Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 4

ANTİK MISIR MİTOLOJİSİ

Mısır Tarihi ve Kültürüne Kısa Bir Bakış

Mısır, M.Ö. IV. binde Nil Nehri ile deltasında oluşan ve yaklaşık olarak M.Ö. 3500-2500
yılları arasında olgunlaşan bir uygarlıktır. Bu tarihte Nil boyundaki göçebe topluluklar
yerleşik hayata geçerek, şehir devletlerini kurmuşlardır. Söz konusu küçük krallıklar Nehen
kralları tarafından bir çatı altında toplanmış ve böylece, Mısır’ın siyasi birliği sağlanmıştır.
Bunu takiben M.Ö. 3100’de Kral Menes Aşağı ve Yukarı Mısır’ı birleştirerek, Menfis adıyla
yeni bir başkent kurmuştur. Önce Asurlular’ın ardından M.Ö. 6. Yüzyılda Persler’in
saldırılarıyla yıkılan Mısır, M.Ö. 332 yılında Büyük İskender’in hakimiyetine girmiş ve
İslam hakimiyetine kadar daha çok Roma hükümranlığı altında kalmıştır.

Nil Nehri, Mısır Uygarlığı için yaşamsal öneme sahiptir. Öyle ki, bilim insanları Nil
Nehri’nin önemi hususunda, “ Doğa iki ayrı Mısır yaratmıştır. Biri Akdeniz Mısır’ı diğeri
Afrika Mısırı” ifadesini kullanmışlardır. Yine, Nil Nehri’nin akış yönüne göre, Mısır’ın kuzey
bölgesine Aşağı ve Güney bölgesine de Yukarı Mısır adı verilir. Ayrıca; Nil’in sularının bir
alanda toplanması gerektiğinden, Mısır bir krallık haline getirilmiş ve güçlü merkezi
otoritenin sahibi Kral- Firavun inanışa göre, tanrının kendisi olmuştur.

Tanrı-Kral tarafından yönetilen Mısır’da yönetime bağlılık üst düzeydeydi. Çünkü ; kralın
emirleri aynı zamanda tanrının buyruğu olarak algılanıyor ve koşulsuz itaat ediliyordu. Bu
nokta, Mısır’da devlet yönetiminin teokratik monarşi biçiminde olduğunu da göstermektedir.
Buna ek olarak, kral bütün insanlardan üstün olup, dini ve siyasi tek otoriteydi. Ayrıca, ülke
topraklarının da sahibi olduğundan, köylüler ve köleler kral adına karşılıksız olarak
çalışırlardı. Antik Mısır’da kralın tanrının kendisi olduğuna inanılmasının bir diğer sonucu,
Firavunların mutlak yetkiye sahip kanun koyucular olarak algılanmasından ötürü hukuk
sisteminin gelişmemesidir.

Mısırlılar çok tanrılı bir inanışa sahiptiler. Tanrılarını insan ve hayvan biçiminde düşünen
Mısırlılar savaşlarda, avcılıkta ve çiftçilikte başarılı olmak için dua ederlerdi. Horus ile Osiris
ekseninde ve tanrı ile öte dünya çemberinde şekillenen mitolojileri siyasete, bilime ve sanata
nüfuz etmiştir.

Mısır Mitolojisi

Mısır mitleri Aşağı Mısır ve Yukarı Mısır’da farklılık gösterir. Heliopolis, Memfis,
Hermopolis ve Teb bölgelerinde farklı mitler, birbirine benzeyen fakat isimleri farklı olan ya
da zamanla birbirinin yerini almış tanrılar mevcuttur.

Bu karmaşık mitoloji hakkında bilgi barındıran ilk kaynaklar, M.Ö. 5 yüzyılda Mısır’ı ziyaret
eden Heredot ve M.Ö. 70 yılı civarında Pulatarkos’un aktardığı bilgilerdir. Mısır inanç
sistemiyle ilgili ilk bilgileri temin edebildiğimiz yazarların Yunanlı ve Latin olmasının
nedeni ise başlangıçta, Mısırlıların kullandığı Hiyeroglif yazısıyla bunun türevleri olan
Hiyeratik ve Demotik yazılarının çözümlenememiş olmasıdır. Hiyeroglif yazısının
çözülmesinin ardından ise söz konusu mitoloji hakkında, Piramit Metinleri, Tabut Metinleri
ve Ölüler Kitabı önemli birer kaynak haline gelmişlerdir.

1
Ölümden sonraki yaşam düşüncesinin inanç siteminin odağı olduğu ve bu dünyadaki hayatı
da biçimlendirdiği Mısır’da insanlar ölümlü tanrılar, tanrılar ise ölümsüz insanlar olarak
görülmüştür. Buradan hareketle, tanrılar ve insanlar bağlamında bir döngünün yaşandığı evren
ile tanrıların yaratılışı hususunda çeşitli tasavvurlar oluşturulmuştur.

