Professional Documents
Culture Documents
ceza vize pratik paket
ceza vize pratik paket
ceza vize pratik paket
OLAY 2
Ankara’daki ani sağanak yağmur sırasında dışarıda olan Yeşim, olduğu yere bir anda sel
sularının gelmekte olduğunu fark eder ve balkon kapısı açık olan Hazal’ın dubleks evine
girip üst kata çıkar – konut dokunulmazlığının ihlali (TCK m. 116). Üst katta Hazal ile
karşılaşan Yeşim, selden kaçtığını açıklar. Hazal “Defol evimden.” diye bağırır, ancak Yeşim,
sel nedeniyle evden çıkmamakta ısrar edince Hazal, Yeşim’i saçından tutup tekme atarak
dışarı çıkarmaya çalışır. Yeşim, eline geçirdiği metal ayakkabı çekeceği ile Hazal’ın koluna
vurup kurtulur – kasten yaralama. Yan odada uyumakta olan, Hazal’ın o gün kendisini
ziyarete gelen arkadaşı Merve, sesleri duyup uyanır ve Yeşim’in hırsız olduğunu zanneder.
Bunun üzerine Merve, Yeşim’i bir odaya kilitlemeye – esaret/özgürlük ihlali çalışırken Yeşim
“Ne biçim insanlarsınız siz, gerizekalılar!” (TCK m. 125) diye bağırır. Merve, Yeşim’i odaya
kilitler ve polise haber verir.
Soru 3: Yeşim, Hazal ve Merve’nin cezai sorumluluğunu, suçun özel görünüş biçimlerini de
göz önünde bulundurarak tespit ediniz.
Olayda ani bir selden kaçmak için açık gördüğü eve dalan Selin aslında konut
dokunulmazlığının ihlali suçunu işliyor. Suçun oluşması için hem maddi hem manevi
unsurlarının gerçekleşmesi gerekiyor, bir de eylemin hukuka aykırı olduğunu söylemeliyiz.
Burada bir ıztırar hali söz konusudur, zorunluluk halinin şartları oluştuğu halde selinin eve
girmesi eylemi hukuka aykırılık teşkil etmeyecek ve suç oluşmamış olacaktır.
TCK 25/2 – Meşru savunma ve zorunluluk hali düzenlenmiştir.
Burada Selin yaşam hakkını korumak istemiyle Hazal’ın evine girdiğinden kendine ait bir
hakka yönelik olduğu söylenebilir. Seli o başlatmamıştır, ağır ve muhakkak bir tehlike
vardır. Eve girmesi orantılı bir eylemdir korunma için. Bu nedenle zorunluluk halinin
oluştuğu söylenebilir. Eğer tehlikede bulunan hak ihlal edilenden daha ciddi ise (daha büyük
bir korunan hukuksal değeri varsa) hukuka uygunluk nedeni vardır. Bu tip bir halde de bir
haksızlık oluşmadığından suç da oluşmamıştır.
Hazal’ın kasten yaralama suçu söz konusu. Burada meşru savunma yok çünkü haksız fiil
yok. Haksız tahrik de uygulayamayız, yine haksızlık yok. Yeşim sonrasında Hazalın koluna
vurması kasten yaralama niteliğindedir, fakat meşru müdafaa niteliğindedir. Bir saldırı var,
onu defetmek için çekecekle kola vurması orantılı ve yerinde bir savunmadır. Kafasına değil
koluna vurması, eline ilk gelen şeyin çekecek olması bunun orantılılığını açıklarken
kullanabileceğimiz doneler. Yeşim bakımında herhangi bir suç oluşmaz.
Merve Yeşimi hırsız sanıp odaya kitliyor yani onu özgürlüğünden mahrum bırakıyor. Ama
burada bir hırsızlık yok bu nedenle hata hükümlerine yani TCK Md 30’a gidilir. Olayda
hırsız olduğunu düşünerek kişiyi odaya kilitlediği için meşru savunma yaptığını ve onun
özgürlüğünü ihlal etmesinde hukuka aykırılık olmadığını düşünüyor. Burada bir hukuka
uygunluk nedenlerinde hata olduğundan 30/3 hatası söz konusu.
(1, suç – 2, nitelikli hal, 3, hukuka uyg sebebi)
30/3 uygulanması için hataya düşmekte bir kaçınılmazlık aranmaktadır, olayda da yeni
uyanmış olması orada ilk kez kalıyor olması gibi etkenler onun kaçınılmaz hataya düştüğünü
hissettirmektedir.
- Hırsız sandığı için cmk 90/3 e de gidilebilir. Hükümde hırsızlık hallerinde yakalama
hakkı düzenlenmiştir. Yakalama hakkımı kullandım diye düşünüyor da olabilir yani.
Hakaret kısmı: ona karşı haksız bir saldırı var ama bu hakkı defetmeye yönelik bir savunma
yok. Yani hakaret etmesi bir haklı savunma teşkil etmez. Ama haksız tahrik indiriminden
faydalanabilir. Bu bir hukuka uygunluk nedeni değil, suç yine oluşur. Tek bir hareketle
ikisine de hakaret etmiş yani suç oluşturmuş olur. 43/2 gereği zincirleme suç hükümlerine
gideriz.
OLAY: Ünlü iş insanı Kemal’in oğlu Mehmet 13 senedir böbrek yetmezliği çekmektedir ve
Mehmet’in durumu gün geçtikçe kötüye gitmektedir. Kemal’in, Murat’ın 6 Şubat depreminden
sonra ailesine ulaşılamayan çocukları İstanbul’a getirdiğini ve yurt dışına çıkararak orada
çocukların organlarını satacağını duyması üzerine Kemal, Murat’la iletişime geçmiştir. Kemal’in
telefonda konuştuğu Murat, çocukları yurt dışına götürebilmesi için bir gemiye ihtiyacı olduğunu
fakat daha önce kendi abisi Tarık’la 10.000 dolara bu iş için anlaştığını ama kişileri yurt dışına
neden çıkardığını bilmeyen Tarık’ın açıldıkları sırada çocuklara acıyarak geri döndüğünü ve
yapamayacağını söyleyerek Murat’ı yüz üstü bıraktığını anlatır. Kemal ise kendi gemisini
kullanabileceklerini fakat bu yardım karşılığında oğlu Mehmet için çocuklardan birinin böbreğini
istediğini söylemiştir. Murat ve iş arkadaşları Ahmet ile Cenk gece vakti 6 çocukla birlikte, fuhuş
yaptırmak için uyuşturucu etkisinde yanlarında tuttukları Merve’yi gemiye bindirirler. Türk
bayraklı Derya isimli gemiyle Yunanistan sınırını geçerler. Fakat sonrasında Kemal, Murat’a bir
daha ulaşamaz.
SORU 1: Olaydaki kişilerin işlediği suçları, varsa nitelikli halleriyle tespit ederek, suçun özel
görünüş biçimleri ve varsa ceza sorumluluğunu azaltan veya kaldıran hallerle birlikte
değerlendiriniz.
Murat insan ticareti suçunu işlemektedir ve suçun mağdurları çocuklar ve mervedir.
Olaydaki araç fiil, amaç fiil ve maksat incelenmelidir. Mavi kısım amaç fiillerdir. Tehdit
baskı cebir kısmı, mor kısım da araç filler. Maksat da pembe kısım. Somut olayda 6 çocuktan
bahsedilir. Tck md 80/3 uyarınca 18 yaşın altında mağdurlar olduğundan araç fiil
incelenmesine gerek yoktur. Cebir/tehdit kullanılmasa bile amaç fiil gerçekleştiği sürece suç
oluşur. Seçimlik hareketli bir suç olduğundan herhangi bir hareketin gerçekleşmesi TCK 80
uygulanması için yeterlidir. Olayda çocuklar bakımından Muratın tck md 80den sorumlu
olduğunu söyleyebiliriz. Merve bakımından bakıldığında, uyuşturucu etkisi altına alınması
araç fiildir. Bu, cebirdir. Murat cebir uygulayarak merveyi ülkeden çıkarmıştır.
Murat ilk olarak tarıkı yani abisini aramış ve gemisini istemiştir. Tarık çocukların neden
yurt dışında çıkarıldığını bilmemektedir. Burada onun bir iştirak iradesi yoktur. Somut
olayda TCK 79 göçmen kaçakçılığı suçu da incelenmelidir. Tarıkın hareketine başladığı şey
nedir? Kişileri aldım, sınırdan geçirmek istiyorum – 10K tl aldım ve gemiye yükledim
herkesi. Buraya suç için imkan sağlanır mı evet. Sınırı geçtin geçmedin bakılmadan suçun
tamamlandığını söyleyen bir görüş var. Yargıtay ise sınır geçene kadar suç
tamamlanmamıştır diyor. Geçilmediği noktada suç teşebbüs aşamasında kalmıştır.
Olayda tarık vazgeçip döndüğünden gönüllü vazgeçme hükümlerine gideriz. O suçtan
sorumlu olmaz ama vazgeçene kadar sorumlu olduğu suç varsa o suçtan sorumlu
tutulur. Yargıtay aksine düşünen diğer görüşe göre ise suç tamamlanmıştır. Burada
tek eylemle birden fazla kişiye karşı suç işlendiğinden içtima söz konusudur.
