Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 6

7- HERAKLEİTOS (MÖ 540-480)

İyonya’nın sonuncu ve en büyük filozofu. Eski ve soylu bir ailenin çocuğu. Yurdunu
kurtarma umudunu yitirdikten sonra topluluktan uzaklaşıyor. Ruh ve düşünce aristokratı diyor
Kranz. Çokluğa yalnızca çoklar, yığın, anlayışsızlar olarak bakıyor. Yazar Nietzsche’nin pek
çoklar biçiminde pekiştirdiğini söylüyor. H, insanların kusurlarını sert sözlerle yüzlerine
haykırırmış
Logos. Her şeye egemen olan, tanrısal bir dünya yasasıdır. Yabancı dile çevrilemeyen bu
sözcük aynı zamanda söz, düşünce, anlam, akıl anlamlarına gelir. H, bu yasayı sezgi
(intuition) yoluyla, evrenin derinliklerine dalarak bulmuş, logos’un dili olarak, polariteyi
(kutupluluğu) ortaya koymuş. Kutupluluk, logos’un içeriğinin karşıtlıklar biçiminde, hiç
sonra ermeyen hareketle gelişmesi, serpilmesidir. Bu karşıtlıkların arkasında ise, bir-olan,
Tanrı vardır. Karşıtlıklara örnek veriyor yazar: Aşağı-yukarı, yok olma-var olma, yenme-
yenilme, başlangıç-son, erkek-dişi, müzikte yüksek-alçak, uyanıklık-uyku, yaşam-ölüm.
Kranz der ki, burada Anaksimandros ve Pythagoras’ın düşüncelerinin derinleştirildiği
görülüyor burada. (BUNA YOĞUNLAŞ) Bütün bu karşıtlıklar, ikiliklerine karşın, aynı
şeydir, bir’in ayrı yanlarıdır.
Sonsuz hareket: Nesnelerin varlığında bulunur, hareket olmasa bu varlık hiç ortaya
çıkmazdı. Bu nedenler savaş, bütün nesnelerin babasıdır. Sonsuz meydana geliş içinde
sonsuz var oluş gizlidir. Schiller’den şöyle alıntılıyor yazar: Her şey sonsuz olarak dönüp
değişse de / durgun bir ruh yerindedir bu değişmede (Bu arada Kranz’ın çok yönlülüğüne
dikkat: Nietzsche, Schiller… Tarihselleştiriyor.). Yazar, öğrencilerinin H’nin görüşlerini
“her şey akmaktadır” sözüyle bayağılaştırdığını iletiyor s59. Kranz’a göre “daima her şey
akmaktadır”, “panta rhei” sözü H’ye ait değildir s73.
Logos, H için, ruhsal-maddesel bir şeydir, bu yazara göre, bugün de ruhsal anlamda
kullanabileceğimiz ateştir. Dünya, H’ye göre, sonsuz canlı ateşten değişmeyle oluşmuştur, bir
gün gelecek yine ateşe göre dönecektir. Ateşin değişip su, suyun toprak ve aither haline
gelmesine ve bu sürecin tersine dönmesine rağmen yine ateş olacaktır.
Çok şey bilmeden nefret edermiş. Bütün şeyler tek-bir şeydir çünkü s59. H, bildiklerini
kendi istediği gibi kısa ve toplu olarak anlatmadıklarından Hesiodos, Pythagoras,
Ksenophanes ve Hekataios’a çatıyor s73.
H, kendi ruhunun derinliklerine dalıp, kendi kendisini araştırıyormuş . O da, Anaksimandros
gibi ruha sonsuz diyormuş. Ruhsal ve maddesel olarak düşünülen insan ruhunda tanrısal
logos-ateşinden bir parça vardır. Bu durmadan değişir yine de olduğu gibi kalır.
Düşünme, bütün insanlar için ortaktır. Düşünme ilkelerinin herkes için geçerli olduğunu ilk
söyleyen kişidir o. H, ben’i ve karakterin önemini ortaya çıkarmıştır. Ölüm, ruh ateşinin
logos’un tüm ateşine karışıp yok olmasıdır.
