Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 57

Soru ve Cevaplarla Ara■t■rmac■l■k

Rapor Yazma ve Sunma 1st Edition


Rauf Ar■kan
Visit to download the full and correct content document:
https://ebookstep.com/product/soru-ve-cevaplarla-arastirmacilik-rapor-yazma-ve-sun
ma-1st-edition-rauf-arikan/
More products digital (pdf, epub, mobi) instant
download maybe you interests ...

Anayasa ve Ö■retmenler Yasas■ Soru Bankas■ 2nd Edition


S■nava Haz■rl■k

https://ebookstep.com/product/anayasa-ve-ogretmenler-yasasi-soru-
bankasi-2nd-edition-sinava-hazirlik/

Çocuk ve Ergen Psikanalizi Kuramc■lar ve Kavramlar 1st


Edition Neslihan Zabc■

https://ebookstep.com/product/cocuk-ve-ergen-psikanalizi-
kuramcilar-ve-kavramlar-1st-edition-neslihan-zabci/

■deal ve Gerçek ■dealizmin ve Gerçekçili■in K■sa Tarihi


1st Edition Arthur Schopenhauer

https://ebookstep.com/product/ideal-ve-gercek-idealizmin-ve-
gercekciligin-kisa-tarihi-1st-edition-arthur-schopenhauer/

Ortado■u ve D■■ Politika Arap Ülkeleri ve ■srail 1st


Edition Meliha Benli Altun■■■k

https://ebookstep.com/product/ortadogu-ve-dis-politika-arap-
ulkeleri-ve-israil-1st-edition-meliha-benli-altunisik/
Psikanaliz ve Din Freud Jung ve Din Alg■s■ 6th Edition
Erich Fromm

https://ebookstep.com/product/psikanaliz-ve-din-freud-jung-ve-
din-algisi-6th-edition-erich-fromm/

Fen ve Teknoloji 4 Ö■renci ders ve çal■■ma kitab■ 2 2nd


Edition Coll

https://ebookstep.com/product/fen-ve-teknoloji-4-ogrenci-ders-ve-
calisma-kitabi-2-2nd-edition-coll/

Fen ve Teknoloji 5 Ö■renci ders ve çal■■ma kitab■ 1 2nd


Edition Coll

https://ebookstep.com/product/fen-ve-teknoloji-5-ogrenci-ders-ve-
calisma-kitabi-1-2nd-edition-coll/

Fen ve Teknoloji 4 Ö■renci ders ve çal■■ma kitab■ 1 2nd


Edition Coll

https://ebookstep.com/product/fen-ve-teknoloji-4-ogrenci-ders-ve-
calisma-kitabi-1-2nd-edition-coll/

Psikanaliz Defterleri 4 Çocuk ve Ergen Çal■■malar■


Çocuk ve Ergen Cinselli■i Kolektif

https://ebookstep.com/product/psikanaliz-defterleri-4-cocuk-ve-
ergen-calismalari-cocuk-ve-ergen-cinselligi-kolektif/
Soru ve Cevaplarla
(./)
o
-,
c
<
CD
()
CD
<
QJ
ARA TIR CILI
"O

APO Vı Z A VE
QJ
-,
QJ

)>
::a

SU A
, )>
c.cn
-t
-
::a
:s:
)>
n
-
r-
-

::a
)>
,,
o
::a

N
:s:
)>
<
m
fi)
c:
2
i:
)>

ı:ı
=
o
:n
c
=
=
;s:ı.
c:
.,,

� PROF. DR. RAUF ARIKAN


� .....
2

"

J
Soru ve Cevaplarla
ARAŞTIRMACILIK - RAPOR YAZMA VE
SUNMA

Prof. Dr. Rauf Arıkan


Soru ve Cevaplarla ARAŞTIRMACILIK - RAPOR YAZMA VE SUNMA
Prof. Dr. Rauf Arıkan

Yayın No. '. 3122


Eğitim No. 660
ISBN '. 978-625-406-805-8
E-ISBN '. 978-625-406-806-5
Basım Sayısı 1. Basım, Şubat 2021

© Copyright 2021, NOBEL AKADEMİK YAYINCILIK EGİTİM DANIŞMANLIK TİC. LTD. ŞTİ. SERTİFİKA NO : 40340
Bu baskının bütün haklan Nobe/ Akademik Yaymcılık Eğitim Oamşmanlık Tic. Ltd. Şti.ne aittir. Yayınevinin yazıl! izni olmaksızm, kitabın tümünün veya
bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaffımı ve dağıtımı yapılamaz.

Nobel Yayın Grubu, 1984 yılından itibaren ulusal ve 2017 yılından itibaren ise uluslararası düzeyde düzenli olarak faaliyet yürütmekte ve yayınladığı
kitaplar, ulusal ve uluslararası düzeydIJki yükseköğretim kurumları kataloglarında yer almaktadır.

Genel Yayın Yönetmeni: Nevzat Argun -nargun@nobelyayin.com­


Yayın Koordinatörü G@em Dursun -gulfem@nobelyayin.com-

Redaksiyon Emre Gürbüz -emregurbuz@nobelyayin.com­


Sayfa Tasarım Samet Tekin -samet@nobelyayin.com­
Kapak Tasarım Mehtap Yürümez -mehtap@nobelyayin.com­
Baskı Sorumlusu Yavuz Şahin -yavuz@nobelyayin.com-
Baskı ve Cilt Atalay Konfeksiyon Matbaacılık ve Reklam İnşaat Turizm Otomotiv San. ve Tic. Ltd. Şti. /Sertifika No: 47911
Zübeyde Hanım Mah. Süzgün Cad. No.: 7 Altındağ/Ankara

Kütüphane Bilgi Kartı


Arıkan, Rauf.
Soru ve Cevaplarla ARAŞTIRMACILIK, RAPOR YAZ.MA VE SUNMA/ Rauf Arıkan
1. Basım. V/11 + 194 s. 19,5x27,5 cm. Kaynakça var, dizin yok.
ISBN: 978-625-406-805-8
E-ISBN: 978-625-406-806-5
1. Araşt1rma Tasanmı 2. Veri Toplama ve Analiz Etme 3. Tez ve Makale Yazımı

Genel Dağıtım
ATLAS AKADEMİK eAsıNı vilvıı'.ı DAiliTINı rfc. LTD. şri.
Adres: Bahçekapı mh. 2465 sk. Oto Sanayi Sitesi No:7 Bodrum Kat Şaşmaz-ANKARA - siparis@nobelyayin.com­
Telefon: +90 312 278 50 77 - Faks: O 312 278 21 65
E-Sabş: www.nobelkitap.com - esatis@nobelkitap.com /www.atlaskitap.com · inlo@atlaskitap.com
Dağıbm ve Sabş Noktalan: Ma Basım Dağıtım, Arasta, Arkadaş Kitabevi, D&R Mağazaları, Dost Dağıtım, Ekip Dağıtım, Kida Dağıtım, Kitapsan, Nezih
Kitabevleri, Pandora, Prefix, Remzi Kitabevleri
ÖN SÖZ VE AMAÇ

Elinizdeki bu kitapçık genç araştırmacılara ve öğrencilere yönelik olarak derlenmiş;


araştırma yapma, rapor yazma ve araştırmayı sunma rehberi olarak tasarlanmıştır. Sorular
ve cevaplarla anlatımların açık, kısa ve kolay anlaşılır olması esas alınmıştır. Konuların
teorik kısmı ya da geniş anlatımı başka kaynak kitaplara bırakılmıştır. İ simlerine Kaynak­
ça' da yer veremediklerimiz dahil, fikirlerinden yararlandığımız, alıntılar yaptığımız ya da
esinlendiğimiz tüm araştırmacılara candan müteşekkiriz. Örnek çözümlerde gerçek veriler
kul lanılmış ise kaynağı belirtilmiştir, kaynak belirtilmemiş ise veriler hipotetik demektir.

Bu kitapçıkta bilim ve bilimsel araştırma tanımı ve amaçları, bilimsel araştırma yöntem­


leri, veri bilgisi; veri kaynakları, veri çeşitleri, verilere ilişkin ölçme, ölçek ve güvenirlik so­
runları, anket ve başka yollarla veri toplama, anket formu hazırlama ve örnekleme uygulama­
ları, elde edilen verilerin tabloları, grafikler ve istatistik hesaplamalar yardımıyla analiz
edilmesi, bu analizlerin rapor haline getirilmesi, tez, makale, tebliğ veya başka formatlarda
sunulması, makale yazma ve sunum yapmanın temel esasları, tüm bu işlemlerin bilimsel etik
kurallara göre yapılması ana hatları itibariyle okuyucuya sunulmaktadır. "Bilmek, ölçmek
demektir." özdeyişi gereği, ölçme ve ölçek konusuna bu eserde yeterince yer ayrılmıştır.
Bilimin temeli araştırmadır ve her bilim dalı araştırma ile zenginleşir ve gelişir. Bu kitapçık­
taki anlatımlar genel olarak tüm bilim dalları için geçerli olmakla beraber ele al ınan örnekler
veya çözümler daha çok sosyal bilim dallarından ya da anketle bağlantı lı başlıklar seçilmiş­
tir. Tıp araştırmaları, fizik, kimya veya diğer fen ve teknik alanlardaki araştırmaların da ana
felsefesi ortak olmakla beraber her birinin kendilerine özgü yol ve yordamları vardır.

Bilimin amacı, gerçekleri anlama, açıklama ve sorunlara çözüm geliştirmektir. Bu da


bilmek ve yeni bilgiler üretmekle mümkün olur. Günümüzde bilgi başlıca değer olmuştur.
Üretimin de refahın da temeli bilgidir. Bu nedenle içerisinde yaşadığımız çağa, bilgi çağı
diyoruz. Klasik üretim vasıtaları olarak bi ldiğimiz TAB İ AT, EMEK, SERMA YE ve
GİRİ ŞİMCİ gibi faktörlerin tümüne değer katan tek olgu bilgidir. Kısacası, üretim, bilgi ve
sermaye demektir. Yenilikçi lik de bi lgiye dayandığı için ekonomik büyümenin, geli şme­
nin ve rekabetin temeli de bilgi ve bilgi üretme gücüdür. Bilgi ise bil imsel araştırmalarla
üretilir. Bilgi üretme yanında yeni ürünler ve yeni yöntemler de bil imsel araştırmalar saye­
sinde mümkün olur. Bilginin üretimi kadar paylaşımı da öneml idir. Tezlerin, makalelerin,
tebliğlerin yazılı, sözlü, görsel, online olarak iletilmesi bilginin paylaşımı demektir. Yaşa­
dığımız Covid- 1 9 pandemisi üzerinde Mart-Ağustos 2020 'nin altı aylık döneminde 60 bine
yakın makale yayımlanmıştır. Bilgi üretiminin ve paylaşımının yoğun ve hızlı olması, bilgi
çağının temel özelliklerindendir.

iii
Üniversite eğitiminin de amacı; düşünen, araştıran, çözüm üreten, yeniliklere açık,
bilgili gençlerin yetişmesine ön ayak olmaktır. Ülkemizde 200 adet üniversite, 150 bin
öğretim elemanı ve 8 milyon kadar üniversite öğrencisi ile araştırma yapılmakta ve bilgi
üretilmektedir. Yukarıda değinilenlerin bu bağlamda düşünülmesi ve kullanılması dilekle­
rimizle . . .
Rauf Arıkan
Şubat 2021

iv
. . .

iÇi N DE Ki LER

ÖN SÖZ VE AMAÇ •.•.••....••..•••.••••••.....•••••...••••.••••..........•....•••....••....•..................................................

SORU 1. BİLİM NEDİR? BİLİMİN TANIMI VE BİLİM DALLARI ..•......................................................... 1


SORU 2. BİLİMİN AMACI NEDİR? •.....................................................•..•..••.•........•••...•••..••...•.••......•.•.. 3
SORU 3. BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR NİÇİN YAPILIR? ..............................................................•........... 6
SORU 4. ARAŞTIRMA SÜRECİ NEDİR VE TEZ ÖNERİSİ NASIL HAZIRLANIR? ..................................... 8
SORU 5. ARAŞTIRMALAR NASIL SINIFLANDIRILIR? ......................................................................... 12
SORU 6. ARAŞTIRMA NASIL PLANLANIR? .••....•••..••.•••.••..•...•....•.•.•...••••••••....•.••..••..•••...••.•••..•..•••••..•• 13
SORU 7. ARAŞTIRMA KONUSU NAS I L BELİRLENİR? •..••....•.....•.••....•••••..•...•••••..•...•••...••..•••.....•••.•..•• 14
SORU 8. HANGİ ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ VARDIR? .••.............•.....•••••••......••...••...••.......••..•...•••••..• 16
SORU 9. NİCEL ARAŞTIRMA NEDİR? •••.•..••....••••..•••..•..•••.................................................................. 19
SORU 10. DENEYSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMİ NEDİR? ...................................................................... 20
SORU 11. GÖZLEMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMİ •..••...•....•.....•.•.......................................................... 23
SORU 12. İSTATİSTİKSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMİ .••.......•.................................................................. 25
SORU 13. NİTEL ARAŞTIRMA NEDİR? HANGİ NİTEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ VARDIR? ..••..•••...• 27
SORU 14. PAYDAŞ ANALİZİ .................................................................................•.....•...••...•..••....•.... 30
SORU 15 . TRACER ANALİZİ (İZ SÜRM E) ....................•...........•.....•........••••••....•.....•...•.....•...•.........•... 31
S<>RU 16. SÖYLEM ANALİZİ ....••........•.••.....•....•.....•.............•............................................................ 32
SORU 17. ODAK GRUP ÇALIŞMASI .....•••....•••...••...........•..••.•...•........................................................ 34
SC )RU 18. DERİNLEMESİNE GÖRÜŞME ..................•.........•..•..•••..••••................................................. 35
SORU 19. GÖMÜLÜ TEORY (GROUNDED THEORY) .•.............•......•............................................... 36
'ıC)RU 20. DOKÜMAN (BELGE) İNCELEMESİ ................................................................................•.. 38
'ıC)RU 21. İÇERİK ANALİZİ ...............................................................................................................• 3 9
SC>RU 22. ÖRNEK OLAY YÖNTEMİ (CASE STU DY) ............................................•...........................•.. 40
'iORU 2 3 . VERİ KAYNAKLAR! VE VERİ ÇEŞİTLERİ.. .........................................••.................•.......•.....•. 4 3
'>ORU 24. TÜRKİYE GENELİNDE TOPLANAN VE YAYIMLANAN VERİLER NELERDİR? ..•...•..••.........•• 48
'>C>RU 2 5 . ÖLÇME NE DEMEKTİR? .....................................................•••.••.....•••...••...••...••..••..•...••...••• 51
SORU 2 6. ÖLÇEK NE DEMEKTİR? ................................................••...•.••••••....•.••..••....••..••..••..•...••...••• 5 6
s c>RU 2 7 ÖLÇEK ÇEŞİTLERİ
. ....•.........•••••....••...•••.......•..•...•..•.•.•...•.................................................... 58
'C>RU 28. NOMİNAL ÖLÇEK NE DEMEKTİR? .....•...••..•........•...•.•...•.................................................. 60
'ıC>RU 29. ORDİNAL ÖLÇEK NE DEMEKTİR? .•.....•..........•................................................................. 60
'ıC >RU :JO. İNTERVAL ÖLÇEK NE DEMEKTİR? .•......•.........•................................................................. 61
'ıC >RU 31. RASYO ÖLÇEK NE DEMEKTİR? ..........................................................•.........•...•.....•.....••... 62
'ıl >RU 32 . MUKAYESELİ ÖLÇEK NE DEMEKTİR? ............................................................................... 63
'ıC>RU 33. ÇİFTLİ MUKAYESE ÖLÇEGİ NEDİR? ..............................................................................•.. 64
'ıC>RU 34. RASCH ÖLÇEGİ NEDİR? .....................................................................•................•...•........ 65
'ıC>RU 35. SIRALAMA ÖLÇEGİ NEDİR? ..................................•......•......•••••......••...••...••...•...•..•....•.....•• 65
'ı( >RU 36. SABİT TOPLAM ÖLÇEGİ NEDİR? .................................••...•.•••••.......•...•................•........•... 66
'ıC>RU 37. BOGARDUS ÖLÇEGİ NEDİR? •....••...•.........•....•.......••...•......•.•.•......................................... 67
'ıC>RU 38. THURSTONE ÖLÇEGİ NEDİR? •...••.....•...................................................................•......... 68