Ahmet ve cenk müşterek failler çünkü birlikte bu suçu işleme ihtimali söz konusudur.
Göçmen kaçakçılığı suçu bakımından murat azmettiricidir. Bu kişi bir de insan ticaretinden
suçludur. Seçimlik hareketlerden yurt dışında çıkarmak vardır
İki fiil de aynı ama farklı sonuçlar doğuyor.
Peki örgütler mi? Çünkü örgüt olsalar nitelikli hal oluyor hem insan kaçakçılığı için hem de
göçmen kaçakçılığı için. İkisinin de suç işleme amacı olmalı, en az 3 kişi olmalılar, hiyerarşik
bir ilişki olmalı ve suçu sürekli yapmalılar. Gemileri bile yok, elverişli araç geç de yok,
örgütlü suca girmeyiz.
Kemal bakımından:
Onun suç üzerinden etkisi - fonksiyonu var. Ama dikkat!! merve bakımından suça iştirakı
yok. Müşterek fail olarak sorumludur kemal. Ama gemiyi vermeseydi de bu insanlar gemi
bulurdu vs çıkarlardı diyorsak o zaman yardım eden olduğu söylenebilir.
Maddi menfaat var mı göçmen kaçakçılığı için önemli. Siz bir insana böbreği için para
veremezsiniz bu nedenle böbrek alınmasına maddi menfaat denemez.
SORU 2: Eğer gemi Yunanistan sınırını geçemeden açık denizde Sahil Güvenlik görevlileri
tarafından yakalansaydı cevabınız değişir miydi?
Soru kapsamında kişiler türkiyede suç işlenmiş gibi yargılanır çünkü farazi ülkede sayılırlar.
Barındırma ve tedarik açısından ülke dışına çıkarılmadığı için suç oluşmuş sayılmaz ve
teşebbüs deriz.
Tck80 insan ticareti amaç fiiller + araç fiiller + maksad (özel kast) Yurtdışına çıkaran barındıran
sevk eden götüren…amaç fiileri oluşturuyor
18 yaşından büyükse cebir tehdit kötüye kullanma etc gerekiyor rızasını ele geçirmek
amaç+araç+maksad=insan ticareti
18 yaşından küçükse bunlara yani araç fiile gerek yok çünkü rıza kabul edilmiyor küçüklerde
80/3 Amaç fiil+maksad cocukta=ınsan ticareti
Muratın amaç fiili; barındırmak sürekli tedarik etmek çocukları yurtdışına çıkarmak Seçimlik
hareket var; fiillerden yalnızca biri yeterli
Araç fiil; 18 yaşından küçükler için aranmıyor arac fııl çocuğun rızası tartışılmıyor zaten Ama
merede bakımından araç fiil; amaç yurtdışına çıkarmak araç ise cebir bağlamak tutmak zor
kullanmak uyuşturucu etkisi altında tutmak bunların hepsi cebir maksad(özel kast) ise fuhuş
çocuklar için ise organ nakli O zaman tck 80 oluşmuş mudur
Cocuklar bakımından ınsan ticareti suçu oluşmuştur Merve bakımından da murat ınsan ticareti
sucunu ıslemıstır
Not; teşebbüs aşamasında kalması etc aranmıyor btw sonuç bizi ilgilendirmiyor zaten suç
tamamlanmışsa içtima hükümlerine gidilecek orada başka bir suç daha oluşuyor artık!
Maksadımın amacımın ne olduğu yeterli!! İlla gerçekleşecek değil aber olursa ++suç
Göçmen kaçakçılığı
Not; Göçmen kaçakçılığı;yurtdışına çıkarmak değil insan ticareti suçu bu amaç fiillerden biri
insanda yurtdışına çıkarmak ama göçmen kaçakçılığında yurtdışına çıkarmaya imkan sağlamak
İnsan ticareti-göçmen kaçakçılığı farkı burada
Not; Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti suçu bakımından fark Tr açık deniz yunanistan
üçlemesi olsun Göçmen kaçakçılığında trden çıktığı zaman kabul oluyor yanı acıkdenızde de ıken
de bu sucu çoktan tamamlamış oluyor teşebbüs degıl trden çıkaramasa teşebbüsten kalırdı
Insan ticareti sucunda ıse hedef ulkeye gırdıgınde suc tamamlanmış sayılıyor acık denizde ıken
hala yakalansa bu teşebbüs asamasında kalır
Tarık ın gemisi ıcın murat anlatmak istiyor ama bunu yaparken neden gemiye ihtiyac duyduğunu
söylemiyor yalnızca ben bu ınsanları goturucem sana 10k dolar vericek dıyor bunun suc durumu;
Gün sonunda Tarık amacı bilmiyor dolayısıyla insan ticareti iştirakından bahsedemeyiz Tarık için
sadece göçmen kaçakçılığı çünkü güzel kastı maksadı yok amacı sadece yurtdışına çıkarmak bu
kişileri buraya kadar amacı var Doğrudan maddi menfaat de elde etmiş 10k dolar bu gerekiyor
Not;dolaylı menfaate zb sigortasına para yatırmak kaçak çalışanın
Sınırda Tarık ın bunu yapmaktan vazgeçmesi gönüllü vazgeçme mi etkin pişmanlık mı durumu;
Yargıtay; sınırı geçene kadar suçu tamamlanmış saymam dıyor kişi sınırdan geçmeli diyor
yargıtay Tarık sınırı geçmeden vazgeçtiği için suç tamamlanmamış gönüllü vazgeçme içsel neden
Tarık bakımından herhangi bir uç oluşmamış Başta da suç yok suç oluşmaz denir
Doktrindeki görüş; İmkan sağlama dediği için imkan sağlamış yurtdışına çıkmasa da Bu suç
tamamlanmıştır ve tamamlanmış suç için gönüllü vazgeçmeye gidilemez Tarık burada göçmen
kaçakçılığından sorumlu tutulur Göçmen kaçakçılığı için de suç tamalanmasa da tamamlanmış
gibi ceza verilir deniyor Kanun hükmüne göre suç teşebbüste kalsa bile. Tamamlanmış gibi ceza
alıyor yargıtay ise tamamlamayı uygulamada arıyor sınırı geçtiği an suçu tamamlanmış sayarım
diyor
Tck79 - Muratın bu durumda göçmenin kacakcılıgı bakımından bır sorumlulugu var mı; Muratın
suça dair sorumluluğuna gidilir mi Müşterek fail mi azmettiren mi? Tarıkın böyle bir fikri
normalde yok murat parayı ver dıyor yaptırıyor.
Suç oluşmamış diğeri göçmen kaçakçılığı bakımından Yargıtaya göre azmettiren muratı sorumlu
tutabiliriz ama doktrine göre zaten suç oluşmayacağı için tamamlanammaış yani teşebbüs
aşamasında kalmış bir suçtan sorumlu tutamayız ama pardon soruda tamamlanmış o zaman
azmettiren olarak işte sorumlu tutabiliriz
Murat hem insan ticareti hem de göçmen kaçakçılığı suçunu işiledi; içtima: fikri içtima yani
daha ağır olandan sorumlu tutucaz (Gerçek içtima değil gerçek içtima her suç bakımından
ayrı suç)
İnsan tic ve göçmen kaçakçılığını tek bir kişiye karşı mı işlemiş; zincirleme suç (bu da 2
şekilde olabiliyor tek bir fiille birden fazla kişiye karşı işlemek ya da bir suç için farklı
farklı bir şeyler yapmak gibi? Check it)
Arkadaşları bakımından; Birlikte yapıyorlar Müşterek fail mi bunlar İştirak iradesi var ikisi de
müşterek fail yani murat için yapılan tüm suç tanımı bunlar için de geçerli
Kemal; Göçmen kacakcılıgı bakımından Tarık adına sorumluluğu yok çünkü iştirak iradesi yok
İnsan ticareti suçu bakımından yardım eden iştirak iradesi var biliyor Çocuklar bakımından
diyoruz Ama birde merveden haberi yok kemalin çocuklar için iştirak iradesi vardır ama
Merve bakımından yoktur
Kemal için yardım eden dedik araç sağlıyor cunku Böbreği alıp almamsı suçun oluşmasına
tamamlanmasına herhangi bir etkisi yok buna bakmıyoruz demiştik
LAW 382 PRATİK NO. 3
Kemal, arkadaşı Ahmet ile anlaştıkları üzere, bir giyim mağazasının reklamı için kadın model
aradığı yönünde gazeteye ilan verir. İlana 13 kadın başvurur. Bu kişilerden Fatma, 17 yaşındadır
ve en büyük hayali ileride dünyaca ünlü bir model olmaktır. Ahmet, kadınları 15 Mart tarihinde
ofisine çağırır. Kadınları eterle bayıltan Ahmet, aynı gün kadınları zorla çalıştırmak için
Yunanistan’a götürmek üzere yola çıkacak olan Kemal’in teknesine götürür. Kemal ile birlikte
kadınları teknenin kamarasına kilitlerler. Yola çıktıkları sırada uyanan Beyza, yardım çığlıkları
atmaya başlar ve kamaranın kapısını kırarak dışarıya çıkar. Beyza, elinde bıçakla arkası dönük
bekleyen Kemal’i bayıltmak için kafasına sopayla sertçe vurur. Kafasından kanlar akan Kemal çok
sinirlenir ve Beyza’ya sert bir şekilde tokat atar. Kronik kalp rahatsızlığı bulunan Beyza ise kalp
krizi geçirir ve hemen orada ölür. Bu olaylar olurken uyanan Ayşe, bütün olanları dehşet içinde
izler ve bağırarak ağlamaya başlar. Ayşe’nin gördüğünü fark eden Kemal panikleyerek, kimsenin
haberi olmasın diye Ayşe’yi kalbinden bıçaklayarak öldürür. Sonrasında yanına gelen Ahmet
cesetleri yerde görünce kendi başını belaya sokmamak için cesetleri denize atar. Ahmet cesetleri
denize attıktan hemen sonra Sahil Güvenlik görevlileri tarafından yakalanırlar.
