Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 19

HAR-NÂME (Günümüz Türkçesiyle)

HAR-NÂME (Orijinal Metin)


HAR-NÂME (Orijinal Metin)

Bir eşer var idi zâif ü nizâr


Yük elinde katı şikeste vü zâr

Gâh odunda vü gâh suda idi


Dün ü gün kahr ile kısuda idi

Ol kadar çeker idi yükler ağır


Ki teninde tü komamışdı yağır

Nice tü kalmamışdı et ü deri


Yükler altında kana batdı deri

Eydür idi gören bu sûretlu


Tan degül mi yürür sünük çatlu

Dudağı sarkmış u düşmiş enek


Yorılur arkasına konsa sinek

Toğranur idi arpa arpa teni


Gözi görince bir avuç samanı

Kargalar dirneği kulağında


Sinegün seyri gözi yağında
Arkasından alınsa pâlanı
Sanki it artuğıydı kalanı

Birgün ıssı ider himâyet ana


Ya’ni kim gösterür inayet ana

Aldı pâlanını vü saldı ota


Otlayurak biraz yüridi öte

Gördi otlakda yürür öküzler


Odlu gözler ü gerlü göğüzler

Sömürüp eyle yirler otlağı


Ki çekicek kılın tamar yağı

Boynuzı ba’zısınun ay bigi


Kiminün halka halka yay bigi

Böğrişüp çün virürler âvâze


Yankulanurdı tağ ü darvâze

Har-ı miskîn ider iken seyrân


Kaldı görüp sığırları hayrân

Geh yürürler ferâgat ü hoş-dil


Gâh yaylâ vü kışla geh menzil

Ne yular derdi ne gâm-ı pâlân


Ne yük altında haste vü nâlân
Acebe kalur u tefekkür ider
Kendü ahvâlini tasavvur ider

Ki birüz bunlarunla hilkatde


Elde ayakda şekl ü sûretde

Bunlarun başlarına tâc neden


Bize fakr ü ihtiyâc neden

Bizi ger arpa ok u yây itdi


Bunlarun boynuzun kim ay itdi

Didi bu müşkilümi itmez hal


Meger ol bir falân har-i a’kal

Var idi bir eşek firâsetlû


Hem ulu yollu hem kiyâsetlû

Çok geçürmiş zamâneden çağlar


Yükler altında sızırup yağlar

Nûh Peygamber’ün gemisinde ol


Virmiş İblîse kuyruğıyla yol

Dir imiş ben döşedimdüm döşeği


Dirilürken ölüp ’Üzeyr eşeği

Hoş-nefesdür diyü vü ihl ü fasîh


Hürmet eyler imiş humâr-ı Mesîh
Kurd korkar idi kulağından
Arslan ürker idi çomağından

Ol ulu katına bu miskîn har


Vardı yüz sürdi didi iy server

Sen eşekler içinde kâmilsin


Âkıl ü şeyh ü ehl ü fâzılsın

Anda k’ıslâh ide tapun şer ü şûr


Har-î Deccâle diyeler ker ü kûr

Menzil-i mü’minîne rehbersin


Merkeb-i sâlihîne mazharsın

Nesebündür mesel hatîblere


Nefesün hoş gelür edîblere

Sen eşeksin ne şek hakîm-i ecell


Müşkilüm var keremden itgil hall

Bugün otlakda gördüm öküzler


Gerüben yürür idi göğüzler

Her biri semîz ü kuvvetlü


İçi vü taşı yağlu vü etlü

Niçün oldu bulara enzâni


Bize bildür şu tâc-ı sultanî
Yok mıdur gökde bizüm ılduzumuz
K’olmadı yir yüzinde boynuzumuz