v
SORU 39. Q-SORT ÖLÇEGİ N E DİR? •••••••.•..•••...•...•••..••••..••....•••••••••••••••••••••••••••••••.....•••..••••....•••...•••• 69
SORU 40. GUTTMAN ÖLÇEGİ NEDİR? ••••....••...•.•.•••....••.•••••••••••••••••••••••••••••••••..•••...•.•••...•••.....••••••••• 71
SORU 41. OSGOOD BOYUTSAL AYIRMA ÖLÇEGİ NEDİR? ••••••••••••••••••••••••••••...•••.••..••...•••....••••.••••• 72
SORU 42. ENDEKS ÖLÇEKLER NE DEMEKTİR? ..•••.•••••••••••••••••••••••••••••.•.••••...••....•••.••..•••..••••••••••••••••• 73
SORU 43. STRES TESTLERİ NE DEMEKTİR? •...•••••••.•••••........••••........•.••••..•••....••••••••••••••••••••••..•...••...•. 75
SORU 44. McLEANS ENDEKSİ NEDİR? ••••••••••••••••••••..••....••..••••.•..........••...•••.•.••••••••••••••••••.•..••••....••••• 77
SORU 45. MUKAYESELİ OLMAYAN ÖLÇEKLER HANGİLERİDİR? ........••.•••••••••••••••••..•...••....•••......•.••. 78
SORU 46. SÜREKLİ/KESİKSİZ ÖLÇÜMLEME NASIL UYGULANIR? •••••....••.•.••••.•••••••••••••••••..•.•••••..••••• 79
SORU 47. LİKERT ÖLÇEGİ NEDİR? ••••••••.•..•.••...•...•.....•••..•••..••••••••••••••••••••••••••••••••••...•...••....••••....••••• 80
SORU 48. MASLACH TÜKENM İŞLİK ÖLÇEGİ NEDİR? .••..•••...••••.•.••••••••••••••••••••••.•..•..•....••....••••....•••• 84
SORU 49. MEMNUNİYET END E KSLERİ NEDİR? .•...•••....••..••......••••••••••••••••••••••••••••••....•••..•••......••...... 85
SORU 50. İŞ MEMNUNİYET ÖLÇEGİ NEDİR? •••..••.••••....••••••••••••••••••••••••••••..•.••.....•..•..•••...••......••.•••.. 85
SORU 51. YAŞAM MEMNUNİYET ENDEKSİ NEDİR? •••••••••••.•.........•••••....•.•..•.••.....•.•••••••••••••••••••••.•••• 87
SORU 52. SEMANTİK FARKUUK ÖLÇEGİ NEDİR? ••••••••••••••.•........•.••••.•..•••....••.....•..••••••••••••••••••••..... 89
SORU 53. STAPEL ÖLÇEK NEDİR? ...•••••.....•••..•••.•••.••••••••••••••••••••••••...••••..•••.....••...••..••...••....•••.••••••••• 91
SORU 54. SERVQUEL ÖLÇEKLER •••.......••••••••••••..••••.....•••...••...••••••••.......•....••••..••••••••••••••••••..••.....••••• 92
SORU 55. ÖLÇEKLERDE GEÇERLİLİK VE GÜVENİRLİK NE DEMEKTİR? ••........•.••••••••••••••••.••..••.....•••• 93
SORU 56. ANKET NEDİR? •..•••••.•••••...•.••••••....•..............••...•••....••••.••.......•..•••••.•.•••••••...............••.•....•. 98
SORU 57. ARAŞTIRMALARDA ANKETİN YERİ VE ÖNEMİ NEDİR? •.....•..•.••••••••••••.•••........•.....•••....•••• 99
SORU 58. KULLANILAN YÖNTEMLERE GÖRE ANKETLER HANGİLERİDİR? .••....••.............•....••••••••• 103
SORU 59. AMAÇLARINA VEYA KONULARINA GÖRE ANKETLER .........••...•••...••.....•..•••••••••••.•....••... 106
SORU 60. SORULAN SORULARA VE KULLANILAN ARAÇLARA GÖRE ANKETLER ••...•.........•.•.•.••••• 107
SORU 61. ANKET YÖNTEMİNİN OLUMLU YÖNLERİ ••••••••••••••.......•••••...........•......•......•............•.... 108
SORU 62. ANKET YÖNTEMİNİN OLUMSUZ YÖNLERİ.. .......•..........••••....••....••••••••••••••••••••.••...•..••.. 109
SORU 63. ANKETLERİN DAYANDIGI VARSAYIMLAR .........•........•..........•...............•...••.••••••..••......•• 111
SORU 64. ANKET FORMLARININ HAZIRLANMASI .......••...•.....••............•...•••••••••.•.•.•.......•....••......•• 112
SORU 65. ANKETLERİN KAPSAMI VE TASARLANMASl ......•....••..••••.•.....•....•.......•...••...•..........•......•• 115
SORU 66. ANKETLERDE ANLATiM DİLİ VE SÖZCÜKLERİN SEÇİMİ ......................•.........•.....••....... 118
SORU 67. ANKETİN TAMAMLANACAGI SÜRE VE MALİYET .•....••••.••••••••••.•...••....••...•...•...........••..... 118
SORU 68. DÖNÜT ORANI VEYA CEVAP ALAMAMA SORUNU ..•••••••....•..........•........•..................... 119
SORU 69. SORU SAYISININ BELİRLENMESİ.. ..•.••.•••.•.•••..•..............•.•.......•..........................••.••.•••••• 120
SORU 70. SORU SIRASININ BELİRLENMESİ ••••.••.•••...••.....•....•........•.••••....••.•....•....•....•••••••••••••••..•... 121
SORU 71. ANKETLERDE KULLANILAN SORU ÇEŞİTLERİ ................................................•.•••••••••••••• 122
SORU 72. ANKETLERİN SAHADA UYGULANMASI VE MUHTEMEL SORUNLAR ••••••.•...•....•....•••....• 127
SORU 73. ANKET FORMLARININ ÖN TESTİ VE İYİLEŞTİRİLMESİ (PİLOT UYGULAMA) ...•....••......• 129
SORU 74. ÖRNEKLEME NE DEMEKTİR VE HANGİ ÖRNEKLEME YÖNTEMLERİ YARDIR? .......•.....• 132
SORU 75. MAKSATU ÖRNEKLEME H ANGİ DURUMLARDA UYGULANIR? ••••.••••••.••••..............•..... 134
SORU 76. BASİT OLASIUKU ÖRNEKLEME NASIL YAPILIR? ...•••.••.••••.......•.....••....••.•.....•..........••..... 134
SORU 77. TABAKAU ÖRNEKLEME NASIL UYGULANIR? .•...•.••••••••.••.•••...........••....•...•.............•••..... 135
SORU 78. SİSTEMATİK ÖRNEKLEME NASIL UYGULANIR? ••.•..••..........•••....••.......................••......•.. 135
SORU 79. EN UYGUN DENEK SAYISI (ÖRNEK HACMİ) NE KADAR OLMAUDIR? .....•........••....••.... 136
SORU 80. ÖRNEK HACMİ H AZIR TABLODAN NASIL BELİRLENİR? •••......••....••.....•......•••••••••.••••••••• 137
SORU 81. TAM SAYIM NE DEMEKTİR? ..•••••••••••••••.••..•.•.........••.......•••••••....•....••.........•...••...••.•.•.••••• 139
SORU 82. VERİ ANALİZİ NE DEMEKTİR VE NASIL YAPIUR? ....••...........••...•••....••........•..••..•.•.•.••••••• 139
SORU 83. BASİT TABLOLAR ............................................................................................................ 140

vi
SORU 84. ÇAPRAZ TABLOLAR •••••••••••••••••••.•••••••••••.•••..•••••••••.•••.••••••.•••.••••.•...•......•...•••...••••.•...•••••.. 141
SORU 85. FREKANS TABLOLAR! / FREKANS TABLOLARIYLA ANALİZ ••••••••••.•••••••••.•••..•.••.••••••••.••••• 142
SORU 86. RAPORLARDA GRAFİK KULLANIMl ••••••••••••••••••••••••••••.••••••••••••••••••••••••••••.•••••.•••••••.•••••..• 143
SORU 87. BETİMSEL ANALİZLERİ ÖRNEKLERLE AÇIKLAYINIZ ••..••••.•...•••••••....•...•••...••..•••..••.•••••...• 145
SORU 88. NEDENSELLİK ANALİZLERİNİ AÇIKLAYINIZ •....••••.••••.••••.••••••••••••....•...••...•••..•••..•..••..•..•• 146
SORU 89. ANKET VERİLERİNİN ANALİZİNDE YARARLANILAN BAŞLICA İSTATİSTİKSEL TESTLER .153
SORU 90. UYGULANAN ANKET YÖNTEMİNDEN KAYNAKLANAN SORUNLAR ..••...••••..•••..•..•••••..• 155
SORU 91. ANKETLERDE HATA KAYNAKLAR! VE HATALAR! AZALTMA YOLLARl... ••...••...•...••.••••...• 157
SORU 92. ARAŞTIRMALARDA EKSİK VERİLER VE ALINABİLECEK ÖNLEMLER •••••••••••••••••••••••••••••••• 159
SORU 93. ARAŞTIRMA RAPORUNUN YAZILMASI •••••••••.•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••.•••••••• 160
SORU 94. RAPORDA SAYFA DÜZENİ ••••••••••••••••••••••••••••.•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••• 161
SORU 95. KAYNAK GÖSTERMEK NE DEMEKTİR? •••••••.•••••••••••••••..••••••••.•••••••••.•..••..•..•......•••.....•••... 169
SORU 96. APA SİSTEMİNE GÖRE KAYNAKÇA ÖRNEKLERİ ••...•••....•...........•..•...•....••....•...••..•...••.••.. 170
SORU 97. BİR RAPORUN KAYNAKÇA AÇISINDAN İRDELENMESİ .••............•••..••...••....••...•...•..•••••.. 172
SORU 98. BİLİMSEL RAPORDA KAYNAK GÖSTERİLMEZSE NE OLUR? •••.......•...••...••...••...•...•....••.. 173
SORU 99. KAÇ ÇEŞİT BİLİMSEL ARAŞTIRMA RAPORU VARDIR? .•...•••••..•......••..•••...••...•....•..•......•.. 174
SORU 100. ÖZETTE NE YAZILMALIDIR? ...•••...••.......•........••..•....•••....•.•••••.•........•....••....•...•...•........ 174
SORU 101. BİR ARAŞTIRMA RAPORUNUN VEYA TEZİN OLUMLU VE OLUMSUZLUKLAR! ••.•••.••• 175
SORU 102. ARAŞTIRMANIN SUNUMU VE SAVUNULMASI •..••••....•..........••...........•........•...•..•......•. 176
SORU 103. BAŞARILI BİR SUNUMUN KOŞULLAR! NELERDİR? ...••..........•••..........••...••...•...•..••.....•• 177
SORU 104. BİLİMSEL MAKALE NEDİR VE NASIL YAZILIR? •.•...•.....•..........•••.....•....••...••...•...•.........•• 178
SORU 105. BİLİMSEL ARAŞTIRMALARIN İRDELENMESİ .•.....•......•.........•.•••...............•...••...•..••.....•• 180
SORU 106. BİLİMSEL ETİK ......•.........••........•....................•..•........•............•....................................• 183
KAYNAKÇA ..•....•.......••....•....•....•••..•.•..•.••.•.•••••.•.•.•••••••••••.••••••••••••••••••••..••••••.•••...••..•••.....•..•••.....•••... 185
EK: ARAŞTIRMACILIK VE RAPOR YAZMAYA İLİŞKİN SORU ÖRNEKLERİ........................................ 187

vii
SO R U 1.
B İ Lİ M N E D İ R? B İ LİMİ N TAN IMI VE
. .