SORU 1: Olaydaki kişilerin işlediği suçları, varsa nitelikli halleriyle tespit ederek, suçun özel
görünüş biçimleri ve varsa ceza sorumluluğunu azaltan veya kaldıran hallerle birlikte
değerlendiriniz.
İnsan ticareti ile başlayalım. TCK 80de araç ve amaç fiiller düzenlenmiştir. amaç fiilleri
yerine getirirken belirli araç fiillere başvurmam gerekiyor. Somut olaydaki maksat zorla
çalıştırmaktır, amaç fiil tedarik etmek ve araç fiil de eterle bayıltma olduğundan cebirdir.
148/3 uyarınca uyuşturucu/eter kullanımı araç fiillerden cebirdir. Olayda Yunanistan’a
götürmek üzere gemiye bindiriyorlar. Somut olayda bir başka ülkeye geçmeye
çalıştıklarından ülke dışına çıkarma seçimlik hareketi gerçekleştirilmeye çalışılmıştır.
Burada kişileri yurt dışına çıkardığımda suç oluşmuştur. Çalıştırma kısmı maksattır ve
maksada bakmamıza da gerek yoktur. Böyle bir maksat olması yeterlidir.
Ülke dışına çıkarma halini somut olayda değerlendirelim. Burada sınır geçilmemiştir ve
insan ticareti bakımından teşebbüs aşamasında kalan bir hal vardır. Bir de tedarik etme
gerçekleşmiştir. Yani birden fazla hareket var ve birinin varlığı yeterlidir. Tedarik etme
tamamlanmıştır. Bu nedenle insan ticareti suçu da tamamlanmıştır, bu bakımdan TCK
80’den yargılanır.
Fatma 17 yaşında olduğundan 80/3 uyarınca araç fiiller olmasa bile suç gerçekleşmiştir.
Olayda cebir olduğundan bir fark olmadı
İştirak değerlendirmesinde bulunalım. Olayda “anlaştıkları üzere” kısmı bir ipucu veriyor
ve bize iştirak iradesini gösteriyor. Azmettirenin farkı da kişinin hiç aklında yokken aklına
bir suç işleme fikri sokmaktır. Müşterek faillerdir diyebiliriz.
Olayda 13 kadına karşı tek bir suç işlenmiştir diyebiliriz. Burada zincirleme suç hükümlerine
gideriz. Tek bir eylemde bir suç birden fazla kişiye karşı işlendiğinden 43/2 uyarınca
zincirleme suç söz konusudur. Bu da bizi 41e götürür ve ceza artırımı yapılır. Araç fiillerin
kişilere uygulanma tarihinin farklı olması zincirleme suç hükümlerine gitmemize engel
olmaz. Yani ilan verdiler ve kadınlar farklı günlerde görüşmeye geldiyse de zincirleme suç
oluşur.
Beyza’nın elinde bıçakla gördüğü kemalin kafasına vurması kasten yaralamadır. Öncelikle
şu söylenebilir, uygulanan şiddet olsun, özgürlüklerinin engellenmesi bileşik suç oluşturur ve
ayrıca cezalandırılmaz. Olayda yaralama kastı ile vurmuş ve kafasında kırık oluşarak kanlar
akmaya başlamıştır. Olayda bir hukuka uygunluk sebebi mevcuttur. Meşru müdafaa şartları
TCK 25 uyarınca gerçekleşmiş midir incelemeliyiz? Özgürlüğünden yoksun bırakılmış ve
eterle bayıltılmış halde kamarada uyanıyorsunuz. Çıkınca gördüğünüz kişinin elinde bir
bıçak var. Vücut bütünlüğünüze karşı olası bir saldırı var. Saldırı altındaki haklar yaşam
hakkı, özgürce hareket edebilme hakkı – mevcut tehlike. Beyza’nın öldürme kastı yoktur,
bayıltma kastı vardır. Meşru müdafaa orantılı şekilde gerçekleşmiştir. Burada suç da
oluşmamıştır deriz çünkü hukuka uygunluk nedeni mevcuttur.
Hukuka uygunluk nedeni varsa suç oluşmaz. Eğer kusurluluğu engelleyen hal varsa suç
oluşur ama kusur yoktur cezalandırılmayı etkiler.
- Beyza’nın mala zarar vermesi de söz konusudur. Yaşam hakkına, vücut bütünlüğüne
yönelik saldırılar vardır. Malvarlığı hakkı benim bu haklarımdan çok daha değersiz.
Onu mala zarardan dolayı sorumlu tutamayız.
Tokat atmadaki kast yaralamayken netice ölüm olmuştur. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış
suçlar gidilebilir mi bakalım. TCK 87/4e gidebilir miyiz) hayır çünkü TCK 86/2de
düzenlenen haller TCK 87 kapsamında değildir. 86/2de basit tıbbi müdahale ile
giderilebilecek yaralamalar düzenlenmiştir. Basit bir tokat atılmıştır (86/2 kapsamında) ve
kişi kalp krizi geçirip ölmüştür bu nedenle bu halde neticesi sebebiyle ağırlaşan suç
hükümlerine gidemeyiz. Bir tokat sonucu ölmek öngörülebilir değildir. Yalnız kasten
yaralama suçuna gidilebilir, öldürme ile alakalı bir suça gidilemez. (Hocanın açık kalp
ameliyatı olduğunu bilip sonraki gün tokat atan öğrenci örneğinde ancak öngörülebilirliğe bakılırdı.
Öldürme kastı yoktur, şaka için vuruyor diyelim. Kasten yaralama deriz)
Kemal Ayşe’yi bıçaklayarak öldürmüştür. Ayşe’nin kadın olması, eter etkisinde olması
bedenen kendini savunamayacak kişiye karşı işleme ve suçu gizleme kastıyla öldürdüğünden
nitelikli hal söz konusudur. Bir nitelikli halden cezalandırılacaktır fakat gerekçeye tüm
haller yazılacaktır ki bir hal kalktığında bir diğeri uygulanabilsin.
Ahmet’in cesetleri denize atması halinde iştirak diyemeyiz çünkü tamamlanmış bir suça
iştirak edemeyiz. Ahmet öldüklerini biliyor görüyor ve delilleri yok etmek istiyor bu nedenle
281’den suçludur.
Sonuç olarak kemale gerçek içtima hükümleri uygulanır. 43/3 uyarınca burada zincirleme
suça gidilemez ve gerçek içtima uygulanır. Kaç kişi var ise o kadar suç oluşur.
PRATİK NO. 4
OLAY 1
19 yaşındaki Melek, 20 yaşındaki Ahmet ile cinsel ilişkiye girer. Melek ile Ahmet’in evlenmeden
birlikte oldukları dedikodusu bütün köye yayılır. Melek ile Ahmet’in birlikte olduklarını duyan
Melek’in kardeşi Mehmet, bunu hemen babası Mustafa’ya söyler. Mustafa öfkeden deliye dönmüş
bir şekilde belindeki silahı göstererek Melek’e “Sen bizi bütün köye rezil ettin. İtibarımızı iki
paralık ettin. Seni mahvedeceğim. Öldüreceğim seni.” der (tehdit) ve tokat atar (kasten yaralama).
Ardından Mustafa, bütün aileyi toplar ve Melek’in cezasının ölüm olduğunu ertesi gün Mehmet’in,
Melek’i ahıra götürüp tavana bir urgan asması gerektiğini, bunun onun bir görevi olduğunu söyler.
Ertesi gün Mehmet, Melek’i ahıra götürür ve urganı tavana asar. “Sen ne yapacağını biliyorsun.”
diyerek ahırdan çıkar (intihara teşvik). Mehmet çıktıktan sonra Mustafa ahırın kapısını kilitler.
Mehmet ise kapıda nöbet tutmaya başlar. 1 gün boyunca Melek kendisini bırakmaları için yalvarır
fakat kimse kapıyı açmaz (kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma). Sonunda dayanamayan Melek
kendini asarak öldürür.
SORU 1: Olaydaki kişilerin işlediği suçları, varsa nitelikli halleriyle tespit ederek, suçun özel
görünüş biçimleri ve varsa ceza sorumluluğunu azaltan veya kaldıran hallerle birlikte
değerlendiriniz.