Her sığırdan eşek nite ola kem


Çün meseldür ki dir benî âdem

Har eger hâr ü bî-temîz oldı


Çünkü yük tartar ol azîz oldı

Bâr-keşlikde çün bizüz fâik


Boynuza niçün olmaduk lâyık

Böyle virdi cevâb pîr eşek


K’iy bilâ bendine esîr eşek

Bu işün aslına işit illet


Anla aklunda yog ise kıllet

Ki öküzi yaradıcak Hallâk


Sebeb-i rızk kıldı ol Rezzâk

Dün ü gün arpa buğday işlerler


Anı otlayup anı dişlerler

Çün bular oldu ol azîze sebep


Virdi ol izzeti bulara Çalab

Tâc-ı devlet konıldı başlarına


Et ü yağ toldı iç ü taşlarına
Bizüm ulu işimüz odundur
Od uran içümüze o dûndur

Bize çokdur hakîki buyrukda


Nice boynuz kulağ u kuyruk da

Döndi yüz derd ile zaîf eşek


Zâr ü dil-haste vü nahîf eşek

Didi sehl ola bu işün aslı


Çünki şerh oldı bâbı vü faslı

Varayın ben de buğday işleyeyin


Anda yaylayup anda kışlayayın

Nice yiyem odun ile letler


Bulayın buğday ile izzetler

Gezerek gördi bir gögermiş ekin


Sanki dutardı ol ekin ile kîn

Aşk ile değdi girdi işlemeğe


Gâh ayaklayu gâh dişlemeğe

Arpa gördi gögermiş aç eşek


Buldı cân derdine ilâç eşek

Değme kerret ki şevk ile karvar


Toprağın bile götürür harvar
Eyle yidi gök ekini terle
Ki gören dir zihî kara tarla

Yiyürek toydı karnı çağnadı


Yuvalandı vü biraz ağnadı

Başladı ırlayup çağırmağa


Anup ağır yükin ağırmağa

Dimiş ol âdemî ki hoş-demdür


Niam oldukda bî-nagam gamdur

Pes idüp cûş içinde eşvâkı


Rast düzdi nevâ-yı uşşâkı

Çeker âvâze tîz ider perde


Hoş ser-âğaz ider muhayyerde

Nice düzmek ki bozdı âhengi


Perdesin açdı ol cihân nengi

Çıkarur har çün enker-ül esvât


Ekin ıssına arz olur arasât

Ağaç elinde azm-i râh itdi


Tarlasını göricek âh itdi

Dâneden gördi yiri pâk olmış


Gök ekinliği kara hâk olmış
Yüreği sovumadı söğmeg ile
Olımadı eşeği dögmeg ile

Bıçağın çekdi kodı ayruğını


Kesdi kulağını vü kuyruğını

Kaçar eşşek acıyaruk cânı


Dökilüp yaşı yirine kanı

Uğrayu geldi pîr eşek nâgâh


Sordı hâlini kıldı derd ile âh

Yermürü inleyü didi iy pîr


Har-ı rûbâh bigi pür-tevzîr

Bâtıl isteyü haktan ayrıldum


Boynuz umdum kulakdan ayrıldum

Benem ol gâm yükinde har-ı leng


Gussalar balçığında vâlih ü deng

Ne yüküm bir nefes giderici var


Ne biraz çekmeğine yarıcı var

Har gedây-iken arpaya muhtâç


Gözedürem k’urıla başuma tâc

İster iken halâldan rûzî


Varım itdüm haramîler rûzî
Ger tonuzlara olmaya buyruk
Âh gitdi kulağ ile kuyruk

Hükm-i sultâna k’ola pâyende


Çarh çâkerdürür felek bende

Kim ola bâri bir iki eclâf


K’ide tevk-i pâdişâha hilâf

Şâh kahrı ne’ûzü-billâh eger


Çarh baş çekse ide zîr ü zeber

Göklere irdi nâle vü feryâd


Dâd iy pâdişâh-ı âdil dâd

Şeyhî uzatma nâle vü âhun


Nüktedândur bilür şehen-şâhun

Ger inâyetden istesen tevfîr


Kılma devlet duâsını taksîr

Nice kim bu zamâne-i nâ-sâz


Câhile nâz vire ehle niyâz

Ne kadar kim cihân-ı bî-ihlâs


Ârifi hâric ide âmiyi hâs

Ol şehün işi izz ü nâz olsun


Düşmeninün gam ü niyaz olsun
(Vezin: Feilâtün mefâilün feilün)

HAR-NÂME (Günümüz Türkçesiyle)

