335523225-8evre

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 4

Erikson, Freud’un psikanaliz kuramını çekirdek aile ve çocukluk yaşamıyla sınırlı olmaktan çıkarmış, çocuğun arkadaşları,

öğretmenleri, beklentileri, etkileşime girdiği toplumsal ortam ve törelerle ilgilenmiştir. Psikanalizin odak noktasını hastalıktan
sağlığa yöneltmiş, ve dürtü kuramının ötesinde sağlıklı bir bireyin benlik gelişimi üzerinde durmuştur. Erikson’a göre benlik
önceden geliştirilmiş aşamalarla, belirli bir temel tasarıma göre gelişir; bu, sıralı oluş ilkesidir. Buna göre gelişme sekiz evrede
gerçekleşir.
Erikson insan gelişimini yaşam boyu süren bir süreç olarak ele almış ve temel sekiz gelişim
aşamasından söz etmiştir. Her bir aşamada benliğin karşılaştığı olumlu bir benlik öğesi ve bu
olumlu öğenin karşıtı olumsuz bir benlik öğesi verilmiştir. Psikososyal gelişim adını verdiği
kuramına göre, insan gelişimi doğumla birlikte başlamakta ve ölüme kadar devam
etmektedir. Erikson’a göre, birey içinde bulunduğu gelişim aşamasındaki sorunları çözerek
evrilir.

Erikson, bireyin karakterinin çocuklukta biçimlendirildiğine inanmaz, aksine


yaşamın her evresinde radikal değişiklikelr olabşileceğine inanır.

Ego’nun psiko-sosyal gelişimini konu alan Erikson, egonun incelenmesinde üç


temel katkıda bulunur: Birincisi, ego gelişiminde psiko-sosyal evreler olduğunu
varsayar. İkincisi, gelişimin ergenlikte durmadığına, bütünyaşam boyunca
gelişimin ve değişimin devam ettiğine inanır. Üçüncü olarak da her evrede olumlu
olduğu kadar oylumsuz içeriklerin de bulunduğunu ileri sürer (31.)

Erikson’a göre yaşam, sürekli değişim içindedir. Herhangi bir evrede


karşılaşılanproblemin çözümü, ynilerin ortaya çıkmasını önlemeye ya da önceki
evrelerde karşılaşılan problemlere sonraki evrelerde yeni çözümler bulmaya bir
güven oluşturmaz (36)

Erikson, insanın yaşam serüveni,nde sekiz evrenin bulunduğunu öne sürer:

1. Güvene Karşı Güvensizlik: Yaşamınbirinci yılını kapsar. Klasik


psikanalizdeki oral evrenin karşılığıdır. Bir uçta güven, d,ğer uçta ise güvensizlik
vardır. Gereksinimleri anında karşılanan, sevilen bebek dünyanın güvenilir bir yer
olduğuna inanır. Tam tersi durumda ise, dünyaya, bunun sonucu olarak da innlara
karşı güvensizlik duygusu geliştirir. Bu da gelecekte, kişidenkötümserlik,
ümitsizlik, içe kapanıklık ve paranoid gibi durumlara neden olmalı. Bu dönemin
sağlıklı bir şekilde geçirilmesi, bebekte temel güven duygusunun oluşumunu
sağlar. Temel güven ve güvensizlik duyguları, bu dönemde sabitlenmez. İlerleyen
dönemlerde, çocuğunhayatında önemli bir paya sahip kişi tarafından değişikliğe
uğrayabilir. Örneğin, temel güvensizlik duygusu geliştiren bir kişi –bu dnemde-
daha sonra öğretmeninin yardımıyla güven duygusunu geliştirebilri.

2. Özerkliğe Karşı Kuşku: Yaşamın ikinci ve üçüncü yılını kapsar, Freud’un


anal evrensin karşılığıdır. Bu dönemde Erikson’a göre özerklik orataya çıkar.
Çocuk yürümeye başlar, tırmanır, iter, çeker, tutar, salıverir. Fakat, çocuğun
yapabileceklerini ebeveyn yaparsa utanç ve kuşku duygusu gelişir. Bhu da
çocuğun ileriki yaşamında özerklik girişimlerini sekteye uğratır. Çocuğa karşı aşırı
koruyucu olmamak, yeterli desteği vermek çocuğun özg
Vcen duygunun oluşmasını sağlar. Özerkli,k duygusu, ileriki yaşamda yasalara
saygı ve kurumlara güven oluşmasında önemli etkendir. Tam tersinde ise, öfke,
şüphe ve utangaçlık kendini gösterir. Bu dönemi sağlıklı geçirmeyen kişi, ileriki
yaşamında başkalarının kendini kontrol altına alacağı hissine kapılarak paranoid
bir yapı geliştirir.

