olarak değerlendirilmiştir. Kitapta, kendi cemaatinin dog­
matikleşmiş değerlerinin dışına çıkarak Sekülerleşmiş bir

xiii
XV
xiv Aytunç Altındal

Musevi olan İsa anlatılıyor. Musevi Şeriatı'nın öngördüğü Eleştirel ilahiyat açısından değerlendirildiğinde Hıristi­
kul değil, Tanrı'nın isteğine uygun birey olabilmek hakkını yanlık ­başta da Kato liklik­ tanımsal olarak bir DİN değil bir
kendinde toplamış ve bu uğurda canını vermekten kaçınma­ KÜLT'tür. Üç İsa'da işte bu yapısal farklılık çıkış noktası ola­
mış bir İsa bu kitabın öznesidir. rak benimsenmiştir.
İkincisi bu kitapta kullanılan Dil'le ilgilidir. Musevilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet'i karşılaştırmalı İla­
Hıristiyanlığı kendi diliyle anlatmak gerekiyor. Ve ne ya­ hiyat açısından incelersek, sadece Hıristiyanlık'ta var olan
zık ki bu Dil'i tam Türkçe karşılıklarıyla verebilmek olası de­ bir olgu bu sistematiğin diğer ikisinden özde ayrıldığını ka­
ğildir. Hatta bazı durumlarda Türkçe karşılıklar kullanılsalar nıtlar. Bu temel ayrılık noktası şudur: Hıristiyanlık'ta birey,
bile anlam kaymaları oluyor. Bir örneğini kitabın hemen ba­ Tanrı karşısında kendi yetkisini kullanarak KA RA R VER­
şında bulacaksınız. İnsancıl Olan Biziz, Çünkü Biz Romalıyız MEK zorunda bırakılmıştır. Çünkü bu sistematikte, İsa'nın
denilen bölümde Romalı olmak, kültürel bağlamda, Roma Tanrı'nın Oğlu mu, değil mi sorusuna muhatap olan bi­
kentinde oturuyor olmak değil, doğrudan doğruya Helen ol­ rey'dir. Neye inanacağına KA RA R VERMESİ gereken de
mamak anlamına geliyor. Kısacası biz Helen uygarlığından odur. Diğer bir deyişle, Birey, İsa'nın Tanrı olduğuna İNA N­
değil, Roma İmparatorluğu'nun uygarlığındanız denmek is­ MA K isterse İsa'yı Tanrı yapar ve böylece aldığı KA RA R ge­
teniyor. İnsancıl­olmak deyimi de öyle. Sadece İnsan­sever reğince kabul eder. İstemese de durum değişmez. Bu kez de
ya da beşeri olmalığı değil, İnsan'ı ve onunla ilgili tüm olay­ İsa'nın İnsan olduğuna KA RA R verir. Karar'm niteliği değiş­
ları duyuş, düşünüş ve davranış alanlarının kaynağı, odak se de, KA RA R'ı alan değişmez. Çünkü İsa'yı Tanrı ya da
noktası olarak görmek ve algılamak demektir. Diğer bir de­ O'nun Oğlu ya da İnsan yapıp yapmamak Birey'in alacağı
yişle hayata İnsan'ın prizmasından bakmak demektir. Haya­ KA RA Rİa gerçekleşir ­ v e tabiidir ki­ sadece neye inanmak
ta doğrudan doğruya "Kent"in penceresinden bakan ve Ön­ ihtiyacını duyuyorsa ona inanmaya KA RA R vermiş olan Bi­
ce Kent Sonra İnsan diyen Helen'den ayrı olarak Önce İnsan rey için bir Gerçeklik taşır bu KA RA R, o kadar. Hıristiyan­
diyen Romalı olabilmektir. lık'ta İMA N etmeye karar vermek de, İMA N'dan KUŞKU
iki örnek daha yazayım: Hıristiyanlığın temel kavramla­ (şüphe) duymak da İNSA N'a ait bir haktır.
rından olan Ekümenik kavramının A rapça karşılığı Darü'l İs­ Bu ne demektir?
lam olmuştur. Doğaldır ki, Hıristiyanların yaşadıkları top­ En kısa deyişle eğer Birey, İsa'nın İnsan olduğuna, Tanrı
raklarda onları ilgilendiren hizmetler, işler anlamına gelen olmadığına KA RA R vermişse, belki de gerçekten Tanrı olan
Ekümenik kavramıyla, Müslümanların yaşadıkları topraklar İsa'yı insanlaştırmış olmaktadır. Yani Birey, Tanrı'yı İnsan­
anlamına gelen Darü'l İslam birbirlerinin inkârı durumunda laştırma hakkını ve yetkisini kendisinde toplayabilmiş de­
olan kavramlar olmalarına rağmen toplumsal, cemaatsel mektir. Hayır, eğer Birey İsa'yı Tanrı olarak kabul etmeye
fonksiyonları itibariyle anlamdaştırlar. Eklesiastik ile Türkçe KA RA R vermişse, bu kez de belki de gerçekten İnsan olan
Diyanet de böyledir. Biri Kilise'yi ilgilendiren işler vb. anla­ İsa'yı Tanrılaştırmış olmaktadır. Yani İnsan'ı Tanrısallaştır­
mına gelirken, diğeri Cami'yi ilgilendiren işler vb. anlamına mak hakkını ve yetkisini kendisinde toplayabilmiş demektir.
gelir. Kavramlar­arası bir correlation vardır. Kısacası, Hıristiyanlık'ta İsa'nın, Tanrı mı, İnsan mı,Tan­
Üçüncüsü bizzat Din olgusuyla ilgilidir. rı'nın Oğlu mu ya da tümü mü değil mi olduğu konusunda
xvi Gül ve Haç Kardeşliği xvii
Aytunç Altındal

KA RA RI VEREN DE KUŞKU DUYA N DA BİZ Z A T BİREY­ bu önsözü kaleme alırken o meşum haber ulaştı. Dost Uğur
DİR/ İNSA NDIR. Musevilik'te ve İslamiyet'te İnsan'ı Tanrı Mumcu kalleşçe planlanmış bir suikastta, adını ve düşünce­
yapmak, ya da Tanrı'yı İnsan yapmak diye bir olgudan ve lerini değil, ama fiziksel varlığını yitirmişti... Benim tanıdı­
kuşkudan söz edilmez. Bu iki sistematikte insanın böylesi bir ğım Uğur Mumcu dürüst ve haksever bir insandı. Türki­
KA RA RI alabilmeye ya da kuşku duyabilmeye yetkisi yok­ ye'd e yıllarca sadece kalemiyle bir "Med eni Cesaret" timsali
tur. Çünkü bu iki sistematikte insanoğlu kendisini ve tüm olarak doğru bildiği görüşleri savundu. Bu nedenle Üç
evreni Yoktan Var Ettiğine inandığı Yaratıcısını, yani Tan­ İsa'nın Türkçe baskısını O o nurlu, O yürekli, O güler yüzlü
rı'sını bizzat kendi kararıyla kendisi Yaratamaz. En kısa söy­ Kuvay­ı Milliyeci'ye adamaktan onur d uyuyo rum.
leyişle Hıristiyanlığı benimsemek isteyen Birey, kendisi için Aytunç Altındal
ö nce bir Tanrı (İsa) yaratmak zorundadır. Bu tür yaratım fa­
Z ürih / 24 Ocak 1993
aliyeti sadece Kültler için geçerlidir. A ncak bir Kült'te Birey
kendisi için bir İnanç ve o nu temsilen bir Tanrı yaratabilir.
Musevilik'te ve İslamiyet'te birey'e bö yle bir otorite verilme­
miştir. Bu Otorite­tipi, Tek­Tanrılılığa İsa ile girmiştir.
İsa ve Hıristiyanlık alanında yabancı bir dilde ve yabancı
bir terminolojiyi kullanarak inceleme yazan ilk Türk o lmanın
bütün güçlüklerini yaşadım. Bunların üstesinden gelebilmek
için ço k çalıştım. A macıma nereye kadar ulaşabildim, henüz
bilemiyo rum, zaman gösterecektir. Batı'yı Batı yapan değer­
lerin başında gelen Hıristiyanlık o lgusunu "içind en" tanıta­
bilmek istedim. Özellikle de., İslami çevreler bu dünyada bir­
likte yaşamak ve var olmak zo runda oldukları Hıristiyanlığı
tanımak mecburiyetindedirler. Günümüze kadar gelmiş olan
basmakalıp eleştirilerle yetinmemelid irler kanısınd ayım.
Çünkü üstün Batı teknolojisini ortaya çıkaran Dinsel­Kültü­
rel öğeler vardır. Üç İsa, kendi alanında bir Türk yazarı tara­
fından yazılmış ilk kitaptır. Umarım başkaları da ko nuyla il­
gilenirler.
Terzi kendi söküğünü d ikemezmiş derler, do ğru. Ben d e
kendi yazdığım kitabı Türkçe'ye çeviremedim! Bu zo r ve
zahmetli görevi Sibel Özbud un yüklendi. Kendisine ne ka­
dar teşekkür etsem azdır.
Sonsöz: Bu kitabın İngilizce orijinali "Med eni Cesaret"
kavramına ithaf edilmiştir. Türkçe baskısı için hazırladığım
G İRİŞ

Dünyevi, d ünyevilik ve d ünyevileştirme (secular, secu­


larism, secularizatio n) birbirine bağlı terimler o lmasına
karşın, her birinin anlamınd a kuşkular vard ır. Onyıllar
bo yunca so syo lo ji ve ilgili bilim dallarının d eğişik eko l ve
eğilimlerine ait çeşitli yazarlar, d ünyeviliğin d eğişik ta­
nımlarını yapmışlard ır. Med hurst ve Mo yser'in çalışmala­
rınd a işaret ettikleri gibi "d ünyev ileştirme" yo ğun tartış­
ma yaratmıştır ve terimin anlamı hakkınd a kuşkular bu­
lunmaktadır.1
Dünyevileştirme: Ço k Bo yutlu Kav ram'd a Karel Do b­
belaere, d ünyevileştirme ve/ veya laikleştirme 2 ile ilgili çe­
şitli tanım ve teo rileri incelemiştir. David Martin, Genel
Dünyevileştirme Teo risi'nd e, A v rup a'd aki end üstri ülke­
lerind e d ünyevileşmenin gelişimini irdelemiştir.3
102 Aytunç Altındal 3)1

G. J. Ho lyo ake, İngiltere'd e ilk radikal d ünyevi eğitim Ve ekler: "Gerçekte, teo rik v e pratik d ünyev i araştırmalar­
p ro gramını ö nerd i; E. Renan ve E. Durkheim, Fransa'd aki la ilgilenmek yalnız d o ğru değil, zo runlud ur da. Dünyevi
d ünyev ileştirme sürecine ö nemli katkılarda bulund ular. bilim dallarındaki rekabet, Hıristiyanlığın gerçek ve Tan­
VVeber, Parso n ve Bellah, To nnies, Tro etsch, Pflautz, Ber­ rı'nın krallığının yayılmasına, şimd iki d üzenin yenilen­
ger, Yinger, Shiner, Luckman ve diğerleri gibi seçkin aka­ mesine (773) ve yaratma eyleminin mükemmelleştirilme­
d emisyenler ve so syo lo glar, teorileri farklı o lmasına kar­ sine katkıda bulunur (961). O hald e, bö ylesi iyi so nuçlara
şın, d ünyev i amaçtan yana o lmuşlard ır. Öte yand an kilise ulaşmak için bulunabilir araçlar kullanmak gerekiyo rsa,
ve bazı teo lo glar ise, Dünyev i'yi anlama ve yo rumlamala­ d ünyevi araştırmalara girmek zo runlu gö rünmekted ir." 8
rını bir o rand a d üzelterek geliştirmişlerdir. Kilise Hakkınd a Do gmatik A nayasa'd a Vatikan II, insan­
Bö ylece iki ayrı eğilim o rtaya çıktı. Bunlard an bir tane­ ların d ünyevi bilim d allarınd a yer almalarını teşvik etme­
si N ijk/ Do bbelaere tarafınd an ö zetlenen, d ünyeviyi din­ yi ö nüne ko yuyo r. "O hald e, d ünyev i bilim d allarınd aki
sel o land an ayıran bilimsel­.l kademik yaklaşımd ır. 'Dün­ rekabetleri ve çalışmalarıyla, iyiliğin içlerind en yükselme­
yevilik' d üşüncesi yüzyıllard an beri yalnızca d ünyev iyi siyle, içtenlikle çalışarak insan emeğiyle iyilikler yaratma­
kutsal o land an ayırmak için değil, fakat ö zellikle ilkinin larına izin verin; teknik ustalık ve bireysel kültür, yaratıcı­
ikincisine gö re daha gerid e, o na bağımlı o ld uğunu gö ster­ nın planına gö re v e o nun sö zünün ışığınd a, tüm insanla­
mek için kullanılmıştır. "'Düny ev ilik' kipinin 'kutsal'a zıt rın yararına hizmet ed ebilir (Par. 36, s. 393)." 9 Papalık Kral­
o larak kullanıldığı ve türevlerinin inanca az ço k açık fakat lığı adlı kitabında Pao lo Pro di, Papalık sisteminin d o ğası­

genellikle kapalı o ld uğu kilise ve dinsel kültürel ö zgürleş­ na yeni bir ışık tutar. Pro d i'y e gö re, Papalık 'ikili bağlılığı'
meyi akla getirdiği açıktır." 4 İkinci eğilim bö yle bir çelişki dile getirir. Pap alar kutsal ped erlerd ir ve aynı zamand a
gö rmeyen teo lo gların gö rüşlerini içerir: "...(b u) d ünyev i­ Papalığa ait d evletlerin d ünyev i krallarıdır. Pro d i'y e gö re,
leştirme ö ncelikle 'Hıristiyan' bir feno mend ir. Bazı teo lo g­ Refo rmasyo n sırasınd a ve so nrasınd a, "Pap alık d aha faz­
lar Hıristiyanlık ve d ünyevilik arasınd aki belirli uy um la d ünyevileşti, d evlet d aha d inselleşti v e yalnızca güç ve
üzerind e d urarak, d ünyevileştirmeyi dinin bir gereği o la­ ideo lo jiyi değil, ö nced en kiliseye ait o lan birço k işlevi d e
rak açıklamakta kullanmışlard ır. Buna yö nelik bir şeyler kend i bünyesine aldı." 10 Ve Peter L. Berger'in belirttiğine
y ap ılmış ancak hep si açıklanm am ıştır." 5 M artin E. gö re; Yahud i­Hıristiyan geleneğind e, "Burad a d in ile
Marty'ye gö re, " 'd ünyev ileşme' 'inancı kap alı' anlamına d ünyevileştirme arasınd aki ilişkide büyük bir tarihsel iro­
gelir ve 'inanca açık' o lan 'd ünyevilik'ten ayırt edilir, an­ ninin bulund uğunu ö ne sürebiliriz. Bu iro ni en açık o larak
cak 'kazanımlara bakıncaya d ek' so nuçları kend ine sakla­ şö yle sö ylenerek o rtaya ko nabilir; tarihsel o larak Hıristi­
yan bir d ikkatle ö zeleştirel (bütünsel o lmayan) tarafsızlığı yanlık kend i kend isinin mezar kazıcısıdır." 11
d estekler." 6 Harv ey Co x, "Düny ev i Kentteki D in" adlı araştırma­
VVilliam A . Christian'ın Vatikan İkinci Ko nsey i'nin sınd a, geleneksel dinin yenid en o rtaya çıkışını incelemiş
(1962­1965) belgelerini inceled ikten so nra gö sterd iği gibi, v e p o stmo d ern bir teo lo ji ö ne sürmüştür.12 David L. Mil­
"... d ünyevi gerçekler kilisenin ö ğretileriyle çelişmez." 7 ler, Tek ­ Tanrıcılık yerine, yeni Ço k ­ Tanrıcılığı ö ne sür­
102 4)1
Aytunç Altındal

müştür (tanrıların ve tanrıçaların yenid en doğuşu).13 A te­ 1920'lerd en başlayarak d ünyevilik, po litik­id eo lo jik he­
izm ve inanç sahibi o lmak, A lasd air Macintyre ve Paul Ri­ saplaşmaların kurbanı o lmuş ve bazen A teizm'le birleşti­
co eur tarafından Ateizmin Dinsel Anlamı14 adlı kitapta rilmiştir. Dünyevilik ana kilisenin en büyük d üşmanların­
inand ırıcı bir şekilde tartışılmıştır. Kısacası, her yıl d ünye­ dan birisi o larak gö rülmüş, so syalistler ve d iğer sö zd e 'yı­
vilikle ilgili d aha fazla çalışma yapılmaktad ır ve katalo g­ kıcı' grupların açık bir fesat planı o larak gö sterilmiştir. Ki­
lara girmekted ir. lise liderleri suçlamalarınd a v e güç po litikalarınd a, kilise­
Dünyeviliğin bugün ço ğunlukla kilise ve devlet arasın­ deki 'd ünyevilik' izlerind en sö z etmekten d ikkatlice ka­
daki ayrımı gö sterdiği kabul edilir. Eğer d ünyevilik kilise çınmışlardır.17 Onlar ö rneğin 'Hıristiyan so syalizmi' ola­
ile d evletin ayrılmasıysa, o hald e laiklik de bence, dinin rak gö rülen d ünyeviliğin İngiliz Kilisesi'ne ait biçimini18
po litikad an farklılaştırılması (ayrılması zo runlu o lmasa ve 20. yüzyılın başlarınd a A v rup a'd aki po litik o rtamı sü­
d a) sürecidir. rükleyen ve Latin A merika'd aki 'kurtuluş teo lo jisi'nd e ha­
Bununla birlikte, bu kitapta 'd üny ev i', sö zgelişi 'bu len etkili olan Kato lik So syalizmi'ni tamamen gö rmezd en
d üny ay a ait' ve 'ne d in tarafınd an açıklanan kutsallık gelmişlerd ir.
(Ho ly), ne d e dini işlerd en ayrı o land ır (Pro fane). 'Dün­ Yv es Co ngar'ın 1976'd a yayınlanan Kilisede Kriz' inde19
y ev i' burad a, kutsal karşıtını değil15 fakat d aha ziyad e o lan, geçmişte Kilise'ye ait bunalımlar, Mgr. Duches­
to p lumsal ve kültürel o lanı anlatmaktad ır. Öte y and an ne'nin Toplu Yapıtlar' ında20 zaman sırasıyla izlenebilir. Bu
'kutsal' ise, bana, kend isini d o ğrulayan her kanıttan ve gibi 'krizleri' sırasında Kilise, d ünyeviliğin, gerçek d ışın­
gö steren her d üşünced en d aha geniş ve büy ük o lan, id e­ d an gerçeğin ayrılmasını gö zleyen bo şluk o ld uğunu sö y­
alize ed ilmiş kurallara bağlı bir kav ram gibi g ö rünmek­ lemekten geri d urmamıştır. Kilise'd e ne zaman kriz o lur­
tedir.16 sa, ö nd erler inananların d ikkatini d erhal d ünyevilik tara­
Dünyev i, bu d ünyaya ait o larak anlaşıld ığınd a, d ünye­ fınd an yaratılmış zararlar d iye ad land ırd ıklarına çekerler.
vi d eğişimlerd en ve kıtaların hareketind en veya piyasa fi­ Eğer d ünyev i sistem Kilise hiyerarşisi tarafınd an kararlaş­
yatlarınd an veya esas o larak tekno lo jiyi ve end üstriyle il­ tırılmış standartlara gö re çalışıyo rsa o nu takd ir ed erler,
gili d ünyev i bilimsel çalışmalard an veya d ünyev i şiirden yo ksa d ünyeviliği lanetlerler.
vb. söz ed ebilmemiz mümkün o lur. 'Dünyev i hümaniz m' Dünyev iliğin yaygın o lan biçimlerine karşı Kilise,
ve katı bütünsel 'devlet d estekli d ünyevilik' d enilen bi­ 1980'lerd e 'Hıristiyanlık yö netimi'ni21 yenid en kurd u ve
çimler de keza mo d ern d ünyeviliğin çağd aş şekilleridir. Birleşik A v rup a'ya tek seçenek o larak ö nerd i. No stalji ve
A ncak, bu kitabın kapsamı ned eniyle yazar, A ziz Paul üto p ya niced ir fed eratif bir birlik anlayışınd aki A v rup a
so nrası o rtaya çıkan bu gelişmeleri d ikkate almamıştır. uluslarının günd emine yenid en girdi. 1990'lard a Sürgün
Dünyeviliğin tarihsel v e so syal­ahlaki kö kleri, 13. yüz­ Kiliseleri22 o larak ad land ırılanlar, Ro ma'd aki Papa 2. Jean
yılda Gerçekçilerle A d cılar (No minalist) arasınd aki tartış­ Paul tarafınd an g ünd eme getirilen Kato liklik amacını
malard a yatar. Kilise tarafınd an bugün 'A d cı Hıristiyan­ kuv v etle d estekled iler. Vatikan tarafınd an yö netilen İn­
lık' o larak ad land ırılan, aslınd a Dünyev i Hıristiyanlık'tır. cil'i yenid en ö ğrenme pro gramı, d ünyev i Birleşik A v ru­
13
Aytunç Altındal
6

ama isa'yı, Hıristiyanların Tanrı'smı anlayabilmek husu­


p a'y a karşı ilerlemekted ir. Birleşik A v rup a'yı yenid en Hı­
sund aki çabamın yetersizliğind en değildir.
ristiyanlaştırmakta (yenid en Kato likleştirme o lmazsa), ki­
lise yö netimi, amaçlarına ulaşmak için, kendisi de d ünye­ Aytunç Altındal
vi bir belge o lan İnsan Hakları Deklarasyo nu'nu sıkça kul­ Z ürih, 1992
lanmaktadır.23 Bu kö ktenci rad ikalizmin Kato liklikle sınır­
lı o lmad ığını ve Musevilikle, d ikkate d eğer o rand a İs­
lam'd a da bulund uğunu belirtelim.
20. yüzyılın so n on yılınd a 'ruhani âlem'd e gerçekleşen
bu kö ktenci d eğişimler, gerçekte saçmalık ve sıkıcı ko nuş­
maların ö tesine geçmekte v e bireyin d ünyevi ö zel yaşamı
için tehlike işaretleri vermekted ir. 19. yüzyıl so ftacılığınm
mo d ern 'maskesi' o lan bu yeni dini tutuculuk, Kilise­d ev­
let ayrılığının temel d estekleyicisi olan muhafazakâr po li­
tikanın yerini almaya ad ayd ır.
Bu tehlikeli d urum, bu kitabın yazılmasının ard ınd aki
itici güçtür. Temel fikrini, "Tarih, insan d enetimind eki
güçlerle, o lmayanların çatıştığı ve işbirliği yaptığı bir sah­
nedir," 24 d iyen R. H. Taw ney 'd en almıştır.
Hıristiyan d eğilim ve hiç o lmad ım. Yetişmem ve ö ğre­
nimimi tamamlamam d ünyev i bir sistemd e o lmasına kar­
şın, kö klerim İslami gelenekted ir. Birço k kez misyo ner 'ci­
hat'çılar tarafınd an, A v rup a'd a veya başka yerd e yaşa­
makta o lan Hıristiyan o lmayan entelektüellere yö neltilen
so ruyla karşılaştım: "İsa size neyi ifade ed iy o r?" Bu kita­
bın üçlü adı, benim İsa'yı g ö zümd e canland ırmamın v e
ö ğretisi karşısında ed ind iğim izlenimlerin tanığıdır. A lın­
tı yapılan yazarlar ve o nların kullanılan d eğerli malzeme­
si, belirtmek bile gerekmez ki, kişisel yo rumlarımın so­
rumlusu değildir.
Bu kitapta sö zü edilen veya alıntı yapılan çalışmalar,
hiçbir şekilde bu kitabın içeriğine paralel bir d üşünceyi
gö stermez, ima etmez veya içermezler. Eğer çalışmam ku­
rald ışı bulunursa, bu, bilginin sınırlılığından d o layıd ır,
İSA : S EK Ü LER M Ü S EV İ

Açılmayacak örtü ve bilinmeyecek gizli şey yoktur.

İsa, M atta 10:26

1.1. İnsancıl* O lan Biziz, Çünkü Biz Romalıyız**

Ro ma İmp arato rluğu'nun egemenliği altınd aki to prak­


larda kırsal ve kentsel hayatı yö nlend irenler Onla/dı.
To p rak sahipleri, kö le­sahipleri, idareci, asker, subay ve
buyurucu o lan, Onlar'dı. Kararları Onlar verirler; Sekü­
ler/ d ünyevi ilahileri Onlar bestelerd i; spo r yarışmaları
d üzenler, şamp iyo nlar yaratırlard ı. Kentlerini tiyatro larla,
geniş meyd anlarla, yüksek sütunlarla ve bahçelerle güzel­
leştirmiş o lanlar Onlar' dı. Üzerleri kemerli yo llar ve geçit­
ler yap mayı, kentlerd e kişiye ö zel ya da kamuya açık ha­
mamlar inşa etmeyi ilk kez tasarlamış ve gerçekleştirmiş
o lanlar Onlar' dı. Ro ma İmp arato rluğu'nd a yaşayan civili­
an (barbar o lmayan) ve Yerleşik Düzen'i benimsemiş yurt­
taşlar Onlar' dı.
Günd elik hayatlarınd a, gerekli gö rd ükçe, bağlılık d uy­
d ukları inanç sistemlerine ö zgü vecibeleri, Ro ma İmpara­

* İnsancıl: Buradaki kullanımı itibariyle 'Humane'. Beşeri olmak; İnsani olmak;


İnsanlığı esas kabul etmek; İnsan'ı hayatın merkezinde görmek anlamında­
dır. Daha sonraki yüzyıllarda ortaya çıkan 'Hümanizm' akımı Roma'daki bu
düşünceden kaynaklanmıştır (y.n.)
" Romalı: Buradaki kullanımı itibariyle 'Roman'. Sadece Roma şehirlerinde ya­
şayan anlamında değil; Roma İmparatorluğu'nun özgür yurttaşı olabilmek
onuruna ulaşılmışlığı ve Helen­olmamayı simgeler. Dünyanın neresinde
olursa olsun Romalılığı ve ona özgü davranış, duyuş ve düşünüş bütünlü­
ğünü ifade eder (y.n.).

11
12
Aytunç Altındal 13

to rluğu'nun ko yd uğu ve ö zenle gö zetim ve güvence altın­


varsayılan bir başkasıyla d eğiştirmek, rastlanılmayacak
da tuttuğu religio* d iye tanımlanmış olan bir usule uygun
o laylard an değildi. Seküler ve Manev i/ Ruhban taraflar
o larak yerine getirirlerdi. Bu ned enled ir ki, Ro ma İmpara­
arasınd aki Ro ma modus vivendi' si* o lası çatışkı ve gerilim­
to rluğu'nun yurttaşları gerçekte 'kült vecibelerine' bağlıyd ı­ leri ö nlemek üzere kurulmuştu ve 'Tek­Tanrı­merkeziyetçi­
lar; günümüzd e kullanılan sö zcük anlamıyla tam 'd ind ar' liği' nden kaynaklanan ho şgö rüsüzlüğü d ışlamaktayd ı. İn­
değillerdi. Dileyen dilediği kad ar külte bağlı o labiliyo r ve sanlar d üzenlenen festivallerd e, sirklerd e v e eğlencelerd e
o nların ö ngö rd üğü vecibeleri uyguluyo rd u. Do layısıyla­ kehanetler d inlemeye ve yo rumlar yap maya ço k d üşkün­
dır ki, aralarında Panteistler, Po lyteistler, Heno teistler ve d üler ama bugünkü anlamıyla bağlılık­yeminleri (Cred o )
Katheno teistler** ço ğ unluktay d ı. Buna rağ men uçsal ve yakarış duaları Onlar' a uygun değildi. Genel anlamd a
(marjinal) kabul edilen bazı cemaatlerd e Tek­Tanrıcılığa tanrılarını, tanrıçalarını ve tapınaklarını seviyo r, o nlarla
yakın syncretism'e*** dayalı inanç­vecibeleri de uygulan­ yaşamaktan mutluluk d uyuyo r, hatta belki d e o nlara tapı­
maktayd ı. nıyo rlard ı, ama hiçbir Ro malı kendi yazgısını so nsuza dek
Günd elik hayatı yapan yazılı ve sözlü iletişimd e inanç Tek­Tanrı'ya bağlamayı d üşünmüyo rd u. İnsan'ın mı tan­
sapkını, Heretik kavramını karşılayan bir d eyim yo ktu; rıları yo ksa Tanrı(lar)'ın mı İnsan'ı yarattığı şeklind eki so­
çünkü, d ümd üz ve yekpare (teksesli) o lmayan manevi de­ ru, küçük bir azınlığı o luşturan bazı d ed iğim­d ed ikçi ay­
ğerleri arasında ortodoks (tek gerçeklilik) varsayımlara an­ d ınların meselesiyd i: İmparato rluğu o luşturan tüm res
cak asgari d üzeyd e yer verilmişti. N e o ld ukları bilinme­ publica' nın (kamu) bö yle bir so runsalı yo ktu. Bö ylesi spe­
yen o laylar karşısında d uyulan ilkel ko rku anlamına gelen külatif ko nular Onlar'm ünlü d üsturunu da d eğiştirmiyo r­
supertitio kavramı, to plumun alt tabakalarınd a etkili bir d u: İnsancıl Olan Biziz; Çünkü Biz Romalıyız.
rol o ynasa da gerçekte, İmparato rluğun religio 'su to plum­
Felsefed e Gno stiklerin, Skeptiklerin (kuşkuculuk), Epi­
sal katmanlar ve sınıflar arasınd a d aha güçlü bir d üzenle­
kürcülerin (d o yumculuk) ve Plato cuların izleyicileriyd i­
yici ve birleştiriciydi.
ler. Gö rüşlerini açıklarken d o ktriner ya da d ed iğim­d e­
Yurttaşların benimsemiş o ld ukları d üzinelerle tanrı,
d ikçi o lmamaya ö zen gö sterirler, d aima akli olan çö züme
tanrıça ve o nlara ilişkin kültler vard ı. Tanrıları hizmet
ulaşmayı yeğlerlerd i. Kurtuluş/ Selamet (Salvatio n) kav­
gö rmek için onlara hizmet veriyo rlard ı. Yine de günün bi­
ramının muhtemeld i ki, bireysel ve mad d i bir anlamı var­
rind e bir tanrıyı yetersiz bularak kaid esind en alaşağı edi­
dı ama kesinlikle dinsel değildi. Bir Kurtarıcı'ya gereksi­
vermek ya da bereketsiz bir tanrıçayı d aha etkili o lacağı
nimleri yo ktu; zaten varsayımsal Kurtarıcı(lar) o larak ka­
bul ed ilenler Onlar' dı.
* Religio: Roma İmparatorluğu'nda religio kavramı, bireylerle tanrılar arasında
Siyaset alanınd a sınıfsal bilince ulaşmış insanlard ı. Uç­
var olan ve resmen kabul edilmiş, yerleşik düşünce sistematiği çerçevesinde
rasyonel (akli temelleri) olan 'Bağlar/İlişkiler' manzumesi (bütünü) demektir. suz­bucaksız, yaygın ve güçlü bir imparato rluğun ö nd e
» » Panteist: Canlılık­merkezli Tanrıcılık; Polyteist: Çok­Tanncılık; Heteroteist:
Bir grup Tanrı'ya bağlılık, Katenoteist: Bir donem için belirli bir Tanrı'ya,
başka dönemde başka Tanrı'ya bağlılık, (y.n.)
Modüs Vivendi: Yaşam tarzı. Diplomaside yaşam tarzına müdahale edilme­
*** Syncretism: Eş zamanlı bağlılık, eş­uyum bağlılığı, (y.n.) yeceğini gösteren belge, (y.n.)
30
Üç İsa Aytunç Altındal 15

gelenleri ve so yları­tescilli mirasçılarıyd ılar. Kendileri ve yaptığı için Hero d 'a d üşmanlık gö sterseler de o nun gün­
egemenlikleri altındaki halklar için yasa­yapıcılık gö revi­ delik siyasete getird iği yö ntemlere ve p ragmatizmine
ni üstlenmiş o lanlar Onlar' dı. Hayattan ne istediklerini bi­ hayranlık d uymad an da ed emiyo rlard ı!
len, yurttaşlık bilincine ulaşabilmiş insanlardı. İster Sekü­
ler o lsun ister manevi, tüm ko nulard a yö netimi ellerind e
tutanlar ve son sö zü sö yleyenler Onlar'dı. So nraki yüzyıl­ 1.2. Seçkin ve Kutsal O lan Biziz, Çünkü Biz
larda Onlar'a Pagani (paganlar) 1 d enild i ve g ünümüze dek M useviyiz
kend ilerine takılmış o lan bu adla tanındılar. Çağd aş A v­
İsrail Tanrısı, Kadir­i Mutlak; her zaman ve her yerd e
rupa uygarlığının temellerini atanlar, Onlar' dı.
var o lan, tüm­güçlerin­sahibi, eril Tanrı'yd ı. Yaratan ve
Paganlar birço k ülkeyi ve ulusu yö netiyo rlard ı. Sö mür­
ulaşılamaz olan Tanrı'yd ı. Gö kleri ve yeryüzünü ve me­
geleştird ikleri ülke ve uluslara kend i yaşam tarzlarını ve
kân içind e yer tutan her şeyi Kutsal Kitap İncil'in Eski
stand artlarını d ayatıyo rlard ı. Bir yand an yeni alışkanlık­
A hit bö lümünd e anlamını bulan 'Altı İncil Günü' içind e
ları, gö renek ve uygulamaları, d iğer yand an da yeni dü­
yaratmıştı. (Halk inancasınd a bir İncil günü 144.000 dün­
zenlemeleri, yasaları ve yasakları yerleştiriyo rlard ı. Pa­
ya yılma d enktir, ama hiç kuşkusuz, ö lümlü o lan insano ğ­
ganlara ö zgü yaşama ve yö netme tarzının tüm ulusları ve
lu, Kutsal Kitap İncil'in bir gününün gerçekte ne kad ar ol­
cemaatleri ho şnut ettiği sö ylenemezd i. Nitekim, ho şnut
d uğunu, tam süresini kesin o larak hesaplayamaz.) Tabi­
o lmayan to pluluklar arasınd a Kud üs'ün ve Filistin'in Mu­
idir ki, Tanrı'nm Kend isi kend i yarattığı ' Başlangıç' ta yer
sevileri başı çekiyo rlardı.
almamıştı. Yarattığı her şey gibi So nlu (Ölümlü) değildi.
Ro malıların Kud üs'ü işgallerind en so nra Filistin, Ro ma
Tanrı yaratılmamıştı, d o layısıyla da kend ine ö zgü Z a­
tarafınd an atanmış krallarca yö netilir o lmuştu. Filistin'in
man'ı ve M ekân'ı vard ı.
'Büyük Kralı' diye tanınan Hero d , işte bu 'atanmış' krallar­
Kutsal Kitap 'm yed inci tekvin (d o ğuş) gününd e Tanrı,
dan biriyd i. Do ğuş­hakkı itibariyle Semit (Ebo nit) ve
planı uyarınca Kend isini Yaratılış'tan ayrıştırdı ve gö r­
VV.H.C. Frend 'in tanımıyla2 N o minal o larak Musev i o lma­
kemli yaratıcı faaliyetini no ktalad ı. Yedinci günü (Sebt)
sına rağmen, Musev iler İsrail'in Tanrısı'nm Yasası'na
kutsayıp d inlenmeye çekildi. Tanrı'nm suretind en yaratı­
(Musevi Şeriatı) uygun o larak 'Onaylanmış' bir kral d eğil
lan İnsan (A d em) ilk mübarek kılman ve Sebt d e ilk takd is
d e, işbirlikçi bir kral o ld uğu için, Filistin'in gerçek yö neti­
ed ilen idi.
cileri olan Ro malı Paganlard an ço k Hero d 'd an nefret ed i­
A ncak kendi tasarımına gö re Tanrı'nm yeryüzünd eki
yo rlard ı. Museviler için Hero d , 'peygamberce yöneticilik'
gö revi d ev am ed iyo rd u. Çünkü O'nun yarattığı her şey
(uhrevi) geleneğine tümüyle yabancı, Musevilik­d ışı Se­
iyiyd i, ama mükemmel değildi.3 Yaratılış v e insanlığın
kliler (cismani) bir gücün Musev ilerin başına yerleştird iği
mükemmelliğ e ulaşma çabası O'nun 'eserleri' arasınd ay­
bir kraldı. Bir diğer d eyişle Hero d , Musev iler için 'Tanrı­
% dı, ama misyo nerlik hizmetleri ve Tanrı'nm 'uluslar'a ait
tarafından­gönderilmiş' d eğil, 'insan tarafından­yaratılmış' o lan gö revleri ço ğunlukla O 'nun Ruh'u v e melekleri tara­
kral'ı simgeliyo rd u. Buna rağmen, Ro malılarla işbirliği
102 Aytunç Altındal 17)1

fından yürütülmekteyd i. Tanrı'nın tasarımına gö re insan­ dıştalar. Bu ned enle gizli adı güvenlikte tutulmalıd ır.)
lığın kö tü işleri ­ ki insanların tasavvurları gençliklerind en Musa'nın sö ylediği gibi İsrailo ğulları kend ilerini bildiği
başlayarak kö tülüğe eğilimliyd i (Tekvin, 8:21)­ O'nun günd en beri Tanrı'ya karşı asi o lmalarına rağmen (Tesni­
Ruh'u ve melekleri tarafınd an arındırılacaktı. So nrad an ye, 9:24), İsrailo ğulları arasınd a bir tek Başrahip'in Tan­
Şeytan'a d ö nüşen Lüsifer bile, başlangıçta Tanrı'nın bir rı'nın o naylanmış sö zcüsü o larak, telaffuz ed ilemez ve
meleğ iy d i. Lüsifer Tanrı'y a başkald ırısınd an d o layı 'Esrarengiz' A d 'ının 'Batıni anlamını' ö ğrenmeye hakkı
O'nun İnayeti'nd en uzaklaşmıştı. vard ı. Diğer Yahud ilere 'pek ço k harikayı ve gizi' 4 barın­
İsrail'in Rab'binin kararlı ve buyurgan bir d o ğası vardı. dıran bu adı hecelemesi d ahi ö ğretilemezd i.
Yahud iler için Tanrı, (İbranice El) Kend ini Elo him/ Elaah, İsrail'in Tanrısı tüm kulları İsrailo ğullarma (Levililer,
el Shad d ai, Yahve/ Sabao th (Yeho v a/ RA B), A d o no i ve 25:42) ve ö zel kulları Peygamberleri'ne bild ird iği gibi, son
Kabbalistik anlamınd a da Şekina gibi kimi adlarla o rtaya d erece kıskanç (Tekvin, 34:14) ve d ehşet veren (Levililer,
ko yuyo rd u. A d 'ını o luşturan dö rt İbranice harf in (ya da 26:16) bir Tanrı'd ır. Bertrand Russell'm tanımıyla, "Tanrı
ses) Tetragrammato n'u*, dile getirilmez, telaffuz edile­ kavrayışının tümü kad im Do ğu d esp o tluğund an türetil­
mezd i. Bu harfler tümüyle gizli bir adın işaretleriydiler. miş bir kavrayıştır." 5 İsrail'in Tanrısı başka ilahlara (Çıkış,
Yasa­Yapıcı Musa Tanrı'ya A d 'ını so rmaya cesaret ettiğin­ 20:23) ve kend ininkilerd en başka gelenek ve âd etlere ta­
d e şu yanıtı almıştı: "BEN BEN O LA N IM . İsrailo ğulla­ hammül ed emiyo rd u. Birço k kez 'bütün uluslar'ın Bir ve
rı'na bö yle d iyeceksin: Beni size BEN 'im gö nd erd i. Ebedi­ Tek Tanrısı o ld uğunu açıkça belirtmişti. Pagan tanrılarını
yen ad ım bu ve d evird en d evire anılmam bud ur." (Çıkış v e tanrıçalarını, sunaklarını ve tapınaklarını aşağılıyo r ve
3:12­15) Gerçekten d e bö ylesi mütevazı ama o denli de gö rmezd en geliyo rd u. Ko mşu ülkelerd e so ykırımlar ya­
açıklanamaz bir ad ve bağlamsal işlevleri o lan Bir ve Tek pılmasını isteyip İsrailo ğullarmı bu kirli işi gö rmeye zo r­
Tanrı O'y d u! Bir Olan, Tek BEN 'im o lan ve Bir ve Tek lard ı. Pagan ilahlarını 'Tanrı­Olmayan Tanrılar' o larak ni­
BEN O LA CA ĞIM o lan. Hep si bu! İbranilere On Emri'nd e teliyo rd u. Bu da İsrail Tanrısı'na gö re bu tanrıların sad ece
Tanrı A d ı'nın kö tülenmesini (Levililer, 19:12 ve 22:31) ve ilahlar o larak var o ld uğuna işaret etmekteyd i.6 Ve o nların
bo ş yere ağza alınmasını (Çıkış, 20:7) kesinlikle yasakla­ lanetlenmesi gerekiyo rd u: Putları ve simgeleri 'sapkın
mıştı. İsrailo ğullarının sad ece O 'nun A d ı'nı o kuyup so nra yo lların' nişanlarıyd ı. İlahi o lana değil, 'Kö tülükler ülke­
da isteyerek unutmalarına izin vard ı. (Tanrı'nın A d ı'nı ce­ si'ne aittiler.
maat ö nünd e anan Musev i kend ini kâfir ko numuna d üşü­
İsrailo ğulları, kend i tanrıları tarafınd an seçilmişlerd i.
rüp d o ğuştan gelme haklarını yitirir ve so nund a da kend i­
Tanrı'nın Kend isi kutsal o ld uğu için o nlar da kutsald ılar
ni Tanrı'nın Tekv in'ind en ve Musev iler'in Çıkış'md an**
(Levililer, 20:7­8); Tanrı, İbranileri birço k kavim arasınd an
seçmişti (Levililer, 20:26); kutsal bir kavim o lmak için ço k
* Tetragrammaton: Dört harften oluşan sözcük; özellikle İbranice'deki. telaffuz
edilemez sayılan ve Tanrı'nın A dı'nın gizemli simgesi addedilen YHWH ya küçük v e güçsüz o lmalarına karşın (Çıkış, 19:16)... İsrail'in
da JHVH harfleri.
Tanrısı .tümüyle ayrıştırıcı ­başlang ıçta ışığı karanlıktan,
" Türkçe'ye " Çıkış" diye çevrilen " Exodus" Yahudiler'in Mısır'dan çıkarak Ke­
nan iline gelişleri demektir, (y.n.) suyu karad an ve günd üzü geced en ay ırmıştı­ v e farklılaş­
102 Aytunç Altındal 19)1