Öncelikle 18 yaş üstü oldukları belirtilmiş, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda yaş
değerlendirmesi yapılmalı. Rıza var, cinsel saldırı bakımından suç teşkil etmiyor. Biri 18 altı
olsaydı reşit olmayanla cinsel ilişkiyi tartışırdık, 12-15 yaş arası olsaydı cebir tehdit var mı
arardık, 12 ve altı ise herhangi bir rıza söz konusu olamayacağından rıza değerlendirmesi
yapılmazdı.
Tehdit - 106:
Somut olaydaki ilk suç TCK 106’da düzenlenen tehdit suçudur. Hatta 106/2 koşulları
sağlandığından nitelikli hal söz konusudur.
Eğer bu suç ahmete karşı işlenmiş olsaydı 6 aydan 2 yıla kadar hapsi için yargılanacaktı. Eğer
silahsız halde yine meleğe karşı işlenseydi 6 aydan başlatırdık. Olaydaki gibi bir kadına karşı
işlendiği için en az 9 ay olurdu. Hem silah hem kadına karşı olduğunda nitelikli haller uygulanıyor
ve 9 aydan başlatıyoruz. Bütün nitelikli halleri yazarız fakat artırım bir tanesinden yapılır.
Töre Saiki:
Sonrasında ailenin toplanması ve beraber cezasının ölüm olduğuna karar vermesi bize töre saikini
hatırlatır. Aile meclisi şartı artık kaldırılmış, oluşması için aranmıyor. Fakat önemli olan burada
Mehmet’e verilen görev niteliğinde bir cezalandırma eyleminin bulunması. Bunu somut olayın
geçtiği ortam bakımından da incelemeliyiz. Her köy ortamında cinayet işlenmesi olayında töre
saiki var diyemeyiz.
Töre saiki değerlendirmesi yaptığımızda bu eylemin o ortamın kodlanmış bir eylemi, görev bilinci
ile verilmiş yapılmış bir ceza verme eylemi olduğunu tespit etmeliyiz. Olaydaki gibi kişiye sen
görevini biliyorsun demek bunun bir kod olduğunu göstermektedir.
Kasten öldürmeden sorumlu tuttuktan sonra nitelikli haller var mı bakarız: alt soy, töre saiki var
mı? Namus cinayeti olabilir mi düşünsek de her namus cinayeti töre saikiyle işlenmediği bilgisi
önemli. Töre saikinde bu tip bir öldürme eyleminin oranın kültürel kodu olması önemlidir.
Haksızlık yenilgisi değil de CODE OF CONDUCT, bizim ailede biri bu işi yaparsa öldürülür
bilgisidir. Saygısızlığın cezası bizdedir gibi bir görev bilinciyle yapılır. Burada da sen aileden biri
olarak görevini biliyorsun. Bu kişinin öldürüleceğini biliyorsun çünkü kod budur, aile toplanıp
karar vermiş kadına da ne yapman gerektiğini biliyorsun denmiştir, bu nedenle de töre saiki var
denebilir.
Töre saikini uygularken haksız tahrik uygulanmamalıdır. Yargıtay buna rağmen uygulayarak töre
saikini bir yere kadar anlıyor gibi bir durum yaratıyor. Töre saikiyle işlenmesinin cezada artırım
düzenlenme sebebi cezasızlık hallerinin önüne geçilmesidir. Bir suç politikasıdır.
Haksız tahrikte, haksızlık fiilini gerçekleştiren kişi haksız tahrik edilen kişi değil bu nedenle bu suç
kapsamında indirim yapılamaz. Yargıtay yapmamalıydı.
İştirak:
Burada iştirak değerlendirmeliyiz. İştirakı şeriklik ve faillik olarak inceliyorduk. Mustafa’nın
kapıyı kitlemesi suçu daha işlenebilir kılan şeyken Mehmet’in durması daha talidir mi diyeceğiz
yoksa ikisi de işlenmesi açısından fonksiyonel bağ kurmuş ve müşterek failler mi diycez? Yoksa
biri diğerinin aklına suç işlenmesini sokarak azmettiren midir?
Olayda biri kapıyı kilitlemiştir diğeri de olur da kapıyı kırar açarsa diye kapının önünde
beklemektedir. İkisinin de fiil üzerinde, yani kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu üzerinde
fonksiyonel hakimiyeti vardır. Bu nedenle bu suç bakımından müşterek faillerdir. Kişiyi
hürriyetinden yoksun kılma suçu TCK 109’da düzenlenmiştir. Öncelikle 109/b birden fazla kişi
tarafından işlenmesi haliyle nitelikli hal oluşmuştur. İkisine de uygulanır. Peki 109/e
değerlendirirsek, birinin altsoyu iken diğerinin kardeşidir yani biri için nitelikli hal oluşmuştur.
Fakat bağlılık kuralı gereği nitelikli hal her iki kişiye de uygulanacaktır. Burada bir hata hali
olmadığı için 30/2 uygulamayız.
(Yardım eden demek zor çünkü biri diğerine araç sunmuyor ya da el ele tutuşup kitlemiyorlar, fiil
üzerinde ikisinin de hürriyetinden yoksun bırakma üzerinde hakimiyeti olduğundan müşterek
faillerdir.)
84/4 Dolaylı Faillik ve İntihara Sürükleme Suçu:
Olayda intihara yönlendirme mevcuttur. Her şeyden önce intiharı bir suç olmadığını konuşmuştuk.
Fakat intihara yönlendirme kanunda ayrıca suç olarak düzenlenmiştir. Somut olayda cebir ve tehdit
altındaki kişi intihar etmeye mecbur bırakılmıştır. Başka hiçbir seçeneği kalmadığını hissettirmek
kişiye çaresizlik yükler. Bunu hissettiren kişi dolaylı fail olur. Bu azmettirmeden farklı bir şey,
azmettirmede aklına sokup o failin suçu işemesini sağlıyorsunuz ama dolaylı faillikte suçu işleyen
kişi araç fail sadece eylemde bulunan kişi ve eylemde bulunma sebebi başka hiçbir seçeneğinin
olmadığını bilmektir. Bu olaylarda araç fail değerlendirmez, dolaylı fail, fail olarak yargılanır. İcra
hareketlerini yapan kişi dolaylı fail olmasa da fail dolaylı faildir.
İntihar etmek aklında yokken aklına sokuluyor, kişi iradesi üzerinde hakimiyet kuruluyor bu
nedenle kişileri dolaylı faillikten sorumlu tutabiliriz. Azmettirmeyle aslında çok benziyor ama onu
aşan bir faillik hali mevcut. Bir kadın kendini öldürüyor fakat kadının kendi iradesi mevcut değil,
iradesi üzerine tamamen hakimiyet kurulmuş. Bir gün kilitli kalması, çıksa da dışarıda birinin
durduğunu bilmesi gibi etkenler ona her halükârda öldürüleceğini anladığını gösteriyor gibi düşün,
başka seçeneği yok ya intihar edecek ya öldürülecek. A kişisi b kişisine gitse ve C kişisini öldür
yoksa seni öldürürüm dese silah çekse mesela, A aslında Byi öldürme gibi bir saike sahip değilken
başka bir seçeneği kalmamış oluyor kendini öldürmek zorunda hissediyor. (Hocanın derste verdiği
bir örnek kocasının bıçakla evde kovaladığı kadının balkonda kocasına yakalanıp kendini aşağı
atmasıydı. Burada kadın o balkonda kalsa öldürüleceğini biliyor, intihar etmesi ardında bu
çaresizlik var. Burada hala gelip balkonu kitleyebilirdi demek AKIL KARI DEĞİL.)
TCK 37/2: Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu
tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanan kişinin cezası, üçte
birden yarısına kadar artırılır.
Somut olayda bir köy yerinde bu dedikodunun yayılması, babanın tepkilerden çekindiği ve itibar
kaygısına girdiği hal ile yaptığı tehdit söz konusudur. Kadının bu tip bir ortamda yaşadığını
biliyoruz. Ek olarak silah ile tehdit edilmiş. Aradan bir gün geçmiş, öfke dinmiş ve kadın ailedeki
kalabalık toplantıya da tanık olmuştur. Onun ahıra götürülmesi, bir gün boyunca kapı kitli
beklemesi, yalvarması ama çıkarılmaması ve kendini öldürmesinin beklenmesi irade üzerinde
hakimiyet kurulduğunu gösterir. Hem ona öldürüleceği söylenmiş hem de ahıra götürüldüğünde
öldürülmesi için kapatıldığı söylenmiştir.
Bu irade üzerinde hakimiyet söz konusudur. Mehmet de Mustafa da dolaylı faildir. Mustafa aynı
zamanda azmettirendir çünkü Mehmet’e urganı götürüp bırakmasını söylemiştir – aklında böyle
bir öldürme olmayabilir.
Failliğin şerikliğe asıllığı halinde failliğe gideriz. Daha üsttür şerikliğe göre. Dolayısıyla azmettiren
olsa bile azmettiren olarak değil dolaylı fail olarak sorumlu tutulacaktır.
84/4 bir dolaylı faillik düzenlemesidir. Burada intihara sevk etme hali iradeye hükmedilerek
gerçekleştirildiğinden kişiler dolaylı fail olarak kasten öldürme suçundan sorumlu tutulurlar.