Karanlık dili: H’nin Delphoi Apollon’u için söylediği, bu dil sadece işaret eder, bir işaret,
bir simge verir s60. Sokrates’in düşüncesi s71.
Etkileri… Stoacılar… Cues’li Nikolaus (1401-1464) coincidentia opositorum (karşıtların
bir araya gelmesi) görüşünde… Goethe’de… Hölderlin’de… Hegel’in “H’nin hiçbir cümlesi
yoktur ki logik’ime almış olmayayım” deyişinde… Nietsche’nin “Dünya her zaman doğruya
muhtaçtır, o halde her zaman H’ye muhtaçtır” deyişinde… N’nin Zerdüşt’ünde… Bergson’da
etkileri vardır s60.
Onun için karanlık diyorlarmış. Tiran Melankomas’ı iktidarını bırakmaya ikna ediyor. Barış
üzerine görüşüne soruyorlar. Kürsüye çıkıyor, canlandırmayla azla yetinme ve pahalı
şeylerden kaçınmanın kentleri barış ve dirlik içinde tutacağını suya daldırdığı arpa unun
karıştırıp içerek gösteriyor.
Çocuklarla oyun oynuyor, ona bakanlara, ne şaşırıyorsunuz reziller, sizinle birlikte devlet
yönetmekten iyidir demiş s61.
Logos’u anlamayanlar… Öteki insanlar, uyanık iken yaptıklarını farkında değildirler, tıpkı
uykudayken olanları unuttukları gibi s62.
Düşünme insanların hepsinde ortaklaşadır. Ruhumuz ortaklaşa olanın ardında giderse
logos’tan pay alır, uzaklaşırsa logos’suzdur. Akılla konuşmak isteyenler herkeste ortaklaşa
olan akıl/logos ile kendini güçlendirmelidir… Güven olmayınca logos tanımanın elinden
kurtulur.
Karşıtlıklar… s63. Aynı şeydir yaşayanla ölen, uyanıkla uyuyan, gençle ihtiyar; çünkü bunlar
değişince ötekilerdir ve ötekiler değişince bunlar (buna kafa yormalı, karşıtların bir olması
demek bu!).
Pythagorasçıların harmoni görüşüne karşı görünmez uyum (harmonia) görünenden daha
kuvvetli.
Yay ve lir örneği. Anlamadım… s63. Savaş her şeyin babasıdır.
Hekimler kesip dağlayıp üstelik karşılığını istiyorlar, hastalıkların yaptığı aynı işi
gördüklerinden hiçbir ücret almayı hak etmedikleri halde.
Aynı ırmaklara girenlerin üzerine hep başka başka sular akar gelir. Aynı ırmaklara giriyoruz
hem girmiyoruz, hem biziz hem biz değiliz s64.
Altına vurgu: Bütün şeylerin ateşe, ateşin bütün şeylere karşı değişilmesi, tıpkı altın karşılığı
mal, mal karşılığı altın gibi. Kranz’ın yorumu: Altının para esası olarak ilk ve önemli anılışı,
altın ateş gibi hep aynı kalan şeydir.
Ateşin dönüşümü s65. Önce deniz, denizin yarısıyla toprak, yarısıyla da aither; fakat yeniden
toprak deniz olarak dağılıp akar
Kuruluk-yaşlık ve bilgelik ilişkisi… kuru ruh, en bilge ve en iyi olandır.
Hades ile Dionysos’un birliği d67.
Homeros yarışlarda atılmaya ve kamçılanmaya layıktır s68.
Güneş, ay, yıldızlar ve tekne biçimli olmaları üzerine… s70
Algı boruları, uyku, uyanıklık… s70 Uyanıkken solukla logos’u içimize çekiyoruz, böylece
akıllı oluyoruz, uykudayken unutucuyuz, uyandıktan sonra yeniden bilinçliyiz. Uykudayken
algılamaya yarayan borular kapandıklarından içimizdeki akıl, çevre ile bitişik olma
durumundan ayrılır, bu nedenle hatırlama gücünü yitirir. Uyanınca ise akıl çevre ile buluşarak
logos’un gücüne bürünür.(Algı borularını duyu organları olarak düşün)

