Professional Documents
Culture Documents
Hayatın Taklidi Dünyanın Derdi Film Çalışmalarında Güncel Yaklaşımlar 1st Edition Nejat Ulusay Full Chapter Download PDF
Hayatın Taklidi Dünyanın Derdi Film Çalışmalarında Güncel Yaklaşımlar 1st Edition Nejat Ulusay Full Chapter Download PDF
https://ebookstep.com/product/baska-bir-dunyadan-sarkilar-sinema-
ve-turkiye-sosyolojisi-1st-edition-nejat-ulusay-umut-tumay-
arslan-ali-karadogan-pembe-behcetogullari/
https://ebookstep.com/product/hayat-populer-kultur-ve-hayat-
mecmuasi-2nd-edition-burcu-sabuncuoglu/
https://ebookstep.com/product/storia-d-italia-in-15-film-3rd-
edition-alberto-crespi/
https://ebookstep.com/product/g-o-d-s-02-spanish-version-1st-
edition-jonathan-hickman/
G O D S 01 Spanish version 1st Edition Jonathan
Hickman
https://ebookstep.com/product/g-o-d-s-01-spanish-version-1st-
edition-jonathan-hickman/
https://ebookstep.com/product/levayih-i-hayat-hayattan-
sahneler-2nd-edition-fatma-aliye/
https://ebookstep.com/product/ciencia-e-ingenieria-de-
materiales-9th-edition-callister-william-d-rethwisch-david-g/
https://ebookstep.com/product/pratique-grammaire-b1-1st-edition-
evelyne-sirejols/
https://ebookstep.com/product/orta-cag-avrupasi-sosyal-kulturel-
ve-ekonomik-hayat-1st-edition-ozlem-genc/
Derleyenler
*dipnot yayınları
Hayabn Taklidi Dünyanın Derdi: Film Çalışmalannda Güncel Yaklaşımlar
©Dipnot Yayınlan, 2022
DipnotYayınlan: 378
ISBN: 97�5-73576-0-1
SertifikaNo: 48147
1. Baskı: 2022/ Ankara
Dipnot Yayınlan
Selanik Cad. No. 82/24 Kızılay/Ankara
Tel: (0312) 4192932/Faks: (0312) 4192532
e-posta:dipnotkitabevi@yahoo. com
www . dipnotkitap. com
NİLGÜN ABİSEL'E ARMAGAN
Derleyen/er
Nejat Ulusay - Umut Tümay Arslan
Ali Karadoğan - Pembe Behçetoğulları
• •
HAYATIN TAKLiDi
•• •
DUNYANIN DERDi
Film Çalışmalarında Güncel Yaklaşımlar
*dipnot yayınları
İÇİNDEKİLER
Sunuş . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7
bir kategori. Bunun bizim için elbette anlaşılır bir yam var. Tür
kiye'de üniversiteler geçtiğimiz on yıllar içinde bu kadar kan kay
bebneseydi, belki üniversite yayıncılığı da işlevsel bir hale gelebi
lirdi. Bu çerçevede, mesleğine yıllarca emek vermiş bir akademis
yene adanmış bu kitapları okura ulaştırabilmek için, yayıncılığa
kaçınılmaz olarak ticari bir perspektiften yaklaşan özel yayıncılara
değil, akademik bir kurumun olanaklarına başvurabilirdik. Bu ne
denle, hacimli bir çalışmanın yayımının riskli bir girişime dönüş
tüğü bir zamanda, Dipnot Yayınları'nın kitabın okurla buluşma
sını sağlayarak, bu projeye verdiği desteğin önemini vurgulamak
gerekiyor.
Değerli çalışmalarıyla kitaplara katkıda bulunan bütün dostla
rımıza, bu iki kitaplı derlemenin yayımı ve basımında emeği ge
Mu r a tha n Mu n g a n
art arda kıtlıktan çıkmış gibi seyrederdik. Aslında bir tür kıtlıktan
çıkmak sayılırdı elbet. Hatta adımız iyice deliye çıkmasın diye bir
gece içinde seyrettiğimiz filmlerin sayısını başkalarına eksik söy
lerdik. Ticari şansı olmadığı düşünülerek ithal edilmemiş, dolayı
sıyla gösterime girmediği için izleme şansımız olmamış eski-yeni
pek çok film sayesinde yeni yönetmenler, yeni oyuncular keşfedi
yor, bilmediğimiz ülke sinemalarıyla tanışıyorduk. Bazılarında
IŞIG INA TAVŞAN O L D U G U M FİLMLER 1 21
hayal kırıklığına uğrasak da çoğunlukla bizim için önemli keşif
lerde bulunuyor, ekran başında kapıldığımız hız yarışında adeta
dünya seyircisiyle aramızdaki mesafeyi kapatmaya çalışıyorduk.