B I LIM DALLARI

Bilim; evreni anlamaya, olay ları v e olguları açıklamaya yönelik gayretlere v e bunların
sonucunda oluşan birikime verilen addır. Şimdiye kadar bildiklerimizin tümü bilimdir.
Ancak bilgi veya malumat, bilim demek değildir. Bilgi, bilimsel araştırmalar sonucunda
üretilir. Bilimin temeli akılcılıktır yani akıl yürütmek ve aklı kullanmaktır. Bilim, gözlem
ve deneylerden elde ettiği verileri akıl süzgecinden geçirerek eşyayı ve olayları anlamaya,
açıklamaya ve sonuçlar çıkarmaya çalışır. Böylece genel doğruları ya da bilimsel yasaları
ortaya koyar. Bu amaçla kul landığı yönteme Bİ LİMSEL Y ÖNTEM adı verilir. Eğer bir
araştırmada gerekli ve yeterli verileri elde edilmişse, bu veriler uygun şekilde analiz edil­
mişse, bu analizlerden mümkün olan çıkarımlar yapılıp hipotezler oluşturulmuşsa ve bu
hipotezler yeni verilerle test edilmişse bilimsel yöntem uygulanmış demektir.
Olup biteni anlamada FELSEFE, D İN ve SANAT da başvurulan yollardan olabilir.
Ancak bu alanlarda olay ve olguları ele alma, sebep ve sonuç ilişkilerini kurma ve değer­
lendirme yöntemi ağırlıklı olarak kullanılmadığı için müspet bilimin dışında kalmaktadır.
Bilim ve felsefe yakından ilişki lidir fakat aynı değildir. Bilim, evrende olup biten olayları
ve olguları ele alır. Deney ve gözlem bilimin kullandığı başlıca yöntemdir. Felsefe ise var­
lığa ilişkin değerlerle, anlamlarla hatta Dünya ötesi metafizik kavramlarla uğraşır. Bilimin
ürettiği bilgilerle insanı, doğayı, Dünya'yı, kısacası tüm evreni tutarlı bir bütünlük hiilinde
yansıtır. Bu nedenle felsefecilerin çoğu Doğu 'da da Batı ' da da tanınmış bilim adamlarıdır.
Sokrates, Aristo, İbni Haldun, İbni Sina, Sartre, Einstein, Hawkins ve daha başkaları felsefi
yönü ağır basan bilim adamlarıdır. Fakat felsefenin de dinin de sanatın da kendine özgü
doğruları, kendi gerçekleri ve kendi değerleri bulunmaktadır. Bunlar da gerek insanları
gerekse toplumları yakından ilgilendirmektedir. İnsanlar etrafındaki nesnelere farklı türden
ilgi ve tepki duyarlar. Onları bilmek, tanımak ve kullanmak suretiyle yarar sağlarlar. Nes­
nelerin anlamı, amacı ve ahlakil iği açısından ele alırsak felsefeyi kullanmış oluruz. Duygu,
heyecan, his, zevk açısından nesnelere yaklaşıyor ve bu duygular oluşturuyorsa estetik
denilen disiplinle karşı karşıyayız demektir. Çünkü estetik, nesnelerin bizde uyandırdıkları
etki bakımından incelenmesidir. İşte, sanat eseri denilen şey de nesnelerin insanlarda este­
tik tepkiler doğurmasıdır (Arslan vd., 2002: 1 2). Kısacası, olgulara ve nesnelere insanlar
farklı açılardan yaklaşmakta ve farklı yorumlara ulaşmaktadır. Zaten bilgi, nesne ile özne
arasındaki ilişki ve yapılan çıkarımdır. Burada bizim yaptığımız açıklamalar, pozitif bilim­
ler ya da müspet bilimler alanı ile ilgilidir.
Soru ve Cevaplarla ARAŞTI RMACI L I K - RAPOR YAZMA VE SU NMA

Bilimin tarihi, yazının icadı ile beraber başlar denilebilir. Bilimde, bilimsellik denilen
olgulara dayalı olarak doğrulama (ispat etme) esas olduğu gibi yanlışlanabilirlik de önem­
l idir. Bilimde her şeyin her zaman tam doğru olması söz konusu değildir. Her şeyin zaman­
la değişmesi, gelişmesi, i spatlanabildiği gibi yanlışlanabi lmesi de söz konusıdur. B i limsel­
lik bu yönüyle yöntem demektir; akılcıdır, akıl ve mantığa dayanır (Yıldırım, 2012).

Tablo 1 . B i l i m l e İ lgi l i Çerçeve Açı klamalar


BiLiM NE BiLiMiN
BİLİM NEDİR? BİLİMİN AMACI? BİLİM DALLAR! ?
DEGİLDİR? YÖNTEMİ?

•Evreni an la-
*Di n d eğildir. *Temel b i l .
ma çabaları
*Falcı l ı k deği l d i r. *Mühendislik ve
*Tü m bildikle- *Evreni anlama *Deney
*Kesin deği ldir. teknoloji
ri mizin topla m ı *Evre n i açıklama *Gözlem
*Za manla değişir *Sağl ı k bil.
*Doğrul uğu *Öngörüde *Akıl ve
ve gelişir. *Tarım bil.
kabul ed i l m iş bulunma mantık
*Sanattan *Sosyal bil.
bi lgi lerden
farklıdır. *Beşeri bil.
oluşur.

2
Soru ve Cevaplarla ARAŞTIRMACI L I K - RAPOR YAZ.MA VE SUNMA

S O R U 2.
Bİ Lİ M İ N AMACI N E D İ R?

Bilimin amacı evreni anlamak ve açıklamaktır. Yaşadığımız dünya, onu çevreleyen


uzay ve diğer gezegenler dahi l tüm varlıkları, canlı ve cansızları, eşyayı, olay ve olguları
bilmek, tanımlamak, anlamak, sebep sonuç i lişkileriyle ortaya koymak bilimin amaçları
arasındadır. Anlama ve açıklama işlevleri yanında, ön görülerde ve tahminlerde bulunmak
da bilimin amaçları arasında sayılabilir. Aslında bilim, mevcut bilgiler arsında tutarl ı bağ­
lantılar kurabilmektir (Duralı, 2009 : 4 1 -43).
Bu amaçları gerçekleştirmek üzere birçok bilim dalı oluşmuştur ve zaman içerisinde
bilim gelişmekte ve yeni bilim dalları ortaya çıkmaktadır. Bilim dalları çok farklı şekiller­
de gruplandırılabilmektedir. Ancak, en genel anlamda sınıflama olarak UNESCO' nun yap­
tığı aşağıdaki sınıflamayı verebiliriz:

Tablo 2. UN ESCO'ya Göre B i l i m Dalları


BEŞERi B İ L İ M L E R
Güzel sanatlar, edebiyat, d i l ler, arkeoloji vb.
SOSYAL B İ L İ M L E R
Psi koloji, sosyoloji, ekonomi, eğiti m, h u kuk, siyaset, ta rih vb.
SAG L I K B İ LİMLERİ
Tıp, dişçi l i k, eczacı l ı k, halk sağlığı vb.
TARIM B İ LİMLERİ
Zi raat, hayvancı l ı k, ba l ı kçı l ı k, ormancı l ı k, veteri nerl i k
M Ü H E N D İ S L İ K v e TEKNOLOJİ
İnşaat, makine, m i marl ı k, elektrik, madenci l i k vb.
DOGAL (TEM EL) B İ LİMLER
Matematik, fiz i k, ki mya, biyoloji, jeoloj i , astronom i vb.

Çeşitli bilim dalları ayırımı üç temel nedene dayanmaktadır:


a. Uğraşı alanları birbirinden farklıdır. Fizik, matematik, tarih, ekonomi vb. farklı
alanlara hitap eder. Her bilim dal ının kendi uğraşı alanı vardır.
b. Her alanın kendine özgü bilimsel yöntemleri vardır. Fen bilimlerinde daha çok de­
ney ve gözlem yöntemi, sosyal bilimlerde nitel yöntemler kullanılır.
c. Her bilim dal ının geliştirmiş olduğu kendine özgü bil imsel kuralları veya yasaları
vardır.
20 1 7 yılı başında, Yüksek Ö ğretim Kurumuna (Y Ö K) göre doçentlik sınavlarında esas
alınan 1 2 temel dal mevcut olup bu temel dallar altında yer alan doçentlik bilim dalları
sayısı ise sanat dal ları da dahil olmak üzere 935 kadardır. Y Ö K ' e göre 1 2 adet olan temel
dalın adları Tablo 3 'te verilmiştir:

3
Soru ve Cevaplarla ARAŞTIRMACI L I K - RAPOR YAZMA VE SU NMA

Tablo 3. YÖK'e Göre Doçentli k İçin Temel Dallar


SIRA
DOÇENTLİK İÇİN TEMEL DALIN ADI
NO

1. Eğiti m B i l i m leri
2. Fen B i l i m leri ve Matemati k
3. F i loloj i
4. Güzel Sanatlar
5. Hukuk
6. İlah iyat
7 Mi marlık, Tasarım
8. Mühendislik v e Planlama
9. Sağl ı k B i l i m leri
1 0. Sosyal, Beşeri ve İdari B i l i m ler
1 1. Zi raat, Orman ve Su Ü rün leri
1 2. Spor B i l i m leri

Bilim, bilimsel araştırmalarla zenginleşir. Tarihi süreç içerisinde toplumların bilime


bakış açı ları, ülkede bilimsel ekosistemin oluşması ve köklü bil imsel kuruluşların yaygın
olması ve bunların her açıdan teşvik görmesi bilimin gelişmesinde önemlidir. Fen ve sos­
yal bilimler tüm örgütleriyle bir araştırma ortamı oluştururlar ve birçok paydaşları vardır.
TÜB İ TAK' tan alınan aşağıdaki şema, böyle bir ortamı yansıtmaktadır.

Türkiye Araştırma Alanı


(TARAL)

ilkeler
Hedefler
TARAL
Ortak Amaçlar
Araalı!jıyla
Ulusal Öncelikler Ulaşılacak Amaçlar

Şekil 1 . Tü rkiye Araştırma Alanı ve B i l i msel Orta m ı ( B i l i msel Ekosistem)

4
Soru ve Cevaplarla ARAŞTI RMAC I L I K - RAPOR YAZMA VE SU NMA

Herhangi bir ülkenin bilim ve teknoloji alanındaki durumunu ve diğer ülkelerle muka­
yese edilmesine olanak veren ölçütlere AR-GE göstergeleri adı verilmektedir. Türkiye için
bu göstergelerden bazılarının son yıllardaki durumları AB ve ABD ile mukayeseli olarak
Tablo 4 'te yer almaktadır. Hiilen AR-GE harcamalarının milli gelire oranının % 1 ' in altında
olması, bilimsel yayın sayısı ile atıf sayısı ve atıf katsayısının düşük olması dikkati çek­
mektedir. Tam zamanlı AR-G E personelinin 64 bin kadar olması bu göstergelerin en dik­
kati çeken yönüdür.

Tablo 4. AR-GE Göstergeleri (2010)


GOSTERGENIN ADI TÜRKiYE AB ABD
AR-GE
harcamalarının 0,84 2,00 2,91
GSYH'ye oranı(%)
Tam zamanlı
eş değeri
64340 1564631 1412639
AR-GE personeli
sayısı
Patent başvuru sayısı
3250 84953 241977
(PCT kapsamında)
İhracatta yüksek
leknoloji ürünleri 2,00 14,81 20,00
p<1yı(%)
llilimsel yayın sayısı
22037 432089 341038
(' )
Atıf sayısı (*) 5049 243414 242316
Alı( etki endeksi (**) 0,23 0,56 0,71
Dünya sırası (*) 47 21 10

ı •) :.!009 verileri. ( **) lmpact factor olarak bilinir ve atıf sayısının yayın sayısına bölünmesidir.

l\ııyıııık: ULAKBİM, Türkiye Bilimsel Yayın Gösıergeleri, 2012 ve Thoınson's Web ofScience.

- .JE!I;:- --------
_:-_- -----

-
- --
-- --

---�-·.,;....J�-
,,. �-· �
TÜRKIYE'NIN KÜLTÜREL HAFIZASI:
Milli KÜTÜPHANE
RESİM: YAZILI KAYNAKLAR/LİTE RATÜR

5
Soru ve Cevaplarla ARAŞTIRMAC I L I K - RAPOR YAZ.MA VE SU NMA

SO R U 3 .
. .

Bi LiMS E L ARAŞTI RMALAR


N İÇİ N YAPI LI R?

Çeşitli bilim dallarında yapı lan araştırmaların amaçlarını genel olarak aşağıdakilerden
biri veya birkaçı olduğunu belirtebiliriz:

• Yeni bilgi üretmek: İnsan, madde, eşya, olay ve olguları tanımlamak.


• Sorun çözmek: Her alanda karşılaşılan sorunlara çözüm üretmek.
• Yeni ürün geliştirmek: Firmalar bunu AR-GE birimleri yardımıyla yapar.
• Yeni yöntemler geliştirmek: Teknik, ekonomik, sosyal, örgütsel, yönetsel ve süreç
anlamında yeni uygulamalar bulmak ve olanları geliştirmek.
• Bilime katkıda bulunmak: Yeni kavramlar ve yeni yaklaşımlarla/teorilerle bilimin
çıtasını yükseltmek.
• Böylelikle insanlığın ve toplumun maddi refahına ve mutluluğuna yol açmak.
Araştı rmacılık çok yönlü önemli bir konudur: Eğitimle, mali olanaklarla, ülken in bi­
lim ve teknoloj i alt yapısıyla, toplumsal destekle ve ülkenin gelişmişlik derecesiyle yakın­
dan ilgi lidir. Bu ortama "bilimsel ekosistem" demek yerinde olur. Her ülke bilim ve tek­
noloj ide ilerleme ve öne geçme çabası içerisindedir. Bilimin gelişmesi ise bilimsel araştı r­
malar sayesinde mümkün olur. Araştı rmayı tasarlamak, gerekli verileri toplayıp bunları
analiz etmek, raporlaştırmak ve sunmak şeklindeki araştırma süreci özel bilgi, gayret ve iş
birliği gerektirir. Bunları yaparken araştırmanın tutarlı olması, bilimsel normlara ve etik
kurallara uyması beklenir. Araştırmanın amacı, yöntemi ve bulguları arasında bir bütünlük
ve uyum varsa o araştırma tutarlı demektir. Bilimsel kriterlere uymayan araştırmaların öz­
günlüğü ve değeri kuşkuyla karşı lanır. Özgün, bilimsel değeri yüksek ve her açıdan yararlı
ve katkı sağlayan bir araştırma yapmış olmak ideal olan durumdur.
Bilimsel araştırmalar birçok nedenlerle öne msenmektedir. En başta, üniversitelerde bi­
limsel araştırma eğitimi verilmektedir. Bu eğitimin çıktılarının, bilim ve teknoloj i üretimi­
ne katkı yapması ve ülkenin geleceğini olumlu etkilemesi beklenmektedir. Zira ün iversite­
lerin araştırma, eğitim ve çevreyle iletişim gibi üç temel görevi vardır. Üniversite, araştır­
mayla elde ettiği gerçekleri öğrencilere aktarır, bunları ayrıca çevrenin yararına sunar.
Ü niversitelerin yanında diğer kamu ve özel sektör kuruluşlarında da akademik, teknik ve
ticari kapsamda bilimsel araştırmalar yapılmaktadır. Bil im, bilimsel araştırmalara dayanır
ve araştırmalarla zenginleşir. Bilimin amacı; evreni anlamak, açıklamak ve öngörülerde
bulunmak gibi üç kademeden oluşmaktadır. Çevremizde olup bitenleri bilim sayesinde
daha iyi anlarız. Günümüzde her toplum, bilim ve teknoloj iye büyük önem vermekte ve

6
Soru ve Cevaplarla ARAŞTI RMAC I L I K - RAPOR YAZ_MA VE SU NMA

adeta bir yarış içerisinde bulunmaktadır. Çünkü bilim ve teknoloj i sayesinde üretim ve
verim artmakta, gelirler yükselmekte, böylece toplumsal refaha ulaşılmaktadır. Bu yönüyle
bilim ve teknoloji, çağdaş gelişmeleri yönlendiren ve şekillendiren en önemli faktör duru­
mundadır. Yüksek teknoloj inin yol açtığı ekonomik, siyasi ve askeri kapasite nedeniyle
ülkenin itibar ve prestij i yükselmektedir. Dolayısıyla bilim ve teknoloj i düzeyinin yüksek
olması, ülkenin uluslar arenasında öncülük ve önderlik kazanmasına sebep olmaktadır. Bu
durumdaki ülkelerin Araştırma-Geliştirme (AR-GE) göstergeleri bakımından da iyi du­
rumda olmaları doğaldır. Her yıl bilimsel araştırmalara ayrılan bütçe, bilim adamı sayısı,
buluş ve patent sayısı, bilimsel yayın sayısı, bilimin kurumsallaşmış olması, toplumsal ve
kültürel yapının bilimsel gelişmeye uygun ve olumlu olması en önemli gösterge unsurları­
dır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ülkemizde 2020 yılında 8 milyon
kadar her düzeyde üniversite öğrencisi, 500 bin lisansüstü öğrenci mevcut olup her yıl ta­
mamlanan master ve doktora tezi toplam sayısı da 50 bine yaklaşıyor (www.tuik.gov.tr).
Zamanımızda insan hakları, demokrasi, azınlıklar, işsizlik, yoksul luk, kadın ve çocuk hak­
ları, terörizm, göçler vb. konuların önem ve güncellik kazanması nedeniyle ulusal ve ulus­
lararası sosyal araştırmalar da en az fen ve mühendislik araştırmaları kadar güncellik ve
yaygınlık kazanmıştır.