Kaynak: Walther Kranz, Antik Felsefe, Çeviren: Suat Y. Baydur, İkinci Basım, Eylül 1994,
İstanbul. Sosyal Yay.

Yazar, Hegel’in de Marx’ın da, kapalı üslubu nedeniyle H’yi doğru anlamadığını, doğru
yorumlamadığını söylüyor s47. Yazar, ondaki derinliğin pek kavranılamadığını düşünüyor.
H, teori ile yaşamını birleştirmeyi başarmış üç beş filozoftan biri.
Ailesi: Aristokrat. Ailenin ilk çocuğu. Geleneği bozarak mirası ve tüm haklarını kardeşine
veriyor. Aristokratlarla soylular arasındaki sınıf mücadelesine değiniyor yazar. H, her iki
tarafı da eleştiriyor. Demokratları çok gürültülü, aristokratları ise fazla seviyesiz buluyor s48.
Öğretici bir tarzda yazmayı reddediyor. Onun metinleri, bu nedenle aktif bir katılımla
anlaşılıp öğrenilebilir. Okur, bir giz çözücü gibi hareket etmek zorundadır.
Onu peygamber olarak niteleyenler de olmuş ama yazar maniaya sahip olmanın onun için
daha açıklayıcı bir tanım olacağını söylüyor. Tamamıyla Antik Yunan’a özgü bir durummuş
bu, yüksek hakikatlere erme yetisi.
Ağlayan filozof: Uzak kaldığını düşündüğünü varlık ülkesine dönmeye çalışan bir insanın
hüznü ve melankolisiyle dolu metinleri.
İçinde bulunduğun koşullara tevekkül et, bedensel hazlardan uzak dur. Bu nedenle kendisine
budala, deli diyenler olmuş.
BİLGİ ANLAYIŞI:
Fragmanların Dili: Doğa Üstüne (Peri Physeos) adlı bi kitaptan parçalar (fragman) kalmış.
Onu anlamak için gösterilen her çaba, baştan eksik kalacaktır s49. Ön Sokraik felsefe ölçü ve
uyakla yazarken, H, uyaksız ve ölçüsüz yazmış. Okur, her birinin çözümü sanki okura
bırakılmış birer bulmaca çözer gibidir. Fragmanlardan: Delfi’deki tanrıça ne konuşur ne de
saklar, o sadece işaret eder. H da sadece göstermeyi yeğlemiştir.
İnsanların Bilgisel Bakımdan Durumları:
Anlamasını bilenler: Araştırıcı, sorgulayıcıdırlar.
Anlamasını bilmeyeler: sağır gibidirler, işitseler bile anlamazlar. Ruhları ateşten
uzaklaşmıştır.
Doğanın kanunları ile sitenin kanunları arasında bir ayrım yapmaz s50.Ksenophones’in
yolundan gider, evrenle Tanrı’yı özdeşleştirir, buna logos der. İnsanların logosu
anlamamalarının nedeni öznel olmalarıdır, oysa anlamak için nesnel (ortak) olmak gerekir.
Düşünme gücü (akıl) tüm insanlarda ortaktır, ancak bunu köreltir insanlar. Logosu
anlamayanlar hayvanlar gibi yaşıyordur.
En kötü ruh sulu, en iyi ruh kurudur, ateşe yakın olan daha iyidir. Tutkuları yenmek için
verilen savaş en büyük savaştır.
Logosu anlamayan insanlar 3 gruptur
1-Her büyük söz karşısında ağzı açık kalan budalalar. Bunlar düşünme soyluluğu anlamından
aşağılık ya da ayak takımı insanlardır. Tembeldirler, kendileri yerine başkalarının
konuşmasını yeğlerler s51. Otoriteden gelen bilgiyle yetinirler. “Ana baba sözünden
çıkmayan benim yanıma gelmesin”
2-Tanımadıklarına havlayan köpekler, budalalardan daha tehlikelidirler. Her şeyi ben bilirim
diyen, farklı olan kabul etmeyenlerdir. İnsan yaşam tarzından memnun değilse ya dünyayı ya
yaşam tarzını değiştirmelidir. İnsanın düşünmesinde bir sorun varsa, düşünme tarzını
değiştirmelidir.
3-Filozoflar ve şairler: Ksenophanes ve Pythagoras, Homeros ve Hesiodos
Bilgi Eleştiri: Pythagoras’a yalancıların başı, Ksenophanes’e “çok şey görmekle bilge
olunmaz” diyor s52.
Ksenophanes ile birlikte Yunan dünyasına doğa felsefesinin yanı sıra bilgi felsefesi de giriyor.
H, çok bilgi edinme çabasını polymathos’u eleştiriyor, bunun yerine derinlemesine bilmeyi
botues’i savunuyor. Bilge olmak için anlamak, çoğaltmak, üretmek gerekir: en kötü sanat
bilgiyi yığmaktır.