tırıcı bir Tanrı'd ır. Ve Mircea Eliad e'ın da belirttiği gibi, tut; çünkü insanın bütün vazifesi bud ur" (Vaiz, 12:13). İs­
Yahve, d iğer tanrılardan farklı o larak kend ini ko zmik za­ railo ğulları'nd an sad ece "her şeyi yapan A llah'ın işini bil­
man çevrimi içind e değil, mutlak bir başlangıcı ve so nu meleri" (Vaiz, 12:13) isteniyo rd u, O'nun işlerini yo rumla­
o lan tarihsel zaman süreci içinde ifade etmiştir.7 maları değil. Tanrı'nm işlerini yo rumlamak, "Tabir A l­
Bu ned enle Yahud i'nin günd elik yaşamı Tanrı tarafın­ lah'a mahsus o ld uğ und an" (Tekvin, 40:8) fesat sayılmak­
dan kesin o larak iki alana ayrılmıştır: İlahi alan ve haram taydı. Ve bö ylesi fesatlar Musevilerle Tanrı arasına nifak
alan. İsrail'in Tanrısı, Musev i yaşamının, tarihinin ve siya­ so kard ı (İsaiah, 59:2). Çünkü Tanrı, Peygamber Mika'ya
setinin tek yapımcısı ve tasarımcısıydı. Bunlara ilişkin her "Yatakları üzerind e fesat d üzenlerin (...) v ay başına!" (Mi­
türlü insan­yapısı karar ve hüküm, Tanrı'nm Yasası'yla ka, 2:1) demişti. Yo rumcu d enenlerd en ço ğu Musevilerce
çelişmese dahi, bazen kaçınılmaz o larak O'na ters d üşebi­ sahte p eygamber ya da kâhin sayılıyo rlard ı, çünkü yo­
lirdi. Bunlar dışsal ve Seküler gö rüşler sayılırlardı. Bu Se­ rumları mecazi o larak gerçekleşiyo r ve Tanrı'nm İnaye­
küler gö rüşler Kültür,8 Uygarlık, Felsefe ve Sanat gibi top­ ti'ni içermiyo rd u.9 Geleneğe gö re, her 'yeni' Tanrı'nm bir
lumsal­tarihsel katego rileri içeriyo rlardı. Örneğin Kültür sunusu o lmalıyd ı, insanlığın kültürünün ya da putların
Musev i'y e Bilgi A ğacı'nı anımsatmaktayd ı. İsaiah Pey­ değil. Çünkü 'her şeyin bir zamanı v ard ı' ve bizzat Tanrı,
gamber'in de sö ylediği gibi. "V e o nd an artakalanı bir ilah, "Sana şimd id en yeni şeyler, bilmed iğin, gizli şeyler işittir­
kend ine o yma bir put yapar; ve ö nünd e yere kap anır ve d im ," (İsaiah, 48:6) d iyo rd u.
tap ınır" (İsaiah, 44:17). Musev i zo runlu o larak Tanrısı'na Oysa Pagan yaşam tarzı aşikârd ır ki, sınırları kesin ola­
Tap mma'y a değil, O 'na sad ık kalmaya alışkınd ı. Öte yan­ rak belirlenmiş bö lümlemeler, so nsuza dek bağlayıcı ke­
dan Kültür, d o ğası itibariyle insanı 'güzel'e Tap ınma'y a hanetler, buyrultular v e sö zd e gö ksel d üzenlemelerin bo ­
çağırıyo rd u. İsrail Evi'nin çatısı altında teo lo jik ve pratik yund uruğu altında sürd ürülmüyo rd u. Örneğin A nad o ­
anlamıyla Kültür'e ve başka ilişkin kavramlara yer yo ktu. lu'd aki Helenistik geleneğe gö re, ilahilik insanlara değil,
İsrailo ğulları kendi A hit(ler)ince kutsanmışlard ı, Seküler, ö zel yerlere ve hakkaniyet sembo lü bir ilaha10 yakıştırılan
insan yapısı fikir ve id ealleştirmelere gereksinimleri yo k­ bir ö zellikti. Greko ­Ro menlerin Theios aner, Kutsal İnsan11
tu. Çünkü Musevilerin Yasası'na gö re, "Var o lan eskid en­ kav ramı, fikir, id eal ve d üşüncelerind e 'karizmatik o lgun­
dir; ve o lacak olan eskid en o lmuştur; ve A llah geçmiş ola­ luğa' erişmiş insana ö zgüyd ü. Bö ylesi bir kişi Evren­
nı yine arıyo r" (Vaiz, 3:15) d enmekteyd i. Geleceği araştır­ sel/ Tümel İnsan, Bütün(sel), (Kâmil)­İnsan o larak tanım­
maya ve şimd iki zamana bo yun eğmeye ya da geçmişe lanıyo rd u. A ma bö ylesi bir kişi bir Kad ir­i Mutlak Tanrı
hayıflanmaya gerek yo ktu. Her şey gibi, bunlar da anlam­ tarafınd an kutsanmış d eğild i; kendi aşılmaz nitelikleri, er­
sızdı! Çünkü Tanrı'nm yaptıklarına herhangi bir şey ekle­ d emleri v e zekâsıyla kend i karizmasını 'insanlar arasında
nemez ve o nd an bir şey eksiltilemezd i (Vaiz, 3:14). Muse­ v e insanlarla birlikte' yaratıyo rd u. Onların gö zlerind e ya­
vilere gö re insanın yeryüzünd eki gö revi Kud üslü Kral şayan bir ilah o larak kültürel statüsüne kend i erişmişti.
Davud 'un oğlu Vaiz'in sö zlerind e ö zetlenmişti. "İşin so nu Theios aner Tanrı­yapısı ya da Tanrı­tarafınd an­gö nd eril­
şud ur; her şey işitildi: A llah'tan ko rk ve O 'nun emirlerini miş­irtibat­insanı değil, içgö rü ve vargıları, resmen tanın­
102
Aytunç Altındal 20) 1

mış filo zo flarınkinden daha derin olan bilgileriyle kendini küler güçle ö zd eşleştirmekteyd i. Pagan, her şeyin üzerin­
yetiştirmiş bir bilge kişiydi. Theios aner bir bakıma Empe­ de, Ro ma İmp arato rluğu'nun sivil yurttaşıyd ı. Kült inan­
d o cles ya da "Ruhun ö lümsüzlüğünün ö lümsüzlere ben­ cıyla değil, Devletine v e İmparato rluğa o lan bağlılığıyla
zerliğind en kaynakland ığını ve bu benzerliğin güneş, ay, tanımlanmaktayd ı. Pagan, yalnızca İmp arato r'a tabiydi.
yıld ızlar ve tüm gö k­kubbe hiçbir zaman d evinimsiz ola­ Musevi ise adını ve cemaat kimliğini Tanrı'yla bağlaşıklı­
rak algılanmad ığı için, tanrılarla o rtak o larak sergilend iği ğı içinde ed inebilmekteyd i. Kimliği ­y ani atavistik ve d o ­
kesintisiz hareketten o luştuğunu" 12 ö ğreten Cro to nlu A lk­ ğuş alanına gö re biçimlend irilmiş tap ınak­ Devlet­ulusal­
meo n gibiydi. A ncak po püler kültür o nlara kehanetler ve cılığı­İmparato r'u Po ntifex Maximus o larak hiyerarşinin
mucizeli eylemler yakıştırıyo rd u. Olasılıkla 'kehanetleri' d o ruğuna yerleştirmiş olan insan­yapısı Seküler mekaniz­
gerçekte 'verili vahiylere' değil, bilgi ve bilgeliğe d ayalı ma tarafından değil, Tanrı tarafınd an verilmişti.
teşhis ve ö ngö rülerd i. Greko ­Ro men gelenekte Theios aner Musevi her nasılsa Tanrı RA B tarafından kıskıvrak ya­
Gizemler'e tabi değildi; aksine Gizem denilen o lgular, kalanmıştı. Bu ned enle kend isind en O 'na inanç ya da
Theios aner'e tabiydi ve ancak No o lo jik* birimler o larak ge­ iman değil, A d 'ına bağlılık ve Yasası'na sad akat beklen­
çerliydi. mekteyd i. Pagan, tanrılarla ilişkilerinde kend ini ö zgür ve
Paganların d üşünce tarzına gö re her yurttaşın yaşamı serbest hissed erd i; bir Tanrı tarafından bağlanmış ya da
Musevilikte o lduğu gibi gö ze gö rülmeyen ve adı anılma­ tutsak kılınmış d eğild i. Musev i RA B'binin hizmetkârıyd ı;
yan bir Deus Absconditus (gizli Tanrı) tarafından yö nlend i­ Pagan ise d ünyanın efend isi o lmak üzere d o ğmuştu. Pa­
rilmiş değildi. Pagan, tanrıların tam o rtasınd a, o nlarla iç ganlar uluslarını uygarlık d ünyasına iletmekle yüküm­
içe yaşıyo rd u, o ysa Musevi sad ece kend i tek Tanrısı'yla lüyd üler; gö klerin ö tesind e bir yerlerd e tahtında o turan
birlikte yaşamak üzere seçilmişti. Devlet tarafınd an seçil­ gö rünmez bir Tanrı'nın d izlerinin hizasına değil.
miş ayrıcalıklı bir kişiliği olan Paganın tersine, Musev i Paganlar, büyük­to prak­sahipleriyd i. Oysa to prak, İs­
kendi to praklarında sıradan bir insan o lmaya mahkûmd u. rail'in Yasası'na gö re RA B'be aitti (Levililer, 25:23). A tala­
Yurttaşların manevi istemlerine hizmet ed en Pagan tanrı­ rının kabul ettiği A hit ned eniyle Musevi, 'Vaad ed ilmış'
ların tersine, İsrail'in Tek Tanrısı dilediği an Musevilerin To p raklar'd a Rab bin sö zleşmeli işçisi gibiydi. İsrail Tan­
yaşamının en mahrem alanlarına bile, hükmed ebiliyo r ve rısı'nm Yasası'na gö re Eski A hit'in on iki kabilesi bizzat
nüfuz ed ebiliyo rd u. Rab tarafınd an bir araya getirilmişti. 'Birlikte ama yalnız'
Pagan tanrıları insan­yapısı imge ve ido ller, Musevile­ ilkesiyle bir araya getirilmiş o lmalarına karşın, bu birlikte­
rin taktığı adla, 'kö tülük simgeleri'yd iler. İsrailliler için lik, paganların birliğind en farklıydı. Pagan birliğinin te­
Tanrı, insan yapısı değil, kend ini yaratmış Yaşayan Hü­ melleri Tanrı­tarafmd an­yap ılmış yeryüzünd eki değil, ik­
kümran Tanrı'yd ı. Musevi kend ini (kişisel) yaşayan Tan­ tisadi, siyasal, tarihsel ve to plumsal bağıntılarla kurul­
rı' yla bağlantıland ırırken, Pagan kend ini sahip o ld uğu Se­ muştu. Paganlar yeryüzünd eki servetleri ve buna d enk
d üşen seküler iktidarlarıyla birleşmişlerd i. Bu ned enle d e
* Noolojik: Sadece akü yoluyla bulunmuş, akılda var olan bilgi, (y.n.)
ö nyargısızd ılar ve tüm zenginlik ve kud ret sahiplerine,
Aytunç Altındal 23)1
102

inanç ve geleneklerine bakmaksızın kucak açıyo rlard ı (I. O'nunla pazarlığa o turabilecek ko numd a o lan, yalnızca
Mac. 8:1­32). o ydu. Çünkü bu d ünyad a barışı sağlamak uğruna bu son­
Paganlar yabancı ülkeleri, ulusları ve tanrılarını bazen suz tartışmayı sürd ürebilsin d iye o lağanüstü kurnazlık ve
sav aşarak, bazen de d ip lo matik tavizler yo luyla egemen­ bilgelik ile d o natılmış o lan tek varlık o yd u! Z aten İbrani­
likleri altına alıp sö mürgeleştirirken, Musev iler Tanrıla­ ce İsrael adı, 'Tanrı'yla mücad ele ed en' anlamına gelmek­
rı'nd an bir parça to prak ed inebilmek için 'Do ğru Yo l'a, teydi. (Bu lakap, Kad ir­i Mutlak Tanrı'yla gece bo yunca
yani Teşuv a'ya d ö nüp O'nunla d aha ağır hükümler içe­ tartışan Yakub Peygamber'e bizzat Tanrı tarafınd an veril­
ren yeni akitler yap mak zo rund ayd ılar. Ve Tanrı to prağı mişti.)
elind en çıkarttığınd a, bu her zaman için d aha ağır yaptı­ Musevi, ruhani ö nd erlerince itaatiyle (teslimiyetiyle
rımları ö ngö rür ­ö rneğ in Tanrı bakire İsrail'in ko cası o la­ değil) ve Hikmet'iyle, yani Logos'la RA B'bini ho şnut edip
rak tanınmayı şart ko şm uştu­ ve baskı altınd a gerçekle­ O 'nd an bağışlanma eld e etmeye ikna edilmişti. İsrail'in
şirdi. Yasası'na gö re ancak Tanrı 'haksızlık, ihlal ve günahları'
israil'in Tanrısı'nın Yasası'nd a Musev i'nin religio ile bağışlayabilird i (Çıkış, 34:7/ Yerema, 31:34/ Daniel 9:9).
d eğil, Tanrı'yla bağlantılı o lması istenirdi. Musev i'nin İnsan bunu yap amazd ı. Bu ned enle RA B'bin kud ret yeti­
Ruh'a ya da geneld e herhangi bir şeye inanması gerekmi­ sini ve po tansiyel yüceliğini kavrayabilmesi için Muse­
yo rd u, çünkü o, 'kend isi inançtı'.13 Musev i'nin RA B'la vi'nin yüreğinin ko rkuyla d o lu o lması gerekiyo rd u. Onu
bağlaşıklığı hiçbir zaman tapınmaya gö re d üzenlenmiş bir Tanrı'nm huzuruna yaklaştıracak olan bir tek BU KO RKU
ö zd eşleşme so runu sayılmıyo rdu.14 Musev i'nin kend ini v e BU KA VRA YIŞ'tı. Musev i kitabını ibad et etmek için
RA B'biyle ö zd eşleştirmesine izin yo ktu. Bu da o na tüm değil, kavrayabilmek ve inceleyebilmek için o kuyo rd u.
yeteneklerini ve zekâsını kend ini RA B Tanrı'ya karşı sa­ Oysa Paganlar için Zeitgeist'ı, yani zamanın ruhunu ve ze­
vunmad a harekete geçirme o lanağını veriyo rd u. Gerçekte kâsını kavrayabilmek, ö zel bir ö nem taşımaktayd ı. N e ki,
sıradan Musev i'yle RA B arasınd aki ilişki, keskin bir ni­ İsrailo ğulları için RA B, her­yerd e­mev cut'tu, her şey O'na
şancıyla hareket halindeki hed efi arasınd aki ilişkiyi and ır­ aitti ve kendileri yalnızca Hikmet anlamınd a Logos' la do­
maktayd ı. Musevi bir anad an d o ğmuş o lmakla Musev i, natılmışlard ı. Do layısıyla Musev i'nin kültürel, felsefi, sa­
ço k ko lay ö fkelenen ve anınd a yıkıcı o labilen RA B'bin hu­ natsal ya da kültik bilgiye gereksinimi yo ktu. Çünkü Tan­
zurund a ve tapmağınd a tüm insanlığın keskin zekâlı avu­ rı'nm kud reti/ gücü, insanlığın So p hia'smm (Bilgi) çok
katı ro lünü o ynamakla o nurland ırılmıştı. Do layısıyla sa­ ö tesind e, o nun ulaşabilirliğinin çok uzağmd ayd ı.
dık Musevi, salt insan aklı ve stand artlarının tasavvur N e ki, İsrail'in Tanrısı aynı zamand a iyicildi ve seçtiği
ed emeyeceği kad ar yüce bir güçle mücad ele ettiği için, cemaatiyle ilgilenird i de. Musevi anlayışına gö re, tüm
­Yaku b g ibi­ Paganların Hercules'ind en d aha güçlü bir ulusların atası sayılan İbrahim Peygamber'd en bu yana,
kahraman o lmak zo rund ayd ı. Gö rev i her insanınkind en İnsano ğlu'yla Tanrı RA B arasında bir d iyalo g sürmektey­
d aha seçkin ve derinlikliydi. RA B'be karşı ö nce d irenecek di. İbrahim zaman zaman RA B'bi kend i gö rüşlerine ikna
ve bund a başarılı o lmad ığ ı takd ird e, d erhal uz laşıp ed ebilmişti. Musa bund an da fazlasını yap mış ve Tanrı'ya
Aytunç Altındal 25)1
102

rakiplerinin kendisi hakkınd a sö ylediklerini 'kabul etme­ d erece yo zlaşmış uygulamalara da yö neliyo rd u. Essene­
mesini' telkine cesaret edebilmişti (Sayılar, 16:15). Pagan­ lerin Dini Bütünlük'e ve Hakkaniyet'e yö nelişi Musevi ta­
lar için bö ylesi bir d iyalo g anlaşılmaz bir bağdı. Tanrılara rikatları arasında iç çatışmaları kışkırtarak siyasal radikal
talimat vermek, ya da Tek Tanrı tarafından d ayatılmış bir Yahud ilik'in (Jud aism) Peygamberce Yö netimcilik'i (Hü­
'A hit işareti' (Sünnet) temelind e sürekli bir d iyalo ğu sür­ kümet Etme) üzerind e belirli bir ağırlık kazand ığı bir fela­
d ürmek, kendi hayat tarzları içinde o nlar için bild ik bir ketle so nuçland ı. Yenilen, Peygamberlere bağlı yö neticilik
ko nu d eğild i. o ld u, bunun yerine Rabbilere (Öğretmen) bağlı yö neticilik
Musevi, yeryüzünd e hayatta kalabilmek için Modus o rtaya çıktı.
Operandi' sinin (çalışma tarzı) d enetimini Tanrı'ya sunuyo r Pagan ve Musevi tartışmalarınd a, geneld e karşıtlıklar
ve karşılığınd a O'nd an bir anlaşmanın kazançlarını, bir iki farklı kimliğin kesin d üsturları arasında saflaşmıştı: İn­
to prak ve ko runma vaadini alıyo rd u. O and an itibaren sancıl Olan Biziz; Çünkü Biz Ro malıyız ve Seçkin ve Kut­
Musev i'nin hayat tarzı, Yüce Efend i'ye ait bir hanenin bir sal Olan Biziz; Çünkü Biz Musev i'yiz. Bu çatışkı, d üşman­
hizmetkârı ya da mensubu gibi Tanrı'ya ait o lmaktayd ı. lık ve kıskançlıklar sır o lmamakla birlikte, her iki tarafça
Çünkü İsrail Evi'nd eki tarzlar Devlet ya da büyük mey­ da d iplo matça bir anlayışla gö rmezd en gelinip gizleniyo r­
danlı, her yurttaşın fikrini sö yleyebild iği site ya da polis' le­ du. N e ki, her iki 'ulus' da yeni taraftarlar kazanmak için
rin Seküler kültürlerince değil, Tanrı/ RA B'bin 'başlangıç­ var güçleriyle uğraşmaktayd ılar. Ve Ortad o ğu'd a Pagan­
ta' yarattığı 'aile ilişkileri'yle biçimlenmekteyd i. lar ve Gentileler* ile Musev iler arasınd aki bu d iplo matlık­
Pagan yaşam tarzı ve o nlara bağlı Musevi yaşam tarzı­ la gizlenmiş d üşmanlık ve şiddet süregid erken, so nrad an
nın o rtak payd aları yo ktu. Musev i'nin pagan yö netiminin Bakire Do ğ umu o larak ad land ırılacak o lay gerçekleşti. Bu,
Zeitgeist' ı karşısındaki direnişi geneld e Musevi tarikatları Büyük Kral Hero d 'un o tuz üç yıllık yö netiminin 'so nd an
ve ö zeld e radikal refo rmcu Z ealo tlarla, pasifik­kaçkmcı ikinci' yılınd a o ld u. Isaac Nevvton'un da gö zlemled iği gi­
Esseneler* gibi kesimler arasında geleneksel (ancak mutla­ bi, matematikçiler, gelenekte hiçbir temele d ayanmaksızın
ka Kabbalistik o lması gerekmeyen) Peygamber Yö neticili­ 'Bakire Do ğ umu'nu İ.Ö. 6 ya da 4 yılının 25 A ralık'ma15 ta­
ğini canland ırmanın gerekliliğini bir kez daha vurgula­ rihlend ird iler. Ve tarihçilerle Kilise Babaları so nrad an bu
maktayd ı. Essenelere gö re, Zeitgeist gerçekte Zeit­Ohne­ o layı No el o larak belirlediler. A . Po w ell Davies'in belirtti­
Geist, yani A d alet/ Hakkaniyet Ruhu'nd an Yo ksun Z a­ ği gibi, " ... Hıristiyanlık Pagan d ünyaya Kurtarıcı Tanrı
manlar'd an başka bir şeyi simgelemiyo rd u. Essenelerin o larak İsa'nın çıkageld iği fikrini yayd ığınd a, bu fikir daha
eleştirel hükümleri yalnızca Paganları mahkûm etmekle ö nced en var o lanlara, ö zellikle de Mithra Dini'ne d ayan­
kalmıyo r, aynı zamand a Ferisiler, Kâtipler ve Sad d ukiler maktayd ı. Pagan Hıristiyanlar, İsa'nın d o ğum günü ola­
gibi yerleşik Musevi tarikatları arasında egemen o lan son rak Mithra'nm d o ğum günü olan 25 A ralık'ı (kış günd ö ­
nümü) d evralmışlard ı." 16

* Esseneler: Çö ld e yaşayan, aralarına kad ın almayan ço k bağnaz bir Yahud i ta­


rikatı (ç.n.). Gentile: Ro malı v e/ v eya A nad o lu'd a yaşayan Helen kö kenli kişiler (ç.n.)
102 Aytunç Altındal 27)1

Oluşund an o nlarca yıl so nra çeşitli kaynaklard an der­ Mery em'd en d o ğan ço cuğun adı 'Tanrı­Bizimle' (yani,
lenerek anılaştırılan bu olay, gelecek kuşaklara şö yle akta­ Immanuel) değil, 'YHVH Selamettir' (yani, İsa) o ldu.
rılacaktı: Sekizinci gün, A nne M ery em'le üv ey baba Yusuf, Şeri­
at'a gö re bebeği sünnet ettirmek için Tap mağa gö türd üler.
İsa Tap mak'ta sünnet edildi. Bö ylelikle Tanrı'nm Babil
1.3. 'V e O nun A dını Immanuel Koyacaklar'
Talmud u'na gö re ilk muhted i o lan İbrahim'le yaptığı 'ah­
Yo ahim ve Hanna'nın 17 kızı Meryem, Nasıra Kasaba­ din işaretini' (Tekvin, 17:11) ed inmiş oldu.21 Sekiz günlük
sı'nda18 bir marango z olan Yakub'un o ğlu Yusuf'la1'' nişan­ bebek İsa, bö ylelikle ad anmış da o luyo rd u: "V e Rab Mu­
lıydı. A ncak birleşmelerind en ö nce 'gebe o ld uğu anlaşıld ı' sa'ya sö yleyip dedi: Bütün ilk d o ğanları, İsrailo ğulları ara­
(Matta, 1:18). Yusuf "salih bir ad am o lup onu âleme rüsva sında, insand a ve hayv and a bütün rahmi açanları benim
etmek istemeyerek, gizlice bo şanmak niyetind e id i" (Mat­ için takd is et, o benimd ir" (Çıkış, 13:1). Bö ylelikle Mer­
ta, 1:19). RA B müd ahale ed erek meleklerind en birine d ü­ yem'in o ğlu, İsrailo ğulları'nın RA B'bine ait o lmuştu.
şünd e Yusuf'a gö rünmesini buyurd u. Melek dedi ki: "Sen Meryem'in kız kard eşi ya da kız kard eşlerinin ve do la­
Davud o ğlu Yusuf, Meryem'i kend ine karı o larak almak­ yısıyla da altı ya da yed i yeğeninin o lup o lmad ığı Yeni
tan ko rkma; çünkü kend isine d o ğmuş olan Ruhülku­ A hit'te yazılı d eğild ir. (Klo p as'm karısı M ery em'in ­ Yu ­
d üs'd end ir. Ve bir o ğul d o ğuracaktır; ve o nun ad ını İsa hanna 19:25­ Meryem'in gerçek kard eşi o lup o lmad ığı be­
ko yacaksın; çünkü kavmini günahlarınd an kurtaracak lirlenememiştir.) Yusuf'un d aha ö nceki evliliğind en en az
olan o d ur" (Matta, 1:20­21). Yusuf itaatkâr bir ad amd ı, altı ya da yed i evlat sahibi o lmuş yaşlı bir ad am o lup ol­
kend ine sö yleneni yaptı: Meryem'i karı o larak evine aldı mad ığı da kayıtlı d eğild ir. Bu iki o lasılık Yeni A hit'te be­
ama bir o ğul d o ğurana d ek o nunla cinsel ilişkiden sakın­ lirtilmez, ama İsa'nın dö rt erkek kard eşinin adı verilir.
dı. 'Ve ço cuğun adını İsa ko yd u' (Matta, 1:25). Bö ylelikle İsa'nın ayrıca en az iki ya da üç de kız kard eşi bulunmak­
Isaiah Peygamber'in kehaneti yerine gelmiş o luyo rd u taydı. İncil­d erleyicisi Marko s'd an o kuyalım: "M ery em'in
(Matta, 1:23). Ve Meryem'in o ğlu gelecek yüzyıllard a da o ğlu ve Yakub'un, Yo sef'in, Yahud a'nm ve Simun'un kar­
bu adla tanınacaktı. deşi, d ülger, bu d eğil mi? Kız kardeşleri burad a bizimle
A ncak, kehanetin yalnızca yarısının gerçekleştiği anla­ değil mi?" (Marko s, 6:3) Dö rt İncil yazarınd an ikincisi,
şılmaktadır, çünkü Isaiah Peygamber'in Tanrısı, bakire­ Marko s'a gö re bunlar, İsa'nın gerçek erkek v e kız kard eş­
den d o ğacak ço cuğa başka bir ad vaat etmişti. Bu ad , Im­ leriydi, d ö rd üncüsü Yuhanna'ya gö reyse İsa'nın kuzenle­
manuel'd i. Okuyalım: "Bunun için Rab kendisi size bir riyd iler (Yuhanna, 19:25). Eğer Yuhanna'nm ö ne sürd üğü
alamet verecek; işte kız gebe kalacak ve bir o ğul d o ğura­ gibi İsa'nın kuzenleriyseler, o zaman Mery em yaşamının
cak, ve o nun adını Immanuel ko y acak" (İsaiah, 7:14). Tan­ so nuna d ek bakire ve Tanrı'nın bakire gelini o larak kalmış
rı'nın başlangıçtaki tasarımını ned en d eğiştirip bebeğe ye­ d emektir.
ni bir adı, İsa'yı20 vaat ettiği Yeni A hit'te yazılı d eğild ir. Muhtemeld ir ki, Meryem'in kız ya da erkek kardeşi
Garip gö rülebilir ya da gö rülmeyebilir, ancak so nuçta yo ktu, ama Elisabeth ad ınd a bir kuzeni o lduğu kosiıuliı
102 28)1

Aytunç Altındal

Meryem'in ö zellikle gebelik d ö nemind e o nunla ço k yakın


rünmeye alışkındı. N e ki, bakireye gö rünüp 'müjd eyi ver­
o ld uğu bize bild irilmekted ir. Elisabeth'in bakire Mer­
mek', Melek Cebrail için alışılmad ık bir d urumd u. Belki
yem'in gebeliğini kendi ailesinden ilk ö ğrenen kişi o ld uğu
Melek Cebrail bu ned enle 'müjd eyi' v ermed en ö nce 'Baki­
da yazılıdır.
re Meryem'e ko rkmamasını sö ylemiştir!
Elisabeth kırk yaşlarınd a o lmalıyd ı ve Z ekeriya adlı bir
Elisabeth'e d ö nelim! Z ekeriya'ya bild irilen tarihte, o ğ­
kâhinle evliydi (Luka, 1:5). Elisabeth 'kısır id i' (Luka, 1:7).
lu d o ğd u. Ona Z ekeriya'nın akrabaları arasınd a bu adı ta­
Sara, Raşel, Rebeka ve Hanna'd an sonra Kutsal Kitap'ta
şıyan kimse o lmamasına karşın (Luka, 1:61) Yahya adını
adı geçen beşinci, Yeni A hit'teki ilk kısır kad ın Elisa­
verdiler, çünkü Z ekeriya A biya ruhban so yunun mensu­
beth'd ir. Daha ö nceki bütün kısır kadınlar ve ko caları gibi
buyd u ve Elisabeth de, M ery em'in tersine, Harun'un so­
Elisabeth ve ko cası da 'A llah ind ind e salih' idiler (Luka,
yund and ı (Luka, 1:5). Yahya büyüd ü, ruhça kuvvetlend i;
1:6). Bu ned enle, Z ekeriya bir gün Rab'bin tap mağmd ay­
ve İsrail'e gö rüneceği güne kad ar çö llerd e kald ı (Luka,
ken Melek Cebrail o na gö ründ ü ve dedi ki: "Ko rkma Z e­
1:80). Do ğru, Marko s'a gö re Yahya kehanet uyarınca hiç
keriya; çünkü d uan işitildi, karın Elisabeth sana bir o ğul
mayalı içki içmed i. Yalnızca bitki ve yaban balı yedi. Hiç
d o ğuracak, o nun ad ını Yahya ko yacaksın. (...) Çünkü
tıraş o lmad ı ve d ev etüyünd en bir harmani giyip beline bir
Rabbin gö zünd e büyük o lacak, şarap ve içki içmeyecek ve
deri kuşak taktı (Marko s, 1:6). Yahya atalarının geleneği
d aha anasının karnınd an Ruhülkud üs'le d o lu o lacak. İsra­
ned eniyle Peygamber ya da Mesih (Christ) o lmaya layık
ilo ğullarınd an birço ğunu o nların A llah'ı Rabbe d ö nd üre­
d eğild i, ama aynı gelenek uyarınca bir Rahip­Yö netici ola­
cek. Babaların yüreklerini o ğullara, asileri salihlerin hik­
bilird i... Yahya bunları d enemed i; o nların yerine yaşamı­
metine çevirmek ve Rabbe amad e bir kavim hazırlamak
nı bir başka seçeneğe ad ad ı.
üzere İlya'nın ruhu ve kud retiyle o nun ö nünd e yürüye­
Gerçekte kend isind en altı ay küçük kuzeni olan ve da­
cektir (Luka, 1:13­17)."
ha so nra Tanrı'nm Oğlu d iye anılan İsa'nın gelişini bildi­
İsrail'in Tanrısı d aima Meleği Cebrail aracılığıyla ko ­
ren ilk Vaftizci o ld u. Yeni bir İstiğfar ahdinin yeni işareti
nuşurd u. Tanrı her zaman ö nce ko calara 'ko rkmamaları­
o larak suyla Vaftiz'i başlattı. Kend ind en so nra Kehanet'e
nı' sö yler, ard ınd an o nlara her birinin ayrıcalıklı anlamı
gö re, insanları selametleri için suyla değil, Ruhülkud üs ve
olan bir 'ad ' ve bir 'o ğul' müjd elerd i. Burad aki tek ilginç
ateşle vaftiz ed ecek olan İsa'nın gerçek vaftizci o lacağını
husus, Melek Cebrail'in Z ekeriya'ya, d üşünd e değil, tapı­
bild ird i. Kilise, so nraları 24 Haziran gününü Vaftizci Yah­
nağın loş ışıkları arasınd a tütsü yaktığı sırada ko nuşmuş
ya Günü ilan etti. Vaftizci Yahya Günü'nün arifesind e
o lmasıd ır. Yeni A hit'te anlatılanlara gö re altı ay so nra
tüm d ünya Hıristiyanlarının kentlerd en çıkıp evlerind eki
Meryem'i de ziyaret ed en işte yine bu Melek Cebrail'd i.
kö tü ruhları ko valayacak şifalı sarı kantaro n o tunu (St.
Bu Cebrail'in bir bakireye yaptığı varsayılan kayıtlara geç­
Jo hn's w o rt) to plamaları istendi. (A nlamlı bir Pagan uy­
miş ilk ve son ziyaretidir. İnsanlara Tanrı'nm sö zünü ilet­
gulamasıd ır bu.)
mek Melek Cebrail için o lağan bir o laydı. A ma Cebrail, ta­
Bö ylelikle, Yeni A hit'in başlarınd a, bizlere iki o ğul su­
bii RA B'bin talimatları üzerine, ö nce sıkıntılı ko calara gö ­
nulmuştur. Biri Yahya (İbranice biçimiyle Jo hanna 'JA H­
30 Üç İsa Aytunç Altındal 31

VEH esirgeyicid ir' anlamına gelir), diğeri d e İsa, 'JA H­ bu büyüleyici 'bakire d o ğumu' 24 o layına ned en d eğinme
VEH selamet'd ir. Jahv eh Esirgeyicidir, Jahv eh Selamet­ gereksinimi d uymad ıkları da daima bir sır o larak kaldı.
tir'in yo lunu açmıştır. Her iki o ğul da ilk d o ğan Yahud i
bebeklerd ir ve d o layısıyla, Yasa'ya gö re her ikisi d e ebe­
veynlerinin Tanrısı'na ad anmışlard ır. 1.4. Benzerlik Yasası G ereğince
isa'nın annesi Meryem, imana gö re ya bakired ir, ya da
Matta, kendi İncil'ind e, İsa'nın so y kütüğünü İbrahim
bir partheno s, yani yine bakire, ancak 'tertip ed ilmiş bir
Peygamber'le başlatıp 'Mesih d enilen' İsa'yla bitirir (Mat­
evliliğe rıza gö stermeyip kend i eşini seçen kad ın'd ır. (Ba­
ta, 1:16). Matta İbrahim'd en İsa'ya kırk iki kuşak saymak­
kire) kö tü ya da hafifmeşrep bir kadın o ld uğund an değil,
tadır. Onun so yağacmd a üv ey baba Yusuf 'Meryem'in ko­
'kend i hakkının bilincind e bir kişi' o lduğu için 'evlenme­
cası' o larak verilip İsa babasının so y hattıyla değil, anası­
den anne o lmuştur'.22 İsa'nın Plato ncu Celsus'un İ.S.
nın adıyla kayd ed ilmiştir. Bu, geleneksel İbrani so yağacı
170'te ileri sürd üğü gibi,23 büyüsünü Mısır'd a ö ğrenmiş
küstah bir şarlatan o lup o lmad ığı çok ö nemli d eğild ir. Di­ kurgusunu bo zd uğu için alışılmad ık bir işlemd ir. Her iki
ğer bir anlatımla Meryem'in Bakire o lup o lmad ığı, ya da ebeveynin, Meryem ve Yusuf'un Matta yo rumund a birer
İsa'nın gö z bo yayıcı o lup o lmad ığı ko numuz itibariyle bu kuşak işgal etmeleri d e alışılagelmiş bir uygulama değil­
incelemed e üzerind e d urulmayacak hususlard ır. Çünkü; dir. Matta bu kırk iki kuşağı, her biri on d ö rd er kuşak içe­
en kestirme deyişle 'Bakire A nnelik' yakıştırması Hıristi­ ren üç başlık halind e to plamıştır. Matta, Mery em ve Yu­
yanlık'tan ço k ö nce, tüm Hind istan, Mezo p o tamya ve Or­ suf'u d ahil etmekle on d ö rd üncü kuşağı İsa'ya yakıştır­
tad o ğu'd a bilinen bir o lguyd u. Örneğin; Bud a, So krates, mıştı. Öte yand an, Luka İsa'nın so yağacını A d em'e ve
Eflatun ve Büyük İskend er d e halk sö ylencesine gö re 'Ba­ O 'nd an da tabii Tanrı'y a iletmişti. Luka İncili'nd e
kire A nne'd en d o ğmuşlard ı! Tanrı'd an İsa'ya yetmiş yed i kuşak sayılmıştı (gerçekte bu
birkaç bin yıld an fazla tutmamaktad ır).
Benzer şekild e, tarihsel İsa d enilen de fazla ö nemli de­
Matta İbrahim Peygamber'd en Davut Pey g amber'e on
ğild ir. Tarihsel İsa ilahiyatçı ve tarihçiler için bir çeşit 'in­
dö rt kuşak saymıştı. Ve Luka, Tanrı'd an İsa'ya yetmiş ye­
celenecek v ak'a' iken mito lo jik İsa, kend ine inananlar
di kuşak saymaktayd ı. Cemaatin başınd aki yö neticilere
için nihai gerçeklik o larak kalmıştır. N esnel bir inceleme
iletilen mesaj, Dav ut Peygamber'in adının sayısal değeri­
için, tanımlarımıza p ersp ektif kazand ırabilecek tek İsa
nin İsa'nın kuşak d eğeriyle ö zd eşleştirilmesiyd i. Matta ve
po rtresi, Yeni A hit'teki Mesih'tir. Bu p o rtrenin tarihi ger­
çekliğinin o lup o lm am ası bizi ilg ilend irm em ekted ir. Luka, İsa'yı o n d ö rd üncü kuşağa yerleştirmekle, bilgelere
Çünkü, Hıristiyan d ünyası sad ece ve sad ece Yeni A hit'te ve söz sahibi d iğer cemaat yö neticilerine sırad an bilginin
o kud uğ u M esih'e bağlılık d uymaktad ır. Tarihsel M e­ ö tesind e malzeme sağlamaktayd ılar. Yetmiş yedi, yedi ar­
sih'e d eğil. tı yed iye bö lünd üğünd e, on d ö rd e eşitlenir v e kırk iki ku­
şak üç kez o n dö rt başlık altında (3x14) to pland ığınd a Da­
Geleceğin Mesih ve Tanrısı'nm yeryüzünd eki yaşamı
vut Peygamber'in adının sayısal d eğerine g ö nd erme yap­
işte bö yle başladı. Ve d iğer iki İncil yazarının, İnd ilerind e
32
Aytunç Altmdal

maktadır, bö ylelikle Mesih d enen İsa'yı gizlice o nun so yu­


o na dedi: Ey o ğul, ned en bize bö yle ettin? İşte babanla ben
na bağlar. Bu so yağacı aktarımı, geleceğin tanrısını aynı
yüreğimiz çok sıkılarak seni arad ık. Onlara dedi: Neden
zamand a Yahud i Peygamberi İsaiah'nm kehanetine d e
beni arad ınız? Bilmiyo r mu id iniz ki, benim için Babamın
bağlamaktayd ı. Her iki İncil yazarının attığı ilk ad ımlar,
evind e bulunmak gerekti? Onlar ise kend ilerine sö ylediği
bu kehanetin gerçekleştirilmesi bağlamınd a zo runluyd u.
sö zü anlamad ılar." (Luka, 2:48­50)
Uvey baba Yusuf'un Luka yo rumund a bağımsız bir kuşak
Eğer, İsa bu ö ğretmenlerle annesiyle ko nuştuğu tarzda
sayılmayıp d ıştalanması da kayd a değer. Matta yo rumun­
ko nuştuysa, bu anlatım tarzı hazır bulunanları etkilemek­
da bu kuşak bo şluğunu, inanca gö re İsa üzerind e hiçbir
ten ço k tedirgin etmiştir. Çünkü Tanrı'nın tekil o larak 'Ba­
'emeği' o lmayan Yusuf'u ayrı bir kuşak o larak saptarken,
bam ' biçimind e nitelend irilmesi Museviler arasınd a alışıl­
elinde yeterli sayıda kuşak bulunan Luka'nm o na hiç ge­
mad ık bir uygulama idi; Baba figürü o larak tanrı gelenek­
reksinimi o lmamıştı.
sel o larak 'Babam' biçimind e değil, 'Babamız' o larak ta­
Sayısal d eğerlere ilişkin ko nular, so nraki yüzyıllard a
nımlanırd ı. Yine geleneksel o larak Tapınak RA B'bin ika­
Gno stik tarikatlar, gizli ya da Rafızi d enen d ernekler,
met ettiği yerdi. RA B, 'Babamın evind e' o turmuyo rd u.
Okültistler ve Ezo teristlerce Operasyo nel ve Spekülatif
Eğer bu o lay Luka'nm uyd urd uğu bir ekleme d eğilse, o
o larak kullanılagelecektir. Bu d eğerler karmaşık cin ko v­
zaman taşıdığı anlam, ö nemlid ir. Bö ylesi bir niteleme da­
ma dualarının çeşitli biçimlerini ifad elend irmenin yanı sı­
ha on iki yaşınd ayken "Hep imizin babası bir d eğil mi? Bi­
ra, simgeciliğin tılsım gizemlerine ve karmaşıklığına içkin
zi bir A llah yaratmad ı mı?" (Mal. 2:10) d iyen gelenekten
bir sayısal nitelik kazand ırmad a da temel kabul ed ilecek­
açıkça ko p muş bir İsa'ya işaret etmekted ir. Daha so nrala­
ti. Şu ünlü 'kutsal' on d ö rt sayısı için bu kad ar yeter sanı­
rı, bilind iği gibi, İsa o tuz yaşlarına geld iğind e d e, Yahud i­
rım!
lerin 'Tanrımız' nitelemesi geleneğini yad sıyarak Tanrı'yı
Isa Mesih'in ço cukluğuna d air ayrıntılı bilgi yo ktur. 'Tanrım' o larak ad land ıracaktır. Kimi d urumlard a bazı
A ncak ilginç bir o lay aktarılmıştır (Luka, 2:41­51): p eygamberlerin Habakkuk'ta yapıld ığı üzere (3:18­19)
İsa on iki yaşınd ayken, ailesiyle birlikte her yıl Yeruşa­ Tanrı'yı 'Kurtarıcım' ya da 'Yeho va, Rab, benim kuvve­
lim'd e (Kud üs) kutlanan Fısıh bayramınd an eve d ö nüşte timd ir' şeklind e nitelemelerine cevaz olsa d a, 'Tanrımız'm
üç gün kaybo lmuştu. Yusuf'la Meryem onu her yerd e ara­ 'Tanrım' biçimind e tekilleştirilmesi, Tanrı'nın İnsan­Ben­
mışlar, ama bulamamışlard ı. Üç gün so nra, Tap mağın av­ liği'nd e ö zelleştirilmesi sayılmaktayd ı ve kesin o larak ya­
lusunda, yaşlılarla ko nuşurken gö rd üler o nu. Luka bu saklanmıştı. Çünkü Musevi peygamberi M ika'nm da be­
yaşlı Yahud i muallimlerin (Hahamlar) on iki yaşınd aki lirttiği gibi, "Çünkü bütün kavimler, her biri kendi i lalı ı­
ço cuk isa'nın so rd uğu so rular ve verdiği yanıtlard an ço k mn ismiyle yürüyo r; biz d e d aima ve ebed iyen A llahımız
etkilendiklerini belirtmekted ir. Bu muallimlerin gerçekten RA BBİN ismiyle y ürürüz " (Mika, 4:5) d enmişti. Tanrılar
etkilendikleri mi, yo ksa tedirgin mi o ld ukları, İsa ile anne­ ve Ruhlar arasınd a yaşayan ve bazen o nlar tarafından yar­
si Meryem arasınd aki şu ko nuşmad an izlenebilir. Luka d ıma ç'ağrılan Paganın tersine, Yargıç Tanrı RA B, Musevi­
şö yle yazıyo r: "Onu gö rd ükleri zaman, şaştılar ve anası lerin arasınd a yaşayan İlahi Güçtü. ("Çünkü ben A llahım
102 34)1