TABLO 5: YILLARA GÖRE YÜKSEK LiSANS VE DOKTORA TEZ SAYILARI

Yıllar Yüksek Lisans Tezi Doktora Tezi Toplam

1990 3131 876 4007


2000 6492 1938 8430
2010 19763 4663 24426
2018 29515 7138 36653
(Bu tablo http://wwv.'.anayasa.gen.tr/degersizlesnıe.htııı'ııin parçasıdır).

7
Soru ve Cevaplarla ARAŞTI RMACILIK - RAPOR YAZMA VE SU NMA

SO R U 4.
.. . .

ARAŞTI RMA SU RECi N E D i R VE


.. . .

TEZ ON E RISI NASI L H AZI RLAN I R?

Bir araştırmanın başlangıcından itibaren izlenen aşamaların tümü araştırma sürecidir.


Bu sürecin her adımı önceden planlanmalıdır. Birbirini izleyen aşamaların dikkatlice tasar­
lanması ve uygulanması gerekir. Araştırma proj esini hazırlamak, araştırmada yapılacak
işlemlerin önceden planlanması demektir. Araştırmanın konusu, amacı ve önemi belirtile­
rek böyle bir çalışmanın hangi yöntemle, nerede, nasıl, ne zaman, hangi personelle, hangi
araç gereç ve imkanlarla yapılacağı tasarlanır. Bu aynı zamanda bir öneri ve taslak olduğu
için sorumlu olan danışman kişinin veya ilgili kurumun oluru ve desteğini de elde etmeye
yöneliktir. Seçilen araştırma konusunun uygun olduğu, belirlenen amaç ve yöntemim tutar­
lı olduğu, eldeki olanaklarla bu araştırmanın tamamlanabileceği ve beklenen yararı sağla­
yabi leceğini onaylatmak, öneri hazırlamanın temel amacıdır.
Belirlenen amaca yönelik olarak ve bil imsel yöntemler kullanarak yapılan çalışma ve
incelemeler bilimsel araştırmalardır. Bilimsel araştırma bir süreçtir ve birbirini izleyen
aşamaların tamamlanmasıyla gerçekleştirilir. Her bilim dalının kendine özgü yöntemleri
vardır. Fen bilimlerinde, sosyoloj ide, ekonomide veya eğitim alanlarında farklı yöntemler­
den yararlanılır. Ancak hangi bilim dalı olursa olsun, bilimsel yöntemin aşağıda sıralanan
dört aşaması her zaman vardır:
Bilimsel Yöntemin Dört Aşaması
1 . Verileri elde etme (kanıt toplama).
2. Verileri sınıflama, gruplama ve analiz etme.
3. Analizlerden bir çıkarım yapma veya bir hipotez oluşturma.
4. H ipotezi yeni verilerle veya başkalarının araştırmalarıyla doğrulama.
Olayları ve olguları betimlemek, sorunlara çözüm arayıp bulmak, yenilikler ortaya
koymak bilimsel araştırmaların amaçları arasındadır. Önceki araştırmaları tamamlamak ama­
cıyla araştırma yapıldığı gibi (tamamlayıcı araştırmalar), firmalar bünyesinde de yeni ürünler
geliştirmek amacıyla AR-GE araştırmaları yapılmaktadır. Aslında, genel anlamda bilimin
amacı; ANLAMAK, AÇIKLAMAK ve ÖNG ÖRÜDE BU LUNMAK gibi basamaklardan
oluşmaktadır: Ö nce meselenin ne olduğunu anlamaya ve betimlemeye çalışırız. Sonra, ni­
çin böyle olduğunu, aradaki bağlantıları ya da sebep sonuç ilişkilerini ölçeriz. Sonra, ileri­
ye dönük tahminlerde bulunmaya, aynı şeylerin tekrar etme durumunu veya tekrar etme
zamanını ortaya koymaya çalışırız. Uygulamalı bilimler alanında olduğu gibi bilimsel bul­
guları teknoloj i sayesinde UYGULAMA alanına koyarız.

8
Soru ve Cevaplarla ARAŞTI RMAC I L I K - RAPOR YAZMA VE SU NMA

Bu amaçlar doğrultusunda sosyal, kültürel, ekonomik, sağlık, teknik vb. alanlarda


araştırmalar sürdürülür. Bilim, bilimsel araştırmalar sayesinde zenginleşir. Bilimde ve bi­
l imsel araştırmalarda ön sıralarda yer almak gerek kurumlar için gerekse ülkeler için zen­
ginlik, refah ve prestij demektir. Bu nedenle ülkeler bilimde ve teknoloj ide yoğun bir reka­
bet içerisindelerdir.
Hangi bilim dalı olursa olsun, araştırmalarda izlenmesi gereken bir süreç vardır. Bü­
yük çaplı kurumsal düzeydeki araştırmalar ile bireysel araştırmalar arasında küçük farklı­
lıklar olsa bile süreç her araştırma türünde birbirine benzemektedir. Bu süreç, araştırma
tasarımı yapmak ve araştırma modelini belirlemek işlevi ile karşı karşıyadır.
ARAŞTIRMA TASARIM!: Araştırmanın amacı doğrultusunda genel çerçevesinin çi­
zilmesi, araştırma modelinin ve atılacak adımların belirlenmesi demektir.
ARAŞTIRMA MODELİ : Araştırmanın genel karakterini ve derinliğini yansıtır.
Amaçlanan hedefe erişmek için veya sorunu çözmek için ihtiyaç duyulan bilgilerin neler
olduğunu ve nasıl elde edileceğini ortaya koyar. Basit keşifse! araştırma mı, betimsel mi
yoksa daha detaylı, sebep-sonuç analizlerine dayalı çıkarımsal bir araştırma mı yapılacağı
kararlaştırılır. Bu bağlamda literatürde daha çok üç model üzerinde durulmaktadır: Keşif­
se!, betimsel ve nedensel model ler.
KEŞİ FSEL ARAŞTIRMA: Bakış açısı edinmeye ve anlamaya yönelik başlangıç araş­
tırmasıdır. Toplanan bilgiler daha basit, bağlantısız ve yapılandırılmamıştır. Örnek hacmi
küçüktür ve kümeyi temsil edici değildir. Kalitatif nitelikte olup sonuçları yüzeyseldir ve
daha i leri araştırmalara yönlendirici niteliktedir. Burada "NE? Kİ M? N EREDE?" gibi so­
ruların yanıtları ortaya konulmaya çalışıl ır.
BETİMSEL ARAŞTIRMA: Olayı ve durumu tanımlamay ı ve tasvir etmeyi amaçla­
yan araştırmalardır. H ipotezlerin oluşturulmasına yardımcı olur. Anketler, paneller, göz­
lemler vb. yollarla veya yayınlanmış ikinci el verilerin kantitatif analizleri yapılır. Betimsel
araştırmalar bir tek örneklem ile elde edilen kesit verileri ile yapılabildiği gibi ileriki dö­
nemlerde seçilen yeni örneklemler ile elde edilen çoklu kesit verileri kullanı larak da ger­
çekleştirilebilir. Bu aşamada "NASIL? NE KADAR? HANGİ Sİ ?" gibi soruların yanıtları
aranır.
NEDENSELLİK ARAŞTIRMASI: Sebep-sonuç ilişkilerini ortaya koymayı amaçla­
yan araştırmalardır. Bağımsız değişkenlerin, bağımlı değişken üzerindeki etkisini ölçmeye
çalışır. Deney ve gözlem yoluyla elde edilen veri ler kullanılır. Bu modelde ise "NİÇİN?
NEDEN?" soruları yanıtlanmaya çalışıl ır. Bilim, olay ve olguların sebep ve sonuçlarıyla
ilgilendiği için bilimde nedensel araştırmalar daha da önem kazanır.
Keşifse!, betimsel ve nedensel araştırma model lerinin özet bir mukayesesi aşağıda
Tablo 6'da verilmiştir. Kademe yükseldikçe araştırmanın kapsamı zenginleşmektedir.

g
Soru ve Cevaplarla ARAŞTIRMAC I L I K - RAPOR YAZMA VE SUNMA

Tablo 6. Farklı Araştı rma Modelleri n i n Özet Tablosu


Kriter KEŞİFSEL: Ne? BETİMSEL: Nasıl? NEDENSEL: Niçin?
AMAÇ Fikir edinme ve durumu Özelliklerin betimlenmesi Sebep-sonuç ilişkisi
keşfetme belirleme
ÖZELLİK Esnek yaklaşım, kapsam Hipotez taslağı oluşturma Bağımsız değişkenler ve
ve ön bilgileri edinme Hipotezleri revize etme bağımlı değişkene etkisi
METOTLAR Surveyler ve pilot çalış- İkinci el el veriler, Deneyler
malar yapma, örnek olay Niceliksel analizler, Gözlemler
incelemesi, 2. el Survey, panel, gözlem vb. Anketler
veri analizi ve niteliksel veriler
analiz.

Şekil 2'de ise, araştırma modellerinin bir merdiven basamağı şeklinde, basamaklar yük­
seldikçe, araştırmanın daha derinlik ya da yükseklik kazandığı ve daha analitik hale geldiği
ima edilmektedir. Keşifse) araştırma; ön bilgiler elde etmek, neyin ne olduğunu anlamak,
hipotezi netleştirmek, izlenecek yolu kararlaştırmak için yapılır. Betimsel araştırmada bir
kademe daha yukarı çıkılarak olayı anlatan ya da tanımlayan verilere ulaşılmaya çalışılır.
Nedensel araştırmalarda ise sebep-sonuç ilişkileri istatistiksel analizler dahil tüm yöntemlerle
ortaya konmaya çalışılır. Nicel analizlerde yapılan ortalama, mod, medyan, frekans tabloları
tipik betimsel çalışma örnekleridir. Korelasyon, regresyon, Ki-kare, faktör analizi vb. uygu­
lamaların yapıldığı çalışmalar da nedensel araştırma modellerine örnektir.

NEDENSEL= Niçin?

BETİMSEL=Nasıl?

KEŞİFSEL =Ne?

Şekil 2. Araştırma Model i ve Aşamaları

Araştırma proj esi tasarımı, araştırma sürecinde karşı laşılacak muhtemel tablonun bi­
l imsel, teknik, idari ve mali yönleriyle net olarak önceden görülmesini ve anlaşılmasını
sağlar. Araştırmanın önceden planlanması ve proj elendiri lmesi, hataların ve eksiklerin ön­
ceden fark edilmesini ve daha iyi bir proje hazırlanmasını mümkün kılar. Böylece proj enin
kabul görmesi, onaylanması ve desteklenmesi mümkün hale gelir. Her kurumun kendileri­
ne göre proje formadan olabilir: üniversiteler, Bakanlıklar, DPT, TÜ B İTAK, Avrupa B ir­
liği, Birleşmiş Milletler vb. kendilerine özgü proj e formadan olan kurumlardır. Ancak her
ciddi araştırma proj esi başlatılırken araştırma önerisi bağlamında aşağıdaki kutuda işaret
edilen bilgiler düzenlenerek yetkili makamın veya kişinin oluruna sunulmalıdır:

10
Soru ve Cevaplarla ARAŞTIRMACI L I K - RAPOR YAZ.MA VE S U NMA

Şekil 3. Araştırma Projesi Önerisi

11
Soru ve Cevaplarla ARAŞTIRMACI L I K - RAPOR YAZMA VE SU NMA

SO R U 5.
ARAŞTI RMALAR NAS I L SI N I FLAN D I RI LI R?

B ilim, bir bakıma sınıflandırma demektir. "Science is classification" değişi çok bili­
nir. Bunun biraz eski sözcüklerle karşılığı "İlim tasniftir." ifadesidir. Evrendeki tüm var­
lıklar, canlılar, cansızlar, eşyalar hatta tutum ve davranışlar gruplandırılarak anlatılır. Sınıf­
landırma, anlamayı ve anlatmayı kolaylaştırır. Araştırmaları da daha iyi anlayabilmek ve
en uygun şekilde kullanabilmek için gruplara ayırmakta fayda vardır. Araştırmalar değişik
açılardan sınıflandırılabilir:
• Alanlarına göre: Fizik, kimya, eğitim, işletmecilik, tarih, coğrafya vb. araştırmaları.
• Sektörlere göre : Tarım, sanayi, turizm, bankacılık vb. araştırmaları.
• Karakterlerine göre : Temel araştırmalar, uygulamalı araştırmalar, gel iştirme araş­
tırmaları (AR-GE araştırmaları), pazarlama/reklam araştırmaları, fizibilite araştırma­
ları, kamuoyu araştırmaları, hane halkı araştırmaları vb.
• Araştırmanın modeline göre : Keşifse!, betimsel veya nedensel araştırmalar.
• Yöntemlerine göre : Literatür araştırmaları, anket, gözlemsel, deneysel veya teorik
araştırmalar, eylem araştırması, örnek olay incelemesi, içerik analizi, söylem analizi,
arşiv ve doküman incelemesi, kütüphane araştırması, İnternet araştırması, istatistik­
sel analiz, etnografık araştırma, fenomenolojik araşırma.
• Kullanılan veri lere göre : Nicel araştırmalar, nitel araştırmalar, ilk el veya ikinci el
veri kullanan araştırmalar, kesit verileri veya zaman serileri kullananlar, an­
ket/gözlem/deneysel veri kullanan araştırmalar.
• Yayın durumuna göre : Yayımlanmış/yayımlanmamış, rapor halinde, kitap hiilinde,
dergide makale, baskıda, yayına kabul edilmiş, ulusal yayın/uluslararası yayın, ulu­
sal veya uluslararası endekslerde tanınan yayın.
• Bilimsel değerine göre : Yüksek, orta, zayıf, özgün veya derleme, vb.

12
Soru ve Cevaplarla ARAŞTI RMAC I L I K - RAPOR YAZ.MA VE SU NMA

SORU 6 .
ARAŞTI RMA NASI L PLAN LAN I R?