Hüküm uyarınca: “İşlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan veya
ortadan kaldırılan kişileri intihara sevk edenlerle cebir veya tehdit kullanmak suretiyle kişileri
intihara mecbur edenler, kasten öldürme suçundan sorumlu tutulurlar.”
OLAY 2
Kardeş olan ve aynı evde kalan Murat, Mahmut ve Kenan annelerinden kalan mirası paylaşamazlar.
Bunun üzerine polis memuru olan Murat, Mahmut’u zehirlemeye karar verir. Bunun için
Gönül’den bir zehir satın alır. Gönül, Murat’a 5 gün boyunca günde 1 doz vermesi halinde bu
zehrin Mahmut’u öldürebileceğini söyler. Bunun üzerine Murat, Mahmut’a üç gün boyunca bu
zehri verir.
Yaşananlardan habersiz olan Kenan ise her iki kardeşinden de kurtulmak için bir el bombası alır
ve dördüncü gün eve bu bombayı atarak kaçar. Bomba infilak eder ve Mahmut ağır yaralanır. Olayı
küçük sıyrıklarla atlatan Murat ise Mahmut’un kan kaybettiğini görmesine rağmen “en azından
birinden kurtulurum” diyerek ambulans çağırmadan olay yerinden ayrılır. Zamanında müdahale
edilmeyen Mahmut bir müddet sonra ölür. Yapılan otopside ölümün bombanın yarattığı tahribattan
kaynaklandığı, kişinin patlamadan bir dakika sonra öldüğü belirtilir.
Burada bir patlama ile yarıda kesilen bir zehirleme eylemi vardır. Olaydaki objektif isnadiyet
nedensellik bağı dışsal bir nedenle kesilmiştir. Suçun tamamlanmamasında bahsetmek için her
şeyden önce icra hareketlerine başlanmış olması gerekmektedir. İnceleme şu: 5 gün boyunca
verilecek bir ilaçtan söz ediliyor ve 5. Gün artık ilacın verilmesi olanaksızlaşıyor. Eğer o 4 gün
verilen zehir ile yaşam hakkı tehlikeye giriyor ise elverişli hareketle icra hareketlerine
başlanmıştır.
Mesela bebeğine bakan ve 3 gün beslemeyen baba olayında da bebeğin kondisyonu yaşı yaşamsal
fonksiyonu tehlikeye girdi mi bakılır.
Olayda murat bakımından öldürmeye teşebbüs söz konusudur. Nitelikli haller kardeşe karşı
işlemesi (82/1/d) ve tasarlayarak öldürmeye teşebbüs halidir. Mahmut bakımından da bomba
atması ve kardeşleri olması nitelikli halleri uygulanır. Tek eylemle birden fazla kişiye
uygulandığı için zincirleme suça mı gideriz? Hayır. 43/3 uyarınca kasten öldürme yaralama
hallerinde zincirleme suç oluşmaz ve gerçek içtimaya gidilir. Ölmeyen açısından teşebbüs, ölen
açısından da kenan? Sorumludur.
Ambulansın aranmaması konusu: herhangi bir sıyrığın ötesinde yaralanan mahmut söz konusudur
ama murata dair bir bilgi verilmemektedir. 98 uygulanıyor.
Otopsi raporunda 1 dakika değil de 3 saat sonunda öldüğü veya hastaneye götürülürken öldüğü
yazılsaydı ne olurdu? Araması gerekirken aranmadı ve kişi öldü ise 83/2/a2ya gidilebilir çünkü
kişi polistir ve kanundan kaynaklanan bir sorumluluğu vardır, bu nedenle de ihmal suretiyle icra
söz konusudur. Eğer polis olmasaydı öngelen tehlikeye karşı …. Uygulardık. 98? Sanırım
Kenan’ın kaçan murat bakımından kasten öldürmeye teşebbüsü vardır.
Gönül yardım edendir. teşebbüse
Olay 3
Yıllardır 2 böbreğinden böbrek yetmezliği olan Ahmet 2-3 günde 1 Dr. Burak kontrolünde diyalize
girmektedir. Bir gün diyalize gitmesi gereken Ahmet artık gitmek istemediğini söylüyor. Ailesi de
buna uyuyor ve onu hastaneye götürmüyor. Birkaç saat içinde Ahmet aşırı sancılanır, acıyla
bağırmaya başlar ve hastaneye götürülür. Hastanede ölüm tehlikesi olduğu tespit edilir ve yoğun
bakıma alınır. Acilen ameliyata girmesi gerektiği söylenir ama ahmete istemez. Yarı baygın
haldeyken müdahaleyi kabul etmediğini söyler. Ailesi ise onun tavrına bakmamaları gerektiğini ve
ameliyata rıza gösterdiklerini söylerler.
Dr Cenk ve Dr Burak durumu görüşür. Cenk, der ki bu konuda bir mevzuat değişikliği oldu ve biz
onun rızası olmadığından ailesi rıza verse de müdahale edemeyiz. Burak’ın da kafası karışıyor ve
müdahale etmiyorlar. Bunun üzerine Ahmet başka bir hastaneye götürülürken yolda kaza olur eve
ölür. Sonradan öğreniriz ki, aylar önce babası ölen Cenk bir gün eve gittiğinde Ahmet’i annesi ile
öpüşürken görür. Bundan sonra Ahmet’in ağrılar içinde ölüm tehlikesiyle hastaneye geldiğini
gördüğünde müdahale etmek istemediğinden bu şekilde davranmıştır.
3 tane garantörsel yükümlülük vardı: kanundan, sözleşmeden ve öngelen tehlikeli davranışta
kaynaklanan. Eğer özel hastane ise sözleşmeden, devlet hastanesi ise kanunda kaynaklanan
yükümlülükleri vardır fakat her ikisi de yerine getirmemiştir. Faili cenk ve burak, mağduru ahmet
ve hareketi ihmal suretiyle icra olarak görüyoruz. Manevi unsuru da kast ve taksir olarak ikiye
ayırıyoruz. İhmali suçlarda taksir olmaz, her ikisi de bilerek ve isteyerek müdahale
etmemektedirler. Müdahale etmeme fiillerini yani bu manevi unsuru bilerek isteyerek hareket
ediyorlar. Burada kişi hataya da düşse manevi unsurda işlemiyoruz, kastı kaldırabilse de ilk
basamakta kaldırmamaktadır.
Somut olayda hukuka uygunluk sebebi var mı bakalım. Öncelikle mağdurun rızası geçerli mi
bakarız çünkü bu biz hukuka uygunluk sebebidir. Kişi somut olaydaki gibi baygın ve ayırt etme
gücünden yoksun ise orada eğer var ise vasisi veya velisinin rızası alınır. Fakat aslen buna da
gidilmesine gerek yoktur çünkü hayati tehlikesi olan kişi eğer iradesi yerinde olsaydı tedavi dilmek
isterdi. Burada varsayılan rızaya dayanırız. Şöyle düşün: komşunuz var ve tatildeyken evi sus
basıyor siz de rızasını alamıyorsunuz ama çilingir çağırıp eve girip vanayı kapıyorsunuz. Diyoruz
ki o komşu aransa ve rızası alınsa da zaten vananın kapatılmasını isteyecekti, evin anahtarı paspasın
altında girin kapayın diyecekti. Varsayılan rızasının bu yönde olacağına eminiz. Somut olayda
hukuka uygunluk nedeni olmasında rağmen müdahale etmiyorlar. Bir de hata hükmünü
inceleyelim. TCK 30/3 hatası söz konusudur. Burak rızanın oluşmadığını düşünüyor yani hukuka
uygunluk nedenlerinde hata söz konusudur. Fakat bu hatanın kaçınılamaz olması gerekmektedir.
Bir doktorun mevzuatı takip etmemesi, çalıştığı yerde çalıştığı işle ilgili mevzuatı bilmesi v
bilmediği/unuttuğu/kafasının karıştığı yerde de bakması gerektiği söylenebilir. Bu nedenle
kaçınılmaz hataya düşmemiştir normalde taksirden sorumlu tutardık – kasten yapmadı ama taksirli
derdik. İhmal suretli olduğundan da taksire gidilemez demiştik yani taksirli hali
düzenlenmediğinden sorumlu tutulamaz.
Haksız tahrik indirimine gidilemez çünkü Ahmet ve annesinin öpüşmesinde hukuka aykırı bir fiil
yoktur.
Madde 30- (1) Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen
bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hali saklıdır.
(2) Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleştiği
hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.
(3) Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği
hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.
(4) (Ek fıkra: 29/6/2005 – 5377/4 md.) İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda
kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz.
Nedensellik değerlendirmesi yapalım. Eğer kaza sonucu öldüğü net ve belli ise nedensellik kopar
ve Cenk’in eylemi teşebbüste kalırdı. Ambulans kazası halinde Cenk’i teşebbüsten sorumlu
tutardık. Fakat kaza olmasa da öleceği zaten öldüğü tespit edilirse o zaman nedensellik bağı
kurulacaktır. Tamamlanmış şekilde ihmali suretle öldürmeden sorumlu tutardık. İhmali hareket
için teşebbüs söz konusu mudur? Elverişlilik arıyoruz. Bir hareketin bölünebilir olup olmadığına
bakarız eğer bölünebilir ise teşebbüs hükümleri uygulanır. Örneğin terk edilen bir bebek ve bebeği
birinin bulması sonucu ölmemesi olayında da öldürme kastı ile bebek oraya bırakılmıştır ve suç bir
şekilde tamamlanmamıştır. Fakat suç elverişli şekilde icra hareketlerine başlanmıştır. Ne zaman ki
o bebeğin korunan hukuki değeri tehlikeye düşerse, o zaman suçun elverişli şekilde başladığını
söyleyebiliriz.