Zayıf bir eşek vardı


Yük çekmekten anası ağlardı

Bazen odun çeker, bazen su taşırdı


Gece gündüz sıkıntılıydı

O kadar ağır yükler taşıdı ki


Yaralardan tüyü kalmadı

Eti ve derisi de kalmadı


Teri yükler altında kan gibi akıyordu

Onu görenler
Sanki bir iskelet gidiyor diyordu

Dudağı sarkmış, çenesi düşmüştü


Arkasına sinek konsa yoruluyordu

Gözü bir avuç saman görünceye dek


Teni kıyım kıyım doğranırdı

Kargaların derneğini dinler


Sineğin gezip dolaşmasını izlerdi
Sırtında palan alınsa
Geri kalan sanki bir köpekti

Bir gün sahibi onu himaye eder gözetir


Ona iyilik eder

Sırtından palanını alır ve otlamaya salar


Eşek otlayarak ilerler

Otlakta yürüyen öküzleri görür


Gözleri ateşli, göğüsleri gergin ve dolgun

Otlağı sömürüp yerlerdi


Ki kıllarını çekince kanları damlardı

Bazılarının boynuzları ay gibi


Kimisinin de halka halka yay gibi

Böğürdüler mi dağlar
Çın çın öterdi

Miskin eşek gezip dolaşırken


Sığırları görünce şaştı kaldı

İçleri rahat yürüyorlar


Bazen de dinleniyorlardı

Ne yular dertleri vardı ne palan üzüntüsü


Ne de yük altında hasta ve şikayetçiydiler
Eşek bu hali garip buldu çok şaşırdı
Kendi durumunu gözünün önüne getirdi

Dedi ki “Biz bunlarla aynı yaratılıştayız


Elde ayakta şekilde aynıyız

Bunların başına taç giydirilmesi neden


Bize bu ihtiyaç ve yoksulluk neden

Gerçi bizi arpa özlemi ok ve yay haline getirdi


Bunların boynuzunu kim ay etti

Dedi ki “Eşeklerin en akıllısı falancadan


Başkası bu müşkülümü halledemez

Gerçekten de kavrayışlı bir eşek vardı


Hem üst sınıfta hem zekiydi

Yük altında yağları eritip


Çok çağlar görmüş geçirmişti

Nuh’un gemisine girerken


Şeytana kuyruğuyla yol vermişti

Üzeyr’in eşeği öldükten sonra dirilirken


Yatağını ben serdiydim dermiş

Sesi güzeldir, ustadır diye


Mesih’in eşeği ona hürmet edermiş
Kulağından kurtlar korkar
Çomağından arslan ürkerdi

Bizim miskin eşek o ulu eşeğin yanına vardı


Yüz sürdü dedi ki ey yüce kişi

Sen eşekler içinde en olgun eşeksin


Akıllısın şeyhsin ehilsin, fazılsın

Senin bulacağın çözümlerle kötülük ortadan kalkarsa


Deccal eşeğine sağır, kör diyecekler

Sen müminlere yol gösterici menzillerine götürücüsün


Tanrı yolunu tutmuş kişilerin eşeği olma şerefine erdin

Soyun sopun hatiplere konu oldu


Ediblere de nefesin hoş gelir

Kuşku yok sen eşeksin bilgesin büyüksün


Benim bir sorun var kerem eyle bunu hallet

Bugün otlakta öküzler gördüm


Göğüslerini gererek yürüyorlardı

Her biri semiz ve kuvvetli


İçleri dışları yağlı etli

Bize nedenini açıkla. Şu sultanlık tacı


Niçin bunlara layık görüldü
Gökyüzünde bizim yıldızımız yok mu
Yeryüzünde boynuzumuz olmadı

Eşek nasıl sığırdan aşağı olur


Çünkü insanlar şu örneği veriyor

Eşek hakir ve anlayışsız olsa da


Yük taşıdığı için azizdir

Madem yük taşımakta biz onlardan üstünüz


Peki neden biz boynuza layık olmadık

Pir eşek dedi ki


Ey bela bağına tutsak olmuş eşek

Bu işin aslını astarını dinle


Aklında noksanlık yoksa nedenini anla

Yaratan Allah öküzü yaratınca


Öküzleri rızk nedeni kıldı

Öküzler gece gündüz buğday işler


Buğday otlar buğday dişlerler

Aziz buğdaya bu öküzler besep olduğu için


Allah bunlara o yüceliği verdi

Devlet tacı başlarına kondu


İçleri ve dışları yağ ile et ile doldu
Bizim büyük işimiz odundur
İçimize ateş koyan o değersiz nesnedir