Araştırmaya başlarken araştırma süreci ve araştırma modeli çerçevesinde aşağıdaki


adımların sırayla atı lması gerekir:
• Araştırma konusunun belirlenmesi : Konu başlığı, araştırma problemi, hipotezi .
Araştırma konusu belirleme bir çok ön koşula bağlıdır ve titiz bir çalışmayı gerekti­
rir. Araştırma planlamasında ilk adım olduğu için önemlidir. Gömleğin ilk düğmesi­
nin yanlış bağlanması, diğerlerinin de hatalı olmasına yol açar.
• Araştırma yönteminin kararlaştırılması: Deney, gözlem, anket, örnek olay, litera­
tür çalışması vb. izlenecek yolun ne olacağı; konuya, araştırma modeline ve hipoteze
göre şekillenir.
• Gerekli verilerin belirlenmesi ve verilerin toplanması: Deney, gözlem, anket veya
örneklem gibi diğer alan çal ışmalarının tasarlanması, ölçeklerin, deney veya anket
formlarının hazırlanması, pi lot uygulamaların yapılması, veri toplamanın tamam­
lanması ve edit edilmesi .
• Toplanan verilerin analiz edilmesi: Karşılaştırma, gruplara ayırma, tablolaştırma,
grafiklerini çizme, istatistiksel anal izlerini yapma ve bulguların ortaya konulması.
• Araştırma raporunu yazma (dönem ödevi, proje veya tez raporu hazırlama): Ana­
lizleri yorumlama ve öneriler geliştirme.
• Araştırmanın sunumu veya savunulması: Sözel, yazılı, görsel (tebliğ, makale,
poster vb.).
Burada ifade edilen planlama adımlarına ilişkin ayrıntı lı bilgiler ilerideki bölümlerde
verilecektir.

13
Soru ve Cevaplarla ARAŞTIRMAC I L I K - RAPOR YAZ.MA VE S U NMA

SO R U . 7
ARAŞTI RMA KON US U NAS I L BELİ RLEN İ R?

Araştırmalar, bireysel olarak gerçekleştirildiği gibi ekip halinde veya bir kurum bünye­
sinde de yürütülebilir. Üniversitelerde veya büyük firmalarda yapılan araştırma bir proj e
çalışması olarak ele alınır. Uluslararasında yürütülen ortak proj eler d e mevcuttur: uzay proj e­
leri, C ovid-19 aşı geliştirme projeleri gibi. Bir projenin i lgili makama veya yöneticiye öne­
rilmesi ve onayının alınması gerekir. Hazırlanan bu ilk taslağa "proje önerisi" adı veril ir.
Proj e önerisinde, araştırma faaliyeti boyunca yapılacak işlerin sırayla belirtilmesi ve açık­
lanması gerekir. Yapılacak işlemlerin ilk adımında konu belirlemeye yönelik ön çalışmalar
yer almakta, literatür taraması ve gerekiyorsa uzmanlarla ve meslektaş çevresinin görüşlerine
başvurulmaktadır. Böylece konuyu belirlemeye yönelik genel bilgiler elde edilmekte, daha
önce başkaları tarafından araştırılmış bir konunun tekrar edilmesi önlenmekte, araştırma
problemine ve hipoteze bağlı olarak konu netleştirilmekte ve yöntem kararlaştırılmaktadır.
Yeryüzünde her coğrafya, her ülke, her belde, her örgüt, her ürün, her uygulama, her sorun
araştırma konusu olabilmesine karşın, öğrenciler çoğu zaman araştırma konusunu belirleme­
de güçlük çektiklerini ifade ederler. Diğer yandan, ok sayıda araştırma konusu olmasına kar­
şılık, bunların tümü araştırılabilir nitelikte değildir. Araştırma konusunu belirlemede aşağı­
daki hususlara dikkat edilmelidir (Arıkan, 20 1 3: 32-46 ve Sayım, 20 1 5: 1 7-24):
• Yeterli ön çalışma yapmış olmalıdır (danışmanla veya uzmanlarla görüşme ve litera­
tür incelemesi yapmak).
• Araştırmanın amacı, araştırma problemi, araştırma hipotezi belirlenmelidir.
• Araştırılacak konu yeni, özgün, araştırmaya değer ve önemli olmalıdır. İhtiyaç du­
yulan ve çözüm bekleyen yeni alanları ya da hiç araştırılmamış konuları seçmelidir.
• Konu, belirgin temel teorik bilgi ler açısından anlamlı olmalı, teoride yeri bilinmeli,
araştırma üniversite bünyesinde yapılacaksa kişinin kendi anabilim dalı veya ilgi
alanı çerçevesinde olmalıdır.
• Gereken mali kaynak, zaman, araç gereç ve veri lere erişim bakımından araştırmanın
yapı labilir olması gerekir.
• Yetkili üst yönetimin belirlemelerine, araştırmanın patronaj ını üstlenen veya spon­
soru olan kurumla yapılan isimlendirmeye uyulmalıdır.
• Konu başlığı çok uzun olmamalı; kısa, net, anlaşılır ve araştırmanın amacını ve içe­
riğini az çok yansıtıcı nitelikte olmalıdır.
• Konu, bilimsel yöntem kullanmaya olanak vermelidir. Belirlenen konu, veri topla­
maya/üretmeye, verileri sınıflama ya da analize, hipotez oluşturmaya ve bu hipotezi
test etmeye elverişli olmalıdır.

14
Soru ve Cevaplarla ARAŞTIRMAC I L I K - RAPOR YAZMA VE S U NMA

Araştırma tasarımı, araştırmanın yöntemini kararlaştırarak tasarım süreci tamamlan­


maktadır. Araştırma sürecinde izlenen yol ve usul, yöntem kapsamındadır. Araştırmanı n
modeli, ölçme v e ölçekler, veri toplama şekli, verilerin analizinde kullanılan teknikler araş­
tırmanın yöntemi ile ilgilidir. Model ve metot aynı anlamda değildir. Model, daha katego­
rik ve geniş kapsamlıdır; araştırmanın keşifse!, betimsel veya nedensel düzeyde/derinlikte
olması model sözcüğü ile ifade edilmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi, sadece ön bil­
giler ya da ilk genel bilgiler elde edilecekse buna keşifse! araştırma denilir. Kullanılacak
ölçekleri veya anket sorularını saptamada bu düzeydeki araştırmalar faydalı olur. Bunun
bir kademe üstünde olan ve olayı anlamaya veya tasvir etmeye yarayan araştırmalara da
betimsel araştırmalar adı verilir. Olaylar arasındaki sebep ve sonuç ilişkileri anlamayı ve
ölçmeyi hedefleyen en üst kademe araştırmalar ise nedensel araştırmalar olarak bilinmek­
tedir. Bilim aslında sebep ve sonuç ilişkilerini ortaya koymaya çalışır. Bu üç kademede
sırayla "NE, NASIL, N İ Ç İN? soruları yanıtlanmaya çalışılır.

15
Soru ve Cevaplarla ARAŞTIRMAC I L I K - RAPOR YAZMA VE SU NMA

SO R U 8 .
HANGİ ARAŞTI RMA YÖNTEMLE Rİ VARD I R?

Araştırmalarda izlenen yol veya usule yöntem adı verildiğini belirtmiştik. Bilimde
yöntem önce, sonuç ise sonra gelir. Yöntem uygun seçilmiş ise sonuçlar daha doğru ve
tutarlı olur. Araştırma yönteminin adı , iki gerekçeye dayanmaktadır: Kullanılan veriler
(verinin türü ve elde etme şekli) ya da verilerin nası l analiz edildiği. Anketle elde edilen
veriler kullanılıyorsa anket araştırması, veriler deney yoluyla elde edilmiş ise deneysel
araştırma, araştırma literatür taramasına dayanıyorsa kütüphane araştırması veya literatür
araştırması adı verilir. İstatistiksel veya ekonometrik çalışmalar ise kullanılan analiz yön­
temine işaret etmektedir.
Kütüphanelerde veya İnternet ortamında tamamlanan araştırmalara ise kütüphane araş­
tırmaları adı verilir. Basılı kaynakların incelenmesi, klasik literatür taraması, online ola­
rak çalışılması ise İnternet literatürü taraması olarak bilinir. Unutmamalıdır ki bir araş­
tırmada birden çok yöntemden yararlanılabilir: Gerek sosyal gerekse fen alanlarındaki aka­
demik araştırmalarda geleneksel olarak önce detaylı bir literatür çalışması yapılır, sonra
deney veya anket yoluyla veri ler toplanır. En sonunda da veriler, istatistiksel anali ze tabi
tutulur ve yorumlanır.
Yöntem deni lince bilimsel yöntem anlaşılması gerekir. Bilimsel yöntem, araştırmanın
gerektirdiği verileri elde etme, düzenleme ve analiz etme, bulguları irdeleyerek bunlardan
bir sonuç çı kartma şeklinde unsurları içermektedir. O halde bilimsel yöntem öncelikle
olguların deney, gözlem, görüşme vb. yoluyla veri lere dönüştürülmesi, bu verilerin tasnif
edilerek düzenlenmesi, bunlara dayalı olarak hipotez ve teorilerin geliştiri lmesi, yeni veri­
lerle bu tezlerin sınanarak genel doğrulara ulaşılması faaliyetidir. Sıkça dile getirildiği gibi
bu süreç, bilimsel yöntemin aşamalarıdır.
Araştırmada kullanılmak üzere seçilen yöntemin bilimsel olması yanında çalışılan
alana uygun olması ve eldeki verileri analize olanak vermesi gerekir. Aşağıdaki açıklama­
lar, veri türü ile anal iz şekl i ilişkisini göstermektedir:
• Kütüphane araştırması: Konuyla ilgili literatürü inceleme esasına dayanır.
• İçerik analizi : Bir eserin veya dökümanın çeşitli yönleriyle irdelenmesi ve çıkarım­
lar yapılması.
• Eylem araştırması : Araştırmacının içerisinde bulunduğu ortamı ve olguyu araştırması.
• Örnek olay incelemesi : Tipik olan ve geneli yansıtan tek bir olgunun derinlemesine
incelenmesi ve genel leme yapılması.
• Anket çalışmas ı : Yüz yüze veya iletişim araçları yardımıyla anket sorularının yanıt­
larının alınması.

16
Soru ve Cevaplarla ARAŞTI RMAC I L I K - RAPOR YAZMA VE SU NMA

• Örnekleme çalışması: Kümeden rastgele seçilen bir parçanın incelenmesi veya yanıt
alınması.
• Tam sayım çalışması: Kümenin tüm birimlerinden bilgi alınması veya incelenmesi :
Nüfus sayımı.
• Klasik anket çalışması: Çok sayıdaki denekten veya birimden sınırlı miktarda bilgi
alınması.
• Derinlemesine anket çalışması: Sınırlı sayıdaki denekten ayrıntılı bilgi alınması.
• Odak grup çalışması: İ lgili kişilerden 5- 1 0 kişilik bir grup oluşturarak konunun tartı­
şılması.
• Deneysel yöntem: Kontrol grubu ve tekrarlanan ölçümler yardımıyla doğru veriler
elde etmek.
• Gözlemsel yöntem: Uygun bir gözlem formu ve yeter sayıda gözlemlerle gerçeğe
ulaşmak.
• İstatistiksel analiz: İstatistik hesapların ve testlerin yapılması.

Çeşitli bilim dallarında farklı bilimsel yöntemler aynı araştırmada bir arada kullanıla­
bilir. Tek bir yöntemin kullanılması da yeterli olabilir. Topluca bir arada görmek ve muka­
yese edebi lmek amacıyla başlıca araştırma yöntemleri Tablo 7 ' de verilmiştir. Nicel verile­
rin ve nicel analizlerin kullanıldığı araştırmalara nicel araştırmalar, nitel veri lerden yarar­
lanılan araştırmalara da nitel araştırmalar denildiği de unutulmamalıdır. Bunlar aşağıda
sırayla ele alınacaktır.

17
Tablo 7. Başl ıca Araştı rma Yöntem leri Özet Tablosu

Yaygın Olarak Kullandığı Hakim Olan Analiz


�öntemin Adı
Kullanıldığı Alanlar Veriler lreknikleri

Deneysel Fen bilimleri ve Deneysel veriler İ statistiksel analizler


Yöntem Diğer bilimler
Gözlem Fen bilimleri ve Gözlem verileri Nicel ve nitel analizler
Yöntemi Sosyal bilimler
Örnek Olay Fen bilimleri ve Gözlem ve derinle- Nitel analizler ve
İ ncelemesi Sosyal bilimler mesine anket M u kayese
verileri
Eylem Sosyal bilimler Gözlem ve anket Nicel ve nitel analizler
Araştırmaları verileri
Anket Sosyal bilimler Nicel ve nitel veriler Nicel ve nitel analizler
Yöntemi
Odak Grup Sosyal bilimler Nitel veriler Betimsel ve nitel analizler
görüşmesi
Kütüphane Tüm bilim dalları İ kinci el veriler veya Nitel ve nicel analizler
Araştırması literatür verileri
İçerik Sosyal bilimler Yayı nlar ve belgeler Betimsel ve ç ı karımsal
Analizi
Söylem Sosyal bilimler Kon uşma kayıtları ve Betimsel ve ç ı karımsal
Analizi belgeleri
Arşiv ve Doküman Tüm bilim dalları Dosya, doküman ve Betimsel ve ç ı karımsal
İnceleme benzeri belgeler
İnternet Literat. Tüm bilim dalları İnternet yayı nları ve Nitel ve nicel analizler
İ ncelemesi belgeleri
İstatistiksel Tüm bilim dalları Nicel veri ler İstatistiksel ana lizler
Analiz
Ekonometrik Ekonomi Nicel veri ler İstatistiksel ve matemati ksel
Analiz teknikler

Sosyometrik Sosyoloji An ket ve gözlem Nitel ve nicel analizler


Analiz veri leri
Psikometrik Psikoloji Deney ve gözlem Nitel ve nicel a n a l izler
Analiz veri leri
Teorik Tüm bilim dalları Mevcut veriler ve Matematiksel veya
Araştı rmalar hipotetik veriler Mantı ksal analizler

Empirik Tüm bilim dalları Birincil ve ikinci l Nicel vP nitPI analizler


Araştırmalar veriler

18
Soru ve Cevaplarla ARAŞTIRMAC I L I K - RAPOR YAZMA VE SU NMA

SO R U 9 .
N İCEL ARAŞTI RMA N E D İ R?

Olay ve olguların dışarıdan ölçümlenerek, gözlemlenerek veya deney yaparak betim­


leme ya da nedensellik yoluyla gerçeklere ulaşmaya çalışan araştırmalardır. Kuramlardan
ya da hipotezlerden hareket eder. Matematik ve fen bilimlerinde nicel araştırmalar hakim­
dir. Hem veri elde etmede hem de veri analizlerinde kesin yöntemler ve istatistik teknikler
önem kazanır. Sayısal veriler kullanarak veya verileri sayısallaştırarak ömeklem bilgilerini
küme için genellemeye çalışır. Ômeklemi geniş tutarak kümeyi temsi l etme gücünü yük­
seltir. Anket verileri genellikle yapılandırılmış verilerdir.
Niceliksel araştırmalar (quantitative research); biyoloj i , kimya, fizik, mühendislik gibi
doğa bilimleri ve bir kısım sosyal bilim alanlarındaki araştırmalar olup daha çok gözlem
ve ölçmeye dayanır. Gözlem ve ölçmelerin tekrarlanabildiği ve objektif olarak yapıldığı
araştırmalara niceliksel / sayısal ("quantitative") araştırma denir. Sosyal bilimlerde de yay­
gın şekilde nicel araştırmalar yapılır. Zira ekonomide, işletmecilikte, sosyoloj ide veya psi­
koloj ide de deney veya gözleme dayalı niceliksel araştırmalar yapılmaktadır. Nicel araş­
tırmalarda hipotezler daha kolay düzenlenir ve hipotezler test edilir. O halde nicel veriler
kullanılıyorsa böyle araştırmaya nicel araştırma, nitel veriler kullanılıyorsa buna da nitel
araştırma adı veri lir. Aşağıdaki veri bilgisi tablosunda açı klandığı gibi ölçme, tartma ve
benzeri yollarla elde edilen numerik veriler nicel verilerdir. Duygu, düşünce, tutum ve de­
neyimleri yansıtan kategorik veriler ise nitel verilerdir. Başlıca nicel araştırma yöntemleri
arasında deneysel araştırmalar, gözlemsel araştırmalar ve istatistiksel analiz yöntemleri
sayılabilir. Yığın olaylar ve ortaya çıkışları tesadüfe bağlı olan değişkenlere istatistiksel
analizler ve testler daha tutarlı şekilde uygulanır.