Ambulans kazası sonucu ölüm → teşebbüs
İştirak hükümleri bakımından: başkasına mevzuat hükümleri değişti boşver diyip müdahale
ettirmiyor. Dolaylı fail için iradesi üzerinde hakimiyet kurma hali aranır. Burada hileye düşmüştür.
Cenk dolaylı faildir.
İçtima bakımından da bakalım: burak cezai sorumluluğa sahip değildir. Tek fail vardır ve o da
cenktir.
PRATİK NO. 5
OLAY 1
Ahmet, eşi Meltem ve çocuğu Cem ile gittiği bir restoranda bir şişe şarap içmiştir. Restorandan
çıkarken Meltem, Ahmet’e “Çok alkol aldın, istersen eve taksi ile dönelim” demiş, Ahmet ise “Saat
geç oldu, yollar boştur, zaten evimiz yakında” diye cevap vermiştir. Ahmet’in ısrarı üzerine
Meltem ve Cem de arabaya binmiş ve araç hareket etmiştir. Araç yolda ilerlerken Ahmet karşılarına
çıkan bir kavşakta geçiş önceliği kendisinde olmamasına rağmen yola çıkmış ve Cenk’in
kontrolündeki arabaya çarpmıştır. Çarpışmanın etkisi ile Meltem ve Cem hayatını kaybetmiştir.
Kazadan sonra Ahmet’in yasal sınır olan 0.50 promilin üstünde alkollü olduğu tespit edilmiştir.
Maddi unsurları tespit ederek başlarız. Sonra nedensellik bağı var mı bakarız. Ahmetin fiili izi
verilen risk alanında mıdır? Araç kullanmak izin verilen risk alanında olmasına rağmen alkolle araç
kullanmak izin verilen risk alanının dışındadır. Sonra illiyet bağı tespit etmeye çalışırken:
mağdur/üçüncü kişi riski üstüne almış mı veya Atipik bir olay ortaya çıkmış mı bakarız. Bunlar
gerçekleşmediğinden sonucu Ahmete isnad edebiliriz. Olayda “çok alkol aldık, taksiyle dönelim”
diyaloğu bu kişilerin bir kaza yapabileceklerini öngördüklerini gösterir. Bu diyaloglar önemli
bunları atlama sınavda da. Kişi birini öldürmek amacıyla araca çarpmıyor. Bunu biliyoruz,
doğrudan kast diyemeyiz. Ama artık öngörülen neticede olası kast mı bilinçli taksir mi bakarız.
Saatin geç olması, yolun boş olması gibi etkenlere dayanan bir güven oluşmuş ve bu makul güven
sebebiyle bu neticenin gerçekleşmeyeceğine dair bir güven oluşmuştur. Günün sonunda bu sonucu
öngörüyor ama istemiyor. Bilinçli taksir var. Taksire yalnızca özel olarak düzenlendiği durumlarda
gidebiliriz. 85/1 ye bakarız, 2-6 yıl hapis diyor. tck 22de de 22/3 uyarınca bir artırım söz konusudur.
Burada bilinçli taksir olduğundan cezasızlıktan bahsedemeyiz. En son 22/6ya bakarız. Eğer 22/6
hali var ise cezada indirime gidilebilir.
• Olası kast: öngörmek ama umursamamak
• Bilinçli taksir: öngörmek ama istememek - olmayacağına güven duymak
SORU 2: Eğer çarpışmanın etkisiyle Meltem ve Cenk (diğer aracın sürücüsü) hayatını
kaybetseydi cevabınız değişir miydi?
Somut olayda 2 kişi ölüyor. 85/2de bu düzenlenmiştir. 22/3 artırımı – 85/2 artırımı sonra 22/6ya
GİDEMEYİZ. 22/6da münhasıran dediği için ve meltem eşi de olsa diğer ölen kişi bir 3. kişi
olduğundan bu hükme gidilerek indirim yapılamaz.
• Bir de tck 22/6 eklensin. Basit taksir ile bir kaza oldu. Hem failin eşi hem de bir 3. kişi
öldü. Fail kişisel/ailevi nedenle mahvolmuş durumda ve hakim de şahsi cezasızlığı uygun
buluyor. Elimizde bir random kişinin ölümü kalıyor. Ne yapabiliriz? 22/6da
MÜNHASIRAN denmiş. Dikkat!! Sadece fail ile ilgili değil olay, bir başkasına da zarar
verildiyse o zaman münhasıran şartı sağlanamaz. 22/6 uygulanamaz
SORU 3: Eğer çarpışmanın etkisiyle yalnızca Meltem hayatını kaybetseydi, Cenk’in ise
kolunda hafif morluklar oluşsaydı cevabınız değişir miydi?
Bir ölüm bir yaralama gerçekleşmiş olur ve manevi unsurları aynıdır. Biri taksirle öldürme iken
biri yaralamadır. Taksirle yaralama tck 89da düzenlenmektedir. İlk olarak kişi 85/1den sorumludur.
Taksirli bir öldürme olduğundan 22/3e gideriz ve bilinçli taksirle gerçekleştirildiğinden artırım
uygularız. İki artırımı uyguladıktan sonra kovuşturulabilirlik değerlendirmesini yaralama
bakımından yapmalıyız. Şikâyet şartı gerçekleştirilmemiştir bu nedenle taksirle yaralamanın
kovuşturulabilirliği yoktur. Bu konuda aslında 2 görüş var. 1 diyor ki, şikâyet yoksa ahmet bk
85.1 değerlendirilmesi yapıcaz. Cenk o tablodan çıkarılacak ve 22.6 uyarınca indirime gidilebilir.
2. Görüş de der ki, burada iki kişi var 85/2 uygularız. Tek ölen kişi yok, tek netice ortaya çıkmamış
2 netice ortaya çıkmış. Günün sonunda meltemin yanında cenk de bu neticede ortak olduğundan
22.6 uygulanamaz.
Yani: 85/2 var ise 22/6 gidemeyiz !! iki suç oluşmuş ise neticeye bakarız, iki farklı netice varsa
şikâyet şartı aranmasa da 85/2 artırımı uygulanır. Netice bu ise de 22/6 münhasırlığı
gerçekleşmemiştir ve indirim yapılamaz.
Peki ya şöyle olsaydı: 3. kişiyi taksirle yaraladı ama şikâyet etmedi. Bir ölüm vardı eşini
öldürmüştü. --> ihtimal 1 - yaralama fiilini ceza kovuşturmasına konu edemiyorsam elimde yalnız
tek bir taksirle eşi öldürme olayı vardır ve 22/6yı uygulayabilirim. Diğer ihtimal/görüş: şikâyet
şartı haksızlığı etkilemez ve 22/6 uygulanamaz. Netice yine 2 kişi üzerinde doğdu ve münhasırlık
şartı gerçekleşmedi.
SORU 4: Eğer çarpışmanın etkisiyle yalnızca Meltem hayatını kaybetseydi, Cenk’in ise kaval
kemiği kırılsaydı cevabınız değişir miydi?
Bir taksitle öldürme bir de taksirle yaralama vardır. İki farklı netice vardır. Öncelikle 89/2 var
çünkü vücutta kemik kırılmasına neden olunmuştur. Bu suçun bilinçli taksirle işlenme halinde
şikâyet aranmıyor. 22/3den de artırımı yapıyoruz, sonra 85/2 artırımına bakıyoruz.
- Burada gerçek içtima hükmü 85/2ye gideriz. Şikâyet şartı aranmadığından 89/5? Halinde
de bir artırım yapıyoruz. Burada 22/6dan indirime gidemeyiz. İki farklı netice var.
- 89/1 şikâyet şartı arandığından 2 ayrı görüş var. İki farklı görüşten biri şikâyet şartı aranır
ama kişi yerine getirmediğinde kovuşturulan suç yoktur, bu yüzden de 85/2 uygulayamam.
Yalnız orada ölen kim ise onun üzerinden giderek ve münhasırlık var diyerek 22/6dan
indirim yapabilirim. Diğer görüş de diyor ki, evet şikâyet şartı aranıyor ama burada neticeye
bakarız. 85/2 artırımı yaparız iki ayrı netice çıktığından. Bu nedenle de münhasırlık
gerçekleşmiş olmaz. Bu nedenle de 22/6ya gidilemez.
