Bu sayfada sizelere, Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde 17. yüzyıl İstanbul'u
hakkındaki renkli anlatımlarından biraz bahsedeceğiz. Evliya Çelebi, İstanbul'u çok detaylı bir şekilde anlatmış ama hepsini buraya sığdıramayacağımız için kısaca özetledik. Keyifli okumalar!
PEYGAMBER TÜKÜRÜĞÜYLE ONARILAN KUBBE
Evliya Çelebi, Seyahatname'nin 15. Bölümünde Ayasofya'yı merkeze alarak selatin camilerine odaklanır. Efsanelere göre, Adem'in dünyaya gelişinden tam 5052 yıl sonra inşa edilen bu ibadethaneye ilk ve en eski tapınak diyen Evliya Çelebi, kilisenin Hızır ve Agnados tarafından yapıldığını, kubbesine dikilen haçın ise Uludağ'dan görüldüğünü aktarır. Muhammed'in doğduğu gece yer sarsıldı ve Ayasofya'nın kubbesi yıkıldı. Hızır'ın fikriyle, üç yüz patrik ve keşiş Hz. Muhammed'e dönüp, "Kubbenin tamiri için mübarek tükürüğünü verebilir misin?" dediler. Hz. Muhammed bir hokkaya tükürdü ve kubbe o tükürükle onarıldı.
Seyahatname'de Ayasofya'da bulunan çeşitli
mekanlardan da bahsediliyor. "Ensari'nin Hicretin 52. yılında yapılan barıştan sonra Ayasofya'ya gelip namaz kıldığı yerlerden biri, direğin kıble tarafına Eyyub Sultan makamı denir. Burada artık bir mihrap bulunmakta ve her daim dolup taşan beş vakit namaz kılanlarla çevrili." 15 BÜLBÜL ERMENİ ŞERBETİ İÇEN ADEMİ BÜLBÜL EDER Evliya Çelebi, Seyahatname adlı eserinde İstanbul'un tüccarlarını detaylı bir şekilde ele alıyor. VI. Murat Han'ın isteği üzerine şehrin yapısını inceleyen Evliya Çelebi, farklı esnaf gruplarını zengin anlatımıyla betimleyerek birinci cildi tamamlıyor. Romatçı Yahudileri ve lağımcı Ermeniler gibi çeşitli meslekler arasında dikkat çekici işler bulunuyor.
"Şerbetçilerin 500 kişilik bir ordusu ve 300 dükkanı
var. Bir gün Tahtakale'de Bülbül Ermeni şerbeti içen birinin önce bülbüle dönüşüp sonra da Unkapanı'ndaki Arnavut Kasım şerbetiyle kasım kasım kasılması hikayesi dilden dile dolaşır. Eğer biri sendeleyip tökezliyorsa, 'Kasım günü Kasım şerbeti içmiş gibidir' diye dalga geçilir.'Canlara neşe, ruhlara şifa verir şerbetim canım' diyerek yola devam ederler."
Evliya Çelebi, karcı-buzcuları mesleğiniyse tam kendi
tarzıyla anlatır. "Üç yüz kayıkçı ve katırlı, yaz-kış Mudanya ve Bursa dağlarında kar peşindedirler. Hamam kubbeleri gibi kar yığarlar kazıklar ve arabalara. Karcılar buz tutan elleriyle, bazıları delik kulaklarına turna tüyleri takmış, bazılarıysa kollarını bacaklarını delip içinden çubuklar geçirmiş bir halde geçerler."