Sinirden gözleri kıpkırmızı olmuştu Bukalemun‛un. Yumruklarını olabildiğine sıkmıştı.
Kunduz‛a doğru birkaç adım attı. Kunduz yine kafasını eğmiş, olanların nereye varacağını çaresizlikle bekliyordu. İkinci kez yapılan büyük hata ve ardından adamı zehirli bir yılanın sokması. Adam can havliyle protokolü yazdığı notu, kontrol bölgesinde düşürmüş olmalıydı. Bu aslında, tekrarlanan büyük hatayı da açıklıyordu. Bukalemun sinirle: - Nasıl adamın üzerinden yazdırdığın not kağıdı çıkmaz? Buharlaşıp gitmedi ya? Kunduz, titreyen sesiyle: - Not kağıdı şifreliydi patron, zaten bölgenin koordinatlarını kimse bilmiyor. “Tanrı‛nın Gözü” olarak şifreledi hepsi ana bölgeyi, koordinatları notlarına yazmamalarını emrettim. Bukalemun: - İsabet! Zekâna hayranım! “Tanrı‛nın Gözü”ymüş! Kunduz: - Patron, harita bir insan silüeti gibi, yani Tanrı insanın içinde. Oradan... Bukalemun, sinirden titriyordu: - Öyle mi? Ne kadar zekice! Kunduz‘un dilinden kelimeler zorlukla dökülüyordu: - Adam ateşler içinde yatıyor, iniltiler hâlinde konuşabiliyor, Patron. Adama defalarca sordum. Kem küm ediyor. Çadırında da bir şey bulamadık. Bukalemun: - Sen beni delirtmeye mi çalışıyorsun Kunduz? Kunduz: - Efendim, muhtemelen devriye gezdiği çevrede bir yerde düşürdü. Zaten ekipmanlarında da eksikler var. Adam can havli ile bir şekilde ana bölgeye ulaşmayı başarmış. Bukalemun: - Biri bulursa ne olacak Kunduz? Yerimiz ortaya çıkmış olacak! Kunduz: - Kimse anlamaz Patron. Bana kalırsa, adam yılan soktuktan sonra telaşla koşmaya başladı. Batı tarafındaki kontrol ondaydı, zehir tüm vücuduna yayılmaya başlamış kalkanları devreye sokmaya çalışırken. Nöbet geçirmiş ve uzun süre kıvranmış, sonra şans eseri diğer nöbetçi fark etmiş ve hemen müdahale etmiş. İzin verin etrafı iyice bir kolaçan edelim. Birkaç saate buluruz lanet kağıdı. Buralarda daha hiçbir yabancıya rastlamadık. Zaten dünkü şiddetli yağmurda parçalanmış gitmiştir o. Bir sorun olmayacak patron. Bana güvenin! Bukalemun bağırarak: - Bana kalırsaymış! Yıkıl karşımdan, elimden bir kaza çıkacak. Ne yapın yapın, bulun şu lanet not kağıdı mı neyse! Birkaç basit protokolü bile aklında tutamayan adamlarla iş yaparsan olacağı bu! 28 Aralık, Saat: 15.06 Kardelya Kafeterya, İstanbul
Komiser Kemal mahçup bir eda ile:
- Sizlere çok ayrıntı veremediğim için üzgünüm. Çok gizli bir operasyon. Daha önce gençlerin nasıl güvenliğini sağlamayı başardıysam, insanlık için son derece önemli bu durum için de onlara ihtiyacım var ve hiçbirinin kılına dâhi zarar gelmeyeceğini garanti ediyorum. Can‛ın annesi Gamze Hanım: - Komiser, nasıl böyle bir garanti verebilirsiniz? Yüz ifadeniz zaten durumun ne kadar ciddi olduğunu özetliyor. Üstelik Can‛ın neler yaşadığını biliyorsunuz. Berke‛nin babası, Gamze Hanım‛ın cümlelerinin ardından: - Böyle bir durumun psikolojilerinde nasıl bir etki yaratacağını bilemeyiz. Hem