Aytunç Altındal

ve insan değilim; senin o rtand a olan Kud d üsüm") (Ho şea, o nu Mesih yap maya yetmiyo rd u. Bu ned enled ir ki so nra­
11:9). Yaşayan Yargıç­Tanrı, İsrail'in RA B'bi bütün Muse­
dan, başı kesilmek üzere Hero d tarafından kapatıld ığı ha­
vilerin arasınd ayd ı, hiçbir Musev i'nin ö zel mülkiyeti al­
pishaned en Yahya kend ini beklenen Mesih o larak gö rüp
tında ya da evind e değildi.
gö rmed iğini anlamak üzere o na haberciler gö nd erecektir.
Tanrı, Yeni A hit bo yunca, Eski A hit'in tersine yalnızca
İsa bu hayati so ruyu son d erece belirsizce yanıtlar. Ger­
bir kez ko nuşur. Bu da İsa'nın kuzeni Yahya tarafından
çekte İsa, Musevi cemaatini yö neten ve yö nlend iren sö z
vaftiz edilişi sırasında gerçekleşir. İncil yazarı Yuhan­
sahibi kişiler tarafınd an çağrılmış ve o naylanmış değildi
na'nın sö ylediği gibi Vaftizci Yahya'nın mı o nu herkes gi­
(hatta­ç.) o nlar tarafınd an yetersiz bulunmuştu!
bi vaftiz o lmaya çağırdığı, yo ksa Matta, Luka ve Mar­
İsa'nın nasıl d o ğd uğu ya da Tanrı'nm beklenen Mesih'i
ko s'ta gö sterd iği üzere İsa'nın mı kendini Yahya tarafın­
o larak nasıl o nayland ığının üzerind e çok fazla d urmaya
dan vaftiz ed ilmeye d avet ettiği açık d eğild ir. Matta,
d eğmez. Kuşkusuz Nasıralı İsa, Musevilerin bekled iği bir
İsa'nın vaftizini şö yle betimler: "Ve İsa vaftiz o lup hemen
ve tek Mesih değildi. Çünkü Mesih ideali İsa'd an o nlarca
sudan çıktı; ve işte, gö kler açıldı, ve A llahın ruhunun gü­
yıl ö nce Essene Kümran tarikatının biçimlend ird iği esra­
vercin gibi inip üzerine geld iğini gö rd ü; ve işte, gö klerd en
rengiz bir Hak Belleticisi'ne (imgesi­ç.) d aha fazla uymak­
bir ses d ed i: Sevgili Oğlum bud ur, o nd an razıy ım" (Mat­
tadır.25
ta, 3:16­17). Tanrı bund an so nra İsa dahil kimseyle ko nuş­
İsa'nın yaptığı sö ylenen mucizeler de fazla ö nemli de­
mad ı ve İsa ve havarileri ibad et etmek üzere d ağa çıktık­
ğildir. Yeni A hit d erleyicilerinin kend isine yakıştırd ığı
larında bir buluttan gelen 'ses'in aynı mesajı tekrar etme­
tüm o mucize ve işaretleri gerçekten yarattığı ko nusund a
si dışında hiç emir ya da talimat vermed i. İsa bu ned enle
kesinleşmiş hiçbir kanıt yo ktur. Do ğru o ld uklarına inanıl­
"A llah Ruhtur ve ona tapmanlarm ruhta ve hakikatte ta­
salar bile, bu o laylar Eklesiastikus kitabınd a insana kalan
pınmaları gerekir" d emiştir (Yuhanna, 4:24).
tek ö nemli şeyin 'Bütünsel Gö rev 'i o ld uğunu açıkça belir­
A nlaşıld ığı kadarıyla İsa sırad an bir Musevi gibi gelip ten ruhani ö nd erin termino lo jisiyle sö ylersek, ö nemsiz ve
vaftiz o lmuştur. Yahya: "Ben onu bilmez d im" d er (Yu­ 'anlamsız'd ır. İsa'nın 'Bütünsel Gö rev ' karşısınd aki tefsiri
hanna, 1:31). Ve İsa, vaftiz ed ild iği sahild en, so nrad an ko numu İsa'nın misyo nunun so mut d o ğasını belirlemek­
Yahya'nın d o ğrulayacağı üzere mecazi anlamd a tüm in­ tedir. İsa, cemaate açıkça ilan ettiği içindir ki, 'Bütünsel
sanlar ve ö zeld e tüm Musev iler için kullanılan bir unvan Gö rev i'nin ne o ld uğu bilinmekted ir. İsa gö revi itibariyle
olan Tanrı'nm Oğlu o lmak sıfatını alarak ayrılmıştır (Yu­ Yasa ve p eygamberleri ilga etmek için değil, tamamlamak
hanna, 1:34). Tekv in'd e şö yle d enilir: "Ve vaki o ld u ki, için geld iğini sö ylemiştir (Matta, 5:17). A ma İsa'nın ko nu­
to prağın yüzü üzerind e ad amlar ço ğalmaya başlad ı ve mu ned ir? İsa'nın tefsiri ko numu parametrik o larak İncil
o nların kızları d o ğd uğu zaman A llah'ın o ğulları insanın yazarlarının nihai gerçeklik kabul edip so nraki kuşaklara
kızlarının güzel o ld uklarını gö rd üler ve seçtiklerind en aktard ıklarınd an değil, tersine Musevilerin d üşmanca sa­
kendilerine karılar ald ılar" (Tekvin, 6:1­3). Do layısıyla bir yıp ret Ve inkâr ettiklerind en çıkarsanabilir.
Musevi erkeği o larak İsa da bir Tanrı O ğ lu'y d u ama bu
Bu yaklaşım İsa'nın çabalarmd aki entelektüel ko numu­
30
Üç İsa 37
Aytunç Altındal

nu ayd ınlatmaktad ır. Başv urd uğ u yö ntem, y etke'v e ö ğre­


tır' (so yağacı hatırlanmalıd ır); ama Tanrı v e Ruh o larak
tisi entelektüel ko numunu sap tamanın ilk üç p arametresi­
İsa Mesih 'İnsanın suretind e yaratılmıştır'. Her iki d urum­
ni verirken kuşağının tutumund an da d ö rd üncüy ü sapta­
mak, o lasıd ır. d a da İsa'nın yaratılışı Benzerlik Yasası'na tabi kılınmıştır.
Bu, bir gizd en ço k, mantıksal yanılgıd ır.
Kuşkusuz ki M usev i yaşlıları meclisi Sanhed rin, yö ne­
Ö lümlü v e M usev ilere gö re sırad an bir insanın Yaratı­
timini ve yetkesini red d etmiş ve sınama so nucund a ö ğre­
cı'yla bö y lesine bağ lantıland ırılması, Pag an­Helenistik
tisini zararlı bulmuştur. V e kend i kuşağının yaptığı çağrı
'İnsan­benz erliğ ind e y aratılm ış Ruh' id ealiz asy o nunu
karşısınd aki tutumu da o lumsuzd ur. Do layısıyla, d ö rt te­
tam bir biçimd e y ansıtmaktad ır. Bu p arad igma Pagan re­
mel d eğişmez üzerind e kend i halkı tarafınd an hemen tü­
ligio 'suna ve tanrıların M o d us O p erand i'sine (işleyiş tar­
müy le red d ed ilen bir İsa/ Mesih, kend isini red d ed enlerin
zı) gayet iyi uy makla birlikte, M usev i Şeriatı'na yabancı,
Yasası'nı icaplarını yerine getirmek id d iasıyla o rtaya çık­
maktayd ı. Ve İncil yazarlarının sö zünü ettiği sö z ümo na seküler bir id d iad ır. Ko num u, İsa'yı d o ğal o larak Pagan­

binlerce izleyici, so n anlarınd a yanınd a d eğillerd i. Ve lar v e Gentileler için (Ko lo selilere Mektup , 2:9'd a betim­
mahkûmiyetinin arifesind e yalnızca Yahud a d eğil, kend i­ lend iği üzere) ço k kabul ed ilebilir bir 'insan bed enind e ya­
sinin M esih o ld uğunu ilk sö yleyen Şimun Petrus da o nu şayan İlah', yap mıştır. A ncak, ko numsal id d iaları o nu
inkâr etmiştir. İsa'nın başına gelen, "Pey g amberler ne ka­ Musev ilerin g ö z ünd e bir Sebt­bo zg uncusu* v e bir kâfir
d ar o nları çağırd ılarsa o nlard an o kad ar uzağa g ittiler" haline getirmiştir.
(Ho şea, 11:2) d iyen Tanrı'nın da başına gelend ir. 'Tanrı suretind e y aratılmış' İnsan o larak İsa, (kend i d a­
hil) birey o larak M usev i'y i İsrail Hanesi'nd en farklılaştır­
isa'nın id d ialarının ne o ld uğu da iyi bilinmekted ir:
makla, ko num unu Sekülerleştirmiştir. Ve 'İnsan suretind e
a) İsa o naylanmış Mesih'tir. y aratılmış' Tanrı o larak İsa, yetkeyi (o to riteyi) Yasa'd an
b) Isa Tanrı'nın bir v e tek O ğ lud ur ve bununla bağ lan­ ayırarak Bütünsel Gö rev 'ini (Misyo n) kutsal kılmıştır.
tılı o larak d a, Tanrı'd ır. İsa'nın tefsiri ko num u Bütünsel Gö rev i'ni belirlemek­
c) Tanrı Ruh'tur. ted ir. İncil'd e anlatılan ko num u (Po sitio n) Benzerlik Yasa­
sı uyarınca o nu Sekülerleşmiş bir Musev i haline getirmiş­
Bu alışılmad ık id d ialar bir araya getirild iklerind e, aynı
tir. Bir M usev i o larak İsa, İncil'e gö re ilahi v e kutsanmış­
and a Mesih İsa, Tanrı ve Ruh'u v ermekted ir. Bu d urum­
tır. İlahiliği so nrad arfg amanı d eğiştirilerek g ö rev ine (mis­
d an kaynaklanan so run yalnızca o nun gerçekten Tanrı
y o n) eklem lenm iş ve 'İnsan suretind e y aratılm ış'
o lup o lmad ığı d eğild ir; so run İsa'nın insanın suretind e
Ruhülkud üs o larak o nu id ealize ettirmiştir.
yaratılmış o lmasıd ır (Pav lus'un Filip inlere M ektubu, 2:2­
İsa'nın gö rev i karşısınd aki ko numu, Tanrı'nın kendi
11.) Bu, Tanrı'nın Kend i'ni insanın suretind e yarattığı an­
g ö rev i yaratıcılık karşısınd aki ko numuna fazlasıyla ben­
lamına gelir. Oysa Yasa'y a gö re 'İnsan Tanrı'nın suretind e
zer. Z aten insanlar Yaratıcılık (gö revi) sayesind e Tanrı'nın
yaratılmıştır'. İsa'nın sürekli­kılınmış ko numu bu ikilem­
d e yatar. İnsan o larak İsa 'Tanrı'nın suretind e yaratılmış­ * Sebt: Yahudiler için kutsal gün. Yahudi Şeriatı'nın en önemli yasaklar günü.
(y.n.)
38
Aytunç Altındal

farkına varmışlard ır. Ve Tanrı dahi, insan tarafınd an red­ kan Pagan ve Gentileler kend ilerini bu parad igmatik 'İn­
d ed ilmiştir. A d em'in Tanrı'nm ilk buyruğuna bo yun eğ­ san benzerind e yaratılmış Ruh'ta yenid en yaratabilmişler­
meyi reddettiği ve kend isini kutsamasına karşın o na şük­ dir. Z amanla İsa'nın ad ı A cı­Çeken İnsan'la anlamd aş ha­
ran sunmad ığı anımsanmalıd ır. İsrail'in Tanrısı da, seçtiği le gelmiş ve giderek sınıfsal ve ulusal ayrım ve engelleri
halk tarafından birkaç kez red d ed ilmiştir. aşarak nihai bağışlanma ve bireysel selametle ö zd eşleşme
İsa 'Bab/ Kap ı' o ld uğunu sö ylemişti. Evet, bir 'birim'
zeminini o luşturmuştur.
o larak tekilleşmiş­Tanrı birimind eki çağd aş (Seküler) Pa­
Musevilik gibi, so n d erece kend ine­yeterli v e kend ine­
gan ideo lo ji kavramı d ine bu Kap ı'd an girmiştir. Ve Mu­
işleyen, içe­kapanık bir ulusa çağd aş ve evrensel unsurla­
sevi 'Tek Tanrı altında Tek sınıflı to plum' üto pyası da ay­
rı, stand artları ve d eğerleri kabul ettirme yo lund aki art ni­
nı kapıd an dışarı çıkmış ve ö bür ço k­sınıflı d evlet to plum­
yetsiz, ad anmış çabaları günübirlik yaşayan İnsan'a karşı
larının tarihine karışarak, felsefi Hıristiyanlık Tanrısı kav­
İdeal İnsan tipi o larak o rtaya çıkarmış ve bu simgeyi Z a­
ramının yapılanışında işte bu 'yeni gelen'le (id eo lo ji) bağ­
manın Ruhu o larak tescil ettirerek anısını o günd en bugü­
lantılanmıştır.26 Museviliğe bö ylece giren bu id eo lo jik un­
sur, so nrad an Hahamların yö neticiliğini yaptığı Musevi­ ne taşımıştır.
lik o larak adlandırılacaktır.27 İdeo lo jinin sınıfland ırma te­ İsa yaratıcı d üşünebilen bir insandı, güncel siyasayı ve
melind e ve Devletçe temsil ed ilerek içselleştirilmesi, ya­ ona ilişkin fikirleri biliyo rd u. 'Entelektüel yanıyla Seküler­
bancı bir unsur o lmakla birlikte peygamberlerin egemen­ leşmiş' Musev i o larak Tek­Tanrıcılıkta liberal bakışın ön­
liğini kö ktenci bir biçimd e so na erd irmiş ve po litik şahsi­ cüsü o lmuştu. Ve gö revi sırasınd a ve sağlığınd a şakirtleri
yetlere ve Hahamlara yo lu açmıştır. A dlarıyla belgelenen tarafınd an kutsal kabul edilen ilk Musev i'yd i. Seküler
ilk hahamların Yahud ilerin günd elik hayatına girişlerinin kutsallık çağının o nunla başlamasına şaşmamak gerek.
İsa'nın çarmıha gerilişini izleyen o nyıllara d enk d üşmesi, Haham Ignaz M ay baum'un işaret ettiği gibi: "A ntikite se­
bir rastlantı değildir.28 küler bir yaşamı tanıma'zdı. Onu yaratan Hıristiyan inan­
cı o ldu." 29 Evet, Seküler yaşam Hıristiyanlık'la değil, biz­
İsa ne yazık ki Yahveh tarafından ö lümsüzleştirilmiş
zat İsa'yla birlikte başlamıştır. İsa ilk Sekülerleşmiş Muse­
değildir; ama so nraki kuşakların belleğind e 'İnsan benze­
vi'd ir. Sp ino za'd an ö nce, İsa vardır. Batı uygarlığını sekü­
rind e yaratılmış Ruh' o larak kendi kend ini ö lümsüzleştir­
lere açan kapının anahtarı bud ur. Ho lland alı ilahiyatçı
miştir. Özsaygısı ve ö zelleştiriciliği olan d ürüst ve titiz bir
A rend T. Van Leeuvven, seküler hayatı 'tebd il­kıyafet Hı­
genç ad am olan İsa, kuşkusuz takd ire d eğer bir bireycilik
ö ncüsü ve bir med eni cesaret simgesid ir. Bir Musev i So c­ ristiyanlık' 30 o larak nitelend irmişti. Simgesel sö ylemd e,
ratesi'nd en çok daha fazlad ır. Bütünsel Gö rev i'ni (mis­ eğer İsa'nın sağ elind e 'Kutsal' var idiyse, 'Seküler' de sol
elind eyd i, denilebilir.
yo n) yerine getirmek için çarmıha gerilişi ve unutulmaz
Ro land v e Pury, Kierkegaard , Kari Barth, Emil Brunner
ıstırapları insanları fazlasıyla etkilemiştir ve o nu her za­
vd. ünlü ilahiyatçılarca eleştirilen Sekülerleştirme süreci­
31
man var olan kurumsallaşmış Zeitgeisfm ö rnek bir simge­
. nin kö kleri, o n sekizinci yüzyılın Devlet­d estekli ve Kilise­
si mertebesine yükseltmiştir. Daha so nra, Tanrı'd an ko r­
o naylı sekülerizmind e yatmaktad ır. Yine de, tuhaftır ki,
40

Hıristiyanlık alanınd aki, dinsel ya da Kilise kutsallık


yaratıcılarının ço ğu, gerçekte seküler d ind arlard ı. Bu
uzun liste Havariler, Kilise Babaları ve ö ğretmenlerle baş­
layarak "Les rares po ints lumineux du Mo yen A ge ema­
nant de laics* (Pierre W ald o , Franço is d 'A ssisi.. .)"32 ile Or­
taçağ'a ulaşır. Calvin, Farel, Th. De Beze, Z inzend o rf, Ge­
o rge Fo x, VVilliam Bo o th, Geo rge VVilliams, C. Finney, D.L.
Mo o d y, Hud so n Taylo r, VVilliam Carey, A . Jud so n, Sad ­
ho u Sund ar Sigh, Dr. P. De Benö it, Rees Havell33 ve Opus İkinci Bölüm
Dei gibi 'Seküler/ Laik' ö rgütler bir yana, yüzlerce papaz,
papa ve azizle son bulur. A ziz Ignatius Lo yo la'nm (ö.
1556) bir İspanyo l askeri o ld uğunu ve Cizvit tarikatını
İSA: " TA N RI ­ BİZİM LE" M İ?
kurd uğunu belirtelim. Laik­seküler 'kutsayıcılar' ve Evan­
jelistler hep vardır ve halen d e vard ırlar. Seküler unsurla­
rın kutsal'a (alanına­ç.) katkıları o lmasayd ı, Hıristiyanlı­
ğın Ekümenik** perspektifleri ve misyo nları çökerdi.34 Gü­
nümüzd e Kato lik Kilisesi'nin çift yö nlü Bütünsel Gö re­
vi'nin (Misyo n) Hıristiyan o lmayan halkların İncil'e kaza­
nılması ile bir zamanlar Hıristiyanlaştırılmış ama günü­
müzd e yenid en Paganlaşmış o lan A v rup a'nın bu, 'so y­
suzlaşmad an' kurtarılması için yenid en İncil'e d ö nd ürül­
mesi faaliyetleriyle ö zd eşleştirilmiş o lması rastlantı değil­
dir.

* Ortaçağ'ın laiklerden kaynaklanan ender aydınlık noktaları (ç n.).


** Ekümenik: Evrensel anlama gelen Katolik kavramından farklı olarak, Hıris­
tiyanların Evrenselliği demektir. Hıristiyanların yaşadıkları her yer anlamı­
na da gelir (y.n.).
İSA : " T A N R I Bİ Z İ M LE" M İ?

" Sana söyleyen ben, oyum" .

İsa ­ Y uha nna , 4:26

2.1. İsa'nın Ö ne Sürdüğü D ışsal, Seküler İddialar

İyi ama, dışsal, Seküler iddia ne d emektir? VVilliam A.


Christian, Doctrines ofReligious Communities'de (A Philosop­
hical Study) 'Seküler id d ianın, başarının herhangi bir din­
sel cemaatin ayırt edici stand artlarına gö re ö lçümlenmed i­
ği bir so ruşturma sırasınd a günd eme gelen bir iddia1 ol­
d uğunu gö zlemlemiştir. Dışsal iddia ko nusund aysa, 'her­
hangi bir dinsel cemaatin ayırt edici ö ğretilerine d ayan­
mayan, yabancı bir iddia, bu d urumd a Seküler, dışsal bir
iddia sayılır' 2 d emekteyd i.
Bunun so nucu o larak, burad a ve bu kitap bo yunca 'se­
küler id d ia' d eyimini şö yle yo rumluyo rum: Seküler bir id­
dia, doğası itibariyle dışsal olup, herhangi bir verili dine göre
kendini örgütlemiş bir Cemaatin 'Ruhani Yönetiminin' dogma­
tikleşmiş veçhelerini ortadan kaldırmak amacıyla konulmuş bi­
reysel şerh(­ler)dir.
Bu tanıma uygun o larak, İsa'nın sıra dışı tarzda seçilip
yenid en d üzenlenmiş (4x6) başlık halind e grupland ırılan
yabancı Seküler id d iaları aşağıd a sıralanmıştır. Bu ö rnek­
ler bir ö nceki kesimd e (1.4) betimlend iği şekliyle İsa'yı
kavramsallaştıran gö stergeler o larak sunulmaktad ırlar.
Sayıları ço k daha fazla o lmakla birlikte, bu seçme iddialar

43
30 Üç İsa Aytunç Altındal 44

Yahud i Cemaati'nin ayırt edici standartlarına gö re kabul nim sö zümü tutarsa, ebed iyen ö lümü tatmayacaktır, di­
ed ilmesi mümkün o lmayan 'dışsal şerh' ve 'yo llar'd an ba­ yo rsun. Yo ksa sen babamız İbrahim'd en büyük müsün? O
zılarıdır. ö ldü; peygamberler d e ö ld üler; sen kend ini kim sayıyo r­
sun?
I. İsa'nın kullandığı yöntem'e dair İsa cevap verdi: Eğer ben kend imi taziz ed ersem, be­
nim izzetim hiçtir; beni taziz ed en Babam'd ır; siz O A l­
a) İsa dedi: Yo l ve hakikat ve hayat benim; ben vasıta
lah'imizd ir d ersiniz ve o nu bilmezsiniz; fakat ben onu. bi­
o lmad ıkça Baba'ya kimse gelmez. (Yuhanna, 14:6)
lirim ve sö zünü tutarım. Babanız İbrahim benim günümü
b) Isa dedi: Siz beni seçmed iniz, ben sizi seçtim. (Yu­
gö receği için mesrur o ld u; gö rd ü ve sevindi.
hanna, 15:16)
Bunun için Yahud iler o na dediler: Henüz elli yaşında
c) Filipus dedi: Ya Rab, Baba'yı bize gö ster v e bize o
d eğilsin, İbrahim'i d e gö rd ün mü?
yeter. İsa ona dedi: Bu kad ar zaman sizin ile berabe­
İsa o nlara dedi: Do ğrusu ve d o ğrusu size d erim; İbra­
rim de beni tanımad ın mı ey Filipus? Beni gö rmüş
him o lmad an ö nce ben varım.
o lan Baba'yı gö rmüş o lur; sen nasıl Baba'yı bize gö s­
O zaman üzerine atmak için taşlar kald ırd ılar, fakat İsa
ter d iyo rsun? İman etmiyo r musun ki, ben Baha'd a­
gizlend i ve mabetten çıktı. (Yuhanna, 8:47­59)
yım, Baba da bend ed ir? (Yuhanna, 14:8­10)
d) Isa cevap verip o na dedi: Kim beni severse sö zümü
II. Uyguladığı yetkeye dair
tutar. (Yuhanna, 14:23)
e) Isa dedi: Çünkü d ünyaya hükmetmeye gelmed im, a) İsa bu şeyleri sö yled i ve gö zlerini gö ğe kald ırıp de­
ama d ünyayı kurtarmaya geld im. (Yuhanna, 12:47) di: Ey Baba, saat geldi; Oğlunu taziz eyle ki, Oğul se­
f) İsa dedi: A llah'tan o lan, A llah'ın sö zlerini dinler; ni taziz etsin; nitekim o na bütün beşer üzerine hâki­
o nun için siz d inlemiyo rsunuz, çünkü A llah'tan de­ miyet verd in, ta ki, o na verdiğin kimselerin hepsine
ğilsiniz. ebed i hayat versin. Ebedi hayat da şu ki, seni, yalnız
gerçek A llah'ı ve gö nd erd iğin İsa Mesih'i bilsinler.
Yahud iler cevap verip o na d ed iler: Sen Samiriyelisin ve
Yap mak üzere bana verd iğin işi başarıp seni yer
send e cin var, d ed iğimiz d o ğru değil mi?
üzerind e taziz ettim. Ve ey Baba, d ünya o lmad an
İsa cevap verd i: Bend e cin yo ktur; fakat Baba'ma hür­
ö nce senin nezd ind e bend e olan izzetle beni nezdin­
met ederim ve siz beni tahkir ed iyo rsunuz. Fakat ben ken­
d e taziz eyle (Yuhanna, 17:1­5).
di izzetimi aramıyo rum; arayan ve hükmed en biri vardır.
b) İsa dedi: Ey adil Baba, d ünya seni bilmed i, ben ise
Do ğrusu ve d o ğrusu size d erim: Eğer bir kimse benim sö­
seni bild im; bunlar da beni sen gö nd erd iğini bildi
zümü tutarsa ebed iyen ö lüm gö rmeyecektir.
ler. Bana olan sevgin o nlard a o lsun, ben d e o nlard an
Yahud iler o na dediler: Şimd i bild ik ki send e cin vard ır;
o layım d iye senin ismini onlara bild ird im ve bildin­
ibrahim ö ldü, peygamberler d e ve sen: Eğer bir kimse be­
ceğim (Yuhanna, 17:25­26).
31
Aytunç Altındal
30 Üç İsa

c) Isa o na dedi: Kıymet ve hayat benim; bana iman karşı, gelin kay nanasına karşı o lacaklar (Luka,
eden ö lmüş olsa da, yaşar; v e kim yaşar ve bana 12:51­53).
iman ederse, ebed iyen ö lmez (Yuhanna, 11:25­26). c) Kıy amet y o ktur d iyen Sad ukiler o gün İsa'ya gelip
d ) İsa dedi: Bunun için Baba beni sever; çünkü ben ca­ bir so ru so rd ular. Fakat İsa cev ap v erip o nlara de­
nımı veririm, ta ki, o nu tekrar alayım. Onu bend en di: Siz kitapları ve A llah'ın kud retini bilmed iğiniz­
kimse almaz; fakat o nu kend iliğimd en veririm. Onu d en sap tırıyo rsunuz; zira kıyamette o nlar ne evle­
v ermeye kud retim var; ve o nu yine almaya kud re­ nirler ne d e ko caya verilirler, ancak gö kte o lan me­
tim vard ır (Yuhanna, 10:17­18). lekler gibid irler. Fakat ö lülerd en kıy am hakkınd a
e) Fakat İsa o nlara cevap verdi: Babam şimd iye kad ar A llah tarafınd an size: 'Ben İbrahim'in A llah'ı, İs­
işlemekted ir; ben de işliyo rum, imdi bund an do layı hak'm A llah'ı ve Yakub'un A llah'ıy ım' d iye sö yle­
Yahud iler onu ö ld ürmeye d aha ziyad e çalışıyo rlar­ nen sö zü o kumad ınız mı? A llah ö lülerin A llah'ı d e­
dı, çünkü yalnız Sebt gününü bo zmakla kalmad ı, fa­ ğil, ancak yaşayanların A llah'ıd ır. Ve halk bunu işi­
kat A llah kendi Babası idiğini sö yleyerek kend isini tince, o nun ö ğretişine ço k şaştılar (Matta, 22:23­33).
A llah'a müsavi kıldı (Yuhanna, 5:17­18). d ) İsa o nlara dedi: Do ğrusu size d erim; Vergi mülte­
f) Onların imanını gö rerek İsa: Ey ad am, günahların zimleri v e fahişeler A llah'ın melekûtuna sizd en ö n­
sana bağışland ı, dedi. Yazıcılar ve Ferisiler: Küfür ce giriyo rlar (Matta, 21:31).
sö yleyen bu ad am kimd ir? A llah'tan başka kim gü­ e) İsa d ed i: Bund an d o layı size d erim, A llah'ın mele­
nahları bağışlayabilir, d iye d üşünmeye başlad ılar kûtu sizd en alınacak ve o nun meyvelerini yetiştire­
(İsa Ferisilere:) Fakat İnsano ğlu'nun yeryüzünd e cek bir millete verilecektir (Matta, 21:43).
günahları bağışlamaya yetkili o ld uğunu bilesiniz f) O zaman İsa halka ve şakirtlerine sö yleyip dedi: Ya­
(Luka, 5:20­24). zıcılar v e Ferisiler M usa'nın kürsüsünd e o tururlar;
bund an d o layı size sö yled ikleri bütün şeyleri yapın
. Öğretilerine d air ve tutun; fakat o nların işlerine gö re yap mayın; çün­
kü sö ylerler ve y ap maz lar... Bunun için işte, size
a) Isa dedi: Ve size d iyo rum: Kim beni insanların p eygamberler, hikmetli ad amlar ve yazıcılar gö nd e­
ö nünd e ikrar ed erse, İnsano ğlu da o nu A llah'ın me­ riyo rum (Matta 23:1­3, 34).
lekleri ö nünd e ikrar ed ecektir (Luka, 12:8).
b) İsa d ed i: Dünyaya selamet getirmeye mi geld im sa­ IV . Kuşağa (N esil) dair:
nıyo rsunuz? Size d erim ki: Hayır! Fakat d aha d o ğ­
rusu ayrılık getirmeye geld im; çünkü bund an so n­ a) İsa d ed i ki: Ki salih o lan Habil'in kanınd an, mabetle
ra bir ev d e beş kişi o lacak, üçü ikiye, ikisi üçe kar­ mezbah arasınd a ö ld ürd üğünüz Barahiya o ğlu Z e­
şı ayrılacaklar. Baba o ğula karşı, o ğul babaya karşı; keriya'nm kanma kad ar, yeryüzünd e d ö külen her
ana kıza karşı, kız anasına karşı; kaynana geline salih kan, üzerinize gelsin. Do ğrusu size d erim: Bü­
48 Uç İsa Aytunç Altındal

tün bu şeyler bu neslin üzerine gelecektir (Matta, A mbro se'd ur. Latin Hıristiy anlığ ının en ö nemli dö rt Din
23:35­36). Do kto rund an biriyd i, A mbro se. Hıristiyanlığı saran ve
b) O vakit İsa o nlara: Öyle ise Kayser'in şeylerini Kay­ Heretik sayılan A rianizm'in zo rlu günlerind e A mbro se
ser'e ve A llah'ın şeylerini A llah'a ö d eyin, d ed i. Ve Hıristiyan değil, Pagan bir vali o lmasına karşın alelacele
bunu işittikleri zaman, şaştılar ve İsa'yı bırakıp gitti­ pisko po s yapılmıştı. Kend i irad esine karşın gö rev e çağrıl­
ler (Matta, 22:21). mıştı ve vaftiz o lması için de kend isine yalvarmışlard ı.
c) İsa onlara dedi: Yüreklerinizin katılığınd an ö türü A mbro se, Kilise'd e pisko po sluğa atanan Sekülerlerin ne
karılarınızı bo şamanıza Musa müsaad e etti; fakat ilki ne d e so nuncusud ur. Bir başka temsilci, çağd aş kano ­
başlangıçta bö yle o lmamıştır. Ve ben size d erim: Ki­ nistleri tarafınd an geleneksel o larak İbrahim Pey g amber'e
mi zinad an ö türü o lmayıp karısını bo şar ve başkası eşd eğerd e bulunan ve Militan Kilise'nin Tanrısı sayılan
ile evlenirse zina ed er (Matta, 19:8­9). A v igno nlu Papa VI. Clement'd ır. Bu papa da ilahiyatçı ve
d ) Isa dedi: Do ğrusu size d erim; bütün bu şeyler yeri­ tarihçilerce 'savurgan bir Seküler prens gibi yaşayan' 4 tüm
ne gelinceye kad ar, bu nesil geçmeyecektir. Gö k ve papaların en hümanisti addedilirdi. VI. Clement, Kilise­
yer geçecek; fakat benim sö zlerim geçmeyecektir 'd eki yaptırımlarını d o ğrud an Tanrı'yla d engelemiş ve 'in
(Luka, 21:32­33). media' (araya) İsa'yı yerleştirmiştir. Kiliseye ilişkin ko nu­
e) Ve onlara dedi: İnsan Sebt günü için değil, Sebt gü­ larda Tanrı kad ar güçlü sayılmasına karşın adı Azizler Ki­
nü insan için o ldu. Bö ylece İnsano ğlu Sebt gününün tabı' na alınmamıştır. Musevilerin ko vuşturulması sırasın­
de rabbidir (Marko s, 2:27­28). da işlenen suçlara ilişkin o larak kayırmacılığı ve çifte stan­
f) Ve onlara dedi: Bütün d ünyaya gidin İncil'i* bütün d artlılığıyla tanınmıştır. Museviler 1348/ 49'd a Strasburg
hilkate vazed in. İman ed ip vaftiz o lunan kurtula­ ve başka yerlerd e tüm Hıristiyan d ünyasını yo k etmek
caktır; fakat iman etmeyen mahkûm o lacaktır... Z i­ amacıyla Kara Veba salgını başlatmak ve Müslüman Sul­
ra bize karşı o lmayan bizim tarafımızd and ır (Mar­ tanlara casusluk yap makla suçlanmışlardı.5
ko s, 16:15, 9:40). Seküler id d ialard a bulunmak kişinin fikir ve d üşünce­
lerini bir and a Sekülerleştirebilir ya da Sekülerleştirmeye­
bilir, ne ki, gerçekleşme sürecind e bö ylesi id d iaları ileri
2.2. G ünahın O rganik Siyasası
sürenlere Seküler ko num kazand ırmad a yard ımcı o ld uğu,
Tabii Seküler id d ialard a bulunmak kişiyi bir and a Se­ açıktır.
küler ya da Sekülerist yapmaz 3. Tıpkı bazı insan grupla­ İsa ko numu itibariyle Seküler (d ünyevi) idi; yani hiçbir
rınca mutlak ve tek ö ğreti ya da kutsal sayılan yazılard an mezhep , tarikat ya da kültün üyesi değildi. Eğitim gö rmüş
çıkarsanan İman'ı sav unmanın kişiyi bir and a 'ilahi' ya da bir insand ı, ama 'yarı­gizli' bir Musevi Tarikatı'na men­
kutlu kılamayacağı gibi. Bunun yetkin bir ö rneği, A ziz sup d eğild i. Musev ilik'in içsel, gizli ö ğretisi kend isine öğ­
retilmiş d eğild i. Bu ned enle de Dışsal'd ı. Karanlık bir Es­
* 'incil', iyi haber, müjde anlamına gelmektedir (ç.n.). sene Cemaati'ne üye o ld uğu yo lund aki iddiaların ise ka­
104 Aytunç Altındal 105

nıtı yo ktur. (Bu cemaatin mensubu olsa dahi, Esseneler yanlık'ta gö reli yeni unsurlar sayılan nizamiler tarihsel
to plumd ışı sayıld ığınd an, bu o nun ko numund a bir deği­ o larak Çö l Babaları'nd an ve ö zellikle d e Karanisli A ziz
şiklik yaratmayacaktı.) İsa bu d ünyad a ( saeculum) yaşa­ A nto ny'd en (Mısır) esinlenmişlerd i. Sekülerler ise Tarikat
mıştı (ya da İnanca gö re yaşamak için gö nd erilmişti). Tan­ mensubiyetine d aha az ilgi gö stermekle, Kilise'd eki Ko­
rı ­ y a da Tanrı'nm o ğ lu­ o larak İsa'nın yeryüzünd eki im­ numcular (Po sitio nist) sayılabilirler. Onlar için geneld e
ge ve ko numu tümüyle Seküler (d ünyevi) idi. Kilise v e o nun sürekliliğinin ö nceliği vardır. Nizamiler
Seküler ko numund a İsa dö rtlü bir d eğişim başlatmıştı. Misyo n kavramını (Bütünsel Gö rev ) sav unmaya d aha yat­
İlkin 'Tek Ulusun Tek Tanrısı'nın yetkesini ( otoritesini) kındılar. Nizamiler arasınd a en bağlayıcı o lan Cizvitlerd i
ad em­i merkezileştirmiş ve ulusu, ırkı, statüsü ya da kö ­ ve halen de ö yled ir; en ünlenmiş sekülerlerse A pellant­
keni ne o lursa o lsun, her bireye ö lümd en so nra d irilme lar'd ı (17. yüzyıl İngiltere'si).7
vaat ed erek, bu Yüce Güç'e katılma o lanağı sağlamıştı. 1990'lard a Opus Dei, Ro ma Kato lik Kilisesi'nd e seküler
İkinci o larak, vaad in d o ğasını d eğişikliğe uğratmıştı. İbra­ ko numu temsil etmekted ir. Sekülerler geleneksel o larak
him Peygamber'e Özgür kadın Sara'd an bir o ğul vaat pisko po sları (papaları) eleştirmed e daha gö nüllü davra­
edilmişti. Kutsal olan, akit(­ler) değil, bu vaad in kend isiy­ nırken, Nizamiler sıkı Papacı ve her zaman mutlaka şahıs
di. Gerçekte, Yahud iler bu vaatten do layı Tanrıları tarafın­ o larak Pap a'nm o lmasa bile, Papalığın ateşli savunucula­
dan seçilip kutsanmışlard ı. Havari Pav lus'un haklı o larak rıdır.
belirttiği gibi, Yahud iler kö le kad ın Hacer'in o ğlu İsma­
Fleuryli A ziz A bbo 'y a gö re, 'Sekülerin ko numu iyi, pa­
il'in değil, ö zgür kad ının o ğlu olan İshak'm so yund an gel­
pazmki daha iyi, ama keşişinki en iyisidir'.8 A ma Do mini­
mekteyd iler. (Haceriler muhtemelen İslam'ın ö ncüleri ola­
ken keşişi Hugo vo n Flav ingny'ye (ö. 1153) gö re, liste bi­
rak 7. yüzyıld a bir kez d aha su y üzüne çıkmışlardır.) 6 Do ­
raz d aha uzund ur: 'Petrus, Pavlus, Havariler, Münzeviler,
layısıyla, Benzerlik Yasası'na gö re İsrail'in Tanrısı gibi İsa
Keşişler, Pisko po slar, Sekülerler ve Kad ınlar' 9. A ziz A bbo
da misyo nu sırasında kutsal bir vaatte bulunmuştu. Bir
(d. 945) Do miniken Tarikatı'mn refo rmcusu ve Cluny pra­
ulusa bir Yurt yerine, İsa 'çağrılan'(­lar)a 'bireysel diri­
tiği d iye tanınan yeni bir uygulamayı günd eme getiren ki­
liş/ kıyam' vaat etmekteyd i.
şiydi. Keşişlerin savunucusu o lmasına karşın Kilise'd e
İsa'nın günd eme getird iği üçüncü d eğişiklik, İsrail birlikte refo rm yap maya çalıştığı keşişler tarafından vah­
Tanrısı'nın Ruh o larak tümelleştirilmesiyd i. Bö ylelikle şice ö ld ürülmüştü (1004). A ziz A bbo d ö neminin en büyük
Tanrı'nm Ruhu bizzat Tanrı'yla ö zd eşleştirilmiş o luyo r­ alimlerind en biriyd i ve Seküler ko nulard a Fransa Kr.ı
d u. Ve bu ö zdeşliği (id entificatio n) mantıksal so nucuna lı'yla Papa arasınd a aracılık yapard ı. Genel anlamd a Se­
kad ar gö türecek d ö rd üncü d eğişikliği o luşturmuş ve bu külerler, Kilise içind e kurumsallaşmalarınd an bu yaıı.ı,
Ruh'd aki (Tanrı) selameti bireyd e tekilleştirmişti. inatçı d o ktrinerler o lan Nizamilerd en ço k daha liberal ve
Sekülerlerle din gö revlileri/ papazlar (regulars: N iza­ ho şgö rülüyd üler. Seküler için esas olan Kato lik Kilise
miler) arasındaki din­içi ilişkiler Kilise tarihi bo yunca sü­ si'nin manev i bağımsızlığıyd ı; Papalığın d ünyevi r^c
rekli bir çelişki ve gerilim kaynağı o lagelmiştir. Hıristi­ menliği ikincil, kimi zaman da üçüncül ö nem taşıyordu
104
Aytunç Altındal 105