İnsanlığın büyük çoğunluğu bilgilerini 3 yoldan elde ediyorlar.


1-Başkalarından öğrenerek. Sorgulanmalı, eleştirel süzgeçten geçmeli bunlar
2-Bilgiyi kişisel deyimlerle elde etmek. Ama duymasını ve görmesini bilmek gerekir s53.
Hakikatin bilgisi dilseldir aynı zamanda. “Ruhları barbar olanlar doğanın dilini anlamazlar”.
Barbar, herhangi bir dil bilmeyen anlamında. “Ruhları barbar olan insanlar için gözler ve
kulaklar kötü tanıktır.” İnsan, doğanın diline kendini hazırlamalıdır.
3- İnsanın kendi kendini araştırması, kendini keşfetmesi.
Altın arayanlar çok toprak kazarlar ama
pek az altın bulunur. İnsan neyi aradığını bilmelidir. Elinde bir harita olmalı, yeni bilgiler
ışığında daima düzeltme yapması gerekir. Toprak, burada, sorgulanmaksızın alınmış bütün
bilgilerdir. Araştırma sürecinin dört adımı varır.

H, evrende gizli bir yasa bulunduğunu düşünür. Araştırma iki uçlu sürecektir. Önce kendi
ruhunu sonra da doğayı ya da kainatı araştırmalıdır s54.
Bilginin Ana Kaynakları: otoriteler, duyular, algılama ya da tanımlama bilgisi, içe yönelme
(akıl). Son maddeden Kant’a gidiyor yazar. Tek başına duyu algısı (aitheis) bilgi veremez.
EVREN VE RUH ANLAYIŞI
Ben yani psykhe ile varlık iç içe geçmiş gibidir. H’de ben=ruh: psykhe. Benin ya da ruhun
iki yönü var: aisthesis ve noesis. İlki varlıkla belli bir anlamda fiziksel bağ kuran yöndür,
kendini duyu organlarıyla belli eder. İkinci akla karşılık gelir, duyu organlarının sunduğu
verileri işler.
Her şey logostur, logos un bir parçasıdır, ben de bir küçük logostur. Logos=küçük
logos+kosmos.
İnsan beninin formları ile yani mantıksal yapı ile dünyanın mantıksal yapısı arasında bir uyum
vardır.
Kozmos büyük bir kitaba, duyu algıları kitabının yazılarına benzer. İnsan da kitap gibidir. Bu
nedenle birbirlerini anlayabilirler. Yazının anlamını bulmak ise duyuların değil aklın işidir.
H’nin amacı son kertede insanın kendisini keşfedeceği bir bilgisel aydınlanma idi s55.
Kosmosta bir yasa vardır, bu yasa logostur. H’den önce logosa yasa, akıl, cümle, düşünce,
ölçü, anlamak gibi anlamlar yüklenmiş. Logos, her şeyin birliğin ifade eder, tanrı ile
özdeşleştirilir.
H, evreni logosla özdeşleştirmiş, üstelik kozmosun ateşten (pyr) yapıldığını söyleyerek,
logosu ateşle özdeş tutar s56. Logos/tanrı=Kozmos=Ateş

Logos denen yasa hem fiziki dünyada hem akılda hem de ilahi alanda hakimdir. Yasayı
anlayan, bilge bir insan evrenin, yaşamın her yönünü görür. Evrenin bir gerçekliği vardır ve
insan bu gerçeklikle yaşamayı öğrenmelidir. Çünkü belli gerçekler asla değiştirilemez.
Değiştiremeyeceğimiz gerçekler dünyanın yasası mantığıdır. Yapılması gereken bu gerçeklere
uygun yaşamaktır.

H’ye göre eski Yunan düşünürlerinin genelde evrimci bir görüşü vardı. Evren, onlara göre,
belirli bir zamanda belirsiz bir maddeden evrilerek kozmos durumuna dönüşmüştür. H’de
böyle bir başlangıç düşüncesi yoktur. Evren, onu kimse yaratmadan, hep vardır. Evren
içinde yer alan öğeler sürekli yer değiştirerek yeni varlıklar ve olaylar meydana getirirler.
Yerler ve nesnelerin kendileri sabit ve değişmezdir. Değişen şey onların sürekli yer
değiştirmesidir. (H’de değişmezlik düşüncesi biraz garip geldi). Bütün bu yapı ateşten
oluşmuştur ve bu yapının dinamiğinde zıt nesneler vardır. Evrende her şey zıt öğelerin bir
araya gelmesiyle oluşmuştur ama rastgele değil belli bir yasaya göre bir araya gelirler.
Kozmostaki her şey ateşten yapılmıştır. Ve bu ana madde, hem değişmenin altındaki kalıcı
unsurdur hem de değişmenin kendisidir. Her şey akar, sözü ona ait değildir. O, her şey yer
değiştirir demiş.

