4. Bölüm: Bir Sıfırdan Iyidir HİKAYEYİ SESLİ DİNLE
30 Aralık, Saat: 18.58
Uluslararası İstihbarat Teşkilatı, Amazon Üssü
Helikopter ineceği bölgeye doğru yaklaşırken çevredeki ağaçlar bu izinsiz ve pervasız
girişe tepkilerini sanki dalları ve yapraklarıyla olanca hızda sallanarak gösteriyordu. Askerler kısa bir sürede koca bir alanı düzenlemiş, görev boyunca kalacakları çadırların, komuta merkezinin ve revirin yapımını doğaya en az zararı vererek bitirmişlerdi neredeyse. Berke kuş bakışı yirmi dört asker saymıştı. Ağaçların arasında da bir o kadar asker vardır diye düşündü. Helikopter alana inerken zaman onun için kendisini güvende olduğu konusunda telkin etmekle geçmişti. Kemal Komiser yere atladı ve dört kafadarın inmelerine, elini uzatarak yardımcı oldu. Hemen arkalarından komiser yardımcısı Beril Atasoy da yere ilk adımını attı. Dört kafadar komuta merkezine doğru ilerlerken hepsinin aklında hem oldukça benzer tereddütler hem de birbirinden farklı birçok teknik soru vardı. Kemal Komiser daha önce onların bu dalgın görünen anlarına şahit olmuştu. Zihinlerinde neler döndüğünü az çok tahmin edebiliyordu. Komuta Merkezine varır varmaz onları karşılayan askerler soğuk su ikram etmek istediler. Kemal komiser teşekkür ederek mataralarında su olduğunu söyledi. Damla dayanamayıp: - Bu sıcacık oldu komiserim. Neden soğuk içemiyoruz? Kemal komiserin yüz ifadesi hiç değişmemişti. - Vücudumuzun suya ihtiyacı var ama soğuk suya değil. Vücut ısınızı dengede tutmak, vahşi yaşamda hayatta kalmanın ilk kuralıdır. Vücut soğuk suyu dengeleyene kadar enerji harcar ve bu sonra size yorgunluk hissi verebilir. Ayrıca mide ağrısı ve bağırsak sorunları cabası. Sizi ailenize; yanlarından nasıl aldıysam, öyle teslim etmek istiyorum. Kemal Komiser en ince detayına kadar tüm gelişmeleri dört kafadar ile paylaştı. Ayrıntıların hayat kurtarabileceğini bilecek kadar bu mesleği yapmıştı. Önemli bir kuralı da ısrarla hatırlatmıştı. Güvenlik önlemleri alınmadan üssün dışına adım atılmayacaktı! Berke heyecanla, ilk araya giren oldu: - Tamam, iletişimlerine dair en ufak bir dijital iz bile yok elimizde ama içlerinden birinin yazdığı notun deşifre edilmiş hâli var Komiserim! Kemal Komiser: - Evet, bu notu deşifre etmeyi başardık. Peki elimizde gerçekten ne var Berke? Can: - Çıkmaz sokak. Neyi durdurmamız gerektiğini biliyoruz fakat bunun nerede olduğunu bilmiyoruz. Bu kadar iyi gizlenebilmelerine inanamıyorum. Komiser Yardımcısı Beril: - Bu kadar teçhizatı oraya taşıyabilmiş olmaları üzerinden hareket ettik ve birkaç olası bölge tespit ettik. Bardağa bir de dolu tarafından bakalım. Sizin neleri başardığınızı biliyorum gençler ve sizden öğrendiğim bir şey var. Bir, sıfırdan iyidir! Kemal Komiser, Beril komisere gülümsedi ve onayladı. Dört kafadarın motivasyonunu korumak için ancak bu kadar iyi bir cümle kurulabilirdi. İşte tam da bu sırada uzaktan, geldiklerinden beri onları göz hapsine alan beyaz sakallı, bir süredir bu bölgede olduğu su götürmez bir ten rengine sahip, orta yaşın üzerinde bir adam; yüzünde yıllardır görmediği bir dostunu görmüş ifadesiyle, onlara doğru yaklaşıyordu. 27 Aralık, Saat: 18:30 Amazon Ormanları, Brezilya
Kunduz ve yanındaki adamlar artık yorgun düşmüştü. Uzun zamandır aralıksız
yürüyorlardı ve not kağıdı bir yana, modern insana dair en ufak bir ize bile rastlamamışlardı. Zaten ancak dönüş yoluna yetecek kadar suları ve erzakları kalmıştı. Bundan sonrasında devam etmek tehlikeli olabilirdi. - Bu kadar yeter. Daha fazla ilerlemenin bir anlamı yok, dönüyoruz. Tam son kelime dudaklarından dökülmüştü ki, doğu kanadındaki adam seslendi: - Burada bazı izler var! Kunduz: - Jaguar izi olabilir. Nehre yaklaşıyoruz, muhtemelen avlanma rotalarının üzerindeyiz. Elini kaldıran adam gelmeleri için işaret yapıyordu. - Ağaçların yoğunlaştığı alanda insan ayak izlerine benzer izler var ve ileride çadıra benzer bir şey görüyorum! Kunduz hemen o tarafa doğru yöneldi. Telsizden batı tarafını tarayan adamlara da anons geçti. Destek gerekebilirdi. Etrafı biraz araştırdıktan sonra bir çadır buldular. Arkasından sessizce yaklaşarak çadırın etrafını sardılar. İçeride hiçbir hareket yoktu. Kunduz yavaşça eğilerek silahını doğrulttu ve içeri doğru bir adım attı. Çadırda kimse yoktu ve etraf dağınık gözüküyordu. Sanki aceleyle terk edilmiş gibi duruyordu. Bu eşyalar bir yabancının eşyalarıydı. Sonra köşede duran defteri fark etti. Eline aldığı sırada James‛in not kağıdı yere doğru süzüldü. Kunduz bir süre gözlerini yerdeki kağıttan alamadı. Deşifre edilmeye çalışıldığı açıkça görünüyordu. Bu James‛in kaybettiği not kağıdıydı. Çadırdaki her kimse onların peşindeydi. Burayı aceleyle terk etmiş olmalıydı. Belki de geldikleri sırada onları fark etmiş ve... - Derek burada kalsın, diğerleri çevreye dağılsın. Yakınlarda bir yerde olabilir. Adamlar bir süre sonra eli boş döndü. Şiddetli yağmur özellikle açık alanlarda tüm izleri silip, süpürmüştü. Bir yerden sonra gittiği yönü bulmak imkansızdı. İşler iyice sarpa sarıyordu. Hızlıca bir karar verdi. Ne olacaksa olsun, artık bir şey saklayamazdı. Bir hata daha hayatına mâl olabilirdi. Bukalemun‛a durumun detaylarını anlattı. Bukalemun bu sefer olan biteni, sandığının aksine sakin karşılamıştı. - Belli ki misafirlerimiz olacak Kunduz ama biz onlardan bir adım önde olacağız ve eğer bu sefer de işime çomak sokan o komiser ve sefil tayfasıysa, bir taşla iki kuş vuracağız. Şimdi beni dikkatlice dinlemeni ve söylediklerimi harfiyen uygulamanı istiyorum. Kapattı ve sonra gizli numaradan gelen mesajı açtı. Mesajdaki dosyayı indirdi ve dosya şifresi olarak da 20 Kasım‛daki şifre ile aynı sayıyı ikili kod kullanarak girdi ve dosya açıldı. Burada büyük teslimat için son bir tarih şifrelenmiş olmalıydı. Teslimat için günü ve ayı bilmesi yeterliydi.