Paganlar için ise merkezd eki fikir, kahramanlaşmaya bir Yahud i o lmasına rağmen İsa hiçbir zaman 'Tanrı­bi­
gö re biçimlend irilmiş İnsanlık idi. Paganlar kahraman­ zimle' d ememiştir. Kuşkusuz İsa, kendi çerçevesind e bi­
merkezcilik anlamınd a hümanist idiler. İsrail Tanrısı'nın reyciyd i. Bireyci seçeneği sav unuyo rd u. İsa'nın ö ğretisi­
da belirttiği gibi Pagan tanrıları kad im kahramanlar, yani nin erim ve kapsamı 'Tanrının Selametine Bana İman Aracı­
insanlard ı. Gentileler (Helenist kö kenliler) için merkezd e­ lığıyla Ulaşacaksınız' dı. 'Bize ve biz' adılları İsa'nın sıkça
ki fikir, Ruhlarının ko rud uğu Kent'ti. Kent/ Po lis yaşamı kulland ığı nitelikler d eğild iler. 'Tanrı­bizimle' d emek ve
Ruhlarca yö nlend irilmekteyd i. Museviler içinse merkez­ 'biz'i 'ben'd e tekilleştirmek birbirine taban tabana zıt iddi­
deki tema, to prak vaad ind e bulunan Tanrı'yd ı; İnsan ve alard ır. To p arlayacak o lursak, M usev ice kullanımıyla
Po lis'i daha az ö nemliyd i. İsa'nın kehanetine gö re her kö­ 'Tanrı­bizimle' (İbranice Immanuel, bakired en d o ğacak ço­
şesi ruhlarla dolu olan kentin No minal insanı Tek Tan­ cuğa verilecek ad ) 'İçimd eki/ Bend eki Tanrı' ö zdeşleştir­
rı'nm Krallığı'na ulaşabilmek için ö lümd en kurtarılacak mesini dıştalar. Musev iler için 'Tanrı­bizimle' ö nermesi
yeni d o ğ muş birey haline gelmişti. Vaat fikri Musev i­ kuşkusuz 'A ramızd aki Tanrı' anlamına gelmekted ir. 'Tek
lerd en çıkarsanmıştı, o to ritenin ad em­i merkezileştirilme­ İnsand aki Tanrı' değil. 'İçimd eki/ Bend eki (İnsan) Ruh' İs­
si fikri pagan kö kenliydi ve Ruh'un Tanrı'yla ö zd eşleşti­ rail'in kıskanç Tanrısı tarafınd an kabul edilebilir bir duy­
rilmesi fikri de dışsal biçimiyle Helenistik, içsel/ Batıni guyd u v e kentlerd e, 'ruhların arasınd a' yaşayan Gentile­
o larak da Z erd üşt'çeyd i. lerin d e bildikleri bir deyişti. Bir ideo lo ji o larak Kato liklik
'Tanrı­bizimle' kavramını Eski A hit'ten d evrald ı v e onu
Siyaset hiç kuşkusuz Seküler bir o lgud ur ve sivil kültür
İsevi İnd ilerle karıştırarak kend i amaçlarına uygun bir
alanına dahildir. Siyaset hiçbir zaman per se (tıpatıp) din
d o gma haline getirdi. Bö ylesi bir eylem, gerçekte bir şa­
d eğild ir, o lamaz da. A ncak Durham Pisko po su David Jen­
şırtma ve siyasal­kültürel aşınmad ır ve ulvi amaçlara yö ­
kins'in haklı olarak belirttiği gibi 'Siyaset d ind en, Hıristi­
nelik kutsiyetle hiçbir ilişkisi yo ktur.
yanlık'tan ayrılamaz'.10 Gerçekten de bu seküler unsuru
d ind en so yutlamak mümkün d eğild ir. Siyaset ö rgütlü di­ Dav id Jenkins bir d e şunları yazmıştır: 'İlkin Hıristi­
nin kurucularınd an biri ve sine qua non' udur.* Musa bir yanlık bu­d ünyayla ilgili bir din değildir. Öte­d ünyayla il­
Ulus­ve­Yasa­Yapıcı sayılan siyasal bir kişilikti, yalnızca gili d inler arasınd a en bu­d üny ay a­d eğ g in o lanıd ır,"
Tanrı'yla birlikte yürüyen bir İbrani değildi. Hıristiyanlık İsa'nın ö ğretileri d aha yakınd an incelend iğind e, en bu­
d ışınd aki her öğretiyi ve dini Tanrı'nın İnayeti'nd en dışta­ d ünyayla ilgililiğin karakteristik gerçekliği gerçekten d e
layan öğreti İsa'nın 'Tanrı­bizimle' o ld uğunu vazed er. Bu o rtaya çıkar. A lan W . VVatts'ın bir yazısınd a belirttiği gibi,
ö nermenin kendisi siyasetin bir gö rünümüd ür; d o ktriner Resmi Hıristiyan ö ğretisi şid d etle kınad ığı Sekülerlik ol­
'Tanrı­bizimle' ö nermesi Hıristiyan geleneğine d eğil, Ya­ gusunun ve içi bo ş rö lativizmin bizatihi nedenidir.12
hudi kehanetler veresesine, ö zellikle de İsaiah Peygam­ Gerçekten d e birer 'iz m' o larak siyasal partilerin siya­
ber'e aittir. Kendisi de bu anlayışa karşı mücad ele ed en sal kald ıracı sayılan Sekülerizm, Ro ma Kilisesi'nin ö rgüt­
led iği resmi Hıristiyanlık'tan kaynaklanır. A ncak hem Se­
küler, yani d ünyevi o lma hali, hem d e Sekülerlik, yani di­
* (Lat.) Olmazsa olmaz (ç n.).
Üç İsa
Aytunç Altındal 55

ne açık o lma hali, resmi Devlet­d estekli Sekülerizmi ö nce­


lamete eriştirmek için bir ve tek Oğ lu'nu o nların arasına
ler. Resmi biçimlenişi içind eki Sekülerizm sivil değil, ko n­
vansiyo nel siyasal ö rgütlenmenin rad ikalleşmesinin bir gö nd ermesine gerek d e kalmayacaktı.
unsurud ur, o kadar. İsa seküler d üzenin bu­d ünyahlığını anlatmak husu­
sunda hiçbir fırsatı harcamamıştı. Tek ö rnek yeterli o lur
Isa, Cemaatine yabancılaşmış bir Yahudi, bir aydın ve
sanırım. İsa'nın ö ne sürd üğü tipik bir bu­d ünya iddiası
bir ö nd erd i. Siyaset alanında bilinçli ve kararlı bir ö zerklik­
İsa'nın şakirtlerini ö ğretisini yaymak üzere kentlere gön­
çiydi (otonomist). Bu tabii onu hiçbir biçimd e d evrimci
d ermed en ö nce verd iği, Luka 22:36'd a aktarılan şu ö ğütte
yapmaz fakat bir radikal refo rmcu olarak ortaya koyar. İsa
ifadesini bulmaktad ır: "Fakat şimdi kesesi o lan o nu alsın
o yıllardaki mevcut siyasal ö rgütlerden hiçbirine mensup
ve to rbası olan da alsın; ve o lmayan esvabını satsın, ve kı­
değildi. Pragmatik ya da d emo kratik bir siyasete bağlılığı
lıç satın alsın."
o lmayan kendi geliştirdiği bir çeşit o rganik siyaseti savun­
maktayd ı. Ve kesin olarak ideolojik siyasanın uzağınd ayd ı. Bence o rganik siyaset parça ile bütün arasınd aki cema­
at­içi ilişkilerle biçimlenen siyasetin tarzıdır. Organik si­
'Günah ve So nsuz Hayat' gibi asli kavramlar İsa'nın or­
yaset parti siyaseti değil, geneld e kutsal o to rite (bütün) ile
ganik siyasasında ö nemli bir rol o ynamaktayd ılar. İsa'nın
o nun altınd aki bireysel Ruh'un (parça) işlevsel ve ö rgütsel
ö ğretisind e bu d ünyad aki günahın kö keni, ikna edici bir
ö zerkliğini ö ngö ren ö zerk ve entelektüel hareketlerin ta­
biçimd e sad ece kö tü d avranışlara bağlanmıştı. İsa'nın
mamıd ır. Bu entelektüel akımın içind e o rganik siyaset öy­
esas o larak eleştirdiği yaygın ve günaha ned en o lan cema­
le gö rünse bile 'yıkıcı' değil, 'ho şgö rülü'd ür.
at­içi so runlard ı. Hiçbir şekild e, rejimin Seküler kimliğini
Ko nv ansiyo nel (mevcut, yerleşik) siyasal ö rgütlenme­
d eğiştirmek niyetind e d eğild i. Tersine, sistemi birço k
nin aksine, o rganik siyaset rasyo nel açıklamalara gereksi­
aland a d estekliyo rd u. Haram o lanla Seküler o lanı birbi­
nim d uymaz. Dinamikleri pragmatik o lmaktan ço k, duy­
rind en ayırıyo rd u (ö rneğin bkz. Matta 5­6­7). İsa'nın yo ru­
gusald ı. Çağd aş so runların keskin çelişkilerini gö zler ö nü­
mund a Sekülerlik, kend isine imanın başlıca ro lü o ynad ığı
ne serecek fikirler sunmayabilir. Organik siyaset mevcut
ve Yasa­kurbanı Musev i'nin kurtuluşa ulaşabileceği ilahi
to plumsal ve bireysel so runları ülküselleştirebilir ya da
bir sığmak o larak bir üçüncü olan haline gelmişti. İsa in­
bunlara d uygusal çö zümler ö nerebilir. A şağıd a aktarılan
sanlığın bu 'd ünyalılığı'nı değil, 'ten'in günahlarını suçla­
ö nermeleriyle İsa o rganik siyasetinin insanlığın d ünyevi
maktayd ı (Matta, 6:32). Yo ksa, kend isi gereksizleşecek, bir
işleriyle çalıştığını açıkça o rtaya ko ymuştur.
ııon sequitor* haline gelecekti. İsa'nın d üşünce sistemind e,
İsa d emişti ki: "Eğ er elin sürçmene sebep o luyo rsa onu
insanlığın bu­d ünyalılığı kend isi aracılığıyla Tanrı'nm
kes; senin için hayata ço lak o larak girmek iki elin o larak
Sevgi ve İnayeti'ne erişebilmenin zo runlu bir evresiyd i.
cehenneme, sö nmez ateşe atılmaktan iyid ir... Eğer gö zün
Şö yle ki, eğer bu­d ünyalılığı suretiyle insan mev cut o lma­
sürçmene sebep o luyo rsa onu çıkar." (Marko s 9:43­47)
sa, günah da o lmayacaktı; d o layısıyla Tanrı'nm o nları se­
İsa kend isine 'İyi Muallim' d iyen genç zenginle şö yle
ko nuşmuştu: "N için bana iyi d iyo rsun? Birden başka kim­
* non secfuitor. Dışta kalması gereken, gerekliliği kabul edilmeyen.
se iyi d eğild ir, o da A llah'tır... Bir şeyin eksik; git nen var­
104 Aytunç Altındal 105

sa satıp fakirlere ver, gö kte hazinen o lacaktır; ve gel be­ lu Yahud a ve hain o lan Yahud a İskaryo t' (Luka, 6:14­16).
nim ard ımca y ürü." (Marko s, 10:17­23) (Tabii bu zengin Bunların ço ğu eğitimsiz ve yo ksul, bu d ünyad an insanlar
genç ad am kend isine sö yleneni yapamad ı. Marko s o nun idi. İsa Havarilerini kutsad ıktan sonra o nlara d ed i ki: "N e
sahip o ld uğu her şeyi satamayacak kad ar zengin o ld uğu­ mutlu size, fakirler; çünkü A llah'ın melekûtu sizind ir...
nu sö yler.) Fakat v ay size, ey zenginler! Çünkü siz tesellinizi almışsı­
nız." (Luka, 7:20­24) İsa'nın d üşünceleri, kutsamaları ve
"A d ama karısını bo şamak caiz m i?" so rusuyla kend ini
vaatleri ço ğu zaman insanlığı bu d ünyad aki ko şulları dik­
sınamaya gelen Ferisilere şu yanıtı vermişti:
kate alınarak başlayıp ö te­d ünyad aki (Tanrı'nın Melekû­
"M usa size ne emretti? Onlar da dediler: Musa bo ş bir
tu/ Krallığı) ö d üle d o ğru uzanmaktayd ı.
kâğıd ı yazmaya ve kadını bo şamaya müsaad e etmiştir.
Fakat İsa o nlara dedi: Yüreklerinizin katılığınd an do layı İsa'nın Pagan yüzbaşıyla ko nuşması da o rganik siyase­
size bu emri yazdı. Fakat hilkatin başlangıcınd an A llah tinin bir başka yö nünü vermekted ir. İsa'ya gö re yüzbaşı,
o nları erkek ve dişi yarattı... Şö yle ki o nlar artık iki değil, Seküler o to rite altında Yahud i­o lmayan bir yö netici o lma­
fakat bir bed end irler. İmdi, A llah'ın birleştird iğini insan sına karşın, İsrailo ğullarmd an d aha imanlıyd ı. Çünkü İsa
ayırmasın." (Marko s, 10:2­9) kend isini izleyen kalabalığa yüzbaşıyı gö stererek şö yle
d emişti: "Size d iyo rum; İsrail'd en bile bu kad ar büyük
İsa'nın havarilerini ataması da o rganik siyasanın bir ör­
iman bulmad ım." (Luka, 7:9)
neğid ir, çünkü Yahud iler arasında d aha ö nce bö ylesi bir
'gö rev ' yo ktu ve gerekli de değildi. Kend i cemaatini ör­ İsa'nın Ferisi N iko d imus'la karşılaşması da 'bildiği ko ­
gütleyip kendi ö ğretisini yaygınlaştırabilmek için bö ylesi nud a ko nuşan' bir entelektüelin ko numuna işaret etmek­
bir kurumu ö ngö rmüş değillerdi. Do layısıyla Musev iler tedir. İsa, N iko d imus'a d emişti ki: "Do ğ rusu ve d o ğrusu
açısınd an Havarilik insan­yapısı bir kurumd u ve bu ne­ sana d erim: Bild iğimizi sö ylüyo ruz, gö rd üğümüze şaha­
d enle de geçiciydi. Havarilik Tanrı­yapısı değildi, çünkü det ed iyo ruz; ve bizim şahad etimizi kabul etmiyo rsunuz.
Tanrı Museviler arasından Harun so yunu rahipler, Levili­ Eğer size d ünya işleri sö yled iğim zaman iman etmezseniz,
leri de hizmetkârlar o larak tescil etmişti. Bunu uzun za­ gö k işleri sö ylersem nasıl iman ed eceksiniz?" (Yuhanna,
man ö nce gerçekleştirmişti. Havariliğin kend isi, İsa'nın 3:10­12) Kuşkusuz İsa'nın yola çıktığı ve ko naklad ığı du­
ö ğretilerinin Seküler siyasal yö nünü temsil eder. İsa zo ­ rak insanlığın en 'bu d ünyad an' işleriydi. Samarityalı ka­
runlu o larak d o ğası itibariyle dışsal olan bir şerh ve bir yo ­ dınla da ö yle o lmuştu. İsa demişti ki: "Siz bilmed iğinize
rum yaratmış ve bunu Musev i cemaatind eki alışılagelmiş tapmıyo rsunuz, biz bild iğimize tapmıyo ruz; zira kurtuluş
p eygamberce yö neticiliğin d o gmatize o lmuş kalıplarını Yahud ilerd end ir..." (Yuhanna, 4:21­22)
kırmak üzere ö ne sürmüştü. Ten'e ilişkin 'günahkârlık' so runu İsa'nın kuşağı için
yeni bir o lgu d eğild i. Bunlar Musa'nın On Emri'nd en bu
İsa'nın havari yaptığı o n iki şakirdi şunlard ı: '(Petrus
yana vard ılar. To p lumsal yo zlaşma da ö yle. Eski A hit ki­
adını verd iği) Simun ve kard eşi A nd reas, Yakub v e Yu­
tapları v e A p o krifa'nın (İncil­Dışı Kutsal sayılmayan ki­
hanna, Filipus ve Barto lo meus, Matta ve To mas, A lfe­
taplar) merkezi temasını 'yo zlaşmış İsrailo ğulları', o nların
us'un o ğlu Yakub ve Gayur d enilen Simun, Yakub'un o ğ­
104
Aytunç Altındal 105

başlarına gelen kö tülükler ve o nların d ünyad a ned en ol­ ğildi. Öğretisinin kimi ilkeleri analitik felsefe ya da Ro ma
d ukları kö tülükler o luşturur. İsa tüm bunları biliyo rd u. religio 'sunun stand artlarına gö re Paganca ya da Helenis­
A ncak muallimler (hahamlar) gibi bunları tekrar etmekle tik­Sto acı o lsalar dahi, o nlarla bir tutulmamıştı. Örneğin
yetinmed i, d aha ileri gid erek bu kö tü alışkanlıkları d eğiş­ Sebt gününe uy mamak bir Gentile uygulamasıyd ı ve 137
tirmeye çalıştı. Yasa ve Peygamberler'in (buyruklarını) ye­ yılınd a (İÖ 175) Pagan (vali) A ntio chus tarafınd an ko nul­
rine getirecek yerd e d eğiştirmeye kalkıştığı için, ister iste­ muştu. Ve Tanrı'nmkilerin yanı sıra Sezar'm 'haklarını'
mez (Şeriat'ta) Yasa'd a bir bo şluk yarattı. İsa ne inançsız kabul etmek de kesinlikle Seküler ve ö zd e Pagan bir iddi­
(cansız) ne de ilahi (seçilmiş) olan yeni bir bo yutu, ancak ayd ı ve Ro ma'd aki Yasal v e N izami kavrayışa uygund u.
o rganik siyasetin terim ve kavramları çerçevesind e tanım­ İsrael'in eski kitaplarınd an I. ve II. M akabe'd e Yahud i­
lanabilecek bir yaşam alanını vazed iyo rd u. Bu ned enled ir lerin kimi zaman kend i istekleri, kimi zaman d a zo rla akit­
ki İsa'yla birlikte ilk kez İnsan Haklan Din alanına d ahil lerind en ayrılıp Pagan ve Gentilelerin 'yo llarına' d ö nd ük­
o ld u. Onunla birlikte Bireyselleşmiş insanın hakları, Ya­ leri anlatılır, I. M akabe'd e şö yle yazar: "O zamanlar (İÖ
sa'nın (şeriat) ö ngö rd üğü haklarla değil ama Tanrı'nm 175) İsrail ülkesind e Yasa'ya hiç kulak asmayan ve kavmi­
haklarıyla d engelend i. mizin bir bö lümünü kö tü biçimd e etkileyen bir grup hain
İsa kend i yarattığı bo şluğu, eklektik biçimd e kend i Yahud i o rtaya çıktı. 'Gentilelerle uzlaşalım' d ed iler, 'şim­
elind e to pladığı ö z­o to riteyle yine kend i d o ld urd u. İsa bu d iye kad arki uzlaşmazlıklarımız bize d ertten başka şey
girişimiyle İnsan o larak Musev i'nin 'hakları'nı güv enceye getirmed i.' Bu teklif pek ço k kişiye çekici geld i, ve hatta
ve selamete çağırıyo rd u. İsa'yla birlikte Musevi yaşamına bazıları o kad ar heyecanland ılar ki işi kralın huzuruna çı­
ilk kez Seküler, bu­d ünyayla ilgili siyaset dahil o ld u. Se­ kıp o nd an Gentile âd etlerini benimseme izni almaya ka­
küler iktisat, Seküler siyaset ve Seküler kültür İsa'nın or­ d ar vard ırd ılar. Yeruşalim'd e Grek sitelerind eki gibi bir
ganik siyaseti aracılığıyla kanallar bularak ve o nun aracı­ stad yum inşa ettiler. Sünnetlerini gizlemek için ameliyat
lığıyla tek tanrıcılığa sızdılar. Nasıra lı İsa'yla birlikte Mu­ o ld ular, kutsal ahitten ayrıldılar, Gentilelerle iş yap maya
sevi Tek­Tanrıcılığı, Seküler cismaniyet üzerine temelle­ başlad ılar ve d aha birço k kö tü iş yap tılar." (Mak. 1:11­15)
nen ve manevi olanla taçland ırılan yeni bir d ine d ö nüşme­ Bunlar 'ülkeye yabancı âd etlerd i' (I. Mak. 1:44), ama bazı
ye başladı. Siyaset bö ylelikle dinin ayrılmaz bir sabiti (de­ Yahud iler bunları uygulamaya başlamışlard ı bile. Dahası,
ğer­ç.) haline geldi. Bir başka d eyişle, İsa'yla birlikte bu II. M akabe'd e Yahud ilerin nasıl 'Grek yaşam tarzını be­
d ünyad aki o rganik günahın siyasası, 'ö te­d ünya'd aki se­ nimsemey e' zo rland ıkları anlatılır (II. Mak. 6). Yahud iler
lamet 'yo lu'nu belirleyen, onu o luşturan ö ğe haline geldi.
için bunlar, Tanrı'nm kend ilerini cezaland ırmasıyd ı. "Bu­
nun RA B'bin halkını imha etmek değil, cezaland ırmak
için yaptığını d üşün." (II. Mak. 6:12) Gerçekte bu tip dö­
2.3. Siraç'ın O ğlu İsa'dan N asıralı İsa'ya
neklikler Tanrı'nm Yahud ilere bir uyarısı ve lütfuyd u. (II.
Isa (Jahveh Selamettir) Musev iler için bir bakıma Sama­ Mak. 6:13) Musev i bunlara bakıp asıl yo lund an sap maya­
rityalılara benziyo rd u, ama Gentile ya da Pagan gibi de­ caktı.
60 Üç İsa Aylıınç Altındal (.1

İsa'nın Gentile ya da Pagan d amgasını yemeyişinin ne­ o larak yarattı, her şey ö tekinin tersid ir" (Sir. 33:10­11 ve
deni muhtemeld ir ki etik ve ahlaki şerhleriyle kend isin­ 14­15) gibi ö nermeler İsa Mesih tarafınd an da kullanılmış­
den ö nceki İsa'nın bilgeliği arasınd a o luşturd uğu ko şut­ lardır. Yeminler ve karar v erme ko nusund a iyi bilinen sa­
luktur. Siraç'm oğlu ve Ecclesiasticus kitabının yazarı ö nce­ vında İsa; "A ncak sö zümüz: Evet, Evet; Hayır, Hayır ol­
ki İsa, selamet ve Tanrı'nm d üşlenemez kud reti (Sir. sun; bund an ziyad esi şerird end ir", (Matta 5:37) d iyo rd u.
39:18); ikiyüzlülüğün kö tü so nuçları (Sir. 28:22); tö vbe A risto cu kıyas­'katego rileştirme' erken Musevi­Hıristiyan
(Sir. 40 ve 40:18) ve Yahud i yaşamınd a anlamı ve yeri olan yaşam tarzına bö ylelikle d ahil o lmuştur. 'Ev et' ve 'Hayır'
hemen her şey hakkınd a fazlasıyla yazmıştı. So nraki İsa için zıtlardı, ancak Baba'nm Lütuf ve İnayeti'yle birleş­
İsa'nın ö ncekinin bilgeliğini kendi reto riğine başlarıyla mişlerd i. Siraç'd a yazıld ığı ve mesel ve vaazlarınd a İsa ta­
uyd urd uğu anlaşılmaktad ır. İki İsa'nın bilgelikleri arasın­ rafınd an da o rtaya ko nuld uğu gibi, "Kimse şeylerin ne­
daki benzerlikler ilk bakışta so n d erece senkro nik gö zük­ d en ö yle o ld uklarını merak etmemeli, yaratılan her şeyin
mekted ir. N e ki, İsa Mesih'in benzerliklerd en kend ine öz­ bir amacı v ard ır." (Sir. 39:21) İsa da Siraç'm o ğlu İsa gibi
gü yeni bir sentaks (bileşke) kurd uğu anlaşılmaktad ır. Ör­ bu düsturla hareket etmişti.
neğin Yahud iliğin üç kutsal direği (Vaat, Peygamber, Ke­
Şeriat'ta (Yasa) bu anlayışla yapılan meto d o lo jik yakla­
hanet), İsa'nın 'Yo l'und a Musevi Yasası'nın kurumsallaş­
şım Museviler için yeni değildi. Mısır Museviliği Helenis­
mış yo rumund an radikal o larak farklı çağd aş bir yo rum
tik ibadet anlayışını Yahud i Tevrat' ıyla (yol, ö ğreti, yö n;
ed inmiştir. Jahv eh'nin tersine İsa yeryüzünd e to prak vaat
Yasa o larak da çevrilir) kaynaştırmak için bu yö nd e kimi
etmeyip Tanrı'nm gö kyüzünd eki Krallığı'nd a so nsuz ya­
ad ımlar atmıştı. İsa için Tekv in'd eki temel amaç, imand ı.
şam ya da ö lümd en so nra yaşam vaat etmiştir. İsa, içine
Ve bunu kazanmanın tek ölçütü de vazettiği imana kesin
d o ğd uğu kehaneti tekrarlamamış ama, kend ini kehanetle
bir evet ya da hayır'la yanıt verebilmekti. Çünkü Evet ya
ö zdeşleştirmiştir. (Bir bakımd an insan bilimleri ve ilişkin
da Hayır diyen dil, Baba'nm yarattığı aynı kişiye aitti.
to plumbilimleri alanınd a belgelenmiş ilk kurban, ilk insan
A ncak İsa'nın entelektüel ko numuyla I. Makabeler'd e
d emektir İsa.) İsa, peygamberleri izlememiş, ama o nları,
sö zü edilen 'hain Yahud iler'inki arasında esas benzerlik,
kend ini izleyecekleri d üzeylere indirmiştir.
İsa'nın Kilisesi'ni Kaya* üzerine inşa etmeye karar verme­
Ecclesiasticus Kitabı'nın yazarı İsa'nın, ibad et anlayışı siyle başlar. İsa'nın inşa etmeyi tasarladığı kilise, ö ncelik­
(mantic) esas o larak Helenistik diyalektiğin Eristik* biçim­ le ko numu ned eniyle Yahud i Tap mağı'nm inkârıyd ı. İlk
leriyle temellenmekteyd i. Ve ".. .Her insan, tıpkı Â d em gi­ Hıristiyanların ev­kiliseleri kuşkusuz İsrail'in Tanrısı'nm
bi to praktan yapılmıştır. A ncak Rab bilgeliği içind e o nları ikametten ho şlanabileceği kutsal yerler d eğild iler. Öte
birbirind en farklı kılıp her birine farklı gö revler y ükled i... yand an Musev i inanç sistemind e Tap mağın yaratıcısı biz­
İyi kö tünün zıddı, hayat ö lümün zıd d ı ve günah Rab'be zat Tanrı'yd ı. Kilise'nin işareti (Kaya) Tanrı'nm­gö nd erd i­
ad anmışlığm zıddıdır. Şunu d üşün: Ey Yüce her şeyi çift ği­Mesih ve 'insan­suretind e­yaratılmış' Tanrı'nm bir ve

* Eristik: Yüzeysel, görüntüyü gerçekten ayırmadan yapılan tartışma tarzı


* Kaya: Rock. Hıristiyanlıkta iman demektir. Pier/ Petro/ Petrus/ Peter, Kaya=
(y.n.).
iman demektir (y.n.).
62
Aytunç Altındal

tek Oğlu olan İsa'ya imand ı. İlk Hıristiyanların kurd ukla­ nin araç ve gereçlerid irler. A ncak bireyler için bir şeyler
rı bu ev­kiliseler Yahud ilerin gö zünd e Gentile stad yumla­
­hatta mutluluk­ eld e etmenin araçları değildirler. Bunlar
rı ya da pagan gymnasiumları'nd an daha değerli değiller­
bireyleri yaratmanın araçlarıd ırlar." Ve bireysellik "inisi­
di.
yatif, yaratıcılık, çeşitlilik, inanç ve d avranış tarzını seçme­
İsa so nund a hunhar bir biçimd e ö ld ürüld ü. A ncak M u­
d e so rumluluk alabilme" anlamına gelmekted ir. "Bunlar
sevi Haggad ah'sınd a (fo lklo r) RA B Tanrı bile kend ini bir
yetenek değil, başarıd ır. Ve birer başarı o larak mutlak de­
kez ço k güçlü bir rakip karşısınd a güçsüz hissetmişti. Mu­
ğil, kullanımlarına bağımlıd ırlar. Ve bu kullanım, çevrey­
sevi kad ın Peygamber Debo rah'm şarkısında d ed iği gibi:
le birlikte d eğişkenlik gösterir.13
"RA BBİN meleği dedi: Mero z'a lanet edin, Onun halkına
Oysa Musev iler 'ahit için' yaratıld ıklarına inanıyo rlar­
ağır lanetle lanet edin, çünkü RA BBİN yard ımına, yiğitle­
dı; çünkü Yeremy a'nm sö yled iği gibi Rab Yasası'nı o nla­
re karşı RA BBİN yard ımına gelmed iler" (Hâkimler, 5:23).
rın yüreklerine yazmıştı (Yeremya, 31:33­34), d o layısıyla
İnanca gö re Tanrı (Rab) kabul edilen İsa da güçlü Yaş­ ahd in kendileri için yapıld ığını kabul etmiyo rlard ı. Çün­
lılar Meclisi Sanhed rin karşısınd a kend ini bir kez güçsüz kü Tanrı ilkin Kend isi'yle N uh arasında bir ahit yapmıştı.
hissetti. Ve İsa'nın yard ımına da kimse gelmed i ama Se­
A rd ınd an Kend isi'yle İbrahim Peygamber arasınd a bir
küler Hane'nin en güçlü temsilcisi Pilatus o nun yanınd a
ahit o luşturmuştu. Tanrı demişti ki: "V e sana ve send en
saf tuttu!
so nra zürriyetine A llah o lmak için seninle ve send en so n­
incil yazarı Yuhanna'nın Musevilerin ağzına yerleştir­
ra zürriyetin benim aramd a ahd imi, nesillerince ebed i ahit
diği sö zlerd en anlaşıldığı kad arıyla o güne d ek hiç kimse
o larak sabit kılacağım." (Tekvin, 17:7­10)
Isa kad ar cesaretle ve d uyulmad ık sö zlerle ko nuşmamıştı
Besbelli ki ahd in yaratıcısı Tanrı'yd ı, ama ahit İbrahim
(Yuhanna, 7:46).
tarafınd an tutulmak üzere yapılmıştı. Tanrı İbrahim'e 'tu­
tacağınız' ahit bu, d emişti. İbrahim ahit için 'yaratılmış'
d eğild i. Öyle o lsayd ı, Tanrı'nın bir ahit o luşturmasına ge­
2.4. Yasa İnsanlar İçindir
rek kalmazd ı. Yo ksa Tanrı neden sad ece kend i tutacağı bir
İsa kuşkusuz bireye Yasa ve kurumlard an d aha fazla ahit yapsın ki? A hit Tanrı ile İbrahim arasınd a bir tanıktan
üstünlük ve ö ncelik tanıyo rd u. Musevilerin ö ne sürd üğü ibaretti (ya da Tekv in 31:44'te betimlend iği üzere Laban
ve suçladığı üzere bir Sebt­bo zucusu değildi. İsrail Tanrı­ ve Yakub arasınd aki tanık gibi). İbrahim'in ahd e gereksi­
sı'nın kutsal günü Sebt'i ilga etmiş d eğild i, yalnızca o nu nimi vard ı, ancak Tanrı'nın tanığa gereksinimi yo ktu.
bireyselleşmiş insana tabi kılmıştı. Onun yaptığı, so n tah­ Tanrı A hd i'yle insan için bir tanık o luşturmuştu ­ o ve ge­
lilde Jo hn Devvey'in Reconstructions in Philosophy'de açık­ lecek kuşaklar için Bir ve Tek Tanrı o ld uğuna dair tanık­
ladığı sisteme benzemekted ir. "To p lumsal d üzenlemele­ lık bu ahitle mebd e bağlanmıştı. Çünkü 'başlangıçta' ahit
rin, yasa ve kurumların insan için o ld uğu d o ğrud ur, insan yo ktu, yalnızca Tanrı'nın Planı* ve Tanrı'nın emirleri var­
bunlar için değildir; bunlar insanların refah ve ilerlemesi­
* Tanrı'nın Planı: Hıristiyan ilahiyatında 'plan' Tanrı'nın tasarımları demektir
(y.n.).
64
Aytunç Altındal

dı. insan Tanrı'nm planı uyarınca yaratılmıştı, tanık ola­


o ld uğunu sö y lüy o rd u­ 'İman A lanı'nı kurmuş ve ö zellik­
rak ahd in mad d eleri uyarınca değil.
lerinden so yutlanmış Yahud i'yi yeni bir kimlik kazanmak
Do layısıyla ahit kuruluşu itibariyle açıklayıcıyd ı ve üzere buraya çağırmıştır. Do layısıyla İsa kutsal ve cisma­
kapsayacağı anlamının alanı d eğişime açıktı. Girişimini
ni alanlara o güne d ek bilinmeyen iki mekânsal bo yut da­
geliştirebilmek için İsa'nın bu kapsayıcı alanı d eğiştirmesi
ha eklemişti: N o minal bireyin yaşad ığı Varlık A lanı ve Ba­
gerekiyo rd u. Bunu Yahud ilerin günd elik yaşamına yeni
ba'nın hüküm sürd üğü İman A lanı. Ve tüm varlıklar için
bir termino lo ji so karak gerçekleşird i. Eski A hit'te pey­
iki alan arasınd a bir kapı o larak kend isini ko ymuştur.
gamber ve muallimlerin yaptığı gibi onlara ço ğul o larak
So nsuza d ek bağlayıcı o lan bir Şeriat'ın bo yund uruğu
seslenecek yerd e, bunu tekilleşmiş, bireyselleşmiş 'sen'
(bö ylelikle­ç.) nihayet bireyin o muzlarınd an kaldırılmış­
adıyla gerçekleştirdi. A lfred Kuen, Je batimi mon Eglise'de
tır. Birey geleneksel o larak belirlenmiş, tanımlanmış ve sı­
bu sesleniş tarzının İnd ilerd e 200, Yeni A hit'in geri kalan
nırland ırılmış o lan ko numund an kurtulmuş ve iki alan
bö lümlerind eyse 500 kez o lmak üzere to plam 700 kez kul­
arasınd a seçimini yap makta ö zgür kılınmıştır. Varlık A la­
lanıld ığını saptamıştır.14 Bireyselleşmiş, tekil 'sen', 'O'ki,
nı 'hayatın Sekülerliğini' temsil ed erken, İman A lanı 'ha­
ya da 'Ben...im ' biçimleri pek ço k ilahiyatçının d o ğru ola­
yatın manevi y anma' tekabül etmekted ir. İki alan da insa­
rak gö zlemled iği gibi, Yeni A hit'in Eski A hit'ten farklı dü­
nın seçimlerine tabi kılınmıştır. A ma İsa tercihinin ikinci­
şünüş tarzını sergileyen en belirgin kelimelerd ir.
si yö nünd e yapılmasının yararlı o ld uğunu vurgulamıştır.
'Yasa insan içind ir' ile 'insan yasa içind ir' ö nermeleri
So nuç o larak İsa için Yasa insan, insansa Tanrı Baba için
karşısınd a takınılacak tutum İsa Mesih'e inanacaklar ara­
yaratılmıştır d enilebilir.
sında temel bir tercih so runuyd u. Çünkü İsa, kişinin ken­
Musev iler bir Cemaatin eşit haklara sahip mensupla­
dini zo rlayarak 'Yasa'ya gö re hakkaniyetli' d av ranması
rıydılar. Eşitlik fikri, atalarının Tanrı'yla yaptıkları ahd e
gerektiği fikrini açıkça red d ed iyo rd u. İsa'ya gö re bu fikir,
eşit katılımları üzerind e temellenmekteyd i. Bir başka de­
Yahud iler arasında bir yo zlaşma ve sapma kaynağıyd ı. Bi­
yişle, Patriyarkların İsrail Tanrısı'yla yaptıkları ahd e gö re
rey'in bu tür bir Do ğruluğa zo rlanması, İsa için Ferisi ya­
eşitlenmişlerd i. İsa'nın ö ğretisind e ise, herkes Tanrı'nm
salcılığmd an başka bir şey d eğild i ve d üp ed üz ikiyüzlü­
Krallığı'na girişte eşitlenmişti. Havari Pavlus ise birey(­
lüktü.
ler)i ilk günahta eşitlemişti. Pavlus'a gö re insanlar ilk gü­
İsa bir çift yeni 'alan' vazetmişti: Kutsal ve cismani ara­
nahtan d o ğma eşitlerdi. Pavlus'a gö re insanlar hep o aynı
sınd aki geleneksel (klasik değil) Yahud i ayrımı İsa'nın yo ­
günahı işleyerek d ünyaya geliyo rlard ı. İsa'ya gö re, özel­
rumund a beklenmed ik bir yansıma bulmuştu. Bireye ö n­
liklerind en so yutlanmış Yahud i kurulu bir ahdin eşit bir
celik vermekle İsa, Yahud i'yi Seçilmiş­İnsan­Olmak ö zel­
üyesi ya da katılımcısı değil, Tanrı'nm Krallığı'na ad ay
liğinden ko partmış ve o nu İsrail Hanesi'nd en ayırmıştır.
eşit bir mümind ir.
Yahud i bu şekilde No minalleşerek İsa'nın ö ğretisind e ye­
Gentileler, ö zellikle d e A tinalılar için teori (bilme) ve
ni bir Varlık A lanı ed inmiştir. Ve Tanrı Baba'ya birey kar­
praksis (yapma) to plumsal rol paylaşımınd a kesin o larak
şısında üstünlük tanıyarak ­ İsa Baba'nın Oğ ul'd an üstün
farklılaşmış alanlard ı. Tıpkı insan ve gö revinin ayrıldığı
66 Ayfıııi! \llunliil 67

gibi. Eylemler (yapma) mülksüz sınıf ve grupların edimi, 1 ıiııkll Yuhanna'nm d ed iği gibi, İsa, Tanrı'ya imanı tam
riyken 'bilme' efend ilere ait sayılmaktayd ı. Paganlııı İt,İm 1. ııi Mİ etmekteydi. Bu ned enle 'in principlo' ilkesel o larak
bu ikisi bir arad ayd ılar ve respııblica (kamu) ile Devlel m I , I ,ok<>s o larak tam imand ı (Yuhanna, 1:1). Pavlus kısa
refahının hizmetind eyd iler. İsa bu iki temel eğilimi tel­ .11 |,ıı leıeddütten so nra kend i 'yo l'unu kend ini 'İsa'd a' çar­
reçte to plamıştır. İsa için Teo ri (ö ğreti) tüm insanlar İçindi iHiliıi (­ererek kurmaya karar verd i. Mad emki İbrahim
ve insanın faaliyetlerinin (praksis) tümü de Tanrı için o l*
I |V\ r.ımber Tanrı'yla yo la çıkmıştı, Tanrı'nm arkad aşı ol­
çaktı.
il 11, mademki İsa Mesih kend isini Baba Tanrı'nm 'için­
İsa Musevi seçkinciliğind en kaçınmış ­ y a da ondrtlı .1, bulmuş ve Onun Oğlu o lmuştu, ö yleyse Pavlus da
muhtemeld ir ki v az g eçmiş­ ama Bireyselliğe sarılını­,İn İmi ylıi birlikte yola çıkacaktı. Pavlus kehanetin Benzerliği
Musev iler için seçkinlik (ilahilik, seçilmişlik vd .) genel dıı . , I'ii'nı izleyerek, hiç gö rmemiş, şakirtlik etmemiş, çar­
rumlard an her zaman üstün d eğilseler de, ö ncelikliyılıleı ıniliii (gerilişine tanık o lmamış o lmasına rağmen kend ini
İsa için birey/ tekil ö zel karşısınd a ö ncelikliydi. Ve tümul I ,1 nın içine' so kmakta tered d üt etmed i.
(evrensel) ko şulsuz o larak Birey'in imanının içindeyi İl I'.ıvlus, Kud üs'teki Musev ilerin Tanrı tarafınd an d aya­
Tekil insan imanı aracılığıyla Sev gi'ye ve Tanrı'nm İ n . ı y e
iılıni',. 'ftlanları'ndan ho şnut o ld uklarını gayet iyi biliyo r­
ti'ne ulaşabilirdi. İsa tüm insanlığın günahları için acı çek
ılu ı )nlıirın başka bir alana kesinlikle gereksinimleri yo k­
miş ve gerçek İman'm 'bed ensel biçimi'yd i. Musev iler için
lu Anı ıik Tanrı'd an­ko rkan Paganlarla muhted i Gentile­
tüm insanların günahları için bir kez acı çeken tek iıiNrtiı,
l, I kcıuli bağlamlarınd a ö zelliklerind en so yutlanmış bi­
Tev rat'ın ö zünün tümd en inkârı anlamına gelmekted lı
li yleıdi 'İman A lanı'nın İncil'ine yeryüzünd eki bütün ce­
Helenleşmiş Musevi ve bir zamanların ko yu Ferisi noI ,,,, illerden daha fazla gereksinim d uyacaklard ı ­ ya da
tası, Hıristiyanların Cellad ı Pavlus* 'eğitim gö rmemiş, »1 1 ,1 İn­, böyle d üşünüyo rd u. Bu d üşünceyle yo la çıkan Ha­
rad an insanlar' olan Mesih ­ yapıcı Simun Petrus ve I in 111 I 'ıivlus kendini 'İman A lanı'nın en yüksek yetkili elçi­
vari Yuhanna'nm (Resullerin İşleri 4:13) tersine ayrıc.ılıl. Iı •11 n l. ı ı . ı k d o natıp yeni yaşamınd a yeni bir dava ed ind i ve
bir Yahud i ailesinin eğitim gö rmüş bir üyesiyd i; Pavlıı* lııın < .enetile günahkârlarını Kurtuluş'a çağırmak amacıy­
(Saul) d o ğumu itibariyle Yahud i, yasal yurttaşlık statÜMI 1,11MIİtiI İM yaşadıkları Polis'e d o ğru yo la çıktı.
itibariyle de Ro ma yurttaşıyd ı. I'ıivlııs, Tek ­ Tanrıcı bir dinin ilk o tantik siyaseti o lan
Pavlus, İsa'nın tebliğ ettiği mesajd aki ö zgün yanı kav 1 1 lir. 11ıristiyanlığmı Kud üs'ün kırsal kö kenli kö ylerin­
ramıştı. A po kaliptik** eğilimleri15 ile, bu mesajı yalnız» .1 ,1ı , I, f­.ıl sivil kentli Gentilelerin ko zmo po lit vicd anlarınd a
Yahud ilere bir çağrı o larak değil, her şeyi kapsayan Ya i n ,,in hu maya ko yuld u.
tılış (Tekvin) o lgusunun bir katalizö rü o larak gö rüyo rd u W IIX'. Frend 'in anıtsal yapıtı The Rise of Christianity' de
, ,lıc,ı gibi, Pavlus "enerjik, d o ğrud an, kend ine güvenli,
* Havari Pavlus: Gerçekte A nadolulu (Tarsuslu) bir Musevi'ydi. Asıl adı Nmil I inil / .aman da kibirli ve ben merkezci bir ad amd ı. Tarih­
idi. Grekçe biliyordu ve Helenist kültür içinde yetişmişti. Havari olıtUMİmı
önce ilk Hıristiyanlara işkence etmişti (y.n.). 1, ,lıu­,el d âhi' nitelemesini hak eden birkaç bireyd en bi­
Apokaliptik: Kıyamet'e inanmak; yakın Kıyamet belirtilerine inanmak (y ıı I 1 ly,İl Yine d e güvenilir bir insan değildi. A p ansız ihtidası
68 Üç İsa

başlangıçta pek anlaşılamad ı; so nraları Gentileleri kaza­


nabilmek için Musevi mirasınd an fazlasıyla taviz verdi­
ğind en kuşkulanıld ı." 16 Ve Frend 'in belirttiği gibi Pav­
lus'un ellerinde "Rab Mesih, imanla tanınacak Tanrı­in­
san, şakirtlerinin tanıdığı ve anımsad ığı Nasıralı Peygam­
ber'in yerini aldı."17
Pavlus gerçekten de İsa'nın mesajını kend i istediği
tarzd a anlayıp yo rumlamıştır. Pavlus'un Teo ri ve Prati­
ğ i'nd e iman, günah, acı, kıyam, çarmıh ve selamet anahtar
terimler haline gelmişlerdir. 'Bilme' (Teori) İsa'yla anlam­
Üçüncü Bölüm
d aşlık kazanan İman A lanı'nı bilme anlamına gelmekte­
dir. 'Yap ma' (Pratik) ise İsa'nın Bed eni'ni 'günahkârları' İSA: " BEN NE OLA CA KSA M
kend ilerini bekleyen Kıyamet'ten kurtaracak olan Kilise
biçimind e yeniden yaratmak o larak yo rumlamıştı.18 Pav­
O 'YUM "
lus amaçlarına erişebilmek için A hit işareti Yahud i sünne­
tini, Hezekiel Peygamber'in 'Kanınızd a yaşayın' buyru­
ğunu terk etmekte ya da Yasa'yı eskimiş ve yararsızlaşmış
o larak red d ed ip yeni Tekvin için yeni bir ahit ö ne sürmek­
te d e tered d üt gö stermemiştir. İncilci Yahya gibi Pavlus
da Çarmıh'taki İsa'yı Tanrı'nm Logos'Una yerleştirmiş
ve19 so nrad an O'nu her şeyin yaratılışmd aki bir ve tek
A racı ilan etmiştir.
Pav lus'un 'günah' kav ramınd an ne anlad ığı açıklana­
bilirse o nun kendi kavrayışı çerçevesind e o luşturd uğu bir
siyaseti aracı yaparak 'yeni' bir d ünya dini kurma yo lun­
da sergilediği so nsuz hırsı d aha iyi anlaşılabilir sanıyo ­
rum.
İ S A: BE N N E O L A C A K S A M O ' YU M

Çünkü ben resullerin en küçüğüyüm,


Ben ki resul çağrılmaya layık değilim,
çünkü Allah'ın kilisesine eza ettim.