Mısır Mitolojisinde evrenin yaratılışıyla ilgili tasavvur özetle şöyledir: Her şeyin başlangıcı
sonsuz karanlık Nun’dur. İlk tanrı Re/Ra-Atum-Khepri Nun’un karanlık sularından
yükselerek, Şu (Hava/Nefes) ve Tefnut’u (Nem ve Sıcaklık) yaratmıştır. Şu ve Tefnut’un
birlikteliğinden ise Geb (Yeryüzü) ve Nut (Gökyüzü) oluşmuştur. Kardeş olan Geb ve Nut’un
birbirine aşık olduğunu öğrenen Şu bu durum karşısında öfkelenir ve çocukları birbirinden
ayırır. Görüldüğü üzere, Antik Mısırlılara göre, yaratılışın ilk aşamasında Re’ de üçlü bir
tanrı varlığı bulunmaktadır. Burada Khepri; doğan güneş, Re; tepedeki güneş, Atum; batan
güneştir ve bu üçlü ilk tanrısal çift olan Şu ve Tefnut’u yaratmıştır.

Mısır Mitolojisinde evrenin yaratılışıyla ilgili bu tarz mitler yer alıyorken, doğrudan
doğruya ilk insanın yaratılışıyla ilgili net mitlere rastlanmamaktadır. Öyle ki, bir mitte ilk
insanın, kaybolan Şu ve Tefnut’u bulan Re’nin gözyaşlarından meydana geldiği aktarılırken,
bir diğer mitte ise tanrı Path tarafından bir çömlekçi çarkında kilden yaratıldığı ifade
edilmektedir.

Mısır Mitolojisine göre, evrenin ve ilk insanın yaratılışı konusunun ardından, bahsi geçen
evrenin biçimlendiricisi olan ve ennadlar olarak da adlandırılan önemli tanrıların doğumları,
işlevleri ve özellikleri üzerinde durmak yerinde olacaktır.

Mısır Mitolojisinde en önemli tanrı, kült merkezi Kahire yakınlarındaki Heliopolis (güneş
kent) olan tanrı Ra/Re’dir. Her şeyin yaratıcısı olan güneş tanrısı Re inanışa göre, her
firavunda yeniden vücut bulan “ilahi hükümdar” ilk tanrı kralıdır.

Re gökyüzü tanrıçası Nut ile evlidir. Fakat; Nut sadece Re ile değil, ağabeyi Geb ve ilahi
sözlerin efendisi Tot ile de birliktelik yaşamıştır. Bunu öğrenen Re, eşi Nut’u, “ karnındaki
çocukları hiçbir yılın hiçbir günü dünyaya getireme” diyerek lanetler. Asla anne
olamayacağını düşünerek, çok üzülen Nut Tot’a gidip, bu laneti ortadan kaldırmasını ister.
Tot, Nut’un bu isteği üzerine sana söz veriyorum “bir gün gelecek ve sen tanrıların anası
olarak adlandıralacaksın” der. Tot, laneti çözmek için bir çare bulur ve ayın yanına gider.
Ona şöyle der: “Mademki sen benimle oynamayı çok seviyorsun. O halde birlikte oyun
oynayalım. Ama ben kazandığım her oyunda senin ışığından bir miktar alacağım…..” Tot
aydan aldığı ışıkları birleştirerek bir yılın sonrasında gelen beş gün oluşturur. Nut, Tot’un
yarattığı beş fazla günün her birinde bir çocuk dünyaya getirir ve tanrıların anası olarak
bilinir. Mite göre, birinci gün doğan Osiris ve ikinci gün doğan Horus’un babası Re’dir.
Üçüncü gün dünyaya gelen Seth ve beşinci gün dünyaya gelen Nefitis’in babası aynı zamanda
Nut’un ağabeyi olan Geb idi. Dördüncü gün doğan İsis’in babası ise Tot’idi.

Mısır’da M.Ö. 2500 ile 1500 yılları arasında Re gibi önem kazanan Osiris, eşi İsis ve oğulları
Horus ile ilgili mitik öyküler Ölüler Kitabı olarak adlandırılan birinci el kaynaktan bizlere
ulaşmaktadır. Bu mitler aracılığıyla, Mısır’ın dini yaşamı, gelenekleri ve siyasi anlayışı
hakkında bilgi sahibi olabilmekteyiz. Söz konusu mitolojik anlatı şöyledir: Osiris Mısır’a kral