Kendi payıma Oaude Goretta'yı, izlerken adeta çarpıldığım La
Dentelliere (Dantelci Kız, 1977) filmiyle tanımıştım. Nagisha
ÔShima'nın, içerdiği cüretli sevişme sahneleri nedeniyle asla sine
malarda göremeyeceğimizi bildiğim Duyular İmparatorluğu (1976),
Duygu İmparatorluğu (1978), Yasujirô Ozu'nun Tokyo Hikfiyesi
(1953) gibi Uzakdoğu sinemasından örneklerini izleyebilmemizi
de videonun o altın çağına borçluyuz. Hiç unutmam, bir gece Abi
se!'in evinde Akira Kurosawa'nın üç saat süren o görkemli Kage
musha (1980) filmini seyrederek büyülendikten sonra kaseti başa
sarıp tekrar izlemiştim. Türkiye'de gösterime girmeyeceğini bildi
ğimiz Fassbinder'in Jean Genet romanı uyarlaması Querelle (1982)
filmini de video çağının o altın günlerine borçluyuz, Querelle'i yıl
lar sonra Sinema Günleri nedeniyle bu kez Emek Sineması'nın ge
niş perdesinde tekrar seyretmek fırsatı bulmuştuk. Terrence Ma
lick'in Badlands (Kanlı Toprak, 1973) ve Days of Heaven (Cennet
Günleri, 1978), Mike Newell'ın Dance with a Stranger (Bir Yaban
cryla Dans, 1985), Jean Becker'nin L'ete meurtrier (Öldüren Yaz,
1983) filmleriyle Wim Wenders'in, Patricia Highsmith'in Rip
ley'nin Oyunu romanından uyarladığı, Amerikalı yönetmen Nic
holas Ray' in küçük bir rolde göründüğü Der amerikanische Freund
(Amerikalı Arkadaş, 1977) filmi Bahçelievler'deki o evin anıların
dan bende kalanlar arasındadır.
Video öncesi dönemde bir kaynağımız da yabana elçiliklerin
himayesindeki kültür demekleriydi. Gençlik yıllarımda An
kara'da yoğun düzeyde etkinliklere ev sahipliği yapan Fransız,
İtalyan, Alman kültür derneklerinin şehirdeki öneminden bize, si
nema kültürümüze kazandırdıklarından Kullanılmış Biletler adlı
kitabımda yer alan 2005 tarihli "Seyretmenin Hatırası" başlıklı ya
zımda şöyle söz ederim:
22 I H AYATI N TAK L İ D İ D ÜN YA N I N D ER D İ
Tek kelime Fransızca bilmediğim halde, üniversite yıllarımda An
kara, Kızılay' daki Fransız Kültür Derneği' nin film gösterimlerinin
neredeyse hiçbirini kaçırmaz, başta Jean Renoir, Marcel Came,
Jacques Becker filmleri olmak üzere Fransız Sineması'nın klasikle
rini, çok sevdiğim Jeanne Moreau, Simone Signoret, Jean Gabin,
Annie Girardot, Alain Delon, Catherine Deneuve, Lino Ventura
gibi oyuncuların eski yeni bütün filmlerini, bizde gösterime girme
şansı olmayan sıradışı yapımları, ticari sinema dışındaki örnekleri,
çıkış yapan genç Fransız yönetmenlerinin filmlerini izlemeye özen
gösterirdim. Örneğin, o zamanların genç yönetmenleri Bertrand
Blier'nin, Claude Miller'ın ilk filmlerini orada seyrettim. Belçika
asıllı Andre Delvaux gibi bazı yönetmenleri orada keşfettim. Ünlü
İngiliz tiyatro yönetmeni Peter Brook'un Marguerite Duras'ın ro
manından uyarladığı, 1960 yapımı Moderato Cantabile'yi hem
Brook' a, hem Duras' a olan özel ilgimden ötürü ayn bir merakla
orada izledim. Dönemin en önemli tiyatro yönetmenlerinden biri
sayılan, grubu ile yapbğı uzun, zahmetli prova süreçleri ve sert ça
lışma yöntemiyle bir efsaneye dönüşen Arieane Mnouchkine'in o
destansı filmlerini, 1974 yapımı 1789'u ile 1978 yapımı Molerie'ini
orada seyrettim. Andre Delvaux'nun Bray'de Randevu' su (1971) ile
Claude Miller'ın En İyi Yürüme Tarzı (1976) adlı filmini nasıl bir he
yecanla seyrettiğimin anıları hala capcanlı duruyor bende (s. 113).