(Pav lus'tan Ko rinto slulara 1,15:9)

3.1. 'G ünaha G iren Ruh, Ö lecek O lan Ruhtur'

İsa d ünyayı kurtarmaya geld iğini sö ylüyo rd u. Yuhan­


na, "Babanın o ğlunu Dünya'nın Kurtarıcısı o larak gö n­
d erd iğ ine" tanıklık ed iyo rd u (Yuhanna 1:29). Matta d iyo r­
d u ki: "V e o nun ad ını İsa ko yacaksın; çünkü kavmini gü­
nahlarınd an kurtaracak o lan o d ur" (Matta, 1:21). Luka ise:
"Çünkü İnsano ğlu kaybo lmuş o lanı aramaya ve kurtar­
maya g eld i" d emekteyd i (Luka, 19:10). Pavlus, I. Timo te­
o s'ta "Mesih İsa günahkârları kurtarmak için d ünyaya
geld i, sö zü sad ıktır ve her veçhile kabule layıktır" (I. Ti­
mo teo s 1:15) d iyo rd u.
İsa Yuhanna'nm tanıklık ettiği gibi d ünyayı kurtaracak
bir Kurtarıcı o larak mı gelmişti, Matta'nm yazd ığı gibi
kav mini günahlard an kurtarmaya mı, Luka'nm ö ne sür­
d üğ ü gibi kaybo lanları arayıp kurtarmaya mı, yo ksa Pav­
lus'un inand ığı gibi 'tüm' günahkârları kurtarmaya mı?
Bu so rular Pav lus'un ö zelliklerind en so yutlanmış (mutla­
ka y abancılaşm ış say ılmasa d a) Yahud ice d üşünüş
tavrının nasıl işlediğini anlamaya yard ımcı o labilir.
Kuşkusuz 'başlangıçta' g ünah yo ktu. Tanrı'nın yaratı­
cılığının, bir parçası o larak günah altı Kutsal Kitap gü­

71
72
Aytunç Altındal 73

nünd e o rtaya çıkmamıştı. İlahiyat açısınd an bakıld ığınd a A d em ve Havva Kutsal Kitap'a gö re Tanrı'nm planında
Tanrı o günlerd e günahı yaratmamıştı, çünkü ilkin Tanrı o lmayan bir iş yapmışlard ı. Havva dinsel klişe ya da do g­
günah işleyemezd i; ikinci o larak Tanrı dini yaratmamış­ ma yapıldığı şekliyle günahkâr değil, bir kişilik­verici ve
tı. Do layısıyla Tanrı yaratmamış o ld uğu bir işlevi d evir kimlik alıcısıydı. (Havva, A d em gibi to praktan değil,
ed emezd i. A d em (Z eker) v e Hav v a (Negebhah) 'iyi ile A d em'd en ­ insan­ yaratılmıştır. A d em'in o luşmuş kimli­
kö tü'yü bilip, bilgelik kazanarak 'Tanrı gibi o lmak' (Tek­ ğind en yaratılmıştır. Şahsiyet ­ Perso na­ İnsan' ın o ynaya­
vin, 3:4­8) amacıyla meyv eyi yed iler. Tanrı hiçbir z aman cağı ro lü simgeleyen maske d emektir.)
o nlara günah işled iklerini sö ylemed i ya da o nları günah­
Tekvin'd e günahın temeld e bir kimlik so runu olarak de­
kâr o larak nitelend irmed i. A ksine RA B d ed i ki: "İşte
ğil, bir kişilik (perso na) so runu o larak biçimlendiği vurgu­
ad am iyiyi ve kö tüyü bilmekle bizd en biri gibi o ld u"
lanmalıdır.
(Tekvin, 3:22). Do layısıyla Tanrı'nm ilk buy ruğ una itaat
Tanrı'nm planına gö re İnsan 'cinslerine gö re canlı mah­
etmemek A d em'i günahkâr d eğil, 'iyi ile kö tü'nün bilici­
lûklar' (Tekvin, 1:24) gibi yaratılmış d eğild i. İnsan 'tekil'
si' yap mıştır.
o larak ve "d enizin balıklarına, ve gö klerin kuşlarına, ve sı­
Kurumsallaşmış ve kabul ed ilmiş tefsirlerin tersine, ğırlarına, bütün yeryüzüne, ve yerd e sürünen her şeye hâ­
Eleştirel İlahiyatçılık açısınd an A d em ve Havva Tanrı'nm kim o lsun" (Tekvin, 1:26) d iye yaratılmıştı. Ve Tanrı ona
huzurund an işledikleri bir günah ned eniyle değil, üreme­ "Semereli o lun ve ço ğalın, ve yeryüzünü d o ld urun, ve
yi ö ğrend ikleri için ko vulmuşlard ır. Mecazi o larak yılan, o nu tabi kılın" (Tekvin, 1:28) demişti. Ve yed inci gün,
hayvanlar âlemini, meyve ise sevgiyi değil, üremeyi tem­ Tanrı'nm "yaptığı işi bitird iği" (Tekvin, 2:2) Sebt günü
sil ed er. Yaptıkları Tanrı sevgisi o lmaksızın üremed ir. gelmişti. Ve "to p rağı işlemek için ad am y o ktu" (Tekvin,
Çünkü Tanrı onları yarattıktan so nra kutsamış, ama hiçbir 2:6), "V e RA B A llah yerin to prağınd an ad amı yaptı, ve
z am an birbirlerini sev melerini emretmemiştir. Eski o nun burnuna hayat nefesi üfledi; ve ad am yaşayan can
A hit'te tüm âlemlerin kuruld uğu o ilk altı günd e Tanrı in­ o ld u" (Tekvin, 2:7). A d em kimliğini, yani bireyselliğini
sanlara birbirlerini sevmek zo rund a o ld uklarını sö yleme­ 'seçim' yaptığı an ed inmişti. Yaptığı seçim o na bireyselli­
miştir. Şurası kesindir ki Hav v a fiziksel/ cinsel içgüd üsel ğini kazand ırmıştı. A d em yalnızd ı ve Tanrı "kend isine
o larak tüm yaratıklar gibi bir ço cuk d o ğurmaya yö nelmiş­ uygun bir yard ımcı y ap acağ ım" dedi. RA B Tanrı tıpkı
tir. Kutsal Kitap'ta yer aldığı şekliyle Tanrının planı bu de­ A d am gibi hayvanları da to praktan yarattı ve her birine
ğildi. Kuşkusuz A d em ve Hav v a ço cuk sahibi o lacaklard ı, ad vermesi için o nları ad ama getirdi ve "v e ad am her biri­
ama hayvanlar gibi içgüd üsel d ürtülerle d eğil. Çünkü nin ad ını ne ko yd u ise canlı mahlûkun adı o o ld u". Ve
Tanrı o nlara verimli o lmalarını sö ylemişti. Belli ki, Tan­ ad am bütün sığırlara ve gö klerin kuşlarına ve her kır hay­
rı'nm planına gö re A d em ile Hav v a'nın üremesinin d o ğal vanına ad ko y d u". "Eski A hit'ten anlaşıldığı kadarıyla
yo lu (Tanrı'nm Oğlu İsa'd a tezahür ettiği gibi), bakire d o ­ Hav v a ve Bilgi Meyv esi'nin o rtaya çıkışınd an ö nce A dam
ğumuyd u. Fiziksel birleşme yo luyla d eğil, Hav v a'nın (A d em) dilediği gibi ad verebiliyo rd u. A d lar vererek
Ruhsal­bakire gebeliği aracılığıyla üreme. Do layısıyla A d am kend i tekil ­y ap ay alnız d ı­ kimliğini yaratmıştı.
74
Aytunç Altmdal 75

A d em'in kimliği kend isiyle hayvanlar arasındaki farklılık işler. İnsan 'bir bed en' o ld uğ und a, 'bilme'y e başlar. (Ya­
üzerine temelleniyo rd u. Çünkü o nların arasında 'kend isi­ hud i geleneğind e de 'bilme'nin cinsel ilişki ve ro llerle
ne uygun bir yard ımcı' da yo ktu. A ma A d am'm bireysel ilintili o luşu rastlantı d eğild ir.) Kimlik algılar ve d uyum­
kimliğini kend ine hayvanlard an (şahsiyeti) farklılaştıra­ sar, ama kişilik akıl y ürütür ve algılananı bilir. İnsan gü­
rak o luşturmuştu. Bu fark o nun kimliğiydi. RA B Tanrı nah işled iğind e, ne yap tığını bilmekted ir. Kutsal Kitap 'ta­
bund an so nra A d am'ı derin bir uykuya daldırıp o nd an ki İnsanlık tarihi, Yahud i alimlerce haklı o larak gö zlem­
kadını yarattı v e 'o nu ad ama getird i'. lend iği gibi, İnsan'ın utancı bilmesiyle başlar.2 A d am ve
Hav v a (N egebhah) ile birlikte A d em kişiliği (şahsiye­ karısı başlangıçta bir utanç hissetmezken, iyiyle kö tüyü
ti) o larak 'ro l eylemi'ni ed ind i. A d am'ın kişiliği ve o yna­ ö ğrend ikten so nra o nu 'bild iler'. İnsan bilmed en günah
maya yazılı o ld uğu ro l, hayatta kalabilmek için Hav­ işleyemez, yalnızca yo ld an çıkar. Yo lunu şaşıran İnsan
v a'yla giriştiği birbirini tamamlayıcı birliğe uygun o larak her zaman Do ğru Yo l'a ve d aha ö nceki günahsız d uru­
biçimlenmişti. Do layısıyla, ad amın/ insanın kişiliği kim­ muna yenid en d ö nebilir. (Buna İbranice'd e Teshuv a de­
liğin 'fark'ı üzerine d eğil, 'ayrışma/ çelişki' üzerine te­ nir. Do ğru o lana geri d ö nüş, rucû d emektir.) A ma günah­
mellenmişti. Çünkü Hav v a, A d am'ın kend ini farklılaştır­ tan kurtulma Tanrı'nm bağışlamasını gerektirmekted ir.
d ığı hayv anlar gibi to praktan d eğil, ama A d am 'd an yara­ A d em günah işlememiş, yalnızca yo ld an çıkmıştır; o ysa
tılmıştı. A d am Kad m'ı g ö rd üğ ünd e d ed i ki: "Şimd i bu Kabil günah işlemiştir. Öfkesi kimliğine değil, kişiliğine
benim kemiklerimd en kemik, etimd en ettir." Bu ned enle­ ilişkind ir, çünkü her iki kard eş d e Hav v a'nın sö yled iği
dir ki "A d am anasını ve babasını bırakacak v e karısına gibi, 'RA B'bin y ard ımıy la' d o ğmuşlard ır (Tekvin, 4:1).
yap ışacaktır ve bir bed en o lacaktır." Bu asli 'çelişki' Kabil Tanrı'nm kard eşinin sunusunu seçtiğini gö rd üğün­
A d am'ı bir aland an ayırıp so nra o nu bir başkasıyla bir­ d e suratını asmıştır. RA B Kabil'e so rmuştu: "N için ö fke­
leştirmekted ir. Kimlik A d am'ı hayv anlard an farklılaştır­ lend in? Ve niçin çehreni astın? Eğer iyi d av ranırsan o
mış ve A d em şahsiyetini kend i karşıtı o lan Kad ın'd a bul­ yükseltilmeyecek mi? Ve eğer iyi d av ranmazsan, günah
muştur. Diğer bir anlatımla, Eski A hit yo rumlanınca Er­ kap ıd a pusuya yatmıştır; ve o nun isted iği sensin; fakat
kek'in Kimliği'nin (Id entity) Tanrı'd an aldığı v e/ fakat sen o na üstün o l" (Tekvin, 4:6­7).
şahsiyetini (Perso nality) Kad ın sayesind e ed ind iği anla­ Kabil günaha üstün o lamad ı. Kard eşi Habil'i ö ld ürd ü.
şılmaktad ır. Sinsi planını kurd u, kard eşini kand ırd ı ve o nu so ğukkan­
Kişilik varo luşun içerik ve biçimi arasınd aki çelişkiyle lıca katletti. Bu, yo ld an çıkma değil, günahtı. Bu yo ldan
şekillenirken, kimlik, ö zü (to prak) gö rünüşten (Tanrı çıkma hakkını kullanma d eğild i. Çünkü İnsan yo ld an çık­
Benzeri o larak yaratılmış İnsan) ayrıştıran farkın tezahü­ ma d urum ya da sürecind e ilkel masumiyetini yitirmeye­
rüd ür. İnsanın kimliği o nun 'yo ld an çıkmasına' izin verir, bilir. Günah bilinçli o larak gerçekleştirilen bir eylemd ir.
yani kimliği so nsal fark o larak 'seçim'e gerçeklik kazan­ Masumiyetle bir ­ilgisi yo ktur. Kişi Tanrı'nm Yasası ö nün­
dırır. İnsan yo ld an çıkabilir, o nun Tanrı ind ind e hatalı d e aynı and a hem masum hem günahkâr o lamaz!
ad d ed ilme hakkı vardır.1 A ma insan günahı kişiliğind e A d em kend i­bilincind eliği, kimliğinin parçası olan se­
30 46
Üç İsa Aytunç Altındal

çimd en aldı; Hav v a'yla birleşmesind en so nra iyi ile kö tü­ Musevi Yasası ve Haggad ah'd a günah ö zel bir olgu­
yü bildi, do layısıyla kişiliğini kavrayarak bu no ktad an iti­ dur. Daima günah işleyen ö zel bir ülke (Hezekiel, 14:12­
baren kend ini gerçekleştirebild i. Kimlik bir kendi­bilin­ 13), günahkâr bir krallık (A mo s, 9:8), So d o m ve Go mo re
cind e o lma sürecid ir, kişilikse kend ini­gerçekleştirme sü­ gibi ö zel kentler (Tekvin, 18:20), İsrail'd e o ld uğu gibi gü­
recind e gelişir. Kabil'in günahınd an so nra "A d em karısını nahkâr bir ulus (A mo s, 3:2) ya da 'günaha giren' ö zel bir
tekrar bild i; ve bir o ğul d o ğurd u ve o nun ismini Şit ko y­ ruh (Hezekiel, 18:3) vard ır. Çünkü İsrail Tanrısı'nın emir­
d u." Kabil so nsal günahkârı temsil ed iyo rd u. Çünkü leri ö zd e İbraniler için olan ö zel d üzenlemelerd ir. RA B in­
"Şit'in de bir oğlu d o ğd u ve o nun adını Eno ş ko yd u. RA B­ san ruhu için d üzenlemeler getirmemiştir. Do layısıyla gü­
BİN ismini o zaman çağırmaya başlad ılar" (Tekvin, 4:25­ nah Yahud iler için ö zel, yapısal ve yasal bir ko nud ur, ma­
26). İnsan aynı zamand a hem Tanrı'nın ad ını çağırıp hem nevi değil. Polis' te yaşayan Yahud i Hıristiyan gibi bir bi­
d e günah işleyemez. Yo ksa bu "Ya RA B'bim, bana sana rey değil, ö zel ko numu, ahit ve bir anayasayla (On Emir)
karşı günah işlememd e yard ımcı o l!" d emeye d enktir. kesin o larak belirlenmiş ö zel bir insan tipidir. A hd e gö re
Şit­Eno ş'un ard ınd an iyi ve iyilik ilahi ve kutsal o lanın Musev i'nin hatasını d o ğrud an RA B'le tartışma hakkı var­
kaynağı ve o nlara gid en yo l o lurken kötü ve kö tülük, dır. Tanrı'ya ulaşmak için aracıya ya da papaza gereksini­
mutlaka dinsizin d eğil ama, günahın kaynağı haline geldi. mi yo ktur. Ve kimse kend i yaşamını başkalarının günahı­
Yahud ilik'te İnançsızlık ya da Haram kavrayışı Tap mağın nın bed eli o larak teklif ed emez. İbrahim Peygamber Tan­
Kapısı ö nünd e yatan,3 'Ruhsuz v e Cansız'ı temsil eder. rı'nın d o stuyd u (Tekvin, 18:22­23). Do layısıyla Tanrı tara­
İnançsızlık mutlaka günahkârlık ya da kö tülük d eğild ir. fından gö rüşlerini ifad elend irmesine izin verilmişti, bu
Günah insan­yapısıyken inançsızlık insand a bağımsız, d urum, İbrani için d e geçerlidir. A d em'e seçme ö zgürlüğü
RA B tarafından henüz kutsanmamış o landır. tanınmıştı; Musevi bunu kullanır. Kutsal Kitap'taki Tek­
İnsan hatası Musevilerin günd elik yaşamınd a genel v in'in tarihin başı o larak kurulmasınd an bu yana, Yahud i
o larak inanıland an d aha ö nemsiz bir rol o ynamış ve d aha Tanrı ö nünd e haklarını ­ v e olası hatalarını­ bilmekted ir.
az etkili o lmuştur. A mittay'm o ğlu Yunus'un ö yküsü bu­ Musev i tarihsel o larak 'hatalarının bilincind e', 'günahının
nu sergiler. Yunus RA B'bin "Kalk N inev e'ye, o büy ük bilincind e' o lmaya ko şullanmıştır. Çünkü yukarıd a da be­
şehre git, ve o na karşı çağır; çünkü o nların kö tülüğü be­ lirtildiği gibi, Tanrı bu Yasa'yı o nun yüreğine yazmıştır ve
nim ö nüme kad ar çıktı" (Yunus, 1:1­2) sö zlerini işittiğind e "herkes(­in) kend i ko mşusuna ve herkes(­in) kend i karde­
RA B'd an kaçmaya yeltenmiş ve Tarşiş'e yö nelmiştir (Yu­ şine RA BBİ bilin d iye ö ğretmesine" (Yeremya, 31:34) artık
nus, 1:4). RA B emre itaat etmeyen Yunus'u 'günahkâr' gerek kalmamıştır. Musev i'nin günd elik hayatınd a gü­
o larak nitelememiştir. Eyüp 'le de aynı d urum söz ko nusu­ nahtan ço k Ko rku ve A nlayış rol o ynar. Günah Muse­
dur. Bu 'en büyük ad am' (Eyüp, 1:3) Tanrı'yı hata işle­ vi'nin bireyselliğine ve kimliğine eklemlenmiş değildir.
mekle suçlamıştı, ama Kutsal Kitap'ta yazıld ığı gibi, "bu Musev i'nin ö zel statüsü kendi Tanrısı tarafınd an seçilmiş
işin hepsind e Eyüp suç işlemed i ve A llah'a uygunsuzluk o lmasınd ad ır, kimliğiyle aynı Tanrı tarafınd an ilahi kılın­
y üklemed i" (Eyüp, 1:22). mıştır.
104
Aytunç Altındal 105

Pavlus Hıristiyanlığı'nda durum böyle değildir. Tü­ şeklini sivil/ kentli Gentile'in vicdanına yerleştirdi. Dola­
mel/ evrensel Kurtuluş her Hıristiyan'ın kendisinde Birey­ yısıyla günah insanın tüm eylem, d uygulanım ve düşün­
selleştirilmiştir. Günahın tümelliği de bireyselleştirilmiştir. cesini belirleyen ortak 'birim' haline geldi. Gentile Pav­
Bireyin günahı olmaksızın bireyin selameti de olamaz. Gü­ lus'un belirlediği standartlar uyarınca kendini 'doğuştan
nahın tekil doğası ve anlamları Hıristiyanlık'ta (Yahudi günahkâr' gö rmeye başladı. Vicdanın temizliği Pavlus
günlük yaşamında olduğu üzere) daha az cemaate ve din için yeterli değildi: 'Bu insanı masum kılmıyo rd u' (I. Kor,
adamlarına ilişkin, ama daha kentsel ve sivildir. Yahudi 4:4). Pavlus diyo rdu ki: "Niçin benim hürriyetime başka
geleneğinde günah işleyen ruh, kendi cezasını kendi çeker, vicdanla hükmo lunuyo r?" (I. Kor, 10:29) Dolayısıyla Pa­
tüm insanlığın adına ceza çekemez. Hıristiyan Do gması'na gan ve Gentilelerin selamete ulaşmak için günaha ihtiyaç­
göre İsa kendi Bireyselliğinde, günahsızdır. Tanrı olarak ları vardı. Bu nedenledir ki Pavlus'un ö ğretisinde Genti­
İsa günahı yaratamazdı; tüm insanların işlediği günahları le'den yeni bir hayata vaftiz olması ve Çarmıh'taki İsa gi­
toplayarak bu günahlar için acı çekmişti ve bedelini yaşa­ bi acı çekmesi isteniyo rdu.
mıyla ödemişti. İsa için günah bir kimlik değil, bir kişilik
Musevi için günahın yalnızca iki so nucu vardı. Ya RA B
ko nusuydu. A ncak Pavlus bu noktayı gözden kaçırarak
tarafından cezalandırılıyo r ya da bağışlanıyo rdu. Üçüncü
günahı kimliğin bir alamet­i farikası ilan etti. Pavlus'a gö­
bir yol yo ktu. Pavlus, Musevi geleneğinin dışında, üçüncü
re insanlar başlangıçta A d em ile Havva'nın işledikleri var­
bir seçeneği açıklayıp sistemleştirdi: Istırap çekmek. Mu­
sayılan günahtan ötürü, doğuştan günahkâr oldukları için
sevi, yaşam ve geleneğinde hayatta kalma isteği ile varlı­
eşit ve özdeştiler. Bu ilk günah, ister Yahudi, ister Gentile,
ğını sürdürebilme güdüsü, ıstırabı ve kişinin başkalarının
ister Pagan olsun, fark etmiyo rdu. Dolayısıyla Pavlus, tüm
günahlarından ötürü suçlu olmasını dıştalamaktaydı. Baş­
Gentileleri günahkâr ilan etmekte duraksamamıştı. Pavlus
kalarının günahları için acı çekme Museviler için bir lüks­
günahı insanlığın benliğinde, hatta d o ğmamış kuşaklarda
tü ve halen de öyledir. Hezekiel bunu açıkça ortaya koy­
başlatıyordu. A ncak orada kalmıyordu. Pavlus'a göre İsa
maktadır: "Suç işleyen can, ölecek olan odur; babanın fe­
Meryem'in rahminde bedenselleşmiş olmakla kalmamıştı,
sadını oğul taşımaz ve oğlun fesadını baba taşımaz." (He­
aynı zamanda Go lgo tha'd aki çarmıhta günahlaştırılmıştı.4
zekiel, 18:20) Günahkâr bir babanın oğlu, babasının gü­
Pavlus Korintoslulara şöyle yazıyo rdu: "Günahı bilmeyeni
nahları yüzünd en acı çekmez. Tabiidir ki ö ldürülemez de.
bizim için günah yaptı, ta ki biz kendinde A llah'ın salâhı
Musevilikteki günah ve kutsanmışlığın yapısı, Gentile
o lalım" (II. Korintoslulara, 5:21).
Hıristiyanlığının yayılışıyla birlikte dramatik bir değişi­
İsa'nın misyo nu sırasında Gentile vicdan yasası kent­ me uğradı. Pavlus'un İbranilere Mektubu'nd a belirtildiği
lerdeki egemen ahlak yasasıydı. Ned ir ki bu yasa Yahud i­ gibi: "Çünkü kehanet değişince, şeriatın da değişilmesi
ler arasında geçerli değildi. Kentsel­sivil değerlerce prag­ icap ed er" (İbranilere, 7:12). A rtık Melkisedek* tarikatının
matik olarak şekillenmiş o lan Gentile vicdan yasası kim­
seyi günahkâr olarak d amgalamamaktayd ı. Hıristiyanlık * Melkişedek: Eski A hit'te söz edilen kral. İbrahim Peygamber'in yardımcı ol
l'avlus'la başlayarak tümel günahın Bireye ind irgenmiş duğu kral. Melkisedek, İbrahim Peygamber'i 1 utsamıştır. Eski A hit'te kim
olduğu anlaşılamayan esrarengiz bir kraldır bu (y.n.).
Aytunç Altmdal Kİ
80 Üç İsa

Yani A hit'te günah 'Yasa'yı çiğnemek' (Yuhanna), 'o to ­


yeni Yüce Rabbi İsa Mesih idi ve bu yüzd en, "Çünkü za­
riyete başkald ırmak' (Yahud a) ve 'o to riteyi küçümsemek'
yıflığı ve faidesizliği sebebi ile evvelce olan bu emrin ipta­
(Peter) o larak betimlenmiştir. Pagan ve Gentilelerin yasa­
li (çünkü şeriat hiçbir şeyi kemale erd irmed i), ve o nun ye­
yı ve o to riteyi belirleyen kend i ahlaki ve manev i yö netme­
rine vasıtası ile A llah'a yaklaştığımız daha iyi bir ümid in
likleri vard ı. 'A hit işaretini' taşımıyo rlard ı ve yürekleri
ithali o luy o r"d u (İbranilere, 7­18,19). Ve İsa'nın "her gün
sünnet* ed ilmemişti. 'Bu­d ünyalı' bir vicd an yasasıyla yö ­
başkâhinler gibi ö nce kend i günahları için ve o nd an so nra
netiliyo rlard ı.
kavminin günahları için kurbanlar takdim etmeye mecbu­
riyeti yo ktur; çünkü kend i kend ini takdim ettiği zaman Bu so run Pav lus'un aklını fazlasıyla meşgul etmiştir.
bunu bir kered e y ap tı" d eniliyo rd u (İbranilere, 7:27). Do ­ Bunu Muhted ilerle ve d o stlarıyla birço k kez tartışmıştır.
layısıyla İsa, Musa'd an d aha büyüktü (İbranilere, 3) ve Kulland ığı tartışma yö ntemi hiçbir şekild e Musev i gelene­
"insan tarafından değil, Rab tarafından kurulan hakiki ça­ ğine uygun değildi, ama Helen d iyalektiğe uygund u. So ­
dırın"' hizmetçisi (İbranilere, 8:2) idi. "Ve bu sebepten ye­ nund a Siraç'm kitabınd a o ld uğu gibi 'günah'ı Hav v a'ya
ni ahd in yayancısıd ır, ta ki, birinci ahd in altında olan suç­ dek taşıyıp tümelleştirmeye karar vermiştir. Burad a da bir
ların fidyesi için ö lüm vuku bulmuş o larak, d avet edilen­ çıkış yo lu bulmuştur. A ncak küçük bir so run çıkmıştı kar­
ler ebed i miras vaad ini alsınlar" (İbranilere, 9:15). İsa şısına: İyi de, Tanrı kimlerin Tanrısı o lacaktı? Pavlus
"ikinciyi sabit kılmak için birinciyi kaldırıyo r. İsa Mesih'in O 'nun yalnızca Yahud ilerin değil, Gentilelerin de Tanrısı
bed eninin bir kered e takd im o lunması ile o irad e d e tak­ o ld uğuna hükmetti. Kaba bir senkretizmle so runu çö züm­
d is" (İbranilere, 10:9­10) o lunuyo rd u. leyiverd i. Kimse tam d o ğrucu d eğild i ve insanın bu ilk
günah karşısınd a mazur gö rülebilir bir yanı yo ktu. Bu gü­
İsa, besbelli ki, Matta'nm haklı o larak gö sterd iği gibi,
nah geçmişte ve gelecekte tüm insanlığın tek o rtak payd a­
'kavmini günahlarınd an kurtarmak için' yeryüzüne gel­
sı haline geliyo rd u. Günah'ı tümelleştird ikten (Pavlus'un
mişti. İsa'nın yaşam­bo yu yo ld aşı ve kan kard eşi Yakub
Galatyalılara Mektubu, 3:22) so nraki adım bunu her Gen­
şö yle yazıyo rd u: "Eğ er günahlar işlemişse, kend isine ba­
tilenin vicd anının d erinliklerine yerleştirebilmekti. Pavlus
ğışlanacaktır" (Yakub'un Mektubu, 5:15). İsa ancak birin­
çapınd a biri için bunun so run o lmaması gerekiyo rd u ama
ci ahitle bağlı o lup 'günah' işleyenleri kurtaracaktı, Pav­
so run haline geldi.
lus'un belirttiği gibi tüm kaybo lmuş o lanları ya da bütün
'günahkârları' değil. Çünkü günah işleyebilmek için, ö nce Paganlar gibi Gentile d e sınıf­bilinci o lan insanlard ı.
A hit'e taraf o lmak gerekiyo rd u. Gentileler A hit'e bağlı ol­ Z enginlerin yo ksul ve sıradan insanlarla aynı ilk günahı
mad ığı için vaat edilen mirası alabilmek için günaha gir­ paylaşmaları, Yazgı (Fo rtuna) kavramına ters d üştüğü
meye hakları yo ktu. Çünkü Yakub'un d ed iği gibi günah için rahatsızlık yaratıyo rd u. A risto teles bile kimilerinin
'Eğer' işlenmişse bağışlanacaktı. kö le, kimilerinin d e efendi o larak d o ğd uklarına inanıyo r­
d u. Gentileler ve Paganlar için tanrılar değil, mito lo jik bo ­

Yüreğin Sünnet Edilmesi, Musevilik'ten geçme bir deyiştir. Birey'in Tanrı'nın


* Tabarııaki. Çadır. Musevilik'te Tanrı'nın kurduğu ve bulunmaktan hoşlandı­
Mutlak Tebliği'ne kesin inanç duyması keyfiyetidir (y.n.).
ğı yer (y.n.).
104 105
Aytunç Altındal

yutları içind eki Yaratılış Efsanesi büyük ö nem taşıyo rdu. v el'd en ö nce Pavlus vard ı! Tek ve Mutlak gerçeklik saydı­
Ve supertitio (Batıl) gibi iman da bilginin alt bir d erecesi ğı gö rüşlerini kabul ettirebilmek için bir Gentile'nin kendi
sayılıp eğitimsiz sınıflara terk edilmişti. Gentileler arasın­ yo luna ihtida etmesini ko laylaştırabilecek her sö zcük, her
da geçerli inanca gö re tanrılar dahi Yazgı'ya tabiydiler. d avranış ve her eylemi gayet d ikkatlice kullanmıştı. Üst
Tüm varlıkların o rtak payd ası günah değil, Yazgı'yd ı. sınıfın hanımları ve hizmetçileri arasınd a, Yazgı'ya inanan
Pavlus Yazgı'nın gücünü kırabilmek ya da zayıflatabil­ Gentile erkeklerind en d aha fazla başarı kazanmış o lması­
mek için, geçmişte ed ind iği bilgilerine d ö nd ü. Tartışmala­ na şaşmamalı!
rınd a araç o larak hileli mantık o yunlarını kullanmaya baş­ Pavlus kendi kuşağı karşısınd a muhtemeld ir ki İsa'd an
ladı. İsa'nın Ferisilerin sahtekârlığını nasıl eleştirdiğinin d aha yaratıcı ve d aha ho şgö rülüyd ü. Pavlus şunları yaz­
Pavlus için hiçbir ö nemi yo ktu. Tıpkı İsa'nın nasıl d o ğd u­ mıştı: "Şö yle ki biz bund an bö yle bed ene gö re kimseyi ta­
ğunun ya da nasıl vaftiz ed ild iğinin de bir ö nemi o lmad ı­ nımayız; ve Mesih'i bed ene gö re tanıdıksa d a, artık şimd i
ğı gibi. (Pavlus "bu iki mucizevi o layd an hiç söz etmemiş­ ö ylece tanımıyo ruz. Şö yle ki eğer bir kimse Mesih'te ise,
tir. Onları gö rmezd en gelmiştir yalnızca.) Pavlus hileli yeni hilkattir; eski şeyler geçtiler; işte, yeni o ld ular" (II.
mantık yard ımıyla Tek­Tanrıcılık tarihind eki ilk kayıtlı Ko rinto slulara, 5:16­17). Pavlus inanmak isted iğine niçin
çifte stand artçılığın yaratıcısı o ld u. inand ığını da şö yle açıklamıştı: "Yazılıd ır ki: İman ettim,
Örneğin Pavlus için insanın masum sayılabilmesi için bunun için sö y ley eceğ im" (Mezmurlar, 116:10). Ve ekli­
vicd anen temiz o lması yeterli d eğild i, ama gerektiğind e, yo rd u: "Çünkü gö ze gö rünen geçici, ama gö ze gö rünme­
masumiyetini gö sterebilmek için kend ini vicd anen ger­ yen ebed id ir." Do layısıyla gö zleri gö rülenler üzerind e sa­
çekten temiz d ind ar bir ad am o larak gö stermekten utanç bitleşmiş d eğild i. Pavlus gizli ve utanç verici yo llard an
d uymuyo rd u. Peter, Barabbas ya da Silas'ı suçlarken, ken­ vazgeçtiğini bild iriyo rd u. Şö yle d iyo rd u: "Fakat kurnaz­
dini hileli ko nuşmalard an tenzih etmekte de d uraksamı­ lık ile yürümeyerek, A llah'ın kelamını tağşiş etmeyerek,
yo rd u. Ko rinto slulara Mektubu o nun çifte stand artlarını ancak hakikatin izharı ile kend imizi A llah'ın huzurund a
etkili bir biçimd e sergiler. Pav lus şö yle yazıyo rd u: "V e Ya­ her insanın vicd anına tavsiye ed erek, utancın gizli şeyleri­
hudileri kazanayım d iye Yahud ilere Yahud i gibi d avran­ ni red d ettik" (II. Ko rinto slulara, 4:2).
dım; kend im şeriat altında o lmad ığım halde, şeriat altında Pav lus için İsa'nın, sö zünü ettiği Patriarklarm Tanrısı
o lanları kazanayım d iye şeriat altınd a o lanlara şeriat altın­ gibi sad ece canlıların Tanrısı o lması yeterli d eğild i; ö nce­
da gibi d avrand ım. A llah'a karşı şeriatı o lmayanlard an den d eğişimsiz o lan Tanrı kelamını çarpıtmamakla birlik­
değil, ancak Mesih'in şeriatı altınd a o larak şeriat altında te, gö zd en geçirmiş ve İsa'yı hem 'Dirilerin hem d e tüm
o lmayanları kazanayım d iye şeriat altında o lanlara şeriat Ölülerin Tanrısı' (Ro malılara Mektup, 14:7­9) yap ıv ermiş­
altında gibi d av rand ım... her suretle bazılarını kurtara­ ti. Ve Timo teo s'un kitabınd a da Pavlus İsa'yı Tanrı ile İn­
yım d iye herkese her şey o ld um " (I. Ko rinto slulara, 9:20­ san arasınd aki 'Bir ve Tek aracı' ilan etmekteyd i (Timo te­
22). A nakro nik bir çağrışımla Pavlus günümüzün bukale­ o s, 1:2­5).
munvari ilkesiz po litikacılarına benzetilebilir. M aky a­
İsa'nın sö zlerinin tersine 'insan­benzerind e yaratılmış'
104 105
Aytunç Altındal