19
Soru ve Cevaplarla ARAŞTIRMAC I L I K - RAPOR YAZ.MA VE SU NMA

SO R U 1 0 .
.. . .

DEN EYSEL ARAŞTI RMA YONTEMI N E D i R?

Deney, kontrollü şartlarda yapılan ölçümlerdir. Fen ve doğa bilimlerinde kullanılan en


çok bilinen yöntemdir. İnsanlar deneyerek öğrenir. Sıcak sobanın el yaktığını öğrenmek
gibi. Ö lçüm yapılarak eşya, olay ve olguların betimlenmesine çalışıldığı gibi deneyden
önceki ilk ölçüm ile deneyden sonraki son ölçüm arasındaki fark incelenerek uygulanan
i şlemin veya etkenin etkisi analiz edilir. Ö lçüm sonuçları, tablolara ve grafiklere dönüştü­
rülür, betimsel ve nedensel analizlere tabi tutularak yorumlanmaya çalışılır. Deneylerin
başarı koşulları arasında aşağıda noktalar vurgulanabilir:
• Yeter sayıda deney yapmak,
• Deneyleri tekrarlamak,
• Kontrol grubu (müşahit grup) olması,
• Diğer şartları aynı ve sabit tutmak,
• Denekleri veya grupları olasılıklı olarak atamak.
Yukarıdaki koşulların uygulanışını ve yorumunu daha iyi yapabi lmek için literatürde
"Solomon dörtlü deney deseni" olarak bilinen söylemi aşağıdaki gibi ortaya koymak
mümkündür. Örneği sağl ık, eğitim, ekonomi, tarım vb. gibi her alandan alınan veri lerle
sunmak mümkündür. Aşağıda verilen örnekte (Tablo 8), bir sağlık ocağına aynı gün başvu­
ran aynı yaşta, aynı cinsiyetteki tansiyon hastalarını dört eşit gruba bölerek her gruba yapı­
lan işlemleri aşağıdaki gibi dört durum altında inceleyelim. Burada sözü edilen ölçüm, tan­
siyon ölçümleridir. İşlem ise tansiyon ilacı veri lmesidir.
Her grupta deney sonrası ölçümler yapı ldığı halde ilk ölçümler 1 ve 2 . gruplarda yapı­
lır. Bu nedenle ilk gruba deney grubu, ikinci gruba da kontrol grubu adı veri lir. Ö n ölçü­
mün (ön test) yapılmadığı 3 ve 4. gruplar ise testin etkisini denetlemek için kullanılır. 4.
grup özelliklidir ve gerçek kontrol grubu (müşahit grup) gibi düşünülebilir. Çünkü A5-A6
farkı işlemin etkisini ölçmekte yardımcı olur. Ayrıca her ikisinde de bir işlem yapılmadığı
için A4 A6 olması beklenir.
=

20
Soru ve Cevaplarla ARAŞTI RMAC I L I K - RAPOR YAZ.MA VE SU NMA

Tablo. 8 Solomon Dörtlü De n e y Deseni


İLK YAPllAN
GRUPlAR SON ÖLÇÜMLER BEKLENEN SON UÇlAR
ÖLÇÜMLER İŞLEM
1 . GRU P A1 İŞLEM A2 A2 - A 1 = ? İslemin etkisi
2 . GRU P A3 İşlem yok A4 A4 - A3 = ? Fark olmamalı
AS - A2 = ? Fark olmamalı
3. GRU P
AS - A4 = ? Fark olmalı
(Kontrol Ölçüm yok İŞLEM AS
AS - A3 = ? Fark olmalı
Grubu)
AS - A 1 = ? Fark olmalı
4. GRU P A6 - AS = ? Fark olmalı
( Kontrol Ölçüm yok İşlem yok A6 A6 - A4 = ? Fark olmamalı
Grubu) A6 - A2 = ? Fark olmalı

Deney, pozitif bilimlerin kullandığı objektif, i nandırıcı ve en doğru bilimsel yöntem­


dir. Ancak her konuda ve her koşulda deney yapmak mümkün değildir, deneylerin maliyeti
yüksek olabilir, deney koşullarına uyulmaması veya kısıtlı şartlarda yapılan deneyler, labo­
ratuvar dışında gerçek alandaki durumu yansıtmayabilir. Yapılan işlemler ve ölçümler,
denemenin özelliğine göre değişir ve buna ilişkin aşağıdaki örnekler yararlı olabilir:
• Dersaneye giden ve gitmeyen öğrencilerin Ö SYM puanları
• Tarımda gübre verilen ve verilmeyen parsellerin ürün verimleri
• Anadolu lisesi ve normal lise mezunlarının Ö SYM puanları
• Bir bebeğin doğum ağırlığı ile 6 ay sonraki ağırlığı
• Doğum ağırlığı bilinmeyen bebeğin 6 ay sonraki ağırlığı
• Aynı bantta çalışan eğitimli ve eğitimsiz işçilerin yol açtıkları defolu ürün sayıları
• Sigara içmenin uzun yaşamı etkileme durumu, içenlerin ve içmeyenlerin karşılaştı­
rılması
• Mağazadaki rafların yerinin ve konumunun satışlara etkisi
Deneysel yöntem günümüzde sadece fen bilimlerinde değil, sosyal bilim dallarında da
kullanılmakta ve deneysel ölçümler yapılmaktadır. Deney tasarımı oldukça kapsamlı bir
konudur. Gerçek deneysel modeller, yarı deneysel modeller ve zayıf deneysel modeller
olmak üzere üç kategoriden bahsetmek mümkündür. Solomon dörtlü deney deseni en güçlü
deneysel yaklaşımdır. Çünkü sonuçların inandırıcılığı konusunda tüm kuşkuların yanıtını
içermektedir. Eko!lomide, psikolojide, sosyoloj ide, pazarlamada birçok husus deney yoluy­
la araştırılabilmektedir. Son yıllarda sosyal deneylerden çok bahsedilmektedir. Yayınlarda
ve İnternet kaynaklarında örnekler bulunabilir. Çok yaygın olarak bilinen tipik bazı örnek­
ler aşağıdadır (Arıkan vd., 20 1 3 : 82):
ASCH Deneyi (Çevreye ve Arkadaş Grubuna Uyma) : İ ki kart üzerinde farklı boydaki
çizgileri denek kişilerin, gördükleri gibi değil de önceden öğütlenen kişilerin ifadelerine
uyarak "Tüm çizgiler aynı boydadır." ifadesine katılmaları (%32 oranında katılım).

21
Soru ve Cevaplarla ARAŞTIRMAC l L I K - RAPOR YAZ.MA VE S U NMA

MILGRAM Deneyi (Araçsal İtaat Davranışı Deneyi / Elektrikle Şok Deneyi) : Anor­
mal veya tehl ikel i durumlarda sorumluluk üstlerde olduğu için astlar koşulsuz olarak emir­
lere uymaya devam ederler, askerlikte olduğu gibi .
Stanford Hapishane Deneyi (Rol Modeli Benimseme Deneyi): Gardiyan ve tutuklu
olarak iki gruba ayrılan ve altı gün boyunca tutukevi şartları uygulanan deneklerin rollerini
büyük oranda benimsedikleri ve işkenceci-mağdur rolüne sahiplendikleri gözlemlenmiştir.
İki Mahkum Açmazı (Birlikte Suç İ şleyen İki Kişinin İ tiraf Paradoksu Deneyi) : Bera­
ber işledikleri ancak hiç tanık olmayan bu suçtan dolayı ayrı odalara kapatılan tutukluların,
itiraf edenin serbest kalacağı, birinin durumunun diğerinin yapacağı itirafa bağlı olan kar­
maşık durum.

Pavlov Deneyi (Köpeklerle Yapılan Şartlı Refleks Deneyi): Uzun süre yiyeceğin zil
sesiyle beraber verilmesi ve ağız salgısı benzeri belirtilerin, yemek kesilerek sadece zil sesi
olduğunda aynı şartlanmaların devam ettiği şartlanma durumu.
Yiyecek İ çecek Sektöründe Tat Lezzet Deneyleri (Uygun Sıfatlarla veya Puanlama
Yoluyla Yeni Gıdaların Beğeni Durumlarının Denenerek Saptanması): Coca Cola'nın Pep­
si 'ye olan beğeni üstünlüğü anlayışının gerçeğe dayanmadığını kanıtlamak üzere kurgula­
nan tat deneyi nde etiketleri kapalı olarak sunulan iki içecekten hangisini beğendiği sorulan
ve aslında Coca Cola tiryakisi olan kişinin "Tabii ki içtiğimi beğendim ve bu Coca Co­
la 'dır." dedikten sonra etiketi açılan şişenin Pepsi çıkması gibi.
Bilimsel ciddi bir dergiden altı ay önce RET alan bir makalenin, hiç değişiklik yapıl­
madan aynen tekrar sunularak bu defa kabul alıp alamayacağını denemek gibi (Gerçek
hayatta böyle bir olay yaşanmış ve makale KA BUL almış.)

22
Soru ve Cevaplarla A RAŞTIRMAC I L I K - RAPOR YAZMA VE S U NMA

SO R U 1 1 .
GÖZLEMSE L ARAŞTI RMA YÖNTEMİ

Veri toplama, gözlem yoluyla yapılmaktadır. Gözlemci v e denek, sonuç üzerinde et­
ken olmadığı için yüz yüze görüşmede mektup veya telefonla bilgi almaya göre daha sağ­
lıklı ve doğru veri toplama olanağı vardır. Araştırmacının veya gözlemcinin sürece bir dah­
li yoktur, ne gözlemleniyorsa o kaydedilir. Gözlemlerin kaydedilmesi, önceden yapılan
planlamaya ve hazırlıklara uygun olarak belirli formlara yazılarak yapılmalıdır. Olaylan,
kişileri, sosyal grupları, etkinlikleri, örgütleri, doğa olaylarını ve doğadaki canlıları gözlem
yoluyla araştırmak mümkündür. Araştırmacı aşağıdaki iki yoldan birini izlemek durumun­
dadır:
• Katılımlı gözlem: Araştırmacının olayın içerisinde yer alması.
• Katılmadan gözlem: Olayı dışardan gözlemlemek, aynalı gözlem odasından anaoku­
lu öğrenci lerini gözlemlemek gibi.
Sosyal ve ticari hayatta gözlem yoluyla bilgi toplamak ve gerçekleri ortaya çıkaran
örnekler vardır: Gizli müşteriler, müşahit hakemler, gizli kameralar vb.

KİTAP OKUMA GÖZLEM FORMU

n Evet:

�.f"Y,;:\
-�
Kısmen: E K H
Hayır:
Deılerlendimıe Ölcütleri
l . Okuma öncesinde ha:ı:ıı:lıklar yapıyor.
2. Okuma amacını belirtir.
3. Akıcı okumayabiliyor.
4. Okumaya dikkatini yoğunlaştırabiliyor.
5. Karşılaştığı kelimelerin arılamlannı tahmin ediyor.
6. Okuduklarını zihninde c arılandınyor.
7. N e, � niçin ve kiın (5N I K) sorulanna cevap anyor.
8. Okuduklarının konusunu belirleyebiliyor.
9. Okuduğunun ana fi1<:ıini belirleyebiliyor.
10. Okuduklarından çılwımlar yapabiliyor.
1 1 . Ortaya konan sorurılan belirleyebiliyor ve onlara farklı çözilmler
bulabilivor.
-- -

23
Soru ve Cevaplarla ARAŞTIRMAC I L I K - RAPOR YAZMA VE S U NMA

Ç EŞİT Lİ GÖ Z L E M YÖ N T E M L E R İ

Gözlem Yöntemleri

Kttııım.z
Gözlem

Şekil 4. Çeşitli Gözlem Yönte m leri

Gözlemsel yöntem de deneysel yöntem gibi pozitif bilim yöntemidir. Olumlu ve


olumsuz yönleri vardır. Her konuyu gözlemlemek mümkün değildir. Geçmiş olaylar böy­
ledir. Gözlenecek olguya i lişkin ön hazırlıkların iyi yapılması, uygun bir gözlem formu
kullanmak, yeter sayıda gözlem yapmak, mümkün ise farklı gözlemciler kullanmak so­
nuçların daha sağlıklı olmasına yol açabilir.
Gözlemler, yapılandırılmış veya yapılandırılmamış olarak planlanabilir. Hangi bilgi le­
rin nasıl elde edileceği önceden hazırlanan gözlem formlarında yazılı olarak belirlenmiş ise
böyleleri yapılandırılmış gözlemlerdir. Sadece olay gözlemlenerek notlar alınıyorsa bu,
yapılandırı lmamış gözlemdir. Çocuk odasını gözlemlemek gibi.
Çocuk odasını tek yönlü aynadan gözlemlemek veya gizli kamera kullanmak yoluna
gidiliyorsa bu, gizlenmiş gözlem demektir. Çocuklar veya denekler, yapılan gözlemin far­
kındalarsa bu da açık gözlem/gizlenmemiş gözlem demektir.
Denek doğal ortamda iken gözlemleniyorsa buna doğal gözlem adı verilir. Bir market­
te veya bir restoranda müşterileri ya da çalışanları gözlemlemek gibi. Özel olarak oluşturu­
lan yapay ortamda gözlem yapılıyorsa buna da test gözlemi denilebilir. Bir test mutfağı
oluşturarak bazı uygulamaları izlemek gibi.

