Aristo Doğa felsefesi_

You might also like

Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 3

■ Bildiğimiz gibi Aristoteles’e göre doğa flesefesi, doğa bilimi veya fizik

bilimi “oluş ve değişme içinde olan varlıkları (tözleri)” inceleyen bilimdir.

DOĞA

■ Fiziğin temel konusu doğadır.

■ Doğada -doğal bir- oluş ve değişme içinde olan varlıklar vardır. Doğa
bu “hareket ve değişme içinde olan varlıkların hareketlerinin nedeni ve
ilkesi” olan şeydir.

■ Doğadaki organik varlıkların hareket ilkeleri onlara içkindir. (Taşın doğal


hareketi yere düşmek, ağacın doğal hareketi dallarının göğe doğru
yükselmesi vs)

■ Doğanın içinde bulunduğu doğal varlıkta onun doğal hareketinin ve


değişmesinin nedeni olan içsel bir ilke olması özelliği onu sanattan
ayırmamızın başlıca ölçütünü oluşturur. Bir sanat eserinin ilkesi onu
meydana getiren sanatçı iken doğada doğanın kendisidir.

■ Doğaya “ilkesi kendine içkin olan sanat eseri” dememizi mümkün kılıyor
gibi görünüyor. Doğa “kendi kendini tedavi eden bir hekim” gibi ilkesi
kendi içinde olan bir varlıktır.

■ Sokrates öncesi Doğa Filozofları, doğayı, değişimin ardında


değişmeyen bir şey olduğunu düşünmelerinden dolayı, madde olarak
düşünüyorlardı fakat Aristoteles buna itiraz edecek ve doğanın madde
değil form olduğunu söyleyecektir.

■ Aristoteles şu soruyu sorar: Biz varlıkları neleri ile tanımlarız?


Formlarıyla. (Formlar “şu nedir” sorusuna verdiğimiz cevaplardır)

■ Formlar vardır ve doğal varlıklardaki değişmenin ilkeleridir. Bir şeyi,


ilkesini veya nedenini bilmek onun formunu bilmektir.

■ Aristoteles doğa bilimcinin doğayı incelerken sadece formu incelemekle


yetinemeyeceğini de söyler.

Doğa böylece iki anlama, form ve madde anlamına geldiğinden onu


basık burunluluğun özüyle aynı şekilde incelememiz gerekir. Yani
bu tür şeyler ne maddeden bağımsızdırlar ne de sadece maddi
olarak tanımlanabilirler. Aristoteles

■ Doğa bilimci matematikçi gibi sadece Sokrates’in burnunun basıklığını


inceleyemez, onun incelediği şey basık burundur.
■ Madde doğada kendi başına bulunmaz demiştik. Maddeyi yine formla
beraber (içkin) incelememiz gerekiyor, çünkü madde belirsizdir. Yani bir
doğa bilimci bir ağacı incelerken sadece onun tözünü (birincil derecen
töz olan tikel ağaç veya ikincil dereceden tözü olan form) değil aynı
zamanda maddesini (gövdesini, yapısını, ebatlarını, meyvesini) de
incelemek durumundadır. Bu onu neredeyse materyalist bile
yapmaktadır. Benzer tutum bilgi felsefesi için de geçerliydi. Devletin
bilgisi nedir? Genel olarak devlete ilişkin bilgilerden çok belirli yer ve
zamanda, belirli insanlarla teşkil edilmiş bir devletin bilgisi olacaktır.

■ Fakat Aristoteles’in bilgi kuramına göre bilimin konusu tümel olandır,


türdür. Onun bilgisi tür içindeki üyelerin ayrımına kadar gitmemektedir.
Evet o maddeyi de göz önüne alır ama şu şeyin maddesi değil de şu
türün üyelerinde ortak bulunan maddeyi alır. Bunun bir kusur olduğu
açık olsa da günümüz biliminin de çok da farklı bir yerde olmadığı göz
önüne alınırsa mazur görünebilecek bir kusurdur.