Tanrı Oğlu imgesi, Pav lus'un ellerinde bir 'A racı­Tanrı' ve Siyasal kariyerind eki iki ilginç manev ra, Pav lus'u ra­
ko zmo po lit bir 'İnsan benzerind e yaratılmış Ruh'a d ö nüş­ hatlıkla d ö neminin en ünlü taktikçi ve stratejistlerinin sı­
müştü'. raland ıkları sütunların üzerine yerleştirmekted ir.
İlk o larak Rab'bi Mesih İsa'nın peşi sıra, Pavlus da oto­
riteyi Musa Yasası'nd akind en farklılaştırmıştır. A ncak
3.2. İman Siyaseti
İsa'nın tersine, Pavlus bunu yapmasına rağmen canını
Pavlus, misyo nund a pragmatik ve gerçekçiyd i. Hiçbir uzunca bir süre ko rumayı başarabilmiştir.
şeyi rastlantıya bırakmamaya çalışıyo rdu. Usta bir ö rgüt­ Pav lus'un Musevilerle arasınd aki tartışma Seküler de­
çüyd ü. Tüm Ro ma yurttaşları gibi o da kend isine intikal ğil, dinsel bir ko nuyd u. Bir Yahud i ve bir Ferisiler Ferisi'si
etmiş olan Seküler kud retin gayet iyi bilincind eyd i. Tehli­ o larak Sanhed rinlerin Yasa'ya uygun çö züm kararınd a ıs­
keye d üştüğünd e, kend ini ko ruyabilmek için miras aldığı rarlı o lması gerekird i. Oysa, bunun kend isi için yarataca­
Seküler unvan ve standartları ö ne sürüyo r ve esas ilgi ve ğı so nuçları bild iğind en, bunu red d etmiştir. Ro ma yurt­
inançlarını d ikkatlice gizliyo rd u. Yaşamınd aki bö ylesi kri­ taşlığı kisvesine bürünerek ve tüm suçlayıcılarını şaşırta­
tik anlarda karşısmd akileri Ruhsal beyin­yıkamalarla hu­ rak adil bir karar için Seküler merciye, bizzat Sezar'a baş­
zursuz etmemeye özen gö steriyo rd u. v urmuştur (Resullerin İşleri, 25:8). Ve Seküler o to rite tara­
Pav lus'un kend isini tutuklamaya gelen ko mutanın, fından masumiyetinin o naylanmış o lması, şaşırtıcı değil­
Ro ma yurttaşı o lup o lmad ığını so rması üzerine, "Evet. dir. Seküler merci, kö kenind e tam anlamıyla Yahud ice
Ben Ro malı d o ğ d um " (Resullerin İşleri, 22:22­29) deyişi, o lan dinsel bir ko nu için Pav lus'u ö lüme mahkûm etmeyi
ya da yo lunu kesen askerlere "Ben Kilikya'd an Tarsuslu gerekli bulmamıştır.
bir Yahud i, ehemmiyetsiz o lmayan bir şehrin ahalisind e­ İkinci o larak, o to riteyi, ilginçtir ki, yo ld aşı havarilerin
nim " (Resullerin İşleri, 21:37­39) d eyişiyle o ld uğu gibi. savund ukları Musev i Yasası'yla değil, Kilise'yle ö zd eşleş­
'Ehemmiyetsiz o lmayan bir şehrin ahalisind en o lmak' tirmiştir. Ve o nları ikna etmeyi, ve d ahası Gentilelere iliş­
Pavlus için ço ğu zaman İsa'nın havarisi o lmaktan d aha kin tüm ko nulard a ipleri ele geçirmeyi başarmıştır.
ö nemliyd i. Pavlus, Musevi­Hıristiyanlarla* arasınd a sünnet ve he­
Pavlus'un misyo nunu anlamak, o nun siyasete bakışını lal/ murd ar meselesiyle ilgili çatışma patlak verd iğind e,
anlamaktır. Diğer havarilerle karşılaştırıld ığınd a Pavlus İsa'nın kan kard eşi ve Kud üs Kilisesi'nin saygıd eğer başı
bir havarid en çok bir ideo lo g o larak o rtaya çıkmaktad ır. Yakub'a başv urup o nu kend i safına çekmeyi başarmıştı.
Teleo lo jisi ve kend ini gerçekleştirmesi (kend i­pratiği) ge­ Pavlus Gentilelerin sünnet o lmasının zo runlu o lmad ığını
nellikle imanını aşıyo rd u. Pavlus bir Fideist, bir gö rev ve v e bu ned enle d e Musa Yasası'nın kimi mad d elerine uy­
işlevlerin ad amıyd ı. Kuşkusuz kimi yazarların ö ne sür­ maları gerekmed iğini ö ne sürüyo rd u. Kilise tam zıddı te­
dükleri gibi, bir Ro ma ajanı ya da muhbir değildi.5
* Musevi Hıristiyanlar: 1. yüzyılda başlayan ve İsa'nın beklenen Musevi Me­
sih'i'olduğuna iman eden Museviler. Bunlar hâlâ Musevi geleneğine bağlı
* Sen kendi yolunda git, âlem ne derse desin (ç.n.). ancak Hıristiyanlaşmış Yahudilerdir.
Üç İsa 87
Aytunç Altındal

zi savunmasına rağmen kendi başına yetkin bir gö vd e


Christie Murray'in belirttiği gibi, "İsa'nın içine d o ğd uğu
gösterisi d üzenleyen Pavlus, Yakub'un o nayını alıvermiş­
Yahud ilik'te tüm yo rum ayrıntılarıyla Yasa, mümin Yahu­
ti. Başlangıçta yanınd a hiç kimse yo kken, so nund a kaza­
d i'yi tıpkı ö rümcek ağma yakalanmış sinek gibi hareketsiz
nan tek kişi o o lmuştur.
kılmaktayd ı. Pav lus'un tanıdığı haliyle Hıristiyan Ruh'un
A rtık eline geçirdiği yetkiyle günah ve acı kavramları­
Özgürlüğü ö ğretisi, bunun antiteziyd i." 6 Pav lus'un bu tu­
nı tasarlayıp Gentile adına karar verecek olan bir başına
tumu ö zd e Helenistik idi ve Kralcı yö netim tarzlarını çağ­
o yd u. isa'nın kendi canı pahasına yarattığı o rijinal girişi­
rıştıran ö zellikleriyle bir bakıma Hero d 'un ko numuna ya­
mi Pav lus'un ellerinde ö nemli bir siyasal araca d ö nüş­
kındı. Yine de Pav lus'un bu tutumuna d ind arlık, seçkinci­
müştü. Pavlus zo rd a kalınca, ko numunu d erhal Seküler­
lik ve Tanrı buyruklarının yabancı, seküler iktidar üzerin­
leştiriyo r, ancak 'bütünsel gö revi'ni kutsallaştırıyo rd u.
d e üstünlüğünü inatla savunan kendi cemaati, varlığı iti­
Örneğin, Sad d ukiler kıyama, meleklere ve ruhlara inan­
bariyle gerçekte 'Dünyev i' o lan Ferisiler grubu itiraz et­
mamaktayd ılar (Resullerin İşleri, 23). Sad d ukiler, Musevi­
miştir en ço k.
ler arasınd a 'bu­d ünyalılık' ilkesine bağlı bir kesimd i.
Pavlus Ro malılara mektubund a nasıl bir Devlet anlayı­
Pavlus Sad d ukilerin 'bu d ünyalılığı'na karşı çıkan Ferisi
şı taşıdığını ço k açık bir biçimd e o rtaya ko ymuştur. "Her­
gö rüşü savunarak iki grup arasınd a, Seküler mahkemenin
kes üzerind e o lan hükümetlere tabi o lsun; çünkü A llah ta­
huzurund a so n bulacak şiddetli bir tartışmaya yo l açtı.
rafınd an o lmayan hükümet yo ktur. Bunun için yalnız ga­
Pav lus'un pro vo kasyo nu Musevileri gafil avlad ı ve so ­
zaptan ö türü değil, fakat vicd and an ö türü d e tabi o lmak
nund a kend ilerini, kendi yasa ve geleneklerine ilişkin bir
lazımd ır. Çünkü hükümetler A llah'ın hizmetçisid irler.
so run hakkınd a çok nefret ettikleri seküler mercilere baş­
Vergi hakkı o lana vergiyi, gümrük hakkı o lana gümrüğü,
v urmuş o larak buld ular!
ko rku hakkı o lana ko rkuyu, hürmet hakkı o lana hürmeti,
Pavlus mevcut Gentile siyasasına gö re; o luşturd uğu cümleye haklarını eda ed in." (Ro malılara, 13) (A yrıca bkz.
hem Seküler hem d e ruhani bileşenleri olan bir dinin ku­ Petrus'un I. Mektubu, 13­17)
rucusu ve temellendiricisi o lmuştur denilebilir. Pav lus'un
Pav lus'un siyaset alanınd a uygulad ığı manevralar so n­
misyo nu şö ylece ö zetlenebilir: " Bu dünyaya ait siyasi konu­
rad an, ö zellikle ilk 200 yıl içind e kilise yö neticileri tarafın­
larda Seküler, öte­diinyaya ait iş ve çabalarınızda ruhani olun."
d an taklit ed ilmiştir. Kilise yö neticileri Seküler iktidarla
Pavlus için bu d ünyaya ait ko nulard a son o to rite, ayrıntı­
çelişiyo r o lmalarına karşın dinsel anlaşmazlıklarını Sekü­
larıyla açıkland ığı üzere, Seküler iktid ard ı, Musa Yasası
ler yö neticilerin mahkemelerine gö türmekten kaçınma­
ya da o nun yo rumları d eğil. Gerçekte Pavlus bu yasa ve
mışlard ır. Hıristiyan adının ilk kullanıldığı kent olan An­
bağlayıcı yükümlülüklerini Musevileri Tanrı'ya yaklaş­ takya Pisko po su, bunlard an biridir. Muhtemelen o sıralar
maktan alıko yan engeller o larak gö rmekteyd i. David (İS 272) İtalya ve Ro ma'd aki egemen Sekülerist akımların
I
etkisi altında o lan Pisko po s Pavlus, İsa'nın Tanrı değil, İn
* Pavlus ilk Kiliseleri, Musevi Sinago glarınd a başlatmış, sonra onları evlere
tnşıtmıştı (y.n.). san o ld uğunu ilan etti. Muarızları o nu d erhal afo ro z elli
** Üç İsa, 1989­1990'da yazılmıştır (ç.n.). ler, ancak bo yun eğmed i. A rd ınd an da adil bir hüküm için
8H Üç İsa Aytunç Altındal

imparato r A urelius'a başvurd u. Fo x'un belirttiği gibi, Se­ Pagan­Helenistik Yazgı kavrayışının yerine mutlak arın­
küler imparato r için "bu talep kend isine ulaşan birço k ta­ ma anlamınd a İsa'ya imanı yerleştirmeye çalıştı. Tan­
lepten sad ece biriyd i." 7 Bu din­içi so runu A ntakya Pisko ­ rı'd an ko rkan, Muhted i kimi cemaatlerin d ışınd a, Gentile­
po su Pavlus lehine çö zümleyen, Seküler iktidarın son ka­ ler arasında Yazgı'nm kud ret ve hükmü ö ylesine kaçınıl­
rarı o ld u. mazd ı ki, verili anlayışa gö re tanrılar dahi Yazgı'nın gücü­
Havari Pavlus, Mesih ve Rab o larak İsa'ya imanını ken­ ne tabiydiler. Gentilelerin Yazgısı'nm mutlak iman ve Rab
d ine sermaye yaparak o nu bir Tanrı o larak Gentilelere o larak İsa adlı yeni bir Tanrı'yı gö steren Pavlus tarafından
sund u. Frend 'in sö ylediği gibi, "Dav ut Mesihçiliği ve Tan­ kurtarılmak o lması, belki de tarihin garip bir cilvesidir!
rı Kelamı ya da Bilgeliği'nd e (Hikmet) kişiselleşen ilahi Pavlus religiocrat, yani din büro kratları d iye adlandıra­
yaratıcı kudret, bir yüzyılı aşkın bir süred ir Musev ilerd e bileceğimiz sacerdotalistler' in, Gentile Kilisesi'nd eki bu ta­
ko şut bir akım izlemişti. Musev i Tek­Tanrıcılığım ihlal et­ viz vermeyen büro kratik ko ruyucuların ve bekçilerinin
med en bir araya gelmeleri mümkün değildi, gelememiş­ kurucusuyd u. Pav lus'un geleceğin kilisesi v e sacerd o ta­
lerdir de. Pav lus'un 'Tanrı'nın Oğ lu' kavrayışı Musevi lism (Kilise Büro krasisi) ko nusund a fo rmülasyo nu, tek
Mesihçiliği'nin sınırlarını aşar... A nlaşmazlığın to humları gö vd e/ ço ğul parçalar ilkesi üzerind e temellenmekteyd i.
atılmıştı. So nraki kuşaklard a Hıristiyanlar M esih'e 'bir Bu, ö ncelikle ve ö zellikle İsa'nın o rganik siyasetind en
Tanrı' o larak tapınacaklard ı." 8 Pav lus'un cemaat için siyasal iktidar tezine geçişi belirler.
Sırad an insanlar olan d iğer havari ve şakirtlerin elinde Pavlus d emişti ki: "İmd i, siz Mesih'in bed eni, ve ayrı ayrı
isa'nın ö ğretileri tutarlı, kend ine yeterli bir siyasetten yo k­ azasısınız. Ve A llah kilised e bazıları, ö nce resuller; ikinci
sund u. Pavlus d âhiyane bir biçimd e bunu keşfed ip yeni peygamberler; üçüncü muallimler, so nra kud retli işler,
dinin kirişlerini çattı. Bunu sad ece bu hırslı politicon ve so nra şifa mevhibeleri, yard ımlar, idareler, dillerin cinsle­
Helenistik po lemik sanatı ustası gerçekleştirebilird i ve ye­ rini ko y d u" (I. Ko rinto slulara, 12:27­28).
ni dinin siyasal gö vd esini (Eklesiyo lo ji) ifad elend irme yo ­ İsa için Kilise kend ine inananlar to pluluğuyd u. Diyo r­
lundaki bitmez tükenmez çabalarıyla, bunu başard ı. Ga­ d u ki: "İki veya üç kişi nered e benim ismimle to planmış
latyalılara seslenen ünlü mahkûm­ed ici mektubu, Pav­ o lurlarsa, ben o rad a, o nların o rtasınd ayım" (Matta, 18:20).
lus'un kendi İncil yo rumunu ve Kilise­kurma siyasasını Do layısıyla iki ya da üç kişinin o ld uğu yerd e, Kilise de
tekelleştirme yo lund aki kararlılığını açıkça sergilemekte­ vard ı. Pav lus'un yo rumund a Kilise, mezhep ve o to rite bö ­
dir. İbranilerin Yasa­Yapıcısı Musa gibi, Pavlus, po lis'in lüşümü gereğince Hıristiyanların yaşam ko şullarını yö n­
to plumsal­tarihsel, iktisadi ve kültür stand artları uyarınca lend iren ve gid erek taahhüt ed en nihai o to rite merciine
Yahud ilik' in Yasa­Bo zucusu ve Gentilelerin İman­Yap ıcı­ d ö nüştü.
sı o ldu. Yeni A hit'te Mesih'ten so nra Pavlus, baş o yuncud ur.
Pavlus Yazgı'ya ilişkin mev cut fikirleri d e d eğiştird i. Yeni A hit'te herkesten fazla yer tutar. Fikirleri ve işleri İn
* Henüz 3. yüzyılda yaklaşık 4600 elyazması İncil vardı. Bunlardan hiçbiri ke­
cilcilerinkind en d aha fazla sayfa kapsamaktad ır. Pavlus
limesi kelimesine diğerinin aynı değildi (y.n.). hizmetlerini v e 'kentlerd e kurd uğu kiliseleri'ni anlatırken
53
30 Aytunç Altındal
Üç İsa

ne denli gayret sarf ettiğini ö vünerek anlatmıştır: "Onların buld ular: "Benimle beraber o lmayan, bana karşıd ır, ve be­
hepsind en ziyad e çalıştım" (I. Ko rinto slulara, 15:10). nimle beraber d ev şirmeyen, dağıtır. Bunun için size diyo ­
Pav lus'un ektiği to hum, No rmatif d eğerlere sahip bir rum: Her günah ve küfür insanlara bağışlanacaktır; fakat
siyaset ve günahta ve ıstırapta tasarruf kuramıd ır. Kend i Ruh'a karşı küfür bağışlanmayacaktır" (Matta, 12:30­31).
yazd ığı gibi Pavlus altı­yedi kişiden fazlasını vaftiz etmiş Fo x, K.T. W are'e d ayanarak şunları yazmaktan kendini
değildir. Yine de, Gentile cemaatlerd e yeni dinin kural ve alamamıştı: "Z ulüm Hıristiyan tarihinin kalıcı bir gerçeği
d üzenlemelerini kend i to plumsal­siyasal anlayış ve stan­ o lagelmiştir; 1918­1948 arasınd aki o tuz'yıld a,'İsa'nın Çar­
dartları uyarınca kurmuştur. Do layısıyla Gentile Hıristi­ mıha Gerilişi'nd en so nraki ilk 300 yıld akind en fazla Hıris­
yanlarınd an Pavluslaştırılmış Hıristiyanlar o larak söz et­ tiyan'ın ö lmüş o lması, rastlantı d eğild ir. Hıristiy anlığ ın
mek, yanıltıcı o lmayacaktır. ilk d ö nemlerind e, Ko nstantin d evrind e d e (zulmün) so nu
Kurucu babaları Pavlus'tan aldıkları d erslerin yö nlen­ gelmed i: Hıristiyanlar hemen kendi d ind aşlarını zulme
d iriciliğind e religocrat' lar, tarih bo yunca uzun, ince, ihti­ uğratmaya ko yuld ular." 9 Ve Bertrand Russell'ın dikkati
yatlı bir yo lda yürüyerek Musevilerin Muallim d ed ikleri çektiği gibi: "İsp anyo llar Meksika ve Peru'd aki bebekleri
İsa'yı Gentile­tarzı kurulmuş Kilise'd e Tanrı yap arak te­ ö nce vaftiz edip, hemen ard ınd an beyinlerini d ağıtıyo rlar­
kellerine almışlardır. Öğretmen İsa'yı kendi tekeline alan dı: Bö ylelikle bu bebeklerin Cennet'e gitmesini güvenceye
Pavlus Kilisesi, bund an so nra onu inanılmaz tanımlar la­ almış o luyo rlard ı... Ko nstantin çağınd an 17. yüzyıl so nu­
birentine so karak so nsuza dek sürecek bir sürgüne gö n­ na kad ar Hıristiyanlar her zaman Hıristiyanları Ro ma im­
d ermişlerd ir. parato rlarınd an d aha şiddetli bir zulme uğrattılar. Hıristi­
Religiocrat' larm eline d üşen İsa, iman ve günahtan kur­ yanlığın d o ğuşund an ö nce, bu mezalim, Yahud iler dışın­
tuluşun Bir ve Tek kaynağı ve güvencesi İsa o lmaktan çık­ daki kad im d ünya tarafınd an bilinmemekteyd i." 10 Pav­
tı. Bu misyo nu Kilise yüklend i. 'Yahveh Selamettir' başa­ lusçu religiocrat'larm yükselişiyle, Gentile iyimserliği gi­
rılı bir biçimd e, 'Kilise Selamettir'e d ö nüştürüld ü. 'Gerçek d erek daha yo ğun saldırılara uğrad ı. Yerine Kültürel­
Isa, zamanla yerini Din Büro kratlarının istediği İsa'ya bı­ Dinsel Karamsarlık Çağı yerleşti.
raktı. Kend ine inananların varsayılan Tanrısı, imana gö re
Şurası kesind ir ki, Pavlus da bu kad arını herhald e bek­ Tanrı'nm d ünyayı ve 'kav mini' günahlarınd an kurtarmak
lememiştir. A ma o ld u! Pav lus'un tartışmalarınd a izlediği üzere yeryüzüne gö nd erilmiş oğlu İsa Mesih, Pav lus'un
siyasal strateji, İsa'nın 'bize karşı o lmayan, bizimled ir' gi­ izleyicilerinin elind e Çarmıh üzerind e vahşice ö ld ürül­
bi Seküler iddialarının arrivistçe* ve bu ned enle d e esnek­ müş yakışıklı bir genç ad ama ind irgenmişti. Bund an so n­
çe uygulamaları üzerine zekice o turtulmuştu. Bu d urum­ raysa mucizeli bir şekild e diriltilip gerid e tazmin ed ilme­
da dahi, izleyicileri Kilise tarihi bo yunca zaman zaman miş acılar bırakarak Babası'nın yanınd a y aşamak üzere
İsa'nın bir başka deyişini istismar hakkını kend ilerind e gö klere çekilmişti.
Günahkârların selamete erd irilmesinin so rumluluğu­
A rrivizm: İkbal avcılığı, fırsatçılık, (y.n.) nu, bund an bö yle iman bekçileri d evralıyo rd u. Bu, bir ke­
104
Aytunç Altındal 105

resind e İsa'ya da o lmuştu; o n iki y ıld ir kanama çeken bir eculum) yıkıp d eğerlerini baştan aşağı d eğiştirmeyi açıkça
kadın kend isine yanaşıp iznini almadan harmanisine d o ­ hed efleyen ilk Hıristiyan grup, İS 340'ta aşırı bir Donatist
kunmuştu. Marko s'un aktardığına gö re kanama o an ke­ fraksiyo nu olan Circumcellio nlard ı. Ve Circumcellio nlar,
silmiş, ancak İsa 'nefsind e olan kuvvetin kend isind en çık­ İsa'd an değil, İS 66'd aki Gayur ayaklanmasınd an esinlen­
tığını bilmişti' (Marko s, 5:25­30). Belki d e rastlantı eseri, mişlerdi.12 A ncak Barrabas bir ayaklanmaya katılan ünlü
bu kadın geleceğin bir religiocrat' inin, geleceğin Kilise­ bir asiydi (Marko s, 15:7). Sanhed rin, Vali Pilatus'un tutuk­
si'nin kudret­tacirleri arasınd a ünlenmeyi ümit ed en Pav­ lattığı Barrabas'm hayatını kurtarmaya kararlıyd ı. San­
lus'un müstakbel bir şakird inin anasıydı. hed rin'in Barrabas'ı İsa'ya tercih edişi muhtemeld ir ki, si­
Şu sö zler kime aitse, o rtaçağd a religio crat'larm İsa adı­ yasal kaygılar ned eniyle o nun kendileri için, yanlış an­
na nasıl bir güç gö sterisind e bulund uklarının d aha iyi an­ lamlar temelind e ko p uk bir d iyalo g sürd ürebild ikleri ya­
laşılmasına katkısı o lur sanırım. bancılaşmış Musev i İsa'd an d aha fazla ö nem taşıması ne­
'Timeo non Petrum, sed secretarium ciııs.' d eniyled ir. (Öz. Bkz. Yuhanna, 7 ve 8:12­47) Z aten Barra­
(Petrus'tan ko rkmuyo rum, beni ko rkutan, sekreteri.)" bas 'Babalarının Oğ lu'y d u. (Barrabas: A ramice Bar­abba
Diğer bir deyişle, "Hav ari'd en ko rkmuyo rum, beni ko rku­ [Baba'nın o ğlu] d emektir.)
tan o nun vekili olan Pap a'd ır." Sanhed rin tarafınd an Küfr'e Delalet'le suçlanmasına
karşın ­ ö z ü itibariyle büyük bir dinsel suçtu­ İsa, Vali Pi­
latus'un huzuruna bir cani gibi çıkartıldı: "Eğ er bu ad am
3.3. İsa'ya N e O ldu? kö tülük ed en o lmasayd ı, o nu sana v ermez d ik" (Yuhanna,
18:303). A ncak Pilatus kestirme bir tepkid en sakınarak Ya­
Musevi gö revliler tarafınd an tutukland ıktan so nra (Yu­
hud ilere İsa'yı kend i yasalarına gö re yargılamalarını sö y­
hanna, 18:21), kısa bir so rgulamanın ard ınd an İsa, Musev i
ledi: "O nu siz alın ve şeriatınıza gö re o na hükmed in." Ya­
cemaatinin o to krat ihtiyarlarınd an o luşan bir kurul, San­
hud iler Pilatus'a d ed iler: "Bize kimseyi ö ld ürmek caiz de­
hed rin tarafından ö lüme mahkûm edilip, ertesi gün Vali
ğild ir" (Yuhanna, 18:31). Pilatus kend i gö rüşünü açıkladı:
Pilatus'a teslim edildi (Matta, 27:2). İsa, Tanrı'nm ad ını le­
"O nu siz alıp haça g erin" (Yuhanna, 19:6). Bö ylelikle Mu­
kelemekle Küfr'e Delalet'le suçlanıyo rd u. Bö ylesi temel ve
sevilere İsa'yı çarmıha çektirme izni verilmiş ya da bö yle
din­içi bir ko nud a, Sanhed rin'in İsa'yı Yasa'ya gö re Sekü­
buyrulmuştu, ama Musev iler infazı gerçekleştirmeyi red­
ler o to riteye teslim etmesi gerekmiyo rd u: So nrad an İste­
dettiler. Çünkü bunu yap acak o lurlarsa Barrabas'm yaşa­
p an'a yaptıkları gibi taşlayarak yaşamına son verebilirler­
mını Pilatus'un elind en kurtaramayacaklard ı. Bunun yeri ­
di. Bir Musevi'nin cezaland ırılması için Seküler o to riteye
ne, d insel bir so runu siyasal bir gö vd e gö sterisine d ö nüş ­
başvurma girişimi, d inseld en çok siyasal ned enlere d aya­
türd üler. Bö ylelikle Pilatus kararını geri almak zo rund a
nıyo rdu. Kend isinin d e belirttiği gibi İsa, Dev let'e ya da
kaldı. Pilatus ve Musev iler arasında sö yleşi, bu siyasal mi
Sezar'a karşı bir başkald ırının ö nderi değildi. Frend 'in d e
sillemenin d o ğasını açıkça o rtaya ko ymaktad ır:
belirttiği gibi, mevcut to plumsal d üzeni ve d ünyayı (sa­
"Yahud iler o na cevap verdiler: Bizim bir şeriatımı/ .
94
'Aytunç Altındal

vardır, o şeriata gö re o nun ö lmesi gerektir; çünkü kend isi­ o naylad ığı ve kabul ettiği, belliyd i. So nund a İsa'yı, arala­
ni A llah'ın o ğlu ilan etti. İmdi, Pilatus bu sö zü işittiği za­ rında bir tartışma geçmiş o lan A tanmış­Kral Hero d 'a tes­
man, d aha çok ko rktu; ve yine hükümet ko nağına girip lim etti. Hero d , İsa'd an ho şnuttu. O da İsa'yı suçlamak
isa'ya d ed i: Sen nered ensin? Fakat İsa ona cevap vermed i. için bir ned en gö rmüyo rd u; kend ind en menkul kralı ala­
Pilatus da ona dedi: Bana sö ylemez misin? Biliyo r musun ya almak için renkli bir tunik giyd irip Pilatus'a geri gö n­
ki seni salıvermeye kud retim var, ve seni haça germeye d e
d erd i: Do layısıyla İsa ilkin Seküler o to rite, ard ınd an da
kud retim vard ır? İsa o na cevap verdi: Eğer sana yukarı­
Yahud ilerin atanmış kralı tarafınd an suçsuz bulunmuş
d an verilmemiş o lsaydı, benim üzerime senin hiç kud retin
o luyo rd u. Tutuklama v e ö lüme mahkûmiyet, Paganların
o lmazd ı. Bunun için beni eline verenin günahı d aha bü­
Seküler iktidarının ya da Musevilerin kararıyd ı. Pilatus
yüktür. Bunun için Pilatus o nu salıvermeye çalışıyo rd u,
çaresizlik içinde so n sö zlerini sö yleyip bir çanak suyla ka­
fakat­ Yahud iler bağırıp dediler: Eğer bunu salıverirsen
labalığın ö nünd e ellerini yıkad ı: "Ben bu salih ad amın ka­
Kayser'in do stu d eğilsin; kim kend ini kral ed erse, Kay­
nınd an biriyim, bunu siz d üşünün." Bütün kavim cevap
ser'e karşı ko r... Ve (Pilatus) Yahud ilere d ed i: İşte Kralı­
verd i: "O nun kanı bizim üzerimize ve ço cuklarımızın üze­
nız! Fakat o nlar: Kald ır, kald ır, o nu haça ger; d iye bağırd ı­
rine o lsun!" (Matta, 27:24­25)
lar. Pilatus o nlara dedi: Kralınızı haça gereyim mi? Başkâ­
A ma sarsıcı so nd an ö nce Pilatus beklenmed ik bir ham­
hiıüer cevap verdiler: Kayser'd en başka kralımız y o ktur"
leyle Musevilere bir o ld ubitti yaptı. Museviler dinsel suç­
(Yuhanna, 19:7­15).
lamayı siyasal bir so run halind e çarpıtmışlard ı. Sivil ve
isa'nın Seküler yetki o rganı tarafından masum bulun­ d ünyev i fikirleri o lan Pagan Vali Pilatus o nu geriye, ait ol­
masınd a şaşılacak bir şey yo ktu. Pilatus 'başkâhinlerin d uğu alana gö nd erd i. İsa'nın Musevilerin kralı o lma iddi­
kıskançlıktan do layı (İsa'yı) ele vermiş o ld uklarını' (Mar­ asını sö zcüğün gerçek anlamıyla o naylayarak askerlerine
ko s, 15:10) biliyo rd u. Gerek Pilatus, gerekse karısı, İsa'nın
bir d uyuru yazıp çarmıhın üzerine asmalarını sö yledi.
hayatını kurtarmak için ellerind en geleni yaptılar.
'MUSEVİLERİN KRA LI, N A SIRA LI İSA ' d enmekteyd i
Pilatus'un Musevilere yö nelttiği ısrarlı so rular, ikilemi­ d uyurud a. İsa'nın Çarmıha gerildiği yer kentin yakınla­
ni ve vicd ani hesaplaşmalarını gö stermekted ir: "Pilatus rınd a o ld uğund an v e d uyuru A ramice, Latince ve Grekçe
o nlara: Öyleyse Mesih denilen İsa'yı ne yap ayım, d ed i. o larak yazıldığı için pek ço k Musevi bunu o kud u. Muse­
Onların hepsi: Haça gerilsin, d ed iler. Ve Pilatus: Ya ne kö ­ vilerin ö nd e gelen rahipleri Pilatus'a karşı çıktılar: "Yahu­
tülük yaptı, dedi. Fakat o nlar: Haça gerilsin, d iye ço k ba­
d ilerin Kralı değil, fakat bu ad am: Ben Yahud ilerin Kralı­
ğırd ılar" (Matta, 27:22­23)
yım d ed i, d iye yaz. Pilatus cevap verd i: N e yazd ımsa yaz­
Bu sıra dışı ve alışılmad ık d avanın tuhaf d o ğası, so nra­ d ım " (Yuhanna, 19:19­22).
d an, tarihe son derece ö nemli bir katkı yapacaktır. Pilatus'un bu d ava bo yunca sergilediği siyasal deha
Seküler iktidarın temsilcisi Pilatus kuşkusuz İsa'nın so nrad an Musevilerin karşısına çok yö nlü so runlar çık.ıı
Tanrı'nm Oğlu, hatta ilahi o ld uğuna dahi inanmıyo rd u. dı. İlkin, Musevilerin hükmü uyarınca çarmıha geriloıı
Yine d e misyo nunun (bütünsel gö rev) kutsal o ld uğunu Nasıralı İsa, Pagan yö neticisi tarafından Musevilerin Kı .ı
% ÜÇ İsa 97
Aytunç Altındal

lı ilan ed ilmekteyd i. Pilatus'un o ldubittisi, İsa'ya iman


lı­siyaset sistemind e yarı­yasal bir uygulama haline gel­
ed enler için prima facie* bir delil o luşturuyo r v e Sanhed rin
mesini sağlayan ilk Pagand ır.
üyelerini ilk elden Şeriat'ın (Musa'nın Yasası) ihlalcileri
Belli ki İsa, bö lged e belli başlı siyasal fraksiyo nlar ara­
d urumuna d üşürüyo rd u. Çünkü kâfirlere uygulanacak
sınd aki siyasal güç gö sterilerinin kurbanı o lmuştur. Ken­
ceza, Musa Yasası'nd a açıkça belirtilmişti: "Ona uymaya­
disini o rtadan kald ırmak için tasarlanmış bir ko mplo ya
caksın, ve o nu d inlemeyeceksin; ve gö zün o na acımaya­
cak, ve esirgemeyeceksin, ve o nu gizlemeyeceksin; fakat kurban gitmed iği açıktır. Z aten tüm o laylar İsa'nın kendi­
onu mutlaka ö ld üreceksin; o nu ö ld ürmek için ö nce senin sini ö zd eşleştird iği kehanete uygun o larak gerçekleşmiş­
elin, ve so nra bütün kavmin eli o nun üzerine o lacak. Ve tir: "V e günahkârlarla sayıld ı" (İsaiah, 53:12). İsa Çar­
ö lsün d iye o nu taşla taşlayacaksın, çünkü seni Mısır diya­ mıh'ta şö yle seslenmişti: "E/ o/ , Eloi lama sabachthani? " (A l­
rından, kö lelik evind en çıkaran A llah'ın RA B'd en seni lahım, A llahım niçin beni bıraktın?) (Marko s, 15:34) Çar­
çekmeye çalışmıştır. Ve bütün İsrail işitip ko rkacaklar, ve mıha gerilen İsa, kend i sö zleriyle, bir zamanlar Peygam­
bir d aha aranızd a bunun gibi kö tü bir şey yapmayacaklar­ ber Yeşu aracılığıyla İsrailo ğulları'na şu vaatte bulunan
d ır" (Tensiye, 13:8­11). İsa'yı Yasa uyarınca taşlayarak öl­ Tanrı tarafından terk ed ilmişti: "Nasıl Musa ile beraber ol­
d ürme yerine, Museviler Yasa'd an ayrılarak o nu bir cani d umsa, seninle de ö yle beraber o lacağım; seni bo şa çıkar­
gibi Çarmıh'a gerdiler. Eğer sanık İsa, yasaları çiğneyen mam ve seni bırakmam. Kuvvetli ol ve yürekli ol. Kulum
biriyse, o zaman ­Pilatus'a g ö re­ Museviler ve Sanhed rin Musa'nın sana emrettiği bütün şeriata gö re yap maya dik­
d e ö yle o lmalıyd ı. kat etmek için kuvvetli o l, ve ço k yürekli ol; yürüyeceğin
her yerd e muvaffak o lasın d iye, o nd an sağa yahut sola
Pilatus İsa'nın Misyo nu'nu meşrulaştırmıştı. Hero d 'un
sap m a" (Yeşu, 1:5­7).
yapacağı hamleyi gö zled ikten so nra, İsa'nın itirafını dik­
Eğer Tanrı'nın kelamına inanmak gerekiyo rsa, İsa ne­
kate alarak o nu tanımsal o larak Musevilerin Kralı ve Me­
den terk edilmiştir? Düz ve Do ğru 'Yo l'd an sapıp Sağa ve
sih ilan etti. Bö ylelikle halka Seküler iktidarın İsa'nın ilahi
misyo nuna (gö rev) karşı bir itirazı o lmad ığını gö stermeyi So la d ö nd üğü için mi? İsa'ya gö re tüm İsrail'd en daha
hed efliyo rd u. Musevi­o lmayan nüfusun gö zünd e, bö yle­ imanlı o lan (so ldaki) yüzbaşıyla (centurio n) sağd aki Sa­
likle Seküler iktidarın suçsuz, ya da kutsal ya da ho ş gö r­ marityalılarla gö rüştüğü akılda tutulmalıd ır.*
d üğü bir d avranış tarzı (Misyo nerlik) seçkin Musev iler ve Musev i Kralı Gid eo n bir keresind e Rab'be bir sunak in­
Sanhed rin tarafından canice, dehri ve kabul ed ilmez bu­ şa etmiş ve ad ına 'Yeho v a­Şalo m' (Yeho va Barıştır) de­
lunmaktayd ı. Eğer bir ruhban­o lmayan (layman) o larak mişti (Hâkimler, 6:24). Oysa İsa barış d eğil ayrılık ve ça­
İsa Sekülerleşmiş Musevilerin ilkiyse, o zaman besbelli ki tışma getirmek için geld iğini sö ylüyo rd u. İsa gerçekten
Pilatus bu kutsanmış gö rev mo d elinin kırsal (Musev i) ve d e kend i getird iği ayrılığın kurbanı o lmuştu, bir Musevi
kentsel (Gentile) günd elik yaşamına yö n veren d ine­d aya­ ko mp lo sunun d eğil. Çünkü ko mp lo kuramı Hıristiyan
yo rumcuların 'kend ini­gerçekleştiren kehanet' d iye for

Prima Facie (Lat.): Karşıtı kanıtlanana dek geçerli olan delil ve iddia (ç.n.). * Musevilerin kendilerinden olmayanlarla dini konulan görüşmeleri, konııv
malan, yemek yemeleri vb. yasaktı.
98 Üç Isa Aytunç Altındal

müle ettikleri tezlerine d e ters d üşmekte ve o nları çarpıt­ memiştir, fakat insanlar Ruhülkud üs tarafınd an sevk olıı
maktad ır. narak A llah'tan sö yled iler" (I. Petrus, 1:20­21). Kend ine ya
Yeni A hit'teki kurguya gö re İsa her şeyi biliyo rd u ve da bizzat kendi o ğluna karşı bir ko mp lo ya ilişkin bir ke­
kend i so nunu ö ngö rmüştü. Ko mp lo kuramı d o kuya ek­ haneti açıklayan Tanrı kelamını bir tez o larak kurgusallaş­
lemlenmiş başka bir yabancı Seküler­kültürel unsurd ur, tırmak şizo frenik d eğilse eğer, kesinlikle Scio lastik* bir ya­
çünkü ko mp lo kuramları üzerine temellenmiş kehanetler­ kıştırmad ır.
de bulunmak, büyük Musevi peygamberlerinin âdeti de­ Eğer İsa Musevilerin d ed ikleri gibi beklenen Mesih de­
ğildi. Sanhed rin başınd an beri İsa'yı dinliyo r ve gö zlüyo r­ ğil de, sıradan bir İnsan'sa, o zaman 'sırad an bir insan'
d u. Yahüd a sad ece bir muhbird i, o kadar. Musevilere misyo nund a bö lgenin en yüksek Pagan Seküler iktidarı
İsa'nın bulund uğu yeri ihbar etmişti. Öte yand an Başra­ tarafından o naylanmış kral ve Musevilerin Mesih'i o larak
hip Kiyafas'ın Musevilerin bir kurban vermesi gerektiği tanınmış ve kabul ed ilmiş o luyo rd u; ama eğer İncil yazar­
şeklind eki ö ğüd ü, 'bir kişinin ö lümü'ne ilişkin o lup ö zel larının inand ığı üzere, Tanrı'ysa, o zaman, insan yapısı bir
o larak İsa'yı işaret etmemekteyd i. 'Ko mp lo ya' kurban o lması o lası değildi. Ortad a bir Muse­
İsa ne yaptığını biliyo rd u. So nuçlarını da. Kehanetleri­ vi ko mp lo sunun bulunamayacağı açıktır. Çünkü, İsa gö ­
nin gerçekleşmesi için ko mplo ya gereksinimi yo ktu. Ken­ revine başlad ığı and an itibaren insanlara ne vazettiğini
di kaçınılmaz So nu kehanete içkindi. So nuç o larak İsa açıkça sö ylemiştir. En iyi bild iği şeyi v azetmek İsa'nın
kend i kend isinin karar­merciiyd i. Gaipten haber veren şa­ hakkıysa, ö ğretilerini red d etmek de Musevilerin yasal
hısların ö ngö rüleri bir ko mp lo yu ö nced en bild irebilir, hakkıyd ı. Musevilerin İsa'yı sö ylemed iği sö zlerle iftiraya
ama Büyük Musevi* peygamberlerinin kutsal kehanetleri kurban etmeye gereksinimleri yo ktu. İsa kend isine hiçbir
ko mp lo üzerine kurulmazlar. Yeni A hit d erleyicileri yetki verilmed iği hald e tam yetkili o ld uğunu, beklenen
İsa'nın ne denli masum o ld uğunu gö stermek için ko mp lo Mesih o ld uğunu sö ylemişti, o lanaksız o lmasına karşın
kuramını eklemişlerd ir. Her d urumd a, Tanrı'nın Bir ve Tanrı'nın Bir ve Tek Oğlu o ld uğunu iddia etmişti, yap ma­
Tek Oğlu'na, do layısıyla da bizzat Tanrı'nm kend isine ması gerekirken İsrail'in Tanrısı'nı ö zelleştirmişti... Muse­
karşı insan­yapısı bir ko mplo hazırlaması d üşünülemeye­ viler açısınd an, sıradan bir Musev i o larak İsa tıpkı tüm İs­
ceği için, bu kuram kend ilerinin İsa'yı kavrayış tarzlarıyla railo ğulları gibi Tanrı tarafınd an kutsanmıştı, ama 'bütün­
da çelişmekted ir. sel gö rev i' (Misyo nu) kâfirce ve d ehrice bulunmuştu. Se­
küler açıd ansa, İsa kutsal değildi, ama 'bütünsel gö revi'
Bunun tersi daha da o lanaksızd ır: Tanrı'nın Bir ve Tek
kutsal bulunmuştu. '
Oğlu'na karşı Tanrı­yapısı bir ko mp lo d üzenlemesi, Pe­
ter'in ikinci mektubund a belirttiği üzere, "Ö nce bunu bil­ Tanımsal anlamıyla, İsa yaşamınd aki 'benzerlikler'in
melisiniz ki, kitabın hiçbir peygamberliği hususi tefsird en kurbanı o lmuştu denilebilir. Kehanet'te sözü edilen ben
değildir. Çünkü peygamberlik asla insanın irad esiyle gel­ zerliğe uygun o larak d o ğd uğu sö ylenmişti. İsrail Y.ıs.ı

Büyük Musevi Peygamberler ayrımı Musevilik'te önemli rol oynar. İsa'nın


Kendi'ni özdeşleştirdiği kehanet Büyük Peygamber Kehaneti'dir (y.n.). * Sciolastic: Kelime ve kavramları kendi istemleri yö nünde kullannıacılık
102 Aytunç Altındal 11)1

tan on ikisi, yaklaşık yirmi bin Hıristiyan'la birlikte şehit kiliseyi, 3 bin misyo nu ve 11 bin Bağımsız Baptist Cema­
edilmişlerdi. ati temsil ediyordu.18
Azizler Kitabı' nda on bind en fazla ad vardır. A d ları anı­ 21. yüzyıla yaklaşırken* 810.464.000 Kato lik, d ünya nü­
lanlar birkaç yüz aziz, şehit edilmiştir. Ve A zizler Kita­ fusunun %18.4'ünü o luşturmaktad ır. Bu insanlar 359 bin
bı'nd a anılan azizlerin büyük bö lümü, aristo kratik ya da kilise mıntıkası ve 2.456 d iyaseste to planmışlard ır ve yak­
varlıklı ailelerden gelmekted ir. Pek çok kral, birkaç krali­ laşık bir milyo n rahibe ile 154.148 papazları vardır.19
çe ve akrabaları putperestlere, kâfirlere, sapkınlara ve Christian Buckley, yeryüzünd eki A teist sayısını iki yüz
A teistlere karşı Kato lik İmanı'nı savund ukları gerekçesiy­ milyo n o larak hesaplamıştır.20 Yeryüzünd e Tek­Tanrıcılığı
le aziz(e) ilan ed ilmişlerd ir. Co nstantin'in sö zd e ihtidası kabul etmeyen üç milyar insan vardır. Ve ellerind ekind en
d an so nra ­g erçekten ihtida ettiği tartışmalıd ır­ A teizm so n d erece ho şnut gö rünmekted irler. Muhtemeld ir ki
bu kez papalar ve sacerdotalistler tarafından kend ilerind en Tek­Tanrı'ya gereksinimleri yo ktur. Örneğin Hint Klasik
o lmayanlara karşı kullanılır o lmuştur. Ve bu azizlerd en kültürünün mistik bo yutund a her yerd e milyo nlarca ­ g e­
bazıları, gerçekte kimi cinayetlerin so rumlusud ur. Bunun leneksel o larak 330 m ily o n­ tanrı vardır.21
canlı bir ö rneği, İspanya Kraliçesi Isabel'dir. 1991'd e Papa Peter Hebblethw aite, bir uzman, gazeteci ve sırdaş bir
II. Jean Paul, Kraliçe'yi müstakbel azize ilan etmiştir. gö zlemci o larak Vatikan hakkınd a şunları yazmaktad ır:
(1992'ye gö re sırada yaklaşık iki bin azizlik ad ayı vard ır.) "Kilise Kıyamet'i bekleyerek şurad a yatan eski kemikler
Kato lik iman ve d o gmasını savunmad aki ad anmışlığı ne­ üzerind e yükselmekted ir. So nrad an bu temel üzerind e
d eniyle azizeliğe layık gö rülmüştür bu kraliçe. Oysa 15. d evasa bir kuram ve ilahiyat v e kurgu ve iman ve bo ş inan
yüzyıld a ülkesind eki sayısız cinayet ve işkenced en ve ni­ v e d evlet siyasası üstyapısı yükseltilmiştir." 22
hayet on binlerce Yahud i'nin sürgün ed ilmesind en kişisel İsa vaat ettiği üzere bu d ünyaya d ö necek o lsa, bu gün­
o larak so rumlu olan o yd u. Kend i Mutlak Tanrı fikrini da­ lerd e bir kez daha çiled en çıkacak ve o lasılıkla yeni 'ben­
yatma uğruna kullanılan balta, tarih bo yunca hiç kö relme­ zerlik' suçlamalarına muhatap o lacaktır. El çabukluğuyla
miştir; geçen her yüzyıl, yeni bir d ramın tanığı o lmuştur. çağımızın delilerine ya da sapkınlarına benzerliği ö ne çı­
isa'nın Misyo nu d ö nemind e tam o larak ö rgütlenmiş, karılacak ve religiocratlar kilisesi ya da TV Dind arları tara­
Sinago g'd an tam ayrılmış bir Kilise mevcut değildi. Pav­ fınd an aşağılanacak, belki d e afo ro z edilecektir. Günü­
lus'un günlerind eyse gevşek biçimd e ö rgütlenmiş* yedi müz d e kurumsallaşmış dinsel d o ğmayı yö nlend irenlerin
kilise bulunuyo rd u. Galup Kamuo y u A raştırması'na (A I­ artık kişi o larak İsa'ya gereksinimleri kalmamıştır.
PO) gö re 1980 yılında ­y alnız ca A BD ' d e­ %55'i Pro testan, Evet, d o ğumund an iki bin yıl so nra, İsa'ya ne o ld u?
%30'u Kato lik o lmak üzere 225 milyo n Hıristiyan yaşa­ Bugün her mümin, bu so ruya kendi imanını canlı tutabi
maktayd ı. Lamant'a gö re, Pro testan mezheplerinin en ge­ lecek bir yanıtı taşımaktad ır. İnancı­bütün Hıristiyanlar
nişi, Güney Baptist Ko nferansı 14.6 milyo n kişiyi, 36 bin d an bazıları İsa'nın (Tanrı) Kilise'd en sürüld üğünü, kimi