OLAY 2
Şehirlerarası otobüs şoförü olan ve daha evvel hiç kaza yapmamış olmakla övünen Ahmet, her
zaman yaptığı gibi yola çıkmadan evvel yolda içeceği kola şişesinin içine alkol koymuş ve yol
boyunca bu şişeden alkollü kola içmiştir. Bir başka araçta sürücü olan Cenk ise aracının son
teknoloji ürünü ani fren sistemine güvenerek aşırı hızla yol almaktadır. Cenk önündeki aracı trafik
kurallarına aykırı şekilde geçmek isterken karşı yönden gelen ve Ahmet’in kullandığı otobüs ile
çarpışır. Kazada Ahmet’in kullandığı otobüsteki iki yolcu hayatını kaybeder. Kaza sonrası
düzenlenen raporda Cenk’in aşırı hız ve hatalı sollama ihlalleri yaptığı, Ahmet’in de yasal sınır
olan 0.50 promilin üstünde alkollü olduğu dolayısıyla zamanında duramadığı ve kazanın böylelikle
meydana geldiği tespit edilmiştir.
Objektif isnadiyete bakmalıyız. Bu ikili izin verilen risk alanında mı davranmıştır bakarız.
Biri alkollü kullanmakta diğeri de trafik kurallarına aykırı hareket etmektedir. Bu nedenle
trafiğin getirdiği risk alanının dışına çıkmışlardır. Burada bakılması gereken 3 şeye bakarız.
Mağdur riski üzerine almış mı, üçüncü kişi üzerine almış ı yoksa Atipik bir hal var mı
bakarız. Somut olayda yoktur.
Bilme isteme var mı değerlendiririz. Kişiler doğrudan neticeyi istiyor diyemediğimizden
doğrudan kast var diyemeyiz. Ahmet bir otobüs şoförüdür ve alkollü bu şekilde araç
kullanarak bir kaza gerçekleşebileceğini öngörebilmektedir. Fakat yılların tecrübesine ve hiç
kaza yapmamasına duyduğu bir güven vardır. Bunu da ilk cümledeki övünmesinden anlarız.
Cenk ise son model teknolojisine güvenmektedir, o da neticeyi istemiyor ama fren sistemine
bir güven duyuyor. İkisi de olayda kusurludur. Peki umursamaz davranma hali var mıdır?
Burada var diyemeyiz. Bilinçli taksir vardır. Önce 22/3e giderek artırım yaparız. Sonra
olayda birden fazla kişinin ölümüne sebep olunduğu için 85/2ye gideriz. Buradan da artırım
gerçekleşir.
22/5 der ki: herkes kendi kusuru oranında cezalandırılır.
EK NOT - Canavarca his:
• Davranışın canavarca olmasını aramıyoruz, fiilin işlenmesi sırasında failin hissettiği hissin
canavarca olmasından anlıyoruz. Zevk almak, tatmin olmak için kesme biçmelerde bulunmak.
Yaptığın fiilin canavarca olması değil, hissinin canavarca olması
Sadece fiiilden tespit edemeyiz!! Bu kadar net haller dışında çok zor tespiti
Olay: Bomba koyan kadir var, iki polis memuru onu yakalayıp darp ediyor. Sonrasında polis
amiri geliyor, devam edin diyor. Sonra kadirin kız kardeşi odaya getiriliyor, ona da bir tokat
atarlar. Diyolar ki bu kıza daha başka zarar gelsin ister misin. O sırada polis amiri odaya
geliyor bombayı koyana istediğinizi yapın ama kıza dokunamazsınız diyerek odadan çıkarıyor.
Olayda tokat ile yaralama ve bir tehdit var. Yaralamayı işkenceye sokabilir miyiz, günün sonunda
bir kasten yaralama ve tehdit net. İşkencede kıstasımız insanlık onuru ile bağdaşmayacak şekilde
bir şiddet/harekette bulunulması ve kamu görevlisi tarafından yapılması.
Dayak atan iki polis de müşterek faildir. Birinin yaptığı tehdit suçu bakımından veya kadına
tokadı bakımından diğer kişiyi sorumlu tutamayız. Her fail kendi suçundan dolayı cezalandırılır.
İkisi de polis memuru olduğundan birbirlerine denkler ve birinin diğerini durdurma yükümlülüğü
yok.
Ahmet hem tehdit hem tokattan dolayı 96/1’den cezalandırılır ve kadına karşı olduğunda nitelikli
hali var. Bir de kasten yaralama 86 uyarınca ve nüfuz kullanmaktan nitelikli hali vardır.
İşkence dersek tehdit bunun içinde erir.
Olay 1: X günler adlı huzurevinde arda hastabakıcı olarak görevlidir. Huzurevi sakinlerinden
Zübeyde bunamış ve altına yapan, tuvaletini tutamayan sağlığı oldukça gerilemiş çok yaşlı bir
hastadır. Ardanın baktığı hastalardan biridir.
Bir gün zübeyde bir tür atak gibi bir şey geçiriyor, bunama kaynaklı, ardanın üzerine işiyor vs
arda da inanılmaz sinirleniyor vee buna karşılık gidip Zübeyde'nin üzerine işiyor, onu öfkeyle
odasındaki yatağına bileklerinden bağlıyor.
Kan akışının kesilmeye yakın olduğunu, bileklerinin beyazladığını görse de çözmüyor ve
öfkeyle odadan çıkıyor. (zübeyde oldukça yaşlı ve bu kan akışının kesilmesi/zayıflaması sağlığı
için çok kritik) Odanın önünde çalışan Yelizi onun üstünün başının pisliğini görüyor, "ah ah,
zübeyde yine mi tuvaletini tutamadı" diye soruyor. Arda öfkeli bir şekilde "o odaya kimse
girmeyecek, yetti artık." diyor. Yeliz odanın kapısına kadar gidiyor ama girmeye çekiniyor
çünkü içeride göreceklerinden korkuyor, zübeydeyi fena halde görmek istemiyor.
Zübeyde 2 gün öyle bağlı kaldıktan sonra arda onu çözüyor. Zübeydenin oğlu ziyarete
geldiğinde annesinin vücudundaki morlukları görüyor ama evde eşinden çekindiğinden
annesini huzurevinde bırakıyor.
Cevap:
TCK 6'dan hareketle ardanın kamu görevlisi olduğunu tespit ederiz. Ardanın eyleminin
yaralamanın ötesinde işkence olduğunu söylemek için insan onuru ile bağdaşlaştırmamız
gerekiyor. Üzerine işemesi açıkça insan onuruna aykırıdır. Kişiyi kendi ihtiyaçlarını
karşılayamayacak halde, yardım isteyemeyeceği halde bekletmek ve kişinin acı çekerek kolları
beyazlayacak derecede sıkıca bağlanmış olması insana onur ile bağdaşamaz. Burada ek olarak
nitelikli hal mevcuttur çünkü kişi kendini savunabilecek halde değildir, bu da 94/a kapsamında
işkence suçunun nitelikli halidir.
Yeliz bakımından değerlendirdiğimizde, içeride göreceklerinden korkuyor olmasından içerideki
hali tahmin edebileceğine dair bir tahmini olduğunu söyleyebiliriz. Kesine yakın bir tahminde
bulundu dersek işkence suçu bakımından bu kişinin her hastaya bakma yükümlülüğü var ise
ihmal suretiyle icra mıdır yorumlarız ama kesine yakın bir tahmini yok ise sorumluluğuna
gidemeyiz.
Olay 2: ortaokulda müdür faruk, disiplinli olmasıyla ünlü eski basketçi recai ile takımın
koçluğunu yapması için görüşür. Recai basket takımının bi antrenmanını izler ama onları
baya aşağılar, bunlar şımarık züppe vs der ve salar. Müdür de "eti senin kemiği benim yeter ki
kazanın şampiyon olun" der. R de "işime hiç karışmazsan tamam" der ve antrenmanlara
başlar. Takımın disiplinsizliği üzerine antrenmanlarda çocuklara çok kez şınav mekik cezaları
veren recai hıncını alamayınca çocukları zorla soyar, çıplak şekilde okulun bahçesinde
koşturur ve sağanak yağmura rağmen antrenmanları bölmez. Takımı bırakmak isteyenlere de
sizi okuldan attırırım ailelerinize rezil ederim siz bilirsiniz der. Yaşananları gören öğretmen
aysun gelir ve "çocukları hasta edeceksin tüm okul onları izliyor" diyerek durdurmaya çalışır.
Recai de aysun'a faruk müdürü gösterir ve "ben işimi kaybetmek istemiyorum sen de
istemiyorsan karışma" der, aysun korkar gider. Antrenmanda yağmur altında 4 saat çıplak
koşan çocuklardan biri düşer bayılır ve antrenman sona erer. 11 öğrenci zatürre olur, bayılan
zeynel'in akciğerinde kalıcı hasar kaldığı ve bir daha profesyonel spor yapamayacağını
öğrenilir.
Önce koçun davranışlarına bakalım. TTK Md 6? Uyarınca Koç burada kamu görevlisidir. Özgü
suçun gerekliliklerinden biri failin kamu görevlisi olmasıdır. Çocuklara şınav mekik çektirmesi
işin gereğince kabul edilebilir, belli durumlarda anne baba antrenör bakıcı gibi kişiler terbiye
etme nitelikli tedip hakkı altında görülebilir. Ceza için şınav çektirilmesi de TEDİP HAKKI
kapsamındadır. (Tedip Hakkı, çocuk üzerinde hakimiyeti bulunan ana, baba, öğretmen gibi
kimselerin çocuğu disipline etmek ve uslandırmak amacıyla yapmış olduğu davranışlardır.)