NEDENSELLİK

■ Şimdiye kadar iki tür neden görmüştük. Bunlar nedensellik


(determinizm) ve ereksel (erek= gaye, amaç) nedendi. Bu ikisinin ortak
noktası ikisinin de meydana gelen şeyin (olayın) dışında olmaları ve
yalnızca şeylerin (olayların) meydana gelmelerini harekete
geçirmeleridir. (Sıcaklığın suyu ısıtması veya eğlenmek için film
izlemek)

■ Aristoteles bu iki neden türü haricinde kendisinin madde ve form olarak


tanıttığı iki unsuru da dahil ederek nedensellik kavramını da geliştirir.
Ona göre nedenler şunlardır:

■ Maddi neden (Sokrates’in bedeninin maddesi)

■ Formel neden (Sokrates bedeni ve insan şekli-formu)

■ Fail neden

■ Ereksel neden

■ Her değişme veya oluş olayında bunun kendisi üzerinde cereyan ettiği
bir şey vardır ve bu maddedir. Biz özneye, dayanağa ihtiyacımız var.
Madde şeylerin yapısını oluşturduğu gibi nedenlerinden de biridir
Aristoteles’e göre.

■ Ona göre maddi neden “bir şeyin kendisinden yapıldığı veya


kendisinden meydana geldiği veya meydana gelen şeyde onun
oluşturucu bir unsuru olarak bulunduğu şeyi” kastetmektedir.
■ Formel neden, değişme veya meydana getirme sırasında bir şey,
daima başka bir şey olur. Bu oluşun veya meydana getirmemin
sonucunda ortaya çıkan şeye form der.

■ Bunlara biz bugün neden demiyoruz artık. Bunları biz artık içkin,
oluşturucu unsurlar diyoruz.

■ Fail neden, bizim bugün nedensellik dediğimiz şeydir. Suyun


kaynamasının nedeni ısı, heykelin nedeni heykeltıraştır. Aristoteles’in
deyimiyle, “iyi bir eylemin nedeni onu öğütleyendir, çoğunun nedeni
babadır”

■ Bir heykelin nedeni evet sanatçıdır. Peki bir meşe palamudunun meşe
ağacı olmasının nasıl bir nedeni olabilir? Buna ereksel neden der
Aristoteles.

■ Aristoteles daha sonra ereksel nedenin kendisini formel nedene özdeş


kılar ve böylece ortada gerçek anlamda neden olarak iki neden kalır:
madde ve form.

■ Çocuğun nedeni babası demiştik. Baba ne bakımdan nedendir? İnsan


olmak bakımından, insan formuna sahip olması bakımından nedenidir.
Çocuk veya babanın sperması ise, içinde insan formunu taşıması
bakımından nedendir. O halde insanın nedeni insandır diyebiliriz. Yani
buradaki erekler henüz gerçekleşmemiş formlardır. Yani ereksel neden
formel nedene indirgenebilir.

■ Yine baba formel neden rolünü üstlenmişti değil mi? O halde gerçek
neden baba değil, onun taşıdığı form olduğunu söyleyebiliriz. Böylece
fail nedenin, formel neden veya Form olması zorunludur diyebiliriz.

■ Aristoteles’e göre doğanın ve doğada ortaya çıkan bütün varlıklar ile


gerçekleşen bütün olayların ancak erek bilimci bir model içinde
anlaşılması mümkün ve doğrudur.

■ Doğal varlıkların doğalarını gerçekleştirme yönünde yaptığı fillerin


kaynağını kendi içlerinde buldukları, kendilerinde bulunan bir ilkeden
veya eğilimden hareketle “bilinçli olmayan bir tarzda” eylemde
bulunmaktadırlar.

■ Bilinçsiz bir erek bilim kuramı biraz çelişik ve tatmin edici uzak
görünüyor ama bu bir olgudur. Yani Aristoteles’e ilişkin bütün veriler
onun bu yönde bir evren tasarımına sahip olduğunu göstermektedir.
Çalışma yöntemleri farklı olsa da Darwin de benzer bir şeyler ortaya
atmıştı ve görece bu Aristoteles’e göre daha cesur bir adımdı evrimin
teorisi.

You might also like