İki temel değişme: İlki büyük değişme, ateşin toprak, hava ve suya dönüşmesi. Her şey belli
ölçülerdeki ateştir. İkinci tikel nesnedeki değişmeyi açıklayan yeni bir görüştür. Her nesne
zıt öğelerden oluşmuştur, biri ötekine egemen olmak ister s57.

AHLAK ANLAYIŞI

İnsanın ahlaksal durumu iki yönlüdür: anlayan ruh ve yasaya uygun davranan ruh.
Anlayan ruh logosu anlayan bilgenin ruhudur ama bilgelik için bu yetmez. İnsanın bu yasaya
uygun yaşaması, eylemesi de gerekir. Anlamayan insan evrende iyi ve kötü, çirkin ve güzel
var der. Oysa bunların hepsi birdir. Önemli olan her şeyi birlik içinde kavramaktır. Evrende
bir zorunluluk sürer, insanın da bunu anlaması gerekir. H, bir yandan insana manevra alanı
bırakmaz öte yandan insanın kişiliğinin kendi kaderi olduğunu söyler.

İnsanın kaderinde akıllı olmak vardır ve bu kader insan tarafından uygun biçimde
taşınmalıdır. İnsan, elindeki olanakları kullanırken adalet, bilgelik, ölçülülük ve yiğitlik gibi
erdemler (dört temel erdem)olmalıdır elinde. Ahlaklı olmak ödevi, insanın evren yasasını
anlamasından ve bu yasaya uygun bir biçimde eylemesinden geçer.

H, sitenin yasasını evrenin yasasından türeten Antik Yunan filozoflarının çizgisinde


ilerlemektedir s58.

Kaynak: AÖF, İlkçağ Felsefesi

Daha önceleri tekçi (monist) bir kamutanrıcılığı Xenophanes yaymaya çalışmış, insan biçimli
tanrı anlayışını ilk defa gerçekten aşan H olmuştur. Tanrıyı “mutlak” diye, tamamen
duyularüstü, insanüstü evrensel bir ilke diye görmüştür s113.
İnsanı rasyonel yönden araştırma nesnesi olarak ilk defa keşfeden filozoftur. Bu nedenle
insan ve logos, felsefesinin ana bölümlerinden birini oluşturur.
Ahlaklılığın özü konusundaki görüşünü ise duyusallık karşısında aldığı tutum niteler ve de
insanın ancak kendi Ben’i ile mücadele ederek gerçek ahlaklılığa ulaşabileceğini bilir 114.
Açlık ve tokluk: açlık, evrenin oluşumu, toklukta evrensel yangındır 124
İniş ve çıkış: Çıkış; ateş yoğunlaşarak nem, daha da yoğunlaşarak su haline geliyor, su
katılaşınca toprağa dönüşüyor. İniş; toprak tekrar çözülüyor suya, sudan da diğerleri oluşuyor,
o neredeyse her şeyi denizden yükselen buğuya bağlıyor 126.
Ruhlar, buğu olarak nemden çıkar, ölümsüzdürler 128.
Algı boruları için biraz daha açık bir açıklama 131.
Ortak aklın tek ölçüt olması, yalnız başımıza yanılgıya düşmemiz 132
Okunabilecek fragmanların sayfaları-fragman numaraları:
117-89/12/49a… 118-62/76…119-54/53…120-2/5…121-93…125-30/90…128-36…130-
101/113/116… 135/112/117/118…136/121…137/42/57…138-40
Kaynak: Capelle

O, Pisagorcu dingin ve uyumlu evren idealini reddediyordu, savaş her şeyin babasıydı,
çekişme adalettir. Bu savaşın bir yönünü ya da evresini iyi, diğerini kötü bir şey olarak
görmek saçmadır s50.