Fakat soyması ve koşturması insanlık onuru ile bağdaşmayan bir şey. Ortaokul çocuklarından
bahsediyoruz, burada nitelikli hal değerlendirmesi de yapılmalıdır. 94/2de kanun maddesi
mağdurun çocuk olması nitelikli halin oluşması için yeterli görülüyor. Bedensel acı vermeye
yönelik bir davranış vardır, 4 saat boyunca yağmurda koşturması bu kapsamdadır. Tüm okulun
önünde çırılçıplak koşturması ruhsal bakımdan da bir aşağılanmaya yol açacak davranış teşkil
eder. Bunu işkence kapsamında değerlendiririz ve 94.2.a uyarınca işkence kapsamında
ağırlaştırırız.
Olay sonunda bir çocukta kalıcı hasar kalmıştır, zatürre sonucu akciğerinde kalıcı hasar
kalmıştır. Burada 95/1/a gerçekleşmiştir çünkü zeynel bakımından Duyularından birinin işlevinin
sürekli zayıflamasına sebebiyet verilmiştir. Diğer 11 çocuğun hasta olması olayında da 94.2.a
uygulanır. Gerçek içtima uygularız.
Öğrencileri okuldan attırmakla tehdit etmesi de işkence suçu içinde erimektedir.
Aysuna karşı yaptığı söylem tehdit suçu mudur? Tck 106ya gideriz.
Burada sair bir kötülük nedeniyle işten atılmasıyla tehdit etmesinin yargılanması şikayete tabii
tutulmuştur. Aysun eğer şikayet etseydi tehdit suçu bakımından yargılanırdı fakat olayda şikayet
etmiş mi bilmediğimizden tehdit suçu oluşmuş diyemeyiz. Aysun’un iştirak iradesi yoktur bu
nedenle ihmal suretiyle icradan söz edemeyiz. Ek olarak eğer iki kişi aynı rütbede ve aynı
seviyede ise birini diğerini durdurmak gibi bir yükümlülük yüklemiyoruz. Eğer üstü ise böyle bir
yükümlülüğü ve kanundan kaynaklanan yükümlülüğü arıyoruz.
Müdürün de olayda bu antrenmanı izlediğini görüyoruz. Onun kanundan kaynaklanan bir
yükümlüğü var bu nedenle de artık ihmali hareketi icraiye denk oluyor. Bu yüzden müdürü de
ihmal suretiyle icradan sorumlu tutarız, müşterek fail olacaktır.
Olay 3: inşaat firması sahibi kenan ile buluş okulları sahibi bahadır bir okul yapımı için
anlaşır. Kenanın eşi kanser olur ve işlere tam zaman ayıramaz, ustabaşı adem işler bırakılır.
Adem anlaşmadaki şartları umursamaz ve alt kalitede bir beton ile okul yapar. Meb bina
tamamlandıktan sonra yeni bir yönetmelik yayınlar ve depreme hazırlık kapsamında bir
dayanıklılık raporu alınmasını zorunlu kılar. Bunun üzerine bahadır x teknik üni
hocalarından ergun ile anlaşır. Kullanılan betonun C35 olmadığı fark eden ergun, ademin
kayınbiraderi olduğu için bu durumdan kimseye bahsetmez ve rapora da geçirmez. 3 ay sonra
gece bir deprem meydana gelir ve okul yıkılır. O gece görevli olan bekçi davut hayatını
kaybeder. Adem kenan bahadır ergun gözaltına alınır sorgulanır. Polis memuru İlkay
tarafından onlara 24 saat ne yemek ne su verilir. Böbrek hastası ergun 24 saat su içmediği
içiin hastaneye kaldırılır. Tedavi görüp taburcu olur.
Manevi kast için basit taksir olsa dahi öngörülebilir bir şey arıyoruz. Bu tip eksik düzenlenmiş bir
raporda öngörülebilirlik var diyemeyiz. Gidip teknik üniversite ile anlaşan bahadırın teknik üni
hocası ergun’un bu tip bir raporu yanlış ya da bilerek eksik hazırlamış olacağı öngörülebilir bir
şey değildir bu nedenle de sorumluluklarından bahsedemeyiz. Normal bir üniversite ya da
denetim şirketi olsa belki sorumluluk tartışılabilirdi fakat olaydaki gibi teknik üniversite
olduğundan okul sahibi bakımından sorumluluktan bahsedemeyiz.
İnşaat firması kenan bakımından değerlendirirsek bir denetim yükümlülüğü mevcuttur. Burada
kenanı da ölüm neticesinden sorumlu tutarız. Tck 83 uyarınca ihmal suretiyle ölümden sorumlu
tutulur. Çünkü pasif ihmali davranışı, denetimde bulunması gerekirken isteyerek denetimde
bulunmaması icrai bir harekete eşdeğer olmuştur. Orada denetim yükümlülüğünün olma
sebebi zaten sağlam bir bina yapılması ve o binanın çökmemesidir.
Olası kast için icrai hareketin umursanmadan yapılması aranmaktadır.
Bu betonun kullanması halinde bir depremde yıkılacağına eminseniz doğrudan kasta, ama
öngörüp umursamıyorsanız olursa olsun diyorsanız olası kasta gideriz. Hatayı düşün,
paramparça binalar ve deniz kumu kullanılan binaları yapanlar için artık öngörme vsden
bahsedecek halde değiliz. Öngördüm istemedim diyemez hiçbiri, öngördün ama umursamadın
diyebilir. Yargıtay bu konuda farklı düşünüyor maalesef. Adem bakımından kast ya da olası kast
diyoruz.
Rapor bakımından ergun --> 83 e gideriz. Bir sözleşmesel yükümlülüğü var ve yerine
getirmemesi sonucu bir ölüm gerçekleşiyor.
İştirak tartışması yaparsak: suçu birlikte işlem iradeleri olmadığından iştirak var diyemeyiz.
Hepsi gözaltına alınıyor, biri böbrek hastası ve su verilmediği için rahatsızlanıyor ama ölmüyor.
Bir gün bir kişiye yemek su verilmemesi değerlendirmeme göre işkence kapsamında değildir
çünkü insanlık onuruyla bağdaşlaştırılamayacak bir hareket değildir. Burada yaralamadan bir
yargılama yapmamız gerekir.
Dersek ki işkencedir. O noktada neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkencedir deriz, eğer kişi böbrek
hastası olduğunu belirtmişse. Eğer belirtmemişse kişi ,öngörülebilirlik sağlanmadığından nsas a
gidemeyiz.
Burada 4 kişiye karşı işkence var dersek 43/3e gideriz ve gerçek içtima uygulanır. Dersek ki
işkence teşkil etmez, böbrek hastası olmayanlar için 86/3 e gideriz. Hasta olan için ise nsaslıkta
öngörülebiliyor ise yaşam tehlikesi nsas yaralamadan sorumlu tutucaz. Bu kısımda gerçek içtima
uygulanır.
NETİCESİ SEBEBİYLE AĞIRLAŞAN SUÇ - TCK ZİNCİRLEME SUÇ – TCK m.43: görünüşte içtima
m. 23
- Aynı kişiye karşı tek bir suç işleme icrasında birden
- bir fiilin kastedilenden daha ağır veya başka bir fazla fiil.
neticenin oluşumuna sebep vermesi
- Patronumdan 100 tl çalacağım ama 10ar 10ar
- bu netice bakımından failin en azından taksirle hareket çalıyorum farklı günlerde
etmesi gerekli
NOTLAR:
- hareketin ilk neticesi istenen sonuç, ikinci neticesi
istenmeyen sonuç. Fikri içtimada tek fiille birden fazla suç işleme halinde
Örn: birine tecavüz ediyor ve sonucunda mağdur ölüyor. bu halde ikisinden ağır olanın cezasını alırsın. Bir de
İlk netice tecavüz; ikinci netice ölüm. zincirleme suç var, görünüşte içtima hükmü - bir suç
TCK m. 44 FİKRİ İÇTİMA: Fail bir fiille birden fazla işleme kastıyla parça parça kasadan para alma mesela,
suçun oluşmasına sebebiyet vermiş, en ağır suç için TCK m.43/2’den yararlanır.
cezalandırılır.
Koşulları: Soru: cinsel saldırıyı gizlemek için öldürmüşse
(kanunda açıklık yok. Gerçek içtima olur. Faile hem
1. belli bir neticeye yönelik kast olmalı, bu netice için cinsel saldırı hem de öldürmeden ceza verilir. Ama
yapılan hareket ise kastedilenden daha ağır veya başka delilleri karartmaktan verilmez.
bir suça sebebiyet vermeli
Yağma + ve TCK 116 (KDİ) = konutta yağma (149/1d )
2. ikinci suç için en azından taksir olmalı – birleşik suç
3. gerçekleşmesi istenen temel suça yönelik hareket ile Kanunda bir suç diğerinin unsuru veya ağırlaştırıcı
ikinci netice arası nedensellik olmalı (şiddet miktarı, nedeni olarak düzenlenmediyse gerçek içtima vardır
uygulandığı bölge)
4. Mağdur aynı olmalı
5. Netice sebebiyle ağırlaşan suçlarda, suçlara yönelik
kanunda açık düzenleme olmalıdır