Gerçek buyruksa
Boynuz bir yana kulak ve kuyruk bile bize çoktur

Cılız, hasta, dertli eşek


Pir eşeğin yanından dertleri artmış olarak ayrıldı

Kendi kendine bu işin aslı kolaylaştı dedi


Çünkü kitaptaki bölüm açıklandı

Gideyim ben de buğday işleyeyim


O işte yazlayıp kışlayayım

Daha ne kadar odunla dayak yiyeceğim


Öküzler gibi buğdayla uğraşıp yücelikler bulayım

Giderken yeşermiş bir ekin tarlası gördü


Sanki o ekine kin tutardı

Aşkla tarlaya gidip işlemeye başladı


Bazen ayağıyla çiğniyor bazen dişiyle yiyordu

Yeşermiş arpayı gören aç eşek


Can derdine ilaç buldu

Arpayı istekle kavradığı her keresinde


Toprağını da eşek yüküyle götürdü
Ekini öylesine iştahla yedi ki tarla çıplak kaldı
Görenler ne acayip ekilmemiş tarla derdi

Yiye yiye karnı doydu müziğe başladı


Yere yattı yuvarlandı ağnandı

Söyleyip çağırmaya
Ağır yüklerini anarak anırmaya başladı

Bir nüktedan kişi demiş ki


Nimetler ezgisiz olunca gam olur

Sonra içindeki neşesi taşınca


Nevva-yı uşşak makamını tutturdu

Gitgide sesini yükseltti


Muhayyer makamda anırmayı sürdürdü

Cihanın yüz karası sesini öyle yükseltti ki


Nağme düzmek bir yana ahengi bozdu

Eşek seslerin en çirkinini çıkarınca


Ekinli tarlanın sahibi sesini duydu

Eline sopayı aldığı gibi yola çıktı


Tarlasının halini görünce inledi

Gördü ki tarla ekinden temizlenmiş


Yeşil tarla kara toprak olmuş
Küfretmekle yüreği soğumadı
Eşeği döverek kendisini yatıştıramadı

Bıçağını çekip başka yerlerini bıraktı


Ama eşeğin kulağını ve kuyruğunu kesti

Eşek gözyaşı içinde kan dökerek


Canı acıyarak kaçmaya başladı

Yolda aniden karşısına pir eşek çıktı


Ne olduğunu sordu, eşek feryat figan

Yalvarıp inleyerek dedi ki ey pir


Koca tilki gibi kurnaz ve hilekar eşek

Batıl isteyerek haktan ayrıldım


Boynuz umdum kulaktan ayrıldım

Gam yükünü çeken ve tasa balçığına


Şaşkın sersem bir halde saplanan o topal eşek benim

Ne ağır yükü kaldıracak halim var


Ne de taşımama biraz yardım eden var

Arpaya muhtaç yoksul bir eşekken


Başıma taç konmasını beklerdim

Helalinden rızk isterken


Bütün servetimi haramilere kaptırdım
Eğer o domuzlar için buyruk çıkmazsa
Ah, gitti bizim kulak ile kuyruğumuz

Padişahın hükmüne
Felek kuldur köledir

Bir iki baldırı çıplak da kim oluyor ki


Padişahın nişanlı buyruğunun tersine hareket edebilsin

Padişahın öfkesi ki eğer


Felek başkaldırsa onu bile yerle bir eder

Benim inleme ve feryatlarım göklere çıktı


Adalet ey adil padişah adalet

Şeyhi, inilti ve ahını fazla uzatma


Senin şahlar şahı büyük padişahın nüktedandır, bilir

Onun lütuf ve ihsanının artmasını istersen


Devlet için dua etmekte kusur eyleme

Varsın bu uygunsuz, ters işler yapan zaman


Cahile naz, ehil olanlara da niyaz verirse de

Fesat dünya her ne kadar


Bilgiliyi dışarda tutup cahili has dostlar arasına soksa da

O padişahın işi izzet ve naz etmek


Düşmanın işi de gam çekmek ve yalvarmak olsun
—————

You might also like