Kaynak: Guthrie

Miletli filozoflar ana maddeyi kalıcı, kendi kendisiyle özdeş bir şey, doğanın değişmeyen
cevheri sayıyorlardı. H’ye göre ise evren boyuna akan bir süreçtir, başı sonu olmayan bir
değişmedir, hiç durmayan bu değişme içinde kalan, sürüp giden hiçbir şey yoktur s33.
Örneğin bir tahtayı yakıp kemiren alevin, yakından bakıldığında, boyuna ilerleyen bir süreç
olduğu görülür; alev, tahtayı boyuna yakıp kemirir, onu boyuna duman ve buğuya çevirir.
Evren de böyle tükenmez canlı bir ateştir, sürekli bir yanma sürecidir. Daha doğrusu.
Dönümlü (periyodik) bir süreçtir bu.

Savaş her şeyin babasıdır, savaşı kaldırırsak dünyadaki bütün şeyler de ortadan kalkar s33.

Panteizm: Gerçi panteizm, Sokrates’ten önceki bütün doğa filozoflarının az veya çok bir
özelliğidir, ancal panteizm, H’de Miletlilerden daha bir bilinçli olarak belirmektedir. Bu
panteist logos öğretisi ile H, sonra, Stoa felsefesine örneklik edecektir; Stoacılar onu,
kendilerinden önceki filozofların en büyüğü sayacaklardır s34.

H ile Parmenides arasındaki karşıtlık felsefe tarihinin görüp bildiği ilk gerçek karşıtlıktır.

Kaynak: Macit Gökberk, Felsefe Tarihi


Değişme, bir ve aynı varlıkta aslen var olan karşıtların birinden diğerine doğru olur s48.
Diğer Yunanlı filozoflar gibi hiçten hiçbir şey çıkmayacağını kabul eden ve dolayısıyla ilk
maddenin ezeli olduğunu savunan H, bu birliği ateşte bulur s48. Buna göre ateş, maddi bir
varlık olduğu kadar, bir hareket, bir süreçtir. Ateş, önce bir şey sonra başka bir şey olur,
sonra her şey ateşe döner geri, ama ateşin miktarı değişmez.

Logos: yasa, kuvvet, kavrayış gücü s50. H’de amaç, gerçekliği anlamak, logosu kavramaktır.
Bunun içinse, duyuların tanıklığından ziyade, özdüşünüm ya da refleksiyona ihtiyaç duyulur
s50. İnsan logosu kavradığı zaman, bu kavrayışa uygun yaşamayı öğrenir. Bu yüzden, gerçek
bilgelik hem teorik (theoria) hem de pratik bir kavrayıştan (sophia) meydana gelir. O,
hakikate erişmek, doğruyu söylemek ve ona uyarak doğaya ya da akla uygun yaşamaktır s50.

Kaynak: Ahmet Cevizci. Felsefe Tarihi

Bu ateşi, bizim dar yada geniş anlamda kullandığımız ateş olarak değil de, olasılıkla
derinliklerimizdeki güç ya da enerji olarak yorumlamamız gerekecek s209.
Yaratıcı gerilimler sona erer ve durgunluk başlarsa ölüm gelir s210
Diyalektik. Eski Yunanlıların anladığı ilk biçimde, bir düşüncenin karşılıklı tartışma sonunda
tanıtlanması sanatıdır.

Kaynak: Störig

Aklın bize buldurduğu asıl gerçek değişmedir, oluştur s4.

Kaynak: Macit Gökberk, Felsefenin Evrimi

İlkel materyalizmin en ulu temsilcisi s21.


Lenin, felsefe diyalektiğin kurucularından biridir diyor s22
Sınıfsal temellerine ilişkin çeşitli yorumlar var.
Kaynak. Cogniot

Bilimsel felsefenin (???) diyalektik materyalizm kuramına çok yaklaşmıştır s39


H, için bir yapıtın sanatsal değeri, verilen mesajın yanlışlık ya da doğruluğundan sonra
gelir, sanatçı yapıtında gerçeği doğru dile getirmek zorundadır s41. (nereden varıyor buna
yazar?)
Yazar, Kranz’ı eleştiriyor s41. Sınıfsal tutum üzerine yazarın yorumları, yığın’a ilişkin farklı
bir bakışı… s42. Nietzsche’ye ağır eleştiri, küstah diyor yazar s42-3. Yazara göre yığından
kasıt dönemin tüccarlarıdır, halk değil s43.

Kaynak: Tuncer Tuğcu

You might also like