24
Another random document with
no related content on Scribd:
It must not be assumed, however, that Cheriton indulged in both
these luxuries. His respect for the internal economy forbade that
course. But observing that George Betterton selected Green
Chartreuse he contrived to smuggle unseen the Grand Marnier to
George’s side of the table. He then addressed his mind to slumber.
After a full twenty minutes thus blissfully stolen he awoke with a little
start.
“Beg pardon, George,” said he. “Did I understand you to say the
Militia had gone to the dooce and the country must be reconstructed,
or that the Country had gone to the dooce and the Militia must be
reconstructed?”
“The Country, Cheriton,” said Caroline Crewkerne, in her most affairé
manner; “certainly the Country.”
“What a good head you have, Caroline!” said Cheriton, giving
expression to a somnolent admiration. “Take after your father. Sorry
to interrupt you, George. Most able discourse. By the way, Caroline,
you never give one the treat of the famous old brandy these days.
Not for myself. I never touch brandy; but I was thinking of George. It
is known to be excellent for any kind of disquisition.”
George Betterton, duly fortified with a little of the famous old brandy,
and with a yet further supply of Grand Marnier, which Cheriton
caused to be conveyed to him, proceeded on his victorious way.
“Country gone to the dogs—yes,” said Cheriton. “Militia gone to the
dooce—quite so. Circus to-morrow, Miss Goose. But Gobo quite
educational too.”
Cheriton addressed himself again to slumber, with a peaceful,
resigned, yet vastly contented air.
It was five minutes past three before Caroline Crewkerne quitted the
table. In spite of her fund of natural shrewdness she could not help
feeling—so easy it is for the wisest people to deceive themselves in
some things—that she had sat at the feet of a political Gamaliel who
played ducks and drakes with the War Office. As for George
Betterton, having been endured with a patience that was not always
extended to him, without actually giving himself airs, he felt that upon
the subject of the Militia he really was no end of a fellow. Cheriton,
who had enjoyed an additional thirty-five minutes of undisturbed
repose, gave him clearly to understand that he concurred in that
opinion.
Back in the drawing-room, Caroline Crewkerne reaffirmed her
intention of destroying the half-finished portrait of Miss Perry.
“An unpardonable piece of presumption in the first place,” said she.
“And, in the second, the man was positively insolent.”
Cheriton had already looked for the canvas, and with a whimsical
little sigh of satisfaction had looked in vain. It would seem that the
myrmidons of the Bond Street Galleries had done their work.
“Do be more lenient, my dear Caroline,” said Cheriton, persuasively.
“The fellow is young, and his lot is hard. Pray don’t take the bread
out of the mouth of a rising genius who has to support his mother.
George, my dear fellow, throw the weight of your great influence into
the scale. Caroline must be more humane. Rising young man—
highly susceptible—wholly captivated by our distracting Miss Goose.
Any young fellow with any sort of instinct for nature at her choicest
would have done the same.”
Cheriton concluded upon an exclamation from the redoubtable
Caroline.
“Why,” she cried, “the picture has been taken away!”
Mr. Marchbanks was summoned.
“Two men from Peabody’s fetched it an hour ago, my lady,” Mr.
Marchbanks explained.
“Without my permission,” stormed his mistress.
“I had no instructions, my lady,” said Mr. Marchbanks. “I was under
the impression that it was the property of the young painting
gentleman.”
“You were under the impression!”
“Caroline,” said Cheriton gravely, “if you have not been properly
scored off it looks uncommonly like it. Young fellow evidently didn’t
allow the grass to grow under his feet. He said he would send for it
to-morrow, but he seems to have changed his mind. But, in my
humble judgment, if you must blame anybody you will do well to
blame George. If he hadn’t been so devilish interesting on the
subject of the Militia it would never have happened.”
CHAPTER XVI
HYDE PARK

LITTLE recked Jim Lascelles of the train of circumstances which


enabled his precious half-finished work to return to its maker. When
it arrived at his hermitage at Balham that afternoon, he merely saw in
its premature return an additional affront. He took it for granted that
the old woman of Hill Street had ordered it out of the house.
“An absolutely inconceivable old cat,” Jim assured his mother with
great truculence.
“I am afraid so, my son,” said his mother, sagely. “Power is so bad
for poor Female Us.”
“She has ruined me,” said Jim, miserably. “She and that infernal
temper of mine.”
“Temper is feminine too, my son,” said Jim’s mother, profoundly.
“She invariably plays Old Harry when she gets hold of the reins.”
Perhaps it ought to be stated that Jim’s mother had recently tried to
eke out her slender purse by writing a novel. At least, that is the only
explanation there is to offer of how she came to be so wise. The
writing of novels is very good for the mind, as all the world knows.
Jim was woefully gloomy for many days. He felt that by his unlucky
outburst he had irretrievably ruined his prospects. And they were
getting bright so suddenly that they had almost seemed to dazzle
him. Not only had he forfeited the hundred pounds which Lord
Cheriton had promised him for a faithful copy of the Gainsborough,
but doubtless, after his unhappy exhibition of temper, Lord Kendal’s
daughter Priscilla would choose to be painted by somebody else.
This, however, was not the worst. The Goose Girl had passed clean
out of his ken. Henceforward he would be debarred the sight of the
Gainsborough hat, the lilac frock, and the full-fledged cream-bun
appearance. She had driven the unfortunate young fellow so nearly
to distraction that while he found it impossible to expel her from his
thoughts, he could not summon the resolution to unlock the door of
the studio he had caused to be set up in the small Balham back
garden. It was nothing less than an affliction to gaze upon the half-
finished canvas, which now could never be completed.
By nature Jim Lascelles was a bright and cheery soul. But the fact
that he had destroyed his prospects “just as things were coming his
way” by a single unbridled act, made him extremely unhappy. It
needed all Mrs. Lascelles’ gay courage and invincible optimism to
keep Jim steady during these days of trial.
“Finish her out of your head, laddie,” said she, “then try to forget that
she ever existed.”
“Nay,” said Jim. “I must either put all I know into that little work, or
stick a knife through the canvas.”
Jim brooded dreadfully upon the subject. Black rings came under his
eyes; he smoked too much and ate too little.
“I must and I will see her,” said Jim.
“That is the true spirit, my son,” said his mother, cheerfully.
It is not quite clear whether she ought openly to have expressed her
approval. It was very necessary, all the same, to rouse the unhappy
Jim from the lethargy that was making his life unbearable. At all
events, he seemed to derive a certain inward power from the mere
resolution.
The next morning Jim made his way to Hyde Park. It was now June
and it was looking its best, with the trees, the rhododendrons, and
the ladies in full bloom. For some time he stood by the railings with a
kind of indefinite hope that he would be rewarded for his pilgrimage.
Then he began to walk slowly in the direction of Knightsbridge; and
confronted by so much fine plumage, he began to wish ruefully that
his blue suit was not so shabby and that his straw hat was not in its
second season.
He was still hopeful, however. He took a careful survey of the riders.
Somewhat oddly, his attention was attracted to a heavy, red-faced,
rather stupid-looking man who was pounding along on a gray horse.
His appearance was perfectly familiar to Jim Lascelles, yet for the
moment he could not remember where and when he had seen him.
It was with an odd mingling of satisfaction and disgust that he was
able to recall the heavy red-faced man’s identity. He stopped and
turned his eyes to follow him in his progress. Yes, it was he
undoubtedly. And there at the corner by Apsley House was a
chestnut horse, tall, upstanding, proudly magnificent, surmounted by
a royal creature crowned with the light of the morning. At the
respectful distance of thirty paces was Mr. Bryant, seated as upright
as his own cockade upon a more modest charger. Even he, a man of
austere taste and exclusive instinct, did not attempt to conceal an air
of legitimate pride in his company. Mr. Bryant had seen nothing that
morning, nor many mornings previously, that could in anywise
compare with the wonderful Miss Perry.
Doubtless it is hardly right to say that Jim Lascelles’ eyes were
envious when they followed the man with the red face, and marked
his paternal greeting of the Goose Girl. It is hardly fair, for envy is a
vulgar passion, and Jim was too good a fellow ever to be really
vulgar in anything. All the same, it must be confessed that he swore
to himself softly. He then behaved in a very practical and mundane
manner. He took out his watch, one of those admirable American
five-shilling watches which are guaranteed to keep correct time for a
very long period.
“Three minutes past eleven,” said he. “Oho, my merry man!”
Precisely what Jim Lascelles meant by that mystic exclamation it is
difficult to know, but anyhow it seemed to please him. He then
observed that the little cavalcade had wheeled round the corner, and
had started to come down slowly by the railings upon the left.
Jim stood to await it with a beating heart. It was a most injudicious
thing to do, but he was in a desperate and defiant humor.
“Five to one she cuts you,” Jim muttered. “Two to one she cuts you
dead. They are all alike when they mount the high horse.”
As Jim Lascelles stood to await the approach of the cavalcade, he
no longer thought ruefully of his cheap straw hat and his shabby blue
suit. They had become dear to him as the badge of his impending
martyrdom.
Gobo hugged the railings. He was so close to Jim Lascelles that he
nearly touched him with his spurs—dummy spurs, as Jim noted.
Miss Perry was explaining that all the girls had white frocks at
Buckingham Palace, and how she wished that Muffin had been
there, as a white frock always suited her, although she was inclined
to tear it, when Miss Featherbrain was met by the steady and
unflinching gaze of Jim Lascelles. Instantly her hand went up, not
one of darned cotton, but a yellow gauntleted affair that matched her
hair, in quite the regulation Widdiford manner.
“Why—why,” she cried, “it’s Jim! Hallo, Jim!”
In the ears of Jim Lascelles the incomparably foolish speech had
never sounded so absurd and so delicious. It was plainly the
intention of Miss Perry to hold animated conversation with the
undeniably handsome youth who returned her greeting. But the
intervention of the highest branch of the peerage, as solemn as the
British Constitution and as solid too, between her and the railings;
and the fact that there was a resolutely oncoming rearguard in the
person of the scandalized Mr. Bryant, who in his own mind was
tolerably sure that the presumptuous young man by the railings had
no connection with the peerage whatever, sufficed to keep Miss
Perry in the straight path.
Therefore Jim Lascelles had to be content with one of the old
Widdiford smiles, which nevertheless was enchanting, and a parting
wave of the yellow gauntlet, which was the perfection of friendliness,
comradeship, and natural simplicity. He stood to watch the
cavalcade pass slowly down the ride, the magnificent chestnut and
its rider the observed of all observers, for both were superb and
profoundly simple works of nature. The red-faced and stolid
personage on the gray, a more sophisticated pair, were yet well in
the picture also, for if less resplendent, they too in their way were
imposing.
Jim’s reverie was interrupted by a voice at his elbow.
“There they go,” it said, “the most ill-assorted pair in England.”
With a start of surprise Jim turned to find an immaculate beside him.
Cheriton was wearing a light-gray frock-coat with an exaggerated air
of fashion.
“Crabbed age and youth,” said Jim, yet quite without bitterness. He
was still glowing with pleasure at his frank and friendly recognition.
“A pitiful sight,” said Cheriton. “A man of his age! How odd it is that
some men are born without a sense of the incongruous!”
“Yes,” said Jim.
“Gal looks well outside a horse. Very well indeed. Pity that old ruffian
should ruin so fair a picture.”
Cheriton seemed prepared to criticise his rival’s style of
horsemanship. Reluctantly, however, he forbore to do so. For
George had been drilled very severely in his youth; and in spite of
his years and his weight he was able to make a creditable
appearance in the saddle.
“Do you know, Lord Cheriton,” said Jim, “I almost regret that I did not
attempt an equestrian portrait.”
My lord’s brows went up.
“Upon my word, Lascelles,” said he, “you are an uncommonly bold
fellow to mention the word ‘portrait.’”
“I agree with you,” said Jim.
He laughed rather bitterly. Cheriton affected a gravely paternal air.
“Lascelles,” said he, “I think the fact that at school your father
imbued me with the elements of wisdom gives some sort of sanction
to a little plain speaking on my part.”
“Go on, Lord Cheriton,” said Jim, with gloomy resignation. “Rub it in.”
“I think, Lascelles,” said Cheriton, with a fine assumption of the air of
a “head beak,” “your conduct merits censure in the highest degree.”
“It has received it,” said Jim. “I have been kicking myself for being
such a hot-headed fool ever since it happened.”
“One is almost afraid,” said Cheriton, ruefully, “that your indiscretion
is irreparable. Really, Lascelles, making due allowance for the fact
that your father was one of the most rash and hasty men I ever
encountered, and allowing further for the fact that my old friend has a
deplorable absence of, shall we say, amenity, your behavior
amounted neither more nor less than to suicide.”
“I don’t regret what I did,” said Jim, “as far as that old Gorgon of a
woman is concerned. I am afraid I should behave in just the same
way again if I were placed in a similar position. But I know it was very
unwise. As for the portrait, I intend, by hook or by crook, to finish it.”
“Well, Lascelles,” said Cheriton, giving the young fellow a kindly
touch on the arm in parting, “do what you can; and when the work is
complete you must let me see it.”
It was a new Jim Lascelles who returned to Balham by the twelve-
thirty from Victoria and took luncheon with his mother. He called at
the greengrocer’s just as you get out of the station, and arrived at
the Acacias with a number of paper bags tucked under each arm. He
hummed the favorite air in the very latest musical comedy, while he
proceeded to make a salad whose mysteries he had acquired in
Paris. He had been initiated into them by Monsieur Bonnat, the
famous chef of the Hotel Brinvilliers. And it so happened that Jim’s
mother, who spoiled him completely, had purchased a lobster, which
she really couldn’t afford, such was the current price of that delicacy
and the present state of her finances, to cheer Jim up a bit.
“My dear,” said Jim, “let us have the last bottle of the Johannisberg.”
Miranda, the demure little maid-of-all-work, was ordered rather
magnificently to procure the same.
“Pity ’tis, ’tis the last,” said Jim, who proceeded to toast his mother.
“May those precious publishers,” said he, “learn truly to appreciate a
very remarkable literary genius, my dear.”
“I am afraid they do, dear boy,” said she. “That is the trouble.”
“It is a rattling good story, anyhow,” said Jim, stoutly.
“It certainly ends as every self-respecting and well-conducted story
ought. But this old addle-pate hasn’t a spark of literary genius in it.”
“Oh, hasn’t it!” said Jim, bringing his fist upon the table. “George
Sand is a fool to you, my dear.”
“Dear fellow,” said Jim’s mother, with a smile of pleasure. “At any
rate I am enough of a genius to like appreciation. But with you,
laddie, it is different. You are the real right thing, as dear Henry
James would say.”
“Oh, am I?” said Jim. “Well, here’s to the Real Right Thing,
whichever of us has it. I know which side of the table it is, if you
don’t.”
“The Realest Rightest Thing is outside in the garden waiting for the
hand of the master to complete her.”
“Ye gods, the hand of the master! You pile it on ‘a leetle beet tick,’ as
Monsieur Gillet would say to you. But shall I tell you a secret? I saw
the Goose Girl this morning.”
“Of course you did, dear boy.”
“How did you guess?”
“The step on the gravel told me.”
“You are wonderful, you know. Fancy your finding it out like that
when I tried hard to tread heavily!”
“That vain, wicked, foolish, and depraved Goose!” said Jim’s mother.
“You met her in Hyde Park this morning walking with her duke, and
she gave you a smile, and if she was more than usually foolish, she
said, ‘Why, it’s Jim!’”
“She was à cheval. But you are wonderful, you know,” said Jim.
“Riding was she? And pray how did the great overgrown creature
look outside a horse?”
“I could never have believed it. She was mounted on a glorious
chestnut, a great mountain of a beast, a noble stepper; and in her
smart new habit, and in an extraordinarily coquettish bowler—think
on it, my dear, the Goose Girl in a bowler!—she was a picture for the
gods.”
“One can readily believe that the creature would set high Olympus in
a roar.”
“She was to the manner born. She might have learned the art of
equitation in la haute école instead of in the home paddock at
Widdiford on that screw of the dear old governor’s.”
“Oh no, dear boy,” said Jim’s mother, with decision. “Poor dear
Melancthon was anything but a screw. He was by Martin Luther out
of Moll Cutpurse. He won the point-to-point on three occasions.”
“I humbly beg Melancthon’s pardon. That explains why the Goose
Girl comes to be so proficient. She certainly looked this morning as if
she had never sat anything less than the blood of Carbine.”
“I think the secret of the whole matter, my son,” said Jim’s mother,
profoundly, “is that the Female Us is so marvelously adaptable. If
she is really smartly turned out on a fine morning in June with a real
live duke on the off side of her and all London gazing at her, if she
had never learned to sit anything else than a donkey she would still
contrive to look as though she had won the whole gymkhana. It is
just that quality that makes the Female Us so wonderful. It is just that
that maketh Puss so soon get too big for her dancing slippers.”
“Well, you wise woman,” said Jim, “the Goose Girl would have taken
all the prizes this morning. And she didn’t even cut me.”
“Cut you, my son!” exclaimed Jim’s mother. “Gott in himmel! that
Goose cut you indeed!”
“There are not many Goose Girls that wouldn’t have done in the
circumstances. But she is True Blue. And I am going to finish her
portrait. And I am going to make her permanently famous.”
Jim’s mother tilted the last of the Johannisberg into his glass.
“Go in and win, dear boy,” said she. “You have genius. Lavish it upon
her. Earn fame and fortune, and buy back the Red House at
Widdiford.”
“And in the meantime,” said Jim, “she will have married that old fossil
and borne him three children.”
“She will not, dear boy,” said the voice of the temptress, “if you make
her promise not to.”
“Oh, that wouldn’t be cricket,” said Jim, “with her people so miserably
poor and James Lascelles by no means affluent; and the old fossil
with a house in Piccadilly, and another in Notts, and another in
Fifeshire, and a yacht in the Solent, and a box at the Opera, and a
mausoleum at Kensal Green. No, old lady, I’m afraid it wouldn’t be
cricket.”
Jim’s mother exposed herself to the censure of all self-respecting
people.
“It would be far less like cricket,” said she, “for that perfect dear of a
Goose to have her youth, her beauty, and her gayety purchased by a
worldly old ruffian who ought to be a grandfather. Come, sir, she
awaits her very parfit gentil knight.”
But Jim shook his head solemnly.
“No, old lady,” said he, “I am afraid it wouldn’t be playing the game.”
Nevertheless, immediately luncheon was over, Jim took the key of
his studio off the sitting-room chimney-piece, and went forth to the
misshapen wooden erection in the small Balham back garden. The
key turned in the lock stiffly. It was nearly three weeks since it had
last been in it. For several hours he worked joyfully, touching and
retouching the picture and improvising small details out of his head.
And all the time the Goose Girl smiled upon him in the old Widdiford
manner. Her hair had never looked so yellow, and her eyes had
never looked so blue.
CHAPTER XVII
DEVELOPMENT OF THE FEMALE US