3. Girişkenliğe Karşı Suçluluk: Freud’un fallik-odipal dönem diye


adlandırdığı dönemdir. Dörüdncü ve beşinci yaşları kapsayan bıu dönemde,
çocuk, bedenini iyi bir şekilde denetim altına almıştır. Tek başına motor etkinlikleri
gerçekleştirebilen çocuğun girişimci özellikleri engellenirse, yaptıklarının kötü,
sorularının saçma, oyunlarının aptalca olduğu duygusu verilirse, daha sonraki
evrelere taşınabilecek bir suçluluk duygusu gelişir. Ancak, yaptığı her şeyin
onaylanması da çocuğun gelişiminde olumsuz etkilere neden olabilir. Çocuk bu
dönemde cinselliğe aşırı derecede merak duyar. Eğer aile, çocuğun bu ilgisini aşırı
şekilde bastırıp engellemeye çalışırsa ileriki dönemde cinsel yönden sorumlu ve
baskılanmış bir birey olmasına neden olur. Çocuk saldırgan dürtlerine
hakimolabilirse, çocukta inişsiyatif kullanabilme becerisi gelişir. Saldırganca
tutumlarını oyun ve yarışma gibi etkinliklere yönlendirerek başarılı bir çözüm
sağlayabilir.

4. Becerikliliğe Karşı Aşağılık Duygusu: Freud’un latent diye adlandırdığı,


altı ile on bir yaşları arasını kapsayan okul çağı dönemdir. aynı cinsten ebeveynle
rekabetin gizli olduğu bir dönemdir. çocuklar kurallara göre oynayıp öğrenmeyi
becerebilir. Yaşıtlarıyla ilişkileri artar, yeni şeyler öğrenmenin ve üretmenin
mutluluğunu yaşar. Okul ve çevrenin etkisiyle daha önceki istek ve hayallerini
gerçekçi hedeflere yöneltir. Yaptıklarında teşvik edilirse, bitirmeşerine izizn
verilrise, övülüp ödüllendirilirse beceriklilik duygusu gelişişr. Tam tersi durumda
ise, çocukaşağılık duygunsa kapılacaktır. Okul hayatı, bu dönemde büyük
önemkazanır. Örneğin, evde becerleri küçümsenen kişi, okulda öğretmenleri
tarafından övülşürse ve ödüllendirilirse beceriklilik duygusu kazanabilr. Bu da
çocuğun gelişminde sadece anne-babanın değil, başkalarının da etkili olmaya
başladığını gösterir. Yanlış kşileri örnek alan çocuk,kendisinde aşağılık ve
yetersizlik duygusunngelişmesine neden olur.

5. Kimlik Kazanmaya Karşı Rol Karışıklığı: sağlıklı bir kimlik gelişimi için
önceki evrelerin sorunsuz şekilde atlatılması önemli bir etkendir. Fizyolojik olduğu
kadar ruhsal yönden de gelişen ergen, dünyaya bakışında yeni yollar geliştirir.
Artık başka insanlar hakkında düşünebilriler, insanlarınkendileri hqkkında ne
düşündükleri üzerinde kafa yormaya başlarlar. Önceki evrelerin tersine bu
dönemde anne-babanın etkisi sınırlıdır. Bu dönemde, ben kimim sorusunu
sormaya bailayan çocuk, kendi,ni tanımaya başlayarak buna uygun bir kimlik
geliştirmeye başlaqr. Kimlik arayşı serüveninde ergen, karşı cinsten
kişilere,kahramanlara, şdeolojilere, dine ilgi duyar. Bu dönemi sağlıklı şekilde
atlatan ergen, kimlik duygusunu edinirken tam tersi durumda kimlik karmaşası
yaşar. Kimlik kargaşası yaşayan kişi, bu krizi aşabilmek için önemli kişileri taklit
etmeye kalkışır. Birtakım gruplara ya da çetelere girer. Kimlik kazanamayan kişi,
normal hayattan uzaklaşabilir; uyuşturucu bağımlılığı ve suç gibi davranışlara
bulaşabilir. Bi,r kimilk oluşturmak, oldukça zor ve anksiyeteye neden olan bir
süreçtir. Ergen, kendine en uygun kimliği buylana dek farklı rolleri dener.

6. Yakınlığa Karşı Yalıtılmışlık: Ergenlikten orta yaşlara kadar süren bir


dönemdir. bu vebundan sonraki devrelerle ilgil klasik psikanaliz, yeni ya da temel
hiçbir şey getirmemiştir. Bu döendeki başat hedef başkalarıyla yakınlık kurmaktır.
Yakınlık kurma kapasitesi gelişmiş biri, sağlıklı bir evlilik ve dost-arkadaş edinir.
Kişi, diğer insanlarla örneğin arkadaşlarıyla ya da eşiyle bu yakınlık duygusu
kuramamışsa, yalnızlık duygusu geliştirir. Böylece insanlardan uzaklaşarak kendi
hayatıyla çevresine bir duvar örerek yalıtılmış bir hayat yaşar.

7.

You might also like