2
olduğunda, kabileler şeklinde yaşayan ve toplayıcılıkla uğraşan uyruklarını bir araya
getirerek, onlara çiftçiliği öğretti. Böylelikle, yerleşik yaşama geçen Mısırlılara yasaları da
getiren Osiris onları uygarlaştırdı. Osiris, bu başarısının akabinde kurduğu sistemi dünyanın
her yerine yaymak için gezilere çıktı. Seyahatlerini tamamlayan Osiris kardeşi Seth tarafından
bir ziyafete davet edildi. Kötülüğün ve çöllerin tanrısı olan Seth, Osiris’i kıskanıyor ve Mısır
tahtına kendisi geçmek istiyordu. Bu amacına ulaşmak için, bir plan yaptı. Öncelikle, Osiris
uyuduğu esnada onun vücut ölçülerini dikkatli bir şekilde aldı ve bu ölçülere uygun çok
gösterişli büyük bir sandık yaptırdı. Ardından kendisiyle iş birliği yapacak yetmiş iki suikastçı
ile anlaştı. Ziyafet günü geldiğinde ise konukların yemek yediği esnada, hizmetçilerinin
mücevherlerle süslü sandığı getirmelerini istedi. Sonrasında Seth misafirlerine şöyle dedi “
şimdi her birinizin bu sandığa girmesini istiyorum. İçinizden hanginiz bu sandığın içine tam
olarak girerse, sandığı ona hediye edeceğim.” Konuklar birbiri ardına sandığa girmeye
başlarlar. Kiminin boyu sandıktan uzun, kiminin ise kısadır. Son olarak sıra Osiris’e gelir ve
sandık onun ölçülerine göre yapıldığından, Osiris sandığın içine tam olarak uzanmış olur.
Tam bu sırada suikastçılar gelerek, sandığın kapağını kapatırlar ve üzerine kurşun döküp,
sandığı Nil Nehri’ne atarlar.

Sadık bir eş ve bereketin efendisi olan ana tanrıça İsis, eşini aramaya başlar ve maceralarla
dolu yolculuğunun ardından, Osiris’in cesedinin bulunduğu sandığı Biblos kentinde bir ılgın
ağacının dalları arasında bulur. Yaşadığı acıya dayanamayan İsis, kısa bir süreliğine de olsa
Osiris’i diriltmeyi başarır. Bunu yaparken babası Tot’un kendisine öğrettiği kutsal sözleri
kullanan İsis, Osiris’ten hamile kalır. Sandığı hiç kimsenin bulamayacağı bir yere saklayan
İsis, Nil Nehri civarındaki papirüs bitkileri arasında oğlu Horus’u büyütür. Horus bir akrep
ısırığıyla hayatını kaybettiğinde ise annesi İsis onu tekrar canlandırır.

Osiris’in ölümü ardından, Mısır tahtına çıkmış olan Seth bir gün Osiris’in cesedinin olduğu
sandığı bulur. Bu duruma çok öfkelenen Seth, Osiris’in ölü bedenini on dört parçaya bölerek,
her bir parçayı farklı bir yere atar.

İsis, Seth ile evli olan kız kardeşi Nefitis ile birlikte Osiris’in her bir parçasını bulur ve onu
mumyalayarak, beyaz bir beze sarıp toprağa gömer. Horus ölümsüzlük özelliği veren gözünü
babası Osiris’e yutturarak onu hayata döndürür. Re, Osiris’i tanrıların ve öteki dünyanın kralı
yapar. Horus’da Mısır’ın kralı olur. Osiris’ten devraldığı ülkede tekrar düzeni sağlayan Horus,
babasının yeniden dünyaya gelmiş hali ve ölümlü insanlar ile Osiris arasında bağlantı kuran
tanrıdır.

Son olarak, bir çok tanrının yer aldığı Antik Mısır mitolojisinin siyasi ve sosyo-kültürel
hayata yansımaları bağlamında şu noktalar sayılabilir: İlk olarak, Osiris doğumun, ölümün ve
yeniden doğuşun tanrısıdır. Ölümden sonra tekrar bu dünyaya geleceklerine inanan Mısırlılar
Osiris’ten ilham alırlar. Yeniden dünyaya gelmenin şartı ise Osiris’in bu dünyada sürdüğü
yaşam gibi iyi bir hayat sürmek ve cansız bedenin bütün olarak bozulmadan korunmuş
olmasıdır. Bu nedenle, Mısır Uygarlığı’nda mumyalama, anatomi ve eczacılık gelişmiştir.

İkinci olarak, Mısır firavunları tanrı-kral ünvanına sahiptiler. Bir başka ifadeyle firavunlar
tanrının bu dünyadaki gölgesi değil, bizzat tanrının kendisiydi. Çünkü; inanışa göre onlar bu
dünyada Horus, öldüklerinde ise Osiris olurlardı. Söz konusu anlayış, Mısır yönetiminin

3
teokratik monarşi olmasına neden olmuştur. Yine firavunlar bağlamında, dikkate değer bir
husus da, Mısır tanrı ve tanrıçalarının yaptığı kardeş evliliklerine benzer örneklerin,
firavunların evliliklerinde de görülmesidir. Firavunlar, Osiris-İsis, Seth- Nefitis tanrı
çiftlerinden esinlenerek, kız kardeşleriyle evlenmişler, böylece tanrısal özelliklerinin devam
edeceğini ve soylarının asaletinin zedelenmeyeceğini düşünmüşlerdir.

KAYNAKLAR:

HART, G. Mısır Mitleri, Ankara: Phoneix Yayınları, 2010.

HOOKE, S.H. Ortadoğu Mitolojisi, çev. Alaeddin Şenel, Ankara: İmge Kitabevi, 1993.

ROSENBERG, D.Dünya Mitolojisi, Ankara: İmge Kitabevi, 2003.

You might also like