THE next morning, a little before eleven, the wonderful Miss Perry,
accompanied by the admirable Mr. Bryant, was approaching Apsley
House when the figure of a solitary horseman was to be seen. It had
a combination of unexpectedness and familiarity which fixed Miss
Perry’s attention. She gave a little exclamation. The horseman was
unmistakably Jim Lascelles.
Jim received a most affectionate greeting.
“You are just in time,” said he. “It is a near thing. Gobo is yonder in
the offing. I was afraid he would get here before you.”
Miss Perry was delighted but perplexed by a suggestion that Jim put
forward. It was that they should go down the left while Gobo rode up
on the right.
“But I promised Gobo,” she said.
“Look here, Goose Girl,” said Jim, with tremendous resolution, “do
you suppose I have invested the last half-sovereign I have in the
world on the worst hack in London, to be cut out by that old duffer?
Come on round, you Goose, before he gets up.”
Really Miss Perry is not to be blamed. Jim Lascelles was resolution
incarnate once he had made up his mind. Jim’s horse, a nondescript
who does not merit serious notice, walked a few paces briskly, the
chestnut followed its example, as chestnuts will, and the next thing
was Jim’s horse broke into a canter. The chestnut did the same. Of
course it was Miss Perry’s business to see that the chestnut did
nothing of the sort. But it has to be recorded that she failed in her
obvious duty. And then, so swift is the road to destruction, in less
time than it takes to inform the incredulous reader, the chestnut and
the nondescript began literally to fly down Rotten Row.
It was a golden morning of glorious June, and, of course, things
constantly happen at that vernal season. But as the four pairs of
irresponsible hoofs came thundering by, flinging up the tan in all
directions and nearly knocking over a policeman, equestrians of both
sexes, and pedestrians too, stared in polite amazement and very
decided disapproval. If not absolutely contrary to the park
regulations, it was certainly very wrong behavior.
There is every reason to suspect that the opinion of that high
authority, Mr. Bryant, was even more uncompromising. Not for an
instant did he attempt to cope with the pace that had been set. He
was content sadly to watch his charge get farther and farther away.
He then turned to look back at the man with the red face, who had
just arrived at the turn.
That elevated personage, who could not see at all well without his
spectacles, halted at the turn and looked in vain for the wonderful
Miss Perry. His friend Cheriton, who had entered the gates just in
time to be au courant with all that had happened, accosted him
cheerfully.
“Doctors’ orders, George?”
“Ye-es,” said George, rather gruffly.
“I warned you years ago, my dear fellow,” said his friend,
sympathetically, “that any man who drinks port wine in the middle of
the day as a regular thing, can count later in life on the crown of the
martyr.”
George looked rather cross. He peered to the right and he peered to
the left. The ever-receding pair were by now undecipherable to
stronger eyes than those of George Betterton.
“Seen a gal about?” he inquired rather irritably. There never was a
duke since the creation of the order who could endure to be kept
waiting.
“I’ve seen several,” said his friend, with an air of preternatural
innocence.
“I mean that gal of Caroline Crewkerne’s,” said George.
“I was not aware that she had one.”
“Tall, bouncing gal,” said George. “Ginger hair.”
“Ginger hair!” said his friend. “Tall, bouncing gal! Do you mean my
ward, Miss Perry?”
“Your ward! What d’ye mean, Cheriton?”
“Caroline Crewkerne seems to think,” said Cheriton, coolly, “that I
shall serve the best interests of a lonely and unprotected and
extraordinarily prepossessing girlhood if I act, as it were, in loco
parentis during Miss Perry’s sojourn in the vast metropolis.”
George began to gobble furiously. It was a sign, however, that his
mind was working. That heavy and rusty mechanism was very
difficult to set in motion.
“If it comes to that,” said he, “I should say I am quite as capable of
looking after the gal as you are.”
“A matter of opinion, George, I assure you,” said Cheriton, with
genial candor.
“What d’ye mean?”
“For one thing, I am rather older than you. Therefore, in Caroline’s
opinion, I am better fitted to occupy the paternal office.”
“Are you, though?” said George, stubbornly.
“I am sixty-five, you know,” said his friend, with an air of modest
pride. “The ideal age, if I may say so, for wisdom, experience, and
knowledge of the world to coalesce in the service of innocence,
beauty, and extreme youth. At least, I know that is Caroline
Crewkerne’s opinion.”
“Goin’ to marry the gal, are you?” said George, bluntly.
Some men are very blunt by nature.
“The exigencies of the situation may render that course expedient,”
said Cheriton, rather forensically. “But in any case, my dear George,
speaking with the frankness to which I feel that my advantage in
years entitles me, I am inclined to doubt the seemliness of the open
pursuit by a man of nine-and-fifty of a wayside flower.”
“What d’ye mean, Cheriton?” said George, with a more furious
gobble than any he had yet achieved.
“What I really mean, my dear fellow,” said his friend, “is that you can
no longer indulge in the pleasures of the chase without your
spectacles. Had you been furnished with those highly useful, if not
specially ornamental adjuncts to the human countenance, you would
have been able to observe that the wonderful Miss Perry—whose
hair, by the way, is yellow—was spirited away exactly ninety seconds
before you arrived on the scene.”
“Who took her?” said George, who by now had grown purple with
suppressed energy.
“A young fellow took her,” said Cheriton. “A smart, dashing, well-set-
up young fellow took her, my dear George. He simply came up,
tossed her the handkerchief, and away they set off hell for leather.
By now they are at the Albert Memorial.”
No sooner was this information conveyed to him than George
Betterton did a vain and foolish thing. Without bestowing another
word upon Cheriton he set off in pursuit. It was supremely ridiculous
that he should have behaved in any such fashion. But it is surprising
how soon the most stalwart among us loses his poise; how soon the
most careful performer topples off the tight-rope of perfect discretion
and sanity. The spectacle of George pursuing the runaways with a
haste that was almost as unseemly as their own was certainly
romantic. And at the same time it provided infinitely pleasant food for
the detached observer who was responsible for George’s behavior.
Cheriton stood to watch and to laugh sardonically. The marionette
had begun to answer to the strings in delightful fashion. He promised
to excel all anticipation.
In the meantime Young Blood was careering away like the wind.
Faster and faster it went. It was higher, deeper, richer, more
exhilarating than any of the old Widdiford madnesses. It was in vain
that the British public looked pained and the London police looked
important. This was its crowded hour of glorious life; and if there was
to be an end to all things, there were two persons at least who felt
that, after all, the cosmos had done very well to get itself invented.
However, this sort of thing cannot last forever. The nondescript soon
began to display signs of distress.
“Bellows to mend,” said Jim.
The glorious Miss Perry had difficulty in checking her chestnut.
“Why,” said she, “he is almost as strong as your papa’s pedigree
hunter.”
“We’ve done a record from the Red House to the Parsonage, I think,”
said Jim.
Even when they turned to ride back their high spirits met with no
check. The crowded glorious hour continued, if pitched in a less
emotional key. Jim’s nondescript was no longer equal to the fine
careless rapture.
“Goose Girl,” said Jim, “do you know I have made a resolution?”
“Have you, Jim?” said Miss Perry.
“I am determined to finish that picture of you in your wonderful
Gainsborough frock.”
“Of course, Jim,” said Miss Perry.
“That picture is to be a masterpiece, you know.”
“Is it, Jim?” said Miss Perry.
“Yes,” said Jim. “And when it has made me famous what do you
suppose I am going to do?”
“I don’t know, Jim,” said Miss Perry.
“Can’t you guess?”
Miss Perry knitted her brows in grave perplexity.
“Marry Muffin.”
“What, marry the Ragamuffin!” said Jim, scornfully.
“She is prettier than Polly is.”
“But she is such a Ragamuffin; and she has never an incredible hat
and a Gainsborough frock to call her own.”
“She has her mauve, Jim,” said Miss Perry.
“No,” said Jim, decisively; “in spite of her mauve I decline to marry
the Ragamuffin.”
Miss Perry looked vastly disappointed.
“Milly is too young,” said she.
Jim pressed the nondescript. The ice was getting desperately thin.
And every moment the light of the morning was making it thinner.
“Goose Girl,” said Jim, “do you remember that once you promised to
marry me?”
“Yes, I did, Jim,” said Miss Perry, “if you got those three big red-
cheeked apples off the tree at the Red House at Widdiford.”
“I got them off all right,” said Jim. “But instead of receiving your hand
in matrimony I got a tremendous licking.”
“The apples were awfully nice, though,” said Miss Perry, like a true
daughter of Eve.
The high personage who controls the limelight continued to play
most embarrassing tricks with the light of the morning. The hapless
Jim Lascelles felt himself to be no match for that master hand.
“Goose Girl,” said Jim, defiantly, “assuming for a moment that I made
myself famous enough to buy back the Red House at Widdiford, with
the strawberry beds and the apple orchards, and the old wicket-gate
that leads into the back lane which takes you straight to the
Parsonage—would you keep the promise that you made when you
were a long-legged person of seven, with a very large appetite, and I
was a chubby subject of thirteen and a half with rather thin
trousers?”
“Yes, Jim, I would,” said Miss Perry, with remarkable promptitude,
frankness, and sincerity.
“There, now I’ve done it,” groaned Jim. “It was bound to happen. I
knew the royal daylight would provoke me to make a cad of myself
before it had done playing its tricks. But if people will have yellow
hair, and they will wear yellow gauntlets to match it, and that fellow
upstairs will fling the limelight all over the place, how can a poor
painting chap help himself?”
Miss Perry had grown very grave. She was silent for twenty-five
seconds.
“Jim,” said she, with slow-drawn solemnity, “if you do marry anybody,
I r-r-really think it ought to be Muffin.”
“That Ragamuffin!”
“She is such a sweet,” said Miss Perry. “And she is so pretty; and
dearest papa says she is so clever; and of course you know I am
rather a Silly.”
“All the world knows it.”
“And Muffin always said she would just love to live at the Red House
at Widdiford.”
“Goose Girl,” said Jim, “I am afraid you are deep. You want to marry
Gobo.”
“Not r-r-really,” said Miss Perry, with wide-eyed earnestness. “Of
course he is a dear, but—but of course, Jim, he is not like you are.”
“Thank you very much for the information. But tell me, Goose Girl,
wouldn’t you like to be a duchess?”
“Oh no, Jim,” said Miss Perry.
“Why not, you Goose?”
“It sounds rather silly.”
“So it does, now you come to mention it,” said Jim. “But think of all
the wonderful frocks and jewels you would have, and the wonderful
houses, and the wonderful horses, and the wonderful ices of every
conceivable color and every possible flavor. And as for cream buns,
a duchess of course can have as many as she requires.”
“I would rather have the Red House at Widdiford,” said Miss Perry.
“Really,” said Jim, “you are the most tremendous thing in Geese.
Just think what you could do if you were a duchess. You could buy
old books and new vestments for your papa; Muffin could have a
new mauve; the Polly Girl could marry her parson, and she could
boast of her sister who married the duke; and the Milly Girl could
think more about Persian kittens and less about self-improvement;
and as for Dickie and Charley, they both might go to Sandhurst and
probably become field-marshals.”
The blue eyes of Miss Perry opened in their dazzlement to
dimensions that were perfectly astonishing.
“It would be awfully nice,” said she; “but, Jim——”
“Well?”
“I did promise you, didn’t I?”
“You would never have got those three red-cheeked apples if you
hadn’t,” said Jim.
As they neared the turn at Hyde Park Corner they began
unconsciously to assume airs of decorum. The accusing figure of Mr.
Bryant awaited them. Lord Cheriton too was only a little way off. He
stood by the railings looking the picture of outraged delicacy.
When the runaways came up to greet him he held up both hands
before his face with the gesture of dismay of a very nice old lady.
“I am dumb,” said he.
Apparently Jim Lascelles was smitten with a similar infirmity. As for
Miss Perry, the ineradicable instincts of her sex assumed the control
of that irresponsible person.
“Have you seen Gobo?” she demanded breathlessly.
The blend of disinterested concern and absolute innocence was
perfectly charming.
“I could never have believed it,” said Cheriton, with a pained air. “The
finished duplicity, the Jesuitical depth.”

You might also like