siz ne kadar güvenli de deseniz, ben oğlumu nasıl bir sürü zehirli hayvanın, böceğin, silahlı bir çetenin olduğu, daha insan elinin uzanmadığı bir yere göndereyim? Komiser Kemal ne söyleyebilirdi ki? Bu, çocuklar için büyük bir görevdi. Aileler, çocuklarını elbette böyle tehlikeli bir duruma sokmak istemezdi. Damla, kısa süren sessizliği bozarak: - Sizlere hak veriyoruz. Bu zorlu bir yolculuk. Hatta bu zamana kadar yaşadıklarımızın en tehlikelisi. Bundan öncekilerde Kemal Komiser bizi hep korudu ve en zor görevlerin bile üstesinden gelmeyi birlikte başardık. Belki de biz, bunun için bu dünyadayız. Bunun için zamanın tam da bu diliminde yollarımız kesişti. İnsanlığa yardım etmek için... Senem, annesi Nursel Hanım‛ın gözlerinin içine bakarak: - Anne, eğer bunun için bize ihtiyaçları varsa, tarihe “bu sorumluluktan kaçanlar” olarak geçmek istemiyoruz. Kemal Komiser araya girdi: - Böyle düşünme Senem. Kimse sizin hakkınızda böyle bir şey düşünmez. Bizlere her zaman çok yardımcı oldunuz. Berke, babasına dönerek: - Bunu yapabileceğimizi biliyoruz baba. Bu, insanlık için büyük bir şans ve eğer başarabilirsek bunun içinde olmak istiyoruz. Yardım etmek istiyoruz. Damla son cümlesini kurduktan sonra uzun bir sessizlik oldu: - Eğer biz bu olayın içinde olmadığımız için başaramazlarsa, işte o zaman bir daha kendimizi affetmeyeceğiz! Bu, dünyamız için hayat memat meselesi... Aileler biraz da çaresizce kabul etmişlerdi durumu. Artık çocuklar Kemal Komiser‛e emanetti. Kemal Komiser ve çocuklar ailelerini uğurladıktan sonra merkeze geçtiler. Kemal Komiser: - Biliyorum, zor bir kriptoyu çözmeyi başardınız. Fakat yetkinliğinizi kesinleştirmek için sizden, size gayet basit gelecek bir kriptoyu daha çözmenizi isteyeceğim. Eğer kısa sürede başarabilirseniz bu zorlu görevde beraber çalışacağız gençler. Bu konuda beni suçlamayın lütfen, size güvenebileceklerinden emin olmak istiyorlar. Damla biraz bozulmuştu: - Hayatımızı riske attığımız bir görev için bir de zekâmızı mı ölçmek istiyorlar Komiserim? Bu saçmalık! Zaman kaybediyoruz. Kemal Komiser: - Biliyorum, ben de bu konuda ısrarcı oldum fakat size tam anlamıyla güvenmelerini de istiyorum. Bu mevkiideki insanlar, buraya gelmek için yıllarını veriyor. Sizlerin ise doğal bir yeteneğiniz var, bunun için sizi ne kadar takdir ettiğimi biliyorsunuz. Hâlâ kötü insanlardan bir adım öndeyiz ve bu avantajı kullanmalıyız. Gönderdikleri kriptoyu başarıyla çözerseniz, birlikte Amazon Ormanlarına gidip, insanlık için büyük bir adım için, birlikte sırt sırta savaşacağız. Kemal Komiser kendisine gelen dosyayı açtı. Senem, Berke, Can ve Damla rüştünü ispat etmek ve bu görevde yer almak için bu şifreyi de hızlıca çözmeyi başarmalıydı. 3 6 International Intelligence Agency Dava: Amazon Rainforest Davada yer almak için 10 haneli, anlamlı ve iki kelimeden oluşan bir tamlama bulmalısınız.