Pavlus ilk Kiliseleri, Musevi Sinago glarınd a başlatmış, sonra onları evlere
taşıtmıştı (y.n.). * Üç İsa, 1989­1990'da yazılmıştır (ç.n.).
104 Aytunç Altındal 105

leriyse günahkârlar tarafınd an suiistimal edildiğini sö yle­ veya papalık tebliğlerind e v d .'d en hangisind e bulabile­
mektedirler. Durum ne o lursa o lsun, şurası açıktır: İsa cektir?
kendi adına d ikilmiş kiliselerd en hiçbirine kişi o larak gir­ İsa ö rneğin:
miş d eğild ir. Kimi kilise, tarikat, mezhep ve kültler o nun Kend isini Mesih ilan ed ip ö ğretileri üzerind e tek yetki­
sad ece adını ve yeryüzünd eki yaşamını d evralıp tekelleş­ li o lmak iddiasında bulunan Havarisi Petrus'u;
tirmişlerdir. İsa'nın yeryüzünd eki adı ve imgesi gerçek Kend isini siyasete tabi kılan Havari Pav lus'u;
imanın kaleleri o ld uğunu ö ne süren partiler için değerli "Kad ınların kiliseye girerken başlarını ö rtmelerini" 25
bir sermaye o lmuştur. Onlar da bu ad d an kendi amaçlan buyuran ikinci Papa Linus'u;
için yararlanmazlık etmemişlerd ir. Kiliseler gibi siyasal 'Dinsel gö revlere ayrılan nesnelere ancak din gö revlile­
partiler de hamlelerini 'Tanrı ad ına' gerçekleştirip 23 tıpkı rinin d o kunabileceğini' buyuran sekizinci Papa Xystus'u;26
bir zamanlar İsrail'in Tanrısı'na yapıldığı gibi, İsa'yı sö­ İmparato r Co nstantine'i İsa adına vaftiz ettikten so nra
mürüp kendilerini İsa'ya ilişkin kend ind en­menkul haki­ 'din ad amı o lmayanların, din gö revlilerini herhangi bir
katlerle yenid en vaftiz ed erek suçlarını ve banka cüzd an­ suçlu suçlayamayacağını' 27 ilan eden o tuz d ö rd üncü Papa
larını şişirmişlerdir. Silvester'i;
Gerçekte İsa'nın aleyhind e o ld uğu varsayılan 'ko mp lo ' 'Geleneğe aykırı o larak Ro ma Kilisesi'nin arcarius'u
halkın içind e yaşad ığı d ö nemlerd e değil, so nrad an, kend i o lup hazinenin işleriyle bizzat ilgilenen, nomenclator' dan
adına hareket ed enlerce tasarlanmıştır, d enilebilir. Din kend i ad ıyla makbuz kesen' 28 seksen birinci Papa A gat­
büro kratları, İsa'yı, eğer evind e (Kilise) gö zaltına almad ı­ ho 'yu;
larsa, mutlaka so nsuz bir suskunluğa mahkûm etmişler­ Sad aka vermeyi bir çeşit ticari işlem, 'bu güvenliksiz
dir. Çileci A belard gibi, gerçek İsa da terk ed ilmiş ve sad e­ d ünyad an ö bürünün güvenliğine sermaye aktarımı' 29 ola­
ce ad ıyla ve Kilise'nin kend isine yaptığı günd elik atıflarla rak gö ren ve 'ho şgö rü kenti'ni, 'Şeytan'ın kenti' o larak
anımsanmaya yazgılı kılınmıştır. mahkûm ed en A ziz A ugustine'i (ö. 430);
Kend isine iman edilen İsa eğer McDovvell ve Larso n'un Siyasal d üşmanını (Malatesta) iman d üşmanı ilan ed ip
ö nerd iği üzere, geçmişte ve günümüzd e İsrail'in yaşayan o nd an kurtulmak için elindeki tüm o lanakları seferber
Tanrısı Yahveh ise,24 o zaman, halkının arasında yaşama­ eden,30 v e dinsel gö revleri İsa adma satışa çıkartan geçmiş
sına izin verilmeyen bir Tanrı o ld uğu kesind ir! papaların en seküleri II. Pius'u;
Isa bund an iki bin yıl ö nce d o ğd u. Dünya üzerind eki 1302 tarihli bull'u (Ferman) unam sanctum' da 'Seküler
misyo nuna başlamasının üzerind en yaklaşık 1970 yıl geç­ kılıcın Petrus'un ihd asınd a o ld uğ unu inkâr ed enler,
ti. Kaçınılmaz so ru, hâlâ o rtad ad ır: "İsa'ya ve ö ğretisine Rab'bin kelamını anlamayanlard ır,' 3' d iye ilan eden Papa
ne o ld u?" Herhangi bir mümin, sui generis İsa'yı şu yüz VIII. Bo niface'yi;
bin Kilise'd e ya da sayısız sahte kilisede, sahte İncil'lerd e* 1614'te kend isinin Tanrı Kelamı'nın bed enleşmiş biçi
* Henüz 3. yüzyılda yaklaşık 4600 elyazması İncil vardı. Bunlardan hiçbiri ke­ mi, Yüce Prens Mikael o ld uğunu ö ne süren Ezekiel
limesi kelimesine diğerinin aynı değildi (y.n.). Meth'i;32
105
104 Aytunç Altındal

Papaları, yapılan sahtekârlıkları o rtaya çıkartanlara ve 3.4. Bireyin Kimliğini O lumlayan O nun
diğer sö zümo na yıkıcı unsurlara karşı ko ruyan Papaların Farklılığıdır
Yanılmazlığı (1870) d o gmasını;
isa'nın vazettiği Kurtuluş'a erişebilmek için eski Muse­ Deutzlu Rup ert'e gö re (12. yüzyıl, geleneksel manastır
vi Yasası'nı kesinlikle izlemek gerektiğini ö ne süren Ye­ zühd ünün temsilcisi), Tanrı Baba'nm ö zel gö revi 'nesnele­
dinci Gün Kilisesi'ni, ya da iman adına serbest aşkı uygu­ rin d o ğasını' kurmaktı.33 Tanrı bunu altı Kutsal Kitap Gü­
layan Oneid a Cemaati'ni ya da Yeho va Şehitleri'ni veya nü'nd e gerçekleştirip ö zel gö revini tamamlamıştı. Do layı­
A hir Z aman A zizleri'ni ya da Mo o ny Cemiyeti'ni; o nayla­ sıyla Tanrı Yaratımı'yla (Tekvin) her şeyin Başlangıcı'nı
yabilir miyd i? belirleyen d o ğaüstü unsur (Kişi) o larak gö rülmekted ir.
Sezar'a ait o lanın Sezar'a, Tanrı'ya ait o lanınsa Tanrı'ya İnanca gö re bund an so nra Kutsal Ruh'un ö zel gö revi baş­
verilmesini vazed en İsa, pisko po slarının Po ntifex Maxi­ lamıştır. Kutsal Ruh'un ö zel gö revi, d o ğayı Tanrı'nın ö n­
mus unvanıyla praeceptum imperetoris (İmparato rluk Yö ne­ gö rd üğü mükemmelliğe ulaştırmaktır. Hıristiyanlığın Ki­
timi) üzerind e mandatum dei (Tanrı Yasası) uygulad ıkları­ liseleri'nin bağlı o ld uğu d o ğmaya gö re, Kutsal Ruh'un
nı gö rseyd i kuşkusuz yine çiled en çıkardı. Yine papalık el­ ö zel gö revi bitmemiştir ve hâlâ işlemekted ir. Eğer Tanrı
çisi (nuncio ), dinsel mahkeme (rota), pro pagand a, araf, Baba'nın Özel Gö rev'i, var olan her nesne için, kend i do­
Curia (Din Büro kratlarının to pland ıkları meclis) gibi hiç ğasına uygun olan bir başlangıç o luşturmaksa, o zaman
d uymad ığı ya da d üşünemeyeceği sö zcükler, aklını karış­ Kutsal Ruh'un ö zel gö revi d e her nesne için, kend i d o ğa­
tırırdı. Kend i saf Misyo nu'nun çağlar bo yunca birileri ta­ sına uygun olan Uygun bir So n o luşturmak idi ve halen de
rafınd an Teo krasi ve Caesaro ­p ap ism gibi, id eo lo jik bi­ ö yled ir. Çünkü Başlangıcı olan hçr nesnenin kaçınılmaz
çimlere büründ ürüld üğünü gö rse, kuşkusuz yine şaşkın­ o larak bir d e so nu vard ır. Tanrı ile Kutsal Ruh arasınd a
lıktan şaşkınlığa sürüklenirdi. A racı o larak İsa bulunmaktad ır. Yalnızca İnsan ya da in­
Kend ine sevebileceği bir baba arayan Nasıralı, d üş kı­ sanlık değil, 'bütün yarad ılış' Başlangıç'tan So n'a, zo run­
rıklıklarıyla yo ğrulmuş bu hüzünlü genç ad am, Vati­ lu o larak o nunla birlikte yaşar. Do layısıyla İsa Gö ksel an­
kan'd aki yeryüzü tahtına d ö necek olsa, şunları sö yleyece­ lamıyla Başlangıç'ı ya da So n'u değil, gö kyüzünün altın­
ğini gö rür gibiyim: "Çünkü ben, RA B, ben d eğ işmem... d aki Hayat'ı başlangıçtan so na d o ğru yö nlend iren ara­
Bana dö nün, ben de size d ö nerim... Ve siz: N e ile d ö nelim, cı/ arad aki YEN İ'y i (Vahiy, 21:5­6) temsil etmekted ir. İsa
diyo rsunuz. İnsan A llah'ı so yar mı? Siz beni so ymaktası­ d ünyanın A lfa ve Omega'sıyd ı. İsa'nın kend isinin Ezeli ve
nız. Ve: Ned en seni so yd uk, d iyo rsunuz." (Malaki, 3:6­7) Ebed i o luşunun ned eni bud ur: Lo go s o larak Baba'yla bir­
Eğer İsrail Tanrısı'nın adı gerçekten de BEN BEN O LA ­ likte Yaratılış'm bizatihi içind e değil, Tanrı'ya ait o lan
NIM ise, Nasıralı İsa için d e benzeri bir ad d üşlüyo rum: Mutlak M ekân'd a yer almaktad ır. Do layısıyla da, 'Bütün
"BEN N E O LA CA KSA M O ' YUM ." sel Gö rev 'i Tanrı'ya imanı sağlamak ve Uygun So n'a gö ­
Nasıralı İsa bu dünyada, varlığına inandığı Öteki Dün­ türen uygun yo lu ö ğretmektir.
ya'd a olmak istediğini olabilmek için yaşadı ve ıstırap çekti. Başlangıç ile So n arasınd a yer alan zaman süresi, Tarih
108
Aytıınç Altındal 109

sel zaman olan saeculum (çağ) değil, dinamik, her an mev­


rafınd an yanma alınan Eno ş gibi geld iği yere d ö nmüş
cut Yeni'nin sürecidir. Do layısıyla İsa'nın temsil ettiği yer­
o lur.
yüzü Hayat'ı kavrayışınd a mutlak, saptanmış bir geçmiş
Tanrı'nm Hıristiyan Gno sis'ind eki teslis işlevselliği te­
ya da mutlak, tespit ed ilmiş bir şimdiki zaman yo ktur. Bu
meld e Helenistik d iyalektiğin bir yansımasıd ır. Mutlak te­
ned enled ir ki İsa'yı alego rik o larak değil, sö zcüğün gerçek
kil olan Tanrı ve Tümel olan Kutsal Ruh vard ır. İkisinin
anlamıyla 'BEN N E O LA CA KSA M O 'YUM ' d iye tanımla­
arasınd a ikili d o ğasıyla İsa yer alır. İsa hem ö zeli hem de
d ım. Başlangıç'tan So n'a d ek yaratılmış o lan her nesne be­
geneli simgeler. İçerik ve Biçim'd ir (genel). Mekân ve Z a­
lirli bir 'OLACAK' lık sürecind ed ir. Hiçbir nesne 'OLA ­
man içind e Başlangıç ve So n'un ö zel İçeriği'yle genel Bi­
C A K' halind en kurtulamaz . Hiçbir nesne bu 'O LA ­
çim'in temsil eder; Kutsal Ruh ise Tekil Tanrı'nın tümel te­
CA K'lık halinin dışında değildir. OLA CA K'lık hali temsi­
zahürü'd ür (gö rünüşü). Hıristiyanlığın TekTanrıcı ilahi­
li o larak d ünyevi yaşamın rastlantılarını yö nlend iren sü­
yatınd a Tanrı tekil, o nun tezahürü olan Kutsal Ruh ise tü­
rekliliği ve d eğişimin her yerd e mevcud iyetini belirlemek­
meld ir.
tedir. Tanrı ­ y a da Tanrı'nın o ğ lu­ o larak İsa aşkın (trans­
İsa Tanrı'nm 'insan benzerind e yaratılmış' Bir ve Tek
cend ental) değil, Yarad ılış'tan ve So n'd an kaçınabilen tri­
Oğlu o larak kavranıld ığı takd ird e ö zel içeriği, 'Tanrı ben­
ad quid'diT*
zerind e yaratılmış' İnsan o larak ise genel biçimi vermek­
İsa, Iman'a gö re, Tanrı'nm Lo go s'u ve mutlak zaman
tedir. Hıristiyan d o gmasınd a mekân v e zaman birliği ale­
içind e Yarad ılış'ın aktif­başlangıcıd ır. 'Ölümlü Olan Her
go rik o larak ikili d o ğasıyla İsa tarafınd an temsil edilir.
Musev i'nin Kendi İçind e Ezeli ve Ebedi O ld uğ u'nu d o ğ­
Mekânın (içerik) ve zamanın (biçim) kişileştirilmesi o larak
rulayan substance premiere** o lmak üzere gö nd erilmiştir.
kavranıld ığınd a İsa çelişkiyi bir anlamsızlık ya da d üşü­
(Vahiy, 22:12 "İşte tez geliyo rum; v e herkese kend i işinin
nülmez (bir o lgu ­ ç .) o larak dıştalar. Hem Tanrı hem İn­
o ld uğuna gö re mükâfatım elimd ed ir.")
san o lma çelişkisi İsa mekân ve zaman içind e Tekil Tan­
Hıristiyanlık inancına gö re İsa, Tanrı'nın uygun gö rd ü­ rı'nın içerik ve biçimi, 'BEN ' ve 'İM' (o lmak) o larak algı­
ğü So n'a açılan Bir ve Tek Do ğru, A d il, Yasal, Tanrı tara­ land ığınd a, silinmekted ir. (İnsanın Tanrısallaştırılması ve­
fından gö revlend irilmiş Geçit, Yap ı'd ır (Çıkış). Birey bu ya Tanrı'nm İnsanlaştırılması A ntik Mısır'd a, Greklerd e
kapıd an yalnız başına geçer. Birey bu uygun kapıyı seç­ ve Ro ma'd a bilinen bir uygulamayd ı.)
mesi halind e uygun So n'a ulaşır. Kutsal Ruh'un temsil et­
Mekân ve Z aman kişileştirilmesind e İsa, Tanrı tarafın­
tiği bu uygun son bireyi Tanrı'ya ulaştırır; çünkü Kutsal
d an d iğer bütün insanlar gibi yaratılmış d eğild ir. Tanrı
Ruh bireyin selamete erişmesi için vardır. Kutsal Ruh, bi­
kend ini Kend i Benzerind e ­y ani İnsan (İsa) o larak­ yarat­
reyi yakıp tüketen Had es d eğild ir. A ksine, Tanrı'nm ö d ü­
mıştır. Do layısıyla, Tanrı tarafından Kad er'i çizilmiş değil
lünü, So nsuz Hayat'ı eld e eder. Ve bö ylelikle birey (İnsan)
ama, Lo go s'un kend isi olan İsa, İnsan'm 'içind e' o lmak
Eski A hit'te izi bulunamad an o rtad an kaybo lup Tanrı ta­
üzere gö nd erilmiştir. Çünkü İsa 'Tanrı' içind eki Tanrı'd ır.
* Tricıd quid: Bir mebde bağlı kalmak zo runluluğu olmayan üçüncü terim. V e Tek bir insan kavminin değil, tüm saeculum'a gö re ya­
** Substance premiere (Fr.): İlk töz (ç.n.).
şayan herkesin içind e o lmak üzere gö nd erilmiştir.
no ÜÇ İsa Aytıınç Altındal 111

Kutsal Kitap metinlerind eki kairos (genellikle Z aman lamlısı Kirche sö zcüklerinin khronos' un türevleri o lması
o larak anlaşılan Grekçe sö zcük) kavramı, kutsal yazılar­ rastlantı değildir. Church/ Kirche, d eğişime tabi d ünyevi
daki khronos' dan (genelde zaman için kullanılan Grekçe kurum o lan khronos' u 'zaman ve yasaların kuruluşu'nu
sö zcük) ayırt edilmelidir.34 Jo hn A ustin Baker, kairos' u temsil eder. Fransızca Eglise sö zcüğü ise Ecclesia'den36 gel­
'Do ğru Z aman' o larak o kumaktad ır. Bence kairos' u Tanrı mekted ir ve Papa VI. Clement'a gö re Kilise, (Ecclesia)
planına gö re 'Olacak Z aman'md a o ld uğu şekliyle, yani iman ko nusund a d eğiştirilmez ve yanılmazdı.37
'gerçekleşmesi umulan zaman' o larak anlamak d aha do ğ­ Öte yand an saeculum hem kairos hem d e khronos' u ba­
ru o lacaktır. Vahiy, l:17­19'd aki "Ko rkma, birinci ve so n, rınd ırmaktad ır. Yani eğer kairos A lfa ise, o zaman khronos
ve Diri o lan benim; ve ö lü idim, ve işte, ebetler ebed ince O meg a'd ır ­ ama her ikisi d e saeculum'a gö re tanımlanmış
d iriyim, ve ö lümün ve ö lüler d iyarının anahtarları bend e­ o lmak kayd ıyla. Kairos açıkça, 'Benzerliğe' ko şuttur. İN­
dir. İmd i gö rd üğüm şeyleri, ve olan şeyleri ve bund an SA N 'a değil. Khronos Yarad ılış'taki İN SA N 'd an yo la çıkar,
so nra vaki o lacak şeyleri... y az ," bö lümü, ö nerime güçlü İnsan'm Tanrısal benzerliğind en değil. İN SA N 'm Tanrısal
bir ö rnek sağlamaktad ır. Kairos 'şimd i o lan'ı gö sterirken, Benzerliği değil bizzat kend isi ö lümlülüğe, bir başka de­
kend i içind e 'so nra o lacak o lan'ı da taşır. Kairos salt Do ğ­ yişle ö lüm ve Had es'e tabi kılınmıştır. 'Do ğru Z aman' ola­
ru Z aman'a değil, belirsiz bir sürece işaret etmekted ir. Va­ rak kavranan kairos' dan kaynaklanan fikir pırıltıları ka­
hiy'in üç buçuk günü Danyal'in anlattığı 'zaman, zaman­ nımca geçersizd ir; kairos insanlar için belirli değil, belirsiz
lar ve yarı­zamanı'd ır (7:25). Ve ilk Musevi­Hıristiyan bel­ bir datum' dur. İlahiyat açısınd an kendi kairos'unu yalnızca
gelerind en biri olan Tibertine Sibyl'ind e de sö zü ed ilmek­ Tanrı bilir. İnsanlar tarihleri ancak khronos' un alanınd a
tedir.35 'Z aman, zamanlar v e y arı­z aman' Olacak­Z a­ tespit ed ebilirler, kairos' un alanınd a değil. Bunun so nucu
man'd ır ve ö lçülebilir Z aman (vakit) khronos' dan ayırt o larak da, hiçbir ö lümlü kairos' un tarih ya da d o ğasını
ed ilmelid ir. Ölüm ve Had es'in anahtarını elind e tutan, d o ğru o larak ö ne süremez. Tanımsal anlamıyla, khro­
Olacak­Z aman'la (birlikte) o rad ad ır ve Olacak­Z aman'ı nos' un bilgisi Bilgi A ğacı alanına aittir, ama kairos'un bil­
temsil ed en bu şahıs tüm Yarad ılış'm o rtak so rumlusud ur. gisi, Tanrı'nm kairos' un bulund uğu Hayat A ğacı'nm ö nü­
'Diğer Kral' 'zaman ve yasaların kuruluşunu d eğiştirme­ ne saplad ığı kılıçla ko runmaktad ır.
ye kalkışacak o lan' tek kişidir. 'Z amanın ve yasaların ku­
Kanımca Kutsal Kitap bağlamınd a kairos zamanın içeri­
ruluşu' Tanrı aleyhine söz sö yleyen ve azizlerine acı çek­
ğine, khronos ise biçimine d enk d üşmekted ir. İsa, Tanrı­ya­
tiren Kral'ın elinde d eğişime tabi o lacaktır. Değiştirilebile­
p ısı­İnsan'm khronos' a gö re biçimlend irilmiş kairos' unu
cek olan, 'zaman kuruluşu' ö lçülebilir zaman/ v akit'tir
yansıtmaktad ır.
(khro no s), ama 'Diğer Kral' kairos' u tezahür ettiren Tan­
Ezeli­Ebed i Hayat'ın temsilcisi o larak İsa, Tanrı'nm Bi­
rı'nm katalizö rü ya da aracı o larak bulunmaktad ır. Tan­
çim'ine (Z aman), ezeli­ebed i hayatın bir ve tek Çıkış'ı
rı'nm planı uyarınca Kral'd a kişileşmiş kairos (Olacak Z a­
(Bab) o larak kavranılan İsa ise İçerik'ine (Mekân) tekabül
man), khronos'da var o lan 'zaman ve yasaların kuruluşu­
ed er. A ncak ezeli­ebed i hayata sahip insan fikri, Yahud i­
nu' değiştirir. İngilizce Church (Kilise) ve A lmanca eşan­
lik arasınd a yabancı ve d ışsal bir iddiadır. Oysa Greko ­
112 Üç İsa 113
Aytunç Altındal

Ro men kuram anlayışı açısınd an bu, tümüyle o lasıdır. Bu şimin kalıcılığı ve sürekliliği ilkesine tabiyse, o zaman bi­
Greko ­Ro men kuram, d aha so nra Hıristiyanlık'ta d o gma reyler 'yenid en d o ğmuşluk'a kav uşabilmek için vaftiz ol­
halini almıştır. mak d urumund ayd ılar. İsa gö zü pekçe çağd aş dinsel o to ­
Bağlamsal o larak İsa, 'Değişim daimidir' 38 ilkesine tabi ritenin kurd uğu d üzenleri, stand artlaştırmaları (Musa Ya­
o lan saeculum' u temsil eder. İsa'nın Musevi günd elik yaşa­ sası) Sekülerleştird i. (Özellikle temiz/ murd ar yiyecekler
mına getird iği yenilik bud ur. Ferisiler, Musev i fraksiyo n­ ve el yıkama ko nularınd a; İsa tüm yiyecekleri helal ilan et­
ları arasınd a yasacı o lanlardı. Yasalara gö re eksiksiz ve le­ ti.) Günd elik yaşama, seküler yaşamd a o lagelen to plum­
kesiz o ld uklarını ö ne sürmekteyd iler. Oysa kend i içind e sal ve siyasal d eğişimlere uygun d eğişimler d ahil etti.
her bakımd an yasal ve eksiksiz olan sad ece Tekil Tanrı Ba­
İsa kend ini aşkmlaştırmış d eğild ir, onu aşkmlaştıran
ha'yd ı. İsa'nın Ferisilerle tartışmaları bu karmaşık so run
kehanetti. Saeculum'da Eskato lo jik bir ko numu yo k, ama
çev resind e d ö nmekted ir. İsa için tek do ğru, eksiksiz, bü­
etten, kemikten bir varo luşu (mekân) vard ı. Vazettiği sela­
tün o lan yasa, Tanrı Yasası'yd ı; Ferisilerin d o kunulmaz
met, Musev i kralın bo yund uruğund an kurtuluşa sınırlan­
o ld uğunu ö ne sürd ükleri kend i anlayışlarına gö re biçim­
d ıran selamete benzemiyo rd u. İsa'ya gö re selamet, Tanrı
lenmiş o lan yasa değil. Do layısıyla Ferisilerin meşruiyetçi
ind ind e nizami, tam v e eksiksiz o labilmek için saecu­
iddia ve d üzenlemelerine gö re yeryüzünd e Nizamilik id­
lum' un yo zlaştırıcı bağlarınd an kurtuluştu. Musev i saecu­
d iasınd a bulunmak, o lası değildi. Bu yasa, insan­yapısıy­
lum'undan kurtulmayı değil, saeculum' da Tanrı tarafınd an
dı. M usa tarafınd an vazed ilmişti ve tıpkı Büyük Tapı­
ayrıcalıklı kılınıp korunmayı istiyo rd u. Musevi gerçekçiliği
nak'm insanlar tarafınd an yapıld ığı gibi, Tanrı Yasası uya­
v e varlığını sürd ürebilme mücad elesi saeculum'dan kur­
rınca d eğişime tabiydi. İsa gö zü pekçe bu büyük Tap mağı
tulma fikrini d ışlamaktayd ı. Bö ylesi bir fikir Musev i'y e
bo zup birkaç gün içind e yenid en inşa ed ebileceğini sö yle­
verilmiş o lan bilgelikle çelişmekteyd i. Musev i yeryüzün­
mişti.
d e yaşamaya yazgılı o ld uğunun bilincind e o lmak zo run­
İsa d üzenleyici değil, kurucuyd u. Ebedi hayatı yap an d ayd ı. Onun esas kaygısı, saeculum'un d ışınd a değil, tam
esaslard an söz ed iyo rd u. Bu d ünyad a her şeyin geçici ol­ tersine yeryüzünün neresind e ve nasıl yaşayacağıd ır. Mu­
d uğunu, ama kendi sö zlerinin so nsuza d ek yaşayacağını sevi'nin bu d ünyad a 'ö bür d ünyad aki' gibi yaşamak d iye
sö ylemişti. Saeculum' un esas ilkesi de her şeyin d eğişimin bir kaygısı ve bo ş hayali yo ktur.
her yerd e mevcud iyetine tabi o ld uğud ur ­ yaratılmış şey­
İsa Babası tarafınd an saeculum' un nihai ve ideal temsil­
ler kend i içlerinde eksiksiz değildirler. Bu d ünyad a {saecu­
cisi o lmak üzere ete kemiğe bürünmüş o larak gö nd erild i­
lum) hiçbir şey d üzenli (tam) o lamaz. İsa Tanrı'd an başka,
ği için saeculum' dan selameti vazetmekteyd i. Do layısıyla
kendisi dahil hiç kimsenin iyi o lmad ığını sö ylüyo rd u.
N ihai v e Do ğru Çıkış 'Yo l'unu bir tek o biliyo rd u. Değişi­
Do gmaya gö re İsa bu ned enle yeryüzüne gö nd erilmiş­ min her yerd e mev cud iyetine tabi yaratıklara, Uy g un'a
ti. Bireylere Do ğru Yo l'u gö stermek için. Onlara eksiklik­ 'Çıkış' yo lunu bir tek o gö sterebilirdi.
lerini gid ererek, Tanrı ind ind e uygun kılma o lanağını ver­ Kutsal Ruh'un temsil ettiği Uygun So n, ruhun ö lüp da­
mek için. Bu nasıl o lacaktı? Eğer her şey saeculum' da d eği­ ğılması değil, Diriliş'tir (Kıyam). Do ğru Kap ı'd an (İsa) iç­
105
104 Aytunç Altındal

tenlikle ve içind e hiçbir ukd e o lmaksızın geçen birey, öl­ kend ini yaratand an d aha tahir o lur m u?" (Eyüp, 4:17)
d üğü an, bir ço cuk masumiyetiyle yenid en d o ğacaktır. İsa Oysa hakkaniyet İsa için anahtar kav ramd ı. Gerçekte
o lmaksızın Diriliş o lamaz, ve diriliş o lmaksızın ezeli ebe­ mevcut yasalar uyarınca Tanrı'nın ö d ülüne mazhar o lmak
di yaşam o lmaz. Diriliş Tanrı tarafından belirlenmiş Ka­ için bir zo runluluk o larak hakkaniyete bağlı kalmaları is­
p ı'd an (İsa) geçenler İçin. ko nulmuştur. Bu ned enled ir ki, tenmemiş olan Musevileri İsa, selamete ulaşabilmeleri için
Hıristiyan d o gmasına gö re bireyin seçme ö zgürlüğü İsa'y­ hakkaniyetli o lmaya çağırmıştı. Muhtemeld ir ki çağrısına
la sınırland ırılmıştır. Do gma açısından ö lüm, mutlak so n o lumlu yanıt v erm ek istemed iklerind en d eğil, ama
d eğild ir; ö nünd e Diriliş uzanmaktad ır. Ve İsa'ya iman gelenekleri çiğ nenemey ecek kad ar güçlü o ld uğu için
ed en herkes için'd ir (geçerli ­ç.). Z aten, Tanrı kend ini yal­ o lumlu yanıt verememişlerd ir. Çünkü İsa'nın vaat ettiği
nızca İbrahim'e bild irmiştir, ama kö le­kadın (cariye) Ha­ selamete erişmek için hakkaniyetli o lmanın o nlar için bir
cer, o nu gö ren ilk insan o lmuştur: "V e Hacer kend isine anlamı yo ktu. İsa'nın vazettiği selamet o nların tasarımla­
sö yleyen RA BBİN ismini, Sen, ya A llah, beni gö rüyo rsun rına uyan ya da beklentileri o lan selamet değildi, ikinci
d iye çağırd ı; çünkü dedi: Burada da mı beni gö reni gö r­ o larak ise, selamete erişmek için mutlaka İsa'nın ö ngö rd ü­
d ün?" (Tekvin, 16:13) Ve Tanrıları Yakub tarafınd an çalı­ ğü hakkaniyete d ayalı bir yasaya tabi değillerdi.40 Musevi­
nan İbrani­o lmayan Laban (Tekvin, 31:30), ibad et aracılı­ ler zaten kend i Tanrıları tarafınd an ö zgürleştirilmişlerd i.
ğıyla eğitilen ilk şahıstır (Tekvin, 31:29). Musev iler Ro malıların ö zgür tebasıydı, kö le değillerdi.
isa'nın Tanrısı (Elo him) tüm insanların sevecen v e mer­ Musevilerin hakkaniyet so runu karşısınd aki tutumları iki
hametli Babası'yd ı. Tümelliği içind e BİR'd ir. A ma İsrail'in farklı selamet kavrayışının varlığını d o ğrulamaktad ır.
Tanrısı (Yahveh) 'Bizim Tanrımız'd ı. Tikelliği (ö zel) içind e Mad d ileşmiş selamet, kurtuluş kavrayışı ve idealleştiril­
BİR'd i. "Dinle, ey İsrail: A llahımız olan RA B bir olan RA B­ miş selamet kavrayışı. Musev iler yalnızca Tanrıları tara­
DİR." (Tesniye, 6:4) İsa kuşkusuz Tanrı o larak Elo him'i fınd an seçilip ilahileştirilmiş değillerdi, ayrıca O'nun tara­
(Theos) kasted iyo rd u; İsrail'in kıskanç yö netici ve yargıcı fınd an kurtarılıp ö zgürleştirilmişlerd i de. Museviler için
Yahv eh'i {kyrios) değil.39 Hakkaniyet kavramı d a, İsa'nın selamet d ünyevi ko şullara ilişkin mad d i bir ko nuyd u. İsa
Tanrısı'yla Musevilerin RA B'bi arasınd aki kavramsallaş­ içinse selamet id ealize bir fo rmd u ve gö kseld i ve gelecek­
tırma farklılıklarını anlamad a ö nemli bir ro l o y nar. te bekliyo rd u. İsa hayatını bu selamet tanımı için bir bed el
RA B'bin başka ulusların to praklarına el ko yup Yahud ile­ o larak ö d ed i. Titus'un kitabınd a belirtild iği gibi, "Hep imi­
re vermesinin ned eni İsrail'in hakkaniyeti d eğild ir. Do la­ zi tüm kö tülüklerd en kurtarmak ve kend isi için kendisi­
yısıyla RA B to prakları İsrail'd eki hakkaniyetten ö türü bir nin o lan, iyiyi yap maya istekli bir halkı arınd ırmak için
ö dül o larak vermemiştir. RA B İsrailo ğullarma to prağı İb­ kend ini v erd i" (Titus, 2:14).
rahim, Ishak ve Yakub'a verd iği sö zü yerine getirmek Bu ned enled ir ki, Museviler ve İsa için selamet kavra­
amacıyla vermiştir. Ve RA B karşılığınd a kuşkusuz İsra­ mı iki zıt anlama işaret etmekted ir. Musev iler selametten
il'den hakkaniyet beklemiyo rd u. İsrail'in RA B'bi seçtiği ö zgürlüğü ­herhang i yabancı bir gücün kö lesi o lmama­
halkını gayet iyi tanımaktayd ı. Çünkü yazılıd ır ki: "A d am y ı­ , İsa ise kend isinin o lacak bir halkı günahlarınd an arın­
116

d ırmayı anlıyo rd u. Kutsal Kitap'ta yazıldığı gibi RA B'bin


yaptığını İsa da yapmıştı. RA B bir ulusu seçmiş, o nu arın­
dırıp yalnızca kendisi için kutsamıştı. İsa ise, bir halkı kur­
tarıp selamete erd irmek, 'kendisinin kılmak' için kendi
hayatını o rtaya ko ymuştu. Bö ylesi bir iddia kuşkusuz Mu­
sa'nın Şeriatı'na ve Musevi anlayış tarzına Seküler, dışsal
bir id d iayd ı. Gerçekte iddianın da ö tesinde, RA B'bin Kud ­
ret v e Hâkimiyet'ine d o ğrud an bir meyd an o kumayd ı.
Musevilerin gö zünd e sırad an bir insan olan İsa, Tan­
SONSOZ,
rı'nın kud retind en ko rkmuyo r ve O'na ö zenerek, O'na,
RA B'be meyd an o kuyo rd u. İsa, Musevi yaşam tarzına NOTLA R,
'Fark'ı getirmişti. Ve yarattığı bu 'Fark' o nun Kimliği'nin
o lumlanması o ld u. DİZİN
SONSOZ

İsa kendisini yeryüzüne gö nd eren (Yuhanna, 17:18) ve


adını açıklad ığı (Yuhanna, 17:6) Tanrı'nın selamete erişti­
ren tek yol o ld uğunu kanıtlamak için ö ld ü. Mesih İsa'ya
o lanlar dinsel yo rumlara ko nulmuş 'Öbür Dünya'd a de­
ğil, bu mad d i d ünyad a, İsrail'in hâlâ so runlu to prakların­
da gerçekleşti.
Seküler iddialarıyla İsa, kend isini red d ed enlerce kıs­
kançlıkla ko runan Yasa'ya ters d üşmüştü. A ncak Cemaat
Yö neticileri'nin bild iklerini altüst ettiği ve Tanrı gibi, dün­
yad aki bud alaca şeylerle bilgileri mahcup ettiği, güçlüle­
rin karşısına zayıfları ko yd uğu (I. Ko r. 1:19­27) kesindir.
A lime, bilgeye ya da filo zo fa aptalca ya da kabul ed ilmez
gelen şeyler, Pav lus'a gö re müminle mümin­o lmayanı
ayırt etmeyi sağlayan, Uhrevi A klın tezahürleriyd i.
Günümüzd e, yirmi birinci yüzyılın eşiğind e, İsa Sekii­ ,
ler Zeitgeist'in vazgeçilmez bir temsilcisi o larak bizimle