O yıllarda bir yandan İtalyan Kültür' de İtalyanca kurslarına
kablıyor, demekte gösterilen hemen her filmi hem İtalyancamı
ilerletmeme hem sinema kültürüme katkısı olsun diye seyrediyor
dum. Aynı yazıda şöyle sürdürüyorum:
Kültür derneklerindeki bu çeşit etkinliklerin, o günlerin yoksun or
tamında bir sinema kültürü ve zevki edinmek konusunda nasıl bir
katkı sağladığının bilincinde olmalıyım ki, o sıralar 7 Gün dergi
sinde yayımlanan yazılarımdan biri "Dillinger'ın Ölümü ve Kültür
Dernekleri" başlığını taşır. Başrolünde Michel Piccoli'nin oynadığı,
Marco Ferreri'nin 1969 yapımı olan Dillinger'ın Ölümü filminin İtal
yan Kültür Derneği'ndeki gösteriminden yola çıkarak, o yıllarda
ticari sinema gösterimleri dışındaki filmlerin varlığından haberdar
olabildiğimiz neredeyse tek yer olan elçiliklerin kültür demekle-
IŞI GINA TAVŞAN O L O UG U M F İ LMLER 1 23
rine teşekkür ediyordum. O yılların önemli bir sorunu olarak san
sür engeline takılıp yurdumuzda gösterime giremeyen yasaklı
filmleri seyredebileceğimiz tek yer, gene kültür derneklerinin si
nema salonlanydı. Nitekim sansür engelini aşamamış Fellini'nin
Roma (1972) ve Satyricon (1%9) filmlerinin yanı sıra, Vittorio de
Sica'mn ülkemizde Ayakkabı Boyacılan diye bilinen Sciuscia'sını
(1946), Visconti'nin Postacı Kapıyı İki Kere Çalar uyarlaması olan Os
sessione' sini (1943), İtalyan yeni gerçekçiliğinin klasiği sayılan Ro
berto Rosselini'nin Roma, citta aperta'sını (1945) İtalyan Kültür Der
neği'nin o küçücük salonunda tıkış tepiş seyretmiştik. Belki de yok
sunluğun daha da güzelleştirdiği seyirlerdi onlar. Her seyrin, her
öğrenmenin, her zenginleşmenin bugünlere göre çok daha fazla
özveriyle edinilebildiği, olanakları kıt günlerin gençlik sevinçle
riydi (s. 115).
Yabana film gösteren sinemaları elinde tutan dağıtım şirketle
rinin, çoğu piyasa isteklerine göre yapılmış ticari filmler olmak
üzere çok sayıda Amerikan, az sayıda Avrupa filmini dolaşımda
tuttuğu yıllarda sinema zevkimizi, seyir ölçütlerimizi başta
Hollywod yapımları olmak üzere Bah sineması formatlarına, gra
merine göre biçimlendirilmiş filmler belirliyordu. Dolayısıyla di
ğer ülkelerin sinemasından, deneysel yapımlardan, bağımsız si
nema örneklerinden ve "auteur" yönetmenlerin pek çoğunun
filmlerinden habersizdik. Örneğin, o yıllarda "demir perde" diye
tabir edilen Doğu Avrupa ülkelerinin yanı sıra, Uzak Doğu ya da
Latin Amerika sineması hakkında da pek bilgi sahibi değildik.
Gene o yıllarda sansürün geniş kitlelere ulaşma şansı en yüksek
sanat olan sinema üzerindeki ezici baskısını da hahrda tutmak ge
rekir. Geçtim Anadolu seyircisinden büyük kentlerdeki seyircile
rin bile bu filmleri Sinematek gibi kuruluşların, yabana elçiliklere
bağlı kültür derneklerinin programları ya da bir nedenle yapılan
özel gösterimler dışında izleyebilme şansı yoktu. Bu durum, yazı
nın girişinde yer alan daha çok yeniyetmelik ve gençlik hahrala
Fatih özgüven
Off.
Böyle işte.
Neve s e r K ö k e r