119
120 121
Aytunç Altındal

birlikte varlığını sürd ürmekted ir. Kilise­dışı(lay) mümin Günümüz Seküleristi, A teist ya da şö hret kazanmak
hâlâ Kutsal Yazılar'd aki talimatlara inanmaktad ır. Ve mü­ için her an rezalet ve sansasyo n peşind e ko şan başarısız
mini o lmayan hâlâ Kutsal Kitap'ta peri masalı ya da kıssa bilgiçlerd en değildir. Bilinçli Sekülerist, kuşkusuz religi­
o larak gö rd üğüyle eğlenmekted ir. A ncak d o ğa­üstü varo ­ oöcraf'larm icat ettikleri sahte dini verileri sacerd o talismi
luşunu inkâr etmek için İsa'ya (Tanrı) en fazla gereksinim ve bağnazlığı sürekli so rgular v e insan yaşamını etkileyen
d uyan, A teisttir. A teistlerin İsa'yı inkâr etmek için İsa'yı seküler d eğişimleri d o gmatize etmeye, d o ktrinleştirmeye,
inkârı, merkezin nered e o ld uğunu bilmeyen ama merkez­ yasakçılığa ya da stand artlaştırmaya kalkışanların ö nün­
ci o ld uğunu savlayanlara benzetilebilir. İsa elind en alındı­ de bir engel o luşturur. Sekülarist Değişim'in her yerd e­
ğınd a A teist, çö zülür. Tıpkı Şeytan'ın Kilise'nin elinden mevcut, 'Fark'mı her nesne üzerind e etkin o ld uğunu ga­
alınd ığınd a d o gmanın buharlaşıp yo k o lacağı gibi. A te­ yet iyi bilmekted ir. Do layısıyla d eğişimin her yerd e var
ist'in Tanrı'nın varlığını red d ed ebileceğini kend ine kanıt­ olan mevcud iyetind en kaçabilecek herhangi bir d o gma,
lamak için İsa'ya gereksinimi vardır. Ve Kilise d e d o gma­ farklılıkların her nesneye içkinliğini d ıştalayabilecek bir
sını sürd ürebilmek için Şeytan'a d iğer tüm to plumsal ku­ ö ğreti yo ktur. Seküleristin 'bütünsel gö revi'ni yö nlend i­
rumlard an daha fazla gereksinim d uymaktad ır. Günü­ ren, ko rku değil, bilinçtir. Ve çağımız Seküleristini bireyin
müzd e Kilise'nin deccal, Şeytan ro lünü o ynamak üzere
seçim ö zgürlüğü hakkının uzlaşmaz savunucusu kılan da
A teiste her zamankind en fazla ihtiyacı vardır; A teist d e
bu anlayıştır.
inkârını ko ruyabilmek üzere Kilise'nin varlığına gereksi­
Nasıralı İsa kuşkusuz İsrail Tanrısı'nm Onaylanmış el­
nim duyar.
çisi d eğild i. İsa Hav ari ve Şakirtleri tarafından o naylanmış
Kilise ile A teistin arasınd a gerçekte ne Tanrı ne d e Şey­ o lan Mesih'ti. Bu, geleceğin Tanrısı için d aha farklı bir
tan'a değil sad ece 'Belgelere ve Kayıtlara' gereksinim du­ kavrarrisallaştırma gerektird iğind en, ilginçtir. Yani: A pri­
yan bilim ad amları yer almaktad ır. Bilim ad amı günü­ ori İsa, kurulu bir TekTanrılı dinin Tanrısı (ya da peygam­
müzd e nered eyse bir metinler jand arması ro lünü üstlen­ beri) değil, saeculum'\ır\ gö revlend irilmiş/ atanmış (insan­
miştir ve kutsal yazmalar ve rulo lar ko nusund aki o to rite­ yapısı) Mesih'iyd i. İsa'nın ö ğretisind e 'yeni' olan 'Oto rite­
sini sürd ürebilmek için p arşö menler d o lusu kanıtı gerek­ Yetki'yd i. Musevi geleneğind e Tanrı Mutlak Egemenliğin
sinir. İncelemelerind e İsa, Tanrı o larak ya da İnsan o larak sahibiyd i ve d ünyev i o to rite Tanrı tarafınd an Musevilere
ya da her ikisi o larak bilim ad amının dışında kimsenin verilmişti. Ve İsa'nın zamanınd a Sanhed rin tarafınd an
erişemeyeceği, zor seçilebilir bir Kara Delik'e d ö nüşmüş­ temsil ed ilmekteyd i. Tanrı'nın Egemenliği mutlak, ama
tür. Bu ned enled ir ki Gö klere çıkartılan bo l satışlı kitapla­ Sanhed rin'in yetkisi gö reliyd i. Yetki, ko lektif bir so rumlu­
rında A ziz Pavlus'un Ro ma istihbarat servislerinin Kim luk v e ed inimd ir, ve İsrail'in Yargıç Tanrısı'nm ko yd uğu
Philby'si ve ilk Hıristiyan cemaatlerinin de bir çeşit LSD kural v e stand artlar uyarınca kullanılmaktayd ı. İsa tüm
Çılgınları Çetesi o luşturmak üzere bir araya gelmiş kend i İbrani­Musev i tarih içind e kend i yaşamı v e faaliyetleri
kendisinin gö zünü bo yayan uyuşturucu satıcıları o larak üzerind e bireysel o to rite iddiasında bulunmuş ilk insan­
sunulmalarına şaşılmamalıd ır. d ır. İsa'yla birlikte birey yaşamına ilişkin ko nulard a ­tıp ­
104 105
Aytunç Altındal

kı Isa g ibi­ kendi otoritesini ele geçirmiştir. Birey, Musevi kuşkusuz en kabul ed ilmez önerilerdi. Kilise Babaları'nın,
geleneğinde ilk kez kendini yönetebileceği yasal bir temel özellikle de A ziz A ugustinus'un kurumsallaştırdığı Kato­
bulmuştur. Bu anlamda 'Birey', 'yeni d o ğmuş' kuşaktır. lik Do ktrini zamanla bu zayıf hususları silerek İsa'nın öğ­
Bu dünyevi bir Diriliş, kendini­yö neten bir otoriteyi elin­ retilerini Evrensel Kilise'nin iradesine uyd urd u. Kilise'nin
de tutabilen bireyin uyanışıdır. Oto ritesini kurumsallaştırabilmek için A ziz A ugusti­
Isa aradaki Sanhedrin'in temsil ettiği ö rgütlenmiş oto­ nus'un ifadesi kullanılmıştı: " Deus homo factus es, et homo
riteyi ustaca devre dışı bırakarak Tanrı'nm Egemenliği'yle deus fieret" (Tanrı insanı ilahileştirmek için kendini in­
uyumlu İnsan'm kişisel otoritesini günd eme getirmiştir. san(i)leştirdi). Geleceğin relıgıocrat'lan o rdusu ellerindeki
Bu İnsan'la kişisel Tanrısı arasında yapılmış 'yeni' bir bu yo rumla ilahi ko nularda En Yüce Oto rite makamı kis­
A hit'ti. İnsana verilen otorite, Tanrı'nm Egemenliği'nin v esine bürünerek ve y ery üz ünd e Kend ini­Kutsamış
üzerinde olamazdı, ama Yaşlılar Heyeti'nin temsil ettiği, Kent'te (ya da Kentler) Egemen Tanrı'nm Bir ve Tek Kut­
kimi zaman da saptırdığı Yerleşik Şeriat uyarınca düzen­ sal (yarı­tanrı) Vekilleri olarak hareket etmemek için bir
lenmiş de değildi. neden gö rmemişlerdi. İsa'nın o luşturmaya çalıştığı hoşgö­
Tabii insanın (sivil) ö zgürlükler(in)den yo ksun bir oto­ rüye­mazhar bireyinin Kilise içinde yeni ö zgürlükleriyle
rite tam bir otorite sayılmazdı. İsa, bunu bildiğinden, be­ ço k kısa bir ö mrü o ldu; ve kısa zamanda unutuluverdi.
şeri özgürlüklerin ö nünü açabilmek için haram/ helal yi­ Bunun yerine, religiocrat' lar İsa'yı esas alan bilim üzerine
yecekler ve vergilendirme so runlarına ilişkin yerleşik ya­ değil, kendi tasarladıkları Mesih'i esas alan bilim üzerine
sal kural ve düzenlemeleri geçersiz saymakta d uraksama­ temellenen, efsane ve sırlarla do lu yeni bir İsa imgesi oluş­
mıştır. İsa'nın halkı için va'zettiği Kurtuluş'a, Ferisi, Sad­ turdular. Sekülerleşmiş Musevi, ho şgö rüye­mazhar bire­
duki ve Kâtibi fraksiyonlarının dayattığı tüm dünyevi sı­ yin Seküler ve do ğal haklarını arayıp savunan Nasıralı İn­
nır, kurumsallaştırılmış âdet, alışkanlık ve kuralların bo­ san İsa'yı gö zlerden saklayan, Kilise­Yapısı­İsa'nm bu ha­
yund uruğund an da selameti içeriyordu. Bu yeni selamet yalet imgesi o ld u...
kavramı, tekil insanın, hemcinsleriyle birlikte ya da yalnız Eski A hit'te Tanrı, insanlar arasında kayırmacılığı ya­
başına, bulunduğu yerd e ö zgür ve özerk o labilmesinin saklamaktaydı. Ko rumacılığı ve Kayırmacılığı sadece ken­
rasyonellerinin temellerini atmış o luyo rdu. disine saklamıştı. Örneğin Nuh (ve ondan sonra başkala­
Bunun sonucunda, o rganik siyaseti uyarınca İsa bir ye­ rı) dürüstlüklerinden ö türü Tanrı tarafından kayrılmalar­
nıleştiriciydi. Tek­Tanrıcılığa üç yeni kavram getirmişti: dı. Eski A hit'in Tanrı tarafından gözetilen Musevi'si, ö zde
Birey özgürdü, kendi iman ve inancına ilişkin ko nularda İsa'nın ho şgö rüye mazhar bireyini önceler. Yine de çağd aş
kendi otoritesini kullanma hakkına sahipti; birey kendi Hıristiyanlaşmış sınıflı ulus­devletleri ve to plumlarına
toplumunda özerkti; ve bireyin kendi seçimini yapma yö n veren Sekülerleşmiş yurttaşın öncüsü, İsa'nın ho şgö ­
hakkı vardı. rüye­mazhar bireyi o lmuştur. Burada ö nerildiği üzere,
Bu 'yeni' unsurlar (ve özellikle birey lehine ho şgö rü so­ eğer İsa kendi zamanınd a ö zgürleşmiş bireyin haklarının
runu) İsa'nın öğretileri arasında gö rünüşte en zayıf, ve peşind e idiyse o zaman günümüzd eki mümin Hıristiyan
124

N O T LA R
da İsa'nın ho şgö rüye­mazharşahi yönetici kültün kurum­
sallaştırdığı yasa ve düzenlemelerin bo yund uruğund an
ve köleliğinden ö zgürleşmiş ö zerk 'BEN'İM'd ir.
Kilise­Yapısı­Tanrı yo rumuyla Nasıralı İsa, kurumsal­
laştırm ış bir Tanrı'd ır ve gerçek anlamıyla, bir zamanla­
G iriş
rın güçlü Kent­Devleti, Papalık Devleti'nin Tanrısı olarak
Bir ve Tek 'Sözel İmge'yi temsil eder. Ve yirminci yüzyılın 1) Kenneth N . M ed hu rst v e G eo rg e H . M o y se,
başından beri bu 'sözel imge' on do kuzuncu yüzyıl pa­ Church and Politics in a Secular Age
(O xfo rd : Clarend o n Pres, 1988), s. 18.
paz­aleyhtarlığmın şu Tanrı­karşıtı vaazını izleyen çağdaş
2) Karel D o bbelaere,
kiniklerin* ve A teistlerin şu meş'um reddiyesiyle karşı
Secularization: A Mıılti­Dimensional Concept,
karşıya kalmıştır: Homo homini deus est (İnsan insanın Tan­ Current So cio lo g y , Cilt 29, Say ı: 2, Yaz 81.
rısı'dır). Sag e Yay . ' Kav ram (Sekülerleşm e/ d üny ev ileşm e) ilk o larak
İşte bu bakış açısıyla A teistlerin eleştirdikleri İsa ger­ 1648'd e W estp halia Barışı' na y o l açan g ö rü şm eler sırasınd a

çekte religiocrat' ların d enetimind eki Kilise'nin o nların Fransız Lo ng uev ille tarafınd an kullanılmıştır, (s. 8)
3) D av id M artin,
ö nüne ko yduğu, Kilise'nin kendi çıkarlarına uygun olarak
A General Theory of Secularization,
kurgusal planda yeniden inşa ettiği, bir gö lge­o yununun Exp lo ratio ns in interp retativ e So cio lo g y ,
baş aktörü yapılmış olan İsa'd an başkası değildir. (O xfo rd : Basil Blackvvell, 1978).
4) A lıntılar D o b b elaere' d en, a.g.y., s. 9,
M arty ' nin, Varieties of Unbellef ind en,
( N ew Yo rk, H o lt Rinehart, 1964), s. 145
5) M artin, a.g.y. s. 9.
6) D o b b elaere, ay nı cilt, s. 9.
7) W illiam A . Christian, Sr.,
Doctrines of Religious Communities
(A Philo so p hical Stu d y ,
N e w H av en: Yale Univ ersity Press, 1987), s. 211.
8) Christian Sr., a.g.y., s. 212.
9) Christian Sr., a.g.y., s. 210.
10) Pao lo Pro d i,
The Papal Prince,
( C am b rid g e: C am b rid g e Univ ersity Pres, 1987
Çev iren: Su san H askins), s. 162.
11) D o b b elaere, a.g.y., s. 25. k

12) H arv ey Co x,
Religion in the Secular City
Cynics: Tüm değerlerin önemsiz ve geçersiz olduğunu, bunları umursama­
mak gerektiğini öne süren doktrin, (y.n.)
125
104
Aytunç Altındal 105

(Nevv Yo rk: Sim o n and Schuster, 1984). 18) İng iltere'd eki 'H ıristiy an So sy aliz m i' için bkz . Fabian Bild irileri,
13) D av id L. M iller ö z ellikle no . 42. Christian Socialism, Rev . Stew art D. H ead lam 'in
The Neıv Polytheism bir ko nuşm ası, bir Fabian D erneğ i y ay ını (Lo nd ra, 1894).
as, Texas: Sp ring Publicatio ns, 1981). Rev . H ead lam ' a g ö re M esih. 'O seküler, sosyalist görevleri küçük
A y rıca bkz . H enry Cö rbin'in ö nsö z m ektubu v e Jam es Hill­ ölçekte Filistin'de gerçekleştirmiştir' (s. 6­7).
m an' ın eki. A BD ' d e The Christian Socialist, C hic ag o 'd a ay d a iki kez y ay ınla­
14) A lasd air M ac : N ty re v e Paul Rico eur, nan sekiz say falık g az ete.
The Religioııs Significance of Atheism, Ö z ellikle bkz . The Socialism of Jesus,
(Co lo m b ia Univ ersity Pres, 1969) Rufus W . VVeeks, g ru b u n y ay ınlad ığ ı bir kitap çık. A lm any a için
15) A nd rew M . Greeley , ö z ellikle bkz . Der rote Pfarrer G eo rg Fritz e (1874­1939), H ans
Religion/A. Secular Theory, Pro ling heuer (Kö ln: Pahl­Rug enstein 1989), 'Relig iö ser So z ialis­
( N ew Yo rk: Free Pres, 1982) m u s und Katho liz ism u s' ko nu su nd a ilg inç belg eler su nm akta­
Greeley Seküler'i Kutsal'ın d eğ il, D insel'in karşısına ko y m akta­ d ır (s. 204­210). İsv içre için ö rneğ in bkz . Rev . H erm ann Kut­
d ır. "Teo rim , 'Seküler' bir teo rid ir. Bund an bir 'Sekülerleştirm e' ter'in kitabı They must or God and Social Democracy, C hic ag o 1908.
kuram ını ­ d inin g eçm işte g enellikle belirsiz bırakılan bir z a­ Kilise'nin İkinci D ü ny a Sav aşı sırasınd a A BD ' d e ki anti­so sy alist
m and a o ld u ğ u nd an d aha ö nem siz o ld u ğ u nu ö ne süren bir ku­ faaliy etleri için Bkz . Paul Blanshard 'ın American Freedom and
ram ı­kast etm iy o rum . Teo rim , ay rıca ilahi v e d üny ev i birbirin­ Catholic Poıver (Bo sto n: The Beaco n Pres, 1949).
d en kesin hatlarla ay rılm ış iki alanm ış gibi, 'Seküler'i 'Kutsal'ın 19) Yv es Co ng ar, La Crise dans l'Eglise et Mgr Levebvre (Paris: O erf;
karşısına d a ko y m am aktad ır. Tersine, Seküler ile Kutsal'ın b ir 1976).
b iç im d e ay rı o lm akla birlikte, ikisi arasınd aki sınırın belirsiz v e 20) Ç ekişm e, b u hran v e g erilim d en ari bir Kilise, Pav lu s'su z bir Ye­
g eçirg en o ld uğ u kanısınd ay ım . Sekü ler her g ün Kutsal'a m ü d a­ ni A hit' e benz er! Ro m a v e Biz ans Kiliseleri içind eki v e bunlar
hale ed erken, Kutsal d a Sekü ler'e m ü d ahale ed er. Ben, Seküler'i arasınd aki çekişm eler halen sürm ekted ir. Ö z ellikle bkz . L. D uc­
Eklesiy astik'in karşısına ko y m ay ı y eğ liy o ru m " (s. 1). hesne'in L'Eglise au VI em e Siecle (Paris: A nc ienne Librairie
16) Bkz . Eu g en Biser'in Argumente Für Go ff'd aki Tanrı tanımı. (A l­ Fo ntemo i/ ıg, 1925) v e Les Premiers temps de l'Etat Pontifical (Pa­
m any a, H erd erbücherel, 1987): 'Go tt ist nicht nu r g ro sser als je­ ris: Fo ntem o ing , 1911).
d er Beg riff v o n ihm , er ist auch g ro sser als jed er Bew eis'. (Tanrı 21) Jud ith H errio n, The Formation of Christendom' da
y alnız ca o nunla ilgili her d ü şü nc ed en d eğ il, her kanıttan d a d a­ (Lo nd ra: Fo ntana Pres, 1989),
ha b üy üktür.) 'H ıristiy anlık âlem i' terimini inceler. H errio n'u n işaret ettiği gi­
(G. Krau s'u n makalesi, s. 71). bi, b u terim ilkin A ng lo ­ Sakso n İng iltere'd e kay ıtlara g eçm iştir
17) Bunu g ö sterm ek için iki ö rnek y etecektir. Pap a XII. Pius, 'Provi­ v e ö nceleri H ıristiy an bağ lılığ ını b elirlem ed e kullanılan Latince
da Mater Ecclesia'yı 2 Şubat 1947 tarihind e y ay ınlad ı. Kilise ka­ G rekç e Christianitas y a d a oikumene sö z cükleriy le arasınd a tam
no nisti Bernhard Pu sc hm ann'a g ö re bu A nay asa Sekü ler bir bel­ bir ko şutluk y o ktur (s. 8).
g ey d i. A lm any a 1948'd e kend i 'erstes d eutsches Sekülarinsti­ 22) 'Sü rg ü n kiliseleri' eski­so sy alist ülkelerd e bir z am anlar y asaklı
tut'u, M arien Kard eşler Birliğ i/ Enstitüsü'nü kurd u. A y nı yıl, 20 o lan kiliseleri tanım lam ak için kullanılır. H ild esheim Pisko p o su
M ay ıs g ü nü Trier Pisko p o su kano nik Marienschzvestern kuru­ Jo sef H o m ey er' e g ö re p ek ço k kilise, kend i to p raklarınd a tutsak
m u nd an resm en Seküler Enstitü o larak sö z etti. Bkz . H u b eri d u ru m d ay d ı. Bkz . 24­27 Ekim 1991 tarihlerind e Hanno v er"He
M o hr' u n Das Katholische Apostolat/Zur Strategle und Taktik de s po­
to p lanan ' A v ru p a' y ı D üşlem ek­Birleşik A v ru p a' d a Hıristiy anlı­
litischerı Katholizismus,
ğın Gelec eğ i' başlıklı Uluslararası Ko nferans'ın y ay ınlanm am ış
(Berlin: Rutten und Lo ening , 1962), s. 138­139. z abıtları. Ö z ellikle bkz : Janu sz N ag o rny 'nin (Ly ubliy ana) ko ­
128 Aytıınç Altındal 129

nuşm ası. (Bu m etinler Fo rschung institut für Philo so p hie, H an­ 6) Ro lf Rend to rff,
no v er' d en sağ lanabilir.) Tü m A v ru p a' d an 137 Kato lik rahip , Israels Glaube in der Geschichte,
A v ru p a' nın Yenid en İncil'e D ö nm esi çağ rısını y inelem ek için (Die Jud en, G ü ter Stem b erg er H rsg .)
Ro m a' d a to p land ı (25 Kasım ­ 14 A ralık 1991). Bir İsv içre g az e­ (M ünih: V erlag C. H . Beck, 1990), s. 28.
tesinin bild ird iğ ine g ö re, A v ru p a' nın y enid en İncil'e D ö nd ü rü l­ 7) M ircea Eliad e,
m esi y alnız ca eski­ko m ünist ülkelerle sınırlı o lm ay ıp , '(so nd ern Das Heilige und das Profane,
au c h) Sakularisierte VVesteuro p a'yı (ö z ellikle) d üny ev i/ Seküler (Suhrkam p , 1990), s. 97.
Batı A v ru p a' y ı d a kap sıy o rd u. (Bu so nraki bir g elişm ed ir. N o m inal o larak H int v e Grek mistik
(Tag es A nz eig er/ M ic hael M eier, 18.12.1991), s. 8. felsefe unsurlarının M u sev i ö ğ retisine d ahil o lm asıy la başlam ış­
23) Kilise'nin İnsan H akları'na ilişkin tutum u için bkz . Die Kirche tır.)
und die Menshenrechte ( D o ku m ente 5, herausg eg eben v o n d er 8) Ig naz M ay b au m ,
Pap stlichen Ko m m issio n (Justitia e Pax, 1976) Pap a XXIII. Jean Trialogııe Betıveen Jeıv, Christian and Müslim,
Pau l' u n ko nuy a ilişkin, Pacem in tenis, s. 7'd eki y o rum u. (Lo nd ra: Ro u tled g e and Keg an Paul, 1973), s. 143.
24) R.H . Taw ney , "Ku tsal Kitap İbranice'sind e b ö y le bir sö z c ük (kültür) y o ktur.
Religion and the Rise of Capitalism, İsrail ib ranic e'sind e kültür'ü karşılay an sö z c ük ise elektrik'i
(Pelican Bo o k, 1975), s. 274. karşılay an sö z cük kad ar y enid ir."
9) Pey g am berlerin m ecaz i d ili v e bunların y o ru m u Sir Isaac N ew ­
to n'un Observations Upon the Prophecies of Daniel, and Apocalypse
Birinci Bölüm
of St. John' unda tartışılmıştır. (Lo nd ra: J. D arb y and T. Brovvne,
1) Ro bin Lane Fo x, 1733. Tıp kı basım , Z ürih, A . A ltınd al & Co ., ' M o d u s V iv end i',
Pagans and Christians, 1985). Pey g am b er (­si) d il (­i) için bkz . ikinci Bö lüm .
(Peng uin Bo o ks, 1988), s. 30. Sir Isaac N ew to n, a.g.y., s. 145 (d iğ er tartışm alar için bkz . bö lü­
'A d larını ilkin H ıristiy anlar v erm iştir, Pag ani.' m ü n b ütünü).
Sap kınlık, O rto d o kslu k v e ho m o d o xy için bkz . s. 31. 10) Fo x, a.g.y., s. 33.
Religio ve supertitio için, b kz . s. 32. ' A nad o lu ' d a halk Kutsal v e A d il bir İlah'a şeref su nard ı...' Kut­
2) VV.H.C. Frend , sal ateş için bkz . Levvis M u m f o rd ,
The Rise of Christianity, The City in History,
(D arto n, Lo ng m an and To d d , 1984), s. 21. (Peng uin, 1979), ss. 150,182; Kutsal Yo llar için bkz . s. 161.
3) Benz eri bir ö nerm e için bkz . Tho m as M erto n, 11) Theio s aner kav ram ının farklı bir y o ru m u için bkz . M o rto n
No Man is an Island, Sm ith'in m akalesi: On the History of the 'Divine Man', (Pag anis­
( N ew Yo rk: Dell Pub. C o „ 1957), s. 39. m e, Ju d aism e, Christianism e/ Influences et A ffro ntem ents d ans
'H er şey ay nı and a hem iyi hem d e kusurlud ur.' le M o nd e A ntiq u e/ M elang es o fferts a M arc es Sim o n.
4) A d in Steinsaltz , Paris: Ed itio ns E. D e Bo ccard , 1978), ss. 335­345.
The Essential Talmud, 12) Theo d o r G o m p erz ,
(Bantam Bo o ks, 1977, ss. 214­215; İbranice'd en çev iren: C hay a The Greek Thinkers,
Gala i). (Lo nd ra: Jo hn M u rray , 8. b asım , 1969).
5) Bertrand Russell, Cilt I, s. 150.
W hy I am not a Christian, 13) Franz Ro senz w eig ,
(Lo nd ra: Unw in H u m an Ltd ., 1989), s. 26. The Star of Redemption,
130 Üç İsa Aytunç Altındal 131

A ktaran M ay b au m , a.g.y., s. 59. Jero m e' a (yakl. 341­420) d ay anm aktad ır. A z iz Jero m e' a g ö re,
'M u sev i herhang i bir şey e inanm az , o , inancın kend isid ir.' (s. M ery em ' in annesi H annah kısırd ı v e ko casıy la g eb e kalm ad an
342) y irm i yıl y aşam ıştı.
14) Franz Ro senz w eig , 25) Esseneler v e H akkaniy et Belleticisi iç in bkz . İskend eriy eli Phi­
"Tanrı' y la birlikte, am a 'd in'siz y ü rü y o ru z ." lo .
A ktaran M ay b au m , a.g.y., ss. 81 v e 168. Quod Omnis Probus Liber,

15) Sir Isaac N ew to n, a.g.y., s. 145. Yaşlı Plinius,


(D iğ er tartışm alar için bkz . Bö lü m ü n bütünü). Historica Naturalis,

16) A Po w ell D av ies, V. Kitap , Bö lü m 17 v e

The Meaning of the Dead Sea Scrolls, Josephus, W ars of the Jeıvs

(Sig net Key Bo o k, 1956), s. 90 Kitap XVIII, i. 5 v e Kitap XV , x, 5. çev iriler D av ies'd en, a.g.y., Ek.

17) O nları Yo ahim v e H annah o larak tanım lay an İnd iler d eğ il, 'g e­ 26) "H ıristiy an felsefi tarihi bir H ıristiy an'la d eğ il, am a bir M u se­

lenek'tir (H annah lütuf anlam ına gelir). A z iz H annah cultus'u


v i'y le, İskend eriy eli Philo 'y la b aşlam aktad ır", 'Philo ', s. 137, H.
Chad v v ick'd en aktaran Frend , a.g.y., s. 50.
14. y üz y ıld a kabul ed ilmiştir. Bkz . Book of Saints.
27) H aham M ay b au m ' u n d a belirttiğ i gibi, 'Kutsal Kitap p ey g am ­
18) Bö y lesi bir kentin v ar o lu p o lm ad ığ ı çağ d aş tarihçiler v e ilahi­
berlerine her z am an y akın o lan M usev iliğ in ku ram sallaşm ış bir
y atçılarca tartışılmaktad ır. A lan VVatts'a g ö re, 'N asıra' d al anla­
d in haline g elm esine g erek y o ktu ... M usev ilik ku ru m sallaşm ış
m ına g elirken A z iz Bernard b u nu 'çiçek' o larak y o ru m lam akta­
bir d ind en ço k, p ey g am b ersi bir harekettir.' a.g.y., s. 168.
d ır. A lan YVatts.
28) Bkz . Steinsaltz , a.g.y., ss. 24­25­26.
Myth and Ritual in Christianity,
29) M ay b au m , a.g.y., s. 167.
(Lo nd ra: Tham es and H u d so n, 1983), s. 116.
30) M ay b au m , a.g.y., a.y.
19) Pap a IX. Pius Yu su f'u resm en ev rensel kilisenin ko ru y u c u azizi
31) A lfred Kuen
ilan etm iştir. A y rıca çalışanların ko ru y u c u az iz i say ılır v e 1 M a­
Je Batirai Mon Eglise,
yıs g ü nü o na hasred ilmiştir. Bkz . Book of Saints, a.g.y., s. 320.
(V ev ey : Ed itio ns Em m aü s, 1967), ss. 296­297.
M atta'y a g ö re Yusuf Yaku b ' u n o ğ lu, (M atta, 1:16) Luka'y a
32) Kuen, a.g.y., s. 273.
g ö rey se (Luka 3:23).
33) Ku en, a.g.y., s. 274.
20) "Bu , İbranice Jeho shu ah, Jo shu s y a d a Jeshua'nın G rekç e biçim i­
34) Çeşitli y az arlar H ıristiy an M anev iy atçılığ ı'nd aki huz ursuz luk
d ir. O rijinal G rekç e IH C O YC o larak y az ılır v e H ıristiy an sim g e­
v e belirsiz likleri ird eley ip belg elend irm işlerd ir. Bunlard an üçü­
ciliğ ind e IC.IH C. ya d a IH S o larak kısaltılır."
nü anacağ ım :
21) Sukka 49 b.
H ub ertus M y narek,
Der Babylonische Talmud,
Religiös ohne Gott,
(M ünih: VVilhelm G o ld m ann V erlag . A usgev v ahit, übersetz t
(G o ld m an V erlag , 1987);
und erklart v o n reinho ld M ay er, 1965), s. 101.
Les Sects et l'Eglise Catholicıue,
22) A lan W atts,
Le D o c u m ent Ro m ain/ Intro d uctio n d e Jean V ernette d eleg ue
Nature, Man and W oman,
d e l'Ep isco p at/ Presentatio n d e 200 g ro u p es relig ieux (Paris,
( N ew Yo rk: V intag e Bo o ks, 1970), s. 168.
Cerf, 1986);
23) Frend , a.g.y., s. 177.
M ax Bo ud erliq ue,
24) 'Bakire D o ğ u m u ' g enellikle M ery em ' in El D eğ m em iş Gebeli­
Sectes
ğ i'y le karıştırılır. Bu ikincisi, 19. y üz y ıld a bir İm an İlkesi haline Les m anip ulatio ns m entales,
g etirilmişti. Bu fikir, Kato lik d o g m anın sav u nu c u larınd an A z iz (Ly o n: Chro niq ue, 1990).
104 Aytunç Altındal 105

İkinci Bölüm 13) Jo hn D ew ey ,


Reconstruction in Philosophy,
1) VVilliam A . Christian Sr., a.g.y., s. 73. (N ew Yo rk: M ento r, 1950), ss. 152­153.
2) Christian Sr., a.g.y., s. 80. 14) Kuen, a.g.y., s. 57.
3) Sekülerist d ey im i G eo rg e Jac o b H o ly o ake tarafınd an icat ed il­ 15) Frend , a.g.y., ss. 97­98.
miştir. H o ly o ake kend ini ateist d enen kişilerd en ay ırt ed ebil­ 16) Frend , a.g.y., ss. 91­97.
m ek için, 1892'd e A v am Kam arası'na kabul ed ild iğ ind e Kutsal 17) Frend a.g.y., s. 93.
Kitap üz erine y em in etmiştir. H o ly o ake İng iltere'd e A teiz m v e 18) Levvis M u m f o rd The City in History'de şö y le y az ar:
küfür suçlam asıy la hap se m ahkû m ed ilen so n kişiy d i. Bkz . M ic­ " N e ki hay at bir kez , tanrıların benz eri o larak, b ö y lesine kutsal­
hael J. Buckley . ca kav ram ld ığ m d a, kad im kentin kend isi bir cennet­benz eri ha­
At the Origins of Modern Atheism, line g elip Ro m a d ö nem ine d ek bö y le kald ı.", a.g.y., s. 86.
(Yale Univ ersity Pres, 1987), ss. 10­11. Pav lus o lasılıkla bu benz erlikten (sim ulacrum ) kend i Gentile
4) Bkz . D iana VVood, Kilisesi'ni b iç im lend irm ed e y ararlanm ıştır.
Clement Vl/Pontifieate and Ideas of an Avignon Pope, 19) Kad im G rek Lo g o s kav ram ı, g erçekte d ışsal, Seküler bir 'Keli­
(Cam brid g e: C am b rid g e Univ ersity Press, 1989), s. 1 v e 204. m e ' v e/ v ey a 'İlke'y d i v e M u sev i 'Yo l' v e d iline kesin bir ihtiy at
5) Christo p h Güntert, Ludvvig Sc hm u g g e, A y tunç A ltınd al (H rsg ) kay d ıy la, so nraları d ahled ilm işti. O lasılıkla Philo 'nu n Lo g o s' u
Strassburg und die Judenverfolgung 1348/49, kav ray ış tarzı ned eniy le ilkin (A racı o larak) İsa'd a kişileştiril­
(Z ürih: A . A ltınd al & Co ., ' M o d u s V iv end i', 1991). İlk kez bu ki­ m iş, so nra Kutsal Ru h'la ö z d eşleştirilmiş v e en so nu nd a Tes­
tabın y az arı tarafınd an A v ru p a' nın g ü nd em ine g etirilen b u lis'in ikinci kişisi kılınmıştı. V e usul uy arınca, Lo g o s so nund a
" Unutturulmuş" katliam , A BD ' li Yahu d i eğ itimci So nia Lev itin (İsa o larak) Kilise'y e hasred ilmişti. Giz em li v e/ v ey a sap kın
tarafınd an ro m anlaştırılm ıştır. Bkz : The Cure, N Y. 1999. (H eretical) b iç im lerind e Lo g o s 'v ar o lan' (insanların g ö z lem le­
6) Patricia C ro ne­M ic hael C o o k, y ebileceğ i) ile 'v ar o lan­üstü' (Tanrı) arasınd a nihai d üz enley ici
Hagarism/The Making of the Islatnic W orld, kuv v etin nişanesine ind irg enebilir. Lo g o s­İsa­Kilise v e 'v ar o ­
(Cam brid g e: C am b rid g e Univ ersity Press, 1977). lan­üstü' için bkz . Rud o lf Steiner,
7) 'A p p elantlar' 1600 y ılınd a Ro m a' d a o rtay a çıkan bir g ru p sekü­ Le Christianisme et les Mysteres Antiques,
ler d in g ö rev lisid ir. Bkz . Ed w ard N o rm an, (Cenev re: Ed itio ns A nthro p o so p hiq u es Ro m and es, 1985), ss.
Roman Catholicism in England from the Elizabethan Settlement to the 149­151 v e 154.
Second Vatican Council,
(O xfo rd : O xfo rd Univ ersity Press, 1985), s. 43 v e s. 55.
Üçüncü Bölüm
8) A ug ust M . Kno ll,
Katholische Kirche und seholastisehes Naturrecht, 1) V ikto r Frankl,
(N euw ied : Luc hterhand , 1968), s. 34. The W ill to Meaning, aktaran, M o she Ko hn, 'M an: Partner in Cre­
9) Kno ll, a.g.y., ay nı y erd e. tio n' başlıklı m akalesind e.
10) Dav id E. Jenkins, D u rham Pisko p o su, 2) Bkz . M o she Ko hn' u n m akalesi
God, Politics and Future, 'Shame proves us human, keeps us humble',
(Lo nd ra: SC M Pres Ltd ., 1988), XII­XIII. (The Jerusalem Po st, 14 Ey lül 1991).
11) Jenkins, a.g.y., s. 46. 3) M ay b au m , a.g.y., s. 167.
12) VVatts, 4) Jq hn R. W . Sco tt,
Nature, Man and W oman Basic Christianity,
a.g.y., ss. 161­162. (İng iltere: Inter­V arsity Pres, 1983), s. 92.
Aytunç Altındal 105
104

20) Buckley , a.g.y., s. 27.


5) M ic hael Baig ent, Richard Leig h,
21) N inian Sm art,
Verschluss­Sache Jesus,
The W orld Religions,
(M ünih: D ro em er Knaur, 1991),
(Cam brid g e: Univ ersity Press, 1989), s. 47.
Paulus, rö m esc her A g ent o d er Info rm ant?,
22) Hebblethv v aite, a.g.y., s. 10.
ss. 275­279. Ölü D eniz Yaz m aları' na ilişkin d aha eski bir tartış­
23) Bkz . Ö z ellikle D av id Yallo p ' u n,
ma için bkz . Philip E. Ro ss' u n m akalesi.
In God's Name/An Investigation into the murder of Pope John Paul I,
Overvieıv: Dead Sea Scrolls,
(Co rg i Bo o ks, 1989).
(Scientific A m erican, Kasım 1990).
24) Jo sep h M c D o w ell­Bart Larso n,
Po lem ikler için bkz .
Jesus, A Biblical Defense of his Delty,
Ed m u n VVilson'un
(Califo rnia: C am p u s C ru sad e fo r Christ, 1983), ss. 21­24.
The Dead Sea Scrools 1947­1969,
25) Liber Po ntificalis, a.g.y., s. 2
( N ew Yo rk: O xfo rd Univ ersity Press, 1989), ss. 16.
26) Liber Po ntificalis, a.g.y., s. 4.
6) D av id ­Christie M urray ,
27) Liber Po ntificalis, a.g.y., s. 14.
A Hıstory of Heresy, (O xfo rd : O xfo rd Univ ersity Press, 1989), s.
28) Liber Po ntificalis, a.g.y., s. 74.
16.
29) Frend , a.g.y., s. 596.
7) Fo x, a.g.y., s. 513.
30) Pao lo Pro d i,
8) Frend , a.g.y., s. 102.
The Papal Prince, a.g.y., s. 121.
9) Fo x, a.g.y., s. 419.
31) Lam o nt, a.g.y., s. 18.
10) Russell, a.g.y., ss. 34­35. Luther d ahi, 'Kim se d ü ny anın kansız
32) H .C. Erik M id elfo rt,
y ö netilebileceğ ini sanm asın. Siv il kılıç kızıl v e kanlı o lm alıd ır,'
Insanity and Cııltııre/Understanding Popular Culture,
d em ekten kend ini alam am ıştı.
Stev en L. Kap lan (Yay .)
Bkz . Taw ney , a.g.y., s. 110.
(M o uto n Publishers, 1984), s. 138.
11) Peter Hebblethv v aite,
33) Giles Co nstable,
bı the Vatican,
Renezval and Reform in Religious Life.
(Lo nd ra: Sid g w ick and Jackso n, 1986), s. 53.
Renaissanc e and Renew al in the Tvvelfth C entu ry 'd e,
12) Frend i a.g.y., ss. 573­574.
Benso n L. Ro bert­Co nstable Giles (Yay.),
13) Buckley , a.g.y., ss. 38­39.
(O xfo rd : Clarend o n Press, 1985), s. 47.
14) Buckley , a.g.y., s. 363.
D eutz lu Rup ert için ay rıca bkz. Jean Leclercq'in The Renezval of
15) Buckley , a.g.y., s. 2.
Theology başlıklı m akalesi, a.g.y., ss. 69, 77.
16) Buckley , a.g.y., ay nı y erd e.
34) Bkz . Jo hn A ustin Baker'in m akalesi
17) The Book of Pontiffs,
The Right Time, Fem inine in the Chu rc h'd e,
(Liber Po ntificalis) Çev iren v e ö nsö z : Ray m o nd Dav is (Transla­
Yay ınlay an: M o nic a Furlo ng ,
ted Texts fo r H isto rian/ Latin Series V. Liv erp o o l Univ ersity
(Lo nd ra: SPC K; 1984), ss. 163­177.
Press, 1989), ss. 1­3.
35) D av id Flusser,
18) Stew art Lam o nt,
An Early Jezvish­Christiân Document in the Tiburtine Sybil,
Church and State/Uneasy Alliances,
Pag anism e, Ju d aism e, Christianism e'd e,
(Lo nd ra: The Bo d ley H ead , 1989), s. 71.
a.g.y., ss. 153­183 v e ay rıca
19) Osservatore Romano, İng iliz ce, 29 Ekim 1984, aktarın H ebbletth­
Flusser'in Jesus'u (H am b u rg , Rovvohlt, 1968).
vvaite, a.g.y., s. 54
136 Üç İsa

dizin
36) Kuen, a.g.y., s. 42.
37) W o o d , a.g.y., s. 35.
38) Dew ey , a.g.y., s. 67.
39) Yahv eh (Kyrio s) v e Elo him (Theo s) için bkz. Frend , a.g.y., s. 214.
40) "İbraniler arasınd a her yeni tarihsel felaket, seçilmiş halkın ken­
d ini kaptırıp ko yv erd iği g ünah âlemlerind en ö fkeye kapılan
Yahv eh'in bir cezası o larak g ö rülürd ü... Onların gö zlerini haki­
ki 'Tanrı'ya çev irerek d o ğ ru yo la d ö nd üren tek etken, tarihsel
felaketlerd i." Bkz. M. Eliad e'nin The Myth ofEternal Return'ü,
(Büyük Britanya: A RKA N A , 1989), ss. 102­103.
A yrıca bkz.,
I. Samuel 12:10,15.

A ç
A d cılar, 4 çifte stand artçılık, 49, 82
A p ellantlar, 51
arcarius, 105
D
Deus­A bsco nd itus, 20,
B
d ışsal id d ia, 43
Birleşik A v rup a, 5 Do ğu d esp o tluğu, 17
Bütünsel Gö rev , 35, 37, 38, 40, 51

E
c
eklesio lo ji, 88
Cebrail, 28 El, 16
Circumcellio nlar, 93 esirgeyici, 30
Cizv itler, 51
138 Üç İsa Aytıınç Altındal

F M teleo lo ji, 84 Y
teşuv a, 22
fed eratif birlik, 5 m and atu m d ei, 106 Yahud i­H ıristiy an g eleneğ i, 3
Tev rat, 61
fid eist, 84 militan kilise, 49 y az g ı, 82
theio s aner, 120
y enid en Kato likleştirm e, 6
theo s, 114
G N triad q uid , 108

g erçekçiler, 4 no m enclato r, 105


z
no n sequito r, 54 ü Z eitg eist, 23­24
z eit­o nhe­g eistk, 24
H u nam sanc tum , 105
O
H ag g ad ah, 62, 77
H ıristiy anlık, 2, 5, 25, 30, 32, 40, o to rite (ad em ­i m erkez i), 52
50, 52, 53, 7 8 , 1 0 8 , 1 1 2 , 1 2 7

P
i
Pap alık Dev leti, 124
id eal insan tip i, 39 p ap az aley htarlığ ı, 124
in p rincip o , 67 Praec ep tu m im p ereto ris, 106
insan hakları, 6, 58
iy imserlik, 91
R
relig io crat, 89­92, 103,123­ 124
K
kairo s, 110­111
S
karşıtlık, 25
kateg o rileştirm e, 61 sacerd o talist, 89, 102
Katheno teistler, 12 seküler id d ia, 43, 48­49, 90, 119
kay ırmacılık, 49, 123 so y ağ acı, 31­32, 37
kehanet, 13, 19­20, 26, 29, 32, 52, so y utlanm a, 65, 67, 71
60, 79, 97­ 100,113 sö z el im g e, 124
khro no s, 110, 111 substance p rem iere, 108
kö ktencilik, 6, 38 sürg ün kiliseleri, 5
ky rio s, 114

T
L Tanrı'nın inay eti, 19
laikleştirme, 1 tap ınm a, 18, 22, 34, 101
Liber Po ntificalis, 111 tefsir­i ko nu m , 35, 37
Tek­Tanrıcılık, 13
105
Aytunç Altındal
104

USA
BOST ON COLLEGE Sep tember 24,1992
CH EST N U T HILL, M A SSA C H U SE T T S 02167­ 3006

D EP A RT M EN T O F T H EO L O G Y
( 617) 5 5 2 ­ 3 8 8 0
Dear A ytun,

Thank yo u immensely fo r y o ur bo o k, vvhich d elights me, as


Octo ber 9,1992 vvell as instructing me, as I kno w it w ill go on d o ing. Yo u hav e
a great gift fo r clarity, fo r p resenting vvithout red ucing, and in
Dr. A ytunç A ltınd al
this are give me many fo rmulatio ns to po nd er, in a strange
M o d us Viv end i
Limmatquai 80 w ay, yo ur co ncep tio n o f Jesus as secular Jew remind s me o f
CH­8001 Z ürich Jo hn Michael Cud d ihy 's vvriting abo ut nineteenth century
Sw itzerland Euro p e, in his chap ter o n Freud {The Ordeal of Civility).

Dear A y tun, Yo urs is a bo o k I w ill be pleased to read ö ver and ö ver.

Thanks so much fo r the bo o k, vvhich I have fo und quite (I'm go ing to enclo se, as further ev id ence o f my d evo tio n to
stimulating. I hav e enclo sed a co p y of the M LA style sheet fo r certain kind s o f cultural mixing, a p o em called "Ginza Sam ba",
yo u, but yo ur p ap er is alread y in that fo rm. If yo u w ant vvhich co mes partly o ut o f my exp eriences as a saxo p ho ne
exp and yo ur p ap er at ali o r make any o ther changes, p lease player.)
hav e everything to me by N o v ember 15,1992. The p ap er can
be 10 pages, includ ing fo o tno tes, d o uble­sp aced . I am very pleased to kno w yo u, and ho p e w e can meet
again.
Lo o king forvvard to meeting yo u again, p erhap s in Graz.

Best w ishes,
Sincerely,

Ro bert Pinsky

Do nald J. Dietrich
Chair, Dep artment o f Theo lo gy
142

March 4,1993

O. A ytun A ltind al
M O D US VIVEN DI
8000, Z ürich, Limmatquai 80

Dear A ytun A ltind al,

This is to co nv ey my belated thanks fo r y o ur TH REE


FA CES O F JESUS w hich I read w hile recuperating fro m a her­
nia o p eratio n. I am pleased to repo rt that I have survived bo th
w itho ut ili effect. Serio usly, I w as intrigued by the thesis and
o ften fo und myself smiling at so me of the jabs. Scho larly, but
no t the co nv entio nal style.
W ith best w ishes, sincerely,

Bernard S